Zaman tünelinde yolculuk Hieropolis Castabala

advertisement
Zaman Tünelinde Yolculuk
Hierapolis Castabala
Ören yerinin bakımsızlığına meydan okurcasına, sağlamlığından bir şey
kaybetmeyen Castabala Amfitiyatrosu’nda, verilen keman konserini
dinlerken, birden bire zaman tünelinde yolculuk etmeye başladım.
Ve karşıma şile bezinden elbiseler giymiş rahibeler çıktı.
Ana tanrıça Artemis’e bağlılıklarını, kor haline gelmiş ateş üzerinde,
çıplak ayakla yürüyerek gösteren antik çağın rahibeleriydi bunlar...
Huşu içinde, sessiz bir heyecanla keman resitalini izleyen, bugünün
modern insanlarının biçimleri, ortamın büyüsüyle aniden değişti ve
MÖ 1. yüzyılın giysileri içinde, Pyramos (Ceyhan) Nehri çevresinde
yaşayan halkın şekline büründüler.
21. yüzyıl öncesinin insanları da, hayret ve saygıyla izliyordu ateş
üzerinde yürüyen rahibelerin gösterilerini.
Aynı, bugünün insanının keman melodisinin büyüsüyle, resitali izlediği
gibi...
Antik dönemde, yılın belli aylarında, rahibelerin gösterilerini izlemeye
gelen, Pyramos Nehri civarı halklarının torunları, bu günlerde keman
resitali için toplanmıştı, Castabala’nın amfitiyatrosuna...
Ve toplananların bir çoğu gibi, ben de ortamın tarih kokan büyüsüyle
yüzyıllar arasında yolculuk ediyordum.
Kulaklarımı bir kadife yumuşaklığıyla okşayan büyülü sesin;
toprakların verimli olmasını, yağmurun yağmasını, insanların
doğmasını sağlayan, ana tanrıça Artemis adına yapılmış, tapınaktan
yükselen bir “Lir”in sesi mi, yoksa keman virtiözünün usta ellerinin,
ince tellerden çıkardığı bir melodi mi olduğunu anlayamamıştım.
Bu sorunun cevabını bulabilmek için, “Sütunlu Cadde”nin mermer
zemininde koşarak tapınağa ulaşmak istedim.
Ama tapınak yerine, yıkılmış birkaç taş parçası karşıladı beni.
Aynı rahibelerin evleri, kralların sarayları gibi yıkılmış...
Ve kayalara oyulmuş kral mezarları gibi soyulmuş...
“Zaman tünelindeki yolculuğumda 6. yüzyıla mı geldim?” diye
geçirdim aklımdan;
Çocuklar, kadınlar, erkekler, artık Hıristiyan olan yöneticilerin yaptığı
kiliselere sığınarak canlarını kurtarmaya çalışıyordu.
Ama deprem acımasızdı.
Şehir yerle bir olmuştu.
Ne tapınak kalmıştı, ne de saray...
Solistin bas sesi ile, birden bire 20. yüzyıla geri döndüm.
Tapınak, kiliseler, saray ve evler hep yıkılmıştı.
Ama taşlarının kenarından otlar çıksa da, bugün bile dimdik ayakta
duran amfitiyatro, 21. yüzyıl önceki rahibelerin gösterilerini
anımsatırcasına, günümüzdeki gösterilere ev sahipliği yapıyordu.
Kendisi gibi ayakta kalan, sütunlu caddenin birkaç sütunu ve 13.
yüzyılda yapılmasının avantajını koruyan, halkın Bodrumkale dediği
kale ile birlikte...
Bu ev sahipliğine; MÖ 1. yüzyılda Hieropolis Castabala’yı
kurduğundan beri, yattığı, kayaya oyulmuş anıt mezarından, Kral
Tarkandimotos da eşlik ediyordu.
Zaman tüneli içinde M.Ö. 1. yüzyıldan başlayıp, bugüne kadar süren
tarihi yolculuk beni yorunca, yere düşmüş bir sütunun başına oturarak
bir müddet dinlendim.
Ve vedalaştım....
Sütunlu Caddeyle....
Amfitiyatroyla,
Kaya mezarlarıyla,
Saray ve tapınaklarla,
Bodrumkale ile,
M.Ö. 1. yüzyılda, Romalı Tarkandimotos tarafından kurulan
HİEROPOLİS CASTABALA ile...
Download