Ebû Hanîfe`nin ve Mâlik`in Birbirinden Rivayeti

advertisement
Ebû Hanîfe’nin ve Mâlik’in
Birbirinden Rivayeti
Muhammed Zâhid el-Kevserî
www.ehlirey.com
Ebû Hanîfe’nin ve Mâlik’in
Birbirinden Rivayeti
Muhammed Zâhid el-Kevserî
Orjinal isim: Ekvamu’l-Mesâlik fi Bahsi Rivâyeti Mâlik
an Ebî Hanîfe ve Rivâyeti Ebî Hanîfe an Mâlik
Tercüme isim: Ebû
Birbirinden Rivayeti
Hanîfe’nin
ve
Malik’in
Müellif: Muhammed Zâhid el-Kevserî
Mütercim: Rüstem MEHDİ
Sayfa sayısı: 26.
Sene: 1438 (2017)
Tüm haklar önce Allâh’a, sonra www.ehlirey.com
sitesine mahsustur.
Mütercim’in Mukaddimesi
Alemlerin Rabbi’ne sonsuz hamd, bitmez
tükenmez şükürler, Onun habibine, ailesine, EhliBeyti’ne, hanımlarına, Sahabe’sine ve Kıyamet’e
kadar onların yolunu takib edenlere Allâh’ın selamı,
rahmeti ve bereketi olsun.
Muhammed Zâhid b. el-Hasan el-Kevserî, istediği
herhangi bir konuda yazdığı zaman, o konuda
söylenecek başka bir söze mahal bırakmadan yazar,
kendinden sonrakileri yoracak bir tahkikle konuyu
işler.
Çevirisi ile müşerref olduğum bu küçük, ama
kendi alanında mislsiz olan eseri de vasfettiğim
niteliktedir. Bu kitap eskiden bende PDF olarak
vardıysa da, yakın geçmişte normal kitap halini de
aldım. Eskiden PDF olarak göz gezdirdiğimi
hatırlıyorsam da, bu sefer sanki yeniden
okuyormuşum gibi okudum.
Kitap imamın, el-Cuveynî’ye reddiye olarak
kaleme aldığı “İhkâku’l-Hakk bi İbtâli’l-Bâtıl fî
Muğisi’l-Halk” isimli nefis eseriyle beraber Mısır’daki
“el-Mektebetu’l-Ezheriyyetu li’t-Turas” yayınevinde
basılmışdır.
Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, imam
Mâlik’in, İmam Ebû Hanîfe’nin fetvalarına itibar edip
onlarla fetva verdiğini aktaran nakillerin serdidir.
İkinci bölüm ise imam Ebû Haniîfe’nin imam
Mâlik’den rivayeti gibi nakledilen dörd hadisin isnad
yönünden incelenmesidir.
Kitapda imam el-Kevserî’nin haşiyelerinin
sonunda parantez içinde “el-Kevserî” yazdım. Kendi
haşiyelerimin sonunu ise boş bıraktım.
Yüce Allâh’tan bu basit çalışmayı rızasına layık ve
insanlar için faydalı kılmasını niyaz ederim. O, buna
kâdir, kullarına karşı rahimli, küçük ve basit işlerin
sevabını büyük ecirlerle verendir.
Rüstem MEHDİ
22 Cümâdessânî 1438, İstanbul.
(21 Mart, 2017)
Müellif’in Mukaddimesi
Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm
Yardımcı olarak bizlere yeten Allâh’a hamd, Onun
seçilmiş kulları olan peygamberlere Allâh’ın selamı
olsun.
“Ekvamu’l-Mesâlik fi Bahsi Rivâyeti Mâlik an Ebî
Hanîfe ve Rivâyeti Ebî Hanîfe an Mâlik” isimli bu
çalışma, Allâh’ın izni ile Ebû Hanîfe’nin Mâlik’ten,
Mâlik’in de Ebû Hanîfe’den rivayeti konusunda kafi
ve doyurucu bir tahkik içeriyor.
BİRİNCİ BÖLÜM
Mâlik’in Ebû Hanîfe’den İlim Alması
İmam eş-Şâfi’î –radıyallâhu anhu- “el-Umm”
kitabında (7/248) şöyle diyor:
“ed-Derâverdî’ye “Medinede mehrin çeyrek
dinardan daha az olmayacağını söyleyen olmuşmu?”
diye sordum. O da “Hayır vallahi, Mâlik’den önce
böyle bir şey söyleyen birisini tanımıyorum, öyle
zannediyorum ki, bu görüşü Ebû Hanîfe’den
almıştır” dedi”.
