PDF, 348KB - Çocuk Hakları İzleme

advertisement
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
Birleşmiş Milletler Evrensel Periyodik İnceleme
21. EPİ Çalışma Grubu Oturumu
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi
[Ocak – Şubat 2015]
Sunumu
EPİ Paydaş Raporu
14 Haziran 2014
Hazırlayan ve Sunan:
İnsan Hakları Ortak Platformu / Human Rights Joint Platform – İHOP
IHOPÜyeleri:
İnsan Hakları Derneği – İHD ( www.ihd.org.tr)
İnsan Hakları Gündemi Derneği (www.rightsagenda.org)
İnsan Hakları Araştırmaları Derneği – İHAD (www.ihad.org.tr)
Helsinki Yurttaşlar Derneği – hYd (www.hyd.org.tr)
Ulsulararası Af Örgütü Türkiye Şubesi – ai (www.amnesty.org.tr)
Katkıda Bulunanlar ve İmzalayanlar:
Türkiye İnsan Hakları Vakfı – TİHV ( www.tihv.org.tr)
Uluslararası Çocuk Merkezi – ICC (http://www.icc.org.tr)
Gündem: Çocuk (www.gundemcocuk.org)
CEDAW Gölge Raporlama Grubu
Kaos GL (www.kaosgl.org)
LGBTI News Turkey (www.lgbtinewsturkey.com)
Mülteci Hakları Koordinasyonu– MHK (www.multecihaklari.org)
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
1
Giriş
Bu rapor, EPİ süreçlerine sivil toplum kuruluşlarının katılımını güçlendirmek amacıyla ad hoc olarak bir
araya gelmiş EPİ Sivil Toplum Koalisyonu tarafından hazırlanmıştır. Koalisyonun koordinasyonunu
2005 yılından bugüne Türkiye’deki insan hakları örgütlerinin bir ağı olarak faaliyet gösteren İnsan
Hakları Ortak Platformu tarafından gerçekleştirilmiştir. İnsan Hakları Ortak Platformu Sekretaryası,
Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Ankara Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi ile işbirliği
gerçekleştirerek 2010 yılında Türkiye’ye yapılan tavsiyelerin uygulanmasının izlenmesi amacıyla EPİ
süreçlerine ilişkin iki bilgilendirme toplantısı düzenlemiştir. Koalisyonda yer alan örgütlerden bazılarının
temsilcileri de BM tarafından Mayıs 2014’te düzenlenen bir eğitim programına katılmışlardır. Bu rapor
ise Türkiye tarafından kabul edilen tavsiyelerin uygulanması ile ortaya çıkan sistematik ve yaygın insan
hakları ihlallerine odaklanmaktadır. Rapor, tavsiyelerle sonlanmaktadır.
2010 sonrası gelişmeler ve yeni konular
1. 2010 yılında yapılan ilk tur Evrensel Periyodik İnceleme sürecinde tavsiyelerden 120 tanesi
Türkiye tarafından kabul edilmiştir. Kabul dilen tavsiyelerden biri (A-100.11-12), EPİ
tavsiyelerinin uygulanmasının izlenmesi için sivil toplum ile işbirliğine gidilmesini
öngörmektedir. Türkiye ise ne tavsiyeleri Türkçeye çevirmiş ne de kapsayıcı, etkili ve şeffaf bir
izleme sistemi kurmuştur. EPİ süreçleri ile ilgili koordinasyon görevini icra etmekte olan
Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığı, tavsiyelerin kabul edilmesinden neredeyse4 yıl
sonra sınırlı sayıda STK’yı 27 Şubat 2014 tarihinde yarım günlük bir toplantıya çağırmıştır.
Toplantının ardından, Dışişleri Bakanlığı bir web sitesi açarak STK’ların raporlama süreçlerine
katılımını sağlamayı amaçlamıştır. Ancak Bakanlık, sivil toplum örgütleri tarafından yapılacak
katkının nasıl içerileceğine ya da hükümet tarafından hazırlanan raporun tartışmaya açılıp
açılmayacağına ilişkin berrak bir açıklama yapmamıştır.
2. İlk tur Evrensel Periyodik İnceleme sonrasında Türkiye’de insan haklarının korunmasına yönelik
olumlu kurumsal anlamda adımlar atılmıştır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru
hakkı, OPCAT’in onaylanması da bu değişikliklerle sağlanmıştır. Ulusal İnsan Hakları Kurumu
ile Kamu Denetçiliği Kurumu da kurulmuştur. Hak ve özgürlüklerin korunmasına yönelik bir
dizi yasal düzenleme yapılmış, Ulusal İnsan Hakları Eylem Planı hazırlanmıştır.
3. Aşağıda ayrıntıları ile görüleceği üzere bu gelişmeler kapsayıcılıktan uzaktı. İnsan hakları
siyasetinin oluşturulması ve ilgili yasal düzenlemelere katılım ya eksik kaldı ya da görmezden
gelindi. Anayasa Mahkemesi, AİHS’de yer alan sınırlı sayıdaki medeni ve siyasi hak
kategorilerinden hüküm verebilmektedir. Bağımsız bir ulusal izleme mekanizması da
kurulamamıştır. Ulusal insan hakları kurumu ise Paris ilkelerine göre tesis edilmemiştir. İnsan
Hakları Eylem Planı ise birinci EPİ sürecinde kabul edilen tavsiyeleri kapsamamaktadır.
4. 30 Haziran 2012 tarihinde Türkiye İnsan Hakları Kurumu [TİHK] kurulmuştur. Ancak
tavsiyelerde de yer aldığı biçimiyle kurumun Paris İlkeleri’ne göre kurulduğu yönünde ciddi
eleştiriler bulunmaktadır.
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
2
5. TİHK yasası, uluslararası kriterlere aykırı olarak katılımcılık, kapsayıcılık ve şeffaflık ilkeleri
dikkate alınmaksızın hazırlanmıştır. Üyeler ağırlıklı olarak hükümet tarafından atanmakta,
üyelerinin tarafsız ve bağımsız çalışmaları mali ve idari olarak güvence altına alınmamıştır. Kurul
üyelerinin çoğulculuğu ve katılımcılığı güvence altında değildir.
6. Kamu Denetçiliği Kurumu, 29 Haziran 2012 tarihinde kurulmuş, bireysel başvurular da Mart
2013’te başlamıştır. Her ne kadar anayasal bir zorunluk da olsa, kamu idaresinin Kamu
Denetçisi’nin tavsiyelerini uygulama oranı oldukça düşüktür.
