PDF Olarak Görüntülemek İçin Tıklayınız

advertisement
| CİLT 53 • SAYI 5 • EYLÜL - EKİM 2015
Cilt 53 ‣ Sayı 5 ‣ Eylül / Ekim 2015
G-20 2015 TÜRKİYE DÖNEM
BAŞKANLIĞI KAPSAMINDA
YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR
DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ
GELİŞMELER
TÜRKİYE AĞAÇ VE KAĞIT SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TAKSİS) • TÜRK AĞIR SANAYİİ VE HİZMET SEKTÖRÜ KAMU
İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜHİS) • TÜRKİYE CAM, ÇİMENTO VE TOPRAK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • ÇİMENTO
ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (ÇEİS) • TÜRKİYE DERİ SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE GIDA SANAYİİ
İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜGİS) • İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (İEİS) • TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ
İŞVEREN SENDİKASI (İNTES) • KAMU İŞLETMELERİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KAMU-İŞ) • TÜRKİYE KİMYA, PETROL, LASTİK VE
PLASTİK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KİPLAS) • MAHALLİ İDARELER KAMU İŞVEREN SENDİKASI (MİKSEN) •MAHALLİ
İDARELER İŞVERENLERİ SENDİKASI (MİS) •
TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI (MESS) • PETROL ÜRÜNLERİ
İŞVERENLER SENDİKASI (PÜİS) • TÜRKİYE SAĞLIK ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (SEİS) • Türkİye Selüloz, Kağıt
ve Ağaç Mamüllerİ Sendİkası (KASİSEN) • TÜRKİYE ŞEKER SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TEKSTİL
SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TOPRAK, SERAMİK, ÇİMENTO VE CAM SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI
• TURİZM ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI
Ayşe SİNİRLİOĞLU
Rifat HİSARCIKLIOĞLU
Daniel Funes de RIOJA
Erol KİRESEPİ
Prof.Dr.M. Hakan BERUMENT
Prof. Dr. Sumru ALTUĞ
PROF. DR. Ömer Faruk ÇOLAK
PROF. DR. Sadi UZUNOĞLU
İmdat TÜRKAY
EK: YARGITAY KARARLARI
TİSK AKADEMİ ÇIKTI
C‹LT: 10 SAYI: 20
Ev Hizmetlerinde Çalışanların Sosyal Güvenliği
Nurhan Süral
İnsan Kaynakları Yönetimi Uygulamalarının Örgütsel Vatandaşlık
Davranışı Üzerindeki Etkileri
Mustafa Fedai Çavuş
Alptekin Develi
Hiyerarşik Düzenden Heterarşik Düzene:
Yönetişim Kavramı ve Yönetişim Teorileri
Ebru Canikalp
İlter Ünlükaplan
Motivation Theories and Encouraging Public Employees
Based on Individual Performance Evaluation
Ahmet Tozlu
Rıdvan Kurtipek
6-9 yaş
9-16 yaş
Çocukları erken yaşta basit
tasarım, kodlama, araştırma,
sunum ve takım becerileriyle
tanıştıran bu etkinlik hakkında
ayrıntılı bilgi için:
Gençleri erken yaşta tasarım,
kodlama, araştırma, sunum ve
takım becerileriyle tanıştıran bu
etkinlik hakkında ayrıntılı bilgi
için:
[email protected]
[email protected]
Birey ya da kurum olarak Jr.FLL, FLL, WRO takımlarının
oluşmasına destek verebilir, Bilim Kahramanları Derneği
üyesi, gönüllüsü, bağışçısı olabilirsiniz.
www.bilimkahramanlari.org - 0 212 284 74 18
Gelir Eşitsizliğini Azaltmada Finansal Sistem Ne Kadar Etkin?
Türkiye Ekonomisi İçin Bölgesel Panel Veri Analizi
Merter Akıncı
Gönül Yüce Akıncı
Ömer Yılmaz
Elektrik Tüketimi ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: G-11 Ülkeleri Örneğinde
Panel Eşbütünleşme ve Nedensellik Uygulaması
Halil Altıntaş
Mehmet Mercan
Ceza İnfaz Kurumları Dışında Çalıştırılan Hükümlülerin Sosyal Güvenliği
Hande Bahar Aykaç
Türkiye’de 6360 ve 6447 Sayılı Kanunlarla Kurulan
Büyük Şehirlerin Göreli Kalkınma Düzeyleri
Hayriye Atik
II / 5102
2015 / II
Analyzing the Banking Sector in Turkey before and after the Global Crisis by Ownership
Vuslat Us
A Brief Analysis of Presentation of Self in Everyday Life and Second Life
Nil Mit
Çağatay Topal
2015 / II
TİSK AKADEMİ’nin
20. Sayısı çıktı.
21. Sayı Mart 2016
tarihinde yayınlanacaktır.
Ayrıntılı bilgi için:
www.tisk.org.tr
2015 / II
Çağatay Topal
Nil Mit
A Brief Analysis of Presentation of Self in Everyday Life and Second Life
Vuslat Us
Analyzing the Banking Sector in Turkey before and after the Global Crisis by Ownership
Hayriye Atik
Büyük Şehirlerin Göreli Kalkınma Düzeyleri
Türkiye’de 6360 ve 6447 Sayılı Kanunlarla Kurulan
Hande Bahar Aykaç
Ceza İnfaz Kurumları Dışında Çalıştırılan Hükümlülerin Sosyal Güvenliği
Mehmet Mercan
Halil Altıntaş
Panel Eşbütünleşme ve Nedensellik Uygulaması
Elektrik Tüketimi ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: G-11 Ülkeleri Örneğinde
Ömer Yılmaz
Gönül Yüce Akıncı
Merter Akıncı
Türkiye Ekonomisi İçin Bölgesel Panel Veri Analizi
Gelir Eşitsizliğini Azaltmada Finansal Sistem Ne Kadar Etkin?
Rıdvan Kurtipek
Ahmet Tozlu
14-18 yaş
38 yaş altı
Gençleri erken yaşta tasarım,
kodlama, programlama ve
takım becerileriyle tanıştıran bu
etkinlik hakkında ayrıntılı bilgi
için:
Temel bilimler, mühendislikler
alanlarında 38 yaş altı bilim
insanlarına yönelik ödül töreni
ve süreçleri hakkında ayrıntılı
bilgi için:
[email protected]
[email protected]
bilimkahramanlaribulusuyor
bilimkahraman
bilimkahramanlari
bilimkahramanlari
Cilt 53 ‣ Sayı 5 ‣ Eylül / Ekim 2015
Yağız EYÜBOĞLU
Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu Adına Sahibi
Bülent PİRLER
Sorumlu Yayın Müdürü
İdare Yeri
Hoşdere Caddesi Reşat Nuri Sok.
No: 108 06540 Çankaya - ANKARA
Tel: (312) 439 77 17 /Pbx
Faks: (312) 439 75 92-93-94
Web: www.tisk.org.tr
E-posta: [email protected]
Dergide yayınlanan bütün yazılar
kaynak adı gösterilerek
iktibas edilebilir.
Dergide yayınlanan yazılar
yazarların kişisel görüşüdür,
Konfederasyonu bağlamaz.
İŞVEREN
BASIN MESLEK İLKELERİNE
UYMAYA SÖZ VERMİŞTİR.
Baskı Tarihi
15.10.2015
Editöryel Hazırlık ve Tasarım
KS Medya
Çetin Emeç Bulvarı 1322. Cad. 64/6
Öveçler / ANKARA
Tel-Faks: (312) 472 86 23
Baskı ve Cilt
Dumat Ofset Matbaacılık
Şaşmaz / ANKARA
Tel: (312) 278 82 00
Faks: (312) 278 82 30
ISSN: 1303-0418
Yayın Türü
Yerel Süreli Yayın
| CİLT 53 • SAYI 5 • EYLÜL - EKİM 2015
• ÇİMENTO
DA SANAYİİ
ANAYİCİLERİ
N) •MAHALLİ
OL ÜRÜNLERİ
ÜLOZ, KAĞIT
KİYE TEKSTİL
İ SENDİKASI
Değerli Okuyucularımız,
Öncelikle geçtiğimiz ay Iğdır’da, Tunceli’de, Cizre’de, Dağlıca’da, ve en son da
Ankara’da meydana gelen saldırılar sonucunda kaybettiğimiz onlarca vatandaşımız
hepimizi derin bir acıya sevk etmiştir. Milli bütünlüğümüzü hedef alan terörist saldırıları kınıyor; ülkemizin biran önce barış ve huzura kavuşmasını diliyoruz. Saldırılarda
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet ve yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
İŞVEREN’in bu sayısında G20 2015 Türkiye Dönem Başkanlığı Kapsamında Yürütülen Çalışmalar ve Dünya Ekonomisindeki Gelişmeler konularını ele alıyoruz.
