artık de ğ i ş i m zamanı - Turkcell Akademi Kurumsal

advertisement
ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
P H I L I P
İnsan-merkezli bir şirket olup aynı zamanda kâr etmek
mümkün müdür? Bu kitap işte bu soruya olumlu bir
yanıt veriyor. Şirketlerin davranışı ve değerleri giderek
daha çok kamuoyunun dikkat merkezine gelmektedir.
Sosyal ağların gelişmesi insanların var olan şirketler,
ürünler ve markalarla ilgili olarak, onların hem işlevsel
hem de sosyal performansları bakımından konuşmasını
daha mümkün ve kolay kılıyor. Yeni kuşak tüketiciler
sosyal meseleler ve kaygılarla çok daha fazla ilgileniyor.
Şirketler kendilerini yeniden yaratmak ve olabildiğince
hızlı bir şekilde Pazarlama 1.0 ve 2.0’ın emniyetli olmaktan çoktan çıkmış limanlarını terk edip Pazarlama 3.0’ın
yeni dünyasına yelken açmak zorundadır.
Artık pazarlama o kadar kolay değil. Bugünün müşterileri bilgi açısından çok donanımlı ve birçok benzer
ürünü kolaylıkla birbiriyle kıyaslayabilecek durumda. Ürünün değerini belirleyen müşteridir. Pazarlama
3.0’ın ya da değere dayalı pazarlama çağının doğuşuna
tanıklık ediyoruz. İnsanları sadece tüketici olarak görmek yerine, pazarlamacılar onlara artık aklı, kalbi ve
ruhu olan “insanlar” olarak yaklaşıyor. Tüketiciler,
giderek daha çok, küreselleşen dünyayı daha yaşanılır bir yer kılmakla ilgili endişelerine çözümler arıyor.
Kafa karışıklığıyla dolu bir dünyada misyon, vizyon
ve değerleriyle kendilerinin sosyal, ekonomik ve çevresel adalete ilişkin en derin ihtiyaçlarına seslenen şirketleri arıyorlar. Seçtikleri ürün ve hizmetlerde sadece
K O T L E R
işlevsel ya da duygusal tatmin aramıyor, insan ruhunun tatminini de arıyorlar.
Pazarlama 3.0 da tüketici tatminini hedefliyor. Ne var
ki, Pazarlama 3.0’ı uygulayan şirketlerin daha büyük
misyon ve vizyonları var, dünyaya katacak daha büyük
değerlere sahipler; bu şirketler toplumsal sorunlarla ilgili çözümler sunmak istiyorlar. Pazarlama 3.0, pazarlama
kavramını insan özlemleri, değerleri ve ruhu düzeyine çıkarıyor. Pazarlama 3.0, tüketicilerin öteki ihtiyaç ve umutlarının asla göz ardı edilmemesi gereken bütünsel insanlar olduğuna inanır. Bu sebeple Pazarlama 3.0, duygusal pazarlamayı, insan ruhu pazarlamasıyla tamamlar.
Küresel ekonomik kriz dönemlerinde Pazarlama 3.0,
sosyal, ekonomik ve çevresel değişim ve çalkantılardan
daha çabuk etkilendikleri için, tüketicilerin yaşamları
açısından çok daha geçerli hale gelir. Hastalıklar salgın
halini alır, yoksulluk artar ve çevre tahribata uğrar. Pazarlama 3.0’ı uygulayan şirketler bu tür sorunlarla karşı karşıya kalan insanlara yanıtlar sunar, onlara umut
verir ve bu sayede tüketicilerle daha yakın temas sağlar. Pazarlama 3.0’da şirketler kendilerini sahip oldukları değerlerle farklı kılarlar. Çalkantılı zamanlarda, bu
farklılaşma onları daha güçlü kılar.
İş dünyasına şekil veren, onu Pazarlama 3.0’a doğru
yönelten üç büyük kuvvet şunlardır: katılım çağı, küreselleşme paradoksu çağı ve yaratıcı toplum çağı.
1
PHILIP KOTLER
PAZARLAMA 3.0: ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
Pazarlama 1.0, 2.0 ve 3.0 arasındaki farklar:
Pazarlama 1.0 Ürün
merkezli pazarlama
Pazarlama 2.0 Tüketici
yönelimli pazarlama
Pazarlama 3.0 Değere
dayalı pazarlama
Hedef
Ürünün satılması
Tüketicilerin tatmin
edilmesi ve elde tutulması
Dünyayı daha iyi bir yer
haline getirmek
Destekleyici kuvvetler
Sanayi devrimi
Enformasyon teknolojisi
Yeni dalga teknoloji
Şirketler pazarı nasıl
görür?
Maddi ihtiyaçlara sahip çok
sayıda alıcı
Akıl ve duygu sahibi, daha
zeki tüketiciler
Akla, kalbe ve ruha sahip
bütünsel insan
Temel pazarlama kavramı
Ürün geliştirme
Farklılaştırma
Değerler
Şirket pazarlama ilkeleri
Ürün spesifikasyonu
Şirketi ve ürünü
konumlandırma
Şirket misyon, vizyon ve
değerleri
Değer önermesi
İşlevsel
İşlevsel ve duygusal
İşlevsel, duygusal ve
manevi
Tüketicilerle etkileşim
Bir’den çok’a işlem
Bir’e bir ilişki
Çok’tan çok’a işbirliği
KATILIM VE İŞBİRLİĞİNE DAYALI
PAZARLAMA ÇAĞI
Pazarlama 1.0, sanayi devrimi esnasında üretim teknolojisinin gelişimiyle ortaya çıktı. Pazarlama 2.0, enformasyon teknolojisi ve internetle hayat buldu. Ve
bugün, Pazarlama 3.0’ın doğuşunun arkasındaki en
büyük itici kuvvet yeni dalga teknolojidir.
Yeni dalga teknoloji, bireylerin ve grupların bağlantılılığını ve karşılıklı etkileşimi sağlayan teknolojidir. Yeni
dalga teknoloji başlıca üç kuvvetten oluşur; ucuz bilgisayarlar ve cep telefonları, düşük maliyetli internet ve açık
kaynak. Yeni dalga teknolojilerin ortaya çıkışı katılım
çağına damgasını vuruyor. Katılım çağında haberleri,
fikirleri ve eğlenceyi insanlar yaratır ve insanlar tüketir. Yeni dalga teknoloji insanların, tüketiciden üreticitüketiciye (prosumer) dönüşmesini mümkün kılar.
