gıda biyoteknolojisi-1

advertisement
21.2.2016
Kaynaklar
GIDA BİYOTEKNOLOJİSİ-1-
Dersin içeriği
•
•
•
•
•
•
Biyoteknolojinin tanımı tarihçesi
Rekombinant DNA teknolojisi
Endüstriyel mikroorganizmaların özellikleri ve kullanımı
Biyoreaktörler
Enzim teknolojisi
Gıda endüstrisinde biyoteknolojik uygulamalar
1.Gıda Biyoteknolojisi, Necla Aran, Nobel Yayın Dağıtım, 2010,
2. Mikrobiyoloji, Nezihe Tunail, Pelin Ofset Matbaacılık, 2009.
3.Introduction to Food Biotechnology. P.J. Green, 2002.
4. Biyogüvenlik ve Biyoteknoloji, Şeminur Topal, Cemturan Ofset Matbaacılık.
2006.
5.Food Biotechnology. G.S. Mittal, Technomic Publishing Co. 1992
6. Biyoteknoloji. Azmi Telefoncu, Ege Üniversitesi Basımevi, 1995
7. Biotechnology. John E. Smith,Cambridge University Press. 1996
Değerlendirme
• Arasınav : %70
• Kısa sınav: %20 (2 adet)
• Ödev: %10
Dönem sonu ortalama
Dönem içi ortalama: %50
Final : %50
Ödevler
•
1. Insan genom projesi
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
2.Mutasyon
3.Biyogüvenlik kanunu
4. Süt endüstrisinde kullanılan starter kültürler
5. Fermente et ürünlerinde kullanılan starter kültürler
6. Sitrik asit üretimi
7. Antibiyotik üretimi
8. Ekmek mayası üretimi
9. Gıda endüstrisinde kullanılan enzimler
10. Lipazlar
11. Proteazlar
12. YFMŞ (yüksek fruktozlu mısır şurubu) üretimi
14. biyoyakıtlar
15. biyosensörler
16. Amino asit üretimi
17. bakteriyosinler
18. Genetiği değiştirlmiş organizmalar
19. klonlama vektörleri
20. tek hücre proteini
21. Biyoteknoloji ve etik
22. Gen terapisi
• Biyoteknoloji nedir?
1
21.2.2016
• Biyoteknoloji: Mikroorganizmaların, hücre ve doku kültürlerinin ve
bunların çeşitli kısımlarının teknik uygulama potansiyelinden
yararlanmak amacı ile biyokimya, mikrobiyoloji ve mühendisliğin
entegre bir uygulamasıdır.
Biyoteknoloji: özel bir kullanıma yönelik olarak ürün ya da
işlemleri dönüştürmek ya da oluşturmak için biyolojik sistem
ve canlı organizmaları ile bunların türevlerini kullanan
teknolojik uygulamalar
• Biyoteknolojinin çalışma alanları dünyadaki yaygın
problemlerle direkt ilişkilidir.
Örneğin,
• protein üretimi ve insan beslenmesinin garantiye alınması,
• hammadde ve enerji stoklarının daha verimli değerlendirilmesi,
• insan ve hayvan sağlığını koruyucu bileşiklerin üretilmesi,
• bulaşıcı ve salgın hastalıklarla savaş,
• atık su arıtılması,
• çevre koruması ve atıkların yeniden değerlendirilmesi gibi.
• Biyoteknoloji İnsan ve çevre sağlığını olumsuz etkilemeyecek
yöntemlerle, bilim ve mühendislik ilkelerine dayalı olarak biyolojik
sistemlerin mal ve hizmet üretiminde kullanılması (European
Federation of Biotechnology)
Biyoteknolojinin tarihi gelişimi
Biyoteknoloji çok disiplinli (multidisipliner) bir bilim dalıdır
Biyokimya
Kimya
Biyoloji
Biyoteknoloji
Biyoloji
müh
Kimya
Müh.
