Osmanlı Sağlık Kurumları Sempozyumu

advertisement
PROF. DR. Ati HAYDAR BAYAT
ANISINA DÜZENLENEN
LI
Os
SAÖLIK KURUML,.....,.. -SEMPOZYUMU
2 HAZİRAN 2007
•
PROF DR.
ALi HAYDAR BAYAT
ANISINA DÜZENLENEN
LI
Os
SAÖLIK KURUML,.....� .......
SEMPOZYUMU
2 HAziRAN 2007
ISTMBUL
2008
ZEY11NlURNU
BE.LEO Yt:SI
Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayı n l arı
No. l l
ÜSMANU
SAGLIK KURUM LAR I
Editörler
Bulent Özaltay
Nuran Yıldırım
Murat Çekin
Yayıniayan
Zeytinburnu Belediyc!ıi
Kazlıçeşme mahallesi Abay caddesi 165
Zctinbumu Istanbul
0212 413 l l l l
www.zcytinbumu.bcl.tr
Yapım
Anka
Tasanın
Ahmet Yumbul
Kapak Minyatürü
Ülker Erke
Baskı ve Cilt
Düzey Matbaa Ltd.
ISBN
I.J7l-.-975-9235ll-.t-2
O 2008
Zeytinburnu Belediyesi
Bütün hakları saklıdır. Yazılı izin olmadan, tanıtım
amaçlı kısa alıntılar dışında hiçbir yolttı çoğaltılamaz.
İstanbul 2008
,.1[.1KllEfENDı
GELENEKSEL
MEJU<EZEFENDI
-GEl.ENEKSEl -
SEMPOZYUM
TIP FI=SriVALl B
ı
1 0 IlAllltAN 2001
ı liaır.tl ıoo1 CaııW11'Sı
1000 1100
Prof Or. tl// HAJIW Bn)llll WOJifUJ/111 Sng/tti.Jm1111ltrr
• Pıol � � Ekırdal.lın l�ı.
• Prd Or HIAI!flllllm
• H:ın,y Ea UOJr Owm2ı
• Prd Dr � Y:ıkıı
•IWJ!flll�
• Pıo( Or Ftmıl �
1200 tı.j() � Or. .lduıı \&ı� 'Nıiofmpltı !'roj Dr .4h HIIJdtrrBn)'fll'
ız 10 ll.lO
n.-.uı. \ll�l
ll 10 h00
Ollfltaı/1 Sngllli.IJ,.�IIm ,_,
Yöettcı� Prol. Dr Yofbrvrf Dıiff
Prol Or St'lı �
Pıol Dr G<ımı
1 Gu�C2lı:ıy "On11nk /Airıl:şftlllm
Prd Or !IdS:ın E.ndı � U!l::ıdmMJbnlt:rTd:bt:lı
• Cr �!\) Erlo; o,tmlt AbiHutllldcn•
.ın
t HtıJidna Oör�u /SJ8-J�1
Pıol Or .-lı11ft AilJn� "CullıtrrwTıpE.Iıohtnu11 A*n H�JS�tmt� !itrrr
• Or ;:.eı.fEık.lr. Pro( Dr Ftı!ıGunr.un ü,wpMnulHastımc-ı (1815) RomnntJ:Ton/:r;1hJtnCiil�.smdm
&rÇıizJ Onımı/'41"
•
•
•
•
hOO b h
J.VI\l \ll\SI
h h·104ı
p,('/
\'Ooet.ıcıler: Prol Or ŞefılıGoıby Doç. Or Abdıılb� Oı.n
·N� e..o �!- ·sr� Sıtlycı lfuoltlıJ•IF�J lfatanes
• Pıol Or EmııtDdrn OniiM'diiJıC:.mbllrı..d�Fı:)dOJ E.n"uıı NJ}-19]3
• PK>r Dr aıh:ılOu)ılın Turb.1"Snıırlhrı Dıpndab 0""'"'1' �1:Kurum/mr·
Doç Or Yf?ml�l Ulm, ""Mclfrb-ı Tiılıı.ır< $almır'nmCnlnlnMrrly00nnıımtft-SnlfibHnmdlm'
• Pıol Or lll.l':ıı 'ıl�ınm '"Oım�tttb Ortlltl'nmMtıl_)llru SnJI.kKur:.mhm"
•
PROF. DR. ALi
HAYDARBAYAT (1941 -2006)
•
IÇiNDEKiLER
�\Jilll§
.................................................................................•.....•.........•..•..•.....•.....•.......
�
Ali Haydar Bayat Anasana (Sempozyumda yapalan anma kon u§ malan)
ProfDr.Dr. (mult.) Ek1rıeleddin İhsanoğlu ................................................................ l l
Prof.Dr. Hüsre·v Hatemi
ProfEcz. Uğıır Den-1ıatı
............................................................................
.
........
.. .
.
..
....
..
.........
.
.
.........
.
....
ProfDr. Fem-1/ı Dinçer
..................................
....
...
. . .
..
..
Prof.Dr. Ali Haydar Bayat Bibliyografyasa.. .
..
.
.
ı1
�1
................................................
. . . .. .. ..
..
15
................
........ . ..... . ........ . .. . ..................................................................
�l)j[�t: �jiJtltıil ��l/ ..................... ...................... . .
Hidayeı Nı.Jhoğlıı
.
..
....
.
.......
...................
.
. .
..
.
. .. . . .
.
..
..
.
.
.....
....
......
.
.
.......
...........
.
......
25
. 29
...
................................. .......................
35
Osmanlı Sağlık Kurumları
Osmanlı Devleti'nde Ilekimbaşılık Kurumu..........................................................55
Prof.Dr. Ali Haydar Bayat
Osmanlı Mimarisinde Darüşşifalar
...........
.
..............................
.
.........
.
......
.
........
. . 67
..
.
Prof.Dr. Gönül Cantay
Usküdar Miskinler Tekkesi
81
.......................................................................................
Prof.Dr. Nil San - Uzm. Ümit E. Kurt
Gülhane Ekolü: Askeri Hastane ve Tatbikat Hastanesi Dönemi .. .
.
.
.
..........
.......
11 1
Prof.Dr. Ayterı Altıntaş
Tedavi Kurumları Olarak Hastaneler ve Osmanlılardaki BuJaşıcı Hastahklar
Hastanesine Bir Örnek: Safranbolu Frengi Ha�lanesi. ... ......
.
Prof.Dr. Esin Kiilıya
.. ..
....
.
.. .. .
.......
.
.
......
l4l
Zeynep-Kamil Hastanesi (1875):
Romantik Tarihçiliğin Gölgesinden Bir Çtkı§ Denemesi
.l47
...................................
Uım.Dr. Şeref Etker- ProfDr. Feıa Günergun
Türkiye Toprakları Dışında Kalan Osmanlı SağiLk Kurumlan
...........................
J 71
ProfDr. Zulıal Özaydm
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'nin Galatasaray Döneminde
Sağlık Hizmetleri
........... .........................................................................................
193
Doç.Dr. Yeşim !şTI Ülman
Osmanlı Devleti'nin Modern Tıp Kururnlarından
Gedikpaşa, Tophane ve Üsküdar Thbhirhaneleri
................................................
l99
Prof.Dr. Nuratı Yıldmm
Ord.Prof.Dr. Kemal Cenap Berksoy ve Darülfünun Tıp Fakültesi
Fizyoloji Enstitüsü'nün Gelişimi (1909-1933)......................................................217
ProfDr. Emre Dölen
SUNUŞ
8. Merkezefendi Geleneksel Tıp Festivali çerçevesinde, Prof.
Dr. Ali Haydar Bayat amsına düzenlediğimiz Osmanlı Sağlık
Kurumları sempozyumu iki bölümden oluşuyor. Sempozyumun
ilk bölümünde rahmetli hocamız A l i Haydar Bayat için değerli
dostları tarafından yapılan konuşmalar, ikinci bölümde ise
Osmanlı Sağlık Kurumları konusunda sunulan bildiriler yeralıyor.
Sempozyum kitap haline getirilirken hocamızın konuyla ilgili bir
makalesi de bölüme eklendi.
Scmpozyuma
Derneği'ne,
katkılan
Prof.
Dr.
için
Merkezefendi
Nuran
Yıldırım'a,
Geleneksel
Nedime
Tıp
Bayat
hanımefendiye, bütün katılımcılara ve misafirlerimize teşekkür
ederiz.
Murat Aydın
Zeytinburnu Belediye Başkanı
PROF. DR. ALİ HAYDAR BAYAT
1941-2006
1941 yılında İzmir'de doğan Ali Haydar Bayat, ortaöğrenjmini İzmir Atatürk
Lisesi'nde (1962), yüksek öğrenimini Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde (19621968), askerliğini de Deniz Kuwetleri'nde (1968-1970) yedek subay doktor
olarak yapmıştır. 1970 yılında Ege Üniversitesi 2. İç Hastalıkları Kürsüsü'nde
ihtisasa başlamış, 1974'de İç Hastalıkları uzmanı olduktan sonra aym kJinikte
baş asistan olarak çalışırken, 1976 yılında Tıp Th.ribj ve Deontoloji Kürsüsü'ne
geçmiş ve bu alandaki ihtisasını 1978'de tamamlayarak Tıp Tarihi ve Deontoloji
uzmanı olmuştur. 1979'da Doçent, 1988'de Profesör unvanı almıştır. 2006
yılındaki vefatma kadar Ege Vniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihj ve Deontoloji
..
Anabilim Dalı'nda başkanlık görevini sürdürmüştür. Bu görevine ek olarak
1993-2002 yılları arasında Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı
Müdürü olarak çalışmış, Dokuz Eylül Universitesi'nin kuruluş yıllarında
..
iıahiyat Fakültesi'nde ve Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları
Bölümü'nde de görev almıştır.
Tıp tahsili sırasında tanıdığı Süheyl Ünver, hayatının yönlenmesinde etkili
olmuştur. Süheyl Ünver'den, kendi ifadesiyle "tıp tarihi ve geleneksel Türk
sanatlarıyla uğraşma zevkini, arşiv yapmayı ve insanlığı" öğrenmiştir. Türk
Kültürü Araştırma Enstitüsü, Türk Tıp Tarihi Kurumu, Uluslararası Tıp Thrihi
Kurumu, İzmir Milli Kütüphane Derneği ve Vakfı üyesi, Dermato-Veneroloji
Derneği şeref üyesi idi.
PROF. DR.
ALi
HAYDAR BAY AT
ANISINA
Osmanlı Sağlık Kurumları
PROF. DR. DR.(mult.) E KMELEDDİN İHSANOGLU
Kıymetli hocalarımız,
Aziz hocamız, kardeşimiz ve meslektaşmuz Ali Haydar Bayat'ın muhterem
refikaları ve kerimeleri,
Kıymetli meslektaşlar, hanımefendiJer, beyefendiler..
Öncelikle, bu toplantıyı düzenleyen Zeytinburnu Belcdiyesi'ne, sayın Başkan'a,
mensuplarına, Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği'ne ve bizi biraraya getiren
Nuran Yıldırım hanımefendiye teşekkür ediyorum.
Bugün burada, kıymetli meslektaşımız Ali Haydar Bayat hakkında konuşmak
benim için hem zor hem şerefli bir görev. Kendisiyle ne zaman tanıştığ1mı
hatırlamıyorum. İnsanın hayatına farkına varmadan girip daha sonra o hayatın
en değerli unsurlarından birisi olan Merhumla herhalde kongrelerden,
sempozyumlardan birinde karşılaştık ve böylece dost olduk. Bir müddet sonra,
dostlarım ve meslektaşiarım arasında en çok güvendiğim ve saygı duyduğum
insanlardan biri oldu. İyi bir insan, kıymetli bir bilim adamı, şerefli ve namuslu
bir Türk vatandaşıydı. Müspet, sağlam, güvenilir bir karaktere sahipti. Hayatı
boyunca dimdik yaşadı. Bir akademisyen olarak önemli eseriere imza attı ve
pekçok öğrenci yetiştirdi.
Çok yönlü bir bilim adamıydı. Tıp tarihiyle veya genel olarak bilim tarihiyle
meşgul olan kişiler arasında, tıbbı bilip tarihi bilmeyenlere, tarihi bilip tıbbı
bilmeyenlere, tıbbı ve tarihi bilip kaynak dilini bilmeyenlere, kaynak dilini bilip
tıbbı ve tarihi bilmeyenlere sık rastlar hale geldik. ihtisastaşma devri, beraberinde
ll
Osmanlı Sağlık Kurumlan
tek yönh.ilüğü getirdi. Çok yönlu bilim adamlannın sayısı gittikçe azaldı. Süheyl
Unver, Feridun Nafiz Uzluk ve onlardan sonra gelen Hüsrev Hatemi, Aykut
Kazancıgil, Ferruh Dinçer gibi hocalarımızın ncı,linde çok yönlülük yaygın bir
özellikti, fakat gittikçe nadir rastlanan bir husus haline geldi. ݧte Ali Haydar
Bayat bu nadir insanlardan biriydi. Çok yönlülük, onun en önemli özclliğiydi.
Tıbbı, tarihi, kaynak dilini ve ara�tırma metodolojisini çok iyi bılen bir tıp
.
tarihçisi; folkJor, Türk-Islam sanatları, musiki gibi milli kültürle ilgili konularla
amatörce bir hevcsin ötesinde profesyonelce meşgul olınuş, bu konularla ilgili de
eserler vermiş bir kültür tarihçisiydi. Kısacası, bir bilim tarihçisinde bulunması
gereken özelliklerin hepsine sahipti.
Ali Haydar hocanın biyografısini incelediğimizde, �ahsiyetiyle ve hayatıyla ilgili
önemli ipuçlarına rastlarız. 1941 yılında, II. Dünya Savaşı sırasında dünyaya
gelmiştir. O yıllarda ülkemiz büyük sıkıntılar içerisindedir. Toplum fakirdir,
imkanlar azdır. Yokluk içinde yetişen nesil her şeyin kıymetini bilir, bugünkü
nesil gibi har vurup harman savurmaz. Bu şartlar Ali Haydar hocanın hayatına
da sirayet etmi§tir. Kıyınet bilen ve israf etmeyen bir insan olarak yaşamıştır.
Bir başka ipucu, adının Ali Haydar Bayat olmasıdır. Bir babanın Bayat soyadını
alması ve eviadına Ali Haydar adını vermesi pekçok §eyin anahtarını vermektedir.
Kendisini Bayat soyundan sayan bir ailenin eviadı olarak dünyaya gelmiştir. Ali
Haydar ise milletimizin sevdiği ve takdis ettiği sembollerden biridir. Yani. bir
millet ve kültür bağiantısıyla doğmuştur.
Tıbbiyeden mezun olmuş, dahiliye ihtisası yapmı§ başarılı bir hekim olan Ali
Haydar hocanın tıp tarihi alanına yönelmesi de dikkate değer bir husustur. 1974
yılında ihtisasını bitirmiş, babasından kalan daireyi kliniğe dönüştürmüş, burada
hekimlik icra etmeye başlamıştır. 1979 yılında kliniğini kapatmı§, kendisini tıp
tarihi çalışmalarına adamış, başına geçtiği tıp tarihi kürsüsünu geliştirmeye
çalışmıştır. Rahmetli Süheyl Ünver hocanın İstanbul'da yaptığına benzer bir
şey yapmış, kürsüyü çok yönlü bir araştırma merkezi haline getirmiştir. Peki,
para kazandıran bir mesleği bırakıp para getirmeyen, para götüren bir mesleğe
yöncimeye nasıl karar vermiştir? Bu kararı vermesinde, Süheyl Ünver hocaya
duyduğu hayranlığın etkisi büyüktür. Onun gibi önce tıbbiyeyi bitirip dahiliye
ihtisası yapmış, sonra tıp tarihine intisap etmiş, yalnız tıp tarihiyle değil kültür
tarihiyle de meşgul olmuştur. Sık sık İstanbul'a gelip Süheyl hocadan istifade
etmiştir. Anadolu'nun bazı yerlerini birlikte gezmişlerdir. Süheyl hocadan çok
etkilendiği için ızmir'de ona "küçük Sülıeyl" denmiştir. Sonraki yıllarda, Prof.Dr.
.
Saffet Solak ve Prof.Dr. Ömer Yiğitbaş hocalardan da etkilenmiş. onlarla da iyi
münasebetler kurmuştur.
Ege Üniversitesindeki Tıp tarihi hocalığı yaptığı sıralarda 1982 yılında, izmir'de,
Dokuz Eylül Üniversitesi kurulmuş ve üniversite bünyesinde ilahiyat Fakültesi
12
Osmanlı Sağlık Kurumları
.
.
açılmıştır. Tarih, Türk-lsHim sanatlan gibi konularla ilgili olan Ilahiyat Fakültesi
hocaları ile Ali Haydar hoca arasında dostluk oluşmuş. hocaJann daveti uzerine
.
Ilahiyat Fakültesi'nde tezyini sanatlar konusunda dersler vermiştir. Edebiyat
Fakültesi'ndeld tarih hocalarıyla da aralarında yakınlık hasıl olmuştur. Böyle bir
.
ortamın ızmir'de olması Ali Haydar hocayı memnun etmiş, bu ortam dolayısıyla
80'li yıllarda daha aktif hale gelmiş, yayın listesinde gelişmeler olmuştur.
Ali Haydar hocanın en önemli özelliklerinden biri, çalışmalarında ilk cl
kaynaklara başvurmasıydı. Rahmetli Turhan Baytop hocanın söylediği gibi. bir
bardaktan bir bardağa, bir testiden bir testiye su doldurmaz, temiz kaynaklardan
su alırdı. Başkalarının makalelerini keşfederek yayın yapan hocalardan değildi.
Son yıllarda tıp metinleri üzerinde çalışmaya başlamış, Mürşid, Kitabu '1-Miintelıab
fi't-Tıb, Kemaliyye gibi önemli eseriere imzasını atmıştı.
Çok çalışan ve üreten bir insandı. 4 doktora öğrencisi yetiştirdi. Rahmetli Ekrem
Kadri Unat hocaınızia başlayıp Suat Yıldırım hocaınızia bitirdiğinıiz Osman/tea
Tıp Lı1gau yayınlandıktan sonra öğrencilerine, "bu çok önemli bir lti:met, bi:e
düşen bunu tamamlamak ve klasik dönem 11p renninolojisini ltazırlamak11r"
dediğini öğrendim. Bizim hazırladığımız lugat, modern tıbbın Türkçeleşmesinden
sonra, başta Cemiyet-i T ıbbiye-i Şahane hocaları olmak iiLere Osmanlı tıbbiyesi
hocalarının türettikleri terimleri ihtiva ediyordu. Maksadımız, bunların bir
anahtannı hazırlamaktı, çünkü bu miras kaybolmak üzereydi. Biz bu dönemin
son temsilcilerine yetiştik ve onlarla uzun bir çalışma yaparak son dönemin
terminolojisini çözdük. Ali Haydar hoca, klaı-.ik dönem tıp terminolojisi üzerinde
çalışılması gerektiğini söyleyerek, kendisine ve meslektaşlarına vazife verme
şuurunda olan, sorumlu bir bilim adamı olduğunu bir defa daha göstermiştir.
Hoca son zamanlarda universitelerde hüküm suren jakoben, faşist. bağnaz,
bilimdışı anlayış yüzünden kıymetli bir öğrencisini asistanı yapamamış ve
..
üzülmüştür. Univcrsiteden ayrıldıktan sonra, müstakil bir yer alıp ofis haline
getirmek ve burada ilmi çalışmalarına, mestekta§larıyla ve öğrencileriyle ilmi
sohbetlerine devam etmek istemiş, maalesef ömrü vefa etmemiştir.
Ali Haydar hoca, Osmanlı Deı·leıi' nde Hekimbaşılik Kununu ve Hekimbaşılar
.
kitabında, Ibnülemin Mahmud Kemal beyin Son Hartarlar kitabında geçen şu
Arapça beyiti iktihas etmiştir:
Le kad garasG hatta ckclna ve innena
Le nağrisü hatta ye'külü'n-nasü ba'dena
Yani, "bizden öncekiler ekıiler; biz yedik; şımdı biz ekiyonız, bizden sonrakiler
yiyecek".
13
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Ben de bir başka beyitle sözlerime son vennek istiyorum:
Tilke asaruna tedullu aleyna
F'anzurG ba'dena ile' 1-asari
Yani, "işte eserlerimiz yaşadığrmıZI!ı deli/i; biz gittikten sonra eserierimize bakın".
Bizler de Ali Haydar hocanın eserlerine bakarak onu sevgi ve saygıyla anıyoruz.
Allah rahmet eylesin, ruhu şad olsun.
14
Osmanlı Sağlık Kurumları
PROF. DR. HÜSREV HATEMi
Benim Ali Haydar beyle beraber çahşma yıllanından çok dostluk yıllanın
var. 1970'li yıllarda kendisiyle tanışamadım. Yani, dahiliye uzmanlığı yaptığı
dönemi bilmiyorum. 80'li yılların sonlarına doğru, bir tıp toplantısı için İzmir'e
gitmiştim. Ali Haydar beyi görrnek istedim. Odasına girdiğimde Süheyl Ünver
havasıyla karşılaştım. İzmir'de bir Süheyl Ünver odasıydı. O sırada Süheyl
hoca öleli beş-altı yıl olmuştu. Kendisini görmek bana kısmet olmadığı için her
zaman hayıflandığım Feridun Nafiz Uzluk havasının da öyle olduğunu tahmin
ediyorum. Odası, biraz şakayla karışık, karikarnrize edilerek bana anlatılmıştı,
"dalgın, ihtiyar bir adam; kitaplar ortasında oturmuş duvarlar/o konuşuyordu"
diye. Ben anlamıştım meseleyi. Onun ruh ikliminin de Süheyl beyle, Ali Haydar
beyle, benimle aynı olduğunu hissetmiştim. Aynı zamanda Ali Emiri efendi ve
Evliya çelebi ruh grubundan. Niye Evliya çelebiyi hatırladım? Evliya çelebi
arkadaşlarıyla Kağıthane'de bir piknik yapıyor, çadır kuruyorlar ve bir hafta
geçiriyorlar. FasLI yapıyorlar, kendi söylüyor, arkadaşları çalıyor. Günümüzde
bir okumuş-yazmış yediğinden içtiğinden bahseder, o oradaki 20-30 bitkiden
bahsediyor. O kadar bitki tanıyan bir Osmanlı okumuş-yazmışıydı. Maalesef
bizde hafife alınmış, neşeli fıkralar anlatan abartma şampiyonu biri zannedilmiş,
haksızlık edilmiştir. Umuyorum ki, Yapı Kredi Yayınlannın Seyahatname'yi tam
olarak yayınlamasıyla daha iyi anlaşılacak.
80'li yıllar biterken karşılaştığım Ali Haydar Bayat'la, yine aynı ruh grubundan
olan rahmetli Ekrem Kadri Unat hocamızın düzenlemeye başladığı tıp tarihi
kongrelerinde karşıtaşmaya devam ettik. 1998 yılında, Gülhane Askeri Tıp
15
Osmanlı Sağlık Kunımlan
Akademisi'nde düzenlenen V. Türk Tıp Thrihi Kongresi'nde Osmanlı Devleti'nde
Hekimbaşılık Kurumu ve Hekimbaşılar kitabını bilirdiğini ve yayıniayacağını
söylemişti. Ben de, daha sonra kitabın başına koyduğunu gördüğüm şu beyti
söylemiştim:
Zehi gıpta Ali Haydar Bayat'a
Ölenleri kavuşturur hayata
Ali Haydar Bayat, çalışmalarında asıl kaynaklardan faydalanırdı. Selçuklu
devrinde yaşamış tabib Ekmeleddin'le ilgili çalışmasında, sanki Feridun Nafiz
Uzluk yazmış gibi, Farsça Selçuklu kaynaklanndan faydalanmıştı.
Bu ruh grubundaki şahısların bir özelliği de, hangi şehre giderlerse gitsinler,
küçük olsun büyük olsun, o şehrin birikimine sevgi ve saygıyla yaklaşmalarıdır.
Osmanlı'da bu ruhtan olan bir aydın, sürüldüğü şehri bile zevkle, gördüğü
enteresan vakalarla anlattr. Mesela, II. Mahmud devrinde Keşan'a sürülen
Keçeci-zade İzzet Molla acı olaylar geçirdiği halde orayı sevgiyle anlatır. Ali
.
Haydar beyin vefat haberini aldığım zaman, ızmir'de yaşadığı ve orada eserler
verdiği için, yine bu ruh grubundan bir aydın olan ve Türkiye'nin bütün şehirlerini
seven Yahya Kemal'in şu mısraları zihnimde canlandı:
Eğer mezarda, şafak sökmiyen o zindanda,
Cesed çürür ve tahayyül kalırsa insanda,
- Cihan vatandan ibarettir, itikadımca Budur ölümde benim çerçevem, muradımca:
Vatan şehirleri karşımda, her saat, bir bir,
Fetihler ufku Tekirdağ ve sevdiğim İzmir,
Şerefli kubbeler iklimi, Marmara'yla Boğaz,
..
Uzerlerinde buJutsuz ve bitmiyen bir yaz,
Bütün eserlerimiz, halkımız ve askerimiz,
Birer birer görünen antı şanlı cedlerimiz,
İçimde dalgalı Tekbir'i en güzel dinin,
Zaman zaman da Neva-Kar'ı doğsun, Itri'nin.
Ölüm yabancı bir aJemde bir geceyse bile,
Tahayyülümde vatan kalsın eski haliyle.
Ali Haydar beyin de çok hizmet ettiği vatanı eminim gözlerinin ardında eski
.
haliyle kalmıştır. Hem ızmir, hem şerefli kubbeler iklimi Marmara'yla Boğaz
şimdi tahayyülünde aynen duruyordur.
16
Osmanlı Sağlık Kurumları
PROF. ECZ. UGUR DERMAN
•
Sevgili Ali Haydar'ın sevgili dostJan, hepiniz hoşgeldiniz.
Benim için çok müstesna bir kardeşimi anma toplantısına ne haletle geldiğimi
ifade edemem. Kendisiyle ne zaman tanıştığınu hatırlamıyor idim, fakat
Merhumun M"ıziinü'l-Hatt adlı kitabının başına yazdığı önsözden, nazanndaki
naçiz kıyınetimi ve bu vesileyle ne zaman tanıştığımızı öğrendim.
Ali Haydar, rahmetli Süheyl Ünver'i kendisine rehber seçmiş, onun gibi önce
tıbbiyeyi bitirip dahiliye mütehassısı olduktan sonra tıp tarihine intisap etmiştir.
Süheyl Ünver'in hususiyeti, tıp tarihine saplanıp kalmamak, Türk sanatı ve
kültürünün her konusuyla imkan ruspetinde meşgul olmaktı. İşte Ali Haydar
merhum da kendisine bu yolu seçmişti. 1962 yılında tıbbiyeye girmiş, bir
taraftan Türk sanatıyla ilgilenmiş, tezhip, minyatür ve hat örneklerini ihtiva
eden amatör çalışmalarının fotoğraflan bir vesileyle Süheyl Ünver'e ulaşmış,
hocanın kendisiyle tanışmak istemesi üzerine 1963 yılında İ stanbul'a gitmiş ve
kendisiyle görüşmüştür. Sonrasını onun ifadeleriyle nakletmek istiyorum: "O
günden sonraki hayatım, onun izinde, ona benzemek arzusu içinde geçti. Onun gibi
tıbbiyeyi bitirip dahiliye ihtisası yaptım, bir süre dahiliye kliniğinde baş asistan olarak
çalıştım. Kısa bir süre muayenehane hekimliği de yaplLm. Sonunda rahmetli Süheyl
Ünver hocamız gibi Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsü'ne intisap ederek kariyerimi
bu yolda devam ettirmeyi kararlaştıd
r ım ve bu düşüncemi tahakkuk ettirdim. Benim
yaptığım kanncanın hikayesi gibidir: Kannca Hac farizasım yerine getirmek için
yola çıkmış. Onu gören ve duyanlar, "sen bu bacaklarla Hacc'a nasıl gidersin?" diye
sorduk/annda cevaben "hiç olmazsa o yolda ölürüm ya!" demiş. Benim/ci de o hesap.
17
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Neyse, kııldığımız yerden devam edelim. Ertesi yıl (1964), sömestre tatili olan ocak
ayında İstanbul'a gelip Süheyl Ünver'i ziyaret ettiğim gün, odasında genç bir misafiri
vardı. Hocam bu genç kişiyi tanışimrken adını söyledi: Eczacı M. Uğur Derman.. "
Ocak 1964 imiş, ben de buradan öğrendim. .. Kısa bir sohbetten sonra hoca bizi) o
sırada Süleymaniye Külliyesi içerisinde olan Türk-İslam Eserleri Müzesi'ne götürdü.
"
Bir taraftan müzede çalışmalannı yaparken, bir yandan da bizi bilgilendiriyordu. O
gün Uğur Derman'la tanışmam bana Türk sanatınm muhteşem bir dalı olan hüsn-i
hattt sevdirdi. Uğur Derman 'a olan saygımdan, bir gün hüsn-i hat konusunda bir eser
yazarsam ona ithaf edeceğimi 1974'te defterime not düşmüştüm. Bugün hüsn-i hat
konusunda yazdığım kitap ve makıılelerin sebeb-i hikmeti Uğur Derman'dtr." demiş
ve "hüsn-i hat konusunda çalışacaklara yardımcı olmak amacıyla hazırladığım,
1RCICA 'nın yayınladığı Açtklama/ı Hüsn-i Hat Bibliyografyası'nı (2003) , sayın
M. Uğur Detman'a ithaf etmekle, 30 yıl sonra verdiğim sözü tutmaktan büyük
bir mutluluk duyuyorum" diye bir dipnot düşmüş. Kitabın başına, "hüsn-i hat
araştırmalanm 41 yıldan beri şevkle sürdüren Prof M. Uğur Derman'a itlıaf olunur"
yazmış. Bu benim için bir mahcubiyet ve şereftir.
Sevgili Ali Haydar yapılmaz bir şeyi yaptı. Ben sö;zde hüsn-i hatta uğraşıyorum,
fakat hayatıının hiçbir evresinde hüsn-i
hat bibliyografyası hazırlamayı
düşünmedim. Çünkü, bibliyografya hazırlamak, bir konuda eser yazmaktan
daha zor bir iştir. Kitabın başına bir giriş yazısı yazmaını istediğinde bu hizmetini
şöyle belirtmiştim: "Türk hat sanatına dair bu güne kııdar neler yazilıp söylendi.
Söylenenler uçup gitmiJtir de, yazılanlar şüphesiz kalmıştır. Ama onlar da nereden,
nasıl bulunur? "Haydi araşhralım" derseniz neticeye varmak için yıllann emeği
lazımdır. Hat sanatma gönül vermiş bir kimsenin ancak göze alabileceği böyle bir
çalışmayı sessiz sedasız gerçekleştiren bir zat tanıyorum: ProfDr. Ali Haydar Bayat.
Yıllardır; hatta ve hattat/ara kıırşı ilgi ve sevgisini müşalıede ettiğim bu müdekkik
hekimimizin bir dahiliye, aynca bir tıp tarihi ve deontoloji mütehasstsı olması,
herhalde onu bu sanata çekmiJ değildir. Zevki ve kültür birikimiyle yöneldiği
hat ve hallatlara dair neşriyattan kendisi kııdar başkalaroıı da faydalandırmayı
düşündüğü içindir ki, bu konuyla ilgili bütün yayınlan günışığına çıkıırtmayı gaye
edindi, buna eski yazma eserler ile İslôm ve Batı dünyasındaki çalışmalan da
ekleyerek çok kapsamlı bir bibliyografya çalışması haztrlamış oldu. Taradtğı süreli
neşriyatı da belirttiği cihetle, muhtemel eksiklikler; ancak elden geçiremediklerinde
zuhur edebilir; eh onu da bir başkıı fedaf iJ edinsin." Benim gözümde Ali Haydar
hakikaten bir fedaiydi, büsn-i hat fedaisiydi. Asıl mescle, 2003 yılından sonra bu
çalışmalan kimin devam ettireceğidir.
Ali Haydar musiki tarihiyle de ilgilendi. Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi
Konservatuarı'nda musiki tarihiyle ilgili ders verdi.
Çok süratli çalışır, çabuk netice alırdı. Kitaplarında hasbelbeşer belki bir-iki tane
18
Osmanlı Sağlık Kurumları
hatası olabilir ama çabuk çıkan eserlerde görülmesi mutad hatalardan beri idi.
Bu cihetten de dikkate değer bir arkadaşımızdı.
Kendisini yaşadığım müddetçe hiç unutamayacağım ve daima rahmetic
anacağım.
19
Osmanlı Sağlık Kurumları
•
PROF. DR. ISMAİL YAKIT
Ali Haydar Bayat hocamızla pekçok batıram var. Bugün burada, hatıralanmdan
bazılan eşliğinde, bilime ve kültüre verdiği önem üzerinde durmak istiyorum.
Hocamızı, farklı branşlardan olmamız hasebiyle biraz geç tanıdım. İlk
karşılaşmamız, aralık 1989'da, Konya'da düzenlenen III. Milli Mevlana
Kongresi'nde olmuştu. Ben, Mevlana'nın Ölüm ve Ölümsüzlük Felsefesi isimli
tebliğimi sunmuştum. Onun da, Mevlana'nın dostu Tabib Ekmeleddin hakkında
tebliği vardı.
Gerçek tanışma ve dostluk ise, 1998 yılında İstanbul'da düzenlenen, Geçmişten
Günümüze Mezarlık Kültürü ve İnsan Hayatına Etkileri Sempozyumu'nda
olmuştu. Katılımcılar üç gün aynı otelde kalmıştı. Lobide, AJi Haydar hocanın
da içinde bulunduğu geniş bir sohbet halkası oluşmuştu. Anekdotlar, latifeler,
nükteli şiirlerle dolu nefis üç geceydi. Kağıt-kalemler ellerde, yeni duyulanlar
hemen not ediliyordu. 1998 yılında mezarlıklarla ilgili bir sempozyumda başlayan
bu sohbet arkadaşlığı, 4 ağustos 2006 günü defnedildiği İzmir Hacılarkın
mezarbğına kadar devam etti.
Kendisine hep '54/i ağabey diye hitap ettim. O da bana "kardqim" derdi. Nitekim,
"
imzalayıp gönderdiği kitaplarını "kardeşim İsmail'e" diye yazmıştı. Her fırsatta
karşılıklı telefonlaşır, fikir ve bilgi alışverişinde bulunurduk. Bilim tarihiyle
ilgili kitap çalışmamızda kendisini birkaç kez aramıştım. "Ebced hesaplı tarihler
senin işin, yine başını ağntacağım" diye arayıp daruştığı olurdu. Bir seferinde,
hekimbaşılar üzerinde çalıştığını, Hekimbaşı Gevrekzadc Hafız Hasan efendinin
21
Osmanli Sağlıl� Kurumları
mezar taşındaki tarihle, vefatma düşürillen "lardt Geı·rekzôde'yi ek/ etti aşk göziii
ecel" şeklindeki nükteli tarihin niye birbirini tutmadığını sormuştu. Tarihin
tamiyesi olabileceğini söyleyip tarihler arasındaki uyumsuzluğu giderdigimde.
':41/alt sa1ıa uzun ömürler versm diye çok duasını almıştım.
"
AJi ağabey, çok çalışan, mesaisini bilime ve kültüre tahsis eden. doğruyu bulmak
için çırpınan, yorulmak bilmeyen, gerçek bir bilim ve kültür adamıydı. Turk
kültürüne a�ık ve vakıf bir insandı. Soyadı, bir Türk boyu olan Ba}at boyundan
geliyordu. Bu boyun sembolü olan işaretleri, mühür halinde resmettiği bir
yuvartağın ortasına koymuştu. Çevresindeki 24 yıldız. 24 Oğuz boyunu temsil
ediyordu.
Türk kültürü kaynakları hususunda objektif ve rasyonel bir anlayı§a sahipti. Tarih
boyunca kültürlerin, birbiriyle temasından doğan alışverişlerle zenginleştiği,
dikkatinden uzak değildi. Bu konuda şunlan ifade etmişti: ''Giinümiiz Tiirk
kültüriiniin kaynakları,
Orta Asya 'dan atalanmtzm getirdiği kiiltiir yanmda,
İslamiyet 'i kabulden dolayı Arap ve Fars kültürünün etkisinde kalmtşttr. Anadolu )•a
gelen atalarmuz ise bu etkilere ek olarak pekçok medeniyelin sentezini ilıtiva eden
yerli Anadolu kiiltiin'iyle karştltklt etkileşerekAnadolu Tiirk kiiltiiriinü oluştumwştur.
Dolayısıyla, Ortadoğu coğrafyasmda binlerce senedir yajayan bazı kilittir unsurlan
(inanç, pratik, lıikôye, özlü söz..) yeni kalıplar içinde gizlenerek yaşamaya devam
etmiştir."
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı tarafından, 2000 yılında yayınlanan Tiirk
Kültiinınde Üçlü Sözler (Üçlemeler) adlı derleme çalışması, AJi ağabeyin ne kadar
titiz bir araştırmacı olduğunu ispat etmektedir. Bu eserde bir kültür tarihçisi
gibi çalışmıştır. Mezopotamya kültüründe, Sümerlerde, Sami kavimlerinde,
Hitit ve iran'da, Grek medeniyetinde ve Antik felsefede, llristiyanlık'ta üçlü
ifadeler üzerinde motifler aramış, kaynaklar taramış, Türk dünyası ve İslam
coğrafyasındaki üçlü sözleri, zengin bir materyalle okuyuculara sunmuştur.
Türk kültürü üzerinde çalışma yapmakla kalmamış, bu alanda yapılan çalışmaları
da takdir ve tavsiye etmiştir. Mesela, Türk-İslam Kültün'.inde Ebced Hesabı ve
Tari/ı Düşünne adlı araştırmarnın ikinci baskısını kendisine göndermi§tim. 15
Aralık 2003 tarihli mektubunda kitabın ikinci baskısını da dikkatle okuduğunu,
tarih düşürmcnin, hüsn-i hat, tıp tarihi, bibliyografya gibi konularda pekçok
malzeme verdiğini, elde ettiği malzemeyi dosyalara ekJediğini kaydettikten sonra
beni memnun ve mahcup eden şu satıriara yer vermişti: "Sizin eseriniz bu konuda
çalışanlara, tarilı/e ıt{'T
, aşanlara, edebiyat içinde olanlara, diin olduı:.Tıı gibi bugün re
yanrı da rehber olacak tek eserdir. Hiçbir açık kap1 btrakmamışsm ki, bir başkası
onu ekleyerek yeni bir kitap yazabiisi n. Atalanmızm, "bir eşek ölürse ondan kalacak
şey semeri, bir adam ölürse ondan kalacak eseri'' dedikleri eser senin yazdığm
gibi olanlardır. İnamyonmı ki, daha sonraki yıllarda yeni baskılan yapılacak ı•e
22
Osmanlı Sağlık Kurumları
yiizy1llarca bu eser sayesinde rahmeıle amlacaksm." Ali ağabey, mektubunda
bize rahmetle anılmayı diliyor ancak, tıp tarihine ve Türk kültürüne yaptığı
katkılardan ve bıraktığı ölümsüz eserlerden dolayı asıl rahmetle ve saygıyla
anılması gereken kişi kendisidir.
Ali ağabey, hüsn-i hat konusunda kıymetli eserler neşretti. Son olarak, Fırüz'un
Mfzanü'l-Hatt adlı eserini bitirdiğini ve IRCIC.A:nın basacağını söylemiş, eserin
neşrine dair tarih düşmemi rica etmişti. Ona şu tarihi düşüp göndermiştim,
eserin başına eklemişti:
Mizanü'I-Hatt adlı Firuz'un elyazmasını
Tetebbu' eylemek nasib olacak ser-te-ser
Geldi üçler söylediler tarihini Yakut:
Ali Haydar hoca tab' kı/dt mükemmel eser
2006
Ali ağabey ile en son Kayseri'de, Gevher Nesibe Tıp Günleri dolayısıyla
düzenlenen sempozyumda görüşmüş, her zaman olduğu gibi, birbirimizin
dağarcığında mevcut nükteli ve hikmetli beyitlerden alışverişler yapmıştık. En
son gün, veda etmeden önce, kendisine şairi bilinmeyen şu beyti okumuştum:
Bakma Ya Rab, sevad-ı defterime
Onu at ateşe benim yerime
Yani, "kapkara olmuş amel defterime bakma Ya Rab; beni deği� defterimi ateşe
at". Hemen not etmiş, şairi bilinmeyen nefis bir beyit söylemişti, ben de onu not
etmiştim:
Sükıltu pek severim, gönlümün neşidesidir
Sükfıt bence Hüda'nın duyulmayan sesidir
3 Ağustos 2006 günü, öğleye doğru, İzmir'den aldığım telefonla içim yandı. Ali
ağabeyimin, Mevlana'nın "diyar-ı harnCışan" dediği sessizler yurdunun bir sakini
ve musahibi olarak, ruh neşidesi içinde, Tanrı'nın fanilerce duyulmayan sesini
dinlemek ve mutlak sükuta ermek için veda ettiğini düşündüm. Vefatma ayru gün
düştüğüm tarihi naaşı başında okumak nasip oldu. Kendisine Thnrı'dan ebedi
rahmet diliyorum.
Tıp tarihinin ünJü uzmanı Ali Haydar Bayat
Bir kalp kriziyle vah, aniden göçmüş ahirete
ilim aleminden ulu bir çınar daha devrildi
Bir bulunmaz candı amma, hazırmış demek nhlete
Halim, selim, çalışkan, nazik, dürüst bir dostumuzdu
Her nerede bulunsa cfm atardı, ilmi sohbete
23
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Çok eser yazdı, açık tuttu defter-i a'malini
Rabbine müştak idi o, daldı derya-yı rabmete
Söyleyin siz ey dostlar! Hakk'a yürüyen bu can için:
Beka yurdunda Rabbimiz kavuştursun mağfirete
Çıktı üçler tebşir etti düta tarihini Yakllt:
Ali Haydar lıocayı bugün uğurladık cennete
1427/2006
24
Osmanlı Sağlık Kurumları
HiDAYET NUHOGLU
Hepinizi saygıyla selarnlıyor, Ali Haydar Bayat'ı rahmelle anıyorum.
Bugün burada. Ali Haydar beyin tarafımızdan yayınlanmış iki kitabını tanıtmak
üzere bulunuyorum. Iki eser de usulümüz gereği incelemernden geçmış. çok
detayda kalabilecek birkaç mütalaam olmuştu. Ali Haydar beyle o mütalaatarım
üzerinde görüşmü�tük. Bazılarını kabul etmiş, bazılarında beni ikna etmişti. 25
senedir, IRCIC�nın1 yayınladığı pekçok eser ve yazı üzerinde mütalaatarım
oldu. Ali Haydar bey, bu sürede karşıtaştığını en mütevazı ve kaprissiz kişiydi.
Kendisiyle hiçbir problem yaşamadık. Çok titiz çalı�ır, hiçbir şeyi ihmal etmez,
her türlü detayı düşünürdü. Eserin yalnız muhtevasına değil. yazımına ve
biçimine de dikkat ederdi. İki kitabı da, tabiri caizse, matbaaya gidecek halde
bize göndermişti.
Tarafımızdan yayınlanan ilk eseri Açıklamalı Hüsn-i Hatt Bibliyografyası'dır.
IRCICA tarafından, 2003 yılında basılmıştır. Eserin birinci baskısı, 1990 yılında,
Kültür Bakanlığı tarafından yapılmıştır. İkinci baskı muhteviyat açısından daha
zengindir. Ali Haydar bey ikinci baskıda interneti de kaynak olarak kullanmıştır.
Birinci baskıda şahıs adına numara verilmiş ve eserler altına numara sırasıyla
yazılmış, ikinci baskıda her esere ayrı numara verilmiştir. Burada çok takdir
edilecek bir husus göze çarpmaktadır.
-
1
-
Islam Tarih, Sanat ve Kultur Ar�tırma Merkezı
25
Osmanlı Sağlık Kurumları
Bazı eserler, muhteva bakımından, birkaç bölümde geçmektedir. Ali Haydar
bey, esere ağırlıklı olarak geçtiği bölümde numara vermiş, diğer bölümlerde
numarasız bırakmıştır. Eser 3729 künyeden müteşekkildir. Numarasızlar da
hesap edildiğinde künye sayısı 4500-5000' ü bulmaktadır. Yani, eseri her bolümde
numaralandırarak künye sayısmı arttırma yoluna gitmemiştir.
Eser Uğur Derman beyefendiye ithaf edilmiştir. Sunuş yazısını Ekmeleddin bey
yazmıştır. Ekmeleddin bey bu yazıda, Ali Haydar beyin bilim ve kültur adamı
kimliğini şu satırtarla anlatmıştır: "Tıp tarihçisi ve aym zamanda kültür ve sanat
araştırmacısı olan ProfDr. Ali Haydar Bayat, eskiden daha sık, şimdi ise nadiren
ve özellikle tıbbiyelilerde rastlandığı şekilde, İstanbul kültür çevrelerinde iyi tanman
merhum Ord. ProfDr. Süheyl Ünver hocanın çok yönlü mesleğini devam ettirerek
bunlara kendisi de lıatın sayılır katkılar yapmıştır. Bu çerçevede, başka çalışmaları
yanmda kiUtür ve sanatımız için ciddi bir eksiklik olan Hiisn-i Hat Bibliyografyası 'm
hazırlamaya kendini adamış ve değerli bir eser ortaya çıkamuş bulwımaktadrr."
Uğur Derman beyin, Bu Eser ve Hat Sanatı Haklanda başlıklı yazısıyla başlayan
eser 7 bölüm halinde tertip edilmiştir. Bölümler ve künye sayıları şöyledir:
1. Türkiye kütüphaneterindeki hüsn-i hatta ilgili yazmalar: 76 kunye
2. Kitaplar ve monografıler: 224 künye
3. Makaleler, gazeteler ve hüsn-i hatla ilgili bölümleri ihtiva eden kitaplar: 2724
künye
4. Sergi ve müzayede kataloglan: 115 künye
5. Dış ülkelerde yayınlanmış kitaplar: 257 künye
6. Dış ülkelerde yayınlanmış makaleler: 249 künye
•
7. Internette hüsn-i hat: 84 künye
Eserin en önemli taraflarından biri de indeks kısmıdır. Çok titizlikle ve dikkatle
tertip edilmiş, şu 10 başlık altında toplanmıştır: yazarlar. hattatlar. Türkiye
kütüphaneterindeki hüsn-i hat yazmaları, hüsn-i hat kitapla'rı, hüsn-i hatta ilgili
pasajların bulu nd uğu kitaplar, periyodiklerve gazeteler, Türkiye dışındaki yazarlar,
dış ülkelerde yayınlanan hüsn-i hat kitaplan, dış ülkelerde yayınlanan periyodikler
ve hüsn-i hat malzemeleri, yazı çeşitleri, hat terimleri. Burada şu noktaya
dikkat çekmek istiyorum. Hattatlar indeksinde 1200 kadar kişi yeralmaktadır.
Bunlardan 100 kadarının adı Ahmet'tir. Ali Haydar bey, her birinin yanına hangi
Ahm et
olduklarını yazmıştır. Bu örnek, ne kadar dikkatli çalıştığının delilidir.
Tarafımızdan yayınlanan ikinci eseri, Firiız Bali efendinin Miztinil '1-Hatt'ıdır.
Türkçedeki en eski iki manzum eserden biridir. 2006 yılında tamamlanmış.
maalesef vefatından sonra, 2007 yılında İSAR
2 İslam Tarih, Sanat ve Kültürünü Ara�tırma Vakfı
26
Vakfı2 tarafından basılmıştır.
Osmanlı Sağlık Kurumları
Eser Ekmelcddin İhsanoğlu beyefendiye ithaf edilmiştir. Önsöz ve tanıtım
yazılarından sonra bibliyografya. detaylı bir indeks, transkripsiyonlu metin.
700 maddeden müteşekkil kapsamlı bir sözlük ve tıpkıbasım verilmiştir.
Üniversitelerin eski Türk edebiyatı bölümlerinde tez olarak kabul edilebilecek
niteliktc bir çalı§madır .
.
Iki eserinde de göze çarpan bir husus vardır. Eski kitapların boş sayfalarına
düşulen kayıtlardan (beyitler, kıtalar vs.) ilham alarak, kitabın tertibi dolayısıyla
boş kaJan sayfalara konuyla ilgili manzumelcr ilave etmi§tir.
Sözlerimi, Miziınii l Hatt tan iktibasen. kendi ifadeleriyle bitirmek i�tiyorum:
' -
'
"Mesle[,7jmin tıp, ihtisasımm iç hastalık/an, tıp tarihi ve deontoloji olması hasebiyle
Mizlinii '/-fiati 'm geleneksel el sanatlammıdaki yeriyle, manzwn bir eser olarak da
Türk dili ve edebiyatllldaki yeri lıakkuıda açıklamalarda bulunmayı, lıaddi11i bilen
bir kişi olarak işin erbab11ıa btrakıyonmı. "
AJiah rahmet eylesin. kültürümüze nice AJi Haydar'lar nasip eylesin.
27
Osmanlı Sağlık Kurumları
PROF. DR. FERRUH DİNÇER
Ali Haydar Bayat hocamızı severek buraya gelen bütün dostlarına teşekkür
ediyor, selam ve sevgilerimi iletiyorum.
Bana böyle bir günde konuşma fırsatı verdiği için kıymetli bilim insanı Nuran
Y ıldırım hocama özellikle teşekkür ediyorum.
.
Hocaının vefat haberini aldığımda Izmir'e çok yakındım, fakat rahatsızlığım
nedeniyle cenaze törenine katılamadım. Bu nedenle, böyle bir konuşmayı
yapmayı görev kabul ettim. Konuşmamda, yıllardır hocayla geçen duygusal ve
bilimsel birlikteliğimizden bazı pasajlan aktarmaya çalışacağım.
3 Ocak
1965
tarihinde, akademik yaşamıının ikinci yılında, anabilim dalımızın
kurucusu, kendisini her zaman rahmetle andığım, önderim Prof.Dr. Ahmet
Nevzat Tüzdil'i kaybetmiş ve onun için ağıtsal bir yazı yayınlamıştım. O yazının
adına Ardından demiştim. Bugünkü konuşmaını da yayınlanır düşüncesiyle bu
başlıkla yapmayı uygun gördüm. O yazıda, "koraran günle birlikte büyük hoca
Tüzdil de aydmlığımızdan göçüp gidivermişti" diyerek duygularımı dile getirmeye
çabalamıştım. Akademik yaşamıının başında yüzleştiğim bu acının benzerini ne
yazık ki emekliliğimde de, Ali Haydar hocanın vefatıyla tattım.
Ardından
':4teş düştüğü yeri yakar" derler. B u gerçek, yanan her yürek için geçerlidir. Ana,
baba, eş-evlat, uzak-yakın, tanış-adaşa dek her yürekte küllenir bu ateş. Şüphe
yok ki, ateşin en yakıcısı ölümdür. Ağırlığınca kül bırakır. En ağır olanı da bilim
insanından arda kalandır. Bu killün içindeki kor hiç sönmez. Kurcalandıkça yeni
ateşler yakar. Çevresini hem ısıtır, hem ışıtır. Bu bilim ışığıdır. Onun aydınlık ve
29
Osmanlı Saglık Kurumları
sıcaklığında mutsuzluk umuda, acı mutluluğa, geçmi� geleceğe ta�ınır. Böylece
ölümlü ölümsüzlcşir. Gök kubbede kayan her yıldız ışığıyla birlikte kaybolur.
Oysa bilim dünyasında, kaysa da ışığını bırakan yıldızlar vardır. İşte bu tur
yıldızların ışığıdır ölümlüyil ölümsüz kılan.
Ege'nin en aydınlık geceleri Edremit körfezinde oluşur. Kaz dağlarının
oksijeniyie denizin nemi gök kubbede bir yıldız cenneti yaratır. Tan yeri ağarırken
tüm yıldızlar ışıklarıyla birlikte gizemli dünyaianna çekilirler. Ayvalık adalarının
ardında 3 ağustos 2006 sabahı kayan bir yıldızın ışığı kaybolmamıştı. O gün
öğleye doğru Prof.Dr. AJi Haydar Bayat'ı kaybettiğimizi öğrendim. Gün boyu
o ışıkla konuştum. Onu ilk gördüğüm yıllardan başlayarak, gözümün önünden
birlikteliklerimizi geçirdim. Böylesi parlak değildi o zamanlar. Ö nyargıma esir
düşüp "tıp tarihi ailesille stzmaya çalışan bir hevesli daha" dcyivcrmiştim.
Kayseri'de 24-27 mayıs 2006 tarihlerinde gerçekleştirilen IX. Türk Tıp llırihi
Kongresi'nin kapanış konuşmasında 'bilim treni' macerama dcğinmiş, yeni
istasyonlarda trene binen yeni yolcularla tanışmaını ve sonraki birliktelikJerimizi
anlatmı�tım. Konuşmamı bitirince Bayat hoca, "iyi ki
o
trene binmi§illl" dedi.
Birbirimize sarıldık. Gördüm ki. trene bindiği günkü kadar hevesli, heyecanlı,
seveccndi. Karşımda, 'insan gibi insan' olabilmenin tüm niteliklerine sahip biri
vardı. Neydi bunlar? Alçakgönüllü. gayretli, paylaşımcı, katılımcı, katkıcı, enerji
dolu, özenen, özendiren, çalışana-üretene-bilime aşık, bilgisinin doruğunda bir
insan. Gurur duydum. Bilim treni, 21. yüzyılın bilim ve teknolojisi}le donanmış,
trenin eski ve yeni yolcularını çok iyi tanıyan. kimin ne yaptığını, ne urettiğini,
ürünün nicelik ve niteliğini çok iyi bilen yeni bir lokomotif bulmuştu. O
konuşmamızın. yaşadığımz
ı dünyadaki son birlikteliğimiL olduğunu bilemezdim.
Arneli-cmeli belli, sözü açık-seçik-güvenilir, ayağı-dili sürçmcycn, olduğu gibi
görünüp göründüğü gibi olan, fikrinde-zihninde-zikrinde uyumlu, değerbilir,
alçakgönüllü, dost caniısı hocam, tüm bu özelliklerini bir yana itip trenden
inivcrdin. Oldu mu ya? Thene bencileyin senden önce binenler vardı. Sıra
atlattın.
70. yaşım anısına Elazığ'da gerçekleştirilen toplantıda bir konuştun, pir
konuştun. I lem ağladın, hem ağlattın. Beni, düzenleme kurulu üyelerini.
bildiri sunan ya da tartışan katılımcılan onurlandıran sözlerinin yanısıra içini
döküverdin. Bilim, bilimsel toplantı. bilimsel araştırma ve yayın, bildiri, poster
gibi konularda, özellikle metot üzerine yaptığın ve kıssadan hisse göndermelerle
süslediğin konu§man düşündürücü bir akademik söylev niteliğindeydi. Dilerim.
b u konu�man banda alınmış olsun ve bir gün yayınlansın. Böylece, bilim aitemizin
faydalanacağı bir bilim manzumesi yadigar kalmış olacakhr.
Bilimin uzun ve ince yoluoda birlikte yürüdüğümüz kimi arkadaşlarım ile
30
Osmanlı Sağirk Kurumları
jürilerinde bulunduğum genç bilim insanlanndan bazılarını Elazığ toplantısında
yanımda görememiştim. Oysa, Bayat hocamız her toplantıda olduğu gibi,
kıymetli eşi Nedime hanımefendiyle birlikte Elazığ'a gelmişlerdi, hem de 20
saatlik bir otobüs yolculuğu sonunda. "Beni onurlandırdınız, çok yorulmuş
olmahsmız" dediğimde, "kendileri için ilginç ve rahat bir yolculuk olduğunu,
mutluluk duyduğunu, özellikle benim adıma hazırlanmış bir toplantıya katılmayı
görev bildiğini" belirtmişti. Bu söyleminin ardında, dostluk anlayışı, bilime ve
bilim emekçilerine verdiği değer, sevgi ve saygı bağlılığı, kederde ve kıvançta
birliktelik, paylaşımcılık gibi nitelikler gizliydi.
Elazığ toplantısındaki konuşmamda, YÖK'ü tarihsel gelişim içerisinde üç
dönemde ele almıştım. Bayat hoca, 'erken
ve geç
YÖK dönemi'nde paylaşımcı, 'orta
YÖK dönemleri'nde destekleyici olmuştu. Anabilim da1ımızm yeniden
kurulup toparlanmasında, araştıncı kadronun akademik aşamalannda, Adnan
Menderes Universilesi Yeteriner Fakültesi'nde birimimizin oluşturulmasında
..
ve oradaki elemanlarımızın yetişmesinde ilgi ve yardımlarını hiç esirgemedi.
Elleri ve gözleri daima genç elemanlarıının üzerinde oldu. Bizim için hoca, baba,
ağabey ve arkadaştı.
Bilimsel erkini eserleriyle kanıtlamış olan Bayat hocanın Türkçe dilbilgisi ve
kelime zenginliği ona bu alanda kaynak kişi olma niteliğini kazandırmıştı. Bu
özelliği, köklü bir tarih ve kültür bilgisi ve güçlü bir bellek yapısıyla desteklcnmişti.
Giyim-kuşamma gösterdiği titizliği ve düzenlediği toplantılardaki konuksevediği
hocamızın mükemmeliyetçiliğini yansıttrdı.
Hocası Prof.Dr. Mustafa İnan'ın romanını yazan Oğuz Atay'dan aktaracağım
birkaç cümlenin Bayat hoca için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Atay diyor
.
ki: "Çoktandır kağıdı kalemi bıraktık. Iş yazıya gelince üşeniyona. Biz daha sözlü
gelenekten yazılı geleneğe geçemedik. İnsanlar ölünce sözler de kayboluyor. Ne
acıkit değil mi? Görüntüler bozuluyor, birçok aynntı sWniyor; hatıralar ve insanlar
tanuımaz biçimlere giriyorlar. Alı bu aymıtılann önemini bir anlayabilsek. İnsaniann
iç dünyasına ancak aymıtılan bilerek girebileeeğimizi bir öğrenebilsek. Acaba birgün
insanımızı tamyabilecek miyiz? İtlıal malı insan değil, bizim insammız; ithal malt
bilim deği� bizim bilimimiz, ithal malı. dü�ünce yerine bizim dii§üncemiz. Biz daha
çok bilim nakilciliğinden medet umduğumuz gibi insan nakikiliğinden som1ç
çıkartmaya çalqıyonız. "
Ali Haydar hoca kağıt-kalemi hiç bırakmadı. Belki de aramızda en çok
kağıt-kalem eskiten o idi. Daha kalıcı olacağı düşüncesiyle sözlü tarihi yazılı
tarihe dönüştürmeye çabaladı. Akademik yaşamı boyunca, bizim insanımızı,
bilim insanımızı, bizim bilimimizi, bizim düşüncemizi tanımaya ve tanıtmaya
öncelik
verdi.
insan
ve
bilim
nakilciliğini yalnızca
belge
ve bilgilerini
değerlendirrnek amacıyla kullandı. Ne aşırmacı oldu, ne de taklitçi. Son
31
Osmanlı Sağlık Kurumları
yıllarda buna benzer konulan kendisiyle sıkça konu§urduk. Belge toplama, bilgi
biriktirme alışkanlığımızın olmadığını; araştırma konusunu bile 'gerektiğinde'
dü§ündüğümüzü; problem bulmak yerine. problem in bizi bulmasını beklediğim izi;
sunacağımız bildiri veya posterin konusunu bilimsel toplantı duyurularını alınca
düşünmeye başladığımızı; bu nedenle de son yıllarda ruhsuz, derinliği olmayan,
bilimsel tartışma olanağı yaratmayan, söylendiği veya yazıldığı yerde kalan,
ısmarlama, o an için kullanılıp atılan veya unutulan, belge-kaynak olma niteliği
ta§ımayan ürünlerin ortaya çıktığını konuşur, bu durumdan büyük üzüntü
duyardık. Hatır-gönül demeden, bilim uğruna seçici olmak gerektiğine irıanırdık.
Yalnızca bu konuya odaklanacak bir panelin organizasyonuna öncülük etmeyi
kararlaştırmıştık. Umarım, Bayat hocamız bu dü�ünce}i, destekleyeceklerine
irıandığı yakınlarına da fıstldamıştır ve bu ortak dilek gerçekleştirilir.
Ali Haydar hoca sık sık "meraksız olan meram etmez" derdi. Bana göre bu özdeyiş,
onun bilim ve bilimsel düşünce kavramının, bilimsel araştırma anlayışının
temelini oluşturuyordu. Bilirnde merak, yani anlama ve öğrenme arzusu. üzüm
salkımının sapı gibidir. Güçlü ise sapa tutunan taneler dökülmez. Bilim salkımının
taneleri ise heyecan, cesaret, inanç, sabır, disiplin, direnme, doğruluk gibi üstün
nitelikli değerlerden oluşur. Bu taneler hem salkırnın sapma, hem de bırbirine
tutunur. Dayanışma içindedirler. Surekli enerji üretir, kendilerirıi yenilerler.
Saptan kopmadan, çürümeden sonsuza dek yaşarlar. Bu nedenle, 'bilim
salkımı', kendisini üreten bilim insanını da ölümsüz kılar. Bayat hoca, kendisini
ölüms\Jzleştiren pekçok bilim salkımı üretti, tüketen tadını bilir. Bağ bozumu
.
örneği. bilim insanının da son salkımları en olgun, en tatlı olanlardır. Inanıyorum
ki, bu tadın damaklarında kalmasını isteyenler çıkacak, tadın özelliklerini
yansıtan makaleler, öyküler, belki de bir bilim adamının romanını yazacaklardır.
Tüzdil hocanın ardından, "dünyalannıız bırgım yme birleşecektir; orada seni
olgun, kaygtlardan uzak, lıesabtm ödemişlerin topluluğu içinde gömıeyi, bu yolda
sana ulaşmayı Tam1 'dan dileriz" demiştim. Aynı duygularla, 42 yıl sonra, Ali
Haydar Bayat'a da sesleniyorum. Özlemimi, sevgimi, yüreğimi ve ellerimi
uzatıyorum. Belki şimdi tutmuştur, değilse bile bır gün tutacaktır. inanıyorum
ki bulu�tuğumuzda sorunlarımızı tartışmaya ve çözüm yolları uretmeye devam
edeceğiz.
32
PROR DR. ALi HAYDAR BAYAT
BiBLİYOG RAFYASI
Osmanlı Sağlık Kurumları
Tezler
Kuruluşunun 750 Yılında Sivas Tıp Sitesi [ 1217- 1 967], Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi, İzmir 1967 (Mezuniyet tezi).
•
Ateroskleroz ve Myokard İnfartüsünde Hümoral Antikorların Durumu ve
Patojenezdeİmmün Fenomenterin Rolü, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç
Hastalıkları Kürsüsü, izmir 1974 [ İç Hastalıkları ihtisas tezi] .
..
• Manisa Mesir Bayramı ve Darü§§ifası, Ege U niversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi
ve Deontoloji Kürsüsü, İzmir 1978 [ Tıp Tarihi ve Dcontoloji Doktora tezi].
•
Tarihte Sünnet ve Tarihimizde. Folklorumuzda Sünnet Şenlikleri. Ege
..
Universitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Dcontoloji Kürsüsü, Izmir 1979
[Doçentlik Tezi].
•
.
Kitaplar
..
• Kuruluşunun 750. Yılında Sivas Tıp Sitesi ( 1 2 1 7-1967), E.U. Tıp Fakültesi
Yayınlan No. 58, İzmir 1967. VII+28 s.
ıcpecik yılları ( 1957-1972) (İ. Nalbantgit ile), E.Ü. Tıp Fakültesi Yayınları No
95. İzmir I 972, J 26 s.
•
.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası Birinci 1 O Yıl Fihristi ( 1962-1971)
(Ö. Özgüven ile), İzmir 1977. 62 s.
•
Manisa Mesir Bayramı ve Darüާifası. Manisa Turizm Derneği Yayınları. No.
2, 198 ı , 4 ı s.
•
•
Prof. Dr. Ömer Yiğitbaşı, İzmir 1987, 65 s.
Hekim-Devlet Adamı Keçecizade Mehmet Fuat Paşa'nın Nesirleri Şiirleri
Nükteleri Hakk.ı nda Yazılan Şiirler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul
1988, 1 1 2 s.
•
•
Hüsn-i Hat Bibliyografyası. Kültür Bakanlığı, Ankara 1990, 160 s.
Azerbaycan'ın Yiğit Eviadı Ali Bey Hüseyinzade (Prof. Dr. Hüseyinzade Ali
Turan) ve Türkiye' de Yayınladığı Eserleri, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
İstanbul 1992 181 s.
•
,
,
Oğuzname (Emsal-i Mchmedali), XVI. Yüzyılda Yazılmış Türk Atasözleri
Kitabı (Haz. Samed Alizade - Eklerle Yayıniayan A. H. Bayat), Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1992, 128 s.
•
Hüseyinzade Ali Bey (Prof. Dr. Hüseyinzade Ali Turan) Hayatı ve eserleri,
Atatürk Kültür Merkezi, No.l59, Ankara ı 998, 41 O s.
•
35
Osmanlı Sağlık Kurumları
Osmanlı Devletinde Hekimbaşılık Kurumu ve Hekimba§ılar, Atatürk Kültür
Merkezi, Ankara 1999, 214 +26 s.
•
Türk Kültüründe Üçlü Sözler (Üçlemeler), Türk Dunyası Araştırmaları Vakfı,
Istanbul 2000. 228 s.
•
Türk Kültüründe Lokman Hekim, Türk Dünyası Araştırmalan Vakfı, İstanbul
2000, 136 s.
•
Açıklamalı Ilüsn-i Hat Bibliyografyası. İslam Tarih, Sanat ve Kültür Ara§tırma
Merkezi, 1 RCICA, İstanbul 2002, 416 s.
•
•
Tıp Tarihi, İzmir 2003, 320 s.
Muhammed bin Mahmud-i Şirvanl, Mürşid [Göz Hastalıkları). İnceleme­
Metin-Dizin-Sözlük. Atatürk Kültür Merkezi Yayını 302, Ankara 2004, 546 s.
(Necdet Okumuş ilc birlikte)
•
Abdülvehhab bin Yusuf ibn-i Ahmed ei-Mardani, Kitabu'I-Müntehab fi't-Tıb
(823/ 1 420), İnceleme-Metin-Dizin-Sadeleştirme-Tıpkıbasım. Merkezefendi
Geleneksel Tıp Derneği, İstanbul 2005, 637 s.
•
Mizanü'I-Hatt, Firuz Bati Efendi, İslam Tarih Sanat ve Kültürünü Araştırma
Vakfı. istanbul 2007, 168s.
•
Kemaliye, Metin-Sözlük-Sadeleştiriimiş Metin-Tıpkıbasım, Merkezefendi
Geleneksel Tıp Derneği, Istanbul 2007, 1 12 s.
•
.
Yayma Hazır Eserleri
•
Atasozu Derlemeleri, Oğuznameler [Berlin ve Petersburg Yazmaları].
Türk-İslam Tıbbında Babnameler ve
Metin-Dizin (- 1430).
•
Ali
b. İshak'ın Bahnamesi, İnceleme­
Makaleler
"Tıp Yılanının İfüde Ettiği Mana ve Türk Tıp Rozeti", 14 Mart Mecmuası.
İzmir 1967. s.l0-1 1 .
•
"Selçuklarda Tababet", 14 Mart Mecmuası, İzmir 1967, �.15-16.
•
•
"14 Mart ve Tıp Tarihimiz'', 14 Mart Mecmuası, İzmir 1968, s. 10. 49.
"Tarihten Bir Yaprak: Birkaç Kelime". Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 14 Mart
'Mecmuası, İzmir 1971, s.22-24.
•
•
36
•
Osmanlı Sağltk Kurumları
·�rteriosklerotik Kalb Hastalığında İmmun Mekanizma", Türkiye Bilimsel
ve Teknik Araştırma Kurumu IV. Bilim Kongresi, Ankara 5-8 Kasım 1973, Ayrı
Baskı, s.l-3.
•
"Myokard İnfarktüsünde Serum İmmünoglobulinlerinin Durumu ve
Patojenezde immün Fenomenlerin Rolü" (Ö.Yiğitbaşı, Ö. Özgüven, İ. Nalbantgit
..
ile), E. U. Tıp Fakültesi Dergisi, c.XIV, S.l, 197 5, s.97-104.
•
"Dubin-Johnson Sendromu ve Klasik Dışı Yarieteleri (4 vak·a münasebetiyle)"
(K. Manoğlu, Ö. Özgüven ile), E.Ü. Tıp Fakültesi Dergisi, c.XIV, S.3, 1975,
s.645-652.
•
"PortaJ Sirozlu Kombine Bir Gilbcrt Hastalığı Vak'ası. Ailesel incelenmesi
ve Etiopatojenik Tartışma" (K. Manoğlu, Ö. Özgüven ile), E.Ü. Tıp Fakültesi
Dergisi, c. XV, S.l, 1976, s. l 65-172.
•
"Karaciğer İçi Safra Taşı ve Özel Yönleri" (K. Manoğlu, ö. Özgüven, O. ÖzbaJ
ile). E.Ü. Tıp Fakültesi Dergisi. c.XV, S.4, 1976, s.755-762.
•
"Tıbbi Deontoloji Açısından Hekim ve Hekimlik", Dirim, c.52, S.12, 1977,
s.531-534.
•
"Manisa Hafsa Sultan Külliyesi ve Darüşşifası", Türk Kültürü, c.Vl, S.190,
1978, s.596-60 1.
•
"Tıp ve Sanat Thrihi Açısından Manisa Darüşşifası 946H/1539", E.Ü. Tıp
Fakültesi Mecmuası, c.XVJ I, S.4, 1978. s.615-623.
•
"Türk Tıbbının ve Sanatının Bir Şaheseri", E. ü. Tıp Fak. Dergisi, c.XVII, S.4,
ı 978, 5.863-870.
•
"Kuruluşunun 750. Yılında Divriği Turan Melek Darüşşifası. Muharrem 626/
Aralık 1228", Türk Kültürü, c.VII, S.l94, 1978, s.87-100.
•
"Kuruluşunun 440. Yılında Manisa Darüşşifası". Dirim. c.54, S.9-10, 1 979,
s.290-299.
•
•
"Tarihi Bir kültür Olayı Mesir", Manisa'nın Sesi, S.l, 1979, s.22.
"Doğumu nun 1000. Yıl Dönümünde İbni Sina", Bilim Birlik Başarı, S.28, 1980,
s.3-6.
•
"Bcnign Non-Türnöral Karaciğer Hastalıklarında AJfa-Föto-Protein" (Ö.
Özgüven, F. Sebik ile), T.G.D., c.l, S.4, 1980, s.583-589.
•
"Primer ve Sekonder Karaciğer Kanserinde Alfa-2 Globulin" (Ö. Özgüven, F.
Sebik ile), T.G.D., c.I, S.4, 1980, s.591-599.
•
•
''Anadolu Selçuklu Sağlık Müesseselerinden Sivas Darüşşifası ve Vakfiyesi", 1.
37
Osmanlı Sağlık Kurumları
Uluslararası Türk- İsHim Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi. İstanbul 14-18 Eylül
1981. Bildiriler, c.Il, 1981, s.23-35.
" ݧçi Kesiminde Hepatitis-B Yüzey Antijeni (HBsAg) Slk.lığı" (F. Sebik, K.
Manoğlu, O. Ozgüven ile), Anadolu Tıp Dergisi, c.lll, 1981, s. l 9 l - 194.
•
..
•
..
''Anadolu'da Akıl Hastalıklarının Tedavisi ve Karaca Ahmet Tekkeleri", I.
Mesir Konferanstan. 20-30 Nisan 1982, Manisa 1982, s.7-14.
•
"Osmanlı Devleti Doneminde Sünnet Merasimleri", Turk Folkloru, c.l l l, S.35,
1982, s.3-5.
"Hekimin Yetişmesinde Tıp Tarihinin ve Kültürünün Önemi", Dirim, c.LYII,
S.7- 8, 1982, s.219-223.
•
"Osmanlı Devletinde Jlekimbaşılık Kurumu ve Hekimbaşılar", Kubbealtı
Akademi Mecmuası, Yıl Xl, S. 4, I 982, s.41 -62. ", Ayni metin, Kayseri Üniversitesi
•
Gevher Nesibe Bilim Haftası ve Tıp Günleri, Kayseri I 1-13 Mart 1982, Bildiriler,
Kayseri, 1982, s.61 0-623.
•
"Kuruluşunun 700. Yılında Kalavun Hastahancsi", Kubbealtı Akademi
Mecmuası, Yıl XIU, S.2, 1982, s.67-77.
•
"Osmanlı Devri Saray Sünnet Şenlikleri (Sur-i llümayunlar)", Kubbealtı
Akademi Mecmuası, Yıl XI. S.3, 1982, s.53-76.
"Osmanlı İmparatorluğu Türkiye'sinde Saray Dı§ı Sünnet Merasimleri", Il.
Milletlerarası Türk Falklor Kongresi Bildirileri. c.IV. Ankara 1982, s.l l-20.
•
•
"Fatih'in Tertip Ettiği Sünnet Şenlikleri (Sür-i Hümayunlar)", Kubbealtı
Akademi Mecmuası. Yıl XII, S.3, 1983, s.S l-62.
•
•
" 1 4 Mart Tıp Bayramı ve Tarihimiz", Klinik, S. l , İ zmir 1983, s.7.
.
"Tıp ve Eczacılık Sembolü Yılan", TE.B. 3. Bölge ızmir Eczacı Odası Bülteni,
Mart 1 983, s.35-36.
"Horus'un Gözü'nden Rp'ye", T.E.B. 3. Bölge İzmir Eczacı Odası Bülteni,
•
Mayıs 1983, s.29-32.
"Kırsal Bölgede Hepatilis-B Yüzey Antijeni (HBsAg) Sıklığı" (F. Sebik, K.
Manoğlu, Ö. Özgüven ile), E. Ü . Tıp Fak. Dergisi. c.XXII, S. l , 1983, s.45-49.
•
"Türk- İ sHim Toplumlarında İbni Sina Hikaye ve Fıkraları", Türk Folkloru,
S.48, 1983, s.3-6; S.SO, I983, s. 8-1 O.
•
•
" İsa Bey Camii", Bilim Birlik Başarı, S.40, 1983, s.9-13.
•
"Ege Bölgesinde Sağlıklı Erişkin Popülasyonda llepatititis-B Yüzeyel Antijeni
(HbsAg) Sıklığı'' (Ö. Özgüven, F. Sebik ile), E. Ü . Tıp Fakültesi Dergisi. c.XXIJI.
38
Osmanlı Sağlık Kurumları
s. ı.
•
1984, s.169-172.
"Kuruluşunun 750. Yılında KaJavun Hastahanesi ( 1 Rebiyülevvel 683/18 Mayıs
1 284)", Kubbeallı Akademi Mecmuası, Yıl XIII, S.2, 1984, s.67-77.
•
''The Contributions of lslamic Pharmacy To Europe and Comparative Study
of Medical Aspects Relating To Christian And Muslim Civilisation In Middlc
Ages", The Third International Conference on Islamic Medicine, Abstracts
( Istanbul, 28th Septembcr-2nd October 1984), Istanbul 1984, s. 44 45.
•
"Türklerde Akupunktur ve Dermato-Akupunkturun Tarihçesi", IX. Ulusal
Dermatoloji Kongresi Mamıaris, 20--24 Eylül 1982 (AT. Güneş, E. Akçiçek ile).
Izmir 1 984, s.680-685.
•
"Ortaçağ İslam Mcdeniyeti Eczacılığına Bir Bakış", T.E.B. İzmir Bezacı Odası
Bülteni, S.l8, 1 984, s.30-33.
"Türk- İ slam Toplumlarında İbn Sina Hikaye ve Fıkraları", Uluslararası İ bn
Sina Sempozyumu {Ankara 1 7-20 Ağustos) Bildirileri, Ankara 1984. s.S75-585.
.
.
.
i'', Ibni Sina, Kayseri 1984, s.378• "Türk-Islam Dünyasının Gözünde Ibn Sini
•
384.
"Türkiye'de İ bn Sina Bibliyografya�ı", Erciyes Üniversitesi İ bn Sina Kongresi
Bildirileri, Kayseri 1984, s.407-437.
•
•
"Dede Korkut'tan Günümüze Kadın Tipleri", Türk Folkloru, S.73. 1985,
s.3-4.
•
"Hekim Sorumluluğunun Tarihi Gelişimi", Dirim, c.LX, S.5-6, 1985, s. 145-
151.
•
"Sabuncuoğlu Şerefeddin Bin Ali bin el-Hac İ lyas bin Şaban ei-Amasi el­
Mütetabbib
(788II/l386-873H/1468'den
sonra) ve Eserleri", Şerefeddin
Sabuncuoğlu ( 1386-1470), Tebliğler, Erciyes Ü niversitesi Gevher Ncsibc Tıp
Tarihi Enstitüsü Yayınları. Kayseri 1986, s.27-37.
•
"Sabuncuoğlu Şercfeddin'in Hayatı ve Eserleri H akkında Yayınlan mı�
Müstakil Kitap ve Makaleler'', Şerefeddin Sabuncuoğlu ( 1386-1470). Tebliğler.
Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Tarihi Enstitüsü Yayınları, Kayseri 1986,
s. J 95-200.
"Türk Tıp Tarihinde Akupunktur ve Moksa (Dağlama) Tedavisi'', Şerefeddin
Sabuncuoğlu (1 386-1470), Tebliğler, Erciycs Ü niversitesi Gevher Nesibe Tıp
•
Tarihi Enstitüsü Yayınları, Kayseri 1986, s.J 79-187.
•
"Islamic Medical Scicnce", Türk Hava Yolları Magazin, S.38, 1986, s. l 2-13.
39
Osmanlı Sağlık Kurumlan
•
''Atatürk Barajı Çevre İ lleri Tıbbi Folklorunda Bazı Hastahklar ve Tedavileri",
Atatürk Barajı Göl Alanı ve Çevresi Potklor Sempozyumu, Adıyaman 19-21
Kasım 1986. rYayınlanmadı)
•
"XVI. Yiıryıl Şairlerinden Giıvahi'nin Ölüm Tarihi Ü zerine'', Türk Folkloru.
S.85, 1986, s.7-9.
•
"Fırat Havzasının Bilim Tarihindeki Yeri ve Önemi", Türk- İslam Tarih,
Medeniyet ve Kültüründe Fırat Havzası [. Sempozyumu, Elazığ 23-26 Mart 1987
[Yayınlanmadı J.
•
"1. Dünya Savaşı'nda I I I . Ordu'nun Sağlık Tcşk.ilalı ve Sağlık Durumu", Türk
Kültürü, c.XXV, S.291, 1987, s.l0-18.
•
"Türk Atasözleri ve Tekertemeleri nde Üçlemeler", Halk Külliırü, S. 1985/3-4,
ı 987. s.33-54.
"Türk Halk Tıbbında Özellikle Anadolu'da Sarılık Hastalığı ve Tedavisi", III.
•
Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Kültur ve Turizm Bakanlığı Milli
Potklor Ara§lırma Dairesi Başkanlığı, c.IV, Ankara 1987, s.47-66.
"Mevlana'nın Dostlarından Tabib Ekmeleddin Müeyyed el-Nahçuvani", 3.
Milli Mevlana Kongresi (Tebliğler), Konya 1988. s.231-262.
•
·�asyalı
•
Sabuncuoğlu
Şerefcddin
(788H/1386-873H/1468'den sonra)
Bibliyografyası'', Tıp Tarihi Araştırmaları, S.2. 1988, s.92-101 .
•
''Ortaçağ Hıristiyan ve İslam Medeniyetlerinde Hastalık, İ laç, Tedavi, Temizlik
Anlayışları ve Islam Tıbbının Avrupa'ya Katkıları", Puan, S. l 2, 1988, s.21-22.
•
•
"Ibni Sina ve Tıp Tarihindeki Yeri", Sızıntı, c.X, S. 1 13, 1988, s. 204-205.
•
"Mimar Sinan'ın yaptığı Daruşşifalar (Hastanelcr)", Sızıntı, c.X, S. ı 19, 1988.
s.428-430.
•
''Anadolu Selçukluları Devrinde Konya'da Sağlık Hayatı", Türk Kültürü.
c.XXVII, S.3l l . 1989, s.l69-ı 76.
•
"Merkez Efendi ve Tıbbi Folklorumuzdaki Yeri". I . Merkez Efendi
Sempozyumu Denizli 27-29 Haziran 1988, Türk Ocağı Denizli Şubesi Yayınları,
Denizli 1989, s.49-61 .
•
"Türk Dünyasında Ozelliklc Anadolu Tıbbi Folklorunda Akıl Ha�talıklarının
Tedavi Yolları ve KaynakJan'', Türk Halk Hekimliği Scmpozyumu (Ankara 2326 Kasım 1 988) Bildirilen, Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma
Dairesi Başkanlığı Yayınları, Ankara L989, s.59-82.
•
40
"Osmanlı İ mparatorluğunda Ilckim ve Ilekinıbaşılık", Türk Dünyası
Osmanlı Sağlık Kurumları
Araştırmaları, S.59, 1989, s.55-60.
•
''Ahi
Çelebi, Mehmet (Öim. 930/1524)", Türkiye Diyanet Vakfı Islam
AnsikJopedisi, c.I, 1989, s.528--529.
•
•
•
"Ali b. Isa. el-Kehhal", Türkiye Diyanet Vakfı Islam Ansiklopcdisi, c.JI, 1989,
s.40 1 .
•
"Türk Tıp '"P.ırihinde Akupunktur ve Moksa (Dağlama) Tedavisi", Tıp Tarihi
Araştırmaları, S.3, 1989. s.56-61
•
"Türk Halk Şiirinde Tıbbi Unsurlar ve Tababet", lll. Ulusl ararası Türk Halk
Edebiyatı Semineri, Eskişehir 7-9 Mayıs 1987, Eskişehir 1989, s.73-80.
•
"Hüsn-i Hat San'atında Mevlevilik ve Mevleviler", Selçuk Ü niversitesi
Selçuklu Araştırma Enstitüsü, IV. Milli Mevlana Kongresi 12-12 Aralık ı 989,
Konya 1989, s.81 - 1 1 J .
•
"Yeni Kaynakların Işığı Altında Merkez Efendi ve Hakkında Ba1ı Yanlışlıkların
Düzeltilmesi", Türk Dünyası Araştırmaları, S.65, 1990, s. l 2 1-13 1.
•
"Bedr-i
Dilşad ve
Murad-Name'de
(631/1427)
Tababet",
Tıp
Tarih i
Araştırmaları, S.4, 1990, s.6 l-69.
•
"Anadolu Selçuklu Hastane Vakfiyelerinin Tek Örneği Olarak Sivas Daruşşifası
Vakfiyesi", Türk Kültürü, c.XXIX, S.333, 1991, s.S-19.
•
"Folklorumuzda Üçlü Ölçülü Sözler ( Üçlemeler)", Türk Dünyası Araştırmaları,
S. 70, 199 ı. s.l 03-175.
•
"Anadolu Beylikleri Döneminin En Önemli Eserlerden Aydınoğlu İ sa Bey
Camii Kitabeleri", X Türk Tarih Kongresi, 22-26 Eylül 1986, Bildiriler, Türk
Tarih Kurumu, Ankara 1991, s.95 1-960, Resimler, s.357-374.
"Türk- İslam Cerrahi Tarihinde Sünnet (Circumcision)", I. Türk Tıp Thrihi
.
Kongresi, Istanbul 17-19 Şubat 1988, Kongreye Sunulan Bildiriler, Türk Tarih
•
Kurumu, Ankara 1992, s.292-308 .
•
"
Buhtişu b. Cibrail", Türkiye Diyanet Vakfı islam Ansiklopcdisi, c.VI, 1992,
'
s.379.
•
"Anadolu Türk Kültür ve Sanatında Azerbaycan'ın Yeri", Turk Kültürü,
c.XXX, S.347, 1992, s. 147-l60.
