20 mayıs 2013

advertisement
20 MAYIS 2013
PARTİMİZİN IRAK KÜRDİSTAN'INA ZİYARETİ
Genel Başkanımız Sn. M. Hüseyin YILMAZ, Genel Başkan Yardımcılarımız Sn. M. Bahattin TEMEL ve Sn. İsa
AYDIN'dan oluşan heyet tarafından bir takım temas ve ziyaretlerde bulunmak üzere Irak Kürdistan'ına bir
ziyaret gerçekleştirilmiştir. Birlik, dayanışma, tecrübeleri paylaşma ve görüş alış verişinde bulunma amacı ile
Irak Kürdistan'ındaki parti ve cemaatlere yapılan ziyaretlerin hayırlı ve bereketli olmasını Allah-u Teâlâ’dan
diliyoruz.
Genel Başkanımız M. Hüseyin YILMAZ'ın bu ziyaretlerde dile getirdiği gibi: "Bugün Müslümanların zayıf
zalimlerin ise güçlü olması; Müslümanların zayıflığından ve düşmanın güçlülüğünden değildir, tam aksine
Müslümanların parçalanmışlığından ve düşmanlarının ise birlik oluşlarındandır. İslami Partiler Birliği gibi bir
birlik ve beraberliğe gitmenin zorunlu olduğuna inanmaktayız."
İslam ümmeti içinde birlik ve dayanışmanın sağlanabilmesi için öncelikle siyasetçiler ve âlimler arasında
diyalogun artması ve birliğin sağlanması gerektiği düşüncesindeyiz.
PARTİMİZİ SİYASETTEN TASFİYE GİRİŞİMİ
10 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 yıldır devam eden İslamî STK davasında
yapılan yargılama “yargı skandalı” olarak tarihe geçecek bir kararla sonuçlandı. Aralarında partimiz genel başkan
yardımcıları M. Bahattin TEMEL ve Said ŞAHİN, İstanbul İl Başkanımız M. Ali GÖNÜL, Bağcılar İlçe Başkanımız
Burhanettin MANAS ve Kartal İlçe Başkanımız Ramazan SUNA’nın da bulunduğu 15 kişiye somut hiçbir delil
olmamasına rağmen oybirliği ile toplam 113 yıl 4 Ay hapis cezası verildi.
Bundan birkaç gün sonra da Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde görülen İslami STK duruşmasında aralarında partimiz
Seyhan İlçe Başkan Yardımcısı Mehmet AKTAŞ ile Adana Umut Der eski Başkanı Selahattin AYDIN’ın da
bulunduğu 5 kişiye verilen toplam 37 yıl 6 aylık hapis cezası onandı.
Bu haksız, hukuksuz cezalar HÜDA PAR’ı siyaset sahnesinden tasfiye teşebbüsüdür. Bu teşebbüsler sonuçsuz
kalmaya mahkûmdur. Mahkemenin bu kararı Anayasanın ve kanunların kısıtlı da olsa tanıdığı hakların, dindarlar
söz konusu olunca nasıl da “terör faaliyeti” olarak değerlendirildiğini açıkça göstermiştir. Statükonun
haksızlıklarını ve eksikliklerini dile getiren ve düzeltmeye gayret edenler, İslami hassasiyet sahibi kişi ve
kurumlar olunca, herkese eşit olarak tanınması gereken hak ve özgürlükler kullandırılmamaktadır. Meşru ve
haklı taleplerin yasal zeminde dile getirilmesi bile terörist faaliyet kapsamına alınıp cezalandırma yoluyla bir
yıldırma ve sindirme politikası güdülmektedir.
Başta Ak Parti Hükümeti olmak üzere devlet idaresinde etkili ve yetkili olan tüm kurum ve kuruluşlar,
emniyet ve yargı işbirliği ile yapılan bu haksızlıklara engel olmayarak ortak olmuşlardır. Tepkisiz kalarak da bu
zulme rıza göstermişlerdir. Kendine yönelik yargı operasyonlarını alelacele kanun değişikliği yapmak da dâhil,
her türlü olanağı kullanarak bertaraf edebilme maharetini gösteren Başbakan ve hükümeti, bu topraklarda
gerçekte hiçbir zaman var olmamış “yargı bağımsızlığı” bahanesinin arkasına saklanarak partimize ve İslami sivil
toplum kuruluşlarına yönelik bu zulmün sorumluluğundan sıyrılamazlar.