T.C. Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Büyükelçi Ayşe Sinirlioğlu, G20 Dönem
Başkanlığını devraldıklarında G20’nin temel hedeflerinden olan güçlü, sürdürülebilir
ve dengeli büyüme hedefini “kapsayıcı büyüme” olarak genişlettiklerini kaydetti.
IOE Başkanı Daniel Funes de Rioja TİSK’in B20 çalışmalarının temel taşı olduğunu
söyledi.
TOBB Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, B20 Konferansında kurulan
Dünya KOBİ Forumu’nun uluslararası finans kuruluşları, kalkınma ajansları, uluslararası örgütler ve odalarla ortaklıklar kurarak KOBİ’lerin küresel ekonomideki rolünü
artırmaya çalışacağını kaydetti.
TİSK Yönetim Kurulu Başkan Vekili Erol Kiresepi B20 Süreci ve Çalışma Hayatı konusunda açıklamalarda bulundu.
Dünya Ekonomisi bölümünde Prof. Dr. Hakan Berument FED’in Faiz Artırımının
Olası Etkileri, Prof.Dr. Sumru Altuğ Çin Ekonomisinin Sorunları ve Geleceği Prof. Dr.
Sadi Uzunoğlu Yükselen Ekonomilerin Sorunları ve Geleceği ve Prof.Dr.Ömer Faruk
Çolak da Dünya Ekonomisinde İstikrarsızlık ve Borç Sorunu konularında görüşlerini
bildirdiler.
Cilt 53 ‣ Sayı 5 ‣ Eylül / Ekim 2015
Üyemiz KİPLAS Teknik İşler ve Eğitim Birimi Sorumlusu ve Proje Koordinatörü Kimyager Seçil Utku Şahintürk ile Sendikanın 31 Ağustos 2015’te sona eren başarılı AB
projesi “Kimya Sektöründe Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Artırılması CHEM-
G-20 2015 TÜRKİYE DÖNEM
BAŞKANLIĞI KAPSAMINDA
YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR
DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ
GELİŞMELER
VET’İ konuştuk.
Farklı gündem konularını İŞVEREN’in bu sayısında da bulacaksınız. Fotoğraf Sanatçısı Tahsin Aydoğmuş ile gerçekleştirilen Sanat söyleşimizi; Kadınlar ve Gençler,
TÖRÜ KAMU
OL, LASTİK VE
Bu Sayımızda
AYŞE SİNİRLİOĞLU
RİFAT HİSARCIKLIOĞLU
DANİEL FUNES DE RIOJA
EROL KİRESEPİ
PROF.DR.M. HAKAN BERUMENT
PROF. DR. SUMRU ALTUĞ
PROF. DR. ÖMER FARUK ÇOLAK
PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU
İMDAT TÜRKAY
EK: YARGITAY KARARLARI
Arkeogezi, Avrupa Haberleri ile çeşitli konularda hazırlanan makaleleri beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz.
Gelecek sayıda buluşmak üzere…
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
1
50
G-20 2015 TÜRKİYE DÖNEM BAŞKANLIĞI
68
DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER
KAPSAMINDA YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR
•BAŞKANDAN G20, B20 Çalışmalarıyla Dolu Bir Yılın Sonuna Doğru 4 •EDİTÖRDEN Genç İşsizlikle
Mücadelede B20 ve GAN Çalışmaları 6 •NELER OLUYOR TÜRKİYE 8 •ZOOM G20 Dönem Başkanlığı
Kapsamında Yürütülen Çalışmalar ve Önceliklerimiz Ayşe SİNİROĞLU T.C. Dışişleri Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı, MEKY Büyükelçi 51 •ZOOM TİSK, B20 Çalışmalarının Temel Taşı
Olmuştur Daniel Funes de RIOJA Uluslararası İşveren Teşkilatı (IOE) Başkanı 54 •ZOOM
B20 Türkiye, KOBİ’lerin Gelişimine ve Güçlendirilmesine Yönelik Son Derece Somut Bir Adım
Atarak Dünya KOBİ Forumunu Kurdu Rifat HİSARCIKLIOĞLU Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği (TOBB) Başkanı 57 •ZOOM B20 Süreci ve Çalışma Hayatı Erol KİRESEPİ Türkiye
İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkan Vekili 59 •ZOOM
G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumunun Değerlendirilmesi İmdat TÜRKAY Gelir İdaresi
Grup Başkanı 62 •ZOOM FED’in Faiz Artırımının Olası Etkileri Prof.Dr.M. Hakan BERUMENT
Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi 69 •ZOOM Çin Ekonomisinin
Sorunları ve Geleceği Prof. Dr. Sumru ALTUĞ Koç Üniversitesi CEPR ve KU-TÜSİAD EAF
75 •ZOOM Yükselen Ekonomilerin Sorunları ve Geleceği Prof. Dr. Sadi UZUNOĞLU Trakya
Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi 80 •ZOOM Dünya Ekonomisinde İstikrarsızlık ve Borç Sorunu
Prof. Dr. Ömer Faruk ÇOLAK TİSK Ekonomi Danışmanı TOBB-ETÜ Yarı Zamanlı Öğretim
Üyesi 84 •KADINLAR VE GENÇLER 89 •SÖYLEŞİ 92 •TİSK HABERLER 95 •AVRUPA AVRUPA 96
•ARKEOGEZİ 101 •SANAT 103 •İSTATİSTİK 106 •YENİ YAYINLAR 108
2
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
101
Midas Anıtı, Yazılıkaya
103
Tahsin Aydoğmuş: “Bir fotoğrafçı teknik
donanımına ne kadar hakimse başarı ve
kalitesine o ölçüde hakim olur”
37
35
Teröre Karşı Sivil Girişim’in
Düzenlediği Yürüyüş
B20 TÜRKİYE KONFERANSI
43
ILO Genel Direktörü Guy Ryder TİSK’i
Ziyaret Etti
48
GAN TÜRKİYE
Yürütme Kurulu Toplantısı Yapıldı
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Tuğrul KUDATGOBİLİK
Yağız
EYÜBOĞLU
başkandan
G20, B20 Çalışmalarıyla Dolu Bir Yılın Sonuna Doğru
Aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 19 ülkeden ve AB temsilcilerinden
oluşan, dünya nüfusunun % 64.3’ünü
barındıran ve küresel GSYH’nın %
85.2’sini üreten G20 Grubu’nun başkanlığını 1 Aralık 2014 tarihinden itibaren bir yıl süreyle Ülkemizin üstlenmesi hiç şüphesiz hepimiz için önemli
bir olaydı. 2015 yılında hem Ülkemizde, hem de dünyada yaşanan çeşitli siyasal, ekonomik, sosyal olaylar
Türkiye’de çeşitli üst düzey ve spesifik
alanlarda birçok önemli toplantıda ele
alınan G20 çalışmalarını fazla gölgeleyemedi. Özellikle bu toplantılar vesilesiyle ülkemizi ziyaret eden IMF, OECD,
ILO, IOE gibi uluslararası kuruluşların
yöneticilerinin burada ya da döndükten sonra kendi kurumlarında verdikleri demeçlerde ülkemizden, gelişme
performans ve potansiyelimizden bahseden olumlu sözler söylemelerinin
uluslararası alanda Türkiye’nin daha
fazla merak uyandırmasına, daha iyi
tanınmasına vesile olduğunu düşünüyorum. Örneğin, geçtiğimiz 2 Eylül
günü, B20 Türkiye Konferansı kapsamında Ankara’da bulunan, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Genel
Direktörü Guy Ryder’ı 50 yıllık ILOTİSK ilişkileri döneminde ilk kez Konfederasyonumuzda ağırlama fırsatını
bulduk ve kendisiyle Türkiye’nin sık
sık ILO Aplikasyon Komitesi günde-
4
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
mine alınmasına neden olan görüş ve
tutumlar, yaşadığımız büyük mülteci
sorunu, ILO’nun 100. Yıl Etkinlikleri
ve çalışma dünyasının geleceği gibi
konular üzerinde görüş alışverişinde
bulunduk.
Yine bu toplantılara katılan IOE
Başkanı Daniel Funes de Rioja’nın
B20 çalışmaları, bu çalışmalarda Konfederasyonumuzun rolü konularında değerli görüş ve övgülerini içeren
bir yazısını İŞVEREN’in bu sayısında
okurlarımıza sunuyoruz.
