Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran Kurtkan BiLGiSEVEN G Prof. Dr. Beyza BiLGiN Yrd. Doç. Dr. Mahmut ÇAMDiBi o Doç.Dr. M.Faruk BAYRAKTAR Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖCAL o Dr. Abdurrahman DODURGALI Dr. Mehmet Emin AY o Zeki BlYlK o Dr. Mustafa USTA 21 DİN, DİL, KÜL TÜR ve EGİTİM Ömer ÇAM M.Ü.İlillıiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Bir toplumda sosyal kuvvetler ve sosyal ideaiier, din, dil ve kültürden oluşur. Dinin Mahiyeti ve Fonksiyonu Din, sosyal şahiyetin koiiektif ifadesini, müşterek sevgi konusunu eder. Sosyolojik anlamda din, kişinin kültürünün en önemli kısmını meydana getirir. Laik düzende din, politikadan ayrı tutulmak istenir. Ancak, bir inanç sistemini teşkil ettiği için, siyasi kültürün de en önemli unsurudur. Siyaset adamlannın dilli tavır takınmalarının sebebi de budur. Yani, siyasetçiIer, dine kayıtsız kalmaktan ve özeiiikle dinsiz tanınmaktan sakınırlar. teşkil Din, medeniyetin ve tekniğin cemiyeti ürküten yıkıcı gücünü önler. Faililik hissinin insanı tedirgin eden karamsarlığını, din izale eder. Din ve dinin temelini teşkil eden iman, ruh sağlığı yönünden de önemli bir koruyucudur. Kaygı, korku gibi nevrotik reaksiyonları, dini duygular yatıştırır. Din, toplum hayatında sosyal kontrolun en önemli vasıtalarından biridir. Dinf etkinin zayıflaması, toplum hayatının mckanikleşmesine ve ahiakl çöküntüye sebep olur. Bugün, bütün dünyada, insanların fizik kuvvete tapması, maddi zevkIerin gözde olması, ailenin çözülmesi, genç nesillerin, siyası ve ekonomik grupların çatışması, serbest aşkın, bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşması gibi olayların temelinde dilli buhran vardır. Din ve Kültür Psikolojik güçtür. bakımdan din, terdin tavırlarını etkili olarak kontrol eden bir DİN EÖtrı:Mt ARAŞTIRMALARI 22 Din, hayat gücünü arttırır. Mahrılmiyetler karşısında, ferdi takviye eder. Çile çekenler buna misaldir. Fikir hayatı için akıl ne ise, duygu hayatı. için de din odur. Din, insandaki bencillik duygusuna gem vurarak, toplu halde yaşama azınini geliştirir. Cemiyetin kutsallık vasfını üyelerine öğreten dindir. Sdsyal nizama, kanunlara, emir sahiplerine saygıyı din telkin eder. ... Bir cemiyetin ilerlemesi veya gerilemesiyle, dindeki ilerleme ve geri• leme arasında müsbet bir bağlantı vardır. Dinin yok olması, cemiyeti çökertir. Dinini kaybeden milletler, mahvolur: "Sen din ile payidar olursun; Din gitti mi tarumar olursun" (Mehmed Akif Ersoy, Safahat). Din hayatı, kollektif hayatın en kesif bir ifadesi ve en üstün biçimidir. Dindar insan, kendini çok daha güçlü hisseder. Onun için de, hayatın güçlüklerilli kol~yca yener. Etrafını saran tehdit çemberinden korkmadan yaşar: "Her kimin gönlünde sermaye olur aşkı Hüda, . Ona tesir edemez, ateş kesilse masiva" (Tevt1k Haki). Dilli hayat, özellikle İsHimiyet, intiharların seyrini durdurur; psiko-din,amiklerini (rılhl dalgalanmalarını) engeller. Medeniyet ye teknik tek başına etkili olamaz. Eğer bu mümkün· olbugün bütün dünya entellektüel· zümrelerin ve teknik yönden üstün