Mes'ûd b. Şeybe, “et-Ta’lîm”
mukaddimesinde şöyle diyor:
kitabının
“et-Tahâvî, ashabımız hakkında haberleri
topladığı
kitabında
ed-Derâverdî’den
şöyle
naklediyor: Mâlik’i şöyle derken duydum: Bende Ebû
Hanîfe’nin fıkhından altmış bin mesele var”.
el-Muvaffak el-Havârizmî “el-Menâkıb”ında (1/96)
isnadıyla Mâlik’den şöyle dediğini naklediyor:
“Ebû Hanîfe’nin meseleleri altmış bin meseledir”.
Bu meseleler Mâlik’te olan meselelerdir.
Kadı İyad “Evâilu’l-Medârik” kitabında şöyle
diyor:
“el-Leys b. Sa’d şöyle diyor: Medinede Mâlik’le
karşılaştım ve ona şöyle dedim: Terlediğini ve terini
sildiğini görüyorum, ne oldu? Mâlik şöyle dedi: Ebû
Hanîfe’yle beraberdim, onun için terledim. O fakihtir
ey Mısırlı!
Sonra Ebû Hanîfe’yle karşılaştım ve ona şöyle
dedim: Bu adamın senden bu kadar razı olması ne
kadar hoş! Ebû Hanîfe şöyle dedi: Doğru cevap
vermede ve konuyu tam şekilde incelemede ondan
daha hızlısını görmedim”.
Ebû Abdullah el-Hüseyin Alî es-Saymerî “Ahbâru
Ebî Hanîfe ve Ashâbih” kitabında şöyle diyor:
“Bize Abdullah b. Muhammed el-Hulvânî şöyle
haber verdi: Bize Mukram b. Ahmed şöyle rivayet
etti: Ebû Ca’fer Ahmed b. Muhammed b. Selâme etTahâvî bana yazarak şöyle haber verdi: Cebrun b. İsa
b. Yezid bize böyle haber verdi: Bize Ebû Haşim
Eyyub el-Irâkî şöyle haber verdi: Bize Abdurahman
b. el-Kasım’ın öğrencisi Muhammed b. Râşid, Yûsuf
b. Amr’dan, o da İbn ed-Derâverdî’den şöyle
dediğini rivayet ediyor:
Yatsı namazından sonra Mâlik’i ve Ebû Hanîfe’yi,
Allâh Rasulü’nün –sallallahu aleyhi ve sellemmescidinde gördüm. Birbirleriyle ilmi müzakerede
bulunuyorlardı. Onlardan birisi, bir diğerinin
söylediği ve amel ettiği bir sözle karşılaştığında, ona
karşı hiçbir zorbalık sergilemez, onu yanlış
görmezdi. Buna aynı meclislerinde sabah namazını
beraber kılıncaya kadar devam ettiler”.
el-Muvaffak “el-Menâkıb”ında (2/34) isnadıyla
Muhammed b. İsmail b. Ebî Fudeyk’den şöyle
naklediyor:
“Mâlik b. Enes’i Ebû Hanîfe’nin elinden tutarak
yürürken gördüm. Mescide geldiklerinde Ebû
Hanîfe’yi öne geçirdi. Ebû Hanîfe’nin Mescidi-Nebiye
girerken şöyle dediğini duydum: Bismillah, hâzâ
mevdi’u’l emân, fe âminnillâhumme min azâbike ve
neccinî minennâr”. 1
Aynı kitabın başka yerinde (2/33) isnadıyla İsmail
b. İshak b. Muhammed’den şöyle naklediyor:
“Mâlik bazen bazı konularda Ebû Hanîfe’nin
görüşünü alırdı”.
Yine aynı yerde isnadıyla Muhammed b. Ömer elVakıdî’den şöyle naklediyor:
“Mâlik b. Enes, Ebû Hanîfe’nin görüşüyle çokça
fetva verirdi”.
es-Saymerî şöyle diyor: Bize Ömer b. İbrahim elMukri şöyle haber verdi: Bize Mukram şöyle haber
verdi: Bize Ca’fer b. Sehl b. Ferrûh şöyle haber verdi:
Bize Ahmed b. Muhammed şöyle haber verdi: Bize
1
Çeviri: Bismillah, burası emin kılınan bir yerdir. Allâh’ım
sen de beni azabından emin kıl ve beni ateşden koru.
