Uçurtma Avcısı - Bilkent University

advertisement
HAYATA YENİK BAŞLAMAK
Khaled Hosseini, “ Uçurtma Avcısı” ve “Bin Muhteşem Güneş” kitapları ile tanınan
bir yazardır. Bunun yanı sıra ben de dâhil olmak üzere geniş bir hayran kitlesine sahiptir.
Kitaplarında yazıya döktüğü olaylar hüzünlü olmasına rağmen insana okudukça okuma isteği
vermektedir. Hosseini, 2 başarılı kitabından sonra “ Ve Dağlar Yankılandı “ kitabını
yayınlamıştır. Bu romanda da tıpkı öncekiler gibi iç burkan bir hikâyeyi ele alan yazar, yine
alışkın olduğu başarıyı yakalamakta zorlanmamıştır. Kendisinin büyük bir hayranı olarak
söyleyebilirim ki, bu kadar hüsran ve hüzün dolu hikâyeleri konu alması beni derinden
etkiliyor. Hem olayları etkileyici ve yalın bir dille anlatmasından ötürü hem de doğduğu yer
olan Afganistan’ı objektif bir şekilde göz önüne sermesinden ötürü onu fazlasıyla başarılı
buluyorum. Afganistan günümüzde bile yaşanması oldukça zor bir yer iken bundan yirmi
hatta daha fazla yıl öncesinde daha da zor olabileceğini tahmin ediyorum. Siyasi değişimin, iç
savaşın ve insanların eğitimsizliğinin bu talihsiz toprakların başlıca felaketi olduğunu
düşünüyorum. O topraklarda doğan kız veya erkek çocukların hayata bir sıfır yenik
başladığını, hiçbir günahı olmadığı halde cehennem azabı ile adlandırılabilecek bir yaşam
sürdürmelerini düşünüyorum. Yaşadıkları bu talihsizlikler beni gerçekten derinden etkiliyor.
Hosseini’nin de bu hassas konuları ele alıp objektif bir şekilde okuyucuya yansıttığı ve
kalbime dokunduğu için bende ayrı bir yeri vardır.
Hosseini “Uçurtma Avcısı” romanında Afganistan’da doğup büyüyen ve sonra
ayrılmak zorunda kalan iki erkek çocuğunun öyküsünü, “Bin Muhteşem Güneş” romanında
yine Afganistan topraklarında doğup yaşamış olan iki kadının hayatlarının kesişme öyküsünü
ve son olarak da “Ve Dağlar Yankılandı “ romanında ise bir Afgan ailenin para karşılığında
çocukları olmayan zengin bir aileye kendi kızlarını evlatlık vermelerini kaleme dökmüştür.
Hosseini kitaplarında hep acılardan beslenmiştir. Benim düşünceme göre üçü de birbirinden
güzel olan romanlarından en çok “ Ve Dağlar Yankılandı “ romanı etkileyicidir. Bunun
nedeni ise ortada para karşılığında zengin aileye verilen kızın adamın öz kızı olmasıdır. Bunu
bu şekilde bastırarak söylüyorum çünkü kendi kanından canından çok sevdiği bir bireyden
vazgeçmek kolay olmamalı bana göre. Bu öyküde babayı çok da suçlamak istemeyip olaya
objektif baktığımda ise ortaya çıkan tablo daha da içler acısı. Demin de bahsettiğim gibi öz
evladından vazgeçmek çok zor bir karar ama o babaya bu kararı verdiren yaşama koşullarına
ne demeli? Kitapta bahsedilen ve parçalanmaya mahkûm bırakılan aile üç kişiden oluşmuş.
Baba, erkek çocuk ve kız çocuk. Baba ve kızın ilişkisinin samimi olduğunun kanıtı kitabı
okurken gözüme çarpmadı fakat kız ve ağabeyinin birbirlerine çok bağlı oldukları aşikârdı.
Bununla birlikte kızın aileden ayrılışı daha da iç burkan bir hal aldı bence çünkü sanki bir
olay yetmiyormuş gibi hüzünlenecek bir olay daha karşımıza çıktı. Demek istediğim, zaten
kızından ayrılan babanın hüznü derinden etkilemişken bir de ortaya birbirlerine çok bağlı iki
kardeşin ayrılması daha da yürek burkan bir hale getirdi olayı. Tabi bir de bundan sonra
süregelen babanın ve ağabeyin kızla görüştürülmemesi, babanın vefatı, ağabeyin hastalığı
derken roman benden götüreceğini götürdü.
Babaya kızından para karşılığında vazgeçmesini isteyen zengin aileyi sorguladığımda
ortada kalıyorum. Ellerindeki gücü kullanarak adamı zora sokuyorlar. Ama bir yandan da
onlar güçsüz çünkü hayatta istedikleri tek şey çocuk sahibi olmak lakin buna biyolojik olarak
müsait değiller. Kızını para karşılığında aileye veren babayı sorguluyorum. Eğitimsiz,
bakması gereken bir çocuğu daha var ve maddi imkânsızlıklarla boğuşuyor. Bunun yanı sıra
kızına karşı tanımıyormuş gibi davranmak onunla görüşmemek konuşmamak gibi büyük bir
ceza çekiyor. Zaten geriye bu olayla alakalı sorgulayabileceğim kimse kalmıyor. Kabul
edilemez ve aşırı üzücü olaylara bakış açım hem sorgulayıcı olmuştur. Böyle düşünmemin
nedeni ise her iyi ya da kötü olayın bir sebebi olduğuna inanmamdır. Evet, çok eleştirisel
yaklaşıyorum “Ve Dağlar Yankılandı” kitabındaki ana olay örgüsüne fakat babaya hak
vermeden onu direk taşlamak, suçlamak da bana yanlış geliyor. Daha geniş düşündüğümde
belki Afganistan’ı bile suçlayabilirim. Onu sorguladığımda ise karşıma duvar gibi değişmez
ve değiştirilemez bir İslam ülkesi çıkıyor. Hosseini’ nin ele aldığı bütün kitaplardaki olayların
esas sorumlusu aslında bence Afganistan veya İslam ile yönetilmekte olan ülkeler. Çok geniş
aldığımın farkındayım fakat oklar direk bunu işaret ediyor. Kadınların hor görülmesi, paranın
kuzunun koyunun kadından daha değerli olması, oğlan çocuklarına yapılan baskılar, cahillik
ve sefalet içerisinde kurulmuş hiyerarşi sistemi ve fakirden maddi manevi alıp zengine
yedirme amacı ile konmuş kurallar benim sorumluyu büyük ve geniş görmemde başlıca
sebepler. Maalesef ki çözüm de getiremiyorum çünkü bu beni aşıyor. Bu bir milleti de aşıyor.
Kimi ilgilendirir? Kim çözüm bulabilir? Bu sorular hakkında benim de en ufak bir bilgim yok.
Tek temennim bu tarz olayların son bulmasıdır.
Download