olanların elinde olurdu. İnsanlığın sosyal tekanıülü, bugüne kadar, genel olarak dilli foitnasyonla sağlanmıştır. Dine karşı olumlu yaşantısı bulunmayanlatın bile, şuur altlarında dilli bir birikim vardır. Mesela; bir takını sahne kadınları, zaman zaman gidip, Eyüp Sultan'da, Merkez Efendi'de dua ederken görülmektedir ... saydı, . Batıdaki ···-- medelli toplumların, hayatının her yönünde dilli etkiler inuşildehe edilmektedir. Alnıanya gibi, Fransa gibi m~delli ülkeler, bugün MU Hıristiyan dininin etkisi altındadır. Denebilir ki Batı medeniyetinin temelini, Hıristiyanlık oluştuıi:nuştur. .. Dinsiz terbiye veya laik eğitim dedikleri, dinden soyutlanrnış}~ğHi.in, yarını bir terbiyedir. Yani, dilli kültürle birleştirnemeyen bir eğitim sistellıi, şahsiyetiri tanı teşekkülü ne muktedir değildir. Bıı i~ibarla, keye dilli eğitimin ihmal edilmesi, toplumun geleceğini tehli- d~Şürür. ·.. Tarihimizde, ne kadar büyük kahraman yetişmiş· ise, bunların hepsi yeterince dilli eğitim görmüşlerdir. Dinsiz toplumlarda kahraman yetişmez: ·"Gövdeler, varsa, gönüllerden alır cevherini; Yürek olmasa, bilekler çekemez hançerini". ''Kahranıansız yaşamak kalırma nıahkılnıdurlar, · Kaybeden zümreler Zindan Duvarları) Allah'ını, Peyganıberini" ( Faruk Nafız Çanılıbel, DİN, DiL, KÜLTÜR ve EGİTİM 23 Bizim kültürümüzün ve sosyal hayatımızın mayasını İsHimiyet oluşturur: "Mulıammerdir serapô mayemiz lıı1n-ı şelıtidetten" (Namık Kemal). Osmanlı devletinin Anadolu'da kuruluşundan beri, hatta, Malazgirt Muharebesi'nden (1071) beri, tarihimizin sayılı kahramanları, hep İsHim terbiyesiyle yetişmişlerdir... Dil ve Kültür Dilin Pisikolojisi: Dil bilginleri dili; düşünce ve duyguHırı, arzuları' anlatmak için kullanılan işaretler olarak tarif ederler. Dile, bir dilci gibi değil de, bir psikolog gibi bakacak olursak, dil de din gibi, kültürel bir fonksiyona sahiptir. Sosyal kuvvetlerin unsurlarından biri de dildir. Dilde bir gelenek egemendir. Bu gelenek, milletin şuur altına işlemiştir. Bizim dilimizde, kelimelerin Türkçe oluşundan çok, mananın, rnillf ruhu ifade etmesi ve kelimelerdeki seslerin milli ruha işleyişi önemlidir. Dilimizdeki geleneğin temelini eski şairlerimiz ve büyük devlet' adamettiler. larımız inşa Fatih Sultan Mehmet Han, Avni mahlasıyla yazdığı· şu :beytiyle güzel sesiyle ve güzel ahengiyle birlikte, devlet felsefernizi de formüle etmiştir: · "Yokdiiriir zulme rızamız, ad/e biz mailleriz; Gözleriz hakkın rıza sın, emrine kililleriz ". Türkçe'ınizin Zulüm yok, adalet var! Keyf yok, Hakk'ın rızası; Allah'ın emri var. .. Yazıcıoğlu Mehmed Efendi, Muhammediyye'de, Peygamberimiz için kasideye şöyle başlıyor: "Eğer Rwn'un revanında göriirsem ben Dilara'yı, Revanına revanedem Semerkand u Bulıara'yı". yazdığı Bu mısralardaki ses güzelliğinin, aliterasyonun (bir beytte tekerrür eden. seslerin oluşturduğu ahenk) bir benzerini dünya şiir tarihinde görmek ~üı:İrktin değildir. Bunun gibi, Şeyh Galib'in: .. "Oliirsem Şam-ı gamda ruy-i yara intiiarından, Yarın lıurşld-i malışer nur alır şe m-i mezarmda n" mısralarındaki güzel duyguların bir