almanya`nın

advertisement
KAPAK DOSYASI
ALMANYA’NIN
SURİYELİ SIĞINMACILARA YÖNELİK POLİTİKASI
Merkel’in şiddetle karşı çıktığı Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki tavrını kısmen yumuşatması ve Türkiye ile müzakerelerde yeni fasılların açılacağının sinyallerini vermesi,
Suriyeli sığınmacılar konusunun Almanya’da yol açtığı korkunun boyutlarını göstermesi
açısından önemlidir.
Kemal İNAT
S
uriyeli sığınmacılar yakın zamana kadar bu ülkenin komşuları olan Türkiye, Lübnan ve Ürdün’ün sorunuydu. Ancak 2015 yazında yaşanan
gelişmelerle artık Avrupa’nın ve özellikle Almanya’nın
da sorunu haline geldi. Çünkü Türkiye ve Lübnan gibi
ülkelerde arzuladıkları geleceği göremeyen sığınmacılar, hayatlarını da tehlikeye atarak, kitleler halinde
Avrupa’ya ulaşmaya çalışıyorlar ve aradıkları geleceği
Avrupa’da kendilerine verecek ülke olarak da Almanya’yı görüyorlar. Sığınmacıların zorlu Almanya yolculuklarında yaşadıkları dramın medyaya yansıması
karşısında baskı altında kalan Başbakan Merkel’in,
sonradan çok eleştirilen “Suriyeli sığınmacıları kabul
edileceği” yönündeki açıklaması, sığınmacıları bu Avrupa ‘yolculuklarına’ teşvik etmiştir. Ancak sığınmacıların, Merkel’in açıklamasıyla güçlenen bu Almanya
rüyasının, aslında bir illüzyon olduğunu anlamaları
uzun sürmedi. Almanya’ya gidiş yolları birer birer dikenli tellerle kapanırken, Bavyera’ya sığınmacı taşıyan
trenler seferleri durdurdu.
İçeride hükümeti sarsacak boyuta ulaşan sığınmacı
tartışmasının etkisi altında, ülkeye daha fazla sığınmacı girişini engellemeye çalışan Almanya’nın, bu dikenli
tellerle ne kadar ilgisi olduğu tam olarak bilinmese de
Berlin’in sığınmacı dalgasını kendi sınırlarına ulaşmadan durdurma konusunda güçlü bir inisiyatif başlattığı görülmektedir. Üzerinde yoğunlaşan sığınmacı baskısını Avrupa Birliği (AB) içerisinde dağıtarak yükünü
hafifletmek isteyen Almanya, Suriyeli sığınmacıların
22
ilk ulaştıkları Türkiye, Lübnan ve Ürdün’de kalmaları
konusundaki politikasının maliyetini de AB içerisinde
paylaştırmaya çalışmaktadır. Bu çerçevede, Suriye’den
gelen sığınmacıların Avrupa’ya geçişlerinde kilit ülke
konumundaki Türkiye üzerine yoğunlaşan Merkel
hükümeti, Türkiye’deki 2 milyonu aşkın sığınmacının
Almanya kapılarına dayanmasını engelleyecek tedbirler almaya çalışmaktadır. Bugüne kadar Türkiye ve
Suriye’ye komşu diğer ülkeleri, baş edemeyecekleri bu
sığınmacı dalgası karşısında yalnız bırakan Almanya ve
diğer AB ülkeleri, sorun kendi kapılarına dayanınca,
daha fazla yardım etmekten ve hatta Türkiye’nin AB
üyeliği yolunda bazı kolaylaştırmalardan bahsetmeye
başladılar. Merkel’in şiddetle karşı çıktığı Türkiye’nin
AB üyeliği konusundaki tavrını kısmen yumuşatması
ve Türkiye ile müzakerelerde yeni fasılların açılacağının sinyallerini vermesi, Suriyeli sığınmacılar konusunun Almanya’da yol açtığı korkunun boyutlarını
göstermesi açısından önemlidir.
Sığınmacıların Sayısı
Şimdi Alman hükümetini bu kadar korkutan sığınmacı sayılarına bakalım. Bu çerçevede Almanya’daki
toplam sığınmacı sayısı, sığınmacı sayısında son dönemdeki artış oranı, Alman devletinin sığınmacıların
sığınma başvurularını nasıl değerlendirdiği ve toplam sığınmacılar içinde Suriyeli sığınmacı sayısının
ne kadar olduğunun ele alınması faydalı olacaktır.