Hatırlayacağınız üzere, küresel
ekonomik ve mali işbirliği konusunda
oluşturulan ilk forum olan ve dünyanın gelişmiş ekonomileri ile yükselen
Pazar ekonomilerini bir araya getiren
G20, çalışmalarına 1999 yılında Asya
mali krizinin ardından düzenlenen bir
Maliye Bakanları ve Merkez Bankası
Guvernörleri toplantısıyla başlamıştı.
İlk Liderler Zirvesi’nin 2008’de yapılmasından sonra da bu zirveler her yıl
dönem başkanlığını üstlenen ülke tarafından düzenlenmeye başlanmış ve
bugüne kadar G20’nin gündeminde
güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme, altyapı yatırımları, uluslararası
finansal mimari, uluslararası vergi konuları, enerji, ticaret, istihdam, iklim
değişikliğinin finansmanı, kalkınma
ve yolsuzlukla mücadele gibi tekil ülke
çabalarıyla başa çıkılamayan, küresel
işbirliği gerektiren konular yer almıştır. Bu sayede, özellikle 2008’de başlayan küresel mali ve ekonomik krizle mücadelede dünyanın en önemli
ekonomilerinin ortak hareket etmeleri
sağlanmıştır. Kriz sonrası dönemde
ise ekonomilerin daha sağlıklı yapıya
kavuşabilmesi için gerekli para ve maliye politikalarının belirlenmesinde ve
uluslararası kuruluşlar reformu gibi
konularda G20’nin önemli rol oynadığını görüyoruz.
G20’ye bağlı, B20, L20, C20, T20,
Y20 gibi resmi angajman grupları da
belli alanlarda ortak hedefler doğrultusunda çalışmalarını sürdürmektedir. Bu gruplara ülkemiz dönem başkanlığı sırasında W20 (Women 20)
de eklenmiştir. Bu grup kadınların iş
hayatındaki rolünün artırılması konusunda çalışmaktadır.
Bu gruplardan kısaca B20 (Business 20) diye adlandırılan ve iş dünyası temsilcilerinden oluşan forum,
2008’de yaşanan küresel krizin devam etmesi nedeniyle bu süreçte sadece G20 ülkelerinin liderlerinin değil,
ekonominin çarklarını döndüren iş
dünyası temsilcilerinin de müzakere sürecine dahil olması ve liderlere
görüşlerini aktarması amacıyla oluşturulmuş ve ilk B20 zirvesi 2009 yılı
Mart ayında Londra’da gerçekleştirilen
G20 zirvesiyle birlikte yapılmıştır.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, G20/B20 sürecine başından bu yana aktif şekilde katılmakta;
G20 liderlerine daha fazla büyüme ve
istihdam doğuracak bir iş ortamının
yaratılmasına katkı sağlama çağrısında bulunmaktadır.
Halen Konfederasyonumuz, Başkanlığını Sayın Ali Y. Koç’un yaptığı
B20’nin daimi nitelikteki İstihdam (İş
Yaratma ve İnsan Sermayesi) Görev
Gücü çalışmalarına aktif şekilde katılmakta; hem Türk işverenlerini, hem de
IOE adına dünya işverenlerini temsil
etmektedir.
Bu çerçevede, TİSK Yönetim Kurulu
Başkanı sıfatıyla tarafımdan yürütülen
İstihdam Görev Gücü Eş Başkanlığı
görevinin yanı sıra, 2015 yılı B20 çalışmalarını yönlendirmek ve Dönem
Başkanı sıfatıyla ülkemize düşen görevleri yerine getirmek üzere ülkemiz
iş dünyası temsilcilerinden oluşan
“B20 Türkiye Yürütme Kurulu”nda da
Başkan Vekilimiz Erol Kiresepi Konfederasyonumuzu temsil etmektedir.
Bu yılki toplantının en somut ve
başarılı adımlarından biri, iş dünyasını temsil eden B20 ile küresel ölçekte
işçi kesimini temsil eden L20 arasın-
da 4 Eylül 2015 tarihinde ortak bir
B20-L20 oturumu düzenlenmesi ve ardından imzalanan Ortak Bildirge oldu.
Bu bildiride, genç işsizliği ile mücadele, istihdamı teşvik edecek makroekonomik politikaları sürdürme, istihdam
konusunda cinsiyetler arası farkın
azaltılması ve kayıtlı istihdamın teşvik
edilmesi başlıkları yer aldı.
Bildirgede, dünyada genç işsizliğinin kabul edilemez bir boyuta geldiğine dikkat çekilirken, istihdamla
ilgili kalıcı çözümler için genç istihdamına yönelik yapısal tedbirlerin en
hızlı şekilde alınması gerektiği vurgulandı. G20 hükümetlerine istihdamı
artıracak makroekonomik politikalara
öncelik vermeleri konusunda da çağrı
yapılan Bildirgede, 2025 yılına kadar
istihdamda cinsiyet farkını yüzde 25
azaltma hedefini gerçekleştirmek için
G20 ülkelerinin katkı sağlaması gerektiği ifade edildi.
Ekonomik büyüme ve kalkınma,
daha kaliteli istihdam ve daha kaliteli
yaşam için kayıt dışı ekonomiden kayıtlı ekonomiye geçişin özendirilmesinin önemine işaret edilen Bildirgede,
ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında, işveren ve işçi kesiminin etkin rol oynaması gerektiği belirtildi. G20 liderlerine sosyal diyaloğun
geliştirilmesini teşvik edip destekle-
meleri çağrısında bulunuldu.
Türkiye’nin G20 dönem başkanlığı
14-15 Kasım günleri Antalya’da yapılacak zirve toplantısı ile sona erecek ve
görevi 2016 yılı için Çin Halk Cumhuriyeti devralacak. Antalya toplantısında alınacak kararlar ve yayımlanacak
bildiriler sonrasında dönem başkanlığımızın küresel sorunların çözümü
ve ülkemizin dünyada tanıtımı konusunda ne gibi katkılar sağladığını daha
iyi değerlendirme fırsatı bulacağımızı
umuyoruz. Fakat her durumda TİSK
olarak G20 ve B20 süreçlerine katılımımızı aktif şekilde sürdürmeye kararlıyız. Zira küresel sorunların çözümünün küresel çabalar gerektirdiğine
inanıyoruz.
Yazımı 10 Ekim 2015 günü
Ankara’da ve daha önce Ülkemizin
çeşitli illerinde meydana gelen ve hepimizi derin acılar içinde bırakan terör
olaylarında hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anarak noktalamak istiyorum. Tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak terörün
karşısında yılgınlığa düşmeden sağduyu ile hareket etmemizi ve faillerin
en kısa zamanda tespit edilerek adalet
önünde hesap vermelerinin sağlanmasını diliyoruz.
Milletimizin başı sağolsun.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
5
editörden
Bülent PİRLER
TİSK Genel Sekreteri
Genç İşsizlikle Mücadelede B20 ve
GAN Çalışmaları
Dünya ve biz çağımızın önemli ekonomik ve sosyal sorunları arasında yer
alan işsizlik ve özellikle gençlerin işsizliği konusunda çözüm için kafa yorar ve çaba sarfederken, geçtiğimiz 10
Ekim günü Ankara’da meydana gelen ve
çoğu ömrünün baharında 102 vatandaşımızın hayatına mal olan menfur terör
saldırısı ulusça hepimizi perişan etti.
Bu alçakça saldırıyı lanetle kınıyoruz ve
Türkiye Cumhuriyeti’nin bunlara asla
boyun eğmeyecek güce sahip olduğunu dost-düşman herkese bir kez daha
hatırlatmak istiyoruz. Bu vesileyle yüce
milletimize başsağlığı, saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Tanrı’dan
rahmet ve yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Ne yazık ki, günümüzde üzüntülerimiz ne kadar yoğun olsa da, hayat durmuyor, sorunlarımız yine bizi bekliyor.
Günümüzde terör sorunları ötesinde
ciddi ekonomik ve sosyal sorunlar gündemden inmiyor.
IMF’nin son Dünya Ekonomik Görünüm raporuna göre, bu yıl dünya ekonomisi küresel krizden bu yana görülen en
düşük hızla büyüyecek, başta Çin olmak
üzere yükselen pazar ekonomilerindeki
ciddi yavaşlama gelişmiş ülkelerdeki
canlanmayı gölgeleyecektir. Bu nedenle
IMF bu yıl için Nisan ayında yaptığı %
6
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
3,5’lik dünya büyüme tahminini % 3,1’e
indirmiş bulunuyor. Aynı kuruluşun bu
yılki Çin büyüme tahmini % 6,8, ABD
içinse % 2,8’dir.