örneğini kolay bulamayız. Yüz yıllar boyunca milletimizin asaJet ve şahsiyetini oluşturan dilimizin: ğeleneğinde, sosyal psikoloji yönünden, toplumun şuur altına işleyerek, rnillf ruhu besleyen ifade kudretini, garami hassasiyet ve rikkati, insani zarafeti, destani haşmet ve belagati, sırri ve ledunni kıyınet ve hikmeti, şiir hazinemizden mahdut alıntılarla idrak ehlinin ıttılaına arzetmek isterim: Kaydedeceğim bu örneklerde, rikkat-zarafet, kıyınet ve hikmet, çile ve sabır, tedbir ve tevekkül, iman ve ümit ruhi hayatımızı etkileyen yüce unsurlardır. DiN EGtriMİ ARAŞ11RMALARI 24 MevH1na'dan "Görenim, görmeyenim, uykudaki göz gibi, Açıktayım, gizliyim, güldeki koku gibi, Duranım ve yiiriiyenim, iizengideki ayak gibi, Söyleyenim ve susamm, kitaptaki yazı gibi". Yunus emre'den "Onlar ki, çoktur malları, Gör nice olur lıalları, Ahır bir gömlek giyerler, Onun da yoklur kolları". "Dağlar ile /aşlar ile Çağırayım Mevlfmı Se!ıerlerde seni. ku,çlar ile seni". Çağırayı m Mevlftm Ünye'nin saraçlı tepesi üzerinde, yaklaşık elli dönümlük bir düzlük yüzyıllar boyunca ziyaretgilli olan Şeyh Yunus Türbesi'nin Yunus Emre'ye ait olduğu savunulmaktadır. Bu konuda en muteber delil, Yunus Emre'nin aşağıdaki ilahisinde yer alan son dörtlüktür: "Hak/mı gelen şdbeli fçlik ellıanululillalı. Dağları denizleri Geçlik ellıanululillalı. Ayağidik baş olduk, GUzden akan yaş olduk, Kanallandık kuş oldılk Uçtuk ellıanululillalı. fndik Rwn'a kışldık, Çok lıayr u şer işledı'k. Oney oldu son durak, Göçtük ellıamdulillalı. Haktan gelen şerbeli Içtik el!ıamdulillah". "üney" Ünye'nin, Yunus Emre'nin yaşadığu yıllardaki adıdır. Hacı Bayram Veli'den "N'oldu bu gönliim, n'oldiı bu gtJnliim? Derd u gamınla doldu bu gtJnliim. Yandı bu gtJnliim, yandı bu gönliim, Yanmada dennan buldu bu gönliim. DİN, DİL, KÜLTÜR ve EGiTIM 25 Gerçi ki yandı gerçege yandı, Rengini aşkın cümle boyandı. Kendiide buldu kendiide buldu, Matlubunu hoş buldu bu gönliim. Bayramım imdi, bayramım imdi, Bayram ederler yar ile şimdi. Hanui ii senfılar, lıanui ii senalar, Yar ile bayram kıldı bu gönliim". Hayali' den: "Garibindir, anı hoş tut efendim, işte biz gittik Gönül derler ser-i kılyunda bir dfvfınemiz kaldı ... " Fuzilll ' den "Aşiyfın-ımurg-ı dil ziilf-i perfşfınmdadır; Kande olsan ey peri gönliim senin yanmdadır". "Canım-ı cananeger isterse minnet camma, Can nedir kim anı kurban etmeyin cananıma". İbn Kemal (Şemseddin Ahmed )'den "Az zaman içre çok iş etmiş idi, Sayesi olmuş idi alem-gir. Şems-i asr idi, asırda şemsin Zılli menuiıld olur, zamanı kasfr" (Yavuz Sultan Selim'in söylenmiştir.) Baki'den "An ol giinü ki ahır olup nev-balıarı ömr, Belk-i lıazan dönse gerek ruyi lfıle-renk. Ol şelısiivar-ı mülk-i saadet ki ra/ışma, Cevlfın deminde arsa-i alem geliirdi te nk. Baş egdi ab-ı tfgine kiiffar-ı Ungüriis. Şemşfti gev!