Almanya’daki toplam sığınmacı sayısından başlamak
Kasım-Aralık 2015 Cilt: 7 Sayı: 71
gerekirse, Haziran 2015 sonu itibarıyla Almanya’da bulunan toplam sığınmacı sayısı 744,000 rakamına ulaşmaktadır. Özellikle 2000’li yıllarda Almanya’da iltica
başvurusu yapan kişilerden başvurusu reddedileceklerin ülkede fazla kalmalarını önlemek için başlatılan,
başvuru ve karar işlemlerinin hızlı sonuçlandırılması
politikasına rağmen, bu sığınmacıların bir kısmı uzun
süredir Almanya’da yaşayan kişilerden oluşmaktadır.
Söz konusu bu sayının yaklaşık 239,000’i iltica başvurularının sonucunu bekleyen kişilerden oluşurken,
209,000 kadarı iltica başvurusu reddedildiği halde
insani gerekçeler, hastalık gibi nedenler veya kamu
çıkarı gibi gerekçelerle geçici olarak sınır dışı edilmeyen kişilerden oluşmaktadır. Geriye kalan 296,000 kişi
ise sığınmacı başvurusu kabul edilen, sığınma hakkı
tanınan veya mülteci olarak tanınmasa da kalıcı olarak
Almanya’da yaşamasına müsaade edilen insanlardan
oluşmaktadır.
Almanya’ya son yıllarda gelen sığınmacı sayısına
bakıldığında, yukarıda zikredilen toplam sığınmacı
sayısının göreceli olarak az olması, hükümetin iltica
başvurularını ele alma ve sonucunda karar verilen sınır
dışı etme işlemlerini oldukça hızlı yürütmesiyle açıklanabilir. Resmi rakamlara göre, 2006 yılında iltica başvurusu yapanların sadece yüzde 6.4’ünün başvurusu
olumlu sonuçlanırken, 2010 yılında bu rakam yüzde
20.5 ve 2014 yılında yüzde 31.4 olmuştur. 2015 yılının Ocak-Eylül döneminde iltica başvurularındaki
kabul oranının yüzde 40’a kadar yükselmesi, Suriyeli sığınmacıların dramatik görüntülerinin Alman
halkının önemli bir bölümünde karşılık bulması ve
bu insanların Berlin üzerinde uyguladıkları baskıyla
Geldikleri Ülkeye göre Almanya’ya İltica Başvuruları (Ocak-Eylül 2015)
Kasım-Aralık 2015 Cilt: 7 Sayı: 71
Her ne kadar Suriyeli sığınmacılar
son dönemde Almanya’ya yönelen
sığınmacı dalgasında en büyük
grubu oluştursalar da, kendileriyle
birlikte Balkan ülkelerinden bu
ülkeye kuvvetli bir göç dalgasını
harekete geçirdiklerini ileri sürmek
de yanlış olmayacaktır.
açıklanabilir. 2015 yılı sonuna kadar beklenen iltica
başvurusunun, Almanya için bütün zamanların rekor
yılı olan 1992 yılındaki 438,191 sayısını geçecek olmasına dair endişe, bu sorunun Berlin için boyutlarının ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. 2005-2010
yılları arasında yıllık ortalama 35,000 rakamına kadar
düşen iltica başvuruları, 2012 yılından itibaren hızlı artmış ve 2014’te 202,834 ‘e ulaşmıştır. 2015 yılı
Ocak-Eylül döneminde Almanya’da iltica başvurusunda bulunanların sayısı 303,443’e ulaşırken, bu sayının
önemli kısmını Suriyeli sığınmacılar oluşturmuştur.
Bu rakamlar, Almanya’nın Yugoslavya İç Savaşı sırasında 1990’ların ilk yarısında yaşadığı büyük sığınmacı
krizini, bu krizin yol açtığı bütün iç siyasi türbülansla
birlikte yeniden yaşayacağı korkularını somutlaştırmaktadır. Aslında Türkiye ve Lübnan gibi ülkelerle
karşılaştırıldığında çok daha az sayıda sığınmacıyla
karşı karşıya kalan Almanya, AB ülkeleri içinde de,
kişi başına düşen sığınmacı sıralamasında ancak sekizinci sırada yer almaktadır. 2014 rakamlarına göre,
Geldikleri Ülkeye göre Almanya’ya İltica Başvuruları (Eylül 2015)
23
KAPAK DOSYASI
İsveç’te her bin kişiye 8.4 sığınmacı düşerken Almanya’da bu sayı ancak 2.5 düzeyinde kalmaktadır. Ancak toplam sayı açısından bakıldığında, Almanya AB
ülkeleri arasında en fazla sığınmacı barındıran ülke
konumundadır.
