TİYATRO EĞİTİM DERNEĞİ SÖYLEŞİLERİ Gizem Duman’la “Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu ve Oyunculuk Eğitimi” Üzerine… Henüz oyunculuk bölümünde öğrenciyken kendi tiyatrosunu kurmuş olan Gizem Duman’ı anlatabilmek için aklıma gelen ilk kelime: ‘mücadeleci’... Tek başına birçok zorluğun üstesinden gelmiş güçlü bir kadın ve kurucusu olduğu Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu gibi çok renkli… Orada eğitim alan çocukların mutlulukları yüzlerinden okunuyor. Çocuklar Gizem Duman’ı ve diğer eğitmenleri çok seviyorlar. Gizem Duman’la Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu, oyunculuk eğitimi, çocuk tiyatrosu ve tiyatro gündemi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Keyifli okumalar dilerim. Kemal Oruç Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu’nun kuruluş hikayesini anlatır mısınız? Okulum devam ediyordu kurulduğu zaman. Hep aklımda vardı bir tiyatro kurmak (herkes gibi) ama ne zaman, nerede olur? Bilmiyordum. Tek bildiğim adı Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu olacaktı. Kuzguncuk’a ilk geldiğimde çok sevmiştim. Mahallede her şey vardı, sadece tiyatro yoktu. İnanamamıştım. Bir tiyatro kurabilirsem adı bu olmalıydı diyordum. O yıl, mezun olmak üzere olan bir arkadaşımın da desteği ile kurmaya karar verdim. Birçok isim öneriliyordu ama aklım Kuzguncuk’taydı. Temmuz 2011’de KUSAT kuruldu. Çocuk oyunları oynadık ilk önce. Ve diyorduk ki “Bu tiyatroda canımız ne isterse onu oynayacağız.” Bu hep böyle oldu. İlk oyunumuz Ayla Çınaroğlu’nun ‘Hoş Geldin Esin Perisi’ adlı oyunu oldu. Sonrasında birçok çocuk oyunu ve yetişkini oyunu sahneye koyduk. Turneler yaptık ve şehrin neredeyse her sahnesine uğradık. Zaman zaman mahalleler gezdik, kadınlara, çocuklara ulaştık. Üç sezon gezici bir tiyatroyduk. 2014 yılında nihayet mahalleye geldik. Kuzguncuk No: 85’e bir güzel yayılıp küçük bir sanat evi olduk. Bu süreçte elbette yol arkadaşlarımız oldu. Yollarımızın ayrıldığı da... Kurucu, Genel Sanat Yönetmeni, nakliyecisi, yazanı, yöneteni, bazen oynayanı, her zaman orada bulunanı ben oldum. Çok kıymetli oyuncu, öğrenci arkadaşlarım oldu ve büyük keyifle çalıştık. Bu mahallede bir tiyatro var. Her mahallede olsa keşke… Gizem Duman kimdir? Yalova’dan geldim üniversite için. Küçük yerin havası başkadır. Ondandır belki koskoca şehirde bu mahalleye sığınmam. Sığınmak diyorum çünkü İstanbul’a benzemez Kuzguncuk. Okurken hep çalıştım. Aslında çalışırken okudum. İstanbul’da bildiğim her yeri çalışırken öğrendim. Oynamadığım sahne azdır. Gitmediğim yer zaten yok. Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü mezunuyum. Yüksek lisansım yine aynı üniversitede Sosyoloji Bölümü’nde. Okula başlamadan önce birkaç yerde eğitim aldım, oyunlar oynadım. Sekiz yıl çocuk tiyatrosu yaptım; hala kendi tiyatromda devam ediyorum. İki dönemdir ÇOGED (Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Derneği) yönetim kurulu üyesiyim. Tam bir balık ve asla döneme uygun bir değilim. O yüzden mahalleden çıkmamak en güzeli. Ne zaman gelirseniz buradayım. Bu sezon hangi oyunları, nerelerde sahneliyorsunuz? Çocuk oyunlarımız ve kukla oyunlarımız kendi sahnemizde devam ediyor. Zaman zaman belediyelerde de oynuyoruz. Mart ayında ÇFTKİŞİLİK adlı yeni oyunumuz hem kendi sahnemizde hem Karmadrama’da oynayacağız. Belki sonrasında başka sahnelerde de ama şuan kesin olan buralar. ARAMIZDA KALMASIN yeniden sahnelenecek. Bu bir belgesel tiyatro... Gidebildiği her yere gidecek ve ulaşabildiği her insana ulaşacak. Kuzguncuk projelerinden Sanat Tiyatrosu’nda bahsedebilir gerçekleştirdiğiniz misiniz? Mesela Geri sosyal Dönüşüm sorumluluk Köşesi ve Dayanışma Anadolu nedir? Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu ve Karmadrama ortak projesidir Geri Dönüşüm Köşesi. İlk adı Geri Dönüşüm Pazarı’ydı. Bir süre devam ettik bu isimle. İki tiyatro eş zamanlı yürütüyordu bu kampanyayı. Kullanmadığınız eşya, kitap, takı, kıyafet gibi kullanılabilir her şeyi getiriyordunuz ve buna bir fiyat belirliyordunuz; yarısı sizin, yarısı Geri Dönüşüm Pazarı’na kalıyordu ve bu toplanan paralarla yardımlar yapılıyordu. Şimdi Geri Dönüşüm Köşesi olduk. Bu sefer yine aynı eşyaları getiriyorsunuz ve istediğinizi istediğiniz fiyata alıyorsunuz ya da değişim yapıyorsunuz. Facebook’ta Geri Dönüşüm Köşesi adında bir sayfamız var oradan takip edebilirsiniz. Dayanışma Anadolu ise Emek Kültür, Atölye Gramofon ve Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu ortak projesidir. Emek Kültür; politika, bilim, kültür platformudur. Manifestosuna www.emekkültür.com adresinden ya da Facebook’ta bulunan Emek Kültür sayfasından ulaşabilirsiniz. Amacımız Anadolu’da okuyan çocuklarımızın temel ihtiyaçlarını karşılamak. Kitap, kıyafet, spor malzemesi ve yetebilirsek fiziki koşullarını tadilat ile desteklemek. Her dönem bir okul seçilerek yapılıyor. Önerilere açığız. Tiyatromuzda Dayanışma Anadolu için de hazırlanmış bir köşe bulunmakta. Bu iki oluşumun Karmadrama’nın dışında yine kurucularından canım dostum Damla Özen ile elimizin kolumuzun ulaşabildiği her yere gidiyoruz. Soma’da bir çok kere bulunduk, çevre ilçelere kitaplıklar kurduk. Önce kadınlar ve çocuklar dedik. Yüreğimizin yetebildiği yerlere henüz ulaşamasak da şimdilik gücümüzün yettiği yerlere kadar gidiyoruz. “Bir balık hayatınızı değiştirir ama iki balık dünyayı değiştirebilir.” diyoruz. İki balık çıkıyoruz sabahtan yollara. İki tiyatro gerçek bir dayanışma içindeyiz. Tüm tiyatroları bir araya getirmek istedik ama olmadı. Ama yılmadık denemeye devam ediyoruz ve edeceğiz. Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu’nda hangi eğitimler veriliyor? Tiyatro, resim ve enstrüman dersleri veriliyor. Bunun dışında atölyelerimiz var. Bunlara günlük katılıyorsunuz: Kurabiye, Pantomim, Film Okumaları, Cam, Makyaj Atölyeleri gibi… Oyunculuk bölümü mezunusunuz. Eğitim aldığınız dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz? Okulun son şanslı dönemiydik. Her türlü hocadan eğitim aldık her türlü hocaya eğitim verdik. Hoca olmak kolay bir şey değil. Derse giriyor olmanız sizi hoca yapmaz. Hocalık öğrenciler tarafından size verilir. Bizim de bunu seve seve verdiğimiz çok hocamız oldu. Bizden bunu zorla almak isteyen ama asla alamayanlar da. Savruk çalışan, egolarına yenik düşen, bildiğini sanan ama cepten yiyen insanlar da girdi dersimize. yapmaz. Ünlü Ünsüz olmanız sizi olmanızda bilirkişi bilgisiz... Geceden kalma hocamız da oldu dönem boyunca ikinci sınıf öğrencisini son sınıf sanan, setten vakit ayırıp derse hiç gelmeyen ama devamsızlık alan hocamız da oldu. Bunun yanında kendini öğrencilerine adayan hocamız da oldu. Bir de evlatlarından ayırmayan babalık yapan hocamız da. Yani bir sürü ekolden insanla çalıştık. Bu kargaşa bana çok şey öğretti. Olumsuz örnekler ne yapmamız gerektiğini öğretti. Vakıf üniversiteleri dışarıdan kolay görünür ama içinde olunca anlarsınız imkanlar içinde yaşanan imkansızlıkları. Son iki yılımız bölümün kapanmaması için mücadele vermekle geçti. Koridorlarda çalışırdık. Depolarda mezuniyet oyunları oynandı. Sahne bize hemşirelikten arta kalan zamanlarda verilirdi. Sahne çiziliyor diye sahneyi kullanmadığımız zamanlarda oldu. Mesela mezun olacağım yıl, mezuniyet oyunum üç kişilikti ve dekanımız “Üç kişilik oyun sahnede mi yapılır? Dans odası sana yeter.” demişti. O gün çok ağlamıştım. Ertesi gün okulu mezuniyet festivalde temsil oyunumla bir edecektim ve prova yapamamıştım. Yani eğitim aldığım dönem anlatmakla bitmez. Saçma sapan bir yönetim, gelip giden hocalar arasında ders yapmaya çalışan bir grup hevesliydik; kursağımızda kaldı birçok şey. Türkiye’de oyunculuk eğitimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’deki oyunculuk eğitimi hakkında genel bir şeyler söylemem doğru olmaz. Her kurumu ve okulu bilmediğim için yapacağım genellemeler sağlıklı olmaz. Ama içinden geçtiğim, yakınında olduğum, yıllarımı geçirdiğim ya da öğrencilerini tanıdığım birçok yer için ‘işte bu’ diyemem. Oyuncular sanırım bu yolculukta biraz yalnız ilerliyorlar. Çok fazla okul, kurum var. Bunların da bir sürü kabul şartları var. Mesela devlet konservatuarlarına göre yirmi üç yaşından sonra senden oyuncu olmaz. Aslında oyunculuk için okul ya da kurum şart değil. Bu yıllardır tartışılan bir konu. Ne yazık ki bu ülkede en iyi mezunlar bile işsiz kalabiliyor. Bizde işler çevreyle ilerlediği için ‘eğitim’ konusu biraz karışık. Belki okullarda oyunculuk dersleri vermek yerine ‘Nasıl çevre yapılır?’, ‘Hangi çevre seni ünlü yapar?’, ‘O çevreden bu çevreye geçmenin yolları?’, ‘Çevre bulamıyorsan çevreni yap?’ gibi dersler verilebilir. Sizce oyunculuk eğitimi nasıl olmalı? Oyunculuk eğitimi ve bir oyuncu yetiştirmek için verilen eğitim bence farklı. Oyunculuk eğitimini herkese verebilirsiniz fakat oyuncu yetişmek istiyorsanız sadece sahne, diksiyon yetmez. Sosyoloji, psikoloji, mitoloji, felsefe, estetik, dil, coğrafya, tarih, müzik, dans… Bunları da en az diğer alan dersleri kadar önemsemek gerekir. Oyuncu araştırmacı olmalı. Eğitim sırasında tüm disiplinlerden yararlanması gerekiyor. Bir insanbilimci kolay yetişmiyor. Ülkemizde günümüz tiyatrosunun içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sansürler arasında sanat yapmaya çalışıyoruz. Bu ülke var olduğundan beri hep zor zamanlardan geçti/geçiyor ve umarım geçmez. Dinamikleri çok sert. Bu üretimi de etkiliyor. Ama tiyatroların dayanışma meselesini derhal çözmesi gerekiyor. Son zamanlarda öğrenciler ve yeni mezunlar ciddi bir atağa geçti. Bu umut verici ama yeterli değil. Birbirini tanımıyor tiyatrolar. Kimse kimsenin oyununu takip etmiyor. Bunun zamanla da ilgisi var belki. Son zamanlarda yerli yazarlara daha fazla yer verilmeye başlandı. Genç yazarlar konuşulur oldu. Bunun daha fazla artması ülkenin arşivinin güçlenmesi gerekiyor. Dünyada kolaylıkla yer edinecek oyunlarımız var çünkü. Şuan kafası karışık gibi olsa da bu karmaşadan güzel sonuçlar çıkacaktır diye düşünüyorum. Çocuklarla ilgili çalışmalar yapıyorsunuz. Ülkemizde çocuk tiyatrosu hakkında ne düşünüyorsunuz? Çocuk tiyatrosu ne yazık ki günlük para kazanılan bir iş olarak görülüyor. Özellikle okullu oyuncular okudukları dönemde ya da mezun olunca daha iyi bir iş bulana kadar günü kurtarmak için tiyatrolara gelirler. Kesinlikle disiplinden bihaberler. Ekipler sürekli değişir, mecburen kast sistemi yapılır, o bile yetersiz olabiliyor. Yapımcılar bu konuda birleşmiyor. Sözleşme yapılamıyor. Bunlar oyunları çok fazla etkiliyor. Sahayı bilen tiyatro çok az. Okullarda Çocuk Tiyatrosu dersi yok. Benim okulumda sadece bir dönem seçmeli olarak konmuştu. Devam ediyor mu? Bilmiyorum. Çocuk tiyatrosu, çocuğu sevmeden yapılamaz. Çocuğu tanımadan yapılamaz. Bizde renkli kostümü giyen sahnede… Çocukla hiçbir ilişki kurmadan olmaz. Son zamanlarda çizgi filmlerin maskotları çok talep görüyor. Çocuk tiyatrosu adı altında ‘nitelikli animasyon’ bana göre. Köklü değişimler gerekiyor. Ciddiye alınarak yapılması gerekiyor. Seyircinin çocuk olduğunu unutmamak gerekiyor. Bugün salonlar boşsa, dün tiyatrodan nefret eden, uzaklaşan çocukların da etkisi var. Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu’nda eğitim almak isteyenler size nasıl ulaşabilir? Kuzguncuk İcadiye Caddesi No: 85. Bostanı geçince solda. Numaramız: 0553 228 44 63. Mail adresimiz: [email protected]. Sosyal medya kullanıcıları da ‘Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu’ diye nereye yazarlarsa bulurlar bizi. Yayınlanma Tarihi: 25 Ocak 2016