ortaöğretim - Pdf Kitap İndir

advertisement
ORTAÖĞRETİM
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ
DERS KİTABI
10. SINIF
YAZARLAR
Dr. Ahmet EKŞİ
Ahmet YAPICI
Ekrem ÖZBAY
Dr. Mehmet AKGÜL
DEVLET KİTAPLARI
ÜÇÜNCÜ BASKI
……………………., 2014
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI YAYINLARI ............................................................................: 5713
DERS KİTAPLARI DİZİSİ .......................................................................................................: 1538
14.?.Y.0002.4218
Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Kitabın metni, soru ve şekilleri
kısmen de olsa hiçbir surette alınıp yayımlanamaz.
Editör
: Dr. Ramazan ŞAHAN
Dil Uzmanı
: Muharrem OKUMUŞ
Görsel Tasarım Uzmanı
: Ertuğrul ÇAKIR
Emre ANDER
Rehberlik Uzmanı
Program Geliştirme Uzmanı
Ölçme Değerlendirme Uzmanı
: Davut YURTTAŞ
: Süleyman MUTLU
: Çetin TORAMAN
ISBN 978-975-11-3621-3
Millî Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu’nun 08.12.2011 gün ve 262 sayılı kararı
ile ders kitabı olarak kabul edilmiş, Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 28.03.2014
gün ve 1310094 sayılı yazısı ile üçüncü defa 293.298 adet basılmıştır.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Ruhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın;
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet;
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
Mehmet Âkif Ersoy
GENÇLİĞE HİTABE
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini,
ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en
kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek
isteyecek dâhilî ve hâricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti
müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın
vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok
namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek
düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili
olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün
tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil
işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere,
memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet
içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini,
müstevlîlerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde
harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen,
Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret,
damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Mustafa Kemal Atatürk
İÇİNDEKİLER
ÖĞRENME ALANI: İNANÇ
1. ÜNİTE : ALLAH İNANCI
1. Allah’ın Varlığının ve Birliğinin Delilleri ........................................................................... 10
2. Allah Her Şeyi Yaratan, Yaşatan ve Gözetendir.................................................................. 13
3. İnsanın Allah’la İletişimi .................................................................................................... 18
3.1. Dua.............................................................................................................................. 18
3.2. İbadet .......................................................................................................................... 20
3.3. Tövbe .......................................................................................................................... 22
3.4. Kur’an Okuma ............................................................................................................ 23
4. Temel İnanç Esasları ........................................................................................................... 25
4.1. Allah’a iman ............................................................................................................... 26
4.2. Meleklere iman ........................................................................................................... 28
4.3. Kitaplara iman ............................................................................................................ 30
4.4. Peygamberlere iman ................................................................................................... 31
4.5. Kadere iman................................................................................................................ 32
4.6. Ahirete iman ............................................................................................................... 35
Okuma Metni: Hacı Bektaş Veli’nin Eserlerinde Tevhit ve İnanç .......................................... 38
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM ..................................................................................... 40
ÖĞRENME ALANI: İBADET
2. ÜNİTE: İSLAM’DA İBADETLER
1. İnanç-İbadet İlişkisi ............................................................................................................ 42
2. Başlıca İbadetler ................................................................................................................. 44
2.1. Namaz ......................................................................................................................... 44
2.2. Oruç ............................................................................................................................ 49
2.3. Zekât ........................................................................................................................... 50
2.4. Hac .............................................................................................................................. 53
2.5. Kurban ........................................................................................................................ 55
3. Salih Amel .......................................................................................................................... 57
Okuma Metni: Hz. Ali’nin Örnek Şahsiyeti ve İbadetin Önemine Dair Sözleri .................... 59
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM ..................................................................................... 62
ÖĞRENME ALANI: HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
3. ÜNİTE: KUR’AN’A GÖRE HZ. MUHAMMED
1. Hz. Muhammed Bir İnsandır .............................................................................................. 64
2. Hz. Muhammed Bir Peygamberdir ..................................................................................... 66
3. Hz. Muhammmed Kur’an-ı Kerim’i Açıklayıcıdır ............................................................. 67
4. Hz. Muhammed Uyarıcıdır ................................................................................................. 68
5. Hz. Muhammed İnsanlığa Bir Rahmettir............................................................................ 70
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM ..................................................................................... 72
ÖĞRENME ALANI: VAHİY VE AKIL
4. ÜNİTE: KUR’AN VE YORUMU
1. Kur’an’ın Temel Amaçları .................................................................................................. 74
1.1. Doğru Bilgi ...................................................................................................................... 75
1.2. Doğru İnanç ................................................................................................................ 77
1.3. Doğru Davranış........................................................................................................... 78
2. Kur’an-ı Kerim’i Okumak .................................................................................................. 80
2.1. Kur’an’ı Yüzünden Okumak ...................................................................................... 80
2.2. Kur’an’ın Tercümesini (Meal) Okumak ..................................................................... 81
VII
3. Kur’an Anlaşılmak İçin İndirilmiştir. ................................................................................. 83
4. Kur’an’ı Anlama ve Yorumlamada Temel İlkeler............................................................... 84
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM ..................................................................................... 88
ÖĞRENME ALANI: AHLAK VE DEĞERLER
5. ÜNİTE: HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
1. Hak ve Özgürlük Kavramları.............................................................................................. 90
2. Bazı Haklar, Özgürlükler ve Din ........................................................................................ 91
2.1. Yaşama ve Sağlık Hakkı ............................................................................................ 91
2.2. Eğitim Hakkı .............................................................................................................. 93
2.3. Düşünce ve ifade Özgürlüğü ...................................................................................... 94
2.4. İnanç Özgürlüğü ......................................................................................................... 95
2.5. İbadet Hakkı ............................................................................................................... 97
2.6. Özel Yaşamın Gizliliği Hakkı ..................................................................................... 98
2.7. Ekonomik Haklar ...................................................................................................... 100
3. Hak ve Özgürlüklerin Kullanımı ...................................................................................... 102
4. Hak ve Özgürlüklerin Kullanımını Engelleyen Alışkanlıklar........................................... 102
5. Hukukun Üstünlüğü .......................................................................................................... 104
6. Kul Hakkı Yemek Büyük Günahtır ................................................................................... 106
Okuma Metni: Hz Ömer ve Adaleti ...................................................................................... 110
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM ................................................................................... 113
ÖĞRENME ALANI: DİN VE LAİKLİK
6. ÜNİTE: ATATÜRK VE DİN
1. Atatürk’e Göre Din Vazgeçilmez Bir Kurumdur .............................................................. 115
2. Atatürk Dinin Yozlaştırılmasına Karşıdır ......................................................................... 117
3. Atatürk’ün İslamiyet ve Hz. Peygamberle İlgili Sözleri .................................................. 118
Okuma Metni: Taassubun Zararları ...................................................................................... 119
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM ................................................................................... 120
ÖĞRENME ALANI: DİN, KÜLTÜR VE MEDENİYET
7. ÜNİTE: İSLAM VE BİLİM
1. Din-Bilim İlişkisi .............................................................................................................. 122
2. İslam’da Bilginin Kaynakları............................................................................................ 123
2.1. Akıl ........................................................................................................................... 123
2.2. Vahiy ......................................................................................................................... 124
2.3. Duyular ..................................................................................................................... 124
3. İslam Aklı Kullanmayı ve Bilimi Teşvik Eder. ................................................................. 124
4. İslam Medeniyetinde Eğitim Kurumları ........................................................................... 126
5. Müslümanların Bilim ve Medeniyete Katkıları. ............................................................... 127
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM ................................................................................... 131
SÖZLÜK............................................................................................................................... 132
KAYNAKÇA ........................................................................................................................ 136
VIII
ÖĞRENME ALANI: İNANÇ
1. ÜNİTE: ALLAH İNANCI
ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM
LANALIM
1. Allah’ın varlığını aklınızla anlayabilir
layabilir misiniz? Düşünü
Düşününüz.
rdir? Araştır
2. İslam dininin inanç esasları nelerdir?
Araştırınız.
3. Kur’an-ı Kerim mealinden İhlâs suresinin anlamını bulup defterinize yazınız.
4. Ahiret ve melek inancı insan davranışlarını nasıl etkiler? Araştırınız.
5. “(Ey Muhammed) Bu Kur’an, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsın
diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (Sad suresi, 29. ayet.) Bu ayetle verilmek istenen mesaj nedir? Defterinize yazınız.
9
ALLAH İNANCI
1. Allah’ın Varlığının ve Birliğinin Delilleri
İnsan, varlıkları ve olayları algılayabilen ve algıladığı şeyler üzerinde düşünüp muhakeme yapabilen bir canlıdır. Bu özelliği ile kendi varlığının ve içinde yaşadığı evrenin yaratılış amacını kavrayabilir.
TARTIŞALIM______________
Bir resim, ressamının; bir bina, ustasının
varlığını gösterir. Çünkü resmin ya da binanın varlığı tesadüflerle açıklanamaz. Örneğin
okul binamızın bir yapıcısı olmadan tesadüfen kendiliğinden oluştuğunu düşünebilir
miyiz? Böyle bir şeyin olabilmesi için okul
binasını oluşturan malzemelerin, bir yapı inşa
edebilecek akla, bilgi ve beceriye sahip olmaları gerekir.
Eli görmeyen kişi, yazıyı kalem yazdı sanır.
Mevlânâ
Mesnevi Şerhi, C 1, s. 282.
Yukarıdaki söz üzerinde tartışınız.
Evrende hiçbir şey başıboş, anlamsız ve amaçsız değildir. Her varlık birbiriyle uyum içerisinde,
büyük bir bütünün parçası olarak hareket etmektedir. Hiçbir varlık, kendisi için belirlenmiş olan
tabiat kanunlarının dışına çıkmamaktadır. Bu durum evrenin tesadüflerin eseri değil, bilinçli bir tasarımın ürünü olduğunu göstermektedir.
MESAJ ÇIKARALIM_______________________________________________
“Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.”
Duhân suresi, 38. ayet.
Yukarıdaki ayette verilmek istenen mesaj nedir?
10
1. ÜNİTE
Evrendeki bilinçli tasarım, her varlıkBEYİN FIRTINASI___________
ta kendisini açıkça göstermektedir. Örneğin
yavrularını canlı besinle büyüten bir cins Af-
“Doğa, yaratıcı olamaz. Çünkü doğanın
aklı ve zekâsı yoktur. Doğayı yaratıcı kabul
etmek saat ile saatçiyi birbirine karıştırmaktır.”
rika arısı vardır. Eğer arı, yavrularını doğum
sonrasında canlı bir ortama koymazsa yavrular ölmektedir. Bu problemi çözecek bir içgü-
Yukarıdaki söz üzerine arkadaşlarınızla
beyin fırtınası yapınız.
dü ile programlanmış olan arı, bir çekirgeyi
iki kanadının arasından sokar. Eğer arı, normal olarak insana akıttığı kadar zehir akıtsa
çekirge ölecektir. Ancak arı, çekirgeyi sadece
on beş gün baygın tutmaya yetecek bir dozda
zehir akıtır. Sonra yumurtalarını çekirgenin
kanatları arasında bırakıp gider. Hayata gözlerini açan yavrular, on beş gün boyunca çekirgenin kanadının altında canlı besinle beslenirler. Yavrular uçacak hâle geldikten sonra
çekirge yaralı olarak kendine gelir. Arının
yavrularının, hangi ortamda hayatta kalabileceğini bilmesi için biyoloji, zehrinin dozunu
ayarlayabilmesi için de biyokimya bilgisine
sahip olması gerekir. Bu bilgiler bir program
DÜŞÜNELİM_____________
hâlinde doğuştan arıya yüklenmiştir. Bu, an-
olursak beden ve ruh yapımızla Allah’ın var-
“İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki onun
(Kur’an’ın) gerçek olduğu, onlara iyice
belli olsun. Rabbi’nin her şeye şahit olması, yetmez mi?”
lığının apaçık bir kanıtı olduğumuzu anlarız.
Fussilet suresi, 53. ayet.
Örneğin insan beyninde ortalama on milyar
Yukarıdaki ayet üzerinde düşününüz. Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
cak üstün bilgi ve kudret sahibi bir programlayıcının eseri olabilir.1
Kendi varlığımız üzerinde düşünecek
sinir hücresi bulunmaktadır. Her bir sinir hücresinde diğer hücrelerle bağlantıyı sağlayan
iki bin civarında sinaps vardır. Sinir hücre1 Haluk Nurbâki, İnsan ve Hayat, s. 23.
11
ALLAH İNANCI
lerinde oluşan mesajlar, sinapslar
yoluyla diğer hücrelere ulaşır. Her
YORUMLAYALIM_______________
YORUMLAYALIM________________
__
__
sinaps milyarlarca diğer sinapstan
haberdar olarak ve birbirlerini kont“İnsan,
“İns
“İ
nsan
ns
an,, kendisinin
an
kend
ke
ndis
nd
isin
is
inin
in
in kemikkem
k
emik
em
ikik
lerini
bir
araya
getiremeleri
le
rini
ri
n b
ni
ir a
ara
raya
ra
ya g
etir
et
irem
ir
emeem
e
eyeğimizi
yeği
ye
ğim
ği
mizi mi
mizi
mi
mi sanır?
sanı
sa
nır? Evet,
Eve
v t,, bibizim,
zi
m, onun
onu
o
nun
nu
n parmak
p rmak
pa
rm
mak
a uçlarını
uçl
ç ar
a ınıı
bile
b
bi
le
e düzenlemeye
düz
d
üzen
üz
enle
en
leme
le
m ye
me
e gücümüz
güc
ücüm
üm
ümüz
müz
ü
yeter.”
yete
ye
ter.
te
r”
r.
rol ederek çalışmaktadır. İnsan beyni bu yapısıyla 210.000.000.000 adet bilgiyi aktarma potansiyeline sahiptir.
Sinir sisteminde insan nereye baksa
Yüce Yaratıcının muhteşem sanatını
Kıyâmet suresi, 3, 4. ayetler.
görür.1
Evrendeki her bir varlığın birbi-
Yukarıdaki ayetleri yorumlayınız.
riyle uyumlu olarak hareket etmesi
Yaratıcının tek olduğunu gösterir.
Evrende iki ilahın olması durumunda ne gibi bir sonucun ortaya
çıkacağını Kur’an bize şöyle haber
vermektedir: “Eğer yerde ve gökte
Allah’tan başka tanrılar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni
bozulurdu...”2 Yani aynı yetkiye sahip iki tanrı bulunsaydı evrende kargaşa olurdu. Fakat evrendeki düzen
böyle bir ikiliğin olmadığını göstermektedir. Bu da evreni yaratanın da
yönetenin de tek bir ilah olduğunu
göstermektedir.
TARTIŞALIM______________________
Aşağıdaki metni okuyarak arkadaşlarınızla tartışınız.
Dünyaca ünlü bir saat firması, bütün ürünlerinden farklı olarak size özel bir saat yapsa ve üzerine
de isminizi yazıp size gönderse siz bu saati tesadüfler sonucu oluşmuş bir sanat eseri olarak kabul
edebilir misiniz?
Şu anda sadece size özel üretilmiş olan bir sanat
eseri görmek ister misiniz? “Evet.” diyorsanız, elinizi kaldırıp parmaklarınıza bakmanız yeterlidir.
Çünkü parmak uçlarınıza işlenen sanatsal izlerin
bir benzeri başka hiçbir canlıda mevcut değildir.
İlk insandan bu yana milyarlarca insanın her birinin kendisine özel parmak izi ile doğması tesadüf
müdür? Yoksa bu yüce bir sanatkârın varlığını mı
göstermektedir?
Feridun Yılmaz YÜCELER, Sessiz Senfoni, s. 9-10.
1 Ayhan Songar, Beynimiz ve Sinirlerimiz, s. 7-31.
2 Enbiyâ suresi, 22. ayet.
12
1. ÜNİTE
BEYİN FIRTINASI_____________________________________
““Siz
“S
Siz bban
anaa ge
errççek
ekte
teen yo
yokk ol
oolan
an bbir şşeyi
ey
yi gö
göst
össtter
ereb
reb
ebil
bilirr m
mi
isin
is
iniz
iz kkii ‘y
‘‘yok’u
yok
ok’uu iispat
sppaatt
bana
gerçekten
gösterebilir
misiniz
edebilesiniz…
Gösterebilecek
olsanız
zaten
olur.
Gösed
deb
bil
ile
lesin
eessiniz
inizz… Gö
in
öst
steereb
eb
biilllec
eeccek ols
lsanız zat
atten
ate
en o şey
şey
y yok
yokk değil,
deeğ
ğil
ğil
il, va
vvarr ool
lurr. G
Gö
öss
teremeyince
imkânınız
Allah’a
tere
em
meeyi
yinc
nce dee yyok
ok ddemeye
em
meyye im
mkânı
nıını
nız ka
kkalmaz.
lm
maz
az. Al
Alla
ahh’’a yo
yyok
ok di
ddiyebilmeniz
iye
yebi
bilm
ilm
men
eniz
iz
ayrıca
‘var’ın
kendisidir.”
ayrı
ay
rrııccaa iispat
spat
sp
pat eediyor
diyor
di
o ki o ‘va
vaar’ın
n ttaa kke
e sid
endis
dirr.””
Necip
Fazıl
KISAKÜREK
Neci
cip
ip Fa
F
Fazı
azı
zıl K
zıl
KI
ISA
S KÜRE
RE
EK
Feridun
F
Fe
eri
ridu
ri
d nY
du
Yı
Yılmaz
ılm
ılm
maz Y
YÜC
YÜCELER,
Ü ELER
ÜC
ER
R, Sess
Se
Sessiz
essssizz S
Senfoni,
enffoonnii, s.
en
s. 115.
5.
5.
Yukarıdaki
Y
Yuka
Yu
ukkaarı
r da
daki
ki ssöz
öözz üüzerinde
zeri
zeri
ze
rin
ind
nde bbe
beyin
eyyiin ffı
ey
fırtınası
ırt
rtın
rtın
ınas
ası yap
yya
yapınız.
apı
pını
nız.
nız.
z
2. Allah Her Şeyi Yaratan, Yaşatan ve Gözetendir
Evrendeki varlıklar üzerinde gözlem yapıp düşündüğümüzde, her şeyi yaratan, yaşatan ve gözeten
bir yaratıcının varlığını aklımızla anlarız. Çünkü atomdan galaksilere kadar her varlığın bilinçli bir
tasarımın ürünü olduğu ve evrendeki bu muhteşem düzen ve ahengin tesadüflerle açıklanamayacağı
açık bir hakikattir. Yaratılıştaki mükemmel planlama, hiçbir şeyin yaratılışının anlamsız ve amaçsız
olamayacağını da açıkça göstermektedir.
Yüce Allah yarattığı her şeyin varlığını sürdürmesi için gerekli şartları da oluşturup düzenlemiştir.
Biz bu gerçeği kendi yaratılışımızda, yaşam alanımız olan yeryüzünde ve tüm evrende gözlemleyebiliyoruz. Yüce Allah’ın her şeyi yaratan, yaşatan ve gözetendir. Şimdi Allah’ın yaratma, yaşatma ve
gözetme sıfatlarını inceleyelim.
13
ALLAH İNANCI
Kur’an, Allah’ın yaratmasından bahsederken beraberinde bu
yaratmanın niteliklerini de açıklar. Bir ayette, “...O, her şeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenlemiştir.”1 buyrulmaktadır. Ayetten
de anlaşıldığı gibi Allah’ın yaratması bir düzen ve ölçüye göredir.
Bunun içindir ki Allah’ın yarattıklarında bir güzellik, birbirini tamamlayan bir bütünlük, bunun sonucunda da tüm evrende mükemmel bir uyumun olduğu görülmektedir.
Yüce Allah, insanın evrendeki düzen üzerinde düşünerek yaratıcının varlığını ve niteliklerini kavramasını ister. Allah insandan öncelikle kendi yaratılışı üzerinde düşünmesini ve Rabb’ine
karşı sorumluluğunu idrak etmesini istemektedir. Bir ayette bu
konuda şöyle buyrulmaktadır: “Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı
bol Rabb’ine karşı seni aldatan nedir?”2 Bir başka ayette ise
göklerin yaratılışındaki ölçü ve dengeye dikkat çekilerek insanın
evrendeki bu genel dengeyi bozacak davranışlardan uzak durması istenmektedir: “Göğü Allah yükseltti ve mizanı (dengeyi) o
koydu. Sakın dengeyi bozmayın.”3
Bütün varlıkları yaratan Yüce
Allah’tır.
Yaratma; yoktan var etme şeklinde olabileceği gibi var olandan başka bir şeyi yaratma şeklinde de olabilir. Yoktan yaratmak
yalnızca yüce Allah’a ait bir özelliktir. Kur’an evrenin Allah tarafından yoktan yaratıldığını4 ve Allah’ın
bir şeyi yoktan var etmesi için belli bir zamana ya da hazırlığa ihtiyacının olmadığını şöyle açıklar: “Bir
şeyin olmasını dilediğinde, onun işi “Ol!” demekten ibarettir; o da oluverir.”5
Yüce Allah’ın bir şeyi yaratmasının diğer bir biçimi ise var
olandan bir başka şeyi yaratmasıdır. “Yaratmayı ilk başlatan da
devam ettiren de odur. Bu iş ona göre pek kolaydır...”6 ayeti bu
durumu açıklamaktadır. Mesela yer ve gökler bitişikken ayrılmış7,
yerküre dört devrede8, gökler iki devrede9 ve evren toplam altı devrede yaratılmıştır. Yeryüzü canlılar için yaşanılabilir bir hâle getirilmiş sonra da “Allah, her canlıyı sudan yaratmıştır ...”10
1 Furkân suresi, 2. ayet
2 İnfitâr suresi, 6-8. ayetler.
3 Rahmân suresi, 7, 8. ayetler.
4 Şûrâ suresi, 11. ayet.
5 Yâsîn suresi, 82. ayet.
6 Rûm suresi, 27. ayet.
7 Enbiyâ suresi, 30. ayet.
8 Fussilet suresi, 10. ayet
9 Fussilet suresi, 12. ayet.
10 Nûr suresi, 45. ayet.
14
PAYLAŞALIM___
Evrenin yaratılışı ile ilgili
“Big Bang Teorisi”ni araştırınız. Öğrendiklerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
1. ÜNİTE
“
Gökleri ve
yeryüzünü
yoktan
var eden
odur.”
Şûrâ suresi,
11. ayet.
Yüce Allah her şeyi yaratan ve yaşatandır. Evrende meydana gelen her şey onun izni ve dilemesiyle gerçekleşmektedir. Bu, Allah’ın sürekli yaratma hâlinde olması demektir. Bu konuda Kur’an’da
şöyle buyrulur: “..O her an yaratma hâlindedir.”1 “Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. O ne
dilerse yaratır...”2
Allah, evrendeki her şeyi yarattığı gibi aynı zamanda onları yaşatandır. Yaşam da ölüm de onun
izni ile olmaktadır. Bir ayette bu gerçeğe şöyle işaret edilir. “O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve
gündüzün değişmesi onun eseridir...”3
Yüce Allah’ın yaşatması sürekli olmasa hiçbir şey varlığını devam ettiremez. “Yeryüzündeki
her canlının rızkı, yalnızca Allah’ın üzerinedir…”4 ayetinde bu duruma işaret edilir. Her gün
binlerce canlı dünyaya gelmektedir. Her canlı Allah’ın yarattığı rızıkla yaşamını sürdürmektedir.
Allah, insanın yaşamı için gerekli maddi imkânları sağladığı gibi manevi olarak da onu yalnız bırakmamıştır. İnsana yol göstermek için peygamberler aracılığıyla ilahî kitaplar göndermiştir. Bunun
içindir ki insan Rabb’ine yönelirse Allah onu yalnız bırakmaz. Bu konu Kur’an’da, “Kullarım sana,
beni sorduğunda (de ki), ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık
veririm…”5 ayetiyle açıklanmaktadır.
1 Rahmân suresi, 29. ayet.
2 Şûrâ suresi, 49. ayet.
3 Mü’minûn suresi, 80. ayet
4 Hûd suresi, 6. ayet.
5 Bakara suresi, 186. ayet.
15
ALLAH İNANCI
İnsanı ve diğer bütün varlıkları yaratan ve
yaşatan Allah, aynı zamanda bunları gözetendir. Allah’ın yarattığı varlıkları gözetmesi;
onları koruyup kollaması, canlıların ihtiyaçlarını karşılaması ve varlıkları gözetim altında
tutması demektir.
YORUMLAYALIM_____________
“Doğrusu biz sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik…”
A’râf suresi, 10. ayet.
Her varlık, kendi yaratılışının gereğini yeYukarıdaki ayeti yorumlayınız.
rine getirir ve var ediliş amacına uygun hareket eder. Bu anlamda da varlıklar Allah’ın
gözetimi altındadırlar. Allah’ın varlıkları gözetmesi onlar için belirli kanunlar koyması; varlıkların da bu tabiat kanunlarının dışına çıkamaması
şeklinde gerçekleşir.
Allah; gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları kendileri için belirlenmiş süre tamamlanıncaya kadar korur. Bu, evrende kurulmuş olan düzenin gözetilip korunması demektir. Bir ayette bu
durum şöyle açıklanır: “...Gökleri ve yeri koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O yücedir,
büyüktür.”1
TARTIŞALIM___________
Allah’ın görüp gözetmesi aynı zamanda onun varAllah’ın, kendisini görüp gözettiğilık âlemini görünen ve görünmeyen bütün yönleriyle
ni bilmek, kendisine yakın olduğunu
bilmesi; hiçbir şeyin ona gizli kalmamasıdır. Bir ayette
hissetmek insanın davranışlarını nabu durum şöyle açıklanır: “Allah, göklerin ve yerin
sıl etkiler? Sınıfça tartışınız.
gaybını bilir. O, kalplerin içinde ne varsa onu da
2
hakkıyla bilir.” Yüce Allah bu özelliğini hatırlatarak insanı uyarır. İnsanın
başıboş bırakılmadığını, yaptığı her
Allah,
Allah, yarattığı
yarattığı
şeyin gözetildiğini ve bunlardan dolayı
varlıkları
varlıkları görüp
görüp
sorumlu tutulacağını hatırlatır. “İnsan,
gözetir.
gözetir.
kendisinin başıboş bırakılacağını mı
sanır?”3 ayeti bu sorumluluğa işaret
etmektedir. Bir ayette ise Allah’ın insana çok yakın olduğu şöyle bildirilir:
“Andolsun, insanı biz yarattık ve
nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından
daha yakınız.”4
1 Bakara suresi, 255. ayet.
2 Fâtır suresi, 38. ayet.
3 Kıyâme suresi, 36. ayet.
4 Kâf suresi, 16. ayet.
16
1. ÜNİTE
FİLM İZLEYELİM_________________________________________________
İnsanın yaratılışı ile ilgili bir belgesel film izleyiniz ve filmin raporunu düzenleyiniz.
Yüce Allah’ın, maddi ve manevi zararlardan, her çeşit kötülükten korunması için insana akıl, fikir
ve anlayış vermesi büyük bir nimettir. Bu nimetlerin verilmesi, Allah’ın insanı koruyup gözetmesinin
bir başka göstergesidir. İnsan, bunu bilmeli, aklını iyi ve doğru yönde kullanmalıdır.
İnsanların zaman zaman hata yapabileceklerini bilen Yüce Allah, onları vahiy ve peygamberler
yoluyla uyarmıştır. Bu sayede insanlar helal ve haramı, iyi ve kötüyü öğrenmiş ve Allah’ın rızasına
uygun bir hayat sürme imkânına kavuşmuşlardır. Allah, insanları görüp gözetmeyip de peygamber
göndermeseydi insanlar ilahî rehberlikten yoksun kalacaklardı.
YAZALIM___________________________________________________________
Aşağıda Yüce Allah’ın yaratma, yaşatma ve gözetmesi ile ilgili isimleri verilmiştir. Boş bırakılan yerlere uygun olan
anlamları sözlükten bulup yazınız.
Müheymin: (Gözetip, koruyan)
Muhyî:
(Hayat veren, dirilten)
Hâlık:
(..…………………....)
Bedî’:
(..…………………....)
Bârî:
(..…………………....)
Hâfîz:
(..…………………....)
Musavvir:
(..…………………....)
Rezzâk:
(..…………………....)
Alîm:
(..…………………....)
Rahîm:
(..…………………....)
Lâ havle velâ kuvvete illa billah.
“Allah’tan başka mutlak kuvvet ve kudret sahibi
hiç kimse yoktur.”
17
ALLAH İNANCI
3. İnsanın Allah’la İletişimi
3.1. Dua
Dua, insan ile Allah arasında iletişim kurma yollarından biridir. İnsan, dua ederken Allah’ın kendisini
işittiğinin bilincindedir. İnsan dua ile dileklerini aracısız olarak Allah’a iletmekte ondan yardım istemektedir.
İnsanların duaya yönelişinde gelecek endişesi, günahlarını affettirme ümidi, sevdiğine kavuşma isteği,
hastalık ve tehlikeli durumlarda yardım ve güvenlik
isteği gibi sebepler rol oynamaktadır.1 İnsan, zor durumlarda Allah’ı hatırlayarak güçsüzlüğünü hisseder
ve Allah’tan yardım ister. Kusurlarını dile getirir ve
affını diler. Sıkıntıdan kurtulduğu zaman da ona şükreder. Böylece Allah ile iletişimi güçlenmiş olur.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, kendisine dua
edilmesini ve dua edenin duasına karşılık vereceğini
şu ayetiyle ifade etmektedir: “…Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm…”2
Dualarımız her zaman istediğimiz doğrultuda gerçekleşmeyebilir. Bu durumda sabırlı olmalıyız. Bununla
birlikte eksiklerimizi, bize düşenleri gereği gibi yapıp
yapmadığımızı sorgulamalıyız. Çalışmadan yapılan dua,
tarlasını ekmeyen çiftçinin ürün beklemesi gibidir.
PAYLAŞALIM________
Çevrenizdeki insanların Allah’la
iletişim kurma yöntemlerini gözlemleyiniz. Elde ettğiniz bilgileri
arkadaşlarınızla paylaşınız.
AÇIKLAYALIM_______________________________________________________
Allah’la iletişimde hangi yollara başvurduğunuzu nedenleriyle açıklayınız.
1 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, s. 221.
2 Bakara suresi, 186. ayet.
18
1. ÜNİTE
DEĞERLENDİRELİM_________________
ABD’de bir hastanenin başhekimi olan Dr.
Herbert Benson yaptığı bir araştırmada şu bilgileri elde etmiştir: “Kronik hastalıklar için doktorlara yapılan müracaatların % 60-90’ı, strese dayalı rahatsızlıklardan kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle çoğu zaman doktorların muayenesi,
teknolojik cihazlar, testler ve modern ilaçlar da
yeterli olamamaktadır. Bu tür önlemlerin yanında hastayı moralize eden tabii ve kalıcı alternatif yöntemler de vardır. Bunlar; inanç, ibadet
ve dua gibi vücudun gevşemesini, rahatlamasını, yumuşak kalp vuruşunu, düşük kan basıncını ve rahat solunum imkânını sağlayan manevi
güçlerdir. Kalp ameliyatı geçiren iki yüz otuz iki
hasta üzerinde yapılan bir incelemede, inançlarından huzur bulduklarını ve güç aldıklarını söyleyenlerin, böyle düşünmeyenlere oranla daha
fazla yaşama ihtimallerinin olduğu; yine dört
bin yaşlı üzerinde yapılan bir araştırmada, uzun
süre düzenli olarak dua ve ibadetlere katılanların, katılmayanlara oranla daha az “depresyon”
geçirdikleri ve bedenlerinin daha sağlıklı kaldığı
ortaya çıkmıştır.”
Fikret KAHRAMAN, Diyanet Aylık Der., Sayı 166, s. 8.
Yukarıdaki metni maneviyatın insan üzerindeki olumlu etkileri açısından değerlendiriniz.
Hz. Peygamber bir hadisinde, “Dua ibadetin özüdür.”1 buyurmuştur. Samimi olarak yapılan dua,
insanın kötülükten uzaklaşmasına ve güzel davranışlara yönelmesine yardımcı olur. Dua eden kişi,
Allah’ın yardımının kendisiyle olduğunu düşünür ve manevi güç kazanır. Duanın insana kazandırdığı bu manevi güç, insanın zorlukları yenmesini kolaylaştırır, onu iyiye yöneltir.
Alevilik-Bektaşilikte dua, “gülbenk” olarak isimlendirilir. Gülbenklerde cümleler, kısa ve
ahenklidir. Gülbenk; Allah’a sığınma, yalvarma ve ondan af dilemedir. Genellikle kişi ve toplumu ilgilendiren, dinî ve ahlaki hemen her konuda bir gülbenk bulunmaktadır.2
1 Tirmizî, Daavat, 2
2 Ömer Uluçay, Alevilikte Dua, s. 15.
19
ALLAH İNANCI
AYET YAZALIM
YAZALIM_________________________________________________
Aşağıda numaraları verilmiş olan ayetleri bir Kur’an mealinden bularak bu ayetlerden dualar yazınız.
Bizi doğ“Rabb’imiz!
kten sonra
ru yola iletti
eğriltme.
kalplerimizi
an rahmet
Bize tarafınd
u en bol
bağışla. Lütf
olan sensin.”
resi, 8. ayet.
Âl-i İmrân su
..”
ilmimi artır.
“... Rabb’im
114. ayet.
Tâ-Hâ suresi,
................
...........................
...........................
....
...........................
...
...
...
...
...
...
...
...
..................
....
...........................
...
...
...
...
...
...
...
...
..................
.
si, 286. ayet
Bakara sure
..........
...........................
...
...
...
...
...
...
...
...
.........
..........
...........................
...
...
...
...
...
...
...
...
............
..........
...........................
...
...
...
...
...
...
...
...
............
.
si, 201. ayet
Bakara sure
3.2. İbadet
Genel anlamda ibadet, “İnsanın Allah’a karşı duyduğu saygı ve sevginin sonucu olarak onun rızasını, hoşnutluğunu kazanmak için yapmış olduğu iş ve davranışlara denir.”1
İnsanın yaratılış amacı; Yüce Allah’ı tanımak, ona ibadet etmek ve onunla iletişimi sürekli hâle
getirmektir. Bu nedenle ibadetler yalnızca Allah’ın sevgisini kazanmaya yönelik olmalıdır.
Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, dua etmek, Kur’an okumak, kurban
kesmek, sadaka vermek dinimizde yer alan ibadetlerden bazılarıdır. Bunun yanında Allah rızası için
yaptığımız her türlü iyi ve güzel davranış da ibadet sayılır. Örneğin; ilim öğrenmek, insanlığa hizmet
etmek, iyiliği yayıp kötülüğe engel olmak, Allah’ı anmak, tevhit okuyup salavat getirmek bu davranışlardandır.
1 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C 19, s. 240.
20
1. ÜNİTE
Yüce Allah ile iletişimde ibadetlerin
İLKELER ÇIKARALIM________
önemli bir yeri vardır. Örneğin namaz, insanın yaratanına karşı bağlılığını, sevgi, say-
“Yalnız Allah rızası için ibadet ediniz.
gı ve güvenini söz ve hareketleriyle ortaya
Farz olan namazı kılınız. Zekâtı veriniz.
koymasıdır. Namazdaki rükû ve secde gibi
Ramazan orucunu tutunuz. İmkânınız
hareketler Allah’a bağlılığın ve ona teslimi-
varsa hac ve umre yapınız. Kendiniz için
yetin ifadesidir. Namaz kılarken her rekâtta
istemediğinizi başkaları için de istemeyin.
okuduğumuz, “Ancak sana kulluk ederiz
Kendiniz için istediğinizi başkaları için de
ve ancak senden yardım dileriz.”1 ayeti,
isteyiniz.”
insanın yaratanına yaklaşma ve yakınlaşma
A. Himmet BERKİ, 250 Hadis, s. 47.
isteğini vurgular. Namaz kılan kişi, kendi-
Yukarıdaki hadisten ilkeler çıkarınız.
sini Allah’a yakın hisseder.
İbadetler, insanları kötü davranışlardan
alıkoyar. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de,
“(Resulüm) Sana vahyedilen kitabı oku
ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz,
NOT EDELİM_________________
hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.
İnsanın maddi ve manevi olmak üzere
Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en
iki yönü vardır. Aldığımız gıdalar nasıl
büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.”
bedenimizi besliyorsa ibadetlerimiz de
buyurmuştur.
ruhumuzu beslemektedir.
2
İbadet, fertteki dinî duygu ve düşüncelerin davranışlarda da kendini göstermesidir. Bunun için ibadetlerin devamlı olması öngörülmektedir. Kişi, inancını ibadetlerle günlük hayatına
yansıtamazsa meyvesiz ağaç gibi olur. İman ancak ibadetlerle olgunlaşır. İnsanın Allah katındaki değeri, Allah’a karşı saygısıyla ölçülür. Allah’a saygılı olmak sorumluluklarımızı yerine getirmemizi gerektirir. Bu nedenle ibadetlerimizi bilinçli bir şekilde yapmalıyız. Allah’a yaklaşmanın ve onun sevgisini
kazanmanın ibadetlerle olacağını unutmamalıyız.
1 Fâtiha suresi, 5. ayet.
2 Ankebût suresi, 45. ayet.
21
ALLAH İNANCI
İLKELER ÇIKARALIM__________________________________________________
“Ey İnsanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb’inize kulluk ediniz.
Umulur ki böylece korunmuş olursunuz.”
Bakara suresi, 21. ayet.
“Şüphesiz ki kitabı sana hak olarak indirdik. O hâlde sen de dini Allah’a has
kılarak kulluk et.”
Zümer suresi, 2. ayet.
“... Bilesiniz ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”
Ra’d suresi, 28. ayet.
Yukarıdaki ayetlerden ibadetle ilgili ilkeler çıkaralım.
3.3. Tövbe
Tövbe, insanın işlediği bir günah veya hatadan pişmanlık duyması, aynı hatayı bir daha yapmamaya karar vermesi ve hatalarından dolayı Allah’tan bağışlanma dilemesidir.
İnsan zaman zaman bilerek veya bilmeyerek günah işleyebilir. Ancak insan için af kapısı her
zaman açıktır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de, “Kim haksız davranışından sonra tövbe eder
ve durumunu düzeltirse şüphesiz Allah onun tövbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı ve
esirgeyicidir.”1 buyurmaktadır. Allah, günah işlenilmesi durumunda hemen tövbe etmemizi emretmektedir. O, tövbeyi kabul edeceğini bildirerek ümitsizliğe düşmememizi istemektedir.
TAMAMLAYALIM_______________________________________
Tövbe ile ilgili aşağıdaki kavram haritasını tamamlayınız.
pişman
p
olmaktır.
arınmaktır.
TÖVBE
onarmaktır.
1 Mâide suresi, 39. ayet.
22
1. ÜNİTE
Tövbe, insanı manevi yönden rahatlatır. Kişinin karamsarlığa düşmesini engeller. Tövbesinin
kabul edileceğini bilen insan, başkalarına karşı da hoşgörülü ve bağışlayıcı olur. Bu ise kardeşlik
bağlarını güçlendirir.
İslamiyet, insanın doğuştan günahsız olarak dünyaya geldiğini kabul eder. Aynı şekilde İslam, günahı affetme yetkisinin sadece Allah’a ait olduğunu vurgular. İnsan tövbe ederek iç dünyasını Allah’a
açmalıdır. Onunla iletişim kurmalıdır. Samimi olarak ve gönülden Allah’a yönelmelidir.
BULALIM ____________________________________
G
el, gel, ne olursan ol, gel!
Kâfir de Mecusi de puta tapar da olsan gel!
Bizim bu dergâhımız, umutsuzluk dergâhı değildir.
Yüz bin kez tövbeni bozmuş olsan da gel!
Mevlânâ
Yukarıdaki sözün ana temasını bulunuz.
3.4. Kur’an Okuma
Kur’an-ı Kerim, Müslümanların kutsal kitabıdır. Allah tarafından gönderilen ilahî kitapların sonuncusudur. Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)’e indirilmiştir.
23
ALLAH İNANCI
Kur’an, insana inanç, düşünce
ve davranışlarında yol gösterir.
Onu insanlara Hz. Muhammed
açıklayıp öğretmiştir. Hz. Peygamber Kur’an’ın doğru anlaşılması için ayetleri tebliğ etmekle
yetinmemiş, Kur’an’ı hayatında
uygulayarak insanlara örnek olmuştur.
İnsanların ilahî emir ve yasakları öğrenip uygulayabilmeleri için
öncelikle Kur’an’ı okuyup anlamaları gerekir. Kur’an okumak,
önemli ibadetlerdendir. Kur’an’da
Peygamberimize “…Bana Müslümanlardan olmam ve Kur’an
okumam emredildi...”1 buyrulmuştur. Bu emir aynı zamanda tüm
inananları Kur’an okumaya teşvik
etmektedir.
Kur’an’ı anlamak için okumalıyız. Yüce Allah, “(Resulüm!)
Sana bu mübarek kitabı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar
öğüt alsın diye indirdik.”2 buyurmaktadır.
İnsan Kur’an okuyarak Allah
ile iletişim kurmuş olur. Bu nedenle Kur’an okurken Allah ile konuştuğumuzun bilincinde olmalıyız.
Onun bütün zaman ve mekânlara
hitap ettiğini, insanlık için rehber
olduğunu, Allah katında yücelmenin onu okumak ve anlamakla
mümkün olacağını bilmeliyiz.
BAKARA SURESİ
Medine Döneminde
inmiştir. Kur’an-ı Kerim’in
en uzun suresi olup 286
ayettir. Adını, 67-73.
ayetlerde yer alan “Bakara”
kelimesinden alır. Sure,
İslam hukukunun ana
konularıyla ilgili pek çok
hüküm içermektedir.
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Elif Lâm Mîm.
2. Bu, kendisinde şüphe
olmayan kitaptır. Allah’a
karşı gelmekten sakınanlar
için yol göstericidir.
3. Onlar gaybe inanırlar,
namazı dosdoğru kılarlar,
kendilerine rızık olarak
verdiğimizden de Allah
yolunda harcarlar.
4. Onlar sana indirilene de,
senden önce indirilenlere
de inanırlar. Ahirete de
kesin olarak inanırlar.
5. İşte onlar Rablerinden
(gelen) bir doğru yol
üzeredirler ve kurtuluşa
erenler de işte onlardır.
