EVLİ KADININ SOYADI Mesude ALTUNEL Avukat

advertisement
Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51
____________________________________________________________________
EVLİ KADININ SOYADI
Mesude ALTUNEL
Avukat - Ankara Barosu üyesi
Giriş
ukukumuzda kadın, evlendiğinde kocanın soyadını almak
zorundadır. Üstelik evlilik devamında soyadı değiĢen
kocaya bağlı olarak, kadının da soyadı değiĢmektedir.
ÇalıĢmamızda, bu düzenlemeler irdelenecek; yargı içtihatları ele
alınacak; konuya dair mevzuat değiĢikliği önerileri sunulacaktır.
I. Soyadı
Ad ve soyad, kiĢinin diğer insanlardan ayrılmasını, toplumda
kiĢiselleĢtirilmesini sağlayan ve Ģahsiyetin bir parçası olan; aynı zamanda
korunmasında kamunun da menfaati bulunan kimliği ifade eder.(1)
Soyadı, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde, “Herkesin ailece
anılmasına yarayan öz adından sonraki adı, aile adı, aile ismi, soy ismi”
Ģeklinde(2) tanımlanmıĢtır.
Tarih boyunca, toplum içinde insanları birbirinden ayırt
edebilmek için, özad ile birlikte ikinci bir ad daha kullanıldığı
görülmüĢtür. Bu ikinci ad, çoğu zaman kiĢinin dıĢ görünüĢü, mesleği
veya yaĢadığı yer gibi vasıflara göre belirlenmiĢtir.(Uzun Hasan, Güzel
AyĢe, Terzi Mustafa, Buldanlı Mehmet gibi) Zamanla, ikinci ad (soyadı)
hukukta da düzenlenmiĢ ve özad ile birlikte kullanılması zorunlu hale
gelmiĢtir.(3) Nitekim 2525 sayılı Soyadı Kanununa göre: “Her Türk, öz
adından başka soyadını da taşımaya mecburdur (madde 1). Söyleyişte,
yazışta, imzada öz ad önde, soyadı sonda kullanılır (madde 2)”
II. Soyadının özellikleri
Ġnsanın, toplum içinde diğer insanlardan ayrılmasını ve dıĢ
dünyaya tanıtılmasını sağlar.
KiĢinin yaĢamıyla özdeĢleĢmiĢtir; bu nedenle de Ģahsiyetin
ayrılmaz bir öğesidir.
Birey olarak kimliğin belirlenmesinde ayırt edici unsurlardandır.
H
(1)
Yıldız Abik; (2005), Kadının Soyadı ve Buna Bağlı Olarak Çocuğun Soyadı,
Seçkin Yayıncılık, Ankara, sayfa: 23 vd.
(2)
http://www.tdk.gov.tr (EriĢim Tarihi: 10.11.2014)
(3)
Nazan Moroğlu; Kadının Kimlik Sorunu Kadının Soyadı, TBB Dergisi, Sayı.
2012/99, s. 245-246.
177
Evli Kadının Soyadı
____________________________________________________________________
Bireyselliğin ve kimliğin bir ifadesidir. Bu nedenle birey, adına
hukuk düzeninin saygı göstermesini ve bunun korunmasını talep edebilir.
KiĢinin manevi varlığı kapsamındadır.
Vazgeçilemez ve devredilemez temel bir haktır.
ġahsa sıkı sıkıya bağlı kiĢilik haklarındandır.
Soyadı üzerindeki hak, herkese karĢı ileri sürülebilen mutlak
haklardandır.
III. Soyadının hukuktaki yeri
Soyadı, kiĢinin kimliğinin belirtilmesini, onun hangi aileye/soya
ait olduğunun gösterilmesini ve baĢka bireylerinden ayırt edilmesini
sağladığından, kiĢiler arası özel yaĢam iliĢkileri açısından özel hukuk
alanında; nüfus kayıtlarının düzenli tutulması, resmi belgelerde
karmaĢanın önlenmesi açısından, kamu hukukuna konu olur. Yabancı ile
evlenenlerin soyadıyla ilgili karĢılaĢtıkları sorunlarda hangi ülke
hukukunun uygulanacağı ise, milletlerarası özel hukuk alanına
girmektedir4.
“Soyadı”nı da kapsayan “İsim Hakkı”, Anayasanın 17 nci
maddesi ve Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin 8 inci maddesi
kapsamındadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de, cinsiyet, doğum kaydı
gibi kimlik bilgileri ve aile bağlarıyla ilgili bilgiler ile bunlarda değiĢiklik
ve düzeltme yapılmasını isteme hakkının yanı sıra; isim hakkını da
Anayasanın 17 nci maddesi dâhilinde değerlendirmektedir.(5)
Anayasanın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı”
kenar baĢlıklı 17 nci maddesinin 1 inci fıkrası: “Herkes, yaşama, maddi
ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
KiĢiliğinin ayrılmaz bir öğesi haline gelen; birey olarak kimliğin
belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan; vazgeçilmez,
devredilmez, kiĢiye sıkı sıkıya bağlı kiĢilik haklarından olan soyadı,
kiĢinin manevi varlığı kapsamındadır.(6)
Anayasanın 17 nci maddesinin 1 inci fıkrasında belirtilen “maddi
ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı”, AĠHS’nin 8 inci maddesi
(4)
Nazan Moroğlu; age, sayfa: 247
Anayasa Mahkemesi Kararları: 2011/34 E. - 2012/48 K. - 30.3.2012 tarih ve
2009/85 E. - 2011/49 K. - 10.3.2011 Tarih.
(6)
Anayasa Mahkemesi Kararı, Bireysel BaĢvuru no: 2013/4439, karar tarihi:
06.03.2014. (Resmî Gazete’nin 25 Nisan 2014 tarih ve 28982 sayılı nüshası)
http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014)
(5)
178
Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51
____________________________________________________________________
çerçevesinde “özel yaşama saygı hakkı” kapsamında güvence altına
alınan “fiziksel ve zihinsel bütünlük hakkı” ile “bireyin kendisini
gerçekleştirme ve kendisine ilişkin kararlar alabilme hakkı”na karĢılık
gelir.(7)
AĠHS’nin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar baĢlıklı 8 inci
maddesi:
“1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı
gösterilmesi hakkına sahiptir.
2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi,
ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda
ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin
korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir
olması durumunda söz konusu olabilir.”
Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi, “Özel Yaşama Saygı Hakkı”
alt kategorisindeki “özel yaşam” ibaresini, geniĢ yorumlamakta ve bu
kavrama iliĢkin tüketici bir tanım yapmamaktadır. “Bireyin Kişiliğini
Geliştirmesi ve Gerçekleştirmesi” kavramı, “Özel Yaşama Saygı
Hakkı”nın kapsamının belirlenmesinde temel alınmaktadır. Özel yaĢamın
korunması hakkının sadece mahremiyet hakkına indirgenemeyeceği
gerçeği karĢısında, kiĢiliğin serbestçe geliĢtirilmesiyle uyumlu birçok
hukuksal çıkar, bu hakkın kapsamına dâhil edilmiĢtir. Bu bağlamda, dıĢ
dünya ile iliĢki kurulmasında önemli olan isim hakkı, ad ve soyadını
kapsayacak Ģekilde maddenin güvence alanı içinde yorumlanmıĢtır.(8)
IV. İç hukukumuzda “evli kadının soyadı”
Hukukumuzda “Aile adında Birlik İlkesi” geçerli olduğundan;
eĢlerin ve çocukların aynı soyadını taĢımaları gerekir. “Aile adı”, eĢlerin
ve çocukların birlikte kullandıkları soyadını ifade eder.
1) 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Medenî Kanunun “kadının
soyadı” baĢlıklı 187 nci maddesine göre(9) “Kadın, evlenmekle kocasının
(7)
Anayasa Mahkemesi Kararı, Bireysel BaĢvuru no: 2013/2187- karar tarihi:
19.12.2013 (Resmî Gazete’nin 7 Ocak 2014 Tarih ve 28875 sayılı nüshası)
http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014)
(8)
Anayasa Mahkemesi Kararı, Bireysel BaĢvuru no: 2013/4439 - karar tarih:
06.03.2014 (Resmî Gazete’nin 25 Nisan 2014 Tarih ve 28982 sayılı nüshası)
http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014)
(9)
1926 tarih Medeni Kanunun “kadın evlenmekle kocasının soyadını alır”
kuralını içeren 153 üncü maddesinde, 1997 yılında yapılan değiĢiklikle madde metni
179
Evli Kadının Soyadı
____________________________________________________________________
soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus
idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki
soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan
sadece bir soyadı için yararlanabilir.”
