Şeffaf Küre=Atmosfer Atmosfer Dünya’yı çepeçevre saran gaz örtüsüne atmosfer denir. Atmosfer alt sınırı, kara ve deniz yüzeyleriyle çatışır. Üst sınırını ise yerçekiminin etkisi belirler. Ekvator’dan kutuplara doğru yerçekimi artığı için atmosferin şekli Dünya’nın şekli gibi küreseldir (geoid). Atmosferdeki gazları; Havada her zaman bulunan ve miktarı değişmeyen gazlar (%78 azot,%21 oksijen, %1 argon, neon, helyum gibi asal gazlar) Havada her zaman bulunan ancak miktarı yere ve zamana göre değişen gazlar (karbondioksit, su buharı) şeklinde gruplamak mümkündür. Atmosfer Atmosferdeki su buharı ise su kaynakları ve sıcaklığa göre değişiklik gösterir. Su buharı iklim olayları üzerinde etkilidir. Atmosferin Faydaları 1.Canlı yaşam için gerekli gazlar barındırır= Bu gazların bazılarının oranı değişmezken, bazıları zamana ve yere göre değişiklik gösterir. - Oranı Değişmeyenler=%78 Azot, %21 Oksijen ve %1 diğerleridir. - Oranı Değişenler=%1’lik dilim içinde yer alan Su buharı ve Karbondioksit ’in (CO2) oranı değişkendir. Su buharı deniz kenarında, alçak bölgelerde, alçak bölgelerde, ormanlık alanlarda çok iken, kurak bölgelerde, çöllerde, kutup alanlarında, kara içlerinde ve yüksek alanlarda daha azdır. Mevsimden mevsime oranında değişikler meydana gelir. Karbondioksit ise Yanardağ patlamaları sırasında çıkan gazların içerisinde, Yangınlar sırasında, suyun içinde(özellikle okyanuslarda), suda çözünmüş olarak maden suyunda, şehirlerde(egzoz gazına bağlı olarak(%13)), Gece ormanlık alanlarda hatta insan dokusu ve solunumda bolca bulunur. Atmosferin Faydaları Atmosferin Faydaları 2.Güneş’ten gelen zararlı ışınları tutar= Başta atmosferin ozonosfer katı olmak üzere zararlı ışınları(UV) atmosfer tarafından tutulmakta ve absorbe edilmektedir. UV(ultraviyole) ışınlar insan sağlığı üzerine olan zararlı etkilerini daha çok deri hücrelerini ve göz dokusunu etkileyerek gösterirler. Deri üzerine etkilerini cildin alt katmanlarına dek nüfüz ederek gösterirler. Kök hücreleri etkilerler ki, bu zararlı cilt yapısının oluşmasına neden olur ve cildin genetik yapısına(DNA) zarar verir. Bunun dışında deri yanmaları ve göz rahatsızlıkları da yaygın olan sorunlardır. Bunları önlemek için yapılacak en iyi çözüm güneş ışınlarının en dik (en zararlı) geldiği yaz aylarında saat 11:00 ile 15:00 arasında dışarıya çıkılmamaktır Atmosferin Faydaları Atmosferin Faydaları 3.İklim olayları meydana gelir= İklim; sıcaklık, basıç ve nem odaklı 3 faktörün değişik oranlarda etkileşimden doğar. Atmosfer direkt olarak sıcaklık, basınç ve nem üzerinde etkili olduğu için iklimlerinde oluşumundan etkilidir. Bütün iklim olayları atmosfer içinde meydana gelir. Atmosferin Faydaları 4. Dünyanın aşırı ısınma ve soğumasını engeller= Atmosfer içinde bulunan su buharı ve Karbondioksit güneşten gelen ışınlarını emerek ısı halinde depolar. Böylece gündüzlerin çok sıçak olmasını, geçelerin ise çok soğuk olmasını engeller. Eğer Atmosfer olmasaydı aynen Ay yüzeyinde olduğu gibi ; gündüz +150 ,gece ise 200 dereceye ulaşan sıcaklık koşulları meydana gelirdi. Takdir edersiniz ki bu sıcaklık değerlerinde de yaşam da mümkün olmazdı. Atmosferin Faydaları 5 . Güneş ışınlarının dağılmasını sağlayarak, gölgede kalan kısımlarında da aydınlanmasını sağlar= Güneş ışınlarının atmosferde kırılıp dağılmasına difüzyon denir. Difüzyon olayı sonucu güneş girmeyen odalarımız, sınıflarımız aydınlanır ve ısınır. Eğer atmosfer olmasaydı gölgelerde kalan tam karanlık olurdu. Atmosferin Faydaları 6. Işığı, sesi, sıcaklığı geçirir ve ileytmesini sağlar.= Atmosfer bir üst madde de bahsedildiği gibi nasıl ışığı iletip yansıtıyorsa, sesin de iletilmesini sağlar. Sesi meydana getiren titreşimler atmosfer içinde gazların sayesinde ilerleyebilir. Ancak uzayda ses ilerlemez veya yansımaz. Aynısı sıcaklık içinde ğeçerlidir. Atmosferin Faydaları 7.Uzaydan gelen meteorların parçalanmasını sağlar.= Özellikle mezosfer katında uzaydan gelen değişik boyutlu meteorlar sürtünmeden dolayı yanarak kül olur. Atmosfere giren meteorlar yeryüzünde ortalama 90km yükseklikteyken görünmeye başalar. Kütlesinin büyüklüğüne bağlı olarak saatte 40.000 ile 265.000 km/s girerler. Kütlenin büyük olması durumunda tamamı yanmaz bir kızmı yer yüzüne ulaşabilir. Günde ortalama 6 gök taşı dünyaya düşmektedir . Eğer atmosfer olmasaydı ay yüzeyi gibi dünya yüzeyi de meteor çarpması sonucu oluşan kraterlerle kapalı olurdu. Atmosferin Faydaları Atmosferin Faydaları 8.Dünya ile birlikte dönerek sürtünmeden dolayı doğacak yanmayı engeller= Atmosfer ve Litosfer birlikte hareket eder. Eğer böyle olmasaydı, Dünya yüzeyinde saatte hızı 1600 km/s ulaşan rüzgarlar oluşacak, sürtünmeden dolayıda yüzeyde yangınlar meydana gelecektir. Örnek olarak kasırgaların hızı saatte 300 km/s ulaşabilektedir. Bu kasırgalar tren yolu raylarını yeniden sökebildiğine göre 1600-1700 km/s hızındaki rüzgarlar Dünya yüzeyinde nasıl bir tahribata neden olurdu siz tahmin edin. Atmosferin özellikleri Atmosfer yer yuvarlığını çepeçevre saran gaz örtüsüdür. Metoroloji, atmosferin bileşimi, katları gibi fiziksel özelliklerini inçeler. Atmosferdeki değişik gazlar yer çekimi etkisiyle çeşitli yükseltilerde bulunur. Yerden yükseldikçe yoğunlukları azalır. Toplam kalınlığı 10.000km. Dolayındadır. Yer çekiminin bittiği yerde atmosfer de biter ve uzay boşluğu başalar. Atmosferde yaklaşır %78 azot, %21 oksijen bulunur. Argon, neon, helyum , kripton, ksenon, hidrojen gibi asal gazların oranı toplam %1 kadardır. Hacim payı %4 e kadar yükselen ve atmosferde nemli bir yer olan su buharı (nem) miktarı sıcaklık ve iklime göre değişir. Atmosferin özellikleri Atmosferde ayrıca CO2(%0,03 kadar) ozon (O3), amonyak, kükürtlü asitler, toz duman, is, bakteriler ve başka maddeler de bulunur. Ağır gazlar (O2, N,CO2) yere yakın alt tabakalarda, hafif gazlar ise üst tabakalarda yer alır. Örneğin oksijen en büyük bölümü, yerde 9 km. yüksekliğe kadar olan alandadır. Daha yukarılarda solunuma yeterli oksijen bulunmaz. Havada oksijen oranı yazın kışa oranla biraz daha fazladır. Atmosferin kalınlığı her yerde aynı değildir. Bunun sebepleri; sıcaklığın farklı olması, yer çekimi, basınç koşullarındaki farklılıklar ve merkezkaç kuvvetidir. Atmosfer Ekvator’da kalın, kutuplarda daha incelir. Atmosferin Katmanları Atmosferin katmanları, yeryüzünü çevreleyen ve her birinin işlevi farklı olan gaz katmanlarıdır. Toplamda 4 ana katmandan oluşur. Ozonosfer ve iyonosfer ara katmanlardır. Temel katmanlar (alçaktan yükseğe) aşağıdaki şekilde sıralanırlar: 1. Troposfer 2. Stratosfer 3. Mezosfer 4. Termosfer Katmanlar yer yüzünden uzaya doğru sıralarıyla birlikte kısaca aşağıdaki gibi tanımlanabilirler. Atmosferin Katmanları Atmosferin Katmanları 1.Troposfer= Atmosferin yere temas eden en alt katmanıdır. Gazların en yoğun olduğu katmandır. Ekvator üzerindeki kalınlığı 16–17 km, 45° enlemlerinde 12 km, kutuplardaki kalınlığı ise 9–10 km’dir. Katman kalınlığının ekvatorda ve kutuplarda farklılık göstermesinin nedeni, ekvatorda ısınan havanın hafifleyerek yükselmesi ve merkezkaç