Mühendislik bilimler
Biyoteknolojinin tarihi gelişimi
İlk atıksu arıtma tesisi
19 yy sonu
Ekmek mayası üretimi
1915
Bütanol- aseton üretimi (Weizmann)
1915-1916
Gliserin üretimi (Connstein ve Lüdecke)
1915-1916
Sitrik asit üretimi (Yüzey kültür tekniği)
1920
Penisilinin bulunması (Fleming)
1928-1929
Penisilin üretimi
1937
Streptomisinin bulunması (Schatz ve
Waksman)
1944
Klortetrasiklinin bulunması (Duggar)
1948
Asetik asit üretimi (Derin kültür tekniği)
1949
Vitamin B12 üretimi
1949
DNA yapısının aydınlatılması (Watson ve Crick)
1953
Glutamik asit üretimi
1957
Ekmek mayalanması
MÖ 3000
Alkolik mayalanma
MÖ 3000
Sirke yapımının öğrenilmesi
M.Ö 3000
Mezopotamya’da şarap üretimi
M.Ö 2000
Sümerler, Babiller ve mısırlılar tarafından şarap
üretimi
M.Ö 300
Etanol üretimi
1150
Sirke üretimi
14 yy
Kültür mantarı üretimi (Fransa)
1650
Mayaların fermentasyon özelliklerinin
belirlenmesi (Erxleben)
1818
Laktik asit fermentasyonunun tanımlanması
(Pasteur
1857
Mayaların fermentasyon enzimlerinin
belirlenmesi (Buchner)
1897
Biyoteknolojinin tarihi gelişimi
DNA’nın kesilip başka bir mikroorganizmada
geliştirilmesi (Cohen ve Boyer)
1973
E. Coli’de ilk insan proteininin (somatostatin)
üretilmesi
1977
Rekombinat proteinin (insülin) kullanılmaya
başlaması
1982
Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) tekniğinin
geliştirilmesi
1983
İnsan genom projesinin başlatılması
1990
FDA’nın ilk GDO’yu (domates) kabul etmesi
1994
İngiltere’de İlk hayvanın (Dolly) klonlansı
1997
İnsan genom projesinin kaba bir taslağının
tamamlanması
2000
Pirinçin DNA dizisinin yapılması
2002
GenBank’ta 40 milyondan fazla gen dizisi
bulunmaktadır. Pekçok prokaryot ve ökaryotun
genomları tamamlanmıştır
2005
2
21.2.2016
Biyoteknoloji tarihsel gelişimine göre 3 döneme ayrılabilir
•
1) Geleneksel biyoteknoloji dönemi: 1919 ve 1930’lu yılları kapsamaktadır.
biyolojik sistemlerin yardımıyla hammaddelerin yeni ürünlere dönüştürülmesi
işlemleri. Yoğurt, peynir, şarap, sirke, ekmek, amino asit üretimi vs
•
2)Ara dönem: 1940 ve 1973’lü yılları kapsamaktadır. Bu dönemde genomlarda
köklü bir değişiklik yapılmaksızın biyolojik sistemlerin sanayide kullanım
alanları genişletilmiş; sınırlı tekniklerle antibiyotik, enzim, protein vb.
maddelerin üretimi geliştirilmiştir.
•
3) Modern (yeni) biyoteknoloji dönemi:Gelişmiş ve modern tekniklerin
biyolojik sistemlere uygulanmasına ilişkin çalışmaları kapsayan dönemdir.
Klonlama, transgenik uygulamalar, genetik modifiye ürünlerin çalışmaları,
biyolojik-yapay organ veya organellerin üretimi, tanı kitleri, aşı üretimi vs
• Moleküler Biyoloji, Hücre Biyolojisi, Genombilim ve benzeri alanlardaki
bilimsel ilerlemeler sayesinde, Dünyada özellikle sağlık ve tarım
sektörlerindeki biyoteknolojik uygulamalarda bir patlama yaşanmaktadır.
• Modern Biyoteknoloji alanındaki gelişmeler insanlığa daha sağlıklı bir
yaşam için eşi görülmemiş fırsatlar yaratmaktadır.