Maddeye göre kadın, evlenmekle kocasının soyadını alacağından,
Türk Hukuku’nda aile soyadı, kocanın soyadıdır. Kadın evlendiğinde,
soyadını terk ederek, kocasının soyadını almakla yükümlüdür. Kadın,
bekârlık soyadını kocasının soyadının önüne ekleyerek de (çift soyadı)
kullanma imkânına sahiptir ki; bu imkânı, evlenme sırasında evlendirme
memuruna beyanla veya evlendikten sonra nüfus idaresine yapacağı
yazılı baĢvuruyla kullanabilecektir.( 10 ) Dolayısıyla evlenen kadın, ya
önceki soyadını tamamen bırakıp kocasının soyadını alacak; ya da
bekârlık soyadını kocasının soyadının önüne ekleyerek kullanabilecektir
ki; bu, kadına tanınan seçimlik bir haktır. Ancak kadının kullandığı bu
çifte soyadı, “aile soyadı” anlamına gelmez; aile soyadı hâlâ kocanın
soyadıdır. Bu nedenle de evlilik birliği içinde doğan çocuklar, babanın
soyadını alacaktır.(11)
2) Evli erkek, evlat edinilirse ve evlat edinenin soyadını
kullanmak isterse; kocanın soyadının değiĢmesine endeksli olarak,
kadının soyadı da mecburen değiĢmektedir. ġöyle ki:
Medeni Kanunun 314 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasının 3 üncü
cümlesi: “Ergin olan evlâtlık, evlât edinilme sırasında dilerse evlât
“Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha
sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile kocasının soyadı önünde önceki
soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir
soyadı için yararlanabilir” Ģeklini almıĢtır. Bu hüküm 2001 tarih ve 4721 sayılı
Medeni Kanunun 187 nci maddesinde aynen yer bulmuĢtur.
( 10 )
Nüfus Hizmetleri Kanununun (5490 sayılı) Uygulanmasına ĠliĢkin
Yönetmelik (Resmî Gazete’nin 23 Kasım 2006 tarih ve 26355 sayılı nüshası)
“Evlenen kadının soyadına ilişkin esaslar başlıklı 55 inci Madde - 1 –Evlenen kadın
kocasının soyadını alır. Kadın kocasının soyadı ile birlikte önceki soyadını da
taşımak istediğini evlenme sırasında yazılı olarak evlendirme memurluğuna,
evlenme sırasında müracaat etmemiş ise daha sonra nüfus müdürlüğüne başvurarak
yazılı olarak talep edebilir. Bu tür müracaatlarda idarece kayıt düzeltme ve
tamamlamaya ilişkin form düzenlenerek kadının önceki soyadı koca soyadından
önce gelmek suretiyle tamamlama işlemi yapılır. 2 - Önceki soyadı, koca soyadı ile
birlikte tescil edildikten sonra, kadın sadece kocasının soyadını taşımak isterse bu
ancak mahkeme kararı ile mümkün olur. 3 - Evlenmeden önce iki soyadı taşıyan
kadın bu soyadlarından sadece birinden yararlanabilir.”
(11)
Mustafa Dural; Tufan Öğüz; Alper GümüĢ; (2005), Türk Özel Hukuku, Cilt
III, Aile Hukuku, Filiz Kitapevi, Ġstanbul, s. 166-168.
180
Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51
____________________________________________________________________
edinenin soyadını alabilir.” Buna göre, evlat edinilen ergin kiĢi, kural
olarak kendi soyadını kullanmaya devam eder; ancak evlat edinenin
soyadını taĢımak isterse ve bu isteğini evlatlığa karar verecek
mahkemeye bildirirse, evlat edinenin soyadını alabilecektir. Bu, evlat
edinilen ergin kiĢiye tanınmıĢ seçimlik bir haktır.
25.4.2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun
“Evlât edinme işlemi” baĢlıklı 29 uncu maddesine göre (f.1, c.2): “Evlât
edinme olayı aile kütüklerine tescil edilir ve evlât edinilenin kaydı evlât
edinenin aile kütüğüne taşınır.”
Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına ĠliĢkin Yönetmelik
(12)
uyarınca:
 Evli erkeğin evlat edinilmesi halinde: Evlat edinen/edinenlerin
soyadını almak istediği takdirde, mahkeme kararında belirtilen evlat
edinen/edinenlerin soyadıyla; istemediği takdirde taĢıdığı kendi soyadıyla
eĢi ve varsa ergin olmayan çocuklarıyla birlikte evlat edinen/edinenlerin
hanesine taĢınır.
 Evli kadının evlat edinilmesi halinde: Kadının koca
hanesindeki kaydı ile evlat edinen/edinenlerin kayıtları arasında bağ
kurulur. Eğer evli kadın mahkeme kararında belirtilmek suretiyle evlat
edinen/edinenlerin soyadını almak ve koca soyadının önünde evlat
edinen/edinenlerin soyadını taĢımak istediği takdirde, koca hanesindeki
kaydında, koca soyadının önünde evlat edinen/edinenlerin soyadı
yazılmak suretiyle evlat edinen/edinenlerin kayıtları arasında bağ kurulur.
3) Evli erkek soyadını değiĢtirirse, kocanın soyadının
değiĢmesine koĢut olarak, kadının da soyadı değiĢmek zorundadır.
Filhakika 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun “Nüfus davaları”
baĢlıklı 36 ncı maddesinde, soyadı değiĢikliğinde (soyadını değiĢtiren
( 12 )
Nüfus Hizmetleri Kanununun (5490 sayılı) Uygulanmasına ĠliĢkin
Yönetmelik (Resmî Gazete’nin 23 Kasım 2006 tarih ve 26355 sayılı nüshası) 105
inci madde: “6 - Evli erkeklerin evlat edinilmesi halinde; evlat edinen/edinenlerin
soyadını almak istediği takdirde, mahkeme kararında belirtilen evlat
edinen/edinenlerin soyadıyla; aksi takdirde kendi soyadıyla eşi ve varsa ergin
olmayan çocuklarıyla birlikte evlat edinen/edinenlerin hanesine taşınır. 7 - Evli
kadınların evlat edinilmesi halinde; kadının koca hanesindeki kaydı ile evlat
edinen/edinenlerin kayıtları arasında bağ kurulur. Eğer evli kadın mahkeme
kararında belirtilmek suretiyle evlat edinen/edinenlerin soyadını almak ve koca
soyadının önünde evlat edinen/edinenlerin soyadını taşımak istediği takdirde, koca
hanesindeki kaydında, koca soyadının önünde evlat edinen/edinenlerin soyadı
yazılmak suretiyle evlat edinen/edinenlerin kayıtları arasında bağ kurulur.”
181
Evli Kadının Soyadı
____________________________________________________________________
erkeğin) eĢ ve ergin olmayan çocuklarının soyadının da nüfus
müdürlüğünce düzeltileceği belirtilmiĢtir.
V. Yargı içtihatları ışığında “evli kadının soyadı”
Medenî Kanunun 187 nci maddesini (eski Medenî Kanun madde
153) konu alan içtihatlara yer verilmiĢtir. Kocanın evlat edinilmesi
nedeniyle veya baĢkaca bir nedenle soyadını değiĢtirmesi halinde;
kadının da kocasına bağlı olarak soyadının değiĢmesinde de, bu içtihatlar
kıyas yoluyla emsal olabilir.
A. Anayasa Mahkemesinin 20 Eylül 1998 tarih ve 61/59 sayılı
(13)
kararı
1926 tarihli (eski) Medeni Kanunun “kadın evlenmekle kocasının
soyadını alır” kuralını içeren 153 üncü maddesinde, 1997 yılında yapılan
değiĢiklikle madde metni “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır;
ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı
yazılı başvuru ile kocasının soyadı önünde önceki soyadını da
kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir
soyadı için yararlanabilir” Ģeklini almıĢtır.(14)
Bu maddenin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla açılan iptal
davasında, Anayasa Mahkemesi oyçokluğuyla ret kararı vermiĢti. Ret
gerekçesine göre: “... İtiraz konusu kural kimi sosyal gerçeklerin
zorunluluklarından ve yasa koyucunun yıllar boyu kökleşmiş bir geleneği
kurumsallaştırmasından kaynaklanmaktadır. Aile isminin kuşaktan
kuşağa doğumla geçmesiyle aile birliği devam etmiş olacaktır. Kamu
yararı, kamu düzeni ve kimi zorunluluklar soyadının kocadan geçmesinin
tercih nedeni olduğunu göstermektedir. Kaldı ki itiraz konusu kuralda
aile isminin sadece erkeğin soyadına bağlanacağı öngörülmeyip, kadın
başvurduğunda kocanın soyadıyla birlikte önceki soyadını da kullanma
olanağı vardır. Kadının evlenmekle kocasının soyadını almasının cinsiyet
ayrımına dayanan bir farklılaşma yarattığı savı da yersizdir. Anayasanın
10 uncu maddesindeki eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı
olacağı anlamına gelmez. Durum ve konumlarındaki özellikler kimi
kişiler için değişik kural ve uygulamaları gerekli kılabilir. Yasa
koyucunun aile soyadı olarak kocanın soyadına öncelik vermesi, bu haklı
nedenler karşısında eşitliğe aykırılık oluşturmaz...”
(13)
Resmî Gazete’nin 15.11.2002 tarih ve 24937 sayılı nüshası.
Bu hüküm, 2001 tarih ve 4721 sayılı Medeni Kanunun 187 nci maddesinde
aynen yer almıĢtır.
(14)
182
Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51
____________________________________________________________________
B. Anayasa Mahkemesinin 10.03.2011 tarihli kararı( 15 )
(2009/85 E. – 2011/49 K.)