kuvvetinin bulunması, kutuplarda ise havanın soğuyarak çökmesi ve merkezkaç kuvvetinin bulunmamasıdır. Yani bu değişikliklerin sebebi sıcaklık farklılıkları ve merkezkaç kuvvetinin etkisidir. Troposfer atmosferin en önemli katmanıdır diyebiliriz çünkü gazların %75′i su buharının ise tamamı bu katmanda bulunur. Buna bağlı olarak hava akımları, bulutluluk, nem, yağışlar, basınç değişiklikleri gibi bilinen bütün meteorolojik olaylar bu katmanda meydana gelir, güçlü yatay ve dikey hava hareketleri de bu katmanda oluşur. Troposfer genellikle yerden yansıyan güneş ışınlarıyla ısınır bu nedenle alt kısmı daha sıcaktır ve yerden yükseldikçe sıcaklık 100 metrede 0.65 °C azalır ve tabakanın sonunda -56.5 °C'ye kadar düşer. Atmosferin Katmanları 2. Stratosfer= Stratosfer, troposferdan başlayarak 50 km yüksekliğe kadar uzanır. İçerdiği ozon (O3) molekülleri Güneş'ten gelen morötesi ışınları soğurarak bu katmanın ısınmasına yol açar. Bu nedenle, tropopoz düzeyinde -50 °C ile 60 °C arasında olan sıcaklık stratosferin alt kesimlerinde her kilometrede 1 °C, üst kesimlerinde ise her kilometrede 3 °C kadar artarak stratosferin üst sınırı olan stratopozda 0 °C düzeyine kadar yükselir. Bu sıcaklık dağılımı, stratosferin hava akımlarının son derece az olduğu bir tabaka olarak korunmasını sağlar. Bu özellik, stratosfer düzeyinde oluşan kirliliğin kalıcı/çok uzun süreli olabilmesi gibi bir duruma sebep olabilmektedir. Bu tabakada sıcaklık yükseklikle artar. Bundaki en büyük etken, en önemli sera gazlarından biri olan ozonun atmosferdeki konsantrasyonunun büyük bölümünün bu tabakada olmasıdır. Güneş ışınları ozon tarafından emilerek bu tabakanın ısınmasına sebep olur. Atmosferin Katmanları Yeryüzündeki yaşam için ölümcül etkilere sahip morötesi ışınları süzen ozon tabakası için zararlı bileşiklerin stratosfere ulaşmasını önlemek bu açıdan önem taşımaktadır. Sadece yatay yönlü hava hareketleri görülür. Stratosferin kararlı yapısı gereğince stratosferde yatay hareket varken düşey hareket gözlenmez. Bunun sonucunda stratosfer ile diğer tabakalar arasında stratosferden kaynaklanan bir taşınım olmaz. Örneğin yüksek bir volkanik dağın püskürttüğü küller troposfer [1]i aşıp stratosfere ulaşırsa, bu küller stratosferde hapsolmuş olurlar ve sürekli bir kirlilik yaratırlar. Bu katmandan atlayan ilk insan Felix Baumgartner olmuştur. Atmosferin Katmanları 3.mezosfer= Mezosfer, atmosferin deniz düzeyinden 50 km - 80 km yükselti arasında kalan tabakasıdır. Atmosferin "stratosfer" adı verilen alt tabakası ile "termosfer" adı verilen en üst tabakası arasında yer alan mezosferde, sıcaklıklar alt sınırı olan stratopozda 0 °C'tan, üst sınırı oluşturan mezopozda -90 °C'a kadar değişir. Mezosferin altında, Güneş ışınlarının enerjisi Yer yüzeyi ve ozon tabakası tarafından soğurulur. 1991'de fırlatılan ABD uzay araştırma aracı Discovery, mezosferde rüzgar dalgaları gözlemiştir. Stratosfer ile sınırını, sıcaklık artışının bir kez daha tersine döndüğü stratopoz düzeyi belirler. Mezosfer boyunca sıcaklık yine artan yükseklikle birlikte, basınçla orantılı olarak düşmeye devam eder ve 90 km. de -100oC olur. Mezosferde atmosfer yoğunluğu deniz düzeyindekine göre 1/10001/1.000.000 kadardır. Ancak bu seyrek gaz kütlesi de yeryüzündeki yaşam açısından önemlidir. Küçük boyuttaki göktaşları, hızla girdikleri bu katmanda sürtünme etkisi ile buharlaşarak yok olurlar. Atmosferin Katmanları 4.Termosfer= Mezosferin üst sınırında, sıcaklık eğrisinin yine yön değiştirdiği 90 km. yükseklikte başlar. Bu aynı zamanda, iyonosfer olarak adlandırılan atmosfer katmanının alt sınırıdır. Bu düzeyden başlayarak, atmosferin daha alçaktaki üç katmanda alışılmış bileşimi değişmeye başlar. Güneş ışınımlarının yoğun etkisinin hissedildiği bu yükseltilerde iyonize atomlar ve serbest elektronlar bir plazma ortamı içinde bulunurlar. Çeşitli dalga boylarında ışınımların gözlendiği termosfer, adını yükselti ve Güneş etkinliğine göre 200-1600oC arasında değişen sıcaklığından alır. İklim Hava Durumu ve Hava durumu belirli bir yerde ve kısa bir süre içinde etkin olan atmosfer koşullarıdır. Bir yerdeki hava durumu tanımlanırken en üstün ve etkin olan iklim faktörü öne çıkar. Örneğin, soğuk hava denildiğinde bu terim bulutluluk, rüzgar vb. de kapsayabilir. Ancak o andaki üstün olan faktör düşük sıcaklıktır. Hava Durumu ve İklim Hava Durumu ve İklim İklim, geniş bölgelerde ve çok uzun zaman için aynı kalan ortalama hava şartlarıdır ve bir bölgenin hava olayları bakımından karakterini tayin eder. Ancak bu genel karakterleri belirtirken önemli günlük hava tiplerini de göz ardı etmemek gerekir. Örneğin, Ankara’da bir yaz gününde sabah hava açık ve sakin olduğu halde, öğle saatlerinde sıkıcı bir sıcak ortalığı basar, hava bulutlanır. Öğleden sonra fırtınalı orajlı bir yağış görülür. Genellikle dolu yağar. Bu orajlı bir hava tipidir. Fakat bu hava tipi yaz boyunca hakim olan tip değildir. Ankara’da yazlar genel olarak açık, az bulutlu, sıcak ve kuzeyden hafif rüzgarlı geçer. Bu iklim karakterini belirtmek için “Ankara yazın sıcak ve kuraktır” denilir. Orajlı hava iklimin içinde bir hava halidir. Hava Durumu ve İklim İklim Elamanları İklim elemanları= Sıcaklı basınç, rüzgar, nem, yağış, bulutluluk gibi atmosfer olaylarına iklim elamanları denir. Bir bölgede etkili olan iklim karakterleri iklim elemanlarının kontrolü altındadır. Sıcaklık, iklim elemanları içinde en fazla etkiye sahip olandır. İklim elemanlarını kontrol eder, ve etkinliklerinin belirler. Herhangi bir yerde etkili olan iklim tespit etmek için, iklim elamanları tam incelenmesi gerekir. Bunun için günlük atmosfer olaylarının gözlenmesi ile değerlerin aritmetik ortalamaları alınır. İklim karakterleri belirlenirken, ortalamaların yanı sıra, uzun yıllar içinde görülen maksimum ve minimum değerlerde(ekstrem) kullanılır. Ayrıca maksimum değerler içindeki uç değerler de tespit edilir. Bu değerler o anki atmosfer olaylarının iklim karakterlerinden ne kadar saptığını gösterir. İklim Elamanları 1 .SIÇAKLIK= Isı ve sıcaklık çoğunlukla birbiriyle karşılaştırılan iki kavram lmakla aynı şey değildir. Basit anlamıyla; Isı: Bir cismin içinde var olan potansiyel enerjiye verilen isimdir. Sıcaklık: ise bu potansiyel enerjinin (ısı) açığa çıkmış halidir. Yeryüzü ve atmosferin temel ısı kaynağı Güneş’tir. Güneş etrafında yayıldığı ışınlara güneş radyasyonu denir. Güneş ışınları dalga demetleri halinde yer yüzüne ulaşır. Dalga demetleri, çevreyi aydınlatan ve renklerin algılanmasını sağlayan ışık ışınları, ısı enerjisini taşıyan kızıl ötesi (enfaruj) ışınlar ve bitkilerde özümlemeyi sağlayan mor ötesi (ultraviyole) ışınlarından oluşur. İklim Elamanları Güneş’ten atmosferin üst katmanlarına gelen ışık demetlerinin tamamı yeryüzüne ulaşmaz. Bir kısmı atmosferde, bulutlarla ve yer yüzüne çarparak geriye yansır. Işınların geriye yansıması olayına albedo denir. Albedo her zaman sabit değildir. Güneş ışınlarının su, kar, buz gibi pürüzsüz yüzeylere değdiği yerlerde ve der açıyla geldiği dönemlerde geriye yansıma fazla iken, dik açıyla geldiği dönemlerde ve pürüzlü yüzeylere çarptığı yerlerde geriye yansıma azalır. Güneş ışınlarının yaklaşık %33’ü albedoya uğrar. Güneş ışınlarının albedodan arta kalan %672si atmosferi ve yeryüzünü ısıtır,aydınlatır. İklim Elamanları Atmosfere ulaşan güneş ışınlarının %100 kabul edilecek olursak, %25’i yoğunluk farkından ve bulutlara çarparak uzaya yansır. %25’i atmosfer içinde dağılır. (difizyon) %15’i atmosfer tarafından emilir.