Dünyadaki büyüme hızlarının düşmesinde dünya ticaret hacmindeki daralmanın da önemli payı bulunmaktadır.
Dünya Ticaret Örgütü (WTO) verilerine
göre, 2015 yılının ilk çeyreğinde dünya
ticareti 2014 yılının ilk çeyreğine göre %
4,7 azalmıştır. Bu azalışta başı % 10,5’lik
düşüş ile Avrupa çekmektedir.
Bu olumsuz gelişmelerin, istihdam
ve işsizlik rakamlarına da yansıması
kaçınılmazdır. Nitekim Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tahminlerine göre,
küresel işsizlerin sayısı 2019 yılına kadar 212 milyon kişiyi bulacaktır. Bunun
anlamı, işsizlerin sayısının bu dönemde
artmaya devam edeceğidir. Fakat halen
% 5,9 olan dünya ortalama işsizlik oranı
ülkeler ve bölgeler arasında büyük değişiklikler göstermektedir.
Eldeki son verilere göre ABD’de %
5,1 olan işsizlik oranı, Euro Bölgesinde
%11’i (Fransa’da % 10,8, Almanya’da %
6,4, İtalya’da % 11,9, İspanya’da %22,2)
bulmakta, Güney Afrika’da ise % 25’e
çıkmaktadır.
Günümüzde işsizlik sorununun daha
özel ve üzerinde belki de daha çok durul-
ması gereken bir türü ise genç işsizliğidir. ILO’nun Global Employment Trends
For Youth 2015 raporuna göre, 20072010 yılları arasındaki hızlı artıştan
sonra, küresel işsizlik oranı 2012-2014
arasında % 13 dolaylarında dolaşmıştır.
Bu arada işsiz gençlerin sayısı da 76,6
milyondan 73,3 milyona inerek 3,3 milyon azalmıştır. Fakat 2014’te genç nüfusun dünya nüfusunun sadece altıda
birini temsil ettiği düşünülürse, 2014’te
toplam işsizler içinde % 36,7’yi bulan
genç işsizlik oranı yine de çok yüksek
görünmektedir. Başka bir deyişle, dünya
nüfusu içinde % 15 kadar bir paya sahip
gençlerin dünya işsizlerinin % 36,7’sini
oluşturması geleceğimiz açısından çok
ciddi bir sorundur.
Türkiye’ye gelince, büyüme konusunda ilk söylenebilecek olan şey dünyadaki yavaşlamadan Türk ekonomisinin de pay almaya başladığıdır. Gerçi
yılın ilk iki çeyreğinde Türk ekonomisi
G20 ülkeleri arasında Hindistan, Çin ve
Endonezya’dan sonra en hızlı büyüyen
ekonomi olmuştur. Fakat, bir yandan ülkemizde yaşanan sorunlar, öte yandan
tüketim, yatırım, ihracat gibi ulusal üretime katkı yapan temel değişkenlerdeki
görünüm bu konuda geleceğe bakışımızı
olumsuz etkilemeye başlamıştır. Örneğin, Merkez Bankası Eylül 2015 Beklenti
Anketi’ne göre, GSYH 2015 yılı büyüme
beklentisi bir önceki anket dönemine
göre değişmeyerek % 2,9 olmuştur. 2016
yılı büyüme beklentisi ise % 3,2’ye gerilemiştir. Son zamanlarda IMF, Dünya
Bankası, OECD gibi uluslararası kuruluşları yanında, Morgan Stanley gibi kredi
derecelendirme kuruluşlarının da Türkiye ile ilgili büyüme tahminlerini genelde
aşağı çektiklerine tanık oluyoruz.
Son olarak 2016-2018 yıllarını kapsayan yeni Orta Vadeli Program’da da
büyüme oranlarının tümünün aşağı
yönlü revize edildiğini görmek elbette
kaygı verici bir gelişme olmuştur. Buna
göre, 2015 büyüme tahmini % 4’ten %
3’e, 2016 ve 2017 için % 5 olan büyüme
hedefleri ise sırasıyla % 4 ve % 4,5’e çekilmiş bulunuyor.
Büyüme ile dış ticaret ve özellikle
ihracat arasında yakın bir ilişki olduğu
açıktır. Bu açıdan baktığımızda, 2015
Ocak – Temmuz döneminde ihracatımızın geçen yılın aynı dönemine göre %
9,4 azaldığını görmek pek de şaşırtıcı
olmamaktadır. İhracatımız 2008 krizinden bu yana ilk kez bu kadar hızlı ivme
kaybetmektedir. Dünya ticaret hacmindeki daralmalar, kur dalgalanmaları, geleneksel pazarlarımızda yaşanan siyasi
ve ekonomik sorunlar bu düşüşün başlıca nedenleri arasındadır.
İşsizliğe gelince, bu yılın Temmuz
döneminde işsizlik oranının % 9,8’e
yükseldiğini görüyoruz. Tarım dışı işsizlik oranımız da %12 düzeyine ulaşmış
bulunuyor. Bu yazımızda odaklanmak
isteğimiz genç işsizlik oranındaki yükseliş ise gerçekten kaygı verici düzeylere
ulaşmış bulunuyor. Bu dönemde genç
işsizlik oranı 1 puanlık artışla % 18,3 düzeyine ulaşmıştır.
Ülkemizde ve dünyada bu denli
önem taşıyan ve geleceğimizi tehdit
eder görünen genç işsizliği ile mücadele
ulusal ve uluslararası düzeylerde çeşitli
çabalara, uygulamalara, işbirliği modellerine konu olmaktadır.
Konfederasyonumuzu da yakından
ilgilendirdiğinden, bu yazımızda kısaca
bunlardan B20 ve Küresel İşbaşında Eğitim Ağı (GAN) çalışmalarına değinmek
istiyoruz.
2015 yılında Ülkemizin Dönem
Başkanlığı’nı üstlendiği G20 ve B20 çalışmalarında genç işsizliğiyle mücadele
önemli bir yer almış bulunuyor. Konfederasyonumuzun da etkin roller üstlendiği bu çalışmalar özellikle bu yıl kurulan ve Eş-Başkanlığını Başkanımız Yağız
Eyüboğlu’nun yaptığı B20 İstihdam Görev Gücü’nün yoğun çalışmaları sonrasında hazırlanan politika belgesinde
tavsiyeler şu ana başlıkta toplanmıştır:
1) İstihdam fırsatlarının yaratılması
için iş-dostu ortamının geliştirilmesi,
2) İşgücü piyasalarının daha dinamik ve içerici bir yapıya kavuşturulması
yoluyla gençlerin ve kadınların işgücü
piyasasına katılımının artırılması,
3) Yenilikçilik ve hızlı teknolojik değişimler çağında beceri uyuşmazlıklarının azaltılması için programlar geliştirilmesi ve bunların finanse edilmesi.
3-5 Eylül 2015 tarihlerinde Ankara’da
yapılan B20 Türkiye Konferansında B20
İstihdam Görev Gücü tarafından üretilen
bu tavsiyelerin tamamının, G20 Devlet ve Hükümet Başkanlarına sunulan
tavsiye dokümanında yer bulduğunu
görmek sevindiricidir. Dileğimiz, söz
konusu tavsiyelerin 14-15 Kasım 2015
tarihlerinde Antalya’da yapılacak G20
Liderler Zirvesi Sonuç Dokümanına da
yansıması ve Hükümetler tarafından hayata geçirilmesidir.
Yine B20 Türkiye Konferansı çerçevesinde 4 Eylül 2015 tarihinde
Ankara’da yapılan B20 – L20 ortak toplantısı sonrasında kabul edilen ve beş
ana başlıktan oluşan Ortak Deklarasyonun ilk maddesinde “Genç işsizliğiyle
kararlı şekilde mücadele” başlığı altında
çeşitli öneriler sıralandığını görüyoruz.
Bunların da Antalya G20 Zirvesi Sonuç
Bildirgesinde yer almasını bekliyoruz.
Burada kısaca değinmek istediğimiz
Küresel İşbaşında Eğitim Ağı (GAN) da
bir bakıma B20 ve L20 tarafından 2013
yılında geliştirilen ortak anlayışın ürünüdür.
İşbaşında eğitim; ikili mesleki eğitimin işyerin ayağındaki beceri eğitimini,
stajyerliği ve çıraklığı içermektedir.
