islam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy.15, 2010, s. 371-384. EL-MUVAFAI<AT'IN FlKlH USULÜ GELENEGiNDE TAKiP EDiLMEMiŞ OLMASI ÜZERiNE Doç. Dr. Abdurrahman HAÇKALI* The Reasons for not Using ai-Muvafakat in lslamic Jurisprudence Tradition The work of "al-Muvafakat" written by Abü is hak al-Şatıbi is one of the much referred books in the XXth century. However, it is seen that this book has not followed in the lslamic Jurisprudence tradition. Therefore, we explain its reasons in this study. These are the systematicity of the work, Şatıbi's being an opponent to same applications, imitations and the damination of Grek logic to lslamic Jurisprudence. Key Concepts: ai-Şatıbi, al-Muvafakat, lslamic Jurisprudence I- GİRİŞ Ebu İshak İbrahim b. Musa eş-Şatıbi el-Gırnati'nin (ö.790/ı388) elMuvafakat adlı eseri, Fıkıh Usulü geleneğinde asırlar boyu etkisiz kalmış olmasına rağmen XX. yüzyılda, şaşırticı bir şekilde, elden ele dolaşır hale gelmiştir. Çalışmamızda, XX. yüzyıla kadar eserin, deyim yerindeyse, görmezden gelinmesinin muhtemel nedenleri üzerinde duracağız. II- el-Muvafakat Şatıbi, Fıkıh Usulü'ne dair kaleme aldığı bu eseri ile ilgili iki isim zikreder. Çalışması için düşündüğü ilk isim, et-Ta'rif bi esrô.ri't-Teklif şek­ lindedir. O, eserinin önsözünde hem bu ismi; hem de el-Muvô.fakô.t adını zikretmektedir. Eseri baskıya hazırlayan, Abdullah Dıraz, el-Muvafakô.t fl Usuli'ş-Şerl'a, Muhyiddin Abdulhamid ise el-Muvô.fakô.tfi UsQli'l-Ahkô.m adlarını kullanmış, ancak isimdeki ekler konusunda açıklama yapmamışlardır. İlgili ilk kaynaklarda eserin adıyla ilgili bu ilavelere rastlanılmamaktadır. 2 Yüzüncü Yıl üniversitesi ilahiyat Fakültesi. 1 Şatıbi, Ebı1 İshak, el-Muwifaktitfiusiili'ş-şeri'a, Dfuu'l-Ma'rife Beyrut 1997, I, 25. Cizani, Muhammed b. Hüseyin, Telızlbu'l-Muvafakat, Denımam 1421, s. ı 7. 372 Doç. Dr. Abdurrahman HAÇKALI Eser, ldasik bir fıkıh usulü çalışmasından farldıdır ve beş bölümden Birinci bölüm, müellifin bu çalışmasında esas aldığı temel yaldaşımlarını ve eserin felsefesini ortaya koyan mukaddimelerden oluşur. Şatıbi bunlara "mal<Sada ulaşabilmek için gereldi olan ilmi mukaddimeler" der. Burada Şatıbi, Fılah Usulü'nün niteliği, kat'i esasların mebni olduğu naldi ve aldi deliller arasındaki ilişki, külli asıllar ve cüz'i delillerin bir arada değerlendirilmesi, kat'i ve zanni deliller, Fılah UsUlünde yer alacak konular, ilmin losımiarı ve şer'i ilimierin özelliideri gibi meseleleri irdelemiştir. İldn­ ci bölüm "hükümler", üçüncü bölüm "mal<asıdu'ş-şeri'a", dördüncü bölüm "deliller" ve beşinci bölüm "ictihad" konularına tahsis edilmiştir. oluşmal<tadır. el-Muwifakô.t halilinda ihtisar çalışmaları yapılmıştır. Bunların illd, Şatıbi'nin talebesi Kadi Ebu Bekr Muhammed b. 'Asım (v. 829) tarafından el-Munô. fi ihtisô.ri'l-Muvô.fakô.t adıyla kaleme alınmıştır. Şatıbi'nin diğer bir talebesi bu ihtisarıNeylu'l-Munô. mine'l-Muvô.fakô.t adıyla manzum hale getirmiştir. Ayrıca eser, Mustafa Maulayneyn tarafından Muvô.fıku'l-Muvô.fakô.t adıyla manzum hale getirilmiş ve yine kendisi tarafından el-Merô.fık ale'lMuvô.fık (Fas 1324) adıyla şerh edilmiştir. Muhammed Yahya eş-Şinkiti ise Tavzfhu'l-Müşkilô.t jf İhtisô.ri'l-Muvô.fakô.t adlı bir çalışma yapmıştır) Diğer bir ihtisar çalışması Muhammed b. Hüseyin el-Cizani'ye ait olup Tehzibü'lMızvô.fakô.f:4 adını taşımal<tadır. Müellifin eseri İsimlendirmesine dair bilgilere, konumuzia ilgili bazı için lasaca temas etmekte yarar görüyoruz. Şatıbi, şer'i hükümlerdeld hikmet ve maksadara yer vererek telif ettiği için eserini önce etTa'rifbi esrô.ri't-teklifşeidinde isiınlendirdiğini, ancak hocalarından birinin rüyası üzerine çalışmasına Kitô.bu'ı-Muvô.fakô.t adını verdiğini söyler. Ona göre bu ad, kendisinin İmam Malik'in önde gelen talebesi İbnu'l-Kasım'ın (ı9ı/8o6) metodu (Ma.Iild ekolü metodu) ile Ebu Hanife'nin (ıso/767) metodunu birleştirmiş olması balamından daha uygundur.s Ancal< Şatıbi burada ne belirttiği metotlar halcianda bilgi vermiş ne de hangi açıdan böyle yaptığını söylemiştir. Bize göre Şatıbi'nin bu tutumunun temelinde, belirttiği ild metodun, onun Fıkhı istikrai külli kaidelere bina etme düşüncesine yalan olması yatmaktadır. Niteldm Hanefi Usulünde, külli kô.ide anlamında "asıllar/usul" gerek içtihatta, gerekse zanni delillerin değerlendirilmesinde önemli bir yer tutar. 