14- AÇIK KAPANIŞ TEDAVİSİ Makale

advertisement
Cumhuriyet Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi
Cilt: 9 Sayı: 1 2006
AÇIK KAPANIŞ MALOKLUZYONLARIN TEDAVİSİ
THE TREATMENT OF OPENBITE MALOCCLUSIONS
Burçak KAYA*
Ayça ARMAN*
ÖZET
SUMMARY
İskeletsel açık kapanış malokluzyonun ortodontik tedavisi büyüme ve
The orthodontic treatment of skeletal openbite malocclusion requires
gelişimin farklı dönemlerinde farklı yöntemler gerektirmekte ve
different methods during different growth stages and includes
oldukça komplike aşamaları içermektedir. Uzun bir tedavi ve
complicated phases. Despite a long treatment and retention period
pekiştirme sürecine rağmen sıklıkla relaps görülmektedir. Bu
relaps occurs very often. The purpose of this review is to investigate
derlemenin amacı uzun süreli tedavi gerektiren açık kapanış
the different treatment methods with certain advantages and
malokluzyonların düzeltilmesinde kullanılan, pek çok farklı tedavi
disadvantages used for the correction of openbite malocclusions
yönteminin
which need long time treatment and to evaluate the recent
avantaj
ve
dezavantajlarını
incelemek
ve
uygulamalardaki yenilikleri değerlendirmektir.
applications.
Anahtar kelimeler: Açık kapanış, posterior rotasyon, uzun yüz,
Key words: Openbite, posterior rotation, long face, hiperdivergent,
hiperdiverjan, yüksek açı
high angle
GİRİŞ
Açık kapanış malokluzyonların tedavileri bireyin
yaşına, daha doğrusu iskeletsel ve dental olarak
büyüme ve gelişim sürecinin hangi aşamasında
bulunduğuna göre değişiklik gösterir. Farklı
dönemlerde, etyolojik nedenler de göz önünde
bulundurularak çeşitli tedavi şekilleri uygulanır. Bu
derleme makalesinde, açık kapanış malokluzyonlarda
farklı gelişim dönemlerinde uygulanan tedavi
yöntemleri incelenecektir.
Süt dişlenme dönemi
Bu dönemde anterior açık kapanış görülen
çocukların genellikle düzgün iskeletsel yüz oranları
vardır ancak parmak emme gibi zararlı emme
alışkanlıklarına sahiptirler.1 İskeletsel yüz oranları
düzgün olan bu çocuklarda, kalıcı ön dişler sürmeden
önce zararlı alışkanlık bırakılırsa ortodontik kuvvet
uygulamaksızın ön açık kapanış kendiliğinden kapanır.
Dolayısıyla süt dişlenme dönemindeki bir çocukta ön
açık kapanış sorununu çözmek için aktif ortodontik
apareyler uygulanması önerilmez.2
Öncelikle çocukla sadece konuşup, bu alışkanlığın
sakıncaları anlatılarak, yapmaması gerektiğine ikna
edilmelidir.1 İstenilen şekilde davranıp zararlı davranışı
yapmadığında çocuğu ödüllendirme yöntemi
kullanılmalıdır. Ödüllendirme yönteminden sonuç
alınamazsa, emilen parmağa yapışkan bant gibi bir
hatırlatıcı takılabilir. Bant hem çocuğa parmağını
emmemesi gerektiğini hatırlatır, hem de parmak
emmeyi keyifsiz hale getirir.
Bu yöntemler işe yaramazsa, çocuğun parmağını
emdiği taraftaki dirseğine gevşek şekilde elastik bir
bandaj bağlanarak, kolunu kıvırıp parmağını emmesi
engellenebilir.1 Ancak bu uygulama sadece geceleri
yapılmalı ve 6-8 hafta kadar sürdürülmelidir. Ayrıca
çocuğa, bunun kendisini cezalandırmak için yapılmadığı
çok iyi anlatılmalıdır.
Bu yapılanlardan sonuç alınamazsa ve çocuk hala
alışkanlığından kurtulmak istiyorsa, o zaman hareketli
veya simante edilen bir alışkanlık önleyici aparey
kullanılabilir.1
Hareketli alışkanlık önleyici apareyler palatal plak,
labial ark, Adams veya ok kroşeler ve parmağın ağza
girmesini zorlaştıran ancak ön dişlere değmeyen crib
(kafes) parçalarından oluşur.3 Ayrıca akril posterior
dişlerin okluzaline uzatılarak bite blok olarak
kullanılabilir ve genellikle daralmış olan maksiller
dental arkı genişletmek için apareye vida eklenebilir.
Hareketli alışkanlık önleyici apareylerin kullanımı çok
iyi hasta kooperasyonu gerektirir.
Sabit alışkanlık önleyici apareyler ise molar
bantlar, maksiller lingual ark ve parmağın ağza
girmesini zorlaştıran crib parçalarından oluşur.1
*
Başkent Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ortodonti Anabilim Dalı, ANKARA.
53
Cumhuriyet Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi
Cilt: 9 Sayı: 1 2006
Daralmış olan maksiller arkı genişletmek için ise sabit
aparey olarak Quad-heliks veya W-ark apareyi
kullanılabilir.
Ancak, sabit bir aparey kullanıldığında bile
çocuğun tedaviye kooperasyon göstermesi önemlidir.4
Aksi halde yine apareyini deforme edebilir veya
ağzından sökebilir. Bu nedenle çocuğa bu apareyin onu
cezalandırmak değil yardım etmek için takıldığı çok iyi
anlatılmalıdır. Bununla birlikte, hangi tip olursa olsun
tüm alışkanlık önleyici apareylerin alışkanlık
bırakıldıktan sonra yaklaşık 6 ay ağızda kalması tavsiye
edilir.1
Eğer ön açık kapanış, iskeletsel yüz oranları dengeli
olmayan yani uzun yüz tipine ve artmış alt ön yüz
boyutlarına sahip bir bireyde görülüyorsa, kendiliğinden
düzelme şansı yoktur.5 Bu durumda tedavi için büyüme
modifikasyonu yapılması gerekir. Ancak bu tür bir
tedavinin süt dişlenme döneminde yapılması önerilmez.