(arorpsiyon) %8’i yeryüzüne çarpınca uzaya yansır. %27’si yer yüzü tarafından tutulur. İklim Elamanları İklim Elamanları Güneş, ışınlarının atmosfer içinde kırılıp dağılmasına difizyon denir. Difizyona uğrayan ışınlar, gölgede kalan kısımların ve gecelerin çok soğuk olmasını önler. Aynı zamanda gölgelerin yarı aydınlık olmasını sağlarken, gökyüzünün de mavi görünmesini sağalr. Yükseklere doğru çıkıldıkça tutulma azaldığından sıcaklık düşer. Sıcaklık düşmesiortalama her 100m de ortalama 0,5c kadardır. Kış mevsiminde bazı günlük soğuk hava kütleleri alçalır, alçak kesimlereve vadi içlerinde sıkışırler. Buralarda alçak kesimler soğukken, yükseklerde daha sıçak hava kütlelerine bulunabilir. Bu olaya sıcaklık terlemesi ismi veriir. İklim Elamanları Sıcaklık, coğrafi koşulları ve diğer atmosfer olayların en yakında kontrol eden iklim elemanıdır. Diğer iklim elamanlarını etki şiddeti ve dağılışını sıcaklık belirler. Sıcaklık, insan yaşamı üzerinde de doğrudan etkilidir. İnsanların yaşama alanlarını, yerleşmeyi, kültürel, sosyal ve ekonomik etkinliklerini, beslenme, giyinme, ve ısınma gibi etkiler. Sıcaklığın dağılışını izoterm haritaları ile gösterilir. Aynı sıcaklığa sahip noktaların bir çizgi ile birleştirilmesi ile izotermler veya eş sıcaklık eğrileri oluşur. İzoterm haritaları iç içe kapalı eğrilerden oluşurlar. Komşu iki izoterm arasındaki sıcaklık farkı sabittir. İzotermlerin sıklaştıkları yerlerde kısa mesafelerde sıcaklık artarken, izotermlerin uzaklaştığı yerlerde aynı mesafedeki sıcaklık farkı da azalır. İklim Elamanları İzoterm haritalardaki termometrelerden ölçülen gerçek sıcaklıkların yanı sıra, indirgenmiş sıcaklık değerleri de kullanılır. Gerçek sıcaklık değerleri ile çizilen haritaya gerçek izoterm hariası denir. İndirgenmiş sıcaklık (C) = ölçülen sıcaklık + yükselti /100 x0.5C formülün ile bulunur Örneğin; 1800m yükseltiye sahip bir istasyonda ölçülen gerçek sıcaklık 10 C ise, indirgenmiş sıcaklık değeri, 10C+1800/100*0,5=10C+9C=19C olur Yer yüzünde sıcaklığın dağılış yerel olarak önemli farklar gösterir. İklim Elamanları Yer yüzünde sıcaklık dağılışına neden olan faktörler şunlardır; 1) Güneş ışınlarının geliş açısı= Yer yüzüne sıcaklık dağılışını etkileyen en önemli faktör, güneş ışınlarını geliş açısıdır. Çünkü; güneşten birim alan düşen enerji miktarı, güneş ışınlarını geliş açısına göre değişir. Güneş ışınlarının yere değme açısı büyüdükçe, birim alan düşen enerji miktarı artar ve sıcaklık değeri yükselir. Güneş ışınlarını yere düşmesi azaldıkça birim alana düşen enerji miktarı azaldığından sıcaklık değeri düşer. Güneş ışınlarının yer değme açısı zamana ve yere göre farklılık gösterir. İklim Elamanları Işınların yeredeme açısını etkileyen faktörler şunlardır; A)Dünyanın şekli= Yerin küresel şekli, her enlemin güneş ışınlarını farkı açılarla almasına neden olur. Güneş ışınlar Dünya’nın yörüngesine (Ekliptik) paralel olarak gelirler. Eliptik’e paralel gelen ışık demetleri, Ekvotor çevresine dik açılarla düşerken, kutuplara doğru gittikçe daha dar açılarla yer yüzüne düşer. Güneş ışınlarının geliş açısının değişimine bağlı olarak, aynı güçte enerji taşıyan ışık demetleri Ekvator çevresini daha fazla ısıtıp artarken, kutuplara çevresinde daha geniş alanları ısıtıp aydınlatırken. Böyleçe birim alana düşer enerji miktarı Ekvator’dan kutuplara doğru gittikçe azalır ve buna bağlı olarak sıcaklık değerleri düşer. İklim Elamanları İklim Elamanları B)Dünyanın Yılık Hareketi ve Eksen Eğikliği= Dünya’nın yörüngesinden geçen ekliptik düzlemi ile Ekvator düzlemi çakışık değildir. Aralarında değişmeyen 23 27’ lık bir açı vardır. Bu açı nedeniyle güneş ışınlarının dik düştüğü noktalar yıl içimnde Ekvatordan eğilik açısı kadar kuzeye ve güneye kadar. Böylece günel ışınları, dönencelere yıl içinde bir defa dönenceler arasına ise iki defa dik düşer. Güneş ışınlarının dik dik düştüğü noktaların yıl içerisinde değişmesi, Dünya üzerinde diğer herhangi bir noktada da güneş ışınlarının geliş açısının değişmesine neden olur. Böylece herhangi bir noktaya güneş ışınlarının dik geldiği dönemlerde sıcaklık değerleri arttığından yaz yaşanır. Eksen eğikliği sonucunda Türkiye’de veKYK’de haziran, temmuz,ağustos ayları güneş ışınları eğik geldiği için kış mevsimini oluşturur. İklim Elamanları İklim Elamanları İklim Elamanları C)Dünya’nın Günlük Hareketi= Dünya’nın şekline bağlı olarak tam yarısı karanlık ,bir tam yarısı da aydınlıktır. Dünya’nın 24 saat içinde ekseni çevresinde ki dönüşünü tamamlaması, karanlık taraf ile aydınlık tarafın yer değiştirmesine neden olur. Güneş’ten doğrudan alınan enerji geceleri sıfıra indiğinden, ışıma nedeniyle ısı enerjisi sürekli kaybedildiğinden sıcaklık değerleri sürekli olarak düşer. Gün içerisinde en düşük sıcaklık bu nedenle gecenin son anıdır. Güneş’in ufukta görünmeye başlanasıyla sıcaklık değerleri tekrar yükselmeye başlar. İklim Elamanları Günün en sıcak anı ise, güneş ışınlarının en dik açıyla geldiği ögle vakti değildir. Öğle vakti, birim alana düşen enerji miktarın en yüksek olduğu andır. Ancak bu andan itibaren birim alana düşen enerji miktarı azalmasına rağmen, kazanılan toplam enerji, kaybedilen enerjiden yüksektir. Bu nedenle sıcaklık değerleri yükselmeye devam eder. Bu durum yaklaşık iki saat kadar süren ve en sıcak an,yaklaşık yerel saat 14:00sularında yaşanır. İklim Elamanları İklim Elamanları D) Bakı ve Eğim= Herhangi bir noktanın güneş ışınlarına olan konumuna baki denir. Güneş dönük yamaçlar, güneş ışınlarını daha dik açıyla alacaklardan, sıcaklığı etkileyen diğer şartların eşit olduğu diğer bir yamaca göre daha yüksek sıcaklıklara sahiptirler. Güneş’e dönük olmayan yamaçlar ise güneş ışınlarını daha dar alçıya alacaklarından değerleri daha düşüktür. Dönenceler arasında dağların her iki yamacı yılın bir döneminde güneş ışınlarını daha dik açıyla aldığından, bakının etkisi belirgin olarak görülmez. Kutuplara yakın bölgelerde güneş ışınlarını n çok dar açıyla gelmesi bakının etkisini azaltığndan, dağların her iki yamacıda düşük sıcaklıklara sahiptir. İklim Elamanları Bakı tarafından güneşlenme süresi uzun, güneş ışınlarının geliş açısı fazla, güneş ışınlarının tutulma oranı daha az ve fazldır. Örneğin Türkiye’deki dağların bakısı sürekli güney yönlüdür. Bunu sebebi Türkiye’nin 36-42( derece) almasıdır. Bu durumu matematikkonumu ile açıklamak mümkündür. İklim Elamanları 2) Güneşlenme Süresi = Güneşlenme süresi arttıkça sıcaklıklardan artma görülür. Yaz aylarında güneşlenme süresi uzun olduğundan sıcaklık değerleri yüksektir.yine gün içinde en yüksek sıcaklıkların tam öğle vaktinde değil, öğleden birkaç saat sonra olması güneşlenme süresi ile ilgilidir. Geceleri ise Güneş’ten enerji alınmadığı için sıcaklıklarda azalma görülür. Bu nedenle günü en soğuk anı, sabahleyin Güneş doğmadan önceki andır. Güneşlenme süresi güneşi gördüğümüz süreye eşittir. 