Yeni dalga teknolojiyi mümkün kılan unsurlardan biri
de sosyal medyanın yükselişidir.
KÜRESELLEŞME PARADOKSU ÇAĞI VE
KÜLTÜREL PAZARLAMA
Teknoloji gibi küreselleşme de dünyadaki herkese
ulaşıyor ve karşılıklı bağlantılı bir ekonomi yaratıyor.
Ancak, teknolojiden farklı olarak küreselleşme karşı
dengeleri uyaran bir kuvvettir. Doğru denge arayışında, küreselleşme çoğu zaman paradokslar yaratır.
Küreselleşme özgürleştirir ama aynı zamanda dünyadaki ülkeler ve insanlar üzerinde bir baskı da yaratır.
Küreselleşme dünyadaki bütün ülkeler için oyunun
kurallarını eşit hale getiriyor ama aynı zamanda onları
tehdit ediyor. Bu yüzden, ülkeler küreselleşmeye karşı
kendi pazarlarını koruyacaklar. Başka bir deyişle küreselleşme milliyetçiliği tahrik ediyor.
Küreselleşmenin sonucu olarak ortaya çıkan en az üç büyük paradoks sayabiliriz. Birincisi; demokrasi dünyaya
kök salarken bir yandan da demokratik olmayan yeni bir
süper gücün, Çin’in gücü artıyor. Çin, dünyanın fabrikası haline gelmiş durumda, küresel ekonomi açısından
kilit bir rol oynuyor. Dünyada demokrasinin etkisinin
artmış olmasına rağmen, nakit zengini olan bu ülke kapitalizm için demokrasinin gerekli olmadığını ispatlıyor.
Küreselleşme belki ekonominin açılmasını beraberinde
getiriyor, ama aynı şey siyaset için söz konusu olmayabiliyor. Siyaset sahnesi milli karakterini korumaya devam
ediyor. İşte bu, küreselleşmenin siyasi paradoksudur.
İkincisi; küreselleşme ekonomik bütünleşme talep ediyor, ama eşit ekonomiler yaratmıyor. Ekonomik olarak
küreselleşmenin yardımcı olduğu ülkeler kadar zarar
verdiği ülkeler de var. Hatta aynı ülkede eşitsiz gelir
dağılımı söz konusu.
2
PHILIP KOTLER
Üçüncüsü; küreselleşme tek tip değil çeşitlilik içeren
bir kültür yaratıyor. Küreselleşme evrensel küresel
kültür yaratır ama aynı zamanda da bir denge unsuru
olarak geleneksel kültürü güçlendirir. Bu, küreselleşmenin sosyokültürel paradoksudur ve bireyleri ve tüketicileri doğrudan etkiler.
Teknoloji sayesinde, bu küreselleşme paradoksları,
özellikle de sosyokültürel paradoks, sadece ülkeleri
ve şirketleri değil aynı zamanda bireyleri de etkiliyor.
Bireyler hem küresel vatandaş hem de yerel vatandaş
olmanın baskısını üzerlerinde hissetmeye başladılar.
Bunun bir sonucu olarak, insanlar tedirginlik yaşıyor
ve kafalarında birbirine zıt ama iç içe geçmiş değerler
taşıyorlar. Özellikle ekonomik çalkantı dönemlerinde
endişeler artıyor. Birçok insan küresel ekonomik krizden küreselleşmeyi sorumlu tutuyor.
YARATICI TOPLUM ÇAĞI VE İNSAN RUHU
PAZARLAMASI
Yaratıcı insanların toplum içinde oynadığı rol giderek
daha baskın hale geliyor. Bunlar daha çok yeni teknolojileri ve kavramları yaratan ve kullanan yenilikçi insanlardır. Yeni dalga teknolojinin etkisi altındaki işbirlikçi dünyada, tüketicileri birbirine bağlayan merkez
işlevi görürler. Sosyal medyayı en çok kullanan, kendilerini en fazla ifade eden ve işbirliği yapan tüketiciler
bunlardır. Yaşam tarzları ve davranışlarıyla toplumun
bütününü etkilerler. Küreselleşme paradoksuna ve
toplumsal meselelere dair fikirleri başkalarının fikirlerini de şekillendirir. Toplumun en ileri üyeleri olarak,
işbirlikçi ve kültürel markaları tercih ederler. Pragmatist kişiler olarak, insanların yaşamında olumsuz sosyal, ekonomik sonuçlara yol açan ve çevreyi olumsuz
etkileyen markaları eleştirirler. Yaratıcı toplum dünyanın her yerinde giderek büyüyor.
PAZARLAMA 3.0: ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
ürünler ve markalarla ilgili olarak, onların hem işlevsel hem de sosyal performansları bakımından konuşmasını daha mümkün ve kolay kılıyor. Yeni kuşak tüketiciler sosyal meseleler ve kaygılarla çok daha fazla
ilgileniyor.
Aslına bakılırsa maneviyatın; “hayatın maddi olmayan
yanlarına değer verilmesi ve ebedi gerçekliğin farkına
varılması” şeklindeki tanımının yaratıcı toplumda bir
karşılığı vardır. Yaratıcılık maneviyatı kışkırtır. Manevi
ihtiyaç insanlığın en büyük motivasyon kaynağıdır, derinlerde yatan kişisel yaratıcılığı ortaya çıkartır.
Toplumda giderek gelişen bu trendin bir sonucu olarak tüketiciler bugün sadece ihtiyaçlarını karşılayan
ürün ve hizmetler değil, bunun yanında, manevi yanlarına dokunacak deneyimler ve iş modelleri arıyorlar.
Anlam sunmak pazarlamada geleceğin değer önerisi
olacaktır. Değere dayalı iş modeli, Pazarlama 3.0’ın en
etkili uygulamasıdır. Psiko-manevi faydanın tüketicilerin en temel ihtiyacı olduğu ve bunun da belki pazarlamacının yaratabileceği en büyük farklılık olabileceği
söylenebilir.
Pazarlama 3.0’ın Yapıtaşları
Yapıtaşları
Neden?
Ne Sunulacak?
İçerik
İşbirlikçi
Pazarlama
Katılım Çağı
(Uyaran)
Bağlam
Kültürel
Pazarlama
Küreselleşme
Paradoksu Çağı
(Sorun)
Nasıl
sunulacak?