Ġtiraz Yoluna BaĢvuranlar: Fatih 2. Aile Mahkemesi, Ankara 8.
Aile Mahkemesi, Kadıköy 1. Aile Mahkemesi.
Ġtiraz konusu: “Evlenen kadının, kocanın soyadını almaksızın
evlilik öncesindeki soyadını kullanmak istemiyle açılan davalarda, itiraz
konusu 4721 sayılı Medenî Kanunun 187 nci maddesinin Anayasaya (2,
10, 12, 17, 41 ve 90 ıncı maddelerine) aykırı olduğu kanısına varan
Mahkemeler, maddenin iptali için başvurmuşlardır.”
Anayasa Mahkemesi, Medenî Kanunun 187 nci maddesini
Anayasaya aykırı bulmayarak, oyçokluğuyla itirazın reddine karar
vermiĢtir.
Ret kararının gerekçesinde özetle: “…İtiraz konusu „Kadın
evlenmekle kocasının soyadını alır‟ kuralının da aile birliğinin
korunması ve aile bağlarının güçlendirilmesi başta olmak üzere; nüfus
kayıtlarının düzenli tutulması, resmi belgelerde karışıklığın önlenmesi ve
soyun belirlenmesi gibi kamu yararı ve kamu düzeni gerekleri nedeniyle
kabul edildiği anlaşılmaktadır. … İtiraz konusu kural ile aile ismi olarak
kullanılan soyadının kuşaktan kuşağa geçmesiyle, Türk toplumunun
temeli olan aile birliği ve bütünlüğünün devamı sağlanmış olmaktadır.
Soyadının kişilik haklarından olması, ona hiçbir müdahalede
bulunulamayacağı anlamına gelmez. Yasa koyucunun soyadı kullanımına
kamu yararı ve kamu düzeni gerekleri uyarınca Anayasa‟ya uygun olmak
koşuluyla müdahalede takdir hakkının bulunduğu açıktır. … Yasa
koyucunun aile soyadı konusundaki takdir hakkını, aile birliği ve
bütünlüğünün korunması ve aile bağlarının güçlendirilmesi başta olmak
üzere, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği kimi zorunluluklar
nedeniyle, eşlerden birisine öncelik tanıyacak biçimde kullanmasının
hukuk devletine aykırı bir yönü bulunmamaktadır. Kaldı ki itiraz konusu
kuralda kadının başvurusu durumunda önceki soyadını kocasının
soyadının önüne ekleyerek kullanabileceği belirtilerek, kişilik hakkı ile
kamu yararı arasında adil bir dengenin kurulması da sağlanmıştır.
Kadının evlenmekle kocasının soyadını almasının cinsiyet
ayırımına dayanan bir farklılaşma yarattığı savı da yerinde değildir.
Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için
değişik kuralları gerekli kılabilir. Belirtilen gerekçelerle yasa koyucunun
( 15 )
Resmî Gazete’nin 21.10.2011 tarih ve 28091
http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014)
183
sayılı
nüshası.
Evli Kadının Soyadı
____________________________________________________________________
takdir yetkisi kapsamında aile soyadı olarak kocanın soyadına öncelik
vermesi eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır” denilmiĢ; ayrıca
MK’nin 187 nci maddenin Anayasanın 90 uncu maddesiyle ilgisinin
olmadığı da belirtilmiĢtir.
Karara muhalif üyelerin KarĢı oy yazılarında, kadının kimlik
sorunu, kadın erkek eĢitliği ile Anayasa ve uluslararası sözleĢmeler
karĢısında, 187 nci maddenin iptal edilmesi gerektiği konusunda haklı
gerekçeler sunulmuĢtur.
C. Yargıtay İkinci Hukuk Dairesinin 8.06.2012 tarihli
(16)
Kararı (2011/7737 E. - 2012/16695 K.):
Yargıtayın bu kararında, evli kadının, kocasının soyadını taĢımak
zorunda olduğu; yalnızca evlenmeden önceki soyadını kullanmasının
yasal olarak mümkün olmadığı belirtilmiĢtir.(17)
“…Mahkemece verilen karar, evli kadının soyadında değişikliğe
ilişkindir. Evli kadının soyadı, kocasına bağlı olarak değişebilir.
Kocasının soyadında bir değişiklik olmadıkça evlenen kadın kocasının
soyadını taşımak zorundadır. Yasal düzenleme böyledir (TMK madde
187). Evlilik boşanma veya iptal kararıyla sona ermedikçe evli kadının
yalnızca evlenmeden önceki soyadını kullanması yasal olarak mümkün
bulunmamaktadır. Anayasanın 10 uncu maddesinde 5170 sayılı Kanunla
ve 41 inci maddesinde 4709 sayılı Yasa‟yla yapılan değişikliklere rağmen
Anayasa Mahkemesi, Türk Medeni Kanununun 187 nci maddesinde yer
alan düzenlemeyi Anayasaya aykırı görmemiş, bu hükmün iptali için
yapılan itiraz başvurusunu 10.03.2011 tarihli 2009/85 esas, 2011/49
karar sayılı kararıyla reddetmiştir (21.10.2011 tarihli 28091 sayılı Resmi
Gazete). Anayasa Mahkemesi kararları, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar (Anayasa
madde 153/son). Yasa hükmü yürürlükte bulundukça mahkemenin yasal
düzenlemeye aykırı düşecek şekilde karar tesis etmesi olanağı yoktur.
Anayasanın 90 ıncı maddesine 5170 sayılı Kanunla ilave edilen,
milletlerarası anlaşma hükümlerinin esas alınacağına ilişkin düzenleme
„temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların
aynı konuda farklı hüküm içermesi‟ hali için geçerlidir. Türkiye‟nin taraf
olduğu temel hak ve özgürlüklere ilişkin başta İnsan Hakları Avrupa
(16 )
http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasi (EriĢim Tarihi: 19.11.2014)
Benzer karar için bakınız: Yargıtay Ġkinci Hukuk Dairesinin 14.07.2009 tarih,
2008/9258 E., 2009/14043 K. sayılı kararı.
http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasi (EriĢim Tarihi: 22.11.2014)
(17)
184
Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51
____________________________________________________________________
Sözleşmesi ile temel hak ve özgürlükleri düzenleyen diğer sözleşmelerde,
evli kadının „evlenmeden önceki soyadını muhafaza edeceğine‟ ilişkin
açık bir hüküm ve düzenleme bulunmamaktadır. Başka bir ifade ile „aynı
konuda farklı hüküm‟ söz konusu değildir. İnsan Hakları Avrupa
Mahkemesi „Tekeli-Türkiye‟ kararında kişinin soyadını, özel hayatın
kapsamında kabul etmiş, Türk Medeni Kanununun 187 nci maddesindeki
düzenlemenin „evli kadına kocasının soyadını taşımayı dayattığını, bunun
da soyadını seçme ve evlenmeden önceki soyadını muhafaza etme hakkını
ortadan kaldırdığını‟ belirterek, yasal düzenlemenin Sözleşmenin 8 inci
maddesinde düzenlenen „özel hayata‟ müdahale oluşturduğunu kabul
ederek ihlal kararı vermiştir. Burada ihlale yol açan, ulusal
mahkemelerin uygulaması veya yasa hükmünü yorum tarzı değil; yasal
düzenlemenin bizatihi kendisidir. Bu düzenleme değiştirilmedikçe
mahkemeler yasaya uygun karar vermekle yükümlüdür…”
D. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları:
1. Ünal Tekeli Türkiye davası (AİHM 4. Dairesi, Başvuru no:
29865/96, 16 Kasım 2004 tarihli)
BaĢvurucu, Türk yasaları tarafından erkeklerin kendi soyadlarını
kullanmasına izin verilmesine karĢın; kadının evlendikten sonra kızlık
soyadını kullanmasına izin verilmemesinin cinsiyete dayalı ayrımcılık
olduğunu ileri sürmüĢtür.
AĠHM, AĠHS’nin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar
baĢlıklı 8 inci maddesinin isimlere dair net bir hüküm getirmediğini;
ancak yine de bir kimlik belirleme ve aile bağı aracı olarak insanın
isminin özel ve aile yaĢamını etkilediği; dolayısıyla Ģikâyet konusunun
SözleĢme'nin 8 inci maddesi kapsamında yer aldığı belirtmiĢtir.
AĠHM, Avrupa Konseyi’ne üye devletlerde, eĢlerin “aile adı”
seçiminde eĢit haklara sahip olduklarını; Türkiye’nin evlenen kadının
otomatik olarak soyadını değiĢtirmesini yasalarla öngören tek ülke
olduğunu; evlenince soyadını değiĢtirmek istemeyen kadınların
çıkarlarının dikkate alınmamıĢ olduğunu belirtmiĢtir. Türkiye’de Kasım
2001’de yapılan Medeni Kanun değiĢikliğinin amacı ailede eĢleri eĢit
haklara sahip konuma getirmek olduğu halde, evlendikten sonraki aile
adına yönelik, kadınları kocalarının soyadlarını almaya zorlayan
kuralların değiĢtirilmemesinin hiçbir haklı gerekçesi olamayacağını ileri
süren AĠHM, söz konusu farklı muamelenin baĢvuranın talebi
doğrultusunda 14 üncü maddeyle birlikte düĢünüldüğünde SözleĢmenin 8
inci maddesine aykırı olduğuna karar vermiĢtir.