12 saat içinde 2 saat hava kapandığına göre = güneşlenme süresi 10 saattir. Bir gün süreyle sabahtan – akşama kadar yağmur yağsa hiç açmasa güneşlenme süresi o gün (sıfır) saat olur. Bu yüzdendir ki Türkiye’de güneşlenme süresi en az Karadeniz bölgesidir. İklim Elamanları 3) Yükselti= Dünya yerden yansıyan ışınlarla ısınır. Yeryüzü şekillerinin yükselti ve bakı gibi özellikleri, sıcaklığı önemli ölçüde etkiler. Sıcak atmosferde yükseldikçe düşer ve yükseklere çıkıldıkça atmosferin yoğunluğu, nem oranı ve kalınlığı azalır. Bu nedenle, yüksek kesimler güneşten daha fazla enerji aldıkları halde ışıma ile daha fazla enerji kaybettiklerinden sıcaklık değişimi daha fazladır. Gündüz kısa sürede ısınan bu yerler gece hızlıca soğurlar. Yükseldikçe sıcaklık her 200 metrede yaklaşık olarak 1 derece azalır. Örneğin, deniz seviyesinde sıcaklık 24 derece iken 1800 metre yükseğe çıkılırsa sıcaklık 9 derece azalarak 15 derece . İklim Elamanları İklim Elamanları 4) Nem = Su buharı (nem), Güneş’ten gelen ışınları alıkoyma ve özellikle yeryüzünde yansıyan ışınları tutma gibi etkileri vardır. Başka bir deyişle atmosferdeki su buharı yeryüzündeki ısının uzaya kaçmasını engeller, yavaşlatır. Bu nedenle havadaki su buharının fazla olduğu yerlerde, hava daha yavaş ısınır ve daha yavaş soğur. Bu şekilde ısı değişimin az olması sıcaklık farklarının da az olmasını beraberinde getirir. Örneğin, su buharı bakımından zengin olan deniz kenarları, yağışlı bölgeler, tropikal orman alanları ve çevresine göre alçak kalan yerlerde günlük ve yıllık sıcaklık farkları daha azdır. Buna karşılık su buharı bakımından fakir olan çöller, kara içleri ve yüksek yerlerde sıcaklık farkları daha fazladır. İklim Elamanları İklim Elamanları 5)Okyanus Akıntıları = Okyanus akıntıları, ilk harekete geçtikleri denizlerin sıcaklıklarını, ulaştıkları alanlara taşırlar. Buna bağlı olarak dünya sıcaklık dağılımını etkilerler. Öncelikle farklı iklim bölgeleri arasında görülen akıntılar sıcaklıkları daha belirgin olarak değiştirilir. Örneğin, Batı Rüzgarlarının etkisiyle oluşan Gulf Stream sıcak su akıntısı Meksika körfezinin sıcak suların Kuzeybatı Avrupa kıyılarına kadar taşıyarak bu kıyılardaki ülkelerin (İngiltere, İrlanda, Norveç…) iklimini ılımanlaştırır. İngiltere, Türkiye’ye göre çok daha kuzeyde bir ülkedir. Normal koşullarda enlemin etkisine de bağlı olarak İngiltere’de daha ılıman geçer. İklim Elamanları İklim Elamanları 6)Rüzgarlar= Hava kütleleri üzerinde bulunduğu yüzeylerin sıcaklıklarından etkilenirler. Hava kütleleri, sahip oldukları sıcaklıkları uzaklaştıkları alanlara taşırlar. Bu nedenle, hareket halindeki hava kütlesi sıcaklık dağılışını doğrudan etkiler. Enlem sıcaklık ilişkisine bağlı olarak yüksek enlemlerde alçak enlemlere doğru esen rüzgarlar, sıcaklık değerlerini düşünürken alçak enlemlerden yüksek enlemlere doğru esen rüzgarlar sıcaklık arttırıcı etki yaparlar. Fön karakteri kazanmış rüzgarlar da en son ulaştıkları alanlarda sıcaklığı arttırırlar. İklim Elamanları İklim Elamanları 7)Kara ve Denizlerin Dağılışları= Aynı miktarda güneş enerjisi alan karalar ve denizler aynı derecelerde ısınmazlar. Karalar denizlere oranla daha fazla ve çabuk ısınırken, denizler daha az ve geç ısınırlar. Yine karalar denizlere oranla daha fazla ve çabuk soğurken denizlerdaha az ve geç soğurlar. KYK’de karaların en sıcak olduğu ay temmuz, denizlerde Ağustos ayıdır. KYK’de karaların en soğuk olduğu ay ocak, denizlerde Şubat ayıdır. GYK’de karaların en soğuk olduğu ay temmuz, denizlerde Ağustos ayıdır GYK’de karaların en sıcak olduğu ay ocak, denizlerde Şubar ayıdır. Bir diğer nokta KYK’de karalar daha fazla olduğu için KYK yazları daha sıçak, kışları daha soğuk olur. GYK’ de denizler daha olduğu için KYK kadar ısınmaz ve soğumaz. KYK daha karsal, GYK ise daha denizel bir özellik gösterir kara ve denizlerin dağılışından dolayı. İklim Elamanları İklim Elamanları 8)Bitki Örtüsü= Bitki örtüsü, güneş ışınlarının bir kısmını emerek gündüz yerin fazla ısınmasını önler. Gece ise, yerden ışıyan sıcaklığın bir bölümünü tutarak fazla soğumayı engeller. Bunun sonucunda, bitki örtüsünün gür olduğu alanlar ile seyrek olduğu alanlar arasında, sıcaklığın dağılışı açısından önemli farklar ortaya çıkar. İklim Elamanları 2) Basınç=Bir yüzey üzerine etkide bulunan gücün yüz ölçümü birimine düşen miktarı, tazyik: Basınç, bir yüzey üzerine etkide bulunan dik kuvvetin, birim alana düşen miktarıdır. Katı, sıvı ve gazlar ağırlıkları nedeniyle bulundukları yüzeye bir kuvvet uygularlar. Kuvvetin kaynağı ne olursa olsun birim yüzeye dik olarak etki eden kuvvete Basınç (P), bütün yüzeye dik olarak etki eden kuvvete de basınç kuvveti (F) denir. Basınç ile basınç kuvveti arasında; P=F/A bağıntısı vardır. Basınç kuvvetinde birim yüzeyin yani alanın önemi yoktur. alan ayrıca S harfiyle de ifade edilir. Sıvıların basıncı miktarla değil yükseklikle orantılıdır. Aynı zamanda yer çekim ivmesine ve yoğunluğa da bağlıdır. Kısaca diyebiliriz ki; P=h.d.g. Gazlarda basınç ise bir çok unsurla bağlantılıdır. Gazların basıncının hesaplanmasında Sıcaklık, bulunduğu kabın hacmi, gazın miktarı ve R sayısı önemlidir. Bunları formülle ifade edecek olursak; P.V=n.R.T R sabit bir sayıdır. Kabaca 0,082 olarak geçer. Formülden de anlaşılacağı üzere gazlarda, sıcaklıkla basınç çözünürlüğün tersine doğru orantılıdır. Basınç farklarını oluşumu= Dünya, güneşten gelen ısıyı ekvator bölgesinin her zaman dik açıyla, kutup bölgelerinin de her zaman eğik açıyla almasını sağlayacak bir konumda oluşmuştur. Bu durum ekvator bölgesinin her zaman çok sıcak, kutup bölgelerinin de her zaman çok soğuk olmasını sağlamıştır. (Dünyanın kutup ekseni ile yörünge düzlemi arasında 23.5 derecelik bir Açı vardır ve dünya sağa doğru eğik konumuyla kendi ekseni etrafında ve güneş etrafındaki yörüngesinde hareketlerini sürdürmektedir). Ekvator bölgesi (0-30 kuzey enlemleri, 0-30 güney enlemleri arası) kara ve denizde en sıcak alanlardır. Bu alanlarda önce kara yüzeyleri ısınır. Isınan yüzeyler alttan itibaren havayı ısıtır. Isınan Hava yükselir. Yükselen havanın yerinde, havanın yükselerek terk etmesinden dolayı boşluk oluşur. Bir başka deyişle basınç düşer. Bu sebeple ekvator bölgesi sürekli olarak dünyanın alçak basınç alanlarıdır. Aynı zamanda yükselen hava yükseldikçe soğur. Soğuk kutup alanlarında hava alttan itibaren soğur. En soğuk hava en alttaki hava olur. Soğuyan hava ağırlaşır birbirine doğru sıkışarak çöker. Çöken hava aynı zamanda ısınır. Bu yığılma sonucunda yüzeyde yüksek basınç oluşur. Dolayısıyla kutup alanları dünyanın her zaman yüksek basınç alanlarıdır. Yeryüzünde her zaman var olan bu alçak ve yüksek basınç alanlarının yanında diğer alanlarda karada ve deniz yüzeyinde bölgesel veya daha küçük ölçeklerde oluşan ve rüzgarların oluşmasına sebep olan basınç