Çünkü aktif tedaviye ara verildiği anda hemen iskeletsel
yapı eski haline döner yani nüks eder.
Erken karışık dişlenme dönemi
Bu dönemde de genellikle süt dişlenme döneminde
olduğu gibi, yüz iskeleti oranları düzgün olduğu halde
zararlı alışkanlıklara bağlı olarak ön açık kapanış
görülür (Resim 1).1 Bu durumda yine öncelikle çocukla
konuşulup bu alışkanlıkların zararlı olduğu anlatılır ve
yapmaması gerektiğine ikna edilir. Bu yaştaki
çocuklarda konuşarak ikna etme yönteminden daha iyi
sonuç alınır çünkü çocuk anlatılanları daha iyi
kavrayabilir. Gerekirse yine ödüllendirme veya
hatırlatma yöntemleri uygulanabilir.
Resim 1. Erken karışık dişlenme döneminde zararlı alışkanlığa bağlı
olarak görülen ön açık kapanış
Bunlar işe yaramazsa süt dişlenme döneminde
anlatıldığı şekilde sabit veya hareketli bir alışkanlık
önleyici aparey takılabilir (Resim 2).1 Daralmış olan
54
maksiller dental arkı genişletmek için ise yine hareketli
bir vidalı ekspansiyon apareyi, Quad-helix veya W-ark
apareyi kullanılabilir. Çocukların %50’sinde bu
apareyler takıldıktan hemen sonra, %40’ında ise birkaç
hafta içinde alışkanlık terk edilir.6 Oluşmuş olan ön
açık kapanış ise zaman içinde kendiliğinden düzelir.
Resim 2. Hareketli alışkanlık önleyici aparey a. alçı model
üzerindeki görünümü b. ağızdaki görünümü
Bu uygulamaların dışında, önemli bir burun
tıkanıklığı olmadığı halde ağız solunumu yapan, zararlı
emme alışkanlıkları veya dudak disfonksiyonu olan
çocuklarda, bu alışkanlıkları önleyebilmek ve
dudakların düzgün kapanabilmesini sağlamak amacıyla
vestibuler screen apareyleri ile miyofonksiyonel tedavi
uygulanabilir.3 Apareyi kullandığı zamanlar hastadan
alt ve üst dudağı arasında bir parça kağıt tutarak dudak
kapama egzersizleri yapması istenir. Böylece anormal
perioral kas aktivitesinin düzeltilmesi amaçlanır.
Geç karışık dişlenme dönemi
Bu dönemde zararlı alışkanlıklara bağlı olarak ön açık
kapanış görülmez veya alışkanlık bırakılırsa kendiliğinden
bir düzelme beklenmez.1 Bu sebeple, zararlı alışkanlıkları
önlemeye yönelik tedaviler uygulanmaz. Eskiden bu yaş
grubundaki çocuklarda ön açık kapanış nedeni olmakla
suçlanan yutkunurken dil itme alışkanlığının ise bugün ön
açık kapanış nedeni değil, ön açık kapanış durumuna karşı
Cumhuriyet Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi
Cilt: 9 Sayı: 1 2006
gelişmiş bir adaptasyon olduğu düşünülmektedir. Bu
yüzden ön açık kapanış tedavisinde, miyofonksiyonel tedavi
ile dil hareketlerinin değiştirilmesinin faydası olmayacağı
belirtilmektedir. Ancak eğer ön açık kapanış, dilin
morfolojik bir nedenle önde konumlanması veya ağza
sığmayacak kadar büyük olmasından kaynaklanıyorsa, ya
dilin önde konumlanmasına neden olan morfolojik yapının
düzeltilmesi ya da büyük olan dilin küçültülmesi önerilir.3
Dilin küçültülmesi için, orta hatta wedge insizyonu, eliptik
insizyon, anahtar deliği insizyon ve marjinal insizyon
yöntemlerinden uygun olanı tercih edilir.7
Bu dönemde genellikle uzun yüz, artmış alt ön yüz
yüksekliği, kısa ramus boyu, alt ve üst posterior
dentoalveoler yapılarda artmış vertikal büyüme, maksiller
ve mandibuler posterior dişlerin sürme miktarında artma,
maksiller anterior rotasyon, mandibuler posterior rotasyon
gibi ön açık kapanış malokluzyonların iskeletsel bulguları
ortaya çıkmaya başlar (Resim 3).1 Bu tip oransız ve aşırı
artmış vertikal büyüme paterninin düzeltilmesi için büyüme
modifikasyonu gerekmektedir. Vertikal büyüme paternine
sahip bireylerde büyüme modifikasyonu tedavisi ile,
maksiller ve mandibuler posterior dentoalveoler bölgenin
vertikal yön büyümesinin ve posterior dişlerin aşırı
erüpsüyonunun inhibisyonu ve mandibulanın yukarı öne
rotasyon yaparak alt ön yüz yüksekliğinin düşürülmesi
hedeflenir.
