Mehmet Fatih Kalın, Kafkas Üniversitesi Harakani Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 3, 2015, ss. 36-58. İSLAM MEDENİYETİNİN YENİDEN TEŞEKKÜLÜ NOKTASINDA SEZAİ KARAKOÇ’UN DİRİLİŞ DÜŞÜNCESİ M. Fatih KALIN Öz Sezai Karakoç, günümüzde İslâm toplumunun içinde bulunduğu krizi atlatmasının yolu olarak bir medeniyet atılımını gerekli görür. Bunun temeli de ahlâkta ve maneviyatta olduğu gibi ruhta, bilimde, sanatta diriliştir. Karakoç’un diriliş düşüncesinin temel tezi, İslâm Medeniyetidir. Diriliş, İslâm’dan ayrılışın sona ermesi, materyalizm karşısında, rahmet ve merhametin aydınlığıyla uyanmış bir akımın gelmesidir. Diriliş, sahte hümanizme karşı, Tanrı sevgisini tesis edecek bir insanlık öğretisidir. Karakoç’a göre, dirilişi gerçekleştirmek üzere toplumda iyilik, güzellik ve doğruluk ideaları yaygınlaşmalı ve yerleşmelidir. Bu yapılırken de tarih bilinciyle hareket edilmelidir. Ancak ideallerin gerçekliği ve yüceliği kadar önemli olan bir şey daha vardır: Tarihin getireceği tehlikeleri önceden sezen, ideal sahibi ve ideallerine yürümede içtenlikle azmeden, çıkarsızca çalışan birilerinin olması gerekir. İşte bu noktada en önemli yapı taşının lider olduğu anlaşılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Sezai Karakoç, Diriliş, Medeniyet, Devlet, Başkan. SEZAİ KARAKOÇ'S RESURRECTİON THOUGHT ON THE REFORMATİON OF ISLAMİC CİVİLİZATİON Abstract Sezai Karakoç considers the necessity of civilization as a way of surviving the crisis that the Islamic society is today. This is based on morality and spirituality, as well as in the spirit, science, and art. The basic thesis of Karakoç's resurrection thought is Islamic Civilization. The resurrection is the end of the departure from Islam. The resurrection is the coming of a movement in the face of materialism, awakened by the light of mercy and Yrd. Doç. Dr., Kafkas Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi İslam Medeniyetinin Yeniden Teşekkülü Noktasında Sezai Karakoç’un Diriliş Düşüncesi 37 compassion. Resurrection is a teaching of humanity that will establish the love of God against false humanism. According to Karakoç, the ideal of goodness, beauty and righteousness must be widespread and settled in society to realize a resurrection. This should be done with the consciousness of history. But there is one more thing that is as important as the reality and the glory of the ideals: It must be those who are predisposed to the dangers that history will bring, those who work inferiorly, without sincerely resigning in walking to their ideal proprietors and ideals. It is understood that the most important building block is the leader at this point. Keywords: Sezai Karakoç, Resurrection, Civilization, State, President. Giriş Şair, düşünür ve siyasetçi olan Sezai Karakoç, 22 Ocak 1933’te Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu1 Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi SBF Mali Şube’den 1955’te mezun oldu ve Maliye Bakanlığı’nda göreve başladı. 1959’da İstanbul’da gelirler kontrolü oldu. Görevi gereği çıktığı seyahatler sayesinde Anadolu’yu gezme ve tanıma imkânına sahip oldu.2 1960’da Diriliş dergisini çıkarmaya başlayan Sezai Karakoç, 3 26 Mart 1990’da Diriliş Partisi’ni kurarak aktif olarak siyasete başladı. Siyasi Partiler Kanununa göre iki genel seçime üst üste katılamaması ve yeterli şube açamaması gerekçesiyle 1997’de partisi kapatıldı.4 23 Nisan 2007’de yapılan basın açıklaması ile Yüce Diriliş Partisi adıyla Sezai Karakoç, yeniden bir parti kurduğunu duyurmuş olup, bu parti çalışmamızı kaleme aldığımız süreçte siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.5 Şair olarak bilinmekle beraber bir fikir ve siyaset adamı olan Sezai Karakoç’un, modernist etkiler içinde oluşan şiiri ve düşüncesiyle beraber 1 Fatma Ömerustaoğlu, “Hatıralar İçindeki Otobiyografik Çizgi”, Kitap Dergisi Özel Sayı, 1998, 36. 2 Turan Karataş, Doğu’nun Yedinci Oğlu, İstanbul, 1998, 19-22. 3 Münire Kevser Baş, Diriliş Taşları-Sezai, Karakoç’un Düşünce ve Sanatında Temel Kavramlar, Lotus Yayınları, Ankara, 2008, s. 23. 4 Hamit Can, “Siyasal Bir Tasarım Olarak: Diriliş Partisi”, Hece Dergisi Özel Sayı, 2003, 133. 5 http://yucedirilis.org.tr/yuce-dirilis-partisi, 04.01.207. 38 Mehmet Fatih Kalın gelenekten beslendiği kabul edilmektedir.6 Onun, hem şiirlerinde hem nesir türündeki eserlerinde İslâmî ilkeleri temel alarak ve Hz. Muhammed’in tesis ettiği toplum modelini örnek alarak oluşturduğu diriliş düşüncesi, sadece kalkınmayı hedef alan bir öneri değildir. Diriliş düşüncesi aynı zamanda bilim, sanat, estetik ve düşünce alanında gerileyen İslâm ümmetinin yeni bir medeniyet atılımı ortaya koymasını hedefleyen dinî, içtimaî, siyasî ve felsefî içerikli bir proje olarak değerlendirilmelidir. 7 Çünkü Karakoç’a göre, son yüzyıllarda insanoğlunun yaşadığı buhran ve bunalımlar, medeniyet olgusunun kayboluşundan; inancın, düşüncenin ve duyarlığın da yitirilmesinden kaynaklı bir problemdir. 8 Dünya toplumları medenîleşme seviyesini yakalayamamış, İslâm milletleri ise, vahyin hakikatleri ve nebevî mirası sahiplenmekle batının düşüncesinin takibiyle gerçekleşeceği zannedilen muasırlaşma arasında fikrî bir karmaşa yaşamaktadır.9 Bu makûs döngü içerisinde Müslümanların yapması gereken, İslâm’ın özünü yeniden kavramaya çalışmak ve aslına rücû etmek olmalıdır.10 Medeniyeti, çok cephesi olan tarihî ve sosyolojik bir oluşum olarak tarif eden Sezai Karakoç, 11 günümüz dünyasında var olan sosyal ve ahlakî problemlerin çözülebilmesini de medeniyetin inşasına bağlamaktadır.12 Sezai Karakoç Hakikat Medeniyeti’nin gelişim seyrini ana hatlarıyla peygamberler silsilesi üzerinden Yitik Cennet adlı eserinde ortaya koymuştur. Medeniyet gelişiminde köşe taşı dönemlerin peygamberleri ve gönderildiği dönem ve coğrafyanın vurgusu üzerinden açıklamaktadır. Ona göre “Peygamber hayatı, baştan aşağı bir medeniyettir. Hakikat medeniyetidir. Hakikat Medeniyetini bir ağaca benzetirsek, o ağacın çekirdeği gibidir peygamber hayatı. Medeniyet, bu hayatın açılımından ibarettir.”13 6 Orhan Kahyaoğlu, “İnsan Ölmeden Önce”, Ludingirra Dergisi, Sezai Karakoç Özel Dosya, 1999, s. 76-77. 7 Tahir Abacı, “Karakoç’un Söylediği”, Ludingirra Dergisi, Sezai Karakoç Özel Dosya, 1999, s. 61. 8 Ömer Lekesiz, “Diriliş ve Uygarlık”, Hece Dergisi Özel Sayı, 2003, s. 21. 9 Sezai Karakoç, Günlük Yazılar III-Sûr, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1997, s. 16, 32. 10 Karakoç, Günlük Yazılar IV-Gün Saati, s. 67; Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi III-Doğum Işığı, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2009, s. 100. 11 Karakoç, Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I-Perde Devrildiği An, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2009, s. 153. 12 Karakoç, İslam’ın Dirilişi, İstanbul, 1999, s. 58–59, 60, 62, 63. 