Bu çalışmada, Juan R - The Ataturk Institute for Modern Turkish History

advertisement
Journal of Historical Studies, 4 (2006), 13-18.
MISIR’DA BİR SOSYAL DEVRİM HİKAYESİ: URABİ HAREKETİ
Bahar Bilgen ∗
Bu çalışmada, Juan R. I. Cole’un Colonialism and Revolution in the Middle EastSocial and Cultural Origins of Egypt’s Urabi Movement kitabından hareketle, İngiliz
İmparatorluğu tarihçilerinin, Mısır milliyetçi tarih yazımının ve Mısır solunun
Süveyş Krizi ya da Urabi ayaklanması olarak etiketledikleri, Eylül 1881 ve Eylül
1882 yılları arasındaki olayların, toplumsal ve ekonomik kökenine dair yazarın ortaya
koyduğu tartışmaları inceleyeceğim.
Yazar bu olayları açıklamak için 1850–80 arası dönemdeki ekonomik ve
demografik değişimlerin, sınıfsal çıkarlar üzerindeki etkisine, ana siyasi aktörlerin
örgütlenmesine, onların kaynaklarına, taktiklerine, toplu eylem repertuarlarına,
ideolojilerine, devletin baskıcı gücüne ve özel toplumsal ve siyasi eylemlerin
konjonktürlerine bakmaktadır.
Yazar bu olayları bir sosyal devrim olarak tanımlamaktadır ve belirli teorik
bir çerçeve içinde ve bulgular ışığında bu tezini tartışmaktadır. Bu kitabın önemi
aslında devrim girişimi sırasında neler olduğunda değil, olayların o noktaya
gelmesine kadar ne tür sosyal, ekonomik, demografik değişimlerin yaşandığını
anlatmasındaki canlılıktır. Bu anlamda, ilk olarak yazarın kullandığı teorik çerçeveyi
açıklamakta fayda görüyorum.
Yazar özellikle, mülkiyet ilişkilerinde köklü bir değişim gerektiren sosyal
devrimlerle ilgilendiğini belirtmektedir. Devrimi açıklamak için toplumsal yapı,
sosyoekonomik bağlam, örgütlenme, ideoloji ve konjonktüre-yani bir sosyal alandaki
herhangi bir olayın bir başka toplumsal grup üzerinde beklenmedik bir etki
yapabildiği durumlara- bakılması gerektiğini belirtmektedir. 1 Burada özellikle
konjonktür kavramını Skocpol’den ödünç aldığını belirtmekte fayda vardır. Bununla
beraber Skocpol’ü ve diğer bazı yapısalcıları devrimleri açıklarken sınıf gibi büyük
yapılara çok fazla vurgu yapmaları ve örgütlenme ve ideolojiye çok az önem
vermeleri açısından eleştirmektedir. 2 Buna ek olarak, Skocpol’ün bir sosyal devrimin
gerçekleşmesindeki en büyük faktörün çiftçi ayaklanmaları olduğu ve bu anlamda
kentsel ayaklanmaların devrimlerde çok büyük bir önem arz etmediği önermesine
karşı çıkmaktadır. Tam tersine, devrimlerin farklı toplumsal gruplar tarafından
gerçekleştirilen farklı ayaklanmalardan oluştuğunu ortaya atmaktadır. Bu anlamda
Mısır 1882 devrim girişiminde çiftçilerin, kentsel grupların ve aydın sınıfın her
birinin etkili olduğunu savunmaktadır. Bu anlamda, bir sınıfın diğer bir sınıfla
mücadelesi değil, birden çok toplumsal grubun çatışmasını görmekteyiz. Bu devrim
girişimini gerçekleştiren gruplar, bir sınıfsal çıkar düzleminde, bir de radikal İslami
yerelcilik bağlamında buluşmuşlardır.