Süleyman b. er-Rabi’ şöyle rivayet etti: Bize Kâdih b.
Rahme şöyle rivayet etti:
“Bir kişi Mâlik b. Enes’e, biri necis, bir diğeri tahir,
iki libası olan birisinin namaz vakti geldiğinde ne
yapması gerektiğini sordu. Mâlik şöyle dedi:
Hangisinin temiz olması yönünde ictihad eder.
Kâdih şöyle diyor: Mâlik’e Ebû Hanîfe’nin “O kişi
her biriyle ayrıca namaz kılar” görüşünü haber
verdim. Bunu duyar-duymaz soruyu soran kişiyi
çağırtarak Ebû Hanîfe’nin kavliyle fetva verdi”.
Süleyman ve
konuşulmuştur.
Kâdih
hakkında
olumsuz
es-Suyûtî, Kâdih’i Mâlik’ten rivayet edenler
arasında zikretmiştir.
Ebû’l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Abdullah
b. Ebî’l-Avvam, dedesinin Dımaşkın “ez-Zâhiriyye”
kütüphanesinde (63.Mecmua) korunan “Ahbâru Ebî
Hanîfe” kitabına yaptığı ilavelerde şöyle diyor:
Bana Yûsuf b. Ahmed el-Mekkî –o, el-Ukeylî’nin
kitaplarını rivayet eden İbn ed-Dehîl es-Saydalânî’dirşöyle haber verdi: Bize Fakih Muhammed b. Hâzim
şöyle rivayet etmiştir: Bize Muhammed b. Alî esSâiğ, Mekke’de iken şöyle haber verdi: Bize İbrahim
b. Muhammed, eş-Şâfi’î’den, o da Abdulaziz b.
Muhammed ed-Derâverdî’den şöyle rivayet etti:
“Mâlik b. Enes, Ebû Hanîfe’nin kitaplarına bakar
ve onlardan faydalanırdı”.
Bu kadarıyla iktifa ediyoruz.
İKİNCİ BÖLÜM
Ebû Hanîfe’nin Mâlik’ten İlim Alması
İbn Hacer şöyle diyor:
“Ebû Hanîfe’nin Mâlik’ten rivayeti konusunda
hiçbir şey sabit olmamıştır. Sadece ed-Dârakutnî,
sonra da el-Hatîb kendi isnadlarıyla iki rivayet
zikretmişler. Bu iki rivayet ise tartışmalıdır”.
İbn Hacer burada ed-Dârakutnî’nin “Ğarâibu
Mâlik”2 kitabında –ki, aynı şeyi İbn Şahin de
zikretmiştir- şu isnadla rivayet ettiği şu hadisi
kastediyor:
Muhammed b. Mahzûm, dedesi Muhammed b.
Dahhâk’dan şöyle rivayet etti: Bize İmrân b.
Abdurrahman el-İsfahânî şöyle rivayet etti: Bize
Bekkâr b. el-Hasan şöyle rivayet etti: Bize İsmail b.
Hammâd, Ebû Hanîfe’den, o da Mâlik b. Enes’den, o
da Abdullah b. el-Fadl’dan, o da Nâfi’ b. Cubeyr b.
Mut’im’den, o da İbn Abbas’tan, o da
Peygamber’den –sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle
rivayet etti:
2
el-Bedr ez-Zerkeşî’nin, İbn Salah’ın “el-Mukaddime”si
üzerine yazdığı “en-Nüket”inde, ed-Dârakutnî’nin, Ebû
Hanîfe’nin Mâlik’den rivayetlerini içeren bir cüzü
olduğunu söylemesi sehvdir. Bu sözle “Ğarâibu Mâlik”
kitabı kastediliyor. Yoksa ki, ed-Dârakutnî’nin bu tarz bir
cüzü yoktur. Onda sadece bu iki hadisden biri var. O
hadisin hâli de izah ettiğimiz gibidir. (el-Kevserî)
“Dul kadın kendi(ni evlendirmesi) için velisinden
daha layıkdır. Bakire birisine ise (evlendirildiği zaman)
sorulur. Onun rızası ise susmasıdır”.