Kur’an-ı Kerim mealinden bir sayfa örneği
1 Neml suresi, 91, 92. ayetler.
2 Sa’d suresi, 29. ayet.
24
1. ÜNİTE
BULALIM_____________________________________________________________
“Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?”
Muhammed suresi, 24. ayet.
“Bu (Kur’an) bütün insanlığa bir açıklamadır takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür.”
Âl-i İmrân suresi, 138. ayet.
“Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye bu Kur’an’da, insanlara her türlü örneği
verdik.”
Zümer suresi, 27. ayet.
Yukarıdaki ayetlerde vurgulanan ortak düşünceyi bulunuız.
4. Temel İnanç Esasları
İslam dininin inanç esasları ayet ve hadislerde açıklanmıştır. Bir ayette şöyle buyrulmuştur:
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır
ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır.
(Allah’ın rızasını gözeterek) yakınlaYORUMLAYALIM________________
“Peygamber, Rabb’i tarafından kenra, yetimlere, yoksullara, yolda kaldisine indirilene iman etti, müminler
mışlara, dilenenlere ve kölelere sevdide (iman ettiler). Her biri Allah’a, meği maldan harcar, namaz kılar, zekât
leklerine, kitaplarına, peygamberlerine
verir. Antlaşma yaptığı zaman söziman ettiler. ‘Allah’ın peygamberlerinlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık
den hiçbiri arasında ayrım yapmayız.
ve savaş zamanlarında sabreder. İşte
İşittik, itaat ettik. Ey Rabb’imiz, affına
doğru olanlar, bu vasıfları taşıyansığındık! Dönüş sanadır.’ dediler.”
lardır. Müttakîler ancak onlardır!”1
Bakara suresi, 285. ayet.
Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:
Yukarıdaki ayeti İslam’ın inanç esasları açı“İman; Allah’a, meleklerine, kitaplasından yorumlayınız.
rına, peygamberlerine, ahiret gününe
hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna
inanmaktır.”2
1 Bakara suresi, 177. ayet.
2 Müslim, İman, 1.
25
ALLAH İNANCI
4.1. Allah’a İman
Allah’ın varlığına ve birliğine
inanmak inanç esaslarının temeli-
LİSTELEYELİM__________________
dir. Bu, “tevhit inancı” olarak da
“O, öyle Allah’tır ki
isimlendirilir. “Kelime-i şehadet”i
Ondan başka tanrı yoktur.
inanarak söyleyen bir insan, Müslüman olduğunu ifade etmiş olur.
Kur’an’da Allah’ın varlığından
Görülmeyeni ve görüleni bilendir.
O, esirgeyendir, bağışlayandır.
daha çok, onun birliğine iman üze-
O, öyle Allah’tır ki
rinde durulur. Kur’an’da, Allah’tan
Kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur.
başka herhangi bir varlığın tanrısal
O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir,
nitelikler taşıdığına inanmak veya
ona tapmak, Allah’a ortak koşmak
selamet verendir, emniyete kavuşturandır,
yani şirk olarak kabul edilir.
gözetip koruyandır, üstündür,
İnanan bir kişinin, inandığı
varlığı daha yakından tanımak ve
bilmek istemesinden daha doğal
istediğini yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır.
O, müşriklerin ortak koştuklarından münezzehtir.
bir şey olamaz. Ancak, varlıklar
O, yaratan, var eden, şekil veren Allah’tır.
âleminden hareketle Allah’ın varlı-
En güzel isimler onundur.
ğını ve sıfatlarını tanısak da zatını
Göklerde ve yerde olanlar
tanımak için Kur’an’a başvurmak
gerekir.
Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın
Onun şanını yüceltmektedirler.
O, galiptir, hikmet sahibidir.”
Haşr suresi, 22-24. ayetler.
nasıl bir varlık olduğunu ifade
eden isim, kavram ve ifadeler vardır. Allah’ı tanıtan bu kelime ve
isimlere Allah’ın sıfatları denilir.
Biz Allah’ı ancak bu anlatılanlarla
doğru bir şekilde tanıyabiliriz.
Ayetlerden çıkardığınız Allah’ın sıfatlarını listeleyiniz.
-.....................................................................................
-.....................................................................................
-.....................................................................................
-.....................................................................................
26
1. ÜNİTE
BİLGİ KUTUSU__________________________________________________________
Allah’ı nitelendiren sıfatlar iki gruba ayrılır:
a. Zatî sıfatlar: Sadece Allah’ta bulunan, varlıklardan herhangi birinde bulunmayan, bulunması
da mümkün olmayan özelliklerdir. Zatî sıfatlar şunlardır:
1. Allah vardır, varlığı başkasından değil kendisindendir, varlığı kendisine hastır. (Vücut)
2. Varlığının başlangıcı yoktur. Başlangıç itibariyle sonsuzdur, ezelîdir. (Kıdem)
3. Varlığının sonu yoktur, ebedîdir. (Beka)
4. Allah birdir, eşi, benzeri ve ortağı yoktur. (Vahdaniyet)
5. Hiçbir varlığa benzemez. O, düşündüğümüz her şeyin ötesinde bir varlıktır.
(Muhalefetün lil havadis)
6. Varlığı kendisindendir. Var olmak, varlığını sürdürmek için hiçbir şeye muhtaç değildir.
(Kıyam binefsihi)
b. Subuti sıfatlar: Benzerleri diğer varlıklarda sınırlı bulunan fakat Allah’ta mükemmel ve
sonsuz olarak bulunan özelliklerdir. Subuti sıfatlar şunlardır:
1. Hayat: Diri ve canlı olmaktır. Her türlü canlılığın kaynağı odur.
2. İlim: Bilmek demektir. Allah her şeyi bilir. Allah’ın bilmesi yaratılanların bilmesine
benzemez. Onun bilgisi sınırsızdır.
3. Semi: İşitmek demektir. Allah, hiçbir şart, sebep ve vasıtaya ihtiyaç duymaksızın her şeyi
işitir.
4. Basar: Görmek demektir. Allah her şeyi görür; hiçbir şey Allah için gizli değildir.
5. İrade: Dilemek demektir. Evrendeki her şeyin durumu, konumu ve özellikleri Allah’ın
sonsuz dilemesiyle gerçekleşir.
6. Kudret: Allah, sonsuz güç ve kuvvet sahibidir. Evrendeki her şey, Allah’ın güç ve kudretinin
eseridir.
7. Kelam: Konuşmak, söz söylemek demektir. Allah’ın peygamberlere kutsal kitaplar
indirmesi bu sıfatının sonucudur.
8. Tekvin: Yaratmak, yoktan var etmek demektir. Allah tek yaratıcıdır, dilediği bir şeyi
yoktan var etmek için sadece “Ol!” demesi yeterlidir.
27
ALLAH İNANCI
Allah’a inanan insan, sorumluluk bilinci kazanır. Bir gün Allah’ın huzuruna çıkıp yaptıklarının
hesabını vereceğini düşünerek dikkatli davranır. Böylelikle toplumun barış ve huzur içinde yaşamasına katkıda bulunur. Yaratılanı yaratandan ötürü sever. Bunun sonucu olarak da çevresiyle uyum
içinde yaşar. Ayrıca Allah’a inanan kişi, yalnızlık duygusundan kurtulur. Böylece karşılaşacağı olumsuzluklar karşısında ümitsizliğe kapılmaz. Allah’ın her an kendisiyle beraber olduğu inancı, insana
dayanma ve direnme gücü verir.
YORUMLAYALIM_______________________________
“Allah ki ondan başka tanrı yoktur, daima diri ve
yarattıklarını koruyup yöneticidir.
Kendisini ne bir uyuklama ne de uyku tutar. Göklerde ve yerde olanların hepsi onundur.
Onun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat
edebilir?
Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir.
Onun ilminden, ancak kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar.
Onun kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır.
Onları koruyup gözetmek, kendisine ağır gelmez.
O yücedir, büyüktür.”
Bakara suresi, 255. ayet.
Yukarıdaki ayetleri İslam’ın Allah inancı açısından yorumlayınız.
4.2. Meleklere İman
İnsanın görme duyusu sınırlıdır. Örneğin soyut varlıkları gözlerimizle göremeyiz. Göremediğimiz
varlıklardan biri de meleklerdir. Kur’an meleklere inanmayı İslam dininin temel inançları arasında
saymaktadır. Melekler hakkındaki bilgilerimiz Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamberin sözlerinde
bildirilenlerle sınırlıdır. Buna göre melekler;
28
1. ÜNİTE
Nurdan yaratılmış varlıklar olup yeme, içme, uyuma, yorulma ve üreme gibi fizyolojik özellikler taşımazlar.
Meleklerde cinsiyet yoktur.
İnsanlar gibi irade sahibi değildirler. Bu yüzden Allah’ın emrinden çıkmazlar ve günah işlemezler.
Allah’ın bildirdiklerinin dışında bir şey bilemezler.
Cebrail,
İsrafil,
peygamberlere
kopuşunu ilan
getirir.
vahiy
kıyametin
Mikâil,
tabiat olaylarını
etmekle
görevlidir.
idare eder.
BAZI MELEKLER
ve
Kiramen Kâtibin,
GÖREVLERİ
Azrail,
ölüm meleğidir.
insanların
davranışlarını
kaydeder.
Münker Nekir,
kabirde sorguyu
gerçekleştiren melek.
Meleklere inanmanın insan yaşantısı üzerinde birçok olumlu etkisi vardır. Meleklere
inanan bir insan, her davranışının kaydedildiğini bilir ve ona göre hareket eder. İnsanlara ve topluma karşı olumsuz düşünce ve
hareketlerden uzak durur.
DEĞERLENDİRELİM________
“...(Melekler), müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabb’imiz!
Senin rahmet ve ilmin her şeyi
kuşatmıştır. O hâlde tövbe eden
ve senin yoluna gidenleri bağışla,
onları cehennem azabından koru!
(derler).”
Meleklere iman, insanın davranışlarını
kontrol etmesinin yanında, onu iyiye, güzele
ve doğru yöne yöneltir. “Melek gibi insan”
deyimi de zaten bunun ifadesidir. Melek
inancı, insanı her türlü kötü düşünce, davranıştan uzaklaştırır.
Mü’min suresi, 7. ayet.
Yukarıdaki ayetin anlamını melek inancının insan davranışlarına etkisi açısından değerlendiriniz.
29
ALLAH İNANCI
4.3. Kitaplara İman
DEĞERLENDİRELİM_________________
Allah, insanlara doğru yolu
göstermek için peygamberler aracılığıyla değişik zamanlarda ilahî
mesajlar göndermiştir. Allah’ın
gönderdiği bu mesajlara inanmak
İslam dininin temel inançları arasında yer alır.
“Ey iman edenler!
Allah’a, Peygamberine, Peygamberine
indirdiği Kitap’a ve daha önce indirdiği
kitaba iman ediniz...”
Nisâ suresi, 136. ayet.
Yukarıdaki ayeti İslam’ın kitap inancı açısından
değerlendiriniz.
Kitaplara iman, bütün kutsal
kitaplara Allah’tan geldiği şekliyle
inanmayı gerektirir. Ancak Allah
tarafından gönderilen ilahî kitaplardan bir kısmı tamamıyla ortadan
kaybolmuş, günümüze o kitaplardan herhangi bir şey ulaşmamıştır.
Bir kısmı ise zamanla insanların
müdahaleleri sonucunda değişikliğe uğramıştır. Günümüze bozulmadan gelebilen ilahî kitap Kur’an-ı
Kerim’dir.1
İLAHÎ KİTAPLAR
TEVRAT
HZ. MUSA
İNCİL
HZ. İSA
ZEBUR
HZ. DAVUT
KUR’AN-I KERİM
HZ. MUHAMMED
(S.A.V.)
Dört büyük kutsal kitap dışında suhuf denilen az sayıda sayfadan oluşan ilahî mesajlar da vardır.
Bazı peygamberlere bu suhuflar gönderilmiştir. Hz. İbrahim, Hz. Âdem, Hz. Şit ve Hz. İdris bu peygamberlerdendir.
1 Hicr suresi, 9. ayet.
30
1. ÜNİTE
İnsanların doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü
öğrenebilmeleri, Allah’la olan ilişkilerini doğru
bir şekilde sürdürebilmeleri için başvurabilecekleri en önemli kaynak, Allah’ın peygamberlerine göndermiş olduğu ilahî kitaplardır. Allah’a
inanma, onun emir ve buyruklarını öğrenme ve
onunla iletişim kurabilmenin yolu, ilahî kitaplardan geçer. Ancak onu okuyarak Allah hakkında
bilgi alabilir, bizlere neler söylediğini ve bizlerden neler istediğini öğrenebiliriz.
BULALIM___________________
“Kur’an’ı kesinlikle biz indirdik;
elbette onu yine biz koruyacağız.”
Hicr suresi, 9. ayet.
Yukarıdaki ayetin ana fikrini bulunuz.
4.4. Peygamberlere İman
Allah, buyruk ve öğütlerini insanlara açıklamak için elçiler göndermiştir. Peygamber adı verilen
bu elçiler resul ve nebi olarak da adlandırılır. İslam’da Allah’ın varlığı, birliği, isim ve sıfatlarından
sonra üzerinde en fazla durulan konu peygamberliktir. Peygamberlik nübüvvet olarak da isimlendirilir.
Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar çok sayıda peygamber gönderilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de, “Her insan topluluğuna bir peygamber gönderildiği”1 bildirilmektedir. İslam
inancına sahip bir kişinin bütün peygamberlere inanması gerekir.
İnsanlardaki akıl ve bilgi gelişimine bağlı olarak peygamberlerin mesajlarında da farklılıklar olabilmektedir. Bunun yanında peygamberlerin mesajlarında bazı ortak yönler vardır. İnanç esasları
ortak yönleri oluştururken ibadetlerin yapılış biçimlerinde farklılıklar görülebilmektedir.
İN
RLER
E
B
M
A
İ
PEYG
İKLER
NİTEL
Zeki
olmak
(fetanet)
ekten
Günah işlem
kaçınmak
k
Doğru olma
(sıdk)
(ismet)
1 Nahl suresi, 36. ayet.
31
Güvenilir
olmak
(emanet)
Allah’tan
irleri
aldıkları em
mek
topluma ilet
(tebliğ)
ALLAH İNANCI
K
ur’an-ı Kerim’de adı
geçen peygamberler:
Hz.
Hz.
Hz.
Hz.
Hz.
Hz.
Hz.
Hz.
Âdem, Hz. İdris, Hz. Nuh,
Hud, Hz. Salih, Hz. Lut,
İbrahim, Hz. İsmail, Hz. İshak,
Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Şuayp, Hz. Harun,
Musa, Hz. Davut, Hz. Süleyman, Hz. Eyüp,
Zülkifl, Hz. Yunus, Hz. İlyas, Hz. Elyesa,
Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. İsa,
Muhammed.
Peygamberler, mesajlarını anlatırken gerektiğinde mucizeler de gösterirler. Mucizeler, peygamberlerin peygamberliklerini ispat etmek amacıyla gösterdikleri olağanüstü olaylardır. Mucize
Allah’ın iznine bağlı olarak peygamberler tarafından gösterilir. Örneğin Miraç Olayı Hz. Peygamberin mucizelerinden biridir.
Peygamberler insanların eğitilmesinde Allah’ın görevlendirmiş olduğu örnek kişilerdir. Peygamberler, Allah’tan aldıkları buyrukları insanlara aktarmalarının yanında, onları uygulayarak örnek olurlar. İnsanların örnek alabilmesi için Allah peygamberleri insanların arasından seçmiştir. Bir
ayette Peygamberin örnekliği şöyle anlatılır: “Andolsun, Allah’ın Resulünde sizler için Allah’a ve
ahiret gününe kavuşmayı bekleyenler ve Allah’ı çok zikredenler için en mükemmel bir örneklik vardır.”1
4.5. Kadere İman
Kader, Kur’an’da ölçü, miktar, plan, hedef, hüküm gibi anlamlarda kullanılmıştır. Bir kavram
olarak ise “Yüce Allah’ın ezelden ebede kadar olacak bütün şeylerin zaman ve yerini, özellik ve
niteliklerini, ezelî ilmiyle bilip takdir etmesidir.”2
1 Ahzâb suresi, 21. ayet.
2 Heyet, İlmihâl, C 1, s.132.
32
1. ÜNİTE
Kader inancı hadislerde açıklanmış, Kur’an’da ise Allah’ın sıfatları ile bağlantılı olarak yerini almıştır.
Kur’an, evrende her şeyin belirli bir ölçü (yaratılış kanunu) üzere var edildiğini birçok ayette
açıkça ifade eder.1 “…Onun (Allah’ın) katında her şey bir ölçü ( planlama ) iledir.”2 “De ki:
Allah’ın bizim için takdir ettiğinden başkası gerçekleşmez. Mevlamız, sahibimiz odur. Onun
3
için
Allah’a dayanıp
ç müminler yalnız
y
y p güvensinler.”
g
ggibi ayetler
y
bunlara örnektir.
DEĞERLENDİRELİM_________________________________________________
İİNSAN
NSAN V
VE
EE
EVRENİN
VR ENİN K
KADERİ
ADER İ
EVRENDEKİ
YASALAR
EVRENDEKİ Y
ASALAR
Fizik
Fi zik
yasaları
yas ala rı
Biyolojik
B
iyolo jik
yasalar
yas ala r
İNSANIN
İNS ANIN İİRADESİ
RADES İ
S osyal
Sosyal
yyasalar
as ala r
İİnsanın
ns an ın
nö
özgür
zg ü r iradesinin
i rad es ini n sonuçları
s on uç la rı
(düşünce,
davranışlar)
üş ün c e, iinanç,
n an ç, ssöz
öz vve
ed
avra nı şla r)
(D
Yukarıdaki şemanın ışığında kader kavramını değerlendiriniz.
Bütün varlıkların bir kaderi vardır. Her şey bilinçli bir tasarımın ürünüdür. Evrende tesadüfe ve
başıboşluğa yer yoktur. Canlı ve cansız tüm varlıkları kuşatan genel yaratılış kanunları vardır. Bunlara doğa kanunları denir. Gelişen bilimlerle her geçen gün evrendeki bu planlamayla ilgili yeni
bilgilere ulaşılmaktadır.
1 Kamer suresi, 49. ayet; Furkân suresi, 2. ayet.
2 Ra’d suresi, 8. ayet.
3 Tevbe suresi, 51. ayet.
33
ALLAH İNANCI
Diğer varlıklar gibi insanı
da kuşatan değiştirilemez kanunlar vardır. Mesela her insan diğer canlılar gibi doğar,
yaşar, yaşlanır ve ölür. Yemeden, içmeden yaşayamaz. Ancak diğer varlıklardan farklı
olarak insana “akıl” ve “sınırlı
irade” verilmiştir. İnsan, akıl
ve iradesiyle doğruyu yanlıştan ayırt etme gücüne sahiptir.
İşte insanın eylemlerinden dolayı ceza ve ödülü hak etmesi,
bu hür iradesi sebebiyledir.
Yüce Allah insana doğru
yolu bildirmiş ve gösterdiği yolu seçmesini istemiştir.
“Şüphesiz biz ona doğru yolu
gösterdik, ister şükredici olsun, ister nankör.”1 “Kim iyi
bir iş yaparsa lehine, kim de
kötülük yaparsa aleyhinedir. Rabb’in kullarına asla
zulmetmez.”2 ayetleri bu gerçeği açıklar.
BULALIM______________________________________
Aşağıdaki şemada yer alan kader kavramı ile diğer kavramlar arasındaki ilişkiyi bulunuz.
Külli irade
Allah’ın
dilemesinin
mutlak ve
sınırsız olması
Kaza
Kaderde
olanın zamanı
geldiğinde
gerçekleşmesi
Cüzi irade
İnsanın
sınırlı iradesi
Hayır
Allah’ın razı
olduğu
doğru ve iyi
şeyler
KADER
Allah’ın geçmişi
ve geleceği kuşatan
bilgisi ile olacak
her şeyi önceden
bilmesidir.
Şer
Allah’ın hoşnut
olmadığı,
yanlış ve kötü
şeyler
Tevekkül
İnsanın kendine
düşeni yapıp
sonuç için
Allah’ın yardımına
sığınması
Rızık
Allah’ın
yararlanmaları
için canlıların
hizmetine verdiği
her şey
Ecel
Varlıklar için
belirlenmiş
varoluş
süresi
Evrendeki fiziki ve biyolojik yasalar dışında bir de toplumların yükseliş ve çöküşlerinde belirleyici
olan “sosyal kanunlar” vardır. Kur’an bu kanunları “sünnetullah” olarak isimlendirir. “...Sen Allah’ın
kanununda hiçbir değişiklik bulamazsın. Sen Allah’ın kanununda hiçbir sapma bulamazsın.”3
ayeti bu durumu belirtmektedir.
Yüce Allah geçmişi ve geleceği kuşatan bilgisi ile insanın ne zaman ne yapacağını önceden bilir.
Ancak davranışını özgür iradesi ile seçen, insanın kendisidir. Bunun içindir ki biz bir şeyi Allah
takdir ettiği için yapmayız, Allah ne yapacağımızı bildiği için takdir etmiştir.
İnsan, başına gelecekleri önceden bilemez. Bu nedenle hatalarının sorumluluğunu kadere yükleyemez. Allah bize irade ve güç vermiş ve bizi yalnızca gücümüzün yettiğinden sorumlu tutmuştur.
1 İnsan suresi, 3. ayet.
2 Fussilet suresi, 46. ayet.
3 Fâtır suresi, 43. ayet.
34
1. ÜNİTE
Kader inancının insan hayatındaki yeri ve önemine gelince;
1. Kadere inanan insan, varlıklar ve olaylar karşısında; yalnızlık, çaresizlik, tembellik ve korku
gibi duyguların mahkûmu olmaz.
2. Hiçbir şeyin başıboş ve gayesiz olmadığını, her şeyin Allah’ın bilgisi dâhilinde olduğunu bilir
ve felaket anlarında soğukkanlı, dirençli, sabırlı ve iyimser olur.
3. Haksızlığa göz yummaz, cesur olur. Cimri olmaz; çünkü fakirlik korkusu taşımaz. Kibirli ve
bencil olmaz; çünkü haddini bilir. Para, mal, mevki vs. hırsının ve kıskançlığın esiri olmaz; çünkü
bu hayatın geçici olduğunu bilir.
4. Tüm evrenin Allah tarafından yaratıldığını bilir. Varlıkları olduğu gibi benimser. Canlı cansız
tüm varlıklara karşı güçlü bir sorumluluk bilinci kazanır. Bu sorumluluk bilinci ile yapıcı olur. Düşünce, söz ve davranışları ile bir başkasına zarar vermekten kaçınır.
4.6. Ahirete İman
Ahiret sözlükte “sonra olan, son gün” gibi anlamlara gelir. Ahiret kelimesi Kur’an-ı Kerim’de
“yeniden diriliş, kıyamet, hesap ve kavuşma günü” gibi isimlerin karşılığı olarak kullanılmaktadır.
Peygamberlerin tamamı ahiretin varlığını insanlara bildirmişlerdir.
Her canlının bir sonu olduğu gibi içinde yaşadığımız evrenin de bir sonu olacaktır. Evrenin varlığının sona ermesi İsrafil adlı meleğin “sûr”a üflemesiyle gerçekleşecektir. Kur’an-ı Kerim’de kıyametin kopması şu şekilde anlatılmaktadır: “Gök yarıldığı, yıldızlar dağılıp döküldüğü, denizler
fışkırtıldığı ve kabirler altüst edildiği zaman herkes yapıp gönderdiklerini ve yapamayıp geride bıraktıklarını bir bir anlar.”1
Sûra ikinci kez üflenmesiyle dünya hayatında yaşamış tüm canlılar tekrar diriltileceklerdir. İslam
inancına göre bu diriliş ruh ve beden ile olacaktır. “Mahşer” adı verilen yerde insanların toplanmalarından sonra kendilerine dünyada iken yaptıkları işlerin yazılı olduğu bir defter verilecek ve
hesaba çekilecektir. Allah, Kur’an-ı Kerim’de yaptıklarımızın mizanla ölçülüp değerlendirilmesi
konusunda şu bilgiyi verir: “Biz kıyamet gününde adalet terazileri koyacağız. Orada hiçbir kimse herhangi bir haksızlığa uğratılmayacaktır. Bir hardal tanesi kadar bile olsa getirir, mizana
koyarız. Hesap görücüler olarak biz yeteriz.”2
1 İnfitâr suresi, 1-5. ayetler.
2 Enbiyâ suresi, 47. ayet.
35
ALLAH İNANCI
“Ş
üphesiz Allah’a karşı gelmekten kaçınanlar cennetler içinde
ve pınarlar başındadır. Onlara,
‘Girin oraya esenlikle, güvenlik içinde’ denilir. Biz onların
kalplerindeki kini söküp attık.
Artık onlar sedirler üzerinde,
kardeşler olarak karşılıklı olarak otururlar. Onlara orada
hiçbir yorgunluk dokunmaz,
onlar orada çıkarılacak da değillerdir.”
Hicr suresi, 45-48. ayetler.
DEĞERLENDİRELİM_________________________________________________________
Kıştan sonra baharın gelmesi ile canlanan doğa, bize yeniden dirilişi hatırlatır. Buna
göre Allah’ın ahirette yeniden yaratması açısından aşağıdaki resimleri değerlendiriniz.
İnsan bu dünyada yapılan tüm işlerinden hesaba çekildikten sonraa
herkes yaptığının karşılığını görecektir. İman edip yararlı işler yapan-lar, içinde sonsuz mutluluk olan ve hayal bile edilemeyen nimetlerin
n
bulunduğu cennete gireceklerdir. Cennet ve cehennem hayatı sonsuzaa
dek sürüp gidecektir. İşte ölüm sonrası başlayıp ebediyen sürecek olan
n
bu hayata ahiret hayatı denir.
36
1. ÜNİTE
Ahiret inancının bireysel ve toplumsal hayat üzerindeki olumlu etkisinden bazıları şunlardır:
* Ahirete inanan insan, ölümü yeni bir hayatın başlangıcı bilir ve ölüme hazırlıklı olmaya gayret eder.
* Bu dünyada birtakım sıkıntı ve haksızlıklara maruz kalanlar, ahirete iman sayesinde teselli bulurlar.
* Ahirete inanan kişiler davranışlarını sürekli olarak kontrol altında tutarlar. Kötülüklerden
kaçınıp iyi ve güzel davranışlara yönelirler.
* Ah
Ahir
iret
etee in
inan
anan
an kkiş
işi,i, ssal
alih
ih ame
aamel
mell ya
yapm
pmay
ya ga
ggayret
y et eder. Böy
yr
ylece kendine ve topluma fayd
y alı bire
ey ol
olur
r.
Ahirete
inanan
kişi,
salih
yapmaya
Böylece
faydalı
birey
olur.
* Ah
Ahir
iret
et iina
nanc
ncıı bi
bire
reyi
yinn daha
yi
daha hhuzurlu
da
uzur
uz
u lu vvee mutlu olmasına katkı sağlar.
ur
Ahiret
inancı
bireyin
BULALIM________________
Aşağıdaki şiirin ana temasını bulunuz.
Şol Cennetin Irmakları
Şol cennetin ırmakları
Akar Allah deyu deyu
Çıkmış İslam bülbülleri
Öter Allah deyu deyu
Salınır tuba dalları
Kur’an okur hem dilleri
Cennet bağının gülleri
Kokar Allah deyu deyu
...
Yunus Emre var yarına
Koma bu günü yarına
Yarın Hakk’ın divanına
Varam Allah deyu deyu
Yunus Emre
37
ALLAH İNANCI
Okuma Metni
Hacı Bektaş Veli’nin Eserlerinde Tevhit ve İnanç
Hacı Bektaş Veli, çevresindeki insanlara Allah’a ulaşmanın yollarını öğretmiş bir Hakk dostudur. Hacı Bektaş Veli, Makâlât’ında imanı;
“Allah’a inanmak, emirlerini yerine getirmek, onun sakının dediklerinden sakınmak” şeklinde tarif etmektedir.
Hacı Bektaş Veli, Makâlât’ın bir başka yerinde iman, amel ve küfrü, ticari kavramlara benzetmiştir: “İmanı”, ticaret yapmak için gerekli
olan “sermaye”ye, “amel”i (Allah’ın emirlerini tutmayı) “kâr”a, “küfrü”
(Allah’ı inkâr etmeyi) de “iflas”a benzetmektedir.2 Hacı Bektaş Veli’ye
göre nasıl sermayesiz ticaret yapmak mümkün değilse, İslam’ın inanç
esaslarını kabul etmeden, Müslüman olmak da mümkün değildir. Ticaret
yapmaktan maksat, kâr elde etmektir. O hâlde imanı elde etmek yeterli
olmayıp Allah’ın emirlerini yerine getirmek de lazımdır. Ticaretteki en
tehlikeli durum ise iflastır. Din alanındaki iflas ise Allah’ın varlığını ve birliğini inkâr etmektir. Hacı Bektaş Veli, soyut bir kavram olan imanı, amel
ve ahlakla ilişkilendirerek somut bir hâle getirmektedir.
Hacı Bektaş Veli, kalbi Allah aşkı ile dolu olan bir insanın, hangi manevi hâlleri yaşayabileceğini de açıklamıştır: “Derviş, ilahî düşüncelere
irlliğ
ği) içinde
iiçi
çind
n e
dalmalı, sevgi meyvelerini dermeli, ruhunu tevhit (Allah’ın birliği)
(sa
amim
miy
yett)
tutmalı, ilahî sırlara ulaşmaya gayret etmeli, başına ihlas (samimiyet)
dett bineğine
bine
eği
ğin
ine
ne
tacı koymalı, Hakk’ın huzuruna çıkma kemeri kuşanmalı, ibadet
alıp
p gayret
gayr
ga
gay
yr
y
ret
et
binmeli, teklik makamına erebilmek için kulluk kırbacını eline alıp
le beslemeli,
besle
em
me
elii,
atını birlik meydanında koşturmalıdır. Gönlünü tevhit suyu ile
ben
e im
m sırsır
rruhunu Hakk’ın görüntü nurlarıyla ışıklandırmalı insanın özü benim
ü denizinde
deniizind
ziinde
nde
nd
rımdır, ben de onun sırrıyım incisine kavuşmak için görüntü
dalgıçlık yapmalıdır.”
esa
asları
rını
n şşu
nı
u
Hacı Bektaş Veli’ Makâlât adlı eserinde tevhit ve inanç esaslarını
şekilde açıklamaktadır:
ruğ
ğunu tu
tut
utt“Şimdi iyi biliniz ki; Allah’ın birliğine inanmak, onun buyruğunu
tutmak, sakının dediğinden sakınmak imandandır.
..............
Allah’ın meleklerine inanmak, imandandır.
k edersen
edersen
n ve
ve
Şimdi aziz kardeşim! … Eğer sen, … herhangi bir edepsizlik
n me
m
le
ekler
kler
kl
ere
senin gibi kişilerin yanında edepsizlik etmezsen; o zaman senin
meleklere
olan imanının nerede kaldığını düşünebilir misin?
38
1. ÜNİTE
Tanrı’nın Kur’an’ına ve diğer kitaplarına da inanmak imandandır.
Şimdi, eğer senin için; kibir, haset, cimrilik, tamah, öfke,
gıybet, kahkaha, şamata ve maskaralıklarla dolu ise;
Aziz kardeşim, bu kötü huylardan herhangi birinin iman
ehlinin içinde bulunacağına dair bir tebliğin hangi kitapta yazıldığını söyleyebilir misin?
Söyleyemezsin. Öyle ise, Tanrı’nın kitaplarına ve tebliğlerine
“İnandım, iman ediyorum.” diyebilir misin?
Tanrı dostlarına inanmak da imandandır. Çünkü Tanrı
dostları miskinliği (fakr’ı) kabul ettiler. İkiliği, kesreti bırakıp,
vahdet (birlik) yoluna girdiler.
“ Şüphesiz ki bir zorluğun yanında bir de kolaylık vardır.
Gerçekten, zorlukla beraber bir (de) kolaylık daha vardır.”
(İnşirâh suresi, 5-6. ayetler.)
Ve Tanrı dostları bir gün tok, iki gün aç gezerler.
Nitekim Hz. Muhammed (s.av.) buyurmuşlardı:
“Ben dahi bir gün tok, iki gün aç dururum.” (et-Tirmizî,
Sahih , Zühd, 35; Ahmed bin Hanbel, Müsned, V/254)
.........
Ey müminler! Kıyamete inanmak, böyle sizin inandığınız
gibi değildir. Zira siz, haram ve helâl, her ne bulursanız giyinir,
donanır; haksız yere nimetler bulup yiyip içip beslenirsiniz. İşte
bu inanan kişilerin yapacağı bir iş midir ki, siz inanmış insan
olacaksınız? (Hayır)
Şimdi ey müminler! Eğer kendinizi bildiyseniz; bu kapı, ümit
kapısıdır ve sizlere rahmet eder.
Eğer siz kendinizi bilmedinizse, o zaman bu kapı da ümitsizlik kapısıdır; sizlere kızgınlık ve öfke verir.
..............
Asıl olan, her kim ki, ihlâsla iman sahibi olmasıdır.
Bunların tamamı imandır. Korkusuz yürümek imana gümandır.
Şimdi aziz kardeşim, marifetin aslını ancak bu kadar kısa
sözlerle hülasa edebildik. Çünkü gerçek canlara kısa söz
yeterlidir.”
hzl.: Abdurrahman GÜZEL,
Hacı Bektaş Veli, Makâlât, s. 178-180.
39
ALLAH İNANCI
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM
A. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.
1. Varlıklar âleminden Allah’ın varlığı ve birliğini gösteren örnekler veriniz.
2. Yüce Allah ile iletişim kurma açısından ibadetin önemini açıklayınız.
3. Evrende birden fazla ilah olsaydı sonuçları neler olurdu? Belirtiniz.
B. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz.
1. Aşağıdakilerden hangisi kaderle ilgili bir kavram değildir?
A) Yaratılış kanunları
B) Tevekkül
C) Kaza
D) İrade
E) Mahşer
2. Aşağıdakilerden hangisi ibadet değeri taşımaz?
A) Dua
B) Tövbe
C) Kur’an okumak
D) Gösteriş için hayır yapmak E) İlim öğrenmek
3. Aşağıdakilerden hangisi nitelik bakımından diğerlerinden farklıdır ?
A) Kurban
B) Hac
C) Zekât
D) Ahiret
E) Oruç
C. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri verilen kelimelerden uygun olanları ile doldurunuz.
(subuti, mucize, zatî, tevekkül, irade, peygamberliklerini)
1. Peygamberler, …………..… ispat etmek için …………… gösterirler.
2. Yalnızca Yüce Allah’a ait özelliklere ………………… sıfatlar, Allah’ta sınırsız, insanda sınırlı
olarak bulunan özelliklere ise ……………….. sıfatlar denir.
3. İnsanın bir iş için kendine düşeni yaptıktan sonra işin sonucu için Allah’a güvenmesine
……...........…denir.
Ç. Aşağıdaki bilgilerin doğru olanlarını ‘‘D’’, yanlış olanlarını ‘‘Y’’ ile işaretleyiniz.
(...) Dua, ibadetin özüdür.
(...) Hayatımız kaderle programlandığına göre insan yaptıklarından sorumlu tutulamaz.
(...) Ahiret inancı, insan davranışlarında otokontrol bilinci oluşturur.
40
ÖĞRENME ALANI: İBADET
2. ÜNİTE: İSLAM’DA
DA İBADETLER
İBAD LER
ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM
NA
ALIM
1. İnanç-ibadet ilişkisini araştırınız.
2. “Salih amel”in anlamını araştırıp Kur’an-ı
n-ı Kerim’den salih amel ile ilgili iki ayet bulunuz.
3. Zekâtın kimlere verilebileceğini araştırınız.
nız.
4. Ramazan ayı ile ilgili gözlemlerinizi defterinize
iniz yazınız.
5. Orucun sağlık açısından faydalarını araştırınız.
41
İSLAM’DA İBADETLER
1. İnanç İbadet İlişkisi
İnanç, Hz. Muhammed’in Allah’tan getirdiği esasların doğru olduğunu kabul edip onlara gönülden inanmaktır. İbadet ise gönülden isteyerek Allah’a kulluk etmek, saygı göstermek ve onun emirlerini yerine getirmektir. Namaz, oruç, hac, zekât ve kurban dinimizde yer alan başlıca ibadetlerdendir.
Bunların dışında onun rızasını kazanmak için yapılan tüm güzel iş ve davranışlara ibadet denir.
BİLGİ KUTUSU________________________________
İman ile ibadet ve davranışlar arasındaki ilişki karşılıklıdır. İman,
ibadet ve güzel davranış olarak ortaya çıkar.
İnanç ve ibadet İslam’ın iki temel unsurudur. Dinî hayat imanla başlayıp ibadetle devam eder.
Kur’an’da imandan sonra sürekli ibadetin zikredilmesi, iman ibadet ilişkisinin ne kadar kuvvetli olduğunu gösterir. Nitekim Kur’an’da şöyle buyrulur: “…Kim inanmayı kabul etmezse onun ameli
boşa gitmiştir. O ahirette de kaybedenlerdendir.”1
İnanç, yalnızca kalpte yaşatılabilecek basit bir
duygu değildir; ancak ibadetlerle eyleme dönüşür.
Düşünceden eyleme çıkmamış olan iman, meyvesiz bir ağaca benzer. Salih amel ve güzel ahlakla
bezenmemiş iman, toprağa dikilip bakımı yapılmamış bir fidan gibidir. Güneşten ısı, gülden koku beklendiği gibi iman eden kimseden de ibadet etmesi
beklenir. Yüce Allah Kur’an’da ahiretteki kurtuluşumuz için inancın yanında ibadetin de gerekli
olduğunu şöyle açıklar: “İman eden kullarıma
söyle, namazı kılsınlar; alışverişin ve dostluğun
olmayacağı günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan (bizim yolumuzda) gizli
açık harcasınlar.”2
1 Mâide suresi, 5. ayet.
2 İbrahim suresi, 31. ayet.
42
2. ÜNİTE
Kişi; ibadetleri, kendinden beklenen güzel ve ahlaki davranışları yapmazsa imandan çıkmaz; ama
imanın olgunluğunu kaybederek inancını zayıflatmış olur. Örneğin dalları budanıp yok edilen bir
ağaç yine ağaçtır; ama güzelliğini kaybetmiş, kuruma ihtimali olan bir ağaçtır. Amelsiz imanın durumu da böyledir. İman edip ibadet etmeyen kimsenin Allah’a ve Peygambere olan bağlılığı zamanla
azalabilir.
Sürekli ve düzenli olarak yapılan ibadetler, insanın hayatını disipline etmesine ve sorumluluklarının bilincinde olmasına katkıda
bulunur. Belirlenen vakitlerde
ibadet etmek insana zamaNamaz
Dua etmek
nı iyi kullanmayı öğretir.
Sözünde durmak
Oruç
O
ruç
İbadetlerde süreklilik
Zekât
esastır. Bu bakımdan
İlim öğrenmek Sadaka
Kur’an okumak
ibadetler, insanı sabırlı olmaya alıştırır.
İbadetler, insanlar
Kitap bağışı
Küsleri barıştırmak
arasındaki sevgi ve
Güler yüz
Hac
H
kardeşlik bağlarının gelişmesine de
Kurban
katkıda bulunur.
DEĞERLENDİRELİM____________
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki
Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah’ın rızasını gözeterek)
yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar,
namaz kılar, zekât verir. Anlaşma yaptığı zaman
sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş
zamanlarında sabreder. İşte onlar doğru ve
Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlardır!”
Bakara suresi, 177. ayet.
Yukarıdaki ayeti inanç ve ibadet ilişkisi açısından değerlendiriniz.
43
İBADET
İSLAM’DA İBADETLER
2. Başlıca İbadetler
İbadetler beden, mal, hem beden hem de mal ile yapılanlar olmak üzere üç şekilde sınıflandırılır.
İBADETLER
Beden ile
yapılanlar
Namaz
Oruç
Mal ile
yapılanlar
Zekât
Kurban
Hem beden
hem de mal ile
yapılanlar
Hac
2.1. Namaz
Müslüman bir kişinin yerine getirmekle yükümlü olduğu ibadetlerin başında namaz gelir. Bir
ayette şöyle buyrulmaktadır: “…Muhakkak ki namaz müminler için vakitleri belirlenmiş bir
farzdır.”1 Hz. Peygamber de “…Namaz dinin direğidir...”2 diyerek namazın dindeki önemini
açıklamıştır.
Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle namaz “İnsanın Rabb’i ile konuşmasıdır.”3 Namaz kılan
kimse bunu günde beş defa yapmaktadır. İnsan namaz kılarak yaratıcısını hatırlamış ve ona şükretmiş
olur. Bunun karşılığında Yüce Allah’ın sevgisini kazanır. Bir ayette bu konuda şöyle buyrulmaktadır:
“Beni anın ki ben de sizi anayım, bana şükredin nankörlük etmeyin.”4
1 Nisâ suresi, 103. ayet.
2 Tirmizî, İman, 8.
3 Buharî, Salat, 33.
4 Bakara suresi, 152. ayet.
44
2. ÜNİTE
Namazın bireysel ve toplumsal birçok faydası
vardır. Namaz insanın duygu dünyasını zenginleştirir. Yüce Allah, “Arınan ve Rabbinin adını anıp,
namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.”1 buyurmaktadır. Sevgili Peygamberimiz de “…Benim
mutluluğum namazdır.”2 demektedir. Her gün beş
vakit namaz kılan insan ilahî huzura kabul edilmenin
heyecanını ve mutluluğunu yaşar. Nitekim bir ayette şöyle buyrulur: “...İyi bilin ki gönüller ancak
Allah’ı anarak huzura erer.”3
Namaz kişiye ahlaki açıdan da büyük olgunluk
kazandırır. Anne-babaya iyi davranmak, akraba ve
komşuların haklarını gözetmek ve yolda kalmışlara
yardım etmek de kişinin kıldığı namazdan elde etmesi gereken ahlaki özelliklerdendir.
Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah, “...Namaz insanı
her türlü kötülük ve çirkin işlerden alıkoyar...”4
buyurmaktadır. Ancak kılınan namazın insanı kötülüklerden uzaklaştırması için huşuyla kılınması gerekir. Huşu, Allah’ın yüceliği karşısında hissedilen
derin saygıdır. Bu öyle kuvvetli bir duygudur ki namaz kılan kimseyi başka duygu ve düşüncelerden arındırarak sadece Allah’a bağlar. Hz. Peygamberin, “…
Allah’ı görüyor gibi ibadet edersin. Zira sen Allah’ı
görmesen de o seni görür.”5 sözü namazın huşu ile kılınması gerektiğini belirtmektedir.
KONUŞALIM______________
Namaz
Müslümanım diyen kişi,
Şartı nedir, bilse gerek,
Tanrı buyruğunu tutup,
Beş vaktini kılsa gerek.
Seher vakti, başın kaldır,
Ellerini suya daldır,
Nefsin düşmandır, öldür,
Nefis daim ölse gerek.
Uykudan sen uyanasın,
Durup abdestin alasın,
Sabah namazın kılasın,
Kabrinde nur olsa gerek.
Yunus Emre
Yunus Emre Divanı, s. 14.
Yukarıdaki şiirde nelere vurgu
yapılmıştır? Arkadaşlarınızla konuşunuz.
Namaz birlikte yaşama ve dayanışma bilinci geliştirir. Bu nedenle dinimiz bazı namazların cemaatle
kılınmasını zorunlu kılmıştır. Örneğin cuma ve bayram namazlarının mutlaka cemaatle kılınması gerekir.
Beş vakit namazın cemaatle kılınması ise tavsiye edilmiştir. Camide aynı safta Allah’ın huzurunda bulunan insanlar, birbirlerinin sıkıntı ve üzüntülerini paylaşarak bunların giderilmesinde iş birliği yaparlar.
1 A’lâ suresi, 14,15. ayetler.
2 Nesai, İşretü’n-Nisa, 1.
3 Ra’d suresi, 28. ayet.
4 Ankebût surasi, 45. ayet.
5 Buharî, İman, 37.
45
İSLAM’DA İBADETLER
Namaz, insanın maddi ve
Beş vakit namazın günlük dağılımı
manevi yönden temizlenmesini
Sabah
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
İlk sünet
2
4
4
-
4
Gerekli durumlarda boy abdes-
Farz
2
4
4
3
4
tiyle bütün bedenini yıkar. Bu da
Son sünnet
-
2
-
2
2
kişiye sürekli bir temizlik alışkan-
Vitir
-
-
-
-
3
Toplam
4
10
8
5
13
sağlar. Namaz kılan kişi en sık
kirlenen yerlerini abdestle yıkar.
lığı kazandırır. Nitekim Hz. Peygamber, “Sizden birinizin kapısı
önünde bir akarsu bulunsa ve o
akarsuda günde beş defa yıkan-
YORUMLAYALIM_________________
sa o kişide kirden bir şey kalır
“Sen kitaptan sana vahyedileni oku. Namazı dos-
mı? İşte beş vakit namaz kılanın
doğru kıl; çünkü namaz insanı her türlü kötülük ve
durumu da buna benzer. Allah
çirkin işlerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek en büyük
bu beş vakit namazla günahları
ibadettir. Allah bütün yaptıklarınızı bilir.”
siler.” buyurmaktadır.
1
Namaz, insanlara zamanı en
verimli şekilde kullanmayı da
Ankebût suresi, 45. ayet.
Yukarıdaki ayeti namazın davranışlarımıza etkisi
açısından yorumlayınız.
öğretir. Güneş doğmadan hemen
önce sabah namazıyla başlayan
hayat, içinde değişik vakitlerde
kılınan namazlar ile daha planlı
ve programlı bir hâle gelir.
Namaz kılmak için bazı hazırlıkların yapılması gerekir. “Namazın dışındaki farzlar” diye de adlandırılan bu hazırlıklar şunlardır:
1. Abdest almak ve gerektiği hâllerde gusül yapmak (hadesten taharet)
2. Elbisenin temiz olması (necasetten taharet)
3. Giyinik olmak (setr-i avret)
4. Kıbleye yönelmek (istikbal-i kıble)
5. Namaz vaktinin gelmiş olması (vakit)
6. Kılınacak namaza niyet etmek (niyet)
1 Buharî, Tecrid-i Sarih, C 2, s. 475.
46
2. ÜNİTE
Namazın dışındaki farzların yanında, bir de namazda yerine getirilmesi gerekli farzlar vardır. Bu
farzlar da şunlardır:
1. Namaza “Allahu ekber.” diyerek başlamak (başlama tekbiri)
2. Namazda gereken yerlerde ayakta durmak (kıyam)
3. Kur’an’dan ayetler okumak (kıraat)
4. Secdeye varmadan önce elleri dizlere koyup yere paralel biçimde eğilmek (rükû)
5. Dizleri, elleri, alnı ve burnu yere koyup kapanmak (secde)
6. Namaz sonunda “Ettehiyyatü” duasını okuyacak kadar oturmak (kade-i ahire)
Bütün namazların kılınışı birbirine benzer. Örnek olması açısından sabah namazının farzının kılınışı şöyledir:
Abdest alındıktan sonra ayakta kıbleye dönülür. “Niyet ettim Allah rızası için bugünkü sabah
namazının farzını kılmaya.” diyerek niyet edilir. Bundan sonra bayanlar ellerini omuz hizasına kaldırarak erkekler ise ellerini başparmakları kulak uçlarına değecek şekilde kaldırarak tekbir alır. “Allah
en büyüktür.” anlamına gelen “Allahu ekber” diyerek alınan bu tekbirden sonra, bayanlar sağ ellerini
sol elleri üzerine gelecek şekilde göğüsleri üzerinde tutarlar. Erkekler ise ellerini göbek hizasında,
sağ el sol bilek üzerine gelecek şekilde bağlarlar.
Namaza bu şekilde başlandıktan sonra “Sübhâneke duası” okunur. Bu duanın okunmasından sonra “eûzü besmele” çekilerek “Fâtiha suresi” okunur. Bunun ardından kısa bir sure okunur ve tekbir
alınarak rükûya gidilir. Rükûda eller ile diz kapakları tutularak eğilinir. Bayanlar rükûda biraz daha
az eğilirler. Rükûda azim (güçlü, kudretli, yüce) olan Rabb’imi anarım anlamına gelen “Sübhane
Rabb’iyel azim” cümlesi üç defa söylenir. Bunu söyledikten sonra “Semiallahü limen hamideh”
denilerek doğrulunur. Ayakta iken “Rabbena lekel hamt” denir ve hemen ardından “Allahu ekber”
denilerek secdeye gidilir. Secde; alnı, elleri, dizleri ve ayak parmaklarını yere değdirmek suretiyle
yapılır ve bu esnada üç defa yüce olan Rabb’imi anarım anlamındaki “Sübhane Rabbiyel âlâ” cümlesi tekrarlanır. Bundan sonra “Allahu ekber” denilerek secdeden doğrulup oturulur. Tekrar “Allahu
ekber” denilerek aynı şekilde ikinci secde yapılır. Bunun ardından yine “Allahu ekber” denilerek
ayağa kalkılır ve ikinci rekâta başlanır.
47
İSLAM’DA İBADETLER
İkinci rekâtta birinci rekâttan farklı olarak Sübhâneke duası okunmaz. Bunun dışında birinci
rekâttaki aynı hareketler tekrarlanır ve dua cümleleri okunur. İkinci rekâtın ikinci secdesinden sonra
eller diz üzerine konularak oturulur. Otururken “Ettehiyyâtü, Allahümme Salli, Allahümme Bârik,
Rabbenâ Âtina ve Rabbenağfirli” duaları okunur. Duaların okunuşu bittikten sonra baş önce sağa
çevrilip “Esselamü aleyküm ve rahmetullah” (Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.) denir.
Aynı cümle, baş sola çevrildikten sonra da tekrarlanır ve sabah namazının farzı tamamlanmış olur.
Kılınacak namaz iki rekâttan fazla ise “Ettehiyyâtü” duasını okuduktan sonra ‘‘Allahu ekber’’
denilerek üçüncü rekâta kalkılır. Daha sonra besmele çekilip Fatiha suresi okunur. Ardından;
• Eğer kılınan namaz bir farz namaz ise Fâtiha’dan sonra bir şey okunmadan rükû ve secde yapılır. Aynı şekilde dördüncü rekât da kılınarak son oturuş ve selam ile namaz bitirilir.
• Eğer kılınan namaz, bir sünnet namaz ise namazın üçüncü ve dördüncü rekâtlarında da Fâtiha
suresinin peşine, bir sure ya da birkaç ayet okunarak aynı şekilde namaz bitirilir.
• İkindi ve yatsı namazının dört rekâtlık sünnetlerinde, diğer namazlardan farklı olarak ilk oturuşta “Ettehiyyâtü” duasından sonra ‘Allahümme Salli ve Allahümme Bârik” duaları okunur.
Ayrıca üçüncü rekâta kalkıldığında Fatiha suresinde önce “Sübhaneke” duası okunur.
• Bütün namazların son oturuşunda; Ettehiyyâtü, Allahümme Salli, Allahümme Bârik ve Rabbenâ
duaları okunur.
Namazdan sonra üçer defa “Sübhanallah”, “Elhamdülillah” ve “Allahu ekber” diyerek tesbihatta
bulunmak ve dua etmek önemli bir sünnettir.
DEĞERLENDİRELİM______________
“…Allah namaz ile günahları siler.”
Buharî, Mevâkıt, 6.
“Secde, kulun Rabb’ine en yakın olduğu andır.”
Müslim, Salat, 215.
“Namaz kulun Rabb’i ile konuşmasıdır.”
Buharî, Salat, 33.
Yukarıdaki hadisleri namazın önemi açısından
değerlendiriniz.
48
2. ÜNİTE
2.2. Oruç
Oruç, akıl sahibi ve ergenlik çağına gelmiş sağlıklı Müslümanların yerine getirmekle yükümlü
olduğu bir ibadettir.
Oruç, ramazan ayı boyunca ibadet niyetiyle tan yerinin ağarmasından güneşin batışına kadar geçen süre içinde yemek, içmek ve orucu bozan her türlü hareketten uzak durmak suretiyle gerçekleştirilir. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de, “...Öyle ise içinizden kim bu aya (ramazan) ulaşırsa onda
oruç tutsun…”1 buyurarak ramazan orucunu farz kılmıştır.
Sağlık durumu elverişli olmayanlar, yolculuğa çıkanlar, hamile ve yeni doğum yapmış bebekli
kadınlar oruç tutup tutmama konusunda serbest bırakılmışlardır. Ayrıca bayanlar özel durumlarında
ve yeni doğum yaptıklarında oruç tutumakla sorumlu tutulmamıştır. Bütün bu kimseler oruç tutabilecek duruma geldiklerinde tutamadıkları gün sayısınca oruç tutarlar. Buna kaza orucu denir. Sürekli
sağlık sorunu ve yaşlılık gibi nedenlerle oruç tutamayanlar tutamadıkları gün sayısınca fidye verirler.
Fidye, bir yoksulun bir günlük yiyecek ihtiyacını karşılayacak miktardaki paradır.
Müslümanların önem verdiği oruçlardan biri de muharrem orucudur. Peygamberimiz, muharrem
ayını “Allah’ın ayı” olarak nitelendirerek ramazandan sonraki en faziletli orucun bu ayda tutulduğunu ifade etmiştir.2
Alevi-Bektaşi geleneğinde de muharrem ayının özel bir
yeri vardır. Alevi-Bektaşiler, muharrem ayının ilk on iki gününü oruçlu olarak geçirirler. Bu günlerde Kerbela’da Hz.
Hüseyin’in ve evladının susuz bırakılmış olmasından dolayı
su içmez, eğlence yapmaz ve kurban kesmezler. Oruçlar tutulduktan sonra on üçüncü günü Kerbela Olayı’ndan sağ olarak kurtulan Hz. Hüseyin’in oğlu Zeynü’l-Abidin için şükran
kurbanı keser ve aşure kaynatırlar.
Oruç, insanı Allah’a yaklaştıran ibadetlerden biridir. Bu
nedenle oruç tutan kişilerin birtakım hareketlerinde daha
dikkatli olması gerekir. Örneğin oruç tutan kişi kötü söz ve
davranışlardan uzak durmalı, çevresindekilerle iyi ilişkiler
içinde olmalıdır. Arkadaşlarını, ailesini ve çevresini incitmemelidir.
NOT EDELİM____
İmsak: Oruca başlama vakti. Sabah şafak
sökmeden önceki vakit
olan imsak vakti aynı
zamanda sabah namazının vaktinin başlangıcıdır.
İftar: Orucun sona erdiği vakit olan, güneşin
battığı ve akşam namazının girdiği vakit.
Orucun bireysel ve toplumsal birçok faydası vardır. Oruç,
insanın iradesinin güçlenmesini, disiplinli bir yaşam alışkanlığı
edinmesini ve sabırlı olmasını sağlar. Oruç tutan insanlar açlık
ve susuzluğun ne olduğunu anladıkları için yoksulların yaşadığı güçlüklerin farkına varırlar. Bu nedenle
ihtiyaç sahiplerine daha çok yardım etmeye özen gösterirler. Bunun yanında ramazan ayında kurulan iftar
1 Bakara suresi, 185. ayet.
2 Müslim, Sıyam, 202-203.
49
İSLAM’DA İBADETLER
ve sahur sofraları, kılınan teravih namazları ve mukabele gibi dinî uygulamalar, toplumdaki bireyleri birbirine yakınlaştırır. Böylece toplumda yardımlaşma ve dayanışma ortamı oluşur. Ayrıca oruç, yıl boyunca
sürekli çalışan sindirim sistemini dinlendirdiğinden insanların sağlıklı olmasına katkı sağlar.
DEĞERLENDİRELİM________________________________________________
“Kim kötü söz ve davranışları bırakmazsa onun yeme ve içmesini terk etmesine
Allah’ın ihtiyacı yoktur.”
Buharî, Savm, 8.
“Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu bir günde kötü söz söylemesin,
kavga etmesin. Ona biri kötü söz söylerse, ‘Ben oruçluyum.’ desin.”
Buharî, Savm, 9.
“Oruç sabrın yarısıdır.”
İbn Mace, Oruç, 44.
Yukarıdaki hadisleri orucun faydaları açısından değerlendiriniz.
2.3. Zekât
Zekât kelime olarak artma, çoğalma,
arınma ve bereket gibi anlamlara gelir.
Dinî terim olarak ise zekât, zengin Müslümanların yılda bir kez malının veya
parasının belli bir miktarını Allah rızası
için ihtiyaç sahiplerine vermesidir. İslam
dinine göre zengin sayılan Müslümanların zekât vermesi farzdır. Bu, Kur’an’da
şöyle açıklanır: “Namazı kılın, zekâtı
verin, rükû edenlerle beraber rükû
edin.”1 Bir kimsenin dinen zengin sayılabilmesi için nisap miktarı mala sahip
olması gerekir. Zekât verilecek malın
veya paranın bir yıl süreyle sahibinin
elinde bulunması gerekir. Ayrıca zekât
verecek kişinin ödeyeceği borcu da bulunmamalıdır.
Zekât zengin ile fakiri kaynaştırır.
1 Bakara suresi, 43. ayet.
50
2. ÜNİTE
Zekât, Allah’ın bize vermiş olduğu nimetlere karşı bir şükürdür. Bu nedenle malından zekât ve
sadaka veren insan Allah’a şükretmiş olur.
Zekât; nefislerin cimrilikten arınmasına, cömertlik, şefkat ve hayırseverlik duygularının gelişmesine
yardımcı olur. Zekât veren kimse hem Allah’a şükreder hem de topluma karşı insanlık görevini yerine
getirir. Yoksulların, kimsesizlerin gözetilmesi sosyal adaletin güçlendirilmesine katkı sağlar. Bunun
yanında toplumsal huzura, birlik ve beraberliğin
sağlanmasına katkıda bulunur.
BİLGİ KUTUSU_________
Nisap miktarı: 81 g altın veya buna eş
değerde mala sahip olmaya denir.
İLKELER ÇIKARALIM_______________
“Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından
başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimselerin Allah katında ödülleri vardır. Onlara korku yoktur
ve onlar üzülmeyeceklerdir.”
Bakara suresi, 262. ayet.
“Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi
başak bitiren bir dane gibidir ki her başakta yüz dane
vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah’ın
lütfu geniştir. O her şeyi bilir.”
Bakara suresi, 261. ayet.
Yukarıdaki ayetlerden ilkeler çıkaralım.
 Allah hiçbir yardımı karşılıksız bırakmaz.
 …………………………………………..
 …………………………………………..
 …………………………………………..
51
İSLAM’DA İBADETLER
Zekât vermek malın azalmasına sebep olmaz, aksine çoğalmasını sağlar. Yüce Allah bu konu ile
ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de, “Allah’ın rızasını kazanmak ve ruhlardaki cömertliği kuvvetlendirmek için mallarını hayra sarf edenlerin durumu, bir tepede kurulmuş güzel bir bahçeye
benzer ki üzerine bol yağmur yağmış da iki kat ürün vermiştir. Bol yağmur yağmasa bile bir
çisenti düşer (de yine ürün verir.) Allah, yaptıklarınızı görmektedir.”1 buyurmaktadır.
Zekât verirken bazı hususlara dikkat etmek gerekir. Zekât verirken özellikle alan kişinin gururu
incitilmemelidir. Bu hususta Allah Kur’an’da yoksullara karşı şu şekilde davranılmasını istemektedir: “Fakir iken seni zengin etmedi mi? Yetime gelince sakın onu üzme. Yoksula gelince sakın
onu azarlama. Rabb’inin nimetine gelince onu minnet ve şükranla an.”2 Başka bir ayette de
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan
daha iyidir…”3
Zekât verilirken malların iyisinden verilmelidir. Yüce Allah bu hususta, ‘‘Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size
verilse gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Bilin
ki Allah zengindir, övgüye layıktır.’’4 buyurmuştur.
BİLGİ KUTUSU______________________________________________________
Zekât; yoksullara, düşkünlere, borçlulara, Allah yolunda olanlara, yolda kalmış yolculara,
özgürlüğünü yitirmiş olanlara, kalbi İslam’a ısındırılmak istenenlere, zekât işlemlerini yürüten görevlilere verilebilir.
Kişi bakmakla yükümlü olduğu eşine, babasına, dedesine, annesine, ninesine, oğluna,
kızına ve torunlarına zekât veremez.
Zekât verirken öncelikle yoksul olan kardeşler, kardeş çocukları, amca, hala, dayı, teyze,
yakın ve uzak komşu sırasının takip edilmesi
tavsiye edilmiştir.
Kişinin kendisinin ve ailesinin asli ihtiyaçlarından olan oturulan ev, ev eşyası, giyecekler,
binek vasıtaları, ticaret için olmayan kitaplar,
yiyecek ihtiyaçları, sanatkârın kullandığı aletler ve süs eşyaları zekâta tabi değildir.
1 Bakara suresi, 265. ayet.
2 Duhâ suresi, 8-11. ayet.
3 Bakara suresi, 263. ayet.
4 Bakara suresi, 267. ayet.
52
2. ÜNİTE
2.4. Hac
Yüce Allah’ın emrettiği ibadetlerden biri de hacdır. Dinî terim olarak hac, belirli zamanda Kâbe’yi
ve etrafındaki kutsal yerleri usulüne uygun olarak ziyaret etmek, buralarda yapılması gereken dinî
görevleri yerine getirmektir.
Belirli şartları taşıyan Müslümanların ömründe bir defa hacca gitmesi farzdır. Yüce Allah Kur’an-ı
Kerim’de, “... Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.
Kim inkâr ederse bilmelidir ki Allah bütün âlemlerden müstağnidir (Kimseye muhtaç değildir,
her şey ona muhtaçtır.).’’1 buyurmuştur.
Hacda tavaf edilen Kâbe, insanlar için kurulan ilk mabettir. Bu konuyla ilgili olarak Kur’an-ı
Kerim’de şu ayet yer alır: “Şüphesiz âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için
kurulan ilk ev (mabet) Mekke’deki (Kâbe)dir.’’2
BİLGİ KUTUSU___
Müslümanlar Kâbe’yi
ihramlı
olarak
tavaf
ederlerken Telbiye duasını “Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la
şerike leke lebbeyk, innel
hamde ven nimete leke
vel-mülk la şerike lek.”
şeklinde okurlar. Bu duanın anlamı şudur: “Davetine sözüm ve özümle
geldim ey ortaksız olan
Allah’ım! Emrin baş üstüne. Hamt senin, nimet
senin, mülk de senin.
1 Âl-i İmrân suresi, 97. ayet.
2 Âl-i İmrân suresi, 96. ayet.
Yoktur senin ortağın.”
53
İSLAM’DA İBADETLER
NOT EDELİM__________
Haccın farzı üçtür:
1. İhram
2. Kâbe’yi tavaf
3. Arafat’ta vakfe
Hac ibadeti, Kurban Bayramı arifesi ile bayramın ilk üç gününde yerine getirilir. İlk iş olarak
“mikat” sınırında ihrama girilir. Arife günü öğleden sonra Arafat’ta vakfe yapılır. Burada öğle ile
ikindi namazları cemaatle öğle vaktinde birlikte kılınır. Güneş battıktan sonra Müzdelife’ye gelinir.
Müzdelife’de akşam ve yatsı namazları cemaatle yatsı vaktinde kılınır.
Gece Müzdelife’de geçirilir. Şeytan taşlamak için buradan taş toplanır. Bayram sabahı da “Müzdelife Vakfesi” yapılır ve Mina’ya hareket edilir.
Bayramın birinci günü, Mina’da şeytan taşlanır ve ardından kurban kesilir. Daha sonra tıraş olunup ihramdan çıkılır ve farz olan ziyaret tavafı yapılır. Tavaftan sonra sa’y yapılır. Ziyaret tavafı
Kurban Bayramı’nın ikinci ve üçüncü günlerinde de yerine getirilebilir.
Hac ibadetini yerine getirenler, Mekke’den ayrılmadan önce Kâbe’yi son bir kez daha ziyaret
ederler. Buna “veda tavafı” denir. Bundan sonra isteyenler, Medine’ye gidip burada bulunan Mescid-i
Nebi ve Peygamberimizin kabri başta olmak üzere kutsal yerleri ziyaret ederler.
Hac ibadetinin bireysel ve toplumsal birçok faydası vardır. Hac insana zorluklara karşı sabretme
alışkanlığı kazandırır. Farklı ırk, dil ve kültürden gelen insanların aynı amaç için bir araya toplanmış
olmaları kardeşlik duygularını arttırır.
Hacca giden insan, döndükten sonra da çalışmaya, iş hayatına devam etmelidir. Dünya işlerinden
el çekmek İslam dinine uygun değildir. Hac ibadetini yerine getiren kimse manevi kazanımlarını
davranışlarına yansıtarak çevresine örnek olmalıdır.
FİLM RAPORU HAZIRLAYALIM_______________________________________
Hacla ilgili film seyrederek hac ibadeti esnasında ziyaret edilen yerlerle ilgili bir rapor hazırlayınız.
54
2. ÜNİTE
2. 5. Kurban
Kurban, Allah’a yaklaşmak ve onun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla belli bir zamanda, nitelikleri belirli bir
hayvanı usulüne uygun olarak kesmektir. Akıllı, ergenlik
çağına gelmiş ve zekât verebilecek seviyede zengin olan
Müslümanlar, kurban kesmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülük Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir: “Rabb’in
için namaz kıl ve kurban kes.”1
Kurban, Allah’ın emrine kulluk bilinciyle uyup rızasını kazanmak için kesilir. Kurban kesen kişinin Allah’a bağlılığı artar. Ona yakın olmanın mutluluğunu yaşar. Kur’an-ı Kerim’de
bu durum şöyle belirtilmiştir: “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat ona sadece sizin
takvanız ulaşır…”2
İLKELER ÇIKARALIM_______________________________________________
Uzun süre çocuğu olmayan Hz. İbrahim, Yüce Allah’a dua ederek eğer bir evladı olursa en
kıymetli varlığını ona armağan edeceğine dair söz vermişti. Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’i konu
alan bu olay, Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılıyor: “Ey Rabb’im! Bana salihlerden olacak
bir çocuk bağışla. Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik. Babası ile yürüyüp gezecek yaşa
gelince İbrahim ona, ‘Yavrucuğum, ben rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm. Düşün
bakalım, ne dersin?’ dedi. O da ‘Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.’dedi. Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip İbrahim de onu yüzüstü yere yatırınca ona şöyle seslendik: ‘Ey İbrahim! Gördüğün rüyanın
hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır. Biz (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek (İsmail’i)
kurtardık. Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. İbrahim’e selam olsun. İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.”
Sâffât suresi, 100-110. ayetler.
Yukarıdaki metin ve ayetleri okuyarak ilkeler çıkarınız.
- Kişi Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmede samimi ve kararlı olmalıdır.
-...................................................................................................................................
-...................................................................................................................................
- ..................................................................................................................................
1 Kevser suresi, 2. ayet.
2 Hac suresi, 37. ayet.
55
İSLAM’DA İBADETLER
Kurban ibadeti, Müslümanlar arasındaki birlik, beraberlik ve yardımlaşmayı pekiştirir. Kurban Bayramı sayesinde bir araya gelen dost, akraba,
komşular arasında sevgi ve saygı artar. Böylece insanlar birbirlerinin ihtiyaç ve sıkıntılarını öğrenme imkânı bulur.
Kurban, ülkemizin ekonomik yapısı göz önüne
alındığında birçok ailenin gıda ihtiyacının karşılanmasına da katkı sağlamaktadır. Kurban etinin üç parçaya
bölünmesi en uygun olanıdır. Bir kısmı kurban kesemeyen fakirlere, bir kısmı da akraba ve dostlara verilir. Geri
kalanı da aile fertleri için ayrılır. Ülkemizdeki birçok hayır
kurumu kurban etlerini yurdumuzdaki ihtiyaç sahiplerine
dağıtmanın yanında fakir ve felakete uğramış ülkelerdeki
insanlara da ulaştırmaktadır. Bu paylaşım kurban ibadetinin
toplumsal dayanışmadaki en güzel yönünü ortaya koyar.
Kurban
Edilebilecek
Hayvanlar
Allah’ın bir sözüne daha muhatap olmak isteyen ve bu çerçevede kurbanı bir ibadet olarak gerçekleştirmeye gücü yeten Müslümanın, kurban ibadetini yerine getirmeyi
istemekteki hâlinin ifadesini şöyle belirtebiliriz: “…Allah’ım! Benim için kıymetli olan mallarımdan yine
senin belirlediğin ölçüler çerçevesinde kurbanı kesiyorum ve onu fakirlere senin rızanı kazanmak umuduyla
ikram ediyorum. Bu nimeti tadamayanların da tatmasını istiyorum. Niyetimi, amelimi kabul et Allah’ım.”1
Kurbanı keserken bazı hususlara dikkat etmek gerekir. Öncelikle kurbanı kesecek kişi, bu işi iyi bilmelidir. Kurbana eziyet verici davranışlardan kaçınılmalıdır. Kurban yol ortasında, park gibi yerlerde değil,
belediyelerce gösterilen temiz ve sağlıklı yerlerde kesilmelidir.
ARAŞTIRALIM______________________________________________________
Vaciptir
Farzdır.
Kurban Bayramı’nın dışında kesilen başka kurban çeşitleri var mıdır? Araştırınız.
1 İsa Kayaalp, Diyanet Aylık Dergi, s. 169.
56
2. ÜNİTE
3. Salih Amel
Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla yapılan her güzel iş ve davranışa salih amel denir.
Salih amel hiç kimseden karşılık beklemeksizin sadece Allah rızası için yapılır. Bu anlamda bütün
ibadetler salih amel sayılır. Ayrıca insanlara güler yüz göstermek, ihtiyacı olan hastaya kan vermek,
selam vermek ve ailesini geçindirmek için çalışmak da salih ameldir.
Kur’an-ı Kerim’de salih amel işleyenler övülmektedir. Bununla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de,
“İman edip salih ameller işleyenlere gelince halkın en hayırlısı onlardır… Allah kendilerinden
hoşnut olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır…”1 buyrulmaktadır.
Salih amellerin fert ve toplum hayatında önemli bir yeri vardır. İnsan, doğası gereği iyiye meyilli
bir varlıktır. Kötülük yaptığında vicdanen rahatsız olması, iyilik yaptığında ise sevinç ve mutluluk
hissetmesi bunun apaçık göstergesidir.
Salih amel işlediğimizde yaşadığımız manevi haz iyiliklerimizin peşin ücreti gibidir. İyilik yapanlar bu dünyevi mükâfatın yanında salih amellerin asıl karşılığını
ebedî ahiret hayatında göreceklerdir. Kur’an-ı Kerim’de
birçok ayette salih amel işleyenlerin ahiretteki ödüllerinin sınırsız olacağı müjdelenmiştir. “İman edip salih
amel işleyenlere ne mutlu! Onların sonunda varacakları yer ne güzel!”2, “İyi iş, güzel amel yapanlara daha
güzeli ve daha fazlasıyla karşılık vardır. Yüzlerine ne
kara bulaşır ne de aşağılanırlar. Cennet ehli işte bunlardır. Orada ebedî kalacaklardır.”3 ayetleri bunlardan
bazılarıdır.
Bu sınırsız ödüllendirme, insan psikolojisinde güçlü
bir motivasyon oluşturur ve zamanla salih ameller insanda güzel bir davranış biçimine dönüşür. Bunu başarmış
insanlar dünyalarını cennete dönüştürürler. Böyle insanların oluşturduğu toplumlarda gerçek sevgi, saygı, dayanışma ve barış egemen olur.
YORUMLAYALIM_______
“Yemin ederim zamana,
insanlar hüsrandadır. Ancak iman edip, salih amel
işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler
müstesnadır.”
Asr suresi, 1-3. ayetler.
“Bir görseydin o suçluları. Rablerinin huzurunda utançtan başları öne
eğilmiş şöyle derler: ‘Gördük, işittik, ey Rabb’imiz.
Ne olur bizi dünyaya geri
gönder, öyle salih ameller
yaparız ki! Çünkü gerçeği
kesin olarak biliyoruz artık.”
Secde suresi, 12. ayet.
Kur’an doğru bilgi, doğru düşünce ve doğru inanç ile
aydınlattığı insanları salih amellerle eğitmektedir.
1 Beyyine suresi, 7-8. ayetler.
2 Ra’d suresi, 29. ayet.
3 Yûnus suresi, 26. ayet.
57
Yukarıdaki ayetleri salih amel
çerçevesinde yorumlayınız.
İSLAM’DA İBADETLER
SONUÇ ÇIKARALIM_______________________________________________
Yoldaki Diken
Bir adam yolda yürüyordu. Bir ara gözüne yol üzerindeki bir diken dalı ilişti. Bu
dikenli dal, bir atın ya da devenin ayağına batıp hayvana acı verebilir, hayırlı bir iş peşindeki bir yolcuyu yolundan geciktirebilirdi. Adamın içindeki bir ses:
“Sen kendi yoluna devam et, kendi işine bak.” dedi. “Elalemi düşünmek sana mı
düştü?”
Nefsinin sesiydi bu, onu hayırlı bir işten alıkoymak istiyordu. Ama hayır meleği kalbine hemen güzel şeyler ilham etti:
“O dalı oradan kaldırmakla başkalarına yardım etmiş olursun ve bu da Rabb’ini
memnun eder.”
Adam eğildi ve diken dalını alıp yolun uzağına attı. Ruhu hafiflemişti. Ama nefsi bu
defa başka bir taraftan aldatmaya çalıştı onu:
“İyi ki kaldırdın o dalı, insanlar senin sayende rahat edecekler, sen bu işi yapmazsan
kim bilir kimin başına neler gelecekti? Kendinle ne kadar övünsen azdır!”
Ama adamın hayır meleği bir kez daha bu sesi susturdu:
“Bu hayrı sana ilham eden, başkalarına şefkat etme duygusunu veren, o dalı yerden
kaldırıp uzağa atma gücü veren Rabb’indi. O yüzden, bu hayır işlemeyi sana nasip ettiği
için Rabb’ine hamt ve şükür etmelisin.”
Adam bir kez daha ilham meleğinin sözlerini onayladı ve yüksek bir sesle Rabb’ine
hamt etti. Cenabı Hak da onu dikenli dalı yerden alıp kenara atmasından ve bu hareketini sahiplenmeyip Rabb’ine şükretmesinden hoşnut oldu.
Murat ÇİFTKAYA, Rahmet Öyküleri, s. 64.
Yukarıdaki öyküden çıkardığınız sonuçları aşağıya yazınız.
 ………………………....
 …………………………
 ………………………....
58
2. ÜNİTE
Okuma Metni
Hz. Ali’nin Örnek Şahsiyeti ve İbadetin Önemine Dair Sözleri
Hz. Ali, Hz. Peygamberin amcası Ebu Talip’in en küçük oğludur. Annesi Esed’in kızı
Fatıma (ö.4/625-626)’dır. O, Hz. Peygambere sekiz yaşından itibaren annelik yapmıştır. Bu sebeple Peygamberimiz ona “ikinci annem” demiştir. Hz. Ali’nin babası Ebû Talip,
Hz. Peygamberi kendi evladı gibi büyütmüş, evleninceye kadar evinde barındırmıştır.
Hz. Peygamber, evlenince Ebu Talip’in evinden ayrılarak Hz. Hatice’nin evine taşınmıştır. Hz. Ali, bundan 5 yıl kadar sonra, miladi 600 yılında Mekke’de dünyaya gelmiştir.
Hz. Ali, çocukluğunda hiç puta tapmadığı için kendisi daha sonraları Kerremallahu
veche (Allah yüzünü şereflendirsin) sıfatıyla anılmıştır. Sahabe arasında bu sıfatla anılan
tek kişidir. Çeşitli künye ve unvanlarla anılan Hz. Ali’nin Aslan anlamında “Haydar”,
Allah’ın güçlü aslanı anlamında “Esedullahi’l-Gâlib”, Allah’ın rızasını kazanmış anlamında “el-Murtazâ” gibi lakapları da vardır.
Hz. Peygamber, geçim darlığı çeken amcası Ebu Talip’in yükünü hafifletmek için Hz.
Ali’yi beş yaşında iken yanına aldı. Bu tarihten itibaren Hz. Ali onun evinde büyüdü ve
hicrete kadar Mekke’de onun evinde kaldı. 10 veya 11 yaşlarında Hz. Muhammed’in
peygamberliğine ilk iman edenlerden ve Hz. Peygamberle ilk namaz kılanlardan olduğu
bilinmektedir. İslam’ın yayılmasında ve güçlenmesinde, çocuk olmasına rağmen, her
zaman Hz. Peygambere destek olmuştur.
Mekke müşriklerinin eza ve cefalarını gittikçe artırmaları ve hatta kendisini öldürme
hazırlıklarına girişmeleri üzerine, Medine’ye hicret etmeye karar veren Hz. Peygamber, Hz. Ali’yi, kendisini öldürmeye gelecek müşrikleri oyalamak, yokluğunu gizlemek
ve üzerindeki emanetleri sahiplerine vermek maksadıyla Mekke’de bırakmıştır. O da
geceyi Peygamberin yatağında geçirerek, onun evde olduğu kanaatini uyandırmıştır.
Daha sonra da Hz. Peygamberin kendisine bıraktığı emanetleri sahiplerine iade edip,
yine onun emri ile Mekke’den ayrılarak Kubâda Hz. Peygambere yetişmiştir. Hicretin
beşinci ayında muhacirler ile ensar arasında yakınlık ve dayanışma sağlamak amacıyla,
kardeşleştirme (muâhât)de, Hz. Peygamber onu kendisine kardeş seçmiştir
Hz. Ali hicretin ikinci yılının son ayında, Hz. Peygamberin kızı Fatıma ile evlendi.
Bu evlilikten Hasan, Hüseyin ve Muhsin adlı oğulları ile Zeynep ve Ümmü Gülsüm adlı
kız çocukları dünyaya geldi. Hz. Ali, Hz. Fatıma hayattayken başka evlilik yapmadı.
Ancak Fatıma’nın vefatından sonra evlendi. Hz.
z. Ali ve
Fatıma’nın çocuklarından Hz. Hasan’ın nesli genelde
enelde
“Şerif”, Hz. Hüseyin’in nesli ise “Seyyid” unvanıyla
nıyla
bilinir.
Hz. Ali, Hz. Peygamber’le birlikte Tebük
dışındaki bütün savaşlara katıldı. Bu gazvelerde sancaktarlık yaptı ve büyük kahramanlıklar gösterdi. Bedir Savaşı’na çıkarken
Hz. Peygamber’in önünde iki siyah sancaktan
birini o taşıyordu. Uhut Savaşı’nda, düşman
tarafından tuzak olarak kazılan çukurlardan
birisine düşen Hz. Peygamber’i, elinden tutarak Talha bin Ubeydullah ile birlikte buradan
çıkardı. Bu gazvede o, Hz. Peygamberi koruyan ve onunla birlikte dağa sığınan az sayıda
a
sahabiden biriydi.
59
İSLAM’DA İBADETLER
Hz. Ali, Uhut, Hendek ve Mustalikoğulları ile yapılan savaşta kahramanlıklarıyla ve
özellikle Hendek Savaşı’nda hendeği aşmak isteyenlerle mücadelesiyle ünlüdür. Hendek
Savaşı’ndan sonraki Kurayza Savaşı’nda, sancağı taşıyan Hz. Ali, bu olayda aynı zamanda öncü birliklerin başında yer aldı.
Hz. Ali, Hudeybiye Antlaşması’nın metnini yazdı ve aynı zamanda antlaşmanın şahitleri arasında yer aldı. Hz. Peygamber tarafından, Hayber’in fethinden önce, Fedek’e,
Sa’doğulları üzerine gönderilen 100 kişilik askerî birliğe komutanlık yaptı. Hz. Peygamber Hayber seferine çıkarken beyaz renkli sancağı Hz. Ali’ye verdi ve bu hücum sonunda
Hayber’in fethi gerçekleşti. Mekke’nin fethinden sonra Kâbe’nin ve daha sonra Taif’in
putlardan arındırılması görevi kendisine verildi. Huneyn Savaşı’nda, başlangıçta Müslümanların bozguna uğradığı esnada, Hz. Peygamber’le birlikte sebat edenler arasında o
da bulunuyordu.
Hz. Peygamberin vasiyeti üzerine cenazesini Hz. Ali, Hz. Abbas, onun oğulları Fazl,
Kusem ve Üsâme bin Zeyd birlikte yıkadılar.
Hz. Ali ilk üç halife döneminde Medine’de kaldı. Savaşlara katılmadı ve idari görevlerde bulunmadı. Kur’an ve hadis konusunda bilgin olduğu için Hz. Ebu Bekir ve Hz.
Ömer halifelikleri döneminde, özellikle dinî ve toplumsal meselelerde kendisine danışırlardı. Hz. Ömer zamanında, hicretin takvim başlangıcı olarak kabul edilmesine dair Hz.
Ali’nin yapmış olduğu teklif kabul edildi. Hz. Ömer’in vefat etmeden önce halife seçimini
havale ettiği altı kişilik şûra üyeleri arasında Hz. Ali de vardı. Bu üyeler arasından Hz.
Osman halife seçildi ve Hz. Ali ona bîat etti.
Hz. Ali, Hz. Osman’ın öldürülmesi üzerine Medine’de kendisine teklif edilen hilafete
geçmeyi kabul etti. Aynı zamanda o, Benî Hâşim’den ilk halife olandır.
Hz. Ali, Kûfe’de bir harici olan Abdurrahman bin Mülcem tarafından zehirli bir hançerle bir sabah namazında yaralandı ve aldığı yaranın tesiriyle, 63 yaşında 40 hicrî/
661milâdî yılında vefat etti. Cenaze namazını oğlu Hasan kıldırdı. Hilâfeti 4 yıl 9 ay
sürdü.
Hz. Ali, ortaya yakın kısa boylu, koyu esmer tenli, iri siyah gözlü, uzuna çalan yuvarlak yüzlü, sık ve geniş sakallı, güler yüzlü idi. Küçük yaştan itibaren Hz. Peygamberin
yanında ve onun terbiyesinde büyüdü. Hz. Peygamber’in en sıkıntılı anlarında yanında
yer almıştır. O, Müslümanlar arasında ilim, takva, ihlas, samimiyet, fedakârlık, şefkat,
merhamet ve kahramanlık gibi yüksek ahlaki ve insani vasıflar bakımından özel bir
yere sahiptir. Aynı zamanda Müslümanlar arasında kahramanlık ve cesaretin simgesi
olmuştur.
Hz. Ali, Hz. Peygambere vahiy kâtipliği yapmıştır. Onun fıkıh alanındaki üstünlüğü
de sahabiler tarafından tartışılmayan bir gerçektir. Sevgili Peygamberimiz onun ilmi ile
ilgili şöyle demiştir: “Ey Ali, ben ilmin şehriyim, sen ise onun kapısısın.” O hayatında
söylediğini yaşayan biriydi. Adalet sahibi ve insan haklarına son derece riayet eden bir
idareciydi.
Hz. Ali, Hz. Peygamberin hayatında Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezberlemiş bulunan
ve onun hükümlerine vakıf olan sahabilerden biriydi. Ayetlerin nerede ve ne zaman nâzil
olduğunu çok iyi bildiğini söylerdi. Güzel Kur’an okurdu. Ondan kıraat öğrenen tâbiîler
vardır. Kur’ân hakkında şöyle derdi:
“Bana Allah’ın kitabından sorunuz! Allah’a ant olsun ki, ister gece, ister gündüz indirilmiş olsun, bilmediğim bir tek ayet yoktur.” ve “Allah için, Kur’an’a uyun.”
60
2. ÜNİTE
“Allah’ın beyanıyla (Kur’an’la) faydalanın, Allah’ın öğüdüyle öğütlenin. Kur’an, öğüdünde aldatmayan, yol göstermede insanı azdırmayan, söyleyişte yalan söylemeyen bir
öğütçüdür. Kur’an’la oturup kalkan, doğrulukta noksanlaşmadan oturup kalkar. Hiç
kimseye Kur’an’dan sonra bir ihtiyaç, bir yoksulluk gelip çatmaz. Dertlerinize ondan
şifa dileyin; güçlüklerinize ondan yardım isteyin; Allah’tan Kur’an’la dilediğinizi dileyin;
onunla Allah’a yönelin.”
