TAŞ MİMARLIK VE İÇ MEKAN TASARIMI STONE ARCHITECTURE AND INTERIORS MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 ÇAĞDAŞ STEREOTOMİ NEW STEREOTOMY MICHAEL ANASTASSIADES TMB GENEL MERKEZ BİNASI, ANKARA REHABILITATION OF PUBLIC SPACES, BANYOLES CENAZE EVLERİ, ALHANDRA SHIRASU HOUSE, KAGOSHIMA BAŞLARKEN / EDITOR’S NOTE Natura Yayın Kurulu Başkanı Chairman of Editorial Committee İstanbul Maden İhracatçıları Birliği adına Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Can Çoker Istanbul Mineral Exporters’ Association, Chairman of the Board Mehmet Özer Yayın Kurulu Editorial Committee Mehmet Özer, Ahmet Keleş, Hasan Can Çoker, Erdoğan Akbulak, Erol Efendioğlu, Coşkun Kırlıoğlu, Fatih Özer, Nergis Büyükkınacı, Okan Ak, Nisa Özdemir Genel Koordinatör General Director Coşkun Kırlıoğlu Yayın Direktörü Editorial Director Gökhan Karakuş Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editor in Chief Özlem Alkan K. [email protected] Art Direktör / Art Director Özgür Çakır Konular Editörü / Features Editor Zehra Betül Atasoy Fotoğraf Editorü / Photo Editor Gözde Kavalcı Yönetim / Management Emedya İletişim Sanayi ve Ticaret Ltd. Kireçhane Gediği Sokak 8 Arnavutköy İstanbul 34345 /TURKEY Tel: (212) 359 82 88 [email protected] Renk Ayrımı / Color Separation Studio Tel : (0212) 283 90 12 Baskı, Cilt / Printing Stil Matbaacılık İbrahimkaraoğlanoğlu Cad. Yayıncılar Sok. No:5 Seyrantepe / İstanbul Tel: (0212) 281 92 81 www.stil.com.tr Yayın Türü / Publication Type Yerel - Süreli / Local - Periodical Mart 2014 - March 2014 GÖKHAN KARAKUŞ Taş kesimi insanoğlunun en eski sanat formlarından biri. Şaşırtıcı biçimde, insanın taşa şekil verme girişiminden 40.000 yıl sonra bile bu yaratıcı dürtü hala geçerliliğini koruyor. Bu kalıcılığın bir kısmı taşın insanın düşünce ve duygularını ifade etmekteki arkaik gücüne bağlanabilir. Şekil verilmiş taşın yapısal potansiyeli ve kullanım çeşitliliği, tarih boyunca kalıcılığını sağlayan bir başka önemli etken. Estetik ve yapısal olarak taş kesimi; stereotomi, çok eski çağlara dayanmasına rağmen modern dünyamızda hala yeri olan bir yöntem. Natura’nın bu sayısında, bu çok eski yöntemin dinamiklerinin nasıl çağdaş kullanıma uyarlandığını görüyoruz. Gonçalo Bryne’ın Portekiz’in Troncaso kentindeki Isaac Cardoso Yahudi Kültürünü Yorumlama Merkezi, şehrin eski Yahudi mahallesinde yer alıyor. Yeni yapının çağdaş duvarları, bu dar alanda buluşan iki sokağa doğru yükseltiyi tanımlayan küçük delikler ve düzensiz granit levha stereotomisi ile oluşturuluyor. Taş kesimine gösterilen özen, bu defa büyük levhalar halinde yine Portekizli mimar Matos Gameiro Cenaze Evleri’nde görülüyor. Alhandra’da yer alan yapıda, dev mermer levhaların her biri diğerinden farklı bir hizaya yerleştirilerek minimal ancak görsel bütünlüğe sahip bir tasarım ortaya çıkarılıyor. MiAS Arquitectes’in Kuzey İspanya’daki Banyoles’in tarihi merkezindeki bir dizi meydanın renovasyon projesi ise yeni stereotomik tasarım stratejilerinin bir bütününü kapsamlı bir ekolojik yaklaşımla ortaya koyuyor. MiAS’ın tasarımında kaldırım, oturma alanı, çeşme ve kaplamalar için farklı biçimlerde gruplanan taş bloklar sürekli bir traverten yüzeyin uyumlu parçaları olarak tek bir bütün oluşturuyorlar. Son olarak Japonya’nın Shirasu şehrinde Aray Architecture’ın tasarladığı ev, Güney Japonya’nın bu tropik bölgesinde ekolojik dengeyi korumak üzere mimarların yerel vizyonla volkanik taştan ürettikleri yeni bir tuğlayı değerlendiriyor. Bu sayıda Türkiye’den yer verdiğimiz projeler Selçuk Avcı’nın Ankara’daki Türk Müteahhitler Birliği Genel Merkez Binası ve Yalın Mimarlık tasarımı olan Çanakkale, Eceabat’ta bir öğrenci yurdu. Tasarımcı Michael Anastassiades ise, kullandığı gelişmiş mermer üretim teknikleriyle teknolojik olarak mümkün olanın sınırlarını zorlarken, mermerin kendine özgü doku ve fiziksel özelliklerini koruyor. The cutting of stone is the most ancient of man’s art forms. 40,000 years after man’s first attempts at shaping stone the creative impulse to carve and cut stone into different forms and shapes is still astonishingly with us. Part of this longevity can be attributed to the archaic power of stone to express human thought and emotion. Add to this the constructive potential and flexibility of cut stone as the other important reason for it’s staying power for human civilization. The combined aesthetic and constructive cutting of stone, stereotomy, is one of the aspects of architecture that although ancient still has a place in our modern world. In this issue of Natura we review some of the new experiments in stereotomy in architecture and design to see how the dynamics of this ancient method has been adapted for contemporary use. Gonçalo Byrne’s Jewish Cultural Center in Tronsoco, Portugal is set within the medieval stone walls of what used to be the city’s Jewish quarter. The new building’s contemporary walls are comprised of the irregular granite slab stereotomy and tiny fenestrations defining the elevation towards the two joining streets in this cramped site. A similar attention to the detailed cutting of stone, this time with large slabs can be seen in the Mortuary Houses by Matos Gameiro Arquitectos also in Portugal in Alhandra. Each massive white slab of marble is slightly offset from each other in a minimal yet visually full design. The project for the renovation of a number of squares in the old district of Banyoles in Northern Spain by MiAS Arquitectes of Barcelona represents a collection of new stereotomic design strategies for pavement, public art and landscaping with a deeply ecologic approach. In MiAS’ design, cladding, pavement, seating, public water fountains all meld into one through different groupings of stone block as part of a continuous surface of travertine. And lastly, a single family house in Shirasu, Japan by Aray Architecture uses a local vision for a new type of volcanic stone building blocks arranged on an angled cavity wall space to provide ecological balance in tropical southern Japan. We round out the projects in this issue with Selçuk Avcı’s concrete, steel, glass and marble Turkish Contracters’ Association Headquarters Building in Ankara, Turkey and Yalın Mimarlık’s student dormitory design in Eceabat, Turkey. We also feature the advanced marble production methods utilized by designer Michael Anastassiades to create everyday objects in stone and the most recent Chip conceptual piece. Known for pushing the limits of what is technologically possible Anastassiades preserving the inherent qualities of the marble’s texture and physical properties transforms their shape dramatically through the combination of handcraft and computerized design. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 3 HASAN CAN ÇOKER / İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Istanbul Mineral Exporters’ Association, Chairman of the Board Değerli Okurlarımız, Dört bin yıllık doğal taş kültürü ile dünya pazarında önemli bir yere sahip olan Türkiye, sektörün en önemli oyuncuları arasında yer alıyor. Çin ve İtalya’nın ardından en fazla ihraç edilen doğal taşlar sıralamasında üçüncülüğü ülkemize kazandıran Türk doğal taşları dünyanın pek çok bölgesindeki sanat eseri, otel ve projelerin de ilham kaynağı oluyor. Türk doğal taş sektörü, sahip olduğu renk-desen zenginliği, hammadde bolluğu, sektör deneyimi, gelişime ve yeniliğe açık yapısı ile ülke ekonomisine önemli katkılar sağlıyor. 170’ten fazla ülkeye ihraç edilen doğal taşlar, ülkemizin toplam maden ihracatında yaklaşık yüzde 40’lık bir paya sahip. Sektörün son 10 yıllık ihracat rakamlarına baktığımızda son derece pozitif bir tablo ile karşılaşıyoruz. Ekonomik ve siyasi pek çok kritik gelişmenin yaşandığı 2013 yılında da yükselişini sürdüren doğal taş sektörü, ihracatını bir önceki yıla oranla yüzde 17 oranında artırarak 2 milyar 225 milyon USD’ye ulaştırdı. Türkiye’nin sahip olduğu doğal taş zenginliğinden daha fazla yararlanabilmesi, katma değeri yüksek ürünler üreterek pazardan daha fazla pay alabilmesi için tasarıma yatırım yapmanın gerekliliğini her platformda vurguluyoruz. Bu amaçla sanayiciler ve tasarımcıların bir araya gelerek işbirliği yapması hayati önem taşıyor. İMİB olarak, Türk doğal taşlarının tasarım ile buluştuğunda ortaya ne kadar güzel ve değerli eserler çıkacağını göstermek için bu yıl üçüncü kez Doğal Taş Tasarım Yarışması’nı hayata geçiriyoruz. Profesyoneller ve öğrenciler için iki ayrı kategoriden oluşan 3. Doğal Taş Tasarım Yarışması için katılımcılardan özgün, çevreye duyarlı, sürdürülebilir ve üretilebilir tasarımlar geliştirmelerini istedik. Konu sınırlamasına gitmediğimiz yarışmada gerek iç mekan gerekse dış cephe kaplamalarında doğal taşın kullanımını artırıcı tasarımlara ulaşmayı hedefledik. Geçtiğimiz yıl Türkiye ile birlikte K.K.T.C’den tasarımcıların başvuruda bulanabildiği yarışmamızın sınırlarını da genişlettik. Yarışmamıza Türkiye ve K.K.T.C ile birlikte Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’dan da tasarımcılar başvurabildi. Sonuç olarak geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da hayranlıkla izlediğimiz birbirinden değerli tasarımlar ortaya çıktı. 3. Doğal Taş Tasarım Yarışması’nın kazananlarını 21 Mart 2014 tarihinde gerçekleştireceğimiz ödül töreni ile açıklayacağız. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği olarak böyle bir organizasyona ev sahipliği yapmaktan ve tasarımcılarla sektör temsilcilerini bir araya getirmekten gurur duyuyoruz. Gelenekselleştirmeyi hedeflediğimiz yarışmamız ile önümüzdeki dönemlerde de tasarımın sektöre katkısını anlatmaya devam edeceğiz. 4 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Dear Readers, With a 4000-year-old culture of natural stone and an important position in the world market Turkey is one of the major players in the sector. Turkish natural stone has made the country the third largest exporter after China and Italy as a source of inspiration in art, tourism and architecture projects around the world. The Turkish natural stone sector with its richness in stone color and patterns, abundance of natural resources, openness to development and innovation is making important contributions to Turkey’s economy. Exports of natural stone to over 40 countries comprise 40% of Turkey’s total mineral exports. Looking at the last 10 years of export figures for natural stone shows us a very positive picture. In a year of critical economic and political developments the natural stone sector in 2013 continued its growth with an increase of 17% from the previous year to achieve 2,225 billion USD in total exports. We continue to emphasize in every platform that in order for Turkey to take advantage of its resources in natural stone, we have to invest in design to develop products with higher values in order to increase market share. With this goal in mind the sector’s joint efforts regarding design are of critical importance. In order to show how the union of design and Turkish natural stone can produce beautiful and important work we at İMİB have organized for the third time the Natural Stone Design Competition. We called for entries for the professional and student categories of the 3rd Natural Stone Design Competition that were innovative, environmentally conscious, sustainable and adaptable to production. With no limits on product types, the competition aimed to in increase the use of natural stone from interiors to exterior façade cladding. In last years competition we widened the international participation of the competition by accepting entries from the Turkish Republic of Northern Cyprus. This year entries were accepted from Azerbaijan, Kazakhstan, Kirgizstan, Uzbekistan and Turkmenistan. In conclusion as in previous years we were pleased to see the emergence of important designs. The results of the 3rd Natural Design Competition will be announced at an award ceremony on March 21, 2014. As IMIB we are proud to host this event that brings the stone sector and design together. This competition, that we hope to expand in the coming years, is done with the aim of increasing our contribution to the design sector. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 İÇİNDEKİLER 24 10 8 Haber: İMİB 3. Doğal Taş Tasarım Yarışması 10 Tasarım: Michael Anastassiades 18 Sergi: Mimarlar Mezarlığı PROJELER: 24 Eceabat: ‘Çanakkale Geçilmez’ Öğrenci Yurdu 34 Ankara: TMB Genel Merkez Binası 46 Alhandra: Cenaze Evleri 58 Katerini: Aile Konutu 68 Kagoşima: Shirasu Evi 80 Transoco: Isaac Carloso Yahudi Kültürünü Yorumlama Merkezi 90 Banyoles: Kamusal Alan Restorasyonu 6 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 68 CONTENTS 34 58 18 90 8 News: IMIB 3. Natural Stone Design Competition 10 Design: Michael Anastassiades 18 Exhibition: Cemetery of Architects PROJECTS: 24 Eceabat: Student Dormitory 34 Ankara: TCA Headquarters Building 46 Alhandra: Mortuary Houses 58 Katerini: Single Family House 68 Kagoshima: Shirasu House 80 Transoco: Isaac Cardoso Center for Interpretation of Jewish Culture 90 Banyoles: Restoration of Public Spaces MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 7 Haber/News TASARIMCILARDAN İMİB DOĞAL TAŞ TASARIM YARIŞMASINA YOĞUN İLGİ İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin bu yıl üçüncüsünü düzenlediği Doğal Taş Tasarım Yarışması’na başvurular hızla devam ediyor. Yarışma bu yıl Türkiye ve K.K.T.C ile birlikte Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’dan da tasarımcılara kapılarını açıyor. Son başvuru tarihi 7 Şubat olarak açıklanan yarışmanın başvuru tarihi tasarımcıların yoğun ilgisi sebebi ile 14 Şubat’a kadar uzatıldı. İMİB’in Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve T.C. Ekonomi Bakanlığı desteği ile düzenlediği 3. Doğal Taş Tasarım Yarışması’nda katma değeri yüksek, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir tasarımlar yarışacak. Profesyoneller ve öğrenciler için iki ayrı kategoriden oluşan yarışmada doğal taşlarla günlük yaşamda kullanılabilir, özgün ve üretilebilir tasarımlar aranıyor. Doğal taşın var olan değerine değer katacak yarışmanın profesyonel kategorisinde, birinci gelen tasarımın sahibi 20 bin TL, ikinci 15 bin TL ve üçüncü 10 bin TL ödül kazanacak. Bu kategorinin mansiyon ödülü ise 5 bin TL. Öğrenci kategorisinde ise birinci tasarım 10 bin TL, ikinci tasarım 7 bin 500 TL ve üçüncü tasarım 5 bin TL ile ödüllendirilecek. 2 bin 500 TL bu kategori için mansiyon ödülü. İMİB 3. Doğal Taş Yarışması ile ilgili tüm detaylara http://www.dogaltastasarimyarismasi.com/ adlı web sitesinden ulaşılabilir. 8 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 IMIB NATURAL STONE DESIGN COMPETITION RECEIVES RECORD ENTRIES Istanbul Mineral Exporters Association has organized the 3rd annual Natural Stone Design Competition this year. This year the competition is open to designers from Azerbaijan, Kyrgyzstan, Kazakhstan, Uzbekistan and Turkmenistan, as well as Turkey and the Republic of North Cyprus. The entry deadline for the competition has been extended from February 7 to 14 to meet the record number of entries. The competition organized with the support of Turkish Exporters Assembly (TIM) and The Ministry of Economy awards environmentally conscious and sustainable designs with added value. The competition, organized in two separate categories for professional designers and students, seeks unique natural stone designs that are suitable for manufacturing and daily use. The winner of the professional category will receive 20,000 TL while the second prize will be worth 15,000 TL and the winner of the third prize will receive 10,000 TL. The winner of the honorable mention will receive 5,000 TL. In the student category the winner of the first prize will receive 10,000 TL while the winners of the second and third prizes will receive 7,500 TL and 5,000 TL respectively. The winner of the honorable mention in the student category will receive 2,500 TL. All the details of the IMIB 3. Natural Stone Design Competition can be found at http://www. dogaltastasarimyarismasi.com/. MİMARLAR MEZARLIĞI CEMETERY OF ARCHITECTS TAYFUN SERTTAŞ 31.01 – 28.03.2014 31.01.2014 Cuma / Friday 19:00 Açılış / Opening 19:30 Kitap Lansmanı / Book Launch Studio-X Istanbul 31 Ocak - 28 Mart 2014 tarihleri arasında Tayfun Serttaş’ın kentsel mekanın fiziksel kimliğinin birey ile olan ilişkisini kamusal bir arşiv olarak incelemeye aldığı “Mimarlar Mezarlığı” isimli sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçının aynı isimli yerleştirmesinden ismini alan sergi, tarihsel kesintilerin İstanbul’un kültürel haritası üzerindeki etkilerini sorunsallaştırdığı değişik dönemlere ait çalışmalarını bir araya getiriyor. Açılışa paralel olarak lansmanı düzenlenecek olan “Issız Kent Üçlemesi” başlıklı kitabında Serttaş, farklı medium ve metodolojiler üzerinden aynı tarihsel problematiği çözümlemeye çalıştığı üç farklı projesinin arka planını okuyucuyla paylaşıyor. “Mimarlar Mezarlığı” sergisi “önceki yarım asır, sonraki yarım asır” başlıklı altı haftalık bir etkinlik programı ile desteklenecek. As its second project during January 31st - March 28th, 2014, Studio-X hosts Tayfun Serttaş’s exhibition, “Cemetery of Architects” in which the artist examines the relationship between the physical identity of urban space and the individual through an archive. The exhibition, eponymous with an installation by the artist, brings together works that problematize the impact of historic interruptions on Istanbul’s cultural map. In “Trilogy of the Deserted City”, to be launched in parallel to the opening, the artist shares with the viewers the background of three different projects in which the same historic problem is attempted to be resolved through various media and methodologies. “Cemetery of Architects” exhibition is supported by a six-week public programming under the heading “half-century before, half-century after”. “Mimarlar Mezarlığı / Cemetery of Architects” is supported by Silkar Madencilik ve Tabanlıoğlu Mimarlıktarafından desteklenmektedir. Studio-X Istanbul Meclis-i Mebusan Caddesi 35A 34433, Salıpazarı, İstanbul Tasarım/Design: Michael Anastassiades Subtle forms The work of designer Michael Anastassiades combines the intrinsic qualities of material with simple geometric forms. MICHAEL ANASTASSIADES 1967 Güney Kıbrıs doğumlu tasarımcı Michael Anastassiades 1988 yılında Londra, Imperial College’da inşaat mühendisliği okumak üzere İngiltere’ye taşındı. Ardından Royal College of Art’ta endüstriyel tasarım öğrenimi gören Anastassiades, 1994 yılında Londra’da kendi ofisini açtı. Anastassiades tasarımlarını üretmek üzere dünyanın çeşitli yerlerindeki küçük atölyelerle çalışıyor. Born in Cyprus in 1967, designer Michael Anastassiades moved to the United Kingdom in 1988 to study civil engineering at London’s Imperial College (1988–91) and industrial design at the Royal College of Art (1991–93). In 1994, he founded his London studio. Anastassiades works with family-run workshops across the globe to fabricate his designs. 10 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Fotoğraf-Photo: Henraux Hassas formlar MIchael AnastassIades minimal ancak dramatik bir estetik anlayışıyla gösterişli malzemeleri basit geometrik formlarda kullanarak bulundukları ortamla ince bir ilişki kuran parçalar ortaya çıkarıyor. Yazı/Text: Özlem Alkan K. MIRACLE CHIPS Fotoğraf-Photo: Henraux MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 11 Tasarım/Design: Michael Anastassiades M ichael Anastassiades 20 yıllık kariyerinin kuşkusuz en parlak dönemini yaşıyor. Dekoratif objelerden, aynalara ve aydınlatmaya uzanan tasarımlarında, heykel, dekoratif sanatlar ve endüstriyel tasarımı bir arada kullanan tasarımcının işlerine dünyanın dört bir yanındaki otellerde, restoranlarda ve mağazalarda rastlamak mümkün. Hüseyin Çağlayan, Flos ve Lobmeyr gibi marka ve tasarımcılarla işbirliği yapmayı sürdüren tasarımcının ‘Mobile’ avizeleri geçtiğimiz yıl Ralph Pucci’nin New York ve Los Angeles mağazalarında yer aldı, anavatanı Güney Kıbrıs’ta bulunan Point Centre for Contemporary Art’ta kişisel sergisi açıldı. Salone Internationale del Mobile Milano’da Flos için tasarladığı iki aydınlatma koleksiyonu müthiş ilgi gördüğü gibi, bu koleksiyonlardan String ile bu yıl Elle Decor Uluslararası Tasarım Ödülleri’nin Aydınlatma kategorisinin birincisi oldu. Tasarımcı yaptığı işlerin kalıcılığına, son dönemde gördüğü bütün bu ilgiden daha çok önem veriyor. Moda olan değil, modadaki değişimlerden bağımsız tasarımlar yapmayı hedefliyor. Anastassiades’in tasarladığı parçalar çağdaş olduğu kadar zamansız da; mermerden ‘Hemispherical Meditation Stools’ (Yarımküresel Meditasyon Tabureleri) soylu görünümleriyle birer sanat eseri gibi saygı uyandırıyor, ‘Tip of the Tongue’ (Dilin Ucu) lambasında ise saten bitirişli pirinç bir silindirin köşesine opalin-cam bir küreyi her an yuvarlanacakmış gibi hassas bir dengede yerleştiriyor. Anastassiades kendi tasarım dilini, ‘düşüncenin en güçlü şekilde ortaya çıkabilmesi için tüm fazlalıkları ortadan kaldırmak’ olarak tanımlıyor. ‘’Malzemenin özünde bulunan niteliği kullandığınızda, ‘pop’ bir ürün yaratma ihtimalinizi de düşürmüş olursunuz.’’ Aydınlatma ürünleri tasarımında ışık kapalı olduğunda da, açık olduğundaki kadar güzel görünen bir tasarım yaratmanın ek güçlüğü de var. Anastassiades ‘’Aydınlatmayı fiziksel bir obje olarak düşünmüyorum.’’ diyor. ‘’Başka bir boyutta da işlemesi lazım.’’ Gerçekten de, Anastassiades’in aydınlatma tasarımları içinde bulundukları çevrenin bütünleyici bir parçası olarak algılanıyor. Flos için tasarladığı ‘String’ serisinde çok temel bir form, ardında karmaşık bir mühendislik çalışmasını barındırıyor. Bu özellik Anastassiades’in tasarımındaki en belirleyici unsurlardan biri... String aydınlatma elemanı, hem havada kaligrafik çizgiler çizerek ifade bulan kordonuyla ileri ölçüde kavramsal, hem de tavandan elektrik bağlantısı Meditation Stools (2004) Beyaz marquia mermer ya da siyah mermer White marquia marble or black marble 12 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 L ondon based Michael Anastassiades’ designs range from tabletop objects to lighting and mirrors bringing together the fields of sculpture, interior design, decorative art and industrial design. His aesthetic is spare yet dramatic, his designs often utilize rich materials and clean, geometric shapes, resulting in pieces that gracefully and subtly engage with their settings. His works can be found in leading hotels, restaurants, and stores around the world, as well as in the permanent collections of major cultural institutions like the Museum of Modern Art in New York and the Victoria & Albert Museum in London. He has collaborated with distinguished designers and brands, among them Hussein Chalayan, Swarovski Crystal Palace, Flos, and Lobmeyr. His Mobile Chandeliers were installed at Ralph Pucci’s New York and Los Angeles showrooms, while an exhibition of his work has opened at the Point Centre for Contemporary Art in Cyprus, his home country. And lastly, his two lighting collections for Flos that were exhibited at Salone del Mobile in Milan in 2013 were received with great praise. Ironically, Michael Anastassiades is more concerned with the staying power of his designs, rather than being the ‘designer de jour’. He aims to make designs that are more Strip Light (2012) Beyaz Carrara mermeri White Carrara marble MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 13 Tasarım/Design: Michael Anastassiades Onyx Light (2007) Siyah ipek örgülü kablo, dimer Black silk braided flex, dimmer bulunmayan mekanlarda da tepeden aydınlatma sağlamasıyla işlevsel bir ürün. Anastassiades’in en heykelsi tasarımlarında bile aslında işlev önce geliyor. Tasarımcı pek çok ürünü, kendi evi için bulamadığından, yani ihtiyaçtan tasarladığını belirtiyor. Anastassiades’in Londra’nın Waterloo bölgesindeki evi, 18. yüzyıldan kalma bir binayı 15 yılda renove ederek yarattığı minimalist bir mekan. Giriş katındaki stüdyosunu sadece randevuyla gezilebilen bir mağazaya dönüştüren tasarımcı, burayı müşterilerin ürünleri bağlamlarında deneyimleyebildiği ve tasarımın ardındaki süreçleri kavrayabildikleri bir yer olarak tanımlıyor. Anastassiades, endüstriyel tasarım yüksek lisansını Londra’nın prestijli okulu Royal College of Art’ta tamamladığı halde tasarım dünyasına girişi hiç de kolay olmamış. Kapı kapı dolaşıp sisteme dahil olmaya çalışmaktan yorulan tasarımcı, tasarımlarını kağıt üzerinde kalmaktan kurtarmanın, yaratıcı akışı sürdürebilmenin tek yolunun kendi tasarımlarının üreticisi olmaktan geçtiğini anlamış. Anastassiades tek kişilik bir orkestra gibi ürünlerini tasarlıyor, geliştiriyor, üretiyor, dağıtımını ve satışını yapıyor. Önceleri parçaları yerel zanaatkarlara ürettirirken, tasarımlarını mümkün olduğu kadar uygun fiyatta tutabilmek için 2007’den itibaren dünyanın her yerinden üreticilerle than passing trends, striving to be contemporary and timeless at the same time. For example, the Hemispherical Meditation Stools in marble have the sublime look of fineart objects, while his Tip of the Tongue lamp delicately balances an ethereal opaline-glass sphere on the edge of a brass cylinder. He says that his design language is to eliminate all the excess to expose the main idea so that it comes out in the strongest possible way: “By using the inherent quality of the material, you have a greater chance of not creating a pop item.” In lighting design, there’s also the complexity of creating something that looks as good turned off as it does on. His fixtures, like the String series for Flos have the ability to complement the environment they are in. The String’s design combines the common qualities in Anastassiades’ designs: there is complex engineering behind the simplicity of its elemental shape. Its thin, long cable allows it to be hung from wall to wall and to ceiling in any configuration, without losing power, 14 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Waxing Gibbous (2012) Aynalı cam Mirrored glass çalışmaya başlamış. Aile işletmesi atölyelerden titiz standartlarını karşılayabilecek bir üretim ağı oluşturmak iki yılını almış. Şimdi İtalya’dan mermer heykeltraşları, Çek Cumhuriyeti’nden cam üfleme sanatçıları, Hindistan’dan metal ustaları ile çalışıyor. Anastassiades’in çalışma biçimi sektörde pek görülmemiş biçimde iki uç noktayı içeriyor: Ya üretimin tüm detaylarını üstlenen büyük markalara lisanslı tasarımlar yapıyor, ya da kendi atölyesinde tamamen elde, çok az sayıda üretilen ve fiyatları da bununla orantılı parçalar... Kendi üretimini üstlenmek işini daha sorumlu biçimde geliştirmesini sağlarken, ticari çalışmalarla daha deneysel işleri arasındaki dengeyi de koruyor. Anastassiades, Rosenthal, Swarovski ve Lobmeyr gibi markalara üretim yaparken, kavramsal tasarımları New York’taki MoMA ve Londra’daki Victoria & Albert Museum gibi kurumların koleksiyonlarında yer alıyor. Anastassiades’in çalışmaları Hüseyin Çağlayan’ın defilelerini tasarlamaktan, Aya Sofya ve İsveç tasarım kurumu Svenskt Tenn gibi mekanlara özel yarattığı enstalasyonlara kadar uzanan bir yaratıcı yelpazede ilerliyor. Kendi tasarımlarını üretmenin en önemli avantajı ise tasarımcıya ürünlerin üretim kalitesini yakından denetleme olanağı tanıması... Anastassiades hala her bir parçayı şahsen imzalıyor, ki bir yılda sadece en çok satan ürünü Ball Lights enabling overhead lighting in rooms without a ceiling conduit. The cable also becomes a part of the design, forming graceful lines in the air, providing endless design options. Anastassiades says that he designs many of his pieces out of need; he ends up making the things he can’t find for his own home. Anastassiades has recently converted the street-facing part of his Waterloo home to a shop. He says that the shop, which is open by appointment only, has become a place where clients can experience the products in context and gain insight into the process behind the design. The designer originally moved into this riverside Waterloo space after establishing his practice in 1994. Although he has a master’s degree in Industrial Design from the prestigious Royal College of Art, he says that in the beginning he had quite a difficult time entering the design world. According to him, producing his own work was the only way to maintain his creative flow and not to leave his designs on paper. Anastassiades carries out the whole design process himself, from conception to development, production to distribution. Initially he preferred to have local craftsmen produce the components, but from 2007 onwards, he began to outsource globally to keep his designs as affordable as possible. After searching around the world for workshops that can meet his precise standards for 2 years he was recently able to establish a global network Ball Vases (2006) Bronz, V1: Bir delikli, V2: İki delikli, V3: İki delikli, üç versiyon Bronze Three versions available, V1: one hole, V2: two holes, V3: two holes MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 15 Tasarım/Design: Michael Anastassiades of family-run workshops from India to Czech Republic to produce his work. Managing his own production has allowed him to balance his commercial work with more experimental endeavors like installations for Hagia Sophia and Svenskt Tenn and runway shows for Hussein Chalayan. This way he can also oversee the quality of craftsmanship himself. He still personally signs the thousands of pieces he produces every year. For Anastassiades, fine detailing is of utmost importance, this attention to detail is what makes his finishes perfectly uniform as if machines made them although they are all hand-made. He pays equal attention to the invisible parts, aiming for a perfect finish in details that are imperceptible but for him essential to creating timeless design. His work in natural materials such as marble show the combination of high design, craft and computerized manufacturing can create design objects that occupy a new realm of 21st century design. Especially his stone pieces such as the revolutionary Miracle Chip series with marble specialist Henraux give stone a sense of lightness and accessibility only possible through Anastassiades’ detailed attention to production. Mirror Glasses (1997) Çift katlı aynalı cam Double wall mirrored glass aydınlatmadan bile 1.000 tane ürettiğini düşününce bu azımsanacak bir iş değil. Tasarımcı adeta imzası haline gelen ve insan eliyle üretildiği halde neredeyse makineden çıkmış kadar kusursuz ve birbirinin aynı görünen yüzeyleri özenle seçtiği bu zanaatkarlarla çok yakın çalışarak elde ediyor. Anastassiades ince detayların elzem olduğunu, dışarıdan görünmeyen kısımlara da büyük dikkat gösterdiklerini belirtiyor. ‘’ Yüzey, zifiri karanlıkta bakıldığında bile mükemmel olmalıdır.’’ Anastassiades hangi malzemeyle çalışırsa çalışsın, onun kendine özgü niteliklerine tutkuyla yaklaşıyor. Tasarımlarını soyutlama noktasına kadar zorlayan tasarımcı ‘’Çalışmalarım çıkartma fikriyle ortaya çıkar.’’ diyor, ‘’Temel esaslarına kadar soyulan bir nesne, güzelliğin en ileri ifadesidir.’’ 16 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Tube Chandelier (2002) Altın ya da siyah kaplamalı paslanmaz çelik Gold or black plated stainless steel Crystal Ring (2006) Bronze Ring (2006) Kristal 18k altın kaplama bronz Crystal 18k gold plated bronze Tip of the Tongue (2013) üfleme opalin küre, cilalı pirinç, siyah ipek örgülü kablo Mouth blown opaline sphere, Polished brass, Black silk braided flex MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 17 Sergi/Exhibition: Mimarlar Mezarlığı/Cemetery of Architects “I designed this building.” Artist Tayfun Serttaş’s “Cemetery of Architects” exhibition at Columbia University’s Studio-X exhibition space in Istanbul opens new perspectives on the city’s complex architectural pedigree. 18 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 “Bu nu ben yap mış tım. ” Ta ‘Mi yfun gü marl Sert yık nüm ar M taş ya ım t üze eza Stud ya pılarehlik ulaş rlığı io-X’ ol pılan a se esi a amay’ ser teki yenmuş ekl nele ltın an ygisin çe idenmima enti r içe da o a da de izl vrey üre r ya lerle risin lan aç eyici i ima tere zıtla yok de ıyo ler r e r k Yaz r. ine den fizik ını ı-Te xt: bir ler sel Zeh pen e d ra Bet ce air ül At re as o y MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 19 Sergi/Exhibition: Mimarlar Mezarlığı/Cemetery of Architects 20 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 M imar kimdir? Bir mimarın birey olarak kamusal alanda varlığının sınırlarını oluşturan neler olmuştur? Klasik çağda bir birey olarak mimarı ‘De Architectura’ başlıklı metniyle M.Ö. I. yüzyılda yaşamış Vitruvius temsil eder. Rönesans döneminde ise mimar ilk kez biyografisiyle ön plana çıkar. Aynı dönemde Türkiye coğrafyasında da Mimar Sinan’ın biyografisinin yazıldığını görürüz. Ancak daha sonra bu coğrafyada mimarlar, birey olarak varlıklarını yitirir, ancak saltanat binalarında ortaya koydukları mimari anlayışlarıyla varlıklarını sürdürürler. Ta ki modern döneme kadar... 19. yüzyılın ikinci yarısı Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli bir değişimi ifade eder. 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı, gayrimüslim azınlıklar için eşit hakları da beraberinde getirir. Sanatçı Tayfun Serttaş, ‘Mimarlar Mezarlığı’ sergisiyle gayrimüslimlerin özgürleştiği bu dönemde fiziksel çevreyi imar edenlere dair bir pencere açıyor. Sanatçı neden bu yarım asrı çalışma konusu olarak seçtiğini şu sözlerle aktarıyor: “O döneme üç kriter üzerinden yaklaşabiliriz: Tanzimat Fermanı ve Tanzimat’ın tanıdığı kültürel haklar; dünyaya uyumluluğun Osmanlı’da yeniden tariflenmeye başlaması, yani Batılılaşma hareketi dediğimiz iki yüzyıla yayılabilecek sürecin had safhada yaşanması ve 1870 büyük Pera Yangını’ndan boşalan arazilerin yeni hayat tarzının gerektirdiği konut tipi olan apartmanlaşmaya açılması... Aslında bu üç olgu ya da üç tesadüf, dünyaya paralel olarak mimari alanda bir tür sivil devrimin yaşanmasını koşulluyordu. Böylelikle modern anlamda yeni bir mesleki zümrenin, birey olarak mimar kimliğinin temelleri atılmış oluyor ve İstanbul’un kentsel dokusu yarım asır gibi kısa bir sürede yeniden şekillendiriliyor.’’ Sanat antropolojisi, kent antropolojisi, azınlıklar, göç gibi çok katmanlı konular üzerine yoğunlaşan ve 2000 yılından bu yana pek çok ulusal ve uluslararası akademik projede çalışan Tayfun Serttaş, 19. yüzyıl İstanbul’unun sanılanın aksine multikültürel bir cennet olmadığını vurgulayarak, ‘’Kimlik gerilimlerinin travma boyutunda yaşanmaya başlanacağı 20. yüzyılın kentsel zenginlikle katmerlenen habercisiydi.’’ diyor. ‘’İmparatorluk batarken, İstanbul gerçek bir zenginlik adasına dönüşüyordu. Siyasal iktidar ise ‘milli’ söylemi sertleştirerek gücünü korumaya çalışıyordu… Bugün de kentte bir para var, uzun süredir olmadığı kadar ciddi bir zenginlikten bahsediliyor. Ardı ardına gelen mimari yatırımlar, hatta müteahhitlikle gözü boyanmış bir toplum var. Sıklıkla sertleşen, kutuplaşmakta beis görmeyen bir siyasi söylem var. Üstelik bugünkü sistemin de birey ile olan ilişkisinde ciddi sorunlar var. Aktörler farklı olsa da, önceki yarım asırın tuhaf bir tekerrürü gibi.” Sergi, Serttaş’ın aynı dönemde inşa edilmiş MİMAR YAZITLARI GÖRSELLEŞTİRME, VEKTÖREL ÇİZİM VE REPLİKA AŞAMALARINDAN GEÇEREK ÜRETİLDİ. (KAYNAK: ISSIZ KENT ÜÇLEMESİ) THE ARCHITECT’S INSCRIPTIONS REMADE AFTER VISUALIZATION, VECTOR DRAWING AND REPRODUCTION STAGES (REFERENCE: TRILOGY OF THE DESERTED CITY). W ho is an architect? What constitutes the identity of an architect in the public sphere as individuals? In the classical age in the first century B.C., Vitruvius first represented the architect as an individual with his text titled “De Architectura”. During the Renaissance, architects came to prominence with their individual biographies. In the geography of Turkey in the same period, the Ottoman architect Sinan’s biography was written as an indication of his identity and idea of architecture. However intriguingly later in the Ottoman period in this same geography architects largely ceased to exist as individuals until the transformations brought on in the modern era. In the second half of the 19th century there were significant changes in the Ottoman Empire that would affect architectural practice. The Imperial Edict of Gülhane in 1839 brought equal rights to non-Muslim minorities as professionals and practitioners. It is regarding this historical change that a recent exhibition by the Istanbul based artist Tayfun Serttaş explores, the identities of Greek, Armenian and Levantine architects working in this period. The exhibition entitled “Cemetery of Architects” at Studio-X in Istanbul, Turkey, exhibited from January 31st - March 28th, 2014, opens new perspectives on the professional activities of these non-Muslim minorities who were active in building the physical environment of 19th century in Istanbul. Serttaş’s work has been concerned with multi-layered issues in Turkey’s past such as methods in urban anthropology, minorities and migration. He has produced MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 21 Sergi/Exhibition: Mimarlar Mezarlığı/Cemetery of Architects ve Tarlabaşı Kentsel Dönüşüm Projesi gibi soylulaştırma projeleri kapsamında yıkım tehlikesi altında olan ya da günümüze ulaşamayan yapıların üzerinde görünürlüğünü yitirmiş mimar yazıtlarının reprodüksiyonlarını içeriyor. Binanın dış cephesinde yer alan bu taş yazıtlar, sanatçı tarafından belgelenip tekrar üretilerek ileriki yüzyıllara aktarılmış oluyor. Yeniden üretim aşaması, belgeleme, vektörel çizimlerin elde edilmesi ve yazıtların mermerden tekrar üretilip, küfeki taş malzeme kullanılarak yapılan bir kaide üzerinde sergilenmesinden oluşuyor. Serginin belki de mimarlık tarihi ve yazımına en büyük katkısı bir mikro tarih evresinin envanterinin yapılmış olması. Tarih sayfalarında henüz var olmamış ancak dönemi anlamak için oldukça önemli bir mimar topluluğunun envanteri, sanatçının yaklaşık 10 yıllık çalışması ile açığa çıkıyor. Serttaş’a göre günümüzdeki anlamıyla ‘mimar’ bu süreçte bireyselleşiyor: ‘’Hangi etnik gruptan olursa olsun, İstanbul’da 1870’ten önceye ait bir mimar yazıtı ile karşılaşamayız. Vallauri, d’Aronco, Mongeri, Balyanlar ya da Fossattiler gibi haklarında epeyce monografik bilgiye sahip olduğumuz dönemin majör mimarlarının yanında, isimleriyle tesadüfen binalar üzerinde karşılaştığımız ancak başka bir bilgiye ulaşamadığımız bu topluluk, sivil mimariyi Batı standartlarına taşıdı. Fakat o kadar önemli bir şey daha yaptılar; yazıtlara başvurdular. Mimar yazıtları bu sınıfın en karakteristik ve ayırt edici özelliği olarak günümüze ulaştı.” Serttaş günümüzün star mimarlarına uzanan süreçte böylesine öncü misyon üstlenen isimlerin mimarlık tarihinin dışında bırakılmalarını ciddi bir problem olarak görüyor: ‘’Mimarlık tarihi, tarihsel sorumluluğunu yerine getirseydi, muhtemelen ben bu sergiyi yapmak zorunda kalmayacaktım. Birinci Ulusal Mimarlık akımının arka planındaki düşünce sistemi açısından, Osmanlı Batılılaşması süresince ‘ötekilere’ kaptırılan bu alanı ele geçirme kaygısı vatanın kurtuluşu kadar elzem. Dolayısıyla mimarlık, mesleki bir etkinlikte bulunmaktan çok 22 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 KAMAYOR TAŞ ATÖLYESİNDE PRODÜKSİYON AŞAMASI (KAYNAK: ISSIZ KENT ÜÇLEMESİ) THE INSCRIPTION AND PRODUCTION WERE DONE AT THE KAMAYOR STONE WORKSHOP. national and international art and archiving projects since 2000. His reasons for producing this exhibition were inspired by a repeat of past events in current times: ‘’While the Ottoman Empire was facing collapse, Istanbul was turning into a land of wealth. Political rule was trying to protect its power by enforcing a ‘national’ rhetoric. Today [in Turkey] there’s also investment in the city [in a similar way] in an accumulation of serious wealth as there has been for a long time. Today we are faced with a political discourse that is often inflexible and not concerned about the polarization of society. Although there are different actors [in these two periods] there is a strange repetition of the [history] of the previous half-century [in Istanbul today] “ The exhibition’s main visual metaphor is the reproduction of architect’s inscriptions in marble found on the facades of buildings that were built in the 19th century in the Beyoğlu section of Istanbul. These inscriptions visible at street level in these apartment buildings indicate the architect or architectural practice responsible for the project. Serttaş’s effort is part archival as many of these neo-classical buildings are endangered by destruction either by real estate development projects such as the Tarlabaşı Redevelopment Project or through the degradation of buildings. Serttaş has chosen to focus on the trace of identity found in these inscriptions cataloguing them and then presenting them as an array of monolithic sculptures. These stone inscriptions were documented and re-produced by Serttaş in a strategy to keep these identities alive for later centuries. Serttaş’s archiving as art method included stages for documentation, vector drawing on computers and reproducing the inscriptions on new marble panels exhibited on limestone pedestals. Serttaş’s ten years of work reveals an inventory of a community of architects who are vital to understanding the period that have yet to be properly historically studied. According to Serttaş, his project showed that the ‘architect’ became an individual in this period in Ottoman history: ‘’No matter which ethnic group he belonged to, it was not possible to find an architect’s inscription on a building in Istanbul before 1870. We are familiar with the major architects of the period: Vallaury, d’Aronco, Mongeri, the Balyans and the Fossati Brothers. Even though Istanbul’s civil architecture reached Western standards through the activities of these architects we only encounter their names incidentally in history. But it is clear they had made something that was important enough for them to put their names on these buildings. [The surviving] architect’s inscriptions are the most characteristic and distinguishing features of this class [of professionals].” daha fazlası. O, kültür ve ekonominin yeniden fethinin bileşeni; ideolojik arınmanın yegane temsilcisi... İttihat ve Terakki ile başlayan ekonomiyi Türkleştirme politikaları, erken Cumhuriyet’ten itibaren mimariyi fethedilmesi gereken bir alan olarak revize ediyor. Başkentin Ankara’ya taşınmasıyla devlet, İstanbul mimarlık sektörünün eski üyelerinden proje ve tasarım hizmeti talep etmeyi durduruyor. Mimar kavramının ulus kimliği üzerinden inşa edilmesi, yüzyılları bulan sivil mimari birikimin ve aktörlerinin toplumsal hafızadan tamamen silinmesiyle sonuçlanıyor.” Serginin diğer çarpıcı yanı ise yazıtların mimari stil ve tipolojiye verdikleri referanslar... Zengin bir mimari stil topluluğunun gözlemlenebildiği İstanbul’un Beyoğlu bölgesinde, bina üzerindeki tipolojinin bina ile bir arada ele alınması önümüze çok farklı tipolojileri ve sembolleri getirmeyi başarıyor. Bina üzerinde tipolojinin varlığı modernist mimari anlayış ve beraberinde getirdiği yerellik sorunsalı ile birlikte on yıllar boyunca yapı yüzeyinde