13 Karakoç, Yitik Cennet, Diriliş Yayınları, İstanbul 2008, s. 82. İslam Medeniyetinin Yeniden Teşekkülü Noktasında Sezai Karakoç’un Diriliş Düşüncesi 39 Karakoç bu ağaç benzetmesi üzerinden Hakikat Medeniyeti’nin gelişimini ve her peygamberin buna katkısını tohumun ağaçlaşmasına benzetir. Hz. Âdem ile tohumun toprağa tutunduğunu, Hz. Nuh ile kökler saldığını, Hz. İbrahim ile filizlendiğini ve millet olma yolunda gövdenin oluştuğunu söyler. Hz. Yusuf döneminde bu medeniyetin dıştan gelecek olumsuz etkilerden korunacak kıvama, yani devlet olma kıvamına geldiğini, Hz. Musa, Hz. Davud ve Hz. Süleyman ile bu sürecin olgunlaştığını ve devletin büyüme gösterdiğini ifade eder.14 Sezai Karakoç, medeniyetin esaslı örneğini Medine-i Münevvere olarak kabul eder. Arapların Yesrib adını verdiği şehre Hz. Peygamber’in Medinetü’l-Münevvere (Aydınlanmış Şehir) adını vermesi ve buranın kurulan şehir devletinin ilk başkenti olması siyasî bir teşekkülün göstergesidir. Peygamberin inşa ettiği bu medeniyet farklı etnisitelerin İslâm ruhunu özümsemiş olarak ortaya koydukları kolektif bir medeniyettir. 15 Medine İslâm Devleti, güç ve bilginin yanında, erdemi temel almıştır. Felsefe tarihinde erdem kavramını devlet ile ilişkilendirme güçlü bir şekilde Sokrates’te görülür. O, vatandaşları gerçek mutluluğa ulaştırmayı, onların ruhlarını geliştirmeyi devletin bir görevi olarak görmüştür. Devletin en temel görevi, insanları içsel yönden geliştirerek, onları erdemli hale getirmeye çalışmaktır.16 Ancak Karakoç için erdem devletinin ilk örneği peygamberin kurduğu Medine İslâm Devletidir. Tarihî seyri içerisinde farklı coğrafyalarda kurulan İslâm devletlerinin de Peygamberin tesis ettiği medeniyet prototipini model alarak toplumun ve devletin temelini erdeme dayandırdıkları görülmektedir.17 Şimdi diriliş düşüncesinin genel yapısını, dirilişi gerçekleştirmede devletin durumunu, Karakoç’un idealindeki yönetim biçimi ve organizasyon olarak “Diriliş Sitesi”ni ve diriliş liderinin vasıflarını ele almaya çalışalım. 14 Karakoç, Yitik Cennet, s. 84 Karakoç, Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I-Perde Devrildiği An, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2009, s. 104-106. 16 Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayıncılık, İstanbul, 2015, s. 73. 17 Karakoç, Çıkışı Yolu I- Ülkemizin Geleceği, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2008, s. 85-88. 15 40 Mehmet Fatih Kalın I. Yeni Bir Medeniyet Atılımı ve Diriliş Düşüncesi Medeniyet kavramı, “bir dünya görüşünün zaman ve mekân, yani tarih ve coğrafya boyutunda tezahür ve tecessüm etmiş hali” şeklinde tanımlanmaktadır. Geniş kapsamıyla medeniyet, insan hayatıyla ilgili maddî manevî tüm unsurları; düşünceyi, bilimi, sanatı, mimariyi, yönetimi, ekonomik üretim ve paylaşımı, adetleri ve inançları içine alır.18 Bu tanımda medeniyetin iki temel üzerine dayandırıldığı görülmektedir. Bunlardan birincisi dünya görüşü ve varlık tasavvuru olarak ifade edilen metafizik çerçeve, diğeri ise bu çerçevenin içinde şekillenen pratiği içine alan sosyal ekonomik ve siyasal düzen fikridir.19 İslâmî bakış açısını merkeze alan Nasr’a göre gerçek bir medeniyet, “içinde tüm yaşam yönlerinin insana Allah’ı ve asli mahiyetini hatırlattığı bir medeniyettir.” İnsanın dünyadaki görevi olan Allah’ın halifesi olma rolünü yerine getirebilmesi ancak bu şekilde mümkündür. Bir medeniyetin büyüklüğünün göstergesi “ürettiği taşıma araçları ve zeki makinelere ve de üyelerinin dünya hayatını ne kadar uzattığıyla ölçülmez. Bir medeniyetin büyüklüğü ve otantikliği insana kulluk ve halifelik vazifesini yapabilecek şartları yerine getirip getirmediğine göre değerlendirilir. Çünkü zaten bu kulluk ve halifelik vazifesi İslâm tarafından insanın yeryüzündeki varlık sebebidir.20 Karakoç’un diriliş düşüncesinin temel tezinin, medeniyet tezi olduğunu daha önce söylemiştik. Medeniyetten de anlaşılması gereken iman ve İslâm Medeniyeti olmalıdır. Diriliş düşüncesinin, 1960’tan beri dikkatleri “medeniyet” olgusuna çekmeye uğraştığını söyleyen, İslâm’ı da öncelikle “medeniyet” ve “tarih” perspektifinden bir bütün olarak ele almayı bir metot bilen Sezai Karakoç, düşünenlere de bu metodu benimsetmek amacı güttüğünü söyler.21 Medeniyet denilen şey, bir dünya görüşünün mekân ve zaman boyutunda ortaya çıkmış ve somutlaşmış biçimidir. Bu manada medeniyetin 18 İbrahim Kalın, “Dünya Görüşü, Varlık Tasavvuru ve Düzen Fikri: Medeniyet Kavramına Giriş”, Divan Dergisi, Sayı: 29, İstanbul 2010, s. 51. 19 Kalın, a.g.m., s. 20. 20 Seyyid Hüseyin Nasr, Makaleler-1 (Çev: Şahabeddin Yalçın), İnsan Yayınları, İstanbul, 2007, s. 119-120. 21 Karakoç, Günlük Yazılar IV-Gün Saati, s. 67; Çıkış Yolu I, s. 31. İslam Medeniyetinin Yeniden Teşekkülü Noktasında Sezai Karakoç’un Diriliş Düşüncesi 41 insan ve insan hayatına dair tüm unsurları kapsadığı kabul edilmektedir.22 Kültürel yaratmayı da harekete geçiren sosyal bir düzen olarak tarif edilen medeniyetin oluşması için jeolojik, coğrafi ve psikolojik şartların mevcudiyeti öngörülmektedir. Medeniyet, kargaşa ve güvensizliğin bulunmadığı ortamlarda gelişir. Bu nedenle de ekonomik şartların, siyasi düzenin, ahlaki geleneklerin, son olarak da bilgi ve sanat arayışına yönelik çabaların yeterli seviyede olduğu toplumlarda medeniyet teşekkül eder.23 Ancak medeniyetin oluşması için kurumların sağlamlığı, ahlaki değerlerin varlığı ve bazı sanat formlarının mevcudiyetindense ekonomik şartların daha önemli olduğu kabul edilmektedir. 24 Sezai Karakoç’un oluşturmak istediği medeniyet projesindeyse, öncelikle iman, sonra ahlâk ve en son aşama olarak da kendisinin “manevî plan” dediği, tasavvuf ve tarikatları yeniden inşa etmek yer almaktadır.25 Sezai Karakoç, günümüzde İslâm toplumunun içinde bulunduğu krizi atlatmasının yolu olarak medeniyet atılımının gerekliliğini şöyle ifade eder: “Bir medeniyet atılımı şarttır. Çünkü bütün felaketlerimiz, medeniyetimizin geçirdiği krizden kaynaklandı. O sebeple, biz, bugünkü durumlara düştük. O krizi atlattığımız takdirde, yine bir medeniyet atılımımız olacaktır. O medeniyet atılımının temeli, ruhta, bilimde, sanatta diriliştir. Ahlakta ve maneviyatta olduğu gibi.”26 Karakoç’a göre, İslâm Medeniyeti’nde başkalarını ezmek ve başkalarına kötülük yapmak zulüm olarak görüldüğü gibi, kötülük karşısında susmak da zulüm olarak görülmüştür. İslâm Dini, temel ilkelerini İslâm’dan alan bir hayat düzenin kurulduğu bir topluluk sitesini gerçekleştirmek için insanların birbirlerine sevgi ve merhametle muamele etmesini emreder. Devlet kişiyi, kişi de toplumu ezmeyecektir.27 Ona göre, bu hedefe ulaşma yolunda insan iyiye, doğruya ve güzele yandaş olmalıdır. Ruhça ve maddece ilerleme bu yandaşlıkta gizlidir.28 İslâm Medeniyeti, bir hakikat medeniyeti, 22 Kalın, Ben, Öteki ve Ötesi, İnsan Yayınları, İstanbul, 2016, s. 73. Will Durant, Medeniyetin Temelleri, (Çev. Nejat Mualimoğlu), Birleşik Yayıncılık, Ankara, 1996, s. 13. 24 Durant, Medeniyetin Temelleri, s. 14. 