“Allah’ın kitabına sarılın; sağlam ip, apaçık ışık, fayda veren şifa, susuzları kandıran
su odur. Odur yaşayana temizlik veren, odur sarılana kurtuluş ihsan eden. Eğriltmez ki
düzeltmeye muhtaç olsun; eğilmez ki halkı yorsun. Dillerde çok okunmaktan, kulaklarda çok dinlenmekten yıpranmaz. Onunla söz söyleyen doğru söyler, onunla amel eden
yürür gider öne geçer.”
“Kur’an’ı öğrenin. O, sözlerin en güzelidir. Hükümlerini belleyin. Çünkü bu belleyiş,
gönüllerin ilkbaharıdır. Onu güzel bir tarzda okuyun. Bu okuyuş, haberlerin en güzelini
okumaktır.”
“Gel, Kur’ân-ı Kerîm’i okumaya gayret sarf et! Hükümleriyle amel eden ve okunuşuna özel bir itina göstererek ona saygı duyan kâmil insanlar içinde yaşa! Kur’an-ı
Kerîm’i güzel bir ahenk ve sesle okuyup anlamı üzerinde düşünmek, büyük bir mutluluk
vesilesidir. Kur’ân’ı derin bir heyecan ve kendinden geçercesine okuyarak Allah’a yakın
olmak isteyenler, bu arzularına kavuşurlar.
Hz. Ali, sünneti de en iyi bilen sahabîlerden biriydi. Hz. Peygamberden 586 hadis
rivayet etmiştir. Bu sebeple o, Kur’an ve sünnete bağlılığıyla ve onlara dair derin bilgisiyle tanınır.
Hz. Ali günlük ibadetler konusunda da son derece titiz ve takva sahibi bir şahsiyettir.
İbadet ederken mescitte şehit edilmiştir. Hz. Ali, ibadetlerin önemi ve yerine getirilmesi
konusunda bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Bu tavsiyelerden bazıları şunlardır:
“Allah’ın buyruklarından yararlanın, Allah’ın öğütleriyle öğütlenin, Allah’ın nasihatlarını tutun.”
“Namaz her takva sahibinin, Allah’tan sakınan kişinin Allah’a yakınlaşmasıdır. Hac,
her zayıfın cihadıdır. Her şeyin bir zekâtı vardır; bedenin zekâtı ise oruçtur...”
“Allah için, Rabb’inizin evini (Kâbe) ziyareti bırakmayın. Hayatta bulunduğunuz sürece o evi boş bırakmayın; çünkü o ev, terk edilirse dininizin bir farzını terk ettiğiniz için
size ne Allah, ne de halk iyi gözle bakar.”
“İyiliği buyurmayı ve kötülükten sakındırmayı terk etmeyin; yoksa başınıza aranızdaki kötüler geçer de sonra dua edersiniz, ama duânız kabul edilmez.”
Hz. Ali, güzel konuşması ve üstün hitabeti ile tanınır. Kaynaklar, onun pek çok hutbe, mektup, güzel ve hikmetli sözünü bize ulaştırmıştır. Bütün Müslümanların kalbinde taht kurmuş olan Hz. Ali, askerî ve siyasi başarıları, dindarlığı, ilmi kişiliği ve Hz.
Muhammed’in damadı olması dolayısıyla, tarih boyunca bütün Müslümanlarca sevilip
sayılan ve örnek alınan tarihi bir şahsiyettir. Hz. Ali, bütün Müslümanların ortak bir
değeridir.
Prof. Dr. İbrahim SARIÇAM
Ortaöğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
Dersi Öğretim Programı, s. 74-76.
61
İSLAM’DA İBADETLER
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM
A. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.
1. İbadetin inanca etkilerini açıklayınız.
2. Hac ibadeti sosyal hayat üzerinde ne gibi etkiler meydana getirir? Belirtiniz.
3. İbadetlerin çeşitleri nelerdir? Yazınız.
B. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz.
1. Aşağıdakilerden hangisi namazın dışındaki farzlarından değildir?
A) Kıbleye dönmek
B) Vakit
C) Niyet
D) Son oturuş
E) Abdest
D) Yolda kalmışlar
E) Dede ve nine
2. Zekât aşağıdakilerden hangisine verilir?
A) Anne-baba
B) Çocuklar
C) Torunlar
3. Aşağıdakilerden hangisi orucun faydaları arasında gösterilemez?
A) İradeyi güçlendirir.
B) Nimetlerin kıymetini anlamaya yardımcı olur.
C) Yardımlaşma duygusunu geliştirir.
D) Ekonomiyi etkiler.
E) Sağlığa faydalıdır.
C. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri verilen kelimelerden uygun olanları ile doldurunuz.
(Arafat’ta vakfe, ihram, kötülük, sıhhat, ziyaret tavafı)
1. “Oruç tutun ....................... bulun.”
2. “Namaz insanı ....................... alıkoyar.”
3. Haccın farzları:
a .....................................................
b .....................................................
c......................................................
Ç. Aşağıdaki bilgilerin doğru olanlarını “D”, yanlış olanlarını “Y” ile işaretleyiniz.
(...) Zekâtı; Müslüman, akıllı, ergenlik çağına gelmiş ve nisap miktarına sahip olan kişiler verir.
(...) Niyet ne olursa olsun insanlara faydalı olan her şey ibadettir.
(...) Kurbanda asıl amaç fakirlere et dağıtmaktır.
(...) Namaz dinin direğidir.
62
ÖĞRENME ALANI: HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
3. ÜNİTE: KUR’AN’A GÖRE HZ. MUHAMMED
ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM
1. Kur’an-ı Kerim mealinden Fussilet suresinin 6. ayetini bulup defterinize yazınız.
2. Kendinize örnek alacağınız kişide aradığınız ilk üç özelliği yazınız.
3. “Tefsir, sünnet, rahmet, tebliğ” kelimelerinin anlamını araştırıp öğreniniz.
4. Kur’an-ı Kerim’in açıklanıp anlaşılmasında Peygamberimizin konumunu araştırınız.
63
KUR’AN’A GÖRE HZ. MUHAMMED
1. Hz. Muhammed Bir İnsandır
Bütün peygamberler gibi Hz. Muhammed de bir insandır. O, herhangi bir insanın başından
geçebilecek birçok beşerî tecrübeyi yaşamıştır. Henüz doğmadan babasını, küçük yaşta annesini
kaybetmiştir. Diğer insanlar gibi evlenmiş ve çocuk sahibi olmuştur.
Bir insanın peygamber olabileceğini kabullenemeyen kimi müşrikler Hz. Muhammed’in elçiliğine tepki göstermişlerdir. Peygamberin insanüstü bir varlık olması gerektiğini iddia eden müşriklerin
tepkileri Kur’an’da şöyle bildirilir: “...Bu ne biçim peygamber (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı! Yahut
kendisine bir hazine verilmeli veya
içinden yiyip (meşakkatsizce geçimini
PAYLAŞALIM____________________
sağlayacağı) bir bahçesi olmalıydı...”1
Onlar, Hz. Muhammed’in yemek yemesini, çarşı pazarda dolaşmasını, şaka
yapmasını, hastalanmasını garip karşılamış ve onun insani özelliklerden arınmış
olması gerektiğini düşünmüşlerdir. Müşriklere göre yerin ve göğün hazineleri
Allah, tüm peygamberlerin insanlar içinden seçildiğini Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade etmiştir:
“ Biz senden önce de kendilerine vahiy
verdiğimiz kişilerden başkasını peygamber
olarak göndermedik...”
Enbiyâ suresi, 7. ayet.
peygamberin elinde olmalıydı. O, insan
yerine melek olmalı ve gaybı bilmeliydi.
Onların bu isteklerine Allah Kur’an’da
şöyle cevap vermektedir: “Kendilerine
doğru yolu gösteren rehber geldiğin-
Kur’an’ı Kerim’de anlatılan peygamberlerden
biri hakkında araştırma yapınız ve bunu arkadaşlarınızla paylaşınız.
de insanların iman etmelerine ancak
şöyle demeleri engel oldu: Allah bir
insanı mı peygamber gönderdi? (Ey
Muhammed!) Onlara (şu sözümüzü) ilet: Eğer yeryüzünde yurt tutup
dolaşanlar melekler olsaydı o zaman
onlara elçi olarak şüphesiz gökten bir
melek indirirdik!”2
1 Furkân suresi, 7-8. ayetler.
2 İsrâ suresi, 94-95. ayetler.
64
3. ÜNİTE
Allah, insanlara bir beşer olan Hz. Muhammed’i peygamber olarak göndermiştir. Hz. Peygamber, Allah’ın resulü olmasının gerektirdiği özelliklerin dışında insanüstü vasıflara sahip değildir. Ona tanrısal nitelikler yakıştırmak isteyenlere Kur’an’ı Kerim şöyle cevap vermiştir: “De
ki: Ben size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem, size
ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarım…”1 Aynı şekilde
Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamberin şahsından sürekli mucize beklemeleri karşısında Allah
onlara şu ilahî hakikati hatırlatmıştır: “(Ey Peygamber!) De ki: Ben Allah’ın dilediğinden
başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim…”2
Hz. Muhammed, insanların hissettiklerini hisseden, tecrübelerini değerlendiren, elem ve
emellerini anlayan, ihtiyaçlarını fark eden bir beşerdir. O, Allah’ın emir ve yasaklarını hayatında uygulamış, bu nedenle insanlar da onu kolayca örnek alabilmişlerdir. Eğer müşriklerin arzu
ettiği gibi Hz. Muhammed bir melek olsaydı insanların onu örnek almaları mümkün olmazdı.
Peygamberimiz, dini yaşarken dünyevi yükümlülüklerin ihmal edilmesini hoş karşılamamış
ve ruhbanlığa izin vermemiştir. Örneğin bir defasında sahabeden biri geceleri daima namaz kılacağını, diğeri her zaman oruç tutacağını öbürü de hiç evlenmeyeceğini belirtmişti. Bunu duyan
Peygamberimiz onlara, “Ben, sizin Allah’tan en çok korkanınız ve sakınanınızım. Bununla
beraber ben bazen oruç tutarım, bazen tutmam, gecenin bir kısmında namaz kılarım, bir
kısmında uyurum, bildiğiniz gibi evliyim de. Her kim benim bu yolumdan yüz çevirirse
benden değildir.”3 buyurarak insani ihtiyaçları terk etmeyi uygun görmemiştir.
Her insan gibi Peygamberimizin de beşerî ihtiyaçları olmuştur. Örneğin o da acıkmış, sevinmiş, üzülmüş, sıkıntı çekmiş, hastalanmış ve tedavi olmuştur. Hz. Peygamber tüm insanlar
gibi rızkını kazanmak için çalışmıştır. İnsanların içinde yaşamış, onların sevinç ve üzüntülerine
ortak olmuştur. İnsanların kendisini aşırı yüceltmesine asla izin vermemiştir. O da her insan gibi
ömrünü tamamlamış ve 632 yılında Medine’de vefat etmiştir.
1 En’âm suresi, 50. ayet.
2 A’râf suresi, 188. ayet.
3 Buharî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh, 5.
65
KUR’AN’A GÖRE HZ. MUHAMMED
2. Hz. Muhammed Bir Peygamberdir
Hz. Muhammed’i diğer insanlardan ayıran en belirgin vasfı, onun Allah’tan vahiy almasıdır. Kur’an’da
Hz. Muhammed’in hem insan hem de peygamber olduğu pek çok ayette vurgulanmaktadır: “De ki: Ben
yalnızca sizin gibi bir insanım. (Şu var ki) bana, ilahınızın sadece bir ilah olduğu vahyolunuyor...”1
ayeti onun bu özelliğine işaret etmektedir.
Peygamber, Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara bildiren bir elçidir. Peygamberler asla yalan söylemezler, emanete hıyanet etmezler, günah işlemezler, zeki ve akıllıdırlar. Allah’tan aldıkları bilgileri eksiksiz olarak insanlara ulaştırırlar. Her peygamber gibi Hz. Muhammed de ilahî emir ve yasakları değişiklik
yapmadan insanlara tebliğ etmiştir. Kur’an’da bu görev, “Ey Resul! Rabb’inden sana indirileni tebliğ
et. Eğer bunu yapmazsan Allah’ın elçiliğini yapmamış olursun...”2 ayetiyle belirtilmiştir.
Peygamberimiz, bütün insanlığa elçi olarak gönderilmiş ve adalet, merhamet, sevgi, kardeşlik ve yardımlaşma gibi evrensel ilkeleri tavsiye etmiştir. Allah’tan aldığı öğütleri, emir ve yasakları kendi hayatında uygulayarak bütün Müslümanlara örnek olmuştur. O, Kur’an’ın öngördüğü Müslüman tipinin bütün
özelliklerini şahsında toplamış ve Kur’an’ın yaşayan bir tercümanı olmuştur. Yüce Allah bu duruma dikkat çekmiş ve onu örnek almamızı şu ayetle belirtmiştir: “Andolsun ki Resulullah sizin için, Allah’a
ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.”3 Hz. Aişe
de kendisine Resulullahın ahlakı sorulduğunda, “Peygamberin ahlakı, Kur’an ahlakı idi.”4 diye cevap
vermiştir.
Kur’an, Hz. Peygamberi kendi buyruklarının canlı bir örneği ve doğru bir uygulayıcısı olarak tanımlar. Hz. Peygambere itaatin Allah’a itaat olduğunu vurgular. Nitekim bir ayette bu husus şöyle anlatılır:
“Allah’a itaat edin, Peygambere de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki elçimize düşen, apaçık bir
duyurmadır.”5
1 Kehf suresi, 110. ayet.
2 Mâide suresi, 67. ayet.
3 Ahzâb suresi, 21. ayet.
4 Müslim, Salâtü’l-Müsafirin, 139.
5 Teğâbun suresi, 12. ayet.
66
3. ÜNİTE
3. Hz. Muhammed Kur’an-ı Kerim’i
NOT EDELİM___________________
Açıklayıcıdır
Hz. Muhammed’in peygamberlik görevlerinden biri Kur’an-ı Kerim’i açıklamaktır.
Kur’an, onun bu yükümlülüğünü şöyle dile
getirmektedir: “…İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşü-
anla
lılık mında
o
k
rini lan ay apae
açık tlelar.
Hz. Peygamber
Kur’an’ın,
nüp anlasınlar diye sana da bu Kur’an’ı
indirdik.”1 Hz. Peygamber açık ve net ola-
re
etle mird
a
ib lik e i
d
e
yön ini ken sıyler lama r.
u
ri
uyg göste
la
rak anlaşılan ilahî mesajları Müslümanlara
tebliğ etmiştir. Açıklanma ihtiyacı olduğu
zaman da ilahî buyrukları gerek sözlü ge-
Müslümanlarca
farklı yorumlanan
ayetlerin asıl maksadını ifade ederek
onları açıklar.
rekse uygulamalı olarak açıklamıştır. Mesela “Namazlara ve orta namaza devam
edin…”2 ayetinde orta namazın ne olduğu
açık değildir. Ancak Peygamberimiz, “Orta
namaz, ikindi namazıdır.”3 sözüyle ayetteki bu kapalılığı ortadan kaldırıp ayeti anlaşılır hâle getirmiştir.
BİLGİ KUTUSU________________
Müslümanlar Kur’an ayetlerini anlamada bazen ihtilafa düşmüşlerdir. Böyle
durumlarda Hz. Peygamberin açıklamaları
SÜNNET
vahiyden ne anlaşılması gerektiğini, Müslümanların neyi, nasıl yapmaları gerektiğini ortaya koymuştur. Örneğin “Böylece
KUR’AN
sizi orta bir ümmet yaptık ki insanlara
şahit olasınız. Elçi de size şahit olsun...”
4
ayeti indiği zaman Hz. Peygamber ayette geçen ‘orta’ kelimesini adalet olarak
açıklamıştır.5
1 Nahl suresi, 44. ayet.
2 Bakara suresi, 238. ayet.
3 Tirmizî, Tefsir, 3. hadis.
4 Bakara suresi, 143. ayet.
5 Tirmizî, Kitabü’t-Tefsir, 3.
Kur’an-ı Kerim, sünnetin kaynağıdır.
Sünnet ise Kur’an’ın açıklamasıdır.
67
KUR’AN’A GÖRE HZ. MUHAMMED
ÖRNEK BULALIM
Kur’an-ı Kerim’de ibadete dair hüküm bildiren ayetler, genel ilkeler koyar ve ayrıntılara girmez. Örneğin;
namaz, oruç, hac ve zekât gibi ibadetler Kur’an’da farz
kılınmış ancak bunların nasıl yapılacağı, şartları, sebep
ve sonuçları Peygamberimiz tarafından açıklanmıştır.
Mesela Kur’an’da namaz emredilmiş; ancak nasıl kılınacağına dair ayrıntılı açıklama yapılmamıştır. Namazın nasıl kılınacağı hususunda Hz. Peygamberin uygulamalarına bakılır. Çünkü o, “Beni namaz kılarken nasıl
görüyorsanız namazınızı öyle kılın.” (Buharî, Ezan, 18.)
buyurmuştur.
Yukarıdaki metinden hareketle Hz. Peygamberin Kur’an’ı
açıklamasına ilişkin örnekler bulunuz.
Müslümanlar, Peygamberimizin Kur’an ayetlerini açıklamasıyla Yüce Allah’ın vahyini daha kolay
anlamışlardır. Böylece Allah’ın emirlerini, yasaklarını ve Kur’an’da yer alan ilkeleri hayatlarına bilinçli bir şekilde uygulamışlardır. Bu nedenle Peygamberin sünneti, İslam dininin temel kaynağı olan
Kur’an-ı Kerim’in öğrenilmesi açısından önemlidir. İslam’ı doğru bir şekilde öğrenmek için Kur’an
mealine, tefsirine ve Peygamberimizin sünnetine başvurmak gerekir.
4. Hz. Muhammed Uyarıcıdır
Hz. Muhammed’in görevlerinden biri de ilahî vahiyle insanları uyarmaktır. Hz. Muhammed’in
uyarıcı olmasına Kur’an’da şu ayetle dikkat çekilmektedir: “Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir
şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.”1
Allah, Hz. Peygamberden insanları uyarmasını istemiştir. Nitekim bir ayette bu görev şöyle
açıklanmıştır: “Ey bürünüp sarınan (Resulüm)! Kalk ve (insanları) uyar. Sadece Rabb’ini büyük tanı. Elbiseni tertemiz tut. Kötü şeyleri terk et. Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma. Rabb’inin rızasına ermek için sabret.”2 Hz. Peygamber de insanları kötülüklerden sakınmak,
Allah’ın emirlerine isyan etmemek gibi hususlarda uyarmıştır.
1 Ahzâb suresi, 45. ayet.
2 Müddessir suresi, 1-7. ayetler.
68
3. ÜNİTE
Peygamberlerin görevi Allah’ın emriyle tüm insanları uyarmaktır. Bu görev Kur’an’da şöyle ifade edilir:
“...Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber)
bulunmuştur.”1 Peygamber, uyarılarına rağmen tebliğinden yüz çevirenlerden sorumlu değildir. “…Sana
ancak (Allah’ın emirlerini) tebliğ etmek düşer.
Hesap yalnız bize aittir.”2 ayeti bu hususa işaret
eder. Ayrıca insanları doğru yola ulaştırmak (hidayet) peygamberin elinde değildir. Nitekim bu husus
Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir: “(Resulüm!)
Sen sevdiğini doğru yola ulaştıramazsın. Ancak
Allah dilediğine hidayet verir...”3
Hz. Muhammed’in elçilik görevi hem uyarıyı hem de müjdelemeyi içerir. Nitekim “Biz seni
bütün insanlara ancak müjdeci
ve uyarıcı olarak gönderdik…”4
ayetinden anlaşılacağı gibi onun
uyarı ve müjde görevi hem kendi
toplumuna hem de kendisinden
sonraki toplumlara yöneliktir.
TARTIŞALIM___________
Peygamberimiz Şuarâ suresinin 214.
ayetinde geçen “(Önce) en yakın akrabanı uyar.” emri gereğince uyarı
görevine önce kendi akrabalarından
başlamıştır.
Hz. Muhammed’in İslam’ı anlatmaya önce yakınlarından başlamasının
nedenleri neler olabilir? Arkadaşlarınızla tartışınız.
SIRALAYALIM_________________
Müddessir suresinin 1 ve 7. ayetlerinde Hz. Peygamberden yapılması
istenilenler nelerdir? Sıralayınız.
- İnsanları uyarmak
- ..............................................................
- ..............................................................
Hz. Peygamberin uyarısıyla
- ..............................................................
amaçlanan şey; insanları kötülüklerden uzak tutmak ve iyiliklere
yöneltmektir. Ancak bu yönelmede gönüllülük esastır. Dinimizde zorlamanın olmadığı, şu ayetlerde ortaya konmuştur: “Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır…”5, “O hâlde (Resulüm!) öğüt ver.
Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onlar üzerinde bir zorba değilsin.”6 Nitekim Hz. Peygamber de
insanları uyarırken hiçbir baskı ve zorlamada bulunmamıştır. Onları güzel bir dille uyarmış, İslam’ı
anlatırken ikna edici bir üslup kullanmıştır. İyiyi, güzeli ve doğruyu bildirdikten sonra inanmaları
konusunda insanları özgür bırakmıştır.
1 Fâtır suresi, 24. ayet.
2 Ra’d suresi, 40. ayet.
3 Kasas suresi, 56. ayet.
4 Sebe suresi, 28. ayet.
5 Bakara suresi, 256. ayet.
6 Gâşiye suresi, 21, 22. ayetler.
69
KUR’AN’A GÖRE HZ. MUHAMMED
Allah, Hz. Peygamberin uyarılarında nasıl bir yol takip edeceğini belirlemiştir. Nahl suresinin 125.
ayetinde uyarıda takip edilecek yöntemler şöyle açıklanır: “(Resulüm!) Sen, Rabb’inin yoluna hikmet
ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et…”1
YORUMLAYALIM________
“Allah’tan başkasına tapanlara (ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da
bilgisizce, düşmanca Allah’a söverler.”
En’âm suresi, 108. ayet.
Peygamberimizin İslam’ı tebliğ ederken yukarıdaki ayete göre hareket etmesinin sebeplerini sınıfta arkadaşlarınızla yorumlayınız.
5. Hz. Muhammed İnsanlığa Bir Rahmettir
Rahmet; acıma, esirgeme, lütuf ve ihsanda bulunma gibi iyilik etmeyi gerektiren sevgi ve şefkat duygusudur. Peygamberimiz bütün insanlığa rahmet olarak gönderilmiştir. Nitekim Allah, Hz. Muhammed’e
hitaben “(Resulüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”2 buyurmaktadır.
Hz. Peygamberin yaşadığı toplumda haksızlık, adaletsizlik, cehalet ve kötülükler yaygındı. Yüce Allah, insanları bu tür haksızlıklardan kurtarıp iyiliğe, doğruluğa yöneltmek, zayıf ve çaresizleri korumak,
halkı cehaletten kurtarmak için âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed’i göndermiştir. Peygamberimiz,
kendisine iman eden insanları eğiterek birbirinin haklarına saygılı, küçüklere ve düşkünlere karşı sevgi
besleyen, zayıf ve çaresizleri koruyan, adalet ve barışı temsil eden bir topluluk hâline getirmiştir.
1 NAHL suresi, 125. ayet
2 Enbiyâ suresi, 107. ayet.
Yağmurun tabiata rahmet olması gibi
Hz. Muhammed de insanlığa bir rahmettir.
70
3. ÜNİTE
Hz. Peygamberin rahmeti; Müslümanları, Müslüman olmayanları, dostları, düşmanları, hürleri, köleleri, büyükleri, küçükleri, hatta insanların yanında
hayvanları ve tabii çevreyi de içine alacak kadar geniştir. Bu nedenle Hz. Peygamber, insan haklarının yanı sıra hayvan haklarının da gözetilmesini tavsiye
etmiştir. Ayrıca doğal çevreyi koruyarak
insanlarda çevre bilinci oluşturmuştur.
Peygamberimiz, kendisine ve Müslümanlara karşı her türlü eziyeti yapan Mekkeli müşriklere bile merhametle davranmıştır. Kendisine ve Müslümanlara eziyet
eden müşriklere beddua etmesi istendiğinde şu cevabı vermiştir: “Unutmayın ki
ben lanetçi olarak değil, rahmet olarak
gönderildim.”1
ÖRNEK OLAY İNCELEYELİM_____
Rahmet peygamberi olan Hz. Muhammed, Müslümanlara, çocuklara sevgi ve şefkatle davranmayı öğütlemiştir. Nitekim Akra isimli bir sahabe,
Peygamberimizi, torunu Hz. Hasan’ı öpüp severken görmüş, “Benim on çocuğum var, onlardan
hiçbirini öpmedim.” demiştir. Bunun üzerine Hz.
Peygamber bu adama bakarak “Şüphesiz ki merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buharî,
Edeb, 18.) buyurmuş ve ona, çocuklarına karşı
merhametli olmasını tavsiye etmiştir.
Yukarıdaki olayı inceleyerek prensipler çıkarınız.
Hz. Peygamber, her zaman insanların iyiliğini ve hayrını istemiştir. Onun, Müslümanlara olan merhamet ve şefkati Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir: “Andolsun size kendinizden öyle bir peygamber
gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, müminlere karşı çok
şefkatlidir, merhametlidir.”2
PAYLAŞALIM_______________________________________________________
Peygamberimiz bir gün zayıflıktan karnı sırtına yapışmış bir deve görmüş ve
devenin sahibine şöyle demiştir: “Hayvanlarınız hakkında Allah’tan korkun (Hay-
vanlarınıza eziyet etmeyin.).”
Ebu Davut, Cihad, 44.
Yine bir gün yolculuk esnasında yanındakilerden biri bir kuş yuvasından kuşun
yumurtalarını almıştı. Bunun üzerine anne kuş ise o kişinin üzerinde çırpınmaya
başladı. Bunu gören Peygamberimiz, “Onları aldığın yere koy.” dedi.
Mevlânâ Şibli, Asrı Saadet, C 2, s. 130.
Yukarıdaki hadislerden çıkardığınız sonuçları arkadaşlarınızla paylaşınız.
1 Müslim, Birr, 87.
2 Tevbe suresi, 128. ayet.
71
KUR’AN’A GÖRE HZ. MUHAMMED
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM
A. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.
1. Allah, peygamberleri niçin insanlardan göndermiştir? Açıklayınız.
2. Peygamberimizin Kur’an’ı açıklamasının insanlar için önemi nedir? Belirtiniz.
3. Hz. Peygamber tebliğine niçin en yakınlarından başlamıştır? Açıklayınız.
B. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz.
1. Aşağıdakilerden hangisi Peygamberimizin görevlerinden biri değildir?
A) İnsanları uyarmak
B) Kur’an’ı açıklamak
C) İnsanları inanmaya zorlamak
D) Nasihat etmek
E)Vahyi tebliğ etmek
2. Aşağıdakilerden hangisi Kur’an’a göre Hz. Muhammed’in bir özelliği değildir?
A) Rahmet olması
C) Uyarıcı olması
B) Kur’an’ı açıklayıcı olması
D) Nebi olması
E) İnsanüstü bir varlık olması
C. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri verilen kelimelerden uygun olanlar ile doldurunuz.
(rahmet, müjdeleyici, uyarıcı, açıklamak, vahiy almak)
1. Hz. Muhammed’i diğer insanlardan ayıran en belirgin özelliği ............................................
2. Hz. Muhammed, âlemlere............................................ gönderilmiştir.
3. “Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit bir ............................................ ve bir
............................................ olarak gönderdik.” (Ahzâb suresi, 45. ayet.)
Ç. Aşağıdaki bilgilerin doğru olanlarını “D”, yanlış olanlarını “Y” ile işaretleyiniz.
(…) Peygamberimiz Kur’an ayetlerini uygulamalı olarak da açıklamıştır.
(…) Peygambere itaat, aynı zamanda Allah’a itaat demektir.
(…) “…(Resulüm)! Kalk ve (insanları) uyar…” (Müddessir suresi, 2. ayet.) ayetiyle
Hz. Peygambere uyarıcılık görevi verilmiştir.
(…) Kur’an, Hz. Muhammed’in açıklamaları dikkate alınmadan da anlaşılabilir.
72
ÖĞRENME ALANI: VAHİY VE AKIL
4. ÜNİTE: KUR’AN VE YORUMU
ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM
NALIM
1. Yûsuf suresinin 2. ayetinde geçen “Anlayasınız diye biz onu Arapça Kur’an olarak indirdik.’’ ifadesiyle anlatılmak istenen nedir? Tefsirlerden araştırınız.
2. Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okumak niçin önemlidir? Öğreniniz.
3. Kur’an da yer alan temel konular nelerdir? Araştırınız.
4. Bir konuyla ilgili bilgiyi Kur’an’dan nasıl buluruz? Bir Kur’an mealini inceleyip öğreniniz.
73
KUR’AN VE YORUMU
1. Kur’an’ın Temel Amaçları
İnsan yaratılışı itibariyle üstün bir varlıktır.1 Onun en önemli özelliği, akıllı bir varlık olması, düşünebilmesi ve değerlendirme yapıp sonuçlar çıkarabilmesidir. İnsanı ilahî vahye muhatap kılan, onun bu özelliğidir.
Yüce Allah, yaratıkları içinden insanı seçmiş, gönderdiği ilahî kitaplarla insana seslenmiştir.
Kur’an ilahî kitapların sonuncusudur. Bir ayette Kur’an’ın gönderiliş amacı şöyle açıklanır: “Ey insanlar!
İşte size Rabb’inizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet
olan Kur’an geldi.”2 Ayette Kur’an’ın insanlar için bir öğüt, şifa, rehber ve rahmet olduğu ifade edilmektedir. Bu özellikler Kur’an’ın insan için güvenilir bir kılavuz olduğunu gösterir. Nitekim muhtevası incelendiğinde Kur’an’ın sadece inanç, ibadet ve ahlak alanında değil, hayatın bütünüyle ilgili yol gösteren bir kitap
olduğu anlaşılmaktadır. “...(Ey Muhammed) Biz Kur’an’ı her şeyi açıklayıcı... olarak sana indirdik …”3
ayeti bu gerçeği açıklar.
KUR’AN-I KERİM İNSANA
DOĞRU BİLGİ
DOĞRU İNANÇ
KONULARINDA YOL GÖSTERİR.
1 Tîn suresi, 4. ayet.
2 Yûnus suresi, 57. ayet.
3 Nahl suresi, 89. ayet.
74
DOĞRU DAVRANIŞ
4. ÜNİTE
1.1. Doğru Bilgi
Bilgi, insanı yücelten, ona üstünlük kazandıran en önemli değerlerden biridir. Sahip olduğumuz bilgilerle
hayatımıza yön veririz. Düşüncelerimizin, söz ve davranışlarımızın doğru olması için bilgilerimizin de
doğru olması gerekir. İnsan düşünüp araştırarak doğru bilgiye ulaşabilir. Böylece insan doğru ve güvenilir
bilginin kılavuzluğunda kendini hatadan korur. Bu nedenle Kur’an, doğru bilgiye önem vermekte, bilenlerle
bilmeyenlerin bir tutulamayacağını vurgulamaktadır.1
Kur’an’ın temel amaçlarından biri, insanı doğru bilgilerle donatmaktır. Çünkü insan doğru bilgi sahibi
olmazsa Allah’a ve diğer varlıklara karşı sorumluluklarının neler olduğunu bilemez ve onlara gerekli saygıyı da
gösteremez. “…Allah’a karşı ancak kulları içinden âlim olanlar (bilgili olanlar) derin saygı duyarlar...”2
ayetinde bu gerçek dile getirilmektedir.
Kur’an doğru bilgiye önem vermekte, onun kaynaklarını ve bu kaynaklardan bilgiyi elde etmenin yollarını
da öğretmektedir. Kur’an’da doğru bilginin kaynakları olarak vahiy, akıl ve duyular gösterilir.
BULALIM______________________
Vahiy, ilahî mesajların peygamberlere bildirilmesidir. Vahiy ile gelen bilginin kaynağı Yüce Allah’tır.
Vahye dayanan bilgiler bize iki yoldan ulaşır. Bunlardan birincisi Allah’ın sözlerinden oluşan Kur’an’dır.
Kur’an’ın her yönüyle Allah’ın korumasında olması,
onun verdiği bilgilerin doğruluğunun en önemli güvencesidir.
Kur’an’ın muhatabı insandır. Kur’an’ın insanı bilgilendirmekteki amacı, onu her konuda en doğru olana ulaştırmaktır. Bu amaç bir ayette şöyle açıklanır:
“Şüphesiz ki bu Kur’an, insanları en doğru ve en
sağlam yola iletir…”3
Kur’an öncelikle insana yaratıcısını tanıtır. Böylece Allah’ı yüce sıfatları ile tanıyan insan, kulluk
bilinci kazanır. Ku’an’ın rehberliğinde insan Allah’a
ve diğer varlıklara karşı görevlerinin neler olduğunu
da öğrenir. Böylece insan, Allah’a nasıl şükredeceğini, ibadetlerini nasıl yapacağını, kendisine, ailesine
ve çevresine karşı sorumluluklarının neler olduğunu
öğrenmiş olur.
1 Bakara suresi, 31-34. ayetler; Zümer suresi, 9. ayet.
2 Fâtır suresi, 28. ayet.
3 İsrâ suresi, 9. ayet.
75
“Siz, hiçbir şey bilmezken Allah, sizi annelerinizin karnından çıkardı; şükredesiniz diye
size kulaklar, gözler ve gönüller (düşünme ve
akletme yetisi) verdi.”
Nahl suresi, 78. ayet.
Ayette yer alan bilgi kaynakları nelerdir?
Bulunuz.
KUR’AN VE YORUMU
BULALIM____________________________________________________________________
KUR’AN’DA VERİLEN
TEMEL BİLGİLER
Doğru
inancın
bilgisi
İbadet ve
yapılışı
Geçmiş ve
gelecekten
haberler
Davranışlarımızla Sosyal hayatla
ilgili bilgiler
ilgili bilgiler
Evrenin ve için- Ahiret ile
deki varlıkların ilgili bilgiler
yaratılışı
Güzel ahlak
ilkeleri
Yukarıdaki başlıklarla ilgili üç tane ayet bulunuz.
Kur’an, geçmiş ve geleceğe ışık tutarak insanların ufkunu açar. Bir yandan kıssalarla geçmişten dersler
verirken diğer yandan da insanlığa yol gösterecek mesajlar verir.
Kur’an’ın insanı bilgilendirmesi sadece dünyaya yönelik değildir. Kur’an insana bu hayatın, ebedî ahiret
hayatı için bir sınav olduğunu öğretir ve ahiret hayatını tanıtıcı ve ona hazırlayıcı bilgiler verir.
Vahye dayanan bilgiyi bize ulaştıran ikinci kaynak ise sünnettir. Sünnet Hz. Peygamberin söz, davranış ve
tutumlarının bütünüdür. Yüce Allah Hz. Muhammed’e, Kur’an’ı insanlara tebliğ etme, açıklama ve uygulanışını
gösterme görevini vermiştir. Bu anlamda sünnet, Kur’an’daki bilgilerin açıklanması ve uygulanmasıdır. Bu
durum, doğru bilginin kaynağı olarak sünnetin değerini ve bağlayıcılığını göstermektedir Bu nedenle Yüce
Allah birçok ayette Peygambere itaat etmemizi ister.1 Bir ayette şöyle buyrulur: “Allah ve Resulü, bir işte
hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı
yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”2
Kur’an, akıl ve duyuları da doğru bilginin kaynakları olarak kabul eder.3 Çünkü insan gerek Allah’ın kitabı
ve gerekse kâinattaki varlıklar üzerinde düşünerek doğru bilgilere ulaşırken duyularını ve aklını kullanır.
Bunun içindir ki Kur’an birçok ayette kâinatın yapısı ve işleyişi üzerinde düşünmemizi emreder. Böylece
bilimsel çalışmaları da teşvik etmiş olur.
Kur’an akıl ve duyularla elde edilecek bilgiler konusunda bazı uyarılarda bulunur. Örneğin, “Hakkında
kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların her biri ondan
sorumludurlar.”4 ayeti kesin olmayan şüpheli bilgilere inanmamızın ve bu doğrultuda hareket etmemizin
yanlışlığına işaret eder.
1 Ahzâb suresi, 71. ayet; Mücâdele suresi, 13. ayet.
2 Ahzâb suresi, 36. ayet.
3 Bakara suresi, 171. ayet; Hac suresi, 46. ayet; Mülk suresi, 10-22. ayet.
4 İsrâ suresi, 36. ayet.
76
4. ÜNİTE
1. 2. Doğru İnanç
Bir şeye inanmak; onu gönülden benimsemek, doğruluğundan şüphe etmemek, tam bir güven duymak
demektir. Her insanın mutlaka inandığı ve kabullendiği değerler vardır. Bu anlamda inançsız insan düşünülemez. Nitekim, “...(Hz. Yusuf) dedi ki: Ben Allah’ı inkâr eden, ahirete inanmayan bir toplumun dinini
(inancını) terk ettim...”1 ayetinde ilahî dinleri inkâr eden bir toplumun benimsediği değer yargıları da inanç
olarak nitelendirilmiştir.
İnsanın inandığı değerler onun düşünce yapısını, buna bağlı olarak da insanın söz ve davranışlarını şekillendirir. Bu anlamda inanç, fert ve toplum hayatında temel belirleyici unsurlardan biridir. Bu nedenle
Yüce Allah doğru inancı elçileri aracılığıyla insanlara iletmiş ve onların neye, nasıl inanmaları gerektiğini
Kur’an’da öğretmiştir.
Kur’an’ın temel amacı insanları asılsız ve anlamsız saplantılardan (batıl inanç) uzak tutmak, her konuda
doğru olan inanca yönlendirmektir. Zira “doğru inanç” doğru bir din anlayışının da kaynağıdır.
Kur’an-ı Kerim, insandan Allah’a gönülden inanmasını ve ondan başkasını ilahlaştırmamasını ister.
Kur’an’a göre “doğru inancın” temeli budur. Buna din dilinde “kalp ile tasdik” denilir.2 İnancın sözle ifadesi
“dil ile ikrar”, davranışlara yansıması “salih amel”dir.
Kur’an çevrenin etkisiyle oluşan taklidî bir inancı, “doğru inanç” için yeterli görmez. Bu nedenle birçok
ayette insandan içinde yaşadığı evrendeki düzen üzerinde düşünerek yaratıcıya olan inancını güçlendirmesi
istenir (tahkikî iman). Bunun sebebi insanı taklidî inançtan tahkikî inanca yükseltmektir. İnsan inandığı şeylerin doğruluğuna aklıyla ikna olmalı ve onu gönlüyle benimsemelidir. Böylece inanç, zamanla soyut bir kavram olmaktan çıkacak, insanın düşüncelerinde, sözlerinde ve davranışlarında belirleyici etkisini gösterecektir.
Bir ayette Yüce Allah şöyle buyurur: “Kesin inanmak isteyenler için yeryüzünde birçok deliller vardır.
Bizzat kendi varlıklarınızda da böyle deliller vardır. Hâlâ görmeyecek misiniz?”3
İnsanlık tarihi, doğru inanç ile batıl inançların mücadelesine sahne olmuştur. Kur’an, peygamberlerin
yürüttüğü bu mücadeleyi anlatırken doğru inancı bütün yönleriyle açıklar. Bunun yanında doğru olmayan
inancın tarihî süreç içerisindeki yansımalarını da tanıtarak insanları aynı hatalara düşmekten sakındırır. Bu
konuda Ku’an’da “İman edip imanlarına zulüm (şirk) bulaştırmayanlar var ya, güvende olma onların
hakkıdır, doğru yolda olanlar da onlardır.”4 buyrulmaktadır. Doğru inancın temeli olan tevhit, Allah’tan
başka ilah kabul etmemek, Allah’a zatında ve sıfatlarında hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. Kâinatı yaratan da
yöneten de yalnızca Allah’tır. Atomdan galaksilere kadar evrendeki bilinçli tasarım onun eseridir.
Tevhidin zıddı, “şirk”tir. Şirk, herhangi bir şeyi, ilahlaştırıp Allah’a eş koşmaktır. Kur’an’ın bildirdiğine göre insanlar; putları, gök cisimlerini, bazı canlıları, insanları ve bazen de istek ve arzularını ilahlaştırıp Allah’a eş koşmuşlardır. Kur’an’a göre şirk, insanlık tarihinin en büyük sapmasıdır. Bu nedenle şirk,
Kur’an’ın en fazla değindiği ve eleştirdiği konu olmuştur.
1 Yûsuf suresi, 37. ayet.
2 Ahmet S. Kılavuz, İman Küfür Sınırı, s. 19, 20.
3 Zâriyât suresi, 20-21. ayetler.
4 En’âm suresi, 82. ayet.
77
KUR’AN VE YORUMU
Yüce Allah gönderdiği tüm kutsal kitaplarda “doğru inanç” olarak insanları “tevhit inancı”na davet etmiştir.
“Senden evvel gönderdiğimiz her bir resule ‘Hakikat bu, benden başka ilah yoktur; onun için hep bana
ibadet edin.’ diye vahyettik.”1 ayeti bu gerçeği açıklar.
Kur’an-ı Kerim’in getirdiği inanç sisteminin temeli de “tevhit”tir. Bu temel üzerinde “doğru inancın”
unsurları bir ayette şöyle sıralanır: “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine
indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaplara iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını,
peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır.”2
İslam tarihi, Kur’an’ın öğrettiği doğru inancın, toplumları nasıl yücelttiğinin örnekleriyle doludur. Hz.
Peygamber bu inançla bedevi bir toplumu medenileştirerek insanlık tarihine damgasını vurmuştur.
1.3. Doğru Davranış
Genel anlamda, Allah’ın rızası gözetilerek yapılan her iş “doğru davranış” kapsamına girer. İslam’da doğru
davranışın taşıması gereken zorunlu özellikler şunlardır: 1. Davranışın yalnızca Allah rızası için yapılması. Gösteriş,
beğenilme kaygısı ve menfaat duygusunun Allah rızasının önüne geçmemesi. 2.Yapılan davranışın ilahî emir ve
yasaklara ters düşmemesi. 3. Yapılan işin insanların hayrına olması.