6 Ma.Iild mezhebi geleneğinde de, layasın haber-i ahada tercih edileceği görüşü zil<redildiğinde, layas kavramı ile, Şer'i delillerin ipuçları taşıdığı 3 Raysfıni, Ahmed, Nazariyyetu'/-Maktisıd inde'l-İmtim eş-Ştitıbi, Beyrut 1992, s. 91-92; Erdoğan, Mehmet "el-Muviifakat", DİA (Diyanet İslam Ansiklopedisi), XXXI, ss. 406-408, s. 408. Deınmam, 5 6 Şatıbi, a.g.e., s. 1421. e/-Muvtifaktit, I, 25. bkz. Haçkalı, Abdurrahman, "Hanefi Mezhebi içtihat Geleneğinin Tümdengelirnci Yönü Üzerine", İsitim i Araşlmnalar, XV, sy. 1-2, ss, 283-290. ei-Muvafakat'ın Fıkıh Usulü Geleneğinde Takip Edilmemiş Olması Üzerine 373 tümünden elde edilen küllf Ica ide ve hükürnlerin kastedildiği7 bilinmektedir. Bu da, Hanefi Mezhebi ile Maliki rnezhebinde, içtihatta külli kaidelerin dikkate alındığına dair müşterek bir tavrın varlığını göstermektedir. Şatıbi bu hususa dild<at çekmiş olmalıdır. Şatıbi'nin, bu tavrının, dönernin ilim dünyasında nasıl karşılandığı­ na dair somut bir bilgi yoktur. Ancal<, böyle bir tutumun, mezhep taassubunun haldrn olduğu dönemlerde pek rağbet görmeyeceğini tahmin etmek zor değildir. III- el-Muvafakat Hakkında Söylenenler: Eserle ilgili ilk yorum bizzat rnüellifıne aittir. Şatıbi, eserin benzerinin önceden yazılmadığını söyler. 8 Ancak bu, genellilde zannedildiği gibi, sadece Makasıdu'ş-Şeri'a'ya dair görüşleri nedeniyle değil, aynı zamanda eserin konularının seçimi ve işlenişi balarnındandır. Nitekim kendisi, esere yazdığı önsözde bu hususa işaret etrnektedir.9 Fılah usulü ve tarihine dair çalışma yapanlar, Şatıbi'nin büyük bir rnüceddid ve el-Muvafalcat'ın da incelediği konular bakırnından eşsiz olduğunu ifade etrnişıo ve İmam Şafı'i'nin er-Risale adlı eserini telifine benzetrnişlerdir. 11 el-İ'tisarn'a rnukaddirne yazınış olan Reşid Rıza, fıkıh usulü ve esrailirnlerinde el-Muvafalcat'ın benzerinin yazılmış olmadığını ifade ederek, eserin, ihya hususunda yeni bir hamlenin başlangıcı olabilecek niteliğe sahip olduğunu belirtir. u ru'ş-şerf'a Seyyid Bey'e göre, Şatıbi bu eseriyle fılah usulü ilminde asıl incelenmesi gereken rneselelerin hangileri olduğunu gösterrnek istemiş ve başka ldtaplarda birkaç sayfaya sığdırılan Makasıdu'ş-Şeri'a'ya ldtabının bir cildini ayırıp derin incelernelerde bulunrnuştur.'3 M. A. el-Cabiri, metodolajik açıdan yeniden yapılanmanın Şatıbi'­ nin projesi olduğunu belirtir ve onun tutumunu, "Şafıi'den beri 'lafızların yorumu', 'illetlerin tespiti' ve rnaldsıdı layasa dayalı olaral< dild<ate alma esası üzerine kurulu metodolajik düşünceyi yeniden yapılandırmaya çalı­ şan bir tutum olarak niteler. Cabiri'ye göre Şatıbi, esldlerin tutumunun aksine, amaçları esas almış ve illetierin tespitini ve lafızların yorumunu buna 7 Kaya, Eyyüp Said, "Miiliki Mezhebi", DİA, XXVII, 519-535, s. 525. 8 Şiitıbi, ei-Muvdfakdt, I, 25. 9 Şiitıbi, ei-Muvdfakdt, I, 25-26. 10 Salim Yefi'ıt, Haferiyydtu 'l-ma' rifeti '1-Arabiyyeti '1-İs/amiyye, Beyrut 1990, s. ı 61. eş-Şdtıbi ve Makdsıdu 'ş-Şeri'a, Dımeşk ı3 ı 11 bkz. Ubeydi, Hammiidi, 12 Reşid Rıza, et-Tarifbi Kitdbi'/-İ'tisdm, (el-İtisam'a yazdığı mukaddime), Beyrut 1991, s. 4. 13 Seyyid Bey, Uszil-ı Fı/,:7/ı, İstanbul ı333, s. 60. 1996, s. -374 Doç. Dr. Abdurrahman HAÇKALI yardımcı olarak kullanmıştır. 14 Ancak Cabiri'nin, Şatıbl'nin yaklaşımını, objektif değerlendirmeden ziyade, kendi düşünceleri yönünde yorumladiğını söylemek mümkündür. Zira Şatıbi, kendi tutumunu selefin yoluna dönmek olarak nitelemektedir. Musa Carullah Bigi, el-Muvcifakô.t'ın, kendisinin arzuladığı yegane notlar ekleyerek yayınla­ fıkıh usulü eseri olduğunu ifade etıniş ve bir cildini ınıştır (Kazan 1327). Yaşadığı döneinin ızdıraplarının şiddetinden olmalıdır ki "İslô.mf literatür arasında usul-z fikzh olabilecek bir kitap var ise, yalnızca el-Muvô.fakô.t'tzr" deiniştir.'s Fıkıh Usulü tarihine dair yaptığı çalışmasında Wael b. Hallaq, Şatı­ bi'nin nazariyesinin, 4./ıo. asırdan beri devam eden fikri gelişiinin zirvesini oluşturduğunu ifade eder.'6 Ancak o, XX. yüzyılda İslam dünyasında Şatıbi'­ nin maslahat düşüncesine vurgu yapanların, onun nazariyesini ortaya çıka­ ran sebepleri ve özünü doğru anlamadıldarını söyler.'7 Bu değerlendirmeye paralel bir tespit, modern dönemde 'ikinci bir Şatıbi'nin oluşturulduğu şek­ lindedir.'8 IV- el-Muvafakat'ın Takip Edilmemesinin Nedenleri: Yukarıda belirtilen ve XX. yüzyıla ait olumlu yaldaşımlara rağmen, konuyla ilgilenenler, el-Muvô.fakô.t'ın asırlar boyu ilim aleminde hak ettiği yeri alamadığı hususunda hemfıkirdir.'9 Seyyid Beye göre, doğu alimlerinin sonradan gelenleri, Şatıbi'nin tuttuğu yolu taldp etmeiniş, bilakis işi latiz ve cedel kavgasına dökmüş olduklarından, onun açtığı çığırı genişletecek ldmse ortaya çıkmamıştır. 