25 Karakoç, Çıkış Yolu II-Medeniyetimizin Dirilişi, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2003, s. 140. 26 Karakoç, Çıkış Yolu I-Ülkemizin Geleceği, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2003, 114. 27 Karakoç, Çağ ve İlham I-Metafizik Gerilim Şartı, s. 66. 28 Karakoç, Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi III-Doğum Işığı, s. 16. 23 42 Mehmet Fatih Kalın aslında bir diriliş medeniyetidir. Gerçek medeniyet; uyanık olma, gaflete düşmeme medeniyetidir. Yoldan şaşıldığı vakit sonra yeniden onu hatırlamak, tekrar ona dönmek ve aynı noktadan hareketle, yine dünyada Hakk’ın egemenliğini sağlayarak Hakk’ın medeniyetini kurmak, diriliş hareketinin varlık sebebidir. 29 Görüldüğü üzere, Sezai Karakoç, yeni bir dünyanın kurulması ve yeni bir insanın doğması gününün gelip çattığını, bu insanın, diriliş insanı ve ondan doğacak neslin diriliş nesli, bu neslin kuracağı toplumun diriliş toplumu ve bu toplumun insanlıkta mayalandıracağı yeni hakikat uygarlığı atılımının diriliş uygarlığı olacağına inanmaktadır.30 O, diriliş düşüncesinin, diriliş akımının bir yaşama, aksiyon ve pratik davası olduğunu bir somutluk davası olduğunu ancak soyuttan başlayarak, yani düşünce ve teoride geliştirilerek, kökleştirilerek pratiğe gidilmesi gerektiğini belirtmektedir. 31 Karakoç’un uygarlık tezine “diriliş” adını vermesi bir tesadüf değildir. Bu sadece duygusal değil aynı zamanda gerçekçi ve bilinçli bir seçimdir. Çünkü ona göre diriliş, insanlık tarihinin büyük değişim dönemlerinde gerçekleşmiş ve gelecekte yine gerçekleşecek olan somut bir vakıadır.32 Diriliş, İslâm’dan ayrılışın sona ermesi, ona yeniden kavuşmanın başlayışıdır. Diriliş, çıkış ve kurtuluştur. Hakikatten uzaklaşmakla çekilen acıların ardından varoluşun gerçek anlam ve amacına dönüştür. 33 Kötülükleri iyilik ile bertaraf etme davranışıdır diriliş. Diriliş, çağımızda toplumları esir alan materyalizm karşısında, rahmet ve merhamet aydınlanması, ölü ruhun canlanması olacaktır. Ayrıca diriliş, dünyanın dört bir yanında mazlumların ezilmelerine rağmen dillendirilen sahte hümanizme karşı, Tanrı sevgisini ve dolayısıyla yaradılana da sevgiyle yaklaşmayı benimseyen bir insanlık öğretisi olacaktır.34 Diriliş görüşü kökten değişimi amaçlamasıyla radikaldir, ama kökten değişimcilik onun idea özünü teşkil etmediği için salt bir radikalizm değildir. İnsan, gerçekten büyük bir uzaklaşma içinde olduğu içindir ki, onun aslına dönmesi, böyle bir değişimi kabul etmesi gerekmektedir. Yoksa “değişim için 29 Karakoç, Çıkış Yolu II-Medeniyetimizin Dirilişi, s. 35. Karakoç, İnsanlığın Dirilişi, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2008, s. 143. 31 Karakoç, Sezai, Diriliş Muştusu, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1985, s. 21. 32 Baş, a.g.e., s. 243. 33 Karakoç, Diriliş Muştusu, s. 21-22. 34 Karakoç, Günlük Yazılar IV-Gün Saati, s. 214. 30 İslam Medeniyetinin Yeniden Teşekkülü Noktasında Sezai Karakoç’un Diriliş Düşüncesi 43 değişim” amacı yoktur dirilişin.35 Batılılaşmanın terkedilmesiyle ilk adımları atılacak olan diriliş, içe doğru köklü bir değişimdir. Daha sonra da bu değişimin dışa yansıması da elbette olacaktır.36 Öz’e, yani İslâm’a dönüş fikri, Avrupa sömürgeciliğine direnen Müslüman toplumların her zaman birleştirici unsuru olmuştur. İslâm devletleri güçlü oldukları dönemlerde siyaseten birleşmemişlerse de, Osmanlı’nın zayıflaması ve sömürgeciliğin başlamasıyla İttihâd-ı İslâm düşüncesi yayılmaya başlamıştır. 19. Yüzyılda Müslüman devletlerin Avrupa emperyalizmine karşı durmada tek temel dayanakları İslâmî uyanış hareketleri olmuştur. Zira özgürlük, bağımsızlık, vatan ve millet gibi kavramlar aynı zamanda dinin de ortaya koyduğu kazanımlardır. Din, insanlara ben algısı ve bir kimlik kazandırmakla beraber kitleleri mobilize eden bir güçtür. Bu nedenle 19. yüzyılda İttihâd-ı İslâm sömürgeciliğe karşı bir kalkan olmuştur. Bu bağlamda Cemaleddin afganî, Muhammed Abduh, Reşid Rıza, Mehmet akif Ersoy, Namık Kemal, Said Halim Paşa ve Muhammed İkbal gibi fikir adamlarının gerek İslâm dünyasının yeniden yapılanması ve kalkınması gerekse Avrupa sömürgeciliğine karşı ittihad fikrini savundukları görülmektedir.37 Karakoç’ta diriliş, her zaman Kur’ân’a dönüşle başlayacak değişim veya oluşumların adıdır ve özünü Kur’ân’dan almaktadır. “Kur’ân’a ölü bakışı terk ederek, candan ve yürekten bakmak anlamına gelmektedir. İslâm Medeniyeti, Kur’ân Medeniyetidir. Özü, tohumu, anayasası O’dur. İslâm toplumu, İslâm insanı, İslâm kenti. O’nun gerçekleşmesi, dışa vurmasıdır”.38 Karakoç’un, düşünce sisteminin merkezinde yer alan metafizik kavramı, diriliş kavramına da özgün şeklini verir. Ruh ancak ebedi ve ezeli olandan beslenir. Bu nedenle dirilişin arka planında güçlü bir İslâm metafiziği olmak zorundadır.39 Kısaca denilebilir ki, diriliş, Karakoç’un düşünce dünyasını özetleyen anahtar bir kavram olan “diriliş, öznesi İslâm olan, inanç, düşünce, ruh ve duyarlılığın yeniden yorumlanarak yapılandırılmasını hedefleyen bir uygarlık tezidir. Karakoç’un düşünce dünyası ve sistemi, diriliş kavramının 35 Karakoç, Gündönümü, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1979, s. 33. Karakoç, İnsanlığın Dirilişi, s. 71. 37 Kalın, Ben, Öteki ve Ötesi, s. 302-303. 38 Karakoç, Günlük Yazılar III-Sûr, s. 76–77. 39 Baş, a.g.e., s. 250. 36 44 Mehmet Fatih Kalın muhtevasını oluşturma sürecidir. Bu süreç Karakoç’un çok ciddi ve geniş bir yelpazede okuma, biriktirme, eleştiri ve süzme dönemlerinden geçmiş özgün bir üretime dönüştürmüş bir düşünce yolculuğudur”. 40 O, bu yolculuğu, geçmişe dayanan, kendi benliğine, kendi medeniyetine, kendi milletinin ruhuna dayanan bir değişimin gerekliliğiyle istemektedir. Bu değişim, bir ruh devrimidir. Milletin ruhundan doğan, düşünceye dönük bir değişme devrimidir. 41 “İslâm Medeniyetinde bu devrim gerçekleşirse, elbette bu medeniyet atılımının amacı tüm insanlık olacaktır.42 II. Devlet: Diriliş Sitesi ya da Özülke Toplum halinde yaşamanın tüm canlılarda görülen bir özellik olduğunu ifade eden Sezai Karakoç, bütün canlıların birbirine muhtaç olduğunu söyler. Ona göre, toplum insanın içinde, dışında ve hep onunla birliktedir. İnsan maddî ve manevî varlığını ve gelişmesini toplumla sağlar. Toplum ruhu insan ruhu için büyük ve tükenmez bir hazinedir. Toplum insan kişiliğinin olumlu ya da olumsuz bir şekilde oluşmasında büyük bir paya sahiptir.43 Karakoç’a göre, bir toplum bir ideal etrafında birleşerek bir millet olmuşsa işte o zaman başka toplumlarca tanınmaya başlar ve henüz kurumlarını oluşturmamış olsa bile artık bir devlet olmuştur. Yani devlet, toplumun kendini diğer toplumlara göre ya da onlara karşın ortaya koyması demektir. Devlet, kurumlaşınca da, sadece dışa değil, aynı zamanda toplumu meydana getiren kişilere de kendini hissettirir. Sezai Karakoç, bireyin özgürlüğünün, toplumun özgürlüğü ile yakından ilişkili olduğunu düşünür. Tam bağımsız olmayan bir memlekette, bireylerin kişisel özgürlüğü de tehlikededir. Çünkü sadece fiziksel anlamda değil, aynı zamanda ruh, zihin ve medeniyet yönünden de özgürlük varsa bireyler gerçek anlamda özgür olabilirler. 