•
"Azerbaycan'dan Bir Nefes". Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl XXI, S.2,
1992, s.25-32.
•
''
Beylik Dönemi Ahşap Sanatı Şaheserlerinden Birgi Ulu Camii Pencere
Kanatları, IX. Vakıf Haftası Kitabı, Vakıflar Genel Müdürlüğü Ya}ınları. Ankara
41
Osmanlı Sağitil Kurumları
1 992, s.237-252.
"Kırımçak Etütleri (V. İ . Filolenko'dan çeviri]" (Hacali Necefoğlu ile), Türk
•
Kültürü, c. XXX, S.352, 1992, s.474 485.
•
"Şer'iye Sicilieri ve TıpTarilıimiz: I, Rıza Senetleri", Türk Dünyası Araştırmaları,
S.79, 1992, s.9-19.
·'Cerralıiye-i İ llıaniye", Türkiye Diyanet Vakfı İshim Ansiklopedisi, c.VIl,
•
1992, s.420.
•
·�adolu Tıbbi Folklorunda Göz Hastalıkları", IV. Milletlerarası Türk Halk
Kültürü Kongresi, Bildiriler, c.IV, Ankara 1992, s.43- 58.
"Aydınoğlu İ sa Bey Camii ve Minberi", III. Uluslararası Türk Kültürü Kon­
•
gresi, Ankara 25-29 Eylül 1993.
•
"Anadolu'daki Ziyaret Yerleri ve Folklorumuz (Bir örnek olarak akıl
hastalıkları)", Erciyes, S.193, 1994, s.2-5.
"XVIIL Yüzyılda Güney Azerbaycan'da Derlenmiş Türk Atasözleri Kitabı
•
(Emsal-i Türkan)", Türk Dünyası Araştırmaları, S.92, 1 994, s.202-24 1 .
•
"Neden Prof. Dr. Ali Turan Hüseyinzade?", XV. Ulusal Dermatoloji Kongresi
ve III. Uluslararası Türkod Kurultayı Bildiri Özetleri, İzmir 1994, s.773-75.
"Necip Paşa Kütüphanesi Tıbbi Yazmalan", Türk Kültüründe Tire, Türkiye
•
Oiyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1994, s.77-80,
Sempozyumu, Tire/ İzmir 1993).
(Türk Kultüründe Tire
•
"Birgi Ulu Camii Minberi (712/1 322)", XI. Türk Tarih Kongresi Bildirileri,
c.Ill, Türk 1hrih Kurumu, Ankara 1994, s.785-794.
•
"Sivas ve Divriği Darüşşifalarındaki İ nsan Figürleri", IV. Milli Selçuklu Kültür
ve Mcdcniyeti Semineri BiJdjrileri, Konya 25-26 Nisan 1994, Konya 1995,
s.79-89.
•
"Birinci Dünya Savaşı'nda Sarıkamış Harekatı ve Sonrası III. Ordu 'nun
Sılılıiye Teşkilatı ve Sağlık Durumu", Milli Kars Sempozyumu ve Aşıklar Şöleni,
Kars 25-29 Ekim 1995 (Yayınlanmadı].
•
" İslam Eserleri Matyasının Kurbam Birgj Ulu Camii Ahşap İ şleri", Antik ve
Dekor, S.32, 1995, s.94-97.
•
"Safevilerin Turkiye'ye Hediye Gönderdiği Kitaplar" [Ebulfez Rahimov'dan
çeviri], Türk Kulturü, c. XXXll L S. 386, 1995. s. 24-32 (344-352).
•
"Orta Asya Türk Dünyasından Türk Tıp Tarihine, Ait Bir Makale: Orta Asya
İ le Hindistan İ lim Adamlan Arasındaki Tıbbi Münasebetlcr", Yeni Tıp Tarihi
•
42
Osmanlı Sağlıh Kurumları
Araştırmaları, S. l , 1995, s.l40-147.
" İ nsan Vücudunun Tamamının İ lk Tanımlanması ve Andreas Vesalius", Bilim
ve Ü topya. S.22, 1996, s.38-39.
•
•
"Geçmişten Günümüze Türk Halk Hekimliğinde Şeker Hastalığı", Erciyes,
5.217, 1996, s.JS-18 ( l l l . Milletlerarası Türk Halk Edebiyatı ve Folkloru. 9- 1 1
Ekim 1995 tebliğ edilmiştir).
•
"Ziya Gökalp'in Fikir Hocalanndan Ali Bey Hüseyinzade", Türk Yurdu,
c.XVI, S.l03, 1996, s.141- 144.
•
"XV. Yüzyıl Osmanlı Tıbbının Büyük Üstadı Muhammed b. Manmud Şirvani
( 1375-1450) Hayatı ve Eserleri", Kubbealtı Akademi Mecmuası. Yıl XXV, S.4,
1996, s.22-43.
•
"Tıp Tarihinde Sünnet", Bilim ve Ü topya, 29 Kasım 1996, s.l0- 1 1 .
•
"Geçmişten Günümüze Türk Halk Hekimliğinde Şeker Hastalığı", III.
Milletlerarası Türk Halk Edebiyatı ve Folkloru Kongresi (Konya 9-11 Ekim
1995) Bildirileri, Kültür Bakanlığı, Ankara 1996, s.264-274.
•
"Türk- i slam Dünyasında Hastaneler", Türk Kültürü, c. XXXI V, 5.400, 1996,
s.29-38 (477-486).
•
" İ nsan Vücudunun Tamamının İlk Tanımlanması ve Andrcas Vcsalius." S.S.K.
İzmir Eğitim Hastanesi Tıp Dergisi, c.II, sayı 2, Nisan-Mayıs-Haziran 1996,
s.89-93.
•
"Lacnncc'dcn yeni kavramlar." Türk Neoplazi Dergisi, c.IV, S. 2, Nisan 1996.
s. 1 3 l .
•
"Osmanlı El Sanatlarının Gelişmesinde Ehl-i Hirefin Rolü ve Kimliği", Türk
Kültürü, c.xxxıv, S.403, 1997, s.25-34 (665-674).
•
"Osmanlı El Sanatları Gelişmesinde Ehl-i Hirefin Rolü ve Kimliği", El
Sanatları Dergisi, 5.1, Konya 1997, s.53-63.
•
"Kendi Notlarına Göre Hüseyinzade Ali Turan'ın Hayat llikayesi", Türk
Kültürü, c.XXXIV, 5.404, 1997, s.29-34 (733-738).
•
"Şer'iyyc Sicillerimiz ve Tıp Thrihimiz (II) Adli Tıbba ait örnekler", Tıp T.uihi
Araştırmaları, S.6. 1997, s.9-18.
•
"Tıp Tarihimizde Hekimbaşı Hayatiziideler", Tıp Tarihi Araştırmaları, 5.6,
1997, s. l09-120.
" İslam Kaynaklannda Asklepios Kültü ve Günumuzde Anadolu'daki izleri",
Yeni Tıp Thrihi Araştırmaları, 5.2-3, İstanbul 1996-1997, s.J07-l l3.
•
43
Osmanlı Sağlık Kurumları
'�i Bey Hüseyinzade ve En Önemli Yazılarından "Türkler Kimdir ve
Kimlerden i barettir?", Türk Dünyası Araştırmaları, S.l06, 1997, s.9-24.
•
''Anadolu Halk Hekimliğinde Deri Hastalıkianna Bir Örnek Olarak Siğil ve
Tedavisi", V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Gelenek, Görenek.
İ nançlar Seksiyon Bildirlleri. Kültür Bakanlığı, Ankara 1997, s.60-8 ı .
•
"Hafsa Sultan (ölm. 940/1534)", Türkiye Oiyanct Vakfı İslam Ansiklopedisi,
c.XV, 1997, s. ı 22- 123.
•
"Uluslararası Tıp Yayınlarında Bir İsim" (Ç. Ü stün ile), S.S.K. İzmir Eğitim
Hastanesi Tıp Dergisi, c.III, SA, 1997, s. l51-153.
•
·'Fakültemizde Tıp Etiği ile İ lgili Bilgilendirme Programı Ba§ladı", Ege Tıp
..
(Ege Universilesi Tıp Fakültesi Bülteni), S.9, 9 Ekim 1998, s. 1 .
•
•
"Şah Mehmcd Kazvinl (XV-XVI. yy. Osmanlı Ilckimi)", Türk Kültürü,
c.xxxvı, S.426, Ekim 1998, s.603-615.
"Manyetik Rezonans Göriıntiılemenin Tarihçesi" (Çağatay Ü stun ve Esin
.
..
Emin Ustün ilc birlikte), S.S.K. ızmir Eğitim Hastanesi Tıp Dergisi, c.JV, S.2,
1998, 5.69-73.
•
" İsa Bey Camii Minberi 1375." Geçmişten Günümüze Selçuk, Selçuk Belediyesi
Yayınları, İzmir 1998, s.275-28 1 (I.UluslararaM Geçmişten Gunümüzc Selçuk
Scmpozyumu (Selçuk 4-6 Eylül 1 997) Bildirile ri).
•
"Muhammed bin Mahmud Şirvanive Göz Hastalıkianna Ait Bilinmeyen Eseri
Mürşid", Tıp Tarihi Araştırmaları, S.7, 1998, s.24-46.
•
" İbn Sinii'nın Kanun'unda ve Osmanlı Tıp Yazmalarında Mcsir". Manisa
Dergisi, S.l5, Mayıs 1998, s.9-16. (Mesir Sağlık ve Kültür Sempozyumu'nda
[Celal Bayar Ü niversitesi, Manisa, 24 Nisan 1998] sunulan bildiri).
•
"A Look At This Ottoman Court Medical Proffession" (N. Sarı ilc), 36 th
International Congress of History of Medicine, Tunis-Cartage, 6-1 ı Sept. 1998,
Book of Abstract�. Tunis 1998, p.90.
•
•
·'Mithridatcs'ten Mcsirc", Yeni Tıp Tarih i Araştırmalan, S.4, l998, s.67-78.
"Edirne Sarayı Sosyal Hayatından Bir Kesit, 86 1/1457 Sünnet Şenliği", I. Edirne
Sarayı Sempozyumu, Edirne 25-27 Kasım 1995, I. Edirne Sarayı Sempozyumu
Bildirileri, 25-27 Kasım 1995 Edirne, Trakya Ü niversitesi Yayınları, Edirne 1999,
s.62-75.
•
" İbn Cczle", Türkiye Diyanct Vakfı İ slam Ansiklopedisi, c.XIX, 1 999, s.396397.
•
•
44
Osmanlt Sağltl< Kurumları
•
"Kaynakların ışığında Hekimbaşılar ve Listeleri Hakkında Yeni Bir
Değerlendirme", lll. Türk Tıp Tarihi Kongresi, Istanbul 20-23 Eylül 1993,
Kongreye Sunulan Bildiriler, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1999. s.55� 1 .
"II. Bayczid Dönemi Hekimlerinden Gıyas ibn Muhammed es-Sayrafi
el- İ sfahani", Tıp Tarihi Araştırmaları, S.8, 1999, s.l 87-203. (II. Bayezid
Dönemi Hekimlerinden Gıyaseddin Isfahani", başlığı ile Kuruluşunun 700.
Yıldönümu Münasebetiyle Osmanlı Devletinde Bilim ve Dü�ünce Uluslararası
Sempozyumu'na [İ stanbul, Goethe Enstititüsü, 5� Şubat 1999] sunulan bildiri).
•
"XV-XVI. Yüzyıl. Osmanlı Saray Tabiplerinden Hekim Şah Mehmet Ka7Vini",
Tıp Tarihi Araştırmaları, S.8, 1999, s.173-186.
•
"XV-XVI. Yüzyıl. Osmanlı Saray Tabiplerinden Hekim Şah Mehmet Kazvini",
Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nin 100. Kuruluş Yılı Anısına V. Türk Tıp Tarihi
Kongresi Ankara Bildirileri, Ed. E.Kahya ve ark., Ankara Ü niversitesi Basımevi,
Ankara 1998, s.371-385 [Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nin 100. Kurulu� Yılı
Anısına Ankara'da 16-18 Mart 1998'de yapılan kongre].
•
•
"Osmanlı Devletinde Hekimbaşılık ve Hekimbaşılar", Tıp Tarıhi Araştırmaları,
S.9, 1999, s.62-72.
"Şer'iye Sicilieri ve Tıp Tarihimiz I, Rıza Senetleri", II. Türk Tıp Tarihi
Kongresi ( İ stanbul, 20-21 Eylül 1990) Bildirileri. Türk Tarih Kurumu, Ankara
1999, s.39-5 1.
•
•
"Osmanlı Devletinde Hekimbaşılık", Osmanlı, c.VIII, Yeni Türkiye Yayınları,
Ankara 1999, s.490-493.
..
..
"Türk Kültüründe Uç ve Uçleme", Türk Kültürü, c.XVII, S.433, 1999, s.257266 ( 1 - 1 0).
•
•
"Kanuni'nin Tertip Ettiği Şenliklerden 1539 Sur-i I Iümfıyunu", 'Hırih, Türk
Dünyası Tarih ve Kültür Dergisi, S.l46, Şubat 1999, s.54-63.
"Mezar Taşı Tezyinatından İ sa Bey Camii Mihrabına", Geçmişten Günümüze
Mezarlık Kültürü ve İ nsan Hayatına Etkileri Scmpozyumu, İ stanbul 1 8-20
Aralık 1998, Mezarlıklar Vakfı Yayınları, istanbul 1999, s.432 440
•
•
"Osmanlı Devletinde Sağlık Kurumları," Türkiye Diyanet Vakfı, Osmanlı'dan
Cumhuriyet'e Kultür Mirası Sempozyumu, Ankara, 27-28 Kasım 1999
[Yayınlanmadı ).
"Hekimlerin Ilgi ve Beklentileri Ü zerine Bir Anket", S.S.K. 17mir Eğitim
Hastanesi Dergisi, c.V. S.2, ı 999, s.6�6.
•
•
"Osmanlı Devletinde Ilekimbaşılık," Osmanlı Devleti'nde Sağlık Hizmetleri
45
Osmanli Sağ/ıl� Kurumları
Sempozyumu (Ankara 6 Arahk 1999), Sağlık Bakanlığı, Ankara 2000, s.l71176.
"Lityazol Cemi! ve Dr. Cemil Şener" (N. Okumuş ile), IV. Türk Eczacılık
Tarihi Toplantısı Bildirileri ( İ stanbul, 4-5Haziran 1998), Marmara Ü niversitesi
Eczacılık Fakültesi Yayınları, İ stanbul 2000, s.357-366; Ayni makale, Manisa
Dergisi, S.19, Manisa 2000, s.40-48.
•
•
"Kanuni'nin Tertip Ettiği Şenliklerden 1539 Sur-i Hümayfınu", Uluslararası
Dördüncü Türk Kültür Kongresi (Ankara, 4-7 Kasım 1997) Bildirileri, c.H,
Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara 2000, s. l l 0-1 26.
"Sur-i Hıtanlara Düşürülen Tarihlere Bir Örnek Olarak Kcnzi'nin Tarih-i
Sur-i Hıtan'ı", II 1. Uluslararası Kıbrıs Araştırmaları Kongresi, Gazimağusa
13-l 7 Kasım 2000, c. ll, Doğu Akdeniz Ü niversitesi Kıbrıs Araştırmalan Merkezi
Yayınları, Gazimağusa 2000, s. ı 07-126.
•
"Ege Ü niversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Thrihi Anabilim Dalı'nın
Kurulu�u ve 1973-1 998 Yılları Arasındaki Çalışmaları", Türkiye'de Bilim,
Thknoloji ve Tıp Tarihi Çalışmalan (1 973-1998), İ stanbul Ü niversitesi Bilim
Thrihi Müzesi ve Dokümantasyon Merkezi Yayınları, İstanbul 2000, s.377-389.
•
"The Medical Organization at the Ottoman Court", (Nil Sarı ile) Studies in
History of Medicine and Science, Vol. XVI, No.l-2, New Series, India 2000,
pp.37-5l .
•
" İ bnü's-Süveydi", Turkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c.XXI, 2000,
s.213-214.
•
"Osmanlı Devletinde Hekimbaşılık ve Hekimbaşılar", Osmanlı Dünyasında
Bilim ve Eğitim Milletlerarası Kongresi, İstanbul, 12-15 Nisan 1999, Tebliğler,
(Deri. Hidayet Yavuz Nuhoğlu), İslam Thrih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi
[IRCICA], İstanbul 2002, s.239-248.
•
•
"Yüz Yıl Önceki Basında Gaspıralı İsmail Bey", Tarih, S.170, 200 1, s.23.
"Osmanlı Sarayına Sunulan İ lk Tıp Kitabı, Müntchab (1420]". Tıp Tarihi
Araştırmaları, S. 10. İstanbul 2001, s.38-50.
•
"Osmanlı Eczacılığının İlk Thlif Eseri: Ravzatü'l-ltr [1430)", Tıp 'Pdrihi
Araştırmaları, S.lO, İstanbul 2001, s.221-225. (Necdet Okumuş ilc birlikte).
V.Türk Eczacılık Tarihi Kongresi'ne ( İzmir, 25-26 Mayıs 2000) sunulan bildiri.
•
"A Look at the Otoman Court Medical Organization", 3eme Congres
International d'Histoire de la Medecine, Tunis-Cartage, 6-1 1 Septembre 1998
Actes, Tunis 2001 , pp.213-220 [Nil Sarı ile birlikte].
•
46
Osmanlı Sağlık Kurumları
•
"Bibliyografyanın ışığında Lokman, Hakim mi, Hekim mi?", Tıp Tarihi
Araştırmaları, S.lO, İstanbul 2001 , s.l44-155. "Lokman Hekim Ü zerine Bazı
Düşünceler: Lokman Hakim mi? Hekim mi?", l.Lokman Hekim Tıp Tarihi ve
Folklorik Tıp Günleri'ne -Adana 20-22 Mayıs 1999- sunulan bildiri.
"Osmanlı Sarayına Sunulan ilk Tıp Kitabı: Müntehab (-1430)," Tıp Tarihi
Araştırmaları, S. lO, İstanbul 2001, s.38-50. (VI. Türk Tıp Tarihi Kongresi'ne İzmir, 22-24 Mayıs 2000- sunulmuştur).
•
•
..
"Anadolu'da Selçuklu Dönemi Darüşşifaları Uzerine Toplu Değerlendirme",
I. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi Bildirileri-1, Selçuk
Ü niversitesi, Selçuklu Araştırmalan Merkezi Konya 2001, s.121-148. ( 1 1-13
Ekim 2000 tarihinde Konya'da yapılan adı geçen kongreye "Anadolu Selçuklu
Darüşşifaları Ü zerine Yapılan Araştırmalar" başlığı ile sunulan bildirinin
basılmış şeklidir).
•
"Osmanlı Dönemi Darüşşifaları, Saray Hastaneleri ve XlX. Yüzyıl Hastaneleri
Üzerine Bibliyografya Denemesi", Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları, S.7, İ stanbul
2001 , s.77-103.
"Mesleğe Kazandırmanın Üstadı Olarak Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ü nver'den
.
Hatıralar", Yeni Tıp Thrihi Araıjtırmaları, S.7, Istanbul 2001 , s.369-376.
•
" İslam Öncesi Orta Asya Türk Dünyasında Tababet", Türkler, c.l l l , Yeni
Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.449-459.
•
"SCır-i Ritanlara Düşürülen Tarihler (Tarih-i SCır-i Hitanlar)" Türk Dünyası
Araştırmaları, S.140, Eylül-Ekim 2002, s.209-224.
•
"Mardin Necmeddin İ lgazi Maristanı 1 Mardin the Necmeddin ligazi Hospital,"
Ü lker Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık KurumJan 1
Histoncal Health Institutions i n Turkey though Ü lker Erke's View and Style,
38.Uiuslararası Tıp Tarihi Kongresi / 38th International Congress on History of
Medicine, ed.N.Sarı, Nobel Tıp Kitabevleri, İ stanbul 2002, s. l .
•
"Kayseri - Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Maristanı 1 Kayseri - Gevher
.
Nesibe the Medical Medresseh and Hospital," Ulker Erke'nin Yorumu ve
Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık Kurumları 1 Historical Health Institutions in
Thrkey though Ü lker Erke's View and Stylc, 38.Uluslararası Tıp Tarihi Kongresi
1 38th International Congress on History of Medicine, ed.N.Sarı, Nobel Tıp
Kitabevleri, İstanbul 2002, s.3, 5
•
.
"Sivas İzzeddin Keykavus D;lrüssıhhası 1 Sivas lzzeddin Keykavus Hospital,"
Ü lker Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Thrihi Sağlık Kurumları 1
.
Histoncal Health Institutions in Turkey though Ulker Erke's View and Style,
38.Uiuslararası Tıp Tarihi Kongresi 1 38th International Congress on History of
•
.
47
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Medicine. cd.N.Sarı. Nobel Tıp Kitabevleri, Istanbul 2002, s.7, 9.
"Divriği Turan Melek Darüş�ifası 1 Divriği Turan Melek Hospital," Ü lker
Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık Kurumları 1 I listarical
.
Health Institutions in Turkey though Ulker Erkc's Vic\ı. and Style, 38. Uluslararası
Tıp Tarihi Kongresi 1 38th International Congress on History of Medicine.
ed.N .Sarı, Nobel Tıp Kitabevlcri, istanbul 2002, s. l l, 14.
•
.
"Çankırı Cemaleddin Ferruh Darülafiyesi 1 Çankısı Cemalcddin Fcrruh
Hospital," Ü lker Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık
Kurumları 1 Hiı.torieal Health lnstitutions in Turkey though Ü lker Erke's View
and Style, 38.Uiuslararası Tıp Tarihi Kongresi 1 38th International Congress on
History of Medicine, ed.N .Sarı, Nobel Tıp Kitabevlcri, İstanbul 2002, s. 15, 17
•
"Konya ve Çevresindeki Darüşşifalar 1 Hospitals in Konya and its Environs,"
..
Ulker Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık Kurumları 1
Histarical Health Institutions in Turkey though Ü lker Erke's Vicw and Style,
38.Uluslararası Tıp Tarihi Kongresi / 38th International Congress on History of
Medicine, ed.N.Sarı. Nobel Tıp Kitabevleri, Istanbul 2002. s.19. 21
•
"Konya Ilgın Ilıcasıl Konya the Ilgın Thermal Waters," Ü lker Erke'nin Yorumu
ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık Kurumları / llistorical Health lnstitutions
in Turkey though Ü lker Erke's View and Style. 38.Uiuslararası Tıp Tarihi
Kongresi / 38th International Congress on History of Medicine. ed.N.Sarı. Nobel
.
Tıp Kitabevlcri, Istanbul 2002. s.23. 25.
•
"Kastamonu Ali bin Süleyman Maristanı 1 Kastamonu the Ali Bin Süleyman
Hospital." Ü lker Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık
Kurumları 1 Histarical Health Institutions in Turkc} though Ü lker Erke's View
and Style, 38.Uiuslararası Tıp Tarihi Kongresi / 38th International Congress on
History of Medicine, ed.N.Sarı, Nobel Tıp Kitabevlcri, İstanbul 2002. s. 27.
•
"Tokat Muinüddin Süleyman Darü§§ifası 1 Tokat Muinüddin Süleyman
Hospital," Ülker Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık
Kurumları 1 Histerical Health lnstitutions in Turkey though Ü lker Erkc's View
and Style, 38. Uluslararası Tıp Tarihi Kongresi 1 3Rth International Congress on
History of Medicine, ed.N.Sarı, Nobel Tıp Kitabevlcri. İ stanbul 2002, s.29, 3 1 .
•
"Amasya Anbcr bin Abdullah Darü§§ifası 1 Amasya Ambcr bin Abdullah
..
Hospital," Ulker Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık
Kurumları 1 Histerical Health Institutions in Turkey though Ü lker Erke's View
and Style, 38.Uiuslararası Tıp Tarihi Kongresi 38th International Congress on
History of Medicine. ed.N.Sarı, Nobel Tıp Kitabevlcri, İstanbul 2002, s.33. 35.
•
•
"Bursa Yıldırım Bayezid Darüşşifası 1 Bursa the Yıldırım Beyazid flospital,"
48
Osmanlı Saglık Kurumları
..
Ulker Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık Kurumları 1
..
Histerical I lcalth lnstitutions in Turkey though Ulker Erke's Vicw and Style,
38. Uluslararası Tıp Tarihi Kongresi 1 38th International Congress on History of
Medicine, ed.N.Sarı. Nobel Tıp Kitabevleri, Istanbul 2002, s.37-39.
.
..
•
11lstanbul Fatih Daruş�ifası 1 Istanbul Fatih Hospitaı," Ulker Erke'nin Yorumu
ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık Kurumları 1 Histerical 1Icalth l nstitutions
in Turkey though Ülker Erkc's Yiew and Stylc, 38.Uluslararası Tıp ·nırihi
Kongresi 1 38th International Congress on History of Medicine, ed.N.Sarı, Nobel
Tıp Ki tabevleri, İstanbul 2002, s.4 ı .
.
"Edirne l l . Bayczid Darüşşifası 1 Edirne the Bayezid II Hospital." Ü lker Erke'nın
Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık Kurumları 1 Histerical Health
lnstitutions in Turkey though Ü lker Erke's View and Style, 38. Uluslararası Tıp
Tarihi Kongresi 1 38th International Congress on History of Medicine, ed.N.Sarı,
Nobel Tıp Kitabevleri. İstanbul 2002. s.43. 46.
..
"Manisa Hafsa Sultan Darü§şifası Manisa Hafsa Sultan Hospital." Ulkcr
•
Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık Kurumları 1 Histerical
Health lnstitutions in Turkey though Ü lker Erkc's View and Style, 38. Uluslararası
Tıp Tarihi Kongresi 1 38th International Congress on History of Medicine.
ed.N.Sarı, Nobel Tıp Kitabcvlcri, Istanbul 2002, s.47. 49.
•
.
" İstanbul Haseki Duruşşifası 1 Istanbul Haseki Hospital," Ü lker Erke'nın
Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Thrihi Sağlık Kurumları 1 llistorical Health
lnstitutions in Turkey though Ü lker Erke's Vicw and Style, 38. Uluslararası Tıp
Tarihi Kongresi 1 38th International Congress on History of Medicine, ed.N.Sarı,
Nobel Tıp Kitabevleri. İstanbul 2002, s.5 ı, 53.
•
"İ stanbul Süleymaniye Darüşşifası 1 İ stanbul Süleymaniye Ilospital ," Ü lker
Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de 1hrihi Sağlık Kurumları 1 Historicul
Health lnstitutions in Thrkcy though Ü lker Erke's View and Style. 38.Uiuslararası
Tıp Tarihi Kongresi 1 38th International Congress on History of Medicine,
ed.N.Sarı. Nobel Tıp Kitabcvlcri, Istanbul 2002. s.55. 57.
•
.
" İstanbul Atik Valıde Bimarhanesi Istanbul the Atik Yalide Hospital."
Ü lker Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Turkiye'de Tarihi Sağlık Kurumları 1
Histerical Health Institutions in Turkey though Ü lker Erkc's Vicw and Style,
38.Uluslararası Tıp Tarihi Kongresi 1 38th International Congrc�s on Histof) of
Medicine, cd.N.San. Nobel Tıp Kitabevlcri. Istanbul 2002. s.59, 62.
•
"İ stanbul Sultan LAhmed Darüşşifası 1 İstanbul Sultan Ahmed 1 Hospital."
Ü lker Erke'nin Yorumu ve Fırçasıyla Türkiye'de Tarihi Sağlık Kurumları 1
..
Histerical Health Institutions in Turkey though Ulkcr Erkc's Yicw and Style,
•
49
Osmanlı Sağlık Kurumları
38. Uluslararası Tıp Tarihi Kongresi 1 38th International Congress on History of
Medicine, ed.N.Sarı, Nobel Tıp l(jtabevleri, Istanbul 2002. s.63.
.
"Medicine in the Pre-Islamic Central Asian Turkish World", History of
Medicine, Pharmacology. Yetcrinary Medicine in Anatolia and Turkie Cultures,
38th International Congress on History of Medicine, ISHM & TITK. Istanbul
2002, s.49-68.
•
"Turkish Medical History of the Seljuk Era"', History of Medicine,
Pharmacology. Veterinary Medicine in Anatolia and Turkic Cultures, 38th
International Congress on History of Medicine, ISHM & TITK Istanbul 2002,
s.69-82.
.
''Anadolu'da Selçuklu Dönemi Darüşşifaları Uzerine Toplu Değerlendirme",
Tıp Tarihi Araştırmaları, S. l l , İstanbul 2002, s.24-44.
•
.
•
"Türk- İ slam Tıbbında Babnameler ve Tifaşi'nin Rucu'u'ş-Şeyh ile's-Sıbah fi'I­
Kuweti 'ale'I-Bah'ı," Tıp Tarihi Araştırmaları. S. 1 1 , İstanbul 2002. s. 1 44-162.
[38. Uluslararası Tıp Tarihi Kongresi'ne ( İstanbul, 1-6 Eylul 2002) sunulan
bildiri].
•
"Mandragora [Adamotu ]". Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları, S.8. İ stanbul 2002,
s.69-84. (''Tıp Tarihinde Mandragora" başlığı ile l l . Lokman Hekim ve Tıp Tarihi
ve Folklorik Tıp Günleri'nde (Titrsus, 23-26 Mayıs 200 1 ) sunulan bildiri].
•
"İ lk atasözü kitaplarımızdan Oğuzname'nin Berlin nüshası ve Feridun Nafız
Uzluk'un bir derlemesi." Turk Dunyaı;ı Araştırmaları, S. 138, 2002, s.227-240.
•
"Muhammed bin Mahmud Şirvani ve göz hastalıkianna ait bilinmeyen eseri
Mürşid," IV. Türk Tıp Tarihi Kongresi. Kongreye Sunulan Bildiriler, Türk Tarih
Kurumu, Ankara 2003. s.483-5 18+3 s.
•
"Burhan-ı Katı'da Tababet," Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları, S.9. İstanbul 2003.
s. 123-185
•
"Divanü Lügati't-Turk'de Tıbbi Terminoloji," Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları,
S.9, İstanbu1 2003, s.l03-1 22.
•
"Mürşid'in (1439] Türk Eczacılık Taritıi Açısından Önemi", Eczacılık Tarıhi
Ara§tırmalan, (YI. Türk Eczacıhk Tarihj Toplantısı'nda [ İstanbul, 5-7 Haziran
2002) SunuJan Bildiriler], Ed. A.Mat, İ stanbul Ü niversitesi Yayın No.4390,
.
Eczacıhk Fakültesi Yayın No.80, Istanbul 2003, s.45 66.
•
"Yesarl Mehmed Esad'ın Bilinmeyen Bir Hattı: H ırka-i Saadet Tamir Kitabesi
[ 1 1 96/1782]", Uluslararası Sanat Taribi Sempozyumu, Prof. Dr. Gönül Öney'c
Armağan, İzmir, 10-13 Ekim 2001, Ege Ü niversitesi Edebiyat Fakültesi, Sanat
Tarihi Bölümü, İzmir 2002, s.97-106.
•
so
Osmanlı Sağlık Kurumları
•
"Yesari Mehmed Esad'ın Bilinmeyen Bir Hattı: Hırka-i Saadet Thmir Kitabesi
[ 1 1 96/1782)", Kubbcaltı Akademi Mecmuası, Yıl 33, S.3, Temmuz 2004, s.39-4R.
•
" lnformed Consent Documents for Medical Interventions in 15th to ı 9th
Century Ottoman State", (M. Alpertunga Kara ve Şahin Aksoy ile birlikte)
Challengcs for Bioethics from Asia, The Proceedings of the Fifth Asian Bioethics
Conference (ABCS), 13-16 February 2004, Tsukuba Science City, Japan, cditor
Darryl R. J. Macer, Eubios Ethics Institute, Christchurch New Zcaland, 2004,
s.247-249.
•
"Batı Anadolu Türk Beyliklerinin Türk Tıp Tarihi ve Dili Açısından Önemı".
Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Sempozyumu, Bildiriler (Balıkesir. 18-20
Ekim 2004), Yay. Haz. N.Hacıoğlu & N.Şimşir, Balıkesir Ü niversitesi Yay. No.3 l .
Balıkesir 2005, s.90-101.
•
" İbnü'I-Baytar Çevirileri ve Tire Nüshası" (M. Alpertunga Kara ile birlikte),
VIII. Türk Tıp Tarihi Kongresi - Kongreye Sunulan Bildiriler, L6-18 Haziran
2004, Sivas-Divriği, Editörler: Nil Sarı, Ayşegül D. Erdemir. Türk Tıp Tarih
Kurumu, İstanbul 2006, s.27 ı-277.
•
"Şirvanlı Muhammed bin Mehmed ve Eserleri", ıst International Conferencc
Traditional Medicine Materia Medica in Medieval Manuscripts, Baku, 12- ı 4
June 2006 (basılmamı� bildiri).
•
.
.
"Osmanlı Devletinde Telif Ilk Bahname: AJi Bin ıshak'ın Balınamesi ( - 1 430)",
Essays in Honour of Ekmeleddin Ihsanoglu. Voi.J, IRCICA Yay, İ stanbul 2006.
s.643-662.
•
"Ortaçağ İslam Toplumlarının Gözünde İbn Sina". Bilim ve Ü topya, S. 143.
Ankara Mayıs 2006, s.29-35.
•
"Beylikler Dönemi Anadolu Türk Devletlerinde Tababet", Türk Eğitimin
Önemli Adımları. H. Hatemi, A. Altıntaş, CSA Global Publishing, İstanbul 2006,
s.20-29.
.
·�adolu Selçukluları'nda Tıp", Türk Tıp Eğitiminin Onemli AdımJarı.
•
.
H. Hatemi, A.Altıntaş, CSA Global Publishing, Istanbul 2006, s.l0-19.
.
•
"Türkiye'de Tıp Tarihi Araştırmalarına Genel Bir Bakış", I. Ulusal Veteriner
Hekimliği Tarihi ve Mesleki Etik Scmpozyumu Bildirileri. Prof.Dr.Ferruh
Dinçer'in 70'inci yaşı anısına, Ed. A.Özen, Elazığ 2006, s.43-50.
•
"Harran Sin ve Şamas İ nançlarının Anadolu Selçuklu Escrlerindeki İzlerı",
I.Uiuslararası Katılımlı Din ve Felsefe Tarihinde Harran Okulu Sempozyumu,
28-30 Nisan 2006, s.6l-84.
•
"Sivas ve Divriği Darüşşifalarındaki İ nsan Figürleri", V l l l . Türk Tıp Tarihi
51
Osmanlı
Sağlık Kurumları
Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, Türk Tarih Kurumu. Ankara 2006,
s. 143-162.
"Tire Necippaşa Kütüphanesi Tıbbi YazmaJanndan İbn Kemal i n Kemal iyyc­
si , IX. Türk Tıp llırihi Kongresi Bildirileri, Nobel Yayıncvi, Ankara 2006,
s. l 19-128.
•
'
'
"
"Osmanlı Devletinde Tıp eğit imi Osmanlılarda Sağlık, c.l, ed. C.Yılmal,
N.Yılmaz. Biofarma İ laç Sanayi ve Ticaret AŞ, İ stanbul 2006, s.237-245
•
''.
Da nışman l ığı Altında Yapılan Tezler
Necdet Okumuş: Muham med bin Mahmud-i $irvfinl'nin (XVI. yy) Goı
1 lastalıklarına Ait Mü r�ld adlı Eseri [ İ nceleme-Metin-Sözlük- İ ndeks), 1998
(Doktora).
•
Unal Şenel: Amasya'lı
Hekim Sabuncuoğlu Şerefeddin'in Eseri Mücerrebnamc
(873/1468) [İ nceleme-Metin- İ ndeks], 1998 (Yüksek Lisans).
•
Çağatay Üstün: Santral Sinir Sistemine Etkili Tıbbi Bitkilerin Tarihsel Süreç
İçinde ve Günümüz Tedavisindeki Yeri. 1998 (Doktora).
•
•
Sel im
Altan: Manisa Dağ
(Doktora).
Köylerinde
Halk hcl..imliği Uygulamaları, 1999
Mehmet Demirel: İ ngilizce Seyahatnarne le re Göre XIX. Yüzyılda Osmanlı
Toplumunda Sağlık Hayatı. 1999 (Doktora).
•
52
OSMANLI SAGLIK KURUM LARI
Osmanlı Sağlık Kurumları
OSMANLI DEVLETi'NDE HEKiMBAŞILIK KURUMU
Ali Haydar BA YAT
Ge� bir coğrafya ve uzun bir ömre sahip olan Osmanlı İ mparatorluğu, bu vasfını
askeri gücü, merkezi otoritesi yanında devlet için gerekli kurumları ihdas etmesi
ile ülkeyi kontrolü altında tutarak sağlamıştır. Bilhassa XV. ve XVI. yüzyıllarda
en kudretli devrinde, güçlü ve düzenli idari teşkilatın mevcudiyeti, sıkı bir kontrol
altında aksamadan işleyen devlet düzeni, onun başlıca dayanağını oluşturuyor ve
iç siyasi istikrarı sağlıyordu. Bu istikrar aynı zamanda, devletin dış politikasında
da başarılı olmasını sağlamıştır.
..
Ulkenin savunma, imar, hukuk ve din işlerini yürüten müesseselerine ilaveten,
devlet ile saray mensuplannın sağlık işlerini devrin imkanlan ölçüsünde
yürüten bir de Hekimbaşılık kurumu vardı. Aslında bu kurum Osmanlılara
has olmayıp, kültür tarihinin çok gerilerine kadar gider. Mczopotamya, Mısır,
Roma, Bizans gibi birçok kültür ve medeniyette bu kurumun mevcudiyeti
tespit edilebilmektedir. Hatta diyebiliriz ki, yetkileri ve sorumlulukları farklılık
gösteren bir müessese olarak, hemen her medeniyette bulunmaktaydı.
Islam kültüründe de mevcudiyetini gördüğümüz bu kurumun başındakilere
Reisü'l-Etıbba denilmekte ve tayinleri sultanın emriyle yapılmaktaydı.
Hekimbaşılar, hükümdarın özel hekimliği yanında, sefer sırasında ordu
başhekimliğini de üstlenmektc idiler. İ bn Ebi Useybia'nın aktardığına göre,
•
Prof. Dr. (1941-2006)
55
Osmanlı Sağlık Kurumları
halife Harun Reşid'in baş ağrılarından kurtulmak için Cundişapur'dan getirttiği
Buhtişlı bin Curcis'i (ölm. 801/1 399) Bağdad'ın ünlü hekimlerinin önünde
imtihan edip uzman bir kişi olduğunu anladıktan sonra kendisini ödüllendirip
rcisü'l-etıbba olarak bütün hekimlerin ona itaatini emrctmiştir. O sırada Harun
Rcşid'in hekimi Ebu Kurcyş isa'nın reisü'l-ctıbba olduğu bilindiğine göre bu
kurumun daha önceden var olduğu anlaşılmaktadır. BuhtişG bin Curcis'dcn
sonra oğlu Cibrail bin BuhtişG (ölm. 828/ 1 425), Buhtişlı bin Cibdiil (ölm. 870/
1465); Selahaddin devrinde Muvaffakuddin Es'ad bin Matran, ondan sonra
A
da Radüyiddin el Rahbi (ölm. 631/1234); cl-Adil zamanında (640/ 1242) ise
bu görevi Muvaffakuddin Abdü'I-Aziz ile birlikte Muhezzcbüddin ei-Dahvar
yürütmüşlerdi. Yine bu dönemin hekimbaşıları arasında Bedreddin bin Kadı
Ba'lebek, Melik Kamil döneminde Şam'da Muhezzebüddin Abdurrahman'ı
(Doğ. L ı 70) görmekteyiz. XIII. yüzyılda da Mısır'da Ccmaleddin bin Ebi'I­
Havafir, el-Muizz zamanında da Ali bin Ebi Rıdvan hekimbaşı idi.
Başlangıçta halife veya sultanlar, daha sonra vezir veya naipler tarafından
u lkenin bilgili ve tecrubeli hekimleri arasından seçilen reisü'1-etıbbaların
görevleri, hanedanın sağlığını korumak ve hastalıklarını tedavi etmek yanında.
hekimlik imtihanında başarılı olanlara diplomalarını vermek, chliyetsiz kişilerin
meslekten uzaklaştınlmasında muhtesibe yardımcı olmak, sağlık kurumları ile
hekimlerin çalışmalarını kontrol etmekti.
Bütün İslam devletlerinde görülen hekimbaşılık müessesesi, Sicilya Kralı l l .
Friedrich zamanında ( 1 197-1250) İtalya'da, daha sonra da İspanya ve diğer
Avrupa ülkelerinde de aynen uygulanmıştır.
Türk Devletlerinde Hekimbaşılık Kurumu
Türk tarihinde ilk yerleşik hayat düzenini sağlayan Uygurlarda saray hekimleri
arasında Ata Sagun ve Otaçı'ların yanında, ülke içindeki tabipierin bir başkanı
olduğunu ve buna Otaçı İligi veya Tabipierin Prensi denildiğini biliyoruz. Ne yazık
ki bu hekimlerin görevleri hakkında şu an için detaylı bilgilere sahip değiliz.
Türk tarihinin parlak bir dönemini yaşatan Anadolu Sclçuklularında. diğer
Islam ülkelerinde olduğu gibi bu kurumun mevcut olduğunu. hekimbaşı karşılığı
Melikü'l-Hükema tabirinin kullanıldığını biliyoruz. Bir kısım yayınlarda. bu
döncmdeki en meşhur hekimbaşının, Mevlana'nın dostlarından Ekmeleddin
Nahcivani olduğu ona yazılan mektuplardaki ''Melikü'l-hükema ve'l-etıbba,
llükcma-i Cihan, Sultan-ı ctıbba, Tabtb-i dchr, Eflatlınu'z-zaman" bitapiarına
dayanılarak iddia edilmişse de, Hasan bin Abdü'I-Mümin cl-Hoyi'nin Selçuklu
devri inşa eserlerinden olan Gunyetu'I-Katib ve Minyetü'I-TiHib'de Hitab-ı
llükcma ve Etıbba başlığı altında zamanın kıymetli hekimlerine " ... meliku'l­
hükema, sultanü ·ı-etıbba, EflatGnu 'd-dehr. Bokratü·ı-a�r.." diye hitap edildiği
56
Osmanlı Sağlık Kurumları
kaydedildiğinden, bu fıkrin doğruluğunu kesin olarak iddia edemiyoruz.
Osmanlı Devleti'nde Hekimbaşılık
Osmanlı Devleti'nde Ser Etıbba, Ser Etıbba-i Hassa, Reisü'l-Etıbba, Reisu'l­
Etıbba-i Sultani, Reisü'1-Etıbba-i Şehriyari, Ser Etıbba-i Sultani, Ser Etıbba-i
Şehriyari ve daha ziyade Hekimbaşı, 1844'ten sonra da, Ser Tabib-i Hazret-i
Şehriyari (Ser Etıbba-i Hazret-i Cihandari) adıyla anılan kişi, hükümdar ve
ailesinin özel hekimliği yanında, bakanlar kuruluna dahil olmadığı halde
sağlık bakanı gibi, bütün hekimlerin başı olarak saray ve devletin sağlık işlerini
yürütmckteydi.
Hekimbaşılığın Osmanlı Devleti'nde ne zaman ihdas edildiği konusunda çok
değişik görüşler vardır. Osmanlı sultanlan ile hekimler arasındaki ilişkiler
XV yüzyıl başından itibaren takip edilebilmektedir. Kaynaklar, Çelebi Sultan
Mchmed'i, Karaman seferinde, Ankara'da Şcyhl'nin tedavi ettiğini; aynı
hükümdarıo Sabuncuoğlu el-Hac İlyas Çelebi adlı bir hekimbaşısı olduğunu
Hüseyin Hüsameddin kaydeder. II. Murad'ın Tebrizli Fazlullah ile Yahudi İshak
Paşa; Fatih 'in ise Kulbeddin Ahmed. Mehmed Şükrullah Şirvani', Hoca Ataullah­
ı Acemi, AJtuntzade, Uiri, Hekim Arab ve Muhtedi Yakub'dan oluşan bir sağlık
şfırası vardı. Hekimbaşılığın ne olduğu tam anlaşılamadığından, yukarıdaki
bilgilere dayanılarak, Çelebi Sultan Mehmed'den, Fatih Sultan Mehmed'e kadar
bir zaman dilimi içinde kurulduğu iddia edilmiştir.
İlk dönemlerde sultanların hastalıklan sebebiyle çağrılan tanınmış hekimlerin, bir
süre sarayda alıkonularak padişahlan tedavi ettikleri bilinmektc ise de, bunlara
hekimbaşı demenin doğru olmadığı ortadadır. Bir kurum olarak hekimbaşılığa
ait ilk vesikaları II. Bayezid döneminden itibaren tespit edebiJiyoruz. Zaten
Hayrullah Efendi'ye atfedilen ilk ciddi hekimbaşı listesi, bu döncmden
başlamaktadır.
Saray mensuplarından olan Başiala'nın emrinde Birfın ricalinden biri olarak
çalışan
hekimbaşıJar, birkaçı
müstesna,
ihtisas ve
şöhretleri
dolayısıyla
medreseden mezun, ilmiyye sınıfından, tıp sanatına vakıf kişiler arasından
seçilirdi. Cerrahhane Müdürü Ahmed Necib Efendi
( ı 837-1839) ile isınail Paşa
( 1 845-1848) dışında hiçbiri resmi tıp eğitimi görmemişlerdir.
Topkapı Sarayı'ndaki bir vesikada (E 668) da aşikar olarak görüldüğü gibi,
"Hekimbaşılik işaret ve telhis ile değildir. Her kime murlid-ı Jwmliyunlan olur
ise lıuziir-t lıumliywılannda kiirk ilbfıs buyurnrlar. Ba 'de/til padişalı kur/anna
gönderiilüb anda dalıl kürk ilbôs olunur. Ba 'delıii bu dôilerine (Sadrazam)
geldikden sonra Tekfurdağt hekimbaşı/ara malısus arpalık olmağla tevcilıi içiirı
rikôb-ı lwmôyımlanna telhis olunur. Kaide-i kadim budur..
"
hükümdar istediği
kişiyi hekimbaşı olarak atardı. Saray Teşrifat Defterleri 677 Mükerrer, Defter57
Osmanlı Sag/ık Kurumları
i Yevmiye-i Oda-i Teşrifat'da kaydedildiğine göre XVIII. yüzyılda, padişah
tarafından seçilen ve Hekimbaşılık tevcih edilen zat, huzur-ı humayunda erkan
sarnur kürk giyip baltacılar kethüdası vasıtasıyla Bab-ı Ali'ye gelip Çinili Oda'ya
götürülür ve sonra teşrifatçı delaletiyle sadrazam tarafından kabul olunurdu.
Sadrazam yeni hekimbaşıyı odanın ortasında karşılar; hekimbaşı etek öper.
otururlar, kendisine kahve, çubuk, gülsuyu ve buhur ikram olunur ve daha sonra
da erkan sarnur kürk giydirilerek görevine başiard ı. Önce padişah, sonra sadrazam
huzurunda hil'at giydirilmcsi, hekimbaşının Birun ricalinden olmasındandı. Bu
merasim sırasında giydirilen hil'at bol yenli çuha kaplı sarnur kürk; sarığı ise,
san zemin üzerine beyaz burma ipek sarılı idi. Topkapı Sarayı, l l l . Ahmed küt.
3690'da kayıtlı resimde görüldüğü gibi, günlük giyimlerinde, başlarına örfi destar
sarar, sancaklı aba kullanırlardı. Şalvannın üzerine üç etek cntari giyer ve beline
kuşak olarak şal sıırar, arkasına beyaz ÜZerine kırmızı siyah işlcmcli, yaka kol
ağızları kürklü biniş ve ayaklarına şalvarına ekli sarı mest pabuç giycrlerdi.
•
I lekimbaşılar genelde, padişahın ölümü ile yerine geçen yeni hükümdar
tarafından, tcdavide başarısız olduklan gerekçesiyle aziedilir ve yenisi atanırdı.
Padişahın ölmeyip tahttan indirilmesi durumunda bir kusuru olmadığı
gerekçesiyle yerinde bırakılabilirdi.
Hekimbaşıların ckseriyeti bu makama atanmadan önce çeşitli medreselerde
müderrislik, kadılık yapmışlar. birçoğu da ilmiyyenin en üst derecesi olan
Anadolu ve Rumeli Kazaskerliği rütbe ve makamiarına ulaşmışlardır. Arabzade
Mehmcd ( 1695) ilc Ahmed ( 1 746-1748) Müneccimbaşı oldukları halde bir ara
hekimbaşılık görevini üstlenmişlerdir. Hatta bunlardan Hayatizade Mehmed
Emin hekimbaşılıktan aziedildikten sonra Şeyhülislamlık dahi yapmıştır.
Hekimbaşıların rütbeleri 1838 yılında rütbc-i selase'yc (1laramcyn paycsi)
çıkarılmıştır
Evliya Çelebi'nin aktardığına göre Hekimbaşılık 500 akçe mcvleviyetlik bir
memlıriyct idi (Devletin en yüksek ilmi memfıriyet kadrosudur). Devlet
hizmetinde önemli bir makamın başında olan hekimba�ılar maaş, arpalık ve
balışişleri ile yüksek bir gelir düzeyine sahiptiler. Fatih zamanında hükümdarıo
hekim kadrosunun başında bulunan Kutbeddin'in aylığı 2000 (yevmiye 66) akçe.
Kanuni döneminde 942/1 535'de Sinaneddin Yusuf'un ( 1520-1545) aylığı 3900
(yevmiye 130) akçe, 955/1548'de Kaysuru Bedreddin bin Mchmcd'in aylığı 2400
(yevmiye RO) akçe idi.1 Mustafa Kaçar tarafından Fransız Dışişleri Arşivinde
Dcm-.chwan·ın ıc,piılcrine göre. 1554 yılında lsıanburda 1 koyun 24. ı ıavuk 2. 1 okJ...a yağ
6. 1 okka hal 4 S. 1 kg pirinç 1.2 akçe (lcilesi 12.8 kg. - 12 akçe) idi. Bu llcğcrlcrc giirc K.ıy,üni
Bcdrcddin·in 2400 akçelik ma�ı ilc 100 koyun. 1200 ıavuk. 512 kg. yağ. 600 kg. bal veya 2 ıon
pirinçıcn bir cin\i alınabilırdı. Kay�üni'nin bu aylığı 42 Macar veya 53 Polonya alıın Florini J...ar�ılıgı
idi.
ı Han-.
=
58
Osmanlı Sağlık Kurumları
bulunan bir belgede, o sırada hekimbaşı olan Subhizade Abdülaziz'in 50.000
akçeye yakın ücret aldığı, Fransız Büyükelçiliği'nin tabibi Mazerey tarafından
bildirilmektedir.2
1846
yılında Rafacloviç adındaki bir Rus hckimi, Osmanlı sağlık hayatına dair
yazdığı eserde, o sırada hekimbaşı olan i sınail Paşa'nın bu görevinden dolayı
aylığının 1200 kuruş olduğunu kaydeder. Hekimba�ılar maaşlarını 1253/1837
yılından itibaren Mansurc hazinesinden almaya ba�lamışlardır. Hekimbaşıların
geliri maaşlanndan ibaret değildi. Hekimbaşı olarak atandıktan sonra genellikle
Tckfurdağı (Tekirdağ) vilayetinin gelirinden bir kısmı da arpalık olarak vcrılirdi.
Hekimbaşıların hayat hikayelerinden de anla�ılacagı üzere. bu arpalığa zaman
zaman başka vilayet veya kazaların gelirleri de cklcnebiliyordu. Ayrıca kış, bahar
(Nevruz) ve bayramlarda hükümdar tarafından tallif edilirlerdi. 1236/1820
tarihli Hazinc-i Evrak Teşrifat Defteri'nde, sullana Nevruziye ve takvim sunan
hekimbaşı Mustafa Behçet'e, 1800 kuruş değerinde sarnur kürk ile 2850 kuruş
bahşiş verildiği kayıtlıdır.
Savaşlarda hükümdarıo orduyla birlikte sefcrc çıktığı zaman, hekimbaşılar da
sultanın yanından ayrılmaz, sefer sırasında yüksek derecede yolluk alırlardı.
Hekimbaşıların gelirleri bunlarla da kalmaz, padişah tarafından hasta olan vczir
ve ricale muayene için gönderildiklerinde hasta ailesi tarafından bol bahşişlc
ödüllendirilirlerdi.
Bütün bu gelir kaynaklarını bir araya getirdiğimizde hekimbaşıların çok
yüksek bir gelir seviyesine sahip oldukJarını ve mürcffch bir hayat yaşadıklarını
söyleyebiliriz
Hekimbaşıların bir kısmı. hizmetinde bulunduğu padi�ahın özel hekimı olmakla
kalmamış. Ahi Çelebi. Emir Çelebi örneklerinde olduğu gibi, musahibi ve ncdimi
de olmuşlardır.
Saray protokolünde hekimbaşıların yeri önemli idi. Bayramlarda padişah, saray
avlusunda kurulan tahta doğru giderken, onu bekleyen imam ve hekimbaşaya
selam verir, onlar da dcrhal padişahın ctcğini öpcrlerdi. Daha sonra sultan
tahta oturup tchriklcri kabule başlayınca, sırası geldiğinde hekimbaşı da el
öperdi. XVIII. yüzyılda sarayda meydana gelen �chzade doğumlan gibi onemli
olaylarda hekimba�ılara dört müHizemet verilirdi (Şcyhulislama 16, Rumeli
Kazaskerine 8, Anadolu Kazaskeri ve Nakibü'l-c�rfıfa 6'şar, padişah imarnma 4).
Resmi yazışmalarını ise doğrudan sadrazam ilc yaparlardı. 1575 yılında derlenen
Münşeatü's-Selatin'dcki tespite göre, padişahların ferman ve mektuplarında
hekimbaşaya hitabı şöyle idi: ':4Lemü '1-hükemtii '1-/uizıkin, ahzaku '1-etıbbai 'r'Thncay Zorlu, Sült!Vman�r·· Tıp Mcdrcsesi, I. ü. Sosyal Bilimler En�titüsü Bilim Thrihi Bölumu.
Yukı.ck Lısam Tezı. İ!>tanbul 1998. !>.156.
59
Osmanlı Sağlık Kurumlan
rôsilıfn, CôlinCısü 'z-zamôn, Bukrôtü '1-ôviin, munilıu '1-ervalı ve '1-ecsôm, muzi/u '1emrôz ve'l-eskômi'l-muhtass, bi mezfdi iniiyeti'l-meliki'l-alô südde-i saadetünde
Resii
i '1-etıbba
olan jülan nam lıazôkarihii...
"
Görevleri
• Hekimbaşılar, başta hükümdar olmak üzere, ailesinin sağlığını korumakla
görevliydiler. Tedavi sırasında gerekirse, istanbul'un tanınmış hekimlerini
konsüttan olarak davet edebilirlerdi. Mesela
III.
Ahmed'in tutulduğu çiçek
hastalığı sırasında, hekimbaşı Yenibahçeli Mehmed, eski hekimbaşı Arabzade
..
Mehmed, Hekim Süleyman ve daha sonra hekimbaşı olan Omer'i çağırmıştı.
• Padişahın tedavisinde kullanılacak ilaçlar, macun ve güçlendirici terkipler,
llekimbaşı Odası'nda (Başlala Kulesi) Başiala gözetimi altında, hekimbaşı
tarafından adamlarına hazırlattırılır, özel şişe veya kaplara konup ağızları
kapatılarak bezlere sanlır, hekimbaşı ve başiala tarafından
müştereken
mühürlendikten sonra üzerine kullanma tarifesini gösteren "Kulak" tabir olunan
etiketler bağlanarak sultana takdim edilirdi.
• Çoğu zaman, padişahın itimadını kazanmış bir kişi olarak, müşavir ve
musahiplik görevini de yerine getirebilirlerdi.
Padişahın yemeği sırasında yanında bulunur, yemeğin hazırlanmasına da
•
nezaret ederlerdi. XVI. yüzyıl muhasebe defterlerinde hekimbaşının mutfak ile
ilgili malzemenin alımında da doğrudan etkili olduğu görülmektedir.
•
Hanım sultanların hastalıklarında, onları muayene ve tedavi ederlerdi. Ancak
bu sırada odada, sultanm cariyelerinden biri bulundurulur, muayene hastanın
başından ayağına kadar kıymetli ince bir top şal örtülecek tüller üstünden
yapılırdı.
• Her sene yeni yılın başladığı gün olan Nevri'ız'da, hazırladığı Nevruziye adı
verilen ve çeşitli maddelerden oluşan özel macunları 22 Mart gecesi (Nevri'ı.z
gecesi) porselen kaplar içinde hükümdara, şehzade ve hanım sultanlara. kadın
efendilere, sadrazama ve devlet ricaline takdim eder, mukabilinde de hediye
alırlardı. Nevniziyeyi sunan hekimbaşıya, padişah huzurunda kürk giydirilmesi
usi'ıldendi.
• Sarayda tüketilen mum, sabun gibi maddeler de hekiınbaşmın hazırladığı
formüllere göre imal edilirdi.
• Topkapı Sarayı'nda bulunan iki eczahane ile be§ hastabanede sayıları genellikle
14-21 arasındaki Etıbba-i Hassa denilen saray ccrrah, kehhal ve hekimlerinin
ba§ı olarak, seçimlerini, tayinlerini yapar, saray hastahanelerinde düzenli
çalışmalarını sağlayacak tedbirleri alırdı.
60
Osmanlı Sağlık Kurumları
• Savaşta orduya katılacak hekim ve cerrahiarı seçer. padişahın sefere katıldığı
durumlarda onunla birlikte olurdu.
•
XIX. yüzyıldan itibaren imparatorluğun askeri teşkilatında ilaç imali, satın
alınması ve gerekli yerlere dağıtımında en üst yetkili idi. Bu görev, 1836 da
hekimbaşından alınıp Maltepe Askeri Hastahanesi Başhekimine verilmişse de,
1837 de eski statüye dönülmüştür.3
..
• Ulke hastahanclerindeki hekim tayin ve azilleri hekimbaşının görevleri
arasında idi.
•
Zaman zaman İstanbul'da, ehliyetsiz kişilerin hekimlik yaptıklan ihbar edildiği
veya böyle kimselerin hastalara zarar verdiği �ikayetlcri üzerine, hükümdarıo
femıanı ile yerli ve yabancı hekimlerin teftişini yapar, gerektiğinde imtihana
tabi tutarak başarılı olanlara icazetname verir; başarısız olanların işyerierini
kapatarak bu gibilerin hekimlik yapmalarını yasaklardı.
• İstanbul'da muayenehane sayısının aşırı çoğalması durumunda, azaltılmasının
gerekli görüldüğü hallerde, belirli kıstaslara göre dükkan sayısını azaltırlardı.
Böyle zamanlarda İstanbul'da muayenehane açmak ancak hekimbaşının izni ile
olurdu.
•
İstanbul'un sağlık işleri onların sorumluluğu altında idi.
Hekimbaşılarm Saray'daki Yerleri
Guni.ımüz Topkapı Sarayı'nda Hekimbaşı Odası olarak bilinen bina. dördüncü
avluda, köşkler arasında bulunmaktadır. Padişah için ilaç ve macunların başlalanın
ikametgahı olan kulede, onun nezaretinde hekimbaşı ve ekibi tarafından
hazırlandığından, binaya aynı zamanda Başiala kulesi de denilmektedir. Yapı iki
katlı olup, Sofa Köşkü'nün sağ tarafında, dört köşeli küçük taş bir kuledir. Eni
6.60 m., yüksekliği ise Lala Bahçesi tarafında 6.75 m., aşağıdaki setten ise 10.20
m. olup duvar kalınlığı üstte 1 m., altta 1 .90 m.; iç ölçüleri de 4.83 m.
x 4.83 m.
dir. Üst katta tavan bizasında her yüzde altı pencere bulunur. Kulenin üstüne,
II. Mahmud devrinde ahşap bir kat ve külah ilave edildiği, daha sonra da bunun
ortadan kaldırıldığı bilinmektedir.
Başiala Kulesi'nin hekimbaşıların oturduğu ve saray büyüklerine takdim
edilen ilaçların hazırlandığı yer olduğu, ilk defa Tarih-i Ata'da
[( 1291/1 874)
c.l, s.193-194] kaydedilmiştir. Bu kaynağa dayanılarak Osmanlı sarayının ilk
devirlerinden itibaren hekimbaşıların burada ikamet ettikleri kanaali yerleşmiş
Hekimb�ılann şımdiyc kadar bıhnmeyen bu görevı ıçın bkz. Ayten Alııntaş, "Osmanlı
Imparatorluğunda 1837 Yılında llastahanelere Gereken Ilaçların lmali ve Dağııımıyla Ilgili
Düzenleme Yapılması Hakkında", Yeni Tıp Tarilıı Araşıımıalan. S.2--3, 1996-1997. s.9&-106.
ı
61
Osmanlı Sağ/tk Kurumlan
ve günümüz bütün yayınlarında böyle yazılagelmiştir. Halbuki Ata'dan önceki
kaynakların hiç birinde burasının hekimbaşı odası olduğuna dair bir kayıt yoktur.
Son yayınlar, Hekimbaşı Kulesi'nin başlangıçta bir gözetierne kulesi olarak
kullaruJdığı yönündedir. Gerçekten de, Tarih-i Ebu'I-Fcth'dc Fatih'in, denize
ve karaya hakim, Topkapı Sarayı'nın üçüncü avlusunun bulunduğu yerde bir
ahmedek (iç kale) yaptırdığı, ahmedek kule külahlarının kurşun örtülü olduğu
ve iki günlük yoldan göründüğü kayıtlıdır. İşte bu iç kalenin kulelerinden biri
de Hekimbaşı Kulesi idi. 1537 yılına ait Matrakçı Nasuh'un Beyan-ı Menazili
Sefer-i Irakeyn'de ahmedek gayet güzel bir şekilde resmedilmiştir. Kemal Çığ,
Harem'de eski lağım yolları aranırken l l l . Murad Hasodası'nın tam dibinde
Fatih devrine ait bir kale burcunun kalıntılarına rastlandığını, bu burcun ve
onun devamı olan surun, Sultan lll. Murad Kasrı'nın (llasoda'nın) ilk yapıldığı
zamanı gösteren Şehinşahnamc'dcki bir minyatürdc görüldüğünü kaydeder.
Hekimbaşı veya Başiala Kulesi diye arulan kule ilc yanında bir parçası kalmış
duvar ahmedek'in parçasıdır. Cornelius'un 1710 tarihli Sarayburnu gravüründe
bu duvarın üzerindeki dendanlar açıkça görülür. Yine. XVII. yüzyılda yapılan
bir resimde Bağdad Köşkü'nün yanında, iki tarafında iki yüksek burç ve bir kapı
görülmektedir. Hekimbaşı Kulesi'nden şimdiki Meddiye Köşkü'ne doğru bir
surun uzandığı ve Mecidiye Köşkü'nün altına inen merdivenin, burcun merdiveni
olduğu meydana çıkarılmıştır.
Bab-ı Humayun üzerindeki kitabede de yazılı olduğu gibi, Fatih devrinde, 14651478 yılları arasında inşa edilen 1bpkapı Sarayı'na Kal'a-i Sultani denilmekteydi.
Osman �evki Uludağ, Topkapı Sarayı arazisi içinde inşa edilen Arkcoloji
Müzesi'nin ycrle&irn alanı üzerinde eskiden Hekimbaşı Odası'nın bulunduğunu,
hekimbaşıların
Ba§lala Kulesi'nde oturduğunu. ayrıca iç bahçede Seferli
Koğuşlan'nda ayrı bir odasının olduğunu yazar. Kaynağı verilmeyen bu bilgileri
Evliya Çelebi doğrular mahiyettcdir. Evliya Çelebi, hekimba§ıların emrinde.
baltacılar, muhzırlar (hizmetçiler), hünkar kapıcısı, yeniçeri çuhadarı ve yüz
kadar iç hüddamın olduğunu yazmaktadır. Emrinde bu kadar geni� bir memur
kadrosu bulunan hekimbaşıların sarayda özel bir yerlerinin olması gerekir
kanaatindeyiz.
Fransız Dışişleri arşivinde
•
Istanbul
Fransız
Konsolosluğu
hekiminin yolladığı bir vesikaya göre, Subhızade Abdülaziz'in hekimbaşı1 ığı
sırasında ( 1776-1 777) hekinıba§ının çağrılma dı�ında saraya gitmek zorunda
olmadığı, İstanbul'da atla dolaştığında yanında daima dört Bostancı veya
hizmetçinin refakat ettiği bildirilmektedir. XVIII. yuzyıldaki bu tatbikatın ne
zaman başladıgı konusunda şimdilik bilgi sahibi değıliz.
Bütün bu izahattan anlaşılmaktadır ki. Hekimba�ı Kulesi inşa edildiği yıllarda
ahmedekin bir burcu olarak gözetierne işlerinde kullanılmış, daha sonra da
baştalatara ve hckimbaşılara tahsis ediJmi§tir. Zaten Abdurrahman Şeref'in
"Topkapu Saray-ı Humayunu" adlı makalesinde verdiği saray planında Scferli
62
Osmanlı Sağlık Kurumları
Koğuşu, Eski Hekimbaşı Dairesi olarak gösterilir. Bina XIX. yüzyılda Enderun
Ağalan'nın musiki meşkhanesi ve daha sonra da silah tamirhanesi olarak
kullanılmıştır. Başlala/Hekimbaşı Kulesi'in bugünkü şekliyle düzenlenmesi 1333/
1913-14 yılında yapılmıştır.
Hekimbaşalik Kurumun Kaldarılmasa
Osmanlı
Devleti'nde
XIX.
yüzyılda
başlayan
batılılaşma
hamlelerinden
biri olan tıbbın çağdaşlaşması amacıyla kurulan Tıbbiye'nin 1839'dan sonra
Galatasarayı'na taşınması ile modemleşmesi, ülkede Batılı anlamda sağlıkla ilgili
diğer müesseselerin kurulması, kanun, tüzük
ve
yönetmeliklerio çıkarılması,
hekimbaşılığın bir takım görevlerinin yeni müesseselere devrini gerektirmiştir.
1837-38'de
Bab-ı
Seraskeri'de
(Harbiye
Nezareti)
Sıhhiyc
Dairesi'nin
kurulmasıyla, askeri yetkileri elinden alınmıştır 1838 yılında kurulan Meclis-i
Umur-ı Sıhhiye (Karantina Meclisi), (Hekimbaşı burada sadece üye idi) salgın
hastalıkları önlemede birçok yetkiyi üzerine almıştı. 1840'da Mekteb-i TLbbiye'de
kurulan Meclis-i Umur-ı Tıbbiyc ise, hekimbaşının başkanlığında ülkedeki
hekimleri imtihan, ilaç imalathanelerini kontrol ve tıbbi problemierin çözümünü
üstlenmişti. 1260/1844 yılında hekimbaşılık unvanı Ser etıbba-i Şehriyari'ye
dönüştürülmüş, nihayet Sultan Abdülaziz'in 4 CA 1266/17 Nisan 1850 tarihli
iradesiyle kaldırılmıştır.
Böylece, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ve Umur-ı Tıbbiye-i Mülkiye Nezareti'nin
kurulması, sağiılda ilgili kanun, tüzük ve yönetmeliklerio çıkarılmasıyla, sivil
sağlık teşkilatı üzerindeki gözetim ve denetimj kaldırılarak makan1ı lağvedilmiş
olan hekimbaşıların görevi Ser etıbba-i Şehriyari olarak, yalnız saray hekimliği
ilc sınırlandınlmıştır. 1923 yılında saltanatın kaldırılmasıyla birlikte Ser ctıbba-i
Şehriyari'lik makamı da lağvedilmi§tir.
Hekimbaşa Listeleri
Osmanlı Devleti'nde hekimbaşılık yapmı§ olanları bir araya getiren muhtelif
listeler
yayınlanmıştır.
Bunlar
arasında
Mehmcd Tahir'in,� Hafız Mchmcd
İ zzct
Kumbaracılar'ın,ıı
Süheyl
Mehmed
Süreyya'nın,4
Bursalı
Refik'in/' Osman Şevki (Uiudağ)'ın,?
Ü nvcr'in,9 Kemal
Özbay'ın, ın Ali
Haydar
Mchmcd Süreyya, Sicill-i Osmani W. Istanbul 131 l . s.721-723.
1 Bur�ılı Mehnıcd Thhir, Osmanlı Muelliften lll, istanbul l342, s.249-251
• Mehmed Refik, "Enderun-ı Hümayıında Ba�lala Kulesi ve B�lalahk", Edebiyôt-ı Unuimi
ye
Mecmuası, S.4, 1335, s. ı ıo.
7 O::ıman Şevki (Uludağ). Beşbuçuk Asır/ıle Türk 7iıbabeti Tarihi, İı.ıanbul 1341, :..164-169; Osmmılı
Talxıbcti., Tiirk TaıilıiJıin Analıatlon Eserinin Müsveddeleri, Istanbul 1934, s.53-54.
�!zzet Kumbaracılar, Hekimbaşı Odası, Ilk Eczohane, 8�·/a/a Kulesi, İstanhul 1933.
4 Sühcyl Ünvcr, "Eski Hekimbaşılar Listesi", Tiirk Tıp T
arihi Arkh-i V. S.l7, 1940. s. 1-8.
1°Kcmal Ö�bay, TürkAsker Hekimliği Tarihi I, İsıanbul 1976. s.l9-23.
•
63
Osmanlı Sağlık Kurumları
Bayat'ın, 1 1 Yılmaz Öztuna'nın, 12 İlter Uzel'in 13 listeleri sayılabilir. Ekseriyeti
birbirinden aktanlan bu listelerde XVIII. Yüzyıl ortalarından itibaren görev
yapanların, atanma, azil ve ölüm tarihleri küçük farklarla birbirinin aynı olduğu,
buna mukabil ilk deviriere doğru gidildikçe araJarında büyük farklılıkların
ortaya çıktığı görülmektedir. Kaynaklannın verilmediği bu listelerde, isimleri
yanlış aktarma (Hamalzade/Cemalzade, Yenibahçeli Mchmed/Ahmed; Kosoni
Mehmed/Mahmud); ayrı ki§ileri aynı şahıs olarak gösterme (Kaysunl Mehmed/
Kosoni Mehmed); aynı şahsı farklı kişilikler olarak gösterme (Emir Çelebi/
Scyyid Mehmed), mensubiyetlerini gösteren şehir yanlışlıklan (Muhiddin
lzmidi/İzmiri); hekimbaşı olmadıklan halde listeye alınanlar (Şeyh!, Yakub Paşa,
Nidai, Bakkalzade Mehmed ...) ile tayin ve azillerde farklılıklar vardır. Ayrıca
listelerdeki hekinıbaşılardan tanınmış olanlar dışında hemen hiçbirinin hayat
hikayeleri bilinmemektedir.
11
Ali Haydar Bayat, "Osmanlı Devleti 'nde Hekimbaşılık Kurumu ve Ilekimb�ılar'� Kubbcaltı
Akademi Mecmuası. Yıl: 1 1, S.4, 1982, s.62.
1'Yılmaı Öztuna, Devletler ve Ilaneelanlar ll, Ankara 1989, s.929-930.
1 Ü\man Şevki {Uludağ), Beşbuçuk Asırlık Türk Tababeti Tarilıi (EIJerlc yay. İlter Uzel). Ankara
1991, \.209-215.
64
Osmanlı Sağlık Kurum/4rı
KiıdMBAŞLLAR LISTESI
PADI
ŞAR
BAYEZİD D
V 1481 - !V.I512
(YAVUZ) SELIM 1
IV 1512-IX 1520
(KANt)N1)
SWYMA l\1 1
IX.! 520 - IX.1566
SIRA
Mııhlddin Mehmed
2
Hııcı Reklm
311
Abi Çelebi
MORADın
MEHMED UI,
AHMED 1, OSMAN ll.
MUSTAFA I
J 1595- V 1622
MVRAD IV
IX 1623- n 1640
Ganllddinıide Mebmed
Sa976
vnı 156&
Sa976
vm. 1568
Sa976
vrn ı568
ZH 982
ın. 1575
L 1597
ZH 982
Ul l575
CE 1005
L 1597
Zll1019
lll. 1611
Rel039
rn 1630
RA 1056
V 1646
Mubiddin
Yıuuf Sinan
9
Otküplü Ştm�din
lO
Musa
12
13/l
Emir Çtiebi
(Stnid Mtbmed)
Zeyııd1bldin b. Halil
Hammalıide Mehmed
Zll982
ın. 1575
CE 1005
L 1597
ZK 1026
Xl 1617
Re 1039
m 1630
RA 1048
VIII 1638
RE 1056
V 16-16
Sa 1057
lll 1647
RA 1057
V 1647
CE 1057
VI 1647
CE 1057
VI 1647
Şa 1057
IX 1647
ZK 1057
Xl 1647
ZK 1057
Xl 1647
Re 1058
VIL 1648
-
�-
IDRAHiM
111640- VD 1648
MEHMEDIV
vn ı648 - xı ı687
�EYMAN D
X1 1687
·
VI 1691
AHMED
D
VL1691 -n 1695
14/l
l.ıa
13111
Hammuzide Mehmed
14/II
lsa
13/III
Bamm•lıide Meltmed
14/II]
lıa
13/IV
Hammalıide Mehmtd
14JIV
l.ıa
IJN
H1mmalıide Mebmed
ıs
Salih b. NuruUab
16
-
Mu 970
IX 1562
Siııaa
(
Sinmeddin Yıuıd)
Kaysilıli Bedreddia b.
Mehmtd
8
ll
910
1504
91 3
1507
Koıoai Mebmed b. Mtbmed
Allı Çelebi
7
910
1504
CA 913
Xl 1507
-
OL
Mu931
IX 1524
ZK 951
l 1545
Mu 970
oc 1562
3/II
5
-
AZLI
Sa 91 8
IV 1512
Sa 921
nı 1515
Şe926
X 1520
lK 951
ı 1545
Siııan
(Sinmeddin Yıuqf)
4111
TAYINl
Sa 918
IV. 1512
Sa 921
lll 1515
Şe926
X. 1520
ZK 951
L 1545
Mu970
IX. 1562
4/l
SEUMD
Xll.1574 - 1 1595
AŞI
ı
6
IX 1566 -xn. ı 574
HE
Hayatizi de Mıutlfa Feni
(Büyik)
17
TlbliHUI.D
18
Sey)id Yıuur
19
Mü�tdmba,ı Anpztıle
Mehmtd
Şe 1066
vn. 1656
RA 1080
1669
Ra 1 103
VI 1692
CA 1 105
n 1694
CA 1 1 06
ı 1695
vm
CE 1005
RA 10-18
vnı 1638
RE 1056
V 1646
r-Sa1057
RA 1048
VILL 1638
1057
1647
-
rıı. 1647
RA 1057
V 1647
CE 1057
V1 1647
CE 1057
VI. 1647
Şa 1057
IX. 1647
lK 1057
Xl l647
ZK 1057
Xl 1647
Re 1058
YIL 1648
Şc l066
YIL 1656
RAl�
Vlll 1669
Ra 1 103
V1 1692
CA 1 105
n 1694
CA 1 1 06
L 1695
Re 1 1 06
n 1695
Şe 1059
vru. 1649
Şe l066
VD. 1656
RA 1080
vıu 1669
7.K 1103
vm 1692
Şa 1 1 1 8
X1 1706
Mu 1122
lll 1710
65
Osmanlı Sağlık Kurumları
D
MUSTAFA
ll 1695 - VI 1703
20
Vl ı703 -X 1730
n t695
Şa l l 19
Xl 1707
Sa ı 127
Omn
n ı 1ıs
Ht)'11«Rick Mıatafa FC\'11
CA 1 1 36
n t724
(Kiiçiik)
ZK 1148
Hayltiuck Melımed EmiD
ll 1736
Bayatilide Kdhiid.isı
RF. ı 159
Mtlımed Said
IV 1746
Şe 1159
Miııecdmba,ı Ahıııed
X. 1746
ı- Hayatiıide Kdlıiidisı
Mu 1161
MeluııedSaid
--L 1748
CA 1 1 68
Haldıi MuıWa
IV. 1755
Sa 1171
Melımed Arif
Xl. 1757
ZK 1171
Kitlbıide Mebmed Rd'i
VII 1758
CE 1182
Mtlımed Emin
ıx. 1768
ZK 1 ı87
Mdııııed Arif
l tn4
ZH 1 ı89
Subblıide Abdiilaılı
n 1776
Z H t ı 90
YtDibalıçdi Mdımed
21
AHMED ID
Re 1 106
Nu b
22
-
23
24
MAHMUD I
2511
X 1730-XIl. 17S4
26
-
-
-
-
OSMAN ID
xn. 1754- xt t757
2Stn
-
27
2811
MUSTAFA ID
Xl 1757-l tn4
29
30
28/11
31
ABDOUIA.MİD 1
1 tn4-IV 1789
sıLIM m
IV 1789- V 1807
MUSTAFA IV
V 1807- VII 1808
MAHMUD U
VII. 1808- VII 1839
ABDOLM!cto J
VD.
66
1839- VL 1861
28/111
Mehmed Arif
n.m7
CA
32
Haflı Haynıllab
33
Gevrd.ıide Hafıı Haıan
34
Mtbmed Sadık
ı--
lS
NumaaNaim
3611
Murtafa Belıçel
37
Tıığcızide
ı
Abıııed
38
Nıı.manıide MUJtafa
36/ll
Mustafa Be�ı
39
Baıdlrekllüde Melımed
Satd
36IIII
Millilfa Belıçel
4M
Abdiiihak Molla
41
AbmedNedb
40111
Abdülbak Molla
42
lsmaU Paşa
40/lll
Abdiiihak Molla
AbduJkadir
1197
V 1783
RA 1200
ll 1786
ZK 1203
vın. 1789
Ra 1211
IV. 1797
Sa 1218
V 1803
CE 1222
VD. 1807
CA 1223
vın. 1808
Ma'ud
Şe 1232
-
ıx 1817
RA 1237
Xll
t82ı
ZK 1238
VD 1823
7.H 1249
IV 1834
ZH 1252
m t837
RE 12SS
V 1839
Şe 1261
X 1845
ZK 1264
X 1848
Şa l l 1 9
Xl 1707
Şa ı 119
Xl 1707
Se ıt27
lL t7ı5
Sa ı ı36
CA
1136
n 1724
ZK I I48
ll 1736
RE 1159
IV 1746
Şe 1159
X. 1746
Mu 1161
l ı748
CA 1168
IV 17SS
Sa 1171
Xl 1757
ZK 1 171
VIt 1758
CE 1182
ıx 1768
ZK ı ı87
1 ITI4
ZH 1189
ll ITI6
7..H ı ı90
--
-
n ım
CA 1197
V ı783
RA 1200
n t786
ZK 1203
VU1 1789
Ra 1211
IV 1797
Sa ı2t8
V 1803
CE 1222
vn t807
CA 1223
vm 1808
Şe 1232
IX 1817
RA 1237
X1t 1821
ZK 1238
VII. 1823
7.K 1249
ın 1834
ZH 1252
m 1837
RE 1255
V 1839
Şe 1261
X 1845
ZK 1264
X 1848
Zll1265
X 1849
X ı723
CA lt36
n 1124
liSt
1738
ı 161
1747
1163
17SO
1171
17S7-8
CE 1188
ıx.
ı769
Şe ı ı97
IX ı783
CA 1197
V 1783
RA 1210
IV 1796
1216
1801
Şa ı2t5
XL ISOO
ZH 1220
ll 1806
Sa
1231
ı ı816
Mu 1236
X 1820
Re 1242
ll ı 827
ZJ(
1249
llL 1834
1297
1880
Şa 1270
V ı854
Osmanlı Sağlık Kurumları
OSMANLI MİMARİSİNDE DARÜŞŞİFALAR
Gönül CANTA Y
Türk mimarisinde belirli işlevsel yapılar vardır. Bu yapılar içinde toplumların
kültürel yapısıyla ilgili olan en önemli yapılar, eğitim programlarının sürdürüldüğü
yapılardır. Eğitim programlan ile ilgili ilk yapılar, medreselerdir. Medresclerin
dini eğitimle ilgili olduğu kabul edilmektedir. Oysa Türk toplumlarında pozitif
bilimiere de geniş ölçüde yer verilmiştir. Pozitif bilimlerle ilgili çok sayıda
yazma eserler ile rasathanelerin (gözlemevi) günümüze ulaşan örnekleri bunu
doğrulayan delillerdir.
Anadolu Türk devletlerinin sosyal devlet anlayışı içinde önemli bir yer tutan
eğitimin ayrıcalıklı bir dalı olarak, insan sağlığı ile ilgili olan tıp eğitimi, hastaya
hizmet fıkriyle paralel sürdürülmüş ve bu uygulamalar kalıcı şekle dönüştürülerek
tıbbi ve cerrahi yazma eserler meydana getirilmiş, hatta açıklayıcı minyatürlerle,
tıbbi alet resim ve şernalanna bu eserlerde yer verilmiştir.
Kısaca belirtmeye çalıştığımız bu tıbbi faaliyetlerin gerçekleştirildjği yapı
birimleri ise darüşşifa (hastahane) ve t1p medreseleri olmuştur.
· Prof. Dr., Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat 1lıribi Bölümii
Öğretim Üyesi.
67
Osmanlı Sağlık Kurumları
Darüşşifaları (hastanclcri),ı en basit anlamda "halka sağlık hizmetlerinin
sunulduğu yer" olarak, tarif etmek mümkündür. Anadolu'da "darüşşifa"
adından ba�ka "�ifahane ··, "maristan", "bimaristan". "darüssıhha", "darülafiye ",
"me 'menü'1-istirahc". "darü't-tıbb" isimleriyle tanıdığımız sağlık yapılarının
tümü aynı anlam içindedir.
Daruşşifa adı altında toplanan bu yapıların emin ve güven verici kadrolara
sahip, sağlık açısından güvenilecek kuruluşlar olduğunu öğreniyoruz. Bu
sağlık kurulu�larında din, dil ve ırk farkı gözetilmeden halka sağlık hizmeti
sunuluyordu. Yine bu kuruluşlarda görevlendiritecek hekimlerin tıp ilmine
vakıf ve cerrahide ma hir olması şartı her devirde geçerli olmuştur. II astalara
psikoloj ik tedavi metodları (müzikle tedavi) uygulanmış, hatta bu durum
vakfıyelerde belirtilmiştir. Sağlık kuruluşlannın önemli diğer bir görevi ise
tedaviyi gerçekleştirecek ilaçların buralarda imal edilmesiydi. Bu ilaçlar Vakıf'ın
koyduğu şartlar çerçevesinde hastaya veriliyordu.
Darüşşifaların ana gayelerinden diğeri ise, tıp eğitiminin burada yapılmasıydı.
Zamanı için kullanılan eğitim metodunun usta-çırak şeklinde olması, bu
kuruluşların
müesseseleşmiş olmasına
rağmen icazetnamelerin (diploma.
mesleki belge) müderris (hoca) adına düzenlenmesini gerektiriyordu.'
Darüşşifalar Türk
mimarisinin
şemalarının
yapıların
mimarisinin
önemli
en
yer
bir
önemli
aldığını
bir
yapı
yapı
şekli
çeşidini
örnekleri
goruyoruz.
arasında
Genel
olarak
oluşturan
gelişmiştir.
Türk
medreselerin
plan
darüşşifa olarak
tanıdığımız
olarak
ana
medrese
plan
şemasının, bu gayetere yönelik en uyumlu plan şekli olduğu görülmektedir.