ıerini pesend eyledi Freng. Hakka ki zfb ii ziynet-i ikbfıl ii caiz idi, Şah-ı Skender ef~er ii Dfırfı sipôlı idi. Gerdan ayagı tozuna eylerdi ser-fiirıl, Diinyôya lıfık-i bfırgehi secdegfılı idi. Kemter gedayı az atası kılurdu bôy, Bir lıltfiı çok, miirüvveti çok padişfılı idi. Hak-i tenab-ı Hazreti dergii/ı-ı devleti, Faz! ii belfıgat elıline ümmfdgfılı idi. vefatı üzerine DİN EGİTİ1viİ ARAŞTIRMALARI 26 Hiikm-i kazaya virdi rızayı egerçi kim, kaza tevôn ii kader destgôlı idi. Gerdfin-i dfina zir ii zebiin oldu sanmanuz, Maksıidu terk-i calı ile kurb-i 1/ôlı idi. Côn ii cilıônı gözlerimiz gömzese n'ola, Rtı,~en cemali ôleme lıurşfd ii malı idi. Hurş/de baksa gözleri lıalkm data geliir, Zira görünce lıôtıra ol Melılikii geliir. Tigin içiirdii diipnene zalmz-ı zı)·anları, Bahsetmez oldu kimse kesildi zebônları. Şemşir gibi rtıy-i zemine taraf taraf, Saldın demir kuşaklı cilıôn pelılivanları. Aldm lıezôr biitgedeyi mescid ey/edin, Nôktıs yerlerinde akuttım ezônları. Alıır çalmdı kiis-i ralıil ettin irıilıal, Evvel kanaguz oldu ci/1(/n bustanları. (Mersiye-i Hazret-i Süleyman Han a1eyhirrahmeti ve'l-gufrandan iktiŞalz-ı bils edilmiştir.) Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinden "Hiç wnnwllıgun yerde, Nôgôlı açılır perde, Demu/n erişir derde ... Hak şerleri lıayreyler, Zannetme ki gayreyfer, Arif am seyreyler, Mevlô görelim ney/er? Neylerse güzel eyler". (Marifet-nôme'den Nedim'den "Bir nlmneş'e say bu ciMnın balıann ı, Bir sagar-ı keşideye tut fôfe-zôrım. Anonim halk şiirlerinden "Şu daglar olmasaydı, Çiçeg tso!masaydı, Ölüm Al!alı'm emri. Ayrılik olmasaydı". alınmıştır) DİN. DİL. KÜLTüR ve EGiTIM Ziya Paşa'dan "Dehrinne safô var acaba sim ii zerinde, !nsan bırakır hepsini lı/n-i seferinde. Bir reng-i vefii varnunazar krl şu sipilırin, Ne leyl ii nelıônnda, ne şems ii kamerinde. Seyretli lıava iizre denir taht ı Siileymôn, Ol saltanallll yeller eser şinu/i yerinde ... " "Zôlimlere bir giin dedirir kudret-i Mevta: Taliahi lekad ôserekellalıii aleyna" "Pek rengine aldanma,Jelek eski felektir, Zirafeleğinmeşreb-i nôsôzı dönektir" (Terk/b-i Beni'ten almmıştır.) Mehmed Akiften "Dehşet-i maziyi getir yôdma, Kimse yetişmez yarın imdôdma. Merlıamerin yok diyelim nefsine, Merhamet etmez misin evlôdma" "Muallimim diyen olmak gerek imônh, Edepli, sonra liyôkmlı, sonra vicdônlı" (Safalıat'tan almmıştır.) Tevfik Fikret'ten "Zulmwı topu var, güllesi var, kal'ası varsa; Hakkın da biikiilmez kolu , dönmez yiizii vardır. Göz ywı111ıa güneşten ne kadar nuru kararsa; Sönmez ebedf Jıer gecenin giindiizii vardır. (Millet Şarkısı'ndan) Ziya Gökalp'ten "Cemiyet bir uzviyetse, Ailedir lıiiceyresi. Gönül tatlı bir cennet se, Eve bakar penceresi. Güzel dil Türkçe bize, Başka dil gece bize. fçtanlml konupnası, En saf en ince bize Alılôk yolu pek dardır; Tetik bas öniin yardır. Sakm 'lıakk/111 var' deme, Hak yok vazife vardır". 