SIRET SEMPOZYUMU TURKIYE`DE SIRET YAZlCILlGI

advertisement
İSLAM T ARİHÇİLERİ
TDV İSLAM AŞTIRMALARI
DERNEGİ
MERKEZi
,...
SIRET SEMPOZYUMU
-I.
"
TURKIYE'DE SIRET YAZlCILlGI
..
'-'
İSAM KONFEREANS SALONU
16-17 EKİM 2010
Yayma Hazırlayan:
Yard. Doç. Dr. Tahsin KOÇYİGİT.
Ankara - 2012
Siret Sempozyumu 1257
3. OTURUM
Prof. Dr. Mustafa Zeki Terzi (Oturum Başkanı): Değerli
hocalarını kıymetli misafuler, birinci tebliğcimiz Prof.Dr. Selahattin
Polat. Burada yanıında Selahattin Polat'ın tebliğ konusu "Srretin
Neliği Bağlamında Srret Yazıcılığında Kaynak ve Yöntem Sorunları".
Hz. Peygamber'in doğru tanıtılınası üzerine tespit ve teklifler. Üçüncü
tebliğcimizde Y ard. Doç. Dr. Şaban Öz tebliğ konusu "Son Dönem
2000-2010 Türkçe Siyer Kitaplarındaki Hatalar Çerçevesinde Siyer
Yazıcılığının Sorunları ve Çözüm Önerileri". Şimdi diğer tebliğlerde
olduğu gibi, bu tebliğ aşağı yukan bir saatlik zamamz var. Yani
gününde son demi alınası bakımından tartışmalara biraz daha zaman
aynlınası bakımından, müzakerelerden böyle anlaşıldı. Sevgili
arkadaşlarımızdan tebliğlerini 15 dakika içerisinde sumnalarını
istiyorum. Bunun içinde, tebliğin baş tarafında çok kalımyor, baş
tarafı çok uzun sunuluyor, geri kalanı kalıyor öyle. Bu yüzden baş
taraflarda fazla beklemeden olabildiğince tebliğierin özetini, zaten
yayınlanacak tebliğler, 15 dakikaya sığdırarak sunsunlar. Buna göre
45 dakika içerisinde bitiririz. Yanın saatte de şeylere ayırırız, diye
düşünüyorum. Şimdi birinci tebliğcimiz, değerli meslektaşırnız
Selahattin Polat'a "Srretin Neliği Bağlamında Srret Yazıcılığında
Kaynak ve Yöntem Sorunları" sumnak üzere mikrofonu veriyorum,
buyurun.
SİYER'İN NELİGİ BAGLAMıNDA SİYER YAZlClLIGININ
SORUNLARI
Prof. Dr. Salahatlin Polat*
İslam tarihinin erken dönemlerinde Hz. Peygamber'in savaşlanın
içeren rivayet malzemesine dayanan Meğazf kitaplan ile başlayıp daha
sonra Hz. Peygamber'in hayatına dair rivayetlerin derlendiği klasik bir
• Erciyes Üni~ersitesi İlahiyat Fakültesi
258 1Siret Sempozyumu -I-
edebi tür haline gelen Sfret/Siyer,
İslam tarihi boyunca Hz.
Peygamber'in biyografisine dair çalışmalann ana malzemesini
oluşturmuştur. Günümüzde de yine ana kaynak bu rivayet
malzemesidir. Fakat günümüz biyografi ve tarih yazıcılığının geldiği
noktaya bakılınca; klasik ve çağdaş Siyer yazıcılığının, kaynak,
yöntem ve yorum sorunları açısından yeniden değerlendiİme
zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Klasik Siyer literatürünü, bu günün paradigmalarıyla eleştirrnek
ve değerlendirmek anakronizm olur. Fakat günümüz Siyer yazıcılığını,
çağdaş Tarih yazıcılığının birikinıi ve seviyesi doğrultusunda
değerlendirmekten ve bu birikinıden yararlanmaktan da kaçuıamayız.
Bu tebliğimizde Siyer yazıcılığının belli bir sorununa odaklanma
yerine, Siyer'in neliği bağlamında önemli gördüğümüz bazı
problemlerini, bütüncü bir bakış açısı doğrultusunda ele alıp,
çözümleri konusundaki öneriletimizi çok kısa bir şekilde sunmaya
çalışacağız.
SİYER'İN NELİGİ
Siyer'in mahiyetiyle yani neliği ile
Siyer'in neliği derken, bilimsel bir disiplin olarak
Siyer'in; konusu, sınırları, yakın ilim dallarıyla ilişkileri, Siyer
çalışmalarını diğer tarih çalışmalarından ayıran karakteristik .
