Ebû Hanîfe’nin ve Mâlik’in Birbirinden Rivayeti Muhammed Zâhid el-Kevserî www.ehlirey.com Ebû Hanîfe’nin ve Mâlik’in Birbirinden Rivayeti Muhammed Zâhid el-Kevserî Orjinal isim: Ekvamu’l-Mesâlik fi Bahsi Rivâyeti Mâlik an Ebî Hanîfe ve Rivâyeti Ebî Hanîfe an Mâlik Tercüme isim: Ebû Birbirinden Rivayeti Hanîfe’nin ve Malik’in Müellif: Muhammed Zâhid el-Kevserî Mütercim: Rüstem MEHDİ Sayfa sayısı: 26. Sene: 1438 (2017) Tüm haklar önce Allâh’a, sonra www.ehlirey.com sitesine mahsustur. Mütercim’in Mukaddimesi Alemlerin Rabbi’ne sonsuz hamd, bitmez tükenmez şükürler, Onun habibine, ailesine, EhliBeyti’ne, hanımlarına, Sahabe’sine ve Kıyamet’e kadar onların yolunu takib edenlere Allâh’ın selamı, rahmeti ve bereketi olsun. Muhammed Zâhid b. el-Hasan el-Kevserî, istediği herhangi bir konuda yazdığı zaman, o konuda söylenecek başka bir söze mahal bırakmadan yazar, kendinden sonrakileri yoracak bir tahkikle konuyu işler. Çevirisi ile müşerref olduğum bu küçük, ama kendi alanında mislsiz olan eseri de vasfettiğim niteliktedir. Bu kitap eskiden bende PDF olarak vardıysa da, yakın geçmişte normal kitap halini de aldım. Eskiden PDF olarak göz gezdirdiğimi hatırlıyorsam da, bu sefer sanki yeniden okuyormuşum gibi okudum. Kitap imamın, el-Cuveynî’ye reddiye olarak kaleme aldığı “İhkâku’l-Hakk bi İbtâli’l-Bâtıl fî Muğisi’l-Halk” isimli nefis eseriyle beraber Mısır’daki “el-Mektebetu’l-Ezheriyyetu li’t-Turas” yayınevinde basılmışdır. Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, imam Mâlik’in, İmam Ebû Hanîfe’nin fetvalarına itibar edip onlarla fetva verdiğini aktaran nakillerin serdidir. İkinci bölüm ise imam Ebû Haniîfe’nin imam Mâlik’den rivayeti gibi nakledilen dörd hadisin isnad yönünden incelenmesidir. Kitapda imam el-Kevserî’nin haşiyelerinin sonunda parantez içinde “el-Kevserî” yazdım. Kendi haşiyelerimin sonunu ise boş bıraktım. Yüce Allâh’tan bu basit çalışmayı rızasına layık ve insanlar için faydalı kılmasını niyaz ederim. O, buna kâdir, kullarına karşı rahimli, küçük ve basit işlerin sevabını büyük ecirlerle verendir. Rüstem MEHDİ 22 Cümâdessânî 1438, İstanbul. (21 Mart, 2017) Müellif’in Mukaddimesi Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm Yardımcı olarak bizlere yeten Allâh’a hamd, Onun seçilmiş kulları olan peygamberlere Allâh’ın selamı olsun. “Ekvamu’l-Mesâlik fi Bahsi Rivâyeti Mâlik an Ebî Hanîfe ve Rivâyeti Ebî Hanîfe an Mâlik” isimli bu çalışma, Allâh’ın izni ile Ebû Hanîfe’nin Mâlik’ten, Mâlik’in de Ebû Hanîfe’den rivayeti konusunda kafi ve doyurucu bir tahkik içeriyor. BİRİNCİ BÖLÜM Mâlik’in Ebû Hanîfe’den İlim Alması İmam eş-Şâfi’î –radıyallâhu anhu- “el-Umm” kitabında (7/248) şöyle diyor: “ed-Derâverdî’ye “Medinede mehrin çeyrek dinardan daha az olmayacağını söyleyen olmuşmu?” diye sordum. O da “Hayır vallahi, Mâlik’den