7. Türkiye 2011 yılında İşkenceyi Önleme Sözleşmesi’nin İhtiyari Protokoli OPCAT’e taraf
olmuştur. Ancak Türkiye, Ulusal Önleme Mekanizması’nı [UÖM] kurulması için tanınan bir
yıllık süre içinde kurmamış, 2014 başında Türkiye İnsan Hakları Kurumu UÖM işlevini de
yerine getirmekle görevlendirilmiştir. Ne var ki TİHK’nun bu işlevi yerine getirmesi bakımından
kaygılar bulunmaktadır. Kurumun hem kaynaklarının bağımsız ve tarafsız olarak işlevlerini
yerine getirmesi için yetersiz olabileceği hem yeterli ve yetişmiş kadrolarının olmaması en başta
sayılabilecek kaygılardandır.
Eşitlik, Ayrımcılık Yapmama ve Kapsayıcı Toplum
8. Her ne kadar hükümet 2009 yılında hazırlanan demokratikleşme paketinde taahhüt ettiyse de
BM ve AK norm ve standartları ile uyumlu bir kapsayıcı ayrımcılık karşıtı düzenlemeyi
hazırlama konusunda yasama süreçlerini başlatmamıştır.
9. Türkiye, toplumun iki hassas grubuna yönelik süreçler başlatmıştır: 2009 yılında Alevi Açılımı ve
2010 yılında Roman Açılımı. 2012 yılında ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na Türkiye’deki
Roman vatandaşların topluma dahil olması için ulusal eylem planı geliştirilmesi görevi verildi. 1
Ne yazık ki iyi yapılandırılmış, şeffaf, iyi işleyen bir iletişim ve değerlendirme mekanizması
henüz kurulamadı.
10. Cemevlerinin ibadethane olarak hukuki statüsü, zorunlu din dersleri, Diyanet İşleri
Başkanlığı’nın sağladığı hizmetler ile hukuki statüsünün yeniden düzenlenmesi gibi konular
raporlama döneminde hayata geçirilen demokratikleşme paketlerinin hiçbirinde içerilmedi.
Türkiye, okullardaki zorunlu din dersi ile ilgili AİHM kararını da uygulamamaktadır.2
11. Türk Ceza Yasası’nın 122. maddesi Mart 2014’te değiştirildi. Değişiklikle maddenin başlığı
“Nefret ve Ayrımcılık” olarak değiştirildi. Değişiklik sürecinde, pek çok insan hakları örgütü
bütün hassas grupları içerecek kapsamlı bir nefret söylemi mevzuatı hazırlanması için çağrıda
bulundu. Ancak sivil toplumun görüşleri görmezden gelindi. Yapılan düzenleme, ayrımcılığın
ancak çok sınırlı temellerini kapsıyor ve ayrımcılık ve/ya nefret kaynaklı pek çok temel suçu ise
içermiyor. Üstelik Romanlar, LGBTİ bireyler, kadınlar, dini azınlıklar, etnik azınlıklar, engelliler
ve mültecileri gibi en hassas grupları ayrımcılık ve nefret suçlarından yeterince korumuyor.
1
European Roma Rights Centre, “Turkey: Country Profile 2011-2012”, bakınız: http://www.errc.org/cms/upload/file/turkey-countryprofile-2011-2012.pdf [accessed 11 June 2014]
2
http://www.aihmiz.org.tr/files/01_Hasan_ve_Eylem_Zengin_Report_EN.pdf
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
3
Tersine yasal düzenleme çoğunluğun dinine eleştirel yaklaşımların engellenmesi amacına hizmet
ediyor.
12. Engelliler Yasası’nda 2013 ve 2014 yıllarında önemli değişiklikler yapıldı. Ancak Engelli Kişilerin
Hakları Sözleşmesi’ne rağmen “makul uyumlaştırma” ayrımcılık nedeni olarak değerlendirilmedi.
İfade Özgürlüğü
13. 2010 ve 2014 yıllarında yargı reformu yasa paketleri hazırlanmıştır, bu paketlerde ifade
özgürlüğü ilgili pek çok yasada da değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklere karşın hâlâ pek çok
yasada ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı hükümler bulunmaktadır. Bu yasalar arasında Türk Ceza
Kanunu(TCK), Terörle Mücadele Kanunu(TMK), Kabahatler Kanunu, Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, Sendika Kanunu, Dernekler Kanunu, Atatürk’ün
Korunması Kanunu ve İnternet Kanunu en başta gelmektedir. TİHV 2013 İnsan Hakları
Raporu’na göre sadece 2013 yılında 829 kişi TCK’nın değişik maddeleri ve ifade özgürlüğünü
sınırlayan TMY, Siyasi Partiler Kanunu gibi kanunlara göre yargılanmışlardır. Sonuçlanan
davalarda 138 kişi beraat ederken 336 kişi mahkum olmuşlardır. 3 Basın özgürlüğü bakımından
da önemli sıkıntılar yaşanmıştır. Sadece gazetecilik faaliyetleri için TCK ya da TMK’nın çeşitli
maddelerine göre yargılanıp ceza alan gazetecilerin sayısı artmıştır. Freedom House’un Basın
Özgürlüğü Raporu’na göre Türkiye, internet medyası bakımından kısmen özgür ülkeler, ve
geleneksel medya araçları bakımından ise özgür olmayan ülkeler arasında yer almaktadır.
14. İnternet yasası ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı yasasındaki son değişiklikler ile
mahkeme kararı olmaksızın erişim yasaklaması ve sınırlaması yetki verilmesi, sansür ve siyasi
görüşlerin sessizleştirilmesi amaçlıdır. Bunun geniş etkileri vardır ve yalnızca ifade özgürlüğünü
değil aynı zamanda özel hayatın gizliliği ile adil yargılanma hakkını da tehdit etmektedir. 2013
yılında 6661 siteye erişim engellenmiştir. 2014 yılında youtube ve twitter’a erişim yasağı
konmuştur. Bu yasak, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruda aldığı karar ile kaldırılmıştır
neyse ki.
Barışçıl Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü
15. Her ne kadar 2014 yılı başında “Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun” ile yapılan yasal değişikliklerle toplantı ve gösteri
özgürlüğünün sınırları genişletildiyse de uygulamada yaşanan en önemli sorunlardan biri de
barışçıl toplanma hakkının kullanılmasının sürekli ve keyfi bir şekilde ihlal edilmesidir. Yapılan
değişikliklerle düzenleme kurulunun yetkileri ve sorumlulukları artırılmış, toplantı ve gösterilerin
yapılabileceği saatler de genişletilmiştir.