44 Dolayısıyla devletin varlığının ahlâkın varlığını etkilediğini de belirmek gerekir. Çünkü ahlâkın temeli olan umumî hürriyet, ancak devlet gücü ile korunabilir. Ahlâkın devletle olan 40 Baş, a.g.e., s. 242. Karakoç, Çıkış Yolu III-Kutlu Millet Gerçeği, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2003, s. 38. 42 Karakoç, Çıkış Yolu I-Ülkemizin Geleceği, s. 115. 43 Sezai Karakoç, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I-Başyazılar, s. 92. 44 Karakoç, Çağ ve İlham III-Yazgı Seçişi, s. 82. 41 İslam Medeniyetinin Yeniden Teşekkülü Noktasında Sezai Karakoç’un Diriliş Düşüncesi 45 ilgisi, her vazifeden söz edildiği yerde ortaya çıkmasıdır. Bu bağlamda devlet demek, büyük ölçüde karşılıklı vazifeler ve sorumluluklar demektir. Yine her vazife ve sorumluluktan bahsedilen yerde ahlâktan da söz ediliyor demektir.45 Bu da ahlâkın devletle ilgisi olduğu gibi, devletin de ahlâkla yakından bir ilgisi olması demektir. Ahlâkın devletle olan ilgisi, her vazifeden söz edildiği yerde ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda devlet demek, büyük ölçüde karşılıklı vazife ve sorumluluklar demektir. Yine her vazife ve sorumluluktan bahsedilen yerde ahlâktan da söz ediliyor demektir.46 O nedenle, devlette şekil ve organizasyon küçümsenmemelidir. Şekil ve organizasyon özle uyumsuz olursa devletin gelişip büyümesi mümkün değildir. Devletin disiplinle özgürlük, serbestlikle bağımlılık arasında bir ahenk demek olduğu görülecektir.47 Devlet sadece sosyal ve ekonomik yaşamı değil, kültür inanç ve ahlâk hayatını da izlemelidir.48 Ona göre, devlet millet için vardır. Millet ise, medeniyet kurmak içindir. Tesis edilecek medeniyetin varlık sebebi de “hakikat”tir.49 Çağımızda devlet düşüncesinin yozlaştırıldığını düşünen Karakoç, devletin dini ideallerin, kaba kuvvet ve iştihaların maskesi yapıldığını söylemektedir. Yani reel ve ilkel kuvvetler, bir başka biçimde ideal maskesiyle, devlete sızmışlar ve onu soysuzlaştırmışlardır. 50 Ona göre devletin yeniden güçlendirilmesi ve ayakta tutulması için, öz kaynağımız olan İslâm uygarlığına başvurarak “doğru”, “iyi” ve “güzel” idealarını tespit etmek, yeniden ortaya koymak, kurumlarımızın tümünü inanç, ahlâk, bilgi ve sanat idealarını güçlendirecek şekilde işlevlendirmek gerekir.51 Kendi insan ve tarih yapımıza bakmamız, sosyal düzen, kişi hürriyeti ve adalet anlayışımızı aramamız ve bundan devlet fikri ve sistemi çıkarmamız, onu da dünyadaki diğer rejimlerle kritik ederek çağdaşlaştırmamız gerekir.52 Sezai Karakoç, bir devletin kurulmasının ve devam edebilmesinin de bir ideali olmasına bağlı olduğuna inanır. Her devlet, sürekli olmak için, 45 Hüsameddin Erdem, Ahlâk Felsefesi, Hü-Er Yayınları, Konya, 2015, s. 206. Erdem, a.g.e., s. 206-207. 47 Karakoç, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I-Başyazılar, s. 77. 48 Karakoç, Çağ ve İlham III-Yazgı Seçişi, s. 145. 49 Karakoç, Varolma Savaşı, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2003, s. 54. 50 Karakoç, Çağ ve İlham III-Yazgı Seçişi, s. 132. 51 Karakoç, Varolma Savaşı, s. 38. 52 Karakoç, Günlük Yazılar I-Farklar, s. 59. 46 46 Mehmet Fatih Kalın mutlaka temel bir “idea”ya dayanmak zorundadır. Bu idealar da, adalet, fazilet, hakikat ve medeniyet idealarıdır. Ahlâk ve medeniyet ideasına bağlı olmayan, iyiliği tesis edip kötülüğü önlemeye çalışmayan bir devletin geleceği olamaz. Adalet, ahlâk ve faziletten yoksun bir devlet, ne kadar güçlü olsa da uzun ömürlü olamaz.53 Adalet, toplum ahlâkının doğumuna imkân hazırlayan sosyal dinamiklerin başlıcalarındandır. Toplum ahlâkının aydınlık bir yüzü olan adaletin yokluğu, birbirine kaynaşarak toplum ahlâkını meydana getiren fert ahlâklarını birbirinden koparır, onları yavaş yavaş küçültür ve sönmeğe terk eder. Ona göre, ekonomik alanda yağma, soygun ve gasptan, siyasi alanda zorbalık ve baskıdan, din ve düşünce alanında inançları ve hakikat arayıcılığını öldüren, fikir ve inanca yönelik baskılardan koruyan ve kurtaran adalet duygusudur. Adalet olmayan yerde, ülkenin sarsılması ve yıkılması kaçınılmazdır. 54 Sezai Karakoç, korku, baskı ve zorlamayla adaletin gerçekleşmeyeceğine inanmaktadır. Çünkü korku, daha çok baskıyı ve beraberinde de haksızlığı ve kötülüğü davet edici bir niteliğe sahiptir.55 Karakoç’a göre şartlar ne olursa olsun zulümle mücadele edilmelidir. Çünkü zulüm asla uzun süre devam edemez, devam edebilmesi için geniş çapta bir düzen kurması lâzımdır. Adalet ise her düzenin gerek şartıdır.56, Karakoç’a göre devlet, bireysel ve toplumsal yaşam sürmesi için ve aynı zamanda inancın yaşanabilmesi için zarurîdir. Çünkü İslâmî açıdan iyiliğin yaygınlaştırılması ve kötülüğün önlenmesi emrinin yerine getirilmesi devlet kurumunu gerekli kılmaktadır. Kur’ân, insanların bir arada uyum içinde yaşamasını mümkün kılacak hukukî prensipleri de ihtiva eden bir kitaptır. Bu ilkelerin tatbiki de ancak devlet eli ve yetkisiyle mümkündür. 57 İnsanlar devlet kurumu altında organize olmazlarsa, toplumun yönetimini başkalarına bırakırlarsa yeryüzünde adalet, barış ve sükûn sağlanamaz. 58 Sezai Karakoç’un İslâm medeniyetinin yeniden ilerlemesini sağlamak üzere ortaya koyduğu görüşlerinin Farabî’nin Medinetü’l-Fazıla eserinde ortaya koyduğu ideal devlet anlayışıyla örtüştüğü görülmektedir. 53 Karakoç, Çıkış Yolu-III-Kutlu Millet Gerçeği, s. 70. Karakoç, Günlük Yazılar II-Sütun, s. 130. 55 Karakoç, Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi III-Doğum Işığı, s. 16. 56 Karakoç, Günlük Yazılar III-Sûr, s. 84. 57 Karakoç, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I-Başyazılar, s. 72. 58 Karakoç, Çıkış Yolu II-Medeniyetimizin Dirilişi, s. 45. 54 İslam Medeniyetinin Yeniden Teşekkülü Noktasında Sezai Karakoç’un Diriliş Düşüncesi 47 Farabî bu eserde tüm insanlığı içine alacak ahlaki erdemleri benimsemiş, sosyal dayanışmanın ve huzurun olduğu bir sosyal hukuk devletinden bahsetmektedir.59 Farabî’ye göre, hakikî adalete dayanan devlet, en iyi devlettir. Böyle bir devlette her vatandaş doğal yaratılışına uygun olarak gücünün yettiği bir görevi yerine getirir ve gerçekleştirdiği şeye uygun olarak da hak ettiği dereceyi elde eder.60 Farabî, insanların gerek kendi fiziksel varlıklarını sürdürmede, gerekse varlıklarının ereği olan mutluluğu elde etmede tek başına yeterli olamamaları nedeniyle toplumsal birlikler halinde yaşamaları gerektiğini belirtir. 