185
Evli Kadının Soyadı
____________________________________________________________________
AĠHS 14 üncü madde: “Bu Sözleşmede tanınan hak ve
özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer
görüşler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet,
doğum veya herhangi başka bir durum bakımında hiçbir ayrımcılık
yapılmadan sağlanır.”
2. Leventoğlu Abdulkadiroğlu Türkiye davası (AİHM 2.
Dairesi, Başvuru no: 7971/07, 28 Mayıs 2013 tarihli)
BaĢvurucu, ulusal mahkemelerin kendi kızlık soyadını
kullanmasına izin vermeyi reddetmesinin SözleĢmenin 8 inci maddesinde
düzenlenen özel hayata saygı hakkına haksız bir müdahale oluĢturduğunu
iddia etmektedir. Ayrıca, Türk Hukukunun evli erkeklerin kendi soyadını
taĢımasına izin verirken, evli kadınlara bu hakkı vermemesinin cinsiyet
ayrımcılığı oluĢturduğunu ve SözleĢmenin 14 üncü maddesine aykırı
olduğunu ileri sürmüĢtür.
AĠHM, (yukarıda da değinilen) “Ünal – Tekeli Türkiye
Davası”na da atıf yapmak suretiyle; benzer durumda bulunan kiĢiler (evli
erkek ve evli kadın) arasında cinsiyete dayalı muamele farklılığı
olduğundan mütevellit, SözleĢmenin 14 üncü maddesinin 8 inci madde
ile birlikte ihlalinin söz konusu olduğuna karar vermiĢtir.
3. Tanbay Tüten Türkiye davası (AİHM 2. Dairesi, Başvuru
no: 38249/09, 10 Aralık 2013 tarihli)
Bu davada da baĢvuru konularının benzerliğinden ötürü “Ünal –
Tekeli Türkiye Davası”na atıf yapan AĠHM, SözleĢmenin 8 inci
maddesiyle bağlantılı olarak 14 üncü maddesinin ihlal edildiğini
değerlendirmiĢtir.
E. Anayasa Mahkemesi’nin 19.12.2013 tarihli (Bireysel
başvuru no: 2013/2187) Kararı(18)
BaĢvuru konusu: evli kadının evlilik öncesi soyadını tek baĢına
kullanmasına engel olan 4721 sayılı Medeni Kanunun 187 nci maddesine
istinaden yapılan uygulama neticesinde, cinsel olarak ayrımcılığa maruz
tutularak özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmemesi nedeniyle
Anayasanın 2 nci, 10 uncu, 12 nci, 17 nci, 20 nci, 41 inci ve 90 ncı
maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiği iddiasıdır.
BaĢvurucunun ihlal iddiasına konu isim hakkının, Anayasanın
“Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar baĢlıklı 17 nci
(18)
Resmî Gazete’nin 7 Ocak 2014 tarih ve 28875 sayılı nüshası.
http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014)
186
Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51
____________________________________________________________________
maddesi ve AĠHS’nin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar baĢlıklı 8
inci maddesi kapsamına girdiği belirtilmiĢtir.
Kararda: “Özel yaşamın korunması hakkının sadece mahremiyet
hakkına indirgenemeyeceği gerçeği karşısında, kişiliğin serbestçe
geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuksal çıkar bu hakkın kapsamına dâhil
edilmiştir. Bu kapsamda dış dünya ile ilişki kurma noktasında son derece
önemli olan isim hakkı da, Sözleşme denetim organları tarafından ön ad
ve soyadını kapsayacak şekilde maddenin güvence alanı içinde
yorumlanmıştır. AİHM, Sözleşmenin 8 inci maddesinin ad ve soyadı
konusunda açık bir hüküm içermediğini belirtmekle beraber, kişinin
kimliğinin ve aile bağlarının belirlenmesinde kullanılan bir araç olması
nedeniyle, belirli bir dereceye kadar diğer kişilerle ilişki kurmayı da
içeren özel yaşama ve aile yaşamına saygı hakkıyla ilgili olduğunu ve bir
kamu hukuku konusu olarak toplumun ve Devletin adların düzenlenmesi
konusuyla ilgilenmesinin bu unsuru özel hayat ve aile hayatı
kavramlarından uzaklaştırmayacağını kabul etmektedir. Bu kapsamda,
soyadı değiştirme ile çocuğun ve kadının soyadı bağlamında AİHM
içtihatlarına konu edildiği görülen soyadının da Sözleşme‟nin 8 inci
maddesinin koruma alanında olduğu anlaşılmaktadır… Cinsiyet, doğum
kaydı gibi kimlik bilgileri ve aile bağlarıyla ilgili bilgiler ile bunlarda
değişiklik ve düzeltme yapılmasını isteme hakkının yanı sıra, isim hakkı
da Anayasa Mahkemesi tarafından, Anayasanın 17 nci maddesi
kapsamında değerlendirilmektedir. … Başvuruya konu yargılama
kapsamında başvurucunun sadece evlenmeden önceki soyadını
kullanmasına yetkili idari ve yargısal merciler tarafından izin
verilmemesi şeklindeki uygulamanın, kişinin kimliğinin belirlenmesinde
en önemli unsurlardan biri olan soyadının vazgeçilemezlik,
devredilemezlik ve kişiye sıkı surette bağlı olma niteliklerinin kadının
soyadı bakımından geçerliliğini etkilediği görülmekle, belirtilen
uygulamanın Anayasanın 17 nci maddesinde tanımlanan manevi varlığın
korunması ve geliştirilmesi hakkına yönelik bir müdahale oluşturduğu
açıktır.
Anayasanın 17 nci maddesinde, manevi varlığın korunması ve
geliştirilmesi hakkı açısından herhangi bir sınırlama nedeni
öngörülmemiş olmakla birlikte, bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması
mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama
nedeni öngörülmemiş olan hakların da hakkın doğasından kaynaklanan
bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen
maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da,
187
Evli Kadının Soyadı
____________________________________________________________________
Anayasanın diğer maddelerinde yer alan kurallara dayanarak bu
hakların sınırlandırılması da mümkün olabilir. Bu noktada Anayasanın
13 üncü maddesinde yer alan güvence ölçütleri işlevsel niteliği haizdir.
Anayasanın 13 üncü maddesi,( 19 )… hak ve özgürlükleri sınırlama ve
güvence rejimi bakımından temel öneme sahip olup, Anayasada yer alan
bütün hak ve özgürlüklerin yasa koyucu tarafından hangi ölçütler göz
önünde bulundurularak sınırlandırılabileceğini ortaya koymaktadır.
Anayasanın bütünselliği ilkesi çerçevesinde, Anayasa kurallarının bir
arada ve hukukun genel kuralları göz önünde tutularak uygulanması
zorunlu olduğundan, belirtilen düzenlemede yer alan başta yasa ile
sınırlama kaydı olmak üzere tüm güvence ölçütlerinin, Anayasanın 17 nci
maddesinde yer verilen hakkın kapsamının belirlenmesinde de
gözetilmesi gerektiği açıktır.
… Hak ya da özgürlüğe bir müdahale söz olduğunda öncelikle
tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün, yani
müdahalenin hukuki bir temelinin mevcut olup olmadığıdır.
Sözleşme‟nin lafzı ve AİHM içtihadı uyarınca da, Sözleşme‟nin 8
inci maddesi kapsamında yapılacak bir müdahalenin meşruluğu,
öncelikle söz konusu müdahalenin yasa uyarınca gerçekleştirilmesine
bağlı tutulmuş olup, müdahalenin hukukîlik unsurunu taşımadığının
tespiti halinde, Sözleşmenin 8 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasında
yer alan diğer güvence ölçütleri tetkik edilmeksizin, müdahalenin ilgili
maddeye aykırı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (Bkz. Fadeyeva/Rusya,
B. No: 55723/00, 9/6/2005, § 95; Bykov/Rusya, B. No:4378/02,
10/3/2009, §82).
Anayasanın 17 nci maddesi kapsamında yapılan bir müdahalenin
yasallık şartını sağladığının kabulü için, müdahalenin kanuni bir
dayanağının bulunması zorunludur.
Başvuru konusu olayda başvurucunun evlilik öncesi soyadını
kullanması yönündeki talebinin, ilk derece mahkemesince, 4721 sayılı
Kanun‟da evli kadının kocasının soyadı olmaksızın yalnızca evlenmeden
önceki soyadını kullanabileceğine dair bir hüküm bulunmadığı
belirtilerek reddedildiği anlaşılmaktadır.