İlk defa medrese eğitiminin Selçuklu veziri Nizfunü'I-Mülk tarafından düzerıli bir
ı N. N. Yörükoğlu, Mamsa Bımarlıanesi. İstanbul 1948, s.l2'de "luıstane" adı dt�lro ziyade Trmıımat-ı
Haynye (3 Kasmı 1839)'nin ilt111mdan sonra kullamlmağa başlamıştır. Dalıa önce bu tibbi kumluşlam
l'(:n/en adlar "b11mırlımıe" ı·eya "marısıan · ıdi. Biml/r: hasta, "bimarhane" ı•e "mansıaıı" kl!lmıesı
"hastaııe'' anlammda idiler. Aksı halde içıaııbul'da bir tarihte sayısı 9'a ı•aro11 bmuirlımıelm doldımıcak
·
bu yapı/ann I'Ukjiyelerindekı kayıtlara görr
buralarda Jrekımler. ce"alılar ı•e kelılroller (göz hekim/eri) bulwıması bwra kafi rel'aptır". tlcnilt:rek bu
yapıların bugunkü anlamda hastahane olarak i�Je,Jerini sürdurdügu bclirtilıyor. Dığer taraftan, A.
Sühcyl Unver, "Mani,a'da Dört Asırlık Hafsa Sultan Hastanesi Hakkında... ltm Tıp Alt•mi Dergisi.
btanbul 1953. �.2'dc "XII l11cri asırda istanbul'da Hase/J Bimarlıanoı'ndeıı btışka akıl lwsttıhanesi
ı·ani tımarlıane )'Oktıı", ''Eı•l�·a Çelebı bu binıarlıaneyı 'Dtirillcıimin Bımarlıtııll!sı ' dıre acllmıdmırok
dıf(erlemıdt•ll ll)'lri)'Ordıt, ��� halde 'bınıarlıa11e · tabmm 'hastahane tabıri}'ie eş tillmak l1iımı gelır"
demektcdir
' Aydın Sayılı. "llighcr l:ducation in Medieval lslam�. Ankarcı Ümıc!Tlıtt·sı Fı//ığı //, Ankara 19�.
sA6'da "ls/tim t•ğitiminJe dıplumumn kıırşılı.�ı "ıcazet "tu: /cazet lıadıs ıbmne ait bır Mtmdlf ··oı:retmı
mluatı" anlamına gelciıf:ı gıbı. lıadıs veya bır kitap yonmııma izin venldıı:1111 helırren bır he/ge $ekimde
olabiliyordu Talebder �:enel/ık/e medreseyi değil, bilgi almak i.rtt•dıklrri müdem.w wçalmlı Bazı
öğmıcıler degışı/.. müclemslerdell aldıklan pckçoJ.. ictizete sahip olabilirorclu " �eklinde konuya ac;ıklıl..
getırilmi�tır.
katlar çok tlelı olduf:ımu kabule imkôn yoktur. Asimda
68
Osmanlı Sağlık Kurumlan
şekle konulması ve çok sayıda medresenin adına inşa edilmiş olması vakıf sistemi
içinde eğitimde devletin desteğini göstermektedir.
Anadolu'da
inşa
edilen
Selçuklu
ve
Osmanlı
dönemi
darüşşifalarının
Nizarniye medreselerinin bilimsel hiyerarşisini aratmayan bir şekilde işlevlerini
sürdürdükleri de bilinmektedir. Her ne kadar Anadolu Selçuklu döneminde
.
inşa edilmiş olan darüşşifalardan sadece Sivas'daki I. Izzeddin Keykavus
Darüşşifası (H.614/M . l 2 1 7-18)'nın Vaktiyesi'nin bir sureti günümüze gelebilmiş,
diğerlerinin vakıf belgeleri kaybolmuş ise de bu darüşşifaların ne şekilde
işlediğini öğrenebiliyoruz. Bu kaynaklann başında darüşşifalarda görevli hekim
ve cerrahiardan intikal etmiş tıbbi yazma eserlerin (ister telif, ister istinsah
olsun) müzelerimizde ve kütüphanelerimizde çok sayıda bulunmuş olması
gelir.3 Ayrıca Evliya Çelebi, Seyahatname'de darüşşifalarla ilgili geniş bilgi
vermektedir. Osmanlı döneminin devraldığı darüşşifa yapılannın işlevlerini
aynen sürdürmelerini sağladığı, tıp eğitimini ve sağlık hizmetlerini ferdi vakıf
sistemi içinde bir sosyal yardım anlayışı olarak b�ından sonuna kadar götürdüğü
de bilinmektedir.
Osmanlı döneminde Anadolu Selçuklu döneminden devralınan darüşşifalara
yenileri, yepye ni mimari anlayış içinde katılmış ve bu dönemde inşa edilen
darüşşifa yapılarının hemen hepsinin vaktiyeleri de günümüze ulaşıruştır.
Vakfiyeleri olduğu kadar, Başvekalet Arşivi'nde bulunan belgelerle (tıp dosyaları,
atama, iaşc ile ilgili), devrin ünlü mimarbaşıtarının yorumladığı yapıların inşaat
defterleri4 ve mimarlardan bir kaçının inşa ettiği yapıların listesini veren eserlerin
bulunması, bu devir darüşşifa yapılarının işlevleri hakkında daha fazla bilgiye
sahip olmamızı da sağlamaktadır.s
Bir atın nailanmasının dahi düşünüldüğü bu menzil kuruluşlarında, insan sağlığı
ile ilgili tedbirlerin alınmış olacağı da doğal olarak düşünülmüş olmalıdır.
Anadolu'da cüzzamJı hastaların dışarıda dolaşmaları yasaklanmış ve bu tür
hastalar için tecrithaneler ( miskinler tekkesi) inşa edilmiştir. Anadolu'da hemen
her şehrin dışında bir miskinler tekkesi bulu nuyordu.�> Kayseri'de bir cüzzarnhane7
olduğu mevcut bir belgeden anlaşıldığı gibi, Osmanlı döneminde bu tür hastalar
için "miskinler tekkesi" adıyla yapılar yapıldığını da öğrenmekteyiz. Bunlardan
yazmalardan bazı tedavi metodlan. cerrahı müdahaleler, diş tedavileri ve kullanılan alet
şemalan ile tedavi için verilen ilaçların, drog �eklindeki reçeteleri de öğrenilmektedir Bu yazmalann,
minyatürler ve alet şernaları ilc zenginleştirilmiş örnekleri de mevcuttur
• Ö. Lütfü Barkan, Sülcymwıiye Camii l'e imareti İnşaall (1550 1557). Cilt ı. Ankara 1972 ve Cilt 2.
Ankara 1980; Zeynep Nayır, Osmwılı Mimıırlığmdtı Sultan Alımed Xiiiliyesi ve Sonrası (1609- 1690),
İstanbul 1975, s.44 15.
5 R. M. Meriç, Mimar Sinan Hayatı ve Esen, Ankara ı965; Cafer Çelebi Risale-i Minuıriye, H. 1023 /M.
1614 için bkz. Zeynep Nayır, a.g.e., s.40.
6 Evliya Çelebi Seyalıamame. Cilt ı. istanbul 1314, s.475.
1 Sivas. Kastamonu'da da birer
miskinler tekkesinin varlığına (8. N. Şelısuı•aroğfu Arşivferi,
3 Tıbbi
.
·
,
,
69
Osmanlı Sağlık Kurumlım
ilkinin Edirne'de I l . Murad (1421-1451) zamanında inşa ettirildiği ve iki ytı2
.
yıl kadar işlevini sürdürdüğü bilinmektedir. Osmanlı döneminde Istanbul'da
Üsküdar'da da Karacaahmed Cüzzamhanesi (Leprozöri!.i, Miskinler Tekke�i)�
11.920/M . l 5 14'de Sultan I. Selim tarafından inşa cttirilmişti. Bu yapı, 1 8 10'da
Sultan II. Mahmud ve 1 843'de Sultan Abdülmccid tarafından baştanba�a
yenilenmiş ve işlevini 1 927'ye kadar sürdürmüştür.
İstanbul'un 29 Mayıs 1453'tc Fatih Sultan Mehmet tarafından fethi ile başlayan
Türk devrinde, genel eğitime verilen önemle birlikte insan sağlığına hizmet ve
sağlık eğitimi de ayncalıklı bir şekilde önem kazanmıştı. Osmanlı Devleti'nde
sağlık ve sağlık eğitimi ile ilgili hizmetler, başlangıçta Anadolu'da, Anadolu
Selçuklu ve Beylikler döneminde meydana getirilen darüşşifa yapılarında ve
tıp medreselerinde sürdürülmüş, bunlara ilaveten Bursa'da Osmanlı Beyliği'nin
ilk site-üniversiter nitelikli külliyesinin yapımı da gerçekleştirilmişti: Yıldırım
Bayezid
Külliyesi (H.802/M. 1400).
Bu külliyede dini eğitim yapılan bir
medreseden başka bir de tıp medresesi ile darüşşifa yapısı da inşa edilmişti.
Osmanlılann, ilk yıllannda Bursa'da önemli yapı toplulukları meydana getirdikleri
bili nmektedir. Yıldırım KuIliyesi bu kuruluşlar içinde ışievsel yapılarının sayısal
çokluğu ve çeşitliliği yönundcn de önemlidir. Bu kulliyedeki darüşşifalar ve
medreseler ise eğitim tarihi yönünden ayrıca önem taşır. Külliyedeki darüşşifa,
tıp uygulama alanı ve hastaya hizmet sunan birim olarak yer alırken, iki medrese
yapısı da, biri dini eğitim, diğeri tıp eğitimi veren yapı birimi olmaktadır.
Şehrin doğu sınırıru belirleyen Yıldırım Külliycsi'nin, türbesi üzerindeki Arapça
�
kitabe H.809/M . 1 406 tarihini ve Hüseyin oğlu Ali'nin yapıyı tamamiattığını
belirten tek belge olurken, Ramazan 802/Mart 1400 tarihli vakfıyesi külliye
yapılarının işlev ve sürekliliğini belirleyen işletme yönetmeliği olmuştur.
Vakfiyede daıii§şifa ilc ilgili bilgi ayrıca verilmiştir. Başta vakfiye bilgileri olmak
üzere diğer belgeler de külliyedc iki medresenin varlığına işaret etmektedir. Bu
medreselerden cami önünde kol farkıyla yer alan medrese dini eğitim yapısı
olup, diğeri külliyenin batısında ve işlevsel yapılar kotunda, yaygın plan şemasıyla
yer almış, günümüzde ise iki katlı konut yapılarının tccavüzü arasında görülmez
olmuştur.
Osmanlı için 14. yüzyıl sonunda, site-universiter nitelikli bır kuruluş kaçınılma?
olmuş, Yıldınm Külliyesi içinde yer alan darüş�ifa ile iki medreseden biri
Cüwım
DosyaJızn, istanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve /)emıtoloji Kimımı) i�aret ediliyor. Aynca hkz
A. S. Ünver, Türkiye'de CÜZZilm Tarilıi, istanbul 1861; Edirne'deki Miskinler Thkkesi için bkz. Rıfat
Oı.man, "Edirne Abidclcri, Dörtbuçuk Aı.ırlıi Bir Seririyatımız", MıllıMecmua 69, Istanbul 1926.
Hüseyin Ayvansarayi, Hadıkatu'I-Cevami, Istanbul 1281, Cilt 1. ı..47S ve Cilt 2, s.246; A. S. Unver,
Bedi N. Şchsuvaroğlu. Türkiye'de Cüzzam Tarilıi Üzerine Araştımıalar. htanbul 1961. s.5.
•
70
•
Osmanlı Sag,lık Kurumları
tıp medresesi olarak işlevlendirilmiştir. Tıp medresesi kalınttiarı küUiyenin
batısındaki Cümle Kapısı Sokağı ile Bakanoğlu Sokağı arasındadır.
Darüşşifa yapısı ise medrese plan yorumundan hareketle inşa edilmiş, ancak
işlevsel mekanlarda darüşşifa ile ilgili organiara yer verilmiştir. Girişin sağ
köşesindeki mekan drog hazırlama mekanı olarak belirlenmiştir.
İkinci başkent Edirne'de, böyle bir darüşşifa yapısının inşaası ise Sultan II.
Bayezid tarafından kendi adıyla anıJan külliyede yer alacaktır. Ancak daha önce
İstanbul'da Fatih Sultan Mehmcd'in kendi adıyla bilinen Fatih'teki Külliyesi'nde
site-üniversiter nitelikli bir kuruluşla birlikte bir de darüşşifa yapısına yer
verilecektir.
İstanbuJ'dan İznik'e kadar Latinlerin işgal ve tahripleri (1204-1261) ilc Bizans
İmparatorluğu'nun uzun yıllar zayıf düşmesi, İstanbul'daki sağlık ve sosyal yardım
kuruluşlarını da etkilemiş ve hemen hepsi yok olmuştu. 15. yüzyıl ortalarında
İstanbul'da Bizans'm sadece iki sağlık kuruluşu olduğu bilinmektedir. Bunlar,
Ayasofya ile Pantokrator kiliseleri çevresindeki manastırlar ile misafirhane,
düşkünler evi ve bir hastanenin bulunduğu yapı topluluğudur. Bu yapı topluluğu
.
fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından onartılmış, "Eski Tmaret"
adıyla yenilenen bu kuruluşta sağlık hizmetlerinin bir süre daha devamı temin
edilmiştir.
.
Fethi müteakip hızla gelişmeye başlayan Istanbul'un yeni yerleşim politikası
gereği Türkleştirilmesi gerçekleşt irilirken, eski kuruluşlardaki kiliseler camiye
dönüştürülmüş, yeni kuruluşlar da, çeşitli işlevsel yapılardan meydana gelen
büyük külliyeler şeklinde, şehrin yeni semtlerinin çekirdeğini oluşturmuştur.
Fetih'ten l 7 yıl sonra yapımı gerçekleşen Fatih Külliyesi (Yeni imaret) (H.861875/M . 1456-1470) yapıları arasında yer alan darüıjşifa yapısını arıjiv belgeleri nden
tanımaktayız. Düşünülen ancak gerçekJeşip gerçekleşmediği bilinmeyen bir
onarım için hazırlanmış olan bu kroki planda yapı revakların çevirdiği kare
bir avlunun gerisinde, çeşitli hacim ve mekanların yer aldığı, yarım kubbeli bir
dershane mekanının ise beşgen bir çıkmaya sahip olduğu şekliyle tanınır. Girişin
iki tarafındaki kubbeli köşe mekanları ile dershane önündeki revakların yanına
kemerli açıklıkla açılan kubbeli hacimiere ihtiyaç duyulmasıyla da pHin
açı klanabilmektedir.
iki
Fatih devri mimarlarından Attk Sinan'ın planlayıp inşa ettiği bilinen külliyenin
yapıları içinde ayrıcalıklı bir yeri olan darüşşifa, günümüzde kargir evlerin
altındaki taş-tuğla derz duvar dokusu kalıntılarıyla tanınabilmektedir.
İstanbul'da Fatih tarafından inşa ettirilen bu külliyede yer alan darüşşifa
yapısından sonra, Sultan l l.Bayezid, Tokat, Amasya'dan sonra Edirne'de Tunca
71
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Nehri kenarında inşa ettirdiği külliyesinde bir darüşşifa yapısına da yer vermişti.
Darüşşifa sonralan «Yeni İ maret" adıyla tanınan külliye bütünlüğünün kuzey­
doğu köşesinde, medrese yapısıyla bitişik olarak inşa edilmiştir. Külliye'nin 26
Rebi ül Ahir 889/23 Mayıs 1484 Cuma günü temeli atılmıştır. Tamamlanması
ise H. 893/M. 1488 yılında gerçekleşmiştir. Darüşşifarun i�ası ısc Topkapı
Sarayı'ndaki bir belgede H. 891/M. 1486 tarihi ve Türkçe olarak ifade edilmiştir.
Külliye, Mimar Hayrettİn tarafından planJanıp, inşa edilmiştir.
A
Bu darüşşifa, plan şemasıyla, medrese planından farklı bir plana sahiptir.
Bu yapıda Mimar Hayreddin iç içe altıgen şema ile merkezi plan şemasını
gerçekleştirmiştiL Hastaya hizmet götürülürken iş ergonomisinin planlamada
dikkate alındığını yapının mekan plarıJaması açıkça gosterir.
Merkezi altıgenlcrin belirlediği oda ve eyvan dizisi, Cornelius Gurlitt'in planında
beşgen odalar önünde eyvanlar şeklinde belirlilmişse de Mimar Scdat Çetintaş
bu hatalı durumu düzeltmiştir. Böylece yapıya statik yönden bakıldığında,
merkezi kubbcnin taşınmasını sağlayan üçgen kuruluşlu gizli payelcrin varlığına.
tarafıından açıklık getirilmiştir.
Darüşşifanın son bölümünde ise devasız akıl hastaları için revakların gerisinde
altı mekan sırası yer almıştır. Evliya Çelebi, darüşşifanın batısındaki bahçelerde
drog bitkilerinin yetişticildiğini bildirmekte, ruh hastalarırın tedavisinde "müzikle
tedavi" uygulandığını gördüğunü, hazırlanan ilaçların haftada ikı gün ücretsiz
olarak hastalara dağıtıldığını, Seyahatname'de anlatmaktadır.
Vaktiyesinde günde 200 akçe tahsis edilen darüşşifada hekim Muslihiddin,
Mehmed, Bayezid, Ramazan, Vefa, Hüseyin ile cerrahlar Haydar, Şaban gibi
devrinin önemli doktorları çalı�mışlardı. Darüşşifa Balkan Sava�ı'na ( 1912)
kadar kullanılmıştır.
Osmanlı dönemi tıbbında bulaşma fikrinin tecrit yapılan olarak. özellikle
cüzzamın bulaşıcılığı ve yaygınlığı nedeniyle, bu tür hastalar için tecrit yapıları­
cüzzamhanclcr inşa ettirilmiştir. Bu tür yapıların ilkinin Edirne'de Kirişhane
Semti'nde olduğu bilinmektedir. "Miskinler Tekkcsi" olarak tanınan bu yapı
Edirne'de Sultan I 1. Murad tarafından ( 1421-1451) in§a ettirilrniş, ikiyüzyıl hizmet
.
vernıiştir. Ilk kez, bu yapıdan Dr. Hüseyin Hulki Be) ( 1861-1894) Viyana'daki ll.
Uluslararası Ocrmatoloji Kongresi'nde 1892 yılında. bahsetmiştir.
14.-15. yüzyıllarda, Anadolu·da Osmanlı Devletine bağlanmış olan yerlerde de
yöneticileri tarafından bazı sağlık kuruluşlannın inşa ettirildigi bilinmektedir.
İstanbul'da ise 1514 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Üsküdar'da yaptınlan
ve Karacaahmct Cüzzamhanesi olarak bilinen, bir mcscidi de bulunan yapı,
rcvak altına açılan bir dizi odaların "L:' şeklinde planlandığı şekliyle ayrı bir
öneme sahiptir. Buraya alınan hastaların tedavisi yerine. bakımları sağlanmıştır.
72
Osmanlı Sağlık Kurumları
Manisa'da Hafsa Sultan Darüşşifası, aynı isimle tamnan külliyeye H.946/M.1539
yılında katılmıştır. H.929/M.l522 tarihinde cami, medrese, imaret, hankah
ve sıbyan mektebinden meydarıa gelen külliyeye, darüşşifadan önce H.945/
M.1538 yılında da çifte hamam katılmıştır. Bu iki yapı, Mimar Sinan tarafından
planlanmıştır. Yapı Kanuru Sultan Süleyman tarafından annesi Ayşe Hafsa
Sultan adına inşa ettirilmiştir.
Yapı, kareye yakın bir avlu etrafında eyvan ve kubbeli odalar olarak planlanmıştır.
Giriş tarafında iki derleme sütun, üç sivri kemerli açıklıkla yer alan revak sistemi,
iki yandaki dikdörtgen planlı ocaklı mekanların açıldığı mekanı oluşturur.
Darüşşifanın ilk hekimi çağının bilgini Merkez Müslihiddin Efendi olup, Mesir
Bayramı geleneğinin yerleşmesine yol açmışhr.9
Uzun yıllar hastane olarak işlevini sürdüren yapı, I. Dünya Savaşı'ndan sonra
terkedilip harap olmuşken, daha sonra onarılarak Sağlık Müzesi yapılmıştır.
Ancak 16. yüzyılm ortalarında ikinci bir darüşşifa yapısı, Bizans'ın "Xerolophos",
Fatih döneminin "Başçı Mahallesi", sonraları ·�vrat Pazarı", Külliyenin
yapımından sonra ise "Haseki", günümüzde "Nevbahar Mahallesi" adıyla bilinen
semtte, Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hurrem Sultan (1 502-1557) tarafından
Mimar Sinan'a planlatılıp, inşa ettirilen Haseki Kililiyesi yapLlarma (H.957/
M. 1550) yLllannda, yine Sinan tarafından katılmıştır.
Yapıldığı tarihten itibaren Haseki Darüşşifası (H.l090/M. 1679); Haseki Sultan
Darüşşifası (H.l257/M . l 843); Haseki Zindanı; Haseki Sultan Darüşşifası
(H.l257/M.l843); Haseki Birnarbanesi (H.1260/M.1844); Haseki Nisa
Hastanesi (H. l286/M. l870) isimleriyle tanınması, yapının kularum şeklini de
açıklamaktadır.
Haseki Darüşşifası, plan kuruluşuyla, Istanbul'un ilk sağlık yapısı olan Fatih
Darüşşifası'ndan farklıdır. Burada merkezi plan şeması uygulanmıştır. Yapı
dıştan dikdörtgen olarak, sekizgen merkezi avlunun kenarını saran kubbeli
mekanlar şeklinde düzenlenmiştir. Bu plan şeması ile yapı, darüşşifa mimarisine
koğuş düzeninin uygulandığı önemli bir örnek olmaktadır. İkişer kubbe ile örtülü
dikdörtgen koğuş mekanları iki katlı pcncerelerle aydınlatılmakta, her birinde
yer alan yaşınaklı ocaktarla da ısıtılmaktaydı.
Böylece sekizgen kuruluşlu bir aviuyu üç yönde saran kubbelerle örtülü
dikdörtgen koğuşlara, sekizgenin iki kenarında yer alan eyvan mekanları ile
geçilir.
Yapı 1884 yılına kadar zührevi hastalıklar hastanesi, kadın tutukevi gibi farklı
9
Gönül Cantay, "Manisa and Mesir Festival", Economic and Touristic Bazoor International, March­
Aprif İstanbul ı 983, s.46-47
73
Osmanlı Sağlık Kurumları
amaçlarla da kullanılmıştır. Zaptiye müşavirliğine verilmiş kadın tutukevi
olmuştur. Çok yıpranan bina çevresindeki istimlaklardan sonra, katılan yeni
binalarta 1894 yılına kadar işlevini sürdürmüştür. 1 0 Temmuz 1894 depreminde
darü§Şifa zarar görmüş, 1918 yangını ise tamamen terk edilmesine neden
olmuştur.
İstanbul'un Osmanlı Devleti'nin başkenti olduğu günlerden ba�layarak,
başşehrin gcli�mesinde ve şekillenmesinde önemli yer tutan külliye kuruluşlan
gibi, bu külliyedeki medrese yapıları eğitime verilen önemi ifade ederken,
darüşşifa yapıları ve özellikle tıp medreseleri de insan sağlığına ve tıp bilimine
verilen önemi ortaya koymuştur. Bu konuda 16. yULyıl boyunca Mimarba�ı Sinan,
.
.
Istanbul'da planlayıp inşa ettiği külliyelerden Haseki Külliyesi ile Usküdar Atik
.
Valide Küliycsi'nde birer darüşşifa yapısı planlayıp inşa etmiş, ama Kanuni
Sultan Süleyman adına planlayıp inşa ettiği Süleymaniye Külliyesi'ndc darüşşifa,
tıp medrescsi, eczahane ve darü'l-akillr (droglar evi) yapılarını da in�a ederek.
külliyenin bütünü içinde bir tıp sitesi meydana getirmiştir. Böylece uı:.ta-çırak
yöntemiyle darüşşifalarda hastaya hizmet paralelinde sürdürülen tıp eğitimi.
Osmanlı döneminde Bursa'da inşa edilen Yıldırım Bayezid Külliyesi'ndeki gibi
teorik tıp bilimlerinin okutulduğu bir tıp medresesi ile uygulama ve hastaya
hizmetin sunulduğu darüşşifa yapısı ve yine sağaltımla ilgili ilaçların ürctildiği
eczahane ilc diğer darüşşifalara dağıtımı gerçekleştirecek olan droglar evi. tıp
eğitimine ve insan sağlığına verilen önemin ula�tığı noktayı belirtır. Bu gelişme
doğal olarak Mimar Sinan'ın ihtiyaçtan doğan işlevsel yapıları planlaması ile ilgili
dehası ilc açıklanabilir.
Süleymaniye Külliyesi'nin Kanuni Sultan Süleyman adına düzenlenen H. 7 Recep
964/M. 6 Mayıs 1557 tarihli vakfıyesi ile cami kitabcsi, külliyenin dokuz yıl süren
inşa süresini ortaya koyar. Bu süre içinde cami in§aatı (ll.957-964/M.1550- 1557)
tarihleri arasında yedi yılda; diğer yapılan ise (11.961-966/M. Ekim 1553-Mayıs
1559) tarihleri arasında altı yılda; darüşşifa, tıp medresesi (ile eczahane ve
droglar evi)'nin (H.963/M . l556) yılında tamamlandığı açıklık kazanır.
Şifahane Sokağı ile Tiryakiter Çarşısı'nın kesiştiği köşede inşa edilen tıp
medresesinden sadece dükkaniarın gerisinde bir sıra mekan günümüıe ulaşmış,
arsasına ise Süleymaniye Doğum Evi inşa edilmi�tir. Tıp medresesi'nin fevkani,
avlulu, revaklı bir medrese olduğu anlaşılmakta, kuzeyinde, darüş�ifanın kuzeyine
düşen köşede Darü'l- akaklr (droglar evi = ecza deposu) bulunmaktadır.
Darüşşifa topograftk şartlara uydurularak, Şifahane Sokağı'nda tck katlı, Haliç'e
bakan cephesiyle iki katlı olarak inşa edilmi�. boylece darillj§ifa altında bir
badrum kat meydana gelmiştir. Badrum katta, iki avlu arasındaki rcvak altında,
şifasız akıl hastaları için bir salon meydana getirilmiştir. Haliç'e bakan (Kuzey
cephe) cephesindekj bir sıra halinde dokuz dikdörtgen mekan, asma katlı olarak
74
Osmanlı Sağlık Kurumları
düzenlenmiş, altta kapı ve mazgal pencere, üstte ise ikişer dikdörtgen pencere
ilc aydınlanmıştır. Bu cephe düzenlemesi ve asma katlı olmaları, bu mekanların
günümüzde dükkfm olarak kullarulsa da, zamanında lojman olarak yapılmış
olduğunu gösterir.
Darüşşifa planı, badrum katı üzerinde, revaklı avlu etrafında gelişen, Klasik
Osmanlı medrese pHin şemasının, uzun eksen paralelinde bitişik olarak, iki
kez tekrarlanması şeklindedir. Şifahane Sokağı'na açılan kapı ilc birinci avluya
girilir, bu aviuyu dört yönde revak sistemi çevirir, ancak iki yanda ard arda
kubbeli mckanlar, yöneticiler, personel, poliklinik vs. için, büyükocaklı ve bacalı
.
dikdörtgen mekan ise fodla fırını (bir çeşit ekmek) olan hacimlcrdir. Ikinci
avlu etrafındaki kubbeli mekanlar ise hastalara ayrılmış, kuzey-batı köşesinde
hastalar için bir de hamam yapılmıştır.
Darüşşifada fodla fırını, hamam gibi özel hacimierin varlığı hastaların diyetine,
temizliğine verilen önemi vurgularken, Şifahane Sokağı'ndaki ikinci kapının
"Hekim Kapısı" olarak tanınması da hiyerarşik durumu açıklamaktadır.
Darü�ifada, biri başhekim olmak üzere dört hekim, ikı cerrah, iki kehhal
(göz hekimi), bir eczacı ile ilaçları ve şurupları hazırlayan eczacı kalfası, beş
eczacı çırağı, kilerci, vekilharç, katip, hastabakıcı ile hastaları yıkayıp traş eden
müstahdemler, görevli kadroyu meydana getiriyordu.
Uzun yıllar geniş bir kadro ile çalışan darüşşifada diğer darüşşifalardan farklı
olarak bir asabiye-nöroloji servisinin varlığı ve müziklc tedavi uygulandığı,
durumunu 19. yüzyılın ortalanna kadar koruduğu biliniyor. 1865 yılında
kolcra tecrithanesi olarak kullanılan yapıda, 1 858 yılında Halyan Dr. Mangeri
( 1 815-1882) başhekimliğe başlamış, sonraları ise tamamen akıl hastalarına
tahsis cdilmi§tir. Darüşşifanın hastahane işlevi 1 873 yılına kadar sürmüştür.
Cumhuriyet'ten sonra Askeri Matbaa'nın yerleştiği yapıda Klasik Osmanlı
Mimarisi'nin özelliklerini bozan bazı ekler ve değişiklikler yapılmı� ve 1972
yılında Askeri Matbaa'nın yapıdan çıkması üzerine. Vakıflar Genel Müdürlüğü
dini eğitim yapan özel bir okula kiralarnış, bu yıllarda yapının bünyesindeki
değişiklikler, darüşşifa yapısının mimarisinin büsbütün bozulmasına neden
olmuştur.
Istanbul'da
Fatih
Külliycsi'nden sonra site-üniversitcr nitelikli
kuruluş
Süleymaniye Külliyesi olmuş. bu külliyenin bünyesinde dönemin eğitim
hiyerarşisine uygun olarak yer alan medreselerden farklı olarak, tıp eğitimine
verilen önemı belirleyen yapılar topluluğu ise kulliyenin kuzey-batısında bir tıp
sitesi oluşturacak şekilde plfınlanmıştır.
Teorik ve pratik tıp eğitiminin ayrı ayrı yapılarda gerçckle§tirildiği Süleymaniye
Tıp Medresesi ve Darüşşifası da Anadolu'da Selçuklu döneminde Kayseri'de
75
Osmanlı Sağlık Kurumları
inşa edilmiş olan Gevher Nesibe Darüşşifası ve Tıp Medresesi (H.602/M. 1205-{))
gibi, Osmanlı Mimarisi'nde ikinci, İstanbul'da ise tck örnek olınu�tur. Bundan
sonra İstanbul'un üçüncü yarımadası Üsküdar'da, gene Mimar Sinan'ın planiayıp
inşa ettiği Atik VaJide Darüşşifası, eski örneklerde olduğu gibi tck yapı olarak
inşa edilmiştir. Sultan II. Selim'in eşi ve Sultan l l l . Murad'm annesi Nurbanu
Sultan tarafından topografik şartlara uygun olarak, üç kademeli bir alanda inşa
edilen külliye (H.978-991/M . l570-1583) on bir yılda tamamlanmıştır.
Attk Valide Külliyesi'nde sosyal işlevli yapılar daha aşağıda cami ve medrese
eksenine paralel bir bütün oluşturmakta (kervansaray, imaret, tabhane)
kareye yakın yapı bloğunun kuzey-batısında darüşşifa yapısı inşa edilmiş
bulunmaktadır.
Darüşşifaya kuzeyindeki kapıdan girilmekte, revaklı ve iki kadcmcli bir aviuyu
çeviren kubbeli hacimler bu revaklara açılmaktadır. Atik Valide Darüşşifası da
Süleymaniye Darüşşifası gibi müstakil bir hamama sahiptir. Ancak yapı, külliyenin
diğer yapıları gibi zamanla değişmi�, kubbe örtüsünun yerini sonradan yapılan bir
ikinci kat almJştır. 1970'lerde mcrmer taş döşeli avlusu, yakın yıllarda okul olarak
kulJanıma hazırlanırken, çimento ile kaplanmıştır. Esasen darüşşifa yapısında,
III. Selim ( 1789-1807) zamanında Nizam-ı Ccdid askerlerinin kışiası olarak
1865'e kadar kullanımından önce yapıJan değişiklikleri de görmek mümkündür.
Sultan lll. Selim döneminin yapı tekniğini gösteren bu değişikliklerle, bir süre
sonra kervansaray yapısının da katıldığı bir yapısal düzenlemcyle, darüşşifa
işlevini yeniden kazanmıştır. Böylece 19. yüzyıl başlarına kadar süren durumu,
bu tarihlerde yapıya sadece akıl hastalannın alınmasıyla "Toptaşı Bimarhanesi"
olarak lanınmasına neden olmuştur. Süleymaniye Darüşşifa'nda görev yapan
•
ıtalyan asıllı Dr. Mangeri buraya ilk akliye hckimi olarak başhekim olmuş,
darüşşifa yapısına kadın akıl hastaları, darülhadis medresesine de erkek akıl
hastalan yerleştirilerek, darüşşifanın genel sağlık işlevi daraltılmıştır.
Atik Valide Darüşşifası, 1866, 1874 ve 1881 yıllarında yapılan eklerle, Il.
Meşrutiyete kadar gelmiş, 9 doktor, 9 idare memuru ve hastabakıcı ile Dr.
Mangeri'nin muavini Dr. Castro'nun 40 yıl kadar sürecek başhekimliği
başlamıştır. Dr. Castro'nun başarısız bulunan yönetimi sonucu, Dr. Avni Bey
başhekim olmuş, emekliliği üzerine Dr. Mustafa Hayrullah Bey (Diker) 1923
yılına kadar başhekim olarak görev yapmıştır.
Dr. Mazhar Osman Bey'in çabalarıyla 1925'de Bakırköyü'ndeki Reşadiye Kışiası
akıl hastalıkları hastanesi olmuş ve (iki yıl süren onarundan sonra) Toptaşı'ndaki
hastalar 1927 yıhnda Bakırköy Akliye ve Asabiye Hastanesi'ne yerleştirilmiştir.
Bu sefer Toptaşı Bimarhanesi'ne Miskinler Tekkesi'ndeki cüzzamlılar alınmıştır.
1935'te Bakırköyü'nde yeni cüzzam pavyonu hizmete sokularak, cüzzamlı
hastalar buraya getirilmiş, Atik Validc Darüşşifası, külliyenin diğer sosyal işlevli
76
Osmanlı Saf,ltk Kurumları
yapılarıyla birlikte, Gümrük ve Tekel Bakanlığı'nın tütün deposu olmuştur.
Günümüzde ise Üsküdar İmam Hatip Lisesi olarak kullanılmaktadır.
ıstanbul'da, 16. yüzyıl içinde yapıJan çok sayıda külliyeler içinde Haseki,
Süleymaniye ve Atik Valide Külliyelerinde inşa ettiği darüşşifa yapıları, külliye
içindeki konumları, plan kuruluşları kadar bünyelerinde fırın, hamam gibi ozel
işlevsel hacimiere yer verilmesi yönünden, Mimar Sinan 'ın ve yapı biinilerinin
insan sağlığına ve tıp eğitimine verdikleri önemi açıklar.
Bu darüşşifalara 17.yüzyıl başında katılan yeni bir kuruluş ise Sultan I. Ahmed'in
( 1603-1617) Mimar SedefkaJ Mehmet Ağa'ya planlatıp, inşa ettirdiği Külliye'nin
darüşşifasıdır. 1609 yılında cami ile başlayan külliyenin ( H . l 025/M . l 616)
tamamlanması, kardeşi I. Mustafa'nın zamanında ( 16 17-18) gerçekleşmiş,
külliycyi meydana getiren diğer yapılarta birlikte, darüşşifanın yapımı ise 1620
yıllarına kadar sürmüştür.
Sultan Ahmet Meydanı'nda Hipodrom'un balı ucunda yer alan darüşşifa ne
yazık ki, günümüze ulaşamamıştır. 17. yüzyıl içinde inşa edilen tek tıp kuruluşu
..
olan yapının, Prof. Dr. A. Süheyl Unver'in gözlemleriyle Mekteb-i Sanayi
pHinından takribi olarak çizilen bir krokisi vardır. 1870 yılında Sanat Okulu inşa
edilirken, danışşifanın revakları ve revaklar gerisindeki mekanları yıkılmış, fakat
dış duvarların alt kısımları ile temellere dokunulmamıştır. Daruşşifa yapısından
sadece giriş kapısı ilc darüşşifa hamarnı muhafaza edilmiştir. Yapının kroki pHinı.
kareye yakın dikdörtgen revaklı bir avlu ve revaklara açılan mekanlardan ve gene
revak altına açılan hamam biriminden ibarettir.
Mimar Sedefkar Mehmet Ağa, Mimar Sinan'ın darüşşifalarda başlattığı özel
hamam olgusunu, bu darüşşifada da devam ettirrniştir.
.
Istanbul'daki darüşşifaların önemli özelliği vakfİyelerinin de günümüze ulaşmış
.
olmasıdır. Ilk sultani kuruluş olan Istanbul'daki Fatih Külliycsi'nin vakfiyesi de
.
hazırlanarak, külliye yapılarının işlevleri, işleyişieri ve gelirleri belirlenmiştir.
Vakfiyede darüşşifa ile ilgili bölüm ayrı bir öneme sahiptir. Vakfiyede darüşşifa
ilc ilgili metinde, alınacak personelin sayısı, ücretleri ve özellikleri belirtilerek,
ha!ıtalara verilccek yiyecekler, eğer gerekiyorsa sülün eti bile temin edilebileceği
belirtilmiş ve darüşşifaya tesis edilen vakıfların gelirlerinin zenginliği ilc imkanları
ortaya konmuştur.
Bunun gibi Haseki Darüşşifası da (H.959/M.1551) külliyenin cami. medrese,
imaret gibi yapıJanndan sonra, en son inşa edilen yapısıdır. Bu ilk yapıtarla ilgili
düzenleyici vakfiye olduğu halde, darüşşifanın inşaasından sonra bir vakfıyc
daha hazırlanmış ve işlevi, personeli, gelirleri belirlenmiştir. Süleymaniye
Külliyesi içinde bir tıp sitesi niteliğindeki, tıp medrese ve daruş�ifası ile ilgili
müştcmilatının işlevi, gefuleri, personelin sayısı, ücretleri ve vasıfları, hastalara
77
Osmanlı Sağlık Kurumları
gösterilecek ilgi vs. ise gene vakfiycsinde (H.7 Recep 964/M.6 Mayıs 1557) ayrı
ayrı yazılmı�tır.
Nurbanu Sultan Vakfiyesi (H.990/M. l583) de Atik Valide Darüşşifası'nın
yönetimi ile ilgili bilgileri içeren bir belgedir. Sultan Ahmet Vakfiyesi (H. 1022
/M. 1612), darüş�ifanın yapımından önce hazırlanmış olmasına rağmen yapının
yapımıyla değil, burada görev alacak personelin ve hekimlerin özellikleriyle
ilgildir. Bir örnek olarak gösterilecek olursa; ... açtk fikirliliği ve zekıist ile
"
tamnmtş, sağduyulu ve olaylan çabuk kaı·rayabilen insan tabiatı ö::elliklerini
i
ve ilôç lıaztrlama ilkelerini bilen içecek (şuntp) ı·e macun lıa::trlama
(psikolojsini)
konusunda lıünerl� mulıtaç olaniann t�Lerinin gözettlmesmde tyt davramş1 belli olan
yufka yürekli, kibirsiz olan, tamdık ve yabancıya karşt ıatlt sözlü, seçkin bir kimse
hekim olup, hasta olanlara yi
i da11ranarak tedavi etmelidir" ifadesiyle hekimin
ö7ellikleri açıklanmıştır.
Sırasıyla Bursa, Edirne ve İstanbul, Osmanlı Devleti'nin başkenti olur olmaz,
başlayan
imar faaliyetleriyle �ekillenmişlerdir. Duıcnlenen yönetmelik
niteliğindeki vaktiyeleriyle ve temin edilen vakıf gelirleriyle de bu eserlerın
dcvamlılığı sağlanmış ve harabiyeti önlenmiştir. Düzenli bir şekilde işlevlerini
yerine getirmeleri temin edilmiştir. Bu düzen, yönetimin sağlığa verdiği önemi ve
tıp eğitimi ile çağının pozitif bilimiere verdiği değeri de açıklamaktadır.
Osmanlı başkentinde 15.-17. yüzyıllar arasında inşa edilen darüşşifa yapılarından
Süleymaniye Darüşşifası ve Tıp Medresesi'nde teorik ve pratik tıp eğitimi
yapıldığı biliniyor, diğerlerinde ise bir tıp medresesine yer verilmiyor. Çağının
eğitim yöntemi olan usta-çırak ili�kisi şeklinde eğitim yapılıyor.
Gerçi 17. yüzyıl boyunca daha önceki darüş�ifalar ve tıp medreselerinde
hizmetler sürdürülmüş, ancak Türk tıbbında batılılaşma hareketleri de bir
ölçüde başlamıştır. Osmanlı hekimlerinin Latince. Fransızca, ıtalyanca gibi batı
.
dillerini öğrenme arzuları da 17. yüzyılda başlamış, l8. yüzyılın ikinci yarısında
balı kaynaklarından yapılan çeviriterin artması, kahve, kinin, ipekakuana gibi
droglann ve cıvanın frengi tedavisinde kullanılması gitıi yenilikler. batılılaşmanın
belirleyici kanıtları olmuştur.
19. Yüzyılda iki büyük Türk hckimi, 18. yüzyılda hızlanan modern tıp akımının
ülkemizde yerleşmesini sağlamışlardır. Hekim Şiinizade Mehmet Ataullah
Efendi ile Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi çiçek aşısı, frcngi tedavisi, firyoloji
ve tabiat tarihi çevirileriyle, batılıla�ma akımına hizmet ederken, III. Selim ve II.
Mahmud'u da modern bir tıbbiye kurmaya bazırlamı�lar, böylece 14 Mayı� 1827
Çar�amba günü Istanbul'da ilk modern ubbiye kurulmuştur.
.
19. Yüzyılın bilgin hekimi Şanizade Mehmet Ataullah I::.fcndi'nin İtalyanca ve
l..iıtinceden çevirdiği Miyar ül-Etibba, Thşrih ve Fizyoloji eserleri ise ilk basılı tıp
78
Osmanli Sağli/{ KurumlaTI
eserleri arasında yer alır.
15 I laziran 1826'da Yeniçeri teşkilatını la[,JVcdcn Sultan II. Mahmut ( 1808
- 1839) yeni modern Türk ordusunu kurmaya çalışırken diğer taraftan da
sağlık kurulu�larının tesisine başlamış; yeni bir askeri tıp okulu, Cerrahhane
ve birçok askeri hastaneler kurulmuştur. Fakat İstanbul'da 1826'daki kolcra
salgını ilc 1843'dcki çiçek salgınJan ise yeni büyük bir hastahanenin kurulması
gereğini ortaya koymuş, böylece Abdülmecid'in annesi Bezmialem Valide Sultan
"Bezmi alem Gureba-i müslimin hastanesi", "Bezmi alem hastanesi", "Valide
Sultan hastanesi", "Gureba-ı müslimin hastanesi" ve günumüıdc "Vakıf Gureba
hastanesi" adıyla işlevini sürdüren hastaneyi, 1845 yılında inşa cttirmiştir. Bu
yapıyla birlikte, darüşşifa {bimarhane) adıyla tanınan sağlık yapıları "hastane"
adıyla anılmaya başlamı&tır.
KAYNAKÇA
Adıvar, A Adnan, " Bizans'la Yukı.ck Mcklcpler", lanlı Dergi�ı Ub. h.ıanhul 1953, �.ı -55.
Adıvar, A. Adnan, "bıanbul'un Fcıhi Sırasında Biaıns ve Tiırk Kllllur Vuıycıı", luri/ı Dt•rg1..H. Vl9.
Jsıanhul ll)54. s.l-14.
A'lanapa Oktay. Osmanlı DtTn Mmuımı, istanbul 11)86.
Ayvcrdı, I-. Hakkı, 0fmcmlı Mımunsınde Çelebı ı·e Sultan .\1urud
Dem ,ı;[Jô-.'i55
(J.I03-J.I5/, C.2,
htanhul 1972.
Ayvcrd i. E. llakkı. Oımanlı -\.fimansinde Fatih
1974.
Dtı:n 8
5
5..
�6
(1-151-1-181), (' 3--1. Istanbul 1973-
Darkan. Ö. Lütfü, "İoıarcı Sitelerinın Kurulu�u ve I�lcyı�i", Ü.tmıt flıJ..ıilte.ıı ı\fewmusı, XXJIII-2.
Istanbul IWı.\ s.29-t
Bark.ın. Ö. Uitfu, 'iuleymumye Camiı ve Imareti Inşaall (1550
Anl.ara 19XO.
1557). C l . Ankara 1972 ve C.2,
Cantay (Gürc�scvcr). Gönül - B. N. Şchsuvaroğlu - A. (E.) Demirhan. TiirJ.. Tıp 'Tcırilıi. Ourı;a 19R4.
C'antay. Gönül. Osmanlı Ktifliyelerinin Kımıluşu. Ankara 2002.
C'antay. Göniil. "Manisa and Mcsir Festival". Economic ımd Ü>11riMil f1azııar lmcnwtimwl. March­
April iı.ıanhul 1983. ı..4t'r47.
Canıay. Gönul. "Sinan KtıUjyclcrindc Daru�ifa Planlama!>ı". Mımar .�mun Dullt'/111 f11rJ.. MmwrlıJ.iı ıe
Sanau. Istanbul 191-18, s..t5-51.t
Cantay. Gönul. "Danı��ıfalar", Mimarbaşı JWca Sinan l'aşuclı,s{ı ('ııji ,.,. Hwrleri, C.l, bt.ıntıul 191\8.
s.355 168.
Cantay. Gönui,Anadolu 'iclçllklllı·e Osnuınlı Daninifalım. Ankara IW2.
C'ant:ıy, Gün lll, "·\nadolu Tllrk Mimarisinde Kadın Banilcr", Xlll. 'ianat üıri/11 1/ahalı·�mc 5nnmcri
(Tiırilı Onct'wıclen Gımımıae
i Alladolu K.a(/111111111 Sol)lll n· Külturd Kummw) ·m· smmltm btldın, (9-13
Mayı.., ıw.ı. Istanbul).
Canıay, Günul. "Buf\a·tla Osmanlılann Ilk Tıp Kurulu�u", Ere/mı (Avdm Surılı ();;('/ Sa}'LH 1/.).
Ankara 1996, \.499-504. (4 plan+ 13 reııim)
79
Osmanlı Sağlık Kurumları
Cantay, Gönül, "Kadın Banilcr ve Daıiı��ifalan'', Sağlık Alanmda Tur/.. Kadını Sempozyumu iıa
sunulan bıldm, ( 13-14 Kasım 1997htanbul). l'>tanbul 1998, s.466-472.
Cantay, Gönül, "Osmanlı Türklerinde Tıp Eğitimi Si,temı", T C SaRlık Bakanlığı, Osmanlı
Dcvleılerinde Sağlık Hizmetleri Sempol)ıımu 'na sunulan bildiri (4-6 Aralık 1999), Ankara. (baskıda)
Oıntay, Gönül. "Osmanlı Dönemi Darüşşifaları", Osmanlı, C. lO, Ankara 201Xl, s. 367-375.
Evliya Çelebi, Seyalıamamı>, Ahmed Cevdet basımı, istanbul 1 3 14.
Hüseyin Ayvansarayi, Hadıkatii 'I·Cı>ı·ami, İstanbul 1281.
Meriç, R. Mclül, Mimar Sinan Hayali, üeri 1. Mimar Sinan 'm Ilayalina. Fsı>rlerine Dair Me11nler;
Ankara 1965.
Nayır, Zeynep. Osmaııb Mimarlıgmda Sulları Alımed Külliyesı
1975.
n•
Sonraıı
(1609 - 1690). İı.tanbul
Öztürk, Nazıf, Men.şei ve Tari/u Ce14imı Açısuulon Vakıflar, Basılmamı� yüksek lısans tezı, Idari
Bilımler Enstitüsü, Ankara 1980.
•
Rıfat Ü\man, "Edirne Abıdeleri, Dörtbuçuk Asırlık Bir Seririyatımız". Milli Mecmua 69, Istanbul
1926.
•
Sayılı, Aydın, "lligher Education ın Mcdicval lslam".Ankara Ümvt:Jitesi Yıllığı ll, Ankara 1948, s.46.
Şeh\uvaroğlu, Bedi N lsıanbul'da 500 Yıllık Sağ/ı/.. Hayatımız, Istanbul 1953.
.•
Unvcr, A Sühcyl. -Manisa'da Dört Asırlık Hafsa Sultan Ha\tancsi l lakkında'', 11!ni Tıp Alemi
Dergısı, htanbul 1953, s.2.
Unvcr, A. Sühcyl. Selçuklu Tababctı, Ankara 1940.
Unvcr, A. Sülıeyl
1961.
•
Şch::.uvaroğlu, Bcdi N., Türkiye'de Cüzzam Tan/u Ozenne Araştımıalar, istanbul
Yörllkoglu, N. N Manisa Bımarlıanesi. İ\tanbul 1948.
.•
80
Osmanlı Sağlık Kurumları
••
USKÜDAR MiSKİNLER TEKKESİ
Nil SARI*, Ümit E. KURT**
Giriş
Üsküdar Miskinler Tekkcsi olarak bilinen Cüzamhancıi Yavuz Sullan Selim
1514 yılında, hacıların ve Payitaht'tan çıkan ordunun geçtiği Bağdat Mcnzil
Yolu üzerinde inşa ettirmişti. ı Cüzamhaneye atfen, bulunduğu yola Miskinler
Yolu denirdi.2 Cumhuriyet'in ilk yıllarında varlığını sürdüren olan Miskinler
Tekkesi artık yok. Bugün sadece Dr. Eyüp Aksoy Caddesi üzerindeki İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü Anadolu Yakası I. Bölge
Müdürlüğü'nün yanında, yani Üsküdar'dan Bağdat Caddesine doğru giderken
sol tarafta Karacaahmet Mezarlığı'nın önünde Miskinler Çeşmesi olarak anılan
Hafız Isa Ağa Çeşmesi görülür. Bu çeşme, Miskinler Tekkesi'ni bize hatırlatan
.
son eserdir.
Bir zamanlar cüzamlı hastaların korunup bakıtdığı ve böylece yaşatılmaya
çalışıldığı bu tesisin izlerini aradık. Yüce serviierin ve kaderine terk edilen, sayısı
iyice azalmış Osmanlı mezar taşlannın arasında dolaşttk. Çeşmenin dışında
Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakilltc�i Dconıoloji ve Tıp Tarihi Anabilım Dalı.
Uzm., İstanbul Ünivcrsitc�i Cerrahpaşa Tıp Fakültcsı Dcontoloıı ve Tıp Thrihi Anabilım Dalı.
1 Kolağası Mehmed Ra'if, Mır'tit-ı lsumbtt� C.J, M)'a Yakası. (Yay. Haz. Gilnay Kut-Hatıcc Aynur),
Çelik Gülersoy Vakfı Yay., lstanbul 1996, s.129.
' A Süheyl Ünvcr, Bedı N Şehsuvaroğlu, Türk.{\"1! 'tlı Cıiz::am Tari/ıi Uumu· Ara§tımıalar. Istanbul,
1961, s.6.
•
·•
81
Osmanlı Saglık Kurumları
bulabildiğimiz, yc�ilc boyanmış ve biri Latin harfleriyle Miskin Dcde diye
sonradan tanımlanmış iki mezar taşı oldu. Miskinler Tckkcsi Türbesi'nin taşları
ise kırık dökük, sayıca pek azalmış bir şekilde Aynlık Çeşmesi yanında. demir
parmaklık içinde duruyor. Miskinler Tekkesi'nin 1 8 1 3 tarihinde onarıldığının
ispatı olan kitabcsi de Türk-Islam Eserleri Müzesi'nin deposuna kaldırılmı�.
Kendilerini bulamadığımız eserlerin izlerini arşivlerde. eski gravürlerde ve
haritalarda aradık. Gördük ki, Miskinler Tekkesi, Osmanlı dönemi harıta ve
gravürlcrindc Üsküdar bölgesi içinde bir sağlık müessescsi olarak. yer almış.
Ressam Ali Rıza Bey ve öğrencisi Ord. Prof. Dr. Sühcyl Ünvcr Miskinler
Tekkesi ve çevresinin son halini resmetmişler. Hatta Süheyl Hocamız ve gazeteci
yazar Enver Naci yıkık duvarlardan yararlanarak planını çıkarmış ve o gün
bulabildiklcrinin çizimlerini yapmış. Eski fotoğraflardan da odaları, ocakların
bacalarını, Dedcler Mcscidini, hamanu ve ctraftaki yıkık dökük halleriyle mezar
taşlarını, kuyu bilcziğini, serviieri ve kaldmm taşlı eski Bağdat yolunu tespit
edebiliyoruz.
.----
., _
,,.-�
·
-
•
Karacaahmct Sultan civarında Miskinler Tekkcsi. Rcs.c;am Ali Rıza Bey.
(C. T. 1·. Dcontoloji ve Tıp Tarihi A.D., Süheyl Unvcr Al)ivi)
82
�
-
1915.
Osmanlı Saglık Kurumları
.
-
:;:
(•
f
-.
-
Miskinler Tckkesi 1 1909-13 (Alman Mavileri, Yay. 1 laz. İrfan Dağdelen C6- 1 2633)
-
•
..
' ./·
•
"
,..
�
•
1/
�
"
•
....
:.."
�
���3·'
•
�·
•
"
'
-
••�...
,..� ..
,.
...
.
..
+-
�
...
...
4
...
.,._
1
o
..
•
_
-
•
•
••
•
•
•
.,. �
•
1
Melling'in Haritasında Karacaahmet Meıarlığı önunde \.1iskmler liopital (Voyagc
Pittorcsquc De Constantinoplc, 1819)
83
Osmanlı Sağ/ıl� Kurumları
-
.
-
.
Ord. Prof. Dr. Süheyl Unver'in Hocası Ali Rıza Bey'in Miskinler lCkkcsi ve Mescidi
çiziminden yararlanarak yaptığı sulu boya resim ( 1957). Sayın Gülbün Mcsara tarafından
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Müzesine hediye edilmi�tir.
-
Karacaahmet"te Miskinler Yolu. 1930'1u Yıllar
(C.T.F. Dcontoloji ve Tıp Tarihi AD. �ivi)
84
Osmanlı Sağlık Kurumları
'
ı'
•
Miı.kinll:r Yolu (Bir Ulu Rüyayı Görenler Şehri Üsküdar. s. 256 - IRCICA Ar�ivi )
Miskinler Tekkesinin Ku rul uşu ve Amacı
Sclçul-.lular gibi Osmanlılar da cüzam hastalığının bula�ıcı olduğunu kabul eder
ve �ehir dı�larına yaptırdıkJarı cüzamhanelerde hastaları tecrit ederlerdi. II.
Beyazıt'ın "Cımimfllan şehirden süreler, şehirde komayalar" hükmu (1501)' ve
Kanuni dönemine ait "Cuziim tôifesin yasağ idup ilden !ılireler'' hukmu ( 1565)4
cuzarn hastalannın halk arasına kanşmasını yasakJamıştı. Sağlıklı kimselerden
uzak tutulabilmeleri için cüzamlıların barındıkları ve bakımlarının yapıldığı
cüzamhanelcre ihtiyaç duyulmuştu. Cüzam hastalarının şehir dışında iskan
ettirilmesi ile şeh ir halkı korunur; tedavisi o gün için mümkün olmadığından,
düşen el ve ayak parmakları ve açık yaralarıyla cüzamlıların ürktitucü
görünümlerinin başkalarını rahatsız etmesi de engellenmiş olurdu.5
Üsküdar Miskinler Tekkesi Osmanlı Devleti'nin sağlık kuruluşlarından sayılırdı.
Nitekim Me lling i n haritasında Miskinler Hopi/al olarak kaydedilmişt i. Ne var
ki, Miskin le r Tckk.csi'nin, diğer sağlık kurumlarının olduğu gibi bir kuruluş
vakfiyesinc rastlanmamıştır. Bütün yayınlarda Miskinler Tekkcsi'nin 1514 yılında
'
Yavuz Sultan Selim ( 1512-1 520) döneminde şehrin uzağında. Bağdat yolu
kenarında inşa edildiği bildirilmektedir.6 Ancak, 1313/1896 tarihli bir belgede
Ahmed Akgunduz. 0\man/ı Kammniimeleri ı·e Hukuki liılılılleri. 2. 1\ıtap. 1. Baye:::ıd Dt"'<-n
Kımıımıtimelen. htanbul. 1990. s.295.
·Ahmed Akgundut. Kammi Dem Kanunniimelen, /. Kmm Merkezi ı·e Umumi Kamm11ümeler.
1
l�ıanhul. 1 qqı.s 192.
'Yuksel Yolda� Demırcanlı. Isilinbul Mimarisi İçin Kaynak Olarok Eı·lıwı Çt'lcbı �("'<'alıutmimt'.\1,
Vak ınar Genel Mudurliıg\1 Yay., s.288.
• Enver Nacı (Gö�n), >iulıgwı Dergısı. C.5. $.1::!6. 1935. :.. 10.
85
Osmanlı Sağlık Kurumları
yer alan, '·Meiilinde llaremeyn-i Mulıteremeyn 'e miillıak evkcifdan
Mustafa Reşid
Efendi ve Emin Paşa Vakıflarmdem Üskiidar'da Miskinler Dcrg61u "
ifadesinden
anJaşıldığına göre, Üsküdar'da Miskinler Dergahı Sultan Abdülmecıd'in
sadrazamlarından Mustafa Reşid Efendi ve Emin Paşa vakfıydıve sonradan Mckkc
ve Medine evkafına katılmıştı.7Fakat Üsküdar'da ikinci bir MiskinlerTekkesi'nden
söz edilmemektedir. Eğer bu yapı Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılmış
ise, onun yaptırdığı binanın yıkıldığını, vakıflarının ba§ka yere aktarıldığını
ve bu iki kişinin Miskinler Tckkesi'ni yeniden yaptın.lığını düş\JnebilirıL.
.
Ilk yapıldığı tarihte binanın Karacaahmet Mezarlığı'nın içinde yer alıp almadığını
bilemiyoruz. 1207/1793 tarihli bir belgede yer alan "Medine-ı Üskiidar luıricinde
mki' Miskinler Tekyesi" ifadesi. l8'inci yüzyılın sonunda da binanın şehir dı�ında
kaldığını gösterir.s Miskinler Tekkcsi'nin yeri ar�iv belgelerinde daima ''Üskiidar"
olarak belirtilir. Ancak 1324/1908 tarihli bir belgede, "Üskiidar'da Karacaalımed
ciı·annda mskin/ere
i
malısus miiesse'ie" olarak tanımlanır.'� Cüzamhanenin
etrafında yer alan çeşmc, scbil gibi diger yapılar, )akınlarında bulunan Mıskinlcr
Tckkesi'nc atfen hep ''miskinlcr" tabiri ilc birlikte anıhrdı. Binası yıkıldıktan
sonra Miskinler Tekkesi'nin adı Karacaahmet Miskinler Tekkcsi olarak
yaygınlaşmış olabilir.
Cüzamhane'ye Miskinler Tekkcsi Denmesinin Sebepleri
Miskin
tabiri, fakir ya da tembel anlamına geldiği gibi cüzamlı anlamında da
kullanılırdı.111 Üsküdar cüzamhanesi de Üskiidar Miskinler f(•kkesi, Miskmluine,
Üsküdar'da Miskinler Dergdlıı gibi adlar ile anılırdı. 1 Dolayısı)la. Avrupalılarca
hazırlanan bazı harita ve planlarda da cüzamhanc, Miskm/er Tekkessi olarak
adlandırılmıştı.ı.2 Miskin tabiri aciz, zavallı, yoksul, tepkisiz, hareketsiz
anlamlarına da geldiğinden cüzamlının durumuna uygun bir tanımlamaydı. Bazı
yazarlar bu adlandırmanın bir bakıma Türk toplumunun nezaketini gösterdığını,
Cüzamhane yerine Tckkc admın verilmesinde hastaların gururunu incitmcmek
gibi bir amacın olduğunu düşünürler.•�
CiUamlıların y�am biçimleri de miskin tabirine uyardı. Genellikle tankat
pirinin türbesi yanında bulunan ve insanların mustakil bir grup olarak yaşadıkları
tekketere benzetilen cüzamhaneler rekke, zaviye ve dergii/ı gibi adlarla anılırdı.
'BOA: 1 t'V. no: Z-07
• BOA CIV. no:72/3569.
BOA OII.MKT.no:925.'17.
1'
Enver Nacı. a.g.m. �. 10.
11
Bkz. BOA Belgeleri.
:ı irfan l)agdclcn(Hal.), Alma11 Maı•ileri 1913-1, /. Dımwı Sm·aşı Öncen J�ta11hul Harita/tın, C.l.
Istanbul BuyıJ�ehir Belediyesi Yayınları, lı.ıanbul, 2006. Co-1 2o33: M. Mcllıng. 11ımge Puıorcıq11r
De Conf/lmllnople Et Des Rııorf Du Bo.ıplum:. Paris. 1819. "'ın 'ayfa.
1 Nuran Yıldınm, "Mi�kinlcr Tckkc!ıi", Tm'kcyc Diyum:t Vakfı i:ılam Amıklopt·dısı, C.30. htanbul.
.
·
,
2005
86
.
...
.
185
Osmanlı Sağlık Kurumları
Cüzfımlılar topluma
karı§maz, tckke sakinleri gibi münıcvi bir hayat
si.ırerlerdi.1�
Sühcyl Ünver ise, hallun merhametini uyandınnak için buraya ll:kke dendiğini
ileri �ürer. II alkın verdiği sadakaların cüzamlıların önemli bir geçim kaynağı
olma-.ı, Sühcyl I loca ·nın yorumunu desteklemektedir.'� Mehmet Ne rm i Haskan.
hacca gidenlerin Miskinler Tekkesi önünde dua ettiklerinden buraya "Dua
Meydan ı" dendiğini bildirir.111 Enver Naci'nin, Miskinler Tekkc.,i sakinlerinden
aynen tekkc mensuplarından olduğu gibi halkın medet umduğunu anlatan
ifadeleri Cü1amhaneye verilen Tekke isminin uygunluğunu ortaya koyuyor:
"Gebe kalmayan kadmlar/a, eı·de kalnuş telôkki edilen 18-20 yaşmdaki ktzlar
mi.\kinlerin en biiyiik gelir kaynaklanydı. Bu zal'llllt kadmlar tekkenin ortasmdaki
alanda bulunan bir değirme11 taşım bir mskinili
i
yardmuyla çeı•irir. Böylece ktsmetini
açar. Bu arada lıiicrclerin pencerelerinden kafalamii uzatnuş olan miskinler
değirmen çeviren arkadaşlarmlll işareti üzerine hep hir ağt:dan 'Amin Amin!' diye
haykmrlardt".11
Cüzamlıların Miskinler Tekkesinde Tecridi
Evlıya Çelebi. cüzfımlıların tekkede tecrit edilmelerine dair sıkı uygulamayı "Şe/ur
ıçmde btr miskin lıaber almsa derhal aman vemıeyip tekke/erine getırirler. isterse
diyerek ifade eder.''. Miskinler Tckkcsi'ne alınanların
cü7amlı olması �arttı. Bu nedenledir ki, cüzamlı olduğu "hekim tarafından teşhis
liyfin
ı•e
eşrliftan o/sım "
edilenler.. buraya alınırdı.111 Son dönemde Mekteb-i Tıbbiye hekımlerı hastayı
muayene eder ve cuzcinılı olup olmadığına karar verirlerdi. Cuzamlı olduğu
kesinleşenlerin, gerekirse kolluk kuwetlcriyle tecrit edilmeleri hususu her
dönemde ve her cüzamhanede sıkı sıkıya takip edilmiştir. Üsküdar Miskinler
Tekkesi'nc ait tespit edebildiğimiz ar�iv belgeleri geç döneme ait olmakla birlikte,
diğer cüzamhfınelcrc ait çalışmalar bu hususu dogrular nitcliktcdir.'" llatta, bazı
yazarlar, evli olan cüzamlıların ailece burada kaldıklarını bildirmektedir.?ı Ancak,
halkın arasına karışmamak, halk ilc temas etmemek şartıyla halkın isteği üzerine
küçük çocuk sahibi cüzamlıların ya da ya§lı olanların evlerinde kalmalarına,
nadiren de olsa, Anadolu'da izin verilebildiğini gösteren birkaç ar�iv belgesi
vardır."
'Fnvcr Nad, 11.g.m., ,.ı o
\ Suhcyl Ünvcr. lkdi N. Şchsuvaroğlu, u.g.e.. s.6.
Mchmct Ncrmı ııa...kan. r
·u
...
"')ıllur Bonmca Ü.slwdar. 3, ü...kudar Bclcdiyöi. i\tanhul. 200 ı.... I075.
fnvcr r-.acı. 11.g.m . -.. l l
· Demırcanlı, 11.gt s.2S�t
Blv BOA hdgclcri.
BOA: Dil. MKL no: 1757'37.
21
Enver Nacı. a.g.m, s. lO
BOA C Sil no:21 1021
.
,
87
Osmanlı Sağlık Kurumları
Cüzamlı diye şikayet edilenin (ci
iziim tölımeti altmda bulwıwım) cüzamJı olmadığı
(ol marazdan ve zahmetden berfii 's-salıa) tespit edilirse serbest bırakılırdı.-'
Bunun için tekrar tekrar hekim tarafından muayene edilmek isteyenler
olabiliyordu. Bazı hastalar kötü niyetle cüzamlı diye şikayet edildiklerini ileri
sürerlcrdi. Örneğin, İstinye mavnacılar kethüdalığından ihraç edilen llüSC}'in
Ağa adlı kişinin, yeniden muayene edilme talebinde bulunduğu, 1306/1889
tarihli belgeden anlaşılıyor: "Ellerine arız olan bir nev' cı/d lıastalığmm ciiziirn illeti
olduğu beyamyla Üsküdar 'da vaki Miskinhaneye nakli ıçü11 lı garaım tanzim edilen
maıbata üzerine Mekteb-i Ttbbiye 'de icra olunan muayenede sirayet ilıtinuılme
mehni tedabir-i talıaffuzi)ye ittilıazt laztm geleceği bazı etibl>a tarafindan demıeyan
kt!mması hasebiyle mskinhaneye
i
nakli için polis tarafindan tahani olımmakta
bulunduğundan ve halbuki kendisinin mübtela olacağı illerin ilel-i sariyeden olmadtgt
lıuzzak etibba tarafindan bildirilmiş olduğundan balıis/e Mekteb-i Tıbbiyece tekrar
mu 'ayenesinin icrasıyla �·erbest b�rakt!mast stidasma
i
.. "24
istanbul dışından da Üsküdar Miskinhane'sine cüzamlı getirilirdi. Örneğin, 1324,
1908 tarihinde Trabzon Merkcı Vilayet Hapishanesi'ndcki bir hükümlüyü diger
mahpuslar, bir dilenciyi de halk, hastalığın kendilerine bula�acağı korkusuyla
şikayet etmiş ve Vilayet-i Sıhhiyc Müfettişliği bu iki ki§inin Usküdar'da Miskinler
Ocrgahı'na gönderilmesini gerekli bulmuştu:
"
... biri mevkufen Merkez Viiavet
Hapishanesinde ve diğeri sokakta tese'ül etmekte olan ikt cüzômil şalısm tecridlen
kabil olmadığından ve mahbusin ve ahali havfi siravet-i marazla şikayet etmekte
bultmduğımdan merkum/antı Miskinler Dergolıma izamma
Vilayet-i Sılılıye
i
Müfettşliğince
i
lüıum gösterildiği bildirilmş
i .. "�
.
Ceza süresi tamamlanan ya c.la affcdilen cüzamlı ki�iter c.lc hastalıkJan bula�ıcı
olup tedavisi bulunmadığından <;erbest bırakılmaı, cuzamhanede tecrit cdilirdi.
Örneğin, 1336/1918 tarihli bir belgede, ''Karesı Hapıslıanest 'nde bulıman Koca
.
Imam kızı Halime 'nin ma 'lilliyetine mebnf bakıjye-i müddet-i cezaiyesinm avfi
lıususwıa... ancak merkumenin ma '/aliyeti sari ve ve nô-klibil-i şifa cüzam illetinden
miinba 'is olduğı1 ... kendisinin böyle bir illet-i sôriyeye miibtelli olduğu halde serbe�t
btrakılması sirayet-i maraz mahzuriyete biniien şayan-1 tecviz olamayacağından
ya Üsküdar'da Miskinler Tekkesi 'nde iskan ve
lıasralıanede taht-ı miişalıedeye aldm/ması
,.
wşesi
veya/ıud taşrada miinmıb btr
gereğinin Padi�ahın iradesi oldugu
bildirilmektedir.�
Cüzam teşhisi kesinleşen hastanın Miskinler Tekkesi'nde kalabilmesi için
Evkaf-ı Hümayun Ncıarcti'nin oluru gerekirdi. 1334/1916 tarihli belgeden
BOA: DH.MJCT. no: 1742/3.
·• BOA" DH. MKT. no: 1742/3; DH. MKT. no: !757/37.
BOA' OH. MJCT. no: 925137.
. BOA. DH. MB. HPS no:I08/48.
'1
.•
88
Osmanlı Saglık Kurumlan
anla§ıldıgına go re, "Miskin/er Dergiilıı diğer ıekkelergibi Evkaft Hümôyun Neziıreı­
i
rıeziiret-i
i Celilesi 'ne tôbi olduğundan ciiziim illetiyle ma 'la/ olaniann orada skôm
miişiinmihylıônm ma 'lamiıt ve emriyle.. " olurdu.27
Miskinler Tekkesinin İdaresi ve Mescidin İ mamı
Bazı yazariara göre Evkaf'tan tayin edilen ve cüzamlı olmayan bir imam
Tekke'nin iç ve dış işlerine bakardı.28 Mescidin, aşağıda verdiğimiz fotoğrafı
incelendiğinde, yıkık da olsa, mescide dışarıdan açılan bir kapının mevcudiycti
görülür. Bu kapı imarnın cüzamlılar ile doğrudan temasa geçmediğinin bir kanıtı
olsa da, yapılmış olan tamirierin getirdiği değişikliklerden biri olabileceğini de
göz ardı etmemek gerekir.
İbrahim Hakkı Konyalı'ya göre ise idareci olan ki§i aynı zamanda cüzamlıydı.2'1
Tekke'nin yöneticisi ilc ilgili kesin bilgiler vercmiyoruz. Ancak, Tekke'nin
bünyesinde bulunan mescidc yapılan tayiniere ait belgeler vardır. Mescide imam
ve hatiplerin hükümdarın iradesiyle görevlcndirildiği anla§ılmaktadır. Örneğin,
1 137/1 725 tarihli bir belgeye göre, "Erbab-ı istilık.ı1kdan Şey/ı Bekir lfalife ar=ulıôl
sımup Uskudar'da ı•iiki Miskinler Cami-i Şerifi'nin lıitabeti malı/ii/ olmağla kendiiye
sadaka buyundmak babmda" dilekçe vermiş ve "izn-i hümôyun" ile Tekke'nin
hatipligine tayin edilmişti.10 1207/ J 793 tarihli bir diğer belgeden anlaşıJdığına
göre, Miskinler Mescidi'nin "ba-berat-t alişan ber- veeh-i lıasebi imam ve hatibi olan
Molla Alımed bin Mustafa Halife" gönül rızası ilc görevinden ayrılmış ve ondan
boşalan yere ''ancak Izitabet-ı mezkiireyi mulıtar-ı cema 'at ve erbab-ı istilıkaktan .. .Es­
seyyid El-hac Mustafa Halife bin Eş-şey/ı Hüseyin yedi11e berat-ı şerifi alişan
ilısan" buyrulmu§tu.31 Bu belgede yer alan "mulıtar-ı cema 'at" ifadesi, Mescid'e
tayin olmayı hak edenler arasından imamı ve hatibi Tckke'nin sakinleri olan
cüzamlıların seçtiği anlamına mı gelmektedir? Eğer böyle ise, imam cüzamlılar
arasından mı tayin olunurdu'? Fakat biri molla, diğeri seyyid ve hacı olan bu
imamlar cuzamlı mıydı? Eğer bu varsayım doğru ise, 1810 yılında yapının onarımı
ve gcni�letilmesi Strasında Mcscid'in imamı için ayrı bir bölümün inşa edilmesiyle
Tekke'ye imamların dışarıdan tayini söz konusu olmuştur diye düşünülebilinir.
Yukandaki belgede olduğu gibı, 1202/1787 tarihli bir ba§ka belgede de imarnın
gönül rızası ile görevinden feragat ettiği bildiriliyor: ...Üskiidar'da mki Miskinler
"
Tekyesi mescidinin ber-veclı-i hasebi imDinet ı·e lıiıabeıine muıasamf olan Alımed
Halife ı·eled-i kebir kendii hüsnü nzasıyleyedinde olan berarm verip mutasamfolduğu
cihettenmezbur tayini erbab-ı istihkaktan şbu
i
raft'-i tevki '-i refiü 'ş-siın-i hakani
;- BOA. DH.MB.HPS no: 108/48.
.:ı. Enver Naci, , a.g.m., s. 10.
:ı-İbrahim l lakkı Konyalı. Vsküdar Tari/u, C.l. Yc�ilay C'cmiyctı Yayınlan, Istanbul, 1977. s.235.
lt)BOA: C.EV. no: 72/3569.
'1 BOA: C. EV. no: 175/8737.
.•
89
Osmanlı Sağlık Kurumlıırı
Mehmed Halife ibn Halil zlde salalwya ferağ ve kasr-1 yed etmeyin .. " ricasını imam
kadıya arz etmi�ti. Ruus-ı hümayun verilmiş, ancak bir de uyarıda bulunulmuştu:
"
... bu herat-I himıaywıu verdim ve buyurdum kimezburMelımed Halife ilm Halilzfde
salalıuya varıp kasr-1 yed eden merkum yerine Mescid-i mezburede ber-ı·eclı-i lıasebı
imam ı-e lıatip olup eda-yı hizmet eyledikten sonra ışbu berat-ı alşa
ı mma mugayir
imamet ı'e hitabeti umunma taraf-I alıerden hiç fen mani' ve mezalıim olmayup
dalı/ ve taamtz kilmayalar..."32
İki belgede yer alan, "her-vee/ı-i hasebi imamet ı·e
lıitabetine nıutasamf" ifadesi imamlığın babadan oğla geçtiğini düşündürüyor.
Ayrıca, her iki belgede de imamların kendi arzuları ile imamlıktan vazgeçmiş
olmaları ve son belgedeki "tarafi alıer" ifadesinden cemaatte iki tarafın. belki de
iki ailenin birbirine sıkıntı verdiğini tahmin edebiliriz. Bu durum da imamların
Tekke sakinlerinden seçiliyor olabileceği varsayımını destekler niteliktedir.
Cüzamhanenin idarecisine "şeyh" dendiği de birçok yayında tekrar edilmiştir."
Tekke'nin kadı tarafından tayin edilen bir mütevelliye sahip olduğu da ileri
sürülmektedir.\,ı
Miskinlerio Yaşamı
Miskinler tecrit edildiğinden, Miskinler Tekkesi'ndeki yaşama ait bilgiler yok
denecek kadar aıdLr. Bazı yazarlar, hastaların kimseyle görüşemediğini. sadece
kapı önüne çıkabildiğini, hatta adli dava söz konusu olduğunda bile mahkeme
heyetinin Cüzamhaneye gelerek duruşmaları burada sonlandırdığını ileri
sürmektedir. 5
Gelir sağlama imkanı olmadığından, cüzamlıların vergiden muaf olduğu
anlaşılmaktadır. Örneğin, Üsküdar MiskinlerTckkcsi'ndc ikamct eden Karaköhne
oğlu Mehmcd Oede 1857 tarihinde takdim eylcdiği arzuhalde, kendisinden vergi
talep edilip memleketindeki c�asının alındığından �ikayet etmiş ve etizamlı
olduğu için vergi affına tabi olduğunu ileri sürmü�tu: "kendisi miibtelii olduğu
illet-i sôriyesine mehnf el-lıôletii lıôzilıf Üsküdar Miskinler Tekkesi'nde ikômet
etmekde olduğu ve vergi altmr nesnesi olmadtğl halde geçen altnuş sekiz ı·e işbu
a/trmş dokuzlarilla mahsuben iki yüz kımlj vergi talebiyle rnemleketi o/mı Sanmsak
Divam 'nda ktiin hônesinden meblağ-1 mezbtmm istifôst için on kl)}'elik bir aded
kazgan ve :alıire anban ve buna miimôsil beş yii: kunışluk eş;·as1 fiinllu ı·e ıelef
edilmiş ve bu kev.fiyet tarafina gadri müeddf göriimnliş olduğundan istirdtld1 l'e verg;
"BOA: C.LV. no: 509/25728.
'1 A. Stihcyl Unvcr Bcdi N. Şchsuvaroğlu, a.ge. s.8: Ihrahim llakkı Konyalı. u.gı� . C' 1. �.235: "oj
f"o�. -u,ı..uuar Cuuamhanc�i·nın Bugunku Durumu"./. fıtrl.. Tıp Tari/u Kongn·�ı. 1\tanbul, 1988.
�.20S.
• Nuran Yıldırım, "Cuuamhanclcr". Dumlen Bugıme fltmıhulttmıklopedw. C.5. 1\tanhul. 1994.
,...ıso.
" N uran Yıldırım. "Mi.,kinlcr Tckkcsi". Türkiye Diya11e1 Val..fı Nam ..
ımiklopediıı. C.30. btanbul.
2005. :..1il6.
.
90
Osmanlı Sağlık Kurumları
talebiyle nıüdahale olunmaması istid'ti olwımasıyla keyfiyel Tıbbiye Nfizın devletlü
paşa hazret/erinden lede 's-suat fi'l-hakika merkumwı bu iliete mebnf bundan iki
sene mukaddem Miskinler Tekkesi'ne vaz ' olunduğu mizır-ı müşfinmileyh hazretleri
tarafindan ilôm ve ifade olunmuş ve bu makule/erin temettuôta dair nesnesi
i
olmadığı tebeyyün etdiği halde vergi muıôlebesinden afvı nizarnı iktzasmdan
bulunmuş olmağla meclisce bi't-tedkik rü 'yet olunarak icabmm icrasma himrnet
eylemeniz siyôkmda şukka ". 36
Ailesi olan cüzamlılar çoluk çocuğu ile birlikte burada kalırlardı.37 Baz1 yazarlar
ölen cüzamlının Cüzamhane binasının arkasındaki mezarlığa dcfnedildiğini;38
oğlu yoksa malının hazineye kaldığını yazmaktadır.39 Ancak, merhumun/
merhumenin cüzamlı olduğunun bel irtild iği bir mezar taşına bugüne kadar
rastlanmaiDJştır.
Miskinler Tekkcsi'nin son dönemindeki yaşantıyı Enver Naci şöyle anlatıyor:
"Karacaahmet'e gelen bir ciiztimlı. çoluk çocuğunu da yanmda getirir; hep beraber
senelerce bu mezarlık sınırının içinde kalırlardı. Buraya bekar kadın veya erkek
gayet az getirdi. Ve bu yabıızlar; asıl hücrelerin bulunduğu daireye almmazlar, cümle
kapısı ile biiyük daire arasındaki boşlukta yaptlmış olan oda/ara yerleştirilirlerdi. Bu
iki kapt arasmda her gün bir bekôr nöbet bekler; ak§am namazı okunur okunmaz
kapılan kapatırdı. . . Tekke pek kalabalık değildi. Yalnız bu 33 odadan hemen hiç
boş ka/am yoktu. Hastalar en çoğaldığı zamanlarda 70-BO'i bulnwştur. Tekkenin
tenhalaştıği 1322 (1904-5) yılmda/d kayttiarda 16 �iye düştükleri görülmektedit:
Ya/mı bu azalmamn sebebi harp sıralannda Evkafin tekkeye bakamaytşıdır. Son
�
zamanlarda gelen mskin/erin
i
çoğu Asilaneli ve Tosyalı idi... Buraya gelen lıaslalara
miskin derlerdi... Gerçekfen bu hastalar ağrr hareket etmekle ün sa/mışlardır. Ama
bu ağırlık hissinin kökü uzvfdir; bedenden gelir. Oradaki hasta/ann çoğunun el ve
ayak pamıaklan dökülmüştü. " 4o
Hangi tarihlerden itibaren olduğunu belirtmemekle birlikte, bazı yazarlar,
cüzamlılarm son dönemde §ehrc inip ah§ veri§ yapmaya başladığını, bazılarının tavuk
..
besleyip yumurta sattığını, ümer Efendi adında bir hastanın yi rm i keçisi olduğunu
yazmı§tır."ı
20.
yüzyılın ilk çeyreğinde hastabğın henüz tedavi edilemediğini göz
önünde bulundurursak, bu gibi uygulamalann hastaların özgür bıraktimasından
çok, son dönemdeki siyasi kargaşa ve savaşlar sebebiyle Cüzamhane'nin
"'BOA. A. MKT DV, no:73/44.
11
Enver Naci, a.g.m., s.lO.
tt Nuran Yıldırım, "Cüzzamhancler", Dünden Bugiine stanbul
İ
Ansıklopedısi, C.5. istanbul, 1994,
s.456
i
,. Nuran Yıldınm, UMiskinler Thkkesi'', Türkiye Diyarıeı Vakfı slam
Atısiklopedisi, C.30, Istanbul,
2005, s.l86.
"" Enver Naci, a.g.m., s.JO.
•ı Nuran Yıldmın, "Miskinlcr Tckkcsi", Tiirkiye Diyaneı Vakfı islam Ansiklopedisi. C.30, İstanbul.
2005, s.I86.
91
Osmanlı Sağlık KurumUın
yönetimini yönlendiren eski hükümterin geçersizliği ve Vakıfların zaafa uğraması
sonucunda Miskinler Tekkesi'nin kendi haline terk edilerek bakımsız ve sahipsiz
kaldığı şeklinde yorumlanması daha doğru olacaktır. Nitekim Enver Naci'nin
açıklamalan bu görüşümüzü doğrular niteliktedir: "Genel savaş
ı·e
Mütareke
yıllanna kadar miskinterin dışan çıkllğı gön'ilmezdi. Fakat bu zamanlardan
sonra Evkaf talısisatı vemıermy.e b�ladL Bakmısızlık yüzünden yaı•aş yaı·aş
dışan uğntyorlardı. Bwıwı önünü almak isteyen malıaile ihtiyar heyetinin ön
ayak olmasıyla Bay Mazhar Osman 'a ba�vumldu. Hastalar tımarlıam•de yediri/ip
içirifecek ve orada yatıp kalkacak/ardı. Yalnız mskinler
i
tımarlıanede yatmak
stem
i
yorlardı.
i
Tahsisatiamu oradan alıp yine eski tekke/ennde kalmak ütıyorlardı.
Ama dedikleri olmadt. Kaçanlar kaçtı. Kaçamayanlar ı-eya kaçmak ıstemeyenler
Toptaşı llmarhanesinde banndmldı." 42
..Birkaç miskin tipi. Kendilerini 1tvvc:lce Üsküdar'da yakmc/an gömıüş olan ressamımızuı
krokisi" (I:.nver Naci, ı 935. <;,ı O)
" Enver Naci, a.g.m., "· 1 1 .
92
Osmanlı Saglık Kurumları
Miskinler Tekkesinin Gelir Kaynakları
Ü sküdar Miskinler Tckkcsi ilc ilgili yayınlarda bu kurumun giderlerini karşılayan
birkaç vakıf olduğu ve Cüzamhane'ye Evkaf Nezareti'nden ve Atik Valide Sultan
Vakfı 'ndan tahsisat ve tayinat verildiği ileri sürülmektedir.� 1 259/1843 tarihli bir
belgeden anlaşıJdığına göre, Miskinler Tekkesi "bi-vakf-ı Jıayriit" idi; en azından
bu tarihlerde gelir getiren bir vakfı yoktu.�
Süheyl Ü nvcr'in Üsküdar'lı imam Hakkı'dan aldığı bilgiye göre, et Selimiye'deki
Kavak Mczbahası'ndan getirdi. Ayrıca, Miskinhane sakinleri için senede 1 2
kurban tahsis edilmişti. Su Selintiyc'den ve İç Erenköy'deki İbrahim Pa�a
suyundan getiritirdi Erkeklere yünden (abadan) elbise, mest-pabuç. keçe takke;
kadınlara mavi dokumadan çarşaf ve şalvar verilirdi.4s
Nurbanu Sultan Vakfı'nın cüzamltiara katkısı büyüktü. Yayınlara göre Atik
.