İbn Hacer’in kastettiği diğer rivayet ise el-Hatîb’in
“Ruvâtu Mâlik” isimli eserinde şu isnadla naklettiği
şu rivayettir:
“Ebû’l-Alâ Muhammed b. Alî b. Ahmed es-Sâlihî
el-Vâsıtî şöyle dedi: Bize Ebû Zur’a Ahmed b. elHüseyin er-Râzî şöyle dedi: Bize Alî b. Muhammed b.
Mehraveyh şöyle dedi: Bize el-Mucbir b. es-Salt
şöyle rivayet etti: Bize el-Kâsım b. el-Hakem el-Aranî
şöyle rivayet etti: Bize Ebû Hanîfe Mâlik’ten, o da
Nâfi’den, o da İbn Ömer’den şöyle dediğini rivayet
etti:
Ka’b b. Mâlik Peygamberin –sallallahu aleyhi ve
sellem- yanına gelerek koyunlarını güden bir
çobanın, öleceğinden endişe ettiği bir koçu taşla
kesmesi hakkında sormuş, Peygamber –sallallahu
aleyhi ve sellem- de o etten yiyebileceklerini
buyurmuştur”.
Bu konuda tam araştırma yapanların hiçbirisi, bu
iki hadis dışında Ebû Hanîfe’nin Mâlik’den rivayeti
konusunda birşey bulamamışlar. Bu iki rivayet ise,
İbn Hacer’in de söylediği gibi Ebû Hanîfe’nin
Mâlik’ten rivayeti olarak sabit değildir.
es-Suyûtî’nin “el-Fânîd fî Halâvati’l-Esânîd” isimli
eserinde bu hadisleri zikretmesi durumu
değiştirmez. Zira onun kendisi burada söylemese
dahi, “Tenvîru’l-Hevâlik” adlı eserinde (2/62) ilk hadis
hakkında şunları söylüyor:
“Bu hadisi Mâlik’ten Ebû Hanîfe’nin rivayet ettiği
söyleniyor. Fakat bu sahih değildir”.
Burada es-Suyûtî, ilk hadisi, Hâfız İbn Mahled’in
rivayetinde arada babası olmadan direk Hammâd’ın
Mâlik’den rivayet ettiğini, seneddeki İmrân’ın da
birkaç kişi tarafından bu isnadı uydurmakla itham
edildiğini de söylememiştir. İkinci rivayetin el-Kâsım
el-Aranîden ve Ebû Hanîfe’nin sika ashabından sahih
yolla gelen rivayete muhalif olduğuna da dikkat
çekmemiş, seneddeki es-Sâlihî’nin, rivayetleri silmek
ve sahtekarlıkla itham olunduğuna, Ebû Zur’a ile İbn
Mehraveyh’in hakında olumsuz konuşulduğuna ve
el-Mucbir’in de sika olmadığına ışık tutmamışdır.
Daha sonra es-Suyûtî, “Tezyînu’l-Memâlik”
eserinde (59), es-Sehâvî’nin ve Zekeriyyâ elEnsârî’nin şeyhlerinden olan, 854 yılında vefat eden
İbn ed-Dıyâ Ebû’l-Beka Muhammed b. Ahmed elUmari el-Mekkî’nin “Muhtasaru Mesânîdi Ebî
Hanîfe”3 kitabından naklen bu hadislere bir hadis
3
Bu kitap, Ebû’l-Muayyed el-Havârizmî’nin, Ebû
Hanîfe’nin on beş “Müsned”ini içeren “Câmi’u’l-Mesânîd”
daha ilave etmiştir. Fakat şüphe yok ki, bu kitapta
geçenler “Câmi’u’l-Mesânîd” sahibi Ebû’l-Muayyed
el-Havârizmî’nin kaleminin sürçmesinin sonucudur.
İbn ed-Dıyâ ve es-Suyûtî de bu hataya tabi olmuşlar.
Ben buraya “Câmi’u’l-Mesânîd” kitabından
dördüncü hadisi de ilave ediyorum. Fakat Ebû
Hanîfe’nin bu hadisle de hiçbir alakası yoktur.
Allâh’ın izni ile bunların hepsini izah edeceğiz.
◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊
İlk habere gelince, hicri 331 yılında vefat etmiş
Hafız Muhammed b. Mahled el-Attâr’ın, Dımaşkın
“ez-Zâhiriyye” kütüphanesinde (el-Mecâmi kısmı,
no: 98) korunan “Mâ Ravâhu’l-Ekâbir an Mâlik” isimli
cüzünde de rivayet ettiği gibi bunu Hammad b. Ebî
Hanîfe arada babası olmadan direk Mâlik’ten rivayet
ediyor. Bu cüzün üzerinde meşhur rivayet ehlinin
dinlemesi (simâ’) yönünde hatları mevcuttur. Orada
ez-Zuhrî’nin rivayeti de var. Fakat İbn Abdulberr “elİntikâ” kitabında bunu inkar ediyor.
kitabının muhtasarıdır. Ebû Hanîfe’nin "Müsned”lerinin
direk muhtasarı değil. Böylece orada geçen de (elHavârizmî’deki) vehmden kaynaklanan vehmdir. esSuyûtî’nin nakli de bu vehm silsilesine bir ilavedir. (elKevserî)
Bu cüzde Mâlik’ten rivayeti olan kişiler arasında
Yahyâ b. Saîd el-Ensârî, İbn Cureyc, es-Sevrî, Şu’be,
Yetîmu Urve, el-Evzâ’i, Hammâd b. Ebî Hanîfe,
Hammâd b. Zeyd, İbrahim b. Tahmân, Varkâ ve
başkalarının ismi geçiyor, fakat aralarında Ebû
Hanîfe yoktur.
İbn Mahled’in bu hadisi rivayet isnadı şu
şekildedir:
“Ebû Muhammed el-Kâsım b. Hârûn b. Cumhûr
b. Mansûr el-İsfahânî bana kendi hattıyla yazarak
şöyle haber verdi: Bize İmrân b. Abdurrahim el-Bâhilî
el- İsfahânî şöyle haber verdi: Bize Bekkâr b. elHasan el- İsfahânî şöyle haber verdi: Bize Hammâd
b. Ebî Hanîfe, Mâlik’ten şöyle rivayet etti...”
Ebû Abdullah b. Hüsrev el-Belhî, bu rivayeti kendi
“Müsned”inde öne salarak “Bize İsmail b. Hammad,
Ebû Hanîfe’den, o da Mâlik’ten rivayet etmiştir”
sözündeki “‫ ”بن‬kelimesinin yanlışlıkla “‫ ”عن‬gibi
değiştirildiğine dikkat çekmiştir. Böyle şeyler
isnadların naklinde çok oluyor. Böylece “bize
Hammâd b. Ebî Hanîfe şöyle rivayet etti” sözü, bu
değişiklikten sonra “bize İsmail b. Hammâd Ebû
Hanîfe’den rivayet etmiştir” şekline gelmiştir.
Bununla da hatanın iki yönde olduğu anlaşılıyor.
Onun düzeltilmesi ise “‫ ”بن‬kelimesi yerine “‫”عن‬
kelimesini koymak, “‫ ”عن‬kelimesi yerine de “‫”بن‬
kelimesini koyarak mümkün oluyor.4
“Câmi’u’l-Mesânîd”in matbu nüshasında, İbn
Mahled’in senedindeki İmrân’ın ismi düşmüştür.
Eğer Ebû Hanîfe’nin Mâlik’den rivayeti olsaydı,
bunu İbn Mahled de ismi geçen cüzünde zikreder,
bir tek Hammâd’ın ismini zikretmekle iktifâ etmezdi.
Bu açık bir şeydir.
İbn Mahled orada Hammâd’ı Mâlik’ten rivayet
eden büyüklerden addetmiştir. Bu, Hammâd’ın
Mâlik’ten üç sene önce vefat ettiği içindir. Belki
Hammâd’ın doğum tarihi de Mâlik’inkinden daha
öncedir.
Bunu
“Te’nîbu’l-Hatîb”
eserinde
5
zikretmişiz.
4
Şöyle ki, orjinalde “İsmail bin Hammâd an Ebî Hanîfe”
şeklindedir. Burada mana “İsmail b. Hammâd, Ebû
Hanîfe’den” şeklinde oluyor. Fakat “bin” ile “an”ın
yerlerini değişirsek, ‘İsmail an Hammâd bin Ebî Hanîfe’
olucak. Bu da ‘İsmail, Hammad b. Ebî Hanîfe’den”
demektir.