( 19 )
Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” baĢlıklı 13 üncü
maddesi: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik
Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
188
Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51
____________________________________________________________________
Anayasanın “Milletlerarası antlaşmaları uygun bulma” kenar
başlıklı 90. maddesinin 5. Fıkrasındaki20 … düzenlemeyle temel hak ve
özgürlüklere ilişkin uluslararası bir antlaşma ile bir kanun hükmünün
çatışması halinde, uluslararası antlaşma hükmünün öncelikle
uygulanması gerekir. … Bu kural bir zımni ilga kuralı olup, temel hak ve
özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümleriyle çatışan kanun hükümlerinin
uygulanma kabiliyetini ortadan kaldırmaktadır. … Bu durumda başta
yargı mercileri olmak üzere, birbiriyle çatışan temel hak ve özürlüklere
ilişkin bir uluslararası antlaşma hükmü ile bir kanun hükmünü
önlerindeki olaya uygulamak durumunda olan uygulayıcıların, kanunu
göz ardı ederek uluslararası antlaşmayı uygulama yükümlülükleri vardır.
… Belirtilen düzenleme uyarınca, uluslararası insan hakları hukukunun
temel belgelerinden olan ve Türkiye‟nin usulüne uygun olarak onaylayıp
taraf olduğu Sözleşme, iç hukukta doğrudan uygulanma kabiliyetini
haizdir. Sözleşme‟nin 8 inci maddesi özel hayata ve aile hayatına saygıyı
ifade ederken, 14 üncü maddesi cinsiyete dayalı ayrımcılığı
yasaklamaktadır. AİHM‟nin, kişinin soyadını özel hayat kapsamında
değerlendirerek evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğunu
özel hayata müdahale olarak kabul ettiği birçok kararında, soyadı
kullanımı ile ilgili başvurular, Sözleşme‟nin 8 inci maddesinde yer alan
“özel hayatın ve aile hayatının korunması” ilkesi kapsamında incelenmiş
ve kadının evlendikten sonra yalnızca evlilik öncesi soyadını
kullanmasına ulusal mercilerce izin verilmemesinin, Sözleşmenin özel
hayatın gizliliğini öngören 8 inci maddesiyle bağlantılı olarak,
ayrımcılığı yasaklayan 14 üncü maddesine aykırı olduğu sonucuna
varılmıştır. …..Başvurucunun temel hak ve özgürlüklere dair
uluslararası antlaşmaların kanun hükümlerine nazaran öncelikle
uygulanacağı ve bu kapsamda Sözleşmenin ve AİHM içtihadının
uyuşmazlığın karara bağlanmasında nazara alınması noktasındaki
itirazlarının yargı mercilerince dikkate alınmadığı ve tartışılmadığı
anlaşılmaktadır. Uluslararası sözleşmelerin, evli erkek ve kadının evlilik
sonrasında soyadları bakımından eşit haklara sahip olmasını öngören
hükümleri ile evli kadının kocasının soyadını kullanması zorunluluğunu
(20)
Anayasa, madde 90/5 - “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası
antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile
Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07.05.2004-5170/7 madde)
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası
antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”
189
Evli Kadının Soyadı
____________________________________________________________________
öngören iç hukuk düzenlemelerinin aynı konu hakkında farklı hükümler
içermesi nedeniyle, ilgili sözleşmenin hükümlerinin somut uyuşmazlık
açısından esas alınması gereken hukuk kuralı olduğu sonucuna
varılmakla, başvurucunun manevi varlığı kapsamında güvence altına
alınan isim hakkına yönelik müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı
anlaşılmaktadır. ….Başvurucunun Anayasanın 17 nci maddesinde
güvence altına alınan manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”
Anayasa Mahkemesi bu kararıyla, (yukarıda bahsedilen)
10.3.2011 tarihli kararındaki görüĢünü (isabetli olarak) değiĢtirmiĢtir.
F. Anayasa Mahkemesinin 6.3.2014 tarihli (Bireysel başvuru
no: 2013/4439) kararı(21)
BaĢvuru konusu, evli kadının kızlık soyadını tek baĢına
kullanmasına engel olan 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 187 nci
maddesine istinaden yapılan uygulama neticesinde, Anayasanın 10 uncu,
12 nci, 17 nci ve 90 uncu maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal
edildiği iddiasıdır.
AYM’nin bu konudaki kararı, (yukarıda da değinilen) 19.12.2013
tarihli kararının tekrarı mahiyetindedir.
Hülâsa, bu kararda da “…Uluslararası sözleşmelerin, evli erkek
ve kadının, evlilik sonrasında soyadları bakımından eşit haklara sahip
olmasını öngören hükümleri ile evli kadının kocasının soyadını
kullanması zorunluluğunu öngören iç hukuk düzenlemelerinin aynı konu
hakkında farklı hükümler içermesi nedeniyle, ilgili sözleşmenin
hükümlerinin somut uyuşmazlık açısından esas alınması gereken hukuk
kuralı olduğu sonucuna varılmakla, başvurucunun manevi varlığı
kapsamında güvence altına alınan isim hakkına yönelik müdahalenin
kanunilik şartını sağlamadığı anlaşılmaktadır” denilerek; Anayasanın 17
nci maddesinde teminat altına alınan manevi varlığın korunması ve
geliĢtirilmesi hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıĢtır.
VI. Değerlendirme
Medeni Kanun madde 187’ye göre kadın, doğumla aldığı
soyadını, evlenince terk edip kocasının soyadını almaya mecburdur.(22)
Kaldı ki, evlilik devam ederken, kocanın evlat edinilmesi (MK madde
(21)
Resmî Gazete’nin 25 Nisan 2014 tarih ve 28982 sayılı nüshası
http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014)
(22)
Üstelik sonrasında da boĢanma, yeniden evlenme gibi medeni halindeki her
değiĢiklikte de, kadının soyadının değiĢtirmesi gerekmektedir.
190
Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51
____________________________________________________________________
314) veya baĢkaca nedenlerle soyadını değiĢtirmesi halinde; kocaya bağlı
olarak kadının da (rızası dıĢında) soyadı değiĢmektedir. Bu
düzenlemelerde, evlendiği halde soyadını değiĢtirmek istemeyen
kadınların iradesi, çıkarları, yaĢayacağı “kimlik sorunu” göz ardı
edilmiĢtir. Kadına dayatılan bu zorunluluk, “Kimlik Sorunu” yaratmanın
yanı sıra; pasaport, sürücü belgesi, banka hesabı, kredi kartı, kimlik gibi
tüm resmi ve özel belgeleri yeniden çıkarttırmasını gerektirecektir. Hele
ki, kadın sosyal ve ekonomik yaĢamda aktif rol üstlenen biriyse (örneğin
sanatçı, ünlü kiĢi, iĢ kadını, avukat vs.), soyadı değiĢikliğinin yarattığı
kimlik sorunu onun mağduriyetini daha da artırmaktadır.
Kadının, evlilik öncesindeki soyadını (örneğin: Müzeyyen Pelin
ġENOCAKGĠL), kocasının soyadının önüne ekleyerek kullanabilmesi de
(örneğin: Müzeyyen Pelin ġENOCAKGĠL KARABACAKOĞULLARI),
kimlik sorununu gidermediği gibi; kocanın soyadına tâbi olma sonucunu
değiĢtirmemektedir. Kaldı ki bu, uzun bir isim olacağından kadına zorluk
yaĢatacaktır.
Somut mağduriyetlerin yanı sıra; mevzunun bir de psikolojik
boyutu vardır. Zira ataerkil zihniyetin bariz bir tezahürü olan bu dayatma,
kadının “bağımsız bir birey olarak görülmediği / kocasına tabi kılındığı”
algısı yaratır. Filhakika bu düzenleme, evlilik birliği içinde kocayı, kadın
karĢısında üstün konuma getirmektedir.
Ġsim (ad-soyad) üzerindeki hak, Ģahsa sıkı sıkıya bağlı kiĢilik
hakkıdır; devredilemez, vazgeçilemez temel bir mutlak haktır. Fakat
soyadının bu özellikleri, sadece erkekler için söz konusu olup; kadını
kocasının soyadına mecbur eden iç hukuk kurallarından mütevellit,
kadınlar açısından geçerli olamamaktadır.
Böylesi temel bir hakkın kısıtlanmasına, “kamu yararı”, “kamu
düzeni”, “nüfus kayıtlarında düzenlilik” gibi basmakalıp, soyut
kavramlarla meĢruiyet kazandırmak; modern hukukta kabul edilemez.
Ayrıca “nüfus kayıtlarında karışıklığın önlenmesi” mülahazası da; hele
ki, mevcut teknolojik imkânlar ve ad-soyaddan önce vatandaĢlık
numarasının önemli olduğu yeni nüfus sitemi (Mernis); bu düzenlemeleri
haklı çıkarmamaktadır.
Türkiye’de Kasım 2001’de yapılan Medeni Kanun değiĢikliğinde,
ailede eĢleri eĢit haklara sahip konuma getirmek amaçlanmıĢtır ki; eĢlerin
aileyi birlikte yönetmesi ve temsil etmesi, aile konutunu birlikte
belirleme, birliğin giderlerine katılma gibi hükümler bu amaca örnektir.
Buna rağmen, 1926 tarihli eski Medeni Kanunun 153 üncü maddesinin;
191
Evli Kadının Soyadı
____________________________________________________________________
yeni Medeni Kanunun 187 nci maddesinde değiĢtirilmeden muhafaza
edilmesinin hiçbir haklı gerekçesi yoktur.