merkezleri görülür. Atmosfer Nasıncı= Atmosferi oluşturan gazların belli bir ağırlığı vardır. Gazların yeryüzündeki cisimler üzerine uyguladığı basınca Atmosfer basıncı denir. Normal Hava Basıncı= 45° enlemlerinde, deniz seviyesinde ve 15°C sıcaklıkta ölçülen basınca normal hava basıncı denir. Cıva sütununun yüksekliği ile (normal basınç 760 mm) Cıva sütununun ağırlığı ile (normal basınç 1033 gr) Kuvvet birimi ile (normal basınç 1013 milibar) ifade edilir. Basınç barometre ile ölçülür. Cıvalı barometre, barograf, aneroid baramotre ve altimetre gibi çeşitleri vardır. Basınç Etmenleri= Hava basıncı çeşitli etmenler altında değişiklik gösterir. a) Sıcaklık (Termik Etken)= Basıncı en çok etkileyen etmen sıcaklıktır. Sıcaklığın günlük mevsimlik değişimine bağlı olarak basınç değişir. Isınan hava genleşerek yükselir. Gazların seyrelmesi nedeniyle basınç düşer ve alçak basınç alanı oluşur. Soğuyan havada Gaz molekülleri sıkışarak ağırlaşır. Ağırlaşan gazlar yeryüzüne doğru yığılır ve yüksek basınç alanı oluşur. b) Yükselti= Yeryüzünden yükseldikçe; Yerçekimi ve atmosferdeki gazların miktarı azalır. Bunlara bağlı olarak basınç düşer. c) Hava Yoğunluğu (Dinamik Etken)= 1 m3 havanın içerisindeki gazların miktarına hava yoğunluğu denir. Yoğunluk Su buharına ve toz zerreciklerine göre değişir. Yerçekiminin azalıp çoğalması, Havanın ısınıp soğuması, Yükseltinin artması, Dünya’nın ekseni çevresindeki dönüşü, Hava yoğunluğunun değişmesine neden olur. Hava yoğunluğu arttıkça basınç yükselir, yoğunluk azaldıkça basınç düşer. d) Yerçekimi= Dünya’nın geoid şekli nedeniyle yerçekiminin Ekvator’dan kutuplara doğru artması, basıncın kutuplarda yüksek olmasının nedenlerinden biridir. e) Mevsim= Mevsimlerin basınç üzerindeki etkisi ılıman kuşakta belirgindir. Yaz aylarında ısınmanın etkisiyle karalar alçak basınç, denizler ise yüksek basınç alanıdır. Kışın ise denizler alçak basınç, karalar yüksek basınç alanıdır. Bu durum sıcaklığın basınç üzerindeki etkisini kanıtlar. f) Dünya’nın Günlük Hareketi= Dünya, ekseni çevresinde döndüğü için hava akımları yönlerinden sapar. Sapmalar sonucu 30° enlemlerinde alçalıcı hava hareketleri ile yoğunluk arttığından basınç yükselir ve dinamik yüksek basınç alanı oluşur. 60° enlemlerinde ise batı ve kutup rüzgarları karşılaşır. Bu rüzgarların birbirlerini iterek yükselmesiyle 60° enlemlerinde gaz yoğunluğu azaldığından basınç düşer. Böylece dinamik alçak basınç alanı oluşur. UYARI: Dünyanın günlük hareketi sonucunda hava akımlarının sapması, dinamik basınç alanlarını oluşturur. Dünya’nın ekseni çevresindeki hareketine bağlı olarak oluşan basınçlara dinamik basınç denir. Basınç Tiplerinin Özellikleri = 1013 milibardan düşük olan basınçlara alçak basınç (siklon) yüksek olanlara ise yüksek basınç (antisiklon) denir. Alçak Basınç (Siklon)= Termik ve dinamik alçak basınç merkezlerinde benzer hava hareketleri görülür. Havanın yoğunluğu azdır. Hava yükseltici bir hareket gösterir. Yeryüzündeki hava hareketi çevreden merkeze doğrudur. Merkezden çevreye doğru basınç artar. Dünya’nın günlük hareketi nedeniyle hava akımları, Kuzey Yarım Küre’de Saat ibresinin tersi yönde, Güney Yarım Küre’de ise saat ibresi yönünde sapmaya uğrar. UYARI: Basınç farkının olduğu yerlerde, hava hareketi her zaman yüksek basınçtan alçak basınca doğrudur. Termik alçak basıncın etkili olduğu alanlarda hava sıcaklığı yüksektir. Dinamik alçak basıncın etkisi altında olan yerlerde sıcaklık düşüktür. Yüksek Basınç (Antisiklon)= Termik ve dinamik yüksek basınç merkezlerinde benzer hava hareketleri görülür. Havanın yoğunluğu fazladır. Hava alçalıcı bir hareket gösterir. Yeryüzündeki hava hareketi merkezden çevreye doğrudur. Dünya’nın günlük hareketi nedeniyle hava akımları, Kuzey Yarım Küre’de saat ibresi yönünde, Güney Yarım Küre’de saat ibresinin tersi yönde sapma gösterir. UYARI: Basınç farkının olduğu yerlerde, hava hareketi her zaman yüksek basınçtan alçak basınca doğrudur. Dinamik yüksek basıncın etkili olduğu yerlerde hava sıcak ve kurudur. Termik yüksek basıncın etkili olduğu yerlerde ise hava soğuk ve kurudur. Basınç Kuşakları= Termik Alçak Basınç Kuşağı (Tropikal Basınç Kuşağı)= Ekvator ve çevresinde sıcaklığa bağlı olarak oluşmuştur. Sıcaklık yüksek olduğu için sıcak çekirdekli siklon da denir. Dinamik Yüksek Basınç Kuşağı ( Subtropikal Basınç Kuşağı )= Dünya’nın ekseni çevresindeki dönüşünün rüzgarlar üzerinde oluşturduğu sapma etkisiyle 30° enlemleri çevresinde oluşan basınç kuşağıdır. Bu kuşak Kuzey Yarım Küre’de yaz aylarında kuzeye, kış aylarında güneye kayar. Alçalıcı hava hareketlerine bağlı olarak havanın ısınması ve nem miktarının düşmesi nedeniyle 30° enlemleri çevresinde çöller oluşur. Dinamik Alçak Basınç Kuşağı ( Subpolar Basınç Kuşağı )= 60° enlemlerinde kutup rüzgarları ve batı rüzgarlarının karşılaşması ile oluşur. Sıcaklık düşük olduğu için soğuk çekirdekli siklon da denir. Kışın kara ve denizlerin farklı ısınmaları aynı enlem üzerinde farklı basınç koşullarının görülmesini sağlar. Bu nedenle kışın karalar üzerinde yüksek basınç oluşması bu basınç kuşağını kesintiye uğratır. Termik Yüksek Basınç Kuşağı (Polar Basınç Kuşağı)= Kutuplar çevresinde düşük sıcaklık nedeniyle oluşan, yüksek basınç alanıdır. UYARI: Basınç kuşakları, Kuzey Yarım Küre’de karalar üzerinde kesintiye uğrar. Güney Yarım Küre’de ise karaların oranı çok az olduğundan basınç kuşakları daha düzenli ve süreklidir. Türkiye’de Etkili Olan Basınç Merkezleri= Türkiye farklı özellikteki basınçların etkisinde kalır. Bu durum daha çok Türkiye’nin matematik konumunun sonucudur. Yüksek Basınçlar= a) Sibirya Antisiklonu= Ülkemizde doğu ve kuzeydoğudan sokulan termik kökenli yüksek basınç alanıdır. Türkiye’yi sadece kış aylarında Doğu Anadolu ve Balkanlar üzerinden sarkarak etkiler. Az fakat etkin Kar yağışı ile soğuk ve ayazın fazla olduğu hava tipini simgeler. Balkanlardan sarktığında Azor yüksek Basıncı ile birleşerek İzlanda Alçak Basıncı’nın Türkiye’yi etkilemesine izin vermez. Bu nedenle uzun süreli, sakin ve soğuk kış koşulları yaşanır. b) Azor Antisiklonu= Ülkemizi sürekli etkileyen dinamik kökenli yüksek basınç alanıdır. Kışın serin, yağışsız ve batı yönlü rüzgarlarla kendini belli eder. Rüzgar hızları yavaştır. Kışın sürekli alçalıcı hareket gösterdiği ve soğuk yeryüzüne dokunduğu için havanın alt kısımlarında soğuk, durgun bir hava katmanı oluşur. Bu durgun hava bölümü içerisinde şehirsel atıklar birikerek hava kirliliğine neden olur. Kış ayalarında Kuzey Afrika üzerinde İzlanda Alçak Basıncı’nın sıcak bölümü oluşarak İzlanda Alçak Basıncı’nın değişmesine yardım eder. Yaz aylarında ise güneş ışınlarının gelme açısına bağlı olarak etki alanını Akdeniz üzerinden İngiltere’ye kadar genişletir. Bu durumda Türkiye’de kuzey yönlü rüzgarlar etkili olur. Alçak Basınçlar = a) İzlanda Siklonu= Dinamik kökenli bu alçak basınç alanı kışın etkilidir. Ülkemize batı ve kuzeybatıdan sokulur. Hareketli hava kütlelerini getirdiği için rüzgar birkaç Gün ara ile çok farklı yönlerden eser. Rüzgarın esme yönü güneybatıdan