AÇIKLAYALIM_________________________________
Hz. Peygamberin yaşadığı toplumda kabilecilik taas-
subu vardı. Öyle ki güçlü kabilelerin bağlısı olmak bir
ayrıcalıktı. Kabile savaşları ve bitip tükenmeyen kavgalar hayatın olağan bir parçasıydı. Hz. Peygamber işte
bu kavgacı toplumu inanç kardeşi yaptı. Kalplerden kin
ve nefreti söküp attı, yerine sevgi fidanları dikti. Bir
zamanların bu bedevi toplumu o kadar yüceldi ki Al-
lah yolunda katıldıkları bir savaş sonrası, çöl sıcağında
“su” diye inleyen Müslüman yaralılar, getirilen suyu
birbirlerine ikram ediyorlar ve bunun nedenini de şöyle
açıklıyorlardı: “Hz. Muhammed bize öğretti ki kardeşini kendisi kadar düşünmeyen bizden değildir.”
Hakim, Müstedrek, C 3, s. 270.
Yukarıdaki metni dikkate alarak Kur’an’daki doğru inanç
sisteminin Arap toplumunu nasıl yücelttiğini açıklayınız.
1 Enbiyâ suresi, 25. ayet.
2 Nisâ suresi, 136. ayet.
78
4. ÜNİTE
Kur’an’ın temel amaçlarından biri de insanları doğru davranışlara yönlendirmek ve kötülüklerden uzak tutmaktır.
Yüce Allah Kur’an’ın takva sahiplerine “doğru inanç ve “doğru davranış” konusunda rehberlik edeceğini bildirir.1
Takva, insanın yaratıcısına ve yaratılmışlara karşı taşıdığı sorumluluk bilincidir. Bu bilinç, insanın ilahî emir ve
yasakları gözeterek yaşamasını ve daima doğru davranışlar sergilemesini sağlar.
İslam dini, doğru davranışları önem derecesine göre farz, sünnet, mubah (helal) gibi hükümlere bağlamış, ayrıca
birçok doğru davranışı da ahlaki görevler çerçevesinde emir ya da tavsiye etmiştir. Yapılması zorunlu doğru davranışlar
“farz”, zorunlu tutulmayan ancak yapılması tavsiye edilen doğru davranışlar ise “sünnet” olarak isimlendirilmiştir.
Hakkında emir ya da yasak olmayan, insanların serbest bırakıldıkları davranışlara ise mübah (helal) denilmektedir.
Hayatımızda en geniş yeri tutan bu tür davranışlar şayet Allah rızası düşüncesiyle yapılırsa “doğru davranış” değeri
kazanırlar. Bu konuda Ku’an’da “Erkek ya da kadın, inanıp dürüst ve erdemli davranan kimselere şüphesiz
hoş bir hayat tattıracağız. Ve
onları yapageldikleri en güzel
işlere göre ödüllendireceğiz.”2
buyrulmuştur.
ANLATALIM________________________________
Güzel ahlak, doğru düşünce
ve davranışların insanda kişilik
hâlini almasıdır. Aslında güzel
ahlak bu anlamda asıl hedeftir.
Bu nedenle Hz. Muhammed
gönderiliş
amacını,
“Ben
güzel ahlakı tamamlamak
için gönderildim.”3 şeklinde
açıklamaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de insana,
Allah’ın kendisini her an
görüp gözetmekte olduğu ve
yaptığı her davranışın mutlaka
karşılığını göreceği haber
verilir. Böylece insanda çok
güçlü bir otokontrol bilinci
oluşturulur. Bu bilinç, insanı
kötü davranışlardan uzak
tutarken doğru davranışlara
yönlendirir.
1 Bakara suresi, 2. ayet
2 Nahl suresi, 97. ayet.
3 Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8.
Lokman (a.s.)’dan Oğluna “Doğru Davranış” Öğütleri
-Hani Lokman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti; Yavrum, Allah’a şirk koşma; çünkü şirk büyük bir zülümdür.
- İnsana da ana babasına iyi davranmasını tavsiye ettik.
Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında
taşımıştır. Onun sütten kesilmesi iki yıldadır. İnsana emrettik: Bana ve anne babana şükret. Dönüş ancak banadır.
- Eğer hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra
dönüşünüz banadır...
- Yavrum! Yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve
bir kayanın içinde veya göklerde ya da yerin altında bile
olsa Allah onu çıkarır getirir. Allah en gizli şeyleri bilen,
her şeyden haberdar olandır.
- Yavrum! Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten alıkoy, başına gelen belalara sabırlı ol. Çünkü bunlar
önemli ve kararlılık isteyen işlerdir.
- Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme. Çünkü Allah
kibirlenip övünüp duran, kendini beğenmişleri sevmez.
- Yürüyüşünde tabii ol. Sesini ayarla, konuşurken bağırma...
Lokmân Suresi, 13-19. ayetler.
Yukarıdaki ayetlerden çıkardığınız doğru davranış örneklerini anlatınız.
79
KUR’AN VE YORUMU
TARTIŞALIM___________________________________
Osmanlı Döneminde İstanbul’un merkezî noktalarına yerleştirilmiş mermerden oyuk taşlar vardı. Bunlara “sadaka taşları”
denirdi. Zenginler bu taşların içerisine altın para atarlar, fakirler de ihtiyaçları kadar alırlardı. Bu taşların başında herhangi bir
güvenlik önlemi yoktu. Buna rağmen bazen paranın ertesi güne
devrettiği oluyordu.
Süheyl ÜNVER, Hayat Tarih Dergisi, s. 11.
Yukarıdaki anlatılan olayın günümüzde bir benzeri gerçekleşebilir mi? Nedenlerini tartışınız.
2. Kur’an-ı Kerim’i Okumak
Sözlükte “Okumak, toplamak, bir araya getirmek” anlamına gelen Kur’an, terim olarak şöyle tarif
edilir: “Hz. Peygambere indirilen, mushaflarda yazılı, Peygamberimizden bize kadar doğruluğunda şüphe
edilmeyecek bir yolla (tevatür yoluyla) nakledilmiş, okunması ibadet olan, insanlığın benzerini getirmekten
âciz olduğu ilahî kelamdır.”1
Kur’an-ı Kerim’i okumak İslam’da başlı başına bir ibadettir. Ancak Kur’an’ın okunuş amacı, onu anlamak
ve uygulamak olmalıdır. “Biz her peygamberi ancak kendi kavminin dili ile gönderdik ki onlara iyice
anlatabilsin …”2 ayeti bu amacı açıklamaktadır. Bu nedenle Kur’an’ı yüzünden okumanın yanında anlamak
için meal ya da tefsirlerden de okumak gerekir.
2.1. Kur’an’ı Yüzünden Okumak
Kur’anın lafzı ve manası Allah’a ait olduğuna göre Kur’an’ın lafzını okumak da ibadettir. Ayet ve hadislerde
Kur’an okumak teşvik edilir. Bir ayette “(Ey Muhammed) de ki:...Kur’an’ı okumam emredildi …”3 buyrulur.
Hz. Peygamber de “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.”4 buyurmaktadır.
Ayet ve hadislerde, Kur’an okurken dikkat
etmemiz gereken bazı kurallar açıklanmıştır. “...
DEĞERLENDİRELİM_____________
CD çalar veya kasetçalardan sınıfta bir
Kur’an dinletisi yapınız ve Kur’an’ın ses ahengini sınıfça değerlendiriniz.
Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku.” ayeti ve
5
“Kur’an’ı sesinizle süsleyin.”6 hadisi bunlardan
bazılarıdır.
1 Türkiye Diyanet Vakfı, İlmihâl, C I, s. 102,103.
2 İbrahim suresi, 4. ayet.
3 Neml suresi, 91-92. ayet.
4 Buharî, Fedâil, 21.
5 Müzzemmil suresi, 4. ayet.
6 Ebu Davut, Salat, 355.
80
4. ÜNİTE
Kur’an okurken uyulması tavsiye edilen bazı davranışlar ise şunlardır:
Kur’an’ın bizzat kendisine hitap ettiği bilinciyle okumak, okumaya ‘eûzü besmele’
ile başlamak, mümkünse abdestli olmak,
secde ayetleri geldiğinde secde etmek,
okunuş kurallarına uymak, okuduğunu
düşünmek ve anlamaya çalışmaktır.1
Kur’an’ın mucizevi özelliklerinden biri
de ses ahengi yani musikisidir. Bu özellik Kur’an’ın güzel okunması ile kendini
gösterir. Bu öyle etkileyici bir özelliktir ki
Kur’an’ı inkâr eden Mekkeli müşriklerin
bile onu dinlemek için fırsat kolladıkları,
bazılarının ise Kur’an’ı dinlemenin etkisiyle Müslüman oldukları rivayet edilmektedir.
YORUMLAYALIM______________________
“Ne zaman Kur’an’ın okunduğunu işitsem, musiki
dinliyor gibi olurum sanki, akan melodinin arkasında
sürekli vuran davul sesi vardır kalbimin atışı gibi”
Marmaduke PİCKTALL
“Kur’an, insanı gözyaşı ve coşkuya gark eden eşsiz
bir senfonidir.”
Ahmet DEEDAT,
Mucizeler Mucizesi Kur’an, s. 10-19
Yukarıdaki sözler Kur’an’ın hangi mucizevi özelliğini açıklamaktadır? Yorumlayınız.
Kur’an, yeryüzünün en fazla okunan
kitaplarındandır.2 Müslümanlar başta namazlarında olmak üzere Kur’an’ı her zaman okurlar. Müslüman milletler tarih
boyunca Kur’an’ın okunması ve ezberlenmesi konusuna çok özen göstermişlerdir.
Bu nedenle hafızlık müessesesi ortaya çıkmış ve İslam dünyasının her yerinde çok sayıda Kur’an hafızı
yetiştirilmiştir. Türkiye’de de Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla bu önemli hizmet yürütülmekte ve açılan
kurslarda Kur’an öğretimi ve hafızlık eğitimi verilmektedir.
Kur’an herkesin kendi gayretiyle kolayca öğrenebileceği bir kitaptır. Zaten onun kendine has mucizevi
özelliklerinden biri de çok kolay öğrenilen ve ezberlenebilen bir kitap olmasıdır. Bizler de dinimizin temel
kaynağı olan kutsal kitabımızı düzenli okumalı ve anlamak için de meal ve tefsirlere başvurmalıyız.
2. 2. Kur’an’ın Tercümesini (Meal) Okumak
Meal sözlükte; “anlam, mefhum, sonuç” gibi anlamlara gelir.3 Bir kavram olarak ise Kur’an’ın kısa açıklamalarla birlikte bir başka dile tercüme edilmesidir.
Meal okumanın amacı, ilahî mesajları anlamaktır. Çünkü insan, Yaratıcısının yol göstermesine muhtaçtır.
Her insan, Kur’an’ı indiği dilden anlamak ya da tefsirlerden derinlemesine araştırmak imkânına sahip olmayabilir. Bu durumda meal okumak, Kur’an’ı anlamak için gereklidir.
1 Gazali, İhyau Ulumi’d-Din, C I, s. 781- 819.
2 Muhammed Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 23.
3 Örnekleriyle Türkçe Sözlük, Millî Eğitim Bakanlığı, s. 1358.
81
KUR’AN VE YORUMU
Meal, Kur’an’ın kendisi değil, çevirenin Kur’an’dan anladığıdır. Bu yüzden Kur’an’ın başka dillere çevirilerine “tercüme” değil de “meal” denmiştir.
Kur’an meallerinde farklılıkların olması, Kur’an’da çelişki olduğu anlamına gelmez. Bu farklılıklar aynı
mananın farklı cümlelerle verilmesinden ibarettir. Meallerdeki farklılıkların bazı sebepleri şunlardır:
1. Kur’an kelimelerinin bazen başka bir dilde birebir karşılığı olmayabilir. Bu durumda meallerde farklı
kelimelerin kullanılması kaçınılmaz olur.
2. Çevirmenlerin ayetleri anlama düzeylerinin ve anladıklarını ifade etme becerilerinin farklı olması, meallere ifade farklılıkları olarak yansır.
3. Çevirmenlerin içinde yaşadıkları sosyal ve kültürel yapıların farklılığı ayetleri anlamalarında etkili olur.
Bu farklılık da bazen meallere yansır.
4. Ayetlerin anlam derinliği ve zenginliği sebebiyle çevirmenler anladıklarının tümünü meale yansıtamayıp bazı tercihlerde bulunabilirler. Bu da meallerde bazı farklılıklar şeklinde kendisini gösterir.
Kur’an evrensel bir kitap olduğu için birçok dile
çevrilmiştir. Ülkemizde de İslam bilginlerince yazılmış
birçok meal vardır. Seviyemize uygun bir meal seçerek
az da olsa her gün düzenli okumamız hâlinde dinimiz
hakkında sağlıklı bir anlayışa ulaşabiliriz.
Kur’an-ı Kerim meali okunurken şu konulara dikkat
edilmelidir:
1. Her şeyden önce meal okumanın bilincinde
olmak gerekir. Allah’ın sözüne muhatap olmak en
büyük onur, anlamaya çalışmak ise çok önemli bir iştir.
Bunun bilincinde olmayanlar Kur’an’ın rehberliğinden
yeterince faydalanamazlar.
2.
Kur’an’daki
bazı
ayetlerin
maksatlarının
anlaşılması uzmanlık gerektirir. Bu nedenle okuyucu
bu tür ayetlerle ilgili tefsirlere ya da Kur’an-ı Kerim’i
iyi bilen din bilginlerine başvurmalıdır.
3. Kur’an’ın kendine has bir anlatım biçimi vardır.
Genellikle benzer ayetler aynı başlıklar altında verilmez.
Bu nedenle, meal okuyucusunun notlar alması,
karşılaştırmalar yapması ve aynı konudaki ayetleri bir
bütün olarak değerlendirmesi çok önemlidir.
Kur’an-ı Kerim’i anlıyarak okumalıyız.
82
4. ÜNİTE
İNCELEYELİM________________________________________________________________
“Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol
göstericidir.”
Bakara suresi, 2/2 (Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an-ı Kerim Meali)
“İşte Kitap, onda şüphe yok, hidayettir muttakilere.”
Bakara suresi 2/2 (Elmalılı Hamdi YAZIR, Kur’an-ı Kerim ve Meali)
“Üzerinde hiçbir şüpheye yer olmayan bu ilahî kelam, Allâh’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlara bir rehber (olarak indirilmiş) tir.”
Bakara suresi, 2/2 (Muhammed ESED, Kur’an Mesajı)
Yukarıda Bakara suresinin 2. ayetinin anlamı üç farklı mealden verilmiştir. Meal farklılıklarının
anlam farklılığı içerip içermediğini inceleyiniz.
3. Kur’an Anlaşılmak İçin İndirilmiştir
Kur’an’ın gönderiliş amacı insana her konuda rehberlik etmektir. Bu amacın gerçekleşmesi ise ancak insanın Kur’an’ı anlaması ile mümkündür. Zira insan anlayamadığı bir şeyi uygulayamaz. Yüce Allah Kur’an’ı
anlaşılmak için gönderdiğini şöyle ifade eder: “Ey Muhammed sana indirdiğimiz bu kitap mübarektir.
Ayetlerini düşünsünler, aklı olanlar da öğüt alsınlar.”1
Kur’an’ı doğru anlamak, iyi niyetli ve ön yargısız bir okumayı gerektirir. Bu nedenle inkâra şartlanmış
kimseler Kur’an’dan faydalanamazlar. Bir ayette bu durum şöyle açıklanır: “Biz, andolsun ki, öğüt almaları
için bu Kur’an’da bunları türlü türlü açıkladık...”2
Kur’an’ın ilk iki sayfasının görünümü
1 Sâd suresi, 29. ayet.
2 İsra suresi, 41. ayet.
83
KUR’AN VE YORUMU
YORUMLAYALIM________________
Kur’an gerçekten öğüt almak isteyen,
bunun için de aklını kullanıp düşünen in-
Lafzı muhkem, yalnız anlaşılan Kur’an’ın,
sanlar için anlaşılması kolaylaştırılmış bir
Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mananın;
kitaptır. “Andolsun! Biz Kur’an’ı öğüt
Ya açar Nazm-ı Celilin bakarız yaprağına;
alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan)
öğüt alan yok mu?”1 ayeti bu gerçeği
ifade eder. Ayrıca bir ayette “Peygamber dedi ki: Ey Rabb’im! Kavmim bu
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’an şunu hakkıyla bilin;
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.
Mehmet Âkif ERSOY, Safahat, s. 156.
Kur’an’ı büsbütün terk ettiler.”2 buyrulmuştur.
Kur’an’ı doğru anlamak dinin özünü
Yukarıdaki dizeleri Kur’an’ı anlamanın önemi açısından yorumlayınız.
ve temel amaçlarını doğru kavramamızı
sağlar. Bu nedenle Kur’an’ı doğru anlamak için ayetleri üzerinde derinlemesine düşünmek gerekir. Zira Kur’an herhangi bir söz değildir. Allah’tan
insana bir mesajdır. İnsana düşen ilahî, mesajın anlam ve önemine uygun bir gayret ve ciddiyetle Kur’an’ı
anlamaya çalışmasıdır. Bir ayette Kur’an’ın nasıl okunması gerektiği şöyle açıklanır: “Onlar Kur’an’ı
düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?”3
KUR’AN-I KERİM
anlayarak okuyan kimselerin
kimliğini
kişiliğini
inançlarını
ahlakını
düşünce yapısını
davranışlarını
ilkelerini, prensiplerini
sosyal ilişkilerini
şekillendirir.
1 Kamer suresi, 17. ayet.
2 Furkan suresi, 30. ayet.
3 Muhammed suresi, 24. ayet
84
4. ÜNİTE
Kur’an, belirlediği ilkeler ve getirdiği hükümlerle insanın düşünce, inanç, ibadet ve ahlaki değerlerini
şekillendirir. Öğütleri ile insanları iyiye, güzele ve doğruya yönlendirir. Kıssalarda tanıttığı şahsiyetlerle de
örnek modeller tanıtır. Kur’an’ın insanlar için modeller oluşturma amacı bazı ayetlerde şöyle ifade edilir:
“Gerçekten Allah’ın Resulünde sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça
zikredenler için en mükemmel (eşsiz) bir örneklik vardır.”1 ve “İbrahim’de ve ona uyanlarda sizin için
güzel bir örnek vardır…”2
Dinimizin temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’i anlamaya, ondaki ilahî ilke, emir, öğütleri öğrenmeye
önem vermeli, bunun için de Kur’an’ın Türkçe meal ve tefsirlerini okumayı ilke edinmeliyiz.
4. Kur’an’ı Anlama ve Yorumlamada Temel İlkeler
Kur’an insanın anlayabileceği bir kitaptır. Çünkü o; kendisinde asla şüphe, eğrilik ve çelişki bulunmayan, apaçık
bir kitaptır. Ancak onun anlam derinliği ve anlatım güzelliği benzeri getirilemez mucizevi özelliklere sahiptir. Bu nedenle herkes ondan, imanı, kültürü ve bilgi kapasitesi derecesinde bir şeyler anlar. O, her çağa ışık tutar. On dört asırdır
Kur’an üzerinde düşünüp yazanların, sürekli yeni anlamlar keşfetmekte olmaları bu sebepledir.
Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerin çoğu, her insan tarafından okunduğunda anlaşılabilecek niteliktedir. Bunlara
İslami literatürde muhkem ayetler denir. Bunun yanında kutsal kitabımızda yoruma açık ve mecaz anlamlar taşıyan
ayetler de yer almaktadır. Bunlara ise müteşabih ayetler adı verilir. Kur’an’daki bu ayetlerin içerdiği anlamların
doğru anlaşılabilmesi için yoruma ihtiyaç vardır. Bu nedenle İslam âlimleri her dönemde çalışmalar yapmış, eserler
vermişlerdir. Böylece Kur’an ayetlerinin doğru anlaşılmasına katkı sağlamışlardır. Bu tür çalışmalar sonucunda da
din bilimleri alanında tefsir ilmi doğup gelişmiştir.
Tefsir; Kur’an’ın anlaşılıp yorumlanmasını konu alan bir bilim dalıdır. Tefsir yapan kişiye “müfessir” denir. İslam dünyasında Müslüman âlimlerin çalışmaları sonucu birçok tefsir yazılmıştır. Ülkemizde gerek Türkçe yazılmış
gerekse başka dillerden çevrilmiş birçok tefsir kitabı vardır. Bu eserler, Kur’an’ın anlaşılıp öğrenilmesinde büyük
öneme sahiptir.
Kur’an’ı doğru bir şekilde anlayıp yorumlamak için dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır. Bu konuların başlıcaları şunlardır:
1. Kur’an’da peygamberler ve içinde yaşadık-
YORUMLAYALIM_________________
ları toplumu konu alan “kıssa”lar oldukça geniş
yer tutar. Bunun amacı geçmiş toplumların ilahî
Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı
Mehmet Âkif ERSOY, Safahat, s. 403.
tebliğ karşısındaki tutumlarını anlatarak insanlara
dersler vermektir. Bu nedenle kıssalardan doğru
dersler çıkarmak için Kur’an öncesi tarihî dönemlerle ilgili doğru bilgilere sahip olmak gerekir.
Yukarıdaki dizelerde verilmek istenen mesaj nedir?
Yorumlayınız.
1 Ahzab suresi, 21. ayet.
2 Mümtehine suresi, 6. ayet.
85
KUR’AN VE YORUMU
2. Kur’an’ın indiği dönem ile ilgili kuşkusuz bilinmesi gereken en önemli unsur “sünnet”tir. Yüce Allah, Hz. Peygambere Kur’an ayetlerini açıklama, Kur’an’ın uygulanışını gösterme görevlerini verdiğine göre
sünnet Kur’an’ın ilk ve en güvenilir tefsiridir. Örneğin Yüce Allah Kur’an’ın birçok yerinde namaz kılmayı
emretmiş, uygulamanın nasıl olacağını ise Peygamber göstermiştir. Şüphesiz, Kur’an’ı en iyi anlayan Hz.
Peygamberdir. Bu nedenle Kur’an’ı anlamaya çalışırken öncelikle Hz. Peygamberin açıklamasına ya da uygulamasına başvurmak gerekir.
3. Kur’an’ın indiği dönemin şartlarını bilmek de ayetleri doğru anlama konusunda büyük önem taşır.
Kur’an ayetleri yirmi üç senede belirli olaylar üzerine inmiştir. Yani ayetlerin iniş sebepleri vardır. Bu
durum Kur’an ayetlerinin sadece indiği dönemdeki olaylar için geçerli olduğu anlamına gelmez. Çünkü Kur’an’ın getirdiği hükümler her çağa hitap eder. Ancak bazı ayetlerin tam anlaşılması için “nüzul
ortamı” denilen Kur’an’ın indirildiği dönemin inanç, sosyal, kültürel ve geleneksel yapısının bilinmesi
gerekir. Bu nedenle bu tür ayetleri yorumlarken saydığımız bu unsurlar gözardı edilmemelidir.1
4. Hz. Peygamberle başlayan
Kur’an’ı tefsir etme çalışmaları daha
sonraki asırlarda da devam etmiş ve
bu amaçla birçok ilim dalı ortaya çıkmıştır. Bu çalışmalara vâkıf olmak
Kur’an’ı doğru anlamamıza yardımcı olur. Bu nedenle Kur’an ayetleri-
DEĞERLENDİRELİM_____
“...İyilik evlere arkalarından girmeniz değildir. Evlere kapılarından girin
ve Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.”
Bakara suresi, 189. ayet.
ni tefsir eden kimselerin temel İslam
bilimlerini bilmesi gerekir. Çünkü bu
Rivayete göre İslam öncesi bir kimse
ilimlerin her biri ile Kur’an’ın deği-
hac ya da umre için ihrama girdi-
şik bir yönü incelenmiş ve ayrıntılı
ğinde evine kapısından girmez, evinin
bilgiler ortaya konmuştur.
arkasından bir yol açar ve oradan gi-
5. Aynı konu ile ilgili ayetleri bir
rip çıkardı. Bu bir gelenekti. İşte Ba-
bütün olarak değerlendirmek Kur’an’ı
kara suresinin 189. ayeti bu cahiliyye
doğru anlamak için çok önemlidir.
adetine işaret eder ve onu kaldırır.
Zira Kur’an, benzer ayetleri bir başlık
altında toplamaz. Bu nedenle bir yerde
yeterince anlaşılamayan bir konu, ilgili
diğer ayetlerle beraber ele alındığında
kolayca anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki örneği, iniş sebebini bilmenin ayeti doğru anlamadaki önemi
açısından değerlendiriniz.
1 Ahmet Nedim Serinsu, Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzul’ün Rolü, s. 264-268.
86
4. ÜNİTE
DÜŞÜNELİM__________________________________________________________________
‘‘İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir hâldeyken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve
her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?’’
Enbiyâ suresi, 30. ayet.
“Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.”
Zâriyât suresi 47. ayet
“Dönüş sahibi olan (yağmur yağdıran) göğe andolsun.”
Târık suresi, 11. ayet
Yukarıdaki ayetler Kur’an’ı Kerim’in hangi temel konusuyla ilgilidir? Düşününüz.
6. Kâinatın yaratılış kanunları ile ilgili ayetler tefsir edilirken işin bilimsel yönü uzmanlarına sorulmalıdır.
Çünkü bu tür ayetlerle anlatılmak istenenleri onlar daha iyi kavrayabilirler.
7. Kur’an’ı okurken kişisel düşüncelerimize destek bulmak kaygısını öne çıkarmamalı, onu olduğu gibi
anlayabilmek için her tür ön yargıdan ve taassuptan uzak bir yaklaşım içinde olmalıyız.
8. Kur’an ayetleri insanın sadece aklına değil, gönlüne de hitap eder. Bu nedenle ayetlerin doğru
anlaşılabilmesi için Kur’an’a zihnimizi ve gönlümüzü açmamız, samimi olmamız gerekir.
NOT EDELİM___________
Kur’an’dan Bir Surenin Tefsiri
“De ki: O Allah birdir. Allah samettir. O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiçbir şey ona denk değildir.”
İhlâs suresi, 1-4. ayetler.
Burada örnek olması bakımından İhlâs suresinin kısa bir tefsirini verelim: İhlâs suresi öncelikle, Allah’ın
birliğini vurgulayarak başlar. Böylece öncelikle insandan, tanrılaştırılan her şeyi reddetmesi istenir.
“De ki: O, Allah’tır, tektir.” ayeti üçleme (teslis) ve ikileme (dualizm) gibi birden fazla ilah anlayışının
her türünü reddeder.
“Allah samettir.” ayeti Yüce Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını, her şeyin ona muhtaç olduğunu
açıklar.
“Ne doğurmuş ne de doğurulmuştur.” ayeti; insana ait özelliklerin Allah’a yakıştırılmasını reddeder.
Böylece “Allah’ın oğlu ve Allah baba” gibi yakıştırmaların yanlışlığına işaret eder.
“Hiçbir şey ona denk değildir.” ayeti ise sevmede, saygıda ve yüceltmede hiçbir şeyin Allah’a denk
tutulamayacağını vurgular.
Dr. Mehmet AKGÜL
Bu eser için hazırlanmıştır.
87
KUR’AN VE YORUMU
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM
A. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.
1. Kur’an’ı anlayarak okumanın hayatımıza etkisi nedir? Yazınız.
2. Kur’an-ı Kerim’in temel amaçları nelerdir? Sıralayınız.
3. Meal okurken dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir? Açıklayınız.
4. Kur’an’ı doğru anlamanın başlıca ilkeleri nelerdir? Kısaca yazınız.
B. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz.
1. Kur’an’ın kısa açıklamalarla bir başka dile çevrilmesine ne denir?
A) Tefsir
B) Hadis
C) Yorum
D) Tevil
E) Meal
2. Kur’an’ın açıklanıp yorumlanmasını konu edinen ilim dalı hangisidir?
A) Akait
B) Hadis
C) Tefsir
D) Tecvit
E) Kelam
3. Kur’an ayetlerinin anlaşılmasında ilk müracat edeceğimiz kaynak hangisidir?
A) İlmihaller
B) Sünnet
C) İslam tarihi kitapları
D) Tecvit kitapları
E) Akait kitapları
C. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri, verilen kelimelerden uygun olanlarıyla doldurunuz.
(Kur’an, Hz. Muhammed, tevhit, Allah, hadis)
1. Kur’an’ın ilk ve en yetkin müfessiri ……………………………
2. Hz. Muhammed’in en büyük mucizesi ……………………………
3. Kur’an …………………………… koruması altındadır.
4. Kur’an’ın inanç sisteminin temeli……………………………
Ç. Aşağıdaki bilgilerin doğru olanlarını “D”, yanlış olanlarını “Y” ile işaretleyiniz.
(…) Kur’an insanların sadece inanç ve ibadet hayatlarını düzenler.
(…) Bütün ilahî kitaplar aslını koruyarak günümze kadar gelmiştir.
(…) Kur’an’ı aslından okumamız yeterlidir. Anlamak ilim adamlarının görevidir.
88
ÖĞRENME ALANI: AHLAK VE DEĞERLER
5. ÜNİTE: HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM
NALIM
1. Hak ve özgürlük kavramlarının anlamını
amını araştırıp öğreniniz.
oplum açısından önemini araş
2. Temel hak ve özgürlüklerin birey ve toplum
araştırınız.
3. Hak ve özgürlüklerin kullanımını engelleyen
alışkanlıkların neler olabileceğini araştırınız.
yen zararlı alışka
4. Anayasa’nın 23 ve 24. maddelerini okuyunuz.
nuz
89
HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
1. Hak ve Özgürlük Kavramları
Hak sözlükte “gerçeğe uygunluk, adalet, hukukun gerektirdiği şey, doğruluk ve emek karşılığı
ücret”1 anlamlarında kullanılır. Kur’an-ı Kerim’deki birçok ayette2 yer alan bu kelime “insaf, görev,
sorumluluk, hakların korunması veya sahibine ödenmesi gereken maddi-manevi değer, pay ve menfaatler” gibi anlamları da ifade eder. Ayrıca Allah’a ve insanlara karşı yerine getirilmesi gereken ödevler,
fert ve devletten hakların talep edilmesi anlamlarında da kullanılır.
Toplumsal bir varlık olan insanların bir arada yaşarken gelişigüzel hareket etmeleri toplumun düzenini
bozar. İlk toplumlardan itibaren bazı kurallara uymanın gerekli olduğu ortaya çıktığı için birtakım ilkeler
oluşturulmuş yahut Allah’ın peygamberleri vasıtasıyla açıkladığı kurallara uyulmuştur. Böylece bireylerin hakları koruma altına alınmıştır.
Özgürlük, serbestçe kendi kendine
hareket etme ve karar verebilmektir. Bir
YORUMLAYALIM___________________
devlet açısından özgürlük ise yabancı
bir gücün etkisi altında kalmamak, baş-
Adalet
ka bir yönetime bağlı bulunmamaktır.3
Özgürlük, aynı zamanda insanın di-
Sorumluluk
lediğini seçme hakkına sahip olmasıdır.
“Seçme”den sonra ise “eylem” gelir.
İnsanın seçtiği şeyi yapma hakkının olmaması, seçme hakkını anlamsız kılar.
Dolayısıyla özgürlükte “seçme” ve “eylem” hakkı vazgeçilmez bir unsurdur.
Temel hak ve özgürlükler bütün insanlar için geçerli olduğundan evrenseldir. Kişi; makamı, mevkii, dini, dili,
Hak
Özgürlük
ırkı, cinsiyeti, rengi ve milliyeti ne olursa olsun her zaman her yerde bu hak ve
özgürlüklere sahiptir. Ancak insanlar
başkalarının hak ve özgürlüğüne zarar
vermeden söz konusu hak ve özgürlü-
Yukarıdaki resim üzerinde yer alan kavramları hak
ve özgürlükler açısından yorumlayınız.
ğünü kullanabilir.
1 Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, C 1, s. 596.
2 Muhammed Fuad Abdulbaki, El-Mucemü’l-Müfehres Li Elfâzı’l-Kur’ani’l-Kerim, s. 208-211.
3 Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, C 2, s.1148.
90
5. ÜNİTE
2. Bazı Haklar, Özgürlükler ve Din
İnsanlar bazı hak ve özgürlüklere sahip olarak doğarlar. Bunlara temel hak ve özgürlükler denir. Yaşama, sağlık,
ibadet, özel yaşamın gizliliği, eğitim, ekonomik haklar, düşünce ve inanç özgürlüğü temel hak ve özgürlüklerin
başlıcalarıdır. Bunlar dinin de temel ilkeleri arasında yer alır. Nitekim İslam dini can, akıl, din, mal ve neslin korunmasını emrederek bu hak ve özgürlükleri güvence altına alır. Bu hakların olmaması durumunda insanca yaşama
imkânı ortadan kalkar. Söz konusu haklar, Allah’ın kullarına hiçbir ayrım gözetmeden bahşettiği haklardır. Her
insan, şerefli ve huzurlu bir hayat yaşayabilmek için bu hak ve özgürlüklere ihtiyaç duyar. Temel hak ve özgürlükler
kişiye özel olup gasp edilemez ve bir başkasına devredilemez.
Kur’an-ı Kerim temel hak ve özgürlüklerden bahsederken inanan- inanmayan, kadın-erkek, siyah-beyaz ayrımı yapmadan bütün insanlığa seslenir ve şöyle der: “İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde
bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”1 Hz. Peygamber de Veda Hutbesi’nde şahsi hak ve hürriyetleri
şöyle açıklamıştır: “Ey insanlar bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl mukaddes bir
ay ve bu şehriniz nasıl mübarek bir
şehir ise canlarınız, mallarınız ve
TARTIŞALIM________
namuslarınız da öyle mukaddestir,
“Doğada canınızın istediği mantarı yiyemezsiniz. Topdokunulmazdır ve her türlü tecalum içinde de toplumsal kuralları ve diğer insanları hiçe
vüzden korunmuştur.” Yukarıdaki
sayarak davranamazsınız.”
ayet ve hadisten anlaşıldığı üzere inÜstün DÖKMEN, Evrenle Uyumlaşma Sürecinde Vasanların dokunulmaz olan hakları kırolmak Gelişmek Uzlaşmak, s. 257.
sıtlanmamalı; insanlar haklarını kullanırken başkalarının hakkını ihlal edeYukarıdaki düşünceyi tartışınız.
rek toplumda kargaşa çıkarmamalıdır.
2.1. Yaşama ve Sağlık Hakkı
Yaşama, hak ve özgürlüklerin en önemlisidir. Diğer temel hak ve özgürlükler, ancak bu hakka sahip olmakla
kullanılabilir. İslam, yaşama hakkı yanında her insana yaşatma sorumluluğu da yükler. Bu sorumluluğun gereği
olarak öldürmeyi en büyük günahlardan sayar. Yüce Allah bir ayette şöyle buyurur: “…Kim bir cana kıymayan
veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim
de bir kimsenin yaşamasına sebep olursa bütün insanları yaşatmış gibi olur...”2 Ayette bir insanı öldürmenin
tüm insanlığı öldürmeye denk tutulmasının sebebi bu davranışın çok büyük suç olmasındandır.
Hayat, insana Allah’ın emaneti olduğu için insanın kendi canına kıyması da büyük bir günahtır. Nitekim Yüce Allah bir ayette, “…kendinizi öldürmeyin...”3 buyurmaktadır. Günümüzde birçok ülkenin hukuk sisteminde bitkisel
hayata girmiş, iyileşme ümidi bulunmayan bir hastayı öldürmek (ötenazi) de suç olarak kabul edilmiştir.
İslam, diğer dinlere mensup kimselerin hayat haklarını da koruma altına alır. Savaş hâlinde olsa bile fiilen
savaşa katılmayanlara, kadınlara, yaşlılara, çocuklara, esirlere ve din adamlarına, sadece işiyle uğraşan ve savunmasız yaralılara4 dokunulmaz. İslam tarihinde bunun pek çok örnekleri vardır.
1 Şuarâ suresi, 183. ayet.
2 Mâide suresi, 32. ayet.
3 Nisâ suresi, 29. ayet.
4 Muhammed Ebu Zehra, İslam’da Savaş Kavramı, s. 79-84.
91
HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
BİLGİ KUTUSU_____________
Anayasa’da yaşama hakkı ile ilgili şu ifade yer almaktadır: “Herkes yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. …”
T.C. Anayasası, 17. madde.
Bir toplumda yaşam hakkı ihlalleri olursa o toplumda huzur ve güven kalmaz. Bizler bütün insanların, yaşama hakkına, onların haysiyet ve şerefine saygılı olmalıyız.
İslam insanı bir bütün olarak değerlendirir. Beden sağlığı ile birlikte ruh sağlığını da önemser. Bu nedenle İslam,
kişiye sağlık hakkıyla birlikte sağlığını koruma sorumluluğunu da yüklemiş, sağlığa zarar veren davranışlardan uzak
durmasını istemiştir. Bu konuda Allah bizleri şöyle uyarır: “…Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın…”1
Peygamberimiz de “…Hastalık gelmeden sağlığınızın kıymetini biliniz…”2 ve “Hastalandığınızda
KONUŞALIM________________
tedavi olunuz. Şüphe yok ki Allah, ilacı olmayan
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
hiçbir hastalık vermemiştir…”3 sözleriyle sağlık huOlmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
susunda sorumluluğumuzu hatırlatır. Kişinin sağlığını
Kanuni Sultan Süleyman
korumasıyla ilgili olarak bir başka hadisinde de şöyle
Yukarıdaki beyitte sizce ne anlatılmak
buyurmuştur: “Bir yerde hastalık varsa oraya giristenmiştir? Arkadaşlarınızla konuşunuz.
meyiniz; eğer hastalık bulunan yerde iseniz oradan
ayrılmayınız.”4 Peygamberimiz sağlığımızı korumamız için ayrıca temizlik, beslenme, uykuya dikkat etme
ve hastalıklardan uzak durma5 gibi konulara dikkatimizi çekmiştir.
MÜLAKAT
YAPALIM
Elde ettiğiniz bilgileri sınıfınızda paylaşmak üzere çevrenizde
bulunan bir sağlık kurumuna giderek hasta
hakları üzerine bir
mülakat yapınız.
Her işin başı sağlıktır. Bu nedenle insanların sağlığını tehdit eden her tür üretim, tüketim, alım ve satım
dinimizce günah sayılır. Ayrıca çevre kirliliğinin günümüzde insan sağlığını tehdit eden büyük bir tehlike
olduğu bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla çevre sağlığına
da dikkat edilmeli ve ekolojik dengeyi bozacak davranışlardan uzak durulmalıdır. Yüce Allah bu konuda
şöyle buyurur: “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. (Yanlışlarından) dönmeleri için Allah,
yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada)
onlara tattıracaktır.”6
1 Bakara suresi, 195. ayet.
2 Hâkim, Müstedrek, C 1, s. 41; Tirmizî, Zühd, 3.
3 Buharî, Tıb,1.
4 Tirmizî, Cenaiz, 66.
5 Mahmut Denizkuşları, Kur’an-ı Kerim ve Hadislerde Tıp, s. 59-104.
6 Rûm suresi, 41. ayet.
92
5. ÜNİTE
2.2. Eğitim Hakkı
Genel olarak eğitim, insanın bir plan ve hedefe göre eğitilmesi, ruh ve beden sağlığını koruyarak geliştirilmesi için yapılan
bütün çalışmalardır.1 Eğitim kişide olan yetenekleri ortaya çıkarmak, iyi insan yetiştirmek, günlük ihtiyaçları karşılama becerisi
kazandırmak, taklitten kurtarmak, sözle davranışı birleştirmek ve
evrensel ahlakı gerçekleştirmek2 amacıyla yapılır. İslam’da eğitim, doğum öncesinden başlar,3 çocuğun dünyaya gelmesiyle ev,
okul ve çevre üçgeninde devam eder.
Çocuğun eğitiminde en önemli faktör anne ve babadır. İslam’a
göre anne babanın çocuklarına karşı en önemli görevi onları eğitmesidir. Bu bağlamda Hz. Peygamber, anne babanın çocuğuna bırakacağı en değerli mirasın güzel ahlak4 olduğunu söyler.
Kur’an’ın ilk emrinin “Oku!” olması, öğrenmenin önemine
dikkatimizi çeker. Bununla Kur’an’ın okunup anlaşılması, kâinatın
incelenmesi ve bizzat okumanın önemi vurgulanır. Peygamberimiz,
Bedir Savaşı’nda esir düşen müşrikleri, Müslümanlardan on kişiye
okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakır. Bu, Kur’an’ın
“Oku!” emrinin hayata uygulanmasının bir göstergesidir.
BEYİN FIRTINASI
“İlim Müslümanın yitiğidir
nerde bulursa alır.”
Tirmizî, İlim, 19.
Yitik mal ile ilim neden ilişkilendirilmiştir?
Yukarıdaki hadisten hareketle beyin fırtınası yapınız.
DEĞERLENDİRELİM_
“Kadın erkek herkese
ilim öğrenmek farzdır.”
İbn Mace, Mukaddime, 17.
Bu hadisi eğitimde imkân ve
fırsat eşitliği açısından değerlendiriniz?
İslam’a göre bilgi, insanı Allah’a yaklaştıran ve ona diğer varlıklara karşı sorumluluk bilinci kazandıran
bir değerdir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “...Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?...”5,
“...Allah’tan ancak bilgin kulları hakkıyla korkar...”6 Hz. Peygamber de “Beşikten mezara kadar ilim
öğreniniz.”7, “İlim Çin’de bile olsa gidiniz ve alınız.”8,“Dünyayı isteyen ilme sarılsın ahireti isteyen ilme
sarılsın, hem dünyayı hem ahireti isteyen yine ilme sarılsın.”9 buyurmaktadır.
İslam her bireyin günlük hayatta iş ve mesleği ile ilgili bilgileri öğrenmesini zorunlu kılar. Ayrıca İslam, toplumun ihtiyaç duyduğu ilim ve sanat dallarıyla ilgili uzmanların yetiştirilmesini de ister.
Bir toplumda eğitim-öğretim olmazsa cehalet yaygınlaşır, suç oranı artar ve düzen bozulur. Çünkü cehalet
bütün kötülüklerin anasıdır.
BİLGİ KUTUSU___
“Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde
ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuna bağlıdır.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Atatürkçülük, C 3, s. 131.
1 Halis Ayhan, Eğitime Giriş, s. 14.
2 Bayraktar Bayraklı, İslam’da Eğitim, s. 270-280.
3 İbrahim Canan, Çocuk Terbiyesi, s. 30.