önce böyle bir şey söyleyen birisini tanımıyorum, öyle zannediyorum ki, bu görüşü Ebû Hanîfe’den almıştır” dedi”. Mes'ûd b. Şeybe, “et-Ta’lîm” mukaddimesinde şöyle diyor: kitabının “et-Tahâvî, ashabımız hakkında haberleri topladığı kitabında ed-Derâverdî’den şöyle naklediyor: Mâlik’i şöyle derken duydum: Bende Ebû Hanîfe’nin fıkhından altmış bin mesele var”. el-Muvaffak el-Havârizmî “el-Menâkıb”ında (1/96) isnadıyla Mâlik’den şöyle dediğini naklediyor: “Ebû Hanîfe’nin meseleleri altmış bin meseledir”. Bu meseleler Mâlik’te olan meselelerdir. Kadı İyad “Evâilu’l-Medârik” kitabında şöyle diyor: “el-Leys b. Sa’d şöyle diyor: Medinede Mâlik’le karşılaştım ve ona şöyle dedim: Terlediğini ve terini sildiğini görüyorum, ne oldu? Mâlik şöyle dedi: Ebû Hanîfe’yle beraberdim, onun için terledim. O fakihtir ey Mısırlı! Sonra Ebû Hanîfe’yle karşılaştım ve ona şöyle dedim: Bu adamın senden bu kadar razı olması ne kadar hoş! Ebû Hanîfe şöyle dedi: Doğru cevap vermede ve konuyu tam şekilde incelemede ondan daha hızlısını görmedim”. Ebû Abdullah el-Hüseyin Alî es-Saymerî “Ahbâru Ebî Hanîfe ve Ashâbih” kitabında şöyle diyor: “Bize Abdullah b. Muhammed el-Hulvânî şöyle haber verdi: Bize Mukram b. Ahmed şöyle rivayet etti: Ebû Ca’fer Ahmed b. Muhammed b. Selâme etTahâvî bana yazarak şöyle haber verdi: Cebrun b. İsa b. Yezid bize böyle haber verdi: Bize Ebû Haşim Eyyub el-Irâkî şöyle haber verdi: Bize Abdurahman b. el-Kasım’ın öğrencisi Muhammed b. Râşid, Yûsuf b. Amr’dan, o da İbn ed-Derâverdî’den şöyle dediğini rivayet ediyor: Yatsı namazından sonra Mâlik’i ve Ebû Hanîfe’yi, Allâh Rasulü’nün –sallallahu aleyhi ve sellemmescidinde gördüm. Birbirleriyle ilmi müzakerede bulunuyorlardı. Onlardan birisi, bir diğerinin söylediği ve amel ettiği bir sözle karşılaştığında, ona karşı hiçbir zorbalık sergilemez, onu yanlış görmezdi. Buna aynı meclislerinde sabah namazını beraber kılıncaya kadar devam ettiler”. el-Muvaffak “el-Menâkıb”ında (2/34) isnadıyla Muhammed b. İsmail b. Ebî Fudeyk’den şöyle naklediyor: “Mâlik b. Enes’i Ebû Hanîfe’nin elinden tutarak yürürken gördüm. Mescide geldiklerinde Ebû Hanîfe’yi öne geçirdi. Ebû Hanîfe’nin Mescidi-Nebiye girerken şöyle dediğini duydum: Bismillah, hâzâ mevdi’u’l emân, fe âminnillâhumme min azâbike ve neccinî minennâr”. 1 Aynı kitabın başka yerinde (2/33) isnadıyla İsmail b. İshak b. Muhammed’den şöyle naklediyor: “Mâlik bazen bazı konularda Ebû Hanîfe’nin görüşünü alırdı”. Yine aynı yerde isnadıyla Muhammed b. Ömer elVakıdî’den şöyle naklediyor: “Mâlik b. Enes, Ebû Hanîfe’nin görüşüyle çokça fetva verirdi”. es-Saymerî şöyle diyor: Bize Ömer b. İbrahim elMukri şöyle haber verdi: Bize Mukram şöyle haber verdi: Bize Ca’fer b. Sehl b. Ferrûh şöyle haber verdi: Bize Ahmed b. Muhammed şöyle haber verdi: Bize 1 Çeviri: Bismillah, burası emin kılınan bir yerdir. Allâh’ım sen de beni azabından emin kıl ve beni ateşden koru. Süleyman b. er-Rabi’ şöyle rivayet etti: Bize Kâdih b. Rahme şöyle rivayet etti: “Bir kişi Mâlik b. Enes’e, biri necis, bir diğeri tahir, iki libası olan birisinin namaz vakti geldiğinde ne yapması gerektiğini sordu. Mâlik şöyle dedi: Hangisinin temiz olması yönünde ictihad eder. Kâdih şöyle diyor: Mâlik’e Ebû Hanîfe’nin “O kişi her biriyle ayrıca namaz kılar” görüşünü haber verdim. Bunu duyar-duymaz soruyu soran kişiyi çağırtarak Ebû Hanîfe’nin kavliyle fetva verdi”. Süleyman ve konuşulmuştur. Kâdih hakkında olumsuz es-Suyûtî, Kâdih’i Mâlik’ten rivayet edenler arasında zikretmiştir. Ebû’l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Abdullah b. Ebî’l-Avvam, dedesinin Dımaşkın “ez-Zâhiriyye” kütüphanesinde (63.Mecmua) korunan “Ahbâru Ebî Hanîfe” kitabına yaptığı ilavelerde şöyle diyor: Bana Yûsuf b. Ahmed el-Mekkî –o, el-Ukeylî’nin kitaplarını rivayet eden İbn ed-Dehîl es-Saydalânî’dirşöyle haber verdi: Bize Fakih Muhammed b. Hâzim şöyle rivayet etmiştir: Bize Muhammed b. Alî esSâiğ, Mekke’de iken şöyle haber verdi: Bize İbrahim b. Muhammed, eş-Şâfi’î’den, o da Abdulaziz b. Muhammed ed-Derâverdî’den şöyle rivayet etti: “Mâlik b. Enes, Ebû Hanîfe’nin kitaplarına bakar ve onlardan faydalanırdı”. Bu kadarıyla iktifa ediyoruz. İKİNCİ BÖLÜM Ebû Hanîfe’nin Mâlik’ten İlim Alması İbn Hacer şöyle diyor: “Ebû Hanîfe’nin Mâlik’ten rivayeti konusunda hiçbir şey sabit olmamıştır. Sadece ed-Dârakutnî, sonra da el-Hatîb kendi isnadlarıyla iki rivayet zikretmişler. Bu iki rivayet ise tartışmalıdır”. İbn Hacer burada ed-Dârakutnî’nin “Ğarâibu Mâlik”2 kitabında –ki, aynı şeyi İbn Şahin de zikretmiştir- şu isnadla rivayet ettiği şu hadisi kastediyor: Muhammed b. Mahzûm, dedesi Muhammed b. Dahhâk’dan şöyle rivayet etti: Bize İmrân b. Abdurrahman el-İsfahânî şöyle rivayet etti: Bize Bekkâr b. el-Hasan şöyle rivayet etti: Bize İsmail b. Hammâd, Ebû Hanîfe’den, o da Mâlik b. Enes’den, o da Abdullah b. el-Fadl’dan, o da Nâfi’ b. Cubeyr b. Mut’im’den, o da İbn Abbas’tan, o da Peygamber’den –sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle rivayet etti: 2 el-Bedr ez-Zerkeşî’nin, İbn Salah’ın “el-Mukaddime”si üzerine yazdığı “en-Nüket”inde, ed-Dârakutnî’nin, Ebû Hanîfe’nin Mâlik’den rivayetlerini içeren bir cüzü olduğunu söylemesi sehvdir. Bu sözle “Ğarâibu Mâlik” kitabı kastediliyor. Yoksa ki, ed-Dârakutnî’nin bu tarz bir cüzü yoktur. Onda sadece bu iki hadisden biri var. O hadisin hâli de izah ettiğimiz gibidir. (el-Kevserî) “Dul kadın kendi(ni evlendirmesi) için velisinden daha layıkdır. Bakire birisine ise (evlendirildiği zaman) sorulur. Onun rızası ise susmasıdır”. İbn Hacer’in kastettiği diğer rivayet ise el-Hatîb’in “Ruvâtu Mâlik” isimli