başlar, kuzeybatıya kadar döner. Bu basınç merkezinde güney sektörlü rüzgarlar sıcaklığı artırırken, kuzey sektörlü rüzgarlar sıcaklığı düşürücü etki yapar ve cephesel yağışlara neden olur. Özellikle Karadeniz’de bu basınç alanı etkisiyle cephesel ve orografik yağışlar görülür. Eğer kendisinden daha sıcak olan Akdeniz’e iner ve uzun bir süre burada kalırsa nem yüklenir. Türkiye’nin güneybatı kıyılarında aşırı kış yağışlarına neden olur. b) Basra Körfezi – İran Siklonu= Termik kökenli bu basınç alanı, yaz aylarında karaların aşırı ısınması nedeniyle oluşmuştur. Ülkemizde güney ve güneydoğudan sokulan ve yaz aylarında etkili olan Basra Alçak Basıncı; 1. Aşırı çöl sıcaklarının yaşanmasına, 2. Yaz başlarında karaların fazla ısınması ve atmosferin üst kısımlarının daha soğuk olması nedeniyle ani, gök gürültülü, sağanak yağışlara, 3. Azor Yüksek Basıncı’nın da etkisiyle kuzey yönlü rüzgarların etkin olmasına neden olur. RÜZGARLAR= Yüksek Basınç alanlarından alçak basınç alanlarına doğru olan, yatay yönlü hava hareketlerine rüzgar denir. Rüzgarların hızı anemometre adı verilen aletlerle ölçülür. Rüzgarların oluşmasının nedeni komşu iki yer arasındaki basınç farkıdır. İki yer arasındaki basınç eşitlenince rüzgar durur. Rüzgar Çeşitleri Rüzgarlar başlıca üç gruba ayrılır: 1. Sürekli rüzgarlar 2. Devirli (mevsimlik) rüzgarlar 3. Yerel rüzgarlar 1. Sürekli Rüzgarlar Yıl boyunca aynı yönde esen rüzgarlardır. Diğer bir deyişle daimi yüksek basınç alanlarından daimi alçak basınç alanlarına doğru esen rüzgarlardır. Sürekli rüzgarlar; alizeler, batı rüzgarları ve kutup rüzgarları olmak üzere üçe ayrılır. Sürekli Rüzgarların Özellikleri Sürekli aynı yönde eserler. Dünyanın günlük hareketinin etkisiyle hareket ettikleri yönün kuzey yarımkürede sağına, güney yarımkürede solna saparlar. Estikleri bölgeleriniklimini etkilerler. a) Alizeler 30° kuzey ve 30° güney paralelleri çevresindeki dinamik yüksek basınç kuşağından ekvatordaki alçak basınç kuşağına doğru yıl boyunca esen rüzgarlardır. Dünyanın günlük hareketine bağlı olarak kuzey yarımkürede kuzeydoğudan, güney yarımkürede güneydoğudan eserler. Alizeler, tropikal kuşaktaki karaların doğu kıyılarına yağış bırakır. Sıcak kuşaktaki okyanus akıntılarının oluşmasında ve yönlerinde etkilidir. b) Batı Rüzgarları 30° enlemlerindeki dinamik alçak basınç kuşaklarından 60° enlemlerindeki dinamik alçak basınç kuşaklarına doğru esen rüzgarlardır. Dünyanın ekseni etrafındaki hareketinin etkisiyle kuzey yarımkürede güneybatıdan, güney yarımkürede kuzeybatıdan eserler. Orta kuşak karalarının batı kıyılarına bol yağış bırakırlar. 60° enlemlerinde kutup rüzgarları ile karşılaşarak cephe yağışlarına yol açarlar. Orta kuşaktaki okyanus akıntılarını ve yönlerini etkilerler. c) Kutup Rüzgarları Kutuplardaki termik yüksek basınç alanlarından 60° enlemlerindeki dinamik alçak basınç alanlarına doğru esen soğuk rüzgarlardır. 2. Mevsimlik Devirli Rüzgarlar (Musonlar) Birbirine komşu olan büyük kara parçaları ile okyanusların yıl içerisindeki farklı oranda ısınma ve soğumalarına bağlı olarak oluşan basınç alanları arasında eserler. a) Yaz Musonu Yaz mevsiminde çabuk ısınan Asya içlerinde alçak basınç alanı oluşur. Geç ısınan Hint okyanusu ise yüksek basınç alanı halindedir. Bu nedenle yaz musonları denizden karaya doğru eser. Mayıs-Ekim ayları arasında etkili olurlar. Yaz musonları deniz ve okyanuslardan kaynaklandıkları için bol nem taşır ve etkili olduğu yerlere bol yağış bırakırlar. b) Kış Musonu Kış mevsiminde Asya’nın iç kısımları çok soğur ve burada güçlü bir yüksek basınç alanı oluşur. Güneyindeki Hint Okyanusu ile güneydoğusundaki Büyük Okyanus ise geç soğudukları için birer alçak basınç alanı halindedir. Bu basınç farklılığı, kış mevsiminde Asya içlerinden Hint ve Büyük Okyanus’a doğru esen rüzgarların oluşmasına neden olur. Bunlara kış musonları adı verilir. Kış musonları karadan geldikleri için soğuk ve kurudurlar. Bu nedenle yağış getirmezler. Ancak okyanusu geçerken nem aldıkları için Asya’nın güneydoğusundaki adalara yağış bırakırlar. Görüldüğü Yerler Güney Asya ile Hint Okyanusu arasında Kuzey Amerika ile Meksika Körfezi arasında Batı Afrika ile Gine Körfezi arasında Doğu Afrika ile Hint okyanusu arasında Doğu Asya ile Büyük Okyanus’a bağlı denizler arasında 3. Yerel Rüzgarlar Bunların bir kısmı, genel hava dolaşımına bağlı rüzgarların yerel olarak bazı değişikliklere uğramasıyla oluşur. Bazıları da tamamen yöresel basınç farkları sonucunda oluşurlar. a) Meltemler (Günlük Devirli Rüzgarlar) Birbirine yakın iki ayrı özellikteki alanın, gün içerisinde farklı derecede ısınıp soğumasına bağlı olarak oluşur ve gece ile gündüz arasında yön değiştirir. Kara ve Deniz Meltemleri Gündüz, karalar daha fazla ısınarak alçak basınç alanı oluşur. Denizler ise daha serin olduğu için yüksek basınç alanıdır. Bunun sonucunda denizden karaya doğru serin bir rüzgar eser. Buna deniz meltemi denir. Deniz melteminin ege kıyılarındaki adı İmbat’tır. Deniz meltemi yağış getirmez. Gece ise, karalar daha fazla soğur ve yüksek basınç alanı oluşur. Denizler daha sıcaktır ve basınç azdır. Bunun sonucunda da, karadan denize doğru rüzgar eser. Bu rüzgarlara kara meltemi denir. Dağ ve Vadi Meltemleri= Yanyana bulunan bağlarla alçak düzlüklerin gün içinde farklı ısınma ve soğumalarına bağlı oalrak oluşur. Gündüz, dağ yamaçları vadilerden daha çok ısındığı için basınç azdır. Bu nedenle rüzgar, vadiden yamaç yukarı eser. Bu rüzgara vadi meltemi denir. Gece ise yamaçlar vadilere oranla fazla soğuduğu için rüzgar dağdan vadiye doğru eser. Bu rüzgara dağ veya yamaç meltemi denir. b) Sıcak Yerel Rüzgarlar= Bunlar geldikleri yerlere göre sıcak olan rüzgarlardır. Fön (Föhn) Rüzgarı= Bu rüzgar yamaç boyunca yükselen hava kütlesinin bir dağı aşarak diğer yamaçta alçalmasıyla oluşur. Yükselen hava her 100m’de 0,5°C soğur. Oysa dağın diğer yamacında alçalmaya başlayınca her 100m’de 1°C ısınır. Bunun nedeni kuru havanın alçalırken sürtünmenin de etkisiyle daha çok ısınmasıdır. İşte bu hava akımına fön rüzgarı denir. En tipik biçimiyle İsviçre Alpleri’nin kuzey yamaçlarında etkili olan Föhn rüzgarı Türkiye’de Toroslar ve Kuzey Anadolu Dağları’nda etkilidir. Etkili Olduğu Yerlerde Sıcaklığı ve buharlaşmayı artırır. Bitkilerin olgunlaşma ve hasat süresini kısaltır. Havanın nem açığını artırır. Yağış oluşumunu engeller. Kar erimelerine neden olur. Bağıl nemi azaltır. Havanın nem taşıma kapasitesini artırır. Sirokko Büyük Sahra’dan kaynaklanan Cezayir ve Tunus üzerinden Akdeniz’e doğru esen sıcak ve kuru bir rüzgardır. Akdeniz’i geçerken nem alarak İspanya, Fransa ve İtalya’nın güney kıyılarına yağış bırakır. Hamsin Afrika’nın kuzeyindeki kara içlerinden Libya ve Mısır’ın kıyıya yakın bölgelerine doğru eser. Sıcak, kuru ve bunaltıcıdır. Samyeli (Keşişleme) Türkiye’nin güney bölgelerinde esen sıcak bir rüzgardır. Sıcak, kuru ve bunaltıcıdır. Özellikle yaz aylarında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde buharlaşmayı aşırı derecede artırarak kuraklığa neden olur. c) Soğuk Yerel Rüzgarlar Bora Dalmaçya kıyılarında, Dinar Alpleri’nden Adriya Denizi’ne doğru esen soğuk ve kuru rüzgarlardır. Hızları fazladır. Mistral Fransa’nın Rhone vadisini izleyerek Akdeniz’e doğru esen soğuk ve kuru rüzgardır. Krivetz Romanya’da aşağı Tuna ovasından Karadeniz’e doğru esen soğuk ve kuru rüzgardır. d) Tropikal Rüzgarlar Sıcak kuşakta, ani basınç farklarından kaynaklanan ve hızları saatte 100-150 km’ye kadar çıkabilen rüzgarlardır. Daha çok okyanuslar üzerinde oluşurlar. Sarmal hava hareketleri halinde olduklarından, genellikle hortumlara neden olurlar. Tropikal rüzgarlara, Asya kıyılarında Tayfun, Meksika Körfezi kıyılarında Hurricane, Afrika’nın bazı kesimlerinde ve Latin Amerika kıyılarında da Tornado adı verilir. Türkiye gibi denizler ve karalar arasında büyük basınç farkının oluşmadığı bölgelerde bu rüzgarlar etkili değildir. NEM VE YAĞIŞ Suyun gaz haline su buharı ya da nem denir. Havadaki su buharının esas kaynağı okyanus, deniz, göl, bataklık, akarsular, buzullar, bitkiler ve toprakta oluşan buharlaşmadır. 