•
Bu fırsatlar ABD gibi ülkelerde aynı zamanda ekonomik faydaya
dönüştürülmüş, sağlık ve tarımla ilgili biyoteknoloji sektörü ABD
ekonomisinin itici güçlerinden birisi haline gelmiştir.
•
Benzer gelişmeler sadece Avrupa Birliği ve Japonya gibi gelişmiş
endüstriyel toplumlarda değil, aynı zamanda Güney Kore, İsrail, Hindistan,
Çin gibi ekonomisi büyümekte olan ülkelerde de yaşanmaktadır.
Ülkemizde biyoteknoloji alanındaki uygulamalar
•
Ülkemizde klasik biyoteknoloji alanında üretim yapan fermentasyon endüstrisi
1960’lı yıllarda itibaren gelişmeye başlamış
Bu yılda AR-GE çalışmaları için 16 milyar $ harcanmıştır.
•
1970’li yıllarda çeşitliliğe yönelmiştir (maya, sitrik asit, antibiyotik, asetik asit
üretimi)
2007 ylında ise 798 firmanın yıllık cirosu 84.7 milyar $ olmuştur
AR-GE çalışmaları için ise 31.8 milyar $ harcanmıştır
•
Ancak, 1983 yılından sonra gümrük korumacılığını kaldıran hükümet
politikalarının izlenmesi özellikle antibiyotik üretimini ve bu alanda planlanan
gelişmeleri engellemiştir
•
Teknolojik alt yapı yetersizliği de fermentasyon endüstrisinin bazı
işletmelerinin uluslararası rekabet gücünü olumsuz etkilemiştir.
•
Kısaca, klasik biyoteknolojik süreçlere bağlı olarak fermentasyon endüstrisi
istenilen düzeyde gelişmemiştir
2004 yılında dünyada biyoloteknolojik alanda faaliyet gösteren 309 firmanın yıllık
ciroları 47 milyar $ olmuştur.
İlaç-kit Tarım Diğer
3% 1%
7%
Antibiyotik
12%
Gıda
77%
Dünyadaki biyoteknoloji pazarının sektörlere göre dağılımı
• Son yıllarda Türkiye’nin biyoteknoloji alanında atılım yapması gerektiği
devletçe bir politika olarak benimsenmiş ve 6.,7. ve 8. beş yıllık planlarda
biyoteknolojik çalışmalar için yeni hedefler belirlenmiştir.
• Bunun yanında, TÜBA, TÜBİTAK ve TTGV gibi kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen platformlar ve Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK ve TÜBİTAK
desteği ile çok sayıda öğrencinin yurtdışına Biyoteknoloji eğitimi amacıyla
gönderilmiş ve üniversitelerin çoğu lisansüstü düzeyde Biyoteknoloji
eğitimi yapan kurumlar oluşturarak biyoteknolojik alanındaki çalışmaların
gelişmesine katkıda bulunmaya çalışmışlardır.
• Modern biyoteknoloji ile ilgili çalışmalar daha çok üniversiteler, TÜBİTAK ve
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı gibi kuruluşların bünyelerinde yapılmaktadır.
• Yatırım ve şirketleşmeye dayalı Biyoteknoloji endüstrisinin şimdiye kadar
Türkiye’de kurulamamış olması, bugün ve yakın gelecekte biyoteknolojik
bilgi ve ürünlerinin dış satımcısından çok dış alımcısı olacağımız sonucunu
doğurmaktadır.
• Bilim ve Teknoloji Yüksek kurulu (BTYK), “Bilim ve Teknolojide Atılım
Projesi” çerçevesinde ülkenin bilim ve teknoloji stratejisinde,
Biyoteknolojiyi 7 öncelikli anahtar alandan biri olarak benimsemiştir.
3
21.2.2016
Gıda
Biyoteknolojinin uygulama alanları
Biyoteknoloji çeşitli uygulama alanlarına göre aşağıdaki bölümlere
ayrılmıştır:
• Mavi Biyoteknoloji (blue biotechnology): Deniz ve sulardaki
uygulamaları
• Yeşil biyoteknoloji (green biotechnology): Tarım alanında uygulanan
biyoteknoloji
• Kırmızı bioteknoloji (red biotechnology): Tıp ve eczacılıkta uygulanan
biyoteknoloji
• Beyaz biyoteknoloji (white biotechnology): Endüstriyel biyoteknoloji.