61 Farabî bu görüşünü açık bir biçimde varlıksal yaklaşımla da temellendirir. Buna göre kendine yeterli olabilen tek varlık Allah’tır. Allah dışındaki tüm varlıkların gerek varlıklarını sürdürmede gerekse ereksel nedenlerini gerçekleştirmede başkalarına ihtiyacı vardır. Dolayısıyla, Farabî, toplumsallığı sadece insanların fiziksel varlıklarını sürdürmelerini sağlamasıyla sınırlandırmaz. Diğer varlıklar gibi insanların da ulaşmak istedikleri bir ereksel nedenlerinin bulunduğunu ve bunun da mutluluk olduğunu söyler. Toplum halinde yaşamak, insanın hem maddî varlığını devam ettirebileceği hem de mutluluğu elde edebileceği bir yoldur.62 Farabî düzenli bir devletin yapısını canlı bir organizmaya benzetir. Ona göre erdemli ve mükemmel bir devlet, bütün organları canlı varlığın hayatını sürdürmek ve onu bu durumda devam ettirmek için uyum ve ahenk içinde yardımlaşan sağlıklı bir vücuda benzer. Vücut organları arasındaki sistem devlet için de geçerlidir. İlk Neden’in diğer varlıklara nispetini de, erdemli devletin yöneticisinin, devletin diğer birimlerine olan nispetine benzetir. Bütün varlıklar düzene uygun olarak İlk Neden’i takip ettikleri gibi 59 Geniş bilgi için bkz. Farabî, El-Medinetü’l Fazıla, (Çev. Ahmet Arslan), Ankara, 1990. Farabî, El-Medinetü’l Fazıla, s. 208. 61 Farabî, El-Medinetü’l Fazıla, (Çev. Ahmet Arslan), Ankara, 1990, s. 117-118. 62 Farabî, Fusulu’l Medeni (Siyaset Felsefesine Dair Görüşler), (Çev. Hanifi Özcan), İzmir, 1987, s. 70, 105; Farabî, varlıkları vacip ve mümkün olarak iki kısma ayırmaktadır. Zatı itibariyle tek olan Vacip Varlık’ın bütün fillerinde kudreti, hikmeti ve bilgisi tamdır. O’nun fiilinde hiçbir noksanlık ve kusur yoktur. Zorunluluğa bağlı olduğu için eşyanın doğasında bulunan noksanlık ve kusur Vacip Varlık’ta bulunmaz. (Habib Şener, John Locke ve David Hume Din Felsefesi Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2014, s. 270. 60 48 Mehmet Fatih Kalın erdemli devletin bütün kurum ve kuruluşları İlk Başkanlarının gayesini taklit etmeleri gerekir.63 Farabî, idealindeki bu devleti ifade etmek üzere Medinetü’l-Fâzıla kavramını kullanır. Devlet, Farabî için en üstün iyilik, en yüksek kemal ve en yüksek mutluluğa kendisi ile ulaşılan bir birliktir. Erdemli Şehir’den bir milletin meydana getirdiği devlete ve sonra da dünya devletine geçen filozof, kurguladığı devletiyle bütün insanlığın ulaşacağı mutluluğu hedeflemektedir. O, “Medine” kavramını siyasî bir teşekkülü ifade için kullanmıştır.64 Yine, “adalet”, ve “sevgi”yi devlet müessesesinin temel unsurları kabul eder. Böylece devletin kuruluşu için gerekli olan birliğin sevgiden doğduğunu öne sürer ve toplum hayatında da sevginin olacağını belirtir. Farabî’ye göre insanın var oluşunun amacı, en üstün mutluluğu elde etmektir. Buradan hareketle devletin doğuşunun sebebini de ortaya koyar. Mutluluğa götüren davranışları insanların kendi başına bilmesi ve uygulaması imkânsızdır. Farabî insandaki bu eksikliği giderecek en büyük gücün devlet olduğunu ifade eder. Onun devleti sadece bu amaca hizmet eden devlettir.65 Karakoç, Farabî’yle aynı olarak İslâm devletini erdeme dayalı bir yapıda kurgular.66 Kuvveti de bilgiyi de egemenliğinde tutar. Erdeme, hayra, iyiliğe dayanır. İşte bu yüzdendir ki, İslâm, ayrı bir medeniyettir.67 Çünkü İslâm medeniyeti bir “Hakikat Medeniyeti”dir. Diğer medeniyetler, onun tarih içindeki tezahürleri olup, ideal olan aranırken gerçekleşen reel medeniyetlerdir.68 Karakoç’un, tasarladığı devlet sistemi, Medinetü’l-Fazıla’da Farabî’nin tasarladığı erdem devletiyle büyük ölçüde aynı olsa da 69 o, bu devlet yapılanmasına “Diriliş Sitesi” adını verir.70 Yine o, idealindeki devlet için “İslâm Sitesi,71 Öz Ülke,72 Medinetü’l-Fâzıla,73 Hakikat Medeniyeti74 ve Erdem Devleti”75 gibi kavramları da kullanmaktadır. 63 Farabî, El-Medinetü’l Fazıla, s. 70, 95-101. Bayraktar Bayraklı, Farabî’de Devlet Felsefesi, Doğuş Yayıncılık, İstanbul, 1983, s. 25. 65 Bayraklı, Farabî’de Devlet Felsefesi, s. 61-62. 66 Farabî, El-Medinetü’l-Fazıla, s. 80. 67 Karakoç, Çıkış Yolu I-Ülkemizin Geleceği, s. 87. 68 Karakoç, Günlük Yazılar IV-Gün Saati, s. 237–238. 69 Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 44–47, 51. 70 Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 40, 41, 42, 43, 44. 71 Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 18, 41. 72 Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 18, 51, 63, 64. 64 İslam Medeniyetinin Yeniden Teşekkülü Noktasında Sezai Karakoç’un Diriliş Düşüncesi 49 Diriliş Sitesi, ideal bir devlet 76 olsa da, Karakoç onun bir ütopya olmadığını düşünür. Çünkü daha önce belirttiğimiz üzere bu ideal devletin bir modeli asr-ı saadette ortaya konmuştur. Dolayısıyla Diriliş Sitesi Müslüman milletlerin erdemi esas alarak yeniden ayağa kalkmalarıyla ve dirilişi 77 gerçekleştirmeleriyle mümkün olacaktır. Müslümanlar teoride Platon’un kurguladığı devletten, pratik hayatta da Roma İmparatorluğundan daha ileri bir devleti Diriliş Sitesi ile tesis etmiş olacaklardır. Diriliş sitesi; erdem, adalet, eşitlik, örülüş ve güçlülük bakımından hem ütopyalardan hem gelmiş geçmiş tüm büyük devletlerden üstün olacaktır.78 Diriliş Sitesi, Karakoç’un Yitik Cennet adlı eserinde, ideal İslâm milletinin yaşadığı ve Hz. Âdem’den bu yana gelen İslâm Medeniyeti’nin vatanıdır. Kur’ân toplumsallığı öneren ve bireye değil, topluma hitap eden ilkeler getirdiğinden ilahî hitaptaki öneriyi Karakoç bir medeniyet önerisi olarak yorumlamaktadır. 79 O, hakikat medeniyetinin peygamberle beraber çölden yeniden doğmasıyla, “Yitik Cennet”in yeniden bulunduğunu ve böylelikle ideal sitenin, bir ütopya olmaktan çıkıp Medine’nin kimliğinde realiteye dönüştüğünü düşünür. 80 Peygamberin hayata geçirdiği bu düzen, Diriliş Sitesi’nin gerçekleşebileceğinin kanıtıdır. Bu uğurda çalışan herkes bir diriliş eridir. O, gelecek zamanın biricik kenti Diriliş Sitesi’nin kurulması için taş taşıyan biridir. 81 Onun İslâm ilkeleri üzerine bina ettiği devlet, “insan-kent-anlam-tarih” temelleri üzerinde yükselecektir. Bu devlette, tek tek insanların ve dolayısıyla toplumun ruhu sağlıklıdır, diridir. Kendi değerleri üzerinde yükselen bu site devleti, yabancı medeniyetlerin ortaya koyduğu bazı değerlerden istifade etmekle beraber, asla taklide düşmeyecektir. Maneviyat, maddi kazanımların her zaman önünde olacak; öksüzlerin, yetimlerin, kimsesizlerin, engellilerin, dul ve yaşlıların korunduğu bu devlette halk yönetimi esas olacaktır. Kur’ân’ın yasakladığı içki, kumar, fuhuş, insan hak ve hukukuna tecavüz ve tembellik bu devletin sınırlarında 73 Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 47. Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 53. 75 Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 14. 76 Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 48, 49. 77 Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 8. 78 Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 51. 79 Karakoç, Çıkış Yolu II-Medeniyetimizin Dirilişi, s. 27. 80 Karakoç, Yitik Cennet, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2001, s. 104. 81 Karakoç, Diriliş Neslinin Amentüsü, s. 11. 