özellikleri, amacı gibi onu diğer disiplinlerden ayıran öze11iklerini
kastetmekteyiz.
Siyer
yazıcılığının sorunları
yakından alakalıdır.
En kestirme ifadesiyle Siyer ilmi'nin konusu Hz. Peygamber'in
hayatıdır. Fakat bütün Şer'f İlimler Hz. Peygamber'i ve hayatını konu
edinirler. Şu halde Siyer'in konusu diğer şer'i ilimlerden nerelerde ve
ne açıdan ayrılmaktadır?
Bilindiği üzere Tefsir ilmi, Hz. Peygamber'in h~yatuıı/sünnetini
yansıtan rivayetlerle yani hadislerle,
Kur'an'ın anlaşılması ve
yorumlanması bağlamında ilgilenir. Hadis İ/mi temelde Sünnet'in
sözlü ve yazılı ifadesi olan hadislerin sahih olup olmadığına
Siret Sempozyumu 1259
odaklanırken, Fıkıh, şer'! delillerden birisi olan Sünnet'le hüküm
çıkarma amacıyla
ilgilenir. Tasawuf ve Ahlak
ahiakın kaynağı olması açısından ilgilenirler.
ilinıleri
de Sünnet'le
Kelam İlıninin durumu ise biraz farklıdır. Kelam İ/mi, itikad
konusunda Kur'fuı'ı ve sadece kesin bilgi ifade eden mütew1tir
hadisleri delil olarak aldığından ve onların tanımladığı anlamda laften
mütevatir hadis sayısı da neredeyse yok denecek kadar az olduğıından,
Hz. Peygamber'in Sünnet'ini ağırlıklı olarak ayetleri destek
bağlaınında kullanır. Bu anlamda çoğunluğu haber-i viihid olan
hadisler kelam ilminin asli kaynağı değildir. Bu nedenle kelam ilmini
kaynakları bakımından, Siyer ilmine en uzak ilim dalı sayabiliriz.
Fakat bu Siyer'in Kelam ile hiçbir ilişkisi olmadığı anlamına gelmez.
Bu ilişkiye ileride tekrar döneceğiz.
esasları
Siyer ilmi'ni diğer şer'! ilinılerden ayıran en önemli özelliği, Hz.
Peygamber'in hayat hikayesini kronolojik olarak, sebep sonuç ilişkisi
içerisinde, bütüncü bir bakış açısıyla arka planı içerisinde hikaye ve
inşa etmeyi amaçlamasıdır. Diğer şer'! ilimler bu sayılan hedef ve
amaçlardan birini veya bir kısmını çalışmalarında esas alsalar da,
hiçbiri bunların tamamını bir arada gerçekleştirmeyi hedeflemez.
Örneğin diğer şer'! ilimlerden hiçbiri Hz. Peygamber'in hayatını
kronolojik ve bir bütün olarak inşayı amaçlamaz. Şer'! ilimler Hz.
Peygamber'i belli açılardan konu edinirierken Siyer ilmi hiçbir sınır
koymaz. Siyer İlıni, Hz. Peygamber'in hayatına ve sünnetine tarihçilik
nosyonuyla yaklaştığından bütün şer'! ilinılerden daha geniş bir
perspektife sahiptir.
Burada şöyle bir soru sorulabilir? Siyer, şer'! bir ilim ınidir,
yoksa bir şahsın biyografisi olması hasebiyle Tarih ilmi olarak ını
mütalaa edilmelidir? Bu soruyu Siyer yazıcılığının, hem deskriptif
yani betimleyici, hem de normarif yani kural koyucu yönü bulunan bir
faaliyet olduğıınu göz önünde bulundurarak cevaplandırmak
duruınundayız. Siyer~i diğer tarih çalışmalarından ayıran en büyük
özelliği, Müslümanlar için uyulması gerekli olan Hz. Peygamber'in
260 1Siret Sempozyumu -I-
örnek hayatını konu edinınesidir. Bu bizzat Kur'an tarafından ifade
edilen bir gerçektir (Ahzab:33). Siyer, Hz. ·Peygamber'in sünnetini
bize aktaran bütün rivayet malzemesini, yani hadisleri kaynak olarak
kullanmak durumundadır. Bu açıqan bakıldığında Siyer ve Hadis ilmi
örtüşür. Aralarındaki fark, Hadis ilminin hadislerle sahilı olup
olmadıkları açısından, Siyer ilminin ise bu rivayetlerle kronolojik ve
bütüncü bir hayat hikayesi inşa amacıyla ilgileniyor olmasıdır. Hadis
İlmi'nin; hadis metinleri, yorumu ve hadislerin kronolojisi ile ilişkisi
sadece hadis tenkidi ile ilgili olmalarıyla sınırlıdır. Bunun ötesinde
bütüncü ve kronolojik bir hayat hikayesi oluşturma amacı yoktur.