yerini kaybetmiş bir disiplin. Sergide modernist anlayışa geçmeden önce farklı tipolojilerin bina ile bütüncül bir anlayışla ele alındığını da görüyoruz. Studio-X, sergiyle birlikte Tayfun Serttaş’ın farklı zamanlarda üzerinde çalıştığı konuları ele aldığı ‘Issız Kent Üçlemesi’ adlı kitabı da okuyucularla buluşturuyor. Sergideki binaların omurgasını oluşturduğu proje, binaların eski sahiplerini kimin olduğu belli olmayan fotoğraflarda ararken, yeni sahiplerinin de transseksüel bireyler olduğu kurgusundan yola çıkıyor. Bilmediğimiz, dikkat etmediğimiz, bir zamanlar İstanbul’u imar eden mimarlar kendilerini tanıtmak için İstanbul Studio-X’te 28 Mart’a kadar ziyaretçilerini bekliyor olacaklar. Serttaş asserts that excluding those pioneering architects from the history of architecture Turkey is a serious problem in the attempt to understand Ottoman architecture: ‘’I probably would not have to do this exhibition if the history of architecture had done its responsibility. For the thinking behind the First National Architectural Movement, the re-capturing of this field that that was occupied by ‘others’ during the Ottoman Westernization process [in the 19th century] was as crucial as the independence of the [Turkish] homeland. Thus, architecture represented a lot more than professional activity. It was one of the components of a [national] re-conquest of culture and economy -- the sole representational ground of a cultural cleansing. The ideology that demanded the reconstruction of the identity of the architect through a national narrative meant that the former civil architectural experience and actors were to be deleted from social history.” One of the most striking features of the exhibition is the architectural styles, design and typography found on these stone inscriptions. These inscriptions that Serttaş documented in Istanbul’s Beyoğlu district showed a rich variety of typefaces, graphic design styles and symbols aligned to the neo-classic and art nouveau architectural styles prevalent in the buildings of 19th century Istanbul. They show the detail that architect’s were involved in the design of their buildings through the century. Although the period is largely known for an architectural style highly dependent on other Mediterranean countries such as Greece and Italy, the presence of the inscriptions shows a prosperous architectural culture in the number of architect’s names present in the exhibition. It is interesting to note that the presence of typography and text on the surface of buildings disappeared largely with modernism. In the exhibition, we clearly see that in Istanbul in the 19th century typography and architectural decoration were designed within a larger stylistic concept of the building. The Greek, Armenian and Levantine architects of Istanbul conceived typography, decoration and architecture as a stylistic ensemble. Obviously the advent of capitalism and real estate speculation in Istanbul meant that many of these inscriptions are motivated by marketing purposes as architect’s claim these buildings as their own to the larger public. Also not addressed in the exhibition is the originality of the architecture itself or the relation of these inscriptions to the graphic design of the period. Produced in tandem with the exhibition is a book on Tayfun Serttaş’s recent work including the Ottoman architect’s inscriptions entitled ‘Trilogy of the Deserted Island’ produced by Studio-X, an architectural research project sponsored by the GSAPP of Columbia University in New York. While the documentation of the building inscription forms the backbone of the material found in Serttaş’s book additional research from the same period is included such as information on the original and present owners of these buildings and intriguingly the transgender individuals that are in many cases their current residents. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 23 Projeler/Projects: Eceabat 24 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Mimarlık mirası Yalın Mimarlık tarafından tasarlanan Çanakkale’deki “Eceabat-‘Çanakkale Geçilmez’ Öğrenci Yurdu”, Türkiye’de son dönemde bir gösteri nesnesi haline gelen tarihselciliğe karşı bir manifesto niteliğinde... MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 25 Projeler/Projects: Eceabat T ürkiye mimarlığı için günümüzdeki en önemli sorunlardan birisinin kimlik arayışı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Özellikle son on yılda artarak tüm Türkiye coğrafyasını adeta istila eden ‘Osmanlı ve Selçuklu’ stilindeki konutlar ve kamu binaları hala üretilmeye devam ediliyor. Geçmişe öykünen bu yapılar, derin bir düşünce süzgecinden geçirilip ele alınmaması sebebiyle biçimsel referanslardan öteye gidemiyor. Böylece karşımıza kafası karışık, bir yanda Osmanlı ve Selçuklu binaları, diğer yanda onlarmış gibi davranan bir yapı stoğu çıkıyor. Ömer Selçuk Baz ve Okan Bal yönetimindeki Yalın Mimarlık’ın tasarımı, geçmişle günümüzün bağlantısının nasıl kurulabileceğine dair ipuçlarıyla bu kafası karışık dokuya adeta cevap veriyor. Yapı, Çanakkale’nin Eceabat ilçesinin güneyinde, milli park sınırında yapılması planlanan bir konaklama tesisini içeriyor. 700 yatak kapasiteli bina, çoğunlukla önemli bir turistik bölge olan Çanakkale Şehitlikleri’ni ziyaret etmek için Türkiye’nin çeşitli illerinden gelecek farklı yaş gruplarından genç ve çocuk ziyaretçiler için planlandı. Yapıya ev sahipliği yapan, Çanakkale Boğazı’nın sahil kenarında kurulu Eceabat, antik çağlar boyunca önemli bir liman kenti olarak varlığını sürdürmüş. 1915 senesinde Çanakkale Savaşı’nın gerçekleştiği yer olarak ise ülke coğrafyasında bambaşka bir anlam kazanmış. Eceabat’ın kentsel ölçeği, denizle olan ilişkisi ve mimari programın büyüklüğü göz önüne alındığında tasarımcılar, yapı birimlerinin fonksiyonlarını dışa yansıtacak şekilde kentsel dokuya uyumlu, parçalı bir yapı ortaya çıkarmışlar. 26 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 ÖĞRENCİ YURDUNUN MİMARİ KURGUSU, DOĞAL TAŞTAN YIĞMA BİR BAZA ÜZERİNDE DÖRT AHŞAP BLOK VE BU BLOKLARI BAĞLAYAN ŞEFFAF SİRKÜLASYON BİRİMLERİNDEN OLUŞUYOR. THE STUDENT DORMITORY IS COMPOSED OF FOUR WOODEN STRUCTURES THAT RISE ABOVE A NATURAL STONE MASONRY BLOCK AND THE CIRCULATION UNITS THAT CONNECT THEM. Heritage reset A proposed design by Istanbul architects Yalın Mimarlık, “‘Çanakkale Geçilmez’ Dormitory” in EceabatÇanakkale, is a response against the recent historicism of contemporary architecture in Turkey. I t is fair to state that one of the main issues in contemporary Turkish architecture is the search for identity. Especially in the last ten years, there has been an increase in residential and public buildings using historicist pastiche “Ottoman and Seljuk” styles that can be found all over Turkey. These structures that try to emulate the past do not go beyond stylistic references as products of a superficial “façadist” approach to architecture. The result being that in Turkey today we are faced with a chaotic built environment with historic Ottoman and Seljuk buildings on the one hand and new buildings that copy Ottoman and Seljuk on the other. Nevertheless, there have been recent examples of the successful union of historical style and modernism in Turkey. Of these we can point to the example of a student dormitory in the Northern Aegean area Eceabat-Çanakkale by Yalın Mimarlık, co-founded by Omer Selcuk Baz and Okan Bal in Istanbul in 2011. The architecture of the ‘Çanakkale Geçilmez’ (Çanakkale is impassable) Dormitory, 2013, shows a successful strategy to establish a link between past and present as a solution for the discordant and chaotic built environment of contemporary Turkey. The design commissioned by the local office of the Turkish central government’s Special Provincial Administration Department is a dormitory facility located on the border of a national park and historic site, south of Eceabat, a small town in Çanakkale on Turkey’s Aegean coast. The building with a 700 bed capacity designed for students and young visitors from different age groups coming from throughout Turkey to visit the commemorative Çanakkale Martyrdom site. Historically Eceabat, located on the Dardanelles Strait was a vital port city since the ancient times dating back to the Greco-Roman era. In the modern period the city gained a completely different meaning and significance for Turkey as it was the scene in 1915 of the Gallipoli Campaign during World War I that saw massive military battles between the invading Allied forces from the U.K., Australia and New Zealand against the Ottoman Army that resulted in horrific loss of life on both sides. Factoring in Eceabat’s urban scale, its relationship with the sea and the size of the architectural program, the designers have created a multi-part structure that reflects the functions of each unit within a holistic approach to architectural identity tied to historic typology. The architects explain their design philosophy in the context of architectural historicism this way: “The concept of ‘The Ottoman Empire as an architectural heritage’, that led Turkish architecture into a dead end in recent years, was MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 27 Projeler/Projects: Eceabat Projenin mimari kurgu olarak tarihselcilik bağlamındaki düşünsel boyutunu, tasarımcılar şu sözlerle ifade ediyor: “Tasarımın ilk aşamasından itibaren tartışma konusu olan ve son dönem ülke mimarlığını bir noktada çıkmaza sürükleyen ‘mimarlık mirası olarak Osmanlı’ teması bu yapı için de süreç boyunca geçerli bir tartışma oldu. Geçmiş bir yapı dilini taklit etmeden, kurulum ve yaşantı düşüncesinin mimari düşünceye entegre edilip edilemeyeceği, bu tasarımın en çetin problemlerinden biriydi. Mimari bölgelerin işlevsel dillerini ziyaretçilere, kullanıcılara aktarabilecek gerçek bir kurgu üretmek ve bunu hem yer ile hem de tarihi bir referansa bağlı kalarak tariflemek neredeyse imkansız bir mimarlığı işaret ediyor! Mimarlıkta tarihselciliği günümüz dünyasında nereye koyarız? Ona karşı nasıl bir tavır sergileriz? Dışlar mıyız, öğrenir miyiz? Yoksa tamamen benimser miyiz?” Genel tarihsel kurguya karşı daha iyi bir mimarinin gerçekleştirilebileceğini öngören tasarım aynı zamanda çevresiyle birlikte ele alınarak daha konforlu bir konaklama deneyimi vaat ediyor. Alanın önünden geçmesi planlanan karayolu ile öngörülen bina arasına belirli bir mesafe koyularak yeşil bir tampon bölge oluşturulmuş. Böylece, işveren olan Çanakkale İl Özel İdaresi tarafından yapı önünde çözülmesi önerilen otobüs parkları yapının güney kısmına alınarak, 25 metre genişliğinde 130 metre uzunluğunda yapı boşlukları ve iç sokak ile ilişkili bir park elde edilmiş. Yapı yatayda ilerleyen bir giriş katı, giriş katı işlevlerini birbirine bağlayan bir iç sokak ve bu iç sokak ile ilişkili birbirinden 28 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 ÜLKENİN ÇEŞİTLİ BÖLGELERİNDEN ÇANAKKALE ŞEHİTLİKLERİ’Nİ ZİYARET EDECEK GENÇLER İÇİN TASARLANAN BİNANIN 700 KİŞİLİK YATAK KAPASİTESİ BULUNUYOR. THE 700 BED CAPACITY DORMITORY IS DESIGNED FOR YOUNG VISITORS to THE ÇANAKKALE MARTYRDOM monument sıte. the subject of debate beginning in the first phase of our design process. The integration of the notions of settlement and lifestyle with the architecture without imitating the language of past architectures was one of the challenges of this project. Producing an architectural scenario that reflects the function of the building while taking into account the references of place and history is almost impossible to define in architecture! What is the position of historicism in architecture? How we take a stance against it? Should we ignore it or should we learn from it? Or can we fully adopt it?” Yalın Mimarlık’s design envisions architecture at odds with the current historicist approach proposing instead a more integrative method that conceives the surrounding environment and the building itself together as a whole. Specifically a green buffer zone was created between the building and the highway that passes in front of the project area. By removing the parking area to the south of the building that was planned by the client, the Çanakkale Special Provincial Administration, alternative 25 meters wide and 130 meters long spaces between the units and a park that connects with the inner street were generated. The integrative design of the building consists of a ground floor that has an apparent horizontal movement, an inner street that connects the functions associated with the ground floor and four housing blocks. ZEMİN KAT İÇ MEKANDA KULLANILAN TAŞ YÜZEYLER, YIĞMA TAŞ BAZADA OLUŞTURULAN DÜŞEY BOŞLUKLARLA BİRLİKTE BİNA DIŞINDAKİ KAMUSAL ALANI YAPI İÇERİSİNe DE TAŞIYOR. THE STONE SURFACES IN THE INTERIOR AND THE VERTICAL VOIDS OF THE STONE MASONRY ON THE GROUND FLOOR CARRIES THE OPEN PUBLIC SPACE INSIDE THE BUILDING. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 29 Projeler/Projects: Eceabat 30 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Zemin Kat Planı/Ground Floor Plan Normal Kat Planı/Floor Plan hem bağımsız hem bağımlı çalışabilecek dört konaklama bloğundan oluşuyor. Proje kapsamında üretilen kurgu, zemin katta taş, üst katlarda ahşap malzeme kullanılarak, ağırlık-hafiflik, zemine oturma, taşımataşınma prensiplerini ifade edebilecek bir dil kurmak üzerine gelişiyor. Bu mimari kurgu, doğası gereği mimarlığın yüzyıllar içinde hem Anadolu coğrafyasında hem farklı coğrafyalarda benimsediği, geliştirdiği prensiplerin kullanımını da beraberinde getiriyor. Bu bağlamda tasarımcılar, projenin temel hedefinin, zaman içerisinde değişen ölçek ve teknoloji de dahil olmak üzere mimari referansların içinden okunabilecek tutarlı bir durum üretebilmek olduğunu söylüyorlar. Yapı 5 metre yüksekliğinde ve 80 santimetre kalınlığında yığma taş bir baza üzerinde yükselen 4 ana ahşap gövdeden ve bu gövdeleri birbirine bağlayan sirkülasyon hatlarından oluşuyor. Yapı, bitişi 6 metreye varan çinko kaplama konsol saçaklar ile sonlandırılmış. Farklı malzemelerin bir arada kullanımı YURT PROJESİ YEREL OSMANLI MİMARİSİNE GÜÇLÜ REFERANSLAR İÇERİYOR. THE STUDENT DORMITORY HAS STRONG OTTOMAN ARCHITECTURAL REFERENCES IN THE SYSTEM OF BAYS. The architectural concept expresses the architectonics of the usage of stone found in traditional architecture in Turkey highlighting qualities such as massiveness-lightness, stability and load bearing principles by using stone on the ground floor and wood on the upper floors. This architectural strategy developed in the Anatolian geography over the centuries is here used in a largescale building program. In this way, the designers emphasize that in the design of their project their goal was to produce through these architectural references a contemporary version of this traditional style of stone and timber taking into account the changing scale of building today and advances in technology. The design is composed of 4 wooden structures that rise above a 5 meter high and 80 centimeters thick stone masonry block and circulation units that connect those four structures. The building is topped with zinc clad console fringes. While the structure is supported by exposed concrete there is also the presence of wood used as flooring and on other wall surfaces. The vertical voids in between the 4 wood bays reduce the bulkiness of the stone masonry ground floor while the stone surfaces in the interior help to generate an integrated public space on the ground floor and outside the building. The transparent circulation units continue this idea of public space vertically. The architect Baz comments on their material decisions this way: “The structure was designed following the parameters of material texture, density and weight. In this context, natural stone masonry walls were MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 31 Projeler/Projects: Eceabat A-A Kesiti/A-A Section BİNANIN YIĞMA TAŞTAN OLUŞTURULAN ZEMİN KATI VE ÜZERİNDE YÜKSELEN AHŞAP VE ŞEFFAF BİRİMLER MİMARİ PROGRAMIN DIŞARIDAN TANIMLANABİLMESİNE İMKAN SAĞLIYOR. THE STONE MASONRY GROUND FLOOR AND THE WOODEN UNITS THAT RISE ABOVE IT, REFLECT THE ARCHITECTURAL PROGRAM. 32 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 B-B Kesiti/B-B Section iç mekanda da sürdürülüyor. Taşıyıcılar brüt betonken, zeminde ve çeşitli yüzeylerde ahşap öngörülmüş. Bunun yanı sıra binanın yığma taştan zemin katının masifliğini azaltan düşeydeki boşluklar ile iç mekandaki farklı yerlerde kullanılan taş yüzeyler, zemin katta ve bina dışında bütüncül bir kamusal alan imkanı veriyor. Yapıdaki şeffaf sirkülasyon birimleri ise bu kamusal alanı düşeyde sürdürüyor. Baz, projedeki malzeme tercihlerini şu sözlerle ifade ediyor: “Yapı, parametre olarak malzeme dokusu, yoğunluğu ve ağırlığı referans alınarak tasarlandı. Bu kapsamda yığma doğal taş duvarlar tasarımın ayrılmaz parçaları olarak kullanıldı. Taşın ağır, kütlesel algısı kalınlık ve doku vurgusu, kaba ve az işlenmiş doğal hali kullanıldı. Böylece tüm yapı kompleksini hem işlevsel olarak hem de fiziki olarak taşıyan bu baza katı mimari ifadede bir pozisyon alma aracı olarak kullanıldı. Şüphesiz mimari tektonik, mimari ifade ile üretilen algının çok temel bir gösterim aracı… Bu çerçevede taş duvar, ahşap gövde, hafif metal saçak, brüt beton gibi öğeler tasarımın yegane lisanını belirleyen araçlar olarak kurgulandı.” Binanın yığma taştan oluşturulan zemin katı ve üzerinde yükselen ahşap birimler bir yandan yapıdaki fonksiyon şemasını tanımlıyor, diğer yandan da adeta Osmanlı konut tipolojisi öğelerinin günümüze nasıl entegre edilebileceğini gösteriyor. Sistem Kesiti Costructive Section YAPI, MALZEME DOKUSU, YOĞUNLUĞU VE AĞIRLIĞI REFERANS ALINARAK OLUŞTURULDUĞUNDAN, YIĞMA TAŞ DUVARLAR TASARIMIN AYRILMAZ BİR PARÇASINI OLUŞTURUYOR. THE STRUCTURE IS DESIGNED AROUND THE PARAMETERS OF MATERIAL TEXTURE, DENSITY AND WEIGHT, WITH THE NATURAL STONE MASONRY WALLS USED AS INTEGRAL PARTS OF THE DESIGN. Mimar/ArchItect: Yalın Mimarlık Yer/LocatIon: Eceabat, Çanakkale-Türkiye Eceabat, Çanakkale-Turkey Yıl/Year: 2013 Program/Programme: Yurt odaları, çok amaçlı salon, kafe Accommodation rooms, multi purpose hall, cafe Malzeme/MaterIal: Doğal taş, ahşap, brüt beton/Natural stone, wood, exposed concrete Alan/Area: 14.500 m² Tasarım Ekibi/DesIgn Team: Ömer Selçuk Baz, Şehri Kaygısız, Ege Battal, Ece Özdür, Cihan Poçan used as integral parts of the design. Stone’s rough and less processed, natural state was used to emphasize the perception of mass, thickness and natural material texture. Thus, this solid masonry stone block that carries the whole building complex both functionally and physically, was the starting point of the design. Undoubtedly, architectural tectonics is the main expressive tool produced by the architecture. In this framework, the elements such as stone walls, wooden units, the light metal fringe and exposed concrete were used as the tools for the architectural concept.” The architects in this project use this straightforward architectonic approach aligning history with contemporary architecture. In their design for this Dormitory, stone plays an important part creating the foundation of the building as a stone masonry ground floor with the wooden units rising above. Overall the architecture reflects the architectural program and shows how the Ottoman housing typology found in Anatolian Turkey can be integrated into today’s designs. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 33 Projeler/Projects: Ankara Structurally environmental The Turkish Contractors Association (TCA) Headquarters Building in Ankara, Turkey, designed by Avcı Architects successfully balances the theory and practice of environmentally conscious architecture. 