27 DiN EGrrtMt ARAŞTIRMALARI 28 Ali Nihat Tarlan'dan "Bulmadım yar-ı vefa-perver gam-ı hasret gibi, Bir ömürdür geldi geçti neşve-i vuslat gibi. Bezm-i nılş-a-nılş imiş alem bulunduk bir zaman, Galiba bir şeyler içtik btide-ifirkat gibi. Bir aziziimıefse icabında dar-ı ipt ila, Gelmeli mirac içiin bir paye-i devlet gibi. Iztırab-ı delm/en bfziir olan insan içiin, Kılşe-i ralzat bulunmaz, kılşe-i valıdet gibi. Yar zannettiklerim lıep bf-vefa Çiktı Ni lıM, Bulmadım yar-ı vefa-perver gam-ı hasret gibi" (Necla İsliimf Türk Edebiyatı'ndan alınmıştır.) Pekolcay'ın Necip Fazıl'dan "Hayattan canlı ölüm, giiniilıtan baskuı rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karacalımet" (banbul şiirinden) "Son gün olmasm dostum, çelengim, top arabanı, Beni alip götürsan inanmış tam dön adam" (Şiirlerim'den) Cahit Sıtkı Tarancı'dan "Neylersin, ölümizerkesin başmda; Uyudım uyanamadm olacak... Kim bilir nerde? nasıl? kaç yaşmda? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musa/la taşında" (35 Yaş Şiiri'nden) Yahya Kemlll'den "Bir merlıaleden giineşle derya göriiniir, Bir merlıaleden !zer iki diinya göriiniir. Sonra nıerlıa!e birfasl-ı hazandır ki sürer, Geçmiş gelecek, cümlesi rüya görünür" (Rubtiiler'den alınmı.ştır.) Sonuç olarak: Dil de din gibi, toplum yapısının sosyal kuvvetidir. Bir toplumun kültürü, temelde din ve dilden oluşur. Din ve dil ihmai edilir veya bu kültürün unsurlarıyla oynanırsa, cemiyetin yapısı bozulur. Kültür yapısı bozulan bir toplumun, yaşaması mümkün değildir. c._ .(>ri""\ ,~ VE İSLAM EGİTİMİ Türk mi1lf eğitim teorisinin geliştirilmesi, eğitim sistematiğinin açık­ lanması, herşeyden önce, İslamiyetin eğitimimize getirdiği değerlerin, tikir ve ilkelerin iyi bilinmesine bağlıdır. Özellikle Kur' an-ı Keri'm'de yer alan ter- DİN. DİL, KÜLTÜR ve EGİTİM 29 ve metotlarının cihiinşumıll hususiyetlerini ve ç_ağın angeride bırakan psikolojik ilmf gerçekleri öğrenmeden eğitimimize istikamet vermek ve mill! eğitimin temel boyutlarını tayin etmek mümkün biye mekanizmasının layışını değildir. Okullarda öğretilen eğitim tarihi, bir yığın isim ve sistemlerle dolduAncak İslam terbi:xesi hakkında Kur' an'a müstenit tahlili bir araşyapılmanuş, Isıarn Pedagojisi'nin tabii ve ilm! karakteri belirtilmemiştir. rulmuştur. tırma • 1 "Doğmdan doğruya Kur'lin'dan alıp il!ulmı; Asrm idrakine söyletme/iyiz İslôm1" diyen büyük şairimizin, ifade ettiği gerçek bu konuda henüz yeterince kanıtlanmamıştır. Pedagoji tarihlerinde "çocuğu keşfeden eğitimci" olarak anılan J~J: Rousseau ve çağdaş pedagojinin kuruculan olarak takdim edilen Pestalozzi, Herbat, Frobel, Kerschensteincr, John Dewey, Thorndike, Thermann. ve benzeri isimler üzerinde gereğinden fazla bilgi verilmiş; okul, plan, metot ve cereyanların uzun hikayeleri anlatılmıştır. Ancak, İslam terbiyesinin ilİnl,karak­ teri, değer ve önemi üzerine bu güne kadar gereğince durulmamıştır. Halbuki, bir İslam Pedagojisi mevcuttur ve bu pedagoji dünya eği­ timcilerini bir noktada toplayacak, birleştirecek ilm! gerçeklerle doludur. Terbiyede hareket noktasını ve gelişim sürecini; terbiye mekanizması­ nın ahlaki boyutlarını İslam Pedagojisi ortaya koymuştur. Gazall, Farabf, İbn Sfna, İbn Rüşd, Burhaneddfn Zernucf, Yusuf Has Hacip, Mevlana gibi eğitimciler, mozof ve bilginler İsıilm terbiye sistemi içinde yetişmişler, hür düşünceyi ve ilmi savunmuşlardır. Dünya eğitimcileri, terbiyenin son amacını "iyi vatandaş yetiştirmek" _ şeklinde ifade ederler. isiilm'da eğitimin nihaf gayesi "iyi insan yetiştirmek­ tir". İslam