Klasik Hadis kitaplarının hadisleri ravilere veya konularına göre tasnif
etmiş olmaları bunun göstergesidir.
Siyer yazıcılığının tarihsel seyri, Hadis İlmi ile ilişkisinin en açık
kanıtıdır. Bilindiği üzere İslam tarihinin erken dönemlerinde İslami
ilirnler; Hz. Peygamber, Sahiibe ve takip eden nesillerden aktarılan
rivayetler şeklindeydi ve hadis ilmine dahildi. Müstakil disiplinler
olarak ayrılmanıışlardı. Bu rivayetler, "İ/m, sünnet, hadis, haber, eser''
gibi kavramlarla isimlendirilirdL Bu rivayet malzemesi derlenip tasnif
edilirken Hz. Peygamber'in yaptığı savaşlan ve gönderdiği seriyyeleri
konu edinen rivayetler "Meğiizi" adı altında müstakil kitaplar şeklinde
veya hadis mecmualan içinde bölümler halinde tedvin edildi, yani bir
araya getirildi. Daha soııra Hz. Peygamber'in hayatının tamamı ile
ilgili rivayetler bir araya getirilerek Meğiizi, Siyer' e dönüştü. Bunuİı
sonucu olarak Siyer, Hz. Peygamber'in hayatının bütününü kapsar
hale geldi. Fakat bu, Siyer'in sadece hadisleri kaynak olarak
kullandığı anlamına gelmez. Siyer ilmi, hadisler yanında bir tarihçinin
kullanabileceği her türlü veriyi gerekli eleştirileri yapmak kaydıyla
kullanmak durumundadır. Bu nedenle kaynaklan açısından da Hadis
ilminden ayrılır.
Kur'an ve hadislerin Siyer'in en temel
hasebiyle, her iki tür metııin yorumlanması ile
.
yazıcılığının da sorunlandır. Bu nedenle Siyer
iki
kaynağı olması
ilgili sorunlar, S!yer
.
\
Ilmi, Tefsir ilmi ve
Siret Sempozyumu 1261
Fıkıh
Usulü ile çok sıkı ilişki içinde olmak, bu ilim dallannın
problemlerle hesaplaşmak durumundadır. Bütün bu
gerekçelerle Siyer İlmi'ni, şer'i ilimler/e çok sıkı bağı olan ve
normatifyönü bulunan bir tarih yazıcılığı olarak niteleyebiliriz.
hesaplaştığı
Siyer'in neliği ile ilgili başka bir problem de Siyer'in, Hz.
Peygamber'in kişisel biyografisi mi, yoksa Peygamber döneminin
tarihi mi olması gerektiğidir? Gerçi Siyer'i biyografi olarak
düşündüğümüzde de Hz. Peygamber'i tarilisel arka planı içinde
değerlendirmek,
onun hayatını dönemin büyük resmi içine
yerleştirmek gereklidir. Fakat yine de ikisi arasında önemli bir fark
vardır. Siyeri biyografi olarak algılarsak Hz. Peygamber'in hayatına,
tarili olarak algılarsak O'nun yaşadığı dönemin bütününe
odaklanmamız gerekecektir. Yani biyografide metııin kurgusu Hz.
Peygamber'in hayatı etrafinda şekillenirken, dönemin tarihi yazılırken
her ne kadar Hz. Peygamber merkezde olsa da metııin kurgusu
dönemin olayları etrafinda şekillenir. Eski ve yeni Siyer çalışmalarının
çoğunluğu ağırlıklı olarak biyografi niteliğindedirler. Bu özellikte
Siyerler yazılmasına ihtiyaç olmakla birlikte, Hz. Peygamber'in
hayatının ve yaptıklarının daha iyi aıılaşılabilmesi açısından "Hz.
Peygamber Dönemi Tarihi" niteliğinde Siyer çalışmalarına daha fazla
önem verilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu ikinci tür Siyer yazıcılığı,
İslam Tarihi'nin Hz. Peygamber dönemi niteliğinde olmalıdır.
Siyer, normatif özelliği yani Hz. Peygamber'in örnek oluşu
nedeniyle salt bir tarih yazıcılığı olarak algılanmamalıdır. Siyer
yazıcılığı ile Tarili yazıcılığının özdeşleştirilmesi durumunda, Hz.
Peygamber'in Tarili ilminin nesnesi konumuna indirgenerek
tarihselleştirilmesi, yani Tarili'in ürünü olarak algılanması ve alelade
bir tarihsel şahsiyet konumuna düşürülmesi tehlikesi vardır.