Endüstriyel proseslerde uygulanan biyoteknoloji. M.o’ların
endüstriyel üretimler için dizajn edilmesi, enzim üretimi vs.
Tarım
•
yeni ürünlerin geliştirilmesi (genetik modifikasyonlarla, verimlilik, dayanıklılık, kalite
artışı sağlamak)
•
Katkı maddeleri (mikrobiyal polisakkaritler, aminoasitler, organik asitler, yapay
tatlandırıcılar, aroma ve renk maddeleri)
•
Mikrobiyal proteinler
•
Mikrobiyal enzim üretimi (rennin, protezlar, amilaz, lipaz, selülaz, glikozidaz vs)
•
Yeni fermente ürünlerin geliştirilmesi ve geleneksel ürünlerin iyileştirilmesi
•
Gıda ve tarım atıklarının değerlendirilmesi
•
Tolere edilemeyen ürün bileşenlerine karşı tolere edilebilir biyolojik türevlerinin
geliştirilmesi veya bu maddelerden arındırılması (laktozsuz süt üretimi gibi)
•
Starter kültür üretimi
Sağlık sektörü
•
Antibiyotik gibi mikrobiyal kökenli tedavi edici mikro moleküllü yeni maddelerin geliştirilmesi
• Genetik modifikasyonlarla daha verimli, dayanıklı türler elde etmek
•
Aşılar, hormonlar vb ürünlerin üretimi
• Lignin gibi sindirilebilirliği düşük ürünlerin yarayışlılığını arttırmak
•
Monoklonal antikorlar gibi yönlendirici ajanların geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi
• Biyo-nitrifikasyon ile topraktaki besin kaynaklarının arttırımı ve
biyogübre üretimi
•
Yeni biyokatalizerlerin geliştirilmesi(immobilize enzimler, hücreler, yarı sentetik antibiyotikler
vb)
•
Diyagnostik tanı kitlerinin geliştirilmesi ve iyileştirilmesi
•
Erken tanı ve hızlı tedavi kit ve ilaçlarının geliştirilmesi
•
Gen teknolojisi yardımıyla hayvansal veya bitkisel alanda ve kalıtsal düzeyde değişikliklerin
düzenlenmesi
•
Dişcilik ve kaplama malzemelerinin biyoproseslerle sentezlenmesi
•
Botoks gibi estetik cerrahi amaçlı ajan ve malzemelerin üretilmeleri
• Bitkisel ve hayvansal çeşitlerin genetik ıslahı ile hastalıklara ve
olumsuz çevre koşullarına daha dayanıklı ve daha nitelikli yeni
melezler elde etmek
• Bitkisel ve hayvansal hormonların genetik modifikasyonları (hızlı
büyüme, olgunlaşma, renk değiştirme , bileşim değiştirme,
zenginleştirme vs)
Kimya
Çevre
• Mikrobiyal kökenli ürünlerin geliştirilmesi( alkol, pigment, tekstil için
çeşitli ağartıcıların üretimi vs)
• Erozyonun önlenmesi çalışmalarında kullanılabilecek
yeni biyoteknolojik proseslerin tasarımı ve geliştirilmesi
• Kağıt ve tekstil endüstrileri için yeni yeni ürünlerin geliştirilmesi,
maliyetin ucuzlatılması, ve işlem kolaylaştırma çalışmaları
• Yeni yüzey aktif maddelerle petrol arama-çıkarma
çalışmalarının optimizasyonu
• Detoksifikasyon çalışmalarında genetik uygulamaların kullanımı
• Biyogaz üretiminde biyoteknolojik gelişmelerden yararlanma
• Enerji tasarrufuna yönelik biyoteknolojik proseslerle optimizasyon
çalışmaları
• Biyopolimerlerin üretimi ve endüstriyel uygulamaları
• Çevresel toksik maddelerin yeni biyosensörlerle veya
mikrobiyal türlerle risklerinin azaltılması
• Çevresel atıklardan yararlanılabilir ürünlerin geri
kazanımı ve arıtılması
4
21.2.2016
Enerji kaynaklarının yaratılması ve güçlendirilmesi
• Biyolojik kütleden enerji üretme çalışmaları (odunun
biyodegredasyonu, anaerobik parçalanma ile metan, etanol,
bütanol üretimi
-Nükleik asitler (DNA ve RNA)
• Düşük enerji girdili ayırma, saflaştırma tekniklerinin
geliştirilmesi (enzimatik kataliz, ultrafiltrasyon destekli yeni
reaktör tasarımı)
Nükleik asitlerin yapısı
Nükleik asitler
Nükleik asitler 3 bileşenden
oluşur
Hücrenin canlılığının sürdürülmesi ve neslinin devam ettirilmesini sağlayan
komponentler
Şekerler
Hem ökaryotik hem de prokaryotik hücrelerde iki tip nükleik asit bulunur.