Valide Imareti'nden her gün sabah her miskine 2 çift fodla, akşamları çorba.
pilav, ct ve haftada iki kere (Pazartesi ve Perşembe) akşam pilav ve zerde vb.
verilirdi.46 Nitekim Nurbanu Sultan Vakfı ( 1582) İ mareti "fukara ve miskin/ere,
zuafa ı'e mulıtacine'' vakfcdilmiş ve "hiingôlı 'da sakin bulunan den·işlere verileli
ta01ndan lter gün fukara ve mesôkine tevzi" edilmesi; "Berat l'e Regaip geceleri ve
Bayram günleri pi§irilen yemekierin hiingôh hücrelerinde oturan fukara ve mestikine
vb. tevzi " edilmesi
şart koşulmuştu.47
Osman Ergin, "Hiingôlı imaretin bir bölümüdıir. Dini bir müessese, tçtimaiyardtm,
haytr ve şefkat kaynaği, toplantı yeri, hatta şimdiki tôbirle bir kulüp.. . " derkenh
imaret-hangah ili§kisini ve hangahın anlamını pek güzel özetliyor. Pakalın'ın,
"Tekkeler ve zaviyeler bağlı bulunduklan lıôngiilılar vasaastyla maddi ve maneıoi
ilıtiyaçlamu temin ederdi'""
açıklaması, Miskinler Tekkesi'nin ihtiyaçlarının
Nurbanu Sultan imareti'nin hangahı aracılığı ile karşıianmış olmasının Sultanın
vakfİyesinin gereği olduğu kadar. Osmanlı sosyal teşkilatının i�le}i�inin de bir
gereği olduğunu anlatnıaktadır.
tarihli belgeye göre, bu tarihlerde fakirler ve miskinler o kadar
çoğalmıştı ki, Atik Valde Sultan i mareti'nden ve diğer vaJ...ıflardan gelen ekmek
ve yiyecek yetmez olduğundan, Maliye hazınesinden }ardım alınması için,
1307/l 890
" Üsküdar'da vaki' Miskinler Tekyesinin Cemıetmekan Atik Va/de Sultan imaretinden
Nuraıı Yıldırım. "Mislinlcr Tkkc�i
2005, s.l86.
.. BOA: I.DII., no:78/3896.
•·
c
.
"
Fiirkiye Dıywıl'l ı1ıkfı islam Ansiklrıpt·dı�i. C.JO, istanhul,
45Suhcyl Ünvcr. "Cuzzam Ha�talığına Dair �iv Kayıtları ve Kay..eri Lepmscmi". Dınm, S.J. Mart.
1936, a}TI ha,k ı. !>.2-:t
""BOA, FV.d no: 1 (30572, 1324); A Suheyl Unvcr. Bcdı "1 Şeh,uvaroğlu. n.gı•., ,.6.
ı• Yakıtlar Genel Müd.. 2YYD 1766 136-27.
� o�man Crgın. a.g.e., s.29.
., Mehmet Zeki Pakalın, Osmnnlı Tcırilı Dt!yımleri l't' Tc•nmlm Sözliiğii, M.C.Il. Devicı Ktp., istanhul,
1971.
-
93
Osmanlı Sağlık Kurumları
1
f
/
�
Nurbanu Sultan 1 Atik Yalide Imareti giriş kapısı
(Nil Sarı ar§ivi 1988)
.
,
Nurbanu Sultan 1 Atik Valide imareti (Nil Sarı ar§ivi, 1988)
ve Evkaj-1 saireden mahsus fodııla ve raamİ)yesinin fukara ve nıesôkfnin kesretine
mebni kifayet etmemekle olduğundan balıs/e
i
sadaka-i ser şeı•ket-efser hazret-i
padişalıl olmak üzere Maliye Hazine-i Celilesinden Gureba Hastanesine verilmekte
olan yevmi elli kıyye la/une ilaı.:eten ita olunmak ve esmam mezkur hastane /alım
taayytmat1 esmanıyla beraber tahsisat-I evkaftan mahsub kllmmak üzere zikr
olunan teleye içün dahi yevmi beş kıyye lahm tahssi
i ve fodula/arın dahi yine vakf-ı
mezkurdan kırk çijie iblağı" buyrulmuştu.50
.
..
Miskinler Tekkesi'nin son imamı Mehmed Izzet Bey'in Süheyl Unver'e
aniattıkianna göre bir diğer gelir kaynağı da halkın verdiği sadakalardı.
Halk, tekke dervişlerine yardım ettiği gibi, cüzamlılara da sadaka verirdi.
Miskinhane'nin kapısı önünde yol kenarında bulunan üstü oyuk, bir metre
su BOA: I.OH. no: 1 160/90683.
94
Osmanlı Sagltll Kurumları
-
yüksekliğinde, sütun �eklinde ve mezar ta§larına benzeyen sekiz adet sadaka ta§ı
vardı. Caddcdcn geçen yokulardan sadaka vermek i�tcycnlcr ta�ın çukuruna
para bırakırlardı. Miskinhane'de bulunan Gözcü Dcdc para bırakıldığını haber
verdiğinde miskinler hep bir ağızdan para verenlere dua cdcrlerdı. Şeyh adı
verilen tekke yöneticisi toplanan paralan aralarında tak�im ederdi. ı l::.nver Naci
ise sadaka verilişini şöyle anlatmaktadır: "Tekkenin cümle kap1s1 ömilule üstü
oyuk, yarmı adam boyu kadar uzımlukta 10-15 kadar taş siitım vard1. Gelen geçen
bu oyuk/ara sadaka bıraktrdı. Para taşm çulamma diişer diişmez. u;enden bunu
gören bir miskinin işareti üzerine yine pencerelerinden uzanan miskm/er hep birden
'Amin 'e başlar/ardı. Toplanan paralar bir sandıkıa birikiiri/ir
ı·e
Jıaftadtm haftaya
açiiarak miskinler arasmda paylaştınlırdı.''52
Bir sadaka taşının Süheyl Unver tarafından yapılan çizimi.
(C. T. F. Dconıoloji ve Tıp llırihi AD. Arşivi)
Miskinler Tekkesi sadaka ta�larından hi ri.
Mezar ta�ı sanılarak ye�iJe boyanrnı� haJiyle (2006)
Bır sadaka ta§ının fotografı, 1930'1u yıllar.
(C. T. F. Deontoloji ve Tıp llırihi \.0
Suheyl Ünver Arşivi)
A. Suhcyl Um·cr. Bcdi N. Şcb\uvaroğlu. a.ge. �.9-10.
' Enver Nacı. u.gm
..
...
.
ı ı.
95
Osmanlı Sağlık Kumm/an
M i SKİNLER TEKKESİ ve BÖLÜ MLERİ
Miskinler Tekkesi Planı
Miskinler Tekkesi birçok kez tamir gördüğünden binanın zaman içinde bir
takım dcğişiklikJere uğramı� olabileceğini varsayabiliriz. Bahçe içinde kargir
bir bina olmakla birlikte, çatısı ve bölümleri ahşap olduğundan, yangınlar
binanın büyük zarara uğramasına ve onarım görmesine sebep olmuştu.53 Mevcut
bilgilere göre, cüzamlıların kaldığı odaların kapıları ve pencereleri avlu olarak
kullanılan iç bahçeye açılırdı.s.ı Cuzamlıların hayatlarını geçirdikleri bınada
temizlik ve ibadet ihtiyaçlarını karşılayan bölümler de yapılmıştı. İbrahim Hakkı
Konyalı'ya göre 1810 tarihindeki onarımdan önce Cüzamhane'nin 9 odası (hane,
.
hucre) vardı. Her odada bir ocak bulunurdu. Iç avlu revaklar ile çevrili olup
avluya açılan her odanın önünde ahşap bir rcvak yer alırdı.ss Üsküdarlı İ mam
llakkı'nın Süheyl Ü nvcr'c verdiği bilgiye göre, odaların lO'u evli ve 6'sı bekar
cüzamlılara, 2'si imama ayrılmıştı. Suranın son şeyhi l zzet Efendi'nin Süheyl
Ünver'e verdiği bilgiye göre ise, binanın 20 odası vardı.�6 Yapının kalıntılarını
inceleyen Sübeyl Ünvcr'in çiLdiği planda Tekke'nin hamamı, çamaşırhanesi, su
hamesi ve mescidi bulunuyor. Süheyl Unver plana ait §U bilgileri vermektedir:
"Usküdar leproserisinin takribi plôm. Bu plôn 40x30 rertibindedir. Halen ytktk
duvarlan mevcut. Camii ı·e minaresi duvarlan duruyor. 18 odamn bölmeleri alışap
olduğundan tayin kabil olmadı. ller odamn önünde ahşap ve üstü kapalı bir teras
vardtr. •>S? Enver Naci ise Miskinler Tckkcsi'nin 33 odalı büyük bir bina olduğunu
belirtir.sıı Kaynaklardaki bilgiler az çok farklı olsa da, 18 l O onarımından sonra
odaların iki misline çıkarıldığını söyleyebiliriz.
Ayvansarayi, mescidin minberini 1758'de Yağlıkcı Mch med Emin Pa�a 'nın
yaptırdığmı kaydediyor.5� Sühey1 Unver'in Cüzamhane'nin son müdürü (�eyhi)
olan Haydarpa§a Tıp Fakültesı İ mamı İzzet Efendi ile göruşerek aldığ1 bilgilere
göre, bodrumu kargir olan mcscidin üstü ahşap, minaresi tuğladandı.lı(1
------ --
'A. Sühcyl Unvcr, Bcdi N. Şch,uvaroğlu. a.g.t. s.6.
.
• Bkz. Enver Nac� a.g.m., ,.ı ı . Miskinler Tckkesinin planı.
" Ihraham llakkı Konyalı. a.x.e., c. ı. s.235.
'" A. Sühcyl Ünver, Bedi N. Şchsuvaroğlu, a.ge. , s.9.
s7 A. Sühcyl Ünvcr. a.g.m., �.2-3.
'[nver Naci, a.g.11L, ı..lO.
' BOA: C.EV. no: 72/3569 ve no: 175/'ô737.
'' A Suheyl Unver, Bcdi N. Şch,uvaroğlu, age. �.9.
.
96
Osmanlı Saj.lık Kurumları
OOAL.AA
;,bı
1
11
tb
L
re
•
1<
� '.:.c
•
,
o
�
.. l
•
ı.;
Sühcyl Unvcr'in çizimi ve yazısıyla
Miskinler
Tckkcsi'nin
odaları,
hamamı, su haznesi, mescidin iki
penceresi ve minaresi. (C. T. F.
Deonıolnji ve Tıp Tarihi A.D. A�ivi)
Sllheyl Ünver'in 1936'de ya}ınladığı
Miskinler Tckkcsi planı. (Cüzam
llaslalığına Dair At)iv Kayıtları.
s.2)
.
Aşağıda. 1909-1913 tarihleri arasında yapılan Istanbul haritalarında yer alan
plan ilc Enver Naci'nin çizdiği planda, Sühcyl Ü nver'inkindcn farklı bölümler
dikkati çeker. Çeşitli tarihlerde onarım gören binada yer alan mcscit. hamam.
çamaşırhane ve çeşme gibi cüzamlıların ihtiyaçlarını karşılayan bölümterin hangi
tarihlerde nasıl yapıldığını ve ne gibi deği�ıklil-.lere uğradığını bilmcmekteyiz.
·
�
1•
L
•
L
•
'
L
\
\
\.
l
L
'
\
•
\
•
'
t
'
ı..
L
�
•••
#
,
'
•
•
1
...
L
- --
,
,
,
,
l
..
114>/ıc,.
o
"'
Q
1>
.,
l
"'
'
'
:b
u
...
..
•
\
•
l.
l.
•
l.
ı.
•
\.
l.
L
..
-
L
Miskinlcrlbkkesi (1909- 1913). Onarım sonrasında
eklenen bolumler ilc ortası aviulu klasik planın
dcği�tigı görı.ilmekte. Bu plana göre Cüzamhane
çc�mcnin arkasında kalıyordu. (Alman Mavilcri.
Haz. Irfan Dağdclcn, C6-l 2633)
t
Enver Nac ı'nin Miskinler
Thkkcsi planı. Burada hamam
ve su h<ILncsı yer almazf...cn.
giri�Lc buyük bır değırmcn
çizilmiştir Iç avluya açılan 25
oda kapısı gusıcrilmcf...tcdir.
97
Osmanlı Sağ/ıl< Kımmı/arı
Mıskinlcr Tekkesı hamamı, J93lrtu yıllar.
(C T. r. Ocontoloji ve Tıp Tarihi A.D., Süheyl Unvcr \r'}i\i)
Mıskınler Thkkcsı Mescidi Dedelcr Mc�cıdı. 1930'1u yıllar.
(C. T. E Dcontoloji ve Tıp Tarihi A.D.. Süheyl Unver Arııvi)
98
Osmanlı Sap.lrk Kurumları
Binaya ait mevcut bilgi. fotoğraf ve çizimlerden yaralanarak
Sefa Nur Öztürk'ün yaptığı rc�titüsyon çalı§ma-.ı.
Binaya ait mevcut bilgi. fotoğraf ve çiıimlcn.Jcn yaralanarak
Sefa Nur Öztürk'ün yaptığı rc�tilü�yon çalı�ma'>ı.
99
Osmanlı Sağlık Kurumları
Miskinler Tekkesi Onarımlan
Miskinler Tekkesi Sultan II. Mahmud döneminde büyük hir onarım geçirmişti.
l l . Mahmud'un Hazine Vekili Ali Ağa l 810'da Miskinler Tekkesi'nı tamir
ettirirken, mevcut olan 9 odamn yanına l l oda daha eldenmiş ve oda sayısı 20 ye
çıkarılmıştı.6 1
18 IO'da
onarılan yapıya yerle§tirilen tamir kitabesi bugün Islam Eserlerı Müzesi
deposunda bulunuyor. Miskinler Tekkesi onarım kitabcsindc yer alan a�agıdaki
satırlar, viran haldeki Cüzamhane'nin yeniden inşa edildiğini anlatmaktadır:
"Etdi ôbôdan bu viran mesken-i miskinleri
Kı/dt Hakk'a acı ii bf-keslere lutfi mezid"
"Oldu dar-t mesken miskin/ere inşa-i cedid "
Sultan ll. Mahmud'un Hazine Vekili Ali Ağa'nın 1810"da yaptırdığı onarımın kitabc�i
( 1992, Sevim Başer" in lisans üstü tezinden. s.26)
Hazine Vekilı Ali Ağa'nın 18JO'da yaptırdığı onarımın kitabc�i
(Türk-İslam Eserleri Müzesi Dcpo�u. 2006)
••
Ihrahim llak�ı Kon)alı. u._ı:.e-., C.l, �.235.
100
Osmanlı Sağlık Kurumları
Tckke ve içinde bulunan Mescit 1 259/1843 tarihinde yeniden tamir görmüştür.
1259/ 1843-4 tarihli belgeye göre, "Üskiidar'da Miskinler Zaviyesiyle ded'munda
kabı Cami'-i şeriftn ta 'mlrferi bu defa reside-i hitôm" olmuştu. Yine aynı
belgeden öğrendiğimize göre tamir masrafı öngörülen keşif bedelinden on beş
bin iki kuruş daha azına mal olmuş (... ber- muceb-i keşf otuz beş bin iki kwuş
masôrıftndan i'tô kılman a/e '/-lıisabt bi 't-tenzfl kusur on beş bin iki gumş.. . ) ve
artan para iade edilmişti. Yine aynı belgeden anlaşılmaktadır ki. Miskinler
Tekkesi'nin tamir masraflarını karşılayacak bir gelir kaynağı olmadığmdan,
giderleri hükümdarıo emriyle Evkaf llazLııe'sindcn karşılanmış ve masrafı Laleli
Evkafı'na kaydedilmişti: " ... bu makılle bi-vakf-ı hayrat ca 'miratmm maslinfat-ı
vlikt 'ast hazine-i Evkôf-ı HiimôyCm 'dan rii )•et olunarak hiidôvendigôr-ı behişt-karar
hazret/eriyle Laleli Evkôfı Celilesine masraf kayd. . . " olunmuştu.62
1896 tarihinde bina esaslı bir tamir daha geçim1iştir. Evkaf-ı Hümayfın
Nezareti'nden Şura-yı Oevlet'e havale buyrulan 13 13/1896 tarihli belgede,
"Üskiidar'dtı Miskinler Dergli/11 'nm iskiın olwrmaz derecede lrarab'' olduğundan
söz edilir. Yapılan keşif üzerine binanın tamiri için gereken meblağın "Mecidf
on dokuz gurııştan ktrk bir bin on iki gunışla vücuda geleceği" hesaplanmış ve
bu meblağın "on dokuz bin iki yüz kiisur gumşım vakıflan mevcudundan ve iist
tarafinm ileride vc1ridôt-ı vakıftan maltsub edilmek üzere üç yüz on iki senesi biidçesi
tertibbıden tesviyesi lzususwıwı Evkaf-ı Hiimaytm Nezaret-i Celilesi'ne hava/e"
edilmesine hüküm çıkmıştı.b3
MİSKİNLERİN ADlYLA ANILAN YAPILAR
Hafız İ sa Ağa Çeşmesi (Miskinler Tekkesi Çeşmesi, 1126 1 1811)
Miskinler Çe�mesi olarak bilinen Hafız İsa Ağa Çeşmesi, Miskinler Tekkesi'nin
en güzel tanığı olarak, Karacaahmet Mezarlığı önünde İbrahim Ağa Bulvarı
kenarında ve Istanbul Büyük Şehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü Anadolu
Yakası I. Bölge Müdürlüğü'nün yan tarafında bulunmaktadır.
Sultan II. Mahmud'un (1808-1839) Hazine Vekili Hafız İsa Ağa, Miskinler
Tekkesi onarımının yanı sıra, "gelip geçen susamış yolcular için" bir de çeşme
yaptırmıştır ( 1 1 26/181 1). Miskinler Tekkesi yanında inşa edildiğinden bu çeşme
Miskinler Çeşmesi admı almıştır. Ki Hibenin sözleri Enderuni Vasıf Osman Bey
(ölm. 1825), hattı Mustafa Rakım Efendi (ölm. 1826) tarafından yazılan çeşme,
Osmanlı arnpir üslubunda olup büyük bir hazneye sahiptir. Suyu Selimiye'den
getirilmişti. Alınlığında bulunan Il. Mahmud tuğrası kaybolmuş olan çeşme
61
BOA: İ.DH. no:78/3896.
öı
BOA: İ.EV., no: 13/1313 Z-7.
101
Osmanlt Saf!,ltll Kurum/art
kitabcsiyle ayakta durmaktadır. Çeşme kitabesindcki şu satırlar çcşmcyi kimin.
kimler için yaptığını açıklamaktadır:
.
"Bak ı:ekfl-i kenz-i şôhi Haftz lsa nôm Ağa
Kıld1 bu lıayrcit-1 dilcüy1 binciya ibtidcir
Ce/b ediip mk[-1 Selimiye'den ôb-1 dil-keşin
Eyledi bu
"
çeşmeyi ib11-i sebile yôd-gôr"
Eyledi eelb-i du 'ô atşandan leyl ii nehôr
"
(28)
Hafız İsa Ağ.ı 1 Miskinler Tckkc�ı Çc!ımc�ı
1930'1u yıllar (C. T. E DcontoloJı ve lıp llırihı
A.D., Sühcyl Ünvcr Ar�ivi)
.
Ord. Prof. Dr. Sühcyl A. Unvcr'in 1970 tarihli
suluboyası uzerinde kendi ya11�ı ıle, "Karaca
Mwtafa
Alımed'de
\fiskinlerin
Ömindc•
Rôkmı Hatti ıle Çeşme kıırawıllan mc•zbdt•.H ili'
boğulurken 1811" sözleri kaydcdilmı�tir. Sayın
Gülbün Mcsara a�ivindc bulunan bu cscrı
kullanmamııa izın vcrdigı için tc�d..kur cdcrız.
102
Osmanlı Sagllk Kurımıları
l lafız lsa Ağa 1 Miskinler Tckkcsi Çc�mcsı, 1994
( İstanbul Ansiklopcdisi, C.S ı..476)
•
Usküdar Belediye'sinin 1998 tarihindeki onarımından sonra
l lafız İsa Ağa 1 Miskinler Tckkcsi Çc�mcsi, 2006
l lafız lsa Ağa
Miskinler Tekkesi Çe�mcsı Kitübcsi, 2006
1 03
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Miskinler Tckkcsi civarında Murg-ı Kevscr Hanım (ölm. 1887) tarafından
yaptırılmı§ olduğu bildirilen tutumbalı kuyu ile musluklar ise tespit
cdilememiştir.ıı.ı Fakat, Miskinler Thkkesi civannda ba§ka bir kuyu daha vardır.
Bu kuyu bilcıiğinin kitabesinde banisinin Kaptan-ı Derya Mehmet Ali Paşa'nın
oğlu Mehmet Ethcm Paşa (ölm. 1886) olduğu kayıtlıdır:
"Sôlıibü '1 /ıayrat esbak kapuddn muteveffô devletlü
Melmıed Ali Paşa'mn malıdunw şehriyari danıadı
Edhenı Paşa 'mn lwyrc1tıdır (1303/ 1885-6)"
Ethcm Pa�a Kuyusu, l930'lu yıllar.
(C. T. F. Deontoloji ve Tıp Tarihi AD., Süheyl Ünver Ar�ivi)
I:.thcm Pa�a Kuyusu lbrahim Ağa Yolu üzerinde, Miskinler Tckkcsi
sahası içinde ve Hafız İsa Ağa Çc�mcsi'nin sol gerisindediı.
M İbrahim 1!akkı Kony:ılı, a.g.e C. ll. s.7S.
.•
104
Osmanlı Sağlık Kurumları
Miskinler Sebili
Miskinler Tckkesi'nden adını alan bir diğer yapı da Miskinler Schili'dir. Hacı
Huseyin Hayri Paşa'nın 1282/1865-6'da yaptırdığı kubbeli sebil, Hafız Isa Ağa
Çe�mcsi karşısında, yol aşırı yerde bulunuyordu. Bu sebilin çevre yolu açılırken
yıkıldığını İbrahim Hakkı Konyalı'dan öğreniyoruz.M
.
-
Miskinler Sebili (Bir Ulu Rüyayı
Görenler Şehri Üskü�ar. s. 249:
l l. Ncjdel l§li Ar§ivi.)
-
-
-
-
Miskinler Tekkesi Mezarlığı ve Türbesi
Miskinler Tckkesi'nin bir zamanlar bulunduğu yer civarında bugün ycşile boyalı
bir sadaka taşı ile karşısında üzerine Latin harfleriyle "Miskin Baba " yazılı yine
yc�ilc boyalı beton ve bu betona eğri olarak tutturulmuş yc�il bir sank ilc Hacı
llüscyin'c ait yine yeşile boyalı bir mezar taşı görülür. llafız İsa Ağa Çcşmesi'nin
arkasını dotanınca bu garip üçlü ile karşılaşılır.
İbrahim llakkı Konyalı, a.g.e., C.ll. \.74.
105
Osmanlı Sağlık Kurumları
Önde sadaka ta�ı, ortada üzerinde "Miskin Baba" yazılı beton ve arkada
Jlacı Hüseyi n in 1 125/1713 tarihli mezar ta�ı (2006).
'
Açık hava mezar taşı müzesi yapmak üzere 1975
yılında Turing Kulüp tarafından Ajrılık Çe§mesi
yanına Miskinler Türbesi ve Mezarlığı civarından
taşınan mezar taşlarından bir kısım (2006) ve
burada bulunan bahar dallı ve üziımlü bir mezar truıı
bezernesinin Nil Sarı tarafından renklendirilmesi
(sağda).
İbrahim Hakkı Konyalı, Miskinler Tekkesi Mct.arlığı'nın sol tarafında yer
alan tck kubbeli türbenin Belediye Fen Işleri tarafından depo yapıldığını
ve
mezarlıktaki çok değerli mezar taşlarının 1975 yılında hoyratça sökülerek
Ayrılık Çe�mcsi yanına kurulmak istenen Mezartaşları Müzesi'ne gotürüldtiğünü
yazmaktatlır. Konyalı, taşınınayı engellemek için büyük çaba sarf ettigıni, ancak
sonuç alamadığını bildirmektedir.�>'>
"'' Ihrahim 1!akkı Konyalı, a.g.e., C. I. s.4R6.
106
Osmanlı Sağ/ıl< Kurumları
Miskinler Tckkcsi'nin canlı şahitleri ıarıhi scrvi ve çınar ağacı
Misl..inkr Çcşmcsi'nin arkasında yaşama çabasındalar.
400 Yaldan Fazla Hizmet Veren Miskinler Tekkesi'nin Sonu
Miskinler Tekkesi'nin kapatılması ve yıktiması ilc ilgili farklı tarihler
verilmektedir. Mehmet Zeki Pakalın ve Tah!-ıin Öz. 1908 yılında Meşrutiyet'ten
sonra Cüzamhane'nin kapandığını söylerler."7 Süheyl Ü nver, 1914-1919 yılları
arasında bazı cüzamlıların Gülhane Askeri Tatbikat-ı Tıbbiye Mektebi'ne
nakledildiğini; bu tarihlerde Or. Deycke ilc Dr. Re�ad Rıza'nın ve ayrıca 19 191922 yılJannda da Prof. Delamarre ve Dr. I l asan Şükrü'n ün cüzamlılar üzerinde
araştırmalar yaptığını; ancak 1 923 yılına kadar Cüzamhane'nin faal olduğunu,
bu tarihten sonra bakımsızlıktan kapandığını ileri sürer. 68 Mithat Sertoğlu, 1929
yılına kadar hastaların Tekke'de barındığını yazmı�tır.w Ragıp Şevki Ye�im'c göre
ise 1938 yılı öncesinde geçirdiği yangından sonra Cüzamhane'nin duvarları ve
ytkık minaresi çökmüş, bina harap duruma gelmiştir. n
-----
r: Öı, istanbul Caımlcri, (ıl ı ll. Ankara, ı965, �.19.
,.., A. Süheyl Ünvcr. Bcdı N. Şchsuvaroglu, a.g.e.. �x
"1 N. Frsoy. a.g.m., s.20H.
�' Sevim Başer. Bıışlwıgtnndcm Bugüne Kadar llttmlwl da Ktmdaıı Lt•pra /ia.stam•lrn, 1 U Sağlık
"7
Mehmet Zeki Pakalın a.g.c.;
13ilimleri Ensutusu, Istanbul
lhi. ı�ıanbul. ı 992. s.2K
tıp
Fakultcsi DconıoluJı
ve
Tıp larıhi Ana Bilim Dalı Yük\ck Ll\ans
107
Osmanlı Sağitil Kurumları
Enver Naci'ye göre, tahsisatı da verilmeyen cüzamlıların halkın arasına karı�masını
engellemek için mahalle ihtiyar heyeti, Atik Valide'ye nakledilmelerini istese de,
miskinlerio çoğu Tekke'yi terk etmek istememişti. Kesin tarihi bilinmemekle
birlikte, cüzamlılar önce Nurbanu Yalide Sultan (Toptaşı) Bimarhanesi'ne,
1927'de de Bakırköy'deki Reşadiye Kıştası'nda kurulan Emraz-ı Akliye ve
Asabiye Hastanesi'ne nakledilmişti. Belki de, Enver Naci'nin anlattığına göre,
1928 tarihinde tekkenin yıktınimaM cüzamlıların alışageldikleri mekanlarını
terk etmelerini sağlamak içindi: "Tekke miskinsiz kalmca kurşun/arı, muslukları
gittikçe azalmaya başlıyor, yapı yavaş yavaş çtplaklaşcyordu. Bunun öminu almak
ı•eya kökten hareket etmek maksadıyla Eı•kaf Tekkeyi Derviş Ağa sminde
i
birytkıcıya
1.500 liraya satmtş. 22/Ağustos/1928 'den sonra da Tekke ytkılmaya başlammştır.
Bugün { 1935/, Tekkenin yıkık duvarlan Karacaalımet Mezarltğt 'nm ortasmda
Kadıköyü 'ne giden toprak yolun kenarında görı'ilmektedir. Yalmz ciimle kapısttwı
önünde ı'e tam yol üzerinde bulunan çcşmeye el siiriilmemiştir. "71
1960 yılında İbrahim Ağa Yolu açılırken, harap haldeki Dedeler Mescidi'nin
yıkıldığını Aydın Yüksel'den öğreniyoruz.-, İbrahim Hakkı Kon)alı. 1970-1 973
yılları arasında Boğaz Köprüsü ve çevre yolları açılırken Miskinler Tekkesi
kalıntılarının da yok olduğunu söylemiştir.7-'
Miskinler Çc�mesi ve yan tarafındaki Istanbul Büyuk�chir Be lediyesi
Mezarlıklar Müdürlüğü Anadolu Yakası 1 Bölge Müdürltiğu. (2006)
1 Enver Nacı. a.g.m., s. 1 1.
· '1. Ersoy. a.g.m., \.208
" Ihrahim ı!akkı Konyalı, a.g.e c. ı. s.236.
.•
108
O!>mafllt Saglılt Kurumları
Miskinler Tekkesi'nin yüz yıllar boyunca sağlık ve sosyal hayatımızdaki
önemini gelecek kuşaklara aktarabilmek için neler yapabiliriz diye hep birlikte
düşünmeliyiz. Ounyaca tanınan küçük bir tarihi taşı dahi görmek için kıtadan
kılaya seyahat eden pek çok meraldı insan vardır. Üsküdar'daki Miskinler
Tckkcsi. amacı. işleyişi ve anlayışı ile çok dikkat çekicidir. Elimizde kalanları
eski hilgı ve hclgeleric pekiştirerek yeni bir ören yerı kazanahilır miyiz?
Miskinler <;eşmesı'nin yan tarafındaki geniş hoş alan Mıskınlcr Tckkesi'nin
yeniden ihyasına imkan verebilir. Umitlenrnek, yapmanın ha�langıcıdır...
Teşekkur: Arşiı• belgelerini okuyan Zeki izgöer, Yahya Okutan ve Ramazan n�g·a
teşekkür ederiz.
109
Osmanlı Sagllk Kurumlan
GÜLHANE EKOLÜ:
ASKERi HASTANE VE TATBiKAT HASTANESi DÖNEMİ
Ayten ALTINTAŞ·
•
Türk tıp tarihinde Gulhanc denilince akla hemen Gülhane Tıp Akademisi
gelir. Bu Tıp Akademisi
1898 yılında Rieder Palia tarafından kurulan "Gülhane
Tababcl-i Askeriye Tatbikat Mektebi ve Scririyat ı lastahanesi'' ile ba�lamı� ve
devamlı geli�erek, değişik aşamalardan geçerek güntimüze ulaşmı�tır. Bundan on
yıl önceki ara§tırmalarımızda Rieder Paşa'nın kurduğu hastane binasının a�lında
o tarihten 50 yıl önce inşa edilen "Gülhane Askeri l laManesi" olduğunu görduk.1
Burası saraya hizmet eden ''Asakir-i Hassa-yı Şahanc'' askerlerinin tedavisi
için yaptırılan bir hastahane idi. Bu hastanenin de ismi Gülhane olunca bunun
nedenini araştırdık. Çünkü hastanenin yaptırıldıgı yer Gülhane olarak tanınan
Topkapı Sarayı'nın önemli bir mevkii idi. Edirne Sarayı'nda ve Dolmabahçe
Sarayı'nda da Gülhane mcvkii vardı. Ayrıca Osmanlı gclcnekJcrindc bir de
''Gülhane Günü" geleneği vardı.�
Topkapı Sarayı'ndaki yerinden dolayı dini bayramların ikinci gününun Gülhane
·Prof. Or. istanbul Univcr.itcsı C'crrahpa�a Tıp Fakultcsı Dconıoloji ve Tıp T.-ırihi Anabilim Dalı
1 Aytcn Altmta:ı, ··Gülhane Scririyat l la�ıahancsi'ndcn Önceki Gulhanc l l:ı�tahancsi", k T"urk Tıp
flırilıı Ko11gresı Bıldırilım. Ankanı 1998. s.l-11.
.
" Aytcn Alıınta�. "O,manlı Gclcnegınde Gulhanc ve Uulhanc Gunu", /V. Uluslar ara.1ı li1rk A.ultı
m·,
Ko11gresi, Atatürl.. Külılır Merkeli Ba�kanlığı. -ı--7 Ka'tm 1997, Ankara. Atatürk Kultur Mcrkc11
Yayınları. Ankara 2111111, c.l ll, \.29-40.
lll
sma11lı Sağlık Kurumları
lünü olarak anılması tc§rifatta yerini almış, kanun-ı kadim haline gelmı�tı.
ayramın ikinci günleri Dolmabahçe'dc veya Küçüksu'da kutlansa bile ısmi
lülhane Günü idi. Osmanlı teşrifatındaki Gülhane günü geleneği ise İstanbul
:!lcdiyesinin her yıl yaz aylarıda düzenlediği Gülhane Günleri, Gülhane
::!nlikleri ilc tarihteki geçmişi bilinmcsc de devam ediyor.
ülhane Ekolünün Doğuşu: Topkapı Sarayı ve Gülhane
.
tanbul'da Topkapı Sarayı 'nın önemli bir mcvkii olan Gi..ı lhanc, bugun Istanbul
ılkına hizmet veren '"Gülhane Parkı·· ilc ismini devanı ettiriyor. Mitnda Topkapı
uayı'nın Gülhane'si bugünkü Gülhane Parkı'nın bulunduğu yerde değildir.
ugünkü park 1 9 ı 2 yılında Şehremini Cem il Topuzlu tarafından halkın hizmetine
;ılan sarayın Ilasbahçc'sinin bir kısmıdır. Topkapı Sarayı 'nın Gulhanesi be bu
ılıçelerin tamamen kar§ı kısmında, güney sahilinde Marmara denizi boyunca
�anan geniş bahçeler idi. Sarayın ana kapısı olan Bab-ı Hümayun'dan girilince
ğ tarafta denize doğru inilirken başlayan ve bütün birinci avlu boyunca devanı
icn gül bahçelerinin bulunduğu mekan idi. Bu bahçenin ilerisinde yer alan
irit Meydanı, Enderun ..,porcularının karşılaşmalarını yaptıkları bir meydandı.
J
meydanda yaptırılan Gülhane Kasrı dolayısıyla Cirit meydanına zamanla
ülhane Meydanı dcnilmiştir.4 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı bu
�id mcydanındald Gülhane Kasrı önünde okunmu§ ve o yerin adına ithafen bu
rmana "Gülhane Hatt-ı Hümayunu" da denilmektedir.
•pkapı Sarayı'nda Gülhane'nin varlığına ve ismine 16. yüzyıldan itibaren
stlıyoruz. Bu konudaki belgelerin yoğun olarak arttığı yüryıl ise 18. yüZ)'ıldır.
.
.
tih Sultan Mehmed Istanbul'u fethettiği zaman, �imdi Beyazıt'ta Istanbul
niversitesi rektörlüğünün bulunduğu yerde bir c;aray yaptınlmasını cmretmişti.
sa zamanda tamamlanan bu sarayın inşa tarihi 1454 olarak bilinir. Fatih Sultan
ehmed hemen o yıllarda Topkapı Sarayı'nın bulunduğu yerde yeni bir saray
ha yapılmasını ister. 1454 de inşaı.ına ba�lanan bu ı.aray i>Ckiz yılda tamamlanır.
a
saraya Yeni Saray "Saray-ı Cedid-i Amire" denir. Bu sarayın bir ucunda
rayburnu'ndaki Topkapı Sarayı denen bölümün 1862 yılında yanmasından sonra
tün saray Topkapı Sarayı diye anıınıağa başlamı�tır. Saray-ı Cedid-i Amire'deki
jlhane bahçelerinden bahseden ilk bilgi 1502 yılına aittir. O yıl İstanbul'a gelen
odor (Spandoyn) Kantakozan bu sarayı anlatırken; '· . .Birinci kapu/an girilince
.
rük ı·e güzel bir meydana çtktltr, kapmm solunda küçük güzel bir kilise l'llrdtr.
')'damn sağ tarafmda da padi§alım bahçesi vardır' diyerek Gülhane bahçelerinin
emil Topuzlu, Seksen Yıllık Ha11ralanm, Istanbul 1982. Ikinci baskıya hamlayanlar: H.Hatcmi.
�a7ancıgil, s.l06-107.
ııf Kahraman, Osmanlı Devletinde Spor, Ankanı 1995, ı..6C>-69
:daı l lakkı Eldcm. Feridun Akoıan. f(Jpkapı Saraw. lqanhul llJXI.
2
Osmanlı Saglı/{ Kurumları
olduğu yere dikkat çeker.11 1537 yılında Matrahçı Nasuh 'un yaptığı önemli bir
belge olan resim harita diyebileceğimiz İstanbul minyatüründe, bu saray da
önemli binalarıyla rcsmedilmi§tir. Bu minyatürde Gülhane bahçelerinin olduğu
yerde ufak bir bina ve gül resimleri ile belirtilen bahçe gösterilmı§tir.7 1584
yılında Lokman Çelebi'nin İstanbul haritasında da Gülhane mevkiini görmek
mümkündür. Topkapı Sarayı'nın o bölümünü bahçelerle ve ufak bir bina ilc ayırd
edebiliyoruı.M 16.yuzyılda Gülhane ismini Bostancı Ocakları'nda da goruyoruz.
Sarayın bahçelerinde ve sarayla ilgili çe§itli hizmetlerde görev yapan Bostancılar
yaptıkları görevlere göre çeşitli ocaklara aynlmışlardı. If asbahçe Bostancıları,
Thpkapı Sarayı'nın dış köşklere bağlı ayrı hizmet birimlerindendi ve bunlardan
en önemlilerinden biri de Gülhane Ocağı idi.9
Malrahçı Nasub·un eserinden Gülhane delayı ( 1537)
hmail ılakkı Uzunça�ılı, O.mıarılı Deı-le1itıde Saray Teskılall. Ankara 1988. :-.16.
7 Matrahcı '-la�uh. 1537 de yaptığı Beyan-ı Menazir-i Sefer·i lrakcyn dek
i 1\tanbul ll:ırita,ı.
Lokman (Çelebı) Ela�in (ölumü 1601), şchnameci, re!>Sam. htanbul harit��· 1584.
Necdet Sakaoğlu. "Gulhanc Ocagı". lsmnbul Ansiklopedi\ı, ht;ınbul 199-t; hmail llakkı Uıunçal)ılı.
6
·
'ltırcı} Tı.'şkılatı. s.47 1: Tarilı-i Ata. l�tanbul 1 293( 1877). c. I. s303
1 13
Osmanlı Saglık Kurumları
� ·�----- 1 J..
�----•
•
t
---
-
.. �
. �··'· ...
,
ı:.
.
•
•
...
•
•
•
•
•
•
Lokman Çelebi'nin lstanhul harita-sında Gülhane mevkii ( 1584)
18. Yüzyılda Gülhane
18 yüzyıldan itibaren Gülhane ismine belgelerde çok sık rastlıyoruz. Sultan
I.Mahmud ilk defa 31 Temmuz 1735 günü Kasr-ı Gülhane'ye gelerek Enderunlu
cündiler ile şilah§orana karı§ık olarak cirit oynatmış olduğunu Selahi Efendi
'nin Sultan I. Mahmud Günlüğü'ndan öğreniyoruz.ıo Suphi Efendi Tarihi'nde
Gülhane adını
ilk defa Sadrazam
Yiğen
Mehmed'den mührün alınışını
anlatırken bahsediyor. 22 Mart 1739 günü Şeyhülislam Seyyid Mustafa Efendi
ile Sadrazam Mebmcd Paşa "Gülhane tabir o/ıman mahalle davet o/ımmağm.. "
diye Sadrazamlıktan azi edilip Balıkhaneye gönderilişini anlatıyor.'' Fransız
mühendis Fr.Kauffer'in 1776 yılında yapmış olduğu İstanbul haritasında da
Gülhane'yi detaylarıyla görmemiz mümkün oluyor. Bu haritada Gülhane bir
bina olarak ve Gülhane bahçesi de ayrıca gösterilmiştirY
" Sclahı Efendi. Zal>u ıı·lwvi-i }eımiyc-i Cmab·ı lfa:rct ı Şdıriyari, yl...35b. 49a; Atıf Kahraman
a.g.t•., \.<ıS.
.
" Tarih-ı Subhı, Vcliyuddın l.fcndi NusbiL\1. Sulcymaniyc No.237 1. yk.367 b; Atıf Kahmman, a.ge., s.f:ı7.
1 Fı.Kauffcr'in harilaM, Uulhane bahçcM ve Gulhanc, 177tı; Françoı� Kauffcr: Fran�ı7 ın�aat
muhcndisı. Konı Gouffier ıle Yunanistan ve Anadoluya gelmiş. 1 77f:ı'da htanbul'un ili.. plan
eskizlerini yapmış, 1784'dc Konı istanhul elçi'i olunca yınc gclmi'f, kentin planları üzerine çalı�mı�lır.
1792'dc Q,manlı Devleti hızmetine girmi�. haıı yapıları projclcndirmh. 1 802'tlc ölmü�tur Yapiiğı
.
planlar Mclling'in "l1.lra.ı:c1 Piuoresqm! ı/ı• Comtmıtinop/1' kitabında ekieric yayınlanmı�tır ( ll\19).
19.yy btanbulu için en önemli hclgclcrdcndir.
.
1 14
Osmanlı Sağlık Kurumları
•
•
•
•!
•
'
•
•
..
•
-:....
..- ...
0 V
- · .
•
•
•
•
•
.)
•
•
•
•
•
•
•• 1
.
•
•
.
•
.'J
• ·•
-
,
'
• .1_,
.
'
•
"'�
�
·�. .
--
•
•
•
'
•
•
•
•
'
••
•
•
�
•
•
•
�
'
'
\\
•
' �
�• .
•
.
•
•
.,
.
'
... . -..
•
·-
•
•
ı•
•
•
'"'"' ••
• • ıuw+r.
u 1' () " .,.
-
-
1
ıi �:
1
---
•
(
,. ·n
\a.1,
_ .....,r�-'- �
,_ ..&. '!"" . ..
lt
\ '<
'
•
p
ı
-il
•
•
( C)S VI" \'\Tl �!)1'1.�:
.; J
r
,
,r:,.,�
-
Fr.Kauffcr'in
Istanbul haritasında
Gülhane (1776)
••
•
•
•
-
•
' t!
_._
•
-
•
-
...
i
-
.....
_,...,.. , ,_._ .......,._
,.. •• .."''bl ...... .........
;
r....
-! ,.,._..,� '�-""
... �"�-�ı'
cı
tı
4- J
-- ..u.,.;
....
•
........ . ....�
Kauffcr"in
haritasından detay
115
Osmanlı Sağlık Kurumları
Cirid Meydam'nın Gülhane Meydanı Olarak Adlandanlması
Topkapı Sarayı'nın spor gösterileri ve karşıJaşmala rının yapıldığı Ci rid Meydanı'na
Kabak Meydaru. Cündi" Meydanı. ineili Köşk Meydanı da denilmekle idi.
1721 'dc Ineili Köşk Meydaru olarak bilinen meydana, daha sonraları Gulhane
Meydanı dendiğini Raşid Efendi tarihinde yazıyor. Raşid Efendi. Şchzade
Mehmcd, Mustafa ve Bayazıd'ın okumağa başlama törenini anlatırken Gulhane
Meydanı'nın 8 Ekim 1721 deki durumunu da anlatıyor
..
. .Bmnc:i
aılıulan elem:
tarafina açılan hastalar kapısmdon aşab'Tryo ini/ince, sonradan Güllıane M(.')'dam
denilen İnci/i Köşk Meydam 'na giriliyor. . ".ı4
.
Ci rid Meydanı'na 1736 yılında
yapılan Gülhane Kasrı dolayısıyla Gülhane Meydanı dendiğini Atıf Kahraman
belirtiyor. ı s Padişahın Cirid Meydanı'ndaki spor gösterilerİnı scyrettiği ikı guzel
köşkü 1 9 yüzyıl gravürlerinde görmek rnümkündür.16
Neden Gülhane?
Topkapı Sarayı'nın bu bölümüne neden Gülhane isminin verildiği kesmlik
kazanmamıştır. Birçok ansiklopedidc, Gülhane'nin Topkapı Sarayı surları ıçinde
büyuk bir bahçe olduğu yazılmış. fakat neden hu isim verildiği bildirilmcmiş.
kısaca "Osman lt İmparatorluğu devmıde bu meydana neden Giillıwıe admm ı·enldiği
kesin olarak bilinmiyor" denilmiştir." Pakalın. "Tabirin numtm güleVIdır" diyor.'8
Şarkiyatçı J.H.Moratmann'a göre hu ad, eskiden orada saray için gülbcşcl"cr
yapılan bir bina bulunmasından dolayı verilmi§tir.19 Gülbeşeker bilindiği gibi iki
kere �ckcrlendirilerek, gülle yapılmış bir tatlıya verilen addır. Gerek gülbcscker.
gerek gül rnurabbası, gül §Urubu ve gül macununun sarayda Helvahanc'dc
pişirildiğini bilmektcyiz. Aburrahman Şeref Be} Thpkapı Saray-ı Hümayunu adlı
bir dizi makalesinde11', Topkapı Sarayı'nı anlatırken burada gülyağı elde edilen
bir imalathane olduğunu söyler. Makalesinde şöyle yazar: .. Hasbalıçeden sonra
Giillume Meydam gelir. bu isim en·ellerde Sara\.-1 llumaywı ·a koku damlllimamıa
"
aynbmş ima/atlıanenin orada bulwımuş olmasmdmı ileri gelmesı ilıtimalt ı·anlu:. ".
Bu bilgiyi Abdurahman Şeref Bcy'e 1840 da Enderuna çırağ olmu§ Hayri
Askcrı �uvari, sipabı.
ş
u
/, c.S, s.320-32R; Atıf Kahraman, a g.e s.67.
•• Ra�id efendi. Tanlı-i Ra
15 Atıf Kahraman, a.g.e., s.66
�
9.
16 Nccla Arslan. Graı·ilr ı•t• Seyalıamame/crtle Istanbul, Ht ve 19.yy., 1992 (Cirid Kö�kü, 'lomak
Kö�ku'ndcn. LEspinas.,e'ın gravürleri).
ı• Mehmed Zeki Pakalın. Osmanlı Tari/ı Deyimleri w 'ferim/m Söz/uğu. hı:ınbul 1971 \ft•n/ım
Uırousse, c.S. İstanbul 1971.
ıs Mehmed Zeki Pakalın. a.g.l'., istanbul 1971 (GuJhanc maddesi).
19 Şarkiyatcı J.H.Moralmann'a göre bu ad eskiden orada saray için glilhe�eker yapılan hır hina
bulunmasından dolayı ortaya çıkmı�tır (hkl. M.Larou<>�e. aynı bilgi isim vermeden o-.m:ınlı Tarih
Deyimlerı ve Terimleri Sözhığll'ndc de yer alıyor).
arilı-i Osmam J.kcmuası. Ahmed lh�an
ııı Abdurahman Şeref Bey. ''Topkapı Saray-ı Humayunu", T
Şureka�ı Matbaası, lstanbul l327 ( 1910-191 1). s.S-12.
.•
116
Osmanlı Sat,lık Kurumları
Beyefendi vermiştir. Hasoda kethüdalığından emekli olan Hayri Beyefendi
1910 yıllarında 80 yaşlarında iken Abdurrahman Şeref Bey ile Topkapı Sarayı'nı
gezmi� ve birçok bilgi vermiştir.2ı Bu bilgi bize göre en doğru olanıdır. Bu
büyük gül bahçelerinden toplanan güller burada ufak bir imalathanede
imbiktcn
geçiriliyor
olmalıydı.
İmbikten
geçen
güllerden
hem
gülyağı
dediğimiz gül esansı, hem de o devirlerde çok kullanılan gülsuyu (gülab) elde
edilebiliyordu. Bostancılardan Gülhane Ocağı'nın bu işle de görevli olması
gerekir. Kauffer'in haritasında çok net olarak görülen ''Gülhane'' bugün de
duran sarnıcın bulunduğu yerdedir. Bizans döneminden kalan bu su samıcının
gülsuyu imalathanesinde kullanılan suyun alındığı yer olması çok muhtemeldir.
Osmanlı
Sarayı'nda
yetiştirilen
herşeyden
sarayda
faydalanıldığı
hatta
fazlasının dışarıda halka satıldığı bilinen bir husustur.22 Sarayda çok kullanılan
gülsuyunun Gülhane bahçelerindeki güllerden elde edilmesi de çok doğaldır.
Gülhane'ye Edirne Sarayı'nda ve Dolmabahçe Sarayı'nda da rastlıyoruz.
Dolmabahçe Sarayı'ndaki Gülhane Kasrı'ndan birçok yerde bahsedilir. 1748
tarihli bir fermanda Ramazan Bayramının ikinci günü olan 25 Eylül l748'de
Padişahın rikabının Gülhane-i nev diye adlandırılan yeni kasırda yapılacağı
bildirilmektedir.23 Bizim belgelerimizde de Padişah bayramın ikinci günü
yapılan spor gösterilerini çoğunlukla Gülhane-i nev d e izlemiştir. Edirne Sarayı
hakkında bize bilgi veren Dr. Rifat Osman'a göre sarayın bilinen kapılanndan
biri de Gülhane çayırlığı ve meydanına açılan Şikar kapısıdır.24 Edirne Sarayı'nda
da gulsuyu ve gülyağı imal edildiğini yine aynı kitaptan oğreniyoruz. Matbah-ı
Amire'de Aşçılar ocağı, Helvacılar ocağı olduğu gibi bir de Gulabcılar ocağı
vardı.ı.� Edirne Sarayı'nın planlarından 1905 tarihli olanı elimizde. Bu planda
Edirne Sarayı'nın Gülhane denilen bölümü d e ayrıca gösterilmiştir.�h
Osmanlı Geleneğinde Gülhane Günü
Osm anlı geleneğinde dini bayramların ikinci günü Gülhane Günü olup bu kanun­
ı kadim üzre uygulanmakta idi. Osmanlı dini bayramlarının birinci günü pekçok
yerde ayrıntılarıyla bildirildiği halde, ikinci günü olan Gülhane gününden ve
üçüncü günü olan Eski Saray gününden pek bahscdilmcmektedir.
Bayramın
birinci gününde, teşrifat defterlerinde yazıldığı gibi yapılması gereken önemli
' Sedaı I !akkı Eldem. Feridun Akozan. a.g.e. s. 13.
Bo�tancılar. ha�\a bahçelerinde ve has babçelerde meyve ve M!bze çıçek ycti�tirıyorlardı lstanbulda
200 <,ebzccı, 17 çiçckçi.30 ı<,panakçı (mevsim salatası) dükkaniarı vardı. Ha\bahçe ve hadaik-ı ha'>�
uretimi meyva ve �ebıc ve çiçek ve ye�illik satıyorlardı. Her yıl heo;ap çıkanlıyor defter llosıancıba�ı
tarafından Padi}aha sunuluyordu.(bkz. Necdet Sakaoğlu, /rıan/'1111 A11sik/opedı.rı, Bostancı Ocağı
maddesi)
' Gulhanc-i Nev ka'rı hakkında Tarih-i İzıi'dc ıaf�ılatlı bilgi var; bkz. Atıf Kahraman. a.g.e s.84.
· Or.Rıfaı o�man. Edıme Sarrıyı, yayın. S.Ünver. Türk Tarih Kurumu Basımcvı, Ankara 1989, ı-.55.
- Dr.Rıfat O:.man, a.g.e., s.52.
� Ratıp Kaıancıgil, Edıme Sarayı �·e �rleşım Plam, Edirne 1994.
.
.•
1 17
Osmanlı Saglıl� Kurumları
merasimler vardı. Arife günü arife divanı yapılır, İlk gün padi�ahla bayraml�ına
olan muaycde-i hümayun yerine getirilirdi. Sonra bayram narnazına gidiş ve
dönüş olan bayram alayına çıkılır, daha sonra da padişah haremde, Sadrazam da
Paşa Kapısı'nda bayramlaşırlardı. Daha sonra Yalı Köşkü'ne geçilir, gösterıler
izlenir, aynı gunün a�amı da türlü eğlenceler düzcnlenirdi.P
Bayramın ikinci gününe Gülhane Günüve törene de "Gülhane rikabı" denilirdi.
Bu tören �öyle yapılırdı: Padişah bayram rikabının nerede yapılacağını arzu
ediyorsa bir gun oneeden "İrade-i Hümayun" Sadrazam'a ve Şeyhulislam'a
bildirilir. Gülhane Kasrı'nda yapılacaksa, o gün öğleden ewcl Scyhülislam
..
Sadrazamlığa (Bab-ı Asafi) gelir. Oğle namazını buradaki arz odasında kıldıktan
sonra sarayın Baltacılar Kethüdası huzura davet edildiklerini bildirmek için Bab­
ı Asafi'yc gelir. Sadrazam ve Şeyhülislam atiarına binerek Bab-ı Jlümayundan
saraya girip, sağ taraftaki Hastalar kapısından aşağı inerek Gülhane Meydanı'na
açılan bahçe kapısından geçip Gülhane Kasrı'na gelirler. Padişah kasra teşrif
edince kösler vurmaya başlar. Huzura önce Şeyhülislam, sonra da Sadrazam kabul
edilerek padişahın ctcğini öperler. Rikab'dan çıkan Sadrazam ve Şcyhulislam,
gösterileri Darüs saade ağası'nın odasından seyrederler. Gösterilere "mutad­
ı kadim" gereğince Enderun Ağalan ile Harem ağalarının oynayacağı cirid
oyunuyla başlanır. Oyunun suresi belirli değildir. Padişah yeterli görüneeye kadar
devam eder. Cirid oyunu bittikten ve cündiler sadrazamdan bah�işlerini almak
için Darüssaade Ağa yerine gidince, ayılarla saksonlar boğuşturulur, pehlivanlar
güreşir, canbazlar h ünerlerini gösterir ve kadın kıyafetine girmiş Rum ve Yahudi
köçekleri sazların eşliğinde raks etmeğe başlarlar ve bu şekilde akşama kadar
gösteriler devam ederek o günki "Gülhane Günü" bitmiş olurdu.�N
Bayramın üçüncü günü ise Eski Saray Günü idi. Dini bayramların üçüncü gününde
padişahların "Saray-ı Atik''e gitmesi oradaki sultanlar ile bayramlaştıktan sonra,
alana bakan köşktc oturarak Sadrazam cündilerinin oynadığı atlı cirid oyununu
ve diğer gösterileri scyrctmesi adet-i kadimedendi.N
Gülhane Günü
Gülhane gününden bahseden ilk belgeler 1748 yılına aittir. Şamdanizadc
Fındık! ılı Süleyman Efendi şöyle anlatıyor: "Bayram m ikinci giinü ''Giillıanegimü "
olduğu için (25 Eylü/ 1748) Sadrazam ile Şeyhiiiislam ge/üp edayı lııımet ve yapılan
cirid oywwnu seyrettiler''.0
'7
Necdet Sakaoglu, Dilndı:n Bugwıe İstanbul AnsiJJopedisi. istanbul 1994(Bayram Alayı maddc,i)
., Şamdanı1.adc Fındıklılı Sulcymen Efendi, Mürid-ı Temrilı. yay. hazırlayan Munır \kıcıx:. btanbul
1976 �.X0-83; Atıf Kahraman, a.g( . �.68.
• Atıf Kahraman, ag.r.. s.61
Şamdanizadc Fındık!ılı Slllcymcn Efendi, u.g.e., s.S0-83: Aııf Kahraman, ug.t:., -.J)/1.
1 18
Osmanlı Sağlık Kurumları
.
Tarih yazarı Izzi Efendi,
bu
konuyu daha açık bir şekilde şöyle anlatıyor;
"... Saltanat töresi gereğince bayramiann ikinci günü Saray-r Hümayun 'daki
Gülhane adıyla am/an yerde Sadrazam ve Şeyhiiiislam davet edilerek yaptiması
mutad olan "Gülhane Merasimi" bu defaki ramazan bayrammm ikinci günü
(25
Eylül 1 748) "Gülhane-i Nev" diye adiandm/an adt geçen yeni kasırda yapılacağı
fennan olundu. "�ı
Bu konuyu aydınlatan başka bir kaynak da Mehmed Akif Efendi'nin "Tarih-i
Cülus-ı Sultan Mustafa ill" isimli eseridir. Mehmcd Akif Efendi (1 1 7 1/1758)
yılı Ramazan Bayramı törenini anlatırken şöyle diyor. ".. Hususa 5-10 seneden
beri Dolmabalıçede Gülhane-i Nev ismiyle ad/andmlnuş yeni yapılmtş olan
kasrın önünde eskiden olduğu gibi bayramiann ikinci günlerinde ancak Rıfatlu
Sadrazam lıazreıleriyle Semahat/u Şeylıülislam Efendi Hazretleri ikisi beraber rikab­
ı hümayuna yüzlerini sürdiikten sonra cirid ve çeşitli oyunlar oynandı... ".32 1766
tarihli Teşrifat Kalemi Defteri'nde de şöyle anlatılıyor: "Iyd-ı Şerifin ikinci günü
dev/eılu Sadnazam ve semahatlü Şeyhülislam Efendi ve asitanede mevcud bulunan
vüzera davet o/ı.munca Gülhane 'de huzur-u hümaywıa gitmeleriyle ağayan-ı
endenm-ı lıassa cirid oynayub ve pehlivanlar ve tavşanlar ve çengi fas! olunur".33
Hatt-ı Hümayunlara Göre G ülhane Gü nü
Elimizde 1 789 yılından 1832 yılına kadar 27 adet hatt-ı lıümayun var. Bunların
hepsi bayramın ikinci günü olan Gülhane Günü hakkında, Sadrazaının Gülhane
Günü'nün nerede yapılacağını soran takTirleri ve padi§ahın bunun üzerine yazdığı
hatt-ı hümayunlar bize o merasimler hakkında pek çok bilgiyi veriyor. Elimizde
III.Selim'e ait Ilatt-ı Ilümayunlardan 12 adet var. Bunların çoğunluğunun meali
şöyle: "Şevket/u Kerametlu Muhabbet/u Kudreılu Velinimetim Efendim Padişahrm
Öteden bem iyd-i şerifin ikinci günü Saray-t Cedid-i Amire'de Gülhaneye azimet
ve üçüncü günü dahi Saray-ı Alik-i Mamure'de seyir ve temaşa-yr ciride him1net-i
mesai ve mureberan olan kavanin-i kodüne ve merasinı-i müstedimeden olduğuna
binaen bi mimıeti ıea/a ibu
i
iyd-i fitrin ikinci günü olan yannki perşembe günü
muıad üzre Gülhaneye azimet ve bu veelı/e kanun-u kadimili icrasma riayet
olunmasma zin
i
ve rufat-ı şahaneleri erzan buyuru/ur se
i
Semahat/u efendi
daileriyle leffen çokerileri veKapudan Paşa kullaruwı mübarek rikab-t müsleda
hasr-ı vanelerine revlıa olunmast hususunda fennan Şevket/u kerametlu mulıabetlu
kudret/u veliilimelim efendim padişahrm hazretlerinindir" diye yazan sadrazarnın
takTirinin üzerine Padişah şöyle yazar "Benim Vezirim Yann İnşallalı Gülhaneye
31 izzi Efendi, Tarilı-i izzi, 1 199, c.1, s.180; Atıf Kahraman, a.g.e s.84.
ıı Mehmed Akif Efendi, Tarilı-i C
ü!us-1 Sultan Mustafa lll, yk.7 ı, 146. 168. 169; Atıf Kahraman. a.g.e
s.69.
.•
.•
11
B.O.A. Te�rifat Kalemi Defter. sene 1180, Kcpcci Thsnifı.No.696/m.
1 19
Osmanlı Sağlık Kurumları
ge/esis".:w 1790 senesinde yapılan iki bayramın "ne mahalde" yapılacağı sorulmu�.
birisinin Dolmabahçe'dc diğerinin de Gülhane'de yapılmasına irade çıkmıştı.'�
1796 yılında yapılacak merasim için sadrazarnın yazdığı takrirdc belirtildiği gibi
"Gülhanede kanun-u kadimin lerasma riayet" olunmuştu.16 1799 yılındaki bayram
merasiminden bahsedilirken ".. öteden beri iyd-i şerifili ikinci günü Saray-ı Cedid-i
Amirede Gülhane'ye azime/ ve iiçüncü günü dahi Saray-ı Atik-i Mamure 'de seyr­
i temaşa-yı ciride himmet nıeri ve mllleber olan kovanin-i kadilne ve merasim-ı
müstedimeden olduğuna bmaen... " denilerek bu gelenek tekrarlanmıştır.37 Sultan
III. Sclim'c ait olan diğer Hatt-ı llümayun'larda da bayramın ikinci günü yapılan
ve uyulması gereken bu geleneğin altı çiziliyor.'s
Sultan II. Mahmud dönemine geldiğimizde mutad olan bayram iradesi, yaşanan
olaylara göre farklılık arzediyordu. 1808 yılına ait takrirde şöyle deniliyor;
"Şevket/u Kerametlu Mulıabetlu Kudret/u Velininıetim Efendim Padişalıım böyle
Jıengamı server reşaride tahtis-i nimet ve ifa-yı şükn"i Mulıammeden fenni mende
misu/lu icrayı nisum ve meserret olunmak rab-ı kadim saltanat-ı senyeleri
i
ydin
i
olmakla bi minneti tea/a yamıki çarşamba günü ber mutad semalıatlü Şeylıülislam
efendi daileri ve kapdan paşa kullan ve iradei şahaneleri buyumlduğu ı·eclıle
Süleyman paşa kullan ile maen Giillıane resmi icrası ıçin hakıpay-ı mekar-ı bı
nemsa-yı taeidari/erine cebin-i say-ı rikab ve istikanet olunması hususuna musade­
yi aliye-yi şahaneleri şayan buyuru/ur ise emri fennan şevket/u kerametlu muhabetlu
kudret/u velinimeıim efendim padişalum lıazretlerinindir".w Burada bahsedilen
hengam,
tahta
28 Temmuz 1808 tarihinde Sultan Selim'in öldürulüp II. Mahmud'un
çıkarılması
düşündürmektedir.
ve
yaşanan
olağan
dı§ı
olayların
akabinde
olduğunu
1810 yılına ait bir bayramda mutad olan bayram takriri
ve üzerinde Sultan II. Mahmud'un hattı ile verdiği iradeyi görmek mümkün.40
Aynı yıla ait diğer bayram takririnde gene olağan dışı durum farkediliyor.
Şöyle yazılıyor;
"Şevket/u Kerametlu Muhabetlu Kudret/u Velinimetim Efendim
Padifalıım böyle hengarm serveri şadide tahtis-i nimet ve ifa-yı levazmı şiikn".i
Muhammedet zımmnda iydin misıd/u icrayı rüsum imtisal ve meserret olwımak rab­
, kadim-i saltanat-ı seniyeleri olmakla bi minneti teala yarınki pazargünü ber mwad
semalıatlu Şeyhülislam efendi daileri ve Kapudan paşa kullan ile maen Giillume
resm-i icrası için lıakıpayı mekan müncesayı mülüklıarıelerine cebin-i sayı rikbet
�
B.O.A. Hatt-ı Hümayun Ta�nifi.No.8422, 1204 tarihli.
B.O.A. Hatt-ı Hümayun 1lıı.nifı.No.9535, 1205 tarihli. vcB.O.A. Hall-ı Humayun Tasnifi.No. 1 1643.
1205 tarihli.
"'B.O.A. Ilatt-ı Hümayun Thsnifi.No.8971, 1211 tarihli.
'7B.O.A. Hall-ı Jlümayun 1lı�nifi.No. J 3239 1214 tarihli
" B.O.A. Ilatl-ı Hümayun 1Iı�nifi.No.7565, 1219 tarihli
tarihli vcHH.4844,1220 tarihli.
•B.O.A. Hall-ı Hümayun Ta,nıfı No.16865, 1223 tarihli.
.., B.O.A. Ilall-ı Hümayun llı�nifi No.23894, 1225 tarihli.
,
120
,H.H.7566. 1220 tarihli, H.H.7569 ,1220
Osmanlı Sağlık Kurumlım
ve stikamet
i
olunması musammem idiiğü mulıat-1 ilm-i alem arayt şehriyarileri
buyuntldukta emri femıan şevket/u kerametlu muhabetlu kudret/u ı·elinimetim
efendim padi4alımı lıazretlerinindir".41 Bu bayramın da 17 Nisan 1810 tarihindeki
yeniçeri hamallarının esnafa taş ve sopalarla hücumu ve 22 Nisan'da ycniçerilcrin
büyük kavgası ve sekbanbaşının idamı ile sonuçlanan karışıklık sırasında
olduğunu düşünmek mümkün. Herşeye rağmen padişah "Kaymakam Paşa
yan11ki gün Şeyitü/islam Efendi daimizle rikab-ı lıümaywıuma ge/esis" diyerek
mutad merasim için irade vermişti.
Sultan II. Mahmud 18 L 1 yılındaki bayram için Oolmabahçe'deki kasırda yapılma
iradesini vermiş42, 1815 yılında ise aynı merasim Gülhane'de yapılmıştı.0
1824 ve 1825 tarihli bayram takrirlerinde de mu ta d yazışmaları görüyoruz.44
1825 tarihli ayrı bir Gülhane Günü merasimi Küçüksu Kasrı'nda yapılmıştı.45
1826 yılında Yeniçeriliğin kaldırılması ile başarılan Vaka-yı 1 Iayriye'den sonra da
Gülhane Günü aynen yerine getirilmişti.46 1 832 yıhndaki merasim Gülhane'de
vaki Kasr-ı Şahane'de icra edilmişti.47
1837 yılında ise artık Gülhane Meydaru'nda ordunun yeni askerleri talim
yapıyorlardı. 'jtsakir-i Hassa-yı Şahane'den bu defa tahsil-i fümm-u harbiye­
yi cedıde etmiş olan neferatm Gülhane kasr-1 lıiimayun ptşgalımda neferat-I
merkumenin ıptida siivari ve badelıu pyade
i
talim/en muayene olwımuş . "
.
denilcrck, teftiş edildiği padi§aha bildiriliyordu.'�
Gulhane Meydanı 1839 tarihinde birçok milletleri ilgilendiren bir mcrasime daha
şah id oluyordu. Gülhane Hatt-ı Hümayunu'nun okunmasını Lütfi Efendi tarihinde
§Öyle anlatıyor: "Elli beş senesi şaban ayuıuı 26. günü GiillıaneMeydamnda bulunan
Kasr-ı Ali 'yi bi/ teşri[ ı•iikela re ulema ve yüksek memurlar ve yabanct elçiler davet
edilerek kurulmuşolan çadırlardayerleştirildiler ve binlerce lıalk ile omeydan malışere
döndüğü gibi, yüksekçe kurulan bir kürsi üzerine Reşid Paşa çıkarak Padişalı 'm
(Sultan Abdülmecid) kendisine verdiği lıattı-lıümaywıu lıalka açıkça ... okudu "
.ıcı
Görüldüğü gibi Gülhane, Osmanlı saraylarının önemli bir mevkii idi. Edirne
Sarayı'nda ve Dolmabahçe Sarayı'nda da varlığını gördüğümüz Gülhane, özellikle
Topkapı Sarayı'nda önemli bir yer i§gaJ ediyordu. Bu saraydaki yerinden dolayı
'1 B.O.A. Hatı-ı Humayun Tasnifi.No.23950, 1225 tarh!i.
B.O.A. liaıı-ı llümayun Thsnifı.No.23906. 1226tarihli.
" B.O.A. Ilau-ı llumayun T:bnifi.No.23891. 1230 ıarihlı.
� B.O.A. Hatt-ı llümayun 'P.ı�nifi.No 23933.1240 tarilıli.Hatı-ı Hümayun Ta�nifi No. 23898, 12..W
•ı
.
tarihli.ve llatı-ı Humayun Tasnifi.No.23935, 1240 tarihli.
" B.O.A. Hatı-ı Hümayun Tac;nifı.No.23902, 1240 tarihli.
· B.O.A. llaıı-ı llumayun Thsnifı.No.23914, 1242 tarihli.
' B.O.A. Ilatt-ı llumayun 1'.ısnifı.No.23948. 1248 tarihlı.
"' B.O.A. Hatı-ı Hümayun Thsnifi.No.l8790, 1253 ıanhlı.
"' Luıfi Efendi, Tarilı-ı Lütfi, istanbul ı 302, c.6, s.60.
121
Osmanli Sağilk Kurumlan
dini bayrarnlann ikinci günu Gülhane Günü olarak anılması te�rifatta yerini
almış, kanun-ı kadim haline gelmişti. Bayramın ikinci günleri Dolrnabahçe'de
veya Küçüksu'da kutlansa bile ismi Gülhane Günü idi.
,•••,
•• 11
Gülhane Hatt-ı Jiümayunu'nun okunduğu Gulhanc Mcydanı
Gülhane Askeri Hastahanesi
Türk tıp tarihi'nde Gülhane Hastanesi denilince Dr.Ricdcr tarafından 1898
yılında hizmete sokulan ve hugun hi na olarak hala ayakta olan "Gülhane Seririyat
Hastahanesi" gelir. Araştırmalarımız sırasında 1898 yılından onceki senetere ait
belgelerde geçen "Gülhane Hastahanesi"ne bir anlam verememiştik. Turk tıp
tarihi'nde de bu hastaneden bahsedilrnemişti. Çalışmalarımız derinlc�tikçc ve
bu konudaki belgeler çoğaldıkça "Gülhane Hastahancsi'' hakkındaki bilgiler
nctleşti. Gülhane Hastahane'si 150 yataklı olarak inşa edilip, 1848 yılında
çalışınağa başlamıştı. Bu askeri hastahanenin binası bugün de ayakta olan
"Gülhane Seririyat Ilastahanesi" binasıdır. Bu hastahanedc çah�an görevlilerle
ilgili bilgilere ulaşabiliyoruz. 150 yataldı olan bu Gülhane hastanesi 1860 yılında
•
"Mckteb-i Idadi"ye tahsis kılınmış ve 186 l 'de hastahane görevlileri başka yerlere
tayin edilmişlerdi. Bu bına 1875 den sonra "Gülhane Askerı Rüşdiye"si olmuştu.
Gülhane Hastahanesi Kuruluyor
Gülhane Hastahancsi'nin kuruluşu 1845 yılında Asakir-i Hassa-yı Şahane
askerlerine hastahane yapılması ihtiyacı üzerine gündeme gelmişti. Sultan
I I.Mahmud'un 1826 yılında yazdığı bir Hatt-ı Ilümayunda .. Rumeli ve Anadolu
"
taraflarında yapılmakta
ı·e
yaplfacak olan kışioiarın cimriarına birer lıastalume
mşcm.. " için emir vermi�ti.�� Böylelikle kışlaların yanında hastahane yaptırılması
122
Osmanlı Sağ/ıl< Kurumları
geleneği ba�lamı� oldu. Gülhane Hastahanesi de Asakir-i Hassa-yı Şahane
askerleri için yaptırılacaktı. Bilindiği gibi Asakir-i Hassa-yı Şahane askerleri.
Osmanlı padişahının ve saraylannın korunması ve tören birliği olarak görev
yapmaları için oluşturulan askeri bir sınıftır.�• Vaka-yı Hayriye'den sonraki
yeni düzenleme ile bu askerler Topkapı Sarayı'nın içinde iki ayrı mekanda
ycrlc�tirilmişlcrdi. Biri Sarayburnu'nda diğeri Gülhane'de iki kı�laları vardı.
Asakir-i Hassa-yı Şahane askerlerine hastahane yapılması için�2 önce ··sepetçiler
Kasrı" düşünulmu�tu. 1845 yılında Sepetçiler Kasrı'nın hastahane yapılmasına
karar verilmiş\ fakat 1846 yılında bundan vazgeçilmişti. Temmuz 1846 tarihli
belgede bu durum şöyle açıklanır: "Saray-ı Cedid-i Hiimaywı 'da kain Sepetçi/er
Kasn 'mn icalmıa göre mi/ı ver isbatı ile Asakir-i Hassa-yı Şahane için hastahane
illihaz olwıma.w geçen sene kararlaştmlmış ise de kasr-ı mezkur pek göz dm�nde
olmak ı•e ebniyece dahi hastahane ittilıazma çesbwı görii/nıemek lıasebiyle ol
surete/en sarf-ı nazar olunarak diğer miinasip bir malw/e yapılması". Belgede
yazıldığı gibi binanın pek göz önünde olması ve hastahane için uygun olmaması
sebebiyle vazgeçilmişti.
Hassa askerleri için bu defa yeni bir yer seçilmişti: ''Saray-ı Cedid-i lliimaywı 'daki
Bamyact/ar Ocağt nam malıa/''. Bu yer Gülhane Kışiası dedığimiz yerdeki
Bamyacılar Ocağının (yani kışlasının) yanı idi. Bamyacılar Ocagı Bostancı
Ocağı'nın bir kolu olup, 1828 yılında lağvedilmi� ve kı�laları "Asakir-i Hassa­
yı Şahane"yc verilmiş. bostancılardan 1500 kişi de bu tabura seçilmi�lerdi.�'
Gülhane Hastahanesi'nin yapıldığı yer diğer belgelerde "Saray-ı Cedid-ı
Hüma}'ımda mülga Bamyacı/ar Ocağı demekle manJJ, Gıillumede kain. Asakir-i
Hassa-yı Şahane için inşa olunmuş hastane" diye geçmektedir.�
•
Hastahanenin Inşaatı
Hastahanenin yeri seçildikten sonra gereken resmi işlemler yapılarak padişahtan
irade alınmasına sıra gelmiştir. Yazılan takrirlcrde özellikle üzerinde durulan
"' B.O.A. ı ıatı-ı ılumayun No.29296.
ıı Asakır-i Hassa-yı Şahanc, Hassa turnem için
bk:L. Nccdeı Sakaugıu, '1\.'>akir-ı !'vfıın�urre-yı
Muhammediye", lwanhul Anriklopedisı. Istanbul 1993; J-las�ı Ordusu ıçin hk;r. Atxlülkadır Özcan.
"ı ıa<.
..
a Ordu�undan Birinci Orduya", Tari/ı 'vledeniyeı. Sayı 45, Şubaı 11191\, s.20.-23.
irade Dahiliye: No.6321. 24 Receb 1262( IS Temmuz 1846).
·
"Bummcılar ()ccı�:,"ı: .. Topkapı Saramwı Otluk Kııpısı'1w yakın bir }t'nlt• de e.�kidı·n Bımıyucılar Ocağı
denen ı·e Sarel") BostcmnUın OcaKIIW bağlı hır otgutwı ı·ar!ığı bilinmt"l.:.tedu:" bkz 1\ccdct Sakaoğlu,
Bamyacı Lahanacı Müsabakaları", Istanbul Ansıklopedi\i, ısıanhul 1993; '"Bo.�umcı Oca,i[l. 1828 de bir
ni:amname ile Bortımcı/ar kaldınlarak Asakiri Hassa tabıınma kaydedilmş/m/i.
i
•· bk7 '\ecdet Sakaoğlu.
··Bostancılar Ocağı". btunbulA11siklopcdi.ıi. istanbul 1993.
· · Sara)'·ı CedıJ-i Humunuıda mu/go Bamyucılar Ocağı dmıek/e manı[ma/w/dı• inşa ulunun lıastane".
bkz. Ahkam-ı Mccli\-ı Adlıyc raporu. (Irade Medıs-ı vala 1\o 2S5� belge no.3): '"Saror·ı Cedıd ı
Hümaywı 'da Asakir-ı HaHa-n Şahane ıçin inşa olunan lıasıane··. Irade tezkereM (Irade Mccli,-i
V;Lia no2R55 belge no4): ''Topkapı Saray-ı Hiimayımwula kain Gıillımı� cimmu/u mıiceıldeden inşa
ulwımıış o/mı lwsıa�ıt· . bla. (Irade Dahiliye No.7668): �Güllıancde kam Amkır·i 1/aua-yı flazrrt·ı
Şaluını: lıasıanesi" (Irade Medb-i vala 9361) vd.
"
"
123
Osmanlı Sağlık Kunımları
mesele, seçilen yerin hava ve mevkice münasip olup olmadığıdır. Belgede durum
�öyle özetlenir: "müceddeden bir bab hastahane inşaası Lazımeden bulunmuş ve
saray-ı mezkur denmwıda mülga Bamyact/ar Ocağı nam malıal hava ve mevkice
münasip gönUmii§ olduğundan .. " Seraskerlik
bu ihtiyaç için 100 veya 150 yataklı
hastahane yapımına ihtiyaç olduğunu belirlemiş, bu inşaatların kaç liraya mal
olacağı, inşaat işlerinden sorumlu '�akir-i Hassa-yı Şahane'nin Ebniye-yi
Ilassa Müdürü"ne sorulmuştur. Ebniye-yi Hassa Müdürlüğü de inşaatın fiyatını
belirlemişti. Büyükdere'de imal olunan tuğladan yapılmak üzere 100 yataklı
hastahane 1000 kese akçeye, 150 yataklı olursa 1500 kese akçeye mal olacağı
ifade ve beyan edilmi�ti. Maliye Nazırı bu fiyatların uygun olduğunu yazmış ve
Padişahın iradesi istenmişti. Sultan Abdülmecid 1 9 Temmuz 1846 (26 Receb
1262) tarihli iradesinde ..malıal-i mezbura 150 nefer lıasta ikame vaz olunacak
surette hastahane in§ası hususıma. . " emir veriyordu.55
"
Gülhane'de Asakü-i Hassa-yı Şahane için hastahane yapımına, irade
alındıktan sonra hemen başlanmıştır. Beş ay sonraki belgeden inşaatın yarıdan
fazlasının tamamlandığını öğreniyoruz. Aralık 1 846 tarihli belgede bu durum
�öyle özetleniyor: "Saray-ı Cedid-i Hünıaywıda vakı mulga Bamyacı/ar Ocağı
mevkiine keşfi mucibince 1500 kese akçe masrafla Asakir-i Hassa-yı Şahane için
hastahane irı§ası hususıma mukaddemce iradeyi seniye)' e miileallik buyun1/arak
hastahane-yi
mezbunm
sene-yi
sabık-ı
evail-i
Şabamnda tamirat memum
Şükrü Ağa marifetiyle inşası zımmmda ilmühaberi verilmiş. Munıaileylıin bu
kere takdim ey/ediği bir kıta takriri-i mealinde ebniyenin msfindan ziyadesi
yapılarak.. ".56
Binanın yarısı tamamlanmış, fakat bahçe tarafına yapılan
bölümterin temelleri çürük bulunduğundan, sağlam mahalline kadar hafr
ve inşası ve hastaların yatak mahallerinin genişletilmesi ve ikinci derecede
bazı şeylerin ilavesi lazım geldiğinden tekrar kc�fi istenmiş, durum Ebniyc-yi
Hassa Müdürü'ne havale edilmişti.57 Aralık 1846'da yapılması lüzum görülen
yerlerin Thmirat Memuru Şükrü Ağa vasıtasıyla yapılması uygun görülmüştü.
1 847 yılı Haziran ayında bina bitmiş olmalıydı ki hastahaneye bir "karakolhanc"
yapılması için izin istenmektedir. Bilindiği gibi hastahaneterin kapılarına
karakolhane yapılması için "zabıtan vasıtasıyl a hasta yamna izinsiz hiçbir ferd
sokulmaması, salgın Jıastaltklar için, hasta ve hekimin iyiliği için uygun görüldüğü "
emri Sultan III. Selim tarafından 1805 yılında verilmiştir ve o zamandan beri
uygulanmaktadır.ss Bu sebeble Gülhane Hastahancsi'nde de karakolhane
yapılacaktır. "Topkapı Saray-ı Hümayımunda kain Gullıane civannda müceddeden
in�a olunmuş olunan hastahane ittisaline bir bab karakolhane inşası lazımeden
'' B.O.A. Irade Dahiliye No.6321.
•· B.O.A.İrade Dahiliye No.6888. irade ıezkeresi.
B.OA lrade Dahiliye No6888. 4M 1263(23 Xlli 1846).
124
Osmanlı Sağlık Kurumları
bulunduğundan . icabınm icrası . " için bu hususu Ordu-yı Hümayun Müşiri
.
.
.
.
Devletli Paşa Hazretleri, Dar-ı Şuray-ı Askeri'ye havale kJlmı§, keşfi yapılmış ,
ne kadara mal olacağı tesbit edilmiş, Ebniye-yi Hassa Müdürü marifetiyle inşası
için irade verilmişti.59 1847 yılı sonunda karakolhanenin tamamen bitip teslim
edildiğini belgeden öğreniyoruz.60
Gülhane Hastahanesi inşaatının sorumlusu, inşaat bitip teslim edildiği halde,
yaptığı ilaveler için parasını alamadığından parasını talep eder. Bu konu ile
ilgili birçok yazışma olmuştur. Bununla ilgili sekiz resmi evrakdan Gülhane
Hastahanesi binasımn yapılması hakkında pek çok bilgi sahibi olabiJiyoruz.
Gülhane hastahanesi inşaatından memur Asakir-i Hassa Tamirat Müdürü Şükrü
Ağa (Daha sonra sabık Hacı Şükrü Ağa) 1846'da verilen irade ile hemen işe
başladığını, inşaat devam ederken yandaki kışla binası için ek istekler olduğunu,
onları yaptığmı ve hastahane binasının sağlam bir şekilde inşa edilmesi için
yaptığı harcamalann başta uygun görülen fiyatdan fazlaya mal olduğunu
i
-
1
•
.
Fossati'njn fotoğrafında Gülhane Askeri Hastanesi
Sultan lU. Selim'in cmrini ihtiva eden bu belge B.O.A. Cevdet Sılıhıye No.304. Nisan 1805 tarihli.
$O B.O.Ajrade Dahi.liye No.7668. 16 Cemazıyelahir 1263(2 Haziran 1847).
60 B.O.A.İrade Meclis-i Vala No.2855 belge no ı. 20 Muharrem 1264 (28 Xll. l847).
51<
125
Osmanlı Sağlık Kurumları
bildirmektedir.61 Aralık 1847 ilc Mart 1848 tarihleri arasındaki bu yazışmalarda n.
Gülhane Hastahane'si inşaatının Ocak 1848 de tamamlanıp, e§Yalarının alınıp
tcfriş edildiğini, hastahanenin içine taşınılnuş olduğunu öğrcniyoruz.62
•
•
Bina lle Ilgili Diğer Bilgiler
Gülhane Hastahanesi çalı§mağa başlar; Nisan 1848'dc Outhane Hastahanesi
için çöp arabaları satın alınır.6' Eylül 1850'dc hastahane içinde yapılan
düzenleme ve tamiratın bittiği rapor edilir.(>! Elimizdeki belgelere göre Gülhane
Hastahanesi'ndeki en önemli tamirat. 1852 yılında eczahanede yapılan tamirat
idi. Nisan 1852'de /tsakir-ı liassa-yı Şahane Ordu-)t Htimavwıu lıastalıanelermden
Giillıane Hastalı01ıesi'nin eczahanesi birkaç malıaltfen çatlaml§" dcnilcrd.
rapor edilir.65 Bunun üzerine "ecza-yı mütencwia ve eşya-yı saire" bir başka
yere nakledilir, ancak bir taraftan hastalar için ilaç dağıtımı ve imali devam
etmektedir. Bu taşınılan yer ilaçları depolamağa münasip değildir. Eczahanenin
tamiri zaruridir. Tamiri için Serasker Paşa fe rman verir ve havale buyurulur.