Yazar, Mısır’ın on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllardaki konumunu bir
enformel imparatorluğa bağımlılığı açısından değerlendirmektedir: Bu, herhangi
geleneksel bir sömürgeci devletin olmadığı bir durumda, bir ülkenin diğer bir ülke
üzerindeki ekonomik ve siyasi egemenliği olarak tanımlanmaktadır. Bu tarz
devletlerde ikili bir elit yapılanması ile karşılaşırız. Birincisi, bölgesel büyük toprak
sahibi ya da kapitalist bir sınıf, ikincisi yabancı yatırımcılardan, tüccarlardan,
∗
M.A. Student, Atatürk Institute, Boğaziçi University
Juan R. I. Cole, Colonialism and Revolution in the Middle East – Social and Cultural Origins of Egypt’s
Urabi Movemment (New Jersey: Princeton University Pres, 1993), 3.
2
Cole, Colonialism and Revolution in the Middle East, 9.
1
Journal of Historical Studies
Mısır’da Bir Sosyal Devrim Hikayesi: Urabi Hareketi 14
işçilerden ve diplomatlardan oluşan katmandır. İmparatorluğun tanımındaki bu tür bir
ayırım Dominic Lieven’de de görülür. Bu ayrımı tanımlamak için zaman zaman
doğrudan ve dolaylı yönetim kavramlarını da kullanır. Buna göre, dolaylı yönetimde,
yönetim yetkisinin çoğu yerel yöneticilere ve elitlere bırakılmış ve geleneksel
yönetim biçimlerini uygulamalarına izin verilmiştir. Doğrudan yönetimde ise merkezi
gücün, o bölgeye doğrudan görevliler atadığı görülmektedir. 3 Ancak bu ayırım
keskin bir şekilde uygulanamaz. Çünkü doğrudan yönetimin yerel yöneticilerle
işbirliği yaptığı görülebildiği gibi, enformel imparatorluğun da, Mısır’da görüldüğü
gibi, bölgeye görevliler ataması ve hatta bazı kurumsal yapılar yoluyla oraya
yerleşmesi imkan dahilindedir. Bu durumda, bu tür ayırımların çok da kullanışlı
olmadığı söylenebilir. Mısır’ı ele alacak olursak, Mısır’da daha önce de belirttiğim
gibi sadece yatırımcılardan, tüccarlardan, ya da işçilerden değil, aynı zamanda
bürokratlardan da oluşan bir Avrupalı nüfus vardı.
Kısaca özetlemek gerekirse, Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı bir eyalet
statüsünde olan Mısır, 1860’lar ve 70’ler boyunca pamuk üretiminde ve bunun
ihracatında bir patlama yaşar. Yöneticiler, özellikle altyapısal gelişme için
Avrupa’dan önemli miktarda borç alırlar. Halkın çeşitli kesimlerinden toplanan ağır
vergilerin mevcudiyetine rağmen, vali 1876 yılında borçları ödeyemediğini ilan eder
ve bunun üzerine Fransız-İngiliz İkili Kontrol mekanizması borçların düzenli
toplanması amacıyla kurulur. Bu borç kontrol ve tahsil mekanizması, senet
sahiplerinin Mısır’daki haklarını korumak için orada olsa da, 4 aslında imparatorluğun
en somut kurumsal simgelerinden biridir. 1881 yılında, ülkenin Avrupalılar
tarafından daha fazla sömürülmesini engellemek amacıyla asker- sivil ortak bir
reform hareketi başlatılır. Bu hareket aynı zamanda, devlet makamları ve kaynaklar
üzerinde devam eden Osmanlı hâkimiyetine karşı da bir harekettir. Bu hareket,
valinin ve Avrupalıların karşı koyması ile karşılaştığından sonunda Mısırlı bir subay
olan Ahmed Urabi’nin de önemli bir rol oynadığı bir devrim girişimine dönüşür. Bu
anlamda, Lieven’in de belirttiği gibi, özellikle enformel imparatorluklar, yönettikleri
bölgelerdeki iç siyasi dinamiklerden de oldukça kolay etkilenebilir durumdadırlar. 5
Mısır deyince aklımıza gelen en önemli isimlerden biri vali Mehmet Ali’dir.
Mehmet Ali, pamuk üretimini organize etmiş, yerleşmiş ticari tarım ürünlerinin
ticaret alanını genişletmiş, Mısırlı köylüleri orduya almaya başlamış, Avrupa-tipi
fabrikalar kurmuştur. Ancak 1830’da Osmanlı’ya karşı ayaklanıp Suriye ve
Anadolu’yu işgal edince uluslar arası bir krize yol açmıştır ve Avrupalı güçler
tarafından da sömürgeleri açısından bir tehlike olarak algılanıp durdurulmuştur.