74 50 Mehmet Fatih Kalın görülmeyecektir. Eğitim ve sağlık, devlet tarafından sunulan hizmetler olacak ve bireyler bilginin yanında ahlâkî ve irâdî olarak da güçlü bir şekilde yetiştirileceklerdir.82 Diriliş Sitesi’nde eğitim ve bilim esastır. Hem manevî bilimler hem pozitif bilimler Müslüman için önemlidir. Diriliş Sitesi’nde her birey, gücü oranında bilim yolunda ilerlemek durumundadır. 83 Dolayısıyla Karakoç, Diriliş Sitesi’nde kuvveti ve maddeyi değil, erdemi ve ahlâkı devletin esası olarak kabul eder. İlmi, sanatı, inancı, ahlâkı ve düşünceyi ihya edecek, topluma ön verecek bir topluluğu da Site için gerekli görür. Nefsine esir olmayan, insanları eğitecek, topluma yön verecek bu topluluk, Diriliş Sitesi’nin ütopik olmaktan kurtulup hakikatte tesis edilmesini ve devam edebilmesini sağlayacak lokomotif güçtür.84 Karakoç’un bu ideal sitesi, Farabî’de olduğu gibi, hukuka bağlı bir sitedir. O, İslâm toplumunun hukuk düzeni sayesinde süreklilik göstereceğini belirtir. İslâm ile bağdaşmayan anarşizm, terörizm ya da nihilizme Karakoç’un Diriliş Sitesi’nde yer yoktur. 85 Bu sitede vatandaşlar devlet nezdinde her anlamada ve her platformda eşittir. Öyle ki, zenginle fakir arasında yaşama farkı çok azdır. Çünkü lüks ve gösterişe bu sitede yer olmadığı gibi, gelir bakımından da bireyler arasında uçurum yoktur. Emeğe dayalı kazanç sistemi uygulanıp faizin yasaktır. İslâm’ın zekât emrinin devlet eliyle uygulanmasıyla sermaye birikimi sağlanacak ve sürekli olarak zenginlerden fakirlere doğru bir ekonomik transfer sağlanacaktır. Bu sayede kamu kurum ve kuruluşlarıyla, yönetim sistemiyle devletin dirilişi gerçekleşecektir. İnanış, duyuş, biliş ve eylemde silkinme ve yenilenmeyle de toplumda diriliş ve yeniden doğuş sağlanacaktır. Hem metafizik dünyamızda hem gerçek dünyamızda olacaktır yeniden doğuş. Böylelikle Hz. Âdem ve Hz. Nuh’tan sonra insanlığın yeniden vücut buluşu vaki olacaktır. Diriliş Medeniyeti’nin tesisiyle insanlık İslâm ile buluşacaktır. İnsanlık üçüncü kez Hakikat Milleti haline gelecek ve Hakikat Medeniyeti’ne şahit olacaktır.86 82 Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 43. Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 58. 84 Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 44–47. 85 Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü, s. 14. 86 Karakoç, Yitik Cennet, s. 51. 83 İslam Medeniyetinin Yeniden Teşekkülü Noktasında Sezai Karakoç’un Diriliş Düşüncesi 51 III. Diriliş İdealinde Başkan Dirilişi gerçekleştirecek olan ideallerin hayata geçirilmesi için bazı özelliklerin bulunması gerektiğini daha önce belirtmiştik. Her şeyden önce Karakoç’un diriliş için öngördüğü ideallerin öncelikle toplumun temel dinamiklerine uygun olması gerektiği aşikârdır. Toplumda iyilik, güzellik ve doğruluk ideaları yaygınlaşmalı, yerleşmeli ve elbette tarihî bir realizmden kopuk olmamalıdır ki, medeniyet atılımı yolunda mesafe kat edilebilsin. Ancak ideallerin gerçekliği ve yüceliği kadar önemli olan bir nokta da, tarihin getireceği tehlikeleri önceden sezen, ideal sahibi ve ideallerine yürümede içtenlikle azmeden, çıkarsızca çalışan birilerinin olması gerekir. İşte bu noktada en önemli yapı taşının lider olduğu anlaşılmaktadır.87 Siyaset felsefesi tarihine bakıldığında devlet teşkilatında en mühim unsurun yöneticinin özellikleri olduğuna dair hakikati ilk defa ileri süren yine Farabî olmuştur.88 Farabî’ye göre bedenin azaları arasındaki sistem şehir için de geçerlidir. 89 Vücudun beslenme kuvvetinin başkanı, diğer organları kullanarak gerekli gıdayı organlara dağıtır. Her organ işlevine göre gıdadan pay alır. Devlet ekonomisini idare eden başkan ise sosyal grup ve sosyal tabakaları durumlarına göre bu ekonomik yapıdan faydalandırır. Gıda alamayan organın hastalanması gibi, ekonomik bakımdan kalkınamayan kesim de hastalığa kapılacaktır. 90 Devlet başkanı, kurumlar aracılığıyla istediğini yapabiliyorsa, o toplum sıhhatte demektir. Aksi takdirde devlet hasta demektir. Hastalığı tedavi etmede doktor ne ise, toplum ve devlet açısından da başkan böyledir. Çünkü başkan, doktorun bedeni tedavi etmesi gibi ruhları tedavi eder.91 Farabî, iyi nitelik, huy, mizaç ve yeteneklerin hepsinin tek bir insanda bulunmasının imkânsız olduğunu düşünür. Bunlar ancak toplulukta gerçekleşir ve davranış haline gelir. Gönüllü iş, davranış ve yeteneklerle hedeflenen amaca toplulukta ulaşılır. Tam topluluklarda ortak olarak kullanılmak amacıyla dağıtılması gereken iş ve yetenekleri yerleştirme ve bunların sürekliliğini onlarda kalacak biçimde korumaya çalışma bir 87 Karakoç, Sezai, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı II, s. 11. Sadri Maksudi Arsal, Farabî’nin Hukuk Felsefesi, s. 631. 89 Farabî, El-Medinetü’l Fazıla, s. 101. 90 Bayraklı, Farabî’de Devlet Felsefesi, s. 40-41. 91 Farabî, Fusulu’l Medeni (Siyaset Felsefesine Dair Görüşler), s. 104. 88 52 Mehmet Fatih Kalın başkanlıkla sağlanır. Bu nitelik ve yetenekleri onlarda yerleştiren, yatkınlaştıran ve koruyan başkanlık ise, bir meslek, bir sanat, bir yetenek ve bir yetiyle olabilir. İşte bu meslek, başkanlık mesleğidir. Bu mesleği yapmak demek, adı geçen nitelik ve yetenekleri devletinde yerleştirecek, bunların sürekliliğini sağlayacak ve koruyacak eylem ve atılımları yapmaktır.92 Geçici haz ve arzuların tatmini ile bu dünya hayatında mutluluk verdiği zannedilen kimi beklentileri karşılamak cahilce yapılan bir siyasettir. Erdemli bir siyaset ise, insanın yetkinleşmesi ve en yüksek mutluluğa ulaşması amacıyla iyi nitelik ve yetenekleri devlette yerleştirmeye ve bunların sürdürülmesine gayret ederek yapılandır. İdeal başkan toplumu ve devleti için siyaseti erdemlice yapandır.93 Karakoç’a göre devlet yöneticiliği, ekonomik, iç ve dış siyaset v.b bir ülkenin tüm toplum olayları en sonunda devlet başkanlığı meselesinde düğümlenmesi sebebiyle çok önemli bir meseledir. Devlet başkanlığı, sadece en yüksek yönetim makamı olmakla kalmaz, aynı zamanda o toplumun dışarıda temsil edilmesini üstlenen bir makam, millî bir semboldür. 94 Bu yüzden de devleti yönetenler, bilgili fakat ahlâkî açıdan da yüksek karakterli olmalıdırlar. Yöneticilerin ahlâk bakımından zayıf olması millî dirilişin önünde büyük bir engeldir. Aydınların ahlâk bakımından üstün olmaları, yüksek karakterde olmaları, kendilerini değil, milî menfaatleri düşünmeleri gerekir.95 Karakoç, devlet adamında bulunması gereken ahlâkı Hz. Yusuf örneği ile izah eder. Hz. Yusuf’un söylediği “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder…”96 mealindeki ayeti esas alır. Devlet adamı, tüm davranışlarda, devletin bütün karar ve uygulamalarında Allah’ın her şeyden haberdar olduğu bilinciyle, yani ihsan bilinciyle hareket etmelidir.97 Sezai Karakoç, İslâm’ın devlet anlayışında görevlerin birer emanet hükmünde olup, Kur’ân’ın, “Emanetleri ehline veriniz” 98 buyurduğunu hatırlatmaktadır. Yine meşveret, adalet, barış ve helal kazanç ilkelerinin tesis 92 Farabî, Kitabu’l- Mille, (Neşreden Muhsin Mehdi, Beyrut- 1986.) s.54-55 Farabî, Kitabu’l Mille, s.54-55. 