BAŞBAKANIN AMERİKA GEZİSİ
Başbakan Erdoğan, Suriye ile ilgili olarak Obama ile düşüncelerinin örtüştüğünü belirterek muhalefetin
desteklenmesi ve Esed'in gitmesi ve Suriye'nin terör örgütlerinin faaliyet sahası olmasının engellenmesi
konusunda Amerika ile tam bir mutabakat içerisinde olduklarını beyan etmiştir. Amerika’nın kimleri terörist
olarak gördüğü bilinmektedir. Bu cümlelerden gelinen süreçte ÖSO haricinde Suriye’de mücadele veren İslami
grupların terörist olarak değerlendirildiği ve hedef tahtasına oturtulduğunu esefle ve ibretle izlemekteyiz.
Toplumları terörize eden, hak ve hukuk tanımayan bir devletten İslam coğrafyasında ki sorunların çözümünü
beklemek yeni zulümlere davetiye çıkarmaktır. İslam coğrafyasında sömürünün, zulmün ve katliamın
sorumlusunun emperyalist Amerika olduğu göz ardı edilerek çözüm mercii olarak kabul edilmesini zul
addediyoruz.
HÜDA PAR olarak İslam ülkelerin kendi aralarındaki sorunların özellikle Suriye sorununun çözümünü kendi
içlerinde araması gerektiğine inanıyoruz. Suriye’de çatışan taraflar üzerinde etkinliği bulunan Türkiye, İran ve
Mısır sorunun çözümünde öncü rol oynamalı ve Suriye halkının iktidara gelmesini sağlayacak bir formül
üzerinde uzlaşmalıdır. En akılcı ve kalıcı çözüm budur.
REYHANLI İLE İLGİLİ VAHİM İDDİALAR
Reyhanlıda bombaların patlaması ile birlikte Suriyelilere saldırıldığı, bazı Suriyelilerin patlama sonrası linç
edildiği ancak patlama nedeniyle öldüğü şeklinde kayıt tutulduğu, Suriyeli mültecilerin güvenlik gerekçesi ile
evlerinden dışarı çıkamadıkları, temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamadıkları ve hasta olanların tedavi olmak için
hastaneye gidemedikleri iddia edilmektedir. İlçe sakinlerinin tepkilerine maruz kalan Suriyeli mültecilerden
bazılarının bu yüzden ülkelerine döndükleri basına yansımıştır.
Suriyeli mülteciler misafirimizdir. Savaştan kaçan bu insanlara sahip çıkılmalıdır. Hükümet bu konuda üzerine
düşeni yapmakta yetersiz kalmıştır. Gerçeklerin ortaya konulması ve kamuoyunun bilgilendirilmesi için hükümet
derhal soruşturma başlatmalıdır. Olaylarda sorumluluğu ve ihmali bulunan kamu görevlilerine görevden el
çektirilmeli, barış ve huzurun sağlanması için gerekli bütün tedbirler alınmalıdır.
MAVİ MARMARA KATLİAMI DAVASI
Gazze'ye insani yardım taşıyan ''Mavi Marmara'' gemisine uluslararası sularda düzenlenen saldırıya ilişkin
dönemin israil genelkurmay başkanı, deniz kuvvetleri komutanı, istihbarat başkanı ve hava kuvvetleri
komutanının İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın duruşmasına 20 Mayıs'ta devam
edilecek. Sayın Genel Başkanımız Av. M. Hüseyin YILMAZ ve Genel Başkan Yardımcımız Av. Zekeriya
YAPICIOĞLU, mağdurlara destek amacıyla duruşmaya müdahil vekili olarak katılacaklardır.
Özür dilenmesinden sonra, bu davanın ödenecek tazminat ile kapatılacağı endişesini taşıyoruz. HÜDA PAR
olarak bu davanın takipçisi olacağımızı, siyonist katillerin özür ve tazminat ile işledikleri cinayetlerin cezasını
çekmeleri için her türlü çabayı sarf edeceğimizi kamuoyuna belirtiyoruz.