34 NATURA • MART - NİSAN 2014/MARCH - APRIL 2014 Sürdürülebilir mimari Avcı ArchItects imzası taşıyan Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Genel Merkez Binası, teori ile pratik arasındaki hassas dengeyi simgeleyen bir yapı olarak ön plana çıkıyor. Fotoğraf-Photo: Yunus Özkazanç MART - NİSAN 2014/MARCH - APRIL 2014 • NATURA 35 Projeler/Projects: Ankara 36 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 T ürkiye’deki inşaat ve malzeme sektörünün gelişimine katkıda bulunmayı hedefleyen Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), Ankara’daki yeni binası için 2010’da davetli bir proje yarışması düzenlenmişti. Avcı Architects’in projesi, mimari ve fonksiyonel değerleri kadar enerji etkinliği çerçevesinde yenilikçi doğal havalandırma ve iklimlendirme önerileriyle öne çıkarak bu yarışmada birinci seçildi. Yapı, günümüzde bağlamı dışında kullanımını gördüğümüz biçimsel referansların aksine, Türkiye coğrafyasındaki Bizans ve Osmanlı mirasına dair mekan çözümlemelerine referans vermesi, yerel malzemelerin kullanımını teşvik etmesi ve yaratıcı teknolojileriyle bütüncül bir tasarımın nasıl olması gerektiğini gözler önüne seriyor. İstanbul, Budapeşte ve Belgrad ofislerinde disiplinlerarası bir tasarım anlayışıyla hizmet veren Avcı Architects’in yanı sıra gayrimenkul danışmanlık hizmeti veren URBANISTA’nın kurucusu mimar Selçuk Avcı’nın sözleriyle bir mimarın dünyası “zaman zaman birbiriyle çarpışan birçok dünyanın uyumundan oluşmaktadır. [Mimar] daima uyum içerisinde hareket etmek istemeyen ustaların çaldığı, bir araya gelmesi düşük bir ihtimal olan enstrüman topluluğunu yöneten bir orkestra şefine benzetilmelidir.” Tam da bu noktada TMB Genel Merkez Binası teknolojiyi, malzemeyi, formu, kullanıcı gereksinimlerini ve kentsel dokuyu doğru noktalarda bir araya getirerek, uzun soluklu yatırımlar için örnek teşkil etmeyi hedefliyor. Kütlesinin yataydaki belirgin hareketiyle dikkat çeken binanın dış kabuğu doğal taştan giydirme cephe ile kaplanmış. Yapının taş cephesinin verdiği masif hissi hafifletmek için mimar, düşeyde boşluklar yaratarak, yataydaki hareketi de kırmayı başarmış. Projenin en başarılı yönlerinden birisi de binanın çevresiyle olan entegrasyonu. Kütle kompozisyonu TMB gibi yoğun aktiviteleri olan ve çok sayıda yerel ve uluslararası ziyaretçiyi ağırlayan bir yapının özel ihtiyaçlarına da cevap verecek şekilde farklı fonksiyonları fiziksel kitleyle dışavuruyor. Ayrıca mahremiyetin sokak seviyesinden üst katlara çıkıldıkça dereceli olarak kontrol edilmesini de sağlıyor. Binanın kütle kompozisyonunda, giriş bölümü önündeki geri çekilmeyle kamusal bir peyzaj alanı yaratılarak, caddedeki yeşil tamponun bina çevresinde sarmalanarak kent dokusuna karışmasına yardımcı oluyor. T he Turkish Contractors Association (TCA), focused on the development of construction and building materials sector in Turkey, held an invited design competition in 2010 for its new building in Ankara, the capital of Turkey. The competition was won by Istanbul and London practice Avcı Architects whose proposal highlighted an environmental approach with innovative natural ventilation and air conditioning technologies within the framework of energy efficiency in a functional and structurally expressive architecture. In addition to the innovative building technologies used in the architecture, the design also referenced Turkey’s Byzantine and Ottoman heritage in its spatial solutions while promoting the use of local building materials in a holistic design that incorporated the programmatic and strategic aspects of construction in Turkey. Selçuk Avcı is the principal of Avcı Architects based in London and Istanbul in a practice dedicated to design with an interdisciplinary and environmental approach that also includes furniture design and real estate development. For Avcı an architect’s world “is made up of a symphony of many worlds that at times are in collusion with each other. He should be likened to an orchestral conductor who orchestrates an often-unlikely set of instruments, played by specialists who are not always willing to act in harmony”. The firm’s design for the TCA Headquarters aims to set an example for longterm construction investments in Turkey and regionally by bringing together technology, material, form, user requirements and urban fabric in a direct and visually prominent way as an indication of the Associations ethos and brand. The building located in the southeast of Ankara in Çankaya on the fringes of the city was completed in 2012 in an area of new urban development in a primarily residential district on the major thoroughfare Doğukent Avenue. The building prominently visible on the avenue features a strong application of glass, steel and stone in a horizontal composition where natural stone cladding is an important element of the architecture exemplary of its role in construction in Turkey. Despite its distinctive structurally expressive architecture, the size and scale of the building allows it to be successfully integrated into its residential urban surroundings. TÜRK MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ İÇİN TASARLANAN VE ÇOK ÇEŞİTLİ FONKSİYONLARA HİTAP EDECEK BİR MİMARİ PROGRAMA SAHİP BİNANIN KÜTLE KOMPOZİSYONU FONKSİYONLARIN DIŞARIDAN OKUNMASINA İMKAN SAĞLIYOR. THE DESIGN FULFILLS THE DISTINCTIVE NEEDS OF THE TURKISH CONTRACTORS ASSOCIATION, ARTICULATING DIFFERENT FUNCTIONS AROUND THE COMPOSITION OF THE BUILDING MASS. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 37 Projeler/Projects: Ankara Özel/Private Teras/Terrace Lounge Yönetici Ofisleri/Administration Offices Açık Ofisler/Flexible Offices Konferans Salonu Conference Room Lobi-Sergi/Lobby-Exhibition Kamusal/Public 38 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Giriş katında yer alan sergi alanı, hem şeffaf cepheleri ve merkezi atriumu ile, hem de döşeme ve kotlardaki devamlılığı ile bu kamusal alanın devamını oluşturuyor ve bir üst katta yer alan ve programda, toplantı, konferans, yemek gibi farklı fonksiyonlara ev sahipliği yapacak olan çok amaçlı salon için de fuayenin devamı niteliğini taşıyor. Atrium, katlar arasındaki görsel ilişkiyi ikinci kattaki ofis alanlarına taşırken, daha yukarı çıkıldıkça, üçüncü kattaki yönetim katı ve çatı katındaki ‘lounge’ gibi özel alanların mahremiyetini de gözeterek cam bir çatı ile sonlanıyor. İç mekanda ise zemin ve tavan ahşap kaplama uygulamalarıyla, brüt betonun yarattığı soğukluk hissi başarılı bir şekilde engelleniyor. Yapının ilerideki projeler için örnek teşkil etmesinin bir sebebi de gayrimenkul sektöründeki hakim eğilimin aksine yeşil teknolojinin mimari estetik ile bütünleşebilmesi. Günümüzde prestij binalarının The building houses TCA functions as the center of the Association’s activities and the Turkish construction sector hosting numerous local and international visitors in this important industry for the country. The building fulfills the distinctive needs of the Association, using its architecture to show the capabilities of the sector and its brand while making a statement on the transparency of its activities. The building’s interior is visible from the exterior with increasing degrees of privacy required in the program defined as one moves up the building from ground up. The façade comprises a number of material layers in steel mesh, glass and stone indicative of the identity and establishment character of the construction industry in Turkey. The large entrance and assembly foyer with an atrium on the ground floor creates a public area and helps the green plaza that surrounds the building blend into the urban fabric. Furthermore the exhibition spaces on the ground floor connects the building to the street level and to the public MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 39 Projeler/Projects: Ankara pazarlama araçlarının biri de yeşil bina sertifikaları... LEED Platinum sahibi bu projede ise mimarın var olan teknolojilere ek olarak doğal malzeme, kitle kompozisyonu ve iç mimari tasarımıyla sürdürülebilirliği bütüncül bir anlayışla ele aldığı görülüyor. Binadaki pasif iklimlendirme öğelerinin geleneksel referanslarını Avcı şu sözlerle dile getiriyor: “Osmanlı ve Bizans mimarisi, bize yakın olan ve zaman zaman mimarimizde kullanmaya çaba gösterdiğimiz evrensel kavramları gösterebilen mimarilerden. Ankara’daki TMB binasında, hem gölgeleme, hem de bir mahremiyet hissi yaratmada kullanılan Osmanlı’nın ‘kafes’ine benzer gölgeleme teknikleri kullanılıyor. İşin özeti, güneşin doğrudan ışınlarını binanın yüzeyinden uzakta tutmak. Ayrıca, isteyerek ve bilerek saklandığında hem serinliği, hem de sıcaklığı koruyan kalın taş duvarlarla, kullanılan kitle inşaat da bunun göstergesi. Binanın dış havayla bağlantısı olmadığından, hep daha düşük bir sıcaklıkta olan yer altı Bizans sarnıçları gibi görev yapacak şekilde bir yer altı beton duvarlar labirenti projelendirdik.” Avcı, binadaki taş malzeme kullanım tercihlerini şu sözlerle dile getiriyor: “Yapıda cephe ve iç mekanda öne çıkan ahşap ve taş gibi doğal malzemeler, brüt beton ile dengeli bir bütün oluşturuyor. Kullanılan doğal malzemelerin yerel ve sürdürülebilir üretim tekniklerine sahip tesislerden temin edilmesi ise malzeme seçiminde en belirleyici etkenlerden biri KÜTLESİNİN YATAYDAKİ BELİRGİN HAREKETİYLE DİKKAT ÇEKEN TMB BİNASININ DIŞ KABUĞU KASTAMONU’DAN GELEN ‘RUSTİK YEŞİL’ MERMER GİYDİRME CEPHE İLE KAPLANMIŞ. THE BUILDING THAT HAS A PROMINENT HORIZONTAL MOVEMENT, IS CLAD WITH ‘RUSTIC GREEN’ MARBLE FROM KASTAMONU. Sistem Kesiti/Constructive Section 1 a. Doğal taş cephe kaplaması Kaptaş: Başdere Firuze 30 mm/Kaptaş natural stone façade cladding: Başdere Firuze 30 mm b. Ankraj elemanı/Anchorage c. 50x50 mm çelik profil/50x50 steel bar d. TYVEK su yalıtım örtüsü/TYVEK water insulation coating e. Isı yalıtımı, taş yünü 2x50 mm/Thermal insulation, rock wool 2x50 mm f. 80x100 profillerden anataşıyıcı karkas çerçeve/80x100 loadbearing framework g. Betonarme döşeme/Reinforced concrete flooring 2 a. Gölge kutusu/Shutter box b. Ankraj eleman/Anchorage c. B.A. mantar döşeme/Reinforced concrete flooring domain through this transparent facade that exposes the central atrium and the continuity of the visible floors and elevations. This free flowing idea of space further links together the foyer area and the multi purpose hall that is one of the major elements of the program as it hosts the association’s frequent meetings, conferences and receptions. This atrium, cutting through the mass, reveals the visual relationship between floors in an interior of steel, concrete and glass. In the interior this strong language of structurally expressive reinforced concrete and steel is balanced by the use of timber in the flooring and ceilings panels. Environmental construction One of the reasons that the TCA building is important is the strong investment it makes in the integration of green technology and architectural aesthetics in contrast to the prevailing dynamics of mainstream Turkish real-estate sector investments. Today one of the marketing tools of prestige buildings worldwide is the securing of green building certifications. We see this holistic ecologic design approach in the TCA building with its LEED Platinum certification in the usage of natural construction materials, the composition of the mass, building mechanics and the interior design. Avcı interestingly points to traditional references in the passive climatization features of the design: “We are familiar with Ottoman and Byzantine architectural 40 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 3 a. Doğal taş cephe kaplaması Kaptaş: Başdere Firuze 30 mm/Kaptaş natural stone façade cladding: Başdere Firuze 30 mm b. Ankraj elemanı/Anchorage c. 50x50 mm çelik profil/50x50 steel bar d. TYVEK su yalıtım örtüsü/TYVEK water insulation coating e. Isı yalıtımı, taş yünü 2x50 mm/Thermal insulation, rock wool 2x50 mm f. 80x100 profillerden anataşıyıcı karkas çerçeve/80x100 loadbearing framework g. Betonarme döşeme/Reinforced concrete flooring 4 a. Doğal taş cephe kaplaması Kaptaş: Başdere Firuze 30 mm/Kaptaş natural stone façade cladding: Başdere Firuze 30 mm b. Ankraj elemanı/Anchorage c. 50x50 mm çelik profil/50x50 steel bar d. TYVEK su yalıtım örtüsü/TYVEK water insulation coating e. Isı yalıtımı, taş yünü 2x50 mm/Thermal insulation, rock wool 2x50 mm f. 80x100 profillerden anataşıyıcı karkas çerçeve/80x100 loadbearing framework g. Betonarme döşeme/Reinforced concrete flooring 5 a. Gölge kutusu/Shutter box b. Ankraj eleman/Anchorage oldu. Binada esas olarak üç çeşit taş kullanıldı. Bunlardan biri, kuzey ve kuzeybatı cephelerinde boşluklu panel sistemi şeklinde uygulanan ve Kastamonu’dan gelen ‘rustik yeşil’ mermer. Beton kütleye galvanize çelik akslarla eklemlenen taş panellerin araları yağmur sularının cephe boyunca süzülmesine elverişli şekilde açık bırakıldı. Bu hassas açıklık cepheye keskin detaylar kazandırdı. Cephede kullanılan taşın ‘ham’ bitişi ise, taşın fosilsi alt katmanlarını da ortaya çıkarıp organik bir his yaratarak, panelleme sistemi, cam ve metal bileşenlerin rafine ve keskin bitişlerine kontrast sağlıyor. Bunun dışında Kayseri’den gelen bazalt dış mekan zemininde patine bitişli kullanılırken, iç mekan zemininde Afyon’dan temin edilen cilalı ‘tundra grey’ mermer kullanıldı.” TMB Binası, pasif ısıtma ve soğutma teknikleri açısından Türkiye’de ilk kez kullanılan sistemleri bünyesinde barındırıyor. Ankara’daki tipik karasal iklim koşullarının en belirgin göstergesi olan gündüz ile gece arasındaki characteristics as they demonstrate to us universal architectural concepts which we endeavor to use from time to time in our designs. In the TCA building, we used a similar shading technique to that of the ‘cage’ system of the Ottomans to create a sense of privacy. The screened façade blocks the direct exposure of sun from the surface of the building. Additionally thick stonewalls that store both coolness and heat are used in the construction of the mass. Also, an underground concrete system of walls as a labyrinth was projected to serve as Byzantine cisterns that are always at a lower temperature from the surface due to their separation from the outside air.” Avcı further comments on the usage of stone in the building referring to its material and aesthetic properties: “Natural materials such as wood and stone that are primarily used on the facades and in the interiors form a balanced whole with the exposed concrete. One of the most decisive parameters in the choice of material was the ability to source them from MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 41 Projeler/Projects: Ankara Fotoğraf-Photo: Fethi Mağara sıcaklık farkını kullanarak ısıtma ve soğutmadaki enerji sarfiyatını minimize etmek üzere, bodrum katlardaki otoparkların altına bir betonarme labirent tasarlanmış. Yazın gece boyunca dış ortamdaki soğuk hava bacalardan geçerek bu labirenti kat ederken, yoğun beton kütlenin soğumasına ve adeta bir batarya gibi bu soğukluğu hapsetmesine yardımcı oluyor. Gündüz ise dışarıdaki sıcak hava bu bataryadan geçiriliyor, soğuk beton kütle sayesinde sıcaklığını bırakıyor. Esnek bir planla oluşturulmuş ofis birimlerine ulaşan bu hava, yine betonarme döşemeler içerisine yerleştirilen borulardan geçirilerek soğuk kirişlere (chilled beam) ulaşıp, mekana bırakılıyor. Labirent, yer altında olmasının etkisiyle, bölgenin senelik sıcaklık ortalamasına sahip. Bu sayede kış aylarında gündüz dış ortamdaki hava labirenti kat ettiğinde bu kez ısınarak klima santrallerine ulaşıyor. Bina şeffaf bir kabuğa sahip olmakla birlikte, güneşin yönlenimi ve açılarına göre mevsimsel olarak ve enerji modellemeleri ile test edilerek tasarlanan bir ikinci katman vazifesi gören metal ızgara (mesh) ile 42 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 local facilities with sustainable production techniques. Mainly three types of stone were used in the building. One of them, ‘rustic green’ marble from Kastamonu, applied in the northern and northwestern facade panel systems. Galvanized steel axles applied the stone panels to the concrete mass, and the spaces between these panels were regulated for draining rainwater. This critical void also provided sharp details to the facade. The unprocessed finish of the stone on the facade contrasts with the sharp finishes of the paneling system, glass and metal components by uncovering the lower layers and creating an organic feel. In addition to these stones, ‘basalt’ from Kayseri was used in the outdoor floor with a patina finish and polished ‘tundra gray’ stone from Afyon region was used in the interiors.” The most distinctive aspect of this project is undoubtedly the innovative passive heating and cooling techniques used for the first time in Turkey in the TCA building. Using the large temperature difference between day and night that is the typical of climate conditions in Ankara in the central Anatolian plateau the architect managed to minimize the energy consumption by designing a system of reinforced concrete walls as a labyrinth under the parking lot on the basement floors. The cold air outside is transferred to the dense concrete mass of the labyrinth that stores the cool air before passing it to a system of pipes. In contrast in daytime the heat is transported back through the labyrinth decreasing in temperature through the cool concrete mass. The 1 2 3 1-2-3 Kesit/Section LEED PLATINUM SERTİFİKALI BİNADA YARATICI SÜRDÜRÜLEBİLİR TEKNOLOJİLER TASARIMIN KENDİSİYLE BÜTÜNCÜL BİR ŞEKİLDE ELE ALINMIŞ. CREATIVE ENERGY EFFICIENT TECHNOLOGIES AND ARCHITECTURAL AESTHETICS DEVELOPED TOGETHER WITH A HOLISTIC DESIGN APPROACH ARE FOUND IN THIS LEED PLATINUM CERTIFICATED BUILDING. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 43 Projeler/Projects: Ankara Vaziyet Planı/Site Plan Zemin Kat Planı/Ground Floor Plan Ofis Katı/Office Floor Teras Katı/Terrace Floor YAPIDAKİ İKLİMLENDİRME KONTROLÜ İÇİN BİNANIN BODRUM KATINDA, BİZANS SARNIÇLARINDAN REFERANS ALAN BİR LABİRENT SİSTEMİ OLUŞTURULMUŞ. IN THE BASEMENT FLOOR A LABYRINTH CLIMATE CONTROL SYSTEM WAS ORGANIZED TO SERVE AS A BYZANTINE CISTERN FOR CLIMATIZATION PURPOSES. 44 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 çevrili. Bu sayede güneşten kaynaklı ısı kazanımı minimize edilmiş ve binanın soğutma enerjisi ihtiyacı da minimumda tutulmuş. Merkezi atrium, cam çatısı sayesinde, ısınan havanın yükselmesi prensibiyle bir baca etkisi yaratıyor ve en tepede yer alan otomatik kontrollü menfezler ile bir doğal havalandırma sağlıyor. Geri dönüş havası her daim ısı geri kazanım cihazlarından geçirilerek enerjinin yine en etkin şekilde geri dönüşümü sağlanıyor. Çatı katındaki ‘lounge’ alanının manzaraya hakim terası, pergolalar ile gölgelendirilerek konforlu bir alan tasarlanmış. Çatıda ise sıcak su boruları ve fotovoltaik paneller yer alıyor. Tüm bunların yanı sıra binada kullanılan led aydınlatmalar, az su tüketen vitrifiye elemanları, yağmur suyunun depolanması ile gri su kullanımı gibi ekolojik elemanlar teşvik edilerek tüm giderler kısıtlanmış. Peyzaj için de az su tüketen, endemik bitkiler tercih edilmiş ve bütünsel bir tasarım elde edilmiş. Avcı Architects, TMB Genel Merkezi tasarımında malzeme kullanımı, fonksiyon ile kitleyi bütünleştirmesi ve enerji etkin tasarımdaki totaliter yaklaşımı ile işlevsellik ve mekansal estetiği aynı fiziksel ortamda sunmayı başarıyor. Mimar/ArchItect: Avcı Architects Yer/LocatIon: Ankara, Türkiye/Ankara, Turkey Yıl/Year: 2013 Program/Programme: Ofıs, çok amaçlı salon, lobi, teras/Office, multi purpose hall, lobby, terrace Malzeme/MaterIals: Rustik yeşil mermer, bazalt, tundra grey mermer, ahşap, metal, beton/ Rustic green marble, basalt, tundra gray marble, wood, metal, concrete Alan/Area: 6.900 m² Tasarım Ekibi/Desıgn Team: Selçuk Avcı, Burak Ünder, Büşra Al, Tayfun Aksoy, Begüm Tırpancı, Ufuk Berberoğlu, Cem Fırat Bayır, Berkin Lale, Berkan Çelik, Atılım Yılmaz İklimlendirme Şeması/Climatization Diagram a- Dış ortamdaki havayı labirente ileten baca/Fresh air intake into labyrinth b- Gölge sağlamak için metal ızgara ile kaplanan cephe/Optimized façade with mesh cladding to provide additional shading c- Soğuk kiriş/Exposed chilled beam d- Sıcak hava borusu/Evacuated tube, Fotovoltaik panel/Solar thermal panel e- Soğutulmuş kirişlerle birlikte boşluklu tabliye döşemesinden hava iletimi/Air supply via hollow hole slab with chilled beam terminals f - Düşük ısıda sıcak su sağlayan kazan/Top-up boiler, Products high grade LTHW for perimeter heating g- Hava Ünitesi/Air Handling Unit Labirentten geçen havanın bina içine iletilmesi/Labyrinth recovered air supply into the building circulation of air that reaches the flexible office spaces is transported via pipes embedded within the reinforced concrete floor slabs. When the air reaches the chilled beams it is released to the space. Because the labyrinth is placed underground it maintains less deviations in temperature maintaining the annual average temperature typical of the region. Further environmental design considerations can be seen in the façade. Although the building has a transparent shell, it is covered with a steel mesh that acts like a second shell. It was designed by testing the results of the seasonal solar orientation and energy models. The buildings structurally expressive system of reinforced concrete and steel is used to create large spaces to accommodate the flow of air. The central atrium with its transparent roof provides natural ventilation with the automatic port controllers on top by the principle of regulating the uptake of air resulting from the chimney effect. Any loss of energy is minimized by the circulation of air through these types of heat recycling devices. In this way, solar heat and the energy needed for cooling is minimized. Further environmental systems includes pergolas that create a comfortable and usable exterior space on the upper levels shading the terrace of the rooftop lounge, a roof that houses additional mechanical systems for the heating and cooling of the building including hot water pipes and photovoltaic panels, energy saving LEDs, waterefficient sanitary elements, storage of rainwater/gray water and regional plants used for the landscaping as they consume less water. Overall, with its TCA Headquarters Building, Avcı Architects brings together many complex elements with an organized functionality, spatial aesthetics and structurally expressive architectonics weaved elegantly together in the same physical environment. Through the merger of structure, material, the integration of the building system with the building mass and the holistic approach to energy efficient design, they are able to set a high standard for construction in Turkey for the sector and building in general. d c b e a g f MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 45 Projeler/Projects: Alhandra Matos GAMEIRO ArquItectos tarafından tasarlanan, Portekiz, Alhandra’daki Cenaze Evleri binası, çevresine hakim konumu, minimalist kütlesi ve beyaz mermerden yüzeyleri ile mimarinin ruhani boyutu üzerine düşünme fırsatı veriyor. Fotoğraf-Photo: FG+SG Yazı-Text: Zehra Betül Atasoy 46 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Spiritual monumentality The Mortuary Houses in Alhandra-Portugal designed by Matos Gameiro Arquitectos explores architecture’s spiritual dimension with a minimal design using the natural textures of white marble slabs. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 47 Projeler/Projects: Alhandra CENAZE EVLERİ, BİR TEPEDE YER ALAN KİLİSE VE ONU ÇEVRELEYEN MEZARLIĞIN BULUNDUĞU ALANDAKİ DÜZENSİZ GEOMETRİYE SAHİP MEYDANA BAKIYOR. THE MORTUARY HOUSES ARE ORIENTED TOWARD AN EXISTING DEVELOPED SQUARE THAT IS SURROUNDED BY THE CHURCH AND THE CEMETERY. 48 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 T asarım ekibinin yürütücüsü Mimar Pedro Matos Gameiro, Cenaze Evleri projesinin yer aldığı Portekiz’in başkenti Lizbon’a 6 kilometre mesafedeki Alhandra’da bulunan alanı şu sözlerle anlatıyor: “Lizbon ve Vila Franca de Xira arasındaki en göze çarpan yerde, bir kilise ve mezarlık tarafından çevrelenmiş Alhandra tepesi yer alır. Çevresine hakim bu alan, İber Yarımadası’nın en uzun nehri Tejo’nun üzerinde bir teras gibi yükselir. Tepedeki kilisenin önünde tanımlı olmayan bir meydan görürüz.” Alhandra, Vila Franca de Xira sınırları içerisinde yer alan küçük bir belde. Antik çağlardaki tapınak yapılarının kentin en yüce noktasında yer alması gibi, Alhandra’nın yüksek bir noktasına konuşlanmış kilise de beldenin insan ölçeğine yakın kentsel dokusunda, ölçeğiyle önemli bir referans noktası oluşturuyor. Bahsedilen kilise ise geometrik olarak tanımlı olmayan, organik gelişmiş bir mezarlık alanı tarafından çevreleniyor. Kent merkezinden bu kadar kopuk, çevresindeki tüm alana hakim bir konumdaki bu ruhani yerde nasıl bir tasarım öngörülür? Alanda duyumsanan his ve var olan ölçek ezilmeden, yok edilmeden tersine onlarla bütünleşerek bir yapı nasıl inşa edilir? Cenaze Evleri tasarımı, her ne kadar fonksiyonu var olan dini programın devamı niteliğinde de olsa, bize bu konu çerçevesinde ipuçları veriyor. Vila Franca de Xira Belediye Meclisi tarafından 2004 yılında açılan açık tasarım yarışmasında birincilik alan ve 2008 senesinde yapımı tamamlanan Cenaze Evleri projesi, kilise önündeki meydanı tekrar tanımlamayı, meydanın anlamını güçlendirmeyi hedefliyor; bunları T he architecture of funerary buildings has become a new and important building type especially in the Mediterranean countries. A number of these new and dramatic buildings located in historical cemeteries have emerged in the past years that show intriguing uses of stone such as Thomas Ghisellini’s Secret Garden, Tavazzano con Villavesco, Lodi, Italy (Natura, November-December, 2013) and Nicoletta Oddera’s proposal for an extension of the cemetery in Gozzano, Novara, Italy, 2009. This project for a new mortuary house by Matos Gameiro Arquitecto is located near the Mediterranean geography in Portugal 6 km. north of Lisbon on the Tejo River. The coordinator of the design team, architect Pedro Matos Gameiro describes Alhandra this way: “In the most remarkable place between Lisboa and Vila Franca de Xira, rises the promontory of Alhandra, hallowed by a church and a cemetery. This place, a terrace over an increasingly larger Tejo river, dominates the surroundings. In front of the church we can find an irregularly shaped square.” Alhandra is a small town located within the boundaries of Vila Franca de Xira. Like the temples of ancient times located at the highest point of a city, Alhandra’s Parish Church of St. John the Baptist is also situated at a promontory point of the city. Because of it’s position the Church is an important visual reference point in the area’s urban fabric that is more at a human scale. This local parish church is surrounded not by a planned geometry but rather an organically developed cemetery zone now surrounded by a residential urban fabric. The challenge for the architects was to conceive of a design respectful of the spirituality of the place that is very detached from the city center and yet in a dominant position in the area. They needed to create a structure that would not destroy the church Vaziyet Planı ve Kesit Site Plan and Section MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 49 Projeler/Projects: Alhandra TÜMÜYLE ESTREMOZ MERMERİYLE KAPLI KÜTLE, MEZARLIKLARIN TEKİL HACİMLERİNE, PLAN ŞEMASI İSE MEZARLIK İÇERİSİNDE OLUŞAN ORGANİK VE GİZLİ YOLLARA REFERANS VERİYOR. THE MASS OF THE BUILDING, CLAD WITH ESTREMOZ MARBLE, REFERS TO THE VOLUMETRIC CHARACTERISTICS OF THE GRAVE STONES, WHILE THE PLAN REFERS TO THE HIDDEN AND ORGANIC PATHS OF THE CEMETERY. 50 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 51 Projeler/Projects: Alhandra 52 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Zemin Kat Planı/Ground Floor Plan gerçekleştirirken de anıtsallığı ve törensel işlevleri göz önünde bulunduruyor. Yapının planı, mezarlıkların içerisinde oluşan gizli ve organik sokaklara, kütlesi ise mezarlıkların ve mezar taşlarının tekil olarak hacimsel özelliklerine referans veriyor. Yapının en önemli özelliklerinden biri de çevresindeki yerel ve tarihi dokuyla uyum içerisinde olması. Tepede yer alan kilisenin anıtsal ölçeği göz önüne alınarak tasarlanan yapı, sade, beyaz ve kesintisiz bir kütle olarak karşımıza çıkıyor. Bu, aynı zamanda mezarlık alanının dokusuyla da ölçek söz konusu olduğunda bir aradalığa işaret ediyor. Bina, kuzeydoğusunda yer alan kilisenin ölçeğiyle yarışmıyor. Böylece tasarım yerel ile modern arasında başarılı bir şekilde denge kuruyor. Tasarımın en göze çarpan özelliklerinden biri binayı düşeyde ve yatayda kaplayan mermer yüzeyler. Binanın betonarme taşıyıcılarının yüzeyleri mermer plakalar ile kaplanarak mezarlık ve cenaze evi arasında bir dil birliği sağlanmış. Projede taş işçiliğinin de önemli bir yer tuttuğunu söylemek mümkün. Oldukça and cemetery’s intimate scale and the general spiritual character of the plot but rather integrate them together a smooth way. The resulting architectural program of the Mortuary Houses is thus envisaged as a continuation of the existing religious functions yet suggesting different solutions for this ensemble of prominent buildings important for the local community. The Mortuary Houses design came about first in the public design competition organized by the Vila Franca de Xira City Council in 2004 with construction completed in 2008. Its principal design strategy seeks to redefine the small square containing the church and cemetery overlooking the town and seaside reinforcing its meanings to provide it with a monumental and ceremonial purpose. The plan of the building is based on the hidden and organic paths between graves while the building mass gives reference to the volumetric characteristics of the cemetery’s many monumental gravesites. One of the most important features of the building is the way it is in harmony with the local and historical texture of its surroundings. Designed considering the monumental scale of the adjacent church on the hill, the building emerges as a plain, white and continuous mass that is also in peaceful coexistence with the texture and the scale of the graveyard on the sloping hillside beyond. The building does not compete with the scale of the church but rather presents a horizontal and massive contrast to its more vertical upward MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 53 Projeler/Projects: Alhandra 54 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 thrust. At the same time the coordinated massing and exterior appearance of the Mortuary House to the Church of St. John the Baptist also secures a balance between the traditional and modern. One of the remarkable features of the design for the Mortuary House is the marble surfaces that covers the building both horizontally and vertically. By cladding reinforced concrete load-bearing elements and brick walls with 20 mm thick, Estremoz marble panels, which is used in this area of Portugal from the ancient times, the designers provided a common architectural language between the cemetery and the funeral house. Additionally, the masonry techniques behind the arrangement of these large stone slabs are an important aspect of the design. The designers provided a sense of movement to the building mass by the application of small asymmetric shifts horizontally and vertically of these large slabs to create an original statement in minimal design. More so this massive and prominent use of marble throughout the building also emphasizes monumentality in the funerary context of the site. The detailed masonry work generates shadows in the small niches and consoled panels that are further emphasized in the play of sunlight and shadow on the surfaces. The building with its high walls resembles a maze but the continuity of the material in the interior spaces efficiently directs visitors in a clear circulation path. The designers organized the space in each chamber via a wooden TAŞ İŞÇİLİĞİNİN OLDUKÇA TİTİZ BİR ŞEKİLDE ELE ALINDIĞI YAPININ İÇ MEKANINDA MERMER VE AHŞAP BİR ARADA KULLANILIYOR. MARBLE AND WOOD ARE USED HARMONIOUSLY IN THE INTERIOR OF THE BUILDING THAT HAS DETAILED STONE MASONRY. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 55 Projeler/Projects: Alhandra büyük mermer plakalar uygulanırken yatayda çok küçük şaşırtmaların yanı sıra düşeyde uygulanan ufak çıkmalar ile bina kütlesi hareketlendirilmiş. Mermer kullanımı ayrıca binadaki anıtsallığa da vurgu yapıyor. Bunun dışında binadaki taş işçiliği ilk bakışta binadaki girinti ve çıkıntıları haber vermezken, ışık ve gölge oyunları ile kendini belli ediyor. Yüksek duvarları ile bina, bir labirenti andırıyor, ancak mekan içerisinde malzemenin sürekliliği kullanıcıyı yönlendirmeyi başarıyor. Tasarımcılar her birimi kendi içlerinde çözümlerken, adeta bir kaldırım niteliğindeki, mekanlar içerisinde süreklilik arz eden ahşap zemin, yatayda ilerleyen ahşap oturma birimleri ve yine iç mekandaki ahşap kapılar ile bu birbirinden farklı çözümlenen birimleri bağlamayı başarmış. Binanın dış kapıları var olan mezarlık giriş kapısının bire bir kopyası yapılarak oluşturulmuş. Bu da hem güvenliği sağlamayı hem de mezarlık ile cenaze evi arasındaki ruhani hissi sürdürmeyi hedeflemiş. Binayı dışarıdan sanki yerin altından çıkmış bir kütle ya da oradaki çok büyük ölçekli bir taş blok olarak algılamak mümkün. Kütlenin sadeliği, kilisenin geleneksel örtü sisteminin aksine teras çatı kullanılması ve boşluksuz dış yüzeylerin sadece beyaz mermer ile kaplanması binanın uzaktan bakıldığında bu hissi yaratmasını mümkün kılmış. Yapının duvarlarının örtüyle birleştiği noktada yarıklar açılıp gün ışığının binaya girişi sağlanmış. Aydınlatmaları da üç bölümden oluşan mermer plakaların en üst bölümüne gizlenerek kütlenin kesintisiz bir bütün olarak algılanmasına ayrıca katkıda bulunuyor. Tasarımdaki aydınlatma ve metal kapı açıklıkları kütleyi hareketlendiren öğeler. Anıtsal bir dini yapı ve onu çevreleyen mezarlık alanı ile aynı meydana bakan bu yapı, sanki diğerlerinden hem düşünsel hem de mekansal olarak geri planda kalmak istiyor. Dışarıdan kapalı bir taş blok gibi görünen yapı böylece izleyenlerinde gizem uyandırırken, aynı zamanda alanın dokusu içerisinde kendine de yer buluyor. continuous surface that becomes flooring, a longitudinal wooden bench and the wooden doors. The other prominent element outside of the marble is the Mortuary House’s exterior iron doors that are the exact copies of the existing historical cemetery gate. The doors sustain the spiritual feeling of the cemetery and insure a sense of continuity with the past. The building allows us to imagine it as a mass extracted from the ground as an existing enormous stone block. The white marble plain mass, its flat roof in contrast to the church’s traditional roof, its void-free sheer outer facade all work together to generate that feeling. Small variations created in this spare geometry created by sunlight visible in slits at the points of junction between the walls and the roof provides highlights in this lean assembly. Hidden lighting elements in the upper part of the marble slabs, consisting of 3 sections, also contribute to the perception of the mass as a whole. These few lightning elements and the iron doors are the only components that give motion to the marble mass. Overlooking the square, embracing the adjacent monumental religious building and surrounding cemetery, the Mortuary House seems to stay in the background both intellectually and spatially yet is a prominent modern object in the traditional fabric of the prominent hill top in Alhandra. Resembling a natural stone block, the design creates mystery and at the same time finds a place for itself in the physical and natural environment that surrounds it. Mimar / ArchItect: Matos Gameiro Arquitectos Yer / LocatIon: Alhandra, Portekiz/Alhandra, Portugal Yıl / Year: 2008 Program / Programme: Cenaze töreni odaları/Funeral ceremony halls Malzeme / MaterIals: Estremoz mermeri, ahşap/Estremoz marble, wood Alan / Area: 250 m² Tasarım Ekibi / DesIgn Team: Pedro Matos Gameiro (koordinatör/coordinator), Carlos Crespo, Gonçalo Pinheiro, João Maria Trindade, José Maria Cumbre A Kesiti/Section A Taş Yerleşimi/Stone Layout 56 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Sistem Kesiti Constructive Section 1- Su geçirmez perde Waterproofing Screen 2- Taş levha (200 mm kalınlığında)/Stone Plate (200 mm thick) 3- Çimento harçlı sıva Cement Render 4- Tuğla duvar Brick Wall 5- İç yalıtım malzemesi Interior Insulation System 6- Çam ağacı oturma birimi Pine Wood Bench 7- Çam ağacından parke Pine wood parquet 8- Taş yapıştırma harcı, paslanmaz çelik levha Stone glue point, Stainless steel plate 9- Lamba/Lamb 10- Betonarme taşıyıcı Concrete Structure 11- Çimento dolgu harcı Framed cement mortar filling 12- Çatı izolasyonu Roof Insulation MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 57 Projeler/Projects: Katerini 58 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Kusursuz hacimler Tasarımını, AkIs Bogdanos yürütücülüğündeki, Yunanistan tabanlı mimarlık ofisi Arkteam’in üstlendiği, KaterInI’deki aile konutu, yalın mimari formların ustaca ele alındığı bir kompozisyonu sergiliyor. Fotoğraf-Photo: VavdInoudIs DImItrIou POWER OF PURITY A single-family house in Katerini designed by the Thessaloniki, Greece practice Arkteam under the supervısıon of Akis Bogdanos maximizes a simple and direct approach to material and color. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 59 Projeler/Projects: Katerini M odernizm, diğer alanlarda da olduğu gibi, şüphesiz mimarlık için de 20. yüzyıla damgasını vuran en önemli akımlarından biri. Her ne kadar modernizm eleştirileri ve tartışmaları çeşitli çevrelerde hala yoğun bir şekilde sürse de, modernist mimarlık anlayışıyla inşa edilmiş ve kalıcı olmayı başarmış yapı tipolojilerinden birinin konut olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 20. yüzyılın başında tasarım alanında çığır açmış esnek plan şemaları, bezemeden kurtulmuş yalın formlar ve fonksiyonellik vurgusu, aynı zamanda günümüzün konut mimarisi öğeleri arasında da yer alıyor. Akis Bogdanos yürütücülüğünde, arkteam tarafından hayata geçirilen Katerini’deki konut projesi de işte bu anlayışla ele alınan, yalın hacimlerin kompozisyonuna bir örnek teşkil ediyor. 1991 senesinde kurulan ve portfolyosunda oldukça çeşitli projeleri barındıran arkteam, modernist bir mimarın tasarladığı binanın tüm detaylarıyla ilgilenmesi gibi, tasarımlarında fikirden uygulama aşamasının sonuna dek tüm detayların düşünülmesiyle birlikte gelen bütüncül bir tasarım anlayışıyla çalışıyor. 2009 senesinde inşaatı tamamlanan Katerini’deki konut tasarımları da 60 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 W ithout a doubt, modernism was an important design movement that marked 20th century architecture as well as other visual fields. Although the criticism of modernist architecture continues today in various circles, it is fair to say that modernist residential architecture managed to become a lasting approach for contemporary design. The groundbreaking flexible plan schemes, forms without ornamentation and emphasis on functionality emerged at the beginning of the 20th century to change the way people lived. These resilient notions are still with us today in the design of contemporary residential architecture around the world. These design principals can be seen in a recently completed single family house in Katerini, Greece, designed in a modernist style by Greek practice arkteam under the supervision of Akis Bogdanos in an example of contemporary residential architecture using the spare forms of modernism. Established in 1991 with an extensive completed portfolio of diverse works, Thessaloniki, Greece architects arkteam work with a holistic design approach from concept phase to the end of construction, designing buildings with an attention to specific details. arkteam’s residential project for Katerini, completed in 2009, with its choice of materials in detail and overall composition, is characteristic of their work to achieve modernist purity in space and materials for a distinctive residential setting. The house is located on a plot of 800 sqm in the outskirts of the small central Macedonian city of Katerini located near the North Aegean Sea south of Thessaloniki. For the project with its design based on its pure architectural geometry and mass composition, the owners’ brief was to create a living space by pushing the boundaries between interior and exterior, while ensuring YAPININ EN DİKKAT ÇEKEN, TEK KATLI KÜTLESİ HİNDİSTAN’DAN GETİRİLEN SİYAH KAYRAK TAŞIYLA KAPLANMIŞ. THE MORE PROMINENT ONE-STORY VOLUME IS CLAD IN BLACK SLATE FROM INDIA. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 61 Projeler/Projects: Katerini KONUT TASARIMI MALZEME VE RENK OLARAK BİRBİRLERİNDEN AYRIŞAN İKİ HACİMDEN OLUŞSA DA TASARIM İÇİNDE ORTAK MEKANLARLA BÜTÜNLÜK SAĞLANMIŞ. WHILE THE HOUSE CONSISTS OF TWO VOLUMES IN CONTRAST WITH EACH OTHER IN MATERIAL AND COLOR, THE COMMON AREAS SUCCESSFULLY INTEGRATE THE TWO. 62 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 privacy. The seaside location and contemporary lifestyle of the clients were important features of the project. The key idea of the synthesis is the distinct organization of clean lines and volumes with reference to the common area of the swimming pool. All spaces are oriented towards the garden and to the future park that will be created in front of the house. The structure consists of two main volumes: the two story volume that includes the common areas and a single story volume connected to it, distinguished from each other in their usage of material and color. The home has an almost “T” shaped plan scheme with the common areas and living spaces occupying the ground floor while the master bedroom and a small office connected with the living space are located on the upper floor. In addition there is also a basement floor in the larger main volume. These two masses differing from each other in material usage and elevation nonetheless are related with each other through the connecting swimming pool and a common area with wooden floor and seating units. Stone paths and the green lines of the exterior garden frame this common area. One of the most prominent features of the project is the variety of colors, textures and sensory elements in the common area: blue and the feeling of coolness from the pool, warmth from the wood flooring, grey and hardness from the stone pavement and finally the green landscape as part of Mediterranean modern architecture. Furthermore, this material and sensual specificity is carried through into the design character of the two major elements of the house. The white and transparent surfaces of the main volume and the smaller black and solid volume provide contrasts yet successfully coexist together in the overall design. detaylı malzeme seçimi ve kütle kompozisyonu ile diğer konut projeleri arasından sivrilmeyi başarıyor. Yapı, Yunanistan Makedonyası’ndaki ufak ölçekli bir kent olan Katerini’nin banliyösünde 800 metrekarelik bir arazi üzerinde yer alıyor. Mimari geometri ve kütle öğelerinin saf halleriyle kullanıldığı tasarım için proje sahipleri, iç ve dış mekan arasındaki sınırların tasarımda zorlanmasını, iç içe geçmesini, bu gerçekleşirken de bir konut yapısı için en önemli kavramlardan biri olan mahremiyetin sağlanmasını istemişler. Konutun ortak alanındaki yüzme havuzu referans alınarak oluşturulan net çizgiler ve hacimler bu karmaşık organizasyonu yaratan ana noktaları oluşturuyor. Tüm mekanlar bahçeye ve konutun önünde ileride yer alacak olan park alanına doğru yönlendirilmiş. Yapı iki ana kütleden oluşuyor. İki katlı, ortak alanları içerisinde barındıran ana birim ve ona bağlanan ancak aynı zamanda malzeme ve renk kullanımıyla farklılaşan tek katlı diğer kütle. Yaklaşık olarak bir “T” plan organizyonuna sahip konutta, ortak alanlar zemin katta yer alırken, üst katta ebeveyn yatak odası ve yaşam alanına bağlı, küçük bir ofis birimi bulunuyor. Bunun dışında ana birimde bir bodrum katı da yer alıyor. Bir arada görülen MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 63 Projeler/Projects: Katerini YALIN HACİMLERİN USTA BİR KOMPOZİSYONUNDAN OLUŞAN YAPI, BÜTÜNCÜL TASARIMIYLA DİĞER KONUTLAR ARASINDAN SİVRİLİYOR. THE BUILDING WITH ITS SOPHISTICATED COMPOSITION OF ARCHITECTURAL MASSES, EXCELS WITH ITS HOLISTIC DESIGN. 