Manevi
Pazarlama
Yaratıcılık Çağı
(Çözüm)
PAZARLAMA 3.0: ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
İnsan-merkezli bir şirket olup aynı zamanda kâr etmek
mümkün müdür? Bu kitap işte bu soruya olumlu bir
yanıt veriyor. Şirketlerin davranış ve değerleri giderek
daha çok kamuoyunun dikkat merkezine gelmektedir.
Sosyal ağların gelişmesi insanların var olan şirketler,
Şirketler de insanlar gibi bir maneviyat geliştirebilir. İnsanlardaki manevi motivasyon şirketlerin misyon, vizyon
ve değerlerine uyarlanabilir. Pazarlama 3.0, şirketlerin
halkla ilişkileriyle ilgili bir şey değildir. Pazarlama 3.0,
değerleri şirket kültürüne yerleştiren şirketlerle ilgilidir.
3
PHILIP KOTLER
PAZARLAMA 3.0: ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
Pazarlama Anlayışının Evrimi
2000’ler
1990’lar
1980’ler
1970’ler
1960’lar
1950’ler
Finansal
Güdümlü
Bire-Bir
Belirsizlik
Çalkant›lar
Savafl Sonras›
Dönem
• Pazarlama
Karmas›
• Ürün Yaflam
Çevrimi
• Marka ‹maj›
• Pazar› Dilimleme
• Pazarlama
Kavram›
• Pazarlama
Denetimi
H›zl› Geliflme
Dönemi
• Dört P
• Pazarlama
Miyoplu¤u
• Yaflam Tarz›
Pazarlamas›
• Geniflletilmifl
Pazarlama
Anlay›fl›
•
•
•
•
•
•
Hedef Belirleme
Konumland›rma
Stratejik Pazarlama
Hizmet Pazarlamas›
Sosyal Pazarlama
Toplumsal
Pazarlama
• Makro Pazarlama
•
•
•
•
•
Pazarlama Savafl›
Küresel Pazarlama
Yerel Pazarlama
Mega Pazarlama
Do¤rudan
Pazarlama
• Müflterilerle ‹liflki
Kurarak Pazarlama
• ‹ç Pazarlama
Kâr, bu şirketlerin insanlığın esenliğine yaptığı katkıları tüketicilerin takdir etmesinin bir sonucu olarak
gelir. Bu, şirketin bakış açısından manevi ya da insan
ruhu pazarlamasıdır. Ve Pazarlama 3.0’ın üçüncü yapıtaşını oluşturur.
PAZARLAMA 3.0:
İŞBİRLİKÇİ, KÜLTÜREL VE MANEVİ
Pazarlama 3.0 çağı, pazarlama uygulamalarının tüketicilerin davranış ve tutumlarındaki değişiklikten çok
fazla etkilendiği bir çağdır. Tüketicilerin daha fazla
işbirlikçi, kültürel ve manevi pazarlama yaklaşımları
talep ettiği bir çağ olarak tüketici merkezli pazarlamadan daha sofistikedir.
• Duygusal
Pazarlama
• Deneyimsel
Pazarlama
• Internet ve E-Ticaret
Pazarlamas›
• Sponsorluk
Pazarlamas›
• Pazarlama Eti¤i
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Yat›r›m Getirisi Pazarlamas›
Marka De¤eri Pazarlamas›
Müflteri De¤eri Pazarlamas›
Sosyal Sorumluluk
Pazarlamas›
Tüketicilerin Güçlendirilmesi
Sosyal Medya Pazarlamas›
Afliretçilik
Otantiklik Pazarlamas›
Birlikte Yarat›m Pazarlamas›
PAZARLAMANIN GELECEĞİ:
DİKEY DEĞİL YATAY
Pazarlamanın geleceğini kısmen şu anda yaşanan
olaylar, kısmen de uzun vadeli kuvvetler belirleyecek.
Son birkaç yıldır dünyadaki şirketler, 1930’ların Büyük Buhranından bu yana görülen en derin ekonomik
durgunluğu yaşıyor. Bunun anlamı önümüzdeki dönemde pazarlamacıların tüketicilerin cebindeki parayı
almak için hiç olmadığı kadar çok çalışmak zorunda
kalacağıdır.
Pazarlama 1.0 ve 2.0’ın günümüzde hâlâ bir geçerliliği var. Pazarlama hâlâ dilimleme, hedef dilimi seçme,
konumlandırmayı tanımlama, dört P’yi sağlama ve bir
ürünü markalandırmayla ilgili bir faaliyettir. Ancak iş
dünyasında yaşanan değişimlere bir tepki olarak sürekli yeni pazarlama anlayışları ortaya çıkacak. Bugün,
yatay ilişkilerde güven dikey ilişkilere kıyasla daha
4
PHILIP KOTLER
PAZARLAMA 3.0: ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
fazla. Tüketiciler birbirlerine, şirketlere güvendiklerinden daha fazla güveniyor. Sosyal medyanın yükselişi sadece tüketicilerin güveninin şirketlerden diğer
tüketicilere kaymış olduğunu yansıtıyor. Tüketiciler,
güvenebilecekleri yeni bir reklam türü olarak kulaktan kulağa aktarılan enformasyona yüzlerini dönüyor.
Dahası, tüketicilerin yüzde 70’i internette yayınlanan
tüketici görüşlerine inanıyor.
Pazarlamanın Geleceği
Pazarlama
Disiplinleri
Günümüzün
Pazarlama
Anlayışı
Geleceğin
Pazarlama
Anlayışı
Ürün yönetimi
Dört P (ürün,
fiyat, dağıtım
yeri, tanıtım)
Birlikte yaratım
Müşteri yönetimi
STP (dilimleme,
hedefleme ve
konumlandırma)
Topluluklar
oluşturmak
Marka yönetimi
Marka yaratma
Karakter yaratmak
Topluluklar Oluşturmak
Topluluk oluşturma terimi pazarlamadaki aşiretçilik
terimiyle yakından alakalıdır. Tüketiciler şirketten çok
öteki tüketicilerle bağlantılı olmak istiyor. Şirketlerin
başarısı giderek toplulukların desteğine bağlı olacak.