eserinde şu isnadla naklettiği şu rivayettir: “Ebû’l-Alâ Muhammed b. Alî b. Ahmed es-Sâlihî el-Vâsıtî şöyle dedi: Bize Ebû Zur’a Ahmed b. elHüseyin er-Râzî şöyle dedi: Bize Alî b. Muhammed b. Mehraveyh şöyle dedi: Bize el-Mucbir b. es-Salt şöyle rivayet etti: Bize el-Kâsım b. el-Hakem el-Aranî şöyle rivayet etti: Bize Ebû Hanîfe Mâlik’ten, o da Nâfi’den, o da İbn Ömer’den şöyle dediğini rivayet etti: Ka’b b. Mâlik Peygamberin –sallallahu aleyhi ve sellem- yanına gelerek koyunlarını güden bir çobanın, öleceğinden endişe ettiği bir koçu taşla kesmesi hakkında sormuş, Peygamber –sallallahu aleyhi ve sellem- de o etten yiyebileceklerini buyurmuştur”. Bu konuda tam araştırma yapanların hiçbirisi, bu iki hadis dışında Ebû Hanîfe’nin Mâlik’den rivayeti konusunda birşey bulamamışlar. Bu iki rivayet ise, İbn Hacer’in de söylediği gibi Ebû Hanîfe’nin Mâlik’ten rivayeti olarak sabit değildir. es-Suyûtî’nin “el-Fânîd fî Halâvati’l-Esânîd” isimli eserinde bu hadisleri zikretmesi durumu değiştirmez. Zira onun kendisi burada söylemese dahi, “Tenvîru’l-Hevâlik” adlı eserinde (2/62) ilk hadis hakkında şunları söylüyor: “Bu hadisi Mâlik’ten Ebû Hanîfe’nin rivayet ettiği söyleniyor. Fakat bu sahih değildir”. Burada es-Suyûtî, ilk hadisi, Hâfız İbn Mahled’in rivayetinde arada babası olmadan direk Hammâd’ın Mâlik’den rivayet ettiğini, seneddeki İmrân’ın da birkaç kişi tarafından bu isnadı uydurmakla itham edildiğini de söylememiştir. İkinci rivayetin el-Kâsım el-Aranîden ve Ebû Hanîfe’nin sika ashabından sahih yolla gelen rivayete muhalif olduğuna da dikkat çekmemiş, seneddeki es-Sâlihî’nin, rivayetleri silmek ve sahtekarlıkla itham olunduğuna, Ebû Zur’a ile İbn Mehraveyh’in hakında olumsuz konuşulduğuna ve el-Mucbir’in de sika olmadığına ışık tutmamışdır. Daha sonra es-Suyûtî, “Tezyînu’l-Memâlik” eserinde (59), es-Sehâvî’nin ve Zekeriyyâ elEnsârî’nin şeyhlerinden olan, 854 yılında vefat eden İbn ed-Dıyâ Ebû’l-Beka Muhammed b. Ahmed elUmari el-Mekkî’nin “Muhtasaru Mesânîdi Ebî Hanîfe”3 kitabından naklen bu hadislere bir hadis 3 Bu kitap, Ebû’l-Muayyed el-Havârizmî’nin, Ebû Hanîfe’nin on beş “Müsned”ini içeren “Câmi’u’l-Mesânîd” daha ilave etmiştir. Fakat şüphe yok ki, bu kitapta geçenler “Câmi’u’l-Mesânîd” sahibi Ebû’l-Muayyed el-Havârizmî’nin kaleminin sürçmesinin sonucudur. İbn ed-Dıyâ ve es-Suyûtî de bu hataya tabi olmuşlar. Ben buraya “Câmi’u’l-Mesânîd” kitabından dördüncü hadisi de ilave ediyorum. Fakat Ebû Hanîfe’nin bu hadisle de hiçbir alakası yoktur. Allâh’ın izni ile bunların hepsini izah edeceğiz. ◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊ İlk habere gelince, hicri 331 yılında vefat etmiş Hafız Muhammed b. Mahled el-Attâr’ın, Dımaşkın “ez-Zâhiriyye” kütüphanesinde (el-Mecâmi kısmı, no: 98) korunan “Mâ Ravâhu’l-Ekâbir an Mâlik” isimli cüzünde