LAİKLİK
Kahramanmaraş'ta düzenlenen bir konferansta konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın Anayasa
Mahkemesi'nin 2000'li yıllara kadar 25 partinin kapatma kararına imza attığını hatırlatarak "Herhalde sicili çok
parlak olmayan kurumların başında benim kurumum geliyordu. Anayasa Mahkemesi, 2000'li yıllara kadar 25
parti kapattı. Bazı gerekçelerle partilerin kapısına kilit vurduk ve ülkeyi partiler mezarlığına çevirdik...
Konuşamıyoruz, söyleyemiyoruz, belki bununla ilgili çok şeyler söylenir. Kapalı kapılar ardında olup bitenleri,
elbet bir gün tarih yazacak. Ama şuna inanın. Bunu ancak bir tek kelimeyle ifade edebiliyorum. Bu zalimlikti
başka hiçbir şey değildi…
Laiklik adı altında, olmadık maskaralıklar çıkardık ortaya. Din ya da dinsel duygular, inançlar ancak ve ancak
kalplerde olabilir. Kalplerin dışına taşamaz. Kalbin içinde kilitli kalacak. Nasıl olacaksa? Böyle bir anlayışla tarif
edildi." şeklindeki yargı ve laiklik ile ilgili yaptığı özeleştiriyi cesur ve namuslu bir adım olarak değerlendiriyoruz.
Ama bu zulümlerin geçmişte yaşanan ve bugün artık olmayan bir uygulama gibi anlatılmasını garipsiyoruz.
Geçtiğimiz hafta içinde 4 gün ara ile Yargının peş peşe iki hukuk skandalına imza attığını hatırlatıyoruz.
28 Şubat sürecinde askerden brifing almış yargı mensupları, haksız ve hukuksuz birçok karara imza atmıştı,
günümüzde de halen imza atmaktadırlar. Bu vesile ile özellikle hakları ve hürriyetleri ellerinden alınmış İslami
hizmet referanslı STK yöneticilerinin ve mütedeyyin insanların yapılan yargılamalar sonucunda oluşan
mağduriyetlerinin giderilmesi, dosyalarının yeniden ele alınması ve yargılamalarının yenilenmesi için gerekli
yasal düzenlemenin yapılmasını talep ediyoruz.
MÜSBET GELİŞMELER
Anayasa Yazım Komisyonu'nda 'yeni anayasa' çalışmalarını sürdüren dört parti, asgari ücretten vergi
alınmamasında ve tutuklu ve hükümlülerin oy kullanabilmesinde uzlaştı. Yeni anayasa'ya "asgari ücretten vergi
alınmayacak" hükmünün eklenmesi kararlaştırıldı.
Parti programımızda önerdiğimiz gibi asgari ücretten vergi alınmaması ve hükümlülere oy kullanma hakkı
verilmesi konusunda anayasa yazım komisyonundaki dört partinin uzlaşmış olması olumlu bir gelişmedir. Ancak
er ve erbaşlara bu hakkın kullandırılmaması yanlıştır. Programımızda belirttiğimiz gibi “yaş ve akıl sağlığı
dışındaki sınırlandırmaların tamamı kaldırılmalıdır.”
GUANTANAMO
Amerika'nın hukuk tanımazlığının sembolü olan Guantanamo'da Kur'an'a saygısızlığı ve hukuksuzluğu
protesto amacıyla Müslüman esirler iki ayı aşkın süredir açlık grevindedirler. Guantanamo vahşet ve zulüm
üssünün gardiyanları daha önce açlık grevindeki Müslüman esirlere barbarca saldırarak açlık grevinin bitirmek
istemişlerdi. Bu hafta ise açlık grevinde bulunan Müslüman esirlere rızaları olmadan zorla besin enjekte ettikleri
ortaya çıktı.
Amerika tarafından hukuk tanımaz bir şekilde İslam ülkelerinde adeta insan avcılığı yaparak kaçırılan ve savaş
esiri muamelesinin bile esirgendiği Müslümanlara reva görülen muamelelerin sonlandırılması için Müslüman
ülke yöneticileri ve BM gibi uluslararası kuruluşlar üzerlerine düşeni yapmalıdır.
Download