20 Şatıbi de, eserinin uyguladığı yöntem açısından bir ilk olduğunun ve hemen kabul görmeyeceğinin farkındadır. Niteldm doğabilecek şüpheleri gidermek ve gelecek tepldleri azaltmak için eserin önsözünde selef-i salihinin yolundan yürüdüğünü vurgulaınıştıe' Ancak, kendisinin de beldediği üzere el-Muvcifakô.t iyi karşılanmamış, müellifı fasık olmakla itham edilerek bidatçililde suçlanınıştır. O da, bu suçlamalara karşı el-İ'tisô.m adlı eserini kaleme alınıştır. dolayısıyla 22 14 Ciibiri, M. Abid, Çağdaş Arap İslam Düşüncesinde Yeniden Yapılanma, çev. Ali İhsan Pala-Mehinet Şirin Ankara 2001, s. 54-55. Çıkar, 15 Musa Canıilah Bigi, "el-Muviifakiit Neşrine Ait Bir-İki Söz", çev. Mehmet Erdoğan, el-lvfııviifakiit-İsliimf İlimler Metodolojisi- (Giriş Kısmı), İz Yayıncılık. 1/XVIll-XXIV. 16 Wael b. Hallaq, A His/Ol)' ofIslamic Legal Tlıeory, Cambridge University Pres 1999, s. 162, 217. 17 Wael b. Hallaq, A Hist01y ofIslamic Legal 18 Ko tan, Şevket, Kur 'ii n ve Tarilıselcilik, İstanbul 2001, s. 269. Tlıeory, s. viii. 19 Erdoğan, "el-Muviifakiit", DL4, XXXI, 407. 20 Seyyid Bey, 21 Şiitıbi, " Mes'ud, Muhammed Halid, İslam Hukuk Teorisi, çev. Muharrem Kılıç, İstanbul 1997, s. 279. Usiil-ı Fıl.:7h, s. 60. ei-Muviifakiit, I, 25. ei-Muvafakat'ın Fıkıh Usulü Geleneğinde Takip Edilmemiş Olması Üzerine 375 Eserin takip edilmemesinin muhtemel nedenlerine geçmeden önce, Abdullah Dıraz ve el-Cizam'nin konuyla ilgili mütalaalarına işaret etmek istiyoruz. Dıraz, esereyazdığı mukaddimede, Muvafakat'ın takip edilmemesini ild temel nedene bağlar: Eserin içerdiği konuların yeni olması ve konularımn işieniş şeldi. · Cizani ise Muvafakat'ın yaygınlık kazanmamasımn nedenlerini üç ana gıırupta toplar. Ancak onun, bu tespitlerinde bir ekol anlamında Selefi bakış açısım esas aldığı görülür. Üstelik ileri sürdüğü iddialarında hatalar da söz konusudur. Ona göre birinci sebep, Şatıbi'nin bazı al<aid meselelerinde selef(iyey)e -Cizarl', "selefi" görüşte olanlara Ehli Sünnet demektedir- muhalif olmasıdır. O, burada Şatıbi'nin determinizmi reddetmesini, nasların zanni olduldarım vurgulamasım, hükümlerdeld hikmetin Allahu Teala'ya raci olmasım kabul etmemesini ve Allah'ın sıfatıarım te'vil etmesini örnek olaral< gösterir. Ancak bu konularda yaptığı değerlendirmelerde Cizani, Sünni geleneğin yaklaşımlanın doğru bir şekilde al<taramamıştır. Ayrıca Şa­ tıbi, onun iddia ettiği gibi, bütün nasları zayıf kabul etmiş değildir. Cizani'ye göre eserin taldp edilmemesinin ilcinci ve üçüncü sebebi, misal olarak da olsa el-Muvafakat'da zayıf ve mevzu hadisiere yer verilmesi ve eserin telifinde taldp edilen metottur. 2 3 Cizani'nin ileri sürdüğü nedenler, Sünni ilim geleneği açısından eserin göz ardı edilmesi için neden oluşturmazlar. Dolayısıyla, hem Dıraz'ın hem de Cizani'nin ileri sürdüğü nedenler, konunun özüyle ilgili olmaktan uzal<tır. Biz, el-Muvafakat'ın içerik ve metot bakımından taldp edilmemesiyle ilgili olduğunu düşündüğümüz nedenleri maddeler halinde ortaya koymaya çalışacağız: A- Şatıbi'nin Yaşadığı DönemdeAdet Haline Gelmiş Bazı Uygulamalara Karşı Çıkması Şatıbi, yaşadığı dönem ve coğrafyada yerleşik uygulamalar haline gelbid'atlere karşı çıkmış ve bu yüzden ilmiye sımfıyla ciddi bir sıkıntı yaşa­ mıştır. Bunun neticesinde, haksız yere birçok iftiraya uğramış ve döneminde etldli olması engellenıneye çalışılmıştır. Ni telcim kendisi bu hususu, b id'atlere karşı kaleme aldığı el-İ'tisam adlı eserinde şöyle dile getirir: "İmam­ lık ve vaizlik görevlerini üstlendim, ancak kendimi bu işi yapanlar arasmda garip buldum, zira adet ve gelenekler işin aslının önüne geçmişti ... Eğer bu tür uygulamalara uyarsam sünnete ve selefi salihine muhalefet etmiş olacaktım -Allah korusun-. Ancak helô.kime sebep olsa bile kurtuluşun, sünnete uymakta olduğunu gördüm. Bu hususta tedrici davranmaya çalıştım. Yine de aleyhime layamet koptu. Kötülüğüme dair rivayetler yaygınlaştı. Bidatçilikle ve sapıklıkla itharn edildim. Cahil ve anlayışsız görüldüm. Namazdan sonra miş 13 bkz. Cizfuıi, Tehzibu'l-Muviifakiit, s. 22-25. 376 Doç. Dr. Abdurrahman HAÇKALI cemaatle devlet başkanına yapılan duaya katılmadığım için 'du anın faydasız Bazen Rafizi olmakla ve sahabeye buğz etmekle suçlandım. Zira hutbede onları zikretmiyordum. Devlet başka­ nına isyanın caiz olduğunu söylediğim iddia edildi. Dini zorlaştırdığım söylendi. Çünkü bu zamanın müftüleri, fetva soran kişiye, şô.z da olsa, hevô.sına uygun olan görüşü söylüyorlardı. Sünnete muhalifbazı bidatçi sufılerin yaptıklarının doğru olmadığını söylediğim için evliyaya karşı olduğumu yaydılar. Sünnet ve Cemaate muhalefet etmekle suçlandığım bile oldu. 2 4 olduğunu söylediğim' iftirasına uğradım. Şatıbi, kendi zamanınciald ild aşırı ucun, kolaycılığa kaçan (onun istek ve arzuları esas alan') müftüler ile sufılerin uygulamalarından uzak doğru bir hukuka, ifrat ve tefrit arasında orta bir çözüme yönelmiştir. Bu nedenle Şatıbi, nazariyesini şeriatın/şer'i ilimierin asli haline döndürme çabası olarak görmektedir. Günümüzde konuyla ilgili çalışma yapanlar da onun böyle bir yaklaşıma sahip olduğunu belirtirlees ifadesiyle 'ldşisel Yukarıda uygulamalara karşı duruşunun, Şatıbi hakkında ön yargı oluşturacağında kuşku yoktur. Dolayısıyla, bu durumun onun eserlerine mesafeli durulmasının nedenlerinden biri olduğunu söylemek mümkündür. belirtilen iftiraların ve onun yerleşik B- Eserin İçeriği ve Sistematiğindeki Yenilik Eserin sistematiği nevi şahsına münhasır olup, içerdiği konular ve bu Usulü eserlerindelcinden farldıdır. 