1)Mutlak Nem 1 m3 havanın içindeki su buharının gram olarak ağırlığına mutlak nem denir. Higrometre denilen aletle ölçülür. Havadaki nemi gram olarak ifade eder. Buharlaşma miktarını ölçen aleteevaporimetre denir . Havadaki mutlak nem miktarı buharlaşma koşullarına, hava kütlesinin ağırlığına, denize göre konumuna ve yükseltiye göre değişir. Mutlak nem; deniz kenarlarında, Ekvatoral bölgede, ormanlık alanlarda daha çokken; karaların iç kısımlarında, step bölgelerde azdır. Maksimum Nem 1 m3 havanın sabit sıcaklıkta taşıyabileceği en yüksek nem miktarıdır. Doyma noktası da denir. NOT: Sıcaklık arttıkça havanın taşıyabileceği nem miktarı da artar. Maksimum nem Ekvatoral bölgede çok, kutuplarda azdır. Bağıl Nem (Nispi Nem) Belli bir sıcaklıkta bulunan su buharı miktarının, havanın o sıcaklıkta taşıyabileceği maksimum su buharı miktarına bağıl nem ya da oransal nem denir. Bağıl nem havanın neme doymuşluk noktasını gösterir. Havadaki bağıl nemi, hava içindeki mutlak nem miktarının artması ya da havanın soğuması sonucu maksimum nem miktarının azalmasıyla artar. Bu durumda buharlaşma azalır, bulutluluk artar ve bir süre sonra hava doyma noktasına ulaşınca yağış başlar. NOT: Bağıl nemle havanın sıcaklığı ters orantılıdır. Hava Kütlesi Atmosferin sıcaklık ve nem bakımından aynı özelliği gösteren geniş parçalarıdır. Örneğin; Ekvator’dan kutuplara doğru giden hava kütleleri sıcak ve nemli iken, kutuplardan Ekvator’a doğru giden hava kütleleri soğuk ve kurudur. Cephe Sıcak ve soğuk karakterli hava kütlelerinin karşılaşma alanlarına cephe adı verilir. Karşılaşma alanları (cepheler) bol yağışlı alanlardır. Yeryüzündeki yağışların önemli bir bölümünü cephe yağışları oluşturur. YAĞIŞ Yoğunlaşma: Havadaki nemin soğuma sonucunda katı ya da sıvı hale geçmesi olayıdır. Yoğuşma da denir. Yoğunlaşan su buharının yeryüzüne düşmesi olayına yağış denir. Pluviometre denilen aletle ölçülür. Yoğunlaşma ve yağışın meydana gelmesi havanın nem bakımından doyma noktasını aşmasına bağlıdır. Havadaki bağıl nemin %100’e ulaştığı noktaya doyma noktası denir. Doyma noktasına ulaşınca hava su buharının fazlasını taşıyamaz. Fazla olan su buharı katı ya da sıvı olarak yeryüzüne düşer. Sis ve Bulut Hava kütlesinin yeryüzüne dokunan bölümlerinin soğuması sonucu sis oluşur. Sisler genellikle durgun ve kararlı hava kütleleri içindeki yoğunlaşmış su taneciklerinin asılı bir biçimde havada kaldığı ortamdır. Nemli hava kütlesinin sıcak yerlerden soğuk yerlere geçmesiyle sisler oluşur. Sis yerle temas halinde olan buluttur. Havada asılı halde bulunan su taneciklerinin oluşturduğu kümeye bulut denir. Bulutluluk nefometre ile ölçülür. Yüksekliklerine Göre Bulutlar 1.Alçak Bulutlar (Stratüsler): Yeryüzünden 3 bin metre yüksekliğe kadar olan bulutlardır. Genelde koyu renklidir. Sağanak olmayan yağışlar bu bulutlar tarafından oluşur. Kar yağışlarına da neden olurlar. Yoğuşma, hızlı ve kısa sürede olursa küme şekilli, yoğun yağış bırakan bulutlar oluşur. Eğer yoğuşma yavaş ve uzun sürede olursa tabaka şekilli ve uzun süren çisenti şeklinde yağış bırakan bulutlar oluşur. 2.Orta Bulutlar (Kümülüsler): 3 bin ile 7 bin metre yükseklikleri arasında yer alırlar. Alt kısımları genellikle düz ve siyahtır. Genellikle beyaz renktedirler. Kümeler biçimindedir. Dolu ve sağanak yağışlar bu bulutlardan oluşur. 3.Yüksek Bulutlar (Sirüsler): 7 bin metreden daha yüksekte, büyük bir bölümü seyrek buz iğneciklerinden oluşmuş, saydam tüy gibi bulutlardır. Yağış getirmezler. YAĞIŞ ÇEŞİTLERİ Yükselici hava hareketleri sonucunda havanın içinde nemin yoğuşarak yeryüzüne düşmesiyle yağmur, kar ve dolu yağışları oluşur. Havadaki nemin 0 °C’nin üzerindeki su damlacıkları halinde yoğuşarak yeryüzüne düşmesiyle yağmur oluşur. Buluttaki su tanecikleri ilk aşamada çok küçük boyutlardadır. Havanın soğumasıyla bu tanecikler birleşir, boyutları büyür ve ağırlaşırlar. Ardından yer çekiminin etkisiyle yere düşerek yağmuru oluştururlar. Yoğuşma 0 °C’nin altında ise kar oluşur. Dikey doğrultuda aniden yükselen hava hareketleri sonucunda havanın içindeki soğumuş su damlacıkları ani bir şekilde donarak buz küreler haline gelir. Böylelikle dolu oluşur. Havadaki nemin yeryüzünde yoğuşmasıyla oluşan yağışlar çiy, kırağı, kırçtır. OLUŞUMUNA GÖRE YAĞIŞLAR= 1.Konveksiyonel (Yükselim) Yağışlar: Güneşli ve durgun bir ortamda yeryüzünde ısınan hava dikey yönde yükselir. Bu şekilde hava içindeki nemin soğumasıyla yağış oluşur. Dünyada en çok Ekvatoral iklim bölgelerinde görülür. Ülkemizde İç Anadolu Bölgesi’nde ilkbahar aylarında görülür. İç Anadolu’da bu tip yağışlara kırkikindi yağışları da denir. İlkbahar ve yaz aylarında yağan dolu da bu şekilde oluşur. 2.Orografik (Yamaç) Yağışlar: Yatay yöndeki hava hareketlerinin yüksek dağlarda karşılaştıkları yerlerde dağ yamaçları boyunca yükselmeleriyle oluşan yağışlardır. Orta kuşak karaların batı kıyılarında, Güneydoğu Asya’da (Muson Bölgelerinde) görülür. Ülkemizde en çok Doğu Karadeniz ile Batı Karadeniz kıyılarında görülür. 3.Cephe (Frontal) Yağışları: Soğuk ve sıcak hava kütlelerinin karşılaşma alanlarında, sıcak havanın soğuk hava üzerinde yükselmesiyle oluşan yağışlardır. Yeryüzündeki yağışların önemli bir bölümünü bu tip yağışlar oluşturur. Dünyada en çok 60°. Enlemler çevresinde görülen yağışlardır. Türkiye’deki sonbahar ve kış yağışlarının büyük bir bölümü bu şekilde oluşur. En çok Akdeniz Bölgesi’nde görülür. YERYÜZÜNDEKİ YAĞIŞ DAĞILIŞI Yağışın yıl içindeki dağılışına yağış rejimi denir. Ekvatoral iklim ve ılıman okyanusal iklimde yağış rejimi düzenlidir. Bazı bölgelerde ise düzensizdir (Akdeniz iklimi, Muson iklimi gibi). Aynı miktarda yağış alan noktaların birleştirilmesi ile elde edilen eğrilere izohyet (eş yağış eğrileri) denir. Yeryüzündeki yağışların dağılışı üzerinde; Hava kütlelerinin özelliği Yerşekilleri Yükselti Basınç koşulları Denize göre konum Okyanus akıntıları etkilidir. Dünyanın en çok yağış alan bölgelerinde yıllık yağış miktarı 1000 mm’den fazladır. Dünyada en çok yağış alan bölgeler; Ekvatoral bölge, Güneydoğu Asya, Orta kuşak iklimin batı kıyılarıdır. Dünyada en az yağış alan bölgeler; Dönenceler çevresindeki Büyük Sahra, Meksika, Arabistan, İran, Atama, İran, Atakama, Kalahari ve Avustralya çölleri, Orta Asya, kutuplar ve Asya ile Kuzey Amerika’nın denize uzak kesimleridir. Yıllık 250 mm’den az yağış alırlar. Sis, yatay görüş mesafesini 1 km'nin altına düşüren meteorolojik bir olay.