16. Ne var ki uygulamada barışçıl toplantı ve gösteriler neden engellendiği konusunda bir açıklama
yapılmaksızın ya da uluslararası insan hakları hukuku ile uyumlu olmayan açıklamalar yapılarak
engellenmektedir. Özellikle 2013’ün yaz aylarında meydana gelen Gezi Parkı protestolarında bu
tip ihlaller yoğun şekilde yaşanmıştır. İnsan Hakları Derneği’nin Temmuz 2013’te yayınladığı
3
http://issuu.com/hakkiunlu/docs/rapor/141?e=2764817/7532728
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
4
Gezi Raporu’na göre bu dönemde, 5 kişi ölmüş [daha sonra sayı 10’a yükselmiştir], 8160 kişi
yaralanmış, 10’un üzerinde kişi gözünü kaybetmiştir.4 Gündem Çocuk Derneği'nin Türkiye’de
Çocuğun Yaşam Hakkı 2013 Raporu'nda verilen bilgilere göre son 7 yılda 8 çocuk biber gazın
nedeniyle yaşamını yitirdi.5
17. Ayrıca barışçıl gösterilere katılanlara emniyet güçlerinin pek çok durumda hak ihlallerine de yol
açan aşırı güç kullanımı gözlemlenmiş. Güvenlik güçleri pek çok vakada, barışçıl gösterilere
katılanlara yönelik işkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye varan ve toplantı hakkının
kullanılmasının engellenmesi ile sonuçlanan düzeyde aşırı güç kullanmıştır. Güvenlik güçleri bu
fiilleri nedeniyle soruşturulmaz iken, bu gösterilerde yer alan göstericiler hakkında davalar
açılmıştır. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Dokümantasyon Merkezi verilerine göre tüm Türkiye’de
Gezi Parkı eylemlerine katılanlara 95 dava açılmıştır ve bu davalarda 5596 kişi yargılanmaktadır.6
18. 2013 Haziran ayının sonunda İçişleri Bakanlığı gösterilerde göz yaşartıcı gazın kullanılmasına
ilişkin açıklama içeren bir genelge yayımlamıştır.7 Ayrıca AİHM’nin 2007 yılındaki Oya Ataman
kararı8 ile 2013 yılındaki Yaşa ve diğerleri kararında9 da göz yaşartıcı gaz kullanılması konusunda
ihlal kararı vermiştir. Ancak polis genelge yayımlandıktan sonra da barışçıl göstericilere yönelik
defalarca, uygun olmayan ve aşırı bir şekilde ve göstericilerin haklarını ihlal edecek şekilde göz
yaşartıcı gaz kullanmıştır. Gazın yoğun olarak kullanılması ile özellikle çocuk, yaşlı, kadın, engelli
ve kronik rahatsızlığı olanların toplantı ve gösteri hakkını kullanması engellenmiştir. Kamu
Denetçiliği Kurumu da İstanbul’daki eylemler ile ilgili bir karar alıp pek çok ihlal tespit ederek
tavsiyelerde bulunmuştur.10 Ancak bu tavsiyeler uygulanmamıştır.
Yargının Bağımsızlığı
19. HSYK’nın yapısını değiştiren Anayasa değişikliklerinin ardından, 2014 yılında HSYK’da Adalet
Bakanı’nın dolayısıyla hükümetin yetkilerini genişleten, yargı bağımsızlığı ile kuvvetler ayrılığı
ilkeleri ile çelişen değişiklikler yapma girişimi, her ne kadar Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş
olsa da kaygı vericidir.
Terörle Mücadele Mevzuatı
20. Her ne kadar 2014 yılında yapılan yasal düzenlemeler ile özel yetkili mahkemeler kapatıldıysa da
özellikle terörle mücadele mevzuatı kapsamındaki yargılamalarda olmak üzere, adil olmayan
yargılamalar devam etmektedir. Bu davalardaki sanıklar, çocuklar da dâhil olmak üzere,
4 http://www.ihd.org.tr/index.php/raporlar-mainmenu-86/el-raporlar-mainmenu-90/2681-gezi-park-direnii-ve-sonrasndayaananlara-likin-deerlendirme-raporu.html
5 http://www.gundemcocuk.org/haberler/duyurular/turkiye-de-2013-yilinda-en-az-633-cocuk-onlebilir-sebeplerden-dolayiyasamini-yitirdi/
6 TİHV yayınlanmamış dava takip raporu
7 http://www.aa.com.tr/tr/tag/197994--icisleri-bakanligindan-quot-gaz-quot-genelgesi
8 http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-78330
9 http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-122368
10 http://www.ombudsman.gov.tr/contents/files/2013-90.pdf
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
5
mahkeme öncesinde uzun gözaltı sürelerine tabi tutulmaktalar. Ayrıca anayasal suçlara yönelik
özel bürolar kurulması planlanmaktadır.
21. Yargılamalarda keyfi kararlar verildiği, adil yargılama standartlarına riayet edilmediği
gözlemlenmektedir. Yargı mekanizması üzerine yapılan çalışmalar, çok sayıda hâkimin ve
savcının, yasaları uygulamak yerine devleti korumaya öncelik verdiklerini ortaya koymaktadır.
Özellikle, ulusal yasalar ile temel insan hak ve özgürlükleri arasında bir uyuşmazlık söz konusu
olduğunda, uluslararası sözleşmelerin hükümlerinin esas alınacağını belirten Anayasa’nın 90.
maddesini uygulama konusunda isteksizlik görülmektedir.
22. Aynı şekilde, terörle mücadele mevzuatı altında açılan davalarda kovuşturmalar ve kişilerin suçlu
olduğuna dair kararlar sıklıkla gizli tanık ifadeleri gibi zayıf ve ikna edici olmaktan uzak delillere
dayanmaktadır. Gizlilik kararları, avukatların, müvekkilleri aleyhindeki delillere, genellikle
tutukluluktan aylar sonra hazırlanan iddianameler açıklanana kadar erişmelerine engel
olmaktadır.
Yaşam Hakkı ve Cezasızlık
23. Türkiye’nin işkence suçlarında cezasızlıkla mücadele etmek amacıyla, bu suçlardaki
zamanaşımını yakın zamanda kaldırmış olması olumlu bir gelişmedir. Ne var ki yasal değişiklik,
12 Eylül askeri darbesinden sonraki suçlar ile 1990’lı yıllarda PKK ile devlet arasındaki çatışma
dönemde sivillere karşı işlenen suçları kapsamamaktadır. AİHM’nde suçluların cezasız kalması
için etkili soruşturma yapılmadığı gerekçesi ile yüzden fazla dava görülmüş olmasına karşın,
Türkiye geçmişte yaşanan zulümler ile ilgili adım atmak konusunda yeterli çaba ve istek
göstermemektedir.