26 Mesela O, Fı­ luh usulü eserlerinin tamamında var olan İcma' ve ICıyas gibi temel konulara yer vermediği gibi bu eserlerde yer almayan ancak amacına uygun diğer bazı meseleleri çalışmasına almıştır. 2 7 konuları işleyiş tarzı Fıluh Şatıbi, şer'i delillerin dört tane olduğunu söyler: Kitap, Sünnet, İcma ve Re'y ( ICıyas ve diğer fer'i deliller). Ancak o, diğer delillerin aslını teşldl ettiği için, sadece Kitap ve Sünnet üzerinde duracağım, bu konuları işler­ ken, ihtiyaç duyulan diğer birçok şeyi zaten zikretmiş olacağından eserinde İcma ve Kıyas konularına müstaldl olarak yer vermeyeceğini söylee8 Wael b. Hallaq, Şatıbi'nin eserine almadığı konularda söylemek istediği özel bir mesajının olmamasını, bu tutumunun nedeni olarak gösterir. 2 9 Şatıbi zaman zaman, "filuh usulü eserlerinde işlenmiş olduğu gerekçesiyle" bazı konulara ldtabında yer vermez.3o Örneğin, 'sahabe kavli'nin 04 Şatıbi, Ebü İshak, e!-İhsdm, Beyrut 1991,20-21 05 Wael b. Hallaq, A His/OJ)' ofIslomic Lega! 06 Ubeydi, " Wael b. Hallaq, A His/OJ)' ofIs!amic Lega! " Şatıbi, 09 Wael b. Hallaq, A Histoıy of Is!amic Lega! 30 Şiitıbi, eş-Şdtıbi ve makdsıdu 'ş-Şeri'a, TlıeoJ)', s. 163-164. s. 133; Cizani, a.g.e., s. 26. T!ıeOIJ', s. 258. Tlıeol)', s. 205, el-Muvdfakdt, III, 309. el-Muvdfakdt, I, 130, 146, II, 357. ei-Muvafakat'ın Fıkıh Usulü Geleneğinde Takip Edilmemiş Olması Üzerine 377 delil olup olmaması konusundaki görüşler usul kitaplarında anlatıldığı için kendi eserinde zilaetme gereği duymadığını belirtirY Eserin içeriği ile ilgili önemli bir özellik, istilaayı bilgi kuramının temeline yerleştirmiş olmasıdır. Şatıbl'nin nazariyesi, Ehl- i Hadis geleneğinin tutumu olan "meselelerin tek tek cüz'i deliliere dayandırılması" yerine, şe­ r'i delillerin istilaasından elde edilen kaideler ışığında hem cüz'i delillerin hem de meselelerin değerlendirilmesi gerektiği yaklaşımını esas alır. Eserin girişinde İbnü'l-Kasım (Maliki) metodu ile Ebu Hanife'nin metodunu birleştirmeyi amaçladığını söylemesi de bu husus ile ilgili olmalıdır. Dolayısıyla Şatıbi'nin tavrı meseleleri şu ya da bu şeldlde cüz'i bir delile dayandırmayı benimseyen haldm baluş açısından farldılaşmıştırY Wael b. Hallaq, Şatıbl'nin, teorisinin gereği olan ve istilaaya dayanan yeni bir bilgi kuramı ortaya kayabildiğini ve istilaayı nazariyesinin esası olarak takdim ettiğini söyler. Ona göre, Şatıbi'nin ortaya koyduğu muhteva ile istilaa, manevi tevô.türü de aşar. Zira manevi tevô.tür sadece hadisi şeriflere ait bir yaldaşımdır. Şatıbi'nin ifade ettiği haliyle istilaa ise Kur'an, Sünnet, İcma', Kıyas ve 'kara' in-i ahval'e dayanır.33 C-Uslubu el-Muvô.fakô.t'ın taldp edilip yaygınlaşmamasının diğer bir nedeni olarak Şatıbi'nin üslubu ve hitap ettiği düzeyin bir hayli yüksek olması gösterilir. Abdullah Dıraz konuyla ilgili olarak şunları söyler: "Müellifın güçlü bir intikal gücü, cevval bir kalemi vardır. Onu anlayabilmek için mutlaka şer'i kaynaldara, aldi ilimiere ve başka ilim dallarında ortaya konulan balıis­ iere müracaat etmek gereldr. O, bu eserini sünneti, müfessirlerin sözlerini, kelam bahislerini, önceldlerin usulünü, müçtehit imamların furuunu iyice ihata ettikten sonra yazmıştır. İşte bu yüzdendir ld, ldtap çok dolu ve zor bulunmuş, bu durum onun yayılmasına bir engel teşldl etmiştir."34 D- Şatıbi'nin İçerisinde Yaşadığı Sosyal ve Siyasal Şartlarm İs­ lam Dünyasının Diğer Bölgelerinden Farldı Olması Şatıbi'nin eserini telif esnasında Endülüs'te yaşadığı sosyal şartlar İslam dünyasının diğer bölgelerinden farldıdır. Özellilde Endülüs dışında kalan İslam dünyasının, el-Muvô.fakô.t'ın yazıldığı tarihten sonra birkaç asır istikarlı dönem geçirdiği söylenebilir. Bu nedenle yerleşik eğitim sistemi ve ilimlerle ilgili sorgulayıcı bir baluşa da ihtiyaç duyulmamıştır. Halbuld Şatıbi'nin yaşadığı Gırnata toplumunda o dönemde meydana gelen iktisadi gelişmeler, Akdeniz ticaretinin yükselişi, lursal ekonomiden şehir ekonomi31 Şiitıbi, 32 Wael b. Hallaq, A HistOIJ' oflslamic Legal Theory, s. 165. e/-Muvdfakdt, III, 303. 