4 Tirmizî, Birr, 33.
5 Zümer suresi, 9. ayet.
6 Fâtır suresi, 28. ayet.
7 Feyzu’l-Kadir, C 1, s. 542.
8 Suyuti, el-Camiu’s-Sağir, C 1, s. 310.
9 Tirmizî, İlim, 3.
93
HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
2.3. Düşünce ve İfade Özgürlüğü
Temel insan haklarından biri de düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Düşünce ve ifade özgürlüğü kişinin serbestçe düşünebilmesi, düşündüklerini de sözlü veya yazılı olarak her türlü vasıtayla ifade edebilmesidir.
Düşünmek, insanı diğer varlıklardan üstün kılan önemli bir özelliktir. Kur’an-ı Kerim düşünmeyi özendirir ve insandan varlıkların anlam ve amacını kavramasını ister. Bu konuda Kur’an’da şöyle buyrulur: “Kendi
kendilerine Allah’ın gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir
süre için yarattığını hiç düşünmediler mi?…”1, “Onlar (Allah’ın gücünü ve eşsiz sanatını idrak edenler)
ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin
yaratılışı hakkında derin derin düşünürler ve şöyle derler: ‘Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tespih
ederiz, bizi cehennem azabından koru.”2
Düşünce özgürlüğü, başkalarının görüş ve düşüncelerine değer verip dinlemeyi gerekli kılar. Bu nedenle
İslam istişare yapmayı teşvik etmiştir. Bir ayette, “...onların işleri aralarında danışma iledir...”3 buyrulur.
Hz. Peygamber de düşünce özgürlüğüne önem vermiş ve sahabeleriyle istişarelerde bulunmuştur. Örneğin
Bedir Savaşı’nda askerlerin su kuyularına uzak bir yere konuşlandırılmasını isabetli bulmayan Hubab adında
bir asker, “Ey Allah’ın Resulü, bu askerleri Allah’ın emriyle mi yerleştirdin yoksa kendi fikrinle mi?” diye
sorar. Peygamberimiz bunun kendi düşüncesi olduğunu söyleyince Hubab, ordunun yerinin hemen değiştirilmesini teklif eder. Çünkü ordu su kuyularına uzak bir bölgeye yerleştirilmişti. Hubab, savaşta suya yakın
olmanın önemli bir üstünlük olduğunu biliyordu. Bu teklif Peygamberimiz tarafından değerlendirilir ve ordunun yeri değiştirilir.4 Aynı şekilde Hz. Muhammed Hendek Savaşı’nda sahabelerin görüşlerini sorar. Bazıları
şehrin dışında savaşmayı önerirken bazıları da şehirde kalarak savunma savaşı yapılmasını teklif ederler.
Selman adında bir sahabe de şehrin etrafına hendekler kazılmasını teklif eder. Bütün görüşler değerlendirilir,
sonunda Selman’ın görüşü üzerinde fikir birliği sağlanır ve şehir etrafına hendekler kazılarak savunma savaşı
yapılmasına karar verilir.5
Kur’an, farklı görüşlerin dinlenmesi ve en doğrusuna uyulmasını emreder. Bu nedenle İslam’da bir konuyu
anlamadan ona ön yargılı davranmak
uygun görülmemiştir. Bu hususta bir
ayette şöyle buyrulur: “Sözü dinleyip
de onun en güzeline uyanlar var ya,
işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği
kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.”6
1 Rûm suresi, 8. ayet.
2 Âl-i İmrân suresi, 191. ayet.
3 Âl-i İmrân suresi, 159. ayet.
4 Salih Suruç, Peygamberimizin Hayatı, C 2, s. 15.
5 Salih Suruç, Peygamberimizin Hayatı, C 2, s. 233.
6 Zümer suresi, 18. ayet.
İnsanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilmelidir.
94
5. ÜNİTE
Bir toplumda düşünce ve ifade özgürlüğü engellenirse yeni ve özgün fikirler ortaya konamaz, hakikatler dile
getirilemez. Ancak düşünce ve ifade özgürlüğü, her akla gelenin söylenmesi anlamına gelmez. Düşünceyi ifade
ederken iyi niyet, inanca saygı, ahlaka riayet, devlet ve milletin birlik ve bütünlüğü dikkate alınmalıdır.
ÖRNEK OLAY İNCELEYELİM____________________________________________
Hz. Ömer, devlet başkanlığı döneminde Müslümanlara hitap ederken, “Ey cemaat! Beni dinleyin
ve itaat edin.” der. Cemaatten biri, “Seni ne dinleriz ne de itaat ederiz; çünkü sen adil değilsin.” der.
Sebebi sorulduğunda, “Çünkü müşterek katıldığımız muharebeden elde edilen ganimet kumaştan
bizlere bir gömlek bile olmazken size elbise dikilmiş.” Bunun üzerine, Hz. Ömer, oğlu Abdullah’tan
durumu açıklamasını ister. Abdullah, “O savaşa babamla ben de katılmıştım. Ganimetten bana da
pay verildi. Ben hissemi babama verdim. İkimizinki birleştirilerek bir elbise oldu.” dedikten sonra,
itiraz eden kişi, “Şimdi seni dinler ve itaat ederiz.” diye cevap verir.
İbrahim EMİROĞLU,
U “Müslümanın Hayatında Özeleştiri”, Altınoluk Dergisi, S 260, s. 17.
Yukarıdaki olayı düşünce ve ifade özgürlüğü açısından inceleyiniz.
2.4. İnanç Özgürlüğü
Temel haklardan bir diğeri de inanç özgürlüğüdür. Serbestçe inanma, inandığını uygulama, öğrenme-öğretme
ve yayma inanç özgürlüğü kapsamındadır.
İnanç özgürlüğü, öncelikle kişinin bir dine inanması veya inanmamasıdır. Kur’an’ın “Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır…”1 ayetinde belirtildiği üzere insan, herhangi bir dine
inanma ya da inanmama hususunda serbest bırakılmıştır. Bu nedenle akıl ve irade sahibi kişiye bir inancı zorla
kabul ettirmeye çalışmak doğru değildir.
İslam bilginleri Allah’a imanı şöyle tanımlamışlardır: “Allah’ın varlığına, birliğine, Hz. Muhammed’in onun
kulu ve elçisi olduğuna kişinin özgür iradesi ile inanmasıdır.” Tanımdan da anlaşılacağı gibi İslam’da kabul gören inanmada, kişinin baskı altında kalmaması ve içten olması önemlidir.
İnanmak, gönüllülük işidir. İnsan, özgür iradesiyle ya inanır ya da inanmaz. İnsanın bir dine inanması, o dinin
ilke ve kurallarını da benimsediğini gösterir. Bunun baskı ve zorlamayla gerçekleşmesi mümkün değildir. Bir insanı
inanmaya zorlamak onu ikiyüzlülüğe iter. İslam ise ikiyüzlülüğü şiddetle kınar. Bundan dolayı İslam, zorlamayı
yasaklayarak insanların ikiyüzlülüğe düşmesine neden olacak yolu kapatmıştır. Ayrıca zor kullanarak bir inancı
benimsetmeye çalışmak, insanın seçme özgürlüğünü elinden aldığı için dünya hayatını imtihan alanı olmaktan
çıkarır. Bu nedenle İslam, “De ki gerçek Rabb’inizdendir. Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin…”2 ayetinde ifade edildiği gibi inanıp inanmama konusunda kişiye özgürlük tanır. Allah; dini, tebliğ noktasında Peygamberimize
şöyle buyurur: “Sen öğüt ver, hatırlat. Çünkü sen ancak öğüt verici, hatırlatıcısın. Onların üzerinde zorlayıcı
değilsin.”3 “Eğer Rabb’in dileseydi yeryüzündekilerin hepsi iman ederdi. O hâlde inanmaları için insanları
sen mi zorlayacaksın?”4 Bu ayetlerde belirtildiği gibi inanmak insanın özgür iradesine bırakılmıştır.
1 Bakara suresi, 256. ayet.
2 Kehf suresi, 29. ayet.
3 Gâşiye suresi, 21-22. ayetler.
4 Yûnus suresi, 99. ayet.
95
HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
İslam’a göre insanları inanç konusunda zorlamak mümkün değildir. Bir ayette “Dinde zorlama yoktur;
Artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır...”1 buyurulmaktadır. Bu nedenle Müslümanlar tarih boyunca diğer din
mensuplarının inanç ve ibadetlerine müdahale etmemişlerdir.
İnanç özgürlüğü, o inancın eğitim-öğretim özgürlüğüne sahip olmasını da gerektirir. Çünkü bir dinin yaşayabilmesi için mensupları tarafından öğrenilmesi ve uygulanması gerekir. Bu ise ancak o dinin öğretimi ve eğitimi
yoluyla gerçekleşir. Birleşmiş Milletler (18. madde) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (9. madde) dinin
eğitim-öğretimi, açıklanması din ve vicdan özgürlüğünün unsurlarından biri olarak yer almıştır.2
Cami
Türkiye/İstanbul
Kilise
Fransa/Paris
Havra
Türkiye/ İstanbul
SONUÇ ÇIKARALIM__________________________________________________
Hz. Peygamberin Necranlı Hristiyanlarla yaptığı anlaşma İslam’ın inanç özgürlüğüne verdiği öneme
güzel bir örnektir. “…Onların mallarına, canlarına, dinî hayat ve tatbikatlarına, hazır
bulunanlarına, bulunmayanlarına, ailelerine, mabetlerine ve az olsun çok olsun
onların mülkiyetinde bulunan her şeye şamil olmak üzere Allah’ın himayesi ve
Resulullah Muhammed’in zimmeti, Necranlılar ve onlara bağlı etraftakiler üzerine
bir haktır. Hiçbir piskopos kendi dinî vazife mahalli dışına, hiçbir papaz kendi
vazifesini gördüğü kilise dışına, hiçbir rahip içinde yaşadığı manastır dışında başka
bir yere alınıp götürülmeyecektir…”
Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, C 1, s. 622.
Hz. Peygamberin inanç özgürlüğüne verdiği önem açısından yukarıdaki örneği inceleyerek sonuç çıkarınız.
1 Bakar suresi, 256. ayet.
2 Saffet Köse, Din ve Vicdan Hürriyeti, s.17.
96
5. ÜNİTE
2.5. İbadet Hakkı
İslam, inanç ve ibadet özgürlüğünü bir bütün olarak ele alır. Dolayısıyla inanç özgürlüğü, ibadet hakkını da
beraberinde getirir. İbadet hakkı, kişinin inandığı dinin buyruklarını yerine getirebilmeyi, ibadethane açmayı
ve bunları isteme haklarını kapsar.
İslam, diğer din mensuplarının ibadet haklarına her
zaman saygılı olmuştur. Örneğin Necranlı Hristiyan bir
heyet Peygamberimizle görüşmek için Medine’ye gelir.
Mescitteki görüşme esnasında ibadet vakitlerinin geldiğini söyleyerek Peygamberimizden izin isterler. Bunun
üzerine Hz. Peygamber onların mescitte ibadet etmelerine müsaade eder.1
Mısır Müslümanlar tarafından fethedildiği (641)
zaman yerli halkına dinî hürriyet tanınmış, kiliselerinin korunacağı ve kimsenin kiliselerinden çıkarılmayacağı hususunda güvence verilmiştir.2 Aynı düşüncenin
bir sonucu olarak Türkiye Selçuklu Sultanlarından II.
Gıyaseddin Keyhüsrev’in Gürcü eşi için saraya kilise,3
Osmanlı Döneminde de diğer din mensupları ibadetlerini yapabilsin diye İstanbul’daki Darülacezenin
bahçesine kilise, havra ve mescit yan yana yapılmıştır.
İslam, diğer dinlerin ibadethanelerine saygı gösterir. Bu kurumların harap edilmesi veya buralarda
yapılan ibadetlerin engellenmesi ibadet hakkına bir
müdahale kabul edilir. Nitekim tarihte Müslümanlar
fethettikleri topraklardaki diğer dinlerin ibadethanelerine hiç dokunmamışlar hatta onları korumaya özen
göstermişlerdir.
İslam’da bütün ibadethanelerin (cami, mescit, kiYORUMLAYALIM___
Yukarıdaki resmi ibadet hakkı açısından
lise, havra, sinagog vb.) dokunulmazlığı vardır. Bir
ayette şöyle buyrulmuştur: “...Eğer Allah, bir kısım
yorumlayınız.
insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi mutlak surette içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar
ve mescitler yıkılır giderdi...”4
Bir toplumda ibadet hakkı engellenirse inanç özgürlüğü de engellenmiş olur. Çünkü ibadet, inancın pratiğe dönüşmesidir. Bu engelleme zamanla sosyal huzursuzluklara ve çatışmalara sebep olabilir. Bu nedenle her
inanç sahibinin ibadetine ve ibadethanesine saygılı olmalıyız. Bu, dinimizin emri ve bizim de görevimizdir.
1 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, C 1, s. 620.
2 Hasan İbrahim Hasan, İslam Tarihi, C 1, s. 308.
3 Mehmet Şeker, Anadoluda Bir Arada Yaşama Tecrübesi, s. 158.
4 Hac suresi, 40. ayet.
97
HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
İNCELEYELİM_____________________________
Bosna Ruhbanlarına Sultan Mehmet Han Merhumun
Verdiği Ahitnamenin Suretidir (883/1478).
Nişanı-ı hümayun şu ki: Ben ki Sultan Mehmet Han’ım,
üst ve alt tabakada bulunan bütün halk tarafından şu
şekilde bilinsin ki bu fermanı taşıyan Bosna rahiplerine
lütufta bulunup şu hususları buyurdum:
Söz konusu rahiplere ve kiliselerine hiç kimse tarafından
engel olunmayıp rahatsızlık verilmeyecektir. Bunlardan
gerek ihtiyatsızca memleketimde duranlara ve gerekse
kaçanlara emnü eman olsun ki memleketimize gelip
korkusuzca sakin olsunlar ve kiliselerinde yerleşsinler;
ne ben, ne vezirlerim ne de halkım tarafından hiç kimse
bunlara herhangi bir şekilde karışıp incitmeyecektir.
Kendilerine, canlarına, mallarına, kiliselerine ve dışarıdan
memleketimize getirecekleri kimselere yeri ve göğü
yaratan Allah hakkı için, Peygamberimiz Muhammed
Mustafa (s.a.v.) hakkı için, yedi Mushaf hakkı için, yüz
yirmi dört bin peygamber hakkı için ve kuşandığım kılıç
için en ağır yemin ile yemin ederim ki yukarıda belirtilen
hususlara söz konusu rahipler benim hizmetime ve benim
emrime itaatkâr oldukları sürece hiç kimse tarafından
muhalefet edilmeyecektir.”
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Cevdet, Adliye, Nr. 1289.
Yukarıdaki metni ibadet özgürlüğü açısından
inceleyiniz.
2.6. Özel Yaşamın Gizliliği Hakkı
Özel yaşamın gizliliği, temel insan haklarından biridir. İnsanın sadece kendisine, yakınlarına ve diğer insanlara açık olan yaşam alanları vardır. Özel yaşam, kişinin sadece kendisine ait olan, başkalarıyla paylaşmak
istemediği hayat alanıdır. Başkaları tarafından bilinmesi, görülmesi veya görüntülenmesi istenmeyen bu alan
herkese kapalıdır. Dolayısıyla her birey, özel yaşamına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.
Haberleşme özgürlüğü de kişinin temel haklarından biridir. Kişi, bu hakkını özgürce kullanma hakkına
sahiptir. Yasal bir dayanağı olmadığı müddetçe hiç kimse, bir başkasının telefon konuşmalarını dinleme, mektuplarını (e-posta) okuma, açma ve açıklama hakkına sahip değildir.
98
5. ÜNİTE
İslam, özel yaşamın gizliliğini korumaya yönelik olarak bazı tedbirler almıştır. Başkalarının kusurlarını
araştırmak, evlerine izinsiz girmek, verilen sırrı açıklamak gibi hususların yasaklanması bu tedbirlerden
bazılarıdır.
Bir kimsenin kusurlarını araştırmak, özel yaşamın gizliliğine müdahaledir. Allah Ku’an-ı Kerim’de,
““Ey inananlar! zannın çoğundan sakının, çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu
araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin...”1 diye kişileri uyarmaktadır. Peygamberimiz de bir hadisinde “…Müslümanlara eziyet etmeyiniz ve onların gizli taraflarını araştırmayınız…”2 buyurmuştur.
Başkalarının evine izinsiz olarak girmek de özel yaşama müdahale olduğu için yasaklanmıştır. Bu konuda Allah, “Ey iman edenler, evlerinizden başka evlere izin almadan, seslenip selam vermeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz böyle hareket etmeniz sizin için hayırlıdır. Şayet evde kimseyi bulamazsanız
yine de size izin verilmedikçe içeriye girmeyin. Size, dönün, denirse dönün…”3 biçiminde öğüt vermiştir. Peygamberimiz de “Bir kimsenin evinin içine bakmak hiç kimseye helal değildir.”4 demiştir.
Sır saklamak da özel yaşamın gizliliğini koruyan prensiplerdendir. Verilen bir sırrı açıklamak, İslam’a
göre özel yaşamın gizliliğine müdahaledir. Bu prensibe uyan bir
kimse, bir başkasının özel hayatıyla ilgili gizli bilgileYORUMLAYALIM____
ri kimseye söyleyemez. Hz. Ali de bunun önemini
“Sırrın senin esirindir. Eğer onu söylersen, sen
Aşağıdaki şemayı özel yaşamın
onun esiri olursun.” sözüyle vurgular. Aile
gizliliği açısından yorumlayınız.
hayatının mahremiyetini ihlal etmek özel
yaşama müdahale sayılır. Bu konuda
Peygamberimiz şöyle buyurur: “Kıyamet gününde insanların Allah nezdinde derecesi en kötü olanı, karı
koca sırrını yayan kimsedir.”5
İslam’a göre özel hayatın gizliliği
herkes için geçerlidir. Bu bağlamda
aile içinde fertlerin birbirinin odasına
girerken izin istemeleri gerekir.6
Bütün bunlara rağmen kişi ve toplumun hayatı söz konusu olduğunda özel
hayatın gizliliği hukuki yollarla sınırlandırılabilir.
1 Hucurât suresi, 12. ayet.
2 İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, C 10, s. 221.
3 Nûr suresi, 27- 28. ayetler.
4 Ebu Davut, Edeb, 136. hadis.
5 Müslim, Nikâh, 123-124.
6 Nûr suresi, 58-59. ayetler.
99
HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
DEĞERLENDİRELİM___________________________________________________
Hz. Ömer, devlet başkanlığı döneminde Medine’yi gece dolaşırken bir evden şarkı sesi duyar.
Duvardan aşıp eve girer. Bakar ki bir erkekle kadın şarap içiyor. Ömer, “Ey Allah’ın düşmanı
sen günah işleyeceksin de Allah seni görmeyecek mi sandın?’’ der. Adam, “Acele etme müminlerin emiri; ben bir günah işledim, sen ise üç günah işledin.” Allah, “…Birbirlerinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın…’ (Hucurât suresi, 12. ayet.) buyuruyor.
Sen gizliyi araştırdın. Allah, ‘…İyilik, evlere arkasından girmeniz değildir…’ (Bakara
suresi, 189. ayet) buyuruyor. Sen duvardan aştın. Allah, ‘Evleriniz dışındaki evlere sahipleri sizi tanımadan selam verip izin almadan girmeyiniz eğer düşünürseniz bu sizin için daha iyidir.’(Nûr suresi, 27. ayet.) buyuruyor. Sen ise yanımıza izinsiz
girdin.’’ Bu cevap üzerine Hz. Ömer, “Ben seni affedersem sen de beni affeder misin?” der.
Sonra birbirlerini affederler.
Servet ARMAĞAN, İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, s. 115.
Yukarıdaki olayı özel yaşamın gizliliği açısından değerlendiriniz.
2.7. Ekonomik Haklar
Kişinin temel haklarından biri de ekonomik haklardır. Bunlar mülk edinme, çalışma, adil gelir dağılımı
gibi haklardır.
Mülkiyet hakkı: Tek başına sahip olmak anlamına gelen mülkiyet, insanın temel haklarındandır. Bu hak,
satın alma, sözleşme, hibe, çalışma, miras ve ticaret gibi meşru yollardan biriyle elde edilebilir. İslam’a göre
hırsızlık, kumar ve rüşvet gibi haksız kazanç yoluyla mülk edinilemez.
İslam’da toplumun yararı söz konusu olduğunda bedeli ödenmek şartıyla yetkili makamlarca kişinin malı
kamulaştırabilir. Örneğin Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın devlet başkanlığı dönemlerinde, Kâbe’nin etrafını genişletmek için buradaki evler istimlak edilmiştir.
İş ve çalışma hakkı: İslam çalışmayı teşvik eden bir dindir. Kur’an’ı Kerim’de, “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.”1 buyrulur. Peygamberimiz de “Hiç kimse kendi el emeği ile kazandığından
daha hayırlı bir lokma yememiştir...”2 der. İslam’da “İki günü birbirine eşit olan zarardadır.”3 anlayışı
önemlidir.
Ücret ve adaletli gelir dağılımı: İslam emeği ve alın terini kutsal sayar. Herkes çalıştığının karşılığını
alma hakkına sahiptir. Bu hak, “İnsanları hak ettiği şeylerden yoksun bırakmayın...”4 ayeti ve “İşçiye
teri kurumadan ücretini veriniz.”5 hadisi ile ifade edilmektedir.
1 Necm suresi, 39. ayet.
2 Buharî, Buyu, 15.
3 Keşfü’l-Hafa,C 2, s. 233.
4 Şuarâ suresi, 183. ayet.
5 İbn Mace, Rehin, 4.
100
5. ÜNİTE
İslam dini sosyal adalete önem verir ve servetin birkaç elde toplanmasını hoş görmez. Bu durum
Kur’an’da “…o mallar içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın...”1 şeklinde ifade
edilmiştir.
Nafaka hakkı: Kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerin normal bir yaşam sürdürebilmeleri için
ihtiyaç duyduğu ve mükellefin de temin ile yükümlü bulunduğu şeylerin tümüdür. Kur’an’da çocuklar ve
annelerin temel ihtiyaçlarının karşılanmasının babaya ait bir görev olduğu şöyle belirtilmiştir: “ …(anne
ve çocukların) örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi babaya aittir..”2
İslam dinine göre fakir kimsenin ihtiyaçlarını karşılayacak biri bulunmazsa veya akrabaları bu görevi
yerine getirebilecek durumda değilse devlet; gıda, giyim, barınma ve tedavi giderlerinden ibaret olan zaruri
giderleri üstlenmek zorundadır.
Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer muhtaçlar için gerekli harcamaları devlet hazinesinden karşılamışlardır.
Bu konuda kişinin din ve milliyetine bakılmamıştır. Hz. Ömer böyle ihtiyaç içinde olan gayrimüslimlerden vergiyi kaldırmıştır. Bazı dönemlerde de çalışamayacak kadar ağır hasta, yaşlı ve engellilere maaş
bağlamıştır.3 Peygamberimiz, “Dul kadınların ve bir günlük geçimi olmayan fakirlerin nafakalarını
kazanmaya koşan Müslüman, Allah yolunda harp eden mücahit gibidir. Yahut gece namazlı, gündüz
oruçlu kimse gibidir.”4 buyurarak ihtiyaç içinde olanlara yardım etmeyi teşvik etmiştir.
İslam’da çalışıp alın teriyle kazanmak öğütlenmiştir.
1 Haşr suresi, 7. ayet.
2 Bakara suresi, 233. ayet.
3 Mustafa Yıldırım, “İslam Hukukunda Ekonomik Haklar ve Ödevler”, Diyanet İlmi Dergisi, C 36, S 3, s. 11,12.
4 Sahih-i Buharî Tecrid-i Sarih Tercümesi, C 11, s. 373.
101
HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
3. Hak ve Özgürlüklerin Kullanımı
Herkes, kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez
temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler; kişinin
topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını
da ihtiva eder.1 Bundan dolayı kişinin, özgürlüklerini sorumluluk
bilinci içinde başkalarına zarar vermeden kullanması gerekir.
YAZALIM
Hak ve özgürlüklere
uyulmaması durumunda
ortaya çıkabilecek sorunları
yazınız.
• Adalet anlayışı bozulur.
Hak ve özgürlüklerin hiçbiri, temel hak ve hürriyetleri yok etmek amacıyla kullanılamaz. Dolayısıyla hak ve özgürlükleri yok
etme “hürriyeti” diye bir şeyin olması mümkün değildir. Temel
• ......................................
hak ve özgürlükler, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bü• ......................................
tünlüğünün, millî egemenliğin, Cumhuriyet’in, millî güvenliğin,
kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlak ve
• ......................................
2
sağlığın korunması amacı ile sınırlanabilir. Ancak bu sınırla• ......................................
malar, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz
ve öngördükleri amaç dışında kullanılamaz.3 Hak ve hürriyetlere
zarar gelmesi hâlinde, hukuk devletinde kuvvet kullanılarak hak
alma cihetine gidilemez. Örneğin haksızlığa uğrayan bir kişi, kalkıp aynısını muhatabına yapmak isterse bunun adı, hak arama değil “intikam” veya “şahsi adalet” olur ki
böyle bir anlayış toplumu kargaşaya sürükler. Vatandaşlar, hak ihlalleri karşısında, dilekçeyle mahkeme ve
emniyete başvurarak ya da yasama organına müracaat ederek haklarını arayabilirler. İslam’a göre insan,
sorumsuz bir varlık değildir. Akıl, irade ve imkânları ölçüsünde sorumlulukları vardır. Bu bağlamda ruh ve
beden sağlığına zarar veren hiçbir şey özgürlük sınırları içerisinde değerlendirilemez. Örneğin içki, uyuşturucu gibi maddeler insanın sağlığına, aklını kullanmasına, bilinçli davranmasına, zarar verdiği için dinen
özgürlük sınırları içerisine alınmamıştır.
TARTIŞALIM______________________________________________________________
Bir toplumda millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlemenin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın
korunması başkalarını hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesinin engellenmesi söz konusu olduğu
zaman özgürlükler sınırlandırılabilir mi? Tartışınız.
4. Hak ve Özgürlüklerin Kullanımını Engelleyen Alışkanlıklar
İnsan, aklıyla düşünen ve iradesiyle karar veren bir varlıktır. Doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ve faydalıyı
zararlıdan ayırt edebilecek donanımda yaratılmıştır. İslam, insana her zaman aklını kullanmasını öğütler, arzusuna göre hareket etmesini onaylamaz. Çünkü arzular insanı her zaman doğru sonuçlara götürmez.
Bazı alışkanlıklar vardır ki onun neticesinde insan, hak ve özgürlüklerini kullanamaz hâle gelir. Alkol,
uyuşturucu, kumar ve sigara bunlardan bazılarıdır.
1 T.C. Anayasası, 12. madde.
2 T.C. Anayasası, 13. madde.
3 T.C. Anayasası, 13. madde.
102
5. ÜNİTE
Hak ve özgürlüklerin kullanımını engelleyen davranışlardan biri alkoldür. Alkol,
insanın akıl, ruh ve beden sağlığını bozar.
Dolayısıyla kişinin ailevi, sosyal ve mesleki hayatını olumsuz etkiler. Alkolün verdiği
zarar, yalnız kullananla sınırlı kalmaz, toplumun diğer fertlerini de etkiler. Çünkü kişi
sarhoşluk sebebiyle davranışlarını kontrol
edemediği zaman çevresine birtakım zararlar
verebilir. Bu nedenle İslam sarhoşluk veren
her şeyi yasaklamıştır. Kur’an-ı Kerim’de
Yüce Allah, “Şeytan, içki ve kumar yoluyla
ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak;
sizi, Allah’ı anmaktan ve namazı kılmaktan alıkoymak ister. Artık (bunlardan)
vazgeçtiniz değil mi ?”1 ayetiyle Peygamberimiz de “Çoğu sarhoş eden şeyin azı da
haramdır.”2 hadisiyle alkollü içkinin kötülüğüne işaret etmiştir.
YORUMLAYALIM____________
Aşağıdaki resmi hak ve özgürlüklerin
kullanımı açısından yorumlayınız.
Sonuç olarak alkollü içkiler; kişiye, onun ailesine, iş hayatına, doğacak çocuklarına, ülke ekonomisine ve çevresine zarar vermektedir.
İnsana fiziksel ve ruhsal açıdan büyük zarar veren uyuşturucu da hak ve özgürlüklerimizin kullanılmasını engellemektedir. Dinimiz alkol gibi uyuşturucu kullanımını da yasaklamıştır. Uyuşturucu, aklın düşünme kabiliyetini zayıflatır. Aklını gereği gibi kullanamayan kimse ise hem Allah’a hem de diğer insanlara
karşı sorumluluklarını yerine getiremez.
Hak ve özgürlüklerin kullanımını engelleyen davranışlardan biri de kumardır. Kumarda haksız bir kazanç
söz konusudur. İslam ise emek vermeden ve meşru olmayan yollardan elde edilen malı helal saymaz.
Kumarla elde edilen kazançta rıza olmadığı için buna bağlı olarak kin, nefret ve düşmanlıklar ortaya
çıkar. Kumar oynayan kişi, Allah’ın insana nimet olarak vermiş olduğu akıl, sağlık ve zamanı, boşuna
tüketir. Bu kötü alışkanlıklar insanın iradesini olumsuz yönde etkiler, ruh ve beden sağlığını bozar. İnsanı toplum içerisinde uyumsuz bir birey hâline getirir. Diğer taraftan kumar, sosyal hayatı temelinden
sarsar, çalışma hayatını verimsizleştirir. Aileleri perişan eder. Huzur ve mutlululuğu ortadan kaldırır. Bu
konuda Kur’an’da şöyle buyrulur: “Ey inananlar! İçki, kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.”3
1 Mâide suresi, 91. ayet.
2 Tirmizî, Eşribe, 3.; Ebu Davut, Eşribe, 5.
3 Mâide suresi, 90. ayet.
103
HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
KONUŞALIM________________________________________________________
Zararlı alışkanlıkların (alkol, uyuşturucu, kumar, sigara) sonuçları üzerinde konuşunuz.
Hak ve özgürlüğün kullanımını engelleyen davranışlardan en yaygın olanı sigaradır. Nitekim Dünya
Sağlık Örgütü istatistiklerine göre dünya ülkelerinin çoğunda, ölüme yol açan nedenler arasında ilk sırayı sigara almaktadır.
Sigara; ülser, kronik bronşit, felç, astım, reflü, diş eti iltihabı, kemik erimesi ve
katarakt hastalıklarına zemin hazırlarken
hamilelerde erken doğum ve düşük risklerini de beraberinde getirmektedir. Buna
karşın insanlar sigaranın üzerindeki “Sigara insanı öldürür.” uyarılarına rağmen
sigara içmeye devam etmektedir. Kur’an-ı
Kerim’de Yüce Allah, ‘‘…Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız…’’1 buyurarak kişinin kendi kendisine verdiği zarara
dikkat çekmektedir.
YAZALIM_________
İftira
Hak ve özgürlüklerin
kullanımını engelleyen
diğer bazı davranışları da siz
yazınız.
BİLİYOR MUYDUNUZ_______
“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü
alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.”
T C Anayasası,
Anayasası 58.
58 madde.
madde
T.C.
5. Hukukun Üstünlüğü
İnsanlar arası ilişkilerde hukuk kurallarının
hâkim olmasına hukukun üstünlüğü denir. Hukukun üstünlüğü toplumda herkesin hukuk kurallarına uyması ve bu kurallara göre
yaşamasıyla gerçekleşir. Hukukun üstün tutulduğu toplumlarda zengin, fakir, kadın, erkek, amir, memur, işçi, çiftçi, çalışan, çalışmayan, rengi, dili
ve düşüncesi ne olursa olsun herkes kanunlara uymak zorundadır.
1 Bakara suresi, 195. ayet.
104
5. ÜNİTE
Hukuk, hakkı temsil eder. Hak ise doğruluğu iyilik
ve güzelliği içeren geniş bir kavramdır. Dolayısıyla hukukun üstünlüğü toplumlar için önemlidir.
Hukuk kurallarının temel amacı, insanlar arasında
adalet ve eşitliği sağlamaktır. Bir toplumda adalet, ancak
hukukun üstünlüğü ile gerçekleşir. Hukuk ihlal edilirse
yetkiyi elinde bulunduranlar, keyfî davranabilir. Hâlbuki
hukuk herkes için gerekli ve geçerlidir.
Hukuk devletinde insanlar, hak ve sorumluluklarını
bilmelerini gerekir. Ancak bu sayede haklarından yeteri
kadar yararlanır ve sorumluluklarını yerine getirebilirler. Zira hak ve görevlerin bilinmeyişi hukukun ihlaline
zemin hazırlar. Haklar ihlal edildiği zaman nereye ve
nasıl müracaat edileceği de bilinmelidir.
ÖRNEK OLAY İNCELEYELİM
Mahzumoğulları kabilesinden biri suç işler.
Olay Hz. Peygambere intikal edince kabile
üyeleri, Hz. Peygamberin bu kişiyi affetmesi
için aracı olarak Üsame bin Zeyd’i bulurlar.
Üsame, Hz. Peygamberin yanına giderek bu
kişiyi affetmesini ister. Üsame’nin böyle bir
istekle gelmesine çok üzülen Hz. Peygamber şunları söyler: “Sizden öncekilerin
mahvolmalarının sebebi şunlardır:
İçlerinden soylu ve güçlü bir kimse
hırsızlık yapınca onu serbest bırakır,
güçsüz bir kimse yaparsa onu cezalandırırlardı. Allah’a yemin ederim ki
hırsızlık yapan kızım Fatıma bile olsa
cezalandırırım.”
Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrid-i Sarih
Tercemesi ve Şerhi, C 9, s. 384.
Yukarıdaki olayı hukukun üstünlüğü açısından inceleyiniz.
İslam’a göre insanlar eşit haklara sahip olarak doğarlar.
Irk ve cinsiyet bakımından insanlar arasında bir ayrım yoktur. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık.
Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, ondan
en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.”1 buyurmuştur. Peygamberimiz de
Veda Hutbesi’nde “ Bir Arap’ın Arap olmayan yabancıya, bir yabancının Arap’a üstünlüğü yoktur. Çünkü
bütün insanlar Âdemoğullarıdır. Âdem de topraktandır.”2 şeklinde insanların eşitliğini vurgulamıştır.
İslam’a göre insanlar yaptıklarının karşılığını ahirette göreceklerdir. Nitekim bir ayette şöyle buyrulur:
‘‘Her kim zerre miktarı bir şer işlerse onu (n karşılığını) görecektir.”3 Bu nedenle insanların haklarını
ihlal edici davranışlardan sakınılmalıdır.
SONUÇ ÇIKARALIM_______________________________________________________
Allah, Kur’an’da şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler
olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara
(sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğip büker
(doğru şahitlik etmez) yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
Nisâ suresi, 135. ayet.
Yukarıdaki ayette hangi konulara değinilmektedir? Bu ayetten ne gibi sonuçlar çıkarabiliriz?
1 Hucurât suresi, 13. ayet.
2 Ali Himmet Berki-Osman Keskioğlu, Hz. Muhammed ve Hayatı, s. 421.
3 Zilzâl suresi, 8. ayet.
105
HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
6. Kul Hakkı Yemek Büyük Günahtır
Kul hakkı, insanlar arası münasebetlerden doğan haklardır. İslam’a göre haklar, genel olarak ikiye ayrılır.
Birincisi Allah, diğeri ise kul hakkıdır. Allah hakkı, genelde ahireti ilgilendiren ve sadece Allah’a karşı hesap
verilen, onun affetmesiyle sona eren haklardır. Allah, şirk hariç kendisi ile ilgili hakları dilerse bağışlayabileceğini bildirmiştir.1 Allah kendine karşı günah işleyen bir kulunu isterse cezalandırır isterse affeder.
Kul hakkına hiçbir şekilde müdahale edilemez.
Hz. Peygamber de müdahale etmemiştir. Nitekim
Yüce Allah hak sahibi razı olmadıkça veya hakkı
ödenmedikçe kul hakkını affetmez.2 Dolayısıyla
kişi o günahtan (kul hakkından) hak sahibi bağışlamadıkça kurtulamaz.
EMPATİ YAPALIM_______________
Peygamberimiz, “Biliyor musunuz, müflis
kimdir?” diye sordu. Orada bulunanlar, “Bizce
müflis, parasını ve malını kaybeden kimsedir.”
dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle
buyurdu: “Benim ümmetimin müflisi (iflas eden) o kimsedir ki kıyamet gününde namaz, oruç ve zekâtla gelir; fakat
şuna sövmüş ve şuna iftira etmiş, şunun
malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve
şunu dövmüş. Bundan dolayı onun iyiliğinden anılan adamların her birine verilir. Üzerinde olan haklar ödenmeden,
iyiliği tükenirse hak sahiplerinin günahları o kimseye yükletilir. Sonra o kimse
cehenneme atılır.”
Riyazü’s-Salihin, C 1, s. 267.
Yukarıda verilen bilgiler ışığında empati yapınız.
İnsanın hak ve özgürlüğünü kimsenin almaya
yetkisi yoktur. Bu hakkın ihlali büyük günahlardan sayılmıştır.3 Veda Haccı’nda Peygamberimiz
bütün Müslümanlara hitaben yaptığı konuşmada
kul hakkının önemine dikkat çekmiştir.
İnsanların iffet ve namusuna yapılan sözlü
veya fiilî saldırılar kul hakkı ihlalidir. Bu tür
davranışlar aynı zamanda suç ve günahtır. Kesin delillere ulaşmadan birini suçlamak İslam’da
doğru bir yaklaşım olarak kabul edilmez. Dolayısıyla İslamiyet şüphe ve zanna dayanarak bir
kimseye bir isnatta bulunmayı doğru bulmamıştır. Bu bağlamda kesin delillerle bir kişinin suçu
sabit olana kadar o kişinin suçsuzluğu ilkesi benimsenmiştir.
İftira da bir kul hakkı ihlalidir. İftira, bir kimseye işlemediği bir suçu veya söylemediği bir
sözü isnat etmektir. İnsanların itibarını sarsıcı,
onurunu kırıcı sözler sarf etmek de birer kul hakkı ihlaldir. İslam bu tür davranışları onaylamaz.
Kur’an’da iftira, gıybet, dedikodu, başkalarının
özel hayatlarını ve gizli hâllerini araştırmak, kötü
lakap takmak, alay etmek gibi tavır ve davranışlar da yasaklanmıştır.
1 Nisâ suresi, 48. ayet.
2 Servet Armağan, İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, s. 79.
3 Mâide suresi, 32. ayet.
106
5. ÜNİTE
Hırsızlık dinen günah, hukuken suç ve ahlaken
çirkin bir davranıştır. Hırsızlık, kul hakkını gasp etmektir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, ‘‘Mallarınızı aranızdan haksız sebeplerle yemeyin...”1 diye
insanları uyararak helal yollardan kazanç edinmemizi emretmektedir. Gasp ve yağmayı dinimiz yasaklamaktadır. Günümüzde kamu arazilerinin gasp
edilmesi, ormanlık alanların yakılması ve yakılan
arazilerin zamanla işgal edilmesi, satılması kamu
hakkıdır ve dinimizin haram kıldığı bir davranıştır.
LİSTELEYELİM_______________
Günümüzde en çok ihlal edilen kul hakları hangileridir?
………………………………………..
……………………………………….
Bu ihlalleri önlemek için neler yapılabilir? Listeleyiniz.
………………………………………
………………………………………
Kur’an-ı Kerim’de belirtildiğine göre Allah;
ana babaya iyi davranılmasını, yetim malının korunmasını, ölçü ve tartıya dikkat edilmesini, insanlara eziyet edilmemesini, fakir ve yoksulların gözetilmesini, borçlulara yardımcı olunmasını istemektedir.
Bunlara riayet etmemek de kul hakkı ihlalidir. Evlat, kardeş, komşu, akraba, dost, arkadaş ve yolcu hakları
da kul hakkı kapsamındadır. Kul hakkı ile ilgili olarak İslamiyetin koyduğu temel ilke; kendin için istediğini
başkası için de istemek, kendin için istemediğini başkası için de istememektir.
İnsanları aldatmak, hile yapmak, işini gereği gibi yapmamak, özellikle kamu görevi yapanların görevini
kötüye kullanması veya işi ağırdan alması, borcu olanın imkânı olduğu hâlde borcunu zamanında ödememesi
gibi tavır ve davranışlar da kul hakkı ihlalidir. Öğrencilerin okul binasına, sınıflara, sıralara, kütüphanelere
ve laboratuvarlara verdikleri zarar da toplumun haklarının ihlalidir. Çünkü okulda, okuyan ve okuyacak her
öğrencinin bu yerlerde hakkı vardır. Ayrıca hastanelere,
toplu taşıma araçlarına, parklara kısaca kamunun yararlandığı her yere zarar vermek kul hakkına müdahaledir.
Yine havayı, suyu ve toprağı kirletmek, çevreye zehirli
atıklar atmak, yerlere tükürmek, sigara izmariti, yemiş
kabuğu ve benzeri şeyleri atmak kul hakkına saygısızlıktır. Trafik kurallarına uymamak, yüksek sesle müzik
dinleyip çevreyi rahatsız etmek, kamu malını zimmetine
geçirmek, kaçak elektrik ve su kullanmak, görevi kötüye
kullanmak, kamu hizmeti verirken insanlar arasında ayrım yapmak, rüşvet alıp vermek gibi her türlü olumsuz
tavır ve davranışlar kul haklarındandır.
Devlete karşı da birtakım görevlerimiz vardır. Bu görevlerimizden bazıları vergi vermek, askere gitmek, seçimlere katılmak ve kanunlara uymaktır. Bu görevler de
kamu hakları kapsamındadır.
1 Bakara suresi, 188. ayet.
107
Doğayı, ormanları, su kaynaklarını
korumak kul hakkına saygının gereğidir.
HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
Vergi, devletin veya yerel yönetimlerin giderlerini karşılamak üzere gerçek ve tüzel kişilerden kanunlara
uygun olarak topladığı paradır.
Devlet, vatandaşının maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamakla görevlidir.