5
İmam Ebû Hanîfe’nin doğum tarihi hakkında, hicri 61, 63,
70 ve 80 olarak dört rivayet var. Çoğunluk hicri 80 yılında
doğduğu görüşündedir. Bunu tercih ederken, ittisâl ve
inkıtâ’ konusunda ihtiyata gitmeyi göze almışlar. Şöyle ki,
ihtiyat, doğum tarihlerinde en son, vefat tarihlerinde ise
en eski tarihleri almayı gerektiriyor.
ez-Zehebî’nin
“Tabakâtu’l-Huffâz”
eserinde
Mâlik’ten söz ederken Eşhab’dan rivayet ettiği şeye6
gelince bu sahih değil. Bu rivayet babası değil,
Hammad b. Ebî Hanîfe’nin kendi hakkında olursa
mümkündür. Şöyle ki Eşhab, eğer eş-Şâfi’î ile aynı
senede doğduğu görüşünü almazsak, İbn Yûnus’un
da söylediği gibi hicri 145 yılında doğmuştur. Böyle
Fakat İbn Mahled’in Hammâd’ı, Mâlik’ten rivayet eden
büyükler arasına alması, yukarıda zikrettiğim kriterin
burada geçerli olmayacağını gösteriyor. Şöyle ki, elKevserî’nin “et-Te’nîb”de de belirttiği gibi, Hammâd,
Mâlik’ten üç sene önce vefat etse dâhi, onu Mâlik’e
nisbetle büyüklerden addetmek için Mâlik’ten önce
doğduğunu söylemek gerek. Bunun mümkün olması için
ise Hammâd’ın babası Ebû Hanîfe’nin de hicri 80 yılından
en az on sene önce doğması gerek. İbn Mahled mahir bir
Hâfızdır ve yazdıklarında tahkik sahibidir.
Bu ve el-Kevserî’nin “et-Te’nîb”de zikrettiği diğer
nedenlerden dolayı, Ebû Hanîfe’nin hicri 70 senesinde
doğduğunu söylemek doğruya daha yakındır. En
doğrusunu Allâh bilir.
6
Eşhabın “Ebû Hanîfe’yi Mâlik’in önünde çocuğun
babasının önünde oturduğu gibi gördüm” sözünü
kastediyor. Garip olan, ez-Zehebî gibi tarihten haberdar
birisinin bu rivayeti farklı teville aklamaya çalışmasıdır.
birisinin Mısır’dan Medine’ye giderek Mâlik’in
yanında Ebû Hanîfe’yi görmesi mümkün değil.7
Zahir olan bu ki, İbn Mahled’in, el-Kâsım’ın onun
için yazdığı aslından, İsmail b. Hammâd’ın ismi
düşmüştür. Çünkü hicri 338 yılında vefat eden
Bekkâr b. el-Hasan, babasına (Hammâd’a) değil
İsmail b. Hammâd’a yetişmiştir. Bekkâr aslen
İsfahanlı, doğumu açısından ise Rey şehrindendir. O,
Irak’a geç dönemde gelmiştir.
İsmail ise yaşı epey ilerlemiş halde vefat etmiş,
dedesi Ebû Hanîfe’yi görmemiştir. O sadece
babasından rivayet etmiştir. Bu nedenle ravinin
“İsmail b. Hammâd, Ebû Hanîfe’den” şeklinde isnad
zikretmesi doğru değil.
“Câmi’u’l-Mesânîd” kitabının matbu halinde,
İmrân b. Abdurrahim yerine İmrân b. Abdurrahman
diye geçmesi de açık tahriftir. Matbu kitapların
sorunu, onların sahih asıllarla karşılaştırılmasına pek
dikkat gösterilmemesidir. Oysa “Câmi’u’l-Mesânîd”
kitabı, es-Sehâvî’den soraki zamana kadar işitme
yoluyla rivayet edilmiş bir kitaptır. Onun,
7
Çünkü imam Ebû Hanîfe, hicri 150 yılında vefat etmişdir.
Eşhab’ın hicri 145 yılında doğduğu görüşünü aldığımızda,
Ebû Hanîfe’nin vefat tarihi, Eşhab’ın beş yaşına deng
geliyor.
mahtutların korunduğu
nüshaları vardır.
kütüphanelerde
sahih
İmrân b. Abdurrahim ise “el-Mîzân” ve “el-Lisân”
kitaplarında da geçtiği gibi bu isnadı uyduran kişidir.
◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊
İkinci habere gelince, onu Ebû Hanîfe direk
Nâfi’den rivayet etmiştir. Bundan başka Abdulmelik
yoluyla da Nâfi’den rivayet etmiştir. Mâlik’in, onun
rivayetleriyle hiçbir alakası yoktur.