Şarkiyatçılarının genel olarak yaptığı budur. Hz. Peygamber ne tarili
dışı (ahistorical), ne de tamamen yaşadığı dönemin şartlarının ürünü
olan tarihsel bir şahsiyettir. Allah O'nun vasıtasıyla tarilie müdahale
etıniştir. O sadece kendine inanaııların hayatını değil, bütün insanlık
262 1Siret Sempozyumu -I-
tarihinin
gidişatını
değiştirmiştir.
Moda tabiriyle, O'nun
peygamberliğinden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmamıştır ve
olmayacaktır. Bu nedenle Siyer yazıcısı bir yandan tam bir Müslüman
itikadıyla ve bilinciyle hareket ederken, öte yandan çok iyi bir
tarihçilik formasyonuna sahip olmak durumundadır.
Ayrıca
Siyer'in bahsettiğimiz normatif özelliği sebebiyle Siyer
yazıcısı, bir yandan malzemesini çok ciddi bir tenkit süzgecinden
geçirerek Sahih bir Peygamber imajı sunmak, öte yandan inşa ettiği
hayat hikayesinin İslam'ın esaslarına ve Hz. Peygamber'in
Süııneti'nin genel ilkelerine ters düşmemesi konusunda çok dikkatli ve
uyanık olmak zorundadır. Bu da· bizi, Siyer çalışanlar için sadece
tarihçilik formasyonunun yeterli olmadığı,· iyi bir İslfuni ilimler
formasyonunun da zorunlu olduğu gerçeğiyle yüz yüze getirir.
Siyer'in normatif yönü, Siyer yazıcılığının pedagojik
gereklilikleri yerine getirmesini de zorunlu kılmaktadır. Siyer yazan
Hz. Peygamber'in örnek hayatını; eğitici, kolay okuiıan, sürükleyici,
merak uyandıncı, çekici ve etkileyici bir edebi üslupla sunmak
durumundadır. Eleştiri süzgecinden geçmiş verileri akademik, donuk
ve sıkıcı bir dille sunan Siyer'ler Hz. Peygamber'in örnek hayatını
gereği gibi sunamazlar. Siyer'in süıınet eğitimindeki rolünün layıkıyla
yerine getirilebilmesi için Siyer yazıcılığının, değişik okuyucu
profillerini göz önüne alan ve hedef kitlesine göre farklılaşan, değişik
pedagojik ve edebi nitelikte metinler üretıne zarureti vardır.
Görüldüğü gibi Siyer sadece akademik bir faaliyet değil, aynı
zamanda dini, edebi ve pedagojik bir faaliyettir. Dolayısıyla Siyer
yazıcılığında kaynak ve yöntem sorunlan, Siyerin neliğinden bağımsız
olarak değerlendirilemez.
Siret Sempozyumu 1 263
KAYNAK
Siyer yazıcılığının kaynak olarak sadece klasik literatürdeki
rivayet malzemesine dayanmakla yetiııemeyeceği aşikardır. ·öncelikle
Kur'an-ı Kerim, Hz. Peygamber'in hayat hikayesi için en temel veri
kaynağını oluşturmalıdır. Fakat Kur'an-ı kerim bir tarih ve biyografi
kitabı olınadığından, onun Hz. Peygamber'in hayat hikayesini inşaya
kaynaklık etmesi doğrudan değil, çıkarımsal olacaktır. Bu da,
detaylarını bu tebliğin sınırları içinde ele alamayacağımız birtakını
yöntem sorunlarıyla yüzleşmeyi gerektirir. Burada sadece bir örnek
vermek gerekirse, Kur'an ayetlerinin kronolojisi ve nüzul sebepleri
bilgisi konusunda Tefsir ilminde süregelen ihtilaflar ve tartışmalarla
hesaplaşılınadan ve bu konulara disiplinler arası bir anlayışla
yaklaşılınadan Kur'an-ı Kerim'den bir Siyer kaynağı olarak
yararlanmak mümkün olınayacaktır. Kısaca ifade etmek gerekirse
Kur'an-ı Kerim'in bir Siyer kaynağı olarak konuşturulabilınesi çok
geniş bir birikimi ve tecrübeyi gerekli kılınaktadır.
Siyerin ikinci kaynağı hadisler alınası gerekirken bu kaynaktan
da yeterince yararlanıldığı, yararlanıldığı durumlarda da hem hadis
tenkitçiliğinin hem tarih tenkitçiliğinin teorik ve metodolajik
sorunlarıyla yeterince hesaplaşıldığı söylenemez. Siyer yazıcılan hadis
tenkitçiliği ve tarih tenkitçiliği formasyonu ile mücehhez olınalıdırlar.