Resim 3. Ön açık kapanış malokluzyonda artmış vertikal yüz
boyutları ve posterior dentoalveoler yapılarda artmış vertikal
büyüme a. yüzün cepheden görünümü b. yüzün profilden görünümü
c. ağız içinin cepheden görünümü
Maksillanın vertikal yön büyümesini ve maksiller
posterior dişlerin erüpsüyonunu kontrol altında tutmak
amacıyla, uyguladığı kuvvetin büyük bileşeni vertikal yönlü
olan high-pull headgear kullanılabilir.1,8,9 High-pull
headgear günde 14 saat uygulanırsa, maksiller birinci
molarlarda aşırı erüpsüyon engellenir.
Tek başına maksiller birinci molarlara high-pull
headgear uygulanması ile diğer maksiller posterior dişlerin
erüpsüyonu engellenemez.1 Ancak high-pull headgear
akrilik bir maksiller splintle uygulanırsa, vertikal yöndeki
kuvvet tüm maksiller posterior dişlere ve dentoalveoler
yapılara etkir. Böylece maksillanın hem iskeletsel hem
dental büyümesinin vertikal yönde kontrolü sağlanmış
55
Cumhuriyet Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi
Cilt: 9 Sayı: 1 2006
olur.10 Ancak sadece maksillaya kuvvet uygulayan
yöntemle mandibuler posterior dişlerin çok daha rahat
sürmesine ve mandibuler dentoalveoler yapıların vertikal
yönde çok daha fazla gelişmesine fırsat verilmiş olur.1
Bite-bloklu açık kapanış aktivatörü veya bionatörü gibi
fonksiyonel apareyler uygulanarak alt ve üst posterior
dişlerin erüpsüyonunun inhibe edilmesi ve maksillanın
aşağı doğru büyümesinin engellenmesi amaçlanır.11-13
Bunun için aparey hazırlanırken oluşturulacak bite-blok
yüksekliğinin, normal istirahat pozisyonunda alt ve üst
posterior dişler arasında bulunan vertikal yükseklikten fazla
olması gerekir. Aparey, anteroposterior olarak ise, hastanın
ihtiyacına göre mandibulayı önde veya normal yerinde
konumlandıracak şekilde hazırlanabilir. Bu şekilde çiğneme
kasları, yanak ve diğer yumuşak dokularda gerilim oluşur,
maksiller ve mandibuler posterior dişlere intrüziv kuvvetler
iletilir. Bite-bloklu fonksiyonel aparey uygulamalarında
mandibuler posterior dişlerin kompanzasyonel erüpsüyonu
görülmez. Böylece hem maksiller hem mandibuler vertikal
dentoalveoler gelişim frenlenir ve mandibuler büyüme
yukarı öne doğru yönlendirilir.
Aşırı artmış vertikal büyümesi olan ve mandibulanın
posterior rotasyonuna bağlı olarak Sınıf II ilişkiye sahip
preadölesan dönemdeki çocuklarda en etkili büyüme
modifikasyonu yöntemi ise bite bloklu fonksiyonel
apareyler (aktivatör veya bionatör) ile birlikte high-pull
headgear uygulamasıdır (Resim 4).14,15
Bu şekilde fonksiyonel apareyin bite bloklarından
yararlanılarak, high-pull headgearin oluşturduğu ve tam
maksillanın direnç merkezinden geçen vertikal yönlü
ekstraoral kuvvet, tüm maksillaya dağıtılmış olur ve
maksiller vertikal büyümenin kontrolü sağlanır.
Fonksiyonel apareyin bite blokları mandibulada ise
vertikal büyüme kontrolünü sağlamak ve posterior
rotasyona bağlı olarak retrüziv konumda bulunan
mandibulayı önde konumlandırmak için kullanılır.
Artmış alt ön yüz yüksekliğine sahip, hem alt hem
üstte dentoalveoler boyutları vertikal yönde çok artmış
olan hastalarda posterior dişlerde sadece erüpsüyonun
engellenmesi değil ayrıca intrüzyon istendiği
durumlarda ise maksiller ve mandibuler splintlere
mıknatıs yerleştirilebilir.1 Mıknatısların birbirini itme
kuvveti dental arklara etkir ve posterior dişlerde
intrüzyon sağlanır.16 Ancak mıknatısların büyüklüğü
nedeniyle apareylerin ağızda taşınması zordur. Bunun
için ağızda daha az yer kaplayan, posteriorda alt ve üst
dişlerin yüzeyine geçici olarak cam iyonomer siman ile
yapıştırılan küçük, modifiye splintler tasarlanmış ve
56
başarılı sonuçlar elde edilmiştir.17 Yine de mıknatıslı
apareylerin, intrüzyon için gereken hafif ama uzun
süreli kuvvet yerine ağır ve kontrolsüz kuvvet
uyguladıkları, dolayısıyla klasik bite bloklara avantaj
sağlamadıkları düşünülmektedir.1
Resim 4. Aktivatör ile birlikte high-pull headgear uygulaması a.
cepheden görünüm b. profilden görünüm
Cumhuriyet Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi
Cilt: 9 Sayı: 1 2006
Çok dik mandibuler düzleme ve artmış alt ön yüz
yüksekliğine sahip bireylerde vertikal gelişimi kontrol
altında tutmak için vertikal-pull çenelik uygulanabilir
(Resim 5).15 Pearson18,19 yaptığı çalışmalarda, vertikalpull çenelik kullanımı ile, mandibuler düzlem açısı ve
gonial açıda azalma ve posterior yüz yüksekliğinde ise
artma olduğunu bulmuştur.
Resim 5. Vertikal-pull çenelik uygulaması a. cepheden görünüm b.
profilden görünüm
Rübendüz ve Altuğ20 ise büyüme ve gelişimi devam
etmekte olan ve hem iskeletsel hem de dental açık kapanış
gözlenen bireylerde, high-pull headgear, aktivatör ve
vertikal-pull çeneliğin üçünü birlikte kullanmışlardır. Bu
uygulama sonucunda yüzün vertikal büyümesini gösteren
açılarda, alt ön ve total yüz yüksekliğinde artışın
engellendiğini göstermişlerdir.