Karakter Yaratmak
Farklılaşma sağlamak pazarlamacılar açısından zaten
zordur. Sahici bir farklılığa ulaşmak ise çok daha zordur. Şirketler her zaman sahici olmaya çalışmalı ve vaat
ettikleri deneyimin yaşanmasını sağlamalıdır. Şirketler
sadece reklamlarında gerçekmiş gibi görünmemelidir,
yoksa güvenilirliklerini anında kaybediverirler. Tüketicilerin yatay dünyasında, güvenilirlik kaybı potansiyel alıcıların tüm ağının kaybedilmesi anlamına gelir.
İNSAN RUHUNA GEÇİŞ: 3 MODELİ
Pazarlama 3.0’da şirketlerin tüketicileri bütünsel insanlar
olarak görmesi gerekir. Bütünsel insan dört bileşenden
oluşur; fiziksel beden, bağımsız düşünme ve analiz yeteneğine sahip beyin, duyguları hisseden kalp ve ruhumuz ya da felsefi merkezimiz. Pazarlamacılar onların
endişe ve arzularını anlayarak tüketicilerin hem aklına,
hem duygularına hem de ruhuna hitap edebilmelidir.
Tüketicilerin güvenini tekrar kazanmanın yolu yatay ilişkileri temel almaktan geçiyor. Bugün tüketiciler yaşadıkları
topluluklar içinde bir araya geliyorlar, kendi ürün ve
deneyimlerini birlikte yaratıyorlar. Kendi topluluklarının dışına sadece hayranlık duyulacak karakterler
bulmak için bakıyorlar. Şüpheciler, çünkü kendi topluluklarının dışında iyi karakterlerin kıt olduğunu biliyorlar. Ama böyle birini bulduklarında, anında onun
sadık taraftarı ve destekçisi olurlar.
Bunun için şirketler 3i’yi temel almalıdır: marka kimliği (identity), marka doğruluğu (integrity) ve marka
imajı (image). Pazarlama 3.0, dikey kontrolün işe yaramadığı, yatay iletişim çağıdır. Burada, sadece dürüstlük,
özgünlük ve sahicilik kazanacaktır.
Gelecekte pazarlama uygulamalarının köşe taşlarını birlikte yaratım, topluluklar oluşturma ve karakter sahibi olmak
oluşturacak.
Msyon, Vzyon ve Değerler
Brlkte Yaratım
Bir inovasyon ağı üzerinden birbirlerine bağlanan şirketler, tüketiciler, tedarikçiler ve kanal ortakları arasındaki işbirliği sonucunda yeni ürün ve deneyim yaratma biçimleri ortaya çıkıyor.
DEĞER GÜDÜMLÜ PAZARLAMAYA GEÇİŞ
İyi eylemleri şirket kültürüne eklemenin ve bu konudaki kararlılığı devam ettirmenin en iyi yolu, bunları
şirketin misyon, vizyon ve değerlerinin içine yerleştirmektir. Başarılı şirketler, misyonlarının performansıyla başlarlar. Finansal başarı bunun ardından gelir.
Şirketler misyonu çok daha kalıcı terimlerle, şirketin
varlık nedenleri olarak ifade etmeyi tercih etmelidir.l
5
PHILIP KOTLER
PAZARLAMA 3.0: ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
Değerlere Dayalı Matris Modeli
İnsanları Etkleyen Hkâyeler
Ak›l
Kalp
Ruh
M‹SYON
(Neden?)
TATM‹N
sa¤lay›n
ÖZLEMLER‹
fark edin
MERHAMET
duyun
V‹ZYON
(Ne?)
KÂR
edebilirlik
GER‹
verebilirlik
SÜRDÜRÜLE
bilirlik
DE⁄ERLER
(Nas›l?)
fi‹RKET
B‹REY
DAHA ‹Y‹
OLUN
FARKLILAfiTIRIN
B‹R FARK
YARATIN
STRATEJİ MİSYONUN TÜKETİCİLERE
PAZARLANMASI: MARKANIN YENİ SAHİBİ
TÜKETİCİLERDİR!
Pazarlama 3.0’da, markanız bir kere başarıya ulaştı mı,
artık o sizin olmaktan çıkar. Pazarlama 3.0’ı uygulayan
şirketler marka üzerinde kontrol sağlamanın mümkün
olmadığı olgusuyla yaşamak zorundadır. Markalar tüketicilere aittir. Marka misyonu artık onların misyonudur. Şirketlerin yapabileceği şey faaliyetlerini marka
misyonuyla uyumlu hale getirmektir.
Alışılmış Olmayan İş
Gerçek bir fark yaratanlar, küçük bir fikri alıp muazzam bir etki oluşturabilen liderlerdir. Buna göre, karşılıklı bağlantılı bir ekonomide “kelebek etkisi” söz
konusudur. Dünyanın herhangi bir noktasındaki küçük bir değişiklik dünyanın diğer noktalarında büyük
değişikliklere sebep olabilir. Bu küçük değişimi yakalayan bir iş yöneticisi büyük bir avantaj elde edebilir.
Bunun için liderlerin iç organizasyona odaklanmış
operasyon yöneticileri olmamaları gerekir. Dışarıdan
içeriye bakan bir zihniyete sahip, keşfetmeye açık kişiler olmaları gerekir.
İnsanları bir şeye inandırmada fikirler etrafında etkileyici hikâyeler yazmak ve insanları duygularla meşgul
etmek çok etkilidir. Örneğin Apple’dan Steve Jobs iş
tarihinin en iyi hikâye anlatıcılarından biriydi.
Çekici hikâyeleriyle Steve Jobs, son yirmi beş yıl içinde bilgiişlem, müzik ve telefon sektörlerinde dönüşüm
misyonunu yerine getirdi.
Ancak Jobs’un sunduğu hikâyeler sadece bir başlangıçtı. Apple markasının tam hikâyesi çok sayıda yazar—çalışanlar, kanal ortakları ve elbette en önemlisi
tüketiciler—tarafından ortaklaşa kaleme alıyordu. Yatay dünyada bir markanın etrafında dönen hikâyenin
büyük kısmı kolektif aklın ürünüdür.
Bir marka hikâyesi başlıca üç bileşen içermek zorundadır: karakter, öykü ve metafor. Vizyon sahibi liderlerin çoğu hikâyeleri kendileri oluşturmaz. Gündelik
hayatta ortalıkta dolaşanlar arasında işlerine yarayanları alırlar. Hikâyelerin çoğu zaten ortadadır. Onları bu
kadar geçerli hissettiren de zaten budur.