24. Polisin gücünü kötüye kullanması genel olarak belgelendirilmiş olsa da bu ihlallerden sorumlu
kişilerin adalet önüne çıkarılması hâlâ düşük bir ihtimal olarak görülmektedir. Türkiye'deki polis
memurları uzun süredir, özellikle gösteriler söz konusu olduğunda, kovuşturmalara karşı
uygulamada cezasızlıktan faydalanmıştır ve faydalanmaya devam etmektedir. Kolluk
kuvvetlerinin gerçekleştirdikleri ihlallere yönelik etkin soruşturma ve kovuşturmaların ve
gerçekten bağımsız şikayet mekanizmalarının eksikliği hala ciddi bir sorun olarak
süregelmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2012 yılı insan hakları faaliyet raporuna göre,
2011 ve 2012 yıllarında polisin aşırı güç kullanımı ile ilgili açılan davaların tamamı beraat ya da
davanın düşmesi ile sonuçlanmıştır. Pek çok vakada se kovuşturmaya yer olmadığı kararı
verilmiştir. Aynı gerekçeyle açılan disiplin soruşturmalarında ise çok az sayıda kısa ve uzun süreli
durdurma kararı verilmiştir. Sözgelimi 2012 yılında açılan disiplin soruşturmalarından81’inde
ceza tayinine gerek olmadığı, 21’inde dosyanın işlemden kaldırılması, 4’ünde kısa süreli
durdurma ve 2’sinde de uzun süreli durdurma kararı alınmıştır.11
25. Polisin Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nda 2007 yılı Haziran ayında yapılan değişikliklerle, polise
geniş durdurma ve arama yetkisi verilmiş ve öldürücü silah kullanma yetkisi artırılmıştır. Bu yasa
11
http://www.egm.gov.tr/Documents/insab_haklari_f_raporu_28_10_2013.pdf
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
6
polis memurlarının dur ihtarına uymayıp kaçan zanlıları vurmasına izin vermektedir. Yasaya göre
öldürücü silah kullanılmasının yaşanan durumla orantılı olması gerekirken, orantılı olma durumu
yasada net kurallara bağlı olmak yerine tarif edildiği için keyfi uygulamalara neden olmaktadır.
TİHV ve İHD verilerine göre yalnızca 2013 yılında kolluk güçlerinin yargısız infazı, dur ihtarına
uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu 25 kişi yaşamını yitirmiş, 26 kişi
yaralanmıştır. Kolluk kuvvetlerinin toplantı ve gösterilere müdahalesi sonucu doğrudan ya da
dolaylı olarak 9 kişi ölmüştür.12 Kolluk kuvvetlerinin öldürücü güç kullandığı vakalarda,
mahkemelerin, zorunluluk ve orantılılık ilkelerini uygulamadığı görülmektedir.
Uluslararası Sözleşmeler
26. Son 4 yıl içinde Türkiye’nin BM sözleşmelerine koyduğu çekincelerle ilgili bir gelişme
yaşanmamıştır. Bu çekinceler ağırlıklı olarak azınlık hakları ile alakalıdır. Lozan Antlaşması ile
tanınan azınlıkların hakları ile ilgili olumlu gelişmeler yaşanmış olsa da medeni, siyasi, sosyal ve
kültürel haklar bakımından tam olarak korunmuş ve bu hakları bakımından desteklenmiş
değillerdir.
27. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü’ne taraf olunması, Engelli Hakları
Sözleşmesi’nin İhtiyari Protokolü’nün onaylanması ve CED’e taraf olunması tavsiyeleri kabul
edilmiş olmakla birlikte, u konularda somut adım atılmamıştır.
28. 1951 tarihli “Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi”ne koyduğu coğrafi
sınırlama korunmuştur. Bugün itibari ile mültecilere coğrafi sınırlama uygulayan tek ülke
Türkiye’dir.
Mülteci ve Sığınmacılar
29. Türkiye, iltica ve göç alanını düzenleyen ilk kapsamlı yasal düzenlemeyi Nisan 2013’te
çıkarmıştır. Göç ve iltica alanında çalışan örgütlerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği gibi
ayrımcılığı önleyici kimi hükümlerin olmamasına ilişkin çekinceleri olmasına karşın Yabancılar
ve Uluslararası Koruma Kanunu pek çok bakımdan ihtiyaçları karşılayan bir yasa olmuştur. Bu
bakımdan uygulanmasının izlenmesi gerekmektedir.
30. Bu dönemde gündeme gelen bir diğer uygulama ise Avrupa Birliği ile imzalanan Geri Kabul
Antlaşması olmuştur. Antlaşma ile Türkiye üzerinden AB ülkelerine giden mülteci ve
göçmenleri Türkiye geri almayı taahhüt etmiştir, antlaşmanın yürürlüğü ise 3 yıl sonra
başlayacaktır. Bu konuda temel kaydı, uygulamada mültecilerin insan haklarının ihlal edilmesidir.
Vicdani Red
31. Türkiye’de, zorunlu askerlik hizmetine karsı vicdani ret hakkı hala tanınmamakta ve yerine
alternatif bir sivil hizmet olanağı hala sunulmamaktadır. Vicdani retçilerin, askerlik yapmayı
reddettikleri için defalarca cezalandırılmasına izin veren yasalar hala yürürlüktedir. 318. madde,
ifade özgürlüğü hakkının sınırlandırılması için uluslararası insan hakları hukukunun getirdiği
12
http://www.tihv.org.tr/10-17-aralik-insan-haklari-haftasi/
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
7
kesin şartları, yani başkalarının hak ve itibarına saygı ya da ulusal güvenliğin, kamu düzeni ya da
kamu sağlığı veya ahlakın korunması şartlarını karşılamamaktadır. Bu madde ifade özgürlüğüne
meşru olmayan bir sınırlama getirmekte ve zorunlu askerlik hizmetine meşru bir şekilde karsı
çıkan vicdani retçileri ve onları destekleyenleri cezalandırmak için kullanılmaktadır.
LGBTİ Hakları
32. Türkiye’de Norveç tarafından verilen cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine bağlı ayrımcılığın
ortadan kaldırılması yönündeki tavsiyeyi kabul etmiştir. Kanada tarafından verilen LGBTİ
bireylerin bütün insan haklarından yararlanabilmesini güvence altına alarak ve örgütlenme
özgürlüklerine saygı duyularak bu konudaki ayrımcılığı engelleyici adımlar atılması tavsiyesi de
kabul edilen tavsiyeler arasındadır. Bu bakımlardan ayrımcılık içeren yasal mevzuatın gözden
geçirilmesini tavsiye eden Hollanda’ya da olumlu yanıt verilmiştir. Çek Cumhuriyeti’nin LGBTİ
bireylerin haklarını içeren benzer tavsiyeleri ise reddedilmiştir. İrlanda’nın cinsel yönelim ve
cinsiyet kimliğine bağlı ayrımcılığın yasaklanması tavsiyesi de reddedilen tavsiyeler arasındadır.