Kadını, kocasının soyadını kullanmaya mecbur tutarak, cinsiyete
dayalı ayrımcılığa yol açan mevcut mevzuatın, geliĢmiĢ ülkelerde örneği
kalmamıĢtır. Bu uygulamanın, gerek 1982 tarihli Anayasaya; gerek Ġnsan
Hakları Avrupa SözleĢmesine; gerekse de Kadınlara KarĢı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesine Dair SözleĢme (CEDAW) gibi uluslararası
hukuk mevzuatına aykırı olduğu aĢikârdır:
A. Anayasa’ya aykırılık:
Madde 2 ve 10: Evli kadının soyadına dair mevcut düzenleme,
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen Hukuk Devleti Ġlkesi ve 10 uncu
maddesinde öngörülen EĢitlik Ġlkesi ile birlikte değerlendirildiğinde;
cinsiyete dayalı ayrımcılığa, eĢitsizliğe ve adaletsizliğe sebep olmaktadır.
Hele ki, Anayasanın 10 uncu maddesine 2004 yılında eklenen( 23 )
“Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama
geçmesini sağlamakla yükümlüdür” hükmü, kadını kocanın soyadını
taĢımaya mecbur kılan düzenlemenin hakkaniyetsizliğini daha da bariz
ortaya koymaktadır.
Madde – 12 - Anayasanın kiĢilik haklarının korunmasına iliĢkin
“herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak
ve hürriyetlere sahiptir” hükmüne de aykırılık söz konusudur.
Madde – 17 - “Soyadı”nı da kapsayan isim hakkının, kiĢinin
“manevi varlığı” kapsamında olduğu; bu nedenle evli kadının soyadına
dair MK’nın 187 nci maddesinin Anayasanın “Herkes, yaşama, maddi ve
manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” Ģeklindeki 17
nci maddesine aykırı olduğu, Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda
bahsedilen 19.12.2013 ve 6.3.2014 tarihli kararlarında detaylı olarak
ifade edilmiĢti.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin, kadının soyadına iliĢkin
(yukarıda değinilen) 20 Eylül 1998 tarih ve 61/59 sayılı kararında karĢı
oy yazısındaki Ģu isabetli ifadeye de dikkat çekmek isteriz: “ Bu kural
evlilik birliği içinde aynı hukuksal konumda bulunan taraflardan kocayı
kadın karşısında üstün duruma getirmektedir. Bu eşitsizliği kamu düzeni,
kamu yararı gibi soyut kavramlarla açıklamak olanaksızdır. Evlenen
kadının soyadı üzerindeki kişilik hakkının kimi olasılıklara veya
varsayımlara dayanılarak sınırlandırılması demokratik hukuk devleti ve
(23)
07.05.2004 gün ve 5170 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle eklenmiĢtir (Resmî
Gazete’nin 22.05.2004 tarih ve 25469 sayılı nüshası)
192
Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51
____________________________________________________________________
demokratik toplum düzeni gerekleriyle bağdaştığı ileri sürülemez. Aile
soyadının seçimini, evlilikte eşit haklara sahip eşlerin özgür iradesine
bırakmayıp, kocaya mutlak üstünlük sağlayan kural, yalnız eşitlik ilkesine
değil; kadının soyadı üzerindeki kişilik hakkına müdahale niteliği
taşıdığından Anayasanın 17 nci maddesine de aykırıdır...”
Madde – 41 - Anayasanın 41 inci maddesi “ailenin, eşler
arasında eşitliğe dayandığını” öngörmüĢtür. 4721 sayılı Medeni Kanun
değiĢikliğinin temel amaçlarından biri, ailede eĢlerin eĢit haklara sahip
olmaları ilkesinin yerleĢtirilmesi ve kadın erkek eĢitsizliğinin
kaldırılmasıydı. Nitekim Medeni Kanunun genel gerekçesinde de
“günümüzde modern hukuk sistemlerinin istisnasız hepsinde temel ilke
olarak kabul edilen kadın – erkek eşitliği ilkesinin hukukumuzda da tam
anlamıyla yerleştirilmesi amacıyla” değiĢiklik yapıldığı belirtilmektedir.
Filhakika, Medeni Kanunun “Aile Hukuku” bölümünde evlilik yaĢı,
konutun seçimi, evlilik birliğinin yönetimi ve temsili, birliğin giderlerine
katılma, yasal mal rejimi gibi konular “eşler arası eşitlik” esasına
dayandırılmıĢtır. Medeni Kanunun “Aile Hukuku” bölümünde anayasal
eĢitlik ilkesine uymayan tek madde, 187 nci madde olmasına rağmen,
varlığını sürdürmektedir. Zorunlu soyadı kullanımı, kadının kiĢiliğini
zedeler. Kadınların toplumsal yaĢamda tanındığı soyadını kullanmaya
devam etmesi en doğal hakkıdır. Evli kadının evlenmeden önceki
soyadını kullanması, kadının kimlik ve kiĢiliğinin geliĢmesine yol açarak;
aile kurumunun eĢitlikçi bir yapıya sahip olmasına katkı sağlayacaktır. (24)
Madde 90: Anayasanın 90 uncu maddenin 5 nci fıkrası uyarınca,
uluslararası sözleĢmeler, hukuk sistemimizin bir parçası olup, kanunlar
gibi uygulanma özelliğine sahiptir. Ayrıca bu hükme göre, uygulamada
bir kanun hükmü ile temel hak ve özgürlüklere iliĢkin olan sözleĢme
hükümleri arasında bir uyuĢmazlığın bulunması halinde, sözleĢme
hükümlerinin esas alınması zorunludur.
KiĢilik haklarından olan isim hakkının temel bir hak olduğu
Ģüphesizdir. Türkiye’nin tarafı olduğu ve aĢağıda da ayrıca değinilecek
uluslararası sözleĢmeler; kadının, doğumla aldığı ve kiĢiliğinin ayrılmaz
parçası haline gelen soyadını terk edip; kocasının soyadını almaya
zorlanmasını yasaklamıĢtır. Bu bağlamda, evli kadına kocanın soyadını
(24)
Anayasa Mahkemesinin 10.3.2011 tarih kararında (2009/85 E. – 2011/49 K.)
üye Engin Yıldırım’ın karĢı oy yazından alınmıĢtır. (Resmî Gazete’nin 21.10.2011
tarih ve 28091 sayılı nüshası)
193
Evli Kadının Soyadı
____________________________________________________________________
almayı dayatan iç hukuk hükümlerinin halen uygulanmaya devam
edilmesi; Anayasanın 90 uncu maddesine de aykırılık oluĢturur.
B. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırılık:
Kadının, kocasının soyadını alma zorunluluğunu içeren iç
mevzuat hükümleri, (yukarıda irdelenen AĠHM’nin “Ünal Tekeli Türkiye
Davası”, “Leventoğlu Abdulkadiroğlu Türkiye Davası”, “Tanbay Tüten
Türkiye Davası” kararlarında da belirtildiği üzere) AĠHS’nin “Özel ve
aile hayatına saygı hakkı” kenar baĢlıklı 8 inci ve ayrımcılık yasağına
dair 14 üncü maddelerine aykırıdır.
Ayrıca, AĠHS’nin 22.11.1984 tarihli 7 nolu Protokol’ün 5 inci
maddesine (“Eşler kendi aralarında ve çocuklarıyla ilişkilerinde, evlilikle
ilgili, evlilik sırasında veya ayrıldıktan sonra, özel hukuk nitelikli haklara
ve yükümlülüklere eşit olarak sahiptirler”) ve Avrupa Konseyi’nin
“Medeni Hukukta Eşlerin Eşitliği” Konusundaki 37 sayılı Ġlke Kararı’nın
11/6 ncı bendine (“soyadı konusunda bir eşin diğerinin soyadını
kullanmaya zorlanamayacağı”) de aykırılık mevcuttur.
C. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine
Dair Sözleşmeye(25) (CEDAW) aykırılık:
Türkiye’nin 1985’de onayladığı bu sözleĢmenin, 16 ncı
maddesinin g fıkrası baĢta olmak üzere, Ģu maddeleri konumuzla ilgilidir:
SözleĢme’nin “Başlangıç” bölümü: “Bu Sözleşmeye Taraf
Devletler, …. erkeklere ve kadınlara ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel ve
siyasal haklardan yararlanmaları konusunda eşit haklar sağlama
yükümlülüğü altında bulunduğunu kaydederek, … erkekler ile kadınlar
arasında tam bir eşitliğe ulaşılmasına katkıda bulunacağını teyit ederek,
… Erkekler ile kadınlar arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi için
erkekler ile birlikte kadınların da toplum ve aile içindeki geleneksel
rollerinin değişmesine ihtiyaç bulunduğundan; kadınlara karşı
Ayrımcılığın Tasfiye edilmesi hakkındaki Bildiri'de yer verilen
prensiplerin uygulanmasına ve bu amaçla her türlü ayrımcılığın ve
görünümlerinin tasfiye edilmesi için gerekli her türlü tedbiri almaya
karar vererek, aşağıdaki konularda anlaşmışlardır”.