Hamza ez-Zeyyât, Yasin b. Muaz, Ebû Yûsuf,
Muhammed b. el-Hasan, Esad b. Amr, Ebû
Abdurrahman el-Mukri, Amr b. Ebû Amr,
Muhammed b. Halid el-Vehbî ve Ebû Hanîfe’nin
diğer sika ashabı, onu Ebû Hanîfe’nin direk Nâfi’den
rivayeti ile aktarıyorlar.
Bazıları Ebû Hanîfe’yle Nâfi arasına Abdulmelik’i
de ekliyorlar. Abdulmelik’in İbn Umeyr mi, yoksa İbn
Cureyc mi olmasında ihtilaf olsa da her ikisi Ebû
Hanîfe’nin şeyhlerindendir. Aynı şekilde Nâfi de Ebû
Hanîfe’nin şeyhlerindendir. Mümkündür ki, Ebû
Hanîfe ilk olarak İbn Umeyr ve İbn Cureyc yoluyla
Nâfi’den, daha sonra direk Nâfi’nin kendisinden
işitmiştir. Bu konuda “Câmi’u’l-Mesânîd” (2/225)
kitabına bakılabilir.
Sika olan Muhammed b. Şûker’in rivayetinde
isnad, “el-Kâsım b. el-Hakem el-Aranî Ebû
Hanîfe’den, o da Nâfi’den” şeklinde zikrediliyor. Bu
cumhurun rivayeti ile aynıdır. Bu sebeple el-Mucbir
b. es-Salt’ın “el-Kâsım b. el-Hakem Ebû Hanîfe’den
(o da Mâlik’ten)” şeklindeki rivayeti dikkate
alınmaz. Çünkü onun bahsi geçen sika ve sebt
ravilere muhalefet ederek şaz kalması, açık bir
yanlıştan başka birşey değil.
Belki de yanlışı şundan kaynaklanıyor: “‫ ”عبد‬lafzı
“‫ ”عن‬lafzına kolayca çevrilebiliyor. Onun nüshasında
“‫ ”الملك‬kelimesinden (elif ile) lâmın silinmesi ve
isimlerde “‫ ”مالك‬isminin elifsiz “‫ ”ملك‬gibi yazılmasının
yaygın olması da, onun o sözü “‫ ”مالك‬gibi okumasına
neden olmuş olabilir.
Tüm bunlar onu gösteriyor ki, İbn Hacer’in de
söylediği gibi, bu hadisin “Ebû Hanîfe → Mâlik”
isnadıyla rivayeti sahih değildir.
◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊
es-Suyûtî’nin “Tezyînu’l-Memâlik” isimli kitabında
eklediği hadise gelince bu hadis “Fecr ve akşam
namazını kıldıktan sonra cemaate yetişirsen tekrar
kılma” hadisidir. Bu ise “el-Muvatta” ve “el-Âsâr”ın
tüm nüshalarında Muhammed b. el-Hasan’ın direk
Mâlik’ten rivayeti şeklindedir.
“Câmi’u’l-Mesânîd” (1/440) ve İbn ed-Dıya elMekkî’nin o kitaba yaptığı muhtasarında geçen
isnada (Ebû Hanîfe’nin Mâlik’ten rivayet ettiğini
söyleyen isnad) gelince, bu el-Havârizmî’nin
kaleminin sürçmesinden başka bir şey değil. İbn edDıya el-Mekkî de bu konuda
yanlışlıkla elHavârizmî’yi takip etmiştir.
Nasıl olmasın ki, el-Havârizmî, “Câmi’u’l-Mesânîd”
kitabında bu hadisi imam Muhammed bin elHasan’ın “el-Âsâr”ından tahric ediyor. Bu kitabın ise
matbu, mahtut, mesmu ve mukabele8 yönünden
nüshaları oldukça çoktur. Bildiğimiz kadarıyla bu
nüshaların hiçbirinde bu hadisi Muhammed Ebû
Hanîfe’den, o da Mâlik’ten rivayet etmiyor. Bilakis,
nüshaların hepsinde hadisi Muhammed direk
Mâlik’ten rivayet ediyor. İstanbuldaki nüshalar
dışında, “Dâru’l-Kutubi’l-Mısriyye” ve EzheriŞerifteki “Ravâku’l-Etrâk” kütüphanelerinde “elMuvatta” ve “el-Âsâr” kitaplarının birkaç nüshası
mevcuttur. Bu konuda şekki olan onlara bakabilir.
◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊
Benim eklediğim dördüncü hadise gelince, o
hadis de “Câmi’u’l-Mesânîd”’de (2/305) geçiyor.
8
Yani dinleyerek ve karşılaştırılarak rivayet edilmesi.
Hadise göre, Ebû Hanîfe, pazarda yemek yiyen
Behlûl b. Amr’a yönelerek şöyle diyor: “Sen Ca’fer b.
Muhammed es-Sâdık gibi birisiyle oturup
kalkıyorsun, nasıl yürüyerek yiyebilirsin?” Behlûl
şöyle cevap veriyor: “Bize Mâlik b. Enes Nâfi’den, o
da İbn Ömer’den şöyle dediğini rivayet ediyor: Allâh
Rasulü –sallallahu aleyhi ve sellem- “Zenginin
borcunu
ödemeyi
geciktirmesi
zulümdür”
buyurmuştur. Ben de acıktım ve yiyeceğim de
yanımdaydı. Onun için (mideme) olan borcumu
ödemeyi geciktiremezdim”.
Bu kıssayı Mekkî b. İbrahim, Ebû Hanîfe’nin
Behlûl’dan rivayeti olarak değil, olayın şahidi olarak
aktarıyor. Her iki ravinin Muhammed b. Ğâlib b.
Harb’dan “Bize Ebû Hanîfe şöyle haber verdi”
şeklinde zikretmesi ise hatadır. Çünkü Muhammed
b. Ğâlib, Temtâm’dır. O ise Ebû Hanîfe’ye
yetişmemiştir. İbn Hacer “Ta’cîlu’l-Menfa’a”
kitabında (56) şöyle diyor:
“Aynı şekilde Ebû Huzeyfe el-Nehdî de Ebû
Hanîfe’ye yetişmemiştir. Onlar sadece bu rivayeti
Mekkî yoluyla aktarmışlar”.
İbn Ebû Hâtim’in “Takdimetu’l-Cerh ve’t-Ta’dîl”
kitabında, Ebû Hanîfe’nin, Mâlik’in kitaplarına
bakması hakkında söylediği söze gelince, Mâlik’in
“el-Muvatta”dan önce hiçbir kitap yazmaması, “elMuvatta”yı ise Ebû Hanîfe’nin vefatından sonra,
Abbasi
hükmüdarı
el-Mansûr’un
zamanının
sonlarına yakın yazması bu iddiayı çürütüyor.
Mâlik hicri 146 yılında imtihanından sonra meşhur
olmuştur. Yirmi dokuz yıllık bir sürede ise Ebû
Hanîfe’yle Mâlik arasında bir görüşme olduğu
bilinmiyor. Bu, doğum tarihleri konusunda en eski
tarihi alırsak böyledir.9
En yeni tarihleri alırsak ise, ikisinin doğumu
arasında on yedi sene var. Şöyle ki, Ebû Hanîfe’nin
doğum tarihi konusunda ihtilaf, hicri 61-80 yılları,
Mâlik’in doğum tarihindeki ihtilaf ise hicri 90-97
yılları arasında gidip geliyor.
Bu kadarının kâfî olacağını düşünüyoruz.
9
Yani Ebû Hanîfe’nin doğum tarihinin hicri 61,
Mâlik’inkinin de 90 olduğunu kabul edersek, Ebû
Hanîfe’nin yirmi dokuz sene içinde Mâlikî görmediği kesin
oluyor.
Fakat bunu neden söylediği anlaşılmıyor. Çünki sonuçta
Ebû Hanîfe hicri 150 yılında vefat etmişdir. Bu ise Mâlik’in
doğmasından altmış sene sonradır. Belki de el-Kevserî
başka bir şeye işaret ediyor.
Ama herşeye rağmen el-Kevserî’nin de dediği gibi, Ebû
Hanîfe’nin, Mâlik’in kitaplarına bakmasını tarih ve
karîneler imkansız kılıyor. En doğrusunu Allâh bilir.
Yazdı: Yüce ve noksansız Allâh’a muhtaç bir kul, Muhammed
Zâhid b. el-Hasan el-Kevserî.
Tarih: Perşembe, 6 Recep, 1360 h.
Allâh’ın selamı seyyidimiz Muhammed’in onun Ehli-Beyti’nin ve
tüm sahabilerinin üzerine olsun. Son sözümüz, Allâh’a
hamdetmektir.
Download