33. Türkiye’de LGBTİ bireyler başta genel ahlaka aykırılık iddiasıyla pek çok bakımdan ayrımcılığa
ve hak ihlaline uğramaktadırlar. Bu durum zaman zaman kamu idaresi yetkililerin açıklamalarına
da yansımaktadır. Yaşam hakkı, kişi güvenliği, güvenlik güçlerinin ihmalleri, LGBTİ bireylere
karşı işlenen suçlarda cezasızlık, nefret cinayetleri, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü,
toplantı ve gösteri hakkı, çalışma hakkı, eğitim hakkı, barınma hakkı, cezaevi koşulları, LGBTİ
bireylerin karşılaştıkları sorun alanlarının öne çıkanları olarak tanımlanabilir.
34. 2010 ve 2013 yılları arasında en az 39 kişi cinsel yönelimi ya da toplumsal cinsiyeti kimliği
nedeniyle yaşam hakkı ihlaline uğramıştır. Ayrıca bu dönemde pek çok şiddet vakası, saldırı suçu
ve linçi girişimi de kayıtlara geçmiştir. Ne yazık ki cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliğine
bağlı işlenen suçlar nefret suçları arasında tariflenmediğinden bu konuda yeterince veriye
ulaşmak mümkün değildir. Üstelik LGBTİ bireylerin uğradığı hak ihlallerinin soruşturulmasında
polisin tutumu da etkili soruşturmanın yapılamamasını beraberinde getirmektedir.
Çocuk Hakları
35. Son dört yılda çocuk hakları alanında çok az ilerleme olmuştur.
36. 2010’dan beri, Türkiye bir kere 2012’de ÇHS’nin uygulanmasının düzenli incelenmesini geçirdi,
bu inceleme tam da Türkiye’nin iki yıllık EPİ değerlendirmesini yapması gereken döneme denk
geldi. Çocuk Hakları Komitesi de Türkiye’ye EPİ’de yapılan tavsiyelerin benzerlerini yaptı. O
zamandan bugüne, Türkiye Komite tarafından tespit edilen güçlükler ve boşluklarla ilgili çok az
ilerleme kaydetti.
37. ÇHS’nin Türkiye’nin hukuk sistemine aktarılması yönünde hukuki adımlar atıldıysa da, Türkiye
mevzuatının ÇHS’nin uyumlu hale getirilmesi gerektiği yönünde kaygılar bulunmaktadır.
UNİCEF ve Türkiye hükümeti için yapılan son hukuki analizler gösteriyor ki anayasada en az 12
maddenin değiştirilmesi gerekiyor. Ayrıca, 95 yasada ÇHS ile uyumlu kapsamlı değişiklikler
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
8
gerekiyor. 13 Türkiye’deki çocukların haklarını varolan yasaların nasıl ihlal ettiğinin tespit
edilebilmesi için acilen çocuk hakları etki değerlendirmesi yapılması gerekiyor. Türkiye’nin çocuk
haklarına ilişkin bütüncül bir yasa ve politika yaklaşımı mevcut değil.
38. Her ne kadar Türkiye birinci tur EPİ sürecinde çocuğun her türlü fiziksel cezalandırılmasını
engelleme yönündeki tavsiyeyi kabul ettiyse de, bu konuda herhangi bir adım atılmamıştır.
Fiziksel cezalandırma, evde, özel bakım evlerinde, gündüz bakım evlerinde, okullarda ve ceza
infaz kurumlarında açıkça yasaklanmıştır.
39. Çocuklara hizmet sunan kamu kurumlarına bütçeden ayrılan pay arttıysa da, çocuklara ayrılan
bütçe kalemlerinin hesap verebilirliği artırmak için tespit edilmesi ve izlenmesi mümkün değil.
Sosyal koruma, sağlık, sosyal destek ve sosyal hizmete merkezi hükümetin harcamaları,
GSMH’ye oranı %13. Bu oran AB ortalamasının 13 puan gerisinde. Bunun da yalnızca %1,3’ü
yoksulluk sınırının altındaki nüfusa sosyal destek ve sosyal hizmetlere ayrılıyor. 14 Son
araştırmalara göre, Türkiye’de üç çocuktan ikisi ciddi ciddi maddi yokluk çekiyor. 15
40. Türkiye 2010 yılındaki ilk EPİ sürecinde çocuk hakları ile ilgili 22 tavsiye aldı. Bunlardan etnik
kökene dayalı ayrımcılığı ortadan kaldırmak için hükümeti aksiyon almaya çağıran 4 tavsiye
reddedildi. ÇHS’deki çekincelerini kaldırması için yapılan 2 tavsiye de reddedildi. Oysa Türkiye
Her Türden Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Söleşmesi’ndeki benzer çekincelerini kaldırdı.
Üstelik anadilde eğitim ve kültürel hakların kullanımı ile ilgili yeni yasal düzenlemelerle bu
çekinceleri geçersiz kıldı.
41. Çocuk, anayasada kendi haklarını kullanma kapasitesine sahip ayrı bir tüzel kişi olarak
tanımlanmıyor. Bu anayasal tanınmama durumu, hakların kullanımı bakımından bir dizi yasa ve
bu yasaların uygulanması arasında uyuşmazlık doğuruyor.
• Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı son araştırmaların bulguları Türkiye’deki
çocukların hakları bakımından oldukça karamsar bir tablo çiziyor. Bu bulgulardan
bazıları şöyle:
• Her ne kadar çalışma yaşı 15 ise de resmi rakamlara göre 6-14 yaş arası çalışan çocukların
sayısı 300 bin civarında. 16
• Çocuk evliliklerinin toplam evliliklere oranı %23, bu evliliklerin %91’ini ise kız çocukları
oluşturuyor. 17
Tarhanlı, T., Gül, İ. I., İnceoğlu, A. A., Tokuzlu, L. B., Başalp, N., Karan, U., et al. (2011). Birleşmiş Milletlerin Çocuk
Haklarına dair Sözleşmesi ile Türk Hukuk Mevzuatı Karşılaştırmalı Analizi. Ankara: UNICEF. (Comparative Analysis of
UNCRC and Turkish Laws) http://unicef.org.tr/bilgimerkezidetay.aspx?id=86
14 Kamu Harcamaları İzleme Platformu http://www.kahip.org/site_media/docs/milletvekili_mektup_2012_en.pdf
15 Bahcesehir University Economic Research Centre http://betam.bahcesehir.edu.tr/en/wpcontent/uploads/2014/04/ResearchBrief1642.pdf
16 Child Labour Household Survey http://www.tuik.gov.tr/IcerikGetir.do?istab_id=133
17 Marriage Statistics http://www.tuik.gov.tr/VeriTabanlari.do?ust_id=109&vt_id=21
13
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
9
• Çocuklara yönelik cinsel istismar davalarının sayısı 2002 yılında 4.500 iken, 2012 yılında
17.500’e yükseldi. 18
• Gözaltına alınan çocuk sayısı 2007 yılında 58 bin iken, 2012 yılında 245 bine yükseldi.19
Kadın Hakları
42. Türkiye‘de siyasi irade ve toplumsal söylem düzeyinden artan muhafazakâr davranış biçimleri ve
politikalar, kadınların hak ve özgürlüklerini kullanmalarını giderek artan ölçüde tehdit
etmektedir. Bu bağlamda kadının aile ve toplumdaki geleneksel rolleri pekiştirilmekte, diğer bir
ifadeyle kadınlar, bir birey olarak değil, normatif aile değerleri üzerinden tanımlanmaktadır. En
temelde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve mevzuatında “toplumsal cinsiyet,” “cinsel yönelim”
ve “cinsiyet kimliği” ifadelerinin yer almaması, devlet politikalarının eşitlik meselesine yönelik
kısıtlı yaklaşımını belgeler niteliktedir.
43. Türkiye’de kadınların karar mekanizmalarına katılımı ve temsili tarihsel olarak oldukça düşüktür
(Parlamentoda bu güne kadarki en yüksek kadın temsili %14.02, yerel yönetimlerde Belediye
Başkanlığı düzeyinde ise bu oran 3.7’dir). Bu durumun başlıca nedeni, geçici özel önlem
politikalarının doğrudan Anayasa’da temellendirilmemesinden, Siyasi Partiler ve Milletvekili
Seçimi Kanunu’nda hükme bağlanmamasından, keyfi ve ayrımcı uygulamalara bırakılmış
olmasından kaynaklanmaktadır.
44. Türkiye‘de kadınların işgücüne katılma oranı, dünyadaki en düşük oranlardan biridir (Mart 2014
%30,2).20 Ancak, bu oran içinden kırsal kesimde ücretsiz çalışan kadın tarım işçileri, evde bakım
ödeneği alan kadınlar ve yarı zamanlı çalışan ya da esnek çalışan kadınlar dışarıda bırakıldığında,
kentlerde, tam zamanlı çalışan kadınların işgücüne katılım oranının daha da düşük olduğu ortaya
çıkmaktadır. Bu bağlamda Dünya Ekonomik Forumu’nun 2013 yılına dair Toplumsal Cinsiyet
Eşitliği Raporuna göre Türkiye halen dünya sıralamasında 123. sıradadır.21 Devletin bu konuda
gelişme göstermek için yaptığı düzenli herhangi bir ulusal eylem planı yoktur.
45. Devletin eğitim sistemini sıklıkla değiştirmesi, diğer bir ifadeyle devletin bir eğitim politikasının
olmaması, kız çocuklarının aleyhine bir durum yaratmaktadır. 4+4+4 “Sözde” Zorunlu Eğitim
Sistemi nedeniyle kız çocuklarının okullaşma oranı düşmüş, çocuk işçiliği ve çocuk yaşta yapılan
evliliklerde ciddi oranda bir artış gözlemlenmektedir. Bunun yanı sıra İmam Hatip Okulları’nın
sayısı diğer meslek okullarına kıyaslandığında orantısız bir artış göstermiştir. Mevcut durumda
İmam Hatip Okulları kız çocukları için bir meslek okulu olarak işlev görmemekte ve kız
öğrenciler geleneksel kadınlık rollerinin pekiştirildiği meslek okullarında yoğunlaşmaktadır. Son
olarak Türkçe dışında bir anadilde eğitim uygulanmamaktadır. Bu durum nedeniyle hiç Türkçe
Ministry of Justice Statistics http://www.adlisicil.adalet.gov.tr/istatistik_2012/ist_tab.htm
Child Statistics of the Turkish Statistics Office
http://www.tuik.gov.tr/Kitap.do?metod=KitapDetay&KT_ID=11&KITAP_ID=269
20 Ancak bu oranın geri planında evde bakım ödeneği alan kadınların da istihdam oranı içinde sayılmalarının payı olduğu göz
önünde tutulmalıdır.
21 World Economic Forum. 2013. Gender Gap Report: 2013.
http://www3.weforum.org/docs/WEF_GenderGap_Report_2013.pdf
18
19
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
10
bilmeyen, sadece Kürtçe konuşan kız çocukları birçok zorluk yaşamaktadırlar. Okulda ilk kez
Türkçe ile karşılaşan kız çocukları, ilköğretim hayatını dezavantajlı bir şekilde tamamlamaktadır.
46. Türkiye’de kadına karşı ayrımcılığın önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının
önündeki en büyük engel, siyasi otoritenin kadını bir birey olarak konumlandırmamasıdır. Bu
nedenle, toplumsal cinsiyeti ilgilendiren her türlü yasal düzenleme ve bunun uygulaması kadını
değil, ailenin korunmasını hedeflemektedir. 2012 yılında yürürlüğe giren “Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” bunun yakın zamandaki en net örneğidir.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden beslenen kadına yönelik şiddet, Türkiye’de her yıl yüzlerce
kadının hayatına mal olmaktadır. Bianet Bağımsız İletişim Ağı’nın sadece medya kuruluşlarına
yansıyan haberlerden derlediği bilgiye göre 2013 yılında işlenen kadın cinayeti sayısı 214, kadına
tecavüz ise 163’tür. Diğer taraftan kadın sığınakları meselesine bakıldığında 76 milyon nüfuslu
Türkiye’de 123 sığınak vardır ve bundan 2.190 (sığınak başına 17 kadın) heteroseksüel, engelli
olmayan, devlet şiddetine maruz kalmamış ve 18-60 yaş arası kadınlar yararlanmaktadır. Bütün
bunlar, devletin kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmak için temel bir politikasının olmadığının
göstergesidir.
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
11
TAVSİYELER
1. Türkiye, sivil toplumun etkin ve etkili katılımını da sağlayacağı 2yıllık izleme ara
raporu hazırlayıp sunacağını taahhüt etmelidir.