33 bkz. Wael b. Hallaq, A HisfOIJ' ofIslamic Legal The01y, s. 164-166, 206. 34 Diriiz, Abdullah, "Mukaddimetu'ş-Şiirih" (e/-Muvcifakcit'a Yazdığı Giriş), s. 16. 378 Doç. Dr. Abdurrahman HAÇKALI sine geçiş, yeni ortaldık şekilleri vb. yaşam şartları hukuki yönelimlerde de etkili olmuştur.35 Dolayısıyla, Şatıbi'nin çalışmalarında bütün bunların etkisini göz ardı etmemek gereldr. E- İslam Dünyasında Eğitim Sisteminin Belirli Bir Düzene Kavuşmuş Olması ve Taklitçilik Şatıbi, hicd VIII, miladi XIV Yüzyılda yaşamıştır. Yaşadığı dönem dild<ate alındığında İslam dünyasının dört bir tarafında medreselerde belli bir düzenin yerleştiği, sosyal istikrarın sağlanması açısından mezheplerin esas alındığı ve bunun da talditçiliği beslediği bilinmektedir. Halbuld Şa­ tıbi, eserinde talditçiliğe karşı çıkar ve okuyucuyu şu şekilde uyarır: "Taklit çukurundan çıkarak basiret zirvesine yüksel. Zayıf sorular ve şüphelerle karşılaştığın zaman sana müdafaa ve zafer imkanını verecek bir gayretle hak bildiğ in yola sarıl. Takva elbisesini kendine şiar !al; insafı elden bırakma, hakkı aramak mezhebin, hakkı ehline teslim etmek prensibin olsun. Geçici hevesler kalbine hakim olmasın, önüne çıkacak engeller seni amacından çevirmesin. Meseleler karşısında değerlendiren ve tercihte bulunanlar gibi dur; ne yapacağını bilmez şaşkın bir vaziyette değil... Taassup pınarından sakın içme, meselenin hakikati anlaşıldığında onu kabul edip boyun eğmekten çekinme. Eğer bu kitabın yeniliği sana kapalı olur ve "eskilerin yapmadığı bir şeydir, mô.hiyet ve işieniş bakımından ne şer'f aslf ve ne de fer'f ilimlerde böyle bir eser telif edilmiştir" düşüncesine kapılırsan, araştzrıp incelemeden bu şüpheZere kulak asma."36 Ayrıca daha önce de belirttiğimiz gibi, eserin girişinde Hanefi ve Maliki Usullerini birleştirmeyi amaçladığını söylemiş olmasının,37 mezhep taassubunun haldm olduğu dönemlerde görmezden gelinme şeldinde bir tepld almasının ve yaygınlaşmamasının nedenlerinden olduğu da söylenebilir. F- Makasıd ve Maslahata Dair Görüşlerinin Etkisi Şatıbi'nin fildrlerinin geçen yüzyılda öne çıkarılması, şüphesiz onun el-Muvô.fakô.t'ta "makasıdu'ş-şed'a'ya verdiği yer ve önemden kaynaldanır. Ancak o, eserlerinde konuya ilk yer veren ldşi değildir. Hicri V asırdan itibaren fıkıh usulü eserlerinde maslahatın, hükümlerin maksadı olduğu hususunda genel bir kabul bulunduğu görülmekte38 ve bu hususta icma olduğu Fahreddin er-Razi tarafından ifade edilmektedir.39 Diğer yönden, makô.sıd 35 bkz. Mes'ild, İslam Hu/,:uk Teorisi, s. 43 vd. 36 Şiitıbl, el-Muviifakiit, I, 25-26. 37 Şiitıbl, el-Muviifakiit, I, s. 24. Cassiis, Ebil Bekr, el-Fusıilfi'l-Usül, Kuveyt 1994, II, 6, 71, 141, 148,242, III, 248, IV, 13, 70, 141; Basri, Ebu'l-Hüseyn, el-Mu ~emed, Beyrut 1983, I, 315, II, 327, 403; Debilsl, Ebu Zeyd, Ta/,:vimu '1-Edille, Beyrut 2001, s. 304. Aynca bkz. Opwis, F. M. Maria, Mas/aha: An Intellectual His/Ol)' of a Core Concept In Islamic Legal TlıeOJ)', Ya1e University 2001, s. 25 vd. 38 39 Razi, Fahruddin, el-Malısül, Riyad 1400, V, 391. ei-Muvafakat'ın Fıkıh Usulü Geleneğinde Takip Edilmemiş Olması Üzerine 379 içtihat faaliyetinde nasıl dikkate alınacağı hususunun yine dönemden itibaren Fıkıh Usulü eserlerinde tartışıldığını da görmekteyiz.4o Şatıbi, kendisinden önce konuyla ilgili yapılan tartışma sürecinin hem taldpçisi olmuş, hem de bu geleneğin zirve ismi olmayı hak edecek görüşler ortaya koymayı başarmıştır. Ancak, Şatıbi ile ilgili birçok çalışma ve söylemin, belirtilen süreci göz ardı ederek, onu, makasıdi yaldaşımı ilk ortaya koyan ldşi olarak sunma hususunda yanılgı içerisinde olduğunu ifade etmeliyiz. ve maslahatın aynı Şatıbi'nin görüşlerinin ana eksenini oluşturan "zaruriyyat, haciyyat ve tahsiniyyat" şeldindeld yaldaşımın temellerini Cüveyni (ö. 475/ıo8s) ortaya koymuş, ayırım bu haline Gazali (ö. sos/ıııı) ile ulaşmıştır.4' Ancak şu hususa özellilde dild<at çekmek gereldr: Cüveyni'nin bu ilkeleri tespitindeld amaç, hukukta gaye problemine cevap aramak değil, ta'lili ve taabbudi asıl­ ları/hükümleri ve bunun kaidelerini ortaya koymaktır.