Bundan sonra Mısır Suriye’deki pazar üzerindeki kontrolünü kaybetmiştir ve büyük
ordusu da terhis edilmiştir. Bundan başka, fabrikalar pazarların kaybı, kömür
yokluğu, teknik bilgi eksikliği nedeniyle kapanmıştır. Mısır ekonomisi gelişmeye
devam etmiştir, ancak mamul ürünler değil, hammadde üretimi yoluyla, özellikle
pamuk üretimi ile bu gerçekleşmiştir. Mısır’ın birincil ekonomik ticari ortağı da
İngiltere olmuştur. Böylece, Avrupa dünya ekonomisine dahil olmuştur. Mehmet
Ali’yi takip eden Said zamanında, toprakta özel mülkiyet tanınmış ve böylece yeni
ekonomi politiğin de temeli atılmıştır. Mehmet Ali’den sonra, en etkili diğer vali
İsmail olmuştur. “Medeniyete ulaşma” ideali için eğitim ile vatanperverliği
birleştirmiştir. Onun döneminde pamuk üretiminde bir patlama yaşanmıştır. Ancak
3
Dominic Lieven, Empire The Russian Empire and Its Rivals ( New Haven and London: Yale University
Press, 2001), 9.
4
Lieven, Empire, 110.
5
Lieven, Empire, 91.
Journal of Historical Studies
15 Bahar Bilgen
1876 yılında, ülke borç krizine girince, bu borçların ödenmesi için yüksek miktarda
vergi toplama uygulaması başlatmıştır. Bu da toplumun geniş kesimlerinde
huzursuzluk yaratmıştır. Mısır’ın ekonomik gelişiminden sadece çok küçük bir elit
grubu ile yabancı tüccarlar ve finansçılar faydalanmıştır.
Mısır’ın pamuk üretimindeki patlama, daha sonra yaşanan daralma ve
dünya’daki ilk modern borç krizi, Mısır tarihçilerinin, İngiliz İmparatorluğu
tarihçilerinin ve 19. yüzyıl iktisat tarihçilerinin konusu olsa da çok az tarihçi bu
durumun orta ve çalışan kesim üzerindeki etkisini çalışmıştır.
1860’lar tamamıyla yeni bir oluşumun görüldüğü yıllar değildir, ancak
paranın kullanımının yaygınlaşması, ticari tarım ürünlerinin üretiminin artması, meta
ticaretinin yaygınlaşması önemli ve göze çarpan değişimlerdir. 18. yüzyıl Mısır’ında
da bir para ekonomisi görüyoruz, ancak Mısır, 1860’larda daha önce olmadığı kadar,
Avrupa sanayi dünya ekonomisine dahil olmuştur. Bunun yanında diğer ekonomik
değişiklikler de pamuğun bir ihracat ürünü olarak öne çıkmasına yardımcı
olmuşlardır. Bazı büyük toprak sahipleri, topraklarında çalışan çiftçilere bir ücret
ödemenin eski geleneksel bağlara göre çok daha ucuza mal olduğunu anlamış ve bu
uygulamaya geçmişlerdir.
Toprağın kimler tarafından nasıl bölüşüldüğü bir tarım ekonomisinde
mutlaka anlaşılması gerekli bir yapıdır. Bu anlamda toprak kullanımını belirleyen üç
ana güçten bahsedilebilir. Birincisi idari topraklardır. Bu topraklar, yönetimin
çevresindeki nüfuzlu kişilere verilmektedir. İkincisi, Mısır’ın zamanla daha çok
dünya ekonomisine entegre olmasıdır ki, ülkenin İngiltere’nin pamuk sağlayıcısı
olması vergiden muaf büyük toprak sahiplerinin geniş üretim alanları oluşturmasına
neden olmuştur. Bundan başka, nüfus artışı fiyat enflasyonuna, düşük ücretli tarımsal
emeğin ortaya çıkışına ve toprakların miras yoluyla bölünüp değersizleşmesine yol
açmaktadır. 6 Uygulanan ağır vergiler, özellikle küçük çiftçinin sırtında taşınamaz bir
yük haline gelmiştir. Pamuk üretimindeki patlama büyük üretim alanları oluşturmaya
başlayan Osmanlı-Mısır bürokrasisine yaramıştır. 1850'de elitler tarafından özel
mülkiyet haline getirilen toprak, Mısır arazisinin 1/7’sini teşkil ederken, 1870’de ise
ekilebilen alanın 1/4’üne sahip olmuşlardır. Büyük üretim alanları ucuz iş gücü, suya
ulaşım, buhar makinesi temelli su pompalarının satın alınabilmesi gibi bazı
avantajlara sahip olsa da aslında verimliliklerinin düşük olduğu görülmektedir.