Devletin bu görevleri yerine getirebilmesi, (okul, yol, köprü, hastane, haberleşme vb. yerleri yapabilmesi)
ancak vatandaşından topladığı vergilerle mümkündür. Vergi vermemek veya vergi kaçırmak hukuken suç,
dinen günah (kul hakkı), ahlaken de ülke insanlarına saygısızlıktır.
Devlete karşı görevlerimizden biri de askere gitmektir. Askerlik bir vatan borcudur. Askerlik çağına gelen her Türk vatandaşının bu kutsal görevi yerine getirmesi gerekir. Bu, atalarımızın bize, bizim de gelecek
nesillere emanet edeceğimiz en kutsal görevdir.
BİLGİ KUTUSU____________________________________
Vergi vermezsek ne olur?
Vatandaşlık
görevini
yapmamış
oluruz,
hizmet
beklemeye
de hakkımız
olmaz.
Vergi
emekle
rm
ve
topluma
karşı suç
işlemiş ve
kazancımıza
Yol, köprü,
hastane vs.
yapılamaz
ve devlet
kalkınamaz.
haram
katmış
oluruz.
Devlet,
görevlerini
yapamaz hâle
gelir. İç ve
dış güvenlik
sağlanamaz.
Devletin, varlığı, sınırların muhafazası ve ülkenin iç güvenliği için askere ihtiyaç vardır. Dünyadaki gelişmeler, barış içinde yaşamak için savaşa hazır olmayı gerekli kılmaktadır. Barışı korumak için savaş sanatını
öğrenmek ve muhtemel düşmanlardan daha donanımlı olmak gerekir. Yüce Allah, “Onlara (düşmanlara)
karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet… hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne
harcarsanız size eksiksiz ödenir. Siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.”1 buyurur.
1 Enfâl suresi, 60. ayet.
108
5. ÜNİTE
Devlete karşı görevlerimizden biri de seçimlere katılmaktır. Ülkemiz demokrasiyle yönetildiği için halk,
kendisini yönetecek insanları kendi oyları ile belirler. Bu bakımdan seçimlere katılmak; devlete katılmak,
millete ve kendimize karşı önemli bir görevdir. Çünkü oylarımızla seçeceğimiz insanlar ülkemizi yöneteceklerdir. Bu, devlet ve milletimiz için çok önemlidir. Ülkenin kaderi oylarımızla belirleneceği için bu konuda
sorumluluğumuz büyüktür.
İnsanlar topluluk hâlinde, bir arada yaşamak zorundadırlar. Bir arada yaşamanın belli kuralları vardır. Devlet, işlerin
düzenli yürümesi ve vatandaşların birbirinin hakkına saygı
göstermesi amacıyla kanunlar düzenlemiştir. Kanun, devletin yetkili organlarınca düzenlenerek ilan edilen, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini koruyan, genel ve emredici
kurallardır.
Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği toplumlarda güven ve hoşgörü yerini, kin, nefret ve güvensizliğe bırakır. Bu
durumda toplumun her kesimi olumsuz yönde etkilenir. Temel
hak ve özgürlüklerin ihlal edilmemesi için kanunlara bağlı,
kendi hakkımıza ve başkalarının haklarına da razı olmalıyız.
Herkesin hak ve sorumluluklarını bilmesi ve yerine getirmesi gerekir. Bu çerçevede devlet, vatandaşların yasalara
uyup uymadıklarını denetler. İslam’a göre kişi her an Allah’ın
denetimi altında olduğunu hisseder. Bu duygu ve inanç, kanun engelinin bulunmadığı alanlarda da kişiyi adaletsiz davranmaktan ve kul hakkı ihlali yapmaktan alıkoyar.
Askerlik kutsal bir görevdir.
BİLGİ KUTUSU___________________________________
“Türkler atalarının, tarihin ve tarihsel olayların oluşturduğu ve pekleştirdiği (güçlendirdiği) özelliklerle donanmıştır. Bu özellikler Türk askerinin, dünya uluslarının askerleri arasında ön sırayı almasında başlıca etkenlerdendir. Türk askerinin yurt içinde ve yurt dışında saygınlığı, onun üstün
manevi güçlere sahip olmasından ileri gelir. Türk askerinin düşünce ve manevi varlığı birçok yüce
hasletlerle süslenmiştir. Bu özellikler önce aile ocağındaki terbiye ile başlar, okulda, toplum içinde,
kışlada eğitimle mükemmelleşir. Türk ulusunun yurtseverlik duygusu ve yurdunu savunma anlayışı,
doğal olarak Türk ordusunu meydana getiren askerlerde de yüksek düzeydedir.”
Atatürkçülük (1.Kitap) Atatürk ve Atatürkçülüğe İlişkin Makaleler, s. 233.
109
HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
Okuma Metni
Hz. Ömer ve Adaleti
Hz. Ebu Bekir’den sonra devlet başkanı (halife) olan Hz. Ömer, Kureyş kabilesinin Adiyoğulları koluna mensuptu. Miladi 586 yılı dolaylarında dünyaya
gelmişti. Dolayısıyla Hz. Peygamberden on beş yaş küçüktü. Okuma yazma
bilmekte olup Mekke şehir devletinin dış ilişkileri onun sorumluluğu altındaydı; ayrıca ticaretle uğraşırdı.
Başlangıçta Hz. Muhammed’e karşı en sert tavır sergileyenler arasında
yer almaktaydı. Zamanla Kur’an’ın etkisi altında kaldı ve Müslüman oldu.
Onun Müslüman olmasıyla Mekke’de Müslümanlar büyük bir moral ve destek
kazandılar. Medine’ye hicret ettikten sonra Hz. Peygamber onu kadınlardan
biat (bağlılık sözü) almakla görevlendirdi. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ali gibi o da
İslam dinini yaymak için Hz. Peygamberin hep yanında oldu. Uhut Savaşı’nda
Mekkeli putperestlerin saldırılarına karşı Hz. Peygamberi koruyan on dört
sahabe arasında o da vardı.
Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir’in halifeliği sırasında ona danışmanlık yaptı.
Medine’de yargı işlerini üstlendi. Hz. Ebu Bekir hastalanınca Müslümanlara
namazı o kıldırdı. Hz. Ebu Bekir, Müslümanların görüşünü aldıktan sonra onu
yerine devlet başkanı olarak önerdi ve bu önerisi kabul edildi.
Hz. Ömer’in devlet başkanlığı zamanında, Mısır, Suriye, Irak, İran,
Horasan’ın fethi gerçekleştirildi. Basra, Kûfe, Fustat gibi yeni şehirler kuruldu. Fethedilen topraklarda köprüler ve sulama kanalları yapılarak halkın
hizmetine sunuldu. Devlet gelirlerinin adil bir şekilde dağıtılması için Divan
Teşkilatı kuruldu.
Hz. Ömer, tarihte en çok adaletli yönetimiyle ünlenmiştir. O uygulamalarında insanların mevkilerine, zenginliklerine ya da soylarına değil adalete
itibar etmiştir. Dostluk ve akrabalık, suçluları sorguya çekmesine ve gerektiğinde cezalandırmasına engel olmazdı. Halkın şikâyetini dinler, onlara istedikleri zaman çekinmeden kendisine gelip dertlerini anlatmalarını söylerdi.
Geceleri dışarı çıkarak dolaşır, muhtaç durumdakiler ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırdı.
110
5. ÜNİTE
Devlet gelirlerini dağıtmak için kurduğu Divan Teşkilatı’nda insanları İslam dinine yaptıkları hizmete ve Hz. Peygambere yakınlıklarına göre derecelendirmiş; en fazla ücreti Hz. Peygambere en yakın olan ve İslam’a hizmeti
en çok geçenlere vermiştir. Kendi kabilesinden kimseler, onun devlet başkanlığından yararlanmak için kendilerinin Divan’dan en çok maaş alacaklar arasına yazılmalarını istemişlerdir. Ancak o, “Herkes layık olduğu yere yazılacaktır, siz de sıranız nereye denk düşüyorsa oraya yazılacaksınız.” diyerek bu
isteği geri çevirmiştir. Onun kurduğu bu teşkilat sayesinde henüz doğmamış
çocuklara bile maaş bağlanmıştır.
Hz. Ömer, İslam hâkimiyeti altına alınan topraklarda yaşayan gayrimüslimlerin haklarının korunmasına büyük bir özen göstermiştir. Zengin Mezopotamya toprakları ele geçirildiğinde, askerlerin bir bölümü, bu toprakların
üzerinde yaşayan insanlarla birlikte kendilerine paylaştırılmasını istemiştir.
Hz. Ömer, sahabe ile uzun istişareler yaptıktan sonra, öncelikle insanların
askerlere dağıtılmasına karşı çıkmıştır. Onun şu sözleri adalet kadar özgürlüğe de önem verdiğini göstermektedir: “Taksim edilmek istenen insanların
durumuna gelince Eğer dağıtım gerçekleşirse Müslüman askerler bu insanları
köleleştirirler ve köle olarak kullanırlar. Bizler hayattan çekilince bizden sonra gelecek çocuklarımız, bu insanların çocuklarını sömürmeye ve köle olarak
kullanmaya devam ederler. Dolayısıyla bu insanların torunları Müslümanlar
iş başında kaldığı sürece kölelikten kurtulamazlar. Ben buna asla razı olamam.” Hz. Ömer, aynı şekilde toprakların askerlere dağıtılmasını da kabul
etmemiştir. Çünkü ona göre şayet bu topraklar askerlere dağıtılırsa, bu durum, ister istemez servetin belli kişilerin elinde toplanmasına yol açacaktı.
Oysa Kur’an’daki adalet anlayışı böyle bir zenginliği hoş karşılamamaktaydı.
Bunun içindir ki Hz. Ömer söz konusu arazileri, gelirleri bütün Müslümanlara
ait olmak üzere devletin denetimine almıştır.
Hz. Ömer’in bu kararlı tutumunda Hz. Ali’nin tavsiyelerinin ve onun Hz.
Ali’nin görüşlerine verdiği değerin önemli katkısı vardı. Hz. Ali, bu hususla
birlikte başka birçok konuda Hz. Ömer’in görüşlerine en çok müracaat ettiği
kişi olmuştur. Bu nedenledir ki Hz. Ömer, “Ali olmasaydı, Ömer mahvolurdu.” demiştir.
111
HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER VE DİN
Hz. Ömer, Müslüman idaresi altında yaşayan başka dinlerden insanların
köleleştirilmelerine ve sömürülmelerine karşı çıktığı gibi onların inanç ve
ibadet özgürlüklerini, mabetlerini, dillerini ve örflerini koruma konusunda
da çok hassas davranmıştır. Müslüman valilere gönderdiği mektuplarda Müslüman olmayan topluluklara haksızlık yapılmamasını, onlardan fazla vergi
alınmamasını özellikle tavsiye etmiştir. Diğer taraftan fakirlerden, yoksullardan, yaşlılardan, eğer mal ve mülkleri yoksa, cizye vergisi almamıştır. Bunun
gibi insanlardan döverek, eziyet ederek veya hapsederek cizye toplamayı da
kesinlikle yasaklamıştır.
Hz. Ömer, Müslüman olmayan toplulukların fakirlerine devlet hazinesinden yardım yapmıştır. Örneğin; gözleri görmeyen yaşlı bir Yahudi’den cizye
alınmasına razı olmamış, üstelik ona zekât gelirlerinden yardım edilmesini
emretmiştir. Benzer biçimde cüzzamlı Hristiyanlara da zekât gelirlerinden
yardımda bulunmuştur.
Hz. Ömer, devlet malı konusunda son derece titiz davranır, buradan yapılan bütün harcamaların milletin yararına olmasına özen gösterirdi. Çok
sade bir yaşantısı vardı. Yamalı elbise giyinmekten çekinmez, yerde yatardı.
Hazineden aldığı devlet başkanlığı maaşı, döneminde devlet gelirlerindeki
muazzam artışa rağmen çok fazla değildi. Bazen maaşı ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediği için hazineden borç para alırdı.
Hz. Ömer, hurafelere karşı da kararlı bir tavır sergilemiş ve gerekli tedbirlerialmıştır. Hz. Peygamber zamanında Hudeybiye’de yanında anlaşmanın gerçekleştiği (Beyatü’r-ridvân) ağacı halk kutsallaştırarak ziyaret etmeye
başlamıştı. Bunun üzerine Hz. Ömer, bu ağacı, tevhit inancına zarar verebileceği endişesiyle hemen kestirmiştir. Kâbe’yi ziyaret edenlerin Hacer-i Esvet
taşını kutsallaştırmalarını asla onaylamamıştır.
Prof. Dr. Mehmet ÖZDEMİR
Ortaöğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi
Öğretim Programı, s. 77, 78.
112
5. ÜNİTE
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM
A. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.
1. Temel hak ve özgürlüklere uyulmadığında ortaya çıkabilecek sorunlar neler olabilir?
2. Zararlı alışkanlıkların hak ve özgürlüklerin kullanımını nasıl engellediğini birer örnekle
açıklayınız.
3. İfade özgürlüğünün kullanımında dikkat edilmesi gereken şartlar nelerdir? Yazınız.
4. Fert ve toplum açısından kul hakkı niçin önemlidir? Anlatınız.
B. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz.
1. Aşağıdakilerden hangisi temel hak ve özgürlüklerden biri değildir.
A) Yaşam hakkı
B) İbadet hakkı
C) Sağlık hakkı
D) Eğitim hakkı
E) Seçme ve seçilme hakkı
2. Hukukun üstünlüğü açısından en temel ilke hangisidir?
A) Dilekçe ilkesi
B) Mülkiyet ilkesi
C) Siyaset ilkesi
D) Yasama ilkesi
E) Adalet ilkesi
3. Aşağıdakilerden hangisi temel hak ve özgürlüklerin yerine getirilmesini engelleyen davranışlardan biri
değildir?
A) Sigara içmek
B) Kumar oynamak
C) İçki içmek
D) Uyuşturucu kullanmak
E) Yasalara uygun davranmak
C. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri verilen kelimelerden uygun olanı ile doldurunuz.
( ibadet, oy, malı, vatandaşlık, gizliliğine, nesli, bütün insanları, dini, namazı)
1. “Kim bir cana kıymış ya da yer yüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir kimseyi öldürürse
sanki
………….. öldürmüş gibidir. Kim de onun hayatını kurtarmak suretiyle yaşatırsa …………..yaşatmış
gibi olur.” (Mâide suresi, 32. ayet. )
2. Bir kimse hakkında hoşlanmayacağı hususları konuşmak özel yaşamın ...............müdahaledir.
3. İslamiyet aklı,…………. , …………., canı ve………….korumayı esas almıştır.
4. Seçimlerde ………….kullanmamak………….görevini yerine getirmemektir.
Ç. Aşağıdaki bilgilerin doğru olanlarını ‘‘D’’, yanlış olanlarını ‘‘Y’’ ile işaretleyiniz.
(…) Kapıyı çalmadan anne babamın odasına izinsiz girebilirim.
(… ) İslam başkalarının inanç özgürlüğü hakkına saygılı olmayı emreder.
(… ) Bize zarar verene biz de zarar vermeliyiz.
(… ) Söz taşımak özel yaşamın gizliliğine müdahaledir.
113
ÖĞRENME ALANI: DİN VE LAİKLİK
6. ÜNİTE: ATATÜRK VE
E DİN
ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM
NALIM
lerinden birkaç tanesini defterinize yazınız.
1. Atatürk’ün İslam dini ile ilgili sözlerinden
2. Dinin yozlaştırılması ne demektir? Araştırınız.
ız.
3. Dinî taassup ne anlama gelir? Araştırınız.
114
6. ÜNİTE
1. Atatürk’e Göre Din Vazgeçilmez Bir Kurumdur
Din, insanlığın doğuşuyla ortaya çıkmış ve insan olduğu sürece varlığını devam ettirecek olan evrensel bir olgudur.
Yapılan araştırmalar, tarihin hiçbir döneminde inanmayan bir topluluğun bulunmadığını ortaya koymuştur. Çünkü
insan, yeme, içme gibi maddi ihtiyaçları
yanında, inanma, ibadet etme gibi manevi ihtiyaçları da olan bir varlıktır. İnsanın
manevi gereksinimlerini karşılayan olguların başında da din gelmektedir.
Tarihte büyük önderler, mensup oldukları toplumun maddi ve manevi değerleriyle bütünleşmiştir. Bu değerler
Büyük Önder Atatürk’ün hayatına bakıldığında da açık bir şekilde görülmektedir.
Atatürk, dinî kültüre sahip Müslüman bir
ailede dünyaya gelmiştir. İlk dinî bilgiAtatürk ve arkadaşları dua ederken
lerini ailesinden, özellikle de annesinden
almıştır. Atatürk’ün eğitim gördüğü okullar
devrinin şartlarına göre dinî bilgiler veren okullardı. Dolayısıyla o, yeterli bir dinî bilgi ve kültüre sahipti.
Atatürk, dini toplumların temel ihtiyaçlarından biri olarak kabul eder. Ona göre “Din vardır ve lüzumludur.”1
Bireylerin huzuru ve toplum hayatının düzenli bir şekilde devam etmesi için din vazgeçilmez bir kurumdur.
Atatürk bu hususu şöyle dile getirmiştir: “Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur.”2
Mustafa Kemal Atatürk, dinin Türk tarih ve kültüründe önemli bir yere sahip olduğunu ifade etmiştir.
O, “Milletimiz dil ve din gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp
ve vicdanından çekip alamamıştır, alamaz...”3 sözüyle dinin Türk milletinin sahip olduğu en önemli faziletlerden biri olduğunu dile getirmiştir.
Atatürk’e göre din, insan ile Tanrı arasındaki bir ilişkidir ve dinin yeri insanın vicdanıdır. Bunu, “…Din
bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının sesine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz, düşünüşe
ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz.”4
sözüyle belirtmiştir. Bununla birlikte, “Türkiye Cumhuriyeti’nde her yetişkin, dinini seçmekte hür olduğu
gibi belirli bir dinin merasimi de serbesttir. Yani ibadet hürriyeti vardır…”5 sözüyle de inanç ve ibadet
özgürlüğünün önemini vurgulamıştır.
1 Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, C 1, s. 452.
2 Atatürkçülük, C 1, s. 452.
3 Atatürkçülük, C 1, s. 456.
4 Atatürkçülük, C 1, s. 111.
5 Atatürkçülük, C 1, s. 111.
115
ATATÜRK VE DİN
PAYLAŞALIM__________________
“…Size Bomba Sırtı olayını anlatmadan
geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasındaki uzaklık sekiz metre. Yani ölüm kesin…
Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına
tamamen şehit oluyor, ikincidekiler onların
yerine gidiyor. Fakat imrenilecek ölçüde bir
ılımlılık ve razı oluşla biliyor musunuz? Öleni
görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor,
en ufak bir zaaf göstermiyor; sarsılmak yok!
Okuma bilenler, ellerinde Kur’an-ı Kerim,
cennete gitmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler
kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk
askerindeki ruh gücünü gösteren şaşılacak derecede ve kutlanılacak bir örnekliktir. Emin
olunuz ki Çanakkale Muhaberesi’ni kazandıran, bu yüksek ruhtur.”
Atatürkçülük, C 1, s. 463.
Atatürk’ün yandaki sözünü dikkate alarak ulaştığınız sonuçları
arkadaşlarınızla paylaşınız.
Mustafa Kemal dinin, ilerlemeye ve gelişmeye engel olmadığını belirtmiştir. Dinin gelişmeye ve çağdaşlaşmaya karşı olduğu düşüncesinin yanlışlığını şöyle ifade etmiştir: “Büyük dinimiz çalışmayanın, insanlıkla
ilgisinin olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı inançsız olmak sanıyorlar. Asıl inançsızlık onların bu inanışıdır.”1
Atatürk’ün bu sözleri onun dine ne kadar önem verdiğini, dini birey ve toplum hayatı için vazgeçilmez bir
kurum olarak gördüğünü ortaya koymaktadır.
TARTIŞALIM______________________________________________________________
“…İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa,
gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer
ilahî tabiat kanunları arasında bir çelişki olması gerekirdi. Çünkü tüm evren kanunlarını yapan Yüce Allah’tır.”
Atatürkçülük, C 1, s. 455.
Yukarıdaki sözden hareketle Atatürk’e göre din ile tabiat kanunları arasındaki ilişkiyi tartışınız.
1 Atatürkçülük, C 1, s. 457.
116
6. ÜNİTE
2. Atatürk Dinin Yozlaştırılmasına Karşıdır
Atatürk’e göre İslam dini, “En makul ve en tabii dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur.”1 Ancak
Atatürk, hurafe ve batıl inançların dinin özünden ayrılmasını istemiştir ve bunu şu şekilde dile getirmiştir: “Temeli
çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina yüzyıllardır ihmal edilmiş, harçlar döküldükçe yeni harç yapıp
binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur - yorumlar, boş inançlar binayı daha
fazla hırpalamış.”2
Atatürk, dinin dinamik özünün ortaya çıkarılmasını isterken göz önünde bulundurulması gereken bir ölçüyü
de şöyle ortaya koyar: “Bizim dinimiz için herkesin elinde bir değer ölçüsü vardır. Bu değer ölçüsü ile herhangi
bir şeyin dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarına
uygundur, biliniz ki o dinimize uygundur. Bir şey ki akıl ve mantığa, milletin çıkarına, İslam’ın çıkarına uygunsa
kimseye sormayınız, o şey dinîdir...”3
Mustafa Kemal’e göre din bir milletin en yüce değeridir. Bundan dolayı o, dinin yıpratılmaması gerektiğine
inanır ve onun günlük siyasi çekişmelere alet edilmemesini ister. Atatürk, dinin yozlaştırılmasına neden olan
ruhbanlığa karşı çıkar. Allah’la insan arasına kişi veya kurumların girmesinin dinin temel ilkelerine aykırı olduğunu dile getirir. Ona göre Müslümanların toplumsal hayatında hiç kimsenin özel bir sınıf olarak varlığını
sürdürmeye hakkı yoktur. Buna rağmen kendilerinde böyle bir hak görenlerin en başta dinin emirlerine aykırı
hareket etmiş olacaklarını belirtir. Nitekim o, bu görüşünü şöyle dile getirmiştir: “Her şeyden önce şunu en basit
bir dinî gerçek olarak bilelim ki bizim dinimizde özel bir sınıf yoktur. Ruhbanlığı reddeden bu din, dinde tekelciliği kabul etmez...”4
Atatürk, Müslüman toplumların içinde bulunduğu geri kalmışlık ve yoksulluk durumunu da dinin kendisinden değil, bozulmuş ve yozlaşmış olan din anlayışından kaynaklanan bir durum olarak görmektedir. O, bu
durumu şu şekilde dile getirmektedir; “Onlar geçmişlerinin yanlış veya batıl alışkanlık ve inançlarıyla İslamiyeti
karıştırdıkları ve bu suretle gerçek İslamiyetten uzaklaştıkları için kendilerini düşmanlarının esiri yaptılar.”5
Ona göre Müslüman toplumlar dinin emirlerini doğru bir şekilde anlasalar ve İslam’a uygun hareket etselerdi
bugünkü durumda olmayacaklardı.
Mustafa Kemal Atatürk, Müslüman toplumlarda yaygınlaşmış olan yanlış tevekkül anlayışının da dinin
özüyle bir ilgisinin olmadığını belirterek şöyle demektedir: “Bizim dinimiz, milletimize hakir (kötü) miskin
(zavallı) ve zelil (aşağı) olmayı tavsiye etmez. Aksine Allah da Peygamber de insanların ve milletlerin yücelik
ve şerefini muhafaza etmelerini emreder.”6
Mustafa Kemal Atatürk, dinin gerçek amacından uzaklaştırılarak istismar edilmesine karşı çıkar. O, dini, çıkarlarına alet etmek isteyen din istismarcılarının her zaman bulunacağını, bunu önlemenin yolunun ise dinin insanlara
doğru öğretilmesinden geçtiğini belirtir. Nitekim o “Nasıl ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahipleri
yetiştirmek gerekli ise dinimizin gerçek felsefesini inceleyecek, araştıracak, bilimsel ve teknik olarak telkin
kudretine sahip olacak, seçkin ve gerçek din ilim adamlarını da yetiştirecek yüksek öğrenim kurumlarına
sahip olmalıyız.”7 ifadeleriyle insanlara ve topluma, dini doğru bir şekilde öğretecek kurum ve görevlilere
ihtiyaç olduğunu dile getirir.
1 Atatürkçülük, C 1, s. 454.
2 Atatürkçülük, C 1, s. 459.
3 Atatürkçülük, C 1, s. 455.
4 Atatürkçülük, C 1, s. 463.
5 Ali Sarıkoyuncu, Atatürk, Din ve Din Adamları, s. 21.
6 Atatürkçülük, C 1, s. 456.
7 Atatürkçülük, C 3, s. 230.
117
ATATÜRK VE DİN
Atatürk, dinin özünün, aslının korunması için en büyük güvence olarak laikliği görmüştür. Ona göre laiklik,
sadece din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılması demek
değildir. Bunun yanında tüm vatandaşların din ve ibadet
özgürlüğüne sahip olması da laikliğin bir gereğidir. Ayrıca
laiklik, dinsizlik ve din karşıtlığı da demek değildir. Mustafa Kemal Atatürk, laikliği böyle anlayanlara karşı şunları
söyler: “Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi sahte dindarlık
ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir…”1
DEĞERLENDİRELİM_______
“Taassup cahilliğe dayanır. Bundan dolayı
taassubu olan cahildir. İlim mutlaka cahilliği
yener, o hâlde halkı aydınlatmak lazımdır.”
Atatürkçülük, C 1, s. 285.
Atatürk’ün yukarıdaki sözünden yola çıkarak onun taassuba bakışını değerlendiriniz.
3. Atatürk’ün İslamiyet ve Hz. Peygamberle İlgili Sözleri
Atatürk, söylev ve demeçlerinde, Kur’an-ı Kerim ayetleri ile Hz. Peygamberin hadislerine yer vermiştir. O,
özellikle İslam dinine ve Peygamberine karşı saygı, hürmet ve takdir duygularını açık bir şekilde ifade etmiştir.
Atatürk’ün değişik zamanlarda yapmış olduğu konuşma ve sohbetlerinde İslam dini ve Hz. Peygamber hakkında
söylemiş olduğu sözlerinden bazıları şunlardır:
“Allah birdir. Şanı büyüktür… Peygamberimiz Efendimiz
Hazretleri, Allah tarafından insanlara dinî gerçekleri duyurmaya
memur ve elçi seçilmiştir. Bunun esası, hepimizce bilinmektedir
ki yüce Kur’an’daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyiz
ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir.”2
“…Biz içine girdiğimiz dinin en çok isabetli ve olgun
olduğunu biliyoruz. Ve imanımız da vardır. Fakat bu inanışı
nurlandırmak lazım, temizlendirmek, güzelleştirmek lazımdır ki hakikaten kuvvetli olabilsin.”3
“…Bizim yüce dinimiz her erkek ve kadın Müslümana genel
olarak araştırmayı farz kılar ve her erkek ve kadın Müslüman
toplumu aydınlatmakla yükümlüdür.”4
“Türk milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile
dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime bizzat hakikate nasıl
inanıyorsam buna da öyle inanıyorum…”5
“Hz. Muhammed’in neşrettiği din, insanların kalplerinde derin bir ihtizaz uyandırdı. O, ölüp gittikten on dört asır sonra bile,
İslamiyet hâlâ kalplerde ihtizaz husule getirmektedir…”6
“O (Hz. Muhammed) Allah’ın birinci ve en büyük kuludur.
Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim senin adın
silinir; fakat o, sonsuza kadar ölümsüzdür.”7
1 Atatürkçülük, C 1, s. 111.
2 Atatürkçülük, C 1, s. 455.
3 Sadi Borak, Atatürk ve Din, s. 124.
4 Atatürkçülük, C 1, s. 463.
5 Atatürkçülük, C 1, s. 456.
6 Atatürk, Din ve Din Adamları, s. 25.
7 Atatürkçülük, C 1, s. 455.
118
YORUMLAYALIM____
Atatürk, ölümünden kısa süre önce yayınladığı mesajında Hz. Muhammed’le
ilgili şu yorumda bulunmuştur: “Bütün
dünyanın Müslümanları Allah’ın son
peygamberi Hz. Muhammed’in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm
Müslümanlar Hz. Muhammed’i örnek
almalı ve kendisi gibi hareket etmeli.
İslamiyetin hükümlerini olduğu gibi
yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde
insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler.”
Dr. Mehmet BULUT
Doğumunun 125. Yılı Anısına Din,
Bilim, Uygarlık ve Atatürk, s. 92.
Atatürk’ün yukarıdaki sözünü dikkate alarak Hz. Muhammed ve İslam
dini ile ilgili düşüncelerini yorumlayınız.
6. ÜNİTE
Okuma Metni
Taassubun Zararları
Taassup, herhangi bir konu ile ilgili düşünceyi tek doğru kabul edip karşı görüşte olan insan-
ların düşüncelerine değer vermemek ve kendi görüşlerini başkalarına kabul ettirmek için baskı
yapmaktır. Cahillikten kaynaklanan taassubu İslam dini reddetmiştir. Bu konuda Yüce Allah şöyle
buyurur: “ İnkar edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah, pey-
gamberine ve inananlara huzur indirdi; çünkü onlar takvaya en çok layık olanlardı. Allah her şeyi
bilendir.” (Fetih suresi, 26. ayet.)
Taassup, insanlık tarihinde her zaman var olagelmiş ve zaman zaman sıkıntılara sebep olmuştur.
Taassup sahipleri, ortaya çıkan her türlü yeniliğe ve yeni düşünceye karşı çıkmışlardır. Geçmişten
miras aldıkları düşünce ve davranışların tek doğru yol olduğunu, bunun dışında herhangi bir doğrunun olamayacağını ileri sürmüşlerdir. Atalarının yolunu körü körüne taklit eden bu insanlar pey-
gamberlerin doğruya, iyiliğe ve güzelliğe çağrılarına da aynı şekilde karşılık vermişlerdir. Kur’an-ı
Kerim’de onların tavırları şu şekilde ifade edilmiştir: “...Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize
yeter...” (Mâide suresi, 104. ayet.), “...Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey işitmemiştik.” (Kasas
suresi, 36. ayet.) Kur’an-ı Kerim’de bu tip insanların tutumları, “...Ya ataları hiçbir şey bilmiyorlarsa
ve doğru bir yol üzerinde bulunmuyorlarsa?” (Bakara suresi, 170.ayet.) ayetleriyle eleştirilmiştir.
Taassup sahibi insanlar genellikle kendileri ile aynı düşünceye sahip olmayan diğer insanları
suçlar, onlara karşı kin ve nefret duyar, onları hor görür; hatta düşmanlık beslerler. Böyle bir
düşünceye sahip olan kişi, herkesin kendisi gibi düşünmesini ister.
Bağnaz kişiler kendi düşüncelerini bir defa bile olsun test etmeyi düşünmezler. Çünkü daha çok
ön yargılarla hareket ederler ve bu ön yargıları onların kendi yanlışlarını görmelerine engel olur.
Bundan dolayı sürekli sabit fikirlidirler ve her zaman yanılgılar içindedirler. Asla objektif olamazlar. Farklı düşünce ve inançlara kapalıdırlar.
Toplumsal barış ve hoşgörünün gelişmesi için her türlü taassubun ortadan kaldırılması gerekir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle, “Taassupsuzluğun genelleşmesi, huy hâline gelebilmesi için
de fikri terbiyenin yükselmesi gerekmektedir.”
Dr. Ahmet EKŞİ (Bu kitap için hazırlanmıştır.)
119
ATATÜRK VE DİN
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM
A. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.
1. Atatürk, dini niçin vazgeçilmez bir kurum olarak görmektedir? Yazınız.
2. Atatürk’e göre dinin toplumsal hayattaki yeri nedir? Belirtiniz.
3. Atatürk’ün dinin yozlaşmasıyla ilgili düşünceleri nelerdir? Açıklayınız.
B. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz.
“Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina yüzyıllardır ihmal edilmiş, harçlar döküldükçe
harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş, aksine olarak birçok yaban unsur binayı daha fazla
hırpalamış.’’
1. Atatürk’ün yukarıdaki sözünden aşağıdaki sonuçlardan hangisi çıkarılamaz?
A) Temeli çok sağlam bir dinimiz vardır.
B) Dinimiz yüzyıllardır ihmal edilmiştir.
C) Dine hurafeler sokulmaya çalışılmıştır.
D) Yanlış inançlar, dinî hükümler olarak algılanmaya başlanmıştır.
E) Artık dine gerek yoktur.
2. Atatürk, “Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarına uygundur; biliniz ki o dinimize de uygundur.” sözüyle İslam dininin hangi özeliğini vurgulamıştır?
A) İslam dininin ilahî bir din olduğunu
B) İslam dininin son din olduğunu
C) İslam dininin toplumsal faydalarını
D) İslam dininin akıl ve bilimle çatışmadığını
E) İslam dininin insan fıtratına en uygun din olduğunu
C. Aşağıdaki cümlede boş bırakılan yerleri verilen kelimelerden uygun olanları ile doldurunuz.
(İslam, ayet, Hz. Muhammed, laiklik)
1. Atatürk’e göre .............................asla dinsizlik değildir.
2. Atatürk çeşitli konuşmalarında .............................dini ve Hz. Muhammed ile ilgili görüşlerine yer vermiştir.
3. Atatürk’e göre tüm Müslümanlar .............................örnek almalı ve onun yolundan gitmelidir.
120
ÖĞRENME ALANI: DİN, KÜLTÜR VE MEDENİYET
7. ÜNİTE: İSLAM VE BİLİM
LİM
ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM
NALIM
1. Din ve bilimin insanlara sağladığı yararları
ararları araştırınız.
ki ayet meali bulunuz vve defterinize yazınız.
2. Kur’an-ı Kerim’den ilmi teşvik eden iki
da yaptıkl
3. Müslüman bilginlerin matematik alanında
yaptıkları çalışmaları araştırınız.
4. Geçmişteki medreselerin (üniversitelerin) eğitim-öğretim açısından fonksiyonlarını araştırınız.
121
İSLAM VE BİLİM
1. Din-Bilim İlişkisi
AKIL
ni
s
ön oru
şa mlu
rtı lu
dı ğu
r.
n
i
n
can sanı
l
d
ı
en t lard iğer
em an a
el ö
y
zell ıran
ikti
r.
di
in
aydı sanı
nlat
ır.
ine
kend lar.
nın
insa nini sağ
e
güv
BİLİM
ını
lar r.
sır rı
in çıka
ren a
ev rtay
o
ızı
yaşamım rır.
ştı
kolayla
çar.
uzu a
ufkum
insanı
özgürleştirir.
albe
ve k
akla b eder.
hita
İnsan, akıl sahibi bir varlıktır. Aynı zamanda insan
BEYİN FIRTINASI YAPALIM
merak eden, sorgulayan ve araştıran bir yapıya sahipAllah, evreni belli tabiat yasalarına göre
tir. Bu nedenle her insan; bu dünyaya geliş amacının ne
olduğunu, evrendeki düzenin nasıl işlediğini, ölümün
yaratmasaydı bilimler ortaya çıkıp gelişebir son olup olmadığını sorgular. Din ve bilim, insanın
bilir miydi? Arkadaşlarınızla beyin fırtınabu sorularını cevaplayan iki kaynaktır. Din, vahyin yol
sı yapınız.
göstermesiyle ilahî kaynaklı açıklama
yapar ve bilgiler verir. Bilim ise akıl,
gözlem ve deney metodunu kullanarak
varlıkların yaratılış kanunlarını araştı.
lam tır
an vap
n
rır. Ayrıca varlıklar ve olaylar arasınnı ce
bilim
sa a
in ışın
i
t
e
daki sebep-sonuç ilişkilerini sistematik
ay
eder şvik
ve e
ar
.
en erin r.
evr ar üz i iste
bilgiler yoluyla ortaya koyar.
n
l
lık esi
insanı
var nülm
Bilim, insan ürünüdür. Bilim inözgürleştirir.
şü
dü
sanlarının çalışmalarıyla bilimdeki
nin
ilerleme ve gelişme süreklilik arzeder.
e
nce ür.
ü
ş
nim n büy
DİN
dü ünüd
ük
e
Bununla birlikte bilimsel yöntemlerür
bir tlerde
idi n
r.
le elde edilen bilgiler değişebilir. Bu
nedenle bilimsel çalışmalarda son söz
söylenemez.
Bilim, varlıkların yapısını ve işleyişini inceler. Somut bilgilere ulaşır.
Din ise varlığın kaynağını ve amacını
açıklayarak bu bilgileri anlamlandırır.
Örneğin bilim; yağmurun yapısı, oluşumu ve hareketlerini gözlem ve deney yoluyla inceler ve insanlara açıklar. Din ise yağmurun kaynağını
ve anlamını açıklar. Allah Kur’an’ın Rûm suresinin 48. ayetinde rüzgâr ve yağmurları kendisinin yarattığını
şöyle bildirir: “Allah odur ki rüzgârları gönderir, bunlar da bulutu kaldırır. Derken Allah onu gökte
dilediği gibi yayar ve parça parça eder; nihayet arasından yağmurun çıktığını görürsün. Allah dilediği
kullarına yağmuru nasip edince onlar seviniverirler.”
İnsan, bilimsel yöntemlerle keşfettiği bilgiler doğrultusunda hayatı kolaylaştıran ürünler geliştirir. Örneğin insan, bilimsel araştırmalar sonucunda suyun kaldırma kuvvetini keşfeder ve bu bilgiyle gemiler icat eder.
Din ise yaratılışın niteliği ile ilgili genel bilgiler vermekle birlikte insan aklının ve bilimin ulaşamayacağı
alanları da aydınlatır. Örneğin bilim yoluyla elde ettiğimiz bilgiler evrende bir düzenin olduğunu bize gösterir; ancak bu düzeni kuran yüce Yaratıcının niteliklerini bize din öğretir. Ayrıca din insanın gözlemleyemediği alanla (metafizik) ilgili bilgiler verir.
122
7. ÜNİTE
2. İslam’da Bilginin Kaynakları
İSLAM’DA BİLGİNİN KAYNAKLARI
AKIL
VAHİY
DUYULAR
2.1. Akıl
İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik akıl sahibi olmasıdır. Akıl, duyu organları vasıtasıyla
kendine gelen verileri değerlendirir. Nesneler ve olaylar arasında ilişki kurup daha önceden elde etmiş olduğu
birikimleri de kullanarak yeni gerçekliklere ulaşabilir. Bilim de bu gerçekliklerden bir tanesidir. Yani bilim
aklın bir meyvesidir.
Kur’an-ı Kerim’e göre insanı sorumluluk sahibi kılan, onun akıl ve irade sahibi olmasıdır. Birçok ayette
geçen akıl kelimesi, “bilgi edinmeye yarayan bir güç ve bu güç ile elde edilen bilgi” şeklinde tarif edilmiştir. Kur’an’da genellikle “akletmenin” yani aklı kullanarak doğru düşünmenin önemi üzerinde durulmuş ve
akletmek tavsiye edilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayette, “...Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?”1 ve “Düşünemiyor
musunuz?”2 denilerek insanların akıllarını kullanmaları istenmektedir. Başka bir ayette ise şöyle buyrulmaktadır: “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akıl sahipleri
için ibretler vardır.”3
Kur’an-ı Kerim, düşünmeyi, araştırmayı ve doğru bilgiye ulaşmayı emreder. Kur’an’a göre akıl, aynı
zamanda vahyi anlamak için zorunlu bir araçtır. İnsan, aklı ile düşünerek yeni bilgiler edinir; iyiyi kötüden,
doğruyu yanlıştan ayırır. Böylece kendini geliştirir. Kültür ve bilgi birikimini arttırır. Bu da kişinin hayatını
anlamlı hâle getirir.
DÜŞÜNELİM______________________________________________________________
“Yalnız kendini gören ve düşünen akıl başkadır; cihanı gören akıl başkadır.
Ne güzeldir o akıl ki iki âlemin geniş ufuklarını kucaklar.”
Muhammed İKBAL,
Şarktan Haber ve Zebûr-u Acem, s. 130.
Yukarıdaki sözde verilmek istenen mesaj üzerinde düşününüz.
1 Hûd suresi, 51. ayet.
2 Bakara suresi, 76. ayet.
3 Âl-i İmrân suresi, 190. ayet.
123
İSLAM VE BİLİM
2.2. Vahiy
Vahiy sözlükte “gizli konuşmak, emretmek,
ilham etmek, hızlı ve gizli telkinde bulunmak”
gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise Yüce
Allah’ın emir ve yasaklarının Cebrail aracılığı
ile peygamberlere bildirilmesidir. Bütün peygamberlerin temel görevi ilahî vahyi insanlara
ulaştırmaktır. Yüce Allah tarih boyunca insanları bilgilendirmek için peygamberler ve vahiyler göndermiştir. Buna göre vahyin kaynağı
Yüce Allah’tır, muhatabı ise insandır.
Allah’ın insanlara gönderdiği vahiylerin sonuncusu Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an, İslam dinin temel kaynağıdır. Vahiy İslam’da doğru bilgi kaynaklarının başında gelir. Kur’an-ı Kerim;
Yüce Allah’ın varlığı, birliği, peygamberlerin gönderiliş amaçları, onların hayatları, kutsal kitaplar, ölümden
sonraki sonsuz ahiret hayatı, meleklerin varlığı gibi dinimizin inanç esasları hakkında bilgiler verir. Evrenin
yaratılışı hakkında açıklamalarda bulunur. İnsanların mutlu, huzurlu ve barış içinde yaşamaları konusunda
onlara çeşitli öğütlerde bulunur. İyi ve kötü davranışlar hakkında örnekler vererek insanları aydınlatır. Geçmiş toplumların başına gelen olumsuzluklardan söz eder. Bunların neden ve sonuçlarına dikkat çekerek ders
almamızı ister. Yerine getirilmesi gereken ibadetler konusunda bilgiler verir.
2.3. Duyular
İnsan, duyuları olan bir varlıktır. Beş duyu organı olan görme, işitme, tat alma, dokunma ve koklama insanın dış dünyaya açılan pencereleri gibidir. İnsanoğlu duyular yoluyla pek çok konuda bilgi sahibi olur. Maddenin niteliği ve niceliğini duyuları sayesinde öğrenir. İnsan farklı türde kokuları, duyu organları sayesinde
birbirinden ayırabilir. Duyularla çeşitli gözlemler yaparak birçok bilgi ve sonuçlara ulaşabilir.