+' Bir kısmına Cüveyni işaret etmiş olmalda beraber, Gazali'den itibaren genel kabul gören yaldaşıma göre insan ve toplum için beş zaruri asıl vardır: Din, can, akıl, nesil ve mal. Bu maksadara yönelik şeyler maslahat, aykırı şeyler de mefsedettir.43 Bu vesileyle bir hususa işaret etmek istiyoruz. "Gazô.lf'nin maslahatı mürseleyi reddettiği bilinmektedir. Bu yüzden onun Şô.tzbf üzerindeki etlcisi, İslam hulcuk teorisinin sosyal değişimlere uygunluğunu reddetmesi konusuna hasredilmelidir"44 şeldindeld yaldaşım, içerisinde birden çok hatayı barın­ dırmaktadır. Zira Gazali'ye göre, muayyen bir delilde ifadesini bulmamakla beraber Kitap ve Sünnet naslarının türnevarım yoluyla incelenmesinden elde edilen maksatlar ve masiahatlar mürsel masiahat adını alır ve delil olaral< kullanılırlar.4s Bid'atlerle olan mücadelesinden, Şatıbi'nin değişime karşı olduğunu çıkarmak da doğru değildir. Ayrıca o, selefin tavrını örnek alalım derken, onların yaptığı gibi, külli kaideiere dayeti kastetmektedir ve bu yolla Fıkhi yorum sürecinin donuldaşmasına çare üretmektedir. Dolayısıyla M. Halid Mes'ud'un Şatıbi ile ilgili yukandald görüşleri haldkati yansıtmaktan oldukça uzaktır. Cüveyni ve Gazali'den sonra Fahruddin er-Razi (v. 6o6/ı209),4 6 el-İzz 40 bkz.Haçkalı, Abdurrahman, İslam Hulaık Tarihinde Gayeci İçtilıat Metodumm Gelişimi, İstanbul 2004, s. 84vd. " Gaziili, Ebu Hami d, Şifdu '1-ğalil, Bağda d 197 ı, s. 165- ı 66. 42 Cüveyıll, İmiimu'l-Harameyn, el-Burhan, Beyrut 1997, II, 80. 43 Gaziili, Ebu Hiimid, el-Mustasfa, Beyrut ty., I, 286-287. 44 Mesud, İslam Hukuk Teorisi, s. 179. 45 Gaziili, el-Mustasfa, I, 286,311, 315; a. mlf., Şifdu'l-ğalil, s. 210. 46 Razi, e/-Malısıil, V, 227; Opwis, An Inte/leetual His!OIJ' ofa Core Concept In Islamic Legal Tlıeoıy, s. 104 vd. 380 Doç. Dr. Abdurrahman HAÇKALI b. Abdisselam47 (v. 660/1262), Şihabuddin el-Karafı4 8 (v. 684/1285) ve Necmeddin et-Tlı.fi'nin (v.7ı6-ı3ı6) makasıdu'ş-Şeri'a ve masiahat ile ilgili önemli çalışma ve katkıları olmuştur.49 Yukarıda lusaca atıfta bulunduğumuz fılGh usulcülerinin, Şatıbi'nin etkili olduğu kuşkusuzdur. Zira onun, eserinde en çok atıfta bulunduğu müelliflerin başında sırasıyla Gazali, Fahreddin er-Razi, İmamü'l-Haremeyn el-Cüveyni, Şehabeddin el-Karafı, İzzeddin b. Abdüsselam gibi alimierin olmasıso bunu göstermekte ve yukarıda belirttiğimiz bu geleneği Şatıbi'nin gayet iyi etüt ettiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Şatıbi'yi, makasıd teorisinin yegane temsilcisi olaral< sunmanın yanlışlığı da kendiliğinden ortaya çıkmal<tadır. düşüncesinin şekillenmesinde Burada Şatıbi'nin makasıda dair görüşlerini detaylarıyla inceleyemeyiz. Ancak onu, farldı kılan yaldaşımlarını şu şekilde verebiliriz: - Mal<asıdu'ş-Şeri'a'yı Fıluh Usulüne hakim baluş açısı haline getir- m esi, - İstikrayı, manevi tevatürü aşacak şekilde bilgi kuramının temeline yerleştirmesi ve bu şekilde mal<asıdı "aslu'l-usul" kabul etmesi, - Cüz'i delillerin ekseriyetinin zanni olduğunu belirterek, istikra sonucu ulaşılan kaideleri, bu delillerin sıhhati ve anlaşılması hususunda ölçü kabul etmesi - Külli kaidelerin, muayyen nass bulunmasa da, kat'i delil olarak kullanılabileceği kanaatinde olması. s' olduldarı için G- Mantıl< ilmine Karşı Tutumu Fıluh nın bazı Usulü eserlerinin telifinde, V. Yüzyıldan sonra Yunan mantığı­ bölümlerinin esas alındığı bilinmel<tedir. Örneğin, İmamu'l-Harameyn el-Cüveyni'nin, felsefi geleneğe yalun bir tavır talundığı ve talebesi Gazali'nin ise FılGh Usulüne dair son eserine Yunan mantığını muhtevi bir mukaddime koyarak tanımla ilgili mantı­ ğın ilkelerini tartıştığısz yine ondan yarım asır önce İbn Hazm ez-Zahiri'nin Geniş bilgi için bkz. Haçkalı, Abdurrahman, İzzuddin b. Abdisse/dm'da Masiahat Nazariyesi, doktora tezi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1999. 47 Geniş bilgi için bkz: Opwis. An Inte/leetual His/OJ)' of a Core Concepl In lslamic Legal TheOI)', s. ı 17 vd.; el-Vekili, S ağir b. Abdisselam, el-İmamu'ş-Şihab el-Kariifı, Mağrib 1996, II, 23 ı, 254. 48 49 Geniş bilgi için bkz. Opwis, An Intellec/llal His/OJ)' of a Core Concepl In Islamic Legal TheOJ)', s. 71 vd.; Haçkalı, Abdurrahman, İslam Hukuk Tarihinde Gayeci İçtilıat Metodunun Gelişimi, İstanbul 2004, s. 79 vd.; 50 Erdoğan, "el-Muviifakiit", DİA, XXXI, 407. 51 Opwis, An Inte/leetual His!OIJ' ofa Core Concept In Islamic Legal Tlıeol)', s. 258. Gaziili, Ebu Hiimid, el-Mustasfd min 'ilmi'l-usıil, Medine 1413, s. 30 vd. Geniş bilgi için bkz. Neşşiir, Ali Sami, Mendlıicu '!-Bahs Inde Mıifekldri'l-İstam, Diiru '1-Fikri'l-Arabl ı 947, s. 135 vd.; Wael b. Hallaq, A His/OJ)' ofislamic Legal TheoJ)', s. 39-40. 52 ei-Muvafakat'ın Fıkıh Usulü Geleneğinde Takip Edilmemiş Olması Üzerine 381 (456/ıo62) ilk adımları attığı bilinrnektedir.53 Bu durum, aslında, V. yy. sonuna gelindiğinde, III. yüzyılın ildnci yarısından itibaren yunan felsefesinden yapılan çevirilerin asimile edildiğini göstermektedir. Ancak çeviri faaliyeti başladığında, Fıkıh nazariyeleri temel özellilderini oluşturmuş olduğundan, Fıkıh Usulünde Yunan mantığından yapılan alıntılarda seçici davranıldığı da ifade edilrnektedir.s4 Bilindiği gibi, Gazali'den itibaren mantık, sadece fıluh usulü ilmi için değil bütün nazari ilimler için rnetodolojil< anlarnda bir esas kabul edilmiş ve artık haldrn ternayül, metodolajik açıdan mantığın prensiplerini esas almak şeldinde oluşrnuştur. 