64 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 The pure geometry and clean lines are strengthened by the individual choices of materials and finishes. The more conspicuous one-story volume is dressed in natural slate tiles from India in black in a dramatic use of textured stone cladding. Overall the color palette is limited to this black contrasted with white with intermediate shades of gray as balance. The use of wooden surfaces complements the vocabulary of materials using their natural colors without additional treatment. Additional color is only introduced through “natural” elements such as the water and plants indicative of the location near the Aegean Sea. With the same approach of simplicity and purity, a hard and gray sand stone Pietra Serena found in the traditional buildings of the Tuscany region and quarries from the hills near Fiesole, Italy, is used for flooring. The architect Bogdanos states that for unpretentious elegance and a relaxed family living, white surfaces are combined with oak wood and concrete to achieve harmony. He also emphasizes the importance of the client in the project’s success stating that their “cultured, decisive and positive” clients believed and supported every single element of their design proposal. ancak hem yüksekliği hem de malzemesiyle ayrışan iki kütle, yüzme havuzu ve oturma birimlerinin yerleştirildiği, zemini ahşap malzeme ile döşenmiş bir ortak alan ile birbirlerine bağlanmış. Bu ortak alan da sırasıyla taş ve yeşil bantlarla adeta bir çerçeve içerisine alınmış. Ortak kullanım alanında en çok dikkat çeken noktalardan biri çeşitli renklerin ve hislerin birlikte yer alması. Havuzla gelen mavi renk ve serinlik hissi, ahşapla gelen sıcaklık, taşla gelen sertlik ve gri ve nihayetinde yeşil. Yaşam biriminin beyaz ve şeffaf yüzeyleri ile alt kotta yer alan kütlenin, tersine siyah ve çok boşluklu olmayan yapısı, tekil olarak bakıldığında önemli bir zıtlığa işaret ederken, tasarım dahilinde böyle bir zıtlığın başarılı bir şekilde birlikte var olabileceğini gösteriyor. Net çizgileri ve kusursuz hacimleriyle dikkat MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 65 Projeler/Projects: Katerini çeken tasarımda bu yalın geometri, malzeme ve yapının bitişlerindeki tasarım kararlarıyla desteklenmiş. Konutun en göze çarpan, tek katlı hacmi, Hindistan’dan getirilen siyah, doğal kayrak taşı ile kaplanmış. Tasarımdaki renk skalası siyah, beyaz ve grinin tonlarından ibaret. Ahşap yüzeyler, herhangi bir işlemden geçmemiş, doğal renklerini koruyan malzemeleri tamamlayan nitelikte. Konut ve çevresindeki ‘renk’ öğesi, su ve bitki öğeleri gibi doğanın içerisinden elemanlarla elde edilmiş. Aynı yalınlık anlayışıyla, yer kaplaması için İtalya-Fiesole yakınlarındaki tepeden çıkarılan, genellikle Toskana bölgesinde yer alan kentlerdeki yapılarda kullanımını gördüğümüz, sert ve gri bir taş olan Pietra Serena tercih edilmiş. Mimar Bogdanos, doğal bir zerafet ve rahat bir aile ortamı için, beyaz yüzeylerin meşeden elde edilmiş ahşap ve beton ile tamamlandığını dile getiriyor. Mimar aynı zamanda işverenin de önemini vurguluyor ve ‘kültürlü, kararlı ve pozitif’ olarak tanımladığı müşterilerinin kendilerine inandıklarını ve süreç boyunca kendilerini desteklediklerini belirtiyor. Bogdanos öncülüğünde gerçekleştirilen Katerini’deki konut projesi, taşıyıcı-taşınan ilişkisini zorlayarak değil, sade hacim ve geometriyi doğru noktalarda, doğru malzemeler ile birleştirerek, izleyenlerini “mimarinin iddiası” üzerine düşünmeye sevk ediyor. Mimar aynı zamanda binanın karakterinin ve iyi bir yaşam alanı yaratmanın yalınlıkla da doğru orantılı olabileceğini kanıtlıyor. Zemin Kat Planı/Ground Floor Plan NET ÇİZGİLERİ VE KUSURSUZ HACİMLERİYLE DİKKAT ÇEKEN TASARIMDA, MALZEME VE YAPININ BİTİŞLERİNDEKİ TASARIM KARARLARI YALIN FORMLARI VURGULUYOR. THE CLEAN LINES AND PURE GEOMETRY ARE STRENGTHENED BY THE INDIVIDUAL CHOICES OF MATERIALS AND FINISHES. This small but distinctive residential project in Katerini, Greece gives us a chance to think about “architecture’s power” by combining simple volumes and geometry with specific material properties while not over emphasizing the structural relationship of the architecture. Overall the architect’s sought to achieve character in their building by creating comfortable living spaces in a geometry and massing defined by clean lines and perfect volumes. Mimar/ArchItect: arkteam Yer/LocatIon: Katerini, Yunanistan/Katerini, Greece Yıl/Year: 2009 Program/Programme: Aile konutu/Single family house Malzeme/MaterIals: Kayrak taşı, Pietra Serena, ahşap, beton/ Slate, Pietra Serena, wood, concrete Alan/Area: 1.250 m² Tasarım EKİBİ/DesIgn TEAM: Akis Bogdanos koordinatörlüğünde arkteam/arkteam, senior architect: Akis Bogdanos 66 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Birinci Kat Planı/First Floor Plan B-B Kesiti/B-B Section Güneybatı Cephe Görünüşü/Southwest Elevation MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 67 Projeler/Projects: Kagoşima/Kagoshima Taş ekolojileri MİMAR ASEI SUZUKI GÜNEYBATI JAPONYA’DA ÇEVREYE DUYARLI SHIRASU EVİ’NİN TASARIMINI VOLKANİK TAŞ VE TOPRAKTAN TUĞLALARLA GERÇEKLEŞTİRDİ. Fotoğraf-Photo: DaIcI Ano Yazı-Text: Gökhan Karakuş i nşaatta verimli taş kullanımı teknik ve bilimsel bilgiden bir arada yararlanmayı gerektirir. Farklı taş türleri zamanla farklı reaksiyonlar gösterir; bu da taş blokların, yapı birimlerinin, dolayısıyla da yapının dayanıklılığını etkiler. Yapı malzemesi olarak taşın yakın çevresiyle (bina) ve makro çevreyle (yerel iklim ve atmosfer koşulları) olan karmaşık etkileşimlerini anlamak için projede kullanılan taşın yoğunluk/sertlik, ısı geçirgenliği ve nem aktarımı gibi özelliklerini anlamak gerekir. Bu özellikler anlaşıldığında, tasarım sürecini yapının koşullarına duyarlı bir mimariye doğru geliştirmek mümkün olur, ileri mimarlık için gerekli potansiyel oluşur. Japon mimarlık firması Aray, Japonya’nın en Güney adası Kagoşima’da bulunan ev tasarımında bu düşünce sürecini izliyor. Bölgenin coğrafyası Japonya’nın tipik sismik ve volkanik özelliklerini taşıyor. Bu volkanik hareketlerin sonucu olarak Kagoşima’nın jeolojisi volkanik toprak katmanları ile Shirasu adı verilen bir taşı içeriyor. Bu taş ve kum katmanları Aray’ın 2013’de tamamlanan Shirasu ev projesindeki mimari stratejilerine ilham ve malzeme kaynağı olmuş. Mimar Asei Suzuki evin duvarları için volkanik küllü toprak ve kaya kristallerini çimento ile karıştırarak özel bir tuğlayı yerel olarak ürettirmiş. Evin çift duvarlı yapısının hem iç, hem de dış katmanlarında kullanılan bu tuğlalar projenin ana tasarım özelliğini oluşturuyor. Yapının yüzeyleri boyunca yatay bantlar halinde kullanılan bu dikdörtgen tuğlalar evin estetik etkisini arttırırken, ekolojik performansa da önemli katkıda bulunuyor. 68 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Masonry ecologies Architect Asei Suzuki uses bricks made of volcanic stone and soil to generate the design for the environmentally sensitive Shirasu House in southwest Japan. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 69 Projeler/Projects: Kagoşima/Kagoshima ARAY ARCHITECTURE TASARIMI BİNADA YÖREYE ÖZGÜ VOLKANİK KÜL VE ÇİMENTO BİRLEŞİMİ İLE OLUŞTURULAN SHIRASU BLOKLARI KULLANILMIŞ. SHIRASU BLOCKS, PRODUCED BY COMBINING THE REGIONAL VOLCANIC ASH AND CEMENT ARE USED IN THE BUILDING DESIGNED BY ARAY ARCHITECTURE. Shirasu Evi, Asei Suzuki tarafından 2009’da kurulan Aray Mimarlık’ın tamamlanan ilk ev projesi. Suzuki kendi mimarlık firmasını kurmadan önce Tokyo merkezli Hiroshi Nakamura & NAP şirketinin tasarım direktörü olarak cam-tuğla bir cephe ardında ağaçlıklı bir avlu ve sanat galerisini kapsayan ve alan ve ışığı vurgulayan benzer bir ekolojik ev projesinde çalışmış. Kagoşima bölgesinde yer alan iki katlı Shirasu Evi, altı kişilik bir aile için tasarlanmış. Müşteri ısıtma ve soğutma için çevre dostu pasif doğal sistemlerin kullanıldığı enerji verimli bir iç ortam talebiyle gelince, çözüm volkanik Shirasu toprağı, taş ve çimentodan oluşan tuğlaların üretiminde 70 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 T he efficient use of stone in construction requires a combination of technical and scientific knowledge. Different types of stones exhibit a range of reactions over time that affects the durability of the stone blocks and building units and hence the building. To understand the complex interactions that stone in construction has with it’s near environment (the building) and the macro environment (the local climate and atmospheric conditions) it is necessary to understand the physical properties of the stone used in each project such as its density/hardness, thermal transfer and moisture convection properties. These characteristics, once understood, are able to drive the design process to create architecture that respects the conditions of building and opens up the potential for advanced architecture. Aray Architecture of Japan has pursued this line of thought in their design for a house in Japan’s southernmost island Kagoshima. The geography here is an area of seismic and volcanic activity typical throughout Japan. As a result of this volcanic action over the millennia, the geology of Kagoshima consists of layers of volcanic soil and stone called Shirasu. This layer of stone and sand became the inspiration and material basis for the architecture strategy used by Aray for the Shirasu House project completed in 2013. Specifically architect Asei Suzuki of Aray Architecture formulated a way to locally produce bricks for the walls of the house that were made by combining volcanic ash soil and gemstone rocks with cement. These bricks became the primary design feature of the house visible on both the inner and outer layers of its double wall construction. These rectangular bricks used in horizontal bands across the surfaces of the building provide the house with its aesthetic impact while generating crucial ecologic performance. İKİ KATLI KONUT, DOĞAL MALZEMELER VE PASİF İKLİMLENDİRME ÖĞELERİ İLE BİR ENERJİ-ETKİN TASARIM ÖRNEĞİ. THE TWO-STORY RESIDENCE IS AN EXAMPLE OF ENERGY-EFFICIENT DESIGN USING OF NATURAL MATERIALS AND PASSIVE CLIMATIZATION ELEMENTS. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 71 Projeler/Projects: Kagoşima/Kagoshima bulunmuş. Dışarıda üretilen bu tuğlalar kompozit bir yapı ünitesinde dekoratif ve yalıtımsal özellikleri barındıran bir tür terazzo... Bu tuğlalar içlerinde barındırdıkları taş parçalarının verdiği renk ve dokuyla yapının içinde ve dışında ortak bir yüzey oluşturuyor. Bu estetik ve ekolojik tuğlalar içlerindeki farklı tonlardaki kristallerle yapının yalın geometrisine zengin ve bütünlüklü bir doku kazandırıyor. Estetiğin ötesinde, tuğlalarda kullanılan Shirasu toprağının fiziksel nitelikleri inşaatın temel özelliğini oluşturuyor. Toprağın jeolojik özellikleri onu yangına dayanıklı ve hafif, nem açısından geçirgen ancak ısı izolasyonu yüksek, ideal bir yapı malzemesi haline getiriyor. Kagoşima’nın geleneksel kaldırım malzemesi olan Shirasu toprağı kent dokusunun olduğu kadar, mağaralar ve jeolojik oluşumlarla bölgenin doğal peyzajının da önemli bir parçasını teşkil ediyor. Bu şekilde evi bölgenin peyzaj ve tarihiyle ilişkilendiren Shirasu blokları mimarların ekolojik yaklaşımlı mimarilerinin de bir göstergesi. Bu yaklaşımla ortaya çıkan en belirgin unsur, aralarındaki boşlukla etkili bir ısı ve nem yalıtımı olduğu gibi transferini de sağlayan çift dış duvar. 72 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Vaziyet Planı/Site Plan İÇ VE DIŞ MEKANDA KULLANILAN VOLKANİK TAŞLAR, JAPONYA’YA ÖZGÜ BİR DİZİLİŞ ŞEKLİYLE, HER HANGİ BİR KAPLAMA OLMADAN UYGULANMIŞ. THE VOLCANIC STONES ON THE INTERIOR AND EXTERIOR WALLS ARE LINED UP USING JAPANESE CRAFT TECHNIQUE, WITHOUT ANY CLADDING MATERIAL. Aray Architecture was founded by Asei Suzuki in 2009 with the Shirasu House being the practice’s first completed residential project. Before setting up his own architecture office, Suzuki was the design director for Tokyo practice Hiroshi Nakamura & NAP where he worked on projects including a similar ecological residential home with a tree-filled courtyard behind a glass-brick façade and a large art gallery emphasizing space and light. Located in Kagoshima Prefecture, the two-story Shirasu House was intended to accommodate a family of six with the client requesting an energy-efficient interior environment that utilized eco-friendly passive natural systems of heating and cooling. The solution was found in the production of the Shirasu bricks with volcanic Shirasu soil, stone and cement. Manufactured off site, these bricks are a type of terrazzo incorporating decorative and insulating qualities in a composite building unit. The color and texture of these bricks with their embedded stone pieces served to provide a common surface throughout the exterior and interior of the building. Aesthetic and ecological, these bricks with the embedded pieces of gemstone in different shades give the building’s spare geometry a rich and uniform texture. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 73 Projeler/Projects: Kagoşima/Kagoshima GELENEKSEL JAPON TATAMİ ODASINDA SHIRASU BLOKLARININ DOĞAL DOKUSU İÇ MEKANDA MİMARİ ESTETİK SAĞLIYOR. Zemin Kat Planı/Groud Floor Plan THE NATURAL TEXTURE OF SHIRASU BLOCKS PROVIDE AN ARCHITECTURAL AESTHETIC IN LINE WITH THE TRADITIONAL JAPANESE TATAMI ROOM. 74 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Birinci Kat Planı/First Floor Plan TROPİK BİR İKLİME SAHİP OLAN KAGOŞİMA’DA YER ALAN YAPI ESNEK PLAN ŞEMASIYLA İÇ VE DIŞ MEKANIN SINIRLARINI YOK EDİYOR. THE RESIDENCE BUILT FOR THE TROPICAL CLIMATE OF KAGOSHIMA, HAS A FLEXIBLE PLAN THAT BLURS THE BOUNDARIES BETWEEN INTERIOR AND EXTERIOR. Beyond its aesthetics the key aspect of the construction is the physical qualities of the Shirasu soil used in the bricks. Its geological properties make it an ideal building material, as it is fireproof, lightweight, insulates from heat and cold while allowing humidity to pass through it. Traditionally it has been used throughout the town of Kagoshima as a pavement material making it an important part of the urban sphere. It has been also historically identified with the natural landscape of the area through the many caves and geological formations. The Shirasu blocks in this way connect the house to the landscape and history of the area but are importantly part of the architects’ ecologically oriented architecture. The main feature of this approach consists of double exterior walls with a cavity in between that allows for the efficient transfer and insulation of heat and humidity. In the summer, humidity is drawn into the cavity while in the drier winter months the reverse occurs and humidity moves into the interior. This way the double cavity wall provides insulation from the tropic exterior heat reducing MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 75 Projeler/Projects: Kagoşima/Kagoshima AHŞAP VE METALİN KULLANILDIĞI MERDİVEN BİRİNCİ KATTAKİ ÇOCUK VE ÇALIŞMA ODALARINA YÖNLENDİRİYOR. A TIMBER AND STEEL STAIRCASE LEADS UP TO THE FIRST FLOOR that CONTAINS A CHILDREN’S ROOM AND A STUDY. 76 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Yazları nem bu boşluğa hapsolurken, daha kuru kış aylarında tersi gerçekleşerek nem içeriye geçiyor. Böylece bu çift duvar tropikal sıcaklara karşı yalıtım sağlarken iç mekanda ısı değişikliklerini asgariye indiriyor. Shirasu tuğlalarından örülen açılı çift duvarlar tüm yapıyı dolaşırken düzendeki tek kesinti ikinci kat penceresi ve terasta gerçekleşiyor. Burada tuğlalar dış manzaranın görülebilmesi ve kışları yapıya güneş ışığı sağlamak, yazları da gölge oluşturmak üzere aralıklı olarak düzenleniyor. Bu duvarların açılı şekli ve yapının güneye yönelmesi iç iklim ve izolasyonu optimize etmek için verilmiş stratejik kararların sonucu... Bu seçimler, evin mimari formunu belirlerken ekolojik tasarıma da destek veriyor. Mimarideki diğer ekolojik tercihler arasında sıcak havayı yukarı, ana mekan boşluğundan dışarı çeken evin konik şekli ve yine termal izolasyon sağlayan çatı bahçesi var. Bütün bu ekolojik ayrıntılara rağmen, yapının dikkat çekici estetik karakteri inşaatta kullanılan duvar örme sisteminin ana elemanı olan Shirasu tuğlalarındaki volkanik taşın yalın ve geometrik kullanımından geliyor. Tuğlaları oluştururken ve onları eğimli duvarlarda harç ve çubuklarla birbirine bağlarken kullanılan duvar örme teknikleriyle sürekli bir yüzey oluşturmak mimarın yapıya karakterini vermekte kullandıkları ana strateji. Tuğlaların ekolojik tasarım doğrultusunda uygulanmasının sağladığı ek etki, ekolojinin mimarlığın kabul edilmiş ve neredeyse görünmez bir parçası olduğu günümüzde, Shirasu Evi’ne mimari değerini kazandırıyor. YEREL ÜRETİCİ ‘STONEWORKS’ TARAFINDAN ÜRETİLEN SHIRASU BLOKLARI, ÇİMENTO VE SAKURAJIMA YANARDAĞI’NDAN ELDE EDİLEN VOLKANİK SHIRASU TAŞININ KARIŞTIRILMASIYLA OLUŞTURULUYOR. SHIRASU BLOCKS ARE PRODUCED BY THE LOCAL MANUFACTURER ‘STONEWORKS’, WHO MIXED VOLCANIC STONE OBTAINED FROM THE SAKURAJIMA VOLCANO WITH CEMENT. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 77 Projeler/Projects: Kagoşima/Kagoshima HEM ÇEVRESİNE UYUM HEM DE İÇ MEKANI ÇEVRELEMEK İÇİN YAPI KONTÜRÜ AÇILANDIRILARAK TASARLANMIŞ. THE BUILDING’S CONTOURS ARE TILTED TO FIT THE SURROUNDING ENVIRONMENT AND TO ENCLOSE THE INTERIOR. Roof garden/Teras bahçe Studyroom Çalışma odası Parking/Park alanı Kidsroom Çocuk odası Dining Kitchen Yemek odası ve mutfak A-A Kesiti/A-A Section Görünüş/Elevation North/Kuzey 78 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 West/Batı Soutwest/Güneybatı South/Güney East/Doğu 1- Teras katında yalıtım 2- Güneş ışığı kontrolü (Yaz) 3- Güneş ışığı kazanımı (Kış) 4- Havalandırma 5- Dış duvarda ısı birikiminin azaltılması ve yalıtım 6- Yüzeyden salınım (Kış) 7- Nemin soğurulması (Yaz) 8- Termal ortam yıllar içerisinde sürdürülebilir şekilde sabit tutulabilecek. 9- Duvardaki boş katmanın yalıtım etkisi 1 2 3 4 5 6 7 8 9 fluctuations in temperature in the interior. The angled double walls of Shirasu bricks extend all around the building with the only gap being a break for an upper floor window and terrace. Here the bricks are arranged with gaps to provide views out and sunlight into the building in the winter months while providing shade in the summer. The angled shape of these walls and the buildings orientation towards the south are key parts of the strategy to optimize insulation and the interior climate. They serve to drive the architectural shape of the house while aiding in the ecological design. Other ecological strategies in the architecture can be seen in the form of the house as a cone, utilizing a chimney effect to pull hot air up and out the main house cavity and a roof garden that also serves to provide thermal insulation. Despite all these ecological details, the overriding aesthetic character of the building is derived from the spare and geometric use of volcanic stone in the Shirasu bricks that are the central element of the masonry system used to construct the building. The masonry techniques used to create the bricks and bind them together on the sloped walls with mortar and pins to create a uniform surface for the building design is the key strategy used by the architects to generate the shape of the building. The added impact of the application of these bricks to an ecological design method gives the Shirasu House its architectural importance where ecology is now an accepted and almost invisible part of the architecture. ÇİFT CİDARLI UYGULANAN SHİRASU BLOKLARI, ARALARINDAKİ BOŞLUK SAYESİNDE BİNADA DOĞAL İKLİMLENDİRMEYİ SAĞLIYOR. DOUBLE WALL OF SHIRASU BLOCKS PROVIDES NATURAL CLIMATIZATION BECAUSE OF THE AIR VOIDS IN BETWEEN. Mimar/ArchItect: Aray Architecture Yer/LocatIon: Kagoşima, Japonya Kagoshima, Japan Yıl/Year: 2013 Program/Programme: Aile konutu Single family house Malzeme/MaterIals: Shirasu taşı, ahşap, çelik Shirasu stone, wood, steel Alan/Area: 143 m² Tasarım/DesIgn: Asei Suzuki MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 79 Projeler/Projects: Transoco 80 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Simgesel kütle Lizbon tabanlı mimarlık ofisleri Gonçalo Byrne ArquItectos ve OfIcIna IdeIas em lInha Portekiz’in eski Yahudi YERLEŞİMİ Transoco’da çarpıcı ve simgesel bir kütle tasarımına imza atıyorlar. Fotoğraf-Photo: Fernando Guerra Yazı-Text: Zehra Betül Atasoy Ö düllü Portekizli mimarlar Gonçalo Byrne ve Jose Laranjeira öncülüğünde tasarlanan ‘Isaac Cardoso Yahudi Kültürünü Yorumlama Merkezi’, Portekiz’in bir zamanlar Yahudi yerleşkesi olan, Yahudi filozof ve yazar Isaac Cardoso’nun doğum yeri Transoco’da yer alıyor. Uzun bir süredir birlikte çalışmalara imza atan Byrne ve Laranjeira, geleneksel yapı dokusu içerisinde öngörülen modern yorumları hayata geçiren projeleriyle de biliniyorlar. Surlarla çevrili, Orta Çağ kenti dokusunu koruyan küçük, yoğun yerleşimli bir kasaba olan Transoco’da son dönemlerde geçmişinden gelen zengin Yahudi kültürünün yeniden canlandırılması için çalışmalar yapılıyor. Kasabanın yoğun dokusu içerisinde, harabe halindeki bir binanın yerine inşa edilen yapıda tasarımcılar, köşe geometrisini vurgulayan bir tasarım stratejisi geliştirmişler. Bunu yaparken de Arnavut kaldırım taşlarıyla döşenmiş iki dar sokağın birleştiği noktada, keskin bir açıyla binayı sonlandırarak Yahudi kentsel kültürü bağlamında sembolik bir ürün vermek istemişler. Yapının yer aldığı arazi hemen hemen bir üçgen formunda. Mimarların bu oldukça iddialı keskin formu tercih etmelerinin bir başka sebebi de tasarımlarında mekanı en verimli şekilde kullanmak istemeleri... 