Pcdagojisi'nde; çocuğu bütünüyle ve tekmil yetenekleriyle göz önüne almak ve onun fıtratına önem vermek esastır. İslam terbiyecilerinin fikirlerine göre; ruhi hayat zaman içinde değişken ve esnek bir özellik gösterir. İşte ruhun pu özelliğidir ki, eğitime imkan kazandırır. İnsanı, yalnız maddf yapısı ve maddf ihtiyaçlarİyle düşünen ve nitele~ yenler, eğitimin yarım kalmasına eğitimini reddedenler bu hataya .sebep olmuşlardır. düşmüşlerdir. Nitekim, din ve ahHik . İslam ter bi yesinde boş zaman yoktur. İslam terbiye metodu, zamanı ruhun ve bedenin ihtiyaç ve özelliklerine göre doldurmuş, rekreatif (faydalı eğlence) açıdan da değerlendirmiştir. · 'i DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI 30 İnsan hayatında ibadet kadar işin, iş kadar dinlenmenin ve eğlenmenin de yeri vardır. İslam terbiyesindeki hedet1ere göre, Allah adiyle yapılan her meşru iş, Allah yoluna götüren her hareket ve her ahiakl davranış ibadettiL Allah ile, dinle ilgisi kesilmiş kimselerin ruhunda bir ağırlaşma ve soolur ki, bu hal giderek kişiyi adi bir yaratık haline getirir. ğu:na hasıl İnsan ruh ve beden unsurlarından oluşan bir terkiptir. "Kainatın en mükemmel sentezi insandır". Bu sentez, evreni temsil eden bir özelliğe ve tüm dünyayı etkileyecek güçte potansiyel bir enerjiye sahiptir. İslam terbiyesinde, aktit1ik esastır: Hayatın devamı, gelişmesi ve yükselmesi, faaliyet ve mücil.dele ile mümkündür. İnsan, içinde yaşadiğı dünyayı ve kainatı tanıyacak, öğrenecek; evrendeki nimet ve hikmetlerden istifade edecektir. Eğitimin en muteber bedetlerinden biri de budur. Tembellik, uyuşukluk, zamanı boş geçirmek, Allah'ın nimellerine sırt çevirmektir. Kil.inatın kanunlarını hayat şartlarını kolaylaştıran ve yükselten kişiler, Allah'ın nimetlerini insanlığın istifadesine arzetmiş olmanın huzuru ve bahtiyarlığı içindedir. ve sırlarını araştıran, tanıyan; Allah'ın insana verdiği ruh ve beyin gücü öyle bir nimettir ki, insan bu nimet ve himmetle dünyayı idare etme ve yükselme payesini kazanmıştır. İslam eğiliminde, ahenk, itidiil ve denge hakimdir. Kişinin birbirine zıt ferdf arzulariyle, sosyal talep ve idealler arasında ilgi bulması, yetişen nesillerin, yetişmektc olanlar, geçmiş nesiller ve bütün devirlerle ilişki kurması, ahenk, itid1l.l ve denge nizarnının gereğidir. Toplum içinde birbirleriyle çatışan fertler, gruplar ve nesiller, ahenk itid1l.l ve denge nizamından kopmanın huzursuzluğu içinde perişan olmağa mahkumdurlar. Kötü değerin iyi değeri kovması gibi, kötü terbiye de iyi terbiyeyi yok eder. Şu anlamda ki: Bir ferdin kötülüğü bunalım ve ıstırabı enter psikolojik bir oluşumla, yani ruhlar arası temas yoluyla cemiyetteki diğer fertlere de sirayet eder. Kötü örnekler epidemik bir felaket halini alarak, bütün toplumu sarar. Şiddet eylemlerinin ve anarşik olayların temelinde yatan pedagojik gerçek de budur. Çok kimse bu gerçeği anlamak fazlletinden hala mahrumdur. Kendilerine aydın süsü veren bazı kimseler, tarilli yanılgı içinde değer­ lendirme güçlerini ilim ve hakikat sevgilerini yitirmiş olacaklar ki, İslam terbiyesinin