Tamirat Müdürü, Gülhane Hastahanesi eczahane�indeki çatiağın zeminde
bulunduğunu ve 6265 kuruşa tamirinin mumkun oldugunu rapor eder. Tamirat
265 kuruş indirilerek 6000 kuruşa Fenerli Dimitri Kalfa'ya ihale edilir. Ticaret
Nezareti bu tamirat fıyatını bir kere daha indirerek "bil tenzil 5765 kımı�·a "
yapılmasına karar verir.tıtı
Gülhane Hastahanesi'nin diğer bazı yerlerinin 1852'dc ve bazı mahallerinin
Kasım 1852'de tamir cttiriJdiğinc dair bilgiye sahibiz.�>' 1856 yılında da Gülhane
Hastahanesi karşısına ''Gülhane Feneri" yaptmlır. Belgelerde Gülhane Feneri
diye yazılan fener bugün ·�hırkapı Feneri" diye bildiğimiz fenerdir.ı.ı,
'1 Irade Meclis-i Vala No 2855 deki dosyada ki 5 belgede 8 ayrı re�mı yaıı�ma var ı nolu belge: Mecli�-i
V.ıln'mn Has.<;a Mü§irine durumu bildinnesi. 28 Aralık 1847 tarihli; 2 nolu belge: Hassa Ordusu Mu�ın
Mehmed Şii.krii'nüo bu konuda y.ııdığı takrir, 12 I. 1848 tarihlı; 3 nolu belge: Mecis-i
l Vala'nın Ordu·
yu Humayun Muşiri Paşa Hazrctlerine meseleyi sunduğu yazı, 24 1. 1848 tarihli; 4 nolu belge: Ordu-yu
Humayun Mii§irinin cevabı, 29 1.1848 tanhli; 5 nolu belge: Meclis-i Vala'nın kar.ırı. 8 111.1848 tarihli; 6
nolu belge: Meclis-i V.ıla'nın Ebniyc-yi lla!>.\3 Müdürü'ne yazdığı takrir, 10 1.1848 tarihli; 7 nolu belge.
Ebniyc-yi Il:ıssa Müduru'nün raporu. 16 UI.l848 tarihli: 8 nolu bdge: Meclis-i V.ıla'nın ırade taknri ve
irade, 20 lll. 1848 tanhli.
ı.: Irade Mecli-;-i Vala No. 2855 deki belge no 2 de ''lıa.fıalıane·.H nıt'Zkur tbniyesi karin·i Iritam olmuş
o
l
mas
ı
y
/
a
...lıususu ile eşya ı
t n
/ a.
zı
m
aıınm pahalı olmasından.. " denilerek �alarla mal olan fiy-atı
belirtilir.
' B.O.A. Cevdet Sıhhıye no.31 ( 19 CA.l264, 23.IV.l848).
" B.OACevdet A.c;kerı No.4057ı ( ıO.ZA. ı 266. 17.1X.lll50).
·
B.O.\. Ccvdeı Sıhhıyc No. l l l i(Rcccb 1268. IV.1852).
"' B.O.A. Cevdet Sıhhıye No. l l .l l(Reccb 1268. IY.1852).
&7B.O.A.lrade Meclis-i vala No.H02R ( l l l 1852 tarihli belgt:lcr); B.O.A. Irade Meclis-i Vala No.9361
(25.XI 1852).
· Ahırkapı fener
i 1856 yılında "Çutlacilkııpı fmeri malıal/i miimı�ip ulmııı/ıgmdmı Balıklıum: illisalinde
Giillııme flusıalıanesi i«ırşısmda olup Kımdilli Ayastafanos re i;:mit yollıınmı mızır olacak burca" in�a
edılmı�tı. lmde Harıcıyc No.6526: "Gıtllıa11t! Ferıeri"ne memur 'vtu�tak Efendı nın ta)1ni, Irade Medıs­
i \illa No. 1940ı.
126
Osmanli Sağlık Kurumları
Gülhane Hastahanesi'ndeki Görevliler
Gülhane 1-lastahanesi'nde görev alan tabib, eczacı ve cerrahiarta ilgili bilgilere
ulaşahiliyoru7.
olduğunu��.
1850 yılında Gülhane
1853
yılında
belgelerinden öğreniyoruz.
Hastahanesi
cerrahbaşının
Kamil
Ba�tahibi'nin
Efendi
Nikolaki
olduğunu11
tayin
1854 yılında Gülhane Hastahane�i sertahibinin
Kaymakam Ali Rıza Bey olduğu, Temmuz 1854'dc mirala}lık verilerek Batum
Ordusu Sertabahetine gönderildiği, yerine Tersanc-yi Amire'de görevli Binbaşı
Hacı Mehmed Efendi'nın tabib-i ewelliğe atandığı bilinmektcdir.71
Gülhane I l astahanesi'nin bir diğer tabibi
Kasım 1854 yılında
1I acı
Tevfik Efendi' dir. Kendisine
"emektarlığı. liyakat ve ehliyeti cihcti ilc kaymakamlık
rütbesi" verilmiş72, 1856 yılında miralaylığa yükseltilmi� ve dördüncü rütbcden
bir kıta Mecidi Nişanı takdim edilmişti.n Gülhane Hastahancsi'nin bir diğer
tabibi Tıhbiye'den mezun Tabib Aziz Efendi'dir. 1854 yılı sonlarında, hastaların
çoğalması nedeni ilc tayin edilmişti.74 Aynı scbeble bir eczacı da ilave olarak tayin
olunmuştu. Bu da Teba-yı Devlet-i Aliye'den Eczacı Yonlam idi.'' Cerrahbaşı
Raşid Efendi, 1855 yılında hastahancde görev yapmı�tı.71' 1857 yılmda Tabib
.
Miralay Tevfik Bey hastahane tabibi idi. Eczacı-yı sani Mchmcd Izzct Efendi,
cerrahlar da ısmail Efendi ve Ahmed Efendi idi.� Aynı tarihde hastahane
imamı Ali Efendi'dir.� 1858 yılında Eczacı-yı sani Mehmed İzzet Efendi ve
diğer iki eczacı Mehmed Sırrı Efendi ve Ahmed Efcndi'dir.""'� Bu tarihde cl!rrah­
ı sani Binbaşı Abdülhalim Efcndi'dir.sıı 1859 yılında hastahanenin mczacıbaşısı
Yorgaki 1 , hastahane katib-i eweli de Me h med Efendi idi. '
Kırım Savaşı Sırasında Gülhane Hastahanesi
Kırım Savaşı, bilindiği gibi 23 Ekim 1853'de ilk savaş ateşi ıle başlamıstı Şubat
1854'dc ise Kırım Scferi açıldı. Osmanlı, İ ngiliz ve Frans11 ittifakı ile savaş
devam etti. Bu sava§ sırasında Sivastopol'dan yaralı ve hasta askerler gemilerle
B.O.A.Hariciye Ncıarcıi Mcktubi Kalemi.No.32-34 (4.C. 1266. !7.1V.I850).
iciye Nczarcti Mcktubi Kalemi.No.54-33(28.RA. 1269.10.1 1853
� B.O.A. Har
B.O.A. Irade D:ihiliye.No.l9 198 (9.L. l270. 8.VII.l854).
� B.O.A Irade D<ihiliyc No.l9914. (9.RA.l271--Xl1854).
· Babı Ali Evrak Od�ı Sadarcı Evrakı Te§rifat Kalemi A.T.Ş.F..25;9tı: A.T.Ş.I 25/97 ( C.12731.1857).
·B.O.A Irade D:ihiliyc no.20042 (12.R.1271--3.1.1855): A.AMD. 646 tczkire-yi 'amiyc. 1271( 1854).
A.AMD. S75"7 ıezkirc-)'; �amiye 1271(1854): B.O.A Irade Dahilıyc no.IW25. IS.RA.I271(
Xl1854): A \MD 64.6. 1271( 1854).
"' A.AMD b.
'i79. 1272( 1 !!55).
96. 14 C.I273(US57): A.T.Ş.F. 25.97 1273( 1857); A.AMD. 86/44. 1274( 1856); İrade
77 ATŞ.f 25.
D:ihilıyc no.2557:! 6.S.I274 ( IX.lb.S7); İrade D:i.hiliyc. no.26121 5.CAI274 (XII.Jl\57).
'1! A.MKTDV 1019b 21.C.I273(1.1857).
79 1radc Dahiliye no.2630S 20.C.1274 (1.1858).
111 Irade Dahiliye no.26121 1274 ( 1856).
11
Irade Dahiliye no.2b578 20.L.I275 ( V.t859).
c A MKT UM 355/51 27 ZA.l275 (VI1.1859): Irade Dahiliye no.2R567 ltı.Ş 1275 (111 IKW)
••
127
Osmanlı Sağlık Kurumlan
.
Istanbul'a ta�ındı. Gülhane Hastahanesi'nin de b u sava� sırasında yukü artmı�tı.
Sava�ın ba§larında Outhane Hastahanesi Sertabibi Kaymakam Ali Rıza Bey
uhdcsine miralaylık rütbesi verilerek Baturo'daki ordu'ya sertabib olarak tayin
edilmişti. Bu görev, döndüğünde yine Gülhane Hastahanesi Sertababelinde
istihdam kılınmak şartı ile verilmişti. Miralay AJi Rıza Bey Batum'daki ordunun
bütün tabiblcri, cerrahiarı ve eczacıJanna nezaret etmek uzere gonderilmi�ti.b3
Ali Rıza Bey'in Batum'dan döndüğüne dair bir kayda rastlamadık. Yaralı
hastaların çoğalması ilc Gülhane Hastahanesi kadrosu arttırılını�. bir tabib ve bir
eczacı kadrosu ilave edilmişti. Tabib Aziz Efendi ve Ecracı Yordam bu şekilde
tayin edilenlcrdendi.84
1855 yılı başlarında Sivastopol taraflarından ve diğer savaş mevkilerinden gelen
Asakir-i Nizarniye-i Hazret-i Şahane'nin hasta ve yaralı askerleri için hastahaneler
kafi gelmcnıekteydi. Bu hastalar için büyük ve münasip sahilhaneler ve konaklar
tedarik edilmiş ve kiralanmıştı. Fakat bütün bunlar da yeterli olmamış, gelen
hastaların miktarına nazaran başka mahaller tedarikine lüzum görülmü�tü.�� Bu
sebeble Gülhane Hastahanesi yakınına Osmanlı askerleri için 400-500 yataklı
sundurma (baraka) in�a edilmesi gündeme gelmi�ti. Serasker Pa�a bizzat kendisi
o mahale giderek yapılacak barakalarıo yerini görmü�tü. Gülhane Hastahanesi
civarına 400-500 hasta alacak büyüklükte eğreti olarak "su nd urma heyetinde"
.
birkaç binanın süratle inşası isteniyordu. lsteğin gerekli ve acele olması sebebiyle
4.III.l855 tarihinde talep yazısı yazılmış ve aynı gün irade çıkmı�.
..ebmye-y1
mezkurcnin hemen inşası lwsusunwı Serasker müşarileylı Jıa:retlerine lıavalcsi.. "ne
"
emir verilmişti.sı. Bina inşaatı için 100.000 kuruş ayrılmıştı. Mart ayı başında irade
1855 de inşaat bitmi�ti. "Asakir-i Şahane hastalan için Gülhane
derummda tamirat müdün-ı marifetiyle inşa olunup biten iki adet lıastalıane
binasmm" teslim edildiğini, alınan 100.000 kuru�tan maada ı 6000 kuru� daha
çıkmış, Ağustos
ilave para istcndiğini ve bunun verildiğini öğreniyoruz.117
Kırım Savaşı sırasında hastahane ihtiyacı ittifak devletleri yaralı ve hastaları
için de mcvzubahisti. İ ngiliz ve Fransız hastaları için Asakir-i Nizarniye-yi
Şahaneyc mahsus olan hastahaneler ve diğer binalar muvakkatcn düvel-i
muavene (ittifak devletleri) hastalarına tahsis kılınmıştı.ı;g Gülhane Hastahanesi
yakınındaki Süvari Kışiası binası da Fransız askerleri için hastahane olarak
ayrılmıştı. Belgelerde bu bina "Fransa Devleti ha!.talarına tahsis olunan Gülhane
' Irade Dahiliye no. 19198 9 L 1270(8.Vll.1854).
..
"" Irade Diihilıye no.20042 12.R.1271(3.1.1855).
�· İ rade Dahiliye no. 20360 belge no ı. 9.C.I271(27.lll.l855).
� i rade Dahiliye no.20360 belge no 2 16.C. 1271 (4.111.1855).
•· 1radc Meelıs-ı Vala no.l4546.mcclis-i vala ıczkeresi. ZA. I271(VI1. 1855); Irade ıczkcresı ve ırade,
7.A 1271(li .VIII.I855).
"' İrade Dahilıyc no.20360.
_
128
Osmanlı Sağlık Kurumllırı
Ilastahanesi" diye geçmektedir. Fransız askerlerine verilen bu binanın yeri bir
krokide de gösterilmektedir.s" Bu hastahanede ölenlerin defnedilmesi için Silivri
Kapısı haricinde bir mezarlık istenmişti. Bu konuda birçok yazışmalar yapılmıştı.
Fransa Devleti hastalarına tahsis olunan Gülhane Hastahanesi'nde ölenlerin
defnedilmesi için, Silivri Kapısı haricinde olan bir yer mühendislerce ke�fedilmi�.
istenen mahat boş bir arazi olduğundan mezarlık için irade istenmişti. Yazılan
cevapta Silivri Kapısı haricinde keşfolunan o mahalin Müc;lüman mezarlığına
yakın olduğu ve uygun olmadığı belirtilmiş, Veli Efendi sahrasında arui-i
miriden etrafı duvarlada çevrili bir yerin münasip olduğu yazılmı� ve mezarlık
olarak o yer tahsis kJlınmıştı.90
Fransız askerleri için ayrılan b u Gülhane Hastahanesi görevini yaparken, onun
hemen yukarısındaki Gülhane Askeri Hastahanesi ve onun yanındaki 500
yataklı iki baraka Osmanlı askerlerine hizmet veriyordu. Fransa askerleri için
muvakkaten açılan bu hastahaneye tabib Barbiro'nun tayin edildiğinicı1, ayrıca
Dr.Hops ve Amerikalı Dr.Mot'un burada görev yaptıklarını biliyoruz.cıı
Gülhane Hastahanesi Binasının İdadiye Çevrilmesi
Gülhane Hastahanesi hizmet verirken 1860 yılında o binanın askeri bir okul
olan "Mckteb-i İ dadi''ye çevrilmesine karar verilmişti. Bilindiği gibi Mekteb-i
I larbiye 1831 'de Selimiye Kışiası'nda eğitime başlamış, 1834'de Maçka Kışiası'na
gelinmiş, 184l 'de Pangaltı'daki binaya nakledilmiş ve 1R47'de de ikiye ayrılmış.
idadisi Maçka Kışiası'nda kalmıştı.93 1860 yılında Mekteb-i Harbiye'nin ıdadi
kısmı Gülhane Hastahanesi'ne taşınmıştı. 14.lX.l860 tarihli irade tezkeresinde
"Mekteb-i İdadiyenin Güllıane Hastahanesine naklonacağı cilıetle lıastalıaneyi
mezkünm mulıtac-t tamir rnalıallerinin masarifi keşftyesi olan 10.000 kuntşwı
hazineden itast" istenmi§ti. 15.1 X . l 860 tarihli iradede "husus-1 mezkunm berveç-i
istizan nezaret-i mii§arileylıaya ha valesi ne irade verilmi�ti.'M
"
Gülhane Hastahanesi'nin boşaltıtıp Mekteb-i İdadi'yc verildiğini 1862 yılındaki
bir diğer belgeden de öğreniyoruz. "Mekteb-i idadiye ittihaz olunan Gülhane
Hastahanesinin bozu/mı kiremitlerinin saçak söve ve tefem�atmm, suyollannın
mulıtac-t
tamir olduğundan " 80.000
kuruş
istenmişti.
Mektcb-i
Meclis
Nczareti'ndcn. Erkan-ı Harbiye zabıtanından ve ebniye memurlarından tayin
olunacak memurlar marifetiyle keşif yapılmış ve tamirat için irade çıkmıştı.115
-
Irade llaricıyc.no.5695,bclge no.5.
'" Irade Haricıyc no.5695. 5 adet belge ve 1 kroki; li.R.MKT. 95,33: 1I.R.MKT 95/42; 1I.R.MKT9&91
(19.R.I271).
• ı Irade Dahilıyc no 19816. 20.S. l27L
or. ADVN 10770 1 'i.M.J272.
.
� Tulın Çoruhlu, .Mekıcb-ı Harbiye
İstanbulAnsiklopedi.si. iı.ıanbul 1993.
.. Irade Oahilıyc. no.30713. 27.S.1277( 15.1X.I860).
"' Irade Meclis-ı Vala no.20907 29.Ş.1278(21.1.1862)
�"
...
129
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Gülhane Hastahanesi lağvedildiğinden açtkta kalan hastahane katipleri, imamı
başka yerlere tayin edilmiş,91' hastahane eczacılarından Mahir Efendi ve Aleko
Efendi, Karadağ'da bulunan Şi�haneci taburlarına tayin olmuşlardı.117
Binanın Geçici Hastahane Olarak Kullanılması
J 860 yılında Askeri İ dadi Mektebi olan Gülhane Hastahanesi binası 1865 yılında
bo�altıldı. 1865 yılının Ocak ayında alınan bir kararla ';4sakir-i Bemye, balıriye
ve topcu ve ubbiye mekatib-i itfadiyelerinde bulunan şakirdanm birleştirilerek
miiceddeden bir umum Mekatib-i İdadi teşki/i " için irade verilmişti.11x Böylece
Harbiye, Bahriye, Mühendishane, Tıbbiye idadileri birleştirilerek "Mekteb-i
.
Idadi-i Umumi" tc�kil edildi ve hepsi Galatasara) 'daki şimdikı Galatasara)
Lisesi binasına taşındı.'�'� Askeri idadi mcktcbindcn boşalan Gülhane Irastahanesi
binasının tekrar hastahane olarak hizmet vermesi kararı alındı. 14.1.1865 tarihli
iradeden "ihtiyat olarak Gülhane Hastahanesinin rnuvakkaten kiişadt ı•e heş adet
memunm miic:edd eden tayin" edildiğini öğreniyoruz. u•• Bu bina u7un bir müddet
Gülhane 1lastahanesi olarak tekrar hizmet vermi�tir.
Binanın Askeri Rüşdiye Olması
Osmanlı Devleti'nde 1847 yılından itibaren mülkiye rüşdiyeleri açılmıştı. Askeri
rüşdiyclcrin açılması ise 1875 yılında olmuştur. Osman Ergin 'in verdiği 9.1. 1875
tarihli belgeye göre; "Mahrec-i Mekatib-iAskeriye smıflannm lağnyla bwwn Hasköy
ve Eyüp ve ciı·an etfaline malısus olmak üzere mekteh-i n·işdiye-yi askeriye)·e talıı·i/ı
ı•e buna
ilaı·eten müceddeden Dersaadet ve Üskiidarda ı·e Beşikı�· cilıetinbı dahi bir
Mekteb-i Riişti-i Askeri tesis ı·e teşkili " kararı alınmı�tı. U11 İstanbul'da, Üsküdar'da
ve Beşiktaş'ta üç askeri rüşdiye açılması kararından <;onra Haziran l 875'de alınan
bir diğer kararla Tıbbiye mektebi için Kocamustafapa�a. Gülhane ve Ü<iküdar'da
olmak üzere üç rüşdiye daha açılması isteniyordu. Bu durum 24.VI . l875 tarihli
bir diğer belgede şöyle açtklanıyordu: .. biri Kocamustafapaşa cil'(lmıda ı·e öbürü
"
şimdiki Mekteb-i Tıbbö•e ldadisi olan Gülhane Mektebi kurbunda ve diğeri dalıi
Üsküdarda münasip bir malw/de inşa kılmmak ve Mekatib-i Askeriyye Nezareti
altmda bulımdımtlmak üzere uç bab daha me/...ıeb-i rüşdi-i askeri teşkiliyle . ". 102
.
Böylece Gülhane Hastahanesi binası
hizmete başladı.
•
Ilk
öğrencileri
1876 ]ılında askeri rü�diyc olarak
arasında,
Kosova
Mülki
.. A.MKT DV. 200.30 2l.s.I278(28.VIII 1861).
" Irade Dahilıyc no.30565 24.M.I277(13.VTII. IS60).
" Trade Dahiliye no.36946. 3 Ramazan 1281(30.1.1865)
" Ncedel Sakaoglu, ''A�keri Ol..uUar". l�>tanbul AnsilJopı:dısi. htanbul 1993.
11"
Irade Dahilıyc no.36892 15.Ş.1281(14.1.1865).
1111
Osman Frgin, Tiirk Maarif Tarihi, c. 1-2, E�cr Matbaası. i�tanbul 1972, s.502.
1111 Oı.man Ergin, (l.g.t• , s.505.
130
Rüşdiyesinden
Osmanlı Sağlık Kurumları
gelen Bcsim Ömer de vardır.•m Besim ümer, Gulhanc Askeri Rüşdiye'sini
bitirip Kuleli Askeri ldadi'sine geçmişti.
1876 da cgitimc ba�layan Gülhane Askeri Rü�diyc�i uzun zaman bu hızmete
devam etmi§ti. Önceleri üç sene olan eğitim sonra dört seneye çıkarılmı�tı. Bu
müesseseler 1 908'dcki JI. Meşrutiyetten sonra lağvolunarak mülki ru§diyclcrle
birle�tirildi}'" Gulhane Askeri Rüşdiyesi olan bu bina
1 O lemmuz 1894 tarihinde
İstanbul'da meydana gelen �iddetli deprem sonrasında bo§altılmı�tı. "'�
1898 yılında Dr.Rieder'e hastahane yapılması için gösterilen bu bina için
Dr.Riedcr anılarında şöyle diyordu: ".. 50 yıl kadar önce inşa edilmtş olan bu
bina 1894 'deki büyük zelzeleden, çevredeki binalar lıa.mr gordügu lıalde, lıasar
görnıemişti. Marmara Denizi kenarmda görkemli bir Eski Saray etrafmda nefis
i manzaralt idi �·e ince
balıçeler içinde huzurlu bir gön·iniimde idi. Her yönden denz
uzun minare/eriyle İstanbul'un panoramik güzelliğine sahip bir yerdi ".11��>
Rieder anılarının ba§ka bir yerinde de §Öyle dcr: "Tıbbiye Okulu 'mm hekim
yetiştirmek için ye1ersiz olan binasmm yanmda Gülhane Hastahanesi için düşüniilen
bina beni tatmin etti. Odalan geniş ve aydmlikll. Pencereleri hüvuk, lwmlandmnast
iyi idi. Binamn tçme i50 yatak bile konulsa genyeyeterli boş alan kalıyordu". 111
Dr.Rieder bu binanın aslında 150 yataklı hastahane olarak yaptırıldığını
bilmiyordu. Bu hina 20 sene Askeri Rüşdiye binası olarak kullanılmış olduğundan
kendi�inc eski Askeri Rüşdiye binası olarak takdim edilmi�ti.
Gülhane Tatbikat Mektebi ve Seririyat Hastahanesi
Günümüzde Gulhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Tıp Fakültesi olarak
tanınan askeri tıp okulu Gülhane ekolünün en önemli koludur. 1898 yılında
"Gülhane Tababcl-i Askeriye Tatbikat Mektebi ve Seririyat 1Iastahanesi" ismi ile
kurulan bu müessese 1 10 yıldır süre gelen önemli bir ekoldür.
.
Seririyat ll astanesi olarak Istanbul'da açılıp bugün GATA olarak Ankara'da
hizmetlerini sürdürmektedir. Osmanlı Devleti'nde 16. yüzyıldan beri önemli
bir mevki ve geleneğe isim vermi§ olan Gülhane şimdilerde hu önemli askeri
akademi ilc geleneğini devam ettirmektedir.
10
lncı Hoı, /)r.fkwm Öma Paşu'nm Anne ı·e Çocuk SaKiı.�ı A(ımu/mı Ulkcmi: Nıi{rlf \fnele.fi
1/akkmdukı Gimişlcn. 1\ıanhul Univcr;itcsi Salık Bilimleri En,titihi.ı Dconwloji ve Tıp Tarihi Yubek
L"an\ Tc11. l�tanbul 19%. �.5.
" o,man ergin. Cl.g.e ....506.
" Kevork Pamukcuy;ın. ··o,manlı Dönemi Istanbul Dcprcmlcri··. 1\tımhu/ .�1mil..lıırwdisi. htanhul
..
1994.
' R.Rıcdcr, Fur dıe lürkeı. c.l. Jcna 1903. :..1 16.
'" R.Rıcdcr, a.ge., ı..9; Adnan Ataç. Gıi/Jıane Askeri ftp Al..adl'fllilillin 1\ımllu�u. Ankara 1996, ....36.
131
Osmanlı Sağlık Kurumları
Kuruluşu
19. yüzyılın sonunda Osmanlı Devleti'nde tıp eğitimi veren iki okul vardı. Biri
askeriyeye hekim yetiştiren Askeri Tıp Okulu "Mekteb-i Tıbbiye-yi Şahane" ki o
tarihte Demirkapı'da görevini sürdürüyordu. Diğeri de Kadırga'da çalışmalarına
devam eden Sivil Tıp Okulu
"
Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye" idi. Sultan l l .
Abdülhamid, o yıllarda tıpta yapılan keşifler ve buluşlarla hızla değişen tıp
eğitimine ayak uydurmak için tıp eğitiminin yenilenmesi gerektiğini düşünüyordu
1897 yılında Askeri Tıbbiye deki egitimde yenilenmeler ve düzenlenmeler tekrar
'
gündeme gelmişti. Daha iyi hekim yetiştirebilmek için yapılacak bu değişiklikleri
saptamak için Almanya'dan uzmanlar getirtilmesi U)gun görüldü.
O tarihte Askeri Tıbbiye'nin nazırı da olan Tophane Müşiri Zeki Paşa'nın uygun
görmesi, sadrazam ve kabine üyelerinin kararı, Sultan Il. Abdülharnid'in de
emriyle Almanya'dan iki uzman hekim Dr. Robert Rieder ve Dr. George Deycke
getirtilirler. 1898 yılında 3 senelik bir anlaşma ile gelen bu iki Alman hekimin
görüşleri alınarak tıp eğitimi yeniJenecekti. Bonn Ü niversitesi'nden Dr. Robert
Rieder ve Hamburg Eppcndorf Hastanesi'nden Dr. George Deycke Mayıs
1898'de İstanbul'a geldiler. Üç yıllık bir anlaşma ilc gelen hekimler çalı şmalarını
tamamlayıp bir rapor sundular.
Dr. R.Rieder Osmanlıdaki tıp eğitiminin düzeltilmesinin o şartlarda zor olduğunu
düşünerek uygulama derslerinin azlığına dikkat çekmiş ye niden düzenleme için
,
hedeflerin uygulanabileceği örnek hastane (Askeri Tıbbiye için eğitim hastanesi)
açılmasını teklif etmişti. Teklif kabul edilir. Rieder Paşa'ya hastane için uygun
olabilecek binalar gösterilir. Bu binalar arasında Topkapı Sarayı'nın Gülhane
Meydanı'nda yer alan eski bir rüşdiye binası gösterilmiş ve Dr. Rieder de bu
binayı tercih etmişti. 150 yataklı hastane olabileceğini düşündüğü bu bina o
tarihten 50 yıl önce yaptırılan askeri hastane idi.
Dr. Rieder bu binada gereken değişikleri ve onarımı yaptırmış, dört ay sonra
da hastanenin açılışı yapılmıştı. Sultan I l . Abdülhamid'in doğum günü olan
1 8 Kanun-ı ewel 1314 (30 Aralık 1898) tarihinde yapılan sade bir törenle
"Gülhane Tatbikat
Mektcbi ve Serifiyat
Hastahancsi" hizmete girmi�ti.
Burada amaç, Askeri Tıbbiyc'den mezun olan asker hekimlerin kıtadaki görev
yerlerine gitmeden önce askeri hekimlik eğitimi almalarını ve daha iyi hizmet
verebilmelerini sağlamaktı.11J.\
"" Adnan Aıaç, "Osmanlı Devieli'nde Askeri Sağlık Hizmeılcri". 0\11uınlı D.'l·letiiuie Sağlık Hizmetleri
Smıpoıyumu, Ankara 2000.
132
Osmanlı Sağlık Kurumları
İ lk On Yıl
1899 yılından itibaren Gülhane Meydanı'ndaki bu bina Askeri Tıp Okulu
mezunlanna hizmet veren bir müessese olmuştu. Dr. Rieder 5 sene bu okulun
müdürü ve cerrahi bölümterin sorumlusu olarak çalışmış, onunla beraber gelen
Dr.Deycke müdür yardımcılığı görevinin yanında Dahili Hastalıklar bölümlerinin
de sorumluluğunu üstlenmiş idi. Dr. Rieder'in yanına yardımcı olarak Almanya'da
tahsil etmiş Raşid Tahsin Bey verilmişti. Dr. Raşid Tahsin aynı zamanda Sinir
Hastalıklan kliniğinin sorumlusu idi. Kısa zaman içinde Dr. Rieder'in etrafında
büyük şevk ve hevesle çalışan genç bir grup toplanmıştı. Tıbbiyede yeterince
yapılamayan pratikler bu staj senesinde en iyi bir şekilde tamarnlanıyordu. İ lk
mezunların en iyileri Almanya'ya ihtisas yapınağa gönderilmişti. Bunların ilkleri
Dr. Süleyman Numan, Dr. Ziya Nuri Bey, Dr. Asaf Derviş Bey, Dr. Kerim
Scbati ve Dr. Eşref Ruşcn Bey idi. Bu genç hekimler Almanya'daki çalışmalarını
tamamlayıp döndüklerinde Gülhane Hastanesi'nde görevlendiriliyorlardı.1ll'l
•
Askeri Seririyat Mektehi hinalan
Gülhane'de kurulan düzen bu genç Türk doktorlarla devam ettirilmiş, yeni gelen
nesil bu hastanedeki görevlerini en iyi şekilde yerine getirrnişlerdi. "Gülhane
Tatbikat-ı Tıbbiye Seririyatı" ismiyle çalışmalarına devam eden bu okul ve
hastane iyi hizmetinden dolayı bütün yurtta tanınır hale gelmişti. Bu müessesenin
k'Urucusu olan Dr. Robert Rieder beş senelik bir hizmetten sonra 1904 yılı yazında
Almanya'ya döndü, hastanenin idaresi yardımcısı Dr. George Deycke'ye bırakıldı.
Dr. Deycke, Hastahane'mn müdurlüğünu ve Dahili Hastalıklar bölumlerinin de
sorumluluğunu alarak üç yıl daha Gülhane Hastanesi'nde görev yaptı ve 1907'dc
Almanya'ya döndü. Dr. Deycke de 1907 yılında Almanya'ya dönünce görevi Dr.
Julius Weiting aldı. Hastanenin idaresinde ve eğitim düzeyinde yenilikler yaptı.
Thvfik Salim (Sağlam). "Gulhancnin Tarihçesinden Bir Kı\ım". Hazırlayan İlter Uzcl
Aroşumıalan, S.IY. İstanbul 1989. ı-.74-91.
'09
Tıp Tarihi
133
Osmanlı Saglık Kurumlan
Kasım 1908 de öğrencilerin ve hastane hekimlerinin katıldığı ''Müsamereler"
ismi ilc vaka tartışmaları başladı. Bu toplantılarda genel hckimlik, iç hastalıkları,
modem cerrahi konuları tartışılıyordu. 1907 yılında resmi ismi "Gülhane
Tababet-i Askeriye Thtbikat Mektep ve Seririyatı" olarak çalışmalanna devam
ediyordu. Dr. Wieting 1914 yılına kadar bu görevini sürdürdü.
·....
�
r'
.IDIIIOnll
..... ... ..
.
$
Gülhane Askeri Thtbikat Mektcbinin Dulhane bölumünün planlan
II. Meşrutiyet ve Gülhane
yılında ilan edilen Il. Meşrutiyet tıp çevresinde de büyük memnuniyetle
karşılandı. Yeni düzen, Tıbbiye'de de önemli değişikiere sebep oldu. Mekteb-i
Tıbbiye Fransız ekolünü temsil ediyordu. Gülhane ise Alman ekolünü temsil
ediyordu. Aynca Mülki Tıbbiye ve Askeri Tıbbiye arasında anlaşmazlıklar,
tartışmalar oluyordu. 1909 yılında görülen lüzum üzerine Askeri ve Sivil Tıbbiyc
birlcştirildi ve Darülfünün Tıp Fakültesi olarak büyük bir tıp okulu haline geldi.
Gülhane hocalarının çoğu Tıp Fakültesi'ne geçtiler. Dr. Wictjng ve Thlat Arif
Bey Gülhane Serifiyat Hastanesi'nde kaldılar. Fakülte son sınıf öğrencileri için
tatbikat sınıfı (servis ve dershaneleriyle) hizmete devam etti. 1 9 1 0 yılından itibaren
"Thbabeti-i Askeriye Mektep ve Seririyatı" ismj kullanılmaya başlandı. Dr.
Wieting, Gülhane Hastanesi'nin ihtiyacı nedeniyle, yanındakj Dulhane binasını
tamir ettirerek 1 9 1 2 yılında o binanın da hastaneye dahil edilmesini sağladı.
1908
Bu önemli tıp merkezi, kurulduktan hemen sonra savaşlarda yaptığı hizmetlerle
de çok özel bir yere sahip olmuştur. 1904 de slajyerlerden büyük bir kısmı
Yemen işgal hareketinin bastırıtmasına memur edilen birliklerde çalışmışlardı.
Arnavutluk'ta çıkan isyanı bastırmağa giden kuvvetlerde de Gülhane'deki
.
hekimler yer almışlardı. ıtalya Savaşı sırasında askeri konular Gülhane'de daha
ciddi olarak ele alınmış, öğrencilere verilen derslerin kapsamı geruşletilmiş,
134
Osmanlı Saglık Kurumları
çalışmalar yoğunJaştınlmıştı. 1 9 1 2 Balkan savaşı �ırasında Gülhane çok önemli
rol oynamıştı. Savaş sırasında eğitim görevini bırakmış, bütün personeli ve
süresini tamamlamamış stajyerleri ile seyyar ordu birliklerinde, askerlere sağlık
hizmeti sunmuştur. Bu dönemde Gülhane'de imal edilen askeri ilaç yapımı
hızlandınlmış, hastane yaraltiara bakan askeri hastane görevini yapmıştı. 1913
yıhnda Gülhane eğitime tekrar başlamıştı. 110
I.Dünya Savaşı ve İstanbul'un İ şgalinde Gülhane
I.Dünya Savaşı 19 14'de ilan edilince Gülhane'deki eğitim tatil edilmiş, burada
çalışan hekimlerin çoğu Taksim Kışiası'nda 1. Ordu Menzil Harp Hastanesi
emrine girmişti. Gülhane'de görevli Süleyman Nurnan Paşa Sıhhiyc Dairesi
Başkanı olmuş, savaş dolayısıyla Tıbbiye'yi bitirenler hatta bitirmeyenterin
çoğu cephelere ve talimgahlara sevk edilmişti. Gülhane memleket içi "llarp
Hastahanesi" olmuş, Çanakkale'den gönderilen ağır yaralıların bakırnma tahsis
edilmişti. 1 1 1 Bir sene sonra eğitim tekrar başlamış. tıp öğrencilerine staj ve harp
hekimliği derslerinin en iyi şekilde verilmesi amaç edinilmişti. Gülhane'nin
hastalara hizmet görevi de devam ediyordu.
Bu müessesenin müdürlüğünü 19 18'den sonra Dr. Süleyman Nurnan Paşa
üstlenm�, savaş sıralannda düzeni bozulan Gülhane'yi bi.ıyük bir disiplinle askeri
forma sokmuştu. Gülhane artık tam olarak asker hekim yetiştiren bir müessese
haline gelmişti. Harp cerrahisi öğretildiği gibi asker hekimliği, orduda düzenli
sağlık hizmeti ile ilgili dersler de veriliyordu. Eriere hastabakıcılık öğretiliyor,
bunun eğitimi veriliyordu. Ordunun ihtiyacı olan sıhhi malzemeler ve ilaç
imali de yapılıyordu. Ilk defa Türk ordusu için ·Harp Paketi' örneği belirlendi.
Ampul ve kamprime imali de Gülhane'de başlatıldı. Güzel çalışan bir suni aza
imalathanesi vardı. Diş protezleri de yapılıyordu. Tifo, kolera, dizanteri aşılarını
memleketimizde uygulanmasını Gülhane'de görevli gcnçTi.ırk hekimleri yapmı�tı.
Dr. Süleyman Nurnan Paşa'nın ciddi çalışmaları uzun sürmemiş, İ ngilizlerin onu
Malta'ya sürmesiyle görevini bırakmak zorunda kalmıştı. Sürgünde bulunduğu
sırada yerine cildiye hoeası 11ılat Arif Bey geçmi�, daha sonra bu önemli görevi
Dr. Tevfık Salim (Sağlam) Bey almıştı.
20 Aralık 1 9 1 8'de istanbul'un işgaliyle Gülhane'nin üç gün içinde binasını terk
etmesi istenmişti. Bu kadar kısa bir sürede Outhane'deki hizmetlerin devam
etmesi için gereken en acil eşyalar toplandı ve Gümüşsuyu Askeri Hastanesi'ne
taşmıldı.Gümüşsuyu bina olarak Gülhane'yi barındıraeak genişlik ve düzende
değildi.
110
Nuran Yıldınm, "Gülhane Tatbikat Mektebi ve Seririyat Ha-;ıancsi", Dünden Bugiint' lstanhu/
Ansik/o[Ndisi, İstanbul 1994.
111
KemaJ ÖZbay, Tiuk Asker Jlekimliğı Tarilıi ve Askı!r llastanelen. c. ll. l 976.
135
Osmanlı Sağlık Kurumları
Bir kısım sağlık personeli Maçka Hastanesi'ne yerle�ti. Burada eğitimin devam
edebilmesi için gereken hazırlık en kısa sürede yapıldı. Ders salonları haline
getirilen bölümlerde stajlara devam edildi. 1 9 1 9 yılında eğitim için daha iyi
bir kadro yapılabildi. Eğitim en kötü �artlarda bile devam ediyordu. Hocalar ve
öğrenciler bütün gayretleriyle çalışmalanna devam ettiler.
.
Istanbul'un işgali sırasında Anadolu'daki Kurtuluş Savaşı'na Gülhane'den de
gizlice yardım ediliyordu. Anadolu'ya geçmek için bütün yollar deneniyordu.
Yetiştirilen pek çok genç hekim gizlice Anadolu'ya gönderilip bilfiil Kurtulu§
Savaşı'na katılıyorlardı. İnönü savaşından önce Gülhane mcwnları Kızılay
aracılığı ilc "Birinci lmdad-ı Sıhhi" kafilesi şeklinde Kleopatra vapuru ilc Doğu
cephesine sevk edildi. 1921 yılında mezun olan hekimlerden arta kalanların çoğu
kendi imkanları ile Anadolu'ya geçmişlerdi. Yalmzca bir miktar öğretim kadrosu
staj için bırakılmıştı. 1922 yılında mezunlardan büyük bir kafile Mersin yolu ilc
Anadolu'ya geçmişlerdi.
.
Gülhane İlaç Sargı Bölümü'nün başındaki müdür Dr. Talat Arif Bey buradaki
alet malzeme ve bir kısım personel ile gizlice Anadolu'ya geçmi�ti. Ankara'daki
Ordu İlaç Fabrikası 'nın nüvesini buradan getirilen aletler teşkil ctmiştir.111
Türkiye Cumhuriyeti ve Gülhane
.
Gülhane Anadolu'daki gelişmeleri heyecanla izliyordu. Iyi haberler
doğrultusunda 23 Ağustos 1923'de Gümüşsuyu'ndaki Gülhane'de büyük bir
kutlama düzenlemişti.
1923'de Kurtuluş Savaşı'nın ardından, işgal kuwetleri İstanbul'u bo�alttılar.
Gülhane binalarını da Fransızlar boşalttı. 5 yıl Fransız işgalinden sonra hastane
bölümleri kullanılamayacak halde idi. Onarım iki ay sürdu. 2 Ekim ı 923'de
Gülhane tekrar eski yerine, Sarayburnu'na döndü.
2 Ekim 1923 tarihinde "Gülhane Askeri Talimatı" çıkarılmış ve müessesenin
ismi "Gülhane Askeri Tıp Encümen-i AJisi" olmuştu. Yatak sayısı 150 den 300
e çıkarıldı. Hastane binası yenilendi, kısıtlı imkantarla hastalara hizmete en iyi
şekilde devam edildi. 30 Aralık 1923'te 25. yılı kullandı. "Gülhane Müsamcrclcri"
tekrar başladı. Her Çarşamba bu toplantılar düzenle sürdürülüyordu. Bütün
hastane sağlık personeli, asker ve sivil hastane, birlik tabip ve baştabipleri
kliniklerde görülen nadir vakalan tartışıyorlardı. Bu musamerelerde genç
hekimlerin de söz almalarını sağlıyorlar, onları teşvik cdiyorlardı. 111 Gülhane'de
10 ay bütün bölümlerde ciddi bir eğitim görüyorlar, bir sınavdan geçtikten sonra
•
1" Ayıcn Altınıa�. "Gulhanc Askeri Thbabet Tatbikat Mektcbi ve Scririyatında Ilaç Hazırlama
Çalı)malan",/Türi.. Tıp Turilıi Kongresi Kongreye Sımulan Bıldiriler. Ankara 1992.
11' Kemal Ölbay, u.g.e., ı-.259.
136
Osmanlı Sağlık Kurumlım
sertifika alıyorlardı. Bu mezunlardan seçilenler kadro olursa asistanlıklara
atanıyorlar, kalanlar askeri görev yerlerine atanıyorlardı.
Cumhuriyetle gelen yeni bir heyecanla Gülhane organizasyonu tekrar gözden
geçirildi, düzenlemeler yapıldı. Cumhuriyet hükümeti yeni atamaJan yapmış,
hekim kadroları genişletilmişti. Miralay Thvfik Salim Paşa Gülhane'nin
müdürü olarak atanmış, bütün yönetimi almıştı. Mart 1924'de asker olmayan
sivil hekimlere de askeri staj eğitimi mecburiyeti kondu. "Etibbanın Hizmet-i
Mecburiyeleri" kanunu ile Tıbbiye'yi bitiren bütün öğrenciler Gülhane'ye devam
edeceklerdi. Bu durum Gülhane eğitiminin önemini ve sorumluluğunu arttırdı.
Ankara'ya Thşımhyor
1930 lu yılların sonunda Sarayburnu'ndaki bu binalar genişleyen eğitim ve yeni
düzenlemelere kafi gelmemeye başlamıştı. Buraya yeni ek binaların yapılması
kaçınılmaz olmuştu. 300 yataklı yeni bir hastane yaptmlması planlandı, fakat
Gülhane'nin bulunduğu yer tarihi mekan olduğu için yeni bir bina yaptınlmasına
izin verilmiyordu. Gülhane'nin bulunduğu saha arkeotojik değere sahip, geniş
bir Bizans kalıntılarından büyük bir sarnıcın yer aldığı alanda idi. Şehir Nazım
Planı uyarınca buraya inşaat yapılamayacağına karar verilmişti. İstanbul'da
hastane için uygun bir semt seçilmesi gündeme gelmişti. Birçok alternatifler
getiriliyor, Gülhane'nin yeni hastanesinin yapılması gereken yer üzerinde
anlaşmaya varılamıyordu. Tartışmalar ve sonsuz münakaşalar devam ediyordu.
1 941 yılına gelindiğinde Gülhane için çözüm getirilememişti. O tarihte bütün
askeri eğitim kurumları Ankara'ya taşmıyordu. Genel Kurmay Gülhane'nin
Ankara'ya taşınmasını uygun gördü ve 21 Temmuz 1941 de 1 5 gün içinde taşınma
emri verildi.
Gülhane Askeri Tıp Staj Okulu 15 gün gibi kısa bir sürede eğitimle ilgili
gölürebildikleri eşyaları toplayarak trenle, 28 vagonla Ankara'ya taşındı. Vagonlar
feribotla Haydarpaşa'ya oradan da Ankara'ya uğurlandı. Kalanlar askeri hastane
statüsünde hizmete devam edecekti. 1941 yılından sonra bu mekanlardaki binalar
"Saraybumu Asker Hastanesi" olarak çalışmalarına devam etti. Daha sonra bu
hastane veremli askerlere hizmet etmeğe başladı "Saraybumu Askeri Verem
Hastanesi" ismini aldı. 1 964yılında bu hastanebinalarının eskiliği dolayısıyla hizmet
verilemeyeceğine karar verildi. 1 964 Aralık ayı sonuna kadar hastalar Çamlıca'ya
taşındı. Gülhane binalarının askeri hastane görevi böylece sona eriyordu.t14
Gülhane Ankara'da
Ankara'ya taşınan Gülhane staj okulu için yer olarak Ankara'da Cebeci Merkez
Hastanesi uygun görülmüştü. Cebeci Merkez Hastanesi'ne slajyerler ıçın
ıı< Kemal Özbay, a.g.e.
137
Osmanlı Sağlık Kurumları
barakalar yaptınldı ve 1941-1945 yıllan sırasında "Cebeci- Gülhane Askeri
Tababct Thtbikat Okulu'' olarak hizmet gördü.
�
..
Gülhane Ankara'da
II.
Dünya Savaşı sırasında hastaneye büyük pavyon ve ameliyathane yapılmış,
bu şekilde eğitim ve hasta hizmetleri devam etmişti. ı945 yılında Ankara
Tıp Fakültesi'nin Gülhane'nin bünyesinde kurulmasına karar verildi. Yeni
kurulan Ankara Tıp Fakültesi ve Gülhane Tatbikat Okulu birlikte çalışıyordu.
Askeri yetkililer Ankara Tıp Fakültesi'nin, asker hekimliğine gölge düşürdüğü
düşüncesinde idiler. Bu binalarda Ankara Ü niversitesi Tıp Fakultesi'nin yanında
Gülhane de hizmetine devanı etmişti. 1947 yılında bu müessese "Gülhane
Askeri Tıp Akademisi (GATA)" adını almıştır. 20 Ilaziran 1952 yılında orlaklaıja
kullanılan bina Ankara Universitcsi'ne devredildi. 1953 yılında Gülhane Askeri
Tıp Akademisi, bulunduğu binaları Ankara Tıp Fakültesi'ne bırakarak taşındı.
1954 yılında Ankara Yedek Subay Okulu binası Gülhane'ye verildi. Gülhane 7
Kasım 1980 tarihinde altnan bir kararla Askeri Tıp Fakültesi oldu. "Gülhane
Tıp Akademisi Askeri Tıp Fakültesi ve Eğitim Hastanesi" olarak onaylandı. ı983
yılmda çıkartılan "Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu" ilc eğitim yeniden
düzenlendi.
İstanbul'da bulunan Haydarpaşa Asker Hastanesi İkinci eğitim hastanesi
olarak Gülhane bünyesine alındı.
ı985'te
138
Osmanlı Sağlık Kurumlım
Topkapı Sarayı'na hizmet eden askerler için yaptırılan Gülhane A"ikcri
Hastanesi, hizmete girmesinden 50 yıl sonra tıp eğitimimizde çok önemli bir
yeri olacak Tatbikat Mektebi'ne ev sahipliği yapmıştı. Ayrıca Topkapı Sarayı'nın
hastanelerinden Enderun Hastanesi ve daha sonra burada yer alan Bostancılar
Hastanesi, Gülhane Mcydanı'nın üst kısmındaki yerinde uzun zaman hastalara
hizmet etmişti.
Türk tıp tarihinin çok önemli bir ekolünü barındırmış olan Gülhane binaları
bugün restore edilerek Topkapı Sarayı'nın teşhir salonları haline getirilmeyi
bekliyor.
139
Osmanlı Sağlık Kurumları
TEDAvi KURUMLARI OLARAK HASTANELER
VE OSMANLlLARDAKi B ULAŞICI HASTALIKLAR
HASTANESiNE BiR ORNEK:
SAFRAN BOLU FRENGİ HASTANESi
••
A
Esin KAHYA •
o
Hastane kelimesi 'hasta evi ' anlamını taşır. Islam dünyasında yaygın olarak
kullamlan şifahane ise şifa veren, iyi eden yer anlamına gelmektedir. Bir de
himaristan terimi kullanılır ki her ne kadar hastane ile eş anlamlı gibi kullanılsa
da, daha çok akıl hastalarının bakımlarının yapıldığı ya da özel bakım ve
ledavilerin yapıldığı yer, örneğin Leproseri anlamında kuUamlmıştır.
İslam dünyasında kurulan hastanelerin belli başlı özelliklerinden biri, dinle
olan ilişkileridir. Avrupa'da hastaneler daha çok kiliselerin idaresi altında
gelişim göstermişlerdir. Halbuki İ slam dünyasında hastaneler dinden müstakil
olarak gelişmişlerdir. Erken tarihlerde Anadolu'da açılan tedavi kurumları,
Bergama'da görüldüğü gibi, bir mabet şeklinde gelişmişken, İslam dünyasındaki
hastaneler başlangıçtan beri böyle bir özellik göstermemişlerdir.
İslam dünyasındaki hastanelerin bir başka özelliği, erkek ve kadın hastaların
tedavi edildikleri bölümJerin ayrı olmasıdır. Hastanelerde, kadın hastaların
tedavisi erkek hekim tarafından yapılabilse de, hastanenin yatarak tedavi yapılan
kısmındaki hizmetljJerin cinsiyetleri bu ayınma uygun olmak durumundadır, yani
· Prof. Dr., Ankara Üniversitesi DTCF Emekli Öğretim Üyesi.
141
Osmanlı Sağlık Kurumlan
kadınlar kısmında kadın, erkekler kısmtnda erkek personel görevlendirilmiştir.
Yine İslam dünyasındaki hastanelerin en önemli özelliklerinden birisi.
hastanelerde görevlendirilen hekımlerin. meslekten olmalarının yanı sıra
uzmanla�mış olmalarının da gerekli görülmesidir. Mesleki eğitimi olmayan
hekim hastanelerde görev yapamazdı. Bir diğer özellik, hastanelerin aynı
zamanda tıp okulu olarak görev yapmalarıdır. Aı;lında bu uygulama günümüzde
de hemen bütün tıp eğitimi veren kurumlarda devam ettirilmektedir. Çünki.ı tıp
biliminde hasta gormeden ve uygulamayı oğrenmeden hekım olmak mumkün
değildir. Bundan dolayı hastaneler bir taraftan okul olarak görev yaparken,
diğer taraftan, kütüphaneleri vasıtasıyla da hekim adaylarının mevcut tıp
bilgi!>ini arttırması hususunda yardımcı olmuşlardır.
İslam dünyasındaki hastanelerin önemli özelliklerinden bıri de hastanelerde
hasta kayıtlarının dikkatli bir biçimde tutulmasıdır. Bu kayıtlar daha sonraki
tedavilcre ışık tutması açısından önem taşımaktadır. Hastanelerde hastaların
din, dil, ırk farkları dikkate alınmamıştır. Butün inançlardaki insanlar aynı
yerde, yan yana tedavi edilmişlerdir. Ayrıca, hastanelerde hastanın zenginlik ya
da fakirliği veya mcslcği dikkate alınmamıştır. Hastanelerde, günümüzde olduğu
gibi, bazı hastalar ayaktan tedavi edilirken. bazı hastaların tedavileri yatırılarak
yürütulmi.ıştür. Hastanede yatarak tedavi gören hastalara özel kıyafctler
verilir; bu hastalar kendi elbiselerini çıkarır ve hastanenin verdiği kıyafetleri
giycrlerdi. Bu da hastaları ve hastaneyi, dışarıdan getirilcbilecek bir takını
zararlı unsurlardan (günümüzdeki deyimi ile arınık ortam yaratmak üzere)
korumak üzere yerinde alınmış bir karardı. Ha-;talara sık sık banyo yaptırılırdı .
Bu keyfi olmayıp zorunlu bir uygulama idi. hılam dünyasındaki hastanelerde
tedavi parasız olup, ilaçlar da parasız olarak verilmckteydi. I latta ihtiyaçlarını
karşılayabilmeleri için hastalara belli bir miktar para da verilmcktcydi.
.
O dönemde zamanımııda da göruldüğü gibi, ibadet edebilecek durumda ıseler
hastaların tedavileri süresince ibadet edebilmeleri için haı,tane içinde küçük
bir mescit bulunmaktaydı. Daha sonra külliye içinde yer alan hastancler,
medrese. cami, kcrvansarayı ve a�evinden meydana gelen yapılar bütünü
içinde bulunurlardı. Bunlardan en bilineni Osmanlı eM!rlerinden birisi olan
Süleymaniye Külliyesi içinde yer alan hastanedir ve günümüzde hala tedavi
kurumu olarak görev yapmaktadır.
.
Islam dünyasında akıl hastaları ayrı bir kısımda tedavi edilmiştir. Onlara
ayrıcalıklı muamele edilmiş, ancak asla şiddet uygulanmamış; hastalara �cfkatle
davranılmıştır. Erken tarihlerden itibaren bulaşıcı hastalıklarda, hastaların
sağlıklı insanlardan ayniması gerektiği fark edilmiştir. Nitekim bu nedenle
cüzam ve veba gibi hastalıklarda hastalar diger hastalardan ayrılmıştır.
.
Islam dünyasında kurulmuş olan belli başlı hastanelerden ilki olarak Umcyyc
142
Osmanlı Sağlık Kurumları
llanedanı Lamanında 706 yılında Şam'da kurulan hastane kabul edilir. Bu
okul-hastane şeklindeki kurumda, müteakip yüzyıllarda önemli bilim adamları
yetişmiştir. Örneğin. burası küçük kan dolaşımını bulan lbn Nefis'in yetişmiş
.
olduğu okuldur. Yine erken dönem Islam dunyasında kurulan hastaneler
arasında Bağdat'la Halife Muktedir zamanında kurulan ha�tane (98 1 ) önemli
bir yere sahiptir.
Türkler tarafından kurulan ilk hastane Tolunoğlu Ahmet tarafından kurulmu�
olan (Fustat şehrinde 872'de kurulmuştur) hastanedir.1 Bu hastane hicri altıncı
yüzyıla kadara hizmet vcrmi§tir. Daha sonra Kahirc'dc 1248'de bir başka hastane
açılmıştır. Bu hastane ei-Mansuri Hastanesi olarak bilinir. Yukarıda söz konusu
edilen hemen bütün özelliklerin bu hastanede olduğunu söyleyebiliyoruz.
Bu hastanede Hacı Paşa başhekim olarak görev yapmı�tır. Daha sonraki
dönemlerde ispanya'da (Granada'da, 1366'da), Marakeş'tc ( 1 190'da), Delhi'dc
( 14.yy.da) hem tıp okulu ve hastane olarak kullanılan tesisler kurulmuştur.
Selçuklular döneminde Anadolu'da birçok hastane açılmı�tır. Bunların en
önemlileri olarak Gevhcr Nesibe Sultan için yapılan Gevher Nesibe Sultan
Külliyesi ( 1206) ilc Tokat, Divriği gibi Anadolu'nun çeşitli illerinde yapılan
hastaneler sayılabilir.
Osmanlılar dönemindeki ilk ve önemli hastanelerden birisi Bursa'daki Yıldınm
Darüşşifası'dır. Yine daha sonra Edirne'de ll. Bayezid tarafından yaptırılan
Bayczid Külliyesi zikredilebilir. Bu hastanenin en önemli özelliklerinden binsi
müzikle tedavinin burada etkin olarak uygulanmı§ olmasıdır.
Bütün islam dünyasındaki hastanelerde olduğu gibi, gerek Selçuklular gerekse
Osmanlılar döneminde Anadolu'da yaptırılan hastaneler <.le aynı özelliklere
sahipti.
Yukarıda belirtildiği gibi, zihin hastalıkları ilc ilgili müstakil hastaneler
yaptınldığı görülmektedir. Genellikle bunlara himarlıane denmektedir. Bunlara
örnek olarak Osmanlılarca yaptırılmış olan Manisa'daki hastaneyi örnek olarak
verebiliriz. Cüzam gibi butaşıcı hastalıklarla ilgili olarak ise Jeproscrilcr açılmıştı.
Bu konuya ilk defa temas eden kişi Yuhanna b. Maseveyh idi. Burada esas olan
hastaları sağlıklı olandan ayırmaktı.
Frcngi on be�inci yüzyıldan sonra yaygınlaşan bir hastalıktır. KJasik tıp eserlerinde.
örneğin Ilippokrates, Galen ya da İslam Dünyasının meşhur hekimleri Razi ve
Ali b. Abbas'ta onunla ilgili herhangi bir bilgiye rastlamamaktayız. Genellikle
-
1 A.. Sayılı. "L:.mcrgc of the Proıypc of Lhc Modem l lo�piıal in Mcdıaval Islam'. llıJtor.· atul
1'/ıi/o.mplıy of .\m·na. PrcKeedmg� of tlıe lntenıallonal Cmıgren of tlıe 1/won
Sl"icnc(' Namahtul 1979, s.l31-139
und Plıılmoplıy of
143
Osmanlı Saglık Kurumları
hastalığın Amerika'ya giden Colombus'un gemicileri tarafından Avrupa'ya
getirildiği görüşü hakimdir. Bazılarına göre, bu hastalık insanlara Tanrı
tarafından onları cezalandırmak için gönderilmiştir. Bazılarına göre ise
hastalık daha önce Çin'de mevcuttur ve Çin'den gemici ve seyyahlar tarafından
Avrupa'ya getirilmiştir. Yurdumuzda ise bu hastalığın Batı'dan geldiği inancı
vardır ve bundan dolayı hastalığa frcngi adı verilmiştir.
Konuyla ilgili olarak ilk bilimsel tanı ise Girolamo Fracastoro'nın De Contagione
el Conuıgionis Morbis (Salgın Hasıalık ve Öldürücü Sa/gm/ar) adlı eserinde
verilmektedir. Şür şeklinde yazıJmış olan bu eserde bir çobanın ağzından
hastalık ve salgın anlatılmaktadır. Hastalığın özellikleri, salgının nasıl oluştuğu
ve hastalığın nasıl bulaştığı ile bilgiler verilmektedir.
On dördüncü, on beşinci ve on altıncı yüzyıllarda seyahatler dolayısıyla,
özellikle liman kentlerinde salgın hastalıklar artmıştı. Nitekim buna bağlı
olarak, Avrupa'nın belli başlı liman kentlerinin liman girişlerinde karantina
tesisleri kurulmuştur ve bu hastalığın tedavisi için özel hastaneler açılmıştır.
Bulaşıcı hastalıkların tedavisinin daha sistematik yapılabilmesi için kurulan ilk
hastaneler Japonya'dadır. Japonya'da 982 tarihinde çiçek hastalığı için özel bir
hastane açıldığı bilinmektedir.2
On altıncı yüzyılda Davud ei-Antaki bu hastalıktan söz etmektedir. O dönemin
kaynakJan da göstermektedir ki, on altıncı yüzyılda bu hastalık bütün Arap
yarımadasına yayılmıştır. Ayrıca İ ranlı hekim Bahaü'd-Devle Hulasatü 't­
Tecarib adlı escrinde 1500'lerde Doğu ülkelerinde ilk salgının görüldüğünü
..
kaydetmektedir. Osmanlıdaki meşhur hekimlerden ümer Şifai de bu konuya
değinmektc ve bu hastalığın geçmiş dönemlerde görülmediğini; onun Batı'dan
gelen bir afet olduğunu kaydetmektedir.3
Osmanlılarda ise, özellikle on dokuzuncu yül)ılda muhtelif bulaşıcı hastalıkların
arttığı görülmektedir. Bunlar arasında frenginin de liman kentlerinde yaygın
olarak görüldüğü kaydedilmiştir. 1885 ve 1886 yıllarında Kastamonu ve civarında
yaygın bir şekilde frengi salgını görülmüştür. Bu durum vilayet meclisinin aldığı
kararlardan da anlaşılmaktadır.4
.
Bartın limanı, Anadolu 'da yetişmiş çeşitli ürünlerin Istanbul'a sevk edildiği
bir liman görevini yapıyordu. Dolayısıyla sevk edilen butun mallar Kastamonu
üzerinden Bartın'a geliyordu ve oradan gemilerle lstanbul'a sevk ediliyordu.
Ayrıca, Kastamonu o dönemde dokumacılığın önemli merkezlerinden biri idi.
A. Casıig.lionı, History of Medıcine (ed. ve çev. E.B.Krumbaar), New York 1958, s.l05.
' Esin Kahya, "Safranbolu'dn Frcngi Hastanesi", Dokuımıeli Tiirl< Tari/ı Kongresi, Ankara, 1989. c.3.
s. ı 202.
• Ka:.tanıorıu Vilayetı Salnamesı. bıanbuJ 1310 H., s.J94
144
Osmanlı Saglık Kurumları
Hanedanı zamanında 706 yılında Şam'da kurulan hastane kabul edilir. Bu
okul-hastane şeklindeki kurumda, müteakip yüzyıllarda önemli bilim adamları
yetişmiştir. Orneğin, burası küçük kan dolaşımını bulan İbn Nefıs'in yetişmiş
olduğu okuldur. Yine erken dönem İslam dünyasında kurulan hastaneler
arasında Bağdat'ta Halife Muktedir zamanında kurulan hastane (98 1 ) önemli
bir yere �ahiptir.
Türkler tarafından kurulan ilk hastane Tolunoğlu Ahmet tarafından kurulmu�
olan (Fustat §ehrinde 872'dc kurulmuştur) hastanedir.1 Bu hastane hicri altıncı
yüzyıla kadara h izmet vermiştir. Daha sonra Kahire de 1 248'de bir başka hastane
açılmıştır. Bu hastane el-Mansuri Hastanesi olarak bilinir. Yukarıda soz konusu
edilen hemen bütün özelliklerin bu hastanede olduğunu söyleyebiliyoruz.
Bu hastanede I tacı Paşa başhekim olarak görev yapmı�tır. Daha sonraki
dönemlerde İspanya da (Granada'da, 1366'da), Marakeş'te ( 1 190'da), Delhi'dc
( 14.yy.da) hem tıp okulu ve hastane olarak kullanılan tesisler kurulmuştur.
'
'
Selçuklular döneminde Anadolu'da birçok hastane açılmıştır. Bunların en
önemlileri olarak Gevher Nesibe Sultan için yapıJan Gevher Nesibe Sultan
Külliyesi ( 1 206) ile Tokat, Divriği gibi Anadolu'nun çeşitli illerinde yapılan
hastaneler sayılabilir.
Osmanlılar dönemindeki ilk ve önemli hastanelerden birisi Bursa'daki Yıldırım
Darüşşifası'dır. Yine daha sonra Edirne'de l l . Bayczid tarafından yaptırılan
Bayczid Külliyesi zikredilebilir. Bu hastanenin en önemli özelliklerinden binsi
müzikle tedavinin burada etkin olarak uygulanmış olmasıdır.
Bütün İslam dünyasındaki hastanelerde olduğu gibi, gerek Selçuklular gerekse
Osmanlılar döneminde Anadolu'da yapt ırılan hastaneler de aynı özelliklere
sahipti.
Yukarıda belirtildiği gibi, zihin hastalıkları ilc ilgili müstakil hastaneler
yaptınldığı görülmektedir. Genellikle bunlara himarlıane denmekted ir. Bunlara
örnek olarak Osmanlılarca yaptırı lmış olan Manisa'daki hastaneyi örnek olarak
verebiliriz. Cüzam gibi bulaşıcı hastalıklarla ilgili olarak ise lcprosc riler açılmıştı.
Bu konuya ilk defa temas eden kişi Yuhanna b. Maseveyh idi. Burada esas olan
hastaları sağlıkl ı olandan ayırmaktı.
Frengi on be�inci yüzyıldan sonrayaygınlaşan bir hastalıktır. KJasik tıp eserlerinde,
örneğin Hippokratcs, Galen ya da İslam Dünyasının meşhur hekimleri Razi ve
Ali b. Abbas'ta onunla ilgili herhangi bir bilgiye rastlamamaktayız. Genellikle
1 A.
Sayılı, ··Lmcrgc of the Proıypc of the Modem l lo�pital ın Mcdiaval hlam'. //i.ıW11· atul
Plıilmoplı� of Scıellc:t', Prcxecdı11gs of the lntenıallonal C011gres.\ af tlw l/nto11 wui Plıilowplı,ı of
Srieller Jç/amal>ad 1979. <;,IJ 1- 139.
143
Osmanlı Sağlık Kurumları
hastalığın Amerika'ya giden Colombus'un gemicileri tarafından Avrupa'ya
getirildiği görüşü hakimdir. Bazılanna göre, bu hastalık insanlara Tanrı
tarafından onları cezalandırmak için gönderilmiştir. Bazılarına göre ise
hastalık daha önce Çin'de mevcuttur ve Çin'den gemici ve scyyahlar tarafından
Avrupa'ya getirilmiştir. Yurdumuzda ise bu hastalığın Batı'dan geldiği inancı
vardır ve bundan dolayı hastalığa frengi adı verilmiştir.
Konuyla ilgili olarak ilk bilimsel tanı ise Girolamo Fracastoro'nın De Contagione
et Contagionis Morbs
i (Salgın Hastalık ve Öldün'icü Salgmlar) adlı eserinde
verilmektedir. Şür şeklinde yazılmış olan bu eserde bir çobanın ağzından
hastalık ve salgın anlatılmaktadır. Hastalığın özellikleri, salgının nasıl oluştuğu
ve hastalığın nasıl bulaştığı ile bilgiler verilmektedir.
On dördüncü, on beşinci ve on altıncı yüzyıllarda seyahatler dolayısıyla,
özellikle liman kentlerinde salgın hastalıklar artmıştı. Nitekim buna bağlı
olarak, Avrupa'nın belli başlı liman kentlerinin liman girişlerinde karantina
tesisleri kurulmuştur ve bu hastalığın tedavisi için özel hastaneler açılmıştır.
Bulaşıcı hastalıkJarın tedavisinin daha sistematik yapılabilmesi için kuruJan ilk
hastaneler Japonya'dadır. Japonya'da 982 tarihinde çiçek hastalığı için özel bir
hastane açıldığı bilinmektedir.2
On altıncı yüzyılda Davud ei-Antaki bu hastalıktan söz etmektedir. O dönemin
kaynakları da göstermektedir ki, on altıncı yüzyılda bu hastalık bütün Arap
yarımadasına yayılmıştır. Ayrıca İ ran lı hekim Bahaü'd-Devle Hulasatü 't­
Tecarib adlı eserinde 1500'1erde Doğu ülkelerinde ilk salgının görüldüğünü
kaydetmektedir. Osmanlıdaki meşhur hekimlerden Ömer Şifai de bu konuya
değinmektc ve bu hastalığın geçmiş dönemlerde görülmediğini; onun Batı'dan
gelen bir afet olduğunu kaydetmektedir.3
Osmanlılarda ise, özellikle on dokuzuncu yüzyılda muhtelif bulaşıcı hastalıkların
arttığ1 görülmektedir. Bunlar arasında frenginin de liman kentlerinde yaygın
olarak görüldüğü kaydedilmiştir. 1885 ve ı 886 yıllarında Kastamonu ve civarında
yaygın bir şekilde frengi salgını görülmüştür. Bu durum vilayet meclisinin aldığı
kararlardan da anlaşılmaktadır.4
Bartın limanı, Anadolu'da yetişmiş çeşitli ürünlerin lstanbul'a sevk edildiği
bir liman görevini yapıyordu. Dolayısıyla sevk edilen butun mallar Kastamonu
üzerinden Bartın'a geliyordu ve oradan gernileric İstanbul'a sevk ediliyordu.
Ayrıca, Kastamonu o dönemde dokumacılığın önemli merkezlerinden biri idi.
•
A. Casıiglioni, History of Medtcine (cd. ve çev. E.B.Krumbaar). New Yod. 1958, s.l05.
1 Fsin Kahya, "Safranbolu'da Frcngi Hasıancsi", Dokıızımc11 Tiırk Tari/ı Kongresi. Ankara, 1989. cJ,
,.1202.
• Jvwamonll Vilayeli Sabıame$ı. bıanbul 1310 H., :..19-l.
144
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Dolayısıyla bu iki sebepten dolayı vilayet meclisinin 14 Haziran 1304 H . Thrih ve
43 sayılı kararı ve 28 Thşrin-i Sani 1304 H. ve 155 sayılı kararları iles Kastamonu
ve onun ilçesi konumundaki Safranbolu'da birer bulaşıcı hastalıklar hastanesi
kuruldu. Hastaneye Frengi ve Gureba Hastanesi adı verildi. Hastanede doktor.
eczacı ve cerrah bulunmaktaydı.
Kastamonu'daki Frengi Hastanesi'ne başhekim olarak Anastas Efendi atanmıştır.
Bezacı Liyonida Efendi ve cerrah olarak da Ahmed Efendi görevlendirilmiştir.
Hastanenin genel müdürlüğüne ise Mehmed Efendi tayin cdilmi�tir.
Safranbolu Frengi Hastanesi ise 1304 H. (1886) yılında, vilayet meclisinin
söz konusu edilen kararlarına dayanılarak açılmıştır. Hastanenin Topkapı
Sarayı arşivinde mevcut planları bize onun yapılış tarihi ve mimari özellikleri
hakkında bilgi vcrmcktcdir.6 Safranbolu Frcngi Hastanesi Safranbolu merkez
kazasında Kıranköy ilc Gümüşköyü mevkii kavşağında yapılmıştır. I Iastane
yapıldığı tarihte civarı boştur; ancak bazı bağ ve bahçeler vardır. Hastane
yapıldıktan sonra civarının iskan edilmiş olduğu görülmektedir. Hastane o
dönemde Safranbolu'daki diğer binalar gibi olmayıp, ah�ap kısımları nispeten
daha azdır; tipik bir on dokuzuncu yüzyıl mimarisi özelliklerini taşır. Bina iki
katlı olup, planından da anlaşılacağı gibi, alt katında gezinti denen genişçe bir
koridor, bu koridora açılan teşrihhane ya da otopsi odası, bir eczane ve hastalara
mahsus koğu�lar bulunmaktadır. Yine bu katta. personel ve diğer bazı işlerin
yürütülcbilmesi için üç oda daha bulunmaktadır. Binanın üst katında sofa denen
bir koridor vardır: bu koridora açılan üç adet hasta koğuşu, bir tane de personel
için ayrılmış oda vardır. Ayrıca yine bu katta kadınlar için ayrılmış bir koğuş
bulunmaktadır. Binanın yan tarafındaki müştemilat kısmında ise çamaşırhane
ve mutfak kısımları yer almaktadır. Safranbolu Frengi Hastanesi'nde binanın
planından ve yapıldığı yerden de anlaşılacağı gibi, aydınlık ve havadar olmasına
dikkat edilmiştir. Diğer hastanelerde olduğu gibi bu husus büyük önem
taşımaktaydı.
Bu hastanede de meslekten doktorlar ve eczacılar görev yapmıştır. Hastane
müdürü Salih Efendi, doktor Kemal Efendi ve eczacı Hacı Ali Efendi'dir:
cerrah olarak Nazmi Efendi görevlendirilmiştir.
Bu hastane sadece Safranbolu için değil, civarı il ve ilçeler için de bi.ıyük
önem taşımı�tır. Safranbolu dışından birçok hasta bu hastaneye tedavi için
gelmişlerdir.
Zaman içinde bu hastane, yani Safranbolu Frengi ve Gureba Hastanesi frengili
ş
Aym eser. \ 334.
•T
opkapı Sarayı Ar�ivi. E 9473 T. 1886(130-ı).
145
Osmanlı Saglık Kurumları
hastaların yanı sıra, diğer hastaların tedavileri ile de ilgilcnmeye ba§lamış
ve devlet hastanesi olarak görevini sürdürmüştür. Artık frcngi korkulan
bir hastalık olmaktan çıkmış olup, frengi salgını da söz konusu deği ld ir
Cumhuriyelle birlikte merkez (İ stanbul) değişmiş; her şey yeni ölçüler içinde
.
değcrlcndirilmcğc başlanmıştır. Ancak bu hastane devlet hastanesi olarak hala
görevini sürdürmektedir.
146
Osmanlı Saglık Kurumları
ZEYNEP-KAMiL HASTANESi (1875):
Romantik Tarihçiliğin Gölgesinden Bir Çıkı§ Denemesi
Şeref ETKER•
Feza GÜNERGUN..
Zeynep-Kamil Hastanesi, İstanbul'da iyi tanınan, 'asırlık' sağlık kuruluş­
larımızdan biridir. Hastane'nin tarihi üzerine değişik zamanlarda yayınlar
yapılmış olmasına karşın, yeni çalışmalar1 bu konudaki önemli bilgi eksikliklerini
ve yanlışları ortaya koymuştur. Zeynep-Kamil ıfastanesi'nin kuruluş sürecini
araştırırken ve özellikle bu hastanenin Osmanlı sağlık kurumlan içindeki
yerini belirlemeye çalışırken, sayın Prof.Dr. Ali Haydar Bayat'ın darüşşifalar
ve vakfiyclcri üzerindeki yayınları, bizim için değerli birer kaynak olmu�tur.
Daha da önemlisi, Ali Haydar Bayat'ın araştırma yöntemi bize yol göstermiştir:
yayımianmış çalışmaları dikkatle yeniden gözden geçirmesi ve değerlendirmesi;
bilindiği varsayılan konulardan ve belgelerden farklı sonuçlar çıkarabilmesi. bir
Dr., Zeynep-Karnı! ll�taneı.i, Uskudar 34668, İstanbul. serefe(
a�upcronlinc.com
Prof Dr, Istanbul Unıve�ıteı.i Edebiyat Fakültesi Bılim Thrihı Anabilım Dalı. Eminonu 34134,
lsıanhul.
1 Ş. [tkcr, r: Guncrgun. A Köşe. "Zeynep-Kamil 1 fastanesi'nin kunılu�u ve vakfiycsi�. O.mıanlı
Bılmıı Aroltımıalan, c.V, S.2, 2004, ı..l-37; F. Gunergun, Ş. Etkcr, "Waqf cndowmcnı for modem
health care: Zeynep-Kamil prrvaıe charitable bospıtal ın Istanbul ( IH75)". H. 1:-.hrahimncJad (cd.).
Th� R�coTLftmctıon of Modem Medicine beyond the West. London, Routledge Royal A�iatic Socicty
Boo� (b�l.ıda).
·
'·
147
Osmanlı Sağlık Kurumları
araştırmacı ve biHmadamı olarak onu farklı kılan özellikleriydi. Kendisinden
öğrendiklermiz için, ona daima teşekkür borçlu k.alacağız.
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin Adı Nasıl Yazılmalıdır?
Zeynep-Kamil Hastanesi konusunda öncelikle değinilmesi gereken, hastanenin
adının yazılışıdır. Hastane günümüzde, kurucuları Yusuf Kamil Paşa ( 1808
- 9 Ekim 1876) ile Zeynep Hanım'ın ( 1 825 - 8 Nisan 1884) adlarını ta�ımakla
birlikte, geçmişte 'Nuh Kuyusu Hastahanesi', 'Gureba Hastahanesi', 'Gureba-i
İnas llastahanesi', 'Üsküdar Nisa Hastahanesi', 'Zeyneb ve Kamil Hastahanesi',
(Yusuf Kamil Paşa'nın adıyla) 'Kamil Paşa Hastahanesi' ve (Zeynep Hanım'ın
adıyla) 'Zeyneb Kamil Hastanesi' gibi adlar ta�ımıştır.
Zeynep Hanun'ın ölümünden sonra hastane, Zeynep Hanım ile Kamil Pa§a'nın
birlikte anılmasını sağlayacak biçimde: 'Zeynep-Kamil' olarak adlandırılmış ve
yakın tarihlere kadar, hemen bütün tarihçe, yayın ve yazışmalarda 'Zeynep­
Kamil' yazımı kullanılmıştır.
Hastane adının, 'Zeynep Kamil' ya da 'Zcynepkamil' biçimindeki yazılışı
yanıltıcıdır,2 çünki 'Zeynep Kamil', Zeynep Hanım'ın, daha doğru deyişle
Zeynep Kamil Hanım'ın adıdır.3 Kurucularının 'Zeynep ve Kamil Hastanesi'
olarak kullanılmasını istedikleri isim, sözel biçiminde 've· bağiacı düşurulerek,
'Zeynep-Kamil'e dönüşmüştür. Belirtilen 'Zeynep-Kamil' yazımında, çizgi (tire)
kullanılmasıyla, Hastane'nin kuruluşuna Yusuf Kamil Pa§a'nın katkısı gösterilmiş
olmaktadır. Buna kar�ılık ismin, 'Zeynep Kamil Hastanesi' biçiminde (tiresiz)
yazılışı, 'Zeynep Hanım'ın hastanesi' demek olmaktadır ki yanlıştLr.
Dr. Besim Ömer(Akalınl Paşa'nınNevsal-iA.fiyet'inde 1899'dayayımlanan tanıtımdan
bcrV llastane üzerine hazırlanan kitaplarda 'Zeynep-Kamil' yazımıkullanılmıştır.s
Ibnülemin Mahmud Kemal Inal, Zeynep-Kamil Hastanesi'nin adının
yazılışındaki özel anlama dikkat çekmiştir:
•
Eski dilde kadın adının c;onuna eklenen erkek adı, babanın ya da eşın adıdır. Örneğin, Halide Edip
(Adıvar), 193-ne Soyadı Kanunu ÇLktıktan \Onra bile, gelenck'cl kullanımı yeğleyerek, adını Prof.
Halide Edip Adnan' olarak yazını�ıır. bkL. Unıımitt' Konfı:rwulan 1939-19./0, [7.c.) Istanbul, Ulku
Basımcvı, ı 940, s.334.
1 Adiandırma konusunda gündelik ba,ındaıı bir yanılgı örneği: "Zepıep Kc
lmil Hamme[t•m/i'nin
ğ
ili
m
. n
l
ı. fa/mı da clt·rler.. HtilhuAi /.t-vnep Hamme[t·t�di. Kıimi/ Aoauı ", bkz.
lıatıra.n imiinde saygıyla t•
Y. Özdil. ""TI.ı...ırun �ahc�eri". llümyet. ı.ayı 21407. 8 Eylul 2007. !..:w.
• [Be:.ım Ömer Akalın) "U\klldar'da Zeyneb-Kamıl hao,tancsi", Neı·sal-ı A[l)'el, ( 1 c] Istanbul. Ilım
Matbaası, 1315 [1899], �.107-110; Ayrıca, Sen·et·i Fiinım, c.l7, adcd 423, 8 Nisan 131'i [20 Nisan
1899), ... 104.
� Zl.')'tlt'l> Kı
lmil Haswtıı:si 1860-1954, dcr. B.N. Şehı.uvaroglu, N.A. Banoglu. istanbul. 1955:
Zeyneb Kiinıil Hasta/umesi 1860-1960. yay. haz. B.K Şehsuvaroğlu, htanbul, Kaptanoğlu Matbaası.
1960: Dımü l't' Bugzmıi ile Lntıep-Kıimı/ Hartallesı /862· /98R, Isıanbul, Servetifünun Matbaa'•· 1988.
·zeynep-Kamil Anne ve Çocuk Sağlığını Koruma Dcr. yay'.
1
148
Osmanlı Sağitil Kurumları
.
'Ismi "Gureba Hastahanesi" iken banilerinin vefatından sonra,
"Zeyneb Kamil" namı verilmi�dir. Bu namı verenler, li-maksadin7
[Zeyneb ile Kamil arasına] 've' koymayarak, [Hastaneyi) yalntz
Zcyneb Ilanınıefendiye mal etmişlerdir. 1lastahaneyi o iki hayr sahibi
müştereken yapdırnuşdır. Hastahanenin hakiki ismi: ''Zcyncb ve
Kamil'' yahud "Kamil ve Zeyneb" Hastahanesidir'.b
r-----·----·
•
------
Üski.ıdar'da Nuh Kuyusu'nda Zeyncb-Kamil Ila�tahancsi
Hôpital de Zeyneb-Kamil a Scutari H
Son yıllarda, hastanenin adına bir takım eklemeler yapılırken, 'Zeynep-Kamil'
yazılışındaki ayrım kaybedilmiştir.9 Bu yazıda, kurucularının dileğine uygun
olarak: 'Zeynep-Kamil Hastanesi" adı kullanılacak ve Yusuf Kamil Paşa ile
'Prenses' Zeynep Hanım tarafından yaptırılan eski hastane binası ile bu kurumun
1935 yılına kadar olan tarihçesinin yanında, araştırmamızın ortaya koyduğu bazı
tarihsel sorunlar üzerinde durulacaktır.
lhniJicmin Mahmud Kemal lnal. Osnıanlt Derrintle Son Sadnaıamlar. J.c J.cuz. 3.hs hıanbul,
Milli Eğilim Ba\lmcvi. 1964 ...247, dn 1.
• lbnulcmın Mahmud Kemal'ın ·•tı-maksadm: bır amaca yöne/ı/.. o/artt/.. " vurgu,u, Lcvncp Hanım'ın
ölumundcn <;Onra va\ıyet ve vakfiyesınin bozulmasına yönelik gırı�imlcrc bır gondermcdir
� [Bcsim Ömer Akalın) kUsküdar"da Zcyncb-Kamil hasıancsi". "Vn·sali Aftyrt, [ l.c) lsıanbul. İJim
Maıbaa
..ı, 1315 (1899). \.108 (rc:.im).
• Zcyncb-Kamıl llastane�i'nin adına 1999 yılından wnra. 'Kadın ve Çocuk ıJasıalıkları Hasıanesi' ve
·Kadın ve Çocuk Hasıalıkları Egıhm ve Araştırma Hasıanesi' cklcrı gctınlmi�tır
•
.•
.•
.
149
Osmanlı Sağlık Kurumları
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin Kuruluşu (1875)
Döneminin sağlık hareketlerinin yakın tanığı Besim ümer Paşa. Hastane
üzerine yayınıladığı ilk yazıda, kuruluşunun 'yirmibc� sene akdem [önccf,
yani 1874-75 yıllarında olduğunu bildirdiği halde,10 daha sonra hazırlanan
tarihçelerde Zeynep-Kamil Hastanesi'nin 1860 ya da 1862 yılında kurulduğu
belirtilmiştir. Hastane'nin kuruluşunun ya da temelinin altlmasının 1860'1ara
tarihlenmesi Prof.Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu'nun istanbul'un fethinin 500. yılı
için hazırladığı bir kitaba dayanmaktadır.11 Şchsuvaroğlu, tarihlendirmesi için
kaynak göstermemiş,l2 'Zcyncb-Kamil Hastanesi'nin temelleri 1276-77/1860
yılında Sultan Abdülmecid devrinde atıJmış ve iki yıl sonra kardeşi Abdülaziz
zamanında da halkın hizmetine açılmıştır' bilgisini vermekle yetinmiştirY
11ırihçiler, ' ...bir karı kocanın biraz hazin ve fevkaladc hareketli aşk macerası
Zeynep-Kamil Hastancsi'nin, 1860'da kuruluşuna amil olm�tur'1'ı tliye
özetlenebilecek görüşü benimscyince. Hastane'nin kuruluşunun 100. yılı da
23 Temmuz 1960 tarihinde kutlannııştır. Değişik yayınlarda, tarihler - kontrol
edilmeden ve doğrulanmadan - tekrarlanmış, bu nedenle kuruculannın olum
tarihleri bile yanlış yazılabilmiştir. ıs
Beyazıt 'taki 'Zeynep Hanını Konağı'nın yapımı sırasında, dönemin basınında
Namık Kemal gibi yazarların Yusuf Kamil Paşa'yı okul veya başka hayır
ın 1 Bc�im Ömer AkahnJ, a.g.e., s. 1117.
'• B.N
Şehsuvaroğlu, lrtanbul'da 500 Yıllık Sağlık Hayatımız Istanbul, htanbul Fetih Derneği,
1953, s.73. Dr. Şehsuvaroğlu, l lasıanc'nın adı için, uajı/ ismi Lt-ıncp ı·r 1\ımıı/ Hastailesii/ır" notunu
�oymu�tur. aym Jaıapta. ı-.65.