Deoksiriboz
Riboz
DNA
RNA
- şeker
- baz
- fosfat (PO43- )
DNA
RNA
• Deoksiribonükleik asit Genetik bilgiyi (şifreyi) taşıyan ve bu bilginin
kuşaklar boyunca aynı şekilde korunmasını sağlayan polimer.
• 3 farklı RNA vardır (mRNA, rRNA, tRNA)
• Herbiri farklı işleve sahiptir. DNA’nın taşıdığı genetik bilgiyi
kullanarak hücre için gerekli proteinleri sentezlerler.
Riboz
Deoksiriboz
RNA
DNA
Bazlar
Nükleozitler
Şeker+ Baz = nükleozit
1. Purin bazlari
2. Pirimidin bazlari
Pirimidin halkası
Purin halkası
Adenin (A)
Guanin (G)
DNA
RNA
Riboz veya deoksiribozun 1. C atomuna purin veya pirimidin bazları glikozidik bağlarla
bağlanır
Sitozin (C)
Timin (T)
Urasil (U)
A,G,C,T
A,G,C,U
5
21.2.2016
Nükleotitler
Şeker + baz + fosfat = nükleotit
Baz
Nükleozit
Nükleotit
Nükleik asit
Adenin
Adenozin
Deoksiadenozin
Adenilat
Deoksiadenilat
RNA
DNA
Guanin
Guanozin
Deoksiguanozin
Guanilat
Deoksiguanilat
RNA
DNA
Sitozin
Sitidin
Deoksisitidin
Sitidilat
Deoksisitidilat
RNA
DNA
Timin
Timidin
Deoksitimidin
Timidilat
Deoksitimidilat
DNA
Urasil
Üridin
Üridilat
RNA
Pürinler
Pirimidinler
Nükleotitlerin birleşmesi ile de polinükleotitler oluşur.
Polinükleotit (nükleik asit)
•
Zincir sentezlenirken her bir deoksiribozun 3’ karbonuna diğer bir deoksiribozun
5’ucundaki fosfat grubu ile forfodiester bağı ile bağlanır
•
Nükleik asitlerde, birbirini izleyen
şeker ve fosfat molekülleri nükleik
asitlerin iskeletini oluşturur.
(fosfodiester bağı: tek bir fosfat ester bağı ile iki ayrı şekere bağlanmıştır)
Zincirdeki ilk nükleotit 5’ pozisyonunda daima
PO4 grubu içerir.
Diğer ucunda ise zincire son eklenen
deoksiribozun 3’ pozisyonunda ise serbest bir
OH grubu bulunur.
• Tek zincir halindeki nükleik asitler kural olarak daima 5’ ucu solda
ve 3’ ucu sağda olacak şekilde 5’
3’ yönünde yazılır
Örn 5’-AAGCTCTTAGG-3’
• RNA’nın yapısı da DNA gibidir
RNA molekülleri ribonükleotit
ünitelerinin 5’
3’ yönünde fosfat
diester köprüleri kurmasıyla
oluşmuştur.
DNA zincirinin omurgasında bulunan bütün fosfat grupları tamamen
iyonize durumdadır ve negatif yüklüdür.