de rivayet ettiği gibi bunu Hammad b. Ebî Hanîfe arada babası olmadan direk Mâlik’ten rivayet ediyor. Bu cüzün üzerinde meşhur rivayet ehlinin dinlemesi (simâ’) yönünde hatları mevcuttur. Orada ez-Zuhrî’nin rivayeti de var. Fakat İbn Abdulberr “elİntikâ” kitabında bunu inkar ediyor. kitabının muhtasarıdır. Ebû Hanîfe’nin "Müsned”lerinin direk muhtasarı değil. Böylece orada geçen de (elHavârizmî’deki) vehmden kaynaklanan vehmdir. esSuyûtî’nin nakli de bu vehm silsilesine bir ilavedir. (elKevserî) Bu cüzde Mâlik’ten rivayeti olan kişiler arasında Yahyâ b. Saîd el-Ensârî, İbn Cureyc, es-Sevrî, Şu’be, Yetîmu Urve, el-Evzâ’i, Hammâd b. Ebî Hanîfe, Hammâd b. Zeyd, İbrahim b. Tahmân, Varkâ ve başkalarının ismi geçiyor, fakat aralarında Ebû Hanîfe yoktur. İbn Mahled’in bu hadisi rivayet isnadı şu şekildedir: “Ebû Muhammed el-Kâsım b. Hârûn b. Cumhûr b. Mansûr el-İsfahânî bana kendi hattıyla yazarak şöyle haber verdi: Bize İmrân b. Abdurrahim el-Bâhilî el- İsfahânî şöyle haber verdi: Bize Bekkâr b. elHasan el- İsfahânî şöyle haber verdi: Bize Hammâd b. Ebî Hanîfe, Mâlik’ten şöyle rivayet etti...” Ebû Abdullah b. Hüsrev el-Belhî, bu rivayeti kendi “Müsned”inde öne salarak “Bize İsmail b. Hammad, Ebû Hanîfe’den, o da Mâlik’ten rivayet etmiştir” sözündeki “ ”بنkelimesinin yanlışlıkla “ ”عنgibi değiştirildiğine dikkat çekmiştir. Böyle şeyler isnadların naklinde çok oluyor. Böylece “bize Hammâd b. Ebî Hanîfe şöyle rivayet etti” sözü, bu değişiklikten sonra “bize İsmail b. Hammâd Ebû Hanîfe’den rivayet etmiştir” şekline gelmiştir. Bununla da hatanın iki yönde olduğu anlaşılıyor. Onun düzeltilmesi ise “ ”بنkelimesi yerine “”عن kelimesini koymak, “ ”عنkelimesi yerine de “”بن kelimesini koyarak mümkün oluyor.4 “Câmi’u’l-Mesânîd”in matbu nüshasında, İbn Mahled’in senedindeki İmrân’ın ismi düşmüştür. Eğer Ebû Hanîfe’nin Mâlik’den rivayeti olsaydı, bunu İbn Mahled de ismi geçen cüzünde zikreder, bir tek Hammâd’ın ismini zikretmekle iktifâ etmezdi. Bu açık bir şeydir. İbn Mahled orada Hammâd’ı Mâlik’ten rivayet eden büyüklerden addetmiştir. Bu, Hammâd’ın Mâlik’ten üç sene önce vefat ettiği içindir. Belki Hammâd’ın doğum tarihi de Mâlik’inkinden daha öncedir. Bunu “Te’nîbu’l-Hatîb” eserinde 5 zikretmişiz. 4 Şöyle ki, orjinalde “İsmail bin Hammâd an Ebî Hanîfe” şeklindedir. Burada mana “İsmail b. Hammâd, Ebû Hanîfe’den” şeklinde oluyor. Fakat “bin” ile “an”ın yerlerini değişirsek, ‘İsmail an Hammâd bin Ebî Hanîfe’ olucak. Bu da ‘İsmail, Hammad b. Ebî Hanîfe’den” demektir. 