94 Karakoç, Düşünceler II-Kurumlar, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1997, s. 9, 10 95 Karakoç, Çıkış Yolu III-Kutlu Millet Gerçeği, s. 42. 96 Yusuf Suresi, 53 97 Karakoç, Yitik Cennet, Diriliş Yayınları, İstanbul 2008, s. 88 98 Nîsâ Sûresi, 58. 93 İslam Medeniyetinin Yeniden Teşekkülü Noktasında Sezai Karakoç’un Diriliş Düşüncesi 53 edilmesiyle İslâm devleti, ileri bir medeniyet olmayı gerçekleştirecektir. 99 Karakoç’a göre, emaneti ehline vermek şeklindeki İslâm kuralı, tek başına, bir işin, bir ülkenin ve bir insanlığın kurtuluş kuralıdır. Devlet yönetiminde emanetin ehline verilmemesi zulmü doğurur. 100 Emaneti ehline vermenin adalet ve erdem sahibi insanların işi olduğunu düşünen Karakoç, ehil olan kişinin de haklı ve erdemli olması gerekir. Ona göre, İslâm dünyasının gerilemesindeki en önemli nedenlerden biri de bu ilkeye uygun davranılmamasıdır. Her yerde ve her işte, maddî ve manevî alanlarda, düşüncede, siyasette, edebiyatta, ekonomik ve teknik alanda emaneti ehline vermek, her Müslüman’ın göz önünde tutması gereken ilâhî bir prensiptir.101 Devlet ve milletin işleri devlet başkanı eliyle yürütüleceğinden, başkanın nitelikleri Karakoç için çok önemlidir. Çünkü milletin kaderi ve devletin bekası başkanın karakteriyle, karar ve eylemleriyle bağlantılı olarak tezahür edecektir. Bu yüzden devlet adamının eğitim açısından son derece donanımlı olması ve felsefe eğitimi görmüş ahlâklı biri olması gerekir. Karakoç, devlet adamının tarih bilinci taşıyan ve milletinin değerlerine bağlı biri olmasını da en az devlet otoritesini sağlayacak kişilikte olması kadar önemser. İdeal bir başkanın başlıca özelliklerinden biri, olacakları sezme özelliğidir. Devlet adamları içte ve dışta meydana gelen olayların seyrini gözden geçirerek, kararlarını buna göre almalıdır.102 Devlet başkanı, olayları ve sorunları değerlendirirken, problemleri ele alırken farklı çözüm yollarına başvuracak keşif gücünde olmalıdır. 103 Hammurabi’den Solon’dan günümüz devlet adamlarına kadar tarihte iz bırakan yöneticilere bakıldığında, bunların devletin kurulması ve devamı için gerekli kurum ve kanunları tesis eden kişiler oldukları görülür.104 Devlet için gereken reformları yapabilmesi, güçlüklere karşı dirayet gösterebilmesi için de devlet başkanının kararlılık sahibi, cesur ve dayanıklı bir yapıda olması elzemdir. Elbette ne istediğini bilen, uygulama ve tercihlerinde süreklilik ve tutarlılık bulunan biri olmalıdır ki, devlet işlerinde istikrar gözlenebilsin.105 99 Karakoç, Yapı Tasları ve Kaderimizin Çağrısı I, 1999, s. 74–75. Karakoç, Günlük Yazılar II-Sütun, s. 610. 101 Karakoç, Günlük Yazılar II-Sütun, s. 611, 612. 102 Karakoç, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I, s. 169. 103 Karakoç, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I, s. 172. 104 Karakoç, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I, s. 175. 105 Karakoç, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I, s. 178, 179. 100 54 Mehmet Fatih Kalın Karakoç, siyaset felsefesi tarihinde yer alan bilge kral önerisini de ele alarak bu konudaki görüşünü de ifade eder. Ona göre, filozof ne kadar iyi fikirler ortaya koyarsa koysun, devlet yönetimi düşünme değil, pratik gerektiren bir iştir. Bir yönetici de ne kadar iyi bir idareci olursa olsun, pratikte deha bile olsa, düşünce ve görüşlerden müstağni olamaz. 106 Bilge insan, kendine ya da tek insana lazım olan hakikatlerin hakkını arayacak, bulmaya çalışacaktır. O yüzden başkan, yönetici olduğunu unutmamalı, ancak bir filozof ya da bilgin meziyetlerini de kişiliğinde barındırmalıdır.107 Devlet başkanı döneminin şartlarını, devletinin imkân ve gücünü hesap eden ve buna uygun hareket eden biri olmalıdır. Ayrıca kendisini devletin ve kanunların tek sahibi olarak görmemeli, kendisini halkın üstünde tutmamalı ve tavır ve uygulamalarında şeffaf olmalıdır.108 Devlet başkanının yüzü millet, devlet, tarih ve devam şuuruna dönük olmalıdır.109 Devlet adamı, milletinin temayüllerini her zaman gözetmelidir. İnanç ve düşüncedeki yozlaşmaya karşı duyarlı olmalıdır. Estetikten yoksun, davranışlarda tutarsız ve adaletten kopuk olmamalıdır. 110 O, devleti için kendini adamış biri olmalı, görevini baştan savma değil, gönülden yerine getirmelidir. Disiplini ve otoriteyi elden bırakmamalı, ancak bunu milletini bütünleştirici bir tutumla samimiyetle kullanmalıdır.111 Son olarak başkan, millet ve devletinin tarihteki yeri ve konumunu iyi bilmeli, bunları değerlendirecek tarih kültürü ve analiz gücüne sahip olmalıdır. Çağını iyi tanımalı, milletinin geleceğe yönelik hedeflerini kesin ve açık bir şekilde görebilmeli ve bu hedefleri milletine de göstermelidir.112 Sonuç Sezai Karakoç’un diriliş düşüncesi, İslâm’ın temel prensiplerinden hareketle İslâm milletinin düşünce ve medeniyet sisteminin yeniden yapılandırılmasını hedefleyen bir medeniyet reformasyonudur. İslâm toplumlarının siyaset, ahlâk, kültür ve sanat alanlarında ortak hareket 106 Karakoç, Çağ ve İlham IV, s. 52. Karakoç, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I, s. 182, 183. 108 Karakoç, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I, s. 190-192. 109 Karakoç, Çağ ve İlham III-Yazgı Seçişi, s. 140. 110 Karakoç, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I, s. 140, 141. 111 Karakoç, Çağ ve İlham III-Yazgı Seçişi, s. 142- 144. 112 Karakoç, Çağ ve İlham III-Yazgı Seçişi, s. 145. 107 İslam Medeniyetinin Yeniden Teşekkülü Noktasında Sezai Karakoç’un Diriliş Düşüncesi 55 etmelerinin gerekliliğine işaret eden Karakoç’un, medeniyeti Hz. Âdem ile başlayıp Hz. Peygamber’in Medine’sinde zirveye erişmiş bir olgu olarak tanımlaması önemlidir. O, günümüz Müslümanlarının yapması gereken şeyin, bu Hakikat Medeniyeti’ni yeniden canlandırmak olduğu görüşüyle çağımız Müslümanına çağrıda bulunmaktadır. Tarih boyunca ortaya konulan tüm medeniyetlerin Peygamberin tesis ettiği Hakikat Medeniyetinin birer örneği olduğu yönündeki yorumu ile Karakoç, düşünce sisteminde din ile medeniyeti iç içe kavramlar olarak görmektedir. İlahî bir sistem olan ve Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar uzanan peygamberler silsilesi üzerinden gelen din, Karakoç’a göre, medeniyet’in özüdür. İslam medeniyetinin yaşadığı buhrandan çıkış yolu olarak öze yeniden dönüp bütün cepheleriyle, kavramlardan kurumlara ve kuramlara varıncaya dek öze uygun bir şekilde yeniden yapılanmayı öneren Karakoç, bu düşüncelerini “Diriliş düşüncesi” adıyla sistematize etmiştir. Bu hedefe erişmede batılılaşmaya karşı o, içe dönmenin zaruretinden bahseder. Karakoç, aslından uzaklaşıp kendine ait olmayan bir kültürden beslenmeyi bunalımın, buhranın ve gerilemenin temel sebebi olarak değerlendirir. Bu nedenle de, Kur’ân’a yeniden bakış, onu yeniden anlayış ve hükümlerine uygun yaşayışı medeniyetimizin canlanmasının, yeniden dünyaya hâkim olmasının temel yolu olarak görür. Bu noktada onun içe dönüş ve öze dönüş dediği, esasen Kur’ân’a, yani