Küresel GAN’a kurulduğu günden bu
yana üye olan Konfederasyonumuz dünyada ilk ulusal ağı Türkiye’de kurmuş;
GAN TÜRKİYE’nin açılışı 25 Şubat 2015
tarihinde Antalya’da gerçekleştirilmiştir.
GAN TÜRKİYE Üyesi Şirketlerden Küresel GAN’ın üç temel prensibini kabul
etmeleri beklenmektedir. Söz konusu üç
temel prensip şunlardır:
• Şirketlerin işbaşında eğitime katılım ve destek konusundaki taahhütlerinin ve görünürlüğünün güçlendirilmesi,
• İşbaşında eğitim konusundaki iyi
uygulama örneklerinin paylaşılması,
• Bilgi paylaşımını, ortaklıkları güçlendirmek ve uluslararası işbirliklerini
artırmak için küresel ve ulusal düzeyde
kurulan ağların desteklenmesi.
Halen Türkiye’nin en güçlü şirketlerinden 25’i GAN TÜRKİYE’ye üyedir.
2 Nisan 2015 tarihinde Hükümetçe
açıklanan “İstihdam, Sanayi Yatırımı
ve Üretimi Destekleme Paketi”nde İşbaşında Eğitim Programlarına yeni teşvikler sağlandığı duyurulmuştur. Söz
konusu teşviklerden yararlanmak için,
İŞKUR ile GAN TÜRKİYE adına Konfederasyonumuzun, İŞKUR’un “İşbaşı Eğitim Programı (İEP)” dahilinde işbirliği
yapması öngörülmüştür. Bu kapsamda
İŞKUR ile GAN TÜRKİYE adına TİSK
arasında “İşbaşı Eğitim Programı İşbirliği Protokolü”, TİSK Yönetim Kurulu
Başkanı Yağız Eyüboğlu ve İŞKUR Genel
Müdürü Dr.Nusret Yazıcı tarafından, 13
Mayıs 2015 tarihinde İstanbul’da imzalanmıştır. Protokol ile, işsizlerin ve özellikle her kademedeki yükseköğretim
ve açık öğretim öğrencilerinin mesleki
deneyim eksikliğini gidermek ve işverenlerin istihdam etmeyi planladıkları
kişileri iş başında tanımaları ve eğitmelerini amaçlayan İŞKUR’UN “İşbaşı
Eğitim Programı” kapsamında, İŞKUR
ile GAN TÜRKİYE adına TİSK’in işbirliği
yapmaları amaçlanmaktadır.
15 Eylül 2015 tarihi itibariyle Protokol kapsamında GAN TÜRKİYE Üyesi
Şirketler tarafından eğitim verilen kişi
sayısı 1.058 olmuş ve Program sonrasında 305 kişi istihdam edilmiştir.
GAN TÜRKİYE, İşbaşında Eğitim
Günü, uluslararası konferanslar ve iyi
uygulamaların paylaşılması gibi etkinliklerle işbaşında eğitim konusundaki
çalışmalarına devam edecektir. G20
ve B20 Ankara toplantılarına katılan
ILO Genel Müdürü Guy Ryder’ın GAN
TÜRKİYE’yi Türkiye’deki gençlere iş
yaratmanın ve gençlerin yetişmesi için
yatırım yapan işverenlerin iyi bir örneği
olarak göstermesi bu konudaki şevkimizi artırmıştır.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
7
7
Eko Bülten’de
TİSK AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ
EYLÜL 2015 (SAYI: 79)
GENEL DEĞERLENDİRME
“Siyasetteki ve Ekonomideki Belirsizliklere Rağmen,
Büyüme Oranı Beklentilerin Üzerinde.
Ancak Kur Etkisiyle Üçüncü Çeyrekte Büyüme Düşebilir”
FED, dünyada büyüme oranında istikrar sağlanamaması ve dünya ticaret hacminin daralması nedeniyle
faiz artırımı kararını geciktirecek gibi
görünüyor.
Türkiye 2015 yılının ikinci çeyreğinde %3,8 ile G20 Ülkeleri arasında en
hızlı büyüyen dördüncü ülke oldu.
Küresel ve yurtiçi olumsuzluklara
rağmen Türkiye ekonomisi 25 çeyrektir kesintisiz büyüdü. Türkiye’de
ekonomik ve politik risklerin arttığı
bir dönemde büyüme oranının beklenenin üzerinde gelmesi sürpriz oldu.
İmalat sanayiinde büyüme oranı yılın ikinci çeyreğinde %5 düzeyinde
gerçekleşti. Büyüme bu dönemde iç
talep ağırlıklı ortaya çıktı.
Sanayi üretimi Temmuz’da aylık bazda % 1,5 azalırken; yıllık bazda % 0,3
yükseldi. Üretim rakamları, kur artışının girdi malları üzerinde neden
olduğu aşınmayı ortaya koyuyor. Bu
DÜNYA EKONOMİSİ:
Eylül ayının sonuna yaklaşırken küresel ekonomi ABD Merkez
Bankası’nın (FED) faiz oranı kararına kilitlenmiştir. Ancak oluşan
hava FED’in faiz oranını yükseltme
kararını bu yılın sonuna kadar geciktireceği yönündedir. Bunun da
ana nedeni dünyada büyüme ora-
8
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
durum Ağustos ve Eylül aylarında devam ederse, yılın üçüncü çeyreğinde
büyüme rakamları düşük gerçekleşebilir.
Sanayide ciro Temmuz’da aylık bazda
% 1 azalırken; yıllık bazda % 7,9 arttı.
Haziran’da işsizlik oranı 0,5 puanlık
yükselişle % 9,6 oldu. Özellikle genç
işsizlik oranındaki yükseliş kaygı
verici. İstihdamdaki artışa rağmen
işsizlik oranının yükselmesi, işgücüne katılım oranındaki artıştan kaynaklanıyor. Kriz sonrasında getirilen
teşvikler işgücüne katılım oranını
artırma yönündeki olumlu etkisi devam ediyor.
İhracat, 2015 yılının ilk yedi ayında
kesintisiz olarak bir önceki yılın aynı
ayına göre düştü. 2009 yılından bu
yana ilk defa bu kadar hızlı ivme kaybetti. Bu durumun temel nedenleri,
küresel ölçekte ihracattaki düşüş, geleneksel pazarlarda yaşanan siyasi ve
nında henüz istikrarın sağlanamamış olması ve dünya ticaret hacminin daralmasıdır.
Nitekim yılın ikinci çeyreğinde
G-20 ülkelerinde büyüme oranı ortalama %3,2 düzeyinde gerçekleşmiştir.
G-20’de en yüksek büyüme oranları
yükselen ekonomilerde görülmüştür.
Bu ülkeler içinde Hindistan (%7,2),
ekonomik sorunlar, Bursa merkezli
eylemler, Çin ve diğer yükselen ekonomilerde kaydedilen gelişmeler ve
Rusya’nın ambargosu oldu.
Temmuz’da yıllık cari açık 45,27 milyar dolara yükseldi.
Yılın ilk yedi ayında ülkemize gelen
doğrudan yatırım tutarı 6,7 milyar
doları buldu. 2014-2015 döneminde
artan risklere rağmen bu durum ekonomi açısından önemli bir kazanım.
Mali disiplin sağlandığı halde enflasyon oranı yükselmeye devam ediyor.
2015 yılında da hedef enflasyona
ulaşılamayacağını, ekonomideki belirsizliklerin buna kaynak teşkil edeceğini düşünüyoruz.
Ekonomiye olan güvenin zayıflaması
tüketim ve yatırım harcamalarının
ertelenmesine neden olabilir. Ekonomik güvenin aşınmasında yaşanan
seçimler ve terör eylemleri de etkili
oldu.
Çin (%7) ve Endonezya’dan (%4,7)
sonra dördüncü hızlı büyüyen ekonomi Türkiye (%3,8) olmuştur. Küresel ve yurtiçi olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi 25 çeyrektir
kesintisiz büyümüştür. Yılın ilk yarısında gelişmiş ülkeler içinde istikrarlı
büyüme trendi gösteren ekonomiler
ABD ve İngiltere olmuştur (Tablo 1).
Tablo 1: 2015 Yılı İlk Yarısında Büyüme Trendi
Dönem
Q1-2015
Q2-2015
G20
3,2
3,2
Arjantin
1,3
..
Avustralya
2,5
2,0
Brezilya
-1,7
-2,4
Kanada
2,0
1,0
Çin
7,0
7,0
Fransa
0,9
1,0
Almanya
1,1
1,6
Hindistan
7,5
7,2
Endonezya
4,8
4,7
İtalya
0,2
0,7
Japonya
-0,8
0,9
Kore
2,4
2,2
Meksika
2,5
2,2
Rusya
-1,9
..