Madde - 1 - “Kadınlara karşı ayrımcılığın tanımı”: “Bu
Sözleşmenin amacı bakımından "kadınlara karşı ayrımcılık" terimi
siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel veya diğer alanlardaki kadın
ve erkek eşitliğine dayanan insan haklarının ve temel özgürlüklerin,
medeni durumları ne olursa olsun kadınlara tanınmasını, kadınların bu
(25)
http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/kefe/docs/cedaw.pdf
194
Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51
____________________________________________________________________
haklardan yararlanmalarını veya kullanmalarını engelleme veya
hükümsüz kılma amacını taşıyan veya bu sonucu doğuran cinsiyete dayalı
her hangi bir ayrım, dışlama veya kısıtlama anlamına gelir”.
Madde - 2 - “Hukuki alanda tedbirler alma yükümlülüğü”:
“Taraf Devletler kadınlara karşı ayrımcılığın her biçimini yasaklayıp,
her türlü vasıtayla ve hiç vakit kaybetmeden kadınlara karşı ayrımcılığı
tasfiye etme politikası izlemeyi kabul ederler, ve bu amaçla aşağıdaki
konularda taahhütte bulunurlar: … f) Kadınlara karşı ayrımcılık
oluşturan mevcut yasaları, hukuki düzenlemeleri, gelenekleri ve
uygulamaları değiştirmek veya kaldırmak için gerekli her türlü tedbiri
almak…”
Madde - 5 - “Önyargıların ve geleneklerin tasfiye edilmesi”:
“Taraf Devletler aşağıdaki konularda gerekli tedbirleri alırlar: … a) Her
iki cinsten birinin aşağı veya üstün olduğu veya erkekler ile kadınların
basmakalıp rollere sahip oldukları düşüncesine dayanan bütün
önyargılar ve gelenekler ile her türlü uygulamayı tasfiye etmek amacıyla
erkeklerin ve kadınların sosyal ve kültürel davranış tarzlarını
değiştirmek…”
Madde 16 – “Evlenme ve aile iliĢkileri alanındaki haklar”:
“Taraf Devletler evlilik ve aile ilişkileri ile ilgili bütün konularda
kadınlara karşı ayrımcılığı tasfiye etmek için gerekli her türlü tedbiri alır
ve özelikle erkeklerle kadınların eşitliğini öngören aşağıdaki hakları
tanır: … g) Soyadı, meslek ve iş seçme hakları da dahil, karı ve koca
olarak aynı kişisel haklara sahip olma…”
D. Medeni ve Siyasal Haklara Dair Uluslararası Sözleşme’ye
aykırılık
Türkiye’nin 04.06.2003 tarihinde onayladığı, Medeni ve Siyasal
Haklar SözleĢmesi’nin(26) 23/4 üncü maddesine göre: “Bu Sözleşme'ye
Taraf Devletler, eşlerin evlenirken, evlilik süresince ve evliliğin sona
ermesinde eşit hak ve sorumluluklara sahip olmalarını sağlamak için
gerekli tedbirleri alacaklardır.”
Sonuç ve öneri
Kadının, kiĢiliğiyle özdeĢleĢmiĢ, toplumsal yaĢamda tanındığı
soyadını; evliliğinde de kullanmaya devam etmesi, en doğal ve temel
hakkıdır. Bu hakkın, hukuk düzenince engellenmesi, ciddi bir “adalet”
ve “ayrıcılık” sorunudur.
(26)
www.ihop.org.tr/dosya/sozlesme/medeni.doc
195
Evli Kadının Soyadı
____________________________________________________________________
Neticeten, Anayasaya ve uluslararası mevzuata uygun Ģekilde
Medeni Kanunun 187 nci maddesi, ivedilikle değiĢtirilmelidir. Bu
değiĢikle, evlenen eĢlerin soyadının değiĢmesi zorunluluğu kaldırılmalı;
eĢlerin ortak kararla “aile adı” seçebilmesi de mümkün olmalıdır. Ayrıca
evlilik devam ederken kocanın, soyadını değiĢtirmesi halinde; kocaya
bağlı olarak kadın da soyadının değiĢmesi yönündeki düzenlemeler,
değiĢtirilecek 187 nci maddeyle uyumlu hale getirilmeli; kadının soyadı
kocasına bağlı olarak değiĢmemelidir.
Avrupa Birliği Ülkelerinin tamamında kadının soyadı evlenmekle
değiĢmemektedir; eĢler dilerse birisinin (kadın veya erkeğin) soyadını
“aile adı” olarak seçebilmektedir. Çocuk da ya bu aile soyadını ya da
babanın soyadını taĢımaktadır.(27)
Soyadı konusunda “Alman Sistemi”, uygun ve çağdaĢ bir örnek
olabilir. Almanya’da 1994’de yürürlüğe giren “Aile Adı Hakkına Dair
Kanun”la Alman Medeni Kanunu’nda yapılan değiĢikliğe göre: EĢlerin
“ortak aile adı” kullanma zorunluluğu kaldırılmıĢtır. EĢler, ortak bir
soyadı seçmemiĢlerse, her biri evlenmeden önceki soyadını taĢımaya
devam edecektir. Ortak bir soyadı (aile adı) seçmek isteyen eĢler, evlilik
baĢvurusunda, evlenme anında veya evlendikten sonra 5 yıl içinde ortak
evlilik adı seçebilecektir. DeğiĢikliğin yürürlüğe girmesinden önce
yapılmıĢ evliliklere dair geçiĢ hükmüne de yer verilmiĢ; yasanın
yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içinde baĢvurularak yasanın
tanıdığı haklardan yararlanma olanağı tanınmıĢtır. EĢlerin, ortak aile adı
kullanmamaları halinde, doğan çocukların soyadının nasıl belirleneceği
konusu ise: eĢlerin ortak kararıyla çocuğa annenin veya babanın soyadı
seçilerek verilecek; bir ay içinde böyle bir seçim yapılmadığı takdirde,
vesayet mahkemesi soyadı seçme yetkisini anaya veya babaya
verebilecektir. Ġlk çocuk için seçilen soyadı, daha sonra doğan çocuklar
için de geçerli olacaktır.(28)
22.2.2013 tarihinde (2/1300 E. no) TBMM’ye sunulan kanun
teklifinde( 29 ) 4721 sayılı Medeni Kanun’da kadının soyadı konusunda
değiĢiklik istenmektedir. MK madde 187’ye dair “eşlerin soyadı”
baĢlıklı teklif metni: “Eşler dilerse, evlenme sırasında ya da nüfus
müdürlüğüne müracaatla; ortak bir soyadı belirleyebilir; eşlerden biri,
(27)
Demet Özdamar, (2009), Cedaw Sözleşmesi, Seçkin Yayınevi, Ankara, s. 339.
Nazan Moroğlu, age, s. 252-253-254
(29)
Bursa Milletvekili Doç. Dr. Aykan Erdemir’in sunduğu teklif, 30.11.2014
tarihi itibariyle hâlâ komisyondadır. (http://www2.tbmm.gov.tr/d24/2/2-1300.pdf
(28)
196
Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51
____________________________________________________________________
diğerinin soyadını alabilir; eşler, önceki soyadının yanına diğer eşinin
soyadını ya da ortak soyadını birlikte kullanabilir.” Metinde, evlenen
kadının sadece kendi soyadını taĢımaya devam edip edemeyeceği hususu
muğlâk olsa da; madde gerekçesindeki “eşlerin evlenmelerine rağmen,
evlenme öncesindeki soyadlarını kullanmalarına imkân tanınmaktadır”
ifadesinden; eĢlerin evlenmekle soyadını değiĢtirme zorunluluğunun
olmadığı anlaĢılabilmektedir. Teklifte, “geçici madde” kapsamında,
kanunun yayımı tarihinden itibaren 1 yıl içinde soyadını değiĢtirmek
isteyen eĢlerin, dilekçeyle yerleĢim yeri nüfus müdürlüğüne müracaat
edebilmeleri de öngörülmüĢtür. MK madde 321’de “çocuğun soyadı”
baĢlıklı teklif metni: “Çocuk, anne ve babasının soyadını alır. Çocuğun
ikiden fazla soyadı olamaz. Eşler bir aile adı seçmez iseler, doğması
muhtemel çocuklarının hangi eşin soyadını alacağını kararlaştırarak,
bunu en geç evlenme başvurusunu yaptıkları tarihte yazılı olarak
bildirirler. Aile adı tespit edilmediği ve muhtemel çocuğun soyadının
hangi eşin soyadı olacağının eşlerce kararlaştırılamadığı durumlarda
çocuk, annesinin soyadını alır.”.(30) – (31)
Medeni Kanunun 187 nci maddesine dair değiĢiklik önerimiz:
Madde baĢlığı: “Evlilikte soyadı” veya “Aile adı” ya da “Eşlerin
soyadı” olabilir.