' /)ıimi ı•e Bugwıü ile Le-:rnep-Kiımıl lla.wanesı 1862-1988 ( btanhul, Scrvctıfunun Matbaa\!, 1 t>XX
·zeynep-Kamil Anne ve Çocuk Sağlığını Koruma Dcr. yay') adlı kitabın. ·T.ıpu durumu' ba)lıklı
bolumtinde (s.243-248) ha�tancnin al".asının 1860'da alındığı bıldırilnıcktey
..c de. buna ait bir hdgc
gö�tcrılmem�lir.
11 B.N. Şehsuvaroğlu. "Osmanlı Sağlık Tesisleri ve Zcyncll-Kamil llasıanesi", Zeynei>-Kt1mil
Hallalumesi 1860-1960, yay. haL B.N. Şchsuvaroğlu. İstanbul, Kaptanoğlu Matbaa.�ı. 1960 içinde,
�.8 10.
Atabek. "Osmanlı lla�tancleri ve Kadınlanınız", ZL�neb Kcimıl 1/ustalıanesı 1860-1960,
yay. haz. B.N. Şehsuvaroglu. btanbul, Kaptanoğlu Matbaası. 196() ç
i ınde. s. l l-l 3. Bu tarihte Hastane
ic;ın bır sosyal yardım pulu dımi yayımlanmıştır.
ı· Örneğin. Zeynep Hanım·ın ölüm wrihi içın. Emine Fuat Tugay'ın anılarında. 17ırl!( Cellluries: Fami��
Clırom&.ı of Tıırkt!) anel Lgypt. London. Oxford Unıv. P.. ı963 (\.ll X ) verdığı yanlllj tarih ( lXS6)
kullanılmı�tır. bkz. S. Kuıltoprak, "l..cynep-Kamirin kurucusu Prenses /..cynep Hanım· hayat ve
hayratı", ll. Uskiidar Sempozyımw, 12·14 Mart 2004, Bildırilere 2. s.622-628, dn 25. Zeynep l lanım'ın
ölllmu ıçin İbnülemin Ahmet Tevfik tarafından verilen 1 2 Ccmatiyillahır 1301 tarihi ("Zcyncb
llanıın", Tan/ı Dünyası, c.ı. sayı 12, 28 Şubat 1954, ı-.522-525) bılgi. "üynep Ilcmını 8 Nısan 188.f
gen•ıı lkyazıt 'ıaki koncığmda w�fat etmiş. cenazesi enesi giilı arcıb<ı wıp11rıı ih· Üskiidar'a geçin/mı� l't'
/.eynep-Kamil Hastanesi'nin lmlıçe.�indl'l.;i umiideffen-i malı.nwmtı" defiıedilmiştir. Cenazeye buyük bir
t..ala/ıalık ı·r çeşitli tarikatlrrr nwlısııf dm·işlcr eşlik etmiştir", ha��a �aynakları:a doğrulanma�ıadır: La
Turqwe, 18e Annce, No.84, 9 Avril ı884 ( 12 Cemaziyulcilur 1301) ve lll Avril 1884 ( 13 Ccma.ıiyulahır
1.301 ); Osmanlı (Fransızca kı\mıJ 4c Annce, No.43, 10 Avril ı&� ( 13 Ccmanyulıihır 1301 ).
ı. [. mınc
150
•
Osmanlı
Saglık Kurumlım
kuruluşları yapmaya çağırdığı bilinmektedir.16 Paşa'nın mühürdan İbnülemin
Mahmud Kemal, bu olayla ilgili olarak: '[Yusuf Kamil Paşa] hayırhahane
vaki olan ihtarları kemal-i memnuniyetle kabul eyledi. Mesela, bir söz, ali bir
hastahane yapılmasına sebeb oldu' demektedir.1' Zeynep llanım Konagı 1864'te
tamamlanmış olup.'" Hastane'nin yapımı bundan sonra gündeme gelecektir.
Yusuf Kamil Paşa, Sultan Abdülaziz'e arzettiği 27 Rebiyülahır 1292 12 Haziran
1875] tarihli bir tezkeresinde, hastaneden bir 'tasawur' olara sözetmekte ve
yapımına ba�lama izni dilemektcdir:
'... refika-i ôcizi ile birlikte bir eser vücuduna muvaffakiyet niyettyle
Üsktidar'dll Nu/ı Kuyusu semtinde, bi'l-iştira usul-i istihdali icra olunan
onbeşbin arşm mikdan bostam11 sahast vasatmda, yüz adet karyolayt istiab
edecek derecede ma 'rnüştemilat-1 lazüne bir Gureha lfastalıanesi tesis l'e
inşa.nyla tertib-i idare-i daimesi tasavvurkerde-i ôcizanem ise de, emniye­
i menviyenin sureıniima-yt şerefsumih ve sudtmma merluin olmakla
ol btibda şayan-1 müsa 'ade-i mera/ıimiide-i hazret-i şehriytlriye delalet-i
lıimmet 'aliye/eri derkar buyntlmak biibmda irade efendimindir'.1�
Boylece, Sulan Abdülaziz'in izni alındıktan sonra, 20 Cemazıyulcwel 1292 (24
Haziran 18751 Pcr�embe günü hastanenin temeli atılmıştır."' Padişahın iradesi, bir
anlamda, hastanenin kuruluş yasasıdır ve Zeynep-Kamil Hastanesi'nin kuruluşu
için verilmesi gereken tarih 1875 olmaktadır. Zeynep-Kamil Hastanesi'nin açılış
tarihı ısc, l l Rcbiyülahır 1299 [2 Mart 18821 Per�embc gunüdur.'1
-------
B.M. INamık "-cmal). "Bazı mulaluı=at·ı de·l'leı ı·e mıllet'·. lbret, sayı 27. h Şaban 12S9,27 Lylül
12� 19 Ekim 1872]. s 1-2; M. N. Özön, Namık. Kemal �·e lbret Ga:ıelesı. Jı..ıanbul, Rcm7ı Kitabcvı,
1938. s.IJO; İbniiiemin Mahmut Kemal İnal ise, ya7ının 6 Şab;ın 12R6 l l 1 Ka"m 1869] sayısında
çıktığını hıldirmcktcdir, Osmanlı Dı•ı·riıu/e Son Sadnaztınılar, 3. c 1. Cuı. 3. h�. ht.ınhul. Millı Eğitim
Ba�ııncvi. 1964, s.248, dn.2.
ı 1 M. K. ınal, tı.g.c . s.248, dn 2.
ıo F Giınc rgun, S Kadıoğlu, "İstanbul Üniversitesi'nin ycrlc§im ıarihçc'i ii7crinc notlar", Osmanlı
Bilımı Araştımwlan. c. VIII, sayı 1, (2006). s. 154-157.
1" 1Yu�ur K<ımil Pa�a), Eser·ı Kamil Paşa, yay. haz. İbnillemin Mahmud Kemal !İnal), Ocrı.aadcı, Aı.ır
Kütübhancsı, 1�()8, s.72.
� /Jtwrl'l. 20 C'cın:ı7iyülcvvcl 1292/12 Haziran 1291 [24 Haziran 187'i ). sayı 15'i9, ... ı, 1.a Tıtrquie. 9c
Anncc. No. 142. 24 Juin 1875 20 Ccmaziyülcvvcl 1292. Thmcl atma. Abdülaziz'in culu� (25 rtaziran)
törenlerinın ba�langıcında yapılmı�ıır.
"Nu/ı Kumsu cwannda
• Terr:iimmH 1/a/..ıkat. 9 Rcbiyülahır 1299 l l Mart 1882). �o. 1 1 1 1, ... ı
a:ametlu /ıım·h 1/mwnefendi lıaıreıleriyle sadr·ı eshak Yusuf Kamil Pcışıı merlumıwı ımlştt>reken
ı6
.•
.
inşatil/Illi mm•alfa/.. olduklan Gureba llastalıanesinin islam kodm/anna wluüiylı: kii}adl lwıuluna
miisaadt• ı·c iradt•-i wııiyyc-i lıaırel·i lıilll[eıpeııalıi muteall
1k ı·e �ı:re[ludur bı�ı:ntlm1q n• bi·ml'lmilıi teala
11 glinü f ll Rebmlltil11r'2 Mart 1&�2/ J..u.şadrrla... " l.a flırquie, 16c
12 Rcbiyülahır 1299, s.l '14ram·lıierjt•udi 2 Mur1. 11 C'll lit'll a Swtari
me:k1ir /1(1\l(llıanmin malı-ı lıatm
Anncc, No "iO. J Mar' 1882
l'inuuguf'lltion dt• /'lıüpiwl des [m1ml!l fondt! par S.A. Zeim:b 1lano11m, [emme dı: ftw Kwmil Paclw el
ı
u d 'Eg)pte. La pnııcesse uı·ec wıe nomhrı:IISC suite. aiiiSi lJII 'wıe ımmeııse
ı.. Pacl
fiile du gn:ıml \1ı:lımcd Al
[011/e compo.çee dr f't'/"\0/IIU'S appartenalll O 101/leS fes c/a.ues de fo pap11/oti011 IIHiJ/011 ti Cl'llt ımpo.çantt'
ct'rbıumil• (Öncı:ki, 2 Mart [1882) Perşembe günü. Üsküdar'd;ı. Kamil Pa�a'nın e�i ve Mi'ır Vali.;i
151
•
Osmanlı Sag/ık Kurumları
Zeynep-Kamil Hastanesi üzerine hazırlanan bir kitapta, eski hastane binaMnın
girişi üzerindeki yazıttaki 'fıhi şifa-un li'n nas'22 sözcükleri ilc kurulu�una tarih
düşürüldüğü öne sürülmüştür. Bu hattan çıkanlan tarih, sözkonusu derlernede
hastanenin kuruluşu için verilen 1862 tarihine uymadığı gibi, aynı ayetın başka
hastanelerde de kullanıldığı görülmektedir.23
Hastanenin açılışı için Yakanüvis Lütfi Efendi tarafından düşürülen doğru tarih
1299/ 1 882'dir:14
•
Afiyetdc daim olsun Hazret-i Zeyneb Hanım
Defter-i hayriltına katdı bu hastahaneyi
Pister-i rahmetde zevc-i Kamil'i bulsun safa
Zcvcesiyle sağ iken çatdı bu hastahaneyi
Çıkdı bi-gaye oldu bu mısra Lütfi tam
Sağ ola Zeyneb Hanım yfıpdı bu lıastalıaneyi ( J 299/1 882)
'Zeynep ile Kamil' Hikayesi
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin kuruluş öyküsü bir efsane gibi, masal temalarıyla
süslenerek anlatılagelmiştir:
1 . Küçük bir memur olan Kamil Bey, bir gün rüyasında Kavalalı Mehmed Ali
Paşa 'yı görür ve Mısır'a gitmeye karar verir;
2. Yusuf Kamil'in Mısır'da kısmeti açılır, Mehmed Ali Paşa'nın gözüne girer
ve kızı 'Prenses' Zeynep'le evlenir;
3. Paşa olur, ama Vali Abbas Paşa'nın hl§mından kurt ulamaz: sürgüne
yollanır, hapse konur;
4. Zeynep Hanım ile Kamil Paşa, Padişahın araya girmesıyle i�tanbul'da
tekrar birlcşirler;
5. Sadrazamlığa kadar yükselen Yusuf Kamil Paşa zeki ve bilgili; Zeynep
Hanım zengin olduğu kadar iyi kalplidir;
6. Yusuf Kamil Paşa ile Zeynep Hanım, çocukları olmadığı için bir hastane
kurarlar;
7. Zeynep-Kamil llastanesi'ne hiç para kalmaz. ama Zeynep ilc Kamil'in
aşkı hastaneyi yaşatmaya yeter. ..
Buyuk Mchmed Paşa'nın kızı. Prenı.es Zeynep Hanım'ın kurduğu haManenın açılı�ı yapıldı. Prcn-.c�
ve kalabalık ma 'iyeti ilc aralarında her sınıftan halkın bulunduğu kalah<ılık hir topluluk türene
katıldı.).
�: En-Nahl !lurcM, 16:69; Dwıli ve Bugunu ile Zeynep-Kiımil HtWt/111!!.1 /litı:!-/988, btanbul.
Servctıfunun Maıbaası, 1988. Zeynep-Kamil Anne ve Çocuk Saglıgını Koruma Dcr. y.ı}. -..9
Hastane'nin c�ki resimlerinde böyle bir kitabc görülmcmekıcdir. bkz yukarıda Rc,im 1.
11 Zeynep-Kamil IlaManc,i'ndcn önce kurulan Maltepe ruker 1 laı.tancM ( 1827) ilc daha \onra açılan
Enurum Gurcba llaı.tancı.i'nin (1904) gır�inde aynı aycL vardır.
!• Dıvançe-ı V
akamıı•is Alımed Lutji, [Istanbul), 1302. s.64.
152
·
Osmanlı Sağlık Kunımları
Bu rivayetlerin bir kısmı tarihsel sayılabilecek metinlerden kaynaklanmış/s fakat
çoğu sonradan güncel yazarlar tarafından dillendirilmiştir.211 Yusuf Kamil Paşa'nın
bir rüya ya da 'vizyon' güdüsüyle Mısır'a göçmcsi, epik bir öge olarak algılanmalıdır.
Başka öykülerin hastanenin yakın tarihiyle bağdaştırıldığı görülmcktcdir.27
Yusuf Kamil Bey'in Mısır'a gittiği 1833 yılında, Kavalalı Mehmed Ali Paşa
iktidannın en görkemli çağını yaşamaktadır. Oğlu İ brahim Paşa, Osmanlı
ordusunu peşpeşe yenilgilere uğratarak Suriye'yi ve Çukurova ·yı işgal etmiş,
Batı Anadolu'ya ulaşmış, ancak Kütahya antiaşması ile durdurulabilmiştir.1-�
..
Onemli bir kesimini Türklerin oluşturduğu sivil ve askeri bir bürokrasi kuran
Mehmed Ali Paşa, i mparatorluk içinde önemJi bir yandaş kitlesi kazannıı�tır. Bu
koşullarda kızını Yusuf Kamil'le evlendirmesi Vali'nin Saray'la ilişkisi açısından
yorumlanabilir.
Yusuf Kamil Paşa, Mehmed Ali Paşa'nın ölümünden sonra Mısır'dan ayrılmaya
karar verince, 1845'tc kendisini ·mi r-i miran' yapan Sultan Abdülmecid ona sahip
çıkacaktır. Siyasal süreç, 1863'te Yusuf Kamil Paşa'nın sadrazamlığı sırasında,
Sultan Abdülaziz'in Mısır ziyareti ve ardından 'hidivlik' ayrıcalığının tanınmasına
kadar uzanır.
Kuşkusuz, Yusuf Kamil Paşa'nın siyaseti ve diplomasisi kadar, yatırımları da
ak1lcıdır. Zeynep Kamil llanım da babası Mehmed Ali Paşa'nın ölümünden
sonra sahip olduğu malvarlığıru korumasını ve değerlendirirerek artırmasını
bilmiştir. Hastane kurma kararım almaları, kabirierinin bulunacağı türbc için
kurdukları hastanenin girişini seçmeleri ve kendi isimlerioini geleceğe taşıyacak
bu kuruma kaynaklar sağlamaları ileri görüştü davranışiard ır.
'Zeynep ile Kamil' öykülerinin bir kısmı, Mehmet Ali Paşa'nın ve hidivlcrin
2� i. M.
K.
İnal, o.g.e., �.197; Bezm-i Alem Valide Sultan'ın Gurcba-i Müslimin Ha�tanc�i'ni
kurmasının da bir rüya öykusu vardır, E. Atabek, a.g.m., �.12.
211 Örnekler: İskender Pala, "Yusufilc Züleyha; Zeynep ilc Kamil", Zaman, 16 Ekim 2007; AS. Arva,,
"Lütufkar �ıklar Zeynep ile Kamil", Türkiye, 1 1 Ocak 2007; C Zafer, "Mısır'da başlayan , l�tanhul'da
noktalanan bir a§km öyküsü: Zeynep ilc Kamil", Biitiin Diinya 2000. '>ayı 2007/02. 1 Şubat 2007, ı. 1924; Sunay Akın, "Aşkın scmti" 71mca) Tenilımı�si, tsıanbul. Çınar yay.. 2007, s.59-62 \'C "Ale Lol 0�".
İ�tanbul'da Bır Ziirafa, 14. bs Istanbul, Çınar ya)., 2005. s.68-70. nl.
ı· Cahı ı Uçuk, Sabır Ta�ı. Istanbul, Uçuk yay.. 1966, s.SS-59, 221-230. 215-250, 267-272, 294-30 1, JSR362. Yazar, Z.K. [Zeynep-Kamil] başhekimini §Öyle konu�turur: 1ştt bcn, lıastalıanemin bu ona smıfı,
.
.•
dargelirli insanlan kurtarwı, bdkan, doğurtan gerçek bır lıastalıane olmaSilll istiyonmı... lstanbul"tm en
nwlıteşem tepelerinden bin lıastalıanenin bulımduğu yerdır. Çeı'rt!smı genş
i bir toprak samıaktadır. flep.'il
in vakfuiır.
lıastalıanen
(s.267).
Çok geceler n/yamda arka tarafa bı/yük bir lıo.ttalıane kurduğumu gönlyonmı
..
ııı
Kh. Fahmy,A/1 tlıe Paslıa 's Men: Me/ımed Ali, 1/is Amıy. and tlıe Making ofModem Egypt, CHiro,
The American University in Cairo Press, 1997, s.61-75; M.ll. Kuıluoğlu, The Egyptian Quc.ıtion
(1831-1841):
The Expansionist Policy of Mchmed Ali Paşa in Syria and AsiH Minor and the Rcaction ın the
Sublime Port, İstanbul. Eren yay 1998, s.61-107: L.W. U fford, The Pasha: how Mebemeı AJı defied
the Weı.ı, 1839-1841, JeffeN>n, NC, Mcfarla nd & Co 2007, s. 22-66.
.•
.•
15 3
•
Osmanlı Sağlık Kurumları
İ stanbul'a yansıyan zenginliklerinden kaynakJanırken,2'1 bir kısmı gunumuzun
toplumsal psikolojisi ile açıklanabilir. Romantik tarihçiliğin bu öykuleri beslediği
ku§kusuzdur.
Bir Vakıf Hastanesi Olarak Zeynep-Kamil
Zeynep-Kamil Hastanesi, daha çok Dr. Cemil Topuzlu döneminden kalan bir
çağrışımla 'özel hastane' olarak da ta nınmıştır.30 Zeynep-Kamil llastanesi'nin
bir özel hastane değil 'özel vakıf hastanesi' olduğu bilindiği halde,11 sonraki
yıllarda, yalnız vakıf hastanelerinin yönetimi ile ilgili tartışmalarda Zeynep­
Kamil Hastanesi'nin bu özelliği hatırlarunıştır.3J Zeynep-Kamil Hastanesi'nin
vakıf belgeleri üzerinde ise durulmamıştır. Araştırmalarımız, Zeynep Kamil
Hastanesi ilc ilgili bir vakfiyenin, Zeynep Hanım'ın vakfiyclcrini içeren ve
Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan derterin (BOA Yıldız Esas Evrakı
107/61) içinde bulunduğunu ortaya çıkarmıştır.33 Sözkonusu belge, sırasıyla 1861,
1864. 1876 ve 1883 yıllarında düzenlenmiş dört vakfiyc mctnini içcrmcktcdir.l-1
Bu vakfiyelcrden 14 Şevval 1277 (25 Nisan 1861] tarihli birincisi, Zeynep
Hanım'ın babası Mısır Valisi Kavalalı Mehmed AJi Pa�a 'nın malvarlıgının
mirasçıları arasında nasıl payl�ılması gerektiğine ve Zeynep I lanım'a babası
üzerinden gelen mirasın kendi varisierine nasıl intikal edeceğinc ili§kindir.
Üçüncü Vakfiye 15 Receb 1293 [6 Ağustos 1876] tarihlidir ve ' İ kinci Zeyl' ba�lığını
taşımaktadır ve Zeynep-Kamil Hastanesi de dahil olmak üzere. Yusuf Kamil
Paşa ilc Zeynep Hanım'ın vakfettikJeri mülk ve gelirlerin dökümünü içermektc
ve bunları Uskudar, Nuh Kuyusu'nda inşa edilmekte olan hastanclerinde,
hastaların en iyi §Ckilde ve ücretsiz olarak tedavi edilmesi için vakfcttiklerini
ı-• E. E. TJiu, "&kı Zenginler: Yu!>uf Kamil Paşa-Zeynep Harum" , //ur Tud.tyt, no. 24. Aralık ı955.
ı..I0-11; S. Unve r, ''Bır Varını�. Bir Yokmu�". Z..yneb-Kıimıl llastalıunesı /860-/960, yuy. haz. B.N.
Şchsuvaroglu, i�ıantıul Kaptanoğlu Matbaası. 1960, içinde s.4-7.
�• Örneğin, T. Minkari: "...cmw dalıa öneml
isi, 1862'de Zeynep Kıımil Jlasumc.lt, l'rcnv Swt Ila/im
i alı Akim akattclır
Paşa 'mn lıala.1t Lc')'II<'P llanmt tarafmdcm k
ı
mı/muş. Bımlor özel lıastam:ler.. " Mz
'Tank Mm
k
an Kitabı', haz. F Şakacı, istanbul. 2007, s.260.
'1 B.N. Şeh-.uvaroglu, I.Hmıhul'da 5(}() Yıllık Sağ
lık Hayatımız, Istanbul, Istanbul retıh Dcrncgi, 1953.
'
,
s.73.
'·
A. At<L,even, Bır l laManeıun Dramı", Yeni Şafak, 10 Ka.o,ım 2003. "İ�tcmbui /Jclc•dıvrji'llin llcueki
"
kı lt')'nep Kıımil de Gureba gıbı bır ı-ala[ lıa.Huncdır içm duı•a açll,�mı
ı·e dal"imm dn·am elli[:ini wylemeli
yim . ". Bu konu elli yıl önce de basında tartı)tlmaklildır· hk.z.,
(Abidin Oaver), "Preno,c" Zeyneb Kamil ve Vaı..fıycsi CumlıuriyN. \ayı 10443, 2S Ağu-.hı' 1953, ,.2:
"Pmıses Zcym·b Ilamm sm·etmı re emiakım maıtl'\'i l'\lııd cduıdıgı kinısıderle. kendilmt• lıtmet eden n•
makıı dc•mlen e1/..i canı-dere, bır de Üsküdar'da inşa ellirerek adım ı·erd�i:ı ı
e yımmdaki tllrht'clc· medflm
ı·e
Lt')II<'P Kıimtl llastcmelen
-
. .
".
bu/ımdu'lt
f. lwlltlt')"L'
ll
mkfi·tmtfllr.
·•
'' Vakfiycnin tıpkıha,ım ve çeviriyazıları için, bkz. Ş. Etker, F. Güncrgun. A Kö,c. a.gnı., s.lS-36.
,. Defterin �nunda yeralan mclinde (Üçüncu Zcyl). ilk uç melırun (baıılıhız ılk metin. birinci ve ilinci
teyller) bırer vakriyc uldugu bc:lirtjlrnektedir: ....qbu cild-ı ı-alıidde nwlıarrer uç ku'a l'llkjiyc-i ali/m.."
Zeynep llanım, kendisi de birinci ve ikinci zeyller için: ··mkftye-ı winiyt:m" ve '"m/..jiyc-i wilümı"
demekıedir Üçüncü zeyl, Zeynep llanım'ın son vaı..fiyesi, diğer bir dcy�
i le, va,iyeti olmaktadır.
"
.
154
.
•
Osmanlı Sağlık Kurumları
belgelemektedir. Sözkonusu belge, aynı zamanda, adlarını taşıyan hayır
kurumunun, kendilerinin ölümlerinden sonra sağlık hizmetini sürdi.irebilmesi
için, vakfedilen maJlann nasıl kuJlanılacağını belirtir. Bu özellikleriyle 'İkinci
Zeyl', Zeynep-Kamil Hastanesi'nin vaktiyesi niteliğindedir. Zcylin ikinci
sayfasındaki: ...şbu
i
vakfiyye-i eeliletiiş-şan ve ceride-i bedi'atiil-wıvanrn tahrir
ve inşasına bôdf ve tastir ve imfasma adf o/dur ki . ' ifadesi de metnin bir vakfıye
olarak düzenlendiğini göstermektedir.
'
.
.
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin kurucuları, hastane yapımının tamamlanması,
hastanenin donanıını ve kadroları için gerekli gördükleri kaynakları
vakfiyelerindc belirtmişler ve hastaneye desteklerinin, ölümlerinden sonra da
sürdürülmesini vasiyet etmişlerdir:
·.. . henüz
der-dest-i inşa bulunan hastahtine-i mezkUrenin noksan olan
mahallerinin emr-i inşdsma ve gerek ba 'de 'i-inşa hastalımece
f
Lazım gelen
eşya ve takımiann tedarik ve teclılzine ve ba'dema tliyfn olunacak etibbli
ve haderne ve mühimmat-ı edevdt ve ehl-i miirtezika masarifine harc ve
sarfoluna... ' (Zeyl
2 [6 Ağustos 1876], s.S)
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin vaktiyesi olarak nitelediğimiz 'İkinci Zeyl' Yusuf
Kamil Paşa'nın ölümünden (9 Ekim 1876) birkaç ay önce hazırlanmıştır. Vakfıye,
Yusuf Kamil Paşa ile Zeynep Hanım'ın huzurunda, mahkeme tarafından
gönderilen Es-seyyid Abdüssamed Isınet Efendi'nin ve vakıf hükümlerini
tescil ve şartlarını tamamlamak için mütevelli seçilen Hüseyin Haki Efendi ile
vakfiyenin sonunda adları yazılı kişilerin de hazır bulunduğu bir 'meclis-i şer'i-i
şerif'le düzenlemiştir. Belgeye göre, vakfedilen mülkler şunlardır:
..
(i) Usküdar Nuh Kuyusu civarında, Arakiyeci el-Hac Mchmed mahallesinde,
8 Rebiyülewel 1292 ( 1 4 Nisan 1875) tarihli iki 'hüccet-i şer'iyye' uyannca,
Yusuf Kamil Paşa'nın mülkünde olan 10.875 zira' [6250 mı] arsa üzerine,
Yusuf Kamil ve Zeynep Hanun'ın 'külliyetli mebiiliğ harc ve sarfia
müşterekcn bina ve inşasına mübaşeret eyledik[leri)' kargir bir bab
hastahane. Hastahanenin bina numarası 106'dır. (Arsanın çevresi ve
sınırları tanımlanmıştır.)
(ii) Üsküdar Pazarbaşı'nda, Fenai Şeyh Ali Efendi Dergahı15 bitişiğinde,
toplam 1 18 zira' [678 m2] arsa üzerine, daha önce lO oda, mutfak ve diğer
müştemilatıyla inşa edilmiş olan ve dergah şeyhlerine tahsis edilen daire.
•s
Zeynep Harnın'ın annesi, Kavalalı Mehmed Ali P�a'nın C§i Şem'inur Hanım (öl. 128011863)
ile Hüseyin Haki Efendi'nin ( 1825?-1896) kabirleri, bugün Zeynep-Kamil olarak bilinen semtin
Pazarba§ı yönündeki 'cclveıi' Fenai Ali Efendi Camisinin (Yaldızlı Tekke) haziresindedir bkz. M.B.
Tanman. "Yaldızlı Tekke", Diinden Bugüne İstanbul Ansikfopedisi. c.7. isıanhul. T.ırih Vakfı yay.. 1 99-ı.
s.414. Tckkcnin cami-tcvhidbaJıcsi. 1876'da Zeynep Hamm tarafından onarulmJ§llr.
.•
155
Osmanlı Sağlık Kurumları
(iii) Bebek'teki sahilhane'nin harem ve hariciye daireleri ile içinde üzüm
bağları, binalar, kö�kler, meyva ağaçları bulunan bahçesi. 3b
(iv) Sahilhane (Bebek) civarında 1 773 zira' [ 1018 m2] arsa üzerinde in�a
edilmiş, üst ve alt katında sekizer oda, sofa diğer mahalleri ve kayıkhanesi
bulunan daire-i mahsus.
(v) İ zmit'te, deniz kenarında, üzerinde binaları ve müştemilatı bulunan ve
gümrük mahalli olarak kullanılan daire.
(vi) İ zmit'te Arap Hacı Ilasan Yeni Hanı denilen, üç oda, bir kahvehane, bir
samanhane ve abırı bulunan han.
Vakfiyede sayılan mülkün, Yusuf Kamil Paşa ve Zeynep Hanım tarafından
birlikte vakfedildiği birkaç kez vurgulanmı�tır:
'... bi-mennihi ve kerenıihl te'CilCi vakf-ı salıi/ı-i şer'i-yi nıii'eyyed ve lıahs-i
sarfh-i nıer7-yi nıulıalled ile vakfü lıabs idüb feraid-i kuyıid ve şer/iilin bu
tertib-i lıasen üıre keşüle-i silk-i talıdid eyledik kc... ' (Zeyl 2, s.S)
'... ve val.j-1 mezkıinunuza benimle zercim müşan·inileylı lıazretlen
müştereken miitevelli olub. . ' (s. 6)
.. ve vakft mezktmunuzwı irôd ve masarif muhasebesi belıer sene Mart
.
·
.
duhulünde mütevelli ve hastahline-i nıezkura nasb olmacak me 'mıi rlan
marifetiyle Maliye Ilazine-i celflesinde alô vee/ı 'it-tedkik rüyet olımub. .
·
(s.6)
Zeynep-Kamil Hastanesi'nde hasta bakımı konusu da, Zeynep Hanım'ın
hastanenin yapımına başlandıktan sonra hazırlanan 1876 yıhna ait ikinci ve
Hastanenin açılışının ertesindeki 1883 tarihli üçüncü zcyllerde yer almıştır.
Böylece, vakfın amaçlarından biri tanımlanmıştır:
'...Medine-i Üsküdar ve sôir alıiilisinden mulıtôc-ı ıedôvi olan zükur ve
inôs nzô-i müslimin li-ecli't-tedôvi salifü '1-beyôn lıastalıône-i nıezkılreye
getürüldükleri halde her birine başka başka oda tahsis olunan odalarda
kemlil-i i'zaz ve ikram ile meccanen tediivi olunarak bür-i tam lıôsli
olduktan sonra ilmic ve malıallerine irsa/ oluna. .. ' (Zeyl 2, s.S)
Hastane'nin açılışını izleyen günlerde bir iç nizarnname (reglement interieur)
ile Türk hastaların hastaneye kabul şartlarının yayımlanacağı bildirilmiş ise de.
böyle bir belge bulunamamıştır.J7
"' Ah�ap yalı ve bahçesinin ayrıntıları için, bkz. E. F. Thgay, a.g.c., �.123· 126; Ayrıca, C. Kayra, Bebek:
Mekanlar ve Zlınuııılar, İstanbul, Akbank Kultür ve Sanat yay.. 1993, s.75; H. Y. Şe�uvaroglu.
"Bcbck'te Yusuf Kamil Paşa YalıM", Hayat, VII, 9, 21 Şubat 1963, s.8-9. Bu büyUk 'Pembe
yalı': Yusuf Kamil Paşa Yalısı, Zeynep Kamil Hanım Yalısı ve Buyuk Halim Paşa YaJısı olaral..
tanınmı�tır.
" la Turquie, l6e Anncc, No. 49, Jcudi 2 Mars 1882 l t Rcbiülahır 1209 (2 Man 1882], s. ı .
156
Osmanlı Saglık Kurumlım
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin hangi kaynaklardan destekleneceği vakfıyede
belirtilmiştir.
Buna göre: Zeynep Hanım ile Kamil Paşa 'nın vefatından sonra, Bebek'teki
yalının (sahilhane) bölümleri ve bahçesi, yakınındaki 'daire-i mahsus' ilc
ızmit'teki gümrük mahalli ilc han kiraya verilecektir. Buradan elde edilecek
gelir, Zeynep-Kamil Hastanesi'ne donanım sağlanması için, Yusuf Kamil Paşa
ile Zeynep Hanım'ın 1291 Nisan'ında [Nisan-Mayıs 1875] satın aldıkları ve
Osmanlı Bankası'na [ Banquc lmperiale Ottomane] 'dipozito edilen' yllzbin
adet 'konsolil' (devlet tahvili)'nln, her yıl Temmuz ve Ocak aylarında Hazinc­
i celile'den verilecek faizleri ile birleştirilecek ve bu gelirler, henü7 yapım
aşamasındaki hastanenin tamamlanması ve daha sonra hastaneye tayin olunacak
hekim ve hizmetiiierin ücretlerini karşılamak için kullanılacaktır. Ayrıca, her
yıl Fenai Dergahı'nın bakımı için §eyhinc 100 adet ve Yusuf Kamil Paşa'nın
Arabgir'deki (Malatya) ahabalarına senede 400 adet yüzlük mecidiyc altını
gönderilecektir (Zeyl 2, s.6)
.
Yusuf Kamil Paşa ve Zeynep Hanım, öldükJerinde, hastanenin herzaman hizmete
hazır olması ve gelişmesini sağlamak, 'gureba' ve hasta kabulüne olanak vermek
için, vakfiye şartlarının yerine getirilmesini dcnetlemek, vak:fın iyi yönetilmesini
temin etmek ve bankadaki hesap işlerinin yurutulmesi için Maliye Nazırı olacak
kişiyi mütevelli ve yetkili kılmışlardır.
.
Vakfın gelir ve gideri her sene Mart ayında mütevelli ve hastane görevlileri
tarafından Maliye Hazine-i celilesinde incelenek ve masraf çtktıktan sonra,
para artarsa Bank-ı Osmani'ye teslim olunacak ve vakıfların bakımı ve diğer
gereksinimi için kullanılacaktır (Zeyl 2, s.6).
· . vôstl-ı ciı•ôr-ı ralırnet olduğumuıda miicerred hastahtine-i mezldinm
..
ilô ma-şôallalıu ıetıta mamur ve bl-çôregan
ı·e
lıasragône dôimô mek�iıf
olmasına neztiret ve ifô.-yi şün'Jt-i mulıatrereye dikkat ve Jıüsn-i idaresine
dôir herbir husıisatında ve Bank-1 mezkur [Bank-ı İ mperyal-i Osmani]
mulıôsebatmda himayet ve siytinet şıklamıda liituflann bt-diriğ buyımnak
üzere lıer asırcia taraf-ı Devlet-i Osnıôniye 'den Miiiiye Nemret-i celilesine
re\'lıiık-tırôz olan zeviit-ı kirlım lıaıarôll müreveili olub ktiffe-i wm'Jr ı·e
Jıususcitmm icrôsmdan bezl-i môkdum huyuralar... ' (Zeyl 2, s.S)
Anılan defterdeki son vakfiye ' Üçüncü Zeyl'dir (23 Zilhicce 1300 /25 Ekim 1883)
ve Zeynep Hamm'ın Mısır'daki malvarlığının nasıl payla§tınlacağı ve hastane ilc
diğer vakıfların mütcvclli olarak kimlerin getirileceğini bildirmektedir.
..
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin Mimari üzellikleri ve Mimarları
Zeynep-Kamil lIastanesi'nin yapımı ile ilgili olarak bilinmeyen, önemli bir konu
15 7
Osmanlı Saglık Kurumları
-
hastanenin mimarlarıdır. Bir kaynakta Bernasconi ve Duca adlı iki mimar (kalfa)
adı geçmektedir.'' İ talyan olduklarını sandığınıız bu ki�ilcr hakkında şimdilik
başkaca bilgimiz yoktur. Beyazıt'taki Zeynep I Tanım Konağı ilc Zeynep-Kamil
Itastanesi'nin mimarisi arasında benzerlikler farkedilmektedir ve her iki yapının
aynı mimar(lar) tarafından tasartandığı ve yapımiarının gerçekleştirildıği
dü§ünülcbilir. Hastane 'nin mimarları üzerine bulunacak bilgiler projedeki
etkilcnmelcr konusunda ipuçları vcrcbilecektir. Ne var ki, bugün Zeynep Ilanını
Konağı gibi çok unlü bir yapının mimarı da hilinmemektedir.;9
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin birincil özelliği çağda� bir hastane olarak
tasarlanmış olmasıdır. Ana planı, o güne kadar darüşşifa ve askeri hastanelerde
görulen, bir iç avluya dönük kare/dikdörtgen yapılardan ve ana hatlarıyla
darü�şifaya benzeyen, 1845'te açılan Bezm-i Alem (Yenibağçe) Gureha-ı
Müslimin Hastanesi'nden farklıdır..ııı Bir cami ya da mescidi olmaması ile yine
geleneksel hastanelerden ayrılır. Hastanenin, Yusuf Kamil Paşa ilc Zeynep
Hanım'ın turhclerinin yönüne gore konuşlandırıldığı anlaşılmaktadır.
Zeynep-Kamil I !astanesi, bodrum ve iki katı olan, yüksek tavanlarıyla aydınlık,
kagir bir binadır. Usküdar'a dönük geniş cephesi ve öne uzanan kanatlarıyla
ziyaretçilerini 'kucaklayan' bir yapısı vardır. Girişi, iç dü7eni, koğuş ve koridorları,
hamam, pansurnan odası ve ameliyathanesi ile hasta bakımı gereksinimlerine
göre planlanmı�tır.
oo
Hastane bahçesi oldukça geniştir. Hastane'nin toplam olarak 100 yataklı
olması düşünülmüş, fakat 40 yataklı olarak açılabilmiştir. Büyük bir yapı
olmamakla birlikte yedi yılda tarnamlanabilmesi, Yusuf Kamil Pa�a'nın ölümu,
dönemin siyasal belirsizlikleri ve 1877- 1878 savaşları nedeniylcdir. Bahçe
içine yapılabilecek yeni binatarla 'pavyonlara' yer ayrılmıştır.41 Arka bahçede
mu�Lemilat olara kullanılan bir yapı vardır. Daha sonraki yıllarda. bahçe
giri�inin yanında poliklinik olarak kullanılacak başka ahşap yapılar gorulecektir.
'Lt• Lci'Ont Ilcra/d. No. 25. Mereredi 23 Juin 1875 (23 llaıiran 1875. <;ar�ambaj.
' E:.. F. Tugay. Beyazıt'taki Zeynep Hanım Konağı'nın mimarının Charles Garnıer oldugunu
yazmakıadır. bkz u g.e., s.l27. Gamier, Bchck'tci.J )alının mimarı olarak ıanınmakıadır. bkz. S l l .
Eldem, Boğazıçı Hı/ılan, /. Rwndi Yako.\t, htanbul, Vehbı Koç Vakfı y.ıy. 1993. s.l38·143, 'Buyuk
.
Ilatim Paşa Yalı\ı (Zcyneb Kamil Hanımefendi'nin Bebek'teki yalısı)' Ayrıca. 1-f.Y. Sebsuvaroglu,
"Zcyneb Kamıl Konagı". Cımılıımvet. no. 9766. l l Ekım 1951, s.S
- Y. Yavuz. "B:ıtılıla�ma Doneminde O<>manlı Sağlık Kurulu�ları", Ol>TU Mimarlık Ftık. D
o
-g.. VIII,
2 (1988), s.l23-142. M. Shcfer. "Old patterns, ne"' meanıng. the 1845 ııo�pilal of Beım-ı 'Alem in
lst<ınbul". Dy11unm. 25, 2005. d29-350.
'1 ibnuleınin Ahmet 1evfık. ··zeyneb Hanım". Tari/ı Dwıravı, c.2. sayı 12, 28 Şubat 1954. s.522 525:
'En hii)'ik
i escr-ı Jıayr/an ıw. un·-i mıılıtamıi Yusuf Kmml Paşa ıle nııqterekcn U.\l..üdar<lu Vulı
Kum.\11 /ıda mş.uma mımıffak olduklan buyıı/.. lıastalıancdır: /.sımiL•rim· nubetle �mu/ı 'Lt•yneb-Jvımıl
nam1111 alan bu duntllıayr. 15.000 arşm murebbaında bır bostan salıa.wmlu bma edılmıştır: lleride ılan•
olunmak üzere, J()()_v(l(ak iizı'rim• miiretteb ı•e !(llrcba-yı ma\"t' ımılı.wstur. Rı•mnet-i em�m·u gibi nwmrifi
ticımıefi de temin edılmi§tir"'
158
•
Osmanlı Sağlık Kurumları
Zeynep-Kamil Hastanesi. mimari özellikleriyle yüzyıJm sonunda Şi�li'de
kapılarını hastalara açacak olan Hamidiye Etfal IIastahanc-i Alisi ( 1899)J ilc
Anadolu'da yapılan diğer 'gureba/memlekct hastaneleri'nin (Ankara, Balıkesir,
Kayseri, Erzurum, vd.) bir öncülü olarak görülebilir.
4
•
•
N
-+-1-
ı
Alman Mavilcrinde Zeynep-Kamil Hastanesi planlan 43
•ı B. \1. Şcho;uvaroğlu, ··Hastane
Mimarimizdc Şi�lı Çocuı... lla,tane,i'nin Yeri... Şi�li Tıp Gıinlm (25·
27 Mayıs 197-1). ya>. hat S. Efe, S. Abb<Cıoğlu, htanbul Şblı Çocuk H<Cııanc:.si 1974, ,.228-246.
1 Alman Mavılım 1913 1914. 1 Dımya Savaşı OnceJı lstmıhul llanwlan. [Ataturk K.ıtaplığıl c.l, yay
haL. 1. Dağdelen, Istanbul, 1\tanbul Buyuk�hir Belediye" J...utuphanc ve Müzeler Md. ya> , 2006. 1
1000 Fcuille C7, C8; ı :SOO Feu ille C7/2. CS/4. (Zcyncp-Kamıl ııa,tanesi'nin planları iki�cr pafıaya
bölüomü§ olduğu için tarafımızdan birleştirilıni�tir.) Dii111i ı·r Bugiimi ile Zeynep Kıimıl 1/tWtllll'\ı
1862-1988 (İstanbul, Scrvctifı.inun Matbaaı.ı, 1988 'Zc>ncp-Kamıl Anne ve Çocuk Sağlığını Koruma
Dcr. yay") adlı kitapta verilen {s.245) 1909 tan/ılı, -11manlann lw=ırladığı lıarllada da te.ıhıt <•tlıldığl
�>:ihi. JIM2'de inşası tamamlanan lıa.rtalıaneden hugü11 ıatlrcr tlq,'ıım paıJonu ilt• ommdd
..i tiirlıc
bulwıuyor" bilgisi yanlı�tır.
..
15 9
Osmanlı Sağ
i rk Kurumlan
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin Tarihçesine Katkılar
Zeynep-Kamil Hastanesi denilince akla gelen ilk hekim ismi Cemil Topuzlu
( 1866-1958) olmaktadır. Topuzluoğlu Cemil Paşa, 1896 yılında hastanenin
yönetimini devralmı�. donanımını ve kadrosunu yenileyerek,44 özel ameliyatlarını
burada yapmaya başlamıştır. Zeynep-Hastanesi 1 9 1 2 yılına kadar Dr. Cemi!
Paşa'nın yönetiminde kalmıştır.
Cemil Topuzlu, Zeynep-Kamil Hastanesi'nde 'operatör' olarak çalışan ilk doktor
değildir. Hastane, J882'de hasta kabulüne başladığı zaman bir çekirdek kadro
oluşturulmuştur. Bunlar arasında Dr. Aleksandr Kanburoğlu Paşa ( 1 852- 1913)
döneminin en yetkin cerrahıdır ve Zeynep-Kamil'de cerrahiyi başlatan kişi
olmuştur. Aynı dönemde, emekli bir askeri hekim olan Usküdarlı Zıpciyan
Efendi'nin Hastane'nin dahiliyecisi olduğu, eczacılık görevini ise Üsküdar'daki
.
'Ingiliz Eczanesi'nin (Pharmacic AngJaise) sahibi Theagcncs Akestoridcs'in
üstlendiği bilinmektedir. Zeynep Hanım'ın ölümünden sonra. Dr. Kanburoğlu,
Zeynep-Kamil Hastanesi'nden Alman Hastanesi'ne geçmiş, yerini, aynı
-
Doktor Kanburoğlu saadcllü AJcksandr Efendi Haırcıleri.�'
ZeyneırKamil Hastanesi'nin İlk Ccrrahı
.. (Besim Ömer Akalın). a.g.nı., s.l08-l l l .
•s
•Doktor Konburoğ/u saadetiii Aleksandr Efendı Harretleri (Doctcur-clıırnrgıen A. Cambourcmglou)
... Rusya mulıarebe-i uıılesinde f/877-78J iıastalıanelenmizde fevka/ade asar-ı lılisn-i hizmet ederek
müteaddid nıükafatlaro mazhar olmuşdur. 1300 {1882/ senesinde Üskıidar'da inşa olunatı 7l'Jneb­
Konıil Hastalıanesi'ne ı·e dalıa sonra Del'$aadet Almanya Hastalıanesi'ne opcrııtör taJin fo/wmw�wrj".
[Bcsim Ömer Akalın] Sl!m:t-t Füıwn. c. 15, aded 384. 9 Temmuz 1314 (21 Temmuz 1898), ı;.309.
160
Osmanlı Sağlık Kurumlrırı
zamanda Balıktı Rum ve Fransız Jeremiya (Gcremie) hastanelerinin cerrahi
olan, Dr. Dimitri Eftivuli Efendi almıştır..ıö
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin açılışındaki hekim kadrosu, sağlık hizmetlerinde
cinsiyet ayrımı yapılmadığı gibi (bkz. yukarıda, Zeyl 2, s.5), din ve milliyet farkı da
gözetilmediğinin, 'bila-tefrik-i cins ve mezhcb zükur ve inas bil-cümle Osmanlı'
halkının sağlığına adandığının bir kanıtı olarak görülebilirY
Hastane tarihçelerinde üzerinde durulmayan bir başka konu: Zeynep Hanım'ın
1884'te ölümü ilc hastanenin Cemil Topuzlu'ya devredilmesi arasında geçen,
mütevelli olarak Hüseyin Haki Efendi tarafından yönetildiği dönemdir. Giritli
Hüseyin Haki Efendi, Yusuf Kamil Paşa ile Zeynep Hanım'ın kethüdalığı
ile birlikte Şirket-i Hayriye'nin müdürlüğünü yapm1ş deneyimli, başarılı bir
yöneticidir.48 Hüseyin Haki Efendi'nin yönetimi altında hastanenin hizmetleri ve
işletmesi konusunda ayrıntılı bilgiye sahip olmamakla birlikte, Dr. Kanburoğlu
Paşa'dan sonra, yine Dr. Eftivuli Efendi gibi tanınmış bir cerrahın hastane
kadrosuna katılması işletmenin düzeyi hakkında bir fikir vermektedir.
Zeynep Hanım'ın ölümünden sonra vakfedilen mülkün mütevellisi kardeşi
'Büyük' [Abdül] Halim Paşa olmuş, onun l892'de ölümünden sonra yetki oğlu
'Prens' Sait Halim Paşa'ya geçmiştir. Sait Halim Paşa (1863-1921), bir yandan
halası Zeynep Hanım'ın vakfıyesini hazırladığı suada hasta olduğunu iddia ederek
vasiyetini değiştirmeye çalışmış,49 diğer yandan, Zeynep Hanım'ın bütün servetini
hayır işlerine vakfettiği halde, yaptırdığı hastaneye 'beş para bile' bırakmadığını
iddia etmiştir.'0 Yusuf Kamil Paşa'nın vakfiyeye katuğı mülke değinmemiştir
"" P.
Apery, Anmıaire Oriental de Midecine eı de Plıamıacie, lcre Annee, Galata, Consıantinoplc,
Christidis eı Cie. Ed., 1892. s.376-378; P. Aubry, «Les hôpitaux tes asites d'alienes et les leprosseries
Orient (Grece, Thrquie. Egypte)
Rev. /nı. Sci. MilL, IV, 2, Fevrier 1887, s.55. Eczacı Apery,
Zeynep-Kamil Hastane'sinde yapılan ameliyatlardan söz ederken, antisepsiye verilen önemi
vurgulamaktadır: •Un grande nambre de ma/adies clıro11iques (ruberculose, syplıi/is, ete.), de ma!adies
aigues (jievre tlıyplıoide, angine�. eıe.) de maladies clıinırgicales (osteo·artlıntes wberculeuse,\;
trauma/ismes, ete., e/e.) )' SO/lt SOignfes, et f'air etani /res bon, tres Sain, e/ fes reg/es de /'anlisepsie etalll
rigoureusement suivies, /es operatiorn reussissent tres bien•.
47 Terciiman-ı llakikat, nunıcro 1 1 15. 14 Rebiyüliilur 1299 (5-6 Mart l882], s. ı. 'Nisa l lastalıancsi'ne
20 kadar hizmetçi kadın tayin olundugu bildirilir. Zeynep-Kamil, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'nin
Haydarpa� Klinikleri 1 903'te açılıncaya kadar. Üskiidar ve Anadolu yakasının tek sivil hastanesidir.
•s E. Tlıtcl. Şirket·i Hayriye, ı. bs., İstanbul. İletişim yay., ı 997, s.37-54; M. Koraltürk, Şirket-i Hayriye
(1851-1945), istanbul, İstanbul Deniz Otobüsleri yay., 2007, s.38-39.
... Fatma Tiryal (Thyal), J-Jakikat, [İstanbul). 1325; (Abidin Davcr]. "Prenses Zeyneb Kamil ve vak.fiyesi"',
Cwnlıuriyet. sayı J 0443, 28 Ağustos 1953, s.2; S. Kırılıoprak, .. Zeynep-Kamil'in kurucusu Prenses Zeynep
Hanım: hayat ve hayran",//. Üsküdar Sempozyıımu, 12-/4 Mart 2()().1. Bildiriere 2, s.622-628.
<ıı C. Thpuzlu. İstibdat-Meşmıiyet-Cumlııuiyet Del'irlerinde 80 Yıllık Haıırcılıınm, [1. bs.]. İstanbul, Güven
Basımevi, 1951, s.48. B.N. Şehsuvaroğlu. Abdülhaliın Paşa'mn oğulları 'Sait ve Abdülhalim Pa�ların
hastane emrine Maliyeye bir miktar para tahsis etmiş (olduklannı}' yazar, B.N. Şehsuvaroğlu, istanbul'da
500 Yıllık Sağlık Hayatımız. İstanbul. Istanbul Fetih Derneği. 1953, s.73. Bu bilgi de Cemil Topuzlu'dan
alınmı§ olmalıdır.
"•
.
/
.
161
Osmanlı Sağlık Kımunları
ki bunun içinde hastane arsasının tümü vardır.�' Ayrıca, Hastane'nin Ze}ncp
Hanım'a ait olduğu söylcncrck, hastanenin adı buna uydurulmaya çalı�ılmıştır.
Zeynep-Kamil Hastanesi'ni Zeynep Hanım'ın kadın ve çocuklar ıçin yaptırdığı
şefkat kurumu olduğu söylencesi günümüze kadar gelmi�tir.�. Ke<>in olan, Sait
IlaJim Paşa'nın ctkisi}IC, hastanenin Cemil Topuzlu'>a de>vrt.:dilmcsi sonucunda
Zeynep-Kamil'in hir vakıf kurumu olma niteliğini fiilen bozulmu� olduğudur.
Cemil Topuzlu Pa�a 'nın Zeynep-Kamil Hastanesi'ndeki özel cerrahi kliniginden
başka hekimlerin de yararlandığı bilinmektedir. Burada, 190 l'dc Sultan I I.
Abdülhamid'in özel izniyle gerçekleştirilen bir sezaryen, �ağaltımın tıclgclcncrck
Padişah'a �unulmuş olması nedeniyle, bize bir hasta profili de vermektedir:
•
Zeynep-Kamil Hastanesi'nden bir sezaıycn sunumuB
11 1 laMane yunctinıinin, 1918't.lcn �nra iki b�l ı hale gclt.ligi anla�ılnıakıadır: Zc)ncp I lanını'ın k:ırt.lc�ı
Abdülhalinı Pa�ı'nın kızı i'..chnı Hanım, Belediye'ye b�raraJ.. hastancnin, vfıkıOann ruhunu lJ<
Id
edecek �kilde. fakir ve çaresizlerin tedavisini sağlamasını' istemektc ve bunun ıçin Dr Nccıııeıtin Rifat
[Yarar]'ın ha�hcJ...ım atanına!>ını bıcmckıedir. Belediye ise, hru.ıancnin muıcvcllı�ı tılanık kart.lc�ı San
Ilalım P�'yı kabul eımckıe, ve vakıf i�lennden sorumlu olar.ık P�'nın vckılı Mehmct.l lmadedt.lin
Bey'i tanımaktadır. S. Beyoğlu, "!kı belediye başkanı çıkaran hir�ifa yuvası: Zeynep Karnı) Hasıahanesi"
ll Ü�k.üdar Sı·mp<1:ywım. 12-J.I Man 2()().1, Bildiriler c. I. s.132-137. Bu bilgının verildiği bildiride, yine
Zcyncp-Kamil llasıanc�i için bır \akfıyc bıralulmadığı y:utlab�ıir.
E Ovalı, "U�kudar'dan Turkıyc'yc uzanan �ifalı bir hanım eli; Zeynep �mil lla�tancM", \.for !>ullum,
sayı 1, Man 21XI7. -..48-5 1 Bır başka yakı�tırm:ı da Zeynep-Kamil Hastane,i'nin vaJ..fi)C�ı ile ılgılıdir:
"7eynch lfmıım/a KıımilPer� hlltım me.mrifini demille ederek /m doğum lwlltlllt'Sin
lıu
i millı·tc lıı•drw t'/fıkkn
zamall mkıfiıamdcnllc bır tck. �an koymı�lar. doğan çcx:u/Jun11, erl.ı:/.. til' ümı J.:ımııl. !..ız in• unu /.ty11eb
/u)lwcak'. (R.C.) Ulunay. "Zcyncb Hanım-Kamıl Paşa", \fillı)·t·t, sayı 1 185. ı.� \gu,ıo, 1'>53, sayra 2.
9 Resmin altındaki sunum: "Şerefnıdur huyunı/an ırade-ı sem):-ı·e-ı lıa:rt'l-1 f'<ldışulıiyt• imnmlc11
Üsküdar'da 7eynrh Kamil 1/a.rtalıancsi'llde tarafi abidanemdr11 "fı.'tlı ı batm" umclıvutı ıaa t•dilael..
Irayali tclılıkt•den kur11ınlm4 olu11, Bulıriye talıakJ..uk nwmurlunndu11 }..(J/a.i�c/SI lwıml lfcndi 'nm haremi
162
Osmanlı Saglık Kurumları
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin yine az bilinen bir dönemi Balkan Sava�ı'ndan
başlayarak, bir asker hastanesi olarak kullanıldığı dönemdir.>� Hastane kadroları
Birinci Dünya Sava�ı sonuna kadar Alman Kızılhaçı tarafından oluşturulmıştur.
Bu dönemde hastaneye ı..ivillcrin de kabul edildiği mortalite istatistiklerinden
anlaşılmaktadır. Zeynep-Kamil'de Balkan Sava�ı ( 1 9 1 2-13) yıllarında
hastalıklardan vefiyat 19 kişi olarak açıklanmıştır. Zeynep-Kamil'de ölenlerden
13'ü kadındır; üçünün Ermeni milletinden olduğu belirtilmektedir.55
Birinci Dünya Savaşında, Dr. Binbaşı Baron von Trutzschler başkanlığındaki,
Rote Kreuz Dewsclı-Ouomanisclıe Sanitiirmıis.Hon denilen örgüt Zeynep Kamil
Hastanesi'nde J918'c kadar hizmet vemııştir. Hastane'de görev yapan 'Baş­
şvcster' T. Bodenstcin ilc 15 Alman hem�ircyc çalı�maları için 'Hilal-i Ahmer
•
Unsere llcn.'Undeten
ım
Ze:neb J<iarn/1 J<rtınkenhaus (J<.'einu en)
Zeynep Kamil Asker Hastanesi önünde gazilcr,
Yusuf Kamil Paşa ilc Zeynep Hanım'ın türhesinin önünde (1915}
5dıer Hatımı cariye/enyle m-ı·ıadı 1/ısan'm resınıfen oluh. Wl)c·i lıazrcti şelım·ande. me:hım.· mwç gıin
:::arfmda tedaıi olu11arok lıa.ıuıluuır·ı mezkure ciı·amıdaki lıullt'llllt gemderiimiş ı·e bu sureth• edny)·t
ı lıayriyyt··i lıa:m:l·l :ıllululıi ütıcluhmu mui'Offak olwmw�dıır" Tabib-ı muvı:llid kuJian Omı:r \ta
1\1 Şubat 1316 (4 Mart ll.)(ll ). lla�ıanın yanında Zeynep-Kaımi ııa,ıane�i'nde kullanılan bır cıuv
gorulmektedir. Fetlı-i hatm: laparotumi terimi. bu dönemde Sctarycn ameliyatın (Sectio ca�:<ıarc,ı
ahdominalis) karşılığıdır, bkı. 'Laparoıonıi tarihi halkında', (A. Fi'>Cher"dcn çev.) H. l\ltug, Poliklmık.
c. VII, sayı 80, Şubat ı940, �- 23!!-240
« K. Özbay, Turk Asker lldimlikı Tarihi ve Asker Haltmıı•len, c. l l l/ll. kitap, htanbul, Yori.ık
Basınıevi. 1981, s.335.
'1 l l Beckcr. Askıı/ap zwi.�clırn Rt'iclısadler und llulhmoml: Swıitutsın•w11 ımd Seuclıı:nbki
impfımg ım
wrkısclıen Reiclı wulımul des Er..ten Weltkrieges, Hcrıogcnrath. \lg. Murkcn-Aiırogge. 191)(), d50
(tablo).
163
Osmanlı Sağlık Kurumları
Merkez-i Umumisi'nce tunç madalyalar verilmi�tir.�11 Askeri tıbbiyc öğrencileri
de buradaki hastabakımına katılmışlardır. Zeynep-Kamil Asker Hastanesi'nde
Çanakkale savaşlarından sonra bahçesine kurulan çadırlarda çok sayıda yaralıya
bakılmıştır.
Zeynep-Kamil Bimarhaoesi'nde 'Cerrahi Nöroloji' Deneyi
Topt�ı Bimarhancsi57 ile 1 920'de yönetimi birleştirilen Zeynep-Kamil
Hastanesi, dönüşümlü olarak Dr. Mazhar Oı,man [Uzman] ve Dr. Mustafa
Hayrollah (Diker] tarafından (ücretli hastalar için) bir nöroloji hastanesi
olarakkullan ıl mıştır .sı. Şehremaneti' nin kararlarına karşın,s<� Hastaneaynı zamanda
Haydarpaşa Tıbbiye'sinin bir kliniği gibi çalı�tırılmı&tır. Zeynep-Kamil'in ilk
dergisi de bu yıllarda yayımlanmıştır.111ı
.
Mazhar Osman, Toptaşı ve Zeynep-Kamil birnarhaneleri başhekimliğinden
ayrıldığı sırada asistanlarını Almanya'ya göndermiş, içlerinden Dr. Abdülkadir
Cahit'in ise 'cerrahi nöroloji'111 eğitimi almasını istemiştir. A Cahit, bu daJda
bir süre çalıştıktan sonra döndüğü Zeynep-Kamil Hastanesi'nde birkaç başarılı
nöroşirürjikal ameliyat gerçekleştirmiştir.ı.ı
•
\<ı
Hılalıalmıer ı·e Kızılay Tarafından Kendilerine Madalya Tewıh Edılenler 1868-196<'1,
Türkiye Kızılay
Demeği Onursal Üyeleri 1968. Ankara. T Kızday Der. yay 1968. s.62, 66. 6R. 69. 70, 80. 82. 85. 88.
.•
89. 93, 95. 96; A.Tcrzioğlu. "Dr. James hracl'in yeni bulunan hatıratında Sultan Mchmed Rcşad·ın
ameliyatı ile ilgilı oolumun değerlendirilme�i", Dirim, 73, 7-8 (Thmmıu-Ağuı.ıo� 1998). �.245.
Toptaıjı Bimarhane�i'nin bu yıllardakı durumu için, bkz. [O.N Ergın) Miiessesôt ı Hawn·e-t Sılılıiye
-
.
Müdiriyeri 1 Direction Gbıirale de I'Assi.wmıce Publique de Comtantinople, [Risale·ı lencı·iyyc,
1326)
İstanbul: lnıp. Arch:ık Garoyan, 1327/191 1, s. 44-50.
'1 G. Kopıagel-ilal, "Soı.yopoliı ik devinimler kar�ısında p:.i kiya ıri" Tıp T
anlll Araştımıalan, sayı 6,
ı 997. s.47-62.
"'S. Beyoğlu. a.g.m., �.135-136. Bu bildiride, Zeynep-Kamil'in 1920- ı 927 yıllarında Topıa�ı·na b:ığh
bir nöroloji kliniği olarak kurtanılmaMna değinilmcmiştır.
,
M
Leyneb Kıımıl f.mraz-ı Akliye
n•
Ambi\'e 1/asta/ıanemım bır wm:li/.. muamelat-ı idanre-i femıiyesi
Imfasasım natık ".1ı•crmıa-t Senevıre.
Bırıncı sene, 337-338 leşrıoısani [ 1921-1922 Kasım. haz. Dr.
Mustafa Hayrulltıh Diker], [İstanbul) Maıbaa-i Bahriye 1338, ( ı 5x22 cm, 172 �-) Derginin ·zeyl'indc
Zeynep-Kamil'in noroloji hru.tanesi olarak yeniden düzcnlenmcM :ınlaıılmışıır (!>. 152· 17 ı). Ş. Etker.
"Zcyneb-Kamıl EmraL-ı AIJiye ve A�abıyc Hru.ıahancsı'nın Mccmu;ı-ı Scncvıyc�ı' (özet) V. Türk
Tıp Tarilll Kongrew. Ankara. 16-18 Man /99.'1, ,,6 ı.
· Nöro�irurjinın. noroloji içinde gcli�ımı olarak tanımlanan 'cerrahi nöroloji' ve hu konudaki farklı
göıil§lerc tarihçelerde dcğinilmi�tır. B.L Lich ıcrman, Neirok/ıimrgıya. Sta11oılcmı• Klullclıeskoı
Dwsipluıy [ Nöro�irurji: Bir Klinik Di\iplinin Doğuşu]. Mmkva 2CKl7. ".57-62. 165- ı 69, 287-292.
"" Dr. Abdülkadir Cahid (Tuner. 1892-1983). 7 Kanunevvel 1139 [Aralık 19231 ve IR Tc§rinevvel
1340 [Ekim 1924) ı arihlerinde Zeynep-Kamil 1 lasıanesi'ndc iki omurilik ıümöru ameliyatı yapmı�tır,
bkz. [Abdülkadır) Cahid. "Nuha-i ııevli evramı", lstmıbul Emraz-ı Akliye ı·e .-huhıw Müessesesi
.
.
,
Senelık Mewilı (l39-J.JO wıelerilıl' malıw�). (yay.haz. F.K. Gökay. Istanbul). Kader Maıbaası. ı925.
-..253-285 (lwanhul Seririyaıı. 6.senc, numero 4 cA. numcro 10, Ağustos 1340 (1924), \.(lR0-685 ve
6.scne. numcro 1 ı c.4, numcro 17, Mart ı341 ( ı 925]. s.835-83R) C Tuncr. yaptığı heyin ameliyatları
konu..\unda i-.c �yle demektedir: "LC)nep 1\omı/ Hastemeli ·ndı· bırkııç lx.'wı ııimunt rakasma da
mitdalıale edilmtş\e de bunlarancak remil mzifesi görmiiş. tı/môrler 'almamaı 'ımıflarcla hulwımuştur·•.
C. Tuner "Türkiye'de Sinir ve Ruh hekimliği ile Nöro§irlirjinin Kısa 11ırihçcsi'', T. Nöroşınilji Derg. .
6: 136-138. 1996.
,
164
•
Osmanlı Sağlık Kurumları
o.\
(.
-
•
'\....
..
.
�
.
, .
.
o....,Py ., ,
.
/
-
w'
.,-<
,..
.
�
... .#
r=•
'
O? �
-
,
,..
•
-
U!
,
�1
,.
,....
-
;
•
-
"
,
....
__...
..
....
.
-
.
.
c-- •
- -
.J?.oc
..'
-
-
-
.
<1 rV
-
1
· ---
....u. /
�
,..
.
:; .,.,
,
•
"'
•
.
•
-� o-i,<
_ ...
/
,.,ep """<.D ) �
-
•
Mazhar Osman'ın elyazı sıyla, Dr. A. Cahit Tuner'in Zeynep-Kamil'deki
çab§maları için düzenlediği 'Nöro§irürjiyenlik Belgesi'63
63
Belgenin çeviriyazısı: "Doklor Abdülkııdir Cahid bin Melımed Bey, 210.336 f1920 denf 11.3.338
'
fl922j tarihine kadar Toptaşı Bimarhanesi'nde asistan olarak ma'iyyetde geeeli gıüıdiizlü çalışmış,
oratum Breslau'a giderek {10.5.1922 ile 15.4.1923 tarilı/eri arasmdaj Profesör F
örster /0. Foersterj'in
yamndtı cemılıı-i asabi öğre1ımiş, bilıılıire 1.7.339 {1923} senesinde yine Topt�ı'tıa müıelıassıslıklıı
avdet etmiş ve 2.5.341 fl925J tarihine kadar Şef dö Kliniklik [Chef de Cliniquej vazifesi gömıüş... o
tarihde istifa ederek müesseseden aynlmışdır. Abdülkadir Ca/ıid Bey\ haluk, mütevazı, geçim/i, namus/u,
ciddi, teknik şlerine
i
gayet müstaid birinci dereceden Asabiye ve Akliye müte/ıassısıdır. Bir servisi yalnız
başına dtıreye
i
mukJedirdir. BiUıassa cemılıı-i asabiyeye vu.k.ufu ve istidtıdı sebebıyle, Türkiye Cumhuriyeti
dahilinde şube-i htisasiyesinde
i
henüz bir ikincisi yetişmiyerı Neurochimrgüm olduğunu tasdik eylerim.
8.6.933. " (Mazhar Osman, üçüncü satırdaki 'çalışmış' sözcüğü çizip 'öğrenmiş' yazmıştır.)
165
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Türkiye'nin ilk nöro§irüıji kliniğinin Zeynep-Kamil Hastanesi'nde kurulduğu öne
sürülmüşse de,ı..ı kısa bu süren etkinliğin irdelenmesi bir klinik oluşturulamadığını
göstermektedir. Mazhar Osman, Dr. Abdülkadir Cahid [Tuner]'e Zeynep­
Kamil'den ayrıldıktan çok sonra, çalı§maları için bir 'bonservis' düzenleyerek
onu 'neuroclıinugien' ilan etmiştir.M
ZeyneırKamil Ebe Okulu ve Doğumevi'ne Dönüşüm
Toptaşı'ndaki 'Emraz-ı Akliye ve Asabiyc ı tastanesi'nin Bakırköy'ünc
taşınmasından sonra, Zeynep-Kamil Hastanesi boş kalmış, bunun üzerine
1927'de Tıp Fakültesi'nin Kadırga'daki Ebe Okulu ve yurdu bir siıre Zeynep­
Kamil'e ycrleştirilmiştir.M
Oku lu öğretmen ve öğrencilerı Zeynep-Kamil'in girişinde (22 Mayı� ı 931 )
Ortada Fenn-i Yilade Müderrisi Dr. ısmail Derviş Bey, Solunda Seririyal-I Viladiye ve
Nisaiye Müderrisi Dr. Kenan Tevfik (Sczenel) ilc Müderris Muavini Dr. Tevfik Remzi
(Kazancıgil)
Ebc
.
.. S. Naderi, "Turkıyc'nın ilk nöro:ıırürJı klinıği Zeynep Kaınil lla�lanc�indc kuruldu Tıp liırilıı
Araştımıalım, ı-ayı 13, 2005, �.ı O 1-1 ()(ı; S. Naderi, Mazhar Osman H' Turlaye 'de Nomşınırjmm Do},'llfiJ.
ızmir, Dokuz Eylül yay 2004, s.40-4 1. 'i 1-54.
M Belgenin yeni harflerle hazırlanmı� (Mazhar O:.ınan imza lı. ınühiirlu) kopyası için. hlu.. E. Tunçbay,
.
.•
"'Merhum Dr. Abdulkadir Cahil Tuncr'in biyognıfisi", l:.ge Nomlvıik BLiimler Def'R. , c. ı. sayı ı. Ocak
1984. s.9, 63 IWWWJ:ı9biva.org Türkrrr Nomfo)l Tarilıçrsı. haz. D Kırba'i) Dr. Cahil Tuncr. 7..eynep­
Kamıl Ha�lancsi'nden ayrıldıktan sonra cerrahi yapmamı.,, nörolog olarak çalı}mı�tır.
"" Müderris Dr. 1\m:ıil Derviş Bey ( 1873· 1932) bu tarihte D:ırülfunun Tıp F<ıkulte�i'nın Ebc Okulu
mudürüdur, bkz. "Tıb Fakültesi Serinyal-ı Viladiycsi'ne Mullıak Kabile Meltcbı Tcdrısatı", T.C.
i anbul Dari
st
ilfürwnu Ta/ebe Relıben, 1928-1929 Sene-ı dersıye.�ı. hHınbul, Yeni Matbaa, 1929, s.SI-
52; "Tıp Fakültesi Fhc Mektebi Thdrisatı", T.C. istanbul Danl/fiinımu Talebe Rehberi, /930-1931 Ders
serıesi, İstanbul, Fkspres Malbaası, 931, s.63-64
166
Osmanlı Sağirk Kurumları
Darülfünun Tıp Fakültesi kliniklerinin, 1933'te İstanbul hastanelerine
dağılılmasıyla Anadolu yakasında bir sivil hastane gereksinimi doğmuş ve
Zeynep-Kamil yeniden hastane olarak hizmet vermeye başlamıştır. Haydarpaşa
Numune Hastanesi açıldıktan sonra, Zeynep-Kamil 1935 yılında Sağlık Bakanlığı
(Sıhhiye ve İçtimai Muavenet Vckaleti) tarafından İstanbul Belediyesi'ne
devredilerek bir doğumevine dönüştürülmüştür. Bu devir sırasında vakfiyelcr
dikkate alınmamıştır.67
Sonuç
Zeynep-Kamil Hastanesi adını, kurucuları olan Yusuf Kamil Paşa ile Zeynep
Hanım'dan almaktadır. Zeynep Hanım'ın ölümünden sonra, Hastanenin adı,
'Zeynep ve Kamil Hastanesi' olmuş; söyleniş ve yazımda kısaltına için, 'Zeynep­
Kamil Hastanesi' (isimler tire ile ayrılmış) olarak yazı diline girmiştir.
Hastane'nin adının 'Zeynep Kamil' ya da 'Zeynepkamil' olarak (tire
kuUanılmadan) yazılması yanıltıcıdır, çünki 'Zeynep Kamil', Zeynep Ilarum'ın
Kamil Paşa ile cvlcndikten sonra aldığı isimdir. Bu adiandırma kuralı iyi bilindiği
için, Hastane'nin adının yazımına özen gösterilmiştir. Bazı mirasçılar ve mütevelli
tarafmdan Zeynep-Kamil Hastanesi'nin Zeynep Hanım'a mal edilmek istendiği
bilinmektedir. Oysa, hastane projesini, baştan sona, Kamil Paşa ilc Zeynep
Hanım birlikte gerçekleştirmişler ve bunu vaktiyelerinde belirtmişlerdir
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin tarİhçelerinde kuruluşu ya da temelinin atılışı
1860 ve açtlışı 1862 olarak gösterilmiş, fakat tarihler için herhangi bir kaynak
verilmemiştir. Zeynep-Kamil Hastanesi, sultan ve ailesine ait vakıfların (evkaf­
ı selatin) ve 'millet' vakıfları dışında yaptınlan ilk özel vakıf (evkaf-ı 'amme)
hastanesidir. Böyle bir olayın, 19. yüzyılın ikinci yarısında basında yer alması
beklenirdi.
Araştırmalarımız, Zeynep-Kamil Hastanesi'nin hem temel atma, hem de
açılışının Türkçe ve Fransızca basında ayrıntılı biçimde anlatıldığını ortaya
çıkamııştır. Buna göre, Hastane'nin temeli 20 Cemaziyülewel 1292 [24
Haziran 1875] Perşembe günü atılmış ve Hastane l l Rebiyülahır 1299 [2
Mart 1882] Perşembe günü açılmıştır. Hastanenin yedi yıl gibi uzun bir sürede
tamamlanabilmesi, YusufKamil Paşa'nın ölümü ve '93 Harbi' (1 877-78 Osmanlı­
Rus Savaşı) nedeniyledir.
Zeynep-Kamil Hastanesi, bir 'özel vakıf hastanesi' olarak kurulmuştur.
Kurucuları, vakfıyelerinde hastanenin tamamlanması, donanımının sağlanması,
�7
Tapulama i§lcmlerinde vakfiycnin Müftülük, Evkaf İdarcı.i ve Belediye Mahzen Evrakı'nda
bulunamadığı ve Zeynep Hanım verescsinin devir için ferağ senedi olmadığı' belirtilmi�tir, Du11ii
ve Bugiiml ile 7.eynep-Krimil Hastanesi 1862-1988, Istanbul. Seıvctifiinun Mathaası, 1988, 'Zeynep­
Kamil Anne ve Çocuk Sağlığını Koruma Dcr. yay', s.246.
167
Osmanlı Sağlık Kurumlan
hekim ve hizmetlilerinin ücretlerinin ödenmesi, hasta bakımı ve ileride
hastanenin genişletilmesi için, değerli mülklerini vakfctmjş, bunların geliri
yanında Osmanlı Bankası'na yatırdıkları devlet tahvillerinin getirisini Hastane'ye
bırakmış; vakfın yönetim kurallarını belirlemişlerdir. Kamil Paşa ile Zeynep
Hanım'ın yaşamöyküleri gittikçe efsane halini alırken, hastanenin bu kurumsal
niteliği de unutulmuştur.
Hastanenin vakıf belgeleri ortaya çıkarılmış olmakla birlikte, hastane ve vakıf
muhasebesi kayıtları henüz bulunamamıştır. Zeynep-Kamil Hastanesi gibi
vakıf hastanelerinin, hasta kayıtları korunamadığı için, gerek hasta bakımı ve
hastanenin günlük çalışması, gerekse hastane ile vakfın işletme bilgileri ancak
muhasebe bilgileriyle yorumlanabilecektir. Vakıf hastaneleri konusunda yapılan
çalışmalar, genellikle vakıflar hukukunun dar çerçevesi ile sınırlı kalmaktadır.l>li
Büyük vakıfların hesap işleri üzerine yapılan ayrıntılı incelemelerin,69 eski vakıf
hastanelerinin muhasebesiyle ilgili belgelere uygulanabilmesi yararlı bilgiler
sağlayacaktır. Zeynep-Kamil Hastanesi'nin, Zeynep Hanım'ın ölümüneo sonra,
kethüdası Hüseyin Haki Efendi tarafından oniki yıla yakın bir süre başarıyla
yönetildiği; Hüseyin Haki Efendi'den sonra, değişen koşuiJarla hastanenin bir
vakıf olarak çalıştınlamadığı görülmektedir. O nedenle, hastanenin işletme
bilgileri ayrıca önem kazanmaktadır.
Zeynep-Kamil Hastanesi'nin kuruluşu konusunda, araştırılması gereken bir
diğer konu da Mısır'da Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından gerçekleştirilen
sağlık yönetimi ve tıp eğitimi alanlarındaki reformların etkileridir. Mısır'da
bu dönemde askeri hastanelerden başka, küçük ölçekli ve modern 'gureba
hastaneleri'nin kurulmaya başlandığı, yerel yöneticilerin buna özendirildiği
bilinmektedir."O
Örnek olarak, bkz. Sağlık Valuflanmn Diinü, Bugünü ve Yanm, (Panel) Hayat Sağlık ve Sosyal
Hizmetler Vakfı, l l Mayıs 2007. Fatih- İstanbul, ve M. Bedir, "1 ı. Yüzyıla ail bir medrese ve bir
hastane vakfıyesi bağlamında Türk iktisat tarihi kaynağı olarak fıkıh kulliyatı", (Bildiri) Birinci İktisat
Tarihi Kongresi, 7-8 Eylül 2007. Istanbul.
" Örnegın, K. Orbay, "The economic efficiency of impenal waqfs ın the Ottoman Empire", XIV
lnıerııaıional Economic History Congress, Helsinki. Finland, 21-25 August 2006.
www.hclsinki.fı/ichc20b
06Jpapec3t0r ay121.pd(;H.E. Yayla, ..Opcrating rcgimes ofı ruth: accounııng
and accounıability change in Sultan Sulcyman Waqf of the Onoman Empire (the 1826 experience)".
The Fifıh Accountıng Hi�ıory International Conference, August 9-l 1, 2007. Banff, Alberta, Canada.
www.com.merce uşa
sk.ca/Speciai/SahH
ic/nııııers/5A IC-48%20Finııl0f2Qpaper.pdf
10 L Kuhnke, Lives at Risk: Publıc 1/ealth in Nineteem/ı-Century Egypt, Bcrkelcy: University of
Calıfomia Press. 1990, s.l36- 140: Mine Ener, Manrıgıng Egypr's Poor and rlıe Poliucs ofBenevolence,
1800-1952, Princeton NJ, Princcton University Press, 2003. s.l-48: A.-M. Moulin, ''The taming of
scientific revoluıions: medical knowledge and political power in 19'h century Egypt", lntemational
Symposiımı 011 the History of Science and Technology on Adopuon und Adaptation: rlıe Travel of
Methods, Techrıqıw
i
atul Teclmologıes berweert Asia atul Europe and rlıe Transfonnations of Know­
lıow, lstanbu� 10-14 May 2006. Proceedmgs, F. Günergun (ed.), Istanbul, 2006, s.51-55.
�»�
168
Osmanlı Sağlık Kurumları
Tarihsel hastanelerimiz içinde, yakın denilebilecek bir tarihte kurulmuş olan
Zeynep-Kamil Hastanesi konusunda ortaya konan yeni bilgiler, özellikle vakıf
sağlık kurumların tarihlerinin yeniden ve çok yönlü olarak ele alınması gereğini
göstermektedir.
169
Osmanlı Sağlık Kurumları
TÜRKİYE TOPRAKLARI DIŞINDA KALAN
OSMANLI SAGLIK KURUM LARI
Zuhal ÖZAYDIN
Osmanlılar, Rumeli ve Anadolu vilayetlerinde cami, köprü, kcrvansaray, kaplıca,
imaret gibi birçok mimari eserlerin yanı sıra sağlık teşkilatları da k:urmuşlardır.
Az çalışılmış olan bu konu ile ilgili tespit ettiğimiz sağlık kuruluşlarından
günümüze gelenler hakkındaki bilgimiz sınırlıdır. Bu nedenle, konu ile ilgili
çalışmalar önem taşımaktadır.
Osmanlının, kurumlarını ve idaresini Batı örneklerine göre inşa etmeye
başladığı 19. yüzyılda modem hastanelerin yapımı, hızla artmıştır. 19. yüzyılın
özellikle ikinci yarısında tıp alanında devrim yapan buluş ve keşifler, hastane ve
hastanccilikte büyük değişikliklere yol açmış, bu değişiklikler Osmanlı Devleti
tarafından da derhal benimsenerek, uygulamaya konmuştur. Aıjı ve Röntgen
laboratuvarlarının keşiflerin hemen sonrasında kurulması, karantina teşkilatının
bütün imparatorluk sathında faaliyete geçmesi modern sağlık kuruluşlarına
sadeec üç örnektir. Osmanlı Devleti asker ve sivil hastalar için çok sayıda hastane
inşa etmiş, acil durumlarda mevcut binaları hastane olarak donatarak hizmete
sun muştur.
· Prof. Dr.. istanbul Üniversiıesi Cerrahpa§a Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Aııabilim Dalı.
ozaydinn{[Lsuperonline.com
171
Osmanlı Saglık Kurumlan
Asker hastaneleri sadece askerlere değil, devletin çıkardığı yasalarla siviilere
de hizmet vermiş, yoksullardan para alınmamıştır. Osmanlı Devleti'nin gerek
Rumeli'de gerek Anadolu eyaJetlerinde hastanceilikle ilgili faaliyetleri hakkında,
19. yüzyıla kadar olan döneme ait bilgiler çok azdır. Bu kentlerde yaşayan
tarihçilerio konuya eğileceğini umarak, eksikliklerimizin bağışlanacağını
umuyoruz. Hastaneler askeri, gureba, KıZLiay ve Karantina başlıkları altında
sınıflan mıştır.
Arnavutluk
İşkodra Asker Hastanesi: Yapılış tarihi: 1 853. Balkan Savaşında çeşitli binaların
eklenmesiyle yatak sayısı lOOO'e çıkarılmış.•
ݧkodra Asker Hastancc;i
Bulgaristan
Osmanlıların Bulgaristan'da Kurdukları Gureba Hastaneleri
19. yüzyıla kadar olan dönem hakkında bilgi azdır. 1548 yılında Sofya'da Sofu
Mehmed Paşa tarafından yaptırılan Darüşşifa vardır (Bir külliye olup, cami,
medrese, kütüphane, imaret, hamam ve kervansarayı da vardı).
1.
Sofya.
2.
Rusçuk, Kuruluş Thrihi: 1863.
3.
Plcvnc.
4.
Tırnova, Kuruluş tarihi: 1867.
5.
Vidin.
172
Osmanlı Sağlık Kurumlan
6.
Varna, Kuruluş Thrihi: 1866.
7.
Hacıoğlu Pazarcığı (Dobriç, Tolbuhin).
8.
Filibe (iki hastane).
9.
Samakov (üç hastane).
Osmanltiann Bulgaristan'da Kurdukları Asker Hastaneleri
1.
Vidin, Kuruluş tarihi 1814.
2.
Şumnu, Kurul% tarihi 1840
3.
Rusçuk, Kuruluş tarihi 1865 (Türk-Rus savaşında yanmış).
4.
Rusçuk Kalesi.
5.
Sofya.
6.
Rusçuk ve Thlçi'de bahriye hastaneleri (OsmanlıJarın Thna Nehri
üzerinde üç tersanesi vardı: Rusçuk, Vidin ve Tulçi).
7.
Cisr-i Mustafapaşa Asker Hastanesi (Svilengrad): Edirne şosesi üzerinde
ve bahçe içinde ahşap-yan kagir beyaz sıvalı üzerinde saltanat arması
bulunan iki katlı, 50 yataklı.
Cisr-i Mustafa Paşa Asker Hastanesi (Svilcngrad)
8.
Drahini.
9.
Kırcali: Bakımlı bir bahçe içinde, tek katlı. 200 yatak kapasiteli olduğu
fotoğraflarından anlaşılmaktadır.
173
Osmanlı Sağlık Kurumları
lO.
Ortaköy: 100 yataklı muntazam kagir bina.
ll.
Tımova (Yeliko Tırnova) Asker hastanesi: ll. Abdülhamit devrinde
yapılmış. K.argir, tck katlı, dört koğu§ bir de pavyondan olU§an 100 yataklı.
12.
Ad1iye.
13.
Bclgradçik.
14.
Burgas.
15.
Dupniça (Macarova).
16.
Cumai Bala (Biagoevgrad).
17.
Eski Zagra (Starıı Zagora).
18.
Filibe (Plovdiv).
19 .
Haskova.
20.
lvraça.
21.
Kazanlık.
22.
Köstendil.
23.
Nevrokop.
24.
Niğbo1u (Nikopol).
25.
P�maklı (Smolyan).
26.
Petriç.
27.
Plevne (Pieven).
28.
Razlog.
29.
Samokov.
30.
Silistre.
31.
Tımovacık (Malko Tırnova).
32.
Yama.
33.
Yambolu.
17 4
.