2. Türkiye, CED’e, Engelli Hakları Sözleşmesi’nin İhtiyari Protokolü’ne [OP-CRPD],
UCM’yi kuram Roma Statüsü’ne, Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıkların Korunması
İçin Çerçeve Sözleşme’ne, UNESCO Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşmesi’ne,
Türkiye, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin İhtiyari Protokolü’ne
ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin Seçmeli Protokolü’ne taraf olmalıdır.
3. Türkiye, 1951 Mülteci Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi sınırlamayı, ICERD’in 22.
maddesine, Türkiye, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 13.
maddesinin 3. ve 4. fıkralarına, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 17, 19 ve 30.
maddelerine koyduğu çekinceleri kaldırmalıdır.
4. Türkiye, ulusal insan hakları kurumu kanununu Paris İlkeleri’ne göre katılımcılık,
kapsayıcılık ve şeffaflık ilkelerini gözönüne alarak yeniden düzenlemelidir. Ulusal
insan hakları kurumunun özerk ve bağımsız çalışabilmesi için idari düzenlemeleri
yapmalı, örgütlenmesinin şeffaflığını sağlayacak mekanizmalar kurmalıdır. Kurumun
mali bağımsızlığını güvence altına alacak düzenlemeleri yapmalıdır.
5. Türkiye, ulusal önleme mekanizmasını işlevini yerine getirecek, kendi personeli ve
bütçesine sahip, tanımlı yetkileri ve işlevleri yönünden yapısal ve fonksiyonel
bağımsızlığı olan; üyelerinin görev tanımı ve üyelerinde aranacak profesyonel
özelliklerin, atanma, görev süresi ve dokunulmazlıklarının belirlenip güvence altına
alındığı, kendi bütçesi ve personeli olan, OPCAT ve ilgili rehberlere göre uluslararası
destekle kurulmuş bağımsız bir mekanizma kurmalıdır.
6. Türkiye Doğu ve Batı sınırlarında gerçekleşen geri itme vakalarının etkin izlenmesi
soruşturulması için mekanizmalar kurmalı.
7. Türkiye, cinsel yönelimi Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda
tanımlamalıdır.
8. Türkiye 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu kaldırmalı ve AİHM
içtihadı, Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, AGİT Barışçıl Toplanma
Özgürlüğü Kılavuzu gibi uluslararası hukuk ve standartlar uyarınca yeni bir yasa
yapmalıdır.
9. Barışçıl gösterilerde ciddi yaralanma ya da ölümle sonuçlanabilecek plastik mermi,
göz yaşartıcı gaz, sıkılan ya da fırlatılan kimyasal maddeler, ses bombası, cop, tazyikli
su ve zırhlı araçların sadece eğitim almış, BM ve AGİT gibi uluslararası kurumların
meşru güç kullanımı konusundaki ilkelerine uyumlu profesyonel standartlar uyarınca
emir komuta zinciri altındaki ve ciddi eğitimden geçmiş kolluk kuvvetleri tarafından
kullanılması düzenlenmelidir. Gösterilere müdahale ve gösterileri sınırlama
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
12
araçlarının ayrım gözetmeksizin kullanılmaması gerektiği, yaşlı, çocuk ve engellilerin
nasıl etkileneceğinin gözönüne alınacağı ayrıntılı ve uluslararası standartlara uygun
bir kılavuz hazırlanmalı.
10. Hiç kimsenin barışçıl toplanma özgürlüğü hakkı kapsamında olan eylemler nedeniyle
gözaltına alınmaması ya da yargılanmaması sağlanmalıdır.
11. Gösterilere müdahale ve gösterileri sınırlama araçlarının nasıl kullanılacağına ilikişkin
uluslararası insan hakları hukuka le uyumlu kılavuzlar hazırlamalıdır. İçişleri
Bakanlığı kalabalıkların idaresi ile nasıl dağıtılacağına ilişkin politikalarını, Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesi önündeki Ataman grubu kararların öngördüğü biçimde
düzenli olarak gözden geçirmelidir.
12. İfade özgürlüğünün güvence altına alınabilmesi için aşağıdaki önlemler alınmalıdır:
a. Anayasa’nın 26. maddesinde belirtilen ifade özgürlüğü hakkının kısıtlanmasına
ilişkin kabul edilebilir sebepler uluslararası insan hakları standartlarıyla tutarlı
olacak biçimde değiştirilmeli.
b. İfade özgürlüğünün kullanılmasının önündeki “ulusal güvenlik ve kamu düzeni”
temelli kısıtlamaların kaldırılmasını da kapsayacak şekilde, TCK, TMK ve diğer
kanunlardaki ifade özgürlüğünün önünde engel oluşturacak tüm maddeler
kaldırılmalı ve bu yasalar uluslararası standartlarla uyumlu hale getirilmeli.
c. TCK 318. madde (halkı askerlikten soğutma) tamamen kaldırılmalı ve vicdani ret
hakkı tanınmalı.
d. Vicdani retçilerin, askerlik hizmetini reddettikleri için defalarca cezalandırılmasını
engelleyen bir mevzuat oluşturulmalı; askerliğe karsı vicdani ret hakkını tanıyan
ve bu hakkı garanti altına alan yasalar çıkarılmalı ve askerlik hizmetine gerçek
bir sivil hizmet alternatifi getirilmeli
e. Ceza Kanunu’nun ifade özgürlüğünü doğrudan ve adil olmayan bir şekilde
sınırlayan 301. (türk milletini aşağılamak) maddesi tamamen kaldırılmalı;
f. TCK 125. madde (hakaret) ve TCK 215. madde (suçu ve suçluyu övme)
tamamen kaldırılmalı
g. TMK 1. maddedeki terörle mücadele tanımının, terörle mücadelede insan hakları
ve temel özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesine dair BM Özel
raportörünün önerdiği tanımla uyumlu hale gelecek şekilde değiştirilmeli.
h. TCK 220/7. maddesi düzenlediği (silahlı bir gruba yardım) suçunun nasıl
uygulanacağına ilişkin özellikle savcı ve hakimlere yönelik kılavuz ilkeler
benimsenmeli.