İnsan, aklı sayesinde duyularla elde ettiği verileri, bilgi ve yargıya dönüştürebilir. Bunlara dayanarak
yapmış olduğu davranışlardan da sorumlu olur. Nitekim bu sorumluluk bir ayette şöyle açıklanır: “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü, kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan
sorumludur.”1
3. İslam Aklı Kullanmayı ve Bilimi Teşvik Eder
Günümüzde bilginin değeri her geçen gün daha da artmaktadır. İnsanın hem kendisine hem de çevresine
faydalı olabilmesi için aklını kullanması ve bilgili olması gerekir. İnsanın ancak bilgi sahibi olmakla dünya
ve ahiret mutluluğuna erişeceğine işaret eden İslam dini, kadın erkek ayırmaksızın tüm Müslümanlara ilim
öğrenmeyi farz kılmıştır.2
1 İsrâ suresi, 36. ayet.
2 İbn Mace, Sünen, Mukaddime, 17.
124
7. ÜNİTE
İslam’ın ana kaynakları olan
BİLGİ KUTUSU___________________________
Kur’an-ı Kerim ve hadislerde ilme
İİSLAM DİNİ
geniş bir şekilde yer verilir. Kur’an-ı
Kerim’de pek çok ayette insanlar
düşünmeye, araştırmaya, kısacası ilim öğrenmeye teşvik edilir.
Kur’an-ı Kerim’in ilk inen ayetinin,
“Yaratan Rabb’inin adıyla oku!”1
olması İslam dininin, okumaya ve
bilgiye ne kadar önem verdiğini
Bilgisizce taklide kar
B
karşıdır.
Akıl ve bilgi dinidir.
B
Bilimi teşvik eder.
Okumayı ve öğrenmeyi öğütler.
İnsanın özgürleşmesi
özgürleşmesine
kkatkıda bulunur.
İnsanların barış, huzur ve kardeşlik
içinde yaşamalarını ister.
İİnsanın aklına hitap eeder.
Araştırmayı tavsiye eder.
İnsanın
kalbine hitap eder.
İ
İnsanın iç dünyasını, duygu
dünyasını zenginleştirir.
düşündüğünü
Düşünmeyi ve düşün
iifade etmeyi teşvik eder.
ed
Delil ve belgelere dayanarak konuşmayı
ve doğruyu yanlıştan ayırmayı ister.
Aklın
kullanılmasını ister.
A
İnsanın niçin yaratıldığını ve neyi
niçin yaptığını bilmesini ister.
göstermektedir. Bir başka ayette
Yüce Allah’ın inananları ve ilim
sahiplerini derecelerle yükselteceği
bildirilmektedir.2 Diğer bir ayette
ise, “...Eğer bilmiyorsanız bilenlere sorun.”3 denilmektedir.
Peygamberimiz de ilme büyük
önem vermiş ve ilmin yaygınlaşması için her türlü imkânı seferber
etmiştir. Örneğin Bedir Savaşı’ndan
sonra esir alınan Mekkelilerden okuma yazma bilenler, on kişiye okuma
yazma öğretmeleri şartıyla serbest
bırakılmışlardır.
YORUMLAYALIM__________________________
İslam dinine göre ilim, insanların
maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermeleri için öğrenilir. Çünkü ilim,
“Âlimler peygamberlerin vârisidirler.”
insanın ve kâinatın sırrını ortaya çıkaracak tek yoldur. İlim, imanı güçlendirir. Böylece insan, Yüce Allah’a
daha yakın olur. Bunun içindir ki
Kur’an-ı Kerim’de Allah’ı hakkıyla
tanıyıp ona saygı duyanların âlimler
olduğu vurgulanmaktadır.4
1 Alak suresi, 1. ayet.
2 Mücâdele suresi, 11. ayet.
3 Nahl suresi, 43. ayet.
4 Fâtır suresi, 28. ayet.
Tirmizî, İlim, 19.
“Dünyayı isteyen ilme sarılsın, ahireti isteyen ilme sarılsın, hem dünyayı hem ahireti isteyen yine ilme sarılsın.”
Et-Tac, C 1, s.22.
“Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi, şehitlerin
kanı ile tartılır.”
Tirmizî, İlim, 3.
Yukarıdaki hadisleri dikkate alarak İslam’ın ilme verdiği önemi yorumlayınız.
125
İSLAM VE BİLİM
4. İslam Medeniyetinde Eğitim Kurumları
İlk emri “Oku!”1 olan İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed, aynı zamanda bir öğretmendi. Kendisine gelen vahiyleri ashabına aktaran Hz. Muhammed, Medine’ye hicret edince ilk önce bir mescit yaptırdı.
Buna “Mescid-i Nebi” adı verildi. Bu mescidin bitişiğinde “suffe” adı verilen odalar yaptıran Hz. Muhammed, burada eğitim ve öğretim faaliyetlerine ağırlık verdi. “Suffe” aynı zamanda İslam medeniyetinin ilk
eğitim kurumu olarak kabul edilir. İslam’ın ilk devirlerinde eğitim ve öğretim faaliyetleri daha çok camilerde
yapılıyordu. Camilerde oluşturulan ders halkalarında Kur’an-ı Kerim, tefsir, hadis, fıkıh ve siyer gibi ilimler
öğretiliyordu.
Yüksek öğrenim alanında ilk eğitim kurumu ise Abbasi Halifesi Memun tarafından Bağdat’ta Beytü’lHikme (Bilgelik Evi) adıyla kuruldu.
Beytü’l-Hikme, içinde kütüphane,
rasathane vb. barındıran bir bilim
merkeziydi. Beytü’l-Hikme’de aynı
zamanda çeviri faaliyetleri de yapılıyordu.
İslam
dünyasında
ilk
bü-
yük medreseyi Türkler kurmuştur. Alparslan’ın emriyle veziri
Nizamü’l-Mülk tarafından Bağdat’ta
kurulan Nizamiye Medresesi’nde
İslami bilimlerin yanında edebiyat,
matematik, felsefe gibi dersler de
okutulmaktaydı. Ayrıca Selçuklular
Döneminde Anadolu’nun değişik
İnce Minareli Medrese (Dar’ul-Hadis) / Konya
yerlerinde büyük medreseler kurulmuştur.
Endülüs Emevi Devleti’nde de eğitim ve öğretim faaliyetleri oldukça ileri seviyedeydi. Özellikle Kordoba
Medresesi’nden sadece Müslümanlar değil, aynı zamanda Hristiyanlar da faydalanıyordu.
Osmanlılar Döneminde ilk medrese Bursa’da Orhan Gazi tarafından kurulmuştur. Bunu daha sonraki dönemlerde değişik yerlerde açılan yeni medreseler takip etmiştir. Fatih Sultan Mehmet zamanında İstanbul’da
kurulan Enderun Mektebi Sahn-ı Seman ile Kanuni Sultan Süleyman Döneminde kurulan Süleymaniye Medreseleri ileri düzeyde eğitim verilen kurumlardır.
1 Alak suresi, 1. ayet.
126
7. ÜNİTE
İslam tarihi boyunca kurulmuş
çok sayıdaki eğitim kurumunda
tefsir, hadis, kelam, İslam hukuku,
siyer, İslam felsefesi ve tasavvuf
gibi dinî ilimlerin yanında felsefe,
tıp, astronomi, matematik, mantık, fizik, kimya, tarih ve edebiyat
vb. ilimler de öğretilmekteydi. Bu
medreselerde birçok ilim adamı yetişmiş ve pek çok kalıcı eser ortaya
konulmuştur. Medreseler tarihte
İslam medeniyetinin gelişmesinde
büyük rol oynamıştır.
ARAŞTIRALIM_
İslam’ın ilk dönemlerinde
bir eğitim kurumu olarak
“küttaplar” büyük öneme
sahipti. İlköğretim düzeyinde eğitim veren kurumlar olarak karşımıza çıkan
küttaplarda okuma-yazma
öğretiminin yanında temel
dinî bilgiler ile tefsir, hadis
ve fıkıh gibi değişik ilimler
öğretilmekteydi.
Siz de çevrenizde bulunan
tarihî eğitim kurumları hakkında araştırma yapınız.
5. Müslümanların Bilim ve Medeniyete Katkıları
İslam’ın ilme verdiği önemin farkında olan Müslüman düşünür ve bilim adamları, din bilimlerinin yanı sıra
sosyal bilimler ve fen bilimleri gibi pek çok ilim dalında da önemli çalışmalar yapmışlardır.
Bu çalışmalarla Müslüman bilim adamlarının ortaya çıkardığı görüş, teori ve buluşların çoğu bugün hâlâ geçerliliğini korumaktadır
Coğrafya: Tanınmış bir Türk coğrafyacısı olan Belhi’nin çalışmaları ile bilimsel coğrafyanın temeli atılmıştır.
Daha sonraki dönemlerde Piri Reis, Seydi Ali Reis, Uluğ Bey, Kâtip Çelebi gibi âlimler kalıcı eserler meydana
getirerek coğrafya biliminin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Tarih: Müslüman bilim adamları tarih bilimine de önem vermişler ve tarih alanında çok sayıda eserler yazmışlardır. Taberi, Mesudi, İbn Haldun, Naima ve Ahmet Cevdet Paşa bu sahada yetişen meşhur tarihçilerdendir.
Astronomi: Kur’an-ı Kerim’de evren ile ilgili ayetlerden de ilham alan Müslümanlar, değişik yerlerde
rasathaneler kurarak önemli çalışmalar yapmışlardır. Battani, dünyanın ekvatora eğimini doğru bir şekilde
belirlemiş, güneş ve ay tutulması ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Harezmi, astronomi cetvelleri ile atlaslar
hazırlamıştır. Uluğ Bey Semerkant’ta rasathane kurarak astronomi ile ilgili çalışmalar yapmış, ansiklopedik
eserler yazmış ve Ali Kuşçu gibi büyük bir astronomi bilginini yetiştirmiştir.
127
İSLAM VE BİLİM
Fizik: Müslüman bilginler fizikle de
yakından ilgilenmişler, değişik maddelerin özgül ağırlıklarını bulmuşlardır.
Başta saat olmak üzere bazı makineleri
icat ve imal etmişlerdir.1 Bunun yanı sıra
yerçekimi, ışık, aynalar, optik ve çeşitli
BİLGİ KUTUSU________________________
Müslümanların en çok ilgi duydukları bilim dallarından
biri de tıp bilimidir. Peygamberimizin tıp bilimi ile ilgili söz
ve uygulamalarını, “Tıbb-ı Nebevi” adıyla hayata geçiren
alet yapımı gibi konularda önemli çalış-
Müslüman ilim adamları, bu çalışma ile bugünkü koruyucu
malar yapmış ve değerli eserler yazmış-
hekimliğin temelini atmışlardır.
lardır. Atmosfer tabakasının kalınlığını
Tıp alanında Ebu Bekir Razi, İbnü’n-Nefs, Beyruni, İbn
doğru bir şekilde hesap etmişlerdir. Bi-
Sina, Akşemsettin gibi bilim adamları
runi, Kindi ve İbnü’l-Heysem fizik ala-
önemli çalışmalar yapmışlardır.
nında isim yapmış önemli bilim adam-
Bunlardan İbn Sina’nın el-
larındandır. Örneğin İbnü’l-Heysem’in
Kanun fi’t Tıbb adlı eserle-
Kitabü’l Menazır adlı eseri Latince’ye
ri beş yüz yıl Avrupa’da
tercüme edilmiş ve Batı’da kalıcı tesirler
tıp okullarında ders
bırakmıştır.2
kitabı olarak okutul-
Kimya: Müslüman bilginler kimya
muştur. Hâlen Paris
alanına da ilgi duymuşlardır. Zekeriya
Üniversitesinde büstü
Razi, Cabir İbni Hayyan, İbnü’l-Heysem
bulanan İbn Sina’nın
gibi bilim adamları birçok icat yaparak
özellikle bitkisel te-
insanlığın yararına sunmuşlardır.
davi yolları
Matematik: Matematikte bugün de
ile ilgili
yaptığı çalışmalar geçer-
kullanılan logaritmayı sistemleştiren ve
liliğini günümüzde de de-
ilk defa sıfırlı ondalık sayıyı bulan Ha-
vam ettirmektedir.
rezmi, matematik alanında çok önemli
bir isimdir. Ayrıca Ali Kuşçu, Tûsi, Hızır Bey, Kerhi, Muhammed bin Ahmet, Mirim Çelebi ve Hızır Halife gibi bilim adamları bugün tüm dünyada kullanılan rakamları geliştirmişler ve yine bugün kullanılan birçok matematik işlemini bulmuşlardır.
Zooloji ve Botanik: Müslüman bilim adamları, hayvanları inceleyen zooloji, bitkileri inceleyen botanik bilim dalları ile ilgili olarak değişik eserler yazmışlardır. Bitki ve hayvanların biyolojik özellikleriyle
ilgilenmişlerdir. Hayvan ve bitki hastalıkları konusunda oldukça ileri seviyede olumlu sonuçlar alan Müslüman bilim adamları, bunun sonucunda pek çok hastalığı tedavi etme başarısını göstermişlerdir. Zooloji
ve botanik bilim dallarında ün yapmış kişiler arasında Abdullah İbn Baytar, Ebu Zekeriya ve Damiri’yi
gösterebiliriz.
1 İslam’da Bilim ve Teknik, Fuat Sezgin, C 3, s. 83.
2 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C 21, s. 82.
128
7. ÜNİTE
EŞLEŞTİRELİM
TEFSİR
Kur’an’ın açıklanıp yorumlanmasını konu edinen bilim dalıdır. Peygamberimizin vefatından sonra gelişmiştir. “Müfessir” adı verilen İslam
bilginleri ayet ve surelerin iniş nedenleri ile birlikte, Peygamberimizin
ve sahabenin sözlerini de dikkate alarak Kur’an-ı Kerim’i geniş bir şekilde açıklamışlardır. Başlıca müfessirler arasında Taberi, Zemahşeri,
Fahrettin Razi, Ebussuud Efendi, İsmail Hakkı Bursevi, Konyalı Mehmet Vehbi ve Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ı sayabiliriz.
...............
Peygamberimizin söylediği söz , tutum, davranış ve değerlendirmelerini konu edinen ilmin adıdır. Bu ilim alanında yazılmış olan ve İslam âleminde “Kütüb-i Sitte” diye adlandırılan altı kitap ve müellifleri
şunlardır: Buharî: Sahih-i Buharî, Müslim: Sahih-i Müslim, Ebu Davut:
Sünen, Nesai: Sünen, İbn Mace: Sünen, Tirmizî: Sünen
...............
Bu ilim dalı İslam hukuku anlamına da gelir. Kaynak olarak Kur’an-ı
Kerim ve hadisi kullanarak ibadetler ve insanlar arası ilişkilerde uyulması gereken hükümleri konu edinir. Bu ilim dalında otorite olmuş
isimler arasında İmam Azam Ebu Hanife, İmam Şafii, Ahmet bin Hanbel, Malik bin Enes, Serahsi ve Ebussuud Efendi’yi sayabiliriz.
...............
Bu ilim, İslam dininin inanç esaslarını ayet ve hadislerin yanı sıra akli
delilleri de kullanarak açıklar. Bu alanda İmam Maturidi, İmam Eş’ari,
Bakillani, Nesefi ve İzmirli İsmail Hakkı oldukça önemli eserler vermişlerdir.
...............
Peygamberimizin hayatını, karşılaştığı olayları ve bu olaylar karşısındaki yaklaşımlarını anlatan bu ilim dalında İbn İshak, İbn Hişam, Ahmet
Cevdet Paşa önemli çalışmalar yapmışlardır.
...............
İslam’ın ahlaki ilkelerinin bireyler tarafından içselleştirilmesini esas
alan bir disiplindir. İslam tarihinde Mevlânâ, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş
Veli, Yunus Emre gibi pek çok mutasavvıf önemli eserler vermişlerdir.
Yukarıdaki metinlerde geçen bilgileri aşağıdaki başlıklarla eşleştiriniz.
(Hadis, siyer, tasavvuf, kelam, fıkıh)
129
İSLAM VE BİLİM
ARAŞTIRALIM-PAYLAŞALIM____________
Müslüman Bilim Adamlarının Bilim ve
Medeniyete Katkılarından Bazıları
İbn Sina, lokal bir rahatsızlığın o organdaki
genel bir hastalığın göstergesi olabileceğini
ortaya koymuş, veremin bulaşıcı olduğunu ve
bazı durumlarda güneş ışınlarının veremliye
zarar verebileceğini tespit etmiştir.
Zehravi,
ve
eklem
yapmıştır.
kan
hastalıklarını
iltihaplarıyla
ilgili
tanımlamış
araştırmalar
Ammar el-Mevsili, içine kanal açılmış iğne
kullanarak içine çekme tekniğiyle katarakt
ameliyatı uygulamasını ilk kez getirmiş bir göz
hekimidir.
İbnü’n-Nefs, ilk kez küçük kan dolaşımını
tanımlamıştır. Bu keşif A. Alpagus ve M.
Servetus aracılığıyla Batı’ya ulaşmıştır.
Harezmi’nin el-Cebr ve’l- Mukabele adlı eseri
cebir alanında yazılmış ilk eserdir.
Ebu
Cafer
el-Hazin,
üçüncü
dereceden
denklemleri ilk kez çözmeyi başarmıştır.
Gıyasettin el-Kaşi, bilim tarihinde pi (Π)
sayısının gerçek değerini keşfeden ilk bilim
adamıdır.
Zerkali, Kepler’den önce eliptik yörünge
kavramını ortaya atan ilk bilim adamıdır.
İlhan KUTLUER, İlim ve Hikmetin Aydınlığında, s. 101.
Siz de Müslümanların bilim ve medeniyete
yaptığı katkılar hakkında araştırma yaparak
bulgularınızı arkadaşlarınızla paylaşınız.
130
7. ÜNİTE
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM
A. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.
1. Bilimsel bilgi ile dinî bilgi arasındaki fark nedir? Açıklayınız.
2. Dinin kaynağı ve alanı nedir? Bilgi veriniz.
3. Din ile bilim niçin çatışmaz? Açıklayınız.
4. Aklın bilgi kaynakları açısından yeri ve önemini anlatınız.
B. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz.
1. Peygamberimizin hadislerinin yer aldığı “Kütüb-i Sitte” adı verilen kitaplar arasında aşağıdakilerden
hangisi yer almaz?
A) Serahsi
B) Müslim
C) Buharî
D) Tirmizî
E) Nesai
2. Aşağıdaki isimlerden hangisi “tıp” alanında çalışmalar yapmıştır?
A) Harezmi
B) Piri Reis
C) İbn Haldun
D) Ali Kuşçu
E) İbn Sina
3. Aşağıdakilerden hangisi İslam tarihinin ilk dönemlerinde ilköğretim düzeyinde eğitim veren bir kurumdur?
A) Medrese
B) Küttap
C) Kütüphane
D) Külliye
E) Dergâh
C. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri verilen kelimelerden uygun olanları ile doldurunuz.
(Ahmet Cevdet Paşa, akaid, Sahn-ı Seman, Kordoba)
1. İslam dininin inanç esaslarını ayet ve hadisler ışığında açıklayan ilim dalına ….……. denir.
2. ………. siyer ilminde önemli eser veren Müslüman ilim adamlarındandır.
3. ………. Medreseleri Fatih Döneminde kurulmuştur.
Ç. Aşağıdaki bilgilerin doğru olanlarını “D”, yanlış olanlarını “Y” ile işaretleyiniz.
(...) İbn Sina Semerkant’ta rasathane kurarak astronomi alanında önemli çalışmalar yapmıştır.
(...) İslam dünyasında ilk büyük medrese Alparslan’ın emriyle Nizamü’l-Mülk tarafından kurulmuştur.
(...) Peygamberimizin tıpla ilgili söz ve uygulamalarına “Tıbb-i Nebevi” denir.
131
SÖZLÜK
SÖZLÜK
C
A
cebren: Zorla.
alamet: Belirti, işaret, iz, nişan.
âlem: Yeryüzü ve gökyüzündeki nesnelerin oluşturduğu bütün, evren.
amel: 1. Yapılan iş, fiil. 2. Bir kimsenin dinin buyruklarını yerine getirmek için yaptıkları.
amelî: Hareketle ilgili olan, yalnız düşünce alanında kalmayıp işe dönüşen uygulamalı, tatbikî.
astrofizik: Gök fiziği.
D
dâhi: Olağanüstü yeteneği ve yaratıcı gücü olan
kimse.
dâhili: İçle ilgili.
deist: Tanrı’yı yalnızca ilk sebep olarak kabul
eden, vahyi reddeden görüş.
delalet: Yol göstermek, anlatmak, kılavuzluk etmek.
atıl: Etkisiz, işe yaramaz.
ayet: 1. Açık alamet, işaret, delil, kesin kanıt, ibret. 2. Allah’ın varlığına ve birliğine işaret eden
her şey. 3. Kur’an surelerini oluşturan kısımlardan
her biri.
E
ebedî: Sonsuz, ölümsüz.
edebî: Edebiyatla ilgili.
elem: Üzüntü, dert, keder.
B
baht: Kader, talih, şans.
bağnaz: Bir düşünceye, bir inanışa aşırı ölçüde
bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışı kabul
etmeyen, mutaassıp.
batıl: Yok olup giden, gerçek ve doğru olmayan,
esassız, boş şey, boşa giden, hükümsüz, gerçeğe
aykırı, hikmetsiz, temelsiz, devamsız.
bedii: Güzellik ölçülerine uyan, gözü gönlü okşayan, beğenilen. Estetik.
beşer: İnsanoğlu, insan.
Esma-i Hüsna: Allah’ın zatını, sıfatlarını ve fiillerini en güzel şekilde tanımlayan Allah’a ait güzel
isimler.
ezelî: Öncesiz.
F
fanatizm: Bir kimseye veya bir şeye aşırı düşkünlük ve tutkuyla bağlılık, taassup, bağnazlık.
fâni: Ölümlü, gelip geçici.
fasık: Allah’ın emrini tanımayan, sapkın, günah
işleyen.
beyan etmek: Söylemek, bildirmek, ileri sürmek,
anlatmak.
ferdî: Bireysel, kişisel.
Beytullah: Kâbe.
fıtrat: Yaratılış, karakter, yapı, tabiat.
fesat: Bozukluk, karışıklık.
fizyolojik: Normal, doğal olarak işleyen.
132
SÖZLÜK
irade: Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme
G
gayb: Akıl ve duyular yoluyla hakkında bilgi edinilemeyen varlık alanı.
gücü.
imtiyaz: Ayrıcalık.
izan: Anlayış, anlama yeteneği.
H
izah: Açıklama.
hakikat: Bir işin doğrusu, gerçeği, aslı.
hamt: Şükür, övgü.
K
hassasiyet: Duyarlık.
hayâ: Utanma duygusu.
hidayet: Doğru yolu gösterme, doğru yolu bulma,
rehberlik yapma, irşat etme.
hikmet: 1. Bilgelik, felsefe, sebep, gizli sebep.
2. Allah’ı gereği gibi bilme bilgisi.
hurafe: 1. Sapık, doğru olmayan, uydurma, asılsız söz. Akla ve gerçeğe aykırı olan, yalan haber.
2. Batıl dinlerden ve halk arasında uydurulan masallardan kalma aslı esası olmayan inanışlar.
kaza: 1. Allah’ın ezelî hükmünün, takdirinin olması, gerçekleşmesi. 2. Vaktinde eda edilmeyen
ibadeti sonradan yerine getirme.
kelam: Söz, söyleyiş biçimi. İlahî söz, ilahî emir,
Kur’an-ı Kerim.
kıssa: Kendisinden ders alınması gereken kısa hikâye.
kudret: Güç, Tanrı’nın ezeli gücü.
kutsal: Güçlü bir dini saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes.
kültür: Bir topluma veya halk topluluğuna özgü
düşünce ve sanat eserlerinin bütünü.
İ
L
ihtisas: Bir sahada kuvvetli ve geniş bilgi sahibi
olma, uzmanlık.
lafız: Söz, kelime.
icma: 1. Toplama, dağınık şeyleri bir araya getir-
lütuf: Önem verilen, sayılan birinden gelen iyilik,
yardım, ihsan.
me, ittifak etme. 2. Bir konuda fikir birliği etme,
ortak karar verme.
içtimai: Sosyal, toplumsal.
M
ihtizaz: Heyecan, coşku.
makul: Akla uygun, akıllıca.
ihlas: Tutum ve davranışlarda sadece Allah’ın
hoşnutluğunu gözetme, sözün öze uyması, riyakâr
maruf: Kur’an-ı Kerim ve sünnete uygun olan, dinin ve aklın güzel gördüğü (her şey).
ve ikiyüzlülükten uzak olma.
mefhum: Kavram.
istimlak: Kamulaştırma.
mikat:Bir iş için belirtilen zaman, yer.
133
SÖZLÜK
R
mizan: Ölçü aleti, tartı, terazi.
mutaassıp: Tutucu, bağnaz, kendi tarafını tutmak-
Rab: Allah’ın isimlerinden biri, besleyen, büyü-
ta aşırı giden.
ten, terbiye eden.
muhakeme: Bir sorunu çözmek için çıkar yol ara-
rekât: Namazda bir kıyam, bir rükû ve iki secde-
ma.Yargılama.
den oluşan bölüm.
münafık: Dine inanmadığı hâlde inanıyormuş gibi
riya: Gösteriş, ikiyüzlülük, sahtekârlık, özü sözü
bir olmama.
görünen kimse.
münker: İslamiyet açısından işlenmesi doğru bulunmayan, akılca da çirkin ve kötü kabul edilen
şey.
müşrik: Allah’a eş koşan.
rüşt: Herhangi bir konuda yeterli seviyede olmak.
Çocukluk devresini geçirip ergin hâle gelme, kişinin dinine ve dünyasına zarar verip vermeyecek
şeyleri bilmesi.
ruhbanlık: Rahiplerin hayat tarzı, manastır yaşayışı.
N
S
nankörlük: Kendisine yapılan iyiliğin değerini
sadaka: Yoksullara yardım olarak karşılıksız verilen şey.
bilmeme.
Nazm-ı Celil: Kur’an-ı Kerim.
nimet: İyilik, lütuf, ihsan.
sahabe: Hz. Peygamber zamanında yaşamış, Müslüman olarak Peygamberi çok kısa bir süre olsa da
görmüş, onun sohbetinde bulunmuş kimse.
nisap: Zekât ve fıtır sadakası verebilmek, hacca
salih amel: İyi, güzel, faydalı şey.
gidebilmek, kurban kesebilmek için Allah ve Re-
sebeb-i nüzul: Ayetlerin iniş sebebi.
nefs: Öz varlık, kişilik.
sulü tarafından belirlenen dinen mali yeterlilik ve
zenginlik ölçüsü.
P
panteizm: Tüm tanrıcılık. Tanrı ile tabiatı özdeşleştiren felsefi akım.
primitif: İlkel.
seferî: Yolculuk sebebiyle dinî açıdan kendisine
bazı kolaylıklar sağlanan kimse.
sünnet: Hz. Peygamberin Kur’an-ı Kerim’den
anlamış olduğu şeyleri hayatında yaşama biçimi,
Hz. Muhammed’in hayat tarzı. Hz. Peygamberin
yapmış olduğu farz ve vacibin dışındaki tavsiyeler, öğütler.
şehadet: Tanıklık, şahitlik. İslam’a giriş ifadesi
olan kelime-i şehadeti söylemek.
134
SÖZLÜK
U
Ş
şirk: Zatında, sıfatlarında, fiillerinde, yaratma ve
emretme konularında Allah’a başka bir varlığı
denk görme.
T
uygarlık: Medeniyet.
umre: Hac mevsiminin dışında, ihramlı olarak
Kâbe’yi tavaf edip Safa ile Merve arasında say
yaptıktan sonra tıraş olmak suretiyle ihramdan çıkarak yapılan ibadet. Kâbe ziyareti.
taassup: Bağnazlık, aşırı taraftarlık, tutuculuk,
körü körüne bağlılık, fanatizm.
tasdik: Onaylama, doğulama.
V
tabiin: Hz. Peygamberin sahabelerinin zamanına
yetişen, onlarla görüşen, sohbette bulunan ve Müslüman olarak ölen kişiler.
vahiy: Peygamberler aracılığıyla insanlara, hayatın hangi ilkelere göre yönlendirilmesi ve nelere
uyup nelerden sakınılması gerektiğini bildiren
ilahî bilgi,bu bilginin gönderiliş tarzı.
tasarım: Zihinde canlandırılan biçim, tasavvur.
Bir sanat eserinin, yapının veya teknik ürünün ilk
taslağı, dizayn.
vefa: 1. Sözünü yerine getirme, sözünde durma.
2. Sevgi bağlılığı.
taklidî inanç: Körü körüne inanmak.
vicdan: Kişiyi kendi davranışları hakkında bir
yargıda bulunmaya iten güç.
tasvip: Onaylamak, uygun bulmak.
tazmin: Zararı ödeme.
Z
tebliğ: İlahî emirleri inkârcılara duyurma, inkâra
düştükleri hususlarda onları ikna etmeye veya
inanç alanıyla ilgili şüpheleri varsa, şüphelerini
gidermeye çalışma.
zan: Sanı, tahmin, şüphe.
tevhit: Tek Allah inancı.
ziynet: Süs.
zikir: 1. Anma, söyleme, sözünü etme. 2. Allah’ı
anma. 3. Belli duaları belli zamanlarda okuma.
telkin: Bir duyguyu bir düşünceyi aşılama.
tefsir: Kur’an’ın surelerini açıklayarak görüşler
ileri sürme ve bunları yazma, yorumlama bilimi.
teşbih: Benzetme.
teyemmüm: Suyun bulunmadığı veya bulunsa
bile kullanılmasının mümkün olmadığı durumlarda, kişinin niyet ederek abdest veya gusül abdesti
yerine geçmesi için yaptığı manevi temizlik.
telbiye: İtaat etme, emre koşma, çağrıya karşılık
verme, emri yerine getirme.
tevatür: Doğruluğunda şüphe olmayan bilgi, haber.
135
KAYNAKÇA
KAYNAKÇA
Abdül-Baki, Muhammed Fuad, Mucemü’l-Müfehres Li Elfâzı’l-Kur’âni’l-Kerim, Kahire, 1988.
Acluni, Keşfü’l-Hafa, Beyrut, H 1351.
AÇIKEL, Yusuf, Hz. Peygamberin Evrensel Mesajlarından Rahmet, 3. Kutlu Doğum Sempozyumu,
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Isparta, 2000.
Ahmet bin Hanbel, Müsned, Darulfikr, Beyrut, 1991.
AKGÜL, Mehmet, Kur’an’da Din Kavramı (Basılmamış Doktora Tezi), Sakarya, 2002.
AKGÜL, Muhittin, Kuran’da Hz. Muhammed’in Özellikleri, Işık Yayınları, İstanbul, 2002.
ALBAYRAK, Abdullah, Gülnihal, Nesil Yayınları, İstanbul, 2003.
ALBAYRAK, Ahmet, Muhammed İkbal Sözlüğü, Lamure Yayınları, İstanbul, 2005.
ALBAYRAK, Halis, Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine, (Doktora Tezi), İstanbul, 1996.
ARMAĞAN, Servet, İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2004.
ASLANTÜRK, A. Hümeyra, Müjdeleyici ve Uyarıcı Olarak Hz. Muhammed, 2. Kutlu Doğum Sempozyumu, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Isparta, 2000.
Atatürk Düşüncesinde Din ve Laiklik, AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999.
ATATÜRK, Mustafa Kemal, Nutuk (1, 2, 3), Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, Maarif Basımevi, İstanbul, 1960.
Atatürkçülük (hzl.: Genelkurmay Başkanlığı), Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 2001.
Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri (hzl.: Genelkurmay Başkanlığı) Millî Eğitim BakanlığıYayınları, İstanbul, 1988.
ATAY, Hüseyin, İslam’ın İnanç Esasları, Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Ankara, 1992.
AYHAN, Halis, Eğitime Giriş, Damla Yayınları, İstanbul,1986.
BAYRAKLI, Bayraktar, İslam’da Eğitim, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul,
1989.
BAYRAKTAR, Mehmet, İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi, Rehber Yayınları, İstanbul, 1992.
BAYRAKTAR, Mehmet, İslami Araştırmalar, Cilt 14, Sayı. 2
BERKİ, A. Himmet, 250 Hadis, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1974.
BERKİ, A. Himmet-KESKİOĞLU, Osman, Hz. Muhammed ve Hayatı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1991.
BORAK, Sadi, Atatürk ve Din, Anıl Yayınevi, İstanbul.
Buharî, Sahih-i Buharî, (çev.: Mehmet Sofuoğlu ), Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1987.
BULUT, Dr. Mehmet, Doğumunun 125. Yılı Anısına Din, Bilim, Uygarlık ve Atatürk, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2007.
CANAN, İbrahim, Çocuk Terbiyesi, Cihan Yayınları, İstanbul, 1992.
136
KAYNAKÇA
CANAN, İbrahim, Kütüb-i Sitte, Akçağ Yayınları, Ankara, 1990.
CERRAHOĞLU, İsmail, Tefsir Usulü, Ankara, 1993.
ÇİFTKAYA, Murat, Rahmet Öyküleri, Timaş Yayınları, İstanbul, 2002.
DEEDAT, Ahmet, Mucizeler Mucizesi Kur’an, İstanbul, 1977.
DEMİR, Fevzi, Anayasa Hukukuna Giriş Genel Esaslar ve Türk Anayasa Hukuku, İzmir, 1998.
DENİZKUŞLARI, Mahmut, Kura’n-ı Kerim ve Hadislerde Tıp, Marifet Yayınları, İstanbul, 1990.
Din Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 2000.
Doğumunun 125. Yılı Anasına (Din, Bilim, Uygarlık ve Atatürk), Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2007.
DÖKMEN, Üstün, Evrenle Uyumlaşma Sürecinde Varolmak Gelişmek Uzlaşmak, Sistem Yayıncılık , İstanbul, 2000.
Ebu Davut, Sünen, (çev.: Necati Yeniel- Hüseyin Kayapınar), Şamil Yayınları, İstanbul, 1987.
Ebu Zehra, Muhammed, İslam’da Savaş Kavramı, Fikir Yayınları, İstanbul, 1985.
EMİROĞLU, Prof. Dr. İbrahim, “Müslümanın Hayatında Özeleştiri”, Altınoluk Dergisi, S. 260, s. 17,
Ekim, 2007.
ESED, Muhammed, Kur’an Mesajı, (çev.: Cahit Koytak-Ahmet Ertürk), İstanbul, 1997.
GÖLPINARLI, Abdülbaki, Mesnevi Şerhi, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1985.
Hakim, el-Müstedrek, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1990.
HAMİDULLAH, Muhammed, İslam Peygamberi (çev.: Salih Tuğ) , İrfan Yayınları, İstanbul, 1991.
HAMİDULLAH, Muhammed, Kur’an-ı Kerim Tarihi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara,
1991.
HASAN, İbrahim Hasan, İslam Tarihi, Cilt 1, (Tercüme: İsmail Yiğit- Sadrettin Gümüş),Kayıhan Yayınları, İstanbul, 1985.
HÖKELEKLİ, Hayati, Din Psikolojisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1998.
HÖKELEKLİ, Hayati, Din ve Değerler Psikolojisi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2002.
İbn Mace, Sünen, (çev.: Haydar Hatipoğlu), Kahraman Yayınları, İstanbul, 1982.
İKBAL, Muhammed, Şarktan Haber ve Zebur-u Acem (Tercüme: Ali Nihat Tarlan), Türkiye İş
Bankası Yayınları, Ankara, 1971.
İlmihal-İman ve İbadetler, İslami Araştırmalar Merkezi, İstanbul, 1999.
İlmihâl (Heyet), I-II, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2004.
İmam Gazali, İhyau Ulumi’d-Din, Bedir Yayınları, İstanbul, 1975.
İZUTSU, Toshihiko, Kur’an’da Allah ve İnsan, (çev.: Süleyman Ateş), Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul.
KAHRAMAN, Fikret, Diyanet Aylık Dergi, Sayı 166-169.
KALKAN, Ahmet, Müslüman Akaidi, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2005.
137
KAYNAKÇA
KARAL, Enver Ziya, Atatürk’ten Düşünceler, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1981.
KAYAALP, İsa, Dinde İletişim Dili, Nesil Yayınları, İstanbul, 2004.
KAYAALP, İsa, Eğitimde İletişim Dili, Nesil Yayınları, İstanbul, 2004.
KAYAALP, İsa, Namaz İlmihali, Nesil Yayınları, İstanbul, 2004.
KILAVUZ, A. Saim, İslam Akaidi ve Kelam’a Giriş, Ensar Neşriyat, İstanbul, 1987.
KILAVUZ, Ahmet Saim, İman-Küfür Sınırı, Marifet Yayınları, İstanbul, 1984.
KÖSE, Saffet, Çağdaş İhtiyaçlar ve İslam Hukuku, Rağbet Yayınları. İstanbul, 2004.
KÖSE, Saffet, Din ve Vicdan Hürriyeti, İz Yayınları, İstanbul, 2003.
Kur’an’ı Anlamaya Doğru, Sempozyum, İzmir, 1992.
Kur’an-ı Kerim Meali, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2005.
KUTLUER, İlhan, İlim ve Hikmetin Aydınlığında, İz Yayınları, İstanbul, 2001.
Malik bin Enes, Muvatta, (çev.: Komisyon), Al-tuğ Yayınları, İstanbul, 1982.
Mansur Ali Nasif, Et-Tac ( Tercüme: Bekir Sadak), Eser Kitabevi, İstanbul, 1976.
Mevlânâ Şibli, Asr-ı Saadet, (Tercüme: Ömer Rıza Doğrul), Asarı İlmiye Kütüphanesi, İstanbul, 1928.
Münavî, Abdurrauf, Feyzul-Kadir, I-IV, Mısır, 1958.
Müslim, Sahih, (çev.:Ahmet Davutoğlu), Sönmez Neşriyat, İstanbul, 1980.
NEDİM, Sehbai, Urduca Yayınlarında Atatürk, (çev.: Hanif Fauk), Dil Tarih Coğrafya Yayınları,
Ankara, 1979.
Nesai, Sünen, (çev.: Komisyon), Kalem Yayınları, İstanbul, 1981.
NURBAKİ, Haluk, İnsan ve Hayat, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1983.
Ortaöğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim Programı, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2010.
Örnekleriyle Türkçe Sözlük, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1995-1996.
ÖZBEK, Abdullah, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed, Esra Yayınları, Konya, 1991.
ÖZDEMİR, Şuayip, Alkol ve Uyuşturucunun Zararları, Diyanet İlmî Dergi Cilt. 40. Sayı 4.
PALAZOĞLU, Ahmet B. Atatürk’ün Eğitimle İlgili Düşünceleri, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1999.
PALAZOĞLU, Ahmet B. Atatürk’ün Okul Gezileri, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1999.
Riyazü’s-Salihin, (çev.: M.Yaşar Kandemir; İsmail Lütfü Çakan-Raşit Küçük), Erkam Yayınları.
İstanbul, 1997.
SARIKOYUNCU, Ali, Atatürk, Din ve Din Adamları, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara,
2002.
SERİNSU, Ahmet Nedim, Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzul’ün Rolü (Doktora Tezi), İstanbul, 1994.
138
KAYNAKÇA
SEZGİN, Fuat, İslam’da Bilim ve Teknik(I-V), İBB Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul, 2008.
SONGAR, Prof. Dr. Ayhan, Beynimiz ve Sinirlerimiz, Yeni Asya Yayınları, İstanbul,1979.
SURUÇ, Salih, Peygamberimizin Hayatı, Yeni Asya Yayınları. İstanbul, 1984.
Suyuti, el-Camiu’s-Sağir, Mısır, 1938.
ŞEKER, Mehmet, Anadolu’da Birarada Yaşama Tecrübesi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,
Ankara, 2005.
Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi (çev.: Ahmet Naim- Kamil Miras),
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. Ankara, 1979.
Tirmizî, Sünen (çev.: Osman Zeki Mollamehmetoğlu) Yunus Emre Yayınları. İstanbul, Tarihsiz.
TOPALOĞLU, Aydın, Ateizm ve Eleştirisi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2004.
TOPALOĞLU, Bekir; Şevki,Yavuz; Çelebi İlyas, İslam’da İnanç Esasları, Çamlıca Yayınevi, İstanbul, 2002.
Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2005.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Beşir Kitabevi, İstanbul, 2005.
Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi, Cilt 1-30, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul,
1988-2002.
ULUÇAY, Ömer, Alevilikte Dua, Gözde Yayınevi, Adana, 1996.
ULUTÜRK, Veli, Kur’an’ı Kerim Allah’ı Nasıl Tanıtıyor, İzmir, 1985.
ULUTÜRK, Veli, Kur’an-ı Kerim’de Yaratma Kavramı, İnsan Yayınları, İstanbul, 1995.
YAKIT, İsmail, Hz. Peygamberi Anlamak, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2003.
YAZICI, Seyfettin, Temel Dinî Bilgiler, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2005.
Yazım Kılavuzu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007.
YAZIR, Elmalılı Muhammed Hamdi, Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, (Sad.: M. Sadi Çöğenli),
Huzur Yayınları, İstanbul, 2005.
YILDIRIM, Celal, İlmin Işığında Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları, İstanbul, 1994.
YILDIRIM, Mustafa, Diyanet İlmi Dergi “İslam Hukukunda Ekonomik Haklar ve Ödevler” Cilt
36, Sayı 3, Temmuz, Ağustos, Eylül, 2000.
YILDIRIM, Suat, Kur’an-ı Kerim ve Kur’an İlimlerine Giriş, İstanbul,1985.
YILDIRIM, Suat, Peygamberimizin Kur’an’ı Tefsiri, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 1983.
Yunus Emre Divanı, (hzl.: N. Ziya Bakırcıoğlu), Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2003.
YURDAGÜR, Metin, Ayet ve Hadislerle Esma-i Hüsna, Marifet Yayınları, İstanbul, 1996.
YÜCELER, Feridun Yılmaz, Sessiz Senfoni, Alperen Yayınları, İstanbul, 2002.
ZEYDAN, Abdülkerim, Fıkıh Usulü (çev.: Ruhi Özcan), Erzurum, 1982.
İnternet Kaynakları
http://www.tdk.gov.tr.
139
Download