Aynca hadisçilerin, genel olarak Siyer rivayetlerini, rivayet tenkit
yöntemleri açısından problemli gördükleri göz önünde bulundurulursa,
Siyer yazıcısının rivayet malzemesi karşısında daha titiz bir tenkit
tavn takınması gerektiği ortaya çıkar.
Siyer, tarih ilıninin yararlandığı bütün kaynak ve verilerden
yararlanmak durumundadır. Bu konuda sadece İslam kültürüne ait
yazılı ve maddi kaynaklar değil, Peygamber dönemine dair dünyadaki
bütün kaynaklar incelenip, eşzamaıılı ve mukayeseli bir tarihçilik
yapılınalıdır. Hz. Peygamber, yaşadığı dünyanın şartları içinde neyi
gerçekleştirdi, döneminin büyük resıni içinde Asr-ı Saadetiıı yeri ne
idi sorulan, Siyer yazıcısının temel sorulan olınalıdır. Hz. Peygamber
264 1 Siret Sempozyumu -I-
döneminde,
başta
çevre ülkeler olmak üzere dünyada neler olup
çağının ruhu ve anlayışı içinde Hz.
Peygamber'in yaptıkları daha iyi anlaşılacaktır. Bu ifadelerimiz, Hz.
Peygamber'in
mesajını
çağına
hapsetmek
şeklinde
değerlendirilmemelidir. Bu, O'nun tarihe nasıl müdahale ettiğini
anlamamız açısından son derece önemlidir.
bittiğini
bildiğimizde,
Siyer yazıcılığının, tarih yazıcılığının diğer kaynaklarından ne
ölçüde ve nasıl yararlanılabileceği, Siyer yazarlarının sahip olması
gereken niteliklerin nasıl geliştirileceği, Siyeri ilgilendiren bütün
ilimierin mensuplarıyla, alanlar arası çalışmaların nasıl organize
edileceği gibi çok temel ve önemli sorunların üstesinden gelinmesi
gerekmektedir. Bu sorunların teorik açıdan tartışılması gereken yönleri
bulunmakla birlikte, bunların çözümü aynı zamanda Siyer
uzmanlarının araştırma ve çalışmalarını projelendirme ve organize
etmedeki başarılarıyla da yakından alakalıdır. Kısaca ifade etmek
gerekirse, Siyer çalışmalarının eşgüdüm halinde ve iyi yönetilmesi;
kalite, başarı ve hedeflere ulaşma açısından vazgeçilemez bir
ihtiyaçtır.
İÇERiK
Siyer edebiyatının meğazi geleneğiyle başlamasının etkisiyle,
Klasik Siyer literatürü ve onlara dayanarak yazılan çağdaş siyerlerin,
Medine dönemi bölümlerinde ağırlıklı olarak Hz. Peygamber'in ·
savaşları ve seriyyeleri öne çıkarılmaktadır. Klasik siyerlerin çoğunda
konu başlıklarını, "Gazvetu Bedr, Gazvetu Uhud" şeklinde savaşlar
teşkil etmektedir. Bunun yerine bazı siyer kitaplarında benimsenen,
"Hicretin birinci, ikinci, üçüncü yılı olayları" gibi başlıklar atılmasının
ve savaşlar dışındaki olaylara daha fazla yer verilmesinin isabetli
olacağı kanaatindeyiz. Ayrıca Hz. Peygamber'in hayatı içerisinde bu
savaşların yerinin ne olduğunun çok dikkatli ortaya konulması
gerekmektedir.
Savaşların
.
\
öne çıkarılınası bir yandan Islam muhalifi cephenin
eline koz verirken bir yandan da Müslümanların kafasındaki
Siret Sempozyumu 1265
peygamber imajını olumsuz etkilemektedir. Tabii ki bu savaşlan ört
bas etmemiz ve bunlar yüzünden özür dileyici bir tavra girmemiz
gerekmez. Savaş, insanlık tarihinin, dolayısıyla İslam Tarihi'nin de bir
gerçeğidir. Fakat" Kur'an'ın ifadesiyle, "alemlere rahmet olarak
gönderilmiş olan bir peygamber'in" "savaş peygamberi", İslam
dininin de "kılıç dini" olarak algılanmasına yol açacak bir Siyer ve
Tarih yazıcılığının risklerinin farkında olmak durumundayız. Tarihin
dinamiklerini ağırlıklı olarak güç ve siyaset ekseninde gören bakış
açılan yerine, bu dinamikleri ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda da
arayan ve bütün bunlan bütüncü olarak değerlendiren ve yorumlayan
bakış açılarına ve yaklaşırnlara ihtiyaç vardır.