Madde metni: “1. Evlilikte, eşler kendi soyadlarını kullanmaya
devam ederler. Eşler dilerse, evlilik başvurusu sırasında veya nikâh
(30)
321 inci madde teklifinin gerekçesi: “Eşlerin ortak bir aile adı taşımadıkları
durumda, evlilik içinde doğacak çocuğun hangi soyadını taşıyacağı hususu belirsiz
kaldığından bu konu düzenlenirken de yine eşitlik çerçevesinde tarafların iradesine
başvurma olanağı sağlanmaktadır. Annenin daha doğum anında belli olması, fakat
kocanın biyolojik baba olup olmadığının doğum anında bilinmemesi, boşanma
halinde çocuğun çoğunlukla anneye veriliyor olması ve anne ile çocuk arasında
farklı soyadı uygulamasının çocuğa manevi ve toplumsal açıdan güç durumlara
düşürmesi, evlilik dışı çocuklar ile evlilik içi çocukların soyadları konusunda
paralellik ve eşitlik sağlanması bakımından, annenin soyadının tercih edilmesine
imkân sağlanmaktadır.”
(31)
Kanaatimizce, metin, “Aile adı olan evlilikte doğan çocuklar, aile adını alır.
Aile adı yoksa; eşler, doğması muhtemel çocuklarının alacağı soyadını
kararlaştırarak, bunu en geç evlenme başvurusunu yaptıkları tarihte yazılı olarak
bildirirler. Doğacak çocukların soyadı olarak, anne veya babanın ya da ikiden fazla
soyadı olmamak üzere anne babanın soyadı birlikte seçilebilir. Aile adı tespit
edilmediği ve muhtemel çocuğun soyadının hangi eşin soyadı olacağının eşlerce
kararlaştırılamadığı durumlarda çocuk, annesinin soyadını alır” Ģeklinde olsaydı;
daha derli toplu bir anlam bütünlüğü oluĢturabilirdi.
197
Evli Kadının Soyadı
____________________________________________________________________
merasiminde evlendirme memuruna beyanla ya da evlendikten itibaren 2
yıl içinde yerleşim yerindeki nüfus idaresine yapacakları yazılı
başvuruyla ortaklaşa seçtikleri bir soyadını “aile adı” olarak alabilirler.
Seçilecek aile adı, eşlerden birinin soyadı veya başka bir soyadı olabilir.
2. Soyadı, “aile adı” olarak seçilmeyen eş, aile adı için başvuru
sırasında ya da sonradan nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla
kendi soyadını aile adının önüne ekleyerek kullanabilir.”
Yapılacak değiĢiklikte; yürürlük tarihinden önce yapılan evlilikler
açısından bir geçiĢ süreci tanınmalı; bu kategorideki eĢler için de belli bir
süre içinde (1 yıl gibi) yerleĢim yerinin bağlı olduğu nüfus idaresine
baĢvuru halinde, değiĢikle getirilen imkândan yararlanma hakkı
verilmelidir.
MK 321 inci madde uyarınca çocuğun, babanın soyadını alması
esastır. MK 187 nci maddede yapılacak değiĢiklik sonrası, “çocuğun
soyadının ne olacağı” konusunda 321 inci madde için değiĢiklik
önerimiz:
Madde baĢlığı: “Çocuğun soyadı”
Madde metni: “1. Evlilik dışında doğan çocuk, annenin soyadını
alır. Çocuğun annesi ile babası sonradan evlenir ve “aile adı”
seçerlerse; ergin olmayan çocuğun soyadı, aile adıyla değişir; ergin olan
çocuk ise, yerleşim yerinin bağlı olduğu nüfus idaresine başvurarak
soyadını, aile adıyla değiştirebilir.
2. “Aile adı” belirlenmiş bir evlilikte doğan çocuklar, aile adını
alır. Aile adı yoksa, doğumdan itibaren 1 ay içinde eşlerin ortak
kararıyla annenin veya babanın soyadı seçilerek çocuğa verilir. Evlilikte
doğacak çocuğun anne ya da babanın hangisinin soyadını alacağı
seçimini, eşler evlilik başvurusu sırasında da yapabilir. Süresinde
belirleme yapılmadığı takdirde; vesayet mahkemesi, soyadı seçme
yetkisinin anneye veya babaya verilmesi yönünde takdir hakkı kullanır.
İlk çocuğa verilen soyadı, sonraki çocuklar için de geçerli olacaktır.”
Maddenin 2 nci fıkrasındaki “Süresinde belirleme yapılmadığı
takdirde; vesayet mahkemesi, soyadı seçme yetkisinin anneye veya
babaya verilmesi yönünde takdir hakkı kullanır” cümlesi; mahkemelerin
iĢ yükünü daha da artıracağı mülahazasıyla uygun bulunmazsa; bu
cümlenin yerine Ģu ifade de koyulabilir: “Eşler, çocuğun soyadına dair
belirleme yapmazsa; çocuk, annesinin soyadını alır.” Bu cümle, erkekler
aleyhine bir eĢitsizlik olarak eleĢtirilebilir; ancak yukarıda değinilen
kanun teklifinin gerekçe bölümündeki Ģu cümleler cevap olabilir:
198
Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51
____________________________________________________________________
“Annenin daha doğum anında belli olması, fakat kocanın biyolojik baba
olup olmadığının doğum anında bilinmemesi, boşanma halinde çocuğun
çoğunlukla anneye veriliyor olması ve anne ile çocuk arasında farklı
soyadı uygulamasının çocuğa manevi ve toplumsal açıdan güç durumlara
düşürmesi, evlilik dışı çocuklar ile evlilik içi çocukların soyadları
konusunda paralellik ve eşitlik sağlanması bakımından, annenin
soyadının tercih edilmesine imkân sağlanmaktadır.” Kaldı ki, erkeğin
soyadını zorunlu tutan mevcut düzenleme, toplumdaki ataerkil yapının
tezahürü olduğundan; “Eşler, çocuğun soyadına dair belirleme
yapmazsa; çocuk, annesinin soyadını alır” cümlesi, bu yapıyı kırmak
adına radikal bir adım olabilir. Nitekim hukukun bir fonksiyonu da
toplumu değiĢtirmek ve geliĢtirmektir.
199
Evli Kadının Soyadı
____________________________________________________________________
KAYNAKÇA
Abik, Yıldız; (2005), Kadının Soyadı ve Buna Bağlı Olarak Çocuğun Soyadı,
Seçkin Yayıncılık, Ankara.
Dural, Mustafa; Öğüz, Tufan; GümüĢ, Alper, (2005), Türk Özel Hukuku – Cilt III
– Aile Hukuku, Filiz Kitapevi, Ġstanbul.
Moroğlu, Nazan, Kadının Kimlik Sorunu Kadının Soyadı, TBB Dergisi, Sayı.
2012/99.
Özdamar, Demet; (2009), Cedaw Sözleşmesi, Seçkin Yayınevi, Ankara.
Anayasa Mahkemesinin 20 Eylül 1998 tarih ve 61/59 sayılı kararı (15.11.2002
tarihli ve 24937 sayılı Resmî Gazete)
Anayasa Mahkemesinin 2009/85 E. – 2011/49 K. - 10.3.2011 tarihli Kararı
(21.10.2011 tarihli ve 28091 sayılı Resmî Gazete - http://www.resmigazete.gov.tr
(EriĢim Tarihi: 20.11.2014)
Anayasa Mahkemesi Kararı, Bireysel BaĢvuru no: 2013/2187- karar tarih:
19.12.2013 (7 Ocak 2014 Tarihli ve 28875 sayılı Resmî Gazete http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014)
Anayasa Mahkemesi Kararı, Bireysel BaĢvuru no: 2013/4439 - karar tarih:
6.3.2014
(25 Nisan 2014 Tarihli ve 28982 sayılı Resmî Gazete http://www.resmigazete.gov.tr ) (EriĢim Tarihi: 20.11.2014)
AĠHM kararı: Ünal Tekeli Türkiye Davası (AĠHM 4. Dairesi, BaĢvuru no:
29865/96, 16 Kasım 2004 tarihli)
AĠHM kararı: Leventoğlu Abdulkadiroğlu Türkiye Davası (AĠHM 2. Dairesi,
BaĢvuru no: 7971/07, 28 Mayıs 2013 tarihli)
AĠHM kararı: Tanbay Tüten Türkiye Davası (AĠHM 2. Dairesi, BaĢvuru no:
38249/09, 10 Aralık 2013 tarihli)
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2011/7737 E. - 2012/16695 K. – 8.06.2012 tarihli
Kararı (http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasi (EriĢim Tarihi: 19.11.2014))
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 14.07.2009 tarihli, 2008/9258 E. - 2009/14043 K.
sayılı kararı (http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasi (EriĢim Tarihi: 22.11.2014))
Nüfus Hizmetleri Kanununun (5490 sayılı) Uygulanmasına ĠliĢkin Yönetmelik
(RG: 23 Kasım 2006 tarih – 26355 sayı)
22.2.2013 tarihinde (2/1300 E. no) TBMM’ye sunulan kanun teklifi (Bursa
Milletvekili / Doç. Dr. Aykan Erdemir) http://www2.tbmm.gov.tr/d24/2/2-1300.pdf
(EriĢim Tarihi: 24.11.2014)
http://www.tdk.gov.tr (EriĢim Tarihi: 10.11.2014)
www.ihop.org.tr/dosya/sozlesme/medeni.doc (EriĢim Tarihi: 23.11.2014)
http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/kefe/docs/cedaw.pdf (EriĢim T.: 21.11.2014)
200
Download