55 Fıluh Usulünün felsefe/mantık diliyle yazılrnasının, zamanla mezhep farldarını aşan genel bir olgu haline geldiği kabul edilmekte ve farldı rnezheplere mensup olup belirtilen tavrı esas alan usulcülere şu isimler örnek gösterilrnektedir:s6 Sadru'ş-Şeria, Molla Fenari, Molla Hüsrev, İbnu'l-Hürnarn, Fahreddin er-Razi, Arnidi, İsnevi, Karafi, İbnu'l-Hacib, İbn Cüzey, İbn Kudarne, İbnu'n-Neccar, Taftazani, Cürcani, Merdavi, İbnu'l-Mu­ tahhar el-Hilli, Alıund Molla. Mantık merkezli/mantık diliyle yazılmış fıluh usulü eserlerinin karakteristik özelliideri vardır. Kısaca işaret edecek olursak, -birlikte bulunduldarında anlamlı olacak olan- şu hususlar bu konuda belirleyici görülrnektedir:'7 "Bütün çeşitleriyle bilginin tasawur ve tasdik olarak ild kısırnda incelenmesi, külli kavrarnlara dair realist anlayış ile de ilişldli bulunan rnahiyet tasavvuru ve bir şeyin mahiyetinin onun tarifiyle elde edileceği düşüncesi, kavrarnlara ait tarillerin mantık kriterlerine uygun şekilde titizlilde yapılması, usul meselelerinin bir kavram olarak 'rnesele' alt başlığı altında ele alınması, usulün Kelarn, Fıluh ve dil bilimlerini ilgilendiren ve bu disiplinlerde çözüme kavuşturulan balıisierinin "rnebadi" başlıldarı altında incelenmesi, yoğun olarak mantık kavrarnlarının kullanılması." Fıluh usulünün Yunan mantığının kuralları doğrultusunda yazıl­ masına karşı çıkan İslam alimleri olmuştur. Bu itirazların temelinde şer'i ilimlerden olan fıkıh usulünün genel ve yabancı bir ilim sistemine adapte edilmesinin yanlış olacağı düşüncesi vardır.s 8 İbn Teyrniyye'nin sisternatize ettiğis9 ve Suyfrti gibi alimierin desteldediği bu yaklaşım, aynı zamanda İbn Abdisselam ve Şatıbi gibi çalışmalarında rnakasıdu'ş-şeri'a'yı esas alan alim33 Wael b. Hallaq, A His/OJ)' of!slamic Legal Tlıeol)\ s. 137. Wael b. Hallaq, A His/OJ)' of Islamic Legal Tlıeol)', s. 132-133. Fakihlerin Yunan mantığına dair tutumlan için bkz. Neşşar, Ali Sami, Mendhicu'l-balıs 'inde mufekkiri'l-İsldm, s. 139 vd. 54 ss bkz. Köksal, A. Cüneyd, Fılalı Usulünün Mahiyeti ve Gayesi, İstanbul2008, s. 74, 126, 159, 161. Wael b. Hallaq, A His/Ol)' oflslamic Legal TheoiJ', s. 141-142; Köksal, Fılah Usulünün Mahiyeti ve Gayesi, s. 24. 36 37 Köksal, Fıkıh Usulünün Mahiyeti ve Gayesi, s. 23. 58 Köksal, 39 İbn Teymiyye, Takıyyuddin, er-Red ale '1-mantı!.:?yyin, Beyrut 1993, I, 35 vd. Fı/rı/ı Usulünün Mahiyeti ve Gayesi, s. 153. 382 Doç. Dr. Abdurrahman HAÇKALI lerinde tutumunu yansıtır. Aşağıda vereceğimiz gÖrüşleri de dikkate alındı­ UsUlü'nün Yunan mantığı esas alınarak telif edilmesine karşı tavır aldığını söylemek mümkündür. 60 ğında ŞatıbJ:'nin, Fıkıh Şatıbl'nin Yunan mantığına karşı tutumunun örneklerinden birini görmekteyiz. O, mantıkçıla­ rın ileri sürdüideri şartlar çerçevesinde tanımın imkansız olduğunu ve şer'i ilimlerde bu tür şeylerden yararlanılamayacağını belirtir. 6 ' mantıktaki 'tanım'a yönelttiği eleştirilerinde Ayrıca Şatıbi, uygulamada zaman zaman mantık ilmindeki istidlal uygun düşse de fıldı1: istidlalde mantık ilmine ait kuralların geçerli olmadığını ve şer'i ilimierin mantık ilmi esasları üzerine bina edilemeyeceğini söyler. 62 tarzına Şatıbl'nin, Yunan mantığının şer'i ilimiere hakim hale getirilmesine karşı çıkmasına rağmen, mantığın kavramlarından istifade ettiği ileri sürüise de, 63 bize göre O, istikra, küllL cüz'l, kati, ilmt zannt mukaddimat gibi kavramları fikıh usulüne uygun bir muhteva ile kullanmıştır. 64 Şatıbl'nin illet tanımı, yukarıdaki yaldaşımına örnektir ve mantığı alan eserlerdeki illet tanımı ile arasında önemli bir farklılık vardır: Ona göre illetten murat eınir ve yasaldarın taalluk ettiği hikmetler, maslahat ve mefsedetlerdir. Nitekim, seferde namazı kasr etmenin ve oruç tutmamanın mübah olmasının illeti meşakkattir. Sefer bu mübahlık için vaz' edilen sebeptir. Hasılı, illet açık olsun ya da olmasın, munzabıt olsun ya da olmasın maslahat veya mefsedetin kendisi olup mazınnesi değildir. Hakimin kızgın­ ken yargılama yapmasımn yasaldanmasında, kızgınlık sebeptir. Kişinin delilleri doğru değerlendirememesi hali de illettir. Ancak burada illet yerine "sebeb" kavramı kullamlır. Kavramlarda sıkı davranmak gereksizdir. 