G.Afrika
2,0
1,6
Türkiye
2,5
3,8
İngiltere
2,9
2,6
ABD
2,9
2,7
AB-29
1,7
1,9
TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI
KONFEDERASYONU
Euro Bölgesi AYLIK EKONOMİ
1,2 BÜLTENİ
1,5
www.tisk.org.tr
Kaynak: OECD Veritabanı
TÜRKİYE EKONOMİSİ:
TÜRKİYE EKONOMİSİ:
Türkiye’de
ekonomik
politik risklerin
bir büyüme
dönemde
büyüme
oranının üzerinde gelmesi
Türkiye’de
ekonomik
ve politikverisklerin
arttığı birarttığı
dönemde
oranının
beklenenin
beklenenin üzerinde gelmesi sürpriz olmuştur. 2015 yılının ikinci çeyreğinde Gayri
sürpriz olmuştur.
2015 yılının
çeyreğinde
Gayri Safi
Hasılagöre
(GSYH)
2014
yılının aynı
Safi Yurtiçi
Hasıla ikinci
(GSYH)
2014 yılının
aynıYurtiçi
çeyreğine
sabit
fiyatlarla
%3,8çeyreğine göre sabit
fiyatlarla %3,8
yükselmiştir.
Yılın
ilk
altı
ayındaki
büyüme
oranı
da
%3,1’e
ulaşmıştır.
yükselmiştir. Yılın ilk altı ayındaki büyüme oranı da %3,1’e ulaşmıştır.
Grafik 1: Yıllık GSYH Büyüme Oranı (2002-2015 Q2)
12,0
9,4
10,0
8,0
6,0
6,2
9,2
8,4
8,8
6,9
5,3
4,7
4,2
4,0
2,1
2,0
2,9
3,1
0,7
0,0
-2,0
-4,0
-6,0
-4,8
2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015
Kaynak: TÜİK Veritabanı.
Üretim yöntemine göre iktisadi faaliyetlerin büyüme oranları incelendiğinde yılın ikinci
çeyreğinde en hızlı büyüyen sektörün %6,7 ile tarım sektörü olduğu görülmektedir. Bu
dönemde hizmetler ve sanayi sektörü %4,1 büyümüştür. İmalat sanayi 2014 yılının
İŞVEREN
/ Eylül - Ekim 2015
ikinci çeyreğinde %2,9 büyürken, bu yıl %5 düzeyinde bir büyüme
oranını
9
Üretim yöntemine göre iktisadi yıllarda ekonomiye ivme kazandıran
Harcama yöntemine göre GSYH’yı
faaliyetlerin büyüme oranları ince- sektör konumuna gelen inşaat sektö- ele aldığımızda ise büyümenin yurlendiğinde yılın ikinci çeyreğinde en ründe ise büyüme yavaşlamıştır. 2014 tiçi tüketim kaynaklı olduğunu
hızlı büyüyen sektörün %6,7 ile ta- yılında ikinci çeyrekte %3,4 büyüyen görmekteyiz. Yılın ikinci çeyreğinde
rım sektörü olduğu görülmektedir. Bu sektör, 2015 yılında %2,0 oranında hanehalklarının nihai tüketim harcadönemde hizmetler ve sanayi sektö- büyüyebilmiştir. Buna rağmen sektör maları sabit fiyatlarla %5,6 artarken,
rü %4,1 büyümüştür. İmalat sanayi yılın ilk çeyreğine göre daha iyi perfor- GSYH’dan da %65,6 oranında bir pay
2014 yılının ikinci çeyreğinde
%2,9İŞVEREN
mans göstermiştir.
Çünkü sektör
2015 almıştır. Bu dönemde devletin nihai
TÜRKİYE
SENDİKALARI
KONFEDERASYONU
büyürken, bu yıl %5 düzeyinde bir yılının
ilk EKONOMİ
çeyreğinde %2,8
oranında tüketimwww.tisk.org.tr
harcamaları ise %7,2 oranında
AYLIK
BÜLTENİ
büyüme oranını yakalamıştır. Son küçülmüştü.
yükselmiştir.
Grafik 2: Tüketim ve Yatırım Harcamalarında Büyüme Oranı, 1999-2015
(II. Çeyrekler)
50
40
30
20
10
00
Hanehalkı
Tüketim
Devlet
Tüketim
Yatırım
-10
-20
-30
-40
Kaynak: TÜİK Veritabanı.
Yılın
çeyreğinde
harcamaları
geçen
ikinci çeyreğine
göresekYılın
ikinciikinci
çeyreğinde
yatırım yatırım
2015 yılının
ilk altı ayında
büyü- yılın
madencilikte
üretim %1,2, enerji
%9,7
artmıştır.
Kamu
sektörü
yatırımları
%1
artarken,
özel
sektör
yatırım
harcamaları geçen yılın ikinci çey- me iç talep ağırlıklı gerçekleşmiştir. töründe %3,1 artarken, imalat sanayi%11,4Kamu
yükselmiştir.
sektörün
yatırımları
bu dönemde
reğine harcamaları
göre %9,7 artmıştır.
inde %2,4
azalmıştır. makine
Yurtdışında,Özel
özellikle
AB’de büyüme
ve
teçhizatta
yoğunlaşarak
%15,5’e
ulaşan
bir
artış
kaydetmiştir.
Özel sektörün
sektörü yatırımları %1 artarken, oranında istikrar yakalanamamasının
2015 yılı Temmuz ayında ana sainşaatyatırım
yatırımlarındaki
isetalebin
%3,4’te
kalmıştır.
özel sektör
harcamaları büyüme
bir sonucuoranı
olarak dış
GSYH’ya
nayi gruplarında bir önceki aya göre
%11,4 yükselmiştir. Özel sektörün katkısı sınırlı olmuştur. Bu olumsuz sadece enerji sektöründe üretim artışı
Mal bu
vedönemde
hizmetmakine
ihracatı,
2015 rağmen
yılınınülkemizin
ikinci 2009
çeyreğinde
bir önceki yılın aynı
yatırımları
ve tabloya
yı- sağlanmıştır.
Sektör %2,1 oranında büçeyreğine
göre
sabit
fiyatlarla
%2,1
azalmıştır.
Mal
ve
hizmet
ithalatı ise 2015
teçhizatta yoğunlaşarak %15,5’e lının ikinci çeyreğinden bu yana ke- yümüştür. Diğer
sektörlerde ise üretim
çeyreğinde
bir önceki
aynı dinaçeyreğine göre sabit fiyatlarla
ulaşanyılının
bir artış ikinci
kaydetmiştir.
Özel sintisiz
büyümesiyılın
ekonominin
düşüşü yaşanmıştır. Üretim kaybına
%1,6
oranında
yükselmiştir.
sektörün
inşaat
yatırımlarındaki
mizmi açısından önemli bir bulgu en fazla uğrayan ise %11,3 ile dayabüyüme oranı ise %3,4’te kalmıştır. olarak değerlendirmekteyiz.
nıklı tüketim malı sektörü olmuştur.
2015 yılının ilk altı ayında büyüme iç talep ağırlıklı gerçekleşmiştir. Yurtdışında,
Mal ve hizmet ihracatı, 2015 yı- Sanayide Üretim, Ciro ve
Bu sektörü %2,5 ile dayanıksız tükeözellikle
AB’de
büyüme
oranında
istikrar
yakalanamamasının
bir
sonucu olarak dış talebin
lının ikinci çeyreğinde bir önceki Kapasite Kullanımı:
tim malı ve %1,7 ile ara malı sektörleri
GSYH’ya katkısı sınırlı olmuştur. Bu olumsuz tabloya rağmen
ülkemizin 2009
yılın aynı çeyreğine göre sabit fiyatizlemiştir. İmalat sanayiinde 2015 yılı
yılının
ikinci
çeyreğinden
bu
yana
kesintisiz
büyümesi
ekonominin
dinamizmi
larla %2,1 azalmıştır. Mal ve hizmet
2015 Temmuz ayında Mevsim ve Temmuz ayında bir önceki aya göre
açısından önemli bir bulgu olarak değerlendirmekteyiz.
ithalatı ise 2015 yılının ikinci çeyre- Takvim Etkisinden Arındırılmış Sa- en yüksek üretim artışı %4,5 ile ağaç
ğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine nayi Üretim Endeksi Haziran ayına ürünleri sektöründe görülmüştür. En
Sanayide
Ciro vegöre
Kapasite
Kullanımı:
göre sabit
fiyatlarlaÜretim,
%1,6 oranında
%1,5 oranında kayba uğramış- fazla üretim düşüşü yaşayan ise %24,9
yükselmiştir.
tır. Sanayi üretimi alt sektörlerinden ile elektronik sektörü olmuştur.