Büyük mülkiyetleri küçük aile tarlalarına bölmenin tarımsal verimliliği yüzde 400
artıracağı söylenmektedir.
İsmail, köylülerin elitlere olan zorunlu çalışma yükümlülüğünü kaldırmış ve
onları kırsal proletaryaya dönüştürmüştür. Mısırlı çiftçiler arasında, yüksek vergiler
sonucu Levantinlere olan artan borçları nedeniyle, bir taraftan da topraklarının ipotek
altına alınması nedeniyle bir nefret doğmaya başlamıştır. 1876 yılından itibaren
uygulanmaya başlayan Karma Mahkemeler, Mısırlılar ile Avrupalılar arasındaki
anlaşmazlıkları çözmek için kullanılmıştır. Bu mahkemeler, çiftçilerin pek de lehine
olmamıştır, çünkü mahkemelerde konuşulan dil yabancıdır ve yargılamalar Avrupalı
hakimler tarafından, Avrupa hukuk anlayışına göre yapılıyordu. Tüm bu
uygulamalar, yerel çiftçi için yeni ve yabancı uygulamalardı. Köylüler kendi
topraklarında yabancı konumuna düşmüşlerdi. Avrupalı tefeciler, çiftçiler borçlarını
zamanında ödemedikleri takdirde topraklarına el koyma hakkına sahip olmuşlardı.
Bu da daha önce toprak üzerindeki ömür boyu kullanma hakkına sahip olan bu
çiftçilerin moral ekonomi anlayışına zarar veriyordu. Çiftçiler aşırı vergi yükünü
6
Cole, Colonialism and Revolution in the Middle East, 55-56.
Mısır’da Bir Sosyal Devrim Hikayesi: Urabi Hareketi 16
kaldıramaz duruma geldiklerinde topraklarını terk etmişler, eşkıyalık ve hatta
hırsızlık yapmaya başlamışlardır. Bu anlamda, Eric Hobsbawm’ın sosyal suç
kavramına vurgu yapmak önemlidir. Hobsbawm bu kavramı şöyle açıklamaktadır:
resmi ya da resmi olmayan kanunlar arasında herhangi bir çatışma olduğunda, ya da
kanun ihlali hareketinin toplumsal protesto gibi bir amacı olduğunda, ya da toplumsal
ya da siyasi bir rahatsızlık ile doğrudan bağlantılı olduklarında ortaya çıkar. 7
Çiftçilerden sonra bakmamız gereken diğer bir grup lonca örgütlenmeleridir.
Fransa örneğiyle karşılaştırıldığında sanayileşme, Mısır’da da bütün zanaatların
ortadan kalkmasına neden olmamıştır. Sanayileşmeden etkilenen en önemli sektör
tekstil sektörüdür. Bunun dışında diğer zanaatlar 20. yüzyıla kadar varlıklarını
sürdürdü. Loncalar için esas problemlerden biri, hızlı nüfus artışı sonucu rekabetin
artması ve loncaların zanaata giren işçi sayısını kontrol altında tutarak ücretleri
yüksek tutmaya çalışmasıdır. Ancak 1873 yılında görülmektedir ki bazı kalfalar lonca
başkanından bağımsız olarak hükümetle ve kamu ile kontrat imzalayarak ucuz ücretle
çalışmaya başlamışlardır. Bunun gibi uygulamalar lonca başkanının ücret belirleme
yetkisini elinden almaya başlamıştır. Bu anlamda, Avrupalıların ve kapitalizmin bir
etkisi de sadece sınıflar arası değil, sınıflar içi de bir bölünmenin yaşanmaya
başlamasıdır. Artık kalfalar bireysel olarak çalıştığı saat kadar, kendi emeğinin
karşılığını almaya başlamıştır. Geleneksel lonca uygulaması olan kazanılan paranın
lonca üyeleri arasında bölüşülmesi uygulaması tarihe karışmıştır ve loncanın başarısı
değil bireysel başarının takdir edilmesi ve ödüllendirilmesi sistemin kendisi olmuştur.