BU NEDENLE DNA BİR ASİTTİR
6
21.2.2016
RNA’nın DNA’dan farkları
•
• RNA’nın yapısındaki şeker ribozdur
RNA yapısındaki ribozun 2’ OH grubundan dolayı DNA’dan daha az stabildir
Alkalilerle muamele edildiğinde kolaylıkla 2’ - 3’ siklik monofosfat türevlerine
parçalanır.
• Primidin bazlarından timinin (T) yerine urasil (U)
geçmiştir.
• Çoğunlukla tek zincir halindedir, ancak kendi etrafında
geriye dönebilir,baz çiftleri oluşturarak molekülün özel
bir konformasyon kazanmasını sağlayabilir
• Alkalilere dirençli değildir. Genelde DNA’ya oranla çok
daha kolay nükleotitlerine parçalanır.
DNA’nın çift zincirli yapısı
• RNA’nın hücrede 3 kritik rolü vardır
• Elçi RNA (mRNA): DNA’nın bir zincirindeki genetik
bilgiye komplementer olan bilgiyi içerir.
• Transfer RNA (tRNA): protein sentezindeki adaptör
moleküllerdir. Nükleotit dilindeki genetik bilgiyi
aminoasit diline dönüştürür.
• Ribozomal RNA (rRNA): hücrenin protein sentez
sistemi olan yapısal ve katalitik bileşenidir.
•
DNA’nın çift polinükleotit zincirinden oluştuğunu Watson ve Crick (1953) ispatlamışlardır.
•
•
Hücre içinde DNA çift zincirli formda bulunur. Her kromozom iki zincirli bir DNA taşır
Bu zincirlerin her biri fosfodiester bağlarıyla bağlı yüzbinlerce ya da milyonlarca nükleotit içerir.
•
Şeker ve fosfat DNA’nın omurgasını oluşturur
•
Bazlar ise diğer zincirdeki bazlarla eşleşir.
Bütün DNA moleküllerinde Adenin, Timin ile çift H bağı
oluşturur
Guanin ise Sitozin ile 3’lü Hidrojen bağı oluşturur.
A
=
T
Guanin
• Adenin ile Timine
• Guanin ile de Sitozin’e birbirinin komplementeri denir
Çift zincirli bir DNA molekülündeki iki zincir de birbirinin
komplementeridir.
İki iplik birbirinin komplementeri olduğu için DNA’daki tüm bilgi
her iki iplikte de kopyalanmış durumdadır. Bu durum DNA’nın
kopyalanmasındaki temel özelliktir
H bağları kovalent bağlardan
daha zayıf olduğu için iki DNA
ipliği çeşitli koşullarda kolayca
ayrılıp tekrar birleşebilirler
G
=1
C
Sitozin
Adenin
Timin
DNA molekülündeki Adenin miktarı Timin miktarına; Guanin
miktarı da Sitozin miktarına eşittir.
• DNA molekülündeki A+T miktarının G+C miktarına oranı hiçbir
zaman 1 olmaz. Daima 1’de büyük veya küçüktür.
• Bu oran aynı tür içindeki canlılar arasında değişmez, türden
türe ise farklılıklar gösterir
7
21.2.2016
• Çift sarmaldaki polinükleotitler antiparalel şekilde oluşur.
• Bir polinükletit 5’ 3’ yönünde; karşındaki polinükleotit ise 3’ 5’
yönünde ilerler
DNA’nin çift sarmal yapısı
•
•
İki zincir birbirinin etrafında sarılarak ikili sarmal oluşturur.
DNA’nın 3 boyutlu bilinen 3 farklı yapısı vardır:
A-DNA (Sağ el formu)
B-DNA (sağ el formu)
Z-DNA (sol el formu)
Hücrelerde B-DNA hakimdir
A-DNA su kaybetmiş DNA
örneklerinde görülebilir
Z-DNA DNA’nın metilasyona
uğramış kısımları bu formda
görülebilir.
Sağ el
B-DNA’nın çift sarmal yapısı
•
Watson ve Crick tarafından belirlenen ve hücrelerde hakim olan yapıdır.