10
2015 Temmuz ayında Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi
Üretim Endeksi Haziran ayına göre %1,5 oranında kayba uğramıştır. Sanayi
üretimi alt sektörlerinden madencilikte üretim %1,2, enerji sektöründe %3,1 artarken,
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
imalat sanayiinde %2,4 azalmıştır.
2015 yılı Temmuz ayında Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi
Üretim Endeksi bir önceki yılın aynı
ayına göre ancak %0,3 oranında artmıştır. 2015 yılı Temmuz ayında bir
önceki yılın aynı ayına göre enerji sektöründe üretim %2,4, imalat sanayiinde %0,2 artarken, madencilikte %3,0
azalmıştır. Ana sanayi gruplarında bir
önceki yılın aynı ayına göre en yüksek
üretim artışı %3,3 ile enerji sektöründe görülmüştür. Dayanıksız tüketim
malı ve ara malı sektörlerinde üretim
artışı sınırlı olmuştur. Yıllık bazda en
fazla üretim düşüşü %2,5 ile dayanıklı
tüketim malı sektöründe kaydedilmiştir. Bu sektörü %1,7 ile sermaye malı
imalatı izlemiştir. İmalat sanayiinde
2015 yılı Temmuz ayında bir önceki
yıla göre en yüksek üretim artışı %47,1
ile kok kömürü ve rafine edilmiş petrol
ürünleri imalatı sektöründe gerçekleşmiştir. Üretim düşüşünde ise ilk sırayı
%33,1 ile elektronik sektörü almıştır.
Sanayi sektöründeki üretim
gerçekleşmesi kur artışının neden
olduğu aşınmayı göstermeye başlamıştır. Bu durumun Ağustos ve
Eylül aylarında da devam etmesi
halinde yılın üçüncü çeyreğinde
GSYH’daki büyüme oranının düşük
düzeylerde gerçekleşmesi sürpriz
olmayacaktır.
Temmuz ayında sanayi üretimdeki
gelişmeler ciro endeksini de etkilemiştir. Nitekim Mevsim ve Takvim
Etkisinden Arındırılmış Sanayi Ciro
Endeksi bir önceki aya göre %1,0
düşmüştür. Alt sektörlerden madencilik %0,9, imalat sanayi %1,0 oranında ciro kaybına uğramışlardır.
Ana sanayi gruplarından 2015 yılı
Temmuz ayında bir önceki aya göre
en yüksek ciro artışı %2 ile sermaye malında gerçekleşmiştir. En fazla
ciro düşüşü yaşayan ise %7 ile enerji
sektörü olmuştur. İmalat sanayii alt
sektörlerinde en yüksek ciro artışları
%35,9 ile diğer ulaşım araçları imalatı
ve %25,8 ile tütün ürünleri imalatında
gerçekleşmiştir. İmalat sanayinde en
fazla ciro kaybı ise %22,6 ile elektronik sektöründe görülmüştür.
Takvim Etkisinden Arındırılmış
Sanayi Ciro Endeksi bir önceki yılın
aynı ayına göre %7,9 yükselmiştir.
Alt sektörlerden imalat sanayiinde
ciro %8,3 artarken, madencilikte ciro
%4,0 azalmıştır.
2015 yılı Eylül ayında İmalat Sanayiinde Kapasite Kullanım Oranı,
Ağustos ayına göre 1,1 puan artarak %75,9’e ulaşmıştır. Mevsimsel
Etkilerden Arındırılmış Kapasite
Kullanım Oranı ise 1,0 puan artarak
%75,4 düzeyinde gerçekleşmiştir.
Özel sektör yatırım harcamalarının
etkisi ile kapasite kullanımında da
en fazla artış yatırım malları grubunda görülmüştür.
İstihdam ve İşsizlik:
İşsiz sayısı Haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 226 bin
kişi artarak 2 milyon 880 bin kişi olmuştur. İşsizlik oranı ise geçen yılın
aynı dönemine göre 0,5 puan artarak %9,6’ya yükselmiştir. Tarım dışı
işsizlik oranı 0,6 puan yükselerek
%11,7 düzeyine ulaşmıştır (Grafik
3). Genç işsizlik oranındaki yükseliş
kaygı verici düzeylerdedir. Bu dönemde genç işsizlik oranı 1 puanlık
artış ile %17,7 düzeyine ulaşmıştır.
TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU
AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ
www.tisk.org.tr
Grafik 3: İşsizlik Oranı
18
16
14
12
10
8
6
4
2
0
2005
2006
2007
İşsizlik Oranı
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015*
Tarım Dışı İşsizlik Oranı
Kaynak: TÜİK Veritabanı.
Haziran 2015 döneminde işsizlik oranı yükselirken, istihdam oranı da yükselmiş ve %47,
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
11 bi
düzeyinde gerçekleşmiştir. İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılı Haziran döneminde,
Haziran 2015 döneminde işsizlik oranı yükselirken, istihdam oranı da yükselmiş ve %47,1 düzeyinde gerçekleşmiştir.
İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılı Haziran döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 675 bin kişi artarak 27 milyon
261 bin kişiye ulaşmıştır. Böylece istihdam oranı geçen yıla göre 0,4 puan artmıştır. Çalışanların %22’si tarım, %19,7’si sanayi, %7,3’ü inşaat ve %51’i ise hizmetler sektöründe istihdam edilmiştir. 2014 yılının aynı dönemi ile karşılaştırıldığında
hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0,8 puan artarken, tarım sektörünün payı 0,3 puan, sanayi sektörünün
payı 0,4 puan ve inşaat sektörünün payı 0,1 puan azalmıştır.
Tablo 2: İşsizlik ve İstihdam
Yıllar
İşgücüne Katılma Oranı
İşsizlik Oranı
Tarım Dışı İşsizlik Oranı
İstihdam Oranı
2005
44,9
9,5
12,0
40,6
2006
44,5
9,0
11,1
40,5
2007
44,3
9,2
11,2
40,3
2008
44,9
10,0
12,3
40,4
2009
45,7
13,1
16,0
39,8
2010
46,5
11,1
13,7
41,3
2011
47,4
9,1
11,3
43,1
2012
47,6
8,4
10,3
43,6
2013
48,3
9,0
10,9
43,9
2014
50,5
9,9
12,0
45,5
2015*
52,1
9,6
11,7
47,1
(*) Haziran 2015
Kaynak: TÜİK Veritabanı
İstihdamdaki artışa rağmen işsizlik oranının yükselmesinin ana
nedeni işgücüne katılım oranının
artıyor olmasıdır. Nitekim 2005 yılında %44,9 olan işgücüne katılma
oranı Haziran 2015 döneminde %52,1
düzeyine ulaşmıştır (Tablo 2). İşgücüne katılım oranının artmasında
2009 Krizi sonrasında kadınların
işgücü piyasasına girmesine yönelik yapılan düzenlemeler etkili olmuştur. Bu teşvikin olumlu etkisi
halen sürmektedir. Örneğin 2015 yılı
Haziran döneminde erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,1 puan artarak
%72,4’de ulaşırken, kadınlarda 1,4
puanlık artışla %32,3 düzeyine ulaşmıştır.
Ödemeler Dengesi:
2015 Temmuz ayında, 2014 yılının
aynı ayına göre ihracat %16,2 azalarak
11 milyar 181 milyon dolara, ithalat ise
%8,7 azalarak 18 milyar 209 milyon
12
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
dolara gerilemiştir. Bu gerçekleşmeler
sonrasında dış ticaret açığı %6,5 artarak 7 milyar 28 milyon dolara çıkmış,
dış ticaret hacmi de %11,7 azalarak
29 milyar 390 milyon dolara inmiştir.
Böylece Temmuz ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı da %61,4’e düşmüştür. 2015 Ocak-Temmuz döneminde ihracat geçen yılın aynı dönemine
göre %9,4 azalarak 93 milyar 142 milyon dolardan, 84 milyar 653 milyar
dolara düşmüştür. 2015 Ocak-Temmuz
döneminde ithalat ise geçen yılın aynı
dönemine göre %10,6 azalarak 139
milyar 726 milyon dolardan, 124 milyar 956 milyar dolara düşmüştür.