Preadölesan dönemde iskeletsel açık kapanış
tedavisinde ortopedik veya fonksiyonel uygulamalarla
büyüme modifikasyonu yapıldıysa, sabit tedavi ve hatta
retansiyon aşamasında bile vertikal gelişimi ve posterior
dişlerin erüpsiyonunu kontrol altında tutmak için posterior
bite blok veya benzeri apareylere ihtiyaç duyulacağı
unutulmamalıdır.1 Taşınması oldukça sıkıntı verici olan bu
apareylerin çok uzun yıllar kullandırılmasının hastanın
mükemmel kooperasyonuna ve sabrına bağlı olduğu, buna
rağmen bu tip malokluzyona sahip hastalarda diğer
vakalardaki kadar yüz güldürücü sonuçlar alınamadığı
bilinmelidir. Özellikle vertikal büyüme yönü ve posterior
mandibuler rotasyon görüldüğü halde, mandibula
boyutları normalden çok büyük olduğu için Sınıf III ilişki
ve konkav profile sahip açık kapanışlı hastalarda
ortognatik cerrahi tedaviye gereksinim duyulabilir.
Kalıcı dişlenme dönemi
Genellikle pubertal büyüme atılımı aşıldıktan sonra
geçilen bu dönemde, sabit mekaniklerle tedaviye
başlanır.1 Her ne kadar bu dönemde ekstraoral
ortopedik kuvvetlerin etkileri dentoalveoler yapıyla
sınırlı kalsa bile, sabit mekaniklerle tedavinin en
başından sonuna kadar high-pull headgear uygulanması
maksiller posterior dişlerin vertikal yöndeki aşırı
gelişimini önlemek için son derece gereklidir.
İskeletsel ön açık kapanış olgularında, dental arklarda
hiç yer darlığı olmasa da büyüme yönünü bir miktar
değiştirmek ve anteriorda yeterli miktarda overbite
sağlayabilmek amacıyla diş çekimi yapılabilir.21 Bu
amaçla genellikle birinci premolarlar çekilir. Çekim
yapılmasındaki asıl neden, çekim boşluğunu kapatırken
hiç ekstrüzyon hareketi oluşturmadan molar dişleri öne
doğru kaydırarak palatinal ve mandibuler düzlemler
arasındaki açının küçülmesini sağlamaktır. Ancak yapılan
pek çok çalışma, premolar çekimi ile vertikal boyutta
hiçbir azalma veya yüz yükseklik oranlarında olumlu bir
değişim elde edilemediğini göstermektedir.22-25 Bu
nedenle açık kapanış vakalarında yapılan premolar
çekimleri sonucu elde edilen boşluklar, tamamen kesici
dişlerin konumlarını ve eksen eğimlerini değiştirerek ön
bölgede negatif overbite kapatılması için kullanılmaktadır.
57
Cumhuriyet Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi
Cilt: 9 Sayı: 1 2006
Eğer iskeletsel ön açık kapanış çekim yapmadan tedavi
edilirse, tedavi sonunda anterior bölgede elde edilen
overbite kalıcı olmaz ve kolaylıkla relaps oluşur.
Kim26 ise ön açık kapanış maloklüzyonlarda tedavi
sonunda iyi bir fonksiyon, stabilite ve ön bölgede alt ve
üst kesici dişler arasında yeterli overbite sağlayabilmek
için dişlerin aksiyal eğimlerinin düzeltilmesi, posterior
kontakların kaldırılması, bunun için de meziale devrik
olan alt ve üst posterior dişlerin dikleştirilmesi
gerektiğini bildirmiştir. Bu amaçla ikinci veya üçüncü
molarlar çekilip, birinci molarlar düzeltilip, alt ve üst
okluzal düzlem açıları değiştirilebilir. Çekim
yapılmazsa birinci molarları dikleştirmek çok zorlaşır
ve bu sırada oluşan resiprokal kuvvetler anterior
dişlerde labiale tippinge neden olur. Kim iskeletsel ön
açık kapanış tedavisinde birinci molarların çekimini
uygun bulmamaktadır. Çünkü zaten meziale devrik
olan ikinci molarları o kadar büyük bir çekim
boşluğunu kapatırken dik konumda hareket ettirmenin
çok zor olduğunu düşünmektedir.
Sabit mekaniklerle ön bölgedeki açıklığın
kapatılması için uygulanan teknikler açısından,
büyümesi devam eden ve büyümesi bitmiş bireyler
arasında bazı farklar vardır.15
Büyümesi devam eden bireylerde, labial arklara
vertikal elastikler uygulanarak hem anterior dişler kütlesel
olarak ekstrüze edilir hem de çevre alveoler yapılardaki
büyümenin stimulasyonu sağlanır.15 Ancak kalın bir labial
ark teli ile pek çok vertikal elastik kullanılması dişlerde
jiggling hareketine ve alveol kemiğin genişlemesine neden
olduğundan hafif labial ark teli ile hafif vertikal elastikler
kullanılmalıdır. Anterior vertikal elastiklerin özellikle alt
çenede hafif ark telleri ile uygulanması ve alt anteriordaki
alveol kemik genişletilmeden erüpsüyon hareketi elde
edilmesi, relapsı azaltmak açısından son derece gereklidir.