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
13
i. 5651 sayılı internet kanunu gözden geçirilmeli, bilgiye erişim ve ifade
özgürlüğünü önünde engel olan maddeleri değiştirilmeli
13. Cezasızlıkla Mücadele
a. 1987 ile 2002yılları arasında Olağanüstü Hal döneminde yaşanan öldürme,
kaybolma, işkence gibi suçlarla ilgili olarak kamu görevlileri ile güvenlik
güçlerinin yargılanması ve soruşturulmasının önündeki zaman aşımı ve diğer
engelleri kaldıracak gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
b. Toplumsal olaylarda polis memurlarının, kolluk görevlerini yerine getirirken,
üniformalarının üzerindeki kimlik kartları, koruyucu kıyafetleri de dahil olmak
üzere özel zırhları ve kasklarının üzerindeki numaralarla tanınabilir halde
olmalarını sağlanmalı
c. Kolluk kuvvetleri tarafından işlenen insan hakları ihlalleri ile mücadele edilmeli,
etkili ve tarafsız soruşturma mekanizmaları kurulmalı
d. Devlet yetkilileri tarafından işlendiği iddia edilen tüm kötü muamele vakaları
etkili ve tarafsız bir şekilde soruşturulmalı ve sorumluları adalet önüne
çıkarılmalı
e. İnsan hakları ihlalleri gerçekleştirdikleri iddiaları üzerine soruşturmaya uğrayan
görevliler, görevden uzaklaştırılmalı ve suçlu bulunmaları durumunda görevden
alınmaları sağlanmalı
14. LGBTI haklarının tanınması ve korunması için aşağıdaki önlemler alınmalıdır:
a. Eşitlik, ayrımcılık yapmama ve nefret suçları ile ilgili mevzuatta cinsel yönelim ve
cinsiyet kimliğini de içerek düzenlemeler yapılmalıdır.
b. Hükümet yetkilileri, polis, askeri personel, ceza ve tutukevleri personelleri ile
yargı mensuplarına ayrımcılık ile ilgili cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğini de
içerek biçimde uluslararası standartlarda eğitimler verilmelidir.
c. Türkiye, LGBTİ bireylere yönelik nefret suçlarını ve şiddeti düzenleyen yasal
düzenlemeleri yapmalıdır
15. Çocuk haklarının güvence altına alınabilmesi için aşağıdaki tavsiyeler yerine
getirilmelidir:
a. Türkiye, hem ilgili yasal mevzuatta hem de politika belgelerinde çocuğu aileden
bağımsız olarak bir birey olarak tanımalıdır.
b. Türkiye, Çocuk Hakları İzleme ve Değerlendirme Kurulu’nun faaliyetlerine tüm
paydaşların katılımın sağlayacak düzenlemeleri yapmalıdır.
c. Türkiye, çocuğa karşı şiddetin her türlü ortamda önlenmesine yönelik yasal
düzenlemeleri yapmalıdır.
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
14
d. Türkiye, çocukların örgütlenme özgürlüğüne ilişkin özel yasal düzenlemeler
yapmalıdır.
e. Türkiye, suç olarak tanımlanan eylemleri çocuk bakımından yeniden
tanımlamalıdır.
f. Türkiye, 15-18 yaş arasındaki çocukları kapsayacak biçimde çocuk evliliklerini
engelleyecek yasal düzenlemeler yapmalı ve önleyici tedbirleri almalıdır.
g. Türkiye, çocuk işçiliğini önleyecek yeni yasal düzenlemeler yapmalı ve izleme
mekanizmalarını etkili hale getirecek tüm tedbirleri almalıdır.
h. Türkiye Anayasa’sındaki 12 madde de dahil olmak üzere yasal mevzuatındaki
ilgili maddeleri Çocuk Hakları Sözleşmesi ile uyumlu hale getirmelidir.
i. Türkiye, çocukların örgün eğitimde anadillerinde eğitim alabilmeleri için gerekli
tedbirleri almalıdır.
j. Çocuk cezaevleri kapatılmalı ve çocuk gözaltıları yasaklanmalı, güçlü bir onarıcı
çocuk adalet sistemi kurulmalı.
16. Kadınların eşit temsil ve katılım aşağıdaki tavsiyelerin yerine getirilmesi ile güvence
atına alınmalıdır
a. Türkiye, kadınların siyasi, sosyal ve ekonomik hayatta eşit temsilini koruma altına
alacak tedbirleri almalıdır
b. Türkiye, kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için etkili politikalar
üretmeli ve önleyici mekanizmaları hayata geçirmelidir.
c. Yerel ve ulusal düzeyden kadın örgütleri harekete geçirilerek, tüm danışma
süreçlerine etkin ve etkili katılımı sağlanmalıdır.
17. Aşağıdaki önlemler alınarak yargının bağımsızlığı sağlanmalıdır:
a. Yargı işlev ve süreçlerinin, yasama ve yürütmenin müdahale, tehdit, baskı, teşvik
ve tüm dış etkilerinden uzak yerine getirilebilmesi için her türlü yasal ve idari
önlem alınmalıdır. Yapılacak değişiklikler, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Komisyonu’nun 23 Nisan 2003 tarihinde kabul ettiği, HSYK tarafından
26.06.2006 tarih ve 315 sayılı karar ile benimsenen, Bangalore İlkeleri olarak
bilinen BM Yargı Etiği İlkeleri ile BM Genel Kurulunca 29 Kasım 1985
tarihinde kabul edilen BM Yargı Bağımsızlığı Hakkında Temel İlkeler’i ile tam
uyumlu olmalıdır.
b. Savcılar ve savcılık yapısı, hâkimlerden ayrılarak kendi içinde bağımsızlığını
koruyan bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bu konuda, Savcılar için Etik ve Davranış
Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları (Budapeşte İlkeleri)(2) ve BM belgeleri göz
önünde bulundurulmalıdır.
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
15
c. Yalnızca meslekte bulunan hâkim ve savcılara temas edecek değişiklikler yerine,
hukuk eğitimi ile mesleğe kabul sonrasındaki eğitim süreçlerini de içine alacak
bütüncül yaklaşımla, Adalet Bakanlığı bürokrasisi, ilk derece ve yüksek
yargıdaki meslek mensuplarının tarafsızlık ve bağımsızlık konusunda yeniden
eğitimlerini sağlayan bakış açısına ihtiyaç bulunmaktadır.
18. Sivil Toplum
a. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacak anayasal ve yasal tedbirlerin
oluşturulması ve korunmasında sivil toplumun görüşleri dikkate alınmalıdır.
b. Türkiye, tavsiyelerin uygulanmasının planlanması ve izlenmesi için katılımcı
mekanizmalar kurmalıdır. Bu mekanizma, ilgili tüm sivil toplum örgütleri ve
üniversitelerin etkili katılımını sağlayacak bir mekanizma olmalıdır.
______________________________________________________________________
İnsan Hakları Ortak Platformu | Human Rights Joint Platform
Tunus Cad. No: 87 / 8 - 06700 Kavaklıdere / Ankara
http://ihop.org.tr | [email protected] | Tel. +90312 468 84 60 | Fax. +90312 468 92 53
16
Download