Almanya’nın sığınmacı sorununda Suriyelilerin
payına gelince, her ne kadar Suriyeli sığınmacılar son
dönemde Almanya’ya yönelen sığınmacı dalgasında en
büyük grubu oluştursalar da, kendileriyle birlikte Balkan ülkelerinden bu ülkeye kuvvetli bir göç dalgasını
harekete geçirdiklerini ileri sürmek de yanlış olmayacaktır. 2015 yılı rakamlarına bakıldığında Ocak-Eylül
döneminde Almanya’ya yapılan iltica başvurularının
yüzde 25.6’sı Suriyeli sığınmacılardan gelirken, yüzde
16.2’si Arnavutluk, yüzde 11.4’ü Kosova’dan gelmiş,
bu ülkeleri Afganistan, Irak ve Sırbistan sırasıyla yüzde
5 civarında rakamlarla takip etmiştir. Bu rakamlara
toplu olarak bakıldığında, Ocak-Eylül 2015 döneminde Almanya’ya yapılan iltica başvuruları içinde
Suriye ve Irak’ın (yüzde 32.2) Balkan ülkeleri olan
Arnavutluk, Kosova ve Sırbistan’ın (yüzde 32.8) gerisinde kaldığı görülmektedir. Ancak Eylül 2015 rakamlarına bakıldığında, Suriyeli sığınmacıların yüzde 40.9
ile Almanya’da en fazla iltica başvurusunda bulunan
grup olduğu görülmektedir. Bu artış, yaz aylarında
meydana gelen sığınmacı ölümleri ve Merkel’in açıklamaları sonrasında, Suriyeli sığınmacıların Almanya’ya
ulaşmak için hareketlenmeleriyle açıklanabilir. Ancak
Almanya’da İltica Başvurusu Sayıları
24
Ocak-Eylül 2015 döneminde
Almanya’ya yapılan iltica
başvuruları içinde Suriye ve Irak’ın
(yüzde 32.2) Balkan ülkeleri olan
Arnavutluk, Kosova ve Sırbistan’ın
(yüzde 32.8) gerisinde kaldığı
görülmektedir. Ancak Eylül
2015 rakamlarına bakıldığında,
Suriyeli sığınmacıların yüzde
40.9 ile Almanya’da en fazla iltica
başvurusunda bulunan grup
olduğu görülmektedir.
2015 yılının ilk dokuz ayında Almanya’ya iltica başvurusunda bulunan Balkan ülkeleri vatandaşlarının
sayısının da 100,000’i aşması, yukarıda ifade edildiği
gibi, onların da Suriyeli sığınmacılar dalgasından faydalanıp Almanya’ya ulaşmak istediklerini göstermektedir. Bu sayının 2005-2010 yıllık ortalama sığınmacı
rakamı olan 35,000’in çok üzerinde olması, bu iddiayı
doğrulamaktadır.
Son yıllarda Almanya’ya yönelik Suriyeli sığınmacı akını sonrasında bu ülkedeki toplam Suriyeli
sayısı Ağustos 2015 verilerine göre yaklaşık 161,000’e
ulaşmıştır. Bu sayının 137,000 kadarı
Suriye İç Savaşı sırasında 2011-2015
arasında Almanya’ya giden kişilerden
oluşmaktadır. Bu sayının ise yaklaşık
20,000 kadarı, Alman hükümetinin
ilkini Mart 2013’te çıkarmış olduğu
dört yönetmelikle almayı kararlaştırdığı ve bu çerçevede vize verdiği sığınmacılardan oluşmaktadır. Bu rakamlara göre Almanya dünyadaki toplam
Suriyeli sığınmacıların yaklaşık yüzde
3 kadarına ev sahipliği yapmaktadır.
AB, Suriyeli sığınmacıların toplam
yüzde 7’sini kabul etmişken, Türkiye
yüzde 42, Lübnan yüzde 27 ve Ürdün
yüzde 15 ile Suriye İç Savaşı’nın neden
olduğu sığınmacı krizinin asıl yükünü
paylaşmaktadırlar.