önem ve değerini anlamaz bir tavır içindedirler. İslam terbiyesi, negativizmi (selbfliği, olumsuzluğu) reddeder. İslam Pedagojisi, gerçekçi ve deterministtir; insanın müsbet bir kuvvet olmasını ister. DiN, DİL, KÜLTÜR ve EGİTİM 31 İslam Pedagojisi'nin belirttiklerine göre, insanda keramet vardır. Zira insan, nefsine egemen olmak ve çok çalışmak suretiyle gerçek üstü değerler elde etmek ve olağanüstü değerlere yükselrnek imkanına sahiptir. İslam terbiyesinde hareket noktası gerçeklerdir. Varış noktası, yani gaye ise, ideallerdir. İslam'ın eğitim ilkeleri, gerçeklerden ideallere yürüyen ve böylece hayatı sürdürerek yükselişi hazırlayan çok şümüllü bir sistem oluşturmuştur. İsHim eğitimcisi, ütopyaya, boş hayiile kapılmaz, gerçekleş­ mesi mümkün olanı arar ve araştırır. İslam terbiyesinde, mahall1 hususiyetlerin üstüne çıkılmış, alemşümı11 faz!Ietler öngörülmüştür. İsıarn terbiyesiyle yetişen insan, dünyanın her yerinde fazflet, şeref ve onurunu koruyacak bir şahsiyete; üstün bir davranış özelliğine sahiptir. İslam terbiycsi, insanı tabiatın ve kilinatın esrarını sezmeğe sevkederek muammalar karşısında aklın huzursuzluğunu defeder ve kişiye ledünni bir güç kazandırır. Yani, insanı ilm-i esrar-ı İlahiyyeyi algılamaya yaklaştırır. İslam Pedagojisi'nin değişmez ilkeleri ve felsefi' temeli: Sevgi, şefkat, merhamet, hayırhahlık, doğruluk, iyilik ve iyimserliktiL İsHim eğitiminde, ferdiyet ilkesi öngörülmüştür. Allah her nefse, taşı­ yabileceğini yükler. Zira insan, fert olarak zayıf yaratılmıştır. Yeteneklerini, zayıf tara1larını dikkate alarak, her ferde göre, eğitim yükünü hafifletmek fıtr! bir icaptır. İslam terbiyesiyle insan, meleklerin temizliğine, berraklığına ulaşma imkanına sahip olduğu gibi, İslam'a ters düşen eğitimlerle de şeytan seviye- sine tedennf etme tehlikesine maruzdur. İslam yasasında "ferde isabet eden her iyilik Allah'tan, her kötülük de ferdin kendi nefsindendir". Yani fert, kötü fiilinden sorumlu olduğunu bilecek, ancak yaptığı iyilik, hayır ve hasenatla da tekebbür etmeyip, Allah'ın yardım ve hidayetine şükredccektir. İslam terbiyesinin, hukuki yapısında bu husus esas alınmış ve kişiliğin oluşumunda tolerans ve tevazu önemle öncelik kazanmıştır. Hz. Muhammed'den, tayy-i zaman üzere bize intikiil eden örneklerde, hoca talebe arasındaki eğitim distansının (mesafesinin) ayarlanması da çok önemli bir husustur: Hoca talebesine, şefkat, merhamet ve hayırhahlıkla yaklaşırken, talebe de hocasına saygılı olacaktır. Bu atmosfer içinde, hoca-talebe diyaloğu kurulacaktır. İslam ter.biyesinde disiplin ve otorite, korkuya değil, sevgi ve saygıya müstenit olacaktır. Netice olarak, defalarca belirtmek gerekir ki, dinden, İslamiyetten sosekülarist bir eğitimle, çocuklarımızın sağlam kişilik geliştirmele­ rini sağlamak mümkün değildir. Diğer taraftan İslamiyetİn koyduğu değeryutlanmış DiN EÖ11İMİ ARAŞTIRMALARI 32 ler karşısında laikliği bir baraj gibi yükselterek, asırlar boyu sosyal miras haline gelmiş eğitim yapısını sarsmak, milletin mazisine ve istikbaline son derece zarar verir..; Tev11k Allah'tandır.