Osmanlı Saglık Kurumları
1 i
ı
1 i .[
Kırcali Asker Hastanesi
Tırnova Asker Hastanesi
Bulgaristan'da Karantinalar
Osmanlılar Bulgaristan'ın Karadeniz kıyısında; Burgas, Ahtapoli (Ahtopol),
Sizcpoli (Sozopol), Vasilikon (Miçurin), Varna, Balçık, Mcscmvri (Ncscbır),
Ahioto (Pomoric), Filibe (Pazarcık ve Alıtirnan buraya bağlı), Tırnova ve Tuna
Nehri boyunda iskelesi olan kentlerde; Silistrc. Rusçuk, Zi�tovi, Niğbolu. Rahova
(Oryahovo ) Lo m ve Vidin'de karantina te�kilatı kurmu!)tur. Bunlar içinde küçu k
olanlar Varna, Burgas, Silistre, Rusçuk ve Vidin karantinalarına bağlıydı.'.ı
.
175
Osmanlı Sağlık Kurumları
Macaristan
16. yüzyılda Budin'de Orta Camii mevkiinde Oarüşşifa ve garipleri ve seyyahları
tedavi için darüşşifa zaviyesi.s 7
Romanya
Osmanlılano Romanya'da Kurduldan Asker Dastaneleri
1.
Oobruca.
2.
Tulçi.
Osmanlıların Romanya'da Kurdukları Gureba Hastaneleri
ı.
Dobruca.
2.
Tulçi.
Romanya'da Karantinalar
l.
Oobruca'da, Köstence, Sünne, Tulçi, Kila, Put Ba�ı. Volkova Boğazı,
Hızır İlyas Karycsi, Maçin.t J.S-7. 24.25
Yugoslavya
Osmanlılann Yugoslavya'da Kurduldan Gureba Hastaneleri
Ondokuzuncu yüzyıla kadar olan dönem ile ilgili bilgimiz az. 16. yüzyılda
Bclgrad'da bir Şifahane kurulduğu biliniyor. "Türk İdaresi Altmda Şark Şe/ın
Olarak Belgrad
(Divna Curiç-Zamolo: Beograd kao oriyentalna varoş pod
Turtsima, Beograd 1977, s.: 109-1 10).
Yugo!)lavya'nın çeşitli yerlerinde gureba hastaneleri ve bir Kızılay
hastanesi kurulmuş, ayrıca kuduz tedavihanesinin kurulması için giri�imde
bulunulmuştur.
ı.
İlk Grneba Hastanesi ı 866 yılında Saraybosna 'da kurulmuştur. Bu
hastanenin inşaat ve diğer giderleri 16. yüzyılda Bosna Sancakbeyi olan
Gazi Hüsrev Bey Vakfı'nın artan gelirleriyle karşılanmıştır. 1896 yılına
kadar bu vakıf tarafından idare edilen hastane, l 878'de Avusturya'nın
işgalinde de yardımlarını sürdürmüştür.
2.
İkinci Gureba Hastanesi Bosna vilayetine bağlı 1 Iersek sancağı merkezi
olan Mostar'da l�nl'de halktan toplanan yardımtarla inşa edilmiştir.
3.
1872'de temeli atılan Ni� Gureba Hastanesi.
176
Osmanlı Sağlık Kurumları
4.
Manastır'da 1896'da hizmete giren Gureba Hastanesi.
5.
Kosova vilayeti merkezi Üsküp'te 1897'de Belediye tarafından yaptırılan
Gureba Hastanesi.
6.
Manastır'da yaşayan Ulah cemaati için küçük bir hastane.
7.
Manastır'da yaşayan Rum cemaati için yapılan hastane.
Osma ol ı lann Yugoslavya'da Kurduklan Sivil Hastaneler
1912 yılına kadar olaylar ve ihtiyaçlara göre şu kentlerde çeşitli dönemlerde
hastaneler kurulmuştur:
ı.
Akova (Biyelo Poiye).
2.
Berane.
3.
Debre.
4.
Geylan (GiJyane).
5.
İpek (Peç).
6.
iştip.
7.
ıstola (Stolats).
8.
Kaçanik.
9.
Koçana.
10.
Köprülü (Titov VeJes).
ll.
Kurşun!u.
12.
Leskovça.
13.
Mitroviça.
14.
Mostar.
15.
N iş.
16.
Palanka ( Kriva Palanka).
17.
Podgoriçe (Titovgrad).
18.
Preşova.
19.
Prilepe.
20.
Priştine.
21.
Priyepol.
•
177
Osmanlı Sağlık Kurumları
22.
Prizen.
23.
Radovişte.
24.
Saraybosna.
25.
Syeniça.
26.
Taşlıca.
27.
Tuzla.
28.
Uroşevats.
29.
Usturumca.
30.
Yakova.
31.
Yeni Pazar.
Osmanlıların Yugoslavya'da Kurduktan Asker Hastaneleri
1837'dcn başlayarak 1912 Balkan Savaşı'na kadar bugünkü Yugoslavya
bölgelerinde Türkler tarafından 40 kadar askeri hastane kurulmuştur. Bu
sayıya seyyar ve salgın hastalıklar ile savaş zamanlarında kurulmuş olan geçici
hastaneler dahil değildir.
.
1.
Manastır, ln§a tarihi: 1837. 1 885 yılında sağlam, yeni bir hastane
yapılmış
..
2.
Usküp. 1844 yılında inşa edilmiş olan hastaneye 1884'dc 150 }ataklı
ikinci mükemmel bir hastane ilave edilmiş. ( 1963 depreminde yıkılmış)
.
3.
Saraybosna. İn§a tarihi: 1866. Bu ha!:ıtam:yı Avusturya, Kraliyel
Yugoslavyası, 2. Dünya Savaşında Almanlar ve Hırvatlar, savaştan
sonra Yugoslavya Federal Cumhuriyeti kullanmışlardır. Türklerin
Yugoslavya'da in§a ettiği hastanelerden geçen yüzyılın sonuna kadar
kullanılan Saraybosna Hastanesi daha sonra Yugoslavya Altıncı
Ordusu'nun mcrkcı hastanesi olarak kullanılmaya başlanmışur. Bugün
ayakta olup olmadığı hakkında bilgimiz yok.
4.
Debre.
.
Istolçe.
5.
6.
7.
178
.
lştip.
..
Kosova. Kosova vilayeti salnamesine göre Pri§tinc, Usküp, Pirzcrin,
Yenipazar, Taşlıca, Ipek, Komanova, Koçana ve Mitroviç'tc mevki
hastaneleri kurulmuştur.
.
Osmanlı Sağlık Kurımıları
8.
Köprülü, 100 yataklı mevki hastanesı.
9.
Metroviçc.
1 O.
Bosna Hersek Eyaıcıine bağlı Mostar Asker Hastanesi.
ı ı.
Nasıiç.
12.
Niş.
13.
Podgoriçe.
14.
Serfıçe.
15.
Yenipazar.
c
-
c
J
Manastır Asker Ha-.ıanc�ı
Mctroviçc Asker Hastanc!-ıi
179
Osmanlı Sağlık Kurumlan
•
Üsküp Asker Hru,tancsi
Yugoslavya'da Kızalay Hastanesi
14 Nisan 1877'de kurulan Türk Kıztlay'ı aynı ytlın sonunda Saraybosna ve sancak
merkezi İ zroviç'de şube açmış ve 150 yataklı bir hastane kurmuştur.8
Yugoslavya'da Karantinalar
.
1.
Ilki 1869 yılında Hersek Sancağındaki Trebin (Trebinye) kazasına bağlı
Sutorina nahiyesinde kurulmuştur.
2.
İ kincisi Hersek Sancağındaki İ stolça (stolats) kazasına bağlı KJek'tc
kurulmuştur.
3.
Manastır. ı 3• 6-8
Yunanistan
Osmanlılarm Yunanistan'da Kurdukları Gureba Hastaneleri
1.
Selanik. Asker hekimler tarafından idare edilen J 00 yataklı bu gureba
hastanesinin 75 yatağı erkek, 25 yatağı kadınlara ayrılmı§tı. Daha sonra
Selanik şehrinin kuzeydoğusunda ve Şeyhsuyu dağları eteğinde güzel
bir vadide çeşitli pavyonlan bulunan bir gureba hastanesi kurulmuş ve
yoksul hastalar parasız olarak tedavi edilmiştir.
2.
Kavala kasabasında altı ve daha sonra 40 yataklı iki gureba hastanesi.
3.
Siroz'da 1 1 ve 42 yataklı iki hastane.
Osmanhların Yunanistan'da Kurdukları Asker Hastaneleri
1.
AJasonya.
2.
Dedeağaç, 50 yataklı.
180
Osmanlı Saglık Kurumları
3.
Dimetoka, 50 yataklı.
4.
Dışkata ve Oorninilc
5.
Girit Adasında Hanya Asker Hastanesi.
6.
Girit Adasında Kandiye Asker Hastanesi.
7.
Kesendire.
8.
Kozana, Rumeli'deki merkez hastanelerinden.
9.
Preveze.
J O.
Selanik Asker I!astanesi. Şehrin doğusunda, büyük, kagir, birbirine biti§ik dört
bloktan oluşan, orta losmı üç diğerleri ikişer katlı hastanenin gureba kısmı var.
Osmanlılann İstanbul'dan sonra en çok önem verdiği askeri hastane.
l l.
Siros-Screz Asker Hastanesi, Mükemmel ve muntazam bir hastane.
•
Dimetoka Asker Hastanesi
Gümülcine Asker Hastanesi
181
Osmanlı Sağlık Kurumları
12.
Girit Adasında Suda Tersane Hastanesi
13.
Yanya Asker Hastanesi: İkinci Abdülhamit döneminde yaptırılan asker
hastanesi, 200yataklı. 1893 tarihli Ceride-i Tıbbiye'de şu nlaryazılı: Yanya
viliıyeti merkezinde Gureba ve askeri Jıasttmeler yapılmakta, bu Jıususta
vilayet zenginlerinden para roplattmlmakıa... yaptm işleri genişlemektedir.
14.
Mora'da Yenişehir A�ker Hastanesi. Tek katlı, kagir, 60 yataklı, dört koğuşlu.
Osmanlı hükümeti yoksul
hastaların, Askeri hastanelere kabul edilip.
tedavilerinin ücretsiz yapılması ve ayrıca Manastır ve Selanik'te açılan Röntgen
laboratuvarlarından halkın da yararlanmasını, yoksul hastalardan ücret
alınmamasını karar altına almı�tır.
Selanik Asker Hastanesi
Yunanistan'da Kızılay Hastanesi
ı.
Selaniı....
Yunanistan'da Karantinalar
ı.
SeHinik.
2.
Girit Adası.
.
3.
IstanJ...öy.
4.
Midilli Adası.
5.
Rodos Adası.
6.
Serez.
7.
Sakı:t Adası.
8.
Sisarn Adası. 1• 3
182
Osmanlı Sağlık Kurumları
Yunanistan'da Aşı Müessesesi
ı.
Sclanik.1 �. J(}.Jı
Beyrut
Osmanlıların Beyrut'ta Kurdukları Asker Hastaneleri
1.
Aliye ve Ayn-ı Sofar.
2.
Beyrut Asker Hastanesi: Şehrin Yakubiye ka pısı semtinde. Kurulu�undan
itibaren Hıristiyan hekimler tarafından yönetildL i ngiliz hekimler var.
Bcyrul Asker I!astanesi
Beyrut'ta Karantina
1.
Bcyrut.
2.
Gazze.1
Irak
Osmanlıların Irak'ta Kurdukları Asker Hastaneleri
1.
Bağdat'tan başka Basra, Hulle, Hanıkın'da birer mevki hastanesi, yedi
eczane açılmış.
183
Osmanlı Sağlık Kurumları
2.
..
Basra Asker Hastanesi/ Once deniz, sonra kara hastanesi. Basra'nın en
sevimli ve cazip bir semti olan Tennune'de gösterişli, taştan sütunlar
üstünde revaklı iki katlı bir bina. 70 yataklı, 1. Dünya Savaşında 250
yataklı
3.
Ilille Asker Hastanesi. Bağdat vilayetinin Kerbela ili yakınlarında Hille
kasabasında kuruldu.
4.
Kerbela �ker Hastanesi.
5.
Musul Yilayetinin bir sancağı olan Kerkük Asker Hastanesi.
6.
KCıt Asker Hastanesi.
7.
..
Musul Asker Hastanesi. ünceleri küçük, düzensiz, sonra geliştirilmiş.
Ayrıca belediyenin gureba hastanesi var. Savaş sonrası yatak sayısı
3500.
8.
Musul'da Süleymaniye Asker Hastanesi.
Irak'ta Aşa Müessesel eri
1.
Bağdat.
2.
Basra.
Irak'ta Karantinalar
ı.
Bağdat ve çevresinde.
2.
Musul.
3.
Kerbela.
4.
Neccf.
5.
Han ıkın.
6.
Basra. 1
J. �. ın. 13• H
Filistin
II. Abdülhamit
tarafından Yafa şehrinde yaptınlan Belediye Hastanesi
günümüzde sağlık ofisi olarak kullanılmaktadır.�'
Filistin'de Karantina
ı.
184
Kudüs.)
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Kuveyt
Karantina3
Libya
Osmanlıların Libya'da Kurdukları Asker Hastaneleri
1.
Bingazi Asker Hastanesi. Subay, er, asker ailelerinin sağlık işleri ile
meşgul olmuş, 1912'de İtalyanlara esir düştü.
2.
Trablusgarb Asker Hastanesi: Trablusgarb vilayetinde Trablus, Bingazi,
Deme kasabalarında birer askeri hastane açılnuş. EyaJet merkezindeki
hastane kumandan Mehmet Paşa tarafından şehir dışında Münşiyye
denilen semtte inşa edilmiştir. 100 yataklı. ıtalyan savaşı sırasında topa
tutulmuş, tahrip edilmiş.
.
Trablusgarb Asker Hastanesi
Libya Kızılay Hastaneleri
1 9 1 1 Osmanlı-İtalya Savaşı sırasında hastaneler açılmıştır.
.
ı.
Isfaks.
2.
Aziziye.
3.
Homs.
4.
Garyan.
5.
Bingazi.
6.
Defne.
7.
Tobruk.
185
Osmanlı Sağlık Kurumları
Kızılay Hastanelerinde yerli halkın tedavileri ve ameliyatları da yapılmı�tır.
TrablusluJar hekimlere �u şiiri yazmışlardır:
Libya'da karantinalar
1.
Trablusgarb.
2.
Bingazi.
3.
Derne. u. 1 1• ıs
Masar
İskenderiye Hastanesi. Mısır eyaleti Hıdiv emrinde olmakla beraber İ skenderiye
ve Portsait'te birer hastanenin kurulduğu kayıtlı.
S u ri ye
Osmanlıların Suriye'de Kurdukları Gureba Hastaneleri
1.
Şam. Bu hastane içinde 1866 yılında kadın kısmı açılmış.
2.
llaJep Hamidiye Gureba Hastanesi, Kasım 1897'de hizmete girmiş. 50
yataklı bu hastanede kadın ve erkek koğuşları, amcliyathane, otopsi
salonu, doktor ve hemşireterin dinlenme odaları vardı.
3.
Şam Hamidiye Gurcba Hastanesi. inşaasına 1898'de başlanmı�.
1899'da hizmete girmiştir. Dönemin en modern hastanelerinden biridir.
Bahçesine aynca akıl hastanesi, bakteriyolojihanc ve telkihhane (aşı evi)
inşa edilmiştir. Bir kolera salgınında aşı evi yanında 1 Temmuz 1902'de
tebhirhane açılmıştır.
,-::�
- ---,-­
-·
Jl, ..\Wıı,._ıt'-'... \&D K..owriııı \a.rıa hp-tlllliUilıılt,.....
� W. llt't'C •U�! N
ı... .. ....
al. '- L ID t lU
.,_ �
...
ı .;.s w'��
U,4,4,
.�< ır'V ;,.,...
•
Şam llamıdiye Gureba Ha�tancsı
186
•
Osman/i Sağlık Kurumları
4.
Şam Hamidiye Hastanesi'ne bağlı olarak şehrin başka bir semtinde
hükümet konağı yanında iki katlı bir de dispanser kurulmuştur. Bu
dispanser içinde muayenehane ve eczaneden başka bakteriyoloji
laboratuvarı ve aşı evi faaliyet gösteriyordu.
Osmanhlann Suriye'de Kurduldan Asker Hastaneleri
ı.
Halep Asker Hastanesi. Kuruluş tarihi belli değil. Bu modern hastanenin
adı 1867 Halep vilayeti salnamesinde geçiyor. Merkez hastanesi savaşta
800 yatağa çıkarılmış, Ramazaniye'de 1000 yataklı, Aziziye'de 800
yataklı, Telii mahallesinde 1000 yataklı, Bab-el Ferec'de 1000 yataklı
(bina, cami, kilise gibi yerler hastane şekline dönüştürülmüş) hastaneler
kurulmuş. Salgın hastalıklar sebebi ile yatak gereksinimi artnuş ve
Cemile mahallesinde yapınu yarım kalmış olan Fransız hastanesi 500
kişilik amele taburu tarafından bir haftada tamamlanarak 850 yataklı
hastane şekline dönüştürülmüş.
2.
Humus Asker Hastanesi. Hasta, zayıf, yaralı, nckahetteki hastalar için
Dünya Savaşında 2000 yataklı olarak açılmış.
3.
Sayda Asker Hastanesi. Mısırlı Süleyman Paşa'nın konağı onarılarak
açılmış.
4.
Şam Merkez Asker Hastanesi. inşaasına 1843 yılında başlanmış,
1847 yılında hizmete girmiş. 600 yataklı. Şam'ın Marziyye semtinde
Haydarpaşa Hastanesi biçin1inde, kagir. Hastane bölgenin en büyük
resmi yapısıymı�. 1908'de yıkılarak yenisi yapılmıştır. Kuduz tedavi
laboratuvarı mcvcutmuş.
5.
Ayn-ı sofar,
nekahethanc.
Aliye,
Cüneyn'de yardımcı
hastaneler;
ı.
Mezze'de
Şam Asker Hastanesi
187
Osmanlı Sağlık Kurumli:m
Şam Tıbbiyesi
1903'te açılan bu tıbbiye uzun süre, kira ile Salihiye Caddesinde bulunan Ziver
Paşa konağında faaliyet göstermiş, l914'de tamamlanan yeni binası Hamidiye
Gureba Hastanesi'nin bahçesinde inşa edilmiştir. Böylece Gureba Hastanesi, bir
tıp fakültesi hastanesi olmU§tur.
Suriye'de Kızılay Hastaneleri
1.
Şam.
Suriye'de Aşı Müesseseleri
1.
Şam.
Suriye'de Bakteriyoloji Müesseseleri
1.
Şam.
2.
Türk-Alman hekimlerinin ortak çalışmaları ile kurulan Zimmerman
laboratuvarı salgınıann önlenmesinde etkili olmuş.
Suriye'de Hıfzıssıha Müessesesi
1.
Şam.
Suriye'de Karantinalar
ı.
Şam.
2.
Halep.
3.
Sayda. u. ıo. ı ı. ı6-2ı. 26
Suudi Arabistan
Osmanlllann Suudi Arabistan'da Kurdukları Gureba Hastaneleri
1.
Evliya Çelebi'ye göre Kanuru'nin eşi Hürrem Sultan Mekke'de ve
Lubenau'ya göre Medine'de de hastaneler inşa ettirmiş, gelir sağlayan
mallar vakfetmişti.
2.
Medine-i Münevvere'de Pertevniyal Valide Sultan'ın yoksullar için
yaptırdığı, "Ebniyye-i Hayriyye" olarak tanımlanan vakıf hastane�i.
3.
Mekke Gureba Hastanesi.
4.
Cidde Gureba Hastanesi.
Osmanhlann Suudi Arabistan'da Kurdukları Asker Hastaneleri
1.
188
Cidde Asker Hastanesi. Thkvim-i Vekayi'de: "7. Ordu Cidde Umum
Osmanlı Sağlık Kurumları
Hastanesinin harap ve onarıma muhtaç olduğu cihetle mahalli
yardımlarta tamiri yapılmış, aynı zamanda muhtaç gureba-i müsliminin
tedavileri de sağlanmıştır" ifadesinden deniz ve kara birliklerinden
başka halkın hizmetinde de olduğu anlaşılmaktadır.
2.
Medine-i Münewere Asker Hastanesi. Açıldığı tarih belli değil, sivil
halka da bakılıyor.
3.
Mekke-i Mükerreme Asker Hastanesi. Mekke'de Cebel-i Hindi'de
"Fülfül Kal'ası" denilen yüksek bir yerde 100 yatak kapasiteli yapılmış.
Hekimler gureba hastanesine de bakmış.
4.
Taif Asker Hastanesi. 1 50-200 yatak kapasiteli, ta§tan iki katlı bina,
kumandan Münir Paşa tarafından şehrin merkezinde yaptırılmış.
Suudi Arabistan Kızılay'ın Hastaneleri (1. Dünya Savaşı'nda)
1.
Medine'de Darü'l-sürur'da.
2.
Süveyş'te.
Suudi Arabistan'da Aşı müesseseleri
1.
Mekke'de
Suudi Arabistan'da Karantinalar
1.
2.
Cidde.
.
Kunfuda (Trablusgarb Savaşında ıtalyan savaş gemilerinin Kunfuda
şehrini bombardımanı sırasında bu karantina binası yanarak harabe
haline gelmiştir.)
3.
Rabig.
4.
Lit.
5.
Yenbu.
6.
Tebük.
7.
Hamidiye.
8.
Mekke.
Hicaz Sılılıiye İdaresi'nin Eserleri
1.
Cidde ve Mekke'de lOO'er yataklı birer sabit hastane.
2.
Cidde, Mekke ve Medine'de tam teşkilatlı birer seyyar hastane.
3.
Cidde, Mekke ve Medine'de birer eczane.
1 89
Osmanlı Sağlık Kurumları
4.
Cidde ve Mekke'de fakir hacılar için misafirhaneler.
5.
Ciddc ve Yenbu'da deniz suyunu tasfiye ederek içilebilir hale getiren
birer kondansatör.
6.
Cidde'de bir buz fabrikası.
7.
Cidde'de karantina idaresi ıçin 5000 ki§ilik hangar. u. 10• 14
ıtı.
ı1. 1ı
Yemen
Osmanlıların Yemen'de Kurdukları Asker hastaneleri
1.
Cebel-i Hıraz ilçesinin merkezi olan Menabc'de şehir dışında taştan iki
katlı 40 yataklı bir hastane.
2.
Hacce ilçesinin merkezinde hükümet konağının karşısında 100 yatakl ı
olarak yapılmış hastane.
3.
Taaz'da 80 yataklı hastane. Yemen'in Taaz kasabasının doğusunda I Iavzı eşref denilen bol sulu ma halde tek katlı ta� yapı.
4.
Enbe ilçe merkezi Zuvaran'da bir küçük hastane.
5.
Asir-Ebha Hastanesi. 200 yataklı.
6.
Menahe Hastanesi. Haza.t ilçesinin merkezi olan ve Hudeyde-San'a yolu
üzerinde açılmış.
7.
Amran. Yemen Eyaleti A<ıker Hastanelerinin büyüklerindendir. 50
yataklı.
8.
Hudeyde Asker Hastanesi. Yemen'in merkezi San'a'da açılmış.
9.
San'a Asker hastanesi. 300 yataklı San·a Asker hastanesi Sur'un içinde
Bir-ül-Azcb mahallesinin Bab-es-sabah mevkiinde, Elmütcvckkil Camii
yanındaki alanda, 7. Ordu müşiri Abdullah Paşa tarafından yaptınlmış.
metre uzunluk ve 20 metre genişlikte üç kollu. dışardan taş. içeriden
ah§ap yapılı binanın ortasında ayrıca bir ıdare pavyonu ilave edilmiş.
60
hükümdarıo tuğrası ilc yapılı§ tarihi yazdırılmış( 1882). Güzel bir bahçe
ilc çcvrilcn hastanenin yakınından Gal-ül-csvcd dcresi aktığından çevre
her zaman bakımlı ve ye�ilmiş.
Osmanlılarao Yemen'de Kurdukları Aşı Müessesesi
1.
190
San'a
Osmanlı Sağlık Kurwnlıırı
Yemen'de Karantina
1.
Hudeyde
2.
Moha.
3.
Luhayye.
4.
Cizan.
5.
Kamaran (Kızıldeniz karantinalarının merkezi
Tahaffuzbanesi karantinalann en büyüğü idi).
6.
Ebu Saad (KızıJdeniz'de). u. ıo, ı4,
olan
Kamaran
23
E. K. Unat tahaffuzhanelerde oldukça iyi bakteriyoloji laboratuvarları
ku rulduğun u ve gerektiğinde bakteriyologlar gönderildiğini yazıyor. 10
KAYNAKÇA
ı•e
Asker llastallcleri,
1.
Özbny K., Tiirk Asker Hekimliği Tarilıi
1976.
2.
Eren i., ''Bulgaristan ve Romanya'daki Turk SağiLk Kuruluşları'', 1. Türk Tıp Tarihi
Kongresi Bildirileri, Türk Thrih Kurumu Yay. VII. Dizi-Sa. 131, Ankara, 1992, s.73-86.
3.
Şehsuvaroğlu B. N., Tiirkiye Kıırantina Tcırilıine Giriş. İstanbul, 1955.
4.
Özcan, A., Kanuni Devn Vezırlmnden Sofu Mehmed Paşa 'ya ve Sofya 'daki Külliyesine
Dair. Balkanlarda İslôm Medeni
ye/i Milletlerarası Sempozywnu Tebliğleri. lRCICA Yay.,
İstanbul, 2002, ':>.267-275.
S.
Ayvcrdi E. Il., Yü!Q.el A., Ertürk G., Nurnan i., Avrupa 'da Osmanlı Mimari Eserleri
6.
Terzioğlu A., "Kanuni Sultan Süleyman Döneminde Osmanlı Imparatorluğu'nda
Hastaneler ve Thbabeı", Türk Tıp Tarilıi Yıllığı (Acta Tıırdca 1-fi.l·toriae), (3). İstanbul,
ı996, s.84· ı 12.
7.
Thrzioğlu A., "Bim:lristan", Türkiye Diyarıet J1ıkfi İslc1m Ansiklopedisi, c.6, İstanbul,
1992.
8.
Eren i., "Yugoslavya'daki Türk Saghk Kurulu§ları". 1. Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildiri/eri,
Türk Thrih Kurumu Yay. VTT. Dizi-Sa.l31, Ankara. 1992, s.21-33.
9.
Hatemi H .. "Osmanlı Devleti'nin Irak Topraklanndaki Sağlık Hizmetleri". Tıp Tarihi
Amşumıalan, (3), İstanbul, 1989, s.37-40.
10.
Unat E. K., Osmanlı imparatorluğunda Bakteriyoloji ı·e Viroloji. İ.Ü. Cerr. Tıp Fak. Yay.,
No: 1568/4. istanbul, 1970.
ll.
Osmanlı
12.
1315, 1320, 1322yılianna ait Selanik Vilayet Salruimeleri.
13.
Koloğlu O ·'19. Yüzyılda Hac Yoluyla Kolcranın Yayılması ve Hanikin Karanıina
Doktorunun Anılan", lJI. Tıirk Tıp Tarilıi Kongresi Bildiri/eri. Türk Tarih Kurumu Yay.
VII. Dizi-Sa. l3lb. Ankara. 1999, s.61-67.
Romanya Macaristan,
İstanbul Mtb., İstanbul,
I. Ci lt J . ve 2. Kitap, isıanbul Fetih Cemiyeli Yay., İstanbul.
Hi/til-i Ahmer Cemıyetı Stilnômesi 1329-1331. Ahmed ibsan ve Şurekası
Matbaacılık Osmanlı Şirketi, Istanbul.
.•
191
Osmanlt Sağlık Kurumlan
14.
Sanyıldız G. Hicaz Karalltma Teşkilôh (1865-1914}, Türk Tarih Kurumu Yay.. VII. Dizi
- Sa. 145, Ankara, 1996.
15.
Ôzaydm Z., ''Osmanlı llilaJ-i Ahmer Cemiyeti'nin Trablusgarb'da Açtığı llastanelcr", /.
Türk Tıp Tari/u Ko11gresı Bi/din/eri, Türk Thrih Kurumu Yay. VII. Dizi-Sa.l31, Ankara.
1992, s.87-91.
16.
Sanyıldız G., "19. Yuzyılda Hicaz'da Kolcra ve Zcmıcın Suyu", lll. Türk Tıp TanJu
Kongresi Bildiri/eri, Türk Thrih Kurumu Yay. Vll. Diıi-Sa. l31 b, Ankara. 1999, s.295
300.
17.
San N., Ôzaydın Z., "1. Dunya Savaşında O:.manlı Iliiiil-ı Ahmer CemiyeLi'nin Sağlık
ve Sosyal Yardıma Katkıları", ll. Türk Tıp Tanlıi Kongresı Bildırileri, Türk Tarih Kurumu
Yay. Vll. Dııi-Sa. l31a, Ankara, 1999. s.l61-171.
18.
Atasoy A. R., Şam 7i
trk Tıbbi)·� Tari/ı� i.ü. Tıp Tarihi Enstitüsü Yay., Sayı: 30. Istanbul,
1945.
19.
Şehsuvaroğlu, B. N., "Şam Türk Tıbbiyesi (1903-19 18)", İ�t. Tıp. Fak. Mecm., 38, 1975.
s.462-473.
20.
İhsanoğlu E., Suriye'de Modem Osmanlı Satlık Müessese/en, Hastaneler
Fakülıesi, Turk Thrih Kurumu Yay. VII. Dizi-Sayı 183, Ankara. 1999.
21.
Becker H., "1. Dunya Savaşında Osmanlı Imparatorluğunda Avusturya Macanstan
Askeri Sağlık Te�kilatı ve Çalı�maları", Tiirk-Aı·ıtSIIII)'O Tıbbi flqkileri Sempol)ılfmt
Bildiri/eri, Yay.: A. Tcrzioğlu-E. Lucius. İstanbul, 1987. s.220-22l (Aimancası s.l95219).
22.
San N., "Pertevniyal Validc Sultan'ın Medine-i Munewcre'de Yaptırdığı Hastane". 1.
Tiirk Ttp Tarilıi Kongrest Bildiri/eri, Türk Tarih Kurumu Yay. VII. Dizi-Sa.l31, Ankara,
1992, s.63-71.
23.
Yıldırım N., Bozkurt S., "8. Uluslar arası Hijyen ve Demografi Kongresi'nin (1894) Tıp
Thrihirn.Udeki Yeri".//./. Türk Tıp farilıi Kongresı Bıldırilen, Türk llırih Kurumu Yay. VII.
Dizi-Sa. ı 31 b, Ankara, ı999, s.77-S9.
24.
Draganova S., "Thna Vilayeıi'nde Sağlık Durumu ve Mithat Paşa döneminde Tıp ve
Eczacıltğın Geli�mesiyle ilgili Yeni Bilgiler", 38. UlıtS/ararası Tıp Tarilıi Kongresı Bildın
Kitabı, Türk Thrih Kurumu Yay. XXVI. Dizi-Sayı 14b, Ankara, 2005 s.l361-1372.
ve
Şam Tıp
,
25.
Thncbeva S., "Public J lcalth Initiatives of the Thrki)h Authorities and the Role of
Thrkisb Doctor� in Northcastern Bulgaria in 1839-1878", 38. UlıtSiararası Tıp Tan/u
Kongresi Bildiri Kitabı, Türk Thrih Kurumu Yay. XXVI. Diıi-Sayı 14b, Ankara, 2005,
s.l 373-t 376.
26.
EI-Kateb B "The lnfluencc of Damascus Civilian Ottoman Medical School and
Hamidiye (Gureba) llo�pital on Lhe Medical Education and Practice in Syrıa", 38.
Uluslıırarası Ttp Tari/u Kongresi Bildiri Kiıabı, Turk l'ari h Kurumu Yay. XXVI. Dizi-Sayı
14b, Ankara, 2005 s.l409 1411
.•
,
27.
Grecnberg Z., "The Turkish Municipal Hospital in Jerusalem and its Directors Dr.
Photios Efklidcı. 38. Uluslararası Tıp Thrihi Kongre!li Bildiri Kitabı, Turk Thnh
Kurumu Yay. XXVI. Dizi-Sayı 14b, Ankara, 2005, s.l417-1420.
'',
192
Osmanlı Sağlık Kurumları
MEKTEB-İ TIBBİYE-İ ŞAHANE'NİN
GALATASARAY DÖNEMİNDE SAGLIK HiZMETLERİ
..
l'eşim JŞIL ULMAN
Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane, 1838-1848 yıllannda devletin çağdaş tıp
öğretimi yapan tek kurumuydu. Öğretim faaliyetlerinin kapsamına hekim ve
cerrah dışında eczacı, ebe, cerrah muavini ve sağlık memurlan yetiştirmek de
giriyordu. Bunlardan başka, sağlık hizmetlerindeki düzenlemeler, ordu hijyeni,
salgıntarla mücadele, çiçek aşısı üretmek, uygulamak ve aşıcılar yetiştirmek de
bu kurumun görevleri arasındaydı. Sağlık ile ilgili kararlarda hocaların görüşleri
sorulur ve kararlar da bu doğrultuda alınırdı. Hekimbaşı ayru zamanda Mekteb-i
Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'nin de nazırıydı. Bu nedenle, o yıllarda okulun, adeta
sağlık bakanlığı işlevini gördüğü söylenebilir.1
Ordu Hijyeni, Askeri Hizmetlerde Düzenleme
Bu dönemde, yürürlükte olan askere alma yönteminin aksaldıkları nedeniyle
orduda hijyen tam olarak sağlanamıyor, askeri hastanelerin işleyişinde
· Doç. Dr., I.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dcontoloji ve Tıp Tarihi AnabiJim Dalı. Bu çalııjmada
yazann �u araştırmasından yararlanılmı§lır: Yc�im Işıl Ulman, Journal de Co!ıs_!aminople'a Göre
Mekteb·i Tıbbiye-i Adliye-i Şii/ıline'nin Galatasaray Donemi, Yüksek Lisans Tezi, LU. Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, İstanbul 1994.
ı Ye§im l§ıl Ulman, "The lmperial School of Medicine of Galatasaray. as an cxample of Medical
Modcrnization in Turkey", Proceeditıgs of tlıe 40tlı bıtemational Congress on tlıe History of Medicine,
Budapcst-llungary, August 26-30th, 2006, 2. s.453�55.
193
Osmanlı Saglık Kumm/arı
olumsuzluklar ya�anıyor ve ülkenin çiftçi ve nınaatkar kesimi de zarar
görüyordu. Bu nedenle bir yandan askeri hastanelerde köklü reformlara
gidilirken, askere alma sistemi de akılcı esaslara oturtutmaya ve askerlerin
sağJıkları korunmaya çalı§ılıyordu. Tıbbiye de askeri bir okul olduğu için bu
faaliyetlerin içinde yer alıyordu. Okul dersler direktoru ve dekanı Dr. Bemard
( 1 808-1844), bu amaçla Plıarmacopee Militaire Ottomane (Piıamıacopoea
Castrensis Offomana) başlıklı bir askeri farmakope hazırlayarak, 1844 yıhnda
İstanbul'da yayınlamıştı.2 Bu kitap basılı ilk Türk kodeksi kabul edilir. 1 8x23
cm. boyutlarında 164 &ayfalık kitabın önsözündc Dr. Bernard, gerek ordudaki
gerekse sivil hastanelerdeki sağlık hizmetlerinde ihtiyaç duyulan bir farmakopc
oluşturmak amacıyla bu kitabı hazırladığını. etkisi kanıtlanmış geleneksel
ve modern tüm ilaçları bu kodekse aldığını ifade etmektedir. Tıbbiye'de
öğretilen Latince ve Fransızca dillerinde kaleme alınan kodekste ilaçların
Türkçe okunuşu da Latin harneriyle yazılmı�tır.' Ayrıca Sultan Abdülmecid
( 1 823-1 86 1 ) tarafından askeri hastanelerin işleyiş sistemini düzenlemek üzere
Avusturya'dan getirtilen ve Hastaneler Genel Mufcttişi olarak görevlendirilen
Dr. Rigler'in ( 1 8 1 5-1862) hallrtadığı "Osmanlı 1mparatorlugu 'nda askeri
hastane hizmetlerine dair yönetmelik" de bu kapsamda hazırlanmıştır.
Bunlara ek olarak Tıbbiyc mezunlarının askeri hustanelerde görev almaları da
yapılan ıslahatı destekleyici sonuçlar vemıiştir.4
Askerlikten kaçmak veya askerlik süresini hastanede geçirmek ıçin çeşitli
hastalıklar ileri süren erler, Tıbbiyc kliniklerine gönderildiklerinde, hocalar
tarafından muayene edilerek sağlıklı olduklarına ikna edilmişlerdir. Orduda
sağlık personeline duyulan ihtiyacın artması, 1846 yılında, kısa dönemde
yetiştiriterek sağlık hizmetine yollanan bir sağlık memurları sınıfı açılmasını
gerektirm iştir.�
O dönemde silah altına alma yöntemi yeniden dütenlenmişti. 1 846 yılında,
Hekimba§ının emriyle vilayetlcrc hekimler göndcrilerek. askere alınacak
gençler sağlık kontrolünden geçirilmcye başlanmıştır. ı Ickimlcr, vali
nezaretinde, asker adaylarını fiziki muayeneden geçirmeye başlamışlardır.
Muayenenin objektif ve titiz biçimde yapıJabilmesi için, yerli ya da }abancı
olsunlar, görevini kötüye kullanan hekimler hakkında soruşturma açılması
kararlaştırılmı�tır. Askerlikten
muafiyeti gerektiren haller ayrıntılı
1
Sübeyl Um:cr. Mctine Bilger. "Thm Bir Asır Ewel htanbul Tıbbıye Mektebı'ndc Avusturyalı
Bir MuaiJJm·ı EwcL Dr. C.A. Bemard'', t V. Tıb Fakülıesı Mecmuafı, Yıl3 S.ll, lkincı J..<ınun 1940.
<; 1424-1425. 1494.
Dr C.A Bcmard. Plıamracopoea Castrensis Oıomamı Plıamracopee �1ılıtaıre Ouomane,
Constantinople, lmprimerie de HenriCayol a Pera, 1844.
• 1842-1843 Raporu, 1843-1844 Raporu: bk.l. Yc�im L�ıl Ulınan.a.g.wz. s.36-59.
' Yc�im l�ıl Ulman. a.g.tez, s.59-67.
,
194
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Pharmacopcc Militairc Ottomanc (Pharmacopoea Castrensis Ottomana) lstanbul 1844.
açıklamalarla hekimlere bildirilmiştir. Bu çalışmalar, aynı zamanda Tıbbiye Nazırı
da olan, Hekimbaşı ba§kanlığındaki askeri meclis tarafından yürütülüyordu.b
Profesyonel hekim ve eczacıların yokluğunu fırsat bilen şartatan ların, Anadolu 'da
baJk sağlığına zarar veren uygulamalarının önüne geçmek üzere, Hekimbaşı
vilayetlerdeki askeri hastanelere bir genelge yollayarak, askeri hekimlere,
bölgelerindeki sağlık hizmetlerini incelemelerini, fakiriere eczaneden
ücretsiz ilaç temin etmelerini ernretmiştir. Sultan Abdülmecid bununla da
yetinmeyerek Hekimbaşı'na tebliğ ettiği bir emirle, Anadolu, Suriye ve
Arabistan'daki bütün hastaneleri teftiş için bir hekimin görevlendiritmesini
istemiştir. Hekim bu hastanelerin son durumu hakkında gözlemJerini, verilen
t
kusurlan ve eksiklikleri. eczacıJann hazırladıklan ilaçların kalitesi
hizmetlerde sapadığı
h akkındaki fıkirlerini bir rapor halinde hazırlayarak Hekimbaşı'na sunacaktır.
Bu iş için Galatasaray'daki Mckteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'nin başarılı
öğrencilerinden, 1844 y1lı mezunu Dr. Konstantin Limonides görevlendirilmiştir.7
Joımıal de Constanıinople, Eclıo de l'Oriem, lere Annce. No:2, 16 Aöut 1846.
' Ye§im T§ıl Ülman, "Galatasaray Tıbbiyesi'nin YLllık Faaliyet Raporlan 1842-1848", !.Edirne Sarayı
Senıpozywtıu Bildin Kilabı, Edirne, Trakya Ünivcrsiıcı.i Yayınları. No:6. 1999, s.255.
•
195
Osmanlı Sağlık Kurum/aTI
Salgmlarla M ü cadele
.
1848 yılında imparatorluğun çeşitli yörelerinde görüldükten sonra Istanbul'a da
sıçrayan kolcra salgınında okul aktif bir hizmet vermiştir. Vak'aların seyrini takip
için Padişah'ın emriyle Fransa'dan getirtilen Dr. Monneret'nin yanında, şehirdeki
inceleme gezilerinde eşlik etmek üzere Galatasaray Tıp Okulu'nun en çalışkan
öğrencilerinden biri görevlendirilmiştir.8 Tıbbiye öğrencilerinin bir bölümü,
şehrin çeşitli semtlerine yerleştirilen seyyar hasta arabaJannda hac;ta bakmışlardır.
Hekimbaşı, hastalığın nedenlerini anlatarak, alınması gereken sağlık önlemleri
konusunda bilgi veren Türkçe bir broşür yazmıştır. Tıp Okulu'nda hazırlanan
bu broşür metni bütün taşraya dağıtılmış, yapılan çevirileri cemaat liderlerine
yollanmıştır. Burada sözü edilen broşür Hekimbaşı İsmail Paşa ( 1807-1880)
tarafından yazılıp, Tıbbiye matbaasında 1847 yılında basılan Kolera Risalesi'dir.11
IGtapta kolcranın bulaşıcı olup olmadığı, insan bedeninde hastalığın ortaya
çıkmasını kolaylaştıran faktörler, hastalığa karşı korunma yolları ve karantina
yöntemi, hastalık semptomları, hastalık ortaya çıktıktan sonra uygulanması gereken
tedavi yöntemi konusunda bilgi verilmektedir.10
Aşı ve Aşılama
•
Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'de, müslim ve gayrimüslim çocuklara ücretsiz
hizmet veren bir aşı müessescsi bulunuyordu. Bu serviste, aşılanan çocukların sayısı
ve cemaatlerinc göre dağılımı ders yılı faaliyet raporlannda belirtilmiştır.
Türkler
363
Ermeniler ve Kato/ik Enneniler
195
Rumlar
664
Musevi
ier
41
Avntpaltlar
ll
TOPLAM
1274
-
Mcktcb-i Tıbbiyc �ı Kurumu'nda a.şılanan çocuk sayısı ( 1844)11
·
Joımıal de Cumtwırmuple. Eclıo de /'Orient. 3cmc Anncc. No. 66. 6 Janvıcr 1848.
Yc�ım l�ıl Ulman. u.g.tız. '· 1 14.
Nuran Yıldınm, "Turkçc Basılı Ilk Tıp Kitaplan Hakkında", Türkiılk BitKisı Ara[tımıalan.· Alı Nilıacl
Tarları Illitıra Sarısı, Vo11. Cambridge 1979. s.450; Kitabın künycsi: Hckimb:cıı l'mail. Kolı:rıı rusalesi.
İstanbul, Mcktcb-i Tıbbıyc-ı Adliye-ı Şiihane Utografya Destgabı, 1263/1847, 3 1 �.
1 Yc�ım l�ıl Ulman. a.!(.teı. :.A415.
196
Osmanlt Saglık Kurumlan
1846 yılına kadar imparatorlukta sadece bu müesseseele aşılama yapılmasma k�ılık,
aynı yıl. Üsküdar, Bayezid, Eyüp ve Valide Sultan Hastanesi'nde birer �ı ista!>yonu
açıJarak kurumun faaliyetleri ge�letilmiştir.ı2 Halk arasında aşı aleyhinde batı!
inanışlar olduğunu bilen SuJtan Abdülmecid, bu yıl çıktığı Rumeli gezisinde, yöre
çocukJarını, yanına aldığı Tıbbiye hocalanna aşıJatrmş, gerektiğinde �ı memurlarını
evlere yollayarak aileleri bu konuda aydınlatuktan sonra aşı içın z
i inlerini alrnıştırY
AŞILANAN
ÇOCUK
SAYISI
1846
Mekıeb-i Tıbbiye'de
5.000
Merkeze Bağli Aşı Bürolannda
2.500
Okulda
7.000
Biirolarda
9.000
1847 Askeri Hastanelerde
•
U RETILEN
AŞI
4.000
Taşrada
Payitalıt
••
80.000
+
Taşra
lOO.OOO
Mektcb-i Tıbbiyc Aşılama Faaliyeti ( 1846 ve 1 847)ı4
OkuJdaki aşı müessesesi aynı zamanda aşı üretimi ilc de görcvliydi. Burada üretilen
aşılar, i stanbul'daki gamizonlara, karantina yerlerine ve Manisa, İ znik, Vidin gibi
ta�ra vılayctlerine yollanıyordu. 1846'da Hekimba�ı ısmail Efendi'nın haLırtadığı
Çiçek Aştsı Risalesi
La�rada dağıtılrruş aynca taşnıya, �ı uyguJamaJanna ncıaret etmek
ve aşının saflığını korumakla görevli on aşıcı gönderilmiştir. Burada söıü edilen
Çiçek Aşısı Risalcsi aynı yıl Tıbbiye'nin matbaasında basılan ve şimdiye kadar
yazarı bilinmeyen Menafi'ifi-Etffıl'dir.15 1845 yılında İ stanbul'da görülen şiddetli
çiçek salgınından sonra halka çiçek hastalığı konusunda bilgi vermek amacı ile
yayınlanan ki tab m yazarı hakkında daha önce bilgimiz yoktu.''' Ancak Galatasaray
Tıbbiyesi'nin yıll tk faaliyet raporlarında verilen bilgilerden bu bro�ürün IIckirnbaşı
.
ısmail E.fendi tarafından yazılan ve 1846 yılında Tıbbiyc matbaasında basılan
Menafi'Lii-Er[al olduğu anlaşılmıştır. Aynı yıl, Hekimbaşı
ısmail Efendi, inekten çiçek
a�ısı scrumu elde etmeyi başarmış: daha sonra Dr. Spitzcr, Dr. Raffilovilch ve Dr.
Pezzoni'nin katıldığı deneylerde bu aşı kullanılmıştır. 7
' Ye�im l�ıl Ulman. "Galatasaray Tıbbiyesi'nin Yıllık Faaliyet Raporları JR42· ıq4lf' l.f."tlimr �aran
Swıpuzyımw Bıftlın Kiıabı, Edirne: Trakya Üniversitesi Yayınlan, No:6, 1999, �.252.
lvwwl dt Cvntwıtinuplt: et efes llıtireu Onentaıu, .ıt!mc Anne, No. 240, 1 6 Maı 1 S46.
· Y
e�ım l�ıl Ülman. "Mckteb-ı Tıbbıyc-i Adliye-ı Şahane nın JIH�IX47 Oğrcıım Yılı Faaliyet
Raporu" Ycm Tıp 1anlıı ·traşllmıalan. S.4. Istanbul J99S, -..J27-12R.
Suhcyl Ünvcr. "\1cn.ıfı"ü '1-Eıfal Eseri", Tür/Jye "dr Çiçek Aşti/ re Ttınlu. hıanbul 1941i, ...65-70.
s.449.
" Nuran Yıldırım a.J(.m
17 Ye}im l�ıl Ulman, u.g.tez. '>.114.
.•
19 7
Osmarılı Sağ/ıl� Kurumları
Çiçek (Tel kih-i Cüderi)
Aşısı Risalcsi ( 1262, 1846)
Okulda ycti�tirilen �ıcıların taşra vilayetlerinde aşı tanıtımı ve uygulaması
yolundaki çalı�malan 1847 ve 1848 yıllarında da devam ctmiştir. ıH Böylece
Tıp Okulu'ndaki merkez büro. aşının saklanması. gerektiğinde karantina
hekimlerine ve askeri hekimlere ulaştmlması çalışmalarına ağırlık vermiştir.
Hükümetin aldığı kararla, kendi bölgelerinde yapılan bütun aşılamalann kaydmı
tutmalda görevlendirilen imamlann üç ayda bir Hekimb%tna rapor vermeleri
kararlaştınlmıştır.111
Sonuç
1838-1848 yıllannda Galata Sarayı adıyla bilinen görkemli binada hizmet veren
Mckteb-i Tıbbiye-i Şahanc, tıp eğitiminin yanı sıra ülkenin sağlık hizmetleri ile
ilgili karartann alındığı resmi kurum olarak da faaliyet göstermiştir. Ordu hijyeni,
sağlık hizmetlerinin yeniden düzenlenmesi, salgın hastalıldar ilc mücadele ve ilgili
tüm konularda hem karar üreten hem de uygulayan makanı olarak çalışmıştır.
Ülkemizde gerçek anlamda modem tıp eğitiminin verildiği bu kurum, en tepedeki
yetkili �i olan 'Hekimbaşı'dan, mezun hekim ve öğrencilere kadar tum kadrosuyla.
aynı yenilikçi ve bilimsel yakJ�ım ile halkın yaranna sağlık hizmeti sunm�tur.
'Joımwl d� Constantuwplt·. Eclıo de /Orielll, 3eme Anncc, No.65, ı Janvicr 1846-lS.
' Yc�im l�ıl Ülman, a.g.tez.
198
Osmanli Sağl1l< Kurumlım
Osmanh Devleti'nin Modern Tıp Kurumlarından
GEDİKPAŞA, TOPHAN E ve USKÜDAR TEBHİRHANELERİ
••
Nuran YJLD!RJM*
Tebhirhaneler1, kolera,
çiçek,
suçiçeği,
veba,
kızıl,
kızarnı k,
tifo,
tifüs,
dizanteri, difteri, verem, lohusa humması ve boğmaca gibi bulaşıcı hastalıkların
yaygın olduğu ve salgın yaptığı dönemlerde, hastaların veya bu hastalıklardan
birinden ölenlerin kuUandığı çamaşır ve her türlü eşyayı, hastalık görülen ev,
işyeri, okul, araba, kayık gibi her türlü mekanı, şüpheli görülen ticari emtiayı,
hayvanları ve bunların artıklarını, dışarıdan gelen gemileri, postadan gelen
mektup ve paketleri dezenfektc eden sağlık kurum larıdır.
Avrupa'da dezenfeksiyon istasyonu adı verilen bu kurumlar, salgın ve bulaşıcı
hastalıkların mikroplar vasıtasıyla yayıldığı anlaşıldıktan sonra belediyeler
tarafından işletilmeye başlandı. Amaç, etrafa yayılmadan mikcopların imha
cdilmcsiydi.
Ingiltere'de
Nottingam'da
"Public
Disinfecling
Station
for
Prof. Dr.. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakülıe�i Deonloloji ve Tıp Thrihi Anabilim Dalı.
1 Thbhir, buhar sozcügünden gelir. Buhar haline getirme, tütsüleme, salg.ın ve bulaşıcı hastalıkların
etkeni olan mikroorganizmaların bulunduğu giysi ve e§yaların, basınçlı su buharı ile yok edilmesi
amacıyla ctüvden geçirilmesi yani dezcnfekte edilmesi demektir. Bu i§lemin yapıldığı yere de
tcbhirhanc denir. İstanbul dışındaki lebb.irhaneler için bkz. Nurarı Yıldırım, .. Disinfecting Statioru.
in Ottoman Empire", Science in lslamic Civilisation. Proceedings of the international symposia
"Science lnstitutions in lslamic Civilisation" & ''Scicncc and Thchnology in the Turkish and lslamic
World", Organisation of ıhe Islaınie Conferance (OlC), Research Center for Islamic History, Art and
Culture (IRCICA), Ed. Ekmeleddin ihsanoğlu-Fcza Gi.lncrgun. istanbul 2000, s.267-277.
·
199
Osmanlı Sağlık Kurumları
Nottingam Borough" adıyla hizmet veren, belediyeye bağlı bir dezcnfeksiyon
istasyonu vardı. 1870-71 yıllarında Stettin'de görülen çiçek salgını sırasında Dr.
Pctruchsky bir deLenfeksiyon istasyonu kurdu.2 Paris'te 1889'da 78 deLenfeksiyon
işlemi yapılmasına karşın 1894'tc dört büyük dczenfeksiyon istasyonunda 40.000' i
aşkın dezenfcksiyon işlemi gcrçckleştirilmişti.3
Tebhirhanclcrde eşyalar 1 10 derecede basınçlı su buharı ile, tcbhir makinelerinde
yani ctüvlcrdc dczenfckte ediliyordu. Sabit ve seyyar olarak Avrupa'da imal
edilen etüvlerin pek çok modeli vardı. Tebhirhaneler ile büyük hastaneler ve
bazı belediye dairelerinde kullanılmaya en elverişli etüvler, Gcnest ve Herschcr
fabrikasında üretiliyordu. Ayrıca müseffef (el fıskiyesi) adı verilen kimyasal
deLenfcktan püskürten pulvcrizatörler vardı.4
.
Osmanlı Imparatorluğu'nda modern dezenfeksiyon yöntemi ilk kez 1885'tc
Karantina İdaresi tarafından kurulan "Tathirat Komisyonu" üyesi Bonkowski Bey
( 184 1-1905) tarafından gündeme getirildi. O zaman mevcut tahaffuzhanelere
birer ctüv yerleştirilmesini teklif eden Bonkowski Bey, birkaç yıl sonra
İ stanbul'da tek tük kolcra vakaları görülünce Sadaret'e bir layiha vererek bu
teklifini yenilcdi.�
İstanbul'da 1893 Kolera Salgını
.
1892 yılında Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda, Ingiltere, Danimarka,
Avusturya, Macaristan, Rusya ve İ ran'da kolcra salgınları vardı. Özellıklc Paris,
Hamburg, Baku ve Rusya'nın liman şehirlerinde oldukça ağır seyrediyordu.
Bu salgının dışında kalan ülkeler ise sadece Osmanlı İ mparatorluğu, İ sviçre.
İsveç ve Yunanistan'dı.6 Kolcranın İ mparatorluğa girmemesi için limanlardaki
tahaffuzhanelere (lazareth) etüvlcr yerleştiriliyor, gemileri denizde dezcnfcktc
etmek için dubalara yerleştirilen etüvler kullanılıyor,7 hatta kolcra bulunan
yerlerden gelen posta evrakı bile dezenfekte ediliyordu.11 Alınan bu tedbirlere
rağmen 3 Ağustos 1893'dc İ zmir'de kolcra görüldü.'� Ardından Tekirdağ'da
başlayan kolcra buradan karantina beklemeden Bandırma ve lzmit yoluyla
gelen yolcularla İ stanbul'da Hasköy ve Yalıköy'e ulaştı. ıu Daha sonra Istanbul
'E V;ılin, Trııitt• dt'.\ Dl'.lm[t•ctants L"l de la Desinfection. Pari� 1882. �.47(H81.
"Tcbhir llizmct·i Bclcdıyc�ı", Rcwnlı Gazete. No.l71. 23 Hazıran 1310 15 lcmmuz 11\94 J. s 1 bil.
" Besim Ömer, "11ıthır.ıt ve Tebhıraı Mcscle�i Yahud Dcf'-i Thafrun··, Vt"'"llil·i ,ıfiyN C �. htanbul
1320 [1904), �.575. 585.
BOA. Y. A. RES. 56.10. l l 'Yı. 1309 (17 Ağu�tos 1891).
� f'rank Clemow, llıe Clıolera Lpıdemıc o
f 1892 In 'flıe Russıun Emptn:, London-Ne\\ York IHQ3 S
Kamil.·· Kolcra htilal;ırı", \.fuanf, C 5, No.l24, 25 Tcşrinisani 1309 (7 \ralık 189J)., l l l .
• BOA. 1 . l l US. 1311 �- 143, 23 S. 1311 (5 Eylül 1893).
BOA. Y. A. l l US. 264 129, 18 S. 1310 ( l l Eylul 1892).
'BOA. 1. HUS 131 1/M-67. 20 M. 1311 (3 Ağustos 1893) ve ekı.
BOA. 1. ll US. 13 1 1/S-RO. 13 S 131 1 (26 Ağustos 1893].
200
Osmanlı Sağlık Kurumları
Şehremaneti tarafından yapılan araştırmada, kolcranın 14 Ağustos 1893 günü
.
Baturo'dan gelen George Fisher adlı Ingiliz vapurunun koleralı tayfalarıyla,
Rusya'nın bulaşık yerlerinden gelip GaJata'ya yerleşen Yahudi göçmcnlerlc ve
Romanya'dan gelmiş olup Üsküdar Bimarhanesi'ndc müşahedeye alınan bir akıl
hastası ile İstanbul'a bulaştırıldığı anlaşıldı."
İlk kolcra vak'ası 24 Ağustosl 893'de Hasköy'de görüldü. Bu salgının ilk resmi
hastası olan Habibe Hanım'a ileri derecede gastro-enterit teşhisi kondu. Fakat
Altıncı Daire-i Belediye doktorlanndan Ayvazyan Efendi'nin kolcra olduğunu
iddia etmesi üzerine Habibe Hanım'ın evi kordon altına alındı. Bu vesileyle
lstanbuUulara kaynamış su içmeleri, bu hastalığa yakalananların e§Yalarının
yakılması, hastaların yartıkları odaJarın badana ettirilerek dezenfektan
maddelerle temizlettirilmesi tavsiye edildi. Olenlerin de özel olarak hazırlanmış
derin mezarlara gömülmesi kararlaştırıldı. ı2 Habibe Hanım 28 Ağustos 1893'te
kesin bir teşhis konulamadan öldü. 13 Ardından Üsküdar Bimarhanesi'nde şüpheli
ölümler başladı.ı4 1 7 Eylül l893'tc birnarbanede incelemelerde bulunan Kolağası
..
Rıfat Hüsameddin ile Usküdar'da koleralılar için kurulan hastanede araştırmalar
yapan Kolağası Zühtü Nazif beyler bu hastalığın kolcra olduğunu tespit ettiler.
Fakat hafif seyreden hastalığın kolcra olmadığı yolundaki söylentiler bitmedi.
İşte tam bu sırada Pasteur, Paris sefaretimize ba�vurarak İstanbul'daki bula�ıcı
hastalık şiddctlenip de kendi tedavihanesinden birine lüzum görülürse Fransa
Sağlık Daireleri Müfettiş Yardımcısı Or. Andre Chantcmesse'in (1851-1919)
hemen istanbul'a gelebileceğini bildirdi. Bu oneridcn, Paris Sefareti Müsteşarı
Misak Efendi'nin telgrafı ile haberdar olan Il. Abdulhamid, Dr. Chantemesse'in
dcrhal gönderilmesini istedi.
Tebhirhanelerin Açılışı ve Faaliyetleri
26 Eylül 1893 günü Fransa'dan gelen Dr. Andre Chantemesse, yaptığı incelemeler
.
sonunda, Istanbul'da tebhirhane yani dczenfeksiyon istasyonu ve dezenfcksiyon
pratiğini bilen personel bulunmadığını, kara yoluyla gelenlere sadeec karantina
uygulandığını, hekimlerin bile koleralı evlerde hapis kaldığını ve şehirde her
türlü nakliyatın engellendiğini tespit etti. İstanbul adı verilen tarihi yarımada ile
Üsküdar ve Galata-Beyoğlu'nda, Paris Recollet Sokağı'daki gibi, belediyeye bağlı
üç tebhirhane/dezcnfeksiyon istasyonu yapılmasını önerdi. ıs 6 Ekim 1893 tarihli
raporunun 4. maddesinde, İstanbul, Beyoğlu ve Üsküdar'da dezenfeksiyon
11
Nuran Yıldırım, " 1893 Istanbul Kolcra Salgını istatistikleri", Tari/ı ve Toplum, S.l50 (Ha1iran 1996).
s.53-54.
ı!BQA. 1. HUS. 131 1/S·9 1, 14 S. 1311 (27 Ağustos 1893j.
1' BOA. i. HUS. 131 1/S-88, 15 S. 131 1 [28 Ağustos 1893).
1'80A. I. IIUS. I31 1/S-139, 22S. 1311 (4 Eylül 1893).
ı· Chanıcm�. "I"Epıdcmic Cho1criquc de Constantınoplc en 1893'" [ 1893 Yılında htanbul"da
Kolcra Salgını). Gauttt' MMıcalı> d'Orimt, No.22-24 ( 1S, 31 Janv cı Fcv. 1894), C.38, s.282 289
201
Osmanlı Sağlıl< Kurumları
yapmak için üç büyük istasyon kurulması gerektiğini belirtti. 5. maddesinde de,
bir makinist ve iki işçiden oluşan üç dezenfeksiyon ekibi kurulmasını i'ıtedi.1"
Chantemesse'in bu raporu ve İstanbul'daki diğer hekimlerin de bula�ıcı
hastalıkların ancak dezenfehiyon ile yok edilebileceğini söylemeleri üzerine
sistemli bir dezenfeksiyon uygulamasına karar verildi. Bunun için Şehremini
Rıdvan Paşa, Dr. Chantemesse ve Tabib Binbaşı Celaleddin Muhtar'dan
.
(üzden), 12 Ekim'de Şehremaneti'nde toplanarak dezenfeksiyonun ne �ekilde
icra edileceğine dair bir talimat kaleme almaları istendi. Ayrıca gerekli
dezenfeksiyon aletlerinin en yeni sistemde olması için Dr. Chantemesse'in
hemen Paris'c telgraf çekmesi istendi. Fakat bu aletleri kimler kullanacaktı?
Bu işte başıbozuk arnelenin çalıştınlması maksadı temin cdemeyeceğinden,
Asakir-i Şahane'den bazı subay ve eriere dezenfeksiyon yönteminin öğretilmesi
dü�ünüldü. itfaiye taburlarına mensup çavuş, onbaşı ve erlerden seçilen 30
kişi. Dcrsaadet ve Yilayat-ı Şahane Hıfzıssıhha-i Umumiye Müfettişi Mirliva
Bonkowski Paşa ilc Dr. Celaleddin Muhtar'ın emrine verildi.17
.
Chantemcsse'in dczenfcksiyon uygulaması sırasında kimya bilimine a�ina bir
görevlinin bulunması gerektiğini ifade etmesi üzerine, Paris'ten bir dcLenfektör
getirtilmesi için Dr. Chantemesse'e yetki verildi. Onun önerisiyle Paris
Tebhirhaneleri Müfettişi Eugen Mondragon. dezenfektör olarak davet edildi.
24 Ekim 1893 gunü İstanbul'a gelen Mondragon 8 Aralık 1893'tc Şehremini
Rıdvan Paşa ilc bir senelik kontrat imzalayarak ·•tebhirhanclcr muallimliği''
görevine başladı.1K Kontratma göre Mondragon, memuriyeti sırao;ında istanbul
ve civarında her surette hizmete hazır olacak. dezenfeksiyon i�inde kullanılmak
üzere yanına verilecek ki�ilcre bu usulü öğretecek, buna kar�ılık kendisine aydan
aya verilmek üzere, senede toplam 20.000 Frank ücret altın olarak ödenecekti.'"
.
Mondragon aldığı yüksek ücrete rağmen. Istanbul'un çeşitli semtlerindeki kışla ve
hastanelerde görülen kolcra vak'aları sebebiyle buralara gidip gelirken çok fazla
araba ve vapur ücreti ödediğini ileri sürerek ayrı bir ücret istedi. Bu masraflarını
karşılamak üzere yıliLk ücreti dışında, kendisine her ay 300 Frank ödenmesi
kararlaştırıldı.20 Kontratı, padişahın isteği üzerine 7 Aralık 1894'te yenilendi.
Yeni kontratta yıllık ücreti 1300 Lira olarak tespit edildi. Bir onceki yıldan 430
Lira fazla olan bu ucrete maaş dışında yol ve tercüman masrafları ilc cv kirası da
•Nuran Yıldırım. ''IS93'tc htanbul da Kolcra Salgını . Tari/ı ı·e Jvplum, S.l29 (Eylül 1994), ... 17-IK
BOA. 1 IIUS. 131 1tR- 1. 1 R. 1311 (12 Ekım 1893); Reme \1edıco-Pamuıcmtique (Re\ ;\�!cd.
Phann.) C 6. No. l l po No" 1891), s.l60.
'BOA. Y. A. HUS. 28296. 13 R. 1311 [24 Ekim 1893).
9 BOA. 1. Şe. 1 '3 1 1C-07. 17 C. 1311 (26 Aralık 1893) ve eklerı; Q,man �urı. \fccdlt·-ı Umur-ı
.
Beledıye, C 4, hıanbul ll31 (1915). o;.l93, 195-196; Nuran Yıldırım. . 1893'tc htanbul'da Kolcra
Salgını... Tan/ı ı·e Top/ımı, $.129 (Eylul 1994), s 14-19.
:naoA. ı. ŞE. 13J I,Ş-05, 13 Ş. l31l [ l 9 Şubat 1894).
..
202
Osmanlı SaF,Iılt Kurumları
dahil cdildi.'1
Dr. Chantemesse'in önerdiği tebhirhanelerin yapımı için derhal harekete
geçildi. Gedikpa§a Tebhirhanesi için Atikali Pa§a Mahallesi Cami Sokağı'nda
Ecıacı Aleksandiridis ile kunduracı Nikoli'ye ait olan arsa istimtak edildi.22
Üsküdar'da in§ası kararlaştırılan tebhjrhane için Açıktürbe'de Evkaf-ı Hümfıyfın
Nezarcti'nc ait bir arsa Şehremaneti'ne verildi. Fransa 'daki Gcncst-Jierscher
Fabrikası'na büyük boy etüvler ısmarlandı. Tophane, Batpazarı'da yapılması
kararla�tırılan tebhirhanenin inşası Genest-Herscher Fabrıkası'nın İstanbul'da
bulunan vekili Mühenilis Louis Bele'nin (Biais?) teklifi üzerine kendisine
ihale edildi. Bu i§ için 480 Osmanlı Altını isteyen Bcle'nin verdiği fiyat yüksek
bulundu. Hcndesehane'nin yaptığı ke§ifte binanın 450 Liraya yani 30.107 kuruşa
yapılabileceği bildirildi. i nşaatın acele olarak Hendesehane ve Sermuhendis
Mehmet Efendi nczaretinde tamamlanması istendi.l-' Üç tcbhirhanc binası
da hemen hemen ayni şekilde 462'şcr m2 üzerine inşa edildi. Sadeec dış
görünüşlerinde ufak tefek bazı değişiklikler vardı. Etüv makinesinin yerleştirildiği
duvarları tuğla, diğer bölümleri ise ahşaptı.24
•
..
.
e
A
...
""-��
...
'
• o
-
•
•
•
•
,.... 4
••
•
Gcclikpasa Tcbhirhancsi, 1894. (Servet-i Funun. 173,23 Hatiran 1310 5 Tcmnıuz l894)
" BO.\ 1 ŞE 1312JC- 12. 3 C 1312 (22 Arahl 1893) ve cklcri.
BOA. 1. ŞL. 13 lll.Cr\-05. 5 CA 1310 [25 K�un 1892) ve ckleri.
BOA. 1. ŞL 1310.S-21. 30 S. 1310 [3 Eylül 1892).
•srnrt-ı Fiımln, C.7 (23 Nisan 1310/5 Mayıs 1894). s.270.
203
Osmanlı Sağlık Kurumlım
Thphane Tcbhirhanesi. 1894. (Servet-i Fünun. 173,
23 Hcuiran 131015 Temmuz 1894)
••
••
lt
••.
'
. �--
ÜsküdarTehhirhanesi, 1894. (Servet-i Fünun. 1 73
23 Haziran 1310/5 Temmuz 1894)
,
Gedikpaşa Tebhirhanesi çok kısa bir sürede tamamlanarak 17 Aralık 1893
günü hizmete girdi.25 Nisan 1894'te Tophane Tebhirhancsi açıldı.26 Üsküdar'da
yapımına girişilen tcbhirhanc, 8 Mayıs 1894 günü dczcnfcksiyona başladı. Ayni
'' BOA Y. A. HUS. 286/70. 9 C.
�
Q,man Nuri, a.g.e. . s.l93.
204
1311 (18 Aralık 1893).
Osmanlı Sağlık Kurumları
günlerde binanın yapımında, büyük boy etüv makinesinin Fransa'daki Gcnc�t­
Herscher Fabrikası'ndan getirtilmesinde ve yerine yerleştirilmesinde canla
başla çalışan Fransız Mühendis Mösyö Bele 3. rütbeden Mecidi nişanı, tathirat
memuru Mösyö Mondragon ise 4. rütbeden Osmani ni§anı ile taltif edildiler.2·
l l Kasım 1894'tc yürürlüğe giren; "İlcl-i Sariycyc Karşı ittihaz Kılınacak
Thdabire ve Tcbhirhane Memurlarının Vezaifine Dair Talimatname" ile kolcra,
çiçek, suçiçeği, kızıl, kızamık, yılancık, dizanteri, veba, difteri, verem, lekeli
humma (tifüs) gibi salgın hastalıklardan birine yakalanmı� hastaları muayene ve
tedavi eden hekimlere ihbar mecburiyeri getirildi.
Tebhirhanelerde, bulaşık ve temiz olmak üzere iki bölüm vardı. Bu iki bölumü
ayıran duvara etüv makinesi monte edilmişti. Etüvün bulaşık ve temiz bölumlere
.
açılan iki kapağı bulunuyordu. Iki bölümde de birer giriş kapısı, mcydanlık,
arabalık, ahır, mi.istahdcm odası ve samanlık yer alıyordu. Bulaşık ve temiz
bölümlerin personeli ile kullandıkları araç ve gereç de ayrıydı.
.
Ihbar geldiğinde adrese en yakın tebhirhanenin bulaşık tarafında çalı�an
görevliler resmi elbiseleriyle kendilerine verilen adrese gidiyorlar, nazik bir
şekilde cv sahibine görevlerini anlatıp eve girmek için izin istiyorlar, ev sahibi
maksatlarını antayıp izin verdikten sonra eve giriyorlardı. İzin vermeyen cv
sahibi ile münasip bir dille konuşuluyor, halkın sağlığı için bu işlemin yapılması
gerektiği, aksi takdirde zabıta yardımıyla icrasına girişileceği aniatılıp tekrar
onayı isteniyordu. Ev sahibi yine kabul ctmcısc dczcnfeksiyon işlemi yöredeki
zabıtanın yardımıyla yapılıyordu. Bu da mümkün olmadığı takdirde ev sahibi,
zabıta memurları ve tebhirhane memurlarının imzaladığı bir tutanakla, sahıbi
izin vermediği için dcıenfeksiyon işleminin yapılamadığı belgeleniyordu.
Izin alındıktan sonra resmi elbiselerini çıkaran tebhirhane memurları dezenfektan
maddelerden zarar görmeyecek şekilde tasarlanmış özel iş elbiselerini giyerek
dezenfekte edilecek mekana giriyorlardı. Hasta odasındaki kapı, pencere, perde.
kilim, keçe gibi eşya ilc elbise ve diğer eşyaları özel terbalara koyuyorlardı.
Daha sonra tavan, duvar, döşeme tahtalan ile konsol, dolap gibi eşyanın içine
pulvcrizatör ile süblime eriyiği:zıı sıkıyorlar, ayna, levha gibi yaldLzlı ve kıymetli cv
eşyalarını ise süblime eriyiği ile ısiatılmış bezlerle silerek temizliyorlardı.
l lasta evinden alınan eşyalar arabalara yüktenerek tebhirhanenin bulaşık tarafına
getiriliyor. kan ve gaita lekeleri varsa fırçalanıp binde 5 oranında hazırlanmış
pcrmanganat de potas ile yıkandıktan sonra etüvün bulaşık tarafa açılan
1 BOA. Y. MTY. 95/46, 4 ZA. 131 1 [9 Mayıı. 1894].
•
Sublime: ak sulumen de dcnır. Cıvadan elde edilen zchırlı bır maddedır. Bellı oranda 'u ilc
karı�tırılıp dezcnfel..ıan olarak kullanılır. Civa(II)Kiorur [ 1lgCI2]
205
Osmanlı Sağlık Kurumları
•
Sağda rcı.mı solda iş clbıı.clcriyle Tebhirhanc memurları, 191 1.
(Mücssesat-ı llayriye-i Sıhhıyc Müdüriycti. Istanbul 1 327 1911, s. 9 1 )
kapagından içerdeki ranara yerle�tiriliyordu. ı lO derece basınçlı su buharında 15
dakika bekletilen e�yalar temiz taraftaki kapaktan çıkarılıyor. kurululduktan sonra
temiz tarafın arabatarıyla sahiplerine götürülüyordu. Bir bakteriyolog, senede
bir kez etüvün cşyayı istenilen derecede dczenfckte edip etmediğini kontrol
ediyordu. Tebhirhanc görevlileri de bir müfettiş tarafından dcnctleniyordu.-
-
Tcbhirhanc arabaları.. 191 L Tebhırhanc memurları. 1911.
(Mücssesat-ı llayriyc-i Sıhhıyc Müdüriycti. İstanbul 1327 1911, s. 91)
,. O�man Nuri, a_g.( , \.201-205; Nuran
Amıklopetlw. C.?. l\lanbul 1994, <;.231-232.
206
Yıldırım,
"Tcbhirhaneler",
Dımden Bugıill(' f.,tcmbul
Osmanlı Saglık Kurumları
Şehremaneti Sılılıiye Miidüriyeti 'ne Merbuı Teblıirlıaneler Memurin ve Miistalıdemlni
Talimatmitnesi uyarınca bulaşıcı hastalık vakalarında dezcnfeksiyon yapmak
mecburiydi, kim tarafından talep edilirse edilsin ücretsiz yapılıyordu. Bunun
dı�ında, kullanılmış c�yanın dezenfeksiyonu gibi işlemlerden ücret alınıyordu.
Gedikpaşa, Tophane ve Üsküdar Tebhirhanclcrinin sistemli çalışmalarının da
katkısıyla 24 Ağustos 1893 tarihinde başlayan kolcra salgını 16 Nisan 1894'te
tamamen yok edildi.10 Bu tarihten bir süre sonra başlayan ufak çaplı kolcra
salgınında daha sonra ara sıra ortaya çıkan kolcra ve diğer bulaşıcı haMalık
vak'alarında dezenfeksiyon i�lemleri sürdürüldü. I lastaJık olmadığı zamanlarda
tebhirhaneler hijyen gayesiyle dezenfeksiyon çalışmaları yaptı.
Şehremaneti'nin 6 Kasım 1894 tarihli raporunda, İstanbul'un kolcra görülen
Topkapı, Langa, Kadırga, Şehzadebaşı, Süleymaniye, Aksaray, Balat, Eyüp,
Edirnekapı, Fatih, Çarşamba. Fener, Galata. Cibali, Yeniköy, İstinye, Hasköy.
Kasımpaşa, Beyoğlu, Fındıklı. Taksim, Tophane. Kuzguncuk, Üsküdar.
Beylerbeyi. Kadıkoy semtlerinde dezenfckte edilen 296 mekanın adreı. ve
sahipleri bildirilmektedir. Bu semtlerde dezcnfekte edilemeyen 15 evden
l l 'inin sahibi dczcnfeksiyon yaptırma}ı kabul etmemiş; biri kapalı olduğu
biri de yıkıldığı için dczenfekte edilememişti. Bir evin de neden dezenfcktc
edilmediği belirtilmemiştir." 1895 yılında. Istanbul tebhirhaneleri. Hcy'et-i
Sılılıiye tarafından gösterilen 1üzum üzerine 5. Daire-i Belediye'ye bağlı Yeniköy
ve İstinye'de 156 evi dezcnfekte etti. 32
Humma-yı tifoidi
85
24
45
Çiçek (variola)
145
40
52
Dirteri (diphteria)
Mahiyeti bilinmeyen
ıso
130
125
46
41
ss
Verem Boğmaca
215
162
283
641
397
560
.
,
Kızamak ( rubeola) vb.
TOPLAM
GENEL TOPLAM
1593
"�Nunın Yıldırım· " 18<>3 1sıanbul Kolcra Salgını lsıatısıiklcrı", Tari/ı ı•c Top/ımı. S.150 (Ilaziran 1990).
s.53.
•ı sOA. Y.A. HUS.312CH.9 CA. 1312(8 Ka.'>ım 1894J.
BOA. Y. A. HUS 324/ı 16.22 L 1312 (18 Nisan ıı>95).
207
Osmanlı Sağlık Kurumları
Mondragon, iki yıllık mukavelesinin sonunda 26 Ekim 1896 tarihinde verdiği
raporla 26 Ekim 1895-26 Ekim 1896 tarihleri arasındaki bir senede istanbul
ve yöresinde yapılan dezenfeksiyon i§lemlerini Şehremaneti'ne bildirdi.
Mondragon'un raporuoda çe§itli bulaşıcı hastalıklarda uygulanan dczcnfeksiyon
işlemlerinin tebhirhanelere dağılımı yukandaki tabloda görülmektedir."
Ayrıca, koruyucu olarak boş evler, bulaşık evlcr ve bunlara biti�ik olan
meskenlerc 2.800 dezenfeksiyon işlemi yapıldı. Bunlardan başka haftada iki kez
kira arabaları ilc tünel arabalarına, üç kez de tramvaylara dezenfcksiyon işlemi
uygulandı. Bu program sonunda toplu taşıma araçlarından; kira arabalannda
47.250, tramvay arabaJannda 9.550, tünel arabalarında 480 olmak üzere
toplam 57.280 dczenfeksiyon i�lemi gerçekleştirildi. Bunlara üç tebhirhanede
yapılan 1.57 1 , evlerde gerçekleştirilen 2.800 işlem de eklenince bu bir yıl içinde
tebhirhane görevlilerinin toplam 6 1 .673 dezenfeksiyon işlemi yapmış oldukları
anlaşıl maktadır.
•
Iki yıllık kontratının bitiminde Mondragoo mukavelesinin be� yıl süreyle
uzattimasını istedi. İstanbul Şehremini Rıdvan Paşa tebhirhanelerde çalışan
memurların artık dezenfeksiyonu öğrendiklerini ama bilgilerini ilerietmelerine
yardımcı olacağı düşüncesiyle Mondragon'un bu isteğini onaylayarak bir üst
makam olan Dahiliye Nezareti'nc bildirdi. Dahil iye Nezareti, mali sebepler ve
memurların dezenfeksiyon işini öğrenmiş olmalarını dikkate alarak Mondragoo'a
ihtiyaç kalmadığı gerekçesiyle mukavelesinin uzatılınasını uygun bulmadı. Ancak
Şehremaneti o sıralarda İstanbul'un birçok semtinde boğmaca, kızıl ve kuşpalazı
gibi bulaşıcı hastahklar bulunduğu gerekçesiyle ısrar edince Mondragon'un
sözleşmesi beş yıl üzerinden yenilendi.34
1901 yılında be� yıllık kontratı bitince Şehremaneti bu kez, genel sağlığın temini
maksadıyla şiddetle lüıum görüldüğünü ileri sürerek Mondragon'un kontratının
tekrar yenilenmesini istedi. Dahiliye Nczareti ise Istanbul'da salgın bir hastalık
görülmediği, Londra'dan bir uzman hekim gctirtildiği gibi gerekçelerle artık
Mondragon'a ihtiyaç kalmadığı görü�ündeydi. Mondragon'a yüksek miktardaki
ücretin ödenmesine devam edilmesinin uygun olmadığını ileri sürdü ve
Şehremaneti'nin isteğine uymadı.'� Ancak Mondragon'un sözle�mesi yenilendi.
Bu arada birçok Türk bakteriyoloğu yetişti. Bunlardan yararlanmak yerine 1 907
yılında Mondragon'un sözleşmesi bu kez tecrübeli ve yararlı hizmetleri sabit
olduğu gerekçeleriyle tekrar uzatıldı.'fı
.
' BOA. 1. ŞE. 1314/Ş-06, 22 Ş. ı3ı4 (26 Ocak ı897)
" BOA. 1. ŞE. ı 3 ı4/Ş-0 6, 22 Ş ı 3 ı4 [26 Ocak ı 897].
"BOA. İ. ŞF. ı3ı9/B-03, 28 B ı3ı9 [lO Kasım ı90ı].
ıı.BOA. İ. IIUS. ı325/R-2J, 8 R 1325 [2ı Niıı<ın l907j.
208
Osmanlı Sağlık Kurumları
Tam 15 yıl İstanbul'da çalışan Mondragon'un görevine, ancak 24 Temmuz 1908'de
I L Meşrutiyet ilan edilip IL Abülhamid tahttan indirildikten sonra, 9 Ağustos
1 908'da son verildi.37 Ardından tebhirhanelerde çalışan askeri memurların
yerlerine sivil memurlar almdı.38
II. Me§rutiyet'ten Sonra Tebbirhaneler
Inşa edildikleri tarihten sonra esaslı bir onarım görmeyen tcbhirhancler,
I l . Meşrutiyet'in ilanından sonra 12 Mart 1325 (25 Mart 1 909) tarihinde
kurulan Şehremaneti İdare-i Sıhhiye Şubesi'ne bağlandı. Cemiyet-i Umumiye­
i Belediye'nin 29 Mart 1327 ( l l Nisan 19 ı 1 ) tarihli kararı ile de yine
Şehremaneti'nin bir birimi olan Müessesat-ı Hayriye-i Sılılıiye Müdüriyeti'ne
geçti.]9 Bu dönemde onarılmaya ve araç gereçleri yenilenmeyc başlandı.
Tophane Tebhirhanesi, doldurulmuş zemine alelacele inşa edildiği için bazı
yerlerinde çatlaklar olu�muştu. Arsası değerli olduğundan satılıp Galata veya
Fındıklı'da yeni bir tebhirhane yapılması düşünüldü. Fakat gerçekleştirilemedi.
Bu arada Gedikpaşa Tebhirhanesi'nin bitişiğindeki bazı binalar istimtak edilerek
tebhirhaneyc dahil edildi. Bütün tebhirhane binaları onarımdan geçirilip
boyandı. Uzun süreden beri kullanılan büyük etüv kazanları istim tutmayacak
derecede köhneleşmişti. Fransa'daki Genest-Herscher Fabrikası'ndan üç
yeni etüv alınması kararlaştırıldı. Aynca ayni fabrikadan 60 el pulvarizatörü,
Almanya'dan 20 sırt pulverizatörü getirtildi. İstanbul'da üretilen 72 strt
pulverizatörü ile birlikte 152 yeni pulverizatör alındı. Mevcut 48 pulverizatör
tamir ettirildi ve bol miktarda yedek parça sağlandı. İyi çalışmayanlar emekli
edildi veya işten çıkarıldı. Yerlerine genç, dinamik memurlar alındı. Memur
saytSı 45'e yüksellildi. İstanbul'da başgösteren 1 9 1 0-191 1 kolcra salgınmda artan
talep karşısında görevlilerin yetersiz kalması üzerine alınan 125 geçici memura
kısa sürede dezenfeksiyon yöntemi öğreti Idi. Bu salgın sırasında kadrolu ve geçici
memurlar gece gündüz canlarını tehlikeye atarak çalıştıkları için tümüne birer
maaş ikearniye verildL Ayrıca, hükümetin isteği üzerine Trabzon, Zonguldak,
Çatalca ve civan ilc ordu manevralarının yapıldığı Seydiler ile Hadide'de de
dezenfeksiyon yapıldı.
1 9 1 1 yılında 39.504 mesken, 607 okul, 1.333 emakin-i emiriye, 32.541 araba,
2.981 tramvay arabası, 100 tünel arabası, 1.148 hamam, 198 apartman, 590 han,
60 otel, 8.3 1 3 bekar odası, 8.741 dükkan, 23.798 kayık, 236 şirket ve idare vapuru
dezenfekte edildi. Bu yerlerde toplam olarak 89.970 dezenfeksiyon i�lemi yapıldı.
" Nur.ın Yıldırım. " l893'tc istanbul'da Kolcra Salgını". Ttıri/ı ve Top/ımı.
s.l4-19.