Tek başına hafif ark telleri ile anterior vertikal elastik
kullanımı yeterli olmadığında alt arkta kullanılan ince tele
bir miktar Spee eğrisi formu verilebilir.1 Vertikal
elastikler, anterior bölgede sağda ve solda simetrik iki
küçük elastik şeklinde uygulanabiliceği gibi, yine anterior
bölgede kutu formunda büyük bir elastik şeklinde de
uygulanabilir (Resim 6).1
Büyümesi bitmiş bireylerde ise kütlesel ekstrüzyon
hareketi, hem periodontal ligament liflerinde hem de
bütün serbest gingival liflerde gerilimi arttıracağı için
relaps ile sonuçlanır.15 Bu nedenle yetişkinlerde,
kütlesel ekstrüzyon hareketi uygulamak yerine ön
58
dişlerin her biri tek tek ekstrüze edilmelidir.27 Bunun
için ön bölgede dişlere step down büküm verilerek o
bölgedeki açık kapanış düzeltilebilir.1
Resim 6. Vertikal yönlü intermaksiller elastikler a. kaninler
bölgesinden çift taraflı olarak uygulama b. ön bölgede kutu formunda
uygulama
McNamara ve Brudon28 ise protrüzyon utility
arkının anteriordaki vertikal stepinin normalden biraz
uzun bükülerek, kesici dişlerde protruzyon ile birlikte 2
mm kadar ekstrüzyon sağlanabileceğini belirtmişlerdir.
Nanda ve ark.29 açık kapanış düzeltilmesinde
Connecticut intrüzyon arkının ters olarak, yani tel pasif
haldeyken anterior bölümü kesici dişlerin okluzalinden
geçecek şekilde yerleştirilmesini önermişlerdir.
Böylece kesici dişlerde ekstrüzyon, molar dişlerde ise
meziale tipping ve intrüzyon oluşturulabileceğini
belirtmişlerdir. Molarlarda intrüzyon açık kapanış
tedavisinde istenen bir hareket olmakla birlikte, molar
tippingi istenmeyen bir hareket olduğu için buna önlem
olarak premolarların da posterior segmente bağlanması
ve high-pull headgear kullanılması önerilmiştir.
Cumhuriyet Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi
Cilt: 9 Sayı: 1 2006
Bu yöntemler dışında ön açık kapanış
tedavilerinde sabit mekanikler uygulanırken
braketleme aşamasında braketlerin, anterior dişlerde
olabildiğince gingivale, posterior dişlerde ise ortaya
veya hafif okluzale yapıştırılması önerilmiştir.30
Böylece ön dişlerde ekstrüzyonun, arka dişlerde ise
intrüzyonun kendiliğinden oluşacağı düşünülmüştür.
Kim26 iskeletsel ön açık kapanış tedavisi için
Multiloop Edgewise Archwire mekaniğini kullanmıştır.
Seviyeleme, boşluk kapatma ve rotasyon düzeltimi
aşamaları geçildikten sonra 0.016 x 0.022 inch çelik
teller kullanılıp, her braketin arasına L şeklinde looplar
bükülmüştür. Molar ve premolar dişlere posteriora
doğru artan tipback bükümler verilerek, maksiller arkta
artmış Spee eğrisi, mandibuler arkta ise ters Spee eğrisi
oluşturulmuştur. Bu teller anterior vertikal elastikler
kullanılmaksızın uygulanırlarsa var olan açık kapanışı
daha da kötüleştiren ve anterior dişlere intrüzyon
yaptıran bir etki oluştururlar. Ancak anterior vertikal
elastikler ile birlikte kullanıldığında posterior dişlerde
ekstrüzyon oluşmaksızın uprighting olup, maksiller ve
mandibuler okluzal düzlemlerin eğimi düzelip, anteriorda
overbite sağlanacağı bildirilmiştir. Bu nedenle yöntem,
ancak tedaviye çok iyi kooperasyon gösteren ve anterior
vertikal elastikleri çok iyi kullanacağından emin olunan
hastalarda uygulanmalıdır.
Enacar ve ark.31 Kim felsefesini kullanarak
yaptıkları ön açık kapanış tedavisinde (78) yine
seviyeleme, boşluk kapama ve rotasyon düzeltme
aşamaları bitirildikten sonra, maksillada artmış spee
eğrisi, mandibulada ters spee eğrisi şeklinde 0.016 x
0.022 inch nikel-titanim ark telleri ile kaninler
bölgesinden vertikal yönlü ağır intermaksiller elastikler
uygulamışlardır (Resim 7). Bu yöntemle de, Kim’in
yöntemiyle benzer şekilde alt ve üst okluzal düzlem
eğimleri ve hem posterior hem anterior dişlerin aksiyel
eğimleri düzleşmiştir.
Küçükkeleş ve ark.32 ise, Enacar ve arkadaşlarının
mekaniğini kullanarak yaptıkları açık kapanış tedavileri
sonucunda alt ve üst kesici dişlerin ekstrüze olduğunu,
tüm dişlerin dikleştiğini, ANS-Me ve N-Me mesafelerinin
azaldığını, overbiteın arttığını bulmuşlardır.
Miyajima ve Iizuka33 ise Kim felsefesini Sınıf III bir
hastada tip-edge braketleriyle uygulamışlardır. Sadece
mandibular arka uygulanan ters Spee eğrisi şeklindeki
nikel-titanium ark ile mandibular molar dişler
dikleştirilmiş, anterior bölgeden verilen Sınıf III elastikler
ile de uygun overbite ve overjet elde edilmiştir.
Resim 7. Modifiye Kim tekniği ile tedavi edilmiş ön açık kapanış
malokluzyonlu hasta a. tedavi başında ağız içinin cepheden görünümü
b. tedavi sürerken maksillada artmış spee eğrisi, mandibulada ters spee
eğrisi şeklinde nikel-titanim ark tellerinin ağızda pasif konumdayken
cepheden görünümü c. vertikal yönlü intermaksiller elastikler ile teller
aktif hale geldiğinde cepheden görünümü
Bu yöntemlerden farklı olarak iskeletsel açık
kapanış malokluzyonların tedavisinde en önemli
59
Cumhuriyet Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi
Cilt: 9 Sayı: 1 2006
basamak olan molar intruzyonun sağlanması için son
yıllarda çeşitli bölgelere yerleştirilen implantların
ankraj olarak kullanılması gündeme gelmiştir.