[1] Stratus bulutunun yerde veya yere yakın seviyede oluşması olarak da bilinir. Hava içindeki su buharının yoğuşması veya donarak kristalleşmesi sonucu ortaya çıkan çok küçük su damlacıkları veya buz kristallerinden meydana gelir. Görüşü fazla düşürmeyen hafif sise pus denir. Sis içinde çisenti biçiminde çok hafif yağış olabilir. Zirai açıdan faydalı olduğu kadar güneşe engel olduğu için gündüz sıcaklıklarının artmasını engeller, deniz, kara ve hava ulaşımını büyük ölçüde olumsuz etkiler. Kırağı= ilkbahar ve sonbahar gibi mevsimlerde hava içindeki nemin yeryüzünün soğumuş yüzeylerinde su damlacıkları halinde yoğuşmasıyla oluşan damlacıklardır. Bu yoğuşma 0 °C’nin altındaysa kırağı oluşur. Buz kristalleri şeklindedir. Kırç= Su buharının aşırı soğuk havalarda yoğunlaşıp cisimlerin üzerini buz tabakası şeklinde kaplamasıyla kırç oluşur. Kırağıdan farkı buz kristallerinin tabakalar oluşturmasıdır. Yağmur, bulutlardan su şeklinde yağan yağış biçimidir. Yağmur taneleri düşme esnasında kuru havadan geçerken bir kısmının veya tamamının buharlaşması sonucu bulut tabandan aşağı doğru sünüyormuş gibi görünür buna virga denilir. Bilim adamlarının yağmurun oluşumu ve yağışı ile ilgili açıklamaları Bergeron Süreci olarak adlandırılır. Ayrıca yazın bazı günlerde bulut olduğu halde yağmur yağmamasının sebebi hava kütlesinin taşıdığı toplam su miktarının az olması sebebiyle yeterince yağış yapacak kadar yoğunlaşmamasıdır. Yapay yağmurlar ise havanın bulutlu olduğu günlerde bulutlara gümüş iyodür bulutu sıkılarak yağdırılır. Havada bulut olmazsa asla yapay yağmur yağdırılamaz. Sis, yatay görüş mesafesini 1 km'nin altına düşüren meteorolojik bir olay.Stratus bulutunun yerde veya yere yakın seviyede oluşması olarak da bilinir. Hava içindeki su buharının yoğuşması veya donarak kristalleşmesi sonucu ortaya çıkan çok küçük su damlacıkları veya buz kristallerinden meydana gelir. Görüşü fazla düşürmeyen hafif sise pus denir. Sis içinde çisenti biçiminde çok hafif yağış olabilir. Zirai açıdan faydalı olduğu kadar güneşe engel olduğu için gündüz sıcaklıklarının artmasını engeller, deniz, kara ve hava ulaşımını büyük ölçüde olumsuz etkiler. Kar, bir yağış çeşididir. Çok sayıda kar kristal çeşidi olmasına rağmen hepsi altı köşelidir. Kar tanelerinin kristal yapıları birbirinin tıpa tıp aynısı değildir. Mikroskoplabüyütülen kar taneleri üzerinde yapılan araştırmalarda, kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlanmamıştır. Kar kristalleri üzerinde ilk araştırmaları yapan ABD'li Wilson Bentley, gördüğü muhteşem sanat karşısında adeta büyülenmiş ve elli yıl boyunca sürekli kar kristali fotoğrafı çekmiştir. Elde ettiği 6000 resim içinde kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlayamamıştır. Daha sonraları diğer bilim adamlarının sürdürdüğü çalışmalar neticesinde şimdiye kadar kar tanecikleri arasında aynı büyüklükte, aynı şekilde ve aynı sayıda su molekülü ihtiva eden iki kristal bile bulunamamıştır. Kar kristallerinin şekillerinin çok fazla çeşitlilik göstermesi, popüler olan "birbirine benzer iki tane yok" ifadesine yol açmıştır. İstatistik olarak mümkün olmasına rağmen, yere inerken kristalin maruz kaldığı sıcaklık ve nem çok fazla değişkenlik gösterdiği için aynı şekilde iki kristal oldukça ender oluşur. 1885 yılından itibaren mikroskopla fotoğraflama yöntemi ile ikiz kar kristali arama girişimleri sonucunda bugün binlerce kar kristalinin farklı varyasyonlarını bilmekteyiz. Aynı koşullarda oluşan kar kristallerinin birbirlerine benzer olmaları, oluşum ortamları birbirine ne kadar çok benzerse, o kadar olasıdır. Birbirinin aynısı iki kar kristali 1988 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin Wisconsin eyaletinde tespit edilmiştir. Çapları 2-4 mm, ağırlıkları ise yaklaşık 0,005 gram olan kar tanecikleri havanın gösterdiği direnç sebebiyle süzülerek (limit hızla) yere inerler. Bu inme sırasında tanecikler birbirlerini ittiklerinden yapışmazlar. Özelliklerini koruyarak yere inerler. Bunlar güneş ışığını tamamen yansıttıkları için beyaz olarak görülürler. Kar yağışı genellikle hava sıcaklığı -4 °C ilâ -20 °C arasındayken olur. Bu yağış, sıcaklık sıfırın altında birkaç derece olduğunda ağır, nemli, ebatları bir santimetreye ulaşan parçalar halinde gerçekleşir. “Lapa lapa kar yağması” tabiri bu durum için kullanılır. Atmosfer ile toprağın sıcaklıkları eşit olursa yüzeye ulaşan kar hemen erimez. Toprak sıcaklığı atmosfer sıcaklığının üzerinde ise, yere düşen kar kısa sürede erir. Dünya üzerinde bir bölgede, kar yağışı olma ihtimali, o bölgenin ekvatordan uzaklık ve deniz seviyesinden yüksekliği ile doğru orantılıdır. Buna rağmen ılıman bölgelerin kara iklimi görülen kısımlarında, ekvatordan uzaklık ve denizden yükseklik şartları yeterli durumda olmasa bile, kar yağışı görülür. Yapılan araştırmalarda bütün yağışların altı veya sekizde birinin kar olarak gerçekleştiği anlaşılmıştır. Karın, tarım toprağını koruması ve nemli tutmasında önemi büyüktür. Kar, yeryüzü ve yeraltı su rezervlerinin ana kaynağıdır. Kar, -8 °C’de, bitkilerin üzerinde ince bir hava tabakası bırakarak, bu bölgeyi 0 °C olacak şekilde örter. Kış boyunca toprak ve bitkileri donmaktan koruyan kar, ilkbaharda sıcaklığın artmasıyla eriyerek nehirlere ulaşır. Ayrıca kışın yağan ve dörtte üçü üst kısımlarda kalan kar, yaz kuraklığına karşı da toprağı ve bitkileri korumuş olur. Karda bulunan amonyak, kar erimesiyle birlikte toprakta kalır. Bu amonyak, azot bakterileri tarafından kalsiyum nitrat gibi azot tuzlarına çevrilerek bitkilerin azot ihtiyacını karşılar. Dolu, bir yağış türü. Kule tipi bulutlardaki düşey hava sirkülasyonuna kapılan bulut damlacıklarının bulut içindeki 0 ile -40 derecesantigrat seviyelerini geçerken (donma ve erimeler ile) tabaka tabaka büyümesi ile oluşur. Bulut içinde düşey hava sirkülasyonunu ve yerçekimini yenilerek yere düşen dolu taneleri bulut ile yer arasındaki hava sıcaklığından çok fazla etkilenmez. Ama bulut tabanından ayrılan kar kristalleri içinden geçtiği hava tabakasının sıcaklığına göre, kuşbaşı kara,granül şeklindeki kara, sulusepkene, yağmura veya donan yağmura dönüşebilir. Yağmur damlaları fırtına nedeniyle donar. Yere doğru inerken hava akımları bunları bir aşağı bir yukarı sürükleyerek daha büyük buz parçaları hâline getirir. Ağırlaşan buz parçaları yere düşer. Buna dolu denir. Dünyada dolu yağışının en yoğun yaşandığı bölge Kuzey Amerika kıtası, özellikle de Meksika Körfezi'nin kuzey kesimleridir. Bu zamana kadar kaydedilmiş en iri dolu tanesi de Bangladeş'in Gopalganj bölgesine [23°00'K, 89°56'D, rakım: 4 m] düşmüş olup ağırlığı yaklaşık 1 kg'dir. Bu dolu yağışında 92 kişi ölmüştür