6s ıni'yar Bu tavrın, ya da böyle bir yaklaşımın, bilgi kuramı kavramlar üzerine kurulu Yunan mantığı ile bağdaşmayacağı açıktır. Mantığı esas alan Fıkıh usulü telif tarzına karşın ŞatıbJ: ayrıca, şer'! ilimierin arnele raci olması, herkesin aniayıp uygulayabileceği şeldlde (ümınllik) ortaya konulması ve nakli delillerin aldi deliliere tabi/mahkum olamayacağı gibi temel itirazlar ileri sürer. Bu hususlada ilgili görüşleri· kısaca şöyledir: ı60 Kuran ve Sünnet arnele yönelik ilme önem vermiş olup selefzn me- Ayrıca bkz. 'Alemi, Abdurrahman, Men h ecu 'd-ders u 'd-de/d/i 'inde '1-İmiinı eş-Şiitıbi, Fas 200 I, s. 66. 61 Şiitıbi, 62 Şiitıbi,ei-Muviifakiit, 63 Ensiiri, Ferid, 64 Ensiiri, 65 Şiitıbi, ei-Muviifakiit, 1,53. IV, 679-680; Köksal, Fıkıh Usulıiniin ei-Mustalalıu'I-Usıili 'Jnde'ş-Şiitıbi, ei-Mustalalıu'/-Usiili 'lnde'ş-Şiitıbi, ei-Muviifakiit, I, 236. Mahiyeti ve Gayesi, s. 160. Fas 2004, s. 168 s. 168, 193. ei-Muvafakat'ın Fıkıh Usulü Geleneğinde Takip Edilmemiş Olması Üzerine 383 todu .da bu yöndedir.fi6 Dolayısıyla Fıkıh usulü için de bu yaklaşımının esas alınması gerekir. Şatıbi'nin Fıkıh usulünün mevzuunu belirlemesinde de bu bakış açı­ sı etldlidir. Ona göre furfı.'u fıkıhtan bir meselenin veya şer'i adabın bina edilmediği veya buna yardımcı olmayan şeyler Fıkıh usulünde ancak ariyeten yer alırlar. Usulün fıkha izafe edilmesi, fıkha yardımcı olduğu ve içtihadı tahakkuka yönelik olduğu içindir. Bu nedenle, vaz'ın başlangıcı, mübahlığın teklifi hüküm olup olmaması, madumun emredilmesi, Peygamberimizin peygamberliğinden önce bir şeriat ile amel edip etmediği gibi hususlar Fıkıh Usulü'nden çıkarılmalıdır. Dil ile ilgili bir çok nahiv ve iştikak meselesi de böyledir. 67 Dolayısıyla Şatıbl'nin, "amel"i dikkate almayarak "bilginin kendinde değerli olduğu" kabulüne dayanan, 68 teorik ve aslı şer'i olmayan bir ilmin Fıkıh Usulüne hakim kılınınasma karşı çıkmasını tabii görmek gerekir. 2- Ümmllik: Şatıbi'ye göre ümmllik; dinin/Kur'an'ın, okuma yazma bilmeyen Arapların da anlayabileceği şekilde gelmiş olması demektir. 6 9 Dinin zorlaştırılmaması ve insanların aniayıp uygulayabilecekleri bir konumda olması açısından İslam, hükümlerinde muhataplarının ümmiliğini dikl<ate almıştır. Şatıbi, şer'i meseleleri mantığın ince ve uzmanlık gerektiren prensiplerine riayet ederek ortaya koymayı ve bu tür kaidelere bağlamayı ümmllik vasfina ayları bulur. Ona göre İslam, aniaşılma bakımından ümmlliğe uygundur. Bu, aynı zamanda, hem 'maslahata riayet' 70 hem de 'güç yetirilemeyen şeyin teklifi edilmeyeceği' killdelerinin de gereğidir.?' Niteldm selef alimleri kolay ve anlaşılır olan yolu seçmişlerdir. 72 3- Aklf deliller naklf delilZere tabidir: Şatıbi'nin anlayışında akli deliller, delalete bağımsız olara!< kullanılmaz, şer'i deliliere hakim ve mi'yar olamazlar. Çünlru inceleme/tetldk dilli bir konuda yapılmaktadır. Akıl ise şer'i/dilli konularda hüküm koyucu değildir.73 V-SONUÇ el-Muvafal<atın, nevi şahsına münhasır bir eser olarak kaldığını söylemek mümkündür. Çalışmamız çerçevesinde, aşağıdaki hususların bunun nedenleri olduğunu söyleyebiliriz: 66 Şiitıbi, el-Muvdfakiit, I, 41,54 vd., 61 vd. 67 Şiitıbi, el-lvfuvdfakdt, I, 39-41. 68 Köksal, Fıkıh Usulünün Mahiyeti ve Gayesi, s. 157. 69 Wael b. Hailaq, A Hist01y ofIslamic Legal The01y, s. 171. Geniş bilgi için bkz. Bal tacı, Bıııhan, Şiitıbi'nin Kur 'an 'ı Yonımfama Yöntemi, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2005, s. !20vd. 70 Şiitıbi, el-Mııviifakdt, 71 Şiitıbi, el-Muviifakiit, II, 397. 72 Şiitıbi, el-Muviifakiit, I, 53-54. 73 Şiitıb1, el-Muviifakiit, IV, 294. II, 379, 397. - lll 384 Doç. Dr. Abdurrahman HAÇKALI - Bu eserinde Şatıbi, yöntem açısından talditçi olmadığı gibi, talditçida açıkça ifade etmiştir. liğe karşı olduğunu mış ve - Yaşadığı dönemde, doğru bulmadığı uygulamalara ulema ile ters düşmüş/ çatışmıştır. karşı cephe al- - O, Gazali'den itibaren görülen ve Fıkıh Usulü telif tarzında Yunan bölümlerini esas alan yaldaşıma karşı, selefın tutumuna dönülmesi ve bu ilmin arnele/pratiğe dönük ve pratik yararı dikkate alınarak telif edilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu tutumuyla o, hem ilmi muhitlerde hem de eğitim sisteminde yaygın ve yerleşik hale gelen uygulamaya karşı mantığının bazı çıkmış olmaktadır. - İstikrayı, bilgi kuramının temeline yerleştirmiş olan Şatıbl'nin, bu yolla elde edilen kaide ve makasıdi ilkelerin, cüz'i-zarınl delillerin anlaşılması ve değerlendirilmesinde esas alınması gerektiği görüşüyle, İslam dünyasında baskın hale gelmiş olan ve cüz'i delillerin ciddi bir kritiğe tabi tutulmadan kullanılmasını temel alan tutum ile çatıştığında kuşku yoktur. Onun yüzyıllar boyu görmezden gelinmesinde taassuba dayanan bu tutumun önemli bir etkisi vardır.