Kasım-Aralık 2015 Cilt: 7 Sayı: 71
Görüldüğü gibi, Almanya Yugoslavya krizinden
beri en büyük sığınmacı dalgasını yaşamaktadır, ancak bu dalgada Suriyeli sığınmacıların rolü daha yeni
başlamaktadır. Yanlış sinyaller almaları durumunda
Türkiye, Lübnan ve Ürdün’deki dört milyona yakın
Suriyeli sığınmacının yönünü Almanya’ya çevireceğinden endişe eden Alman hükümeti, bu sorunu en
önemli dış politika gündem maddesi yapmış görünüyor. İsviçre’de sığınmacı karşıtı söylemleriyle seçimleri
kazanan İsviçre Halk Partisi’nin ardından Avusturya,
Fransa, Hollanda ve Danimarka başta olmak üzere
birçok Avrupa ülkesindeki yabancı karşıtı kesimlerin, Avrupa’ya yönelen sığınmacı dalgasını seçimleri
kazanma yolunda çok değerli bir enstrüman olarak
görmeleri, Almanya’daki yabancı karşıtlarının gözünden kaçmamaktadır. 10 yıldır iktidarda olan Başbakan Merkel’in Suriyeli sığınmacılara kapı aralayan
politikası, kendi partisi Hıristiyan Demokrat Birliği
(Christlich Demokratische Union-CDU) ve Bavyeralı
küçük ortağı Hristiyan Sosyal Birliği (Christlich Soziale Union-CSU) içerisinde de ciddi eleştirilere yol
açmaktadır. Ağustos ayındaki dramatik sığınmacı
görüntülerinin ardından kamuoyunda oluşan baskının etkisiyle, Suriyeli sığınmacıları kabul edeceklerini
söyleyen Merkel, içerideki havanın kendi aleyhine
dönmeye başladığını görüyor ve kendi sözleriyle teşvik ettiği sığınmacı akınına artık son vermek istiyor.
Ülkesinde bir yandan gelen sığınmacılar tren istasyonlarında çiçeklerle karşılanırken, diğer yandan her
hafta sığınmacı yurtlarına birkaç saldırı yapıldığını ve
sığınmacıların sayısı arttıkça yabancı karşıtı kesimlerin
Suriyeli Sığınmacıların Ülkelere Dağılımı (2011-2015)
Uzun zamandır başta AB üyeliği
olmak üzere birçok alanda
sorun yaşadığı Türkiye ile sıkı bir
işbirliği arayışı içine giren Merkel,
Ankara’nın desteği olmadan
Avrupa’nın sığınmacı sorunuyla başa
çıkamayacağını açıkladı. Türkiye’nin
Avrupa’ya yönelen sığınmacı akınının
durdurulması konusunda daha etkin
politikalar izlemesini teşvik etmek
için, Ankara’ya hem şimdiye kadar
esirgedikleri ekonomik yardımda
bulunma hem de AB üyelik sürecinde
ilerleme sözü verdi.
seslerinin çok daha fazla çıkacağını bildiği için, Merkel
sığınmacıların bulundukları yerlerde kalmaları için
girişimlerini hızlandırdı.
Bu çerçevede, uzun zamandır başta AB üyeliği olmak üzere birçok alanda sorun yaşadığı Türkiye ile
sıkı bir işbirliği arayışı içine giren Merkel, Ankara’nın
desteği olmadan Avrupa’nın sığınmacı sorunuyla başa
çıkamayacağını açıkladı. Türkiye’nin Avrupa’ya yönelen sığınmacı akınının durdurulması konusunda
daha etkin politikalar izlemesini teşvik etmek için,
Ankara’ya hem şimdiye kadar esirgedikleri ekonomik
yardımda bulunma hem de AB üyelik sürecinde ilerleme sözü verdi. Almanya bir yandan sığınmacıların
Avrupa’ya gelmelerini önlemeye yönelik bu girişimlerde bulunurken, bir yandan da Avrupa’ya ulaşmış
sığınmacıların yükünün AB ülkeleri arasında ‘adil’ bir
şekilde paylaşılması için çaba sarf etmektedir. Bu konuda hem Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya
gibi doğulu ortaklarının hem de İngiltere ve İrlanda
gibi kuzeylilerin ciddi direnciyle karşılaşmaktadır.
Merkel’in iktidarının devamı, sığınmacı krizini nasıl yöneteceğiyle yakından ilgili olacak gibi görünüyor.
O da bunun bilincinde ve bu meseleyi hükümetinin
en önemli konusu yapmış görünüyor. Başarılı olup
olmayacağını ise zaman gösterecek.
Prof. Dr., Sakarya Üniversitesi
Kasım-Aralık 2015 Cilt: 7 Sayı: 71
25
Download