Loncalar verginin, kara göre hesaplandığı eski dönemleri hatırlamakta ve yeni
sistemin yozlaşmış olduğunu görmektedirler. Loncalara da çok çeşitli vergiler
yüklenmeye başlanmış ve onlar bu yükü kaldıramaz duruma geldiklerinde daha çok
dilekçelerle ya da gazeteler aracılığı ile seslerini duyurmuşlardır.
Bir diğer önemli grup ise entelektüel kesimdir. Yazarın özellikle göz önünde
bulundurduğu kesim yeni sivil (ahli) okullarda eğitim almış kişilerdir. Bu
entelektüeller devletin çeşitli kurumlarında çalışmak için eğitim almışlardır. Ancak,
devlet kadrolarında gerçekleştirilen daralma sonrasında özellikle yerli Mısırlıların
buralarda bir mevki elde etmesi neredeyse imkansız hale gelmiştir. Bürokraside en
üst mevkiler zaten Osmanlı kökenliler tarafından tutulmuştur. Ancak şimdi orta
derecedeki memuriyetlere de ya Avrupalılar ya da Avrupa tarzı muhasebeyi bilen ve
birden fazla Avrupa dilini konuşabilen Suriyeliler yerleştirilmeye başlamıştır. Bu
durumda, devlet yerlilere, devlet görevlerinde çalıştırmak üzere eğitim vermiş, ancak
daha sonra ya bu insanları aldıkları eğitimle denk olmayan bir göreve atamış ya da
hiç iş vermemiştir. Bu sınıfın yaşadığı memnuniyetsizlik de devrim girişiminde
oldukça etkilidir. Bu sınıf, özellikle basın araçlarını, yani gazeteleri ellerinde
bulundurmaları açısından, toplumdaki memnuniyetsizlikleri dile getirme ve farklı
sınıfsal mücadeleleri ortak bir paydada toplama açısından devrimin oluşumunda
önemlidir. Özellikle bir örnek, sınıfların kaynaklarını nasıl mobilize ettiklerini
göstermek açısından önemlidir. 1877 yılında İskenderiye’nin kuyumcu loncası,
vergilerin ödeyemeyecekleri kadar çok ve yüklü olduğunu belirttikleri ve bu
durumun değiştirilmesini talep ettikleri bir dilekçeyi hükümete göndermişlerdir. Bu
dilekçenin bir kopyasını da Paris’te çıkan bir Mısır gazetesine basılması için
vermişlerdir. Bu haberin gazeteler aracılığıyla geniş bir okuyucu kitlesi içinde
7
Joanna Innes, "The Crime Wave: Recent Writing on Crime and Criminal Justice in Eighteenth-Century
England." The Journal of British Studies, no. 25 (1986): 395.
Journal of Historical Studies
17 Bahar Bilgen
dolaşımı, toplumdaki memnuniyetsizliğin ve yönetimin adaletsizliği düşüncesinin
geniş kesimlerce onaylanmasına neden olmuştur.
SONUÇ
Juan Cole’un kitabı, bir sosyal devrim girişiminin tarihini hem sosyal ve ekonomik
yapısal değişiklikler, hem de bunların özellikle alt sınıflar üzerindeki etkilerini ve
onların deneyimlerini, titiz bir arşiv çalışması ile bizlere vermesi açısından oldukça
cesur bir kitaptır. Cole, sınıf çatışması yanında, dini ve milliyetçi tonlar da taşıyan
Mısır’daki bu toplumsal hareketliliği, sosyal devrim çerçevesi içinde incelemiştir.