2012 senesinde inşaatı tamamlanan yapı dışarıdan, açıklıkların heykelsi bir görünüm oluşturacak şekilde düzenlendiği, oyulmuş bir granit kütle olarak algılanıyor. Bina yüzeyinde yer yer açılan küçük boşluklar iç mekanın daha karmaşık strüktürünün bütüncül olarak dışarıdan algılanmasını engelliyor. Tasarımın en dikkat çekici yönlerinden biri de yerine inşa edildiği harabe halindeki eski binanın kalıntılarına saygılı bir kütle tasarımına sahip olması. Tasarım, eski binanın günümüze ulaşan kalıntılarını yeni bina kütlesi içerisinde eriterek geleneksel bir doku içerisinde modern tasarımın nasıl ele alınabileceğini gösteriyor. Yapının güneybatı ucunda kalan eski bina kalıntısı zemin katta korunurken, bir üst katta yeni tasarım ile birleşiyor. Eski ile yeninin ilişkisinin nasıl kurulabileceği tam bu birleşim noktasında başarılı bir şekilde yanıtlanıyor. Mimarlar ayrıca Orta Çağ’dan itibaren dokusunu korumayı başarmış ‘Beira Interior’ bölgesindeki Yahudi mimarlığı öğelerini tekrar yaratma ve yorumlama yolunu seçtiklerini dile getiriyorlar. Düzenli olmayan, şaşırtmalarla hareket kazandırılan granit taş işçiliği ve şaşırtmalar referans alınarak oluşturulan küçük açıklıklar, iki dar Iconic mass Lisbon-based architectural offices Gonçalo Byrne Arquitectos and Oficina Ideias em Linha design a striking and iconic architectural mass, reawakening the historic Jewish culture of Portugal. T he Isaac Cardoso Center for Interpretation of Jewish Culture is an important project in the re-emergence of Jewish culture in Portugal. Designed collaboratively by the award-winning Portuguese practices from Lisbon, Gonçalo Byrne Arquitectos and Oficina Ideias em linha – Arquitectura e Design led by Jose Laranjeira, the building incorporates a synagogue and an exhibition area on the Jewish history of Portugal as part of the renewal of Jewish life in the region in recent years. The building located in Portugal’s historical Jewish town of Transoco in the province of Beira in the eastern part of the country is noteworthy as the birthplace of Jewish philosopher and writer Isaac Cardoso in the 17th century. Laranjeira and Byrne who have collaborated often are known for their contemporary designs in traditional urban fabrics. This project is an important part of the ongoing urban revitalization effort to re-establish the rich history of Jewish culture in Transoco while preserving the urban fabric of this medieval fortified village. Starting from a MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 81 Projeler/Projects: Transoco PORTEKİZ’İN ESKİ YAHUDİ YERLEŞKESİNDE İNŞA EDİLEN YAHUDİ KÜLTÜR MERKEZİ, ÇARPICI KÜTLESİNİN GELENEKSEL DOKUYLA BİRLEŞMESİYLE BİR KENT İMGESİ OLMAYA ADAY. IN PORTUGAL’S FORMER JEWISH DISTRICT, THE JEWISH CULTURAL CENTER PROVIDES AN URBAN ICON WITH ITS STRIKING MASS IN THE TRADITIONAL URBAN FABRIC. sokağa ve bu sokakların geleneksel mimarisine açılan cepheleri tanımlıyor. Binanın dış cephesindeki taş döşeme ve kaplamaların hepsi yöreden elde edilen granit levhalarla oluşturulmuş. Bu da, rengi ve dokusuyla binanın, surlarla çevrelenmiş kasaba ve tarihi kalenin kentsel ortamıyla bütünleşmesini sağlamış. Taş levha tabaka aynı zamanda binadaki pasif iklimlendirmeye de yardımcı oluyor. Granit taş kaplama kullanımı ayrıca, granitin doğasıyla gelen yansıtma özelliğinden kaynaklı olarak çevresindeki eski binaların, yeni yapının kendi cephesinde tekrar görünebilir olmasını sağlıyor. 82 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 ruined plot in the dense urban environment of the old town, the aim was to re-erect a building that reinforces the corner geometry of the site located in an acute angle on the intersection of two narrow streets to establish a strong symbolic presence of Jewish culture in the area in addition to using the limited space in the most efficient way. The Cardoso Center is dramatically perceived as a carved, large granite block from the exterior where the voids are sculpted on the surface of this large stone monolith. The carved granite mass with its openings crafted with a distinctive stereotomy of wide and narrow bands of stone creates a sheer wall that prevents views to the interior space from the street. One of the most significant features of the building is this highly dramatic architectural mass of stone that is designed based on the existing remnants of a historic medieval building. In this way the design addresses how a modern building can exist in a historic urban fabric by interweaving the remnants of the old building within the mass of the new edifice. At the southwest end of the building, the remains of the historic building are preserved on the ground floor, while the new building rises above it on the upper floor. It is here in this intersection that the design addresses how a relationship between old and new can be successfully established. YAPININ EN DİKKAT ÇEKEN YÖNLERİNDEN BİRİ DE DETAYLI TAŞ İŞÇİLİĞİ. ONE OF THE MOST PROMINENT ASPECTS OF THE BUILDING IS THE DETAILED stereotomy of MASONRY STONEWORK. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 83 Projeler/Projects: Transoco BİNA HARABE HALİNDEKİ BİR YAPININ VAR OLAN KALINTILARI REFERANS ALINARAK İNŞA EDİLMİŞ. THE BUILDING IS DESIGNED BASED AROUND THE EXISTING REMNANTS OF A HISTORIC BUILDING. 84 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 The architects note that their strategy recreated and reinterpreted some of the most expressive features of Jewish architecture still present in the medieval urban fabric of the province of Beira dating up to the Inquisition of the 16th century. The architectural features of this newly emerging historical style of architecture from the Jewish culture that existed in Portugal consists of elements such as a lack of symmetry in the façades of buildings, the absence of an aspect ratio in the openings (doors and windows), building façades built from the inside to the outside, the existence of secret doors between buildings allowing for inner circulation and worship in total secrecy. The presence of stone is important as the irregular granite slab stereotomy and tiny fenestrations define the elevation towards the two confining streets and adjacent traditional building facades. The building with its locally sourced granite’s color and texture is integrated smoothly with the historic castle and urban environment surrounded by walls. The building’s usage of granite cladding with their polished surfaces visually reflects the façades of local buildings on its exterior surface while the materiality of the stone slab layer also provides passive insulation. The application of granite slab cladding on the reinforced concrete frame filled with brick, gives the impression that this entire building is made of a large stone block. İKİ DAR SOKAĞIN BİRLEŞTİĞİ NOKTADA YER ALAN KÜLTÜR MERKEZİ, GELENEKSEL DOKU İÇERİSİNDE MODERN BİR YAPI OLARAK VAR OLABİLMEYİ BAŞARIYOR. THE CULTURAL CENTER PROMINENTLY APPEARS ON THE INTERSECTION OF TWO NARROW STREETS BUT STILL MANAGES TO BE A PART OF THE TRADITIONAL URBAN FABRIC WITH ITS MODERN DESIGN. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 85 Projeler/Projects: Transoco BİNANIN YÜZEYİNDE GRANİT TAŞ KAPLAMALARIN İŞÇİLİĞİ REFERANS ALINARAK FARKLI BOYUTLARDA BOŞLUKLAR AÇILMIŞ. VOIDS OF DIFFERENT SIZES ARE CREATED ON THE BUILDING SURFACES WITH REFERENCE TO THE GRANITE STONE MASONRY WORK. 86 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 BEIRA INTERIOR BÖLGESİNİN YAHUDİ MİMARİSİNE REFERANS VEREN TASARIM, İÇ MEKANIN KOMPLEKS GEOMETRİSİ DIŞARIDAN ALGILANAMAYACAK ŞEKİLDE GERÇEKLEŞTİRİLMİŞ. THE COMPLEX GEOMETRY OF THE INTERIOR based on the archıtectural characterıstıcs of jewısh synagogues IS not vısıble from the exterıor streets. Bina kültür merkezi olarak bir çok fonksiyona ev sahipliği yapıyor. Sergi alanı, Sefarad sinagogu ibadet alanı, kadınlar için ayrı bir birim, projeksiyon odası, lobi, teras ve bir teknik birim bu dar alanda tasarlanmış fonksiyonlar arasında. Betonarme taşıyıcı iskeletin tuğla ile doldurulması ve bunun üzerine granit levhaların uygulanmasıyla binanın tümünün taş bloklardan yapılmış olduğu izlenimi veriliyor. Kocaman bir taş bloğun bir heykeltraş tarafından oyulup boşluklar oluşturulduğu izlenimini veren binanın karakteri aynı zamanda iç mekanda yine ‘oyularak oluşturulmuş’ etkisi yaratan alanlara da yansıtılmış. Ana ibadet mekanı, diğer birimlerden daha yüksek olması ve düşeyde hareket kazandırılmış, tabandan tavana kadar uzanan ahşap kaplama yüzeyleriyle birlikte iç mekan kompozisyonunda farklılık yaratıyor. Burası duvarlardaki yoğun ahşap kaplamanın verdiği sıcaklık, renk ve koku ile farklı bir dokuyu iç mekana taşıyor. İç mekandaki diğer birimlerde ise bu dokunun zemindeki ahşap kaplama ile devam ettirildiği görülüyor. Yapının Sefarad Sinagogu ve aynı zamanda Portekiz’de de bulunan, en iyi korunmuş Orta Çağ sinagoglarından Tomar Sinagogu’nun kutsal alanlarına referans veren ve tüm uzunluğuyla yükselen ana ibadet birimi, iç mekandaki kompleks geometrinin gizlendiği ve kutsal alanın algısını şekillendiren bir örtüyle bitirilmiş. Örtüde açılan 12 boşluk, dış yüzeyde açılan küçük boşluklarla beraber güneş ışığını filtreleyerek iç mekanda aydınlatmayı sağlıyor. Orta Çağ kent kurgusunu koruyan bir kasabada, fonksiyonel bir tasarımı çok mümkün kılmayan bir arazi parçasında yer alan bu keskin granit kütle, kültürel bir simgenin nasıl hayata geçirilebileceğini gösterir nitelikte. Yapı iç mekan kurgusu, dış kütlesi ve taş işçiliğiyle birlikte gelen iddiasıyla bir Orta Çağ şehrinin geleneksel dokusu içinde var olabilirken aynı zamanda sivrilmeyi de başarıyor. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 87 Projeler/Projects: Transoco Zemin Kat Planı/Grond Floor Plan 1- Lobi/Lobby 2- Sefarad sinagogu ibadet alanı Synagoguge Sefradita model room 3- Sergi alanı Exhibition room 4- Projeksiyon odası/Projection room 5- Teras/Terrace 6- Teknik birim/Technical area 7- Kadınlar birimi ve sergi alanı/Women’s room and exhibition room PLAN ŞEMASI, ARAZİNİN NEREDEYSE ÜÇGEN GEOMETRİSİ DOĞRULTUSUNDA TASARLANARAK, KESKİN BİR FORM ELDE EDİLMİŞ. THE PLAN IS based on the trıangular shape of ıts siTE. A Kesiti/Section A 88 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 The design’s character also gives the impression that the interior space is sculpted within this block. In fact the building has a multifunctional architectural program as a cultural center including an exhibition room, Sefradita model synagogue room, a separate unit for women, projection room, lobby, terrace and a technical unit. The main worship area differs from the remaining interior spaces with its height and wood cladding that has an apparent vertical movement from floor to the ceiling. The main worship room is dominated by the texture and the sense of vertical expansion of the wood cladding of the walls, giving it particular natural color and feel. The texture is continued in the interior by the usage of wood on the floor surface. The main worship area gives reference to the sacred spaces of the Sephardic Synagogue type specifically the best-preserved medieval synagogue in Portugal, the Synagogue of Tomar. This space is covered by a roof filtering the sunlight to the interior with its 12 voids where the complex geometry veils and shapes the perception of all sacred space. Here in Laranjeira and Byrne’s important project for Transoco, a well-preserved medieval urban fabric presents the opportunity for a functional design consisting of a sharp angled granite mass transformed into a cultural icon. The building with its intriguing interior spaces, stark exterior mass and stonework works well the traditional built environment yet is very distinct in pointing to a new future for Jewish culture in Portugal. GRANİT TAŞ KAPLAMALARIN DETAYLI BİR ŞEKİLDE ELE ALINARAK OLUŞTURULDUĞU ŞAŞIRTMALAR VE KÜÇÜK BOŞLUKLARLA CEPHE HAREKETLENDİRİLMİŞ. THE BUILDING FAÇADE IS ACTIVATED BY THE INTRICATE STONEWORKS AND THE SERIES OF SMALL VOIDS. Mimar/ArchItect: Gonçalo Byrne Arquitectos, Oficina Ideias em linha Yer/LocatIon: Transoco, Portekiz/Transoco, Portugal Yıl/Year: 2012 Program/Programme: Lobi, Sefarad sinagogu ibadet alanı, sergi alanı, projeksiyon odası, teras, teknik birim, kadınlar birimi ve sergi alanı/Lobby, synagoguge Sefradita model room, exhibition room, projection room, terrace, technical area, women’s room and exhibition room Malzeme/MaterIal: Granit, ahşap/Granite, wood Alan/Area: 500 m² Tasarım Ekibi/DesIgn Team: Gonçalo Byrne, José Laranjeira, Doriana Reino, Ana Abrantes, Tiago Oliveira Taş Yerleşimi/Stone Layout MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 89 Projeler/Projects: Banyoles 90 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Üç ekoloji Barselonalı mimarlık firması MiAS’ın İspanya’nın Banyoles şehrinde restore ettiği meydan ve su kanallarında doğa, tarih ve toplum bir arada değerlendiriliyor. FOTOĞRAF-PHOTO: Adrià Goula Yazı-Text: GÖKHAN KARAKUŞ MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 91 Projeler/Projects: Banyoles K amusal alanlar modern dönemde kentsel doku içinde dramatik bir değişime sahne oldu. Şehirler geliştikçe, ticari ve altyapısal öncelikler kentlerin merkezindeki kamusal alanların kullanım şekillerini değiştirdi. Özellikle merkezi kamusal alanlarda modern kapitalist sistemin -mağaza, reklam ve alışveriş merkezleri gibi- ticari bileşenleri ve otopark ve otoban ağları gibi otomobil merkezli ulaşım inşaatı şehir dokularını teslim aldı. Gelişmiş ülkelerde 20. yüzyılın sonlarında zirveye ulaşan bu değişim, kentin doğal ve tarihi niteliklerinde bozulmaya yol açtı. Öncelikler ticari alanlara kaydıkça, kamusal alanın şekli bu sistemlere uymak üzere planlı ve plansız yollarla farklılaştırıldı. Bugün, 21. yüzyılın başında şehirler pazar odaklı bir küreselleşme sürecinin temel arenalarına dönüşünce, kent hayatının karakteri dünya çapında bir fenomen halini aldı. Bütün bunlara rağmen, mimarlar ve şehir plancılar bu ticarileşmeye karşı gelerek kent yaşamının sosyal ve doğal yönlerini önceliklendirmeye odaklanmaya başlıyorlar. Sosyal alışverişin projenin ana amacını teşkil ettiği, kamusal alanların sosyal etkileşime bağlam oluşturmak üzere dönüştürüldüğü ‘şehrin yeni mimarisi’ne yönelik pek çok proje önerisi görüyoruz. Bu anlamda, mevcut mimari pratikte mimari deneyimin insan faktörünü içeren sosyal unsuru önem kazanıyor. 92 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 ‘’Ecological praxes might be defined as a search to identify in each partial locus of existence the potential vectors of subjectification and singularization.’’ FélIx GuattarI, The Three Ecologies Three ecologies Nature, history and society are weaved together in a series of restored squares and water canals for the city of Banyoles in Spain by Barcelona architecture practice MiAS. P Mimari deneyime odaklanmanın bir sonucu da insanın doğayla ilişkisine dair farkındalığın yükselmesi oldu. İnsan varoluşunun temellerindeki ciddi meseleler mimarları mimarinin daha geniş ekolojik rolü konusunda düşünmeye sevk etti. Bu ekolojik perspektif, teknikten felsefi yaklaşıma, binaların kaynak kullanımı konusunda verimliliğini arttırmak üzere çevresel ‘mühendislik’ çalışmalarından insan ekolojisi ya da ‘ekosofi’ olarak tanımlanabilecek daha geniş felsefi meselelere kadar uzanıyor. Bu ekolojik diskurun bir parçası olarak mimari, kırsaldan kentsel bağlama pek çok seviyede ekosistemlerle ilgilenmeye başladı. Mimari, kırsal alanlardan kentsel mekanlara kadar doğa ve çevreyle giderek daha aktif ilişki kurmakta. Josep Miàs Gifre yönetimindeki Barselonalı mimarlık firması MiAS Arquitectes’in Kuzey Katalonya’daki Banyoles kentinde gerçekleştirdikleri bir dizi meydan projesini anlamak, ancak bu perspektifle mümkün. 2000 yılında kurulan MiAS o zamandan bu yana el işçiliği ve ayrıntılara gösterdikleri özenle dikkat çeken dış mekan ve meydan tasarımlarıyla kamusal alanlara odaklanıyorlar. 2007’de gerçekleştirdikleri Barselona Pazarı bu yaklaşıma iyi bir örnek. Firmanın Banyoles şehrinin tarihi merkezi için gerçekleştirdiği bir dizi meydan projesinin temelleri, 1998’de proje önerilerinin ilgili yarışmayı kazanmasıyla atılmış. MiAS bu kamusal alanların taş yüzeyleri üzerinde çalışarak, bu yüzeyleri bir dizi restore ublic space in urban areas has changed dramatically in the modern period. As cities have grown, commercial and infrastructural priorities have taken over the use of public spaces filling up the centers of our cities. In central urban areas particularly the products of the modern capitalist system in its commercial components such as shops, advertising and shopping centers along with the attendant automobile centered transportation elements such as parking areas and extensive road networks have taken over the fabric of cities. This transformation that had its peak in the late 20th century in the developed world has resulted in the degradation of the natural and historic features of the city. As priorities have shifted to the commercial realm, the shape of public space has been adjusted to accommodate these systems in planned and unplanned ways. The character of urban life today in the early 21st century has in fact become a worldwide phenomenon as cities have become the key arenas of a primarily market driven globalization process. Increasingly though architects and urban planners are starting to critically focus on prioritizing the social and natural aspects of urban life as a counterpoint to this commercialism. There have been many proposals for the transformation of public spaces into a context for social interaction where social exchange becomes the main purpose of a project for a “new architecture of the city”. The social element in the human factors of the experience of architecture has in this way become important for current architectural practice. This focus on the experience of architecture has also had another effect - raising the awareness of man’s relationship to nature. Serious issues in the fundamentals of human existence have moved architects to think about the larger ecological role of architecture. This ecological view ranges from the technical to the philosophical, from the environmental “engineering” of buildings to be efficient in the use of resources to broader philosophical issues that can be described as human ecology or ecosophy. As a part of this ecological discourse, architecture has started to engage ecosystems MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 93 Projeler/Projects: Banyoles edilmiş modern-öncesi sulama kanalı ile entegre etme stratejisi üzerinde ilerlemiş. Amaçları şehre taze su akışını şehir halkının günlük yaşamına dahil olacak şekilde getirmek olan mimarlar, Banyoles’teki meydanlar ağını bu su elemanlarını çocukların oyun oynayabileceği, kentlilerin dinlenip doğal bir ortamı deneyimleyebilecekleri günlük şehir hayatının bir parçası olarak planlamışlar. Travertenin bir dizi tesselasyon ile kesip hizalanmasıyla kaldırımda oluşturulan yarıklar su kanallarını zemine bağlıyor. İleri taş kesim ve döşeme tekniklerinin taş tasarımına sağladığı olanaklar sayesinde gelişen taş işçiliği ve oymacılığı, bu alanlara hem kentin tarihi dokusuna uyumlu, hem de çağdaş bir karakter kazandırıyor. Kuzeydoğu Katalonya’nın Girona bölgesinde 17.309 nüfuslu bir kent olan Banyoles, 1992 Barselona Olimpiyatları’nda kürek yarışlarının gerçekleştirildiği tektonik Banyoles Gölü’nün kıyısında yer alıyor. Şehrin Romanesk Orta Çağ tarihi merkezi, modern dönemde dar sokaklara ve bozuk kaldırımlara sıkışan araç ve yaya trafiğiyle oldukça kötü duruma gelmiş, gölden gelen ve eskiden bahçeleri sulamak için kullanılan su kanalları şehrin kanalizasyon sistemine karışmış. Şehir merkezindeki kaldırımlara araçlar rastgele park etmeye başlamış. MiAS buna çözüm olarak bütün eski kaldırımların kaldırılarak yerine tutarlı traverten kullanımıyla bütünlük kazandırılan yeni bir sokaklar ve meydanlar sisteminin kurulmasını ve tarihi kent merkezinin yayalaştırılmasını planlamış. Banyoles bölgesindeki zengin kalkerli traverten kaynakları sayesinde traverten, tarih boyunca kentin kilise, Orta Çağ evleri ve tarihi yapılarında en sık rastlanan malzemelerden biri olmuş. Mimarlar traverten kullanımını tarihe saygının yanı sıra, akan suyun sağladığı ekolojik imkanlarla birlikte yeni formlara olanak vermesi ile de açıklıyorlar: ‘’Şehir merkezinin tamamında 94 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 BANYOLES DÖNÜŞÜM PROJESİ KAPSAMINDA YENİLENEN DÖRT MEYDANDA OLUŞTURULAN ESTETİK VE FONKSİYONEL FORMLAR HEYKELİMSİ BİR ETKİ YARATIRKEN STEREOTOMİYE FARKLI BİR YAKLAŞIM GETİRİYOR. THe BANYOLES URBAN TRANSFORMATION PROJECT THAT INCLUDES THE REHABILITATION OF FOUR PUBLIC SQUARES, GENERATES SCULPTURAL EFFECTS WITH ITS AESTHETIC AND FUNCTIONAL FORMS that exhıbıt ınnovatıve stereotomy ın stone. at many levels from rural to urban contexts. From technique to philosophy, architecture is now increasingly in active engagement with nature and the environment from rural countryside to urban areas. It is in the latter sense that we can understand the projects for a number of squares in the city of Banyoles in northern Catalonia by Barcelona practice MiAS Arquitectes led by the architect Josep Miàs Gifre. MiAS founded in 2000 has since then had as a focus on public space in designs for outdoor squares and plazas with an emphasis on craft and detail in projects such as the Barceloneta Market in Barcelona, 2007. In this more recent project for a series of squares for the historic core of Banyoles that started from the firm’s competition winning proposal of 1998, MiAS has strategically reworked the stone surfaces of these public spaces integrating them with a series of restored pre-modern irrigation canals. Their objective was to bring the vital flow of fresh water into the space of the city in an active engagement with the daily life of local residents. MiAS’ plan for these network of squares in Banyoles has been conceived to make these water elements a part of urban daily life as focal points for playing areas for children, relaxation and contemplation of nature. Using a series of travertine pattern tessellations the stone is cut and aligned to create fissures in the pavement that link the canals to the paved surface. The possibilities of design in stone through advanced techniques in the cutting and assembly of stone maximizing the stereotomy and masonry characteristics of the stone gives these spaces a contemporary feel yet with a design still in line with the historical fabric of the city. Banyoles is a city of 17,309 inhabitants located in the province of Girona in northeastern Catalonia, Spain. It is situated next to the Lake of Banyoles, a natural lake located in a tectonic depression that was a venue for the rowing events in the 1992 Barcelona Olympics. Banyoles’ Romanesque medieval old town had deteriorated in the modern period with vehicles and pedestrians crowded in narrow streets and decaying sidewalks. A network of irrigation canals leading from the lake that originally were used to water the yards and gardens of the city’s core had become a part of the sewer system of the city. Around the Central Square there were also sidewalks in which cars parked randomly. MiAS called for pedestrianization of the old city, removing all the old sidewalks and replacing them with a new system of squares and connected streets unified by the consistent use of travertine. The region of Banyoles has large deposits of the calcareous travertine, making it an important material in the buildings, churches, medieval houses and landmarks of the city. The architects explain their use of travertine as a decision respecting history that also allows for new forms with ecological possibilities of flowing water. “We chose the same material in which all the city center is built. The tiles of travertine stone generate folds in order to form canals or regulation gates. We break the linearity of the pedestrian paths making cuts in their MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 95 Projeler/Projects: Banyoles kullanılan malzemeyi seçtik. Traverten karoların meydana getirdiği kıvrımlarla kanallar ve düzenleme geçitleri oluşturuluyor. Yaya yollarının çizgiselliğini yüzeylerinde açtığımız yarıklarla bölüp, suyun akışının hissedilmesini sağlıyoruz. Amaç kuşkusuz malzeme olarak travertenin imkanlarını zorlamak; topraktan, içinden suyun geçtiği yeni kaldırıma kadar...’’ MiAS’ın yeni yaya yolları ve meydanlar içeren Banyoles kamusal alan tasarımı geleneksel şehir dokusu ve tarihi su sistemlerinin mimari deneyimini zenginleştirmek üzerine kurulu. Traverten kullanımı tarihi şehir alanlarında suyun akışına olanak vererek, suyu şehirlilerin kent deneyimini zenginleştiren sürekli bir olgu haline getiriyor. MiAS’ın 1998-2012 arasında gerçekleştirdiği Banyoles kamusal alan planı, ana meydan, bir dizi daha küçük meydan ve onları birbirine bağlayan sokakları içeriyor. Tarihi su kanalları bu sistem içine örülüp, stratejik noktalarda havuzlar halinde açığa çıkarılıyor. Otomobil kullanımına kapatılan bu sokaklar, yaya yolları, meydanlar ve kanallardan oluşan bir alana 96 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 surface so the flow of water can be felt. Certainly, the purpose is to exhaust the possibilities of the material of travertine itself, from the soil to the new paving passing through water.” MiAS’ plan for a new network of pedestrian paths and squares at Banyoles is intended to enhance the experience of the architecture of the traditional city fabric and the historic water systems. The use of travertine facilitates the flow of water through the spaces of the old city making it a constant presence that enhances the engagement and experience of the city by its residents. MiAS plan for public space at Banyoles, 1998-2012, consists of the design for the Central Square, a series of smaller squares and the connecting street network. Through this system is weaved the historical irrigation canals that are in strategic points uncovered and collected in pools of water for the interaction of residents. These pedestrianized streets now freed of automobiles are repaved as a continuous zone of streets, squares and canals defining a new public space for the city. This new public space is linked to the traces of the medieval past through this sequence of squares named after the major historical monuments located there, ‘Plaça Major’ (Central square), ‘Plaça dels Estudis’(Square of studies), ‘Plaça de la Font’(Water source square) , ‘Plaça del Teatre’(Theater Square), ‘Plaça de l’església Santa Maria’(Square of the Church of Santa Maria), ‘Plaça del monestir’ (Monastery square). The second aspect of the project was the dönüştürülmek üzere yeniden döşenerek kent için yeni bir kamusal alan tanımlanıyor. Bu yeni kamusal alan, Orta Çağ geçmişiyle ilişkisini adlarını şehirde bulunan tarihi anıtlardan alan meydanlarla yaşatıyor: ‘Plaça Major’ (Ana Meydan), ‘Plaça dels Estudis’(Çalışma Meydanı) , ‘Plaça de la Font’(Çeşme Meydanı), ‘Plaça del Teatre’(Tiyatro Meydanı), ‘Plaça de l’església Santa Maria’ (Santa Maria Kilisesi Meydanı), ‘Plaça del Monestir’ (Manastır Meydanı). Projenin ikinci bölümü su kanallarının restorasyonunu içeriyor. Banyoles Gölü’nden çıkan bu su yolları tarih boyunca şehri dolaşarak evlerin bahçelerine su götürmüş. Yıllar geçip bu bahçeler ortadan kalktıkça kanal çıkışları da kapanmış, kanallardaki suyun kalitesi giderek bozularak sonunda kanalizasyon sistemine karışmış. MiAS’ın 1998’de yarışma kazanan önerisi, Banyoles tarihi kentinde insan ve su dolaşımına yer açarak insana ve doğaya geleneksel olarak sahip oldukları rotayı geri kazandırmayı, böylece kamusal alanın ekolojik ve sosyal etkisini yeniden canlandırmayı hedeflemiş. Şehrin sosyal alanının doğal ekosistemlerle bir arada düzenlendiği sistemde, akan su yollarıyla hareket bulan doğa, kentin dokusunda dinamik bir varlık kazanıyor. Bu alanlardan her biri taş ve doğa gibi doğal elemanları modern dünyamızda doğa ve ekolojiye verilen değerin görünür sembolleri olarak şehre dahil ederek kentlilerin günlük yaşamını güzelleştiriyor. plan to restore the irrigation canals. Historically, these waterways originating from Banyoles Lake crisscrossed the city supplying water to the backyards of the residential homes. The loss of these private gardens over the years resulted in their progressive covering and the degeneration of the quality of the canalized water that became in the end a part of the sewage system. MiAS’ competition winning project from 1998 aims to reinvigorate the ecological and social impact of public space through the facilitation of the circulation of people and water through the old town of Banyoles, giving nature and man back the common itineraries they had traditionally occupied. Nature reactivated through these flowing streams acts as a dynamic presence in the fabric of the city weaving together the natural ecosystems with the social space of the city. Each of these spaces is conceived to enhance the daily life of residents by practically introducing the natural elements of stone and water in the city as a highly visible symbol of the value given to nature and ecology in our modern world. Vaziyet Planı/Site Plan MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 97 Projeler/Projects: Banyoles Plaça de la Font 98 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Bu küçük meydanın ana elemanlarını ağaçlar ve su kanallarının tarihi kalıntıları oluşturuyor. Meydana adını veren tarihi taş çeşme yeni, köşeli bir metal musluğun eklenmesiyle restore edilmiş. Su akışının bu heykelsi çeşmeyle belirlendiği meydanda restore edilen kanal kapakları ve bir yanında ilerleyen kanal da su unsurunu vurgulamayı sürdürüyor. This small square features a small number of trees and the historical remains of the irrigation canals as primary elements. As per its name ‘Plaça de la Font’ (water source square), the focus of the square is an ancient round stone water fountain that is restored with the addition of a new angular metal spigot. The sculptural fountain marks the flow of water through the square that also includes the visible presence of restored round canal covers and the canal that continues on one side. BANYOLES’TE DÖRT FARKLI MEYDANDA SU VE TAŞIN VERDİĞİ TASARIM İMKANLARI KULLANILARAK, ORTA ÇAĞ KENT DOKUSUNA UYUMLU KAMUSAL ALANLAR ELDE EDİLMİŞ. FOUR DIFFERENT PUBLIC SQUARES WERE DESIGNED IN REFERENCE TO THE MEDIEVAL URBAN FABRIC OF BANYOLES, USING DIFFERENT URBAN OPPURTUNITIES PROVIDED BY WATER AND STONE. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 99 Projeler/Projects: Banyoles KÜÇÜK ÖLÇEKLİ BİR MEYDAN OLAN PLAÇA DE LA FONT’UN ODAK NOKTASINI DAİRESEL, TAŞ BİR ÇEŞME OLUŞTURUYOR. A CIRCULAR STONE FOUNTAIN IS THE FOCAL POINT OF THE SMALL SCALE OF THE PLAÇA DE LA FONT. 100 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 KENT MEYDANINDA ESKİ SU KANALLARININ İYİLEŞTİRİLMESİ VE MODERN AHŞAP BANKLAR, TAŞ VE AĞAÇ ÖĞELERİYLE FARKLI BİR KAMUSAL ALAN DENEYİMİ SUNULUYOR. A UNIQUE PUBLIC SPATIAL EXPERIENCE IS CREATED BY THE REHABILITATING THE OLD WATER CANALS USING MODERN WOODEN BENCHES, STONE AND TREES. Plaça de la Font Vaziyet Planı/Site Plan of Plaça de la Font MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 101 Projeler/Projects: Banyoles Plaça Major Banyoles’te MiAS tarafından tasarlanan meydanların en büyüğü olan bu meydanın ana unsurları açık alan ve bir arkad oluşturacak şekilde dizili tarihi kemerlerle çevrili ağaçlar... Tasarımda, traverten bloklardan oluşan düzenli bir kaldırım, yan sokaktan çıkan ve meydanın köşesinde küçük bir havuz oluşturan küçük dere ile yer yer kesiliyor. Havuz, ileri stereotomik geometri ile açılı, dörtgen formlarda kesilen travertenin ustaca döşenmesi ile oluşturulmuş. Meydanın zeminine döşenen travertenin kesintisiz olarak suyla birleşmesi dramatik bir görüntü ortaya koyuyor. Taşın keskin biçimlerine tezat oluşturan bir dizi yuvarlak ahşap bank da bu kompozisyona uyum içinde dahil oluyor. Arkad, meydanın diğer tarafına doğru devam ederek rahat bir dinlenme alanı yaratan banklı ağaç kümelerini çevreliyor. 102 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 103 Projeler/Projects: Banyoles ŞEHRİN EN BÜYÜK MEYDANI OLAN PLAÇA MAJOR, ÇEVRESİNDEKİ BİNA CEPHELERİ, KEMERLER GİBİ TÜM MİMARİ ÖĞELER GÖZ ÖNÜNE ALINARAK TASARLANMIŞ. THE LARGEST SQUARE OF THE CITY, PLAÇA MAJOR IS DESIGNED BASED on THE BUILDING FAÇADES AND ARCHES on ıts PERIMETER 104 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 The main square of the city is the largest of the squares for Banyoles designed by MiAS. The main features of the square are an open area and grove of trees surrounded by a series of historical arches that forms an arcade. The design consists of the creation of a consistent uniform pavement in different courses of travertine blocks in various sizes broken by the emergence of the stream originating from a side street in a small pool in the corner of the Square. For this pool travertine is assembled in masonry of advanced stereotomic geometry of stones cut in angular and square forms. The pavement travertine from the surface of the square dramatically continues into the water without a break. A series of round wood benches provides a contrast to the sharp cuts of the stone integrating smoothly into the composition. The arcade continues to the other side of the square surrounding a grove of trees with benches for rest and relaxation. Plaça Major Vaziyet Planı/Plaça Major Site Plan MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 105 Projeler/Projects: Banyoles Plaça del teatre 106 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 ‘Tiyatro Meydanı’nı çevreleyen üç sokak, meydanın büyük bölümünü kaplayan MiAS tasarımı havuzda buluşuyor. Havuz, ileri stereotomik geometri ile kesilen travertenin meydanın zeminine farklı seviyelerde yerleştirilmesiyle, zeminde açılan bir oyuk görünümünde... Her bir traverten parçası, hem yüzey, hem de yığma elemanı olarak bir dizi açılı formda bir araya getirilerek havuzu oluşturuyor. Havuzun merkezindeki çeşmeye ikinci bir su akışı sağlamak üzere demir bir kanal daha eklenmiş. Bu köşeli traverten havuz su sıçratarak eğlenen küçük çocuklardan çevresinde kaykay yapan gençlere kadar her yaşta çocuk için bir oyun alanı teşkil ediyor. Meydandaki küçük kafedeki banklar ve oturma elemanları yetişkin ve çocukları ortak bir alanda buluşturuyor. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 107 Projeler/Projects: Banyoles TAŞ, SU, AHŞAP VE YEŞİLİN BİRLEŞTİĞİ MEYDANLARDA AYNI TASARIM ANLAYIŞI FARKLI ŞEKİLLERDE KURGULANARAK FARKLI AKTİVİTE İMKANLARI VERİYOR. THE SAME DESIGN CONCEPT IS APPLIED IN a DIFFERENT way IN each SQUARE, usıng STONE, WATER AND landscape As THE MAIN ELEMENTS. 108 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 TİYATRONUN YÖNLENDİĞİ MEYDANDA TRAVERTEN TAŞINDAN AÇILI BİR HAVUZ TASARLANMIŞ. AN ANGULAR LIMESTONE POOL WAS DESIGNED IN THE SQUARE, FACıng THE THEATRE. Plaça del Teatre Vaziyet Planı/ Plaça del Teatre Site Plan The square of the theater is a confluence of three streets that has at its center in MiAS’ design a pool that occupies a large portion of this small space. This pool is cut deeply into the surface of the square using an advanced stereotomic geometry of travertine at different levels. Each piece of this travertine construction acts both as a stacking and surface element forming the pool in a series of angular shapes. At the center of this pool is a historic water fountain with an added rust colored iron canal that allows a secondary flow of water into the pool. The angular travertine pool provides a playground for children of all ages from small children splashing in the water to older ones using the surfaces for skateboarding. Benches and seating for a small café bring together adults and children in a common public space. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 109 Projeler/Projects: Banyoles Plaça dels estudIs Bu meydan su kanalını bir ucunda tarihi bir demir çeşmenin bulunduğu uzun bir havuz olarak açığa çıkartıyor. Meydanın görsel odağını oluşturan, taş tabanlı bu neoklasik demir çeşme, suyun kentte yeniden kazandığı önemi vurguluyor. Traverten kaldırımın geometrisinden dramatik bir biçimde yükselen çeşmenin yanı sıra, dairesel ahşap banklar ve ağaç çevresindeki metal oturma elemanları diğer meydanlardaki gibi tasarımın diğer tanımlayıcı ögelerini oluşturuyor. 110 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 PLAÇA DELS ESTUDIS’TE UZUN BİR KANAL, BÖLGEDE YAYGIN GÖRÜLEN TARİHİ BİR DEMİR ÇEŞME İLE SONLANIYOR. A LONG WATER CANAL ENDS AT A HISTORICAL IRON FOUNTAIN, A COMMON FEATURE IN THE hıstorıc center. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 111 Projeler/Projects: Banyoles DİĞER MEYDAN TASARIMLARINDA OLDUĞU GİBİ PLAÇA DELS ESTUDIS’TE DE KENTİN TARİHİ ORTAYA ÇIKARILARAK, RAHAT, ÇEKİCİ VE MODERN BİR KAMUSAL ALAN TASARLANMIŞ. A COMFORTABLE, INVITING AND MODERN PUBLIC SPACE IS CREATED IN PLAÇA DELS ESTUDIS, WHILE REVEALING THE HISTORICAL TEXTURE. 112 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 Mimar/ArchItect: MİAS Architects Yer/LocatIon: Banyoles, İspanya/Banyoles, Spain Yıl/Year: 2011 Program/Programme: Kamusal alan restorasyonu/Public space rehabilitation Malzeme/MaterIals: Kireçtaşı, traverten, ahşap/Limestone, travertine, wood Alan/Area: 18.000 m2 Tasarım Ekibi/DesIgn Team: Josep Miàs, Silvia Brandi, Adriana Porta, Mario Blanco, Josep Puigdemont, Fausto Raposo, Mafalda Batista, Judith Segura, Sophie Lambert, Sven Holzgreve, Thomas Westerholm, Oliver Bals, Marta Cases, Julie Nicaise, Lluís A. Casanovas, Anna Mallén, Bárbara Fachada, Marco Miglioli Plaça dels Estudis Vaziyet Planı/Plaça dels Estudis Site Plan This square reveals the irrigation canal as a long pool featuring prominently a historic iron water fountain on one end. This neoclassic iron fountain sitting significantly on its stone base is the visual centerpiece of the square symbolically affirming the renewed importance of the water system for the town. Dramatically pushing up from the geometry of the travertine pavement it is the focal point of the square that also contains the round wood benches and a rust colored metal tree bed surrounds in a design style found throughout MiAS’ Banyoles project. MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 113 2014 Etkinlik Takvimi / 2014 Event Calendar TECHNO + STONE, 4–6 MART / MARCH 4-6, KIEV, UKRAYNA / UKRAINE 10. Uluslararası Doğal Taş Makineleri ve Hizmetleri Fuarı Techno+Stone, KievBuild etkinliğiyle birlikte düzenleniyor. Techno+Stone Fuarı’nda dünyanın önemli üreticileri ve yerel firmalar; doğal taştan imal edilmiş inşaat ve yapı malzemeleri alanındaki ürünleri ile aynı zamanda doğal taş üretim ve işleme teknolojileri, makine ve ekipmanlarını sergiliyorlar. 10th International Exhibition Natural Stone, Machinery and Services Techno+Stone Ukraine 2014 will take place at the International Exhibition Center alongside KievBuild. At the Techno+Stone exhibition, leading local and global producers showcase a wide range of building and finishing materials made from natural stone, and also technologies, machinery and equipment for producing and processing natural stone. XIAMEN STONE FAIR, 6-9 MART / MARCH 6-9, XIAMEN, ÇİN / CHINA Doğal taş ve makineleri sektöründe düzenlenen en önemli etkinliklerden birisi olan Xiamen fuarı 158.000 m2’lik alanıyla, dünyanın en büyük sergi alanına sahip konumda. Çin dışından gelen üreticilerin kullanımı için yeni hizmete açılan 30.000 m2’lik alan ise daha geniş ve lüks bir kullanım sahası sunuyor. Xiamen Stone Fair 2014-International Stone Fair and International Tools and Machinery Fair, considered one of the main global events for the stone and machinery segment, will offer more selected samples this year. It is an opportunity for buyers and sellers of stone products and services from around the world to source an astounding array of the very latest technologies, innovations and techniques as well as machinery and equipment for producing and processing natural stone. EXPO REVESTIR, 11-14 MART / MARCH 11-14, SAO PAULO, BREZİLYA / BRAZIL 10 yılı aşkın deneyimiyle, Expo Revestir 2014 etkinliği mimari ve inşaat sektörlerinin buluşma noktasını teşkil ediyor. 11-14 Mart tarihleri arasında, Sao Paolo’da, Transamerica Expo Center’da gerçekleşecek olan etkinlik, mimar, iç mimar, perakendeci, müteahhit ve uluslararası alıcıları bir araya getirecek. With over a decade of experience, Expo Revestir 2014 will be the meeting point of the professional market of architecture and construction. The event, which takes place at the Transamerica Expo Center in Sao Paulo, will bring together architects, interior designers, retailers, builders and international buyers from around the world. MARBLE, 26-29 MART / MARCH 26-29, İZMİR, TÜRKİYE / TURKEY 2013 yılında da sektördeki önemini tüm dünyaya tekrar gösteren Marble Uluslararası Doğal Taş ve Teknolojileri Fuarı etkinliği, sektörün buluşma noktası olarak, sadece ulusal market için değil uluslararası pazar için de önemini önümüzdeki yıllarda da koruyacağını kanıtladı. Marble-International Natural Stone and Technology Fair once again proved itself in the global arena with exhibitors and the visitors in 2013. Being the meeting point of the sector, the fair showed that its success will continue towards the international market. 114 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 CQ Stone, 24-26 NİSAN / APRIL 24-26, CHONGQING, ÇİN / CHINA Batı Çin taş sektöründeki en hızlı büyüyen, geniş kapsamlı ve en profesyonel ziyaretçi sahibi fuarlardan biri olan Çin Chongqing Uluslararası Taş Fuarı (CQSTONE) yaklaşık olarak 19 ülke ve bölgeden 326 firma ve 82 bini aşkın yerli ve yabancı ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor. China Chongqing International Stone Exhibition (CQSTONE), the annual grand gathering, after three years of continuous cultivation and development, has accepted 326 companies from nearly 19 countries and regions, and over 82,000 domestic and foreign professional audiences. It is one of the largest scale and fastestgrowing international exhibitions in stone industry of western China. It is a good platform for local and global companies to expand their business in the Southwest market. STONETECH, 28-30 NİSAN / APRIL 28-30, PEKİN, ÇİN / BEIJING, CHINA Uluslararası tasarım kuruluşlarıyla ortak çalışmaları neticesinde, Stonetech etkinliği taş tasarımında önemli bir etkinlik konumuna geldi. Etkinlikte taş tasarımında son konseptler, tasarımlar, yenilikler doğal taş işleyici firmalar ile tasarımcılar, mimarlar ve iç mimarlar arasında etkin iletişim sağlanarak aktarılıyor. Together with the well-known international design institutions, a new theme design will be debuted at Stonetech to provide the latest concepts of stone design, with the aim of connecting stone processing enterprises with designers, architects and interior decorators. COVERINGS, 29 NİSAN–2 MAYIS / APRIL 29-MAY 2, LAS VEGAS, A.B.D. / U.S.A. A.B.D.’nin en önemli ve en büyük doğal taş ve seramik fuarı Coverings,. 50 ülkeden katılımcı ile doğal taş ve seramik alanında yenilikçi ürünleri bünyesinde barındırırken, aynı zamanda sektörün her alanı için sürekli eğitim imkanı sunuyor. Coverings, the largest and most important ceramic tile and natural stone trade fair and expo in the United States, features exhibitors from more than 50 countries. The fair is a stage for introducing some of the most innovative tile and stone products in the world, also serving as a valuable resource for continuing education for all segments of the industry.