5 İmam Ebû Hanîfe’nin doğum tarihi hakkında, hicri 61, 63, 70 ve 80 olarak dört rivayet var. Çoğunluk hicri 80 yılında doğduğu görüşündedir. Bunu tercih ederken, ittisâl ve inkıtâ’ konusunda ihtiyata gitmeyi göze almışlar. Şöyle ki, ihtiyat, doğum tarihlerinde en son, vefat tarihlerinde ise en eski tarihleri almayı gerektiriyor. ez-Zehebî’nin “Tabakâtu’l-Huffâz” eserinde Mâlik’ten söz ederken Eşhab’dan rivayet ettiği şeye6 gelince bu sahih değil. Bu rivayet babası değil, Hammad b. Ebî Hanîfe’nin kendi hakkında olursa mümkündür. Şöyle ki Eşhab, eğer eş-Şâfi’î ile aynı senede doğduğu görüşünü almazsak, İbn Yûnus’un da söylediği gibi hicri 145 yılında doğmuştur. Böyle Fakat İbn Mahled’in Hammâd’ı, Mâlik’ten rivayet eden büyükler arasına alması, yukarıda zikrettiğim kriterin burada geçerli olmayacağını gösteriyor. Şöyle ki, elKevserî’nin “et-Te’nîb”de de belirttiği gibi, Hammâd, Mâlik’ten üç sene önce vefat etse dâhi, onu Mâlik’e nisbetle büyüklerden addetmek için Mâlik’ten önce doğduğunu söylemek gerek. Bunun mümkün olması için ise Hammâd’ın babası Ebû Hanîfe’nin de hicri 80 yılından en az on sene önce doğması gerek. İbn Mahled mahir bir Hâfızdır ve yazdıklarında tahkik sahibidir. Bu ve el-Kevserî’nin “et-Te’nîb”de zikrettiği diğer nedenlerden dolayı, Ebû Hanîfe’nin hicri 70 senesinde doğduğunu söylemek doğruya daha yakındır. En doğrusunu Allâh bilir. 6 Eşhabın “Ebû Hanîfe’yi Mâlik’in önünde çocuğun babasının önünde oturduğu gibi gördüm” sözünü kastediyor. Garip olan, ez-Zehebî gibi tarihten haberdar birisinin bu rivayeti farklı teville aklamaya çalışmasıdır. birisinin Mısır’dan Medine’ye giderek Mâlik’in yanında Ebû Hanîfe’yi görmesi mümkün değil.7 Zahir olan bu ki, İbn Mahled’in, el-Kâsım’ın onun için yazdığı aslından, İsmail b. Hammâd’ın ismi düşmüştür. Çünkü hicri 338 yılında vefat eden Bekkâr b. el-Hasan, babasına (Hammâd’a) değil İsmail b. Hammâd’a yetişmiştir. Bekkâr aslen İsfahanlı, doğumu açısından ise Rey şehrindendir. O, Irak’a geç dönemde gelmiştir. İsmail ise yaşı epey ilerlemiş halde vefat etmiş, dedesi Ebû Hanîfe’yi görmemiştir. O sadece babasından rivayet etmiştir. Bu nedenle ravinin “İsmail b. Hammâd, Ebû Hanîfe’den” şeklinde isnad zikretmesi doğru değil. “Câmi’u’l-Mesânîd” kitabının matbu halinde, İmrân b. Abdurrahim yerine İmrân b. Abdurrahman diye geçmesi de açık tahriftir. Matbu kitapların sorunu, onların sahih asıllarla karşılaştırılmasına pek dikkat gösterilmemesidir. Oysa “Câmi’u’l-Mesânîd” kitabı, es-Sehâvî’den soraki zamana kadar işitme yoluyla rivayet edilmiş bir kitaptır. Onun, 7 Çünkü imam Ebû Hanîfe, hicri 150 yılında vefat etmişdir. Eşhab’ın hicri 145 yılında doğduğu görüşünü aldığımızda, Ebû Hanîfe’nin vefat tarihi, Eşhab’ın beş yaşına deng geliyor. mahtutların korunduğu nüshaları vardır. kütüphanelerde sahih İmrân b. Abdurrahim ise “el-Mîzân” ve “el-Lisân” kitaplarında da geçtiği gibi bu isnadı uyduran kişidir. ◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊ İkinci habere gelince, onu Ebû Hanîfe direk Nâfi’den rivayet etmiştir. Bundan başka Abdulmelik yoluyla da Nâfi’den rivayet