vahyin hükümlerine dönmek olarak anlaşılmaktadır. Sezai Karakoç’un, “Diriliş hareketi”ni tüm bir toplum olarak ve hatta devlet eliyle hayata geçirilmesi gereken bir sistem olarak sunması da dikkat çekicidir. Ülkemizde diriliş, tek tek bireylerin Türk-İslâm’ın kültürü çerçevesinde yetiştirilmesinden ve böylesi bireylerden oluşan bir toplumun tesisiyle gerçekleşebilecektir. Bu noktada da devletin mevcudiyeti ve kudreti ona göre son derece önemlidir. Çünkü o, bireyin özgürlüğünün toplumun özgürlüğü ile yakından ilişkili olduğunu düşünür. Tam bağımsız olmayan bir memlekette bireylerin kişisel özgürlüğü de tehlikededir. Sadece fizikî ortamda değil, aynı zamanda düşüncede, bilimde, sanatta ve medeniyeti oluşturan tüm alanlarda özgürlük varsa bireyler gerçek anlamda özgür olabilirler. Dahası, devlet kurumunun varlığı, aynı zamanda toplumsal ahlâkın varlığını da etkilemektedir. Çünkü ahlâkın temeli olan özgürlük, devlet gücü ile sağlanabilir. Devlet sadece sosyal ve ekonomik alanı değil, kültür inanç ve ahlâk hayatını da düzenlemelidir. 56 Mehmet Fatih Kalın Karakoç’un tasavvur ettiği devletin, kuvveti de bilgiyi de egemenliğinde tutan bir erdem devleti olmasıyla, Farabî’nin Medinetü’l-Fazıla’sına benzediği görülmektedir. Karakoç, Medinetü’l-Fâzıla ismini kullanmakla beraber günümüz bakış açısı ve kendi iç dünyasının tesiriyle öngördüğü bu devlet için “Diriliş Sitesi”, “İslâm Sitesi”, “Öz Ülke”, “Hakikat Medeniyeti” ve Erdem Devleti” gibi adları kullanmaktadır. Ancak daha çok Diriliş Sitesi demeyi tercih ettiği bu devlet, ideal bir devlet olmanın yanında ona göre siyaset felsefesi tarihinde ortaya konulan ütopyalardan değildir. Diriliş Sitesi, geçmişte örneği yaşanmış olan Hz. Peygamber döneminin adeta modern dünyada yeniden dizayn edilmiş bir versiyonu olarak hayata geçirilebilecek gerçek bir devlet yapılanmasıdır. Diriliş düşüncesini sahiplenecek, diriliş medeniyetinin kurulması için çalışacak ve devleti hakikat yolunda yürütecek kişilerin başta bulunmasının da gereğini ifade eden Karakoç, ekonomik kalkınmanın, iç ve dış siyasetin ve toplumla alakalı tüm uygulamaların karar noktası olması sebebiyle devlet başkanını medeniyetimizin dirilmesinde en can alıcı meselelerden biri olarak görmektedir. Kaynakça Abacı, Tahir, “Karakoç’un Söylediği”, Ludingirra Dergisi, Sezai Karakoç Özel Dosya, 1999. Akçeşme, Süleyman N., Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1995. Arsal Sadri Maksudi, Farabî’nin Hukuk Felsefesi, Kenan Matbaası, İstanbul, 1945. Baş, Münire Kevser, Diriliş Taşları-Sezai Karakoç’un Düşünce ve Sanatında Temel Kavramlar, Lotus Yayınları, Ankara, 2008. Bayraklı, Bayraktar, Farabî’de Devlet Felsefesi, Doğuş Yayıncılık, İstanbul, 1983. Can, Hamit, “Siyasal Bir Tasarım Olarak: Diriliş Partisi”, Hece Dergisi Özel Sayı, 2003. Durant, Will, Medeniyetin Temelleri, (Çev. Nejat Mualimoğlu), Birleşik Yayıncılık, Ankara, 1996. Erdem, Hüsameddin, Ahlâk Felsefesi, Hü-Er Yayınları, Konya, 2015. Farabî, Kitabu’l- Mille, (Neşr. Muhsin Mehdi), Beyrut, 1986. İslam Medeniyetinin Yeniden Teşekkülü Noktasında Sezai Karakoç’un Diriliş Düşüncesi 57 _______, Fusulu’l Medeni (Siyaset Felsefesine Dair Görüşler), (Çev. Hanifi Özcan), İzmir, 1987. _______, El-Medinetü’l Fazıla, (Çev. Ahmet Arslan), Ankara, 1990. _______,Tahsilü’s Sa’ade, (Mutluluğun Kazanılması), (Çev. Ahmet Arslan), Ankara, 1999. http://yucedirilis.org.tr/yuce-dirilis-partisi, 04.01.2017. Kahyaoğlu, Orhan, “İnsan Ölmeden Önce”, Ludingirra Dergisi, Sezai Karakoç Özel Dosya, 1999. Kalın, İbrahim, “Dünya Görüşü, Varlık Tasavvuru ve Düzen Fikri: Medeniyet Kavramına Giriş”, Divan Dergisi, Sayı: 29, İstanbul 2010. _______ , Ben, Öteki ve Ötesi, İnsan Yayınları, İstanbul, 2016. Karakoç, Sezai, İnsanlığın Dirilişi, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1977. _______ ,Gündönümü, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1979. _______ , Diriliş Muştusu, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1985, _______, Çağ ve İlham I-Metafizik Gerilim Şartı, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1996. _______, Çağ ve İlham II-Sevgi Devrimi, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1996. _______, Çağ ve İlham III-Yazgı Seçişi, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1996. _______, Çağ ve İlham IV-Kuruluş, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1996. _______, Günlük Yazılar I-Farklar, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1997. _______, Günlük Yazılar II-Sütun, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1997. _______, Günlük Yazılar III-Sûr, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1997. _______, Günlük Yazılar VI-Gün Saati, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1997. _______, Düşünceler II-Kurumlar, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1997. _______, İslam’ın Dirilişi, İstanbul, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1999. _______, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1999. _______, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı II, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1999. _______, Dirilişin Çevresinde, İstanbul, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2000. _______, Yitik Cennet, Diriliş Yayınları, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2001. 58 Mehmet Fatih Kalın _______, Çıkış Yolu I-Ülkemizin Geleceği, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2003. _______, Çıkış Yolu II-Medeniyetimizin Dirilişi, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2003. _______, Çıkış Yolu III-Kutlu Millet Gerçeği, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2003. _______, Varolma Savaşı, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2003. _______, Yitik Cennet, Diriliş Yayınları, İstanbul 2008. _______, Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I-Perde Devrildiği An, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2009. _______, Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi II-Diriliş Şoku, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2009. _______, Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi III-Doğum Işığı, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2009. Karataş, Turan, Doğu’nun Yedinci Oğlu, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1998. Lekesiz, Ömer, “Diriliş ve Uygarlık”, Hece Dergisi Özel Sayı, 2003, s. 21. Nasr, Seyyid Hüseyin Makaleler-1 (Çev: Şahabeddin Yalçın), İnsan Yayınları, İstanbul, 2007. Ögel, Bahaeddin, Türklerde Devlet Anlayışı, Ankara-1982. s.285. Ömerustaoğlu, Fatma, “Hatıralar İçindeki Otobiyografik Çizgi”, Kitap Dergisi Özel Sayı, 1998, 36. Platon, Yasalar I-II, (Çev. Candan Şentuna-Saffet Babür), Kabalcı Yayınları, İstanbul, 1998. Şener, Habib, John Locke ve David Hume Din Felsefesi Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2014. Yıldırım, Kazım, Türklerde ve Farabî’de Devlet, İstanbul, 1986.