111 0sman Nuri, a.g.e., s.l94-1 97.
w
S.129 (Eylul 1994),
Dersaadet'in 1324, 1325 Senelerine Malısu� Sılılıi isıatistiki ı•e Şelıremaneıi ı•e Del"llir-i Belediye
Tt!fkiltit ve Niuımtit-ı Sılıluyesı. İstanbul l326 1 1910[. s. IS.
209
Osmanlı Saglık Kurumları
Ayrıca 182.631 parça eşya da dezenfekte edildi. Özellikle Hasköy, Fındıklı,
Balat gibi hastalık kaynağı olan semtlerde gerçekleştirilen başarılı dezcnfcksiyon
uygulamaları sonunda 1910-191 1 kolcra salgını kısa sürede önlcndi.411
variola-L.Da'üs-sill=sillü'r-ric tubcrculosis
Hum m
Humma
tifoidi
d fcvcr
iltihab-ı sehaya-yı dimagi-i �evki-i
müstevll
litis
Kızarnık
822
-+----t-2332
2343
2149
392
191
2561
27002
715
49
34
907
41
144
26081
ı 15
1065
41
42
1619
56
9873
8739
30
47
398
322
71 1
-
-
1908-1909- 1913-19 I 4 Yıllarında Tcbhirhanclcrdc Yapılan
3669
Dczcnfcksiyon İşlemleri''
Şehremaneti Sıhhiye Müdüriycti'ne Mcrbut 1Cbhirhanc1er Mcmurin ve
Müstahdemini Talimatnamesi'ndc, tebhirhanelcrin kadrosu, dczcnfek.1:an
maddeler, her bulaşıcı hastalıkta uygulanacak yöntem ve özel dezenfektanlar
hakkında ayrıntılı bilgiJer yer almaktadır. Ayrıca sabit ve �eyyar etüv1er,
buharda bozulan eşya ile kitap, evrak için kullanılan fonnol etüvleri, odaların
anahtar deliğinden içeri formaldchil püskürten otoklavlar, amonyak cihazJarı,
pulverizatörler, dczenfektör scpeti gibi aletlerin tanıtımı yapılarak nasıl
kullanılacakları anlatılmaktadır.
"' Müessesat-ı Hayriye-i Sılılıiye Miic/ıiri)'eti. htanbul 1327 f 191 1 j. !-. 89-92.
" Dersaadet'in 132-1 f/908} ı·e 1325 f1909} Senelenne Maluu.� Sılı/u lstatısitiı ı•c Şt!lıremancu ı·e
Deı·air-i Beleeliye Te�/.;i/at ı·e Nizanıat-ı Sılılıiyesı, Istanbul 132ô 1191 Oj; Şelırenıanetı Sılılııye Mllcliiriyeu
OerTaac/et 'in 1329 f/9/Jj Serıesine malısus Sılılıi iYtatistikıdir, Istanbul 1330 1 19141: Şelmmıaneli
Sılılıiye Miidiiriyetı Dersaadet'in 1330 f/914/ Senesine nıalı.ım Sılılıi lstııtistikidir, btanbul 1331 [ 19 15].
210
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Bu talimatname uyarınca butaşıcı hastalık vakalannda dezenfeksiyon yapmak
mecburiydi, kim tarafından talep edilirse edilsin ücretsiz yapılıyordu. Bunun
dışında, kullanılmış eşyanın dezenfeksiyonu gibi işlemlerden ücret ahnıyorduY
.
Gedikpaşa Tebhirhanesi sonraki yıllarda Istanbul Tebhirhanesi adı ile tanındı.
Buraya bağlı Balat Halk Hamarnı ile Beyoğlu Tcbhirhanesi'ne bağlı Kasımpaşa
.
Halk Hamarnı'nda fakir halk yıkanır ve bu hamamlar ilc Istanbul'daki diğer
hamamların havlu ve peştcmalları da bu tebhirhenclcrde ctüvden gcçirilcrek
dezenfekte edilirdi.43
Tebhichane Görevlileri
Fransa'dan getirtilen Eugen Mondragon ı 893-1908 y11lan arasında 1 5 sene
Tebhirhaneler Muallimi ve Dezenfektör olarak üç tebhirhaneyi de yönetti. Bu
dönemde etüv makinelerini kullanmayı bilen kimse yoktu. Tebhirhanclerde
başıbozuk arnelenin çalıştırılması maksadı temin edemeyeceğinden askeri
birliklerden seçilecek subay ve erterin eğitilmesi düşünüldü.44 Üç tebhirhane
de hizmete girdiğinde, birer "katip" (600 kuruş maaş) tarafından yönetiliyordu.
Ayrıca birer makinist (500 kuruş), temiz tarafta iki, bulaşık tarafta dört memur
(450 kuruş) ve birer arabacı (200 kuruş) kadrolu olarak çalışmaktaydı.'5 Bunlardan
başka, jandarma taburlanndan seçilen 33 asker eşit olarak üç tebhirhancyc
dağıtılmıştı. Bunların üçü kolağası, yüzbaşı ve mülazım olmak üzere subay, 30'u
ise teskere bırakmış çavuşlardı. Yani her tebhirhaneye biri subay olmak üzere 1 1
jandarma verilmişti.46 "Tathirat-ı fenniye memurları" unvanıyla atanan bu askeri
görevliler tebhirhaneler muaUimi olarak tayin edilen Mondragon tarafından
eğitildikten sonra dezenfeksiyon işlemleri yapmaya başladılarY Ayrıca salgın
boyunca 100 jandarma eri daha geçici olarak tebhirhanelerde görevlendirildi ..ııı
Zamanla tebhirhanclerin kadroları genişledi. Makinist yanında beş tcbhir
memuru çalıştınlmaya başlandı. II. Meşrutiyet'in ilft nından hemen sonra 29
Ağustos 1 908'de askeri görevlilerin yerine sivil memurlar atandı. II. Meşrutiyet'c
yakın "Katip" unvanı "Müdir-i Umumi" ile değiştirildi. Meşrutiyet'ten sonra
bu unvanın yerini "Müfettiş-i Umumi" aldı. 1915 yılında idare makamı "Şube
Riyaseti" oldu. 1 909 düzenlemesinde her tebhirhanenin ideal kadrosu şöyle
belirlenmişti: Müdür ve katip ( 1 000 kuruş), bir makinist (600 kuruş), beş 1 . sınıf
tebhir memuru (500 kuruş), beş 2. sınıf tebhir memuru (400 kuruş), beş 3. sınıf
'2
Sılılıy
i e Müdiriyerine Merbllf Teblıirlıane/er Memurin ve Müstalıdemini Talimatniimesi.
Ahmet ihsan ve Şürekası Matbaacılık Osmanlı Şirketi. 1339 [1915], s.l4-15.
'1Mustafa Bağadır, ·Tcphirhanc··. İstanbul, 5.27 (Ağustos ı 963), s. l l .
... BOA. İ. ITUS. 131 1/R.-01, 1 R. 1 3 1 1 [12 Ekim 1893].
11 BOA. İ.ŞE. B l l/C-16, 28 C. 1 3 1 1 [6 Ocak 1894).
ol(> O�man N urL a.g.e., ı.. 94.
•7 Chanıemessc, a.g.m., s.282-289.
.ıs BOA. MV. 81/81, 19 RA. 1 3 1 2 [20 Eylül 1894).
Dcrsaadet.
211
Osmanlı Sağlık Kurumları
memuru (300 kuruş) üç arahacı (200 kuruş) ve bir kapıcı ( 150 kuruş):�9
,
Her tebhirhane, senede bir kez etüvün içine yerleştirilen eşyanın istenilen
derecede dezenfekte edilip edilmediğini anlamak üzere senede bir kez kontrol
cdilirdi. Bu kontrolü bir bak leriyelog yapard ı. Ayrıca bütün tcbhirhane görevlileri
bir müfettiş tarafından dc netlcnirdi.50
l l . Meşrutiyet'in ardından yaşlı memurlar emekli edilip kadro gençleştirildi.
1910 )ılında İstanbul'da çıkan kolcra salgınında ilaveten kaydedilen 125 geçici
mcmura dezenfeksiyon usulü öğrctildi . Tebhirhanc memurları için resmi elbiseler
..
yaptınlarak bir örnek giyinmeleri sağlandı . 191 1 yılında Usküdar Tebhirhanesi
müdürü ve katibi Hacı Mehmet Bey, makinisti de Bekir Efendi idi. Aynca 4 birinci
!)ınıf, 6 ikinci sınıf, 7 üçüncü sınıf olmak üzere 17 tebhir memuru çaJışmaktaydı.�1
Mart 1912'de tebhirhancler yeniden Şehremaneti Sıhhiye Müdüriyeti'ne
bağlan ı nca her tebhirhaneye ayrıca bir hekim ilc bir cczacı tayin edildi.�2
1915 yılında yürürluğc giren, Şehremaneti Sılılıiye Müdüriyeti'ne Merbut
Teblıirlıaneler Menıurfn ı•e Miistalulemini Talimatniimesi'nc göre, tebhirhanclcrin
idari ve fenni bütün işleri, Sıhhiye Müdüriyeti'ne bağlı olan tebhirhaneler
müfettişine aitti. Her tebhirhane kadrosunda hekim, idare ve hesap memuru,
�crmakinist. müstahzır (dezenfektan hazırlayıcı). sermemur, makinist, memurlar,
kavas, arabacı, scyis, kapıcı ve haderne bulunması öngörülmüştü.53 1915 yılında
Gedikpaşa Tebhirhanesi'ndc şu görevliler çalışmaktaydı : tabip, idare memuru,
sermakinist, makinist. eczacı, sermubahhir. birinci sınıf mubahhir(4) ikinci sınıf
,
mubahhir(5), üçüncü sınıf mubahhir (5) ve mubahhir kavas (5).s.ı
Usküdar 1Cbhirhancsi Müdürü Rcfık
Bey (Ahmet Yukc;el Özemre'nın dedesı.
Ahmet Yük�cı O.wmrc �i\i)
Osman Nuri, a.g.c., �. ı93- ı99
1' O�man Nuri, a.g.e., �.ıoı-205.
ıı Mıll:s.wwı-ı Hayriye-ı .<iı/ıluı·ı• Mıuliinyeıi. istanbul. Matbaa-ı Ar�ak G:ıroyan, ı327 ı 1 9 1 1 J. s. 89,112
1 O\man Nuri, a.g.c., s. ı98-1 9().
1 Şdıremaneıi Sılılıl)·e Muclımı•tmı Merbw Teblıırlıant'lı:r Mmwrin ı·ı• Musıululı:mmı Talunatllimu•.ıi.
Dcr�ııadct. Ahmet lh:.an V� Şur�ka�ı Matbaacılık o�manlı Şirkctı, 1339 ı 1915J.
Q,man 1\uri. a.g.e. '>.198-199
.
212
Osmanlı Sağirk Kurumları
Tebhirhanelerin Kapanışı
1930'da yürürlüğe giren Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 85. maddesi ilc
kullanılmış elbise ve eşyaların dezenfekte edilmeden satılması yasaklanınca.
tebhirhaneler, ikinci cl eşya ve giysileri de dezenfekte etmeye başladı. Zamanla
salgınların hemen hemen tamamen ortadan kalkması tebhirbaneleıin önemini
azaltınca, araç ve gereçleri yenilenmeyen tebhirhaneler gözden düştü. Buna
rağmen, 1 975-1976 yıllarında, evlerinde muayene edilen 1 .988 hastanın giysileri
ile kullandıklan eşya ve araç gereç, ayrıca satışa çıkarılan eski e�yalardan
ibaret toplam, 122.867 parça dezenfekte edildi. İstanbul Belediye Başkanı Or.
Fahri Atabey'in 1968-1973 yıllarına ait faaliyet raporlarında, bulaşıcı hastalığa
yakalananların eşyaları ile satışa çıkanlan kullanılmış eşyanın dezenfekte edildiği
tebhirhanelerin, ilkel ve bilimsellikten uzak olup ihtiyacı karştlayamadıkları dile
gctirilmişti.55 Ahmet İc:;van'ın belediye başkanlığı yaptığı 1975-1976 yıllarına ait
faaliyet raporlarında tebhirhaneler, Sağlık İşleri Müdürlüğü'ne bağlı Bulaşıcı
Hastalıklada Mücadele Şube Müdürlüğü'nün bir birimi olarak yer almaktadır.
Tebhirhanelerin dezenfeksiyon işlemleri yapmakla beraber ilkeUikleri nedeniyle
ıslah edilmeleri gereği vurgulanmıştır.S6 Aytekin Kotil dönemindeki 1 978-J 980
yıllarına ait faaliyet raporlarında ise artık tcbhirhaneler anılmamakta, sadeec
Bulaşıcı Hastalıktarla Mücadele Şube Müdürh.ığü'niın dezenfeksiyon, fare,
başarat mücadelesi yaptığı belirtilmektedir.57
Tophane Tebhirhanesi, 1994. (N. Yıldırım Arşivi)
sı
Be/edıye Başkam Dr. Falıri Alilbt?'in 1969 Haziran Dtmemuufe Beledn·e Meclısine Takdım Ettığı Yıllık
Faaliyet Rapom (10 Hazıratı /968-2 Haziran 1969), Belediye Mathaası. Istanbul, 1969, s.60: Btltdl}·e
Başirom Dr. Falıri Arabey'in 1971 Haziran Döneminde Beledıyt• Mtclisme Takdim Ettiği Yıllık Faa/i)·et
Raponı (1 Haziratı 1970·1 Hazircm 1971). Belediye Math:ı:ısı, Istanbul, 1971, s l 88; Belediye Başkam
Dr. Fa/ın Atabey'in 1971 1/uıircm Döneminde Belt•diye Meclisim• Ttıkc/im Effiği Yıllık Faaliyet Raponı (!
Haziran 1971·2 Haziran 1972), Belediye Matbaası, iı.tanhul, 1972, s.289: Belediye Başkam Dr. Fa/ın
Atabey'in 1971 1/azıran Döneminde Bcledıye Meclisine Takdim Ettıgı Yıllık Faaliyet Raponı (2 1/aıırun
1972-1 Haziran 1973), Belediye Matbaası, istanbul 1973, s.272.
s. Istanbul Belediyesı 1975·1976 Yılı F
aalıvet Rııpom. Bcledıyc Matbaası, Istanbul. 1976, s.274.
� Istanbul Belediyesi 1978·19"'9 Yılı Faalıyet Rııpom, Bclcdıyc Mathaası, Istanbul. 1979, s.262; Istanbul
Belediyesi 19-.9·1980 Yılı Faaliret Raponı, Belediye Matbaası. istanbul. 1980, s.:Z.�.
.
213
Osmanlı Sağlık Kurumları
Üsküdar Tcbhirhancsi, 1994. (N. Yıldırım Arşivi)
Uskudar Tebhirhancsi ctiıvü ile kazanı, 1994. (N. Yıldırım A�ivi)
Tcbhirhanelerin ne olduğunu ara�tırmak amacıyla arşiv belgelerinden iz sürerek
Gedikpaşa Tebhirhanesi'nin sokağını belirledik. Buraya gittiğimizde yerinde
"Belediye ݧhanı" adını ta§ıyan yeni bir yapı gördük. Çevre esnafından burada
bir süre bakırc1 esnafının bulunduğunu, Bedrettin Dalan'ın belediye başkanlığı
zamanında (26 Mart 1984-28 Mart 1989) dükkan kar�ılığı müteahhide verildiginı
öğrendik.
22-24 Nisan 1991 tarihlerinde Bilim Tarihi Kurumu ilc IRCICA tarafından
.
düzenlenen Bilim Kurumları ve Islam Uygarlığı Uluslararası Sempozyumu'na
(International Symposium Science lnstitutions in lslamic Civilisation), ··o..,manlı
•
lmparatorluğu"nda Thbhirhaneler" başlıklı bir bildiri ilc katıldık. Bil<.lirimi.li
sunduktan hemen sonra yanıma gelen Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, 1978 yılında
bir yangın geçiren Tophane Tebhirhanesinin harap bir halde olduğunu, yapı
malzemelerinden ve lartından tarihi bir yapı olduğunu anlarnalarına rağmen
214
Osmanlı Sağlık Kurumları
bunu kanıtlayamadıkları için belediyenin bu binayı yıkma kararı aldığını söyledi
ve benden tarihi önemini anlatan kısa bir yazı istedi. Hemen hazırladım. İTÜ
Mimarlık Fakültesi Restorasyon Anabilim Dalı öğretim üyesi olan Prof. Dr.
Zeynep Ahunbay bu yazıyı Istanbul Belediyesi yetkililerine verdikten sonra yıkım
karan kaldıııldı ve tebhirhanenin onarılıp bir kültür evi olarak kullanılmasına
karar verildi. Aynı yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Yıldız Teknik
Üniversitesi'ne bir restorasyon projesi hazırlattı. Bu arada Tophane Thbhirhanesi
ilc ilgili bir yüksek lisans tezi yapıldı.511 İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
onarılan ve ilaveler yapılan fakat ne yazık ki tarihi kimliğini kaybolan Tophane
Tebhirhanesi'nde 2000 yılından beri, Istanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık
ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı Özürlüler Müdürlüğü (İSOM) ilc bu
müdürlüğe bağlı İstanbul Özürlüler Merkezi bulunuyor.59
•
1994 yılında Üsküdar Tebhirhanesi'ne yaptığımız inceleme ziyaretlerinde
görü�tüğümüz mahalle muhtan ve çevre sakinleri tebhirhane bacasının
l980'1cre kadar tüttüğünü hatırladılar. İstanbul Belediyesi faaliyet raporlarına
onların beyanları eklendiğinde 1978-1980'1erdc faaliyetine son verildiği ortaya
çıkmaktadır. Bu yıllardan sonra Üsküdar Tebhirhanesi'nde sadece, Büyükşehir
Belediyesi Bulaşıcı Hastalıklarla Şube Müdürlüğü'nün Anadolu yakası ilaçlama
ve dezcnfeksiyon birimi ilc Yeteriner Müdürlüğü'ne bağlı köpek itlaf ünitesi
faaliyet göstermiş olabilir. İnceleme ziyaretlerimizin birinde, Anadolu yakası
ilaçlama ve dezenfeksiyon birimi amiri A. Dursun Kaya, okulları dezenfekte
ettiklerini, başvuru halinde evleri ücret karşılığında ilaçladıklarını, motorlu
servisler ve geceleri kullanılan sisierne makineleriyle sivrisinek, karasinek
mücadelesi yaptıklarını anlatmıştı.
Üsküdar Tebhirhanesi günümüzde, Doğancılar (Mirahor) Caddesi (No. 76) ile
Tebhirhane Sokağının kö§esinde bulunmakta ve 6. pafta, 427. ada, 10. parselde
.
yer almaktadır. Imar planlarında anıtsal yapı alanında kaldığı için Istanbul 3
Numaralı Kültür ve Tabiat Yarlıklarını Koruma Kurulu'nun 7 Ekim 1 996 tarih
ve 2006 sayılı kararı ile koruma altına alınmıştır.60 Nisan 2006'da uygulamaya
giren restorasyon ve rekonstrüksiyon projesine göre mevcut bina tarihi dokusuna
sadık kalınarak yan binalara geçişlerle genişletilmektedir. Orijinal binası ve etüv
makinesiyle günümüze ulaşan tck dezcnfcksiyon evi olan Üsküdar Teblıirlıanesi,
tıp, bilim ve teknik tarihi bakımından önemli bir yadigardır.
.
·�
Atilla Kangülcç,
Tophane Teblıirlumesi Projesi, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık-Şehireilik
Anabilim Dalı Restorasyon Programı Yüksek lisans Tezi, Haziran 1993.
'9
Bu bilgi, 9 Mayıs 2008 günü ziyaretine gilliğim Mudur Yardımcısı Muhammct Nurı Co�kun
tarafından verilmi�tir, kendisine te�ekkür ederim.
ov.tr
{b
i btr/140/14001/1400109
/kentsel
ı.o http:Uwww,ibb.g
tasarim/02.htm.(Eri�im: 26 Ekim 2006)
215
Osmanlı Sağirk Kurumlarr
Ord. Prof. Dr. KEMAL CENAP BERKSOY ve DARÜLFÜNUN
TIP FAKÜLTESİ FiZYOLOJİ ENSTİTÜSÜ'NÜN GELİŞİMİ
( 1 909 - 1933)
Emre DOLEN*
Giri§
..
Vniversite tarihimiz açısından özellikle Darülfünun dönemi göz önüne
alındığında fakültete rin ve bu fakültelcre bağlı kürsü ve enstituterin
gelişim tarihleri konusundaki bilgiler çok sınırlıdır. Bu konuda en önemli
kaynaklar anılar olmakla birlikte anılarını yatanların sayısı çok az olduğu
gibi sonradan yazılmış olan bu anılar da çok sayıda hata içermektedir.
İ stanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi Fizyoloji Müdcrrisi Dr. Kemal Cenap
[Berksoy] Bey Fizyoloji Kürsüsü'nün veya kendi deyimiyle ''Enstitüsü"nün
geçmiş faaliyetleri, gelişimi ve ileriye yönelik gel işt irme projesi konusunda
1930'da bir kitap yayınlamıştır.• Burada ortaya konulan gelişim projesinin
kısa sürede gerçekleşmesi üzerine de 193l 'dc ikinci bir kitap yayınlayarak
Fizyoloji Kürsüsü'nün tarihçesini ve son durumunu ortaya koymuştur.2
· Prof. Dr., Marmara Üniversitesi Ecuıcılık Fakültesi, Haydarpaşa- Istanbul. emredolen({ıgmrıil.com
Kemal Cenap fBerksoy], istanbul Vniversitesi Trp Fakultesi Fisrologı Miiessesesi Faaliyet ve Neşriyat ı•e
Te/Wmü
l Projesı (1909 1930). Ahmet İhsan Matbaası. İstanbul 1930.
2 Kemal Cenap [Berksoyj. lstanbul Danil/imunu Tıp Fakultesi Fisıologn·a lrıstiıııt'u, Resimli Ay Maıbaru.ı.
1-;tanbul 1931.
1
··
217
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Birinci elden kaynak olu§turan bu iki kitap yardımıyla Fizyoloji Kürsüsü'nün
1903 - 1933 dönemindeki gelişimini, Haydarpaşa'daki Tıp fakültesi binasının
neresinde yer aldığmı saptamak mümkün olmuştur-'
·-
-
.
ll
�
Fi SİOLOGİ
,_.,__
··-·--
M Ü ESSESESi
F"AALIVI:T
Y'-'
NEŞRIVAr
�
l
a
i
O
L
O
'l''
-ı
[' _ı
O t V A
--
•
-·-·--
Kemal Cenap [Bcrksoy]'un
Filyoloji Kür�usü hakkında
1930\la yayın ladığı kitabın
kapağı
.
-
....
. "';
.
� ..
Kemal Ccnap ( Bcrkso) J'un
Fizyoloj i Kür<.,üsü'nün yenı
düzenlemele rle açılması
dolayı-.ıyla 193 1 'de yayınladıg,ı
kitabın kapağı
Ord. Prof. Dr. KEMAL CENAP BERKSOY
Ord. Prof. Dr. Kemal Cenap Berksoy'un Yaşamı
Kemal Cenap Bey 1876'da Üsküdar'da doğmu�tur.4 Babcısı Maçka Silahhane-i
Hümayün Başkatibi ve Bektaşi tarikatı mensubu Hasan Cenap Efendi ve annesi
Bahriye Nazırı Cemal Paşa 'nın teyzec;i Mesnet Hanım 'dır. Iki kardc§i daha olup
bunlardan Ilasan Basri Bey 1924'de genç yaşında ölmüştür. Diğer kardeşi sanatçı
Semiha Berkso�'un babası olan Ziya Ccnap [Berksoy: 1882 - 1955] Bey'dir.
Tıp Faki.ı.ltc�i'nin l laydarp�a da bulundugu döncmdd.i kur..u ve labmatuvarların çok bllyuk hır
bölumünün yerim 'aptamak mümkün olamamı�tır. Bunlardan yalnıı Anaıomi, Fizyoloji. Kimva
Latıoratuvan. Konfcran�Salonu. Riyasct (Dckanlık), Kulak-Boğaz-Bunın Polikliniği v\! Kütüphane'nın
yerleri bellidir. Bu m\!kaniann çogu günumtUde Marmara l..inivcr..ııc�ı Tıp l·akulte�i tarafından Rıyao,cı
ve Konferans Salonu gene aynı amaçla Dekanlık ve Konferan� Salonu 1 R Salonu). Anatomi, Anatomı
ABD. Fizyoloji. 13iyokımya ABD ve Kimya l.ahoratuvarı da Fizyoloji ABD olarak kullanılmaktadır.
Kulak·Boğaz-Bunın Poliklinigi'nc F.czacıhk r.ıkültcsi Dekanhğı ycrh:�ını�. Kütüphanc i�c Marn1<1ra
Unıvcr.itcsi Ord. Prof. Dr. Nihat Sayar Konfcraru. Salonu ulmu�ıur.
.
Aykut Kazancıgil ve llusrev llaıcmi. "Turkıyc'dc fuyoluji bilimi ve Kemal Cenap Bcrk�oy". Ttm/ı
n• liıplımı. Sayı 51, 9 - 18 (Mart 1988). Bu yazı "Ord. Prof. Dr. Kemal C'cnap Berk,oy - Türkiye'de
XX. yüzyıl başlarında fızyoloji tıiliminin gcli�mcsi" ba�lığı allında yenıden yayınlanmıstır: Tıp Ttm/u
.1m}llmıulan, Sayı 2. ,,20 - 23 ( 19S8).
·
218
Osmanlı Saglık Kurumları
.
Kemal Cenap Bey, Kuleli Askeri Tıbbiye Idadisi'ni bitirip Mekteb-i Tıbbiye-i
Şahane 'ye girmiş ve 189Tdc yüzbaşı rütbcsi ilc mezun olmuştur. 1 900'dc Sali ha
Hanım ile evlenmiş ve iki çocuğu olmuştur. Kızı 1901 doğumlu Bedia 1 Moray J,
oğlu sporcu ve iş adamı Seyfi Cenap [Berksoy; 1903- 1980)'dur. Birkaçevlilık daha
yapmı� olmakla birlikte ba�ka çocuğu yoktur. 1 943'dc emekli olmasının ardından
maddi sıkıntıya dti�nıü�. aynı yıl İ stanbul ve 1946\la Yozgat milletvekili seçilmiştir.
Millletvckili iken 28 Kasım 1949'da Ankara'da ölnıuş ve burada gömülmü�tür.
Bilimsel Kariyeri ve Kişiliği
Kemal Cenap Bey 189Tde Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'den mezun olunca çekilen
kurada adına Dördüncü Ordu-yı HümayCın çıkmalda birlikte süresinin bitimi
sonunda buradaki görevine gitmek üzere 28 Aralık 189Tde iki yıl için Tıbbiye'nin
"Fizyolojihancsi'ne memur" edildi ve böylece i lm-i Mcnafiü'l-aza [Fiıyolojil
MuaUimi Şakir Pa�a'nın ( 1849 - 1 909) yardımcısı oldu.� İ ki yıl sonra Mckteb-i
Tıbbiye-i Şahane'de açık hulunan Fenn-i Menfıfiü'l-aza Muallim Muavinliği için
açılan yarışma sınavında "ısbat-ı ehliyet ve rüchan" eylcyerek 1 1 Eylül 1899'da bu
Kemal Cenap Bey 191 Tdc Berlin"de c�i \C çocukları ile birlıkte.
(Ayk u t Kaıancıgil ve Htisrcv llaıcmi : s. 139]
' B"}lmkmıftk Osmunlı ırşiı•i: YMTV. J9.1/17 (5 Ccmaziyclahır 1 ı 7 w 30 Ağustos 315 [ 1 ı bylül 1899)).
Bu belgenin ıraskrip�ıyonu [EK
ı)"de vailıniştir. Kentiisı atam)ını ..istibdadın Sarayburnu'nda
Demirkapı'daki Tıbbiye�indcn 13 ı3/l 897 tarihındc ne�etıınizı mlıtcakıp, o .ıaman «limı mcnafıuı·aLa•
denilen bu ilirnde «ikmali tah�il etmek» kaydile ve o zamanlarda henuz mevcut oımay<ın a-�•�tan
vaLiyelinde bu ilmc intis:ıp ettim Dcr-in hocası. henu7 miralay ve be� olan rahmetli hocam �akir
Pa)a idi� biçiminde anlatmaktadır. [Kemal Ccnap ( 1931 ). ,.s).
219
Osmanlı Sağlık Kunımlan
göreve atandı. Şakir Pa§a'nın 1909'dak.i ölümü üzerine Fizyoloji Muallimi oldu.
1910'da Fransa'ya giderek Lyon ve Paris'de çalışmalarda bulundu. 1912'de
Balkan Savaşı'na katıldı ve Edirne'de hekim olarak görev yaptı. 1 9 1 Tde
Almanya'ya giderek Bickel ve dönemin ünlü biyokimyacısı Prof. Cari Neuberg'in
yanında çalıştı.
Darülfünun Tıp Fakültesi'ndeki hocalığı sırasında bir yandan fızyoloji ders ve
laboratuvar kitapları yazarken öte yandan da Fizyoloji Kursüsü'nün gelişimi için
büyük çaba harcadı. İnsan yetiştirme konusunda talihsizliğc uğradı. Başlangıçta
birlikte yola ÇLkan ve fızyoloji eğitimi görmüş olan çalışma arkadaşları Hasan
Reşat (Sığındım] ile Kadri Raşit (Anday] Paşa başka alanlara yöneldiler. Önce
müderris muavini ve daha sonra muallim ve müderris olarak yardımcılığını
yapmış olan Talha Yusuf Bey kendisinin bilimsel çalı�malarına da katılmanu�
olan son derece silik bir kişiliktir. Kemal Özbay kendisi hakkında aşağıdaki
değerlendirmeyi yapmaktadır.6
"Fizyoloji dersinin muavini Thlha Bey, �işman, kırmızı yüzlü, biraz da
hiddetli bir zat idi. Nadiren ders verir, sınavlarda hocanın yarunda ve
geri tarafında oturur, deney hayvanları ve özellikle Pavlov tecrübesi için
beslenen köpeklerin bakımı ile ilgilenirdi. Öğrencilerin bu zattan herhangi
bir istifade sağladığı şüpheli idi."
Thlha Yusuf Bey 193l'de IGmya-yı Hayati Muallimi Rasim Ali Bey ilc
birlikte bir Fizyoloji kitabı yazmış ve kitap Tıp Fakültesi yayını olarak basıtmaya
başlanmıştır. Basılan kısmı gören Kemal Cenap Bey'in şiddetli eleştirileri üzerine
başlangıçta yazar olarak eleştirilere cevap veren Thlha Yusuf Bey bir süre sonra
kendisinin kitabın yazan olmadığını ileri sürerek geriye çekilmiş ve Rasim Ali
Bey olayın hedefi haline gelmiştir.
1931 yılı başlannda açılan soruşturma sonucunda Rasim Ali Bey'in bilimsel
yetersizliği ileri sürülerek 1 932'de görevine son verilmesine karar verilmiş
ve sonunda Maarif Vekaleti tarafından görevden alınarak 1933 yılı başında
orta öğretİrnde öğretmenliğe aktarılmıştır.7 Rasim Ali Bey'in adının arkasına
sığınarak bir fizyoloji kitabı yazan Talha Yusuf Bey'in Kemal Cenap Bey'in
şiddetli eleştirileri karşısında aradan sryrılarak Rasim Ali Bey'in harcanmasına
neden olduğu anlaşılmaktadır.
6
Kemal Özbay. Türk Asker Hekim/igi Thrilıi ''e Asker Hastane/en, Cilt 2, Yöriik Matbaası, istanbul
ı976, s.l70.
7 Ali Arslan, .. Cumhuriyet dönemi i�tanbul Darülfünfınu'nda öğretim üyesi olmanın şartları ve
ilmi yetersizlik dolayısıyla görevden alınma", stanbul
i
Ümı•ersuesı Edebıyot Fakilltesı Tarih Erıstıtüsü
Dergısi, Sayı l4, s.l61 - 171 (1988- 1994).
220
Osmanlı Sağlık Kurwnkırı
Darülfünun Tıp Fakültesi Fizyoloji
Müderrisi Kemal Cenap Bey [1910'1ar].
Darülfünun Tıp Fakültesi Fizyoloji Müderrisi
Kemal Cenap Bey [ 1 929].
Kemal Cenap Bey, Tıp Fakültesi'nin İ stanbul yakasına taşınması konusundaki
tartışmalarda karşı görüşü savunarak dönemin Maarif Vekili Dr. Reşit Galip
ile ters düştiL 1933'de Darülfünun ilga edilip İ stanbul Ü niversitesi kurulurken
girişilen büyük tasfiyede önce tasfiye edilmesine karar verilmişken daha sonra
bundan vazgeçildi. Bu arada Fizyoloj i profesörü olarak Prof. Hans Winterstein ile
de anlaşma yapılıruş olduğundan bir orta yol bulunarak i ki enstitü kuruldu. Beşeri
Fizyoloji Enstitüsü'nün başına Ord. Prof. Dr. Kemal Cenap [Berksoy] getirilerek
yanma Doç. Dr. Muzaffer Dilemre verildi. Umumi Fizyol oj i Enstitüsü'nün başına
Ord. Prof. Dr. Hans Winterstein getirilerek yanına iyi Almanca bilmesi nedeniyle
Kemal Cenap Berksoy'un eski yardımcısı Doç. Dr. Sadi Anadol - lrmak verildi.
Kemal Cenap Berksoy'un 1 943'de emekli olması üzerine iki enstitü Fizyoloji
Enstitüsü adı altında birleştirilerek yönetimi Hans Winterstein ·a verildi.
221
Osmanlı Sağlık Kurumları
Ord. Prof. Dr. Hans Wintcrstcin.
(20 Ocak l934J.
Oru. Prof Dr
Kemal Ccnap
Bcrksoy 1 1930 lar].
Kemal Ccnap Berksoy'un 28 Kasım 1949'daki ölümünden üç gün sonraki 1 Aralık
1949 günü yapılan ilk Firyoloji dcrsinde Ham; Wintcrstcin öğrencilere karşı bir
konuşma yapmıştır.� Bu konu�ma bilimsel etik açısından önemli bir konuşmadır.
Wintcrstcin bu konuşmasında Kemal Ccnap Bc rksoy un bilimsel çalışmalarının
bir değerlendirmesini yapmış. bilimsel terimler iizerındeki çalışmalarını anlatm ı�
ve kişiliğini değerlendirm ı�t ir. Başlangıçta ilişkilerinin "mukcmmcl" olmadığını.
pratik uygulama konu•;unda aralarında anla�mazlık çıktığını anlatmış. fakat bir
iki \Cne sonra ikimiz digerinin hususiyetlerine rıayet ctmcyı oğrendik ve çok ıyi
dost olduk" dem iştir Wintcrstcin bu konu�masın da Kcmal Cenap Bcrksoy'un
kişiliği konusunda aşağıdaki dcğerlendirmcyi yapma k ta ve ilginç bir öykü
anlatmaktadır.9
'
..
.
''Kemal Cenap çok canlı ve biraz sinirli bir adamdı. Umumiyetle çok sevımli.
şaka ve nüktc seven bir şahıs olmakJa beraber bazen ufak bir şe} için çok
hcyecanlanırdı. Bir talebenin saygısız hareketi ona bır gecenin uykusu na mal
olabilirdi. Oğrencilerin söylediğine göre, mükemmel. co�kun ve coşturan bir
hoca, imtihanda merhametli ve bilhassa güzel kız talebeye kar�ı biraz yumuşak
bir eksaminatördü. Neşeli bir hadise aklımda kaldı: Fizyoloj i imtihanını
..
-
�
Ilan� WintcNcin, Kemal Ccnah'ın hütırasına". İstanbul Tıp Fakulıe.1i .\lı·nmtım. 12. ı..Ml
..
( ı949).
" Ilan' Wıntcn.tein. a.g.m s.Oti4.
.•
222
-
t>li4
Osmanlı Sağlık Kımmı/an
bemher yapardıJ... . Bır gun oldukça guzel. fakat bilgisi
az
olan bir kız geldi.
Ben, beyin kabuğundaki merkezlerin lokalizasyonunu sordum. «G}rus
praccentralis'in en yukarıdaki kısmı uyarılırsa ne olur?>> Kız sustu. Ben
hekledim. Birdcrbire «ayak hareket eder>) diye cevap verdi. Mah1matına biraz
hayret ederek «pek iyi)) dedim. Bu anda Kemal Ccnap bir kahkaha kopardı.
«Niçin gülüyorsunuz » diye sorunca «Ben kızın ayağına bastını)) dedi."
Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak "Kemal Cenab, aynı zamanda en iyi öğreticilerimızdcn
biri olmu�tur. Öğretim onda bir aşktı" değerlendirmesini yaptıJ...tan sonra
"doğru bildiği fikirler uğruna hayatının sonuna kadar mücadele etmi� olduğunu
belirtmektedir. w Sadi Jrmak'a göre.
"Kemal Cenab 1 loca, son derece hassas ve içti bir in-:;andı. Bu yüzden
hayatı çok mcs'ut geçmemiştir. Fakat laboratuarına girdiği zaman, bütün
dertlerini unuturdu. llclc derslerinde daima atc�li bir gencin heyecanını
muhafaza etmiştir. Kemal Cenab, imanlı ve ateşli bir milliyetçi idi Mütarckc
devrinin karanlıkları içinde bir ümit mihrakı olmaya muvaffak olmu�
bahtiyarlardandı"
•
Mütareke döneminde Tıp Fakültesi'nin bir bölümü Ingilizler tarafından i�gal
edilmiş ve askeri öğrencilerin üniforrna giymesi yasaklanmıştır. Sivil elbisesi
bulunmayan öğrenciler pijaına ve gecelik ile gezmck ve bu kılıkla o.;ınavlara
girmek zorunda kalmışlardır. Pijama ile Fizyoloji sınavına girmek zorund.ı. kalan
İ brahim Hasan Bey'in kıyafcti hoşuna gitmeyen ve bunu kendisinin titizliği ilc
hağdaştıramayan Kemal Ccnap Bey'in "Bu ne kıyafct?" diye söylenmcsı uzerine
.
lbrahim Bey'in "Efendim bu halimize sefaleti fizyolociya derler. Bır memleket
işgal edilir, düşman çizmc-.i altına girerse varlıkları ilc beraber kılık kı}afetlcrı bu
hale gelir" cc\abını vermesi üzerine ''Hayatımda fizyolojiyi senin kadar anlamı§
kimse görmedim, tchrık ederim·· diyerek öğrenciye i> i not vcrrniştir.11
Derse çok önem veren Kemal Cenap Bcrksoy. Beşeri Fizyoloji Ders Kitabı 'nın 1 .
cilelinin önsözündc "ders dinamiktir, kitap ise statiktir" diyerek dcrsin önemini
vurgulamıştır. Çc§itli vcsilclcrlc en mutlu anlarının öğrencileriyle geçirdiği
"kıymetli vakitler·· oldugunu belirtmi�tir.
1" Sadı lrmak. "Fiıyoloıı Ln,ıiıu'u ve Uç Şef: Şakır Pa�a. Kcınal Ccııah. ll. Winıer�ıciıı"'. /.\/anbu/ Tıp
1-Cıkulte!t Mecnıua.sı, 20. ' 'it)S · O(KI ( 1957).
11 Kemal ÖzbaF a.g.ı· , Ci lı 2. ' Jhl) 170.
•
223
Osmanlı Sağlık Kurumları
Ord. Prof. Dr. Kemal Ccnap Berksoy çalışma odasında. ( 1930'1ar].
Darülfünun Tıp Fakllllesi Fizyoloji Müderrisi Kemal Cc nap Bey 1932 yılının son
Fizyoloji dersinde. Sağda Mllderris Muavini Dr. Sadi Anadol - lrmak.
Yayınlan ve Bilimsel Çalaşmaları
Kemal Cenap Berksoy'un gazete yazıları dışında 44 yayını saptanmıştır. 12 Bunların
1 ?'si ders ve laboratuvar kitapları ile çeşitli konulardaki kitap ve risalelerdir.
Geri kalan 27'si ise makalelerdir. Bunların 24'ü fizyoloj i konusundaki bilimsel
çalışmalara ilişkin olup 13'ü Danl/fiinım Tıp Fakültesi Mecmuası'nda, biri İstanbul
Üniı·ersitesi T1p Fakültesi Mecmuasi 'nda Türkçe olarak ve dokuzu da Avrupa'daki
çe�itli bilimsel dergilerde Fransızca ve AJmanca olarak yayınlanmıştır.
Hans Winterstein'ın değerlendirmesine göre, Kemal Ccnap Berksoy özellikle
sekretin üzerinde önemli çalışmalar yapmış, karaciğerin sekretin içi n bir depo
Aykut Kazancıgil ve llüsrcv llatcmi, a.g.nı., s.l2- 13.
224
Osmanlı Sağilk Kurum/art
ve düzenleme organı olduğunu ortaya koymuş, Cari Neuberg ile birlikte bira
mayasında yeni bir ferment keşfetın iş, Ai me Mouchet ( 1886 - 1941) ile birlikte
kalp fizyolojisi üzerine çalışmalar yapmış ve yeni bir gastro - duodenal refleksi
bulmuş ve biyolojik anlamını açıklamıştır.11
1935'de Moskova'da toplanan Uluslararası Fizyoloji Kongresi'ne kendisi
tarafından bulunmuş olan gastro duodenal reflekse ilişkin "Sur un reflexe gastro­
duodenale" başlıklı bir bildiri ile katılmış ve dönüşünde "ivan Petroviç Pavlof'un
hayatı ve eserleri" başlıklı bir makale yayınlamıştır. ı4 Sovyetler Birliği'ndeki
bilimsel çalışmalardan çok etkilenmiş ve Moskova izienimlerini Yanm Ay
dergisine anlatmıştır.15
Fizyoloji
Kürsüsü'nde
"Bir intra Kardiografi tecrübesi".
Cenap ( L930) : s. SO).
yapuan
1912'dc
Kard ia k
[ Kemal
Fizyoloji Kürsüsü'nde yapılan "Pavlof midesini
havi bir köpekte fiktif taam tecrübesi." [Kemal
Ccnap (1930) : s. 53].
Türkçe Bilimsel Terimler Konusundaki Görüşleri
Kemal Cenap Berksoy yabancı dillerden alınan bilimsel terimierin yazılışı ve
söylenişi üzerinde önemle durmuş ve bu konuda belirli bir sistem ortaya koymak
için büyük çaba harcamıştır. Bu konuda bazı makaleler yazdığı gibi kitaplarında
da yeri geldikçe geniş dipnotlan veya ekler koyarak görüşünü savunmuştur.
1920'1i yılların sonları ile 1930'1u yılların başları bilimsel terimler konusunda
yoğun tartışmaların yapıldığı ve bu konuda birbirinden çok farklı görüşlerin
ortaya konulup şiddetle tartışıldığı bir dönemdir. Kemal Cenap Berksoy da bu
n 1Ians Wintcrsıcin. a.g.m., s.662 - 663.
ı• Tiirk Fizik
i ve Tabii ilium/er So�etesi Yıllık Bildirileri Arşivi, Sayı 5 - 6. s.l74- 181 ( 1936- 1938).
15 Gavsi Ozan. "Rusya dönüşü Pr. Dr. Kemal Cenapla konu�ıuk"', �mm Ay, No. 16, s.l4- 15 (1 Birinci
Teşrin 1935).
225
Osmanlı Sağlık Kımimiarı
tartı�maların içinde yer al mı� ve çeşitli yayınlar yapmı�tır.•ı.
Kemal Ccnap Bcrksoy'un savunduğu görüşe göre. Yunanca ve Latince'den
türetilmiş olan bilimo;el terimierin çoğunun değişik Batı dillerindeki yazımının
aynı olmasına karşılık her dildeki okunuşları o dilin fonetiğine göre farklılık
gösterir. Geçmişte bu terimler genellikle Fransızca okunu�larına göre alınarak
kullanılmıştır. Latin alfabesini kabul ettiğimize güre. bu terimierin asıllarını
yazarak bunları Türkçe'nin fonetiğine göre okuyup kullanmamız gerekir. Batı
dillerinde terimin yazılı�ı konusunda bir birlik yoksa bu kez terimin kökenınc
gidilerek bunun yazım biçimi alınmalıdır. Fen Fakültcsı Umumi Kimya Doçentı
Tarık Artel de aynı görü�leri ısrarla savunmuş ve bu konuda bir kitap yazmı�tır.1'
Kemal Ccnap Bcrhoy dcr., verdiği son sömcstrenın a�ı�tanları ilc bırlikte. l:.n sağda
Istanbul Tıp Fakültc�i'ndc firyoloji profesörü olarak çalı!)mı� olan Fi.ıruzan Fmiroglu.
[Aykut Kazancıgil ve Hüsrev Hatemi : '>. 145J.
Kemal Cenap Berksoy terimler konusunda "Nota" başlığı ilc yazdığı uzun bir
dipnotta görüşlerini a�ağıdaki biçimde ortaya koymaktadır:'x
"Greko-latin esasından alınan ve latin harfilc yazan milletierin yazısında o
esasa ait kökleri şeJ.. kn gostermek surelite yapılan ve her dilin selikasına göre
ancak 1) lah ika ve 2) milli aifabc ilc okunamayan harfveya harf cümJelcrindcki
farklardan başka hemen hemen beyneimitel )Ckillcrc malik olan tabirler ve
' Kt:mal Cenap [Bcrksoy). Turkr;e'de lstılalılar Meselcsı. ���� Ilir/.. {)i/im• Hıbunn Bir Dı/ın 'Vufu.:u
Kader Matbaası. Istanbul 1929; "1urkçc'dc bcynelmılel mahiyette tcnni tahirieric ilmi 1\lılahlar
mc,ele\i", Aylık Tıp Gazctc.\i. 2. s.229 - 234 ( 1931 ); Tı:nııinolo�iı· lmmwtioııalc cıı Turc Aprı'\
I'Adopll<m de I'Aipluıbf!l Luıiııe. Ahmet ihMın Matbaa.�ı. iı.ıanhul 1932. "llıhabct ve mütcallı katından
tabiat bilgileri ısulahlarıııın Turkçc'yc c;cvrılmclcri: Yühck tah�ıluc \C Oarulfunun'da Latıncc", 1/p
I>IIIIW/11, 5. \. 1907 - 1914 ( 19·n).
Tarık Artcl. Türkçe Kimya Ncmı<'lıclallmt Nasıl Olmalıdır. Mathaacıhk ve Nc�riyat Türk Anonim
Şirketi, İ\tanbul 1935.
Kt:mal Ccnap (1930). -..6 -7.
226
Osmanlı Sağlık Kurumları
ıstılahlar hakkındaki malum noktai nazarımıza muvafık kclimelere bu risalcde
dahi tesadüf edilecektir. Bu kelimelerden bazıları arap ha ıneri zaman1nda
beynelmilcl tabirleri fransızca okumak surctile dilimize vakıa tebanzet
olmuşlardır. Fakat ebediyctlere kadar uzanacak olan Türk irfanının istiklfıli
davasına ve bizi bir mucize gibi be)nelmilel medenıyetın ortasına ko)an
büyük yatı inkılabına ittiba· ilc biz, nesi i haLırın da, küçük bır cc ht sarfcderek,
her dilde olduğu gibi, beynelmilel §Ckilleri almamızı ve dilimit.i, lazımsa, biraz
zorlayarak çocuklarımıza beyneimitel kelimeleri Türkçe öğrctmcmizi doğru
ve bunun aksini yanlış buluyorum. Mesela i ngilizcede Plıy\·iolo�·. Fransızcada
.
ve Alnıaneada Physiologie, ltalyancada Füiologia şekillerinde yaLılan bir ilm ın
yeni Türkiyenin Türkçesinde ismi ancak Fisiologi veya Fiswlogia yazılabilir."
Bunun ardından "üniversite" ve "laboratuvar" terimleri konusunda da aşağıdaki
açıklamaları yapmaktadır:
.
.
"Ismi 1 ngilizcede University, fransızcada Unil'ersite. alnıaneada Uniı·ersiriit
ve italyancada Uniı·ersita yazılan ve bizde bugün hile hala Dariilfümm
denilen müessisenin garpça adı konulacakm hu, ancak Umremte olabilir. Bu
dünyanın müşterek malını bizim neden doluyı bugün bile fransızca okuduktan
sonra U yerine Ü harfi koymamız ve hcynclnıilel ve latince bir tabiri illa
fransız alfabesile okuduktan sonra Türkçe diye Ü niversite şeklinde yazmanı ız
anlaşılmaz bir iştir!
Fransız Laboratoir kelimesi latince <<Laboratoritmı»dan geliyor. Bizim ya
bu J.ahoratoir kelimesini fransızca şeklile alarak öylece kullwımanuz yahut
latince aslı olan Laboratorium'u almamız lazımdır.
Fransızca Oir ı «Uran> diye oJ..uyarak yapılan «Laborawı·ar» veya «tuar»
«
»
gibi garip şekilli bir kelimeyi kullanmadım. Zaten fransızlar laboratoir
kelimesini, Türk alfabesinin verdiği fonetik ilc Laboratumr veya ((tuan> diye
tel aHuz etmezler."
Kemal Cenap Bey "enstitü" J..climesi konusunda da bunun Latince institutum
.
kelimesinden geldiğini, Fransızca. Ingilizce ve Alnıaneada lnstilllt biçiminde
yazıldığını belirttikten sonra.
''Eğer Fransız milli alfabesi Fransız'a bu tabiri (Enstitü) diye okutuyorsa
bundan hen, kendi gibi dili de müstakil olan Türke ne? Benim, bence muta
olan milli alfabem, bana bu tabiri, tıpkı latincesindeki gibi, İmtitut diye okutur
ve bana bu milli vazifemi ihtar eder. Onun için İnstitut 1azdım."
demektedir.'"
•• Kemal Ccnap ( ı 931 ) s.2 1.
,
227
Osmanlı Sağlık Kurumlan
Bilimsel terimler konusunda Kemal Cenap Berksoy ile aynı görüşe sahip olduğu
anlaşılan Hans Winterstein "Kemal Cenap davasın ı kaybetmiştir. Thrafından
(Fransız hastalığı) denen düşünme tarzı galebe çaldı ve ilmi terimlerimizin çoğu
kökleri bozulmuş, fena telaffuz edilen Fransızcadan ibarettir" demektedir.20
Ü M II U R İ Y E T
TDP
I""AKULTE'SININ
Fisiclogiya Jnlfifilu.l,u.··
.,.. '"""w. "
•• •••'el Oıp r .ıı
.....
� ... ru�l --···-ı. lu'JI"
ı ••..,"U•t:•lıf ,ı..,.t•t4• �
.... M
..ıut •• ,,u�ı ....,,
..,.. .,..,..ı•
uhllı•h- .
l
.
l
..J.
• "'"" h-.V• U.. ı-tv-.-_\ 1ı1�Wt....a.
1\�rtel•n ·�•·�"��• lı.ıiiM••• ......, t•e.ıut.n �.tl.ıo\1.... •11ı,ıl...ı 1(1111
•
•
.ı
kl-ıo.
ı...,.ı..J-ı. ••u...... ..ı...-;.,..-ı ,..._..a.ı.
.
o •.u<to o
.. ....,., ..... •• lt�!a •w.
f...,.IM t..ırvtı- Pttıii!ott•!tot N • t• l O
...
!a
t... .
..
W.; .t.
.... F�
•*'' .a-..t.· ı:-.t..ıub tarwt. kfl- H
���·· - ıs..\tutıoLotl�· 0
t\.,n
f
..
ı
e
)l
....
,
,
.
. Uolu'lo kl•ı r:o.Lol u
J
d
..
..--.. DıonılfwO'f.._ W
t
çn
.., 11.000 I•A -•"-*• � ..,.,..."
..,
••l•
...._,,
.,,
tı.in.•- _,..h ,....... ...,�� ...,. ....
u ıı• •\>4.....
...ı... ..-u M"-ıv ,,.,..P' tkn• .....,_ tntMt ...t�na.-dt. •••ı aıl4•fl
.,..ı.ııtt� t..-·-- ı.,..,tı.taltc(tl-. ,_,u.� ... ... ..
-ı.... .&-tl-. Z.t�
r.�
..ıı. ..
,
. ....
i .-.... ..
ı.ı.ı ..... ......... •• ..........
... ........_
.u..,_ . ....
t
er
._ _
_.l,li.l.r- N ._.ıt. lle ht.U.tı.ı...L- ..ı....
ıc•
.ı. -4•tt•
..
. ..
..
...
,.,.... �.,..·,ı, ..
.
.
........
.
il-·• ·""•1- ....... ....ı
� ,.aa.•• }ıe••"' bıfU!l. _.,..._._ ••'-lfllot .... •••1-..f "'""
...
•
·
...... ...c....... hıtt\iu rı.-..kt'.,•..... .-v'h-ttıil �•'m" ı.\ . ..
ı.ı••
.
t• ,...,. ••••r4.wn •J .. ..
.
....•
...,. .. •• ··�,. rr- ı• . ..
ı ..
••• •• f ı . t • •
, . ,.,,:• �
,
,.,n
,,
• tM
.. ..
. ..Wt..ı• .-.
. . ....... dM.
, ...... h
flol t�
..
.
,.
.. ..... ""'
....... ..
_,
• ı
...
...
,
..
,_..
.
.
.... ...
ll
Kemal Ccnap Bcrksoy'un kullandığı
terimiere ilişkin bir örnek. [Kemal Cenap
(1931) : s. ll].
Kemal Cenap Be rksoy u n Tıp Fakültesi
yıllıkJannda tekrarlanarak kullanıla
bir
'
n
karikatürü.
FİZYOLOJİ İÇİ N TEKAMüL PROJESİ
Fizyolojinin mevcut durumu
Fizyoloji Müderrisi Dr. Kemal Cenap [Berksoy) Bey Darülfünun hakkındaki
eleştiri ve tartışmalann artarak şiddetlenınesi üzerine Fizyoloji Enstitüsü'nün
1909 - 1930 arasındaki faaliyet ve gelişimini kapsayan bir kitap yayınlamıştır.21
Bu kitabın birinci amacının belirtilen dönemde uluslararası düzeyde bilimsel
araştırmaların yapılmış ve yapılmakta olduğunun kanıtlanması olduğu
anlaşılmaktadır. Böylece, Darülfünun'a yöneltilen eleştirilerin başında gelen
Hans Wintersıein, a.g.m., s.663.
21
Kemal Cenap [Berksoy], Istanbul Univenilesi Tıp Falmitesi Fisiologi Müessesesi Faaliyet ı·e Neşriyat
ı'e Teklimü/ Projesi (1909
1930), Ahmet İhsan Matba::ısı, istanbul 1930.
ıtı
228
Osmanlı Sağlık Kurumları
DarüJfünun'da bilimsel çalı�malann yapılmadığı biçimindeki eleştirilere de dotaylı
bir yoldan cevap verilmektedir. Kitabın ikinci amacı Fizyoloji Enstitüsü'nün
gelişmesi için yapılması gerekenierin ve üçüncü amacı da gündemde olan
Darülfünun ıslahatı konusundaki görüşlerin ortaya konulmasıdır.
Kitapta Avrupa'daki bilimsel dergilerde yayınlanm ış olan bilimsel araştırma
makalelerinin tıpkıbasımları verilmiş22 ve bunlara yapılmış olan atıflar da
eklenmiştir. Bu makaleler yedisi Fransızca ve ikisi Almanca olmak üzere
dokuz tanedir. Fransızca makalelerin üçü Tıp Fa kü lte si müderrislerinden
Aime Mouchet ile ve Almanca makalelerin biri Cari Neuberg ile ortaktır. Bu
makaletere o tarihe kadar 14 tane atıf yapılmıştır. Makalelerin yayınlandıkları
yıllara bakıldığında l 9 ı O'da bir, 1912'de bir, 1917'de Almanca ve biri Cari
Neuberg ile ortak olmak üzere iki, 1922'de bir, 1924'de ikisi Aime Mouchet
ile ortak olmak üzere üç ve 1925'de Aimc Mouchct ile ortak bir makalenin
yayınlanmış olduğu görülmektedir.
Fi
zyoloji Müdcrrisi Talha Yusuf Bey.
Ameliyat-ı Cerrahiye Müdcrrisi Aimc
[ 1929].
Mouchct.
[ 1929].
Bu makalelerin ardından ''Tıp Fakultesi'ndc pratik dersler programı" başlığı
alt ında fizyoloj i laboratuvar programı verilmiştir.ı..1 Mütareke döneminde
"İsviçrede birTıp Fakultesine girmek isteyen genç birTürk tabibinin orada maruz
kaldığı bazı hoşagitmez muamele üzerine Istanbul Tıp Fakultesinin bir dcrsi
o
'' KcmaJ Cenap ( 1930), �.8 50.
' Kemal Cenap ( ı 930), �.so- s ı
229
Osmanlı Sağlık Kurumları
hakkında okuyana müsbet herhangi bir fikir vermek" amacıyla bu programın
l925'de Fransı7ca olarak yayınlan ıp yabancı tıp fakültelerine gönderilmiştir.2� Bu
programa daha sonra ekler yapıl mı�tı r.
Tekemmül Projesi
Kemal Cenap Bey, fizyoloj i biliminin gel işimi sonucunda ayrıldıgı holumleri ve
.
arrujtırma enstitülerinin (Thharriyat Instit u la rı) önemini vu rgu ladı kta n sonra
Fizyoloji Kürsüsü'nün gelişimini, mevcut durumunu ve yetersi71 iklcrini ortaya
koy maktadır Bunun ardından da yapılması gerekenleri sıralamaktadır.'�
'
.
Haydarp�a'daki Mcktcb-i Tıbbiye-i Şahane'de 1908'dc yapılan bir tören.
En sağdaki ki§i Fizyoloji Muallimi Şakir Paşa'dır. [Kem al Ccnap (1931) :
s.
8).
/. Bina ve tesisat:
Kürsü yerleşim yeri olarak l 909'dan itibaren belirli bir gelişme
gösterm iş olmakla birlikte Avrupa ve hatta Balkan u lkelerine göre çok yetersizdir.
Kürsünün mekan olarak gcli�imi a�ağıda ayrıca ele alınacaktır.
ı. Fenni vasıtalor:
Araç gereç bakımından eskiye oranla önemli gelişmeler olmuş
olmakla birlikte bunlar vasatın altındadır. "22 sene evvel getirilen aletlerle bu
uzun ve harplerle geçen senelerin tedris ih tiyacat ı nı m üşkülat ilc teminettik.
Bu müddet zarfında yeniden mübayaa edilen fcnni vasıtalar pek mahdut
Kemal Cenap ( 1930), s.50.
ıs Kemal Ccnap ( 1930), s.57
68.
ı-
-
230
Osmanlı Sağlık Kurumları
şeylerden ibarettir" ve laboratuvar aletlerine ''verilebilecek kıyınet ancak vasatın
altındadır.'' Bütçe yetersizliği nedeniyle Tıp Fakültesi'nin havagazı on yıldır
kcsiktir. Kimya, Fizyoloji ve Bakteriyoloji Laboratuvarlarında havagazı olmadan
çalı�mak büyük sıkıntılar yaratmaktadır.
3. Ecrıebi neşriyat:
Dünyada 50 dolayında fizyoloji dergisi yayınianınakla birlikte
.
Tıp Fakültesi Kütüphanesi bunlardan bir tanesine bile abone değildir. "Icrasına
teşebbüs edilecek her hangi bir tetkik hakkında dünya bibliografisi bize tamamilc
kapalıdır. Bazı makaleleri Avrupa'da istinsah ettirmek [kopyasını çıkartmak] için
inanılınıyacak nakdi fedakarlıklara" katlanılmaktadır.
4. Tedris ve tedarüs: Bir tıp fakültesinin başlıca görevi hekim adaylarına tıp
konusunda belirli ve sınırlı teorik ve pratik bilgileri vermek ve tıbbın gerektirdiği
indüktif düşünme tarzını aşılamaktır. Fakültenin sahip olduğu araçlar ve personel
ile orantılı olarak bu bilgileri edinen hekim mezun olduktan sonra hayata atıhr
ve giderek kendini geliştirir. "Neş'etinde ideal bir hekim yetiştiren bir Tıp
fakultesi dünyada yoktur.'' Fizyoloji pratikleri için dünyada izlenen iki yol vardır.
Özellikle Fransa'da uygulanan birinci yönteme göre, deneyler ders sırasında
hoca tarafından demonstratif olarak yapıltr. Başta Almanya olmak üzere diğer
ülkelerde uygulanan ikinci yönterne göre dernonstratif ders ve laboratuvar
deneylerinin yanında öğrenciler bizzat laboratuvarda çeşitli deneyter yaparlar.
Kemal Cenap Bey "iki taraflı usul" adını verdiği bu ikinci yöntemi uygulamaya
çalıştığını, bunun için 1919'da bir laboratuvar rehberi hazırladığını, "rehberin
ncşrindcn sonra talcbcyi grup halinde Laboratorium'da kimya taamülleri ve bazı
tecrübeleri bizzat yaptırmağa" yönelttiğini belirtmektedir.
Fizyolojinin gelişimi için yapalmasa gerekenler
Burada Fizyoloji Kürsüsü'nün ve laboratuvarının geliştirilmesi için yapılması
gerekenler sıralanmaktadır.
1. Lokal: Kemal Cenap Bey önerilen plan uyarınca laboratuvarın "tesisatmı
derhal ve azçok modemise etmek için gaybedilecek vaktimiz olmadığını,
Darülfünun mes'elesi sözünü dile dolayan zevata arzederim!" dedikten sonra
bunun yanında fizyoloji ve "hayvanata ihtiyacı olan sair dersler için ayrıca bir
«Hayvan ahırı» inşası lazım gelir" demektedir.
2. ilmin ve işin taksimi:
Planlanan tesisat tamamlandığında Fizyoloji Enstitüsü
başlıca Kimya, Fizik ve Etektro-fizyoloji (Eiektro-kardiografi), Teneffüs ve gaz
tahlili, Kalorimetri, Histo-fizyoloji ve Mikroskopi, IIavas gibi şubelere aynlarak
çalışabilecektir.
3. Bibliografi:
Bibliyografi orijinal bir çalışmaya başlamadan önce başvurulacak
ilk yerdir. Bir konu hakkında daha önce yapılanları bilmeden yola çıktiması
231
Osmanlı Saglık Kurumlım
MARMARA
UNIVE.RliiTESf- KAYO� KMfPCSO
1
--.._
...
.
..
-
.
Marmara Universitesi Haydarpaşa Kampüsü'nün vaktiyle Fizyoloji Kürsüsü'nün
bulunduğu birinci bodrum katının planı. Sağ kanatta Fizyoloji Amfisi
görülmektedir.
.
ı
E
l
.., �
o'o
......... . ;:}J
k
1
.,ı
cı
<'nı
r.
I
I
Y
I)tu;&, A p
....
-
�.f
ı
Kemal Cenap Bey'in Fizyoloji Kürsüsü için J930'da tasarladığı gelişme planı
(üstte) ve aynı yerin günümüzdeki planı (altta).
232
Osmanlı Sağlık Kurumları
hüsrana neden olur. Fizyolojiye ilişkin Almanca, İ ngilizce ve Fransızca dergilerin
en az 15 yıllık koleksiyonlarını getirtmek zorunludur ve bu iş için 15 000 Türk
lirasına gerek vardır.
4.
Personel:
Fizyoloji dersinin "daha modern bir şekiJde tedrisi" ve şimdiye kadar
gerçekleştirilenlerden "daha mühim tetkikat ve tahareiyat yapılması" için "ikisi
Avrupa'dan getirilmek, ikisi de bizden olmak üzere 4 Müderris muavini ve 4 yerli
assistan" gereklidir. Ancak, Avrupa'dan getirtilecek kişilerin iyi bir seçim ile
getirilmesi şarttır.
Atina Ü niversitesi'nin Fizyoloji KürsÜSü'nün
yıllık bütçesi 2000 Türk lirası dolaymda iken bizim laboratuvar bütçemiz 70 - 80
Türk lirası dolayındadır.
5. Laboratorium'un tedrisat bütçesi:
6. Tedrisat programında tadilat:
Programda fizyoloji laboratuvar uygulamalarına
yer bırakacak biçimde düzenlemeler yapılmalıdır.
FİZVOLOJİ KÜRSÜ VE LABORATUVARININ GELİŞİ M İ
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Dönemi
Demirkapı'daki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'de fızyoloji ile ilgili olan ve
"ameliyat" adı verilen deneyler "Fiziyolojihane" olarak adlandırılan "mektebin
mutfağına yakın ve iç bahçede kain, tahminen 20 - 30 metre murabbaında
ahşap bir katlı, iki pencere! i, zemini tahta ve içinde bir dolap, hayvan yatırmağa
mahsus üzeri çinko kaplı bir masa, bir Claude Bernard mizabesi bulunan bir
odada" Perşembe günleri öğleden sonra yapılmaktaydı. Burada Avrupa'dan
yeni getirtilmiş bir Dubois - Raymond elektrik cihazı, Marcy tamburaları,
diapozonlar, stigmograf, pneumograf ve miograf gibi aletler bulunmakla beraber
sinir sisteminin ve "muhtelif aksamının tenbilıleri gibi oldukça mühim tecrübeler
de yapılırdı". Mektebin kapısının önünde bulunan sokak köpeklerinden biri
hizmeti i tarafından yakalanarak getirilir ve bunun üzerinde deneyler yapılırdı.26
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'nin 1903'de Haydarpaşa'ya taşınması üzerine bir
salon "fiziyolojihane" olarak ayrılmıştır. Burada öğrencilere bazı deneyler
gösterilmckle birlikte binanın gösterişliliğine karşılık burarun donanım ve
altyapısı çok yetersizdir. Kemal Cenap Berksoy burada yapılan ve kendisinin de
bulunduğu bir deneyi ve bu sırada olanlan aşağıdaki biçimde anJatmaktadır.27
"Bir gün talebemiz bir takım ayaklı masalara üst üste çıkmışlar, Şakir Paşa
tarafından yapılan bir tecrübeyi seyrediyorlardı: Köpekte sadır açılmış,
teneffüs adi bir mangal körüğü ile idare ediliyor ve Vieussens halka-i
Kemal Cenap ( 1931 ) s.S - 6.
27 Kemal C'cnap ( 1931 ) s.7 - 8.
26
.
.
233
Osmanlı Saglık Kurumlan
asabiyc�indcn çıkan, kalp için muaccil simpathi asaplar tentıih ediliyordu
Tecrübenin devamını ihlal eden bir kalp sinkop'u arızası ÜZerine tecrübe tehir
edilerek kalbin masajına başlanmı�tı. Tccrül.ıc şeraitine uygun yapıldığı halde
vaziyet çirkindi: Talebe üst ustc, mevkiin umumi hali orasını gtırenc bir ilim
(laboratoirc)'ı dedirtemcldi"
Tam bu sırada Tıbbiye'yi ziyarete gelen iki Rus profesör içeri girmiş ve bu
manzaraya uzun uzun baktıktan sonra gitmişlerdir. Bunların fizyolojiden
anlamadıklarını belirten Kemal Cenap Bey "Zira anlasalardı, tencffi.ısü tabii
ritmasila idare eden bir manga! körüğüne rağmen yapılan tecrübe güzel idi. Fakat
neyleyel im ki bu perişan yerde her ne yapılsaydı verilecek nota iyi olamazdı"
demektedir.
(
•
•
1
•
•
Tıbbiyc'nin
Demirkapı'daki
"Fizyolojibane.,i"nin
Kemal
Ccnap Bey tarafından çizilen dı§
görünümü. [Kemal Ccnap ( 1931)
: s. 5].
Demirkapı'daki Tıbbiyc'nin "Fizyoloji­
hanesi''nin Kemal Cenap Bey turafından
çizilen iç gürlinümü. [Kemal Ccnap ( ı 931}
: s. 5 J.
llaydarpaşa'dakı Mcktcb-i Tıbbiye-i Ş;ihane'nin 1903'dcki
"Fizyolojihanc"si. [Kemal Ce nap ( 1931) : s. 7).
234
Osmanlı Sağlık Kurumları
Darülfünun Tıp Fakültesi
Dönemi (1909 - 1933)
Mcktcb-i Tıbbiye-i Şahane'nin 1909'da Tıp Fakültesi'ne katılması ve fakültenin
Haydarpaşa'daki binaya yerleşmesi üzerine Fakülte Reisi Cemil [Topuzlu j
Paşa'nın öncülüğünde binada önemJi düzenlemelere gidilmiş, yemekhane ve
dershanelerden laboratuvarlar kurulması için büyük çaba harcanmıştır. Bu sırada
binanın Selimiye'ye bakan cephesinin alt katında bulunan ve birbirine bir kapı ile
bağlı olan iki yemekhane salonu laboratuvar yapılmak üzere Fizyoloji'ye tahsis
edilmiştir. Bu salonlardan birine Fizyoloji ders ve deneylerinin yapılabilmesi için
ahşap bir amfi yaptırılmıştır.28 Diğer salona ise üstü açık ahşap bir bölme biçiminde
bir müderris odası, bu odanın yanına spcktroskopi ve polarimctri için bir karanlık
oda, fizik ve kimya deneyleri için üzeri çini kaplı ikişer masa yaptınlmıştır. Bunların
yanında Avrupa'dan "yüzümüzü epeyce güldüren" aleller getirtilmiştir.211
•
Tıp Fakiiltcsi"nin 1908'dcn sonrakj Filyoloji Laboratuvarı.
[Kemal Ccnap ( 1931) : s. 9].
1927'de bitişikte bulunan Farmakodinami Laboratuvarı'nın orta kata taşınması
üZerine boş kalan bu salon da Fizyoloji'ye tahsis edilmiş ve Fakülte Reisi Ncşet
Ömer [İrdelp] Bey'in yardınıı ile kagir bölmeler yaptırılmıştır. Bunun sonucunda
"elektrikle işleyen su takim cihazı, zemini ve duvarlarının alt kısmı çini, üst tarafı
yağlı boyalı bir cerrahi ameliyat salonu, ameliye gören hayvanlar için bir müşahedc
salonu, teneffüs ve tahlili gazat odası, bir istihzar odası ve bir de talebe çalışmalarına
mahsus salon olmak üzere" yeni birimler kazanılmıştır. Bunlara ek olarak
öğrenciler tarafından yapılabilecek deneyleri onlara yaptırabilmck için masalar,
kimograflar, küçük Dubois- Raymond elektrik cihaziarı da sağlanmıştır.-10
:!.' Böyle hir amfınin yapımı konusunda Kemal Ce nap Bey'in t.laha önceden giri§imde bulunmuş olduğu
bir gat.cıc haberinden anlaşılmaktadır. ·· Mekteb-i Tıbbiye-i N.keriyc Firyolocya Muallim-i Sfınisi Dr.
Kcmaı Cenab tarafından ilm-i Hayat-ı Umumi ve Fiıyolocya tedrisinc mahı.ııs umumi bir dershane
kliııadı mutasawenlir". [/(mm. No. 5 (8 Recch l326/2J Temmuz 1324/5 Ağustos 1908). s.4J.
zcı Kemal Cennp (1931), s.9.
10 Kemal Cenap ( ı 93 ı), '· 10.
235
Osmanlı Sağlık Kurumları
Kemal Cenap Bey'in 1930 yılında ortaya koyduğu geli�me projesi kısmen de
olsa kısa sürede yaşama geçmiştir. Darülfünun Emini Ne�et Ömer (İrdelp) Be}
Fizyoloji ve Bakteriyoloji Laboratuvarlannın tesisatı için Vakıflar yardımından
1 1 .000 lira ayınnış ve bunun 6.800 lirası ile 1931 yılı yazında Fizyoloji Kürsüsü
adeta yeniden inşa editireesine düzenlenmiştir. Fizyoloji Enstitüsü'nün yeni
biçimiyle çalışmaya başlaması nedeniyle Kemal Cenap Bey tarafından 18
Teşrinievvel [Ekim] 1931 günü bir tören düzenlenmiş ve bunun anısına da
Enstitüyü fotoğrafiarta tanıtan ve "Gazi Hazretlerine" ithaf edilen bir kitap
yayınlanmıştır.31 Bu yeni düzenlemenin sonucunda, 1) Büro, kütüphane, özel
çahşma odası ve özel kimyahane içeren Müderris Laboratuvarı, 2) "Thlebe
Kimyahancsi", 3) "Fisik işleri (Gaz tahlilatı, Basal mctabolisma, Elektro­
fisiologiya) salonu'', 4) "Histo - fisiologiya", 5) "Polarimctri ve Spektroskopi",
6) ·�septik ameliyat salonu'', 7) "İstihzar odası", 8) "Talebe pratiklerine mahsus
salon", 9) "Nazari dersler ve pratik demonstration'lar salonu", 10) "Ameliyat
gören hayvaniara mahsus müşahede salonu", 1 l) ''Assistan ikamet odası", 12)
'·Kapıcı odası" ve 13) "Hademe ikamet odası"ndan oluşan bir enstitü ortaya
çıkmıştır. "Bu şekJine ve taksimatma nazaran müesseseye garpvari ve beynclmilcl
bir tabir olan (İnstitut) ismi verilebilir ve Türkçedc (Fisiologiya İnstitut'u) tesmiye
edilebilir.''12 Kemal Cenap Bey'in yıllar süren çabası sonucunda oluşturulan ve
belirli bir düzeye gelen Fizyoloji Enstitüsü bir buçuk yıl sonra Tıp Fakültesi'nin
İstanbul tarafına taşınması sonucunda terkedilmiş ve harcanan bütün emekler
boşa gitmiştir.
... ... _
·- - · · -·---
,..,. faD.U•ta4M'(lalııe:raıeire)ıaıu.a
u ••a.ttu.
·� 7a1 t4.e.U.\
,.
,tbd*­
Lafa&h ••
Ul"&lAft ..,ı...a.ı •v·M-'U• .,u 11 1Aal ,.­
,_,. �- .-.ı •-• ıo,, .. •---a
,
.
,
,,
..
. ,....,.1&1. .,... ..uıııa ,
.. . ,� ....w
.
..,.
.. ı.uu.
u.
•
aı.t.a.lal•
u. .
.
..
,
.
l
t«Nt
.....
ht rM• ... ...
l.M.t.n.. ..-..z.s.. .at.....ı..
Yeni duzcnlcnen Fizyoloji Kürsüsu'nün
1 8 Ekim
davetiyesi.
236
1931 'dc yapılacak olan açılış töreninin
•
Osmanlı Sağ/ıl� Kurumları
Yeniden duzcnlenen Fizyoloji Kürsüsü'nun öğrenci laboratuvanndan amfiye
doğru iç gorunumu. [Kemal Cenap (1931)
: s. ı 3].
Yeniden düzenlenen Filyoloji Kursusu'nün
amfiden öğrenci laboratuvanna doğru iç
görünümü. [Kemal Cenap ( 1931) . s. 14).
Yeniden düzenlenen Fizyoloji Kürsüsü'nün
girişi. [Kcmal Ccnap (1931) : s. 15).
Yeniden düzenlenen Fizyoloji Kürsüsü'nün
müderris laboratuvarı. 1 Kemal Cenap
( 1931 ) : s. 15).
237
•
Osmanlı Sağlık Kurumlıırı
Yeniden düzenlenen Fizyoloji Kür�üsü'nün müdcrris çalışma odası.
[Kemal Cenap ( 1931) : s. 16).
Yeniden diızcnlcnen Fizyoloji Kür.;üsü'nün mlitkrri� kimyahancsi.
(Kemal Cenap (1931) : �. 16).
•
Yeniden dutenlcncn Fiqoloji Kursusü'min Htil- solonu.
[Kemal Ccnap (1931) . s. l7J.
238
Osmanlı Sağlık Kurumları
ıwa: D D
lılilde-rria
Odaaı
-.._ \ D D
�lon ı
(ŞEKIL &). Flsfologl Laboratoıium'unua
baric:i manıaruı
(ŞEKIL 6)
Salon 2
ıoos ek- tesis edıltn Laboratorium
�!on ı, Miiderris oduını, karaniılı odayı, Fisik ve kımya
tul>elerinl llıtlva eder. Salon 2, pratik
ktrs!ara malısus amlilealr
1908
(SEKIL9) laboratorlum'da yeni ın•lik ol·
dutumut talebe ç•l11ma.sına nıılısuı ulon
Teneffii1
ve ıaıı:
tahlil
-+__..
1927
Aleptik
Salonu
D O
t==l
•
o n
-��
Salon ı
1!l'.l7
Salon 2
salon il< gerek O<ld•, �erek
nunaralı ulonda yapılan bulnıtlerle lı>�l ol•n �imdiki hil.
sm�iııdt
ilive
olunan
a numaralı
:ı
olt1<1 ı, t'ki f<klinde blınıthr Salon 2 de kı bölm•, omliıeatr ile bir kA(>ı va"taııll
l>.�l�<n miı�abed< odasını ayırmııt•r. �lon 8 te a\<ptik amolipt odasıle
tmeHüs
vt
au
tahlili
oduı
tnis <dılmqctir.
(ŞtKIL trı) lı!ıoraıorıurn'um kımy• tubc:sl
(Top fakulıeti l•unbııl)
•
(SI'KIL ıı).Awptık oı><:ıali•m ulunu
(Bu ulı.na analik ol•n�uya kadaı ,amclıyc
lcr[miıi Müd<rri• r>duınd• ppMdı�
Şekil 1, �. � t< �örııltn kf
•ptkl<r <.d.ıoııııla
ameliyat olmuılordır)
Oat kat
.
,.. ,
1930
(ŞEKIL t2) Yeni projenıiı,le teminini tekiii etıi�imlı lesisıl plını
FizyoiOJ Kürsüsünün 190X-1930 arasındaki gelişimi
239
Osmanlı Sağlık Kurumları
Kemal Cenap Bey ve Darülfünun Reformu
Kemal Cenap Bey Darülfünun konusundaki tartışma ve saldınların şiddetlendiği
1930'da yazdığı kitabının sonuna "Netice ve Darülfünuna bakım" başlıklı bir
bölüm cklemiştir.J3 Burada, bizde fizyolojinin durumunu ortaya koyan ve yabancı
ülkelerle karşılaştıran bu risalede "Darülfünun meselesi denilen bir davanın
tahlili mütalaasına yarayabilir" dedikten sonra gerekli yatırımın yapılması
gerektiğini örnekler vererek anlatmakta ve "marifet, iltifata tabi'dir" demektedir.
Batıdaki bilim kurumlarının gelişim tarihine bakıldığında bunların başlangıçta
basit araçlarla yola çıktıkları, zaman içinde gelişim gösterdikleri görülür. "Biz
bugun bu yolu takibe kalkışamayız". Çağdaş silahlarla donatılmış ordulara "kılıç
ve kalkanla karşı çıkılamaz". Bunun için gerekli donanıını sağlamamız gereklidir
ve "bugün ilim ve Darülfünun denilince ilk iş olarak onun her suretle teclızi,
i
levazmıatımn ve grdasuun temini lazım gelir."
"Bizde Tıp Fakültesi ve Darülfünun tensik ve ısiaha muhtaç mıdır? Bu dava,
dünya ilim müesseseleri için aynı mahiyette bir mes'elcdir. Çünkü iyinin daima
daha iyisi vardLr." Müdcrris olabilmek için getirilmiş koşullar bilimsel araştırmaya
dayanınamaktadır ve müdenislerini bu biçimde sağlayan bir " Darülfünun zaten
yerinde saymağa" mahkumdur.
"Hele mektepten yeni çıkmış ecnebileri Miiderris diye cclbetmcklc bir
milli Darülfünuna terakki arnili bahşedilebilcceğini tasavvur etmek hayali
bir iştir. Zira, bir milli Darülfünuna malikiyel iddeası, o gibi unsurlada ne
temin, ne de telif edilebilir. Unsurlan milli olan Ordu ile iftihar edildiği
gibi, milletin medeni ve ilmi varlığının miyar ve timsali de Dariilfümm 'un
ancak milli unsurlan olabilir''
Eğer bizde Darülfünun "refah ve ink.işaf halinde değilse" ve bu durumda
görülme k istenilmiyorsa "terakki amilini ve yolunu, bisut sözlerde ve faraziye/erde
değil, fakat herşeyden evvel hali, vakayii ve bilhassa hakikati görebilen niifuzu
nazarda aramalıdır."
" Kemal Cenap ( 1930). s.69 - 71.
240
Osmanlı Sağlık Kurumlan
EK - 1 : [BOA : Y. MTY. 194/17 (ll Eylül 1899)]
i-Makam-ı Seraskeri Sıhhiye Dairesi
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Fisyolojihanesi'ne memur
Tabib Yüzbaşı
Kemal Efendi bin Hasan
..
Usküdar
Nasbı: 1 6 Kanunuevvcl, 313 [28 Aralık 1897]
Duhulü: 16 Kanunuevvel, 313
1/1 1 87
Mckteb-i Tıbbiye-i Şahane'den neş'etle keşide olunan kur'ada ismine Dördüncü
Ordu-yı Hümayun isabet etmesiyle müddet-i hitamında mensub olduğu Ordu-yı
Hümayun-ı mezkura gönderilmek üzere 16 Kanunuevvel 3 1 3/ tarihinde iki sene
müddetle mekteb-i mczkur Fisyolojihanesi'ne memur edildiği ba-müracaa kayden
nümayan olmuş olan ve ktinyesi bala-yı mazbata-i acizanemize terkim kılınan
Tabib Yüzbaşı Kemal Cenab Efendi'nin icra olunan 1 müsabaka imtihanında
isbat-ı chliyet ve rüchan cylemiş olmasına mcbni rütbe-i haliyesiyle Mcktcb-i
Tıbbiye-i Şahane'nin münhal olan fenn-i menafi'ü'l-aza muallim muavinliğine
icra-yı memuriyeti Umum Mckatib-i Askeriye-i Şahane 1 Nezaret-i Celilesinden
ba-tezkere vuku bulan iş'ar üzerine tensib kılınmış olmağla keyfiyetin atebe-i
ulya-yı cenab-t hilafctpenchiye arz ile istizan buyrulması babında emr u ferman
hazret-i men-lchü'l-cmrindir.
13 Rebiülahır 3 1 7 ve 8 Ağustos 315 [20 Ağustos 1899]
Sıhhiye Dairesi Reis Ferik
Ferik-i sani
Birinci Şube Müdürlüğü Mirliva
Müdür Muavinliği
2-Makam-ı Seraskeri Mektubi Kalemi
Atufetlü Efendim Hazretleri
Mcktcb-i Tıbbiye-i Şahane'den neş'etle isabet eden kur'ası vechile muddct-i
hitamında Dördüncü Ordu-yı Hümayun'a gönderilmek üzere 16 Kanunuevvel
313[28 Aralık
1897] 1 tarihinde iki sene nıüddetle mekteb-i mezkur
Fizyolojihanesi'ne memur edilmiş olan Tabib Yı.izba�ı / Kemal Cenab Efendi'nin
icra olunan müsabaka imtihanında isbat-ı ehliyct ve rüchan eylemesine mebni
241
Osmanlı Sağlık Kurumları
rütbe-i haliyesiyle Mcktcb-i Tıbbiye-i Şahane'nin münhal olan fenn-i menafi'ü'l­
aıa muallim muavinliğine icra-yı mcmuriycti Umum Mckatib-i Askeriye-i Şahane
Nezaret-i 1 Celilesinden vuku bulan i§'ar üzerine tezekkür kıJındığına dair Sıhhiye
Dairesi'nden tanzim olunan mazbata leffen arz ve takdim kılınmı§ olmağla
ol babda emr ü ferman-ı hürnayun-ı cenab-ı hilafetpenahi her ne merkezde
şercfcfza-yı sünuh ve suctur buyrulur ise 1 mantuk-ı celilesi infaz olunacağı
beyanıyla istizana ibtidar kılındı ol babda cmr ü irade efendim hazretlerinindir.
Serasker
5 Ceınaziyelahır 3 1 7 YC 30 Ağustos 3 1 5 [ l l Eylül l899l
•
•
242
PROE DR ALi HAYDAR BAYA1
ANISINA DÜZE�LENEN
Os
LI
SAÖLIK KURUMLARI
SPvfPOlYUMU
Download