Orta ve alt sınıfların bir toplumsal tepkiyi şekillendirme çabalarının örneğini sunması
açısından da bu kitap önem arz etmektedir.
Cole, kültüre, ideolojiye, toplulukların örgütlenmesine yaptığı vurgu
nedeniyle, “kültürcülükle” suçlanabilir. Ancak onun sadece bu öğelere vurgu
yapmadığını, aslında bunların daha genel anlamda sosyal ve ekonomik değişiklikler
bağlamında yorumlandığını ifade etmek gerekiyor. E. P. Thompson’un da belirttiği
gibi somut toplumlarda “kültürel” ekonomik ve pazar ilişkilerinin içine doğrudan
girer. 8 Bu anlamda, bütün bunların iç içe geçmiş olduklarını, birbirlerinden ayrı
bütünlükler halinde değerlendirilemeyeceğini görüyoruz. Cole da, bir taraftan
İngilizlerin Avrupa üretim tarzını ve düşünce yapısını, fabrikalarda zaman anlayışı ve
disiplin fikirleri çerçevesinde uyguladıklarını gösterirken, bunun için yerli işçileri
kırbaçla ‘eğitmeye’ çalışmalarını anlatır. Böylece, aslında Şarkiyatçılık fikrinin
günlük yaşamdaki somut yansımasıyla, yeni üretim şeklinin yerleşmesini bir arada
göstermektedir.
İmparatorluk, enformel ya da değil, çeşitli şekillerde kendini gösterir.
Fransız-İngiliz İkili Kontrol Mekanizması, Karma Mahkemeler, Mısır hükümetine
asker sayısının azaltılması için baskı yapılması, devlet kurumlarında önemli
mevkilere Avrupalıların getirilmesi imparatorluğun somut ve elle tutulur göstergeleri
olarak zikredilebilir. Bunun yanı sıra, üretim ilişkilerindeki köklü değişiklikler,
köylülerin kırsal proletarya haline gelmesi, lonca örgütlenmelerinin çözülmesi,
uygulanan yeni hukuki düzenlemeler, özel mülkiyetin daha gözle görülür hale
gelmesi de toplumdaki yapısal değişimlerin altını çizmektedir. Bu yapısal
değişikliklere lonca örgütlenmelerindeki kalfaların bireysel çalışmayı ve bireysel
kazancı talep eden davranışları da kapitalizmin bir ideoloji olarak, kişilerin
zihinlerinde kendini nasıl meşru hale getirdiğinin bir göstergesi olarak verilebilir.
Burada kesinlikle, bu yapısal değişikliklerin doğrudan İngilizlerin etkisiyle
gerçekleştiği anlaşılmasın. Yukarıda da belirttiğim gibi, pamuğun bir ihraç ürünü
olarak üretilmeye başlaması, fabrikaların kurulması ve İngiltere ile ticaret Mehmet
Ali dönemine dayanmaktadır. Bu anlamda, kapitalizm en başından beri bizzat yerel
kültürün ve üretim ilişkilerinin içinde var olmuştur.
8
Geoff Eley, “ Edward Thompson, Social History and Political Culture: The Making of a Working –class
Public, 1780–1850” E.P. THOMPSON Critical Perspectives içinde, der. Harvey J. Kaye and Keith
McClelland ( Philadelphia: Temple University Pres, 1990), 15.
Mısır’da Bir Sosyal Devrim Hikayesi: Urabi Hareketi 18
Bibliyografya
Cole, Juan. Colonialism and Revolution in the Middle East – Social and Cultural
Origins of Egypt’s Urabi Movemment. New Jersey: Princeton University
Pres, 1993.
Eley, Geoff. “Edward Thompson, Social History and Political Culture: The Making
of a Working –class Public, 1780-1850.” E.P. Thompson, Critical
Perspectives içinde. Derleyen Harvey J. Kaye and Keith McClelland, 12–49.
Philadelphia: Temple University Pres, 1990.
Innes, Joanna. "The Crime Wave: Recent Writing on Crime and Criminal Justice in
Eighteenth-Century England." The Journal of British Studies, no. 25 (1986).
Lieven, Dominic. Empire The Russian Empire and Its Rivals. New Haven and
London: Yale University Press, 2001.
Journal of Historical Studies
Download