Ülkemizdeki · başta ders kitaplan olmak üzere tarih
siyasal ağırlıklı ve bir tür savaşlar tarihi niteliğinde
oluşunun da Siyer yazıcılığına etkisi olmuştur diye düşünmekteyim.
Savaş eksenli tarih yazıcılığı konusunda öğrencilik yıllanndaki
hatıralanm son derece olumsuzdur. Çocukluğumdan itibaren tarihe
ileri derecede ilgi duymama rağmen, eğitim hayatım boyunca tarih
derslerinde sürekli savaşların ve savaşlar sonrası yapılan antlaşmaların
detaylarını ezberlemek zorunda kalmam sebebiyle bu derslerden nefret
etmiştim. Daha sonraki yıllarda, kültürel, ekonomik, sosyolojik
analizlere ağırlık veren tarih kitaplan okumak suretiyle tarihe karşı
ilgiıni
yeniden canlandınna fırsatı bulduğumu belirtıneden
geçemeyeceğim. Tarihi çatışmacı ve güç mücadelesi şeklinde sunan
· tarih kitaplanyla yetişen nesillerin; medelli tartışma, fikre saygı,
hoşgörü, diyalog, uzlaşı ve banş yerine şiddete yöneleceği aşikardır.
Savaş hayatın bir gerçeği olmakla birlikte bu denli öne çıkanlması ve
vurgulanması son derece sakıncalıdır.
yazıcılığınıızın
PEYGAMBER ALGISI
Siyer'iıı içeriği
ile ilgili çok önemli bir sorun da Peygamber
algısı sorunudur. Değişik İslaıııi kesimlere mensup Siyer yazarlan çok
farklı Peygamber imajlan sunabilmektedirler. Bu, bir dereceye kadar
normal karşılanabilir. Ama bir uçta Hz. Peygamber'i tamamen
266 1Siret Sempozyumu -I- ·
olağanüstü güçlerle donatılmış mucizevi bir şahsiyet olarak sunanlar,
diğer uçta onu sadece sebepler planında stratejiler izleyen tarihsel bir
aktör olarak sunanlar yer almakta, dolayısıyla Hz. Peygamber aradaki
yelpazede farklı yerlerde konumlandırılmaktadır. Doğru yer neresidir?
Ya .da Hz. Peygamber bu açılardan sürekli olarak sabit bir yerde
midir? Yoksa olayların seyri esnasında farklı konumlarda
bulunabilmekte midir? Bu sorular bizce Siyer yazıcılığının önemli
problemlerine işaret etmektedir.
Peygamber algısı, Siyer'iİı yukarıda sözünü ettiğimiz normarif
boyutu açısından da önemlidir. Bu algı sorunu iki açıdan problem
oluşturmaktadır:
Birincisi mucizevi ve olağanüstü bir şahsiyerin hayatını, bu
özelliklere sahip olmayan normal insanlar nasıl örnek alabilirler?
İkincisi, farklı Peygamber algıları doğal olarak farklı Müslüman
tipleri ortaya çıkaracaktır. Bu da İslam toplumunun bütünlüğünü
bozan ciddi ve köklü ilitilatlara yol açabilir.
Peygamber algısı sadece mucizevi olaniolmayan ikilemi ile de
ilgili değildir. Başka çok köklü algı farklılıklan da söz konusudur.
Örneğin Sfıfi meşreb bir Siyer yazıcısı mistik bir peygamber imajı
sunarken, tasavvuf karşıtı bir Siyer yazıcısı oldukça farklı bir imaj
sunabilmektedir. Kanaatimce Siyer yazıcılığı bu noktada da değişik
İslami İlimlerdeki Peygamberlik ve Peygamberle ilgili tartışmalarla
hesaplaşmak durumundadır.
TENKİT
Siyer yazıcısı, Siyer'in bütün kaynaklanın ve verilerini; genel
olarak tarili yazıcılığı, özel olarak da Siyer yazıcılığı açısından
eleştirme, değerlendirme ve yorumlama durumundaıfır. Bu da onu çok
değişik ve çok boyutlu sorunlarla yüz yüze getirmektedir.
Her şeyden önce Siyerin kaynak kitaplan, oluşum ve teşe~l
süreci açısından, yani metin tarihçiliği açısından incelenmelidir. Bu
kitaplarm kaynaktan, kaynak eleştirisi yöntemiyle eleştirilmeli ve
Siret Sempozyumu 1 267
analiz edilmelidir. Bu sayede bu eserlerin kaynaklannın epistemolojik
değeri ve oluşum süreçleri ortaya çıkanlınış olacaktır.