İkili sarmal halindeki DNA birbirinden ayırt edilebilen
büyük oluk ve küçük oluk adında iki oluktan oluşur.
Herbir baz çifti arasındaki uzunluk 0.34 nm
Büyük oluk
Küçük oluk
Sarmalın her döngüsü yaklaşık 10 baz çifti (bp) içerir
(3.4 nm).
1 kb DNA 100 sarmal döngü içerir ve 0.34 µm
uzunluktadır.
DNA’nın süpersarmal yapısı
• Gevşek bir DNA molekülünün baz çifti
sayısı bilindiğinde heliks döngü sayısı
tahmin edilebilir.
• Ancak, E. Coli kromozomu lineer hale
getirilirse 1 mm’den daha uzun olacaktır.
• Bu uzunluk E.coli’nin kendi çevresinden
400 kat daha fazladır.
• Böyle küçük bir alan içerisine bu kadar
fazla DNA nasıl paketlenir?
Sağ el
Sol el
DNA molekülünün büyüklüğü
• Bir DNA molekülünün büyüklüğü, herbir molekülde
binlerce nükleotit bazları veya baz çiftleri şeklinde ifade
edilir.
• İnsan genomunda yaklaşık 3 milyar nükleotit
bulunmaktadır.
• E. coli’de ise 4 milyon 640 bin nükleotit vardır.
• 1000 bazlık bir DNA molekülü 1 kilobaz içerir (kb)
• Eğer DNA ikili sarmal ise 1 kilo baz çifti (kbp) denir.
DNA’nın denatürasyonu
DNA’nın replikasyonunda ve protein
sentezinin ilk evresi olan
transkripsiyonda sentezin başlayabilmesi
için iki DNA ipliğinin birbirinden
ayrılması gerekir.
Bazların H bağları kırılarak birbirinden
çözülür ve ayrılır.
Hücrede (in vivo) doğal olarak gerçekleşen
çözülmesi ayrılması ve tekrar birleşerek
eski formunu kazanması deneysel olarak
hücre dışında da (in vitro)
gerçekleştirilebilir.
• Bu, DNA’nın süpersarmal adlı bir işlemle
kıvrılarak katlanmasıyla gerçekleşir.
8
21.2.2016
DNA hücrelerden izole edildiği oda
sıcaklığına yakın ortamda fizyolojik tuz
konsantrasyonunda muhafaza edildiğinde
ikili sarmal değişmeden kalır.
A=T
G≡C
Eğer sıcaklık arttırılırsa iki zincir arasındaki H
bağları kırılarak birbirinden ayrılır. Bu işleme
denatürasyon (erime) denir.
Tek zincirli ve çift zincirli nükleik asitler
260 nm’de UV ışığı absorblamada farklılık
gösterdiklerinden bu durum deneysel
olarak belirlenebilir.
Burada esas nükleik asit bazlarının UV
ışığı absorblamalarıdır. Çift zincirli DNA’
nın absorbsiyonu tek zincire göre oldukça
azdır
G ve C eşleşmesi daha
güçlüdür.
DNA’daki GC içeriği arttıkça Tm
değeri de artar.
Renatürasyon:
Sıcaklık artışıyla DNA çözülmeye başladığında
absorbansda ani artış gözlenir.
DNA içeren çözeltide sıcaklık yükseltilerek
alınan en yüksek absorbans değerinin yarısı
için gerekli sıcaklık derecesine Tm (erime
sıcaklığı-melting temperature) denir.
Isıtılarak denatüre edilen DNA yavaşça soğutulursa DNA’nın doğal yapısı olan çift
zincir yeniden oluşur. Bu olaya da renatürasyon denir.
Denatürasyon ve renatürasyon DNA hibridizasyon tekniğinin esasını oluşturur.
Hibridizasyon: iki farklı DNA önce denatürasyonla ayrılır sonra ayrılan farklı zincirlerin
eşleşmeleri sağlanır.
Tm: yarı maksimal absorbans için gerekli
sıcaklık
9
Download