etmiştir. Mâlik’in, onun rivayetleriyle hiçbir alakası yoktur. Hamza ez-Zeyyât, Yasin b. Muaz, Ebû Yûsuf, Muhammed b. el-Hasan, Esad b. Amr, Ebû Abdurrahman el-Mukri, Amr b. Ebû Amr, Muhammed b. Halid el-Vehbî ve Ebû Hanîfe’nin diğer sika ashabı, onu Ebû Hanîfe’nin direk Nâfi’den rivayeti ile aktarıyorlar. Bazıları Ebû Hanîfe’yle Nâfi arasına Abdulmelik’i de ekliyorlar. Abdulmelik’in İbn Umeyr mi, yoksa İbn Cureyc mi olmasında ihtilaf olsa da her ikisi Ebû Hanîfe’nin şeyhlerindendir. Aynı şekilde Nâfi de Ebû Hanîfe’nin şeyhlerindendir. Mümkündür ki, Ebû Hanîfe ilk olarak İbn Umeyr ve İbn Cureyc yoluyla Nâfi’den, daha sonra direk Nâfi’nin kendisinden işitmiştir. Bu konuda “Câmi’u’l-Mesânîd” (2/225) kitabına bakılabilir. Sika olan Muhammed b. Şûker’in rivayetinde isnad, “el-Kâsım b. el-Hakem el-Aranî Ebû Hanîfe’den, o da Nâfi’den” şeklinde zikrediliyor. Bu cumhurun rivayeti ile aynıdır. Bu sebeple el-Mucbir b. es-Salt’ın “el-Kâsım b. el-Hakem Ebû Hanîfe’den (o da Mâlik’ten)” şeklindeki rivayeti dikkate alınmaz. Çünkü onun bahsi geçen sika ve sebt ravilere muhalefet ederek şaz kalması, açık bir yanlıştan başka birşey değil. Belki de yanlışı şundan kaynaklanıyor: “ ”عبدlafzı “ ”عنlafzına kolayca çevrilebiliyor. Onun nüshasında “ ”الملكkelimesinden (elif ile) lâmın silinmesi ve isimlerde “ ”مالكisminin elifsiz “ ”ملكgibi yazılmasının yaygın olması da, onun o sözü “ ”مالكgibi okumasına neden olmuş olabilir. Tüm bunlar onu gösteriyor ki, İbn Hacer’in de söylediği gibi, bu hadisin “Ebû Hanîfe → Mâlik” isnadıyla rivayeti sahih değildir. ◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊ es-Suyûtî’nin “Tezyînu’l-Memâlik” isimli kitabında eklediği hadise gelince bu hadis “Fecr ve akşam namazını kıldıktan sonra cemaate yetişirsen tekrar kılma” hadisidir. Bu ise “el-Muvatta” ve “el-Âsâr”ın tüm nüshalarında Muhammed b. el-Hasan’ın direk Mâlik’ten rivayeti şeklindedir. “Câmi’u’l-Mesânîd” (1/440) ve İbn ed-Dıya elMekkî’nin o kitaba yaptığı muhtasarında geçen isnada (Ebû Hanîfe’nin Mâlik’ten rivayet ettiğini söyleyen isnad) gelince, bu el-Havârizmî’nin kaleminin sürçmesinden başka bir şey değil. İbn edDıya el-Mekkî de bu konuda yanlışlıkla elHavârizmî’yi takip etmiştir. Nasıl olmasın ki, el-Havârizmî, “Câmi’u’l-Mesânîd” kitabında bu hadisi imam Muhammed bin elHasan’ın “el-Âsâr”ından tahric ediyor. Bu kitabın ise matbu, mahtut, mesmu ve mukabele8 yönünden nüshaları oldukça çoktur. Bildiğimiz kadarıyla bu nüshaların hiçbirinde bu hadisi Muhammed Ebû Hanîfe’den, o da Mâlik’ten rivayet etmiyor. Bilakis, nüshaların hepsinde hadisi Muhammed direk Mâlik’ten rivayet ediyor. İstanbuldaki nüshalar dışında, “Dâru’l-Kutubi’l-Mısriyye” ve EzheriŞerifteki “Ravâku’l-Etrâk” kütüphanelerinde “elMuvatta” ve “el-Âsâr” kitaplarının birkaç nüshası mevcuttur. Bu konuda şekki olan onlara bakabilir. ◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊ Benim eklediğim dördüncü hadise gelince, o hadis de “Câmi’u’l-Mesânîd”’de (2/305) geçiyor. 