Başka
bir· konu da, hadis uydurmacılığında olduğu gibi Siyer
rivayetlerinin de fırkalar ve siyasetçiler tarafından istismara ve
manipülasyonlara uğratılmış olduğudur. Ravilerin ve yazarların
değişik fırkalarla ve siyaset odaklanyla ilişkileri gözden geçirilerek bu
tür istismarların yansımalarİ ayıklanmalıdır.
İkinci olarak, rivayet esasına dayanan ilk dönem klasik Siyer
kitaplarındaki
rivayetler tek tek sahih olup alınadıklan açısından
tenkide tabi tutulınalıdır. Bu konuda hadis usulünden de yararlamlınalı
ve disiplinler arası işbirliğine gidilınelidir.
Hasılı,
tarih tenkitçiliğindeki dünya çapındaki birikim yanında,
İslam Kültüründe geliştirilıniş tenkit yönteınleri her iki kültürün
paradigma farklılıklan göz ·ardı edilınemek kaydıyla birlikte
kullamlınalıdır. Bundan da öte İslam kültüründeki, başta hadis ilmi
olınak üzere değişik ilim dallanndaki ilınl ekollerce benimsenen farklı
tenkit yönteınleri ve birbirlerine yönelttikleri kuramsal, metodolajik
ve pratik eleştiriler göz önünde bulundurulınalıdır.
YÖNTEM
Tarih yazıcılığınırı bütün yöntem sorunlan Siyer yazıcılığı için
de söz konusudur. Burada Tarih ve Siyer yazıcılığınırı bütün
metodolajik ·sorunlannın ayrı ayrı ve detaylanyla ele alınak
tebliğimizin sınırlarını aşar. Probleınlerin boyutlannın genişliğine
örnek teşkil etınesi hasebiyle bu sorunlardan en
olan yorum sorununa işaret etınekle yetineceğiz.
öneınlilerinden
birisi
Tarih yazıcılığında olduğu gibi Siyer yazıcılığı da, bir yönüyle
olgusal ve bilimsel bir faaliyet, diğer yönüyle yorum ve inşa
faaliyetidir. Yani her tarihçi bir yandan sağlam tarihsel verilerle iş
görürken diğer yandan bu verileri yorumlayarak bir hikaye inşa etınek
durumundadır. Çünkü tarihsel veriler doğrudan ve kendiliğinden bir
tarih oluşturacak şekilde konuşmazlar. O veriler doğru ve isabetli
268 1Siret Sempozyumu -I-
sorularla konuşturulmak durumundadır. Siyer yazıcılığı en temelde,
Hz. Peygamber gerçekte ne yaptı ve onun döneminde gerçekte neler
oldu sorularına odaklanmalıdır~ Bu işin olgusal yönüdür. Fakat Hz.
Peygamber'in gerçekte neler yaptığı ve döneminde gerçekte neler
olduğu sorusunun cevabı; Siyer yazıcısının dünya görüşüne, durduğu
yere, bakış açısına göre şekillenecektir. Carr'ın deyimiyle "Tarihsel
olgular balıkçının tablasındaki balıklar gibi kullanıma hazır olarak
sunulmuş değil, okyanustaki balıklar gibidir. Dolayısıyla avlamak
istediğimiz balık türüne göre aviama tekniği ve avianma yeri seçeriz."
Bununla birlikte Siyer, fiktif yani kurgusal bir faaliyet de değildir.
Tarihi, tarihsel romandan ayıran fark ne ise, Siyer'i kurgudan ayıran
fark da odur. Dolayısıyla Siyer yazıcılığında olgusal ve nesnel yön
mümkün olduğunca hakim olmalı, yorumsal yön tarihsel olguların ve
verilerin doğrultusunda olmalıdır ve zaruret sınırlarını aşmamalıdır.
Tarih yazıcılığında, olgusallık ve yorumsallığın dengelenemeyişi,
olgusallık aleyhine yorumsallık alanının genişletilmesi, Tarih'i
istismar alanı haline getirmektedir. Siyer yazıcısı, bu ve benzeri
önemli teorik ve metodolojik sorunlarla yüz yüzedir. Bu sorunlarla,
günümüzdeki felsefe, insan bilimleri ve edebiyat teorilerindeki
birikimi içselleştirerek hesaplaşmak durumundadır
Siyer yazıcılığının üstesinden gelmesi gereken en önemli işlerden
birisi; tarihsel dinamiklerden bir kısmının öne çıkarmak yerine sosyal,
siyasi, kültürel, ekonomik bütün dinamiklerin tamamını belli bir
bütünlük ve sebep sonuç ilişkisi ağı içinde değerlendirebilmektir.