Tüketclere Güç Vermek
Yatay dünyada insanlar daha az tanınan kişilere güç
vermek istiyor. O kişiyi kendilerinin—dev şirketler
arasında çok daha az güce sahip tüketicilerin—bir
sembolü olarak görüyorlar. Bu nedenle, tüketicilere
güç sahibi oldukları duygusunu vermek, marka misyonunu yerine getirmede kritik önem taşır. Bireysel
tüketici zayıftır ama tüketicilerin kolektif gücü her zaman herhangi bir şirketin gücünden daha büyüktür.
Tüketicilerin kolektif gücünün değerinin kökleri ağın
değerinde yatar. Ağın temelinde, bir’den bir’e, bir’den
çok’a ve çok’tan çok’a ilişkiler yatabilir.
Tüketiciye güç vermek aynı zamanda tüketiciler arası bir iletişim platformudur. Bir tüketici ağını böylesine güçlü kılan şey çok’tan çok’a konuşmadır. Eğer
tüketiciler onun hakkında konuşmuyorsa bir marka
hikâyesinin hiçbir anlamı yoktur. Pazarlama 3.0’da insanların birbirleriyle konuşması yeni reklamcılıktır.
6
PHILIP KOTLER
PAZARLAMA 3.0: ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
DEĞERLERİN ÇALIŞANLARA PAZARLANMASI
PAZARLAMA 3.0’DA KANAL PARTNERLERİ
Pazarlama 3.0 stratejisinde şirketler ortaya koydukları
değerlerin ciddiye alınması için hem müşterilerini hem
de çalışanlarını ikna etmek zorundadır.
Kanal partnerleri şirketler, tüketiciler ve çalışanlardan
oluşan melez yapılardır. Bunlar aynı zamanda kendilerine has misyon, vizyon, değer ve iş modelleri olan
şirketlerdir. Bunlar karşılanması gereken ihtiyaç ve istekleri olan tüketicilerdir. Dahası, aynı zamanda son
kullanıcılara satış yaparlar ve tıpkı şirket çalışanları
gibi bir müşteri arayüzü görevi görürler. Şirketler için
aynı zamanda işbirlikçiler, kültürel değişim aktörleri
ve yaratıcı partnerler haline geldikçe, Pazarlama 3.0’da
kanal partnerlerinin rolü çok önemlidir.
Şirketler, tüketiciler için kullandıkları hikâye anlatma
yaklaşımını çalışanlarla ilgili olarak da uygulamalıdır.
İnsan ruhuna temas eden metaforlar kullanma çalışanlarda da işe yaracaktır. Ancak, tüketiciler sahici olmayan bir marka misyonunu hemen fark eder. Çalışanların, sahte şirket değerlerini çok daha kolay saptayacağı
açıktır.
Çalışanların değerleri ile davranışları bir arada şirketin
marka misyonunu yansıtmalıdır. Çalışanların değerler
elçisi gibi hareket etmesi marka misyonunu tüketicilere pazarlamak açısından çok önemlidir.
Harika çekirdek değerlere sahip olmanın çeşitli getirileri vardır. Değerleri olan bir şirket yetenek rekabetinde avantajlı olur. Daha nitelikli çalışanları çekebilir ve
onları daha uzun süre elde tutabilir. Eylemlerine yol
gösterecek bir dizi iyi değere sahiplerse, çalışanların
üretkenliği artar. Dahası, tüketicilere daha iyi hizmet
sunan, şirketi daha iyi temsil eden çalışanlar haline gelirler. Şirket kendi bünyesindeki farklılıkları yönetme
yeteneğine sahip olur; bu özellikle büyük şirketler için
çok önemlidir. Şirket değerlerinin çalışanların yaşamı
üzerinde doğrudan etkisi vardır.
Çalışanların sürece katılması ve güçlü olması gerekir.
Şirket değerleri onların hayatını değiştirmiştir. Şimdi başkalarının hayatını değiştirme sırası onlardadır.
Çalışanları güçlendirmenin en klasik örneği gönüllülüktür.
Çalışanlara daha fazla güç vermenin bir başka yolu
da inovasyondur. Çalışanlara daha fazla güç vermek
aynı zamanda iktidarı paylaşmak anlamına da gelir.
Pazarlama 3.0’da liderlerin rolü insanlara esin kaynağı
olmaktır. Bazı şirketler, karar alma süreçlerine katılım
ve oylama yoluyla çalışanların şirketin geleceğinin şekillendirilmesinde söz sahibi olmasına fırsat tanıyarak,
işbirlikçi demokrasiyi hayata geçiriyorlar. Bu örneklerde şirket giderek bir topluluk haline geliyor.
İyi ortaklık yatay bir ilişki yaratır, dikey değil. Partnerlerin ikisi de işbirliğinden eşit yarar sağlamalıdır. Kalite yaklaşımları aynı olan şirketlerin partnerlik kurma
olasılığı daha yüksektir. Her iki şirket de potansiyel
partnerinin benzersiz değerlerini saptamalı ve bunların kendi benzersiz değerlerine uygun olup olmadığını
belirlemelidir.
Bazı durumlarda bizzat tüketiciler kanal partnerine
dönüşebilir. Bu, özellikle gelişmekte olan ülkelerde alt
gelir gruplarına yapılan dağıtımda geçerlidir. Yeni büyüme pazarlarında dağıtım çok sayıda kanal partnerinden oluşan ağlar üzerinden yapılır. Bu yenilikçi dağıtım modelinin kökleri tüketicilerin topluluklaşması
şeklindeki yeni olguda yatmaktadır.
Pazarlama 3.0’da güç tüketicidedir. Ne yazık ki her şirket tüketicilerle doğrudan ilişki kuramaz. Kanal partnerleri sadece ürünleri piyasaya dağıtmakla kalmaz
aynı zamanda tüketiciyle bir temas noktası sağlarlar.
Kanalların değer zincirinde giderek daha çok önem kazanmaya başladığı yerlerde şirket-kanal bütünleşmesi
kavramı özellikle öne çıkar. Değer zincirinde böyle bir
bütünleşme olmadığında, şirketler ile kanallar büyük
olasılıkla, diğer rakiplere karşı sinerjik fırsatlar bulup
uygulamak için işbirliğine gitmek yerine, kâr marjları
ve tüketiciler uğruna birbirleriyle mücadele ettikleri sıfır toplamlı bir oyuna dahil olacaklardır.