8 Yani dinleyerek ve karşılaştırılarak rivayet edilmesi. Hadise göre, Ebû Hanîfe, pazarda yemek yiyen Behlûl b. Amr’a yönelerek şöyle diyor: “Sen Ca’fer b. Muhammed es-Sâdık gibi birisiyle oturup kalkıyorsun, nasıl yürüyerek yiyebilirsin?” Behlûl şöyle cevap veriyor: “Bize Mâlik b. Enes Nâfi’den, o da İbn Ömer’den şöyle dediğini rivayet ediyor: Allâh Rasulü –sallallahu aleyhi ve sellem- “Zenginin borcunu ödemeyi geciktirmesi zulümdür” buyurmuştur. Ben de acıktım ve yiyeceğim de yanımdaydı. Onun için (mideme) olan borcumu ödemeyi geciktiremezdim”. Bu kıssayı Mekkî b. İbrahim, Ebû Hanîfe’nin Behlûl’dan rivayeti olarak değil, olayın şahidi olarak aktarıyor. Her iki ravinin Muhammed b. Ğâlib b. Harb’dan “Bize Ebû Hanîfe şöyle haber verdi” şeklinde zikretmesi ise hatadır. Çünkü Muhammed b. Ğâlib, Temtâm’dır. O ise Ebû Hanîfe’ye yetişmemiştir. İbn Hacer “Ta’cîlu’l-Menfa’a” kitabında (56) şöyle diyor: “Aynı şekilde Ebû Huzeyfe el-Nehdî de Ebû Hanîfe’ye yetişmemiştir. Onlar sadece bu rivayeti Mekkî yoluyla aktarmışlar”. İbn Ebû Hâtim’in “Takdimetu’l-Cerh ve’t-Ta’dîl” kitabında, Ebû Hanîfe’nin, Mâlik’in kitaplarına bakması hakkında söylediği söze gelince, Mâlik’in “el-Muvatta”dan önce hiçbir kitap yazmaması, “elMuvatta”yı ise Ebû Hanîfe’nin vefatından sonra, Abbasi hükmüdarı el-Mansûr’un zamanının sonlarına yakın yazması bu iddiayı çürütüyor. Mâlik hicri 146 yılında imtihanından sonra meşhur olmuştur. Yirmi dokuz yıllık bir sürede ise Ebû Hanîfe’yle Mâlik arasında bir görüşme olduğu bilinmiyor. Bu, doğum tarihleri konusunda en eski tarihi alırsak böyledir.9 En yeni tarihleri alırsak ise, ikisinin doğumu arasında on yedi sene var. Şöyle ki, Ebû Hanîfe’nin doğum tarihi konusunda ihtilaf, hicri 61-80 yılları, Mâlik’in doğum tarihindeki ihtilaf ise hicri 90-97 yılları arasında gidip geliyor. Bu kadarının kâfî olacağını düşünüyoruz. 9 Yani Ebû Hanîfe’nin doğum tarihinin hicri 61, Mâlik’inkinin de 90 olduğunu kabul edersek, Ebû Hanîfe’nin yirmi dokuz sene içinde Mâlikî görmediği kesin oluyor. Fakat bunu neden söylediği anlaşılmıyor. Çünki sonuçta Ebû Hanîfe hicri 150 yılında vefat etmişdir. Bu ise Mâlik’in doğmasından altmış sene sonradır. Belki de el-Kevserî başka bir şeye işaret ediyor. Ama herşeye rağmen el-Kevserî’nin de dediği gibi, Ebû Hanîfe’nin, Mâlik’in kitaplarına bakmasını tarih ve karîneler imkansız kılıyor. En doğrusunu Allâh bilir. Yazdı: Yüce ve noksansız Allâh’a muhtaç bir kul, Muhammed Zâhid b. el-Hasan el-Kevserî. Tarih: Perşembe, 6 Recep, 1360 h. Allâh’ın selamı seyyidimiz Muhammed’in onun Ehli-Beyti’nin ve tüm sahabilerinin üzerine olsun. Son sözümüz, Allâh’a hamdetmektir.