Umemori ve ark.34 açık kapanış tedavisi için alt
molarları intrüze etmek amacıyla iskeletsel ankraj
sistemi (SAS) kullanmışlardır. Bu amaçla mandibular
birinci ve ikinci molar dişlerin apikal bölgelerindeki
bukkal kortikal kemiğe L şeklinde titanium mini
plaklar yerleştirmişlerdir. Mini plaklardan alt molarlara
elastik ortodontik ipler ile intrüzyon kuvveti
uygulanmıştır. Böylece mandibuler molar dişlerde 3-5
mm arasında intrüzyon, okluzal düzlem-mandibuler
düzlem açısında azalma, alt yüz yüksekliğinde azalma,
mandibulada yukarı öne rotasyon, alt ve üst molarlarda
ve alt kesici dişlerde uprighting elde edilmiştir.
Sugawara ve ark.35 ise açık kapanış tedavisinde
iskeletsel ankraj sistemi kullanılarak mandibular birinci
molarlarda 1.7 mm, ikinci molarlarda 2.8 mm intrüzyon
elde edildiğini ve ileriki dönemlerde birinci molarlarda
%27.2, ikinci molalarda %30.3 relaps oluştuğunu
bulmuşlardır. Ayrıca mandibulada öne yukarı rotasyon
ve alt anterior yüz yüksekliğinde azalma olduğunu
gözlemlemişlerdir.
Erverdi ve ark.36 ise yaptıkları çalışmada iskeletsel
ön açık kapanış malokluzyonların tedavisinde maksiller
molar dişleri intrüze etmak için iskeletsel ankraj sistemi
(SAS) kullanmışlardır. Maksiller zigomatik proseslerin
alt konturuna yerleştirdikleri I şeklindeki titanium mini
plaklardan birinci molarlara nitinol sarmal yaylar ile
kuvvet uygulayarak 5 ay içinde açık kapanışı
düzeltmişlerdir. Bu yöntemle GoGn-SN açısında 1.7
derece azalma, OP-SN açısında 3.1 derece artış,
maksiller molarlarda 2.6 mm intrüzyon ve 2.8 derece
bukkale tiping, maksiller kesici dişlerde 1.1 mm
ekstrüzyon ve 9.6 derece retroklinasyon sağlanmıştır.
Erverdi ve ark.37 farklı bir çalışmalarında,
maksiller zigomatik proseslerin alt konturuna
yerleştirdikleri I şeklindeki titanium mini plaklardan,
palatal ark ve akrilik bite bloklardan oluşan sabit
apareye nitinol sarmal yaylar ile 400 gr intrüziv kuvvet
uygulayarak 7 ay içinde açık kapanışı düzeltip,
maksiller molarlarda 3.6 mm intrüzyon, mandibuler
düzlemde 4 derece saat yönü tersine otorotasyon elde
etmişlerdir.
Şiddetli iskeletsel sorunların ortodontik kamuflaj
yoluyla düzeltilmesi hem çok zordur hem de fizyolojik
sınırlar zorlandığı için relaps olasılığı artmaktadır.1 Son
yıllarda, büyüme ve gelişim sürecinin sonuna gelmiş,
60
artmış vertikal yüz boyutlarına sahip, ağır iskeletsel ön
açık kapanış vakaların tedavisinde ortognatik cerrahi
sık kullanılır hale gelmiştir.
Maksilladaki artmış vertikal boyutu düzeltmek için
LeFort 1 osteotomisi ile maksilla yukarıya taşınarak
total yüz uzunluğu azaltılıp ve mandibulaya yukarı öne
doğru rotasyon yaptırılır.1 Maksillanın gömüldüğü
ameliyatlarda relaps pek görülmez ve yeni postural
durum ve okluzal ilişkilere karşı nöromusküler
adaptasyon gelişir. 38,39
Artmış vertikal yüz boyutlarına sahip, iskeletsel ön
açık kapanış malokluzyonlu bireylerde kısa olan
ramusun boyunu uzatarak mandibuler düzlem açısını ve
gonial açıyı düşürüp, mandibulaya arkada aşağı, önde
yukarı rotasyon yaptırmak hiç stabil değildir.1 Çünkü
bu şekilde ramus boyu uzar, pterigomandibuler
alandaki kaslarda gerilim oluşur ve adaptasyon
gelişmediğinde ise relaps gözlenir. Bu yüzden
iskeletsel ön açık kapanış malokluzyonların ideal
cerrahi tedavisi, maksillaya gömme işlemi uygulanıp
ramus boyu uzatılmadan mandibulada sagital split
orteotomisi ile rotasyon yaptırılmasıdır.
Reitzig ve ark.40 iskeletsel ön açık kapanış
malokluzyonların cerrahi olarak düzeltilmesinde
bilateral mandibular rotasyon osteostomisini
kullanmışlardır. Cerrahi sonrası gonial açıda 9 derece
azalma ve 0.3 derece relaps, mandibuler açıda ise 4.3
derece azalama ve 0.6 derece relaps gözlenmiştir.
Araştırıcılar
iskeletsel
ön
açık
kapanış
malokluzyonlarının cerrahi olarak düzeltilmesinde
mandibulaya öne yukarı rotasyon yaptırmak için
maksillanın posteriorunun cerrahi olarak intrüze
edilmesi yerine bu yöntemin alternatif olarak
kullanılabileceğini ve daha estetik sonuçlar elde
edileceğini belirtmişlerdir.