Şirket kanal bütünleşmesi perakendecilikte genellikle
şirketle kanal partnerleri arasındaki temel işbirliğiyle
başlar. Aradaki ilişkinin güçlenmesiyle birbirleriyle
ve sektörlerindeki değer zincirinin diğer üyeleriyle
7
PHILIP KOTLER
PAZARLAMA 3.0: ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
bütünleşmeye başlarlar. Bütünleşme süreci düzenli
enformasyon paylaşımını ve ortak stratejik planlamayı içerir. Partnerlik bir sonraki aşamaya yöneldiğinde
şirketlerin değerleri bütünleşir ve şirket ile kanal partnerleri arasında herhangi bir fark göremez hale geliriz.
Diğer yandan aşağı uçta çok daha geniş bir tüketici
tabanı var. İşte gelecekte yüksek bir büyüme oranının
yakalanacağı yer tam da burasıdır. Bu tür çözümler ayrıca şirketlerin gelişmiş ekonomilerde daha çok sayıda
yoksul tüketiciye ulaşmasına ve onlara hizmet götürmesine yardım edecektir.
UZUN VADELİ HİSSEDAR DEĞERİ =
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VİZYONU
Bugün doğal kaynaklar giderek kıtlaşıyor ve uzun vadede tüketim artışına güçlü bir destek sağlayamaz hale
gelebilir. Bu durumda kaynak kıtlığını yönetebilen şirketler sonunda başarılı olacaklar. Doğal kaynakların temini konusunda sürdürülebilirliği yakalayabilen şirketlerin rekabet avantajları da artacak. Şirketler sürdürülebilirlik dalgasını arkalarına alırlarsa rekabet üstünlüğü
elde edebileceklerinin daha çok farkına varıyorlar.
Bugün yeni bir bakış açısı ortaya çıkmaya başlıyor.
Buna göre; şirket yönetiminin görevi hissedarların
alacağının ötesinde bir getiri yaratmaktır. Akıllı şirketler sadece hissedarlara değil bütün sosyal paydaşlara odaklanacaktır—yani tüketiciler, çalışanlar, kanal
partnerleri, devlet, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar
ve genel olarak kamu. Bir şirket sadece kendi başına
başarılı olamaz. Başarılıdır, çünkü her birinin şirkette
ve onun sonuçlarında bir payı olan sosyal paydaşlardan oluşan üstün bir ağ kurmuştur. Sosyal paydaşları
tatmin etmek—onlara ödüllendirildiklerini hissettirmek—genellikle, kısa vadede hissedarların kârlarını
en çoğa çıkarmaya odaklanıldığında olduğundan daha
büyük bir uzun vadeli kârlılık yaratır.
Uzun vadede hissedar değeri yaratma konusunda şirketlerin önündeki en önemli meydan okuma sürdürülebilirliktir. Sürdürülebilirliğin iki farklı tanımı var.
Kunreuther’e göre şirketler sürdürülebilirliği iş dünyasında uzun vadede var kalmak olarak görüyor. Toplum ise
sürdürülebilirliği uzun vadede çevrenin ve sosyal esenliğin var kalması olarak görüyor. Şirketler geleneksel olarak bu ikisi arasında bir sinerji olduğunu düşünmezler.
Son dönemde, metalaşan bir dünyada yeni rekabet
avantajları elde etme arayışında olan şirketler böyle bir
sinerjinin yaratacağı fırsatların giderek daha çok farkına varıyorlar.
Yukarı uçtaki pazarın olgunlaşmakta olduğu ve bu pazardaki müşterilerin de sürdürülebilirlik konusunda
endişelenmeye başladığı fikrindeyiz. Pazarlamacılar
daha kaliteli ürünlerle pazarın yukarı ucuna yönelmeye karar verdiklerinde, sürdürülebilirlik konusu üzerine ciddi olarak düşünmelidirler. Sürdürülebilir bir iş
modeliyle tüketicilerin ruhuna hitap etmelidirler.
Ancak uzun vadeli olabilmesi için sürdürülebilirliğin, şirketin misyon, vizyon ve değerlerinden çıkan
bir strateji olması gerekir. Yönetim sürdürülebilirliği,
şirketi rakiplerinden ayırt edecek bir rekabet avantajı
kaynağı olarak görmelidir. Bu, şirket vizyonunun hissedarlara pazarlanmada kilit öneme sahiptir.
Tüketicilerin ve çalışanların ruhuna dokunmanın, insanların hayatını değiştirmek anlamına geldiğini biliyoruz. Ama sermaye piyasalarında insanların ruhuna
hitap etmek başka bir şeydir. Şirketin, hissedarları
Pazarlama 3.0’ın ilkelerine ikna etmek için, sürdürülebilirlik uygulamalarının rekabet avantajı yaratarak
hissedar değerini artıracağına ilişkin sağlam kanıtlar
sunması gerekir.
Vizyonun hissedarlara pazarlanması sağlam bir iş kanıtı ortaya koymayı gerektirir. Yöneticilerin şirket ve
toplum arasında bir sözleşme olduğuna ve sürdürülebilir şirket uygulamalarının hissedar değerini artıracağına inandıklarını gösteriyor.
Şirket yönetiminin sürdürülebilirliğin finansal açıdan
uzun vadede sağlayacağı getirileri, tercihen de finansal
bir dille, anlatabilmesi gerekir. Finansal açıdan sayısallaştırılabilen üç ölçü oluşturduk: maliyet verimliliğinde artış, yeni pazar fırsatlarından daha yüksek gelir ve
daha yüksek şirket marka değeri. İlk ölçü doğrudan
kârlılığı etkilerken, sonuncusu uzun vadeli getiriyi etkiler. İkinci ölçü sıralamada ortada yer alıyor, çünkü
hem kârlılığı hem de getiriyi etkileyebilir.
8
PHILIP KOTLER
PAZARLAMA 3.0: ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
YARDIMSEVERLİKTEN DÖNÜŞÜME
Sosyal sorunlara yardımseverlik yoluyla hitap etmeye
yönelen şirketlerin sayısı artıyor. Yardımseverlik toplum açısından faydalıdır ama sosyokültürel açıdan
yarattığı etkiyi de abartmamak gerekiyor. Ne var ki yardımseverlik toplumun dönüşümünü harekete geçirmiyor.
Toplumdaki dönüşüm yardımseverliği harekete geçiriyor.