Siyer yazıcılığının, dönemin ekonomik dinamiklerine, kabile
toplumunun sosyal yapısına, Arap toplumunun kültürel kodlarına
yeterince odaklandığını ve bunların bazılarını öne çıkanp bazılannı
geri plana itıneden bütüncü bir bakış açısıyla ele aldığını
söyleyemeyiz. Siyer yazıcılığının, "Annales <Tarih Ekolü"nün
katkılanndan yararlanması gerektiğini düşiiniİlekteyiz.
Bu
yararlanma, bu ekole yöneltilen eleştiriler göz ardı edilıneden
gerçekleştirilmelidir.
Siret Sempozyumu 1269
Siyer yazıcılığında da belli konular çok yoğun ve yaygın olarak
tüketilirken, belli konularda yapılan çalışmalar son derece yetersiz
kalınaktadır. Örneğin Hz. Peygamber'in eğitimciliği çok yaygın olarak
işlenirken, onun ekonomik, sosyolojik ve kültürel faaliyetleri ve
stratejileri üzerinde yeterince durolduğu söylenemez. Tarih
yazıcılarında olduğu gibi Siyer yazıcılarında da çok disiplinli bir
birikime ihtiyaç vardır. İslam tarihçiliğindeki noksanlıklarımız ve
yetersizliklerimiz, Siyer yazıcılığına da aynen yansımaktadır.
Tarihçilik geleneğimizde, ekonomik, sosyal ve kültürel tarihçilik
yönünün zayıflığı, bileşik kaplar misali etkisini bütün alanlarda
hissettirmektedir.
Öte yandan Siyer yazıcılığının, çağdaş birikimden yararlanma
noktasında çok ciddi tuzaklarla karşı karşıya olduğunu da unutmamak
gerekir. Bunlardan en tehlikelisi çağdaş anlayışlarla Hz. Peygamber'i
ve dönemini değerlendirmektir. Başka önemli bir tehlike de, Siyer
yazıcısının sosyal bilimlerin çağdaş birikiminden yararlanma adına
çağdaş soysal bilimlerin model ve kavramları ekseninde bir Siyer
yazıcılığına girişmesidir. Ömeğiıi modem toplumların bilimi olan
sosyolojinin kavram ve modelleriyle Siyer' e yaklaşmak Siyer
yazıcısını sosyolojizme götürebilir. Aynı sakıncalar psikoloji,
ekonomi, hukuk ve benzeri ilimler için de söz konusudur. Ayrıca bu
ilimlerdeki farklı ekollerin bitmez tükenmez tartışmaları, Siyer İlınini
de bu tükenmez kavgaların içine düşürecektir.
HEDEFKiTLE
Siyer yazıcılığı çok farklı birikim ve düzeyde toplum kesimlerini
muhatap aldığından; tek tip bir Siyer yazıcılığı yerine, hedef kitleye
göre değişen bir Siyer yazıcılığı yöntemi beniruserne zorunluluğu
vardır. Bu bağlamda akademik Siyer yazıcılığı yanında, değişik yaş
aralıklanndaki çocuklara ve değişik toplum kesimlerine yönelik
Siyerler de yazılmalıdır. Bu arada farklı din mensuplarına Hz.
Peygamber'i anlatmaya yönelik olarak o dinlerin uzmanlanyla
270 1Siret Sempozyumu
işbirliği
-ı~
içinde, o din mensuplannın
Siyerlere de şiddetle ihtiyaç vardır.
anlayışlarını
rencide etmeyen
Fakat hedef kitleye göre Siyer yazarken, bu hedef kitle
kendilerine yönelik olmayan Siyerleri de
okuyabileceği, bunu engellemenin mümkün olmadığı düşünülerek,
bütün Siyer'lerin içeriğinin bütün hedef kitle mensuplarına da hitap
edecek bir denge ve tutarlılık seviyesini yakalamaları gerektiği
unutulmamalıdır. Başka bir ifade ile söylemek gerekirse, Siyer
yazıcılığı bir yandan evrensel bir bakış açısıyla bütün insanlığı hedef
alırken, öte yandan farklı kesimlerin özel ihtiyaçlarını da
karşıtayabilen metinler üretebilmelidir.
mensuplannın
Siyer'in normarif özelliği, Siyer yazıcılığını, akademik bir
faaliyet olmanın ötesinde edebi bir faaliyet olmasını gerektirmektedir.
Edebiyatçıların ve eğitimcilerin, Siyer uzmanı bilim adamlarının
kurduğu Sahih Siyer metinlerine dayanan, değişik edebi ve pedagojik
formatlarda siyerler yazmaları ve her türlü iletişim araç ve imkanlarını
kullanmaları Siyer yazıcılığının dönüşümü ve gelişimi açsından son
derece önemlidir.
Download