Uzun yüzlü iskeletsel açık kapanış hastalarda
vertikal yüksekliği çok artmış olan mandibuler anterior
segment, anterior segmental cerrahilerle kısaltılabilir.1
Ancak mandibulaya inferior border osteotomisi
yaparak çene ucunun vertikal yüksekliğinin
düşürülmesi daha çok tercih edilen bir yöntemdir.
Açık kapanış tedavisi sonrası stabilite ve nüks
Ön açık kapanış tedavileri sonrasında zararlı
alışkanlıkların veya iskeletsel ve dentoalveoler
yapıların vertikal büyümesinin devam etmesi nedeniyle
nüks gözlenir.1 Büyümesi devam eden bireylerde tedavi
sonrasında, tedavi başındakine benzer şekilde iskeletsel
değişimler saptanmıştır. 41 Tedavinin çekimli veya
Cumhuriyet Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi
Cilt: 9 Sayı: 1 2006
çekimsiz yapılmasının da stabiliteyi etkilediği ve
çekimli tedavilerin çekimsiz tedavilere göre daha stabil
olduğu düşünülmektedir.42,43 Ön açık kapanış tedavileri
sonrasında oluşan nüks açısından ortognatik cerrahi
teknikleri kıyaslandığında ise sadece maksiller cerrahi
yapılanlar, çift çene cerrahi yapılanlara göre daha stabil
bulunmuştur.44
Açık kapanış tedavileri sonrasında relapsı önlemek
için hareketli bir retainer ile birlikte high-pull headgear
veya bite bloklu açık kapanış aktivatörü ya da bionatörü
gibi fonksiyonel apareyler kullanılabilir.1 Veya gündüzleri
mandibuler ve maksiller hareketli retainerlar, geceleri ise
bite bloklu fonksiyonel apareyler kullanılabilir. Ancak
yüzün vertikal büyümesi ve posterior dişlerin erüpsüyonu
yavaş da olsa 20’li yaşların başına kadar sürdüğü için
iskeletsel açık kapanış hastalarında retansiyon aşaması
uzun tutulmalıdır.
SONUÇ
İskeletsel açık kapanış hem hasta hem de hekim
için tedavisi zor olan, sabır ve anlayış isteyen bir
ortopedik ve ortodontik bozukluktur. Bu yüzden
tedavinin başladığı ilk andan, hastanın büyüme ve
gelişiminin biteceği 20’li yaşlara kadar çok düzgün
vertikal büyüme kontrolü yapılmasını ve mükemmel
hekim-hasta ilişkisini gerektirir.
9.
Ucem TT, Yüksel S. Effects of different vectors of forces
applied by combined headgear. Am J Orthod Dentofac Orthop1998;
113: 316-23.
10. Orton HS, Slattery DA, Orton S. The treatment of severe
‘gummy’ Class II division 1 malocclusion using the maxillary
intrusion splint. Eur J Orthod 1992; 14: 216-23.
11. Graber TM, Neumann B. The bionator. In: Graber TM,
Neumann B, eds. Removable orthodontic appliances, 2 nd ed.
Philadelphia: WB Saunders; 1984. p. 357-75.
12. Witzig JW, Spahl TJ. The clinical management of basic
maxillofacial orthopedic appliance. Mechanics. Littleton, Mass.: PSG
Publishing; 1987.
13. Weinbach JR, Smith RJ. Cephalometric changes during
treatment with the openbite bionator. Am J Orthod Dentofac Orthop
1992; 101: 367-74.
14. Lagerstrom LO, Nielsen IL, Lee R, Isaacson RJ. Dental and
skeletal contributions to occlusal correction in patients treated with
the high-pull headgear-activator combination. Am J Orthod Dentofac
Orthop 1990; 97: 495-504.
15. Graber TM, Vanarsdall RLJr. Orthodontics: Current principles
and techniques. 2 nd ed. St. Louis: Mosby-Year Book Inc.; 1994.
16. Barbre RE, Sinclair PM. A cepalometric evaluation of anterior
openbite correction with the magnetic active vertical corrector. Angle
Orthod 1991; 61: 93-102.
17. Dellinger EL, Dellinger EL. Active vertical corrector treatmentlong term follow-up of anteror openbite treated by the intrusion of
posterior teeth. Am J Orthod Dentofac Orthop 1996; 110: 145-54.
KAYNAKLAR
1.
Proffit WR, Fields HWJr, Ackerman JL, Bailey LJ, Tulloch
JFC. Contemporary Orthodontics. 3 rd ed. St. Louis: Mosby Inc.;
2000.
2.
Worms FW, Meskin LH, Isaacson RJ. Openbite. Am J Orthod
1971; 59: 589-95.
3.
Graber TM, Rakosi T, Petrovic AG. Dentofacial orthopedics
with functional appliances. St. Louis: CV Mosby Company; 1985.
4.
Haryett R, Hansen R, Davidson P et al. Chronic thumbsucking:
The psychological effects and the relative effectiveness of the various
methods of treatment. Am J Orthod 1967; 53: 559-85.
5.
Ngan P, Fields H. Openbite: A review of etiology and
management. Pediatr Dent 1997; 19: 91-8.
6.
Villa NL, Cisneros GJ. Changes in the dentition secondary to
palatal crib therapy in digit-suckers. Pediatric Dent 1997; 19: 323-6.
7.
Wolford LM, Cottrell DA. Diagnosis of macroglossia and
indications for reduction glossectomy. Am J Orthod Dentofac Orthop
1996; 110: 170-7.
8.