Sosyal meydan okumalara hitap etmenin daha ileri
bir biçimi dava pazarlamasıdır (cause marketing). Bu,
şirketlerin pazarlama faaliyetleriyle belirli bir sosyal
davayı desteklemesidir. Dava pazarlamasında şirketler sadece paralarını değil, enerjilerini de söz konusu
davaya hasrederler. Davayı ürünleriyle bağlantılandırmaya başlarlar.
Pazarlama 3.0’da sosyal meydan okumalara hitap etmek, sadece bir halkla ilişkiler aracı ya da şirket uygulamalarının bazı olumsuz sonuçlarına yönelik eleştirileri azaltmanın bir yolu olarak görülmemelidir. Tersine, şirketler iyi kurumsal yurttaşlar olarak davranmalı
sosyal sorunları iş modelleri içinde ele almalıdırlar.
Bazı şirketler, yardımseverlik ve dava pazarlama kampanyaları yerine sosyokültürel dönüşüme yönelerek
etkilerini daha da pekiştirebilirler.
Sosyokültürel Dönüşüm Yaratmanın Üç Aşaması
Sosyokültürel
Meydan Okumaları
Belrleyn
Hedef Bleşenler
Seçn
Dönüştürücü
Çözümler Önern
— Var olan meydan
okumaları belrleyn
ve gelecektekler
öngörün
— Hızlı br etk çn
orta sınıf, kadınlar
ya da yaşlılar gb
kesmler seçn
— Bunlar sağlık
(beslenme ve tıbb
bakım), eğtm ya da
sosyal adaletszlk
gb meseleler
olablr
— Gelecekte br
etk yaratablmek
çn çocukları ve
gençler seçn
— Maslow pramdnde
daha yukarı çıkmayı
sağlayacak davranış
değştrc çözümler
sunun
— Daha çok şbrlğne,
kültürel ve
yaratıcı dönüşüme
yönelmey
hedefleyn
salarda düşük tüketim ve piramidin en üstü ve ortasındaki hiper rekabetin bir harmanı; ve insanları aşırı
kalabalık kentsel alanlara göç etmekten caydıran hükümet politikaları. Bu üç kuvvet, bugüne kadar ihmal
edilmiş dev bir pazara mal ve hizmet sunulmasını sağlıyor. Bu üç kuvvet konusunda yaptığımız gözlemler
bizi sağlam bir sonuca götürdü: Gelişmekte olan piyasalara yatırım yaparak ya da yerleşik bir piyasanın alt
ucuna yatırım yaparak, alışılmadık bir şekilde toplumsal iyiye hizmet ederek iyi iş yapmak—yoksulluğun
tarihe karışmasını sağlayarak çarpıcı bir iş büyümesi
yakalamak mümkündür.
Sosyal girişim, içinde faaliyet gösterdiği toplumu etkileyen ve aynı zamanda da para kazanan şirketleri tarif
etmek üzere kullanılan kavramdır. Sosyal girişimcilik
yapan bir şirket ne STK’dır, ne de bir yardımseverlik
vakfı. Bir SG daha başta, akılda bir sosyal amaç bulundurularak kurulur.
Sosyal girişim için uygun bir pazarlama modeli
Pazarlamanın
Sosyal Grşmn
Unsurları
İş Model
1
Dlmlere Ayırma
Pramdn Tabanı
2
Hedefleme
Yüksek Hacml Topluluklar
3
Konumlandırma
Sosyal Grşm
4
Farklılaştırma
Sosyal Grşmclk
5
Pazarlama Karması
• Ürün
Düşük Gelrl Müşterler İçn
Erşleblr Olmayan Ürünler
6
• Fyat
Makul
• Tanıtım
Ağızdan Ağıza
• Dağıtım
Topluluk Dağıtımı
Satış
Sosyal Grşmclern Satış
Gücü
7
Marka
İkon
8
Hzmet
Sade
9
Süreç
Düşük Malyet
Yoksulların enformasyon ve iletişim teknolojisi altyapısına erişiminin artması; aşırı arz, olgunlaşmış piya-
9
PHILIP KOTLER
PAZARLAMA 3.0: ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
Yeşil Pazarın Dört Dilimi
Tüketici Dilimlemesi
Trend belrleycler
Değer arayanlar
Standartları zleyenler
Temknl alıcı
Dlm Profl
– Doğa âşıkları ya
da vzyon sahb
çevrecler
– Yeşl ürün
kullanmak çn
duygusal ya da
manev motvasyon
– Yeşl novasyon
yoluyla rekabet
avantajı arayışı
– Çevresel
pragmatst
– Yeşl ürünler
kullanmak çn
akılcı motvasyon
– Vermllğ artırmak
ve malyet
tasarrufu çn yeşl
ürün kullanımı
– Çevre konusunda
muhafazakârdır
– Yeşl ürünlern
ktlesel kullanıma
ulaşmasını bekler
– Standard hale gelmş
yeşl ürünler kullanır
– Çevre konusunda
şüphecdr
– Yeşl ürünlere
nanmaz
Dlm Hedeflemek
çn Konumlanma
Eko-avantaj
Rekabet avantajı çn
yenlkç ürün
Eko-vermllk
Daha az etkyle daha
çok değer
Eko-standart
Ktlesel kullanımı
olan ürün
İzlemeye değmez
PAZARLAMA 3.0’IN 10 İLKESİ
Pazarlama ile değerleri bütünleştiren 10 tartışılmaz
ilke vardır.
1. İLKE: MÜŞTERİLERİNİZİ SEVİN,
RAKİPLERİNİZE SAYGI GÖSTERİN
İş hayatında tüketicileri sevmek, onlara büyük değer
vermek, duygu ve ruhlarına hitap ederek bağlılıklarını
kazanmak demektir. Bir markayı satın alma ve ona sadık
kalma kararı duygular tarafından büyük ölçüde etkilenir. Ayrıca rakiplerinize saygı göstermeniz gerekir. Bir
piyasanın büyüyüp gelişmesini sağlayanlar rakiplerdir,
rakipler olmazsa bir sektör çok daha yavaş büyür.
2. İLKE: DEĞİŞİME DUYARLI, DÖNÜŞÜME
HAZIR OLUN
İş hayatının manzarası sürekli değişiyor. Rakiplerin
sayısı artacak ve giderek daha akıllı hale gelecekler.
Aynı şey tüketiciler için de geçerli. Eğer buna duyarsız
kalır ve bu değişimleri önceden göremezseniz, şirketiniz gereksizleşecek ve sonunda ölüp gidecektir. Değişen koşullarla birlikte siz de değişin.
3. İLKE: İSMİNİZE SAHİP ÇIKIN, KİM
OLDUĞUNUZ KONUSUNDA AÇIK OLUN
Pazarlamada marka itibarı her şeydir. Eğer iki ürün
aynı kalitede ise insanlar daha itibarlı olan markayı satın alma eğiliminde olacaktır.
Şirket, markasının konumlanmasını ve farklılaşmasını
hedef pazarına açık bir şekilde gösterebilmelidir. Değerlerinizi açıkça ortaya koyun ve onlardan vazgeçmeyin.
4. İLKE: MÜŞTERİLER FARKLI FARKLIDIR.
ÖNCE SİZDEN EN ÇOK YARAR SAĞLAYACAK
OLANLARA GİDİN
Bu, dilimleme ilkesidir. Herkese hitap etmek zorunda
değilsiniz ama satın almaya hazır olan ve bu alımdan ve
ilişkiden yarar sağlayacak olanlara kendinizi iyi anlatın.
Birçok ürün piyasası dört gruptan oluşur: Küresel
ürünler ve özellikler arzu eden ve bunlara daha yüksek bir fiyat ödemeye istekli küresel kesim; yerel özelliklere ve biraz daha düşük fiyata sahip ama küresel
kaliteli ürünler talep eden “küyerel” kesim; yerel özelliklere ve yerel fiyatlara sahip yerel ürünler isteyen yerel kesim; gücü ancak mevcut en ucuz ürünleri almaya
yeten piramidin tabanı kesim.
10
PHILIP KOTLER
PAZARLAMA 3.0: ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
Kötü kaliteli hiçbir şeyi yüksek fiyatla satmamalıyız.
Hakiki pazarlama, fiyat ile ürünün uyumlu olduğu,
adil pazarlamadır. Eğer onları, iyi kaliteli olduğu iddiasıyla kötü kaliteli mallar vererek aldatırsak, müşterilerimiz bizden yüz çevirir.
etmek isteği ayrılmaz bir parçanız olmalıdır. Hizmet,
hiçbir zaman bir ödev olarak görülmemeli, hizmet sunucunun çağrılı olduğu şey olarak alınmalıdır. Müşterilerinize içten ve tam empatiyle hizmet edin, o zaman
bu deneyimden akıllarında hep olumlu anılar kalacaktır. Şirketler, ürün ve hizmetlerinde ifadesini bulan kurumsal değerlerinin insanların hayatı üzerinde olumlu
bir etkisi olması gerektiğini anlamak zorundadır.
Kalitenizi yansıtan adil fiyatlar belirleyin.
Her iş bir hizmet işidir, çünkü her ürün bir hizmet sunar.
6. İLKE: HER ZAMAN ULAŞILABİLİR OLUN, İYİ
HABERLERİ YAYIN
9. İLKE: KALİTE, MALİYET VE TESLİMAT
AÇISINDAN İŞ SÜRECİNİZİ SÜREKLİ
İYİLEŞTİRİN
5. İLKE: HER ZAMAN ADİL BİR FİYATLA İYİ
BİR PAKET SUNUN
Sizi arayan müşterilerin sizi bulmasını zorlaştırmayın.
Günümüzün bilgi ekonomisinde enformasyon teknolojisine ve internete erişim bir zorunluluktur. Ancak
dijital bölünme—dijital teknolojiye ve internete erişimi
olanlar ile olmayanlar arasındaki sosyo kültürel farklılıklar—hâlâ dünyanın önünde duran bir sorundur. Bu
iki grup arasındaki uçurumun aşılması için çaba harcayan şirketlerin müşteri tabanı genişleyecektir.
Potansiyel müşterilerin sizi bulmasına yardımcı olun.
7. İLKE: MÜŞTERİLERİ KAZANIN, ELİNİZDE
TUTUN VE BÜYÜTÜN
Kazandığınız müşterilerle iyi ilişkiler kurun. Kendileriyle şahsen tanışın, bire bir temasa geçin ve ihtiyaç
ve istekleri, tercih ve davranışlarıyla ilgili eksiksiz bir
tablo oluşturun. Ardından onların işini büyütün. Bunlar müşteri ilişkileri yönetiminin ilkeleridir. Bu ilkeler,
sağladığı derin zihinsel ve duygusal tatmin yüzünden
sizden satın almayı sürdürecek doğru müşterileri çekmekle ilgilidir. Bu müşteriler aynı zamanda ağızdan
ağıza pazarlama yoluyla sizin en sağlam savunucularınız da olabilirler.
Pazarlamacıların görevi her zaman iş süreçlerinde kalite, maliyet ve teslimatı (KMT) iyileştirmektir. Müşterilere, tedarikçilere ve kanal partnerlerinize verdiğiniz
sözleri her zaman tutun. Kalite, miktar, teslimat zamanı ya da fiyat gibi konularda asla onları yanıltmayın ve
sahtekârlık yapmaya kalkışmayın.
İş sürecinizi her gün, her yoldan iyileştirin.
10. İLKE: GEÇERLİ ENFORMASYONU
TOPLAYIN AMA NİHAİ KARARI ALIRKEN
AKLINIZI KULLANIN
Bu ilke bize şunu söylüyor; öğren, öğren ve sürekli
öğren. Bugüne kadar biriktirdiğiniz bilgi ve deneyim,
alacağınız nihai kararı belirleyecektir. Olgun ruhunun
ve açık kalbinin desteğiyle pazarlamacı, sahip olduğu
bilgeliğe dayanarak hızlı kararlar alabilecektir.
Akıllı yöneticiler aldıkları bir kararın finansal etkisinden daha fazlasını dikkate alır.
Müşterilerinize ömür boyu müşteriler olarak bakın.
8. İLKE: YAPTIĞINIZ İŞ NE OLURSA OLSUN
BİR HİZMET İŞİDİR
Hizmet işleri oteller ya da restoranlarla sınırlı değildir.
Yaptığınız iş ne olursa olsun, müşterilerinize hizmet
Philip Kotler: Pazarlamacılık biliminin önde gelen temsilcilerindendir. Northwestern Üniversitesinde pazarlama profesörüdür.
Pazarlama 3.0, 2011, Optimist Yayınları.
11
Download