Baumrind S, Korn EL, Isaacson RJ et al. Quantitative analysis
of orthodontic and orthopedic effects of maxillary traction. Am J
18. Pearson LE. Vertical control in treatment of patients having
rotational growth tendencies. Angle Orthod 1978; 48: 132-40.
19. Pearson LE. Treatment of severe openbite excessive vertical
pattern with an eclectic nonsurgical approach. Angle Orthod 1991;
61: 71-6.
20. Rübendüz M, Altuğ Z. Gelişim döneminde açık kapanışın
monoblok-oksipital
headgear-vertikal
chin
cup
ile
kombine
tedavisinin iskelet yapı üzerine etkisi. Türk Ortodonti Dergisi 1997;
10: 38-45.
21. Ülgen M. Ortodontik tedavi prensipleri. 4. baskı. İstanbul:
Dilek-Örünç matbaası; 1993.
22. Yamaguchi K, Nanda RS. The effects of extraction and
nonextraction treatment on the mandibular position. Am J Orthod
Dentofac Orthop 1991; 100: 443-52.
23. Staggers JA. Vertical changes following first premolar
extractions. Am J Orthod Dentofac Orthop 1994; 105: 19-24.
24. Taner-Sarısoy L, Darendeliler N. The influence of extraction
orthodontic
treatment
on
craniofacial
structures.
Evaluation
according to two different factors. Am J Orthod Dentofac Orthop
1999; 115: 508-14.
Orthod 1983; 84: 384-98.
61
Cumhuriyet Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi
Cilt: 9 Sayı: 1 2006
25. Kocadereli İ. The effect of first premolar extraction on vertical
38. Proffit WR, Phillips C, Turvey TA. Stability following superior
dimension. Am J Orthod Dentofac Orthop 1999; 116: 41-5.
repositioning of the maxilla by LeFort 1 osteotomy. Am J Orthod
26. Kim YH. Anterior openbite and its treatment with multiloop
Dentofac Orthop 1987; 92: 151-61.
edgewise archwire. Angle Orthod 1987; 57: 290-321.
39. Bailey LJ, Pillips C, Proffit WR. Stability following superior
27. Reitan K. Some factors determining the evaluation of forces in
repositioning of the maxilla by LeFort 1 osteotomy: Five year follow
orthodontics. Am J Orthod 1957; 43: 32.
up. Int J Adult Orthod Orthognath Surg 1994; 9: 163-74.
28. McNamara JA, Brudon WL. Orthodontic and orthopedic
40. Reitzik M, Barer PG, Wainwright WM, Lim B. The surgical
treatment in the mixed dentition. Ann Arbor, MI: Needham Press;
treatment of skeletal anterior openbite deformities with rigid internal
1993.
fixation in the mandible. Am J Orthod Dentofac Orthop 1990; 97: 52-
29. Nanda R, Marzban R, Kuhlberg A. The Connecticut intrusion
7.
arch. J Clin Orthod 1998; 32: 708-15.
41. Kim YH, Han UK, Lim DD, Serraon MLP. Stability of anterior
30. McLaughlin
RP,
Bennett
JC,
Trevisi
HJ.
Systemized
openbite correction with multiloop edgewise archwire therapy: A
orthodontic treatment mechanics. 2 nd ed. Mosby International Ltd;
cepalometric follow up study. Am J Orthod Dentofac Orthop 2000;
2001.
118: 43-54.
31. Enacar A, Uğur T, Toroğlu S. A method for correction of
42. Freitas MR, Beltrao RTS, Janson G, Henriques JFC, Cancado
openbite. J Clin Orthod 1996; 30: 43-8.
RH. Long term stability of anterior openbite extraction treatment in
32. Küçükkeleş N, Acar A, Demirkaya AA, Evrenol B, Enacar A.
the permanent dentition. Am J Orthod Dentofac Orthop 2004; 125:
Cephalometric evaluation of openbite treatment with NiTi archwires
78-87.
and anterior elastics. Am J Orthod Dentofac Orthop 1999; 116: 555-
43. Janson G, Valarelli FP, Henriques JFC, Freitas MR, Cancado
62.
RH. Stability of anterior openbite nonextraction treatment in the
33. Miyajima K, Iizuka T. Treatment mechanics in class 3 openbite
permanent dentition. Am J Orthod Dentofac Orthop 2003; 124: 265-
malocclusion with tip edge technique. Am J Orthod Dentofac Orthop
76.
1996; 110: 1-7.
44. Proffit WR, Bailey LJ, Phillips C, Turvey TA. Long term
34. Umemori M, Sugawara J, Mitani H, Nagasaka H, Kawamura H.
stability of surgical openbite correction by LeFort 1 osteotomy.
Skeletal anchorage system for openbite correction. Am J Orthod
Angle Orthod 2000; 70: 112-7.
Dentofac Orthop1996; 115: 166-74.
35. Sugawara J, Baik UB, Umemori M, Takahashi I, Nagasaka H,
Kawamura H, Mitani H. Treatment and posttreatment dentoalveolar
changes following intrusion of mandibular molars with application of
a skeletal anchorage system (SAS) for openbite correction. Int J
Adult Orthod Orthognath Surg 2002; 17: 243-53.
36. Erverdi N, Keleş A, Nanda R. The use of skeletal anchorage in
openbite treatment: A cepalometric evaluation. Angle Orthod 2004;
74: 381-90.
37. Erverdi N, Usumez S, Solak A. New generation open-bite
treatment with zygomatic anchorage. Angle Orthod 2006; 76: 519-26.
62
Yazışma Adresi:
Dt. Burçak KAYA
Başkent Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi
Ortodonti Anabilim Dalı
11. Sokak No: 26
06490 Bahçelievler / ANKARA
Tel: 0 312 2151336
Faks: 0 312 2152962
E-posta: [email protected]
Download