İhracat 2009 krizinden bu yana
ilk defa bu kadar hızlı ivme kaybetmiştir. İhracat 2015 yılının ilk yedi
ayında kesintisiz olarak bir önceki
yılın aynı ayına göre düşmüştür.
2015 yılının Ocak-Temmuz döneminde ihracatta yaşanan düşüşler,
1985 yılından bu yana 2009 yılı ha-
riç (%22,9 yıllık bazlı düşüş) hiç bir
yılda görülmemiştir.
İhracattaki bu düşüşün ana nedenlerinden ilki küresel ölçekte
dış ticaret hacminin daralmasıdır.
Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre küresel ölçekte ihracat düşmektedir. 2015 yılının ilk çeyreğinde
dünya ihracatı 2014 yılının ilk çeyreğine göre %4,7 azalmıştır. Bu azalışta
%10,5’luk düşüş ile Avrupa Birliği başı
çekmiştir. Avrupa’yı %10,9 ile Brezilya
ve %22,5 ile Rusya izlemiştir. İhracat
artışında öne çıkan ülkeler %10,8 ile
Çin ve %5,0 ile ABD olduğu görülmüştür (Tablo 3).
Türkiye’nin ihracatındaki azalışta Euro-Dolar paritesindeki gelişmeler kadar, geleneksel pazarlarda
yaşanan siyasi ve ekonomik sorunlar da önemli rol oynamıştır. Örneğin Ortadoğu’daki savaş ve terör
dalgası bu ülkelere yapılan ihracatı
olumsuz yönde etkilemiştir. Ortado-
ğu ülkelerine yapılan ihracat Temmuz ayında %12,0, ilk yedi ayda %7,9 kayba uğramıştır.İhracattaki düşüşte,
Haziran ayında Bursa merkezli yaşanan eylemlerin neden olduğu üretim kaybı da etkili olmuştur. Nitekim otomotiv
sektörü ihracatı Temmuz ayında %20,3, Ocak-Temmuz döneminde %10,3 azalmıştır.
Tablo 3: Belli Başlı Ülkelerde İhracat Hacmindeki Değişim (2014-2015)
2014Q1
2015Q1
Kanada
-5,3
-9,5
Meksika
13,2
9,0
ABD
3,6
5,0
Brezilya
1,6
-10,9
Avusturya
5,3
-14,0
Fransa
10,5
-10,2
Almanya
11,2
-12,9
İtalya
7,3
-14,2
TÜRKİYE
Hollanda İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU
9,4
-11,7
AYLIK
EKONOMİ
BÜLTENİ
www.tisk.org.tr
İspanya
7,9
-12,8
Türkiye
7,1
0,4
düşüşler, 1985 yılından bu yana 2009 yılı hariç (%22,9 yıllık bazlı düşüş) hiç bir
İngiltere
8,4
-5,3
yılda görülmemiştir.
AB-28
10,3
-8,8
Ġhracattaki bu düşüşün ana nedenlerinden ilki küresel ölçekte dış ticaret
EA-19
12,5
-11,3
hacminin daralmasıdır. Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre küresel
Rusya
-1,0 dünya ihracatı
-22,5 2014 yılının ilk
ölçekte ihracat
düşmektedir. 2015 yılının ilk çeyreğinde
çeyreğine göre %4,7
azalmıştır. Bu azalışta %10,5’luk düşüş
Birliği başı çekmiştir.
G. Afrika
-6,4 ile Avrupa 1,0
Avrupa’yı %10,9 ile Brezilya ve %22,5 ile Rusya izlemiştir. İhracat artışında öne çıkan
Çin
4,0(Tablo 3).10,8
ülkeler %10,8 ile
Çin ve %5,0 ile ABD olduğu görülmüştür
Hindistan
7,8
-2,0
Türkiye’nin ihracatındaki azalışta Euro-Dolar paritesindeki gelişmeler kadar,
Endonezya
1,8
-5,2
geleneksel pazarlarda yaşanan siyasi ve ekonomik sorunlar da önemli rol
Japonya Ortadoğu’daki savaş ve terör
13,1 dalgası bu
2,9ülkelere yapılan
oynamıştır. Örneğin
ihracatı olumsuz
yönde etkilemiştir. Ortadoğu-0,7
ülkelerine yapılan
G. Kore
-3,4 ihracat Temmuz
ayında %12,0, ilk yedi ayda %7,9 kayba uğramıştır.
Malezya
2,2
-13,6
Ġhracattaki Kaynak:
düşüşte,
Haziran
Bursa
merkezli
yaşanan
eylemlerin
neden
WTO
veri tabanıayında
kullanılarak
hazırlanmıştır.
Erişim
tarihi 2 Eylül
2015.
olduğu üretim kaybı da etkili olmuştur. Nitekim otomotiv sektörü ihracatı Temmuz
ayında %20,3, Ocak-Temmuz döneminde %10,3 azalmıştır.
Grafik 4: Dış Ticarette Aylık Değişim Oranları (2002-2015 Temmuz)
60
İhracat Değişim
50
İthalat Değişim
40
Dış Ticaret hacminde Değişim
30
20
10
0
-10
-20
2010-02
2010-04
2010-06
2010-08
2010-10
2010-12
2011-01
2011-03
2011-05
2011-07
2011-09
2011-11
2011 (1-12)
2012-02
2012-04
2012-06
2012-08
2012-10
2012-12
2013-01
2013-03
2013-05
2013-07
2013-09
2013-11
2013 (1-12)
2014-02
2014-04
2014-06
2014-08
2014-10
2014-12
2015-01
2015-03
2015-05
2015-07
Yıl-Ay
-30
Kaynak: TÜİK Veritabanı.
Çin etkisi sadece ithalatta değil, ihracatta da sürmüştür. Çin ile birlikte riskli
ekonomiler grubu içinde yer alan Brezilya, Endonezya gibi ülkelerin
paralarının değer yitirmesi,
Türkiye’nin ihracattaki fiyat avantajını yok
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
etmiştir.
13
Çin etkisi sadece ithalatta değil, kili olmuştur.
rımlar kaleminden gelen 5 milyar 845
ihracatta da sürmüştür. Çin ile birCari açığın finansman kaynak- milyon dolarlık net giriş sağlamıştır.
likte riskli ekonomiler grubu içinde larının başında gelen doğrudan ya- Bu kalemden girişin kaynakları bankayer alan Brezilya, Endonezya gibi ül- tırımlar geçen yılın aynı ayına göre ların 2 milyar 250 milyon dolar, diğer
kelerin paralarının değer yitirmesi, 1 milyar 822 milyon dolar artarak 2 sektörlerin 1 milyar 283 milyon doTürkiye’nin ihracattaki fiyat avanta- milyar 515 milyon dolara ulaşmıştır. larlık yaptıkları borçlanma olmuştur.
jını yok etmiştir.
Yılın ilk yedi ayında ülkemize gelen Basit bir ifade ile bankalar ve diğer
İhracatın düşmesinin nedenle- doğrudan yabancı yatırım tutarı da 6 sektörler yurtdışından sendikasyon
rinden birisi de Rusya’nın uyguladı- milyar 681 milyon doları bulmuştur. kredisi sağlayamamış olsalardı, döğı ambargonun Türkiye’nin ihracatı- 2014-2015 yılında artan risklere rağ- viz kuru üzerinde ciddi riskler gernı engellemesidir. Nitekim Rusya’ya men doğrudan yatırımların bu düzeye çekleşebilirdi.
yapılan ihracat Temmuz ayında %47,8, ulaşması ekonomi açısından önemli
Ocak-Temmuz döneminde cari açıOcak-Temmuz 2015 döneminde %39,5 bir kazanım olarak algılanabilir.
ğın finansmanın önemli rol üstlenen
azalmıştır.
Cari açığın bir başka finansman bir başka kalem ise net hata noksan
2015 Temmuz ayında cari işlem- kaynağı olan portföy yatırımlarında olmuştur. Bu kalemden yapılan giriş 9
ler açığı, bir önceki yılın Temmuz ise çıkış sürmüştür. Temmuz ayında milyar 99 milyona ulaşarak, cari açıayına göre 768 milyon dolar artarak sermaye çıkışı 3 milyar 260 milyon ğın finansmanının %35’ini üstlenmiş3 milyar 154 milyon dolar düzeyine dolara ulaşmıştır. Bu kalemden çı- tir.
çıkmıştır. Böylece yıllık cari açık 45 kışta başı 1 milyar 131 milyon dolar ile Para ve Maliye Politikası:
milyar 27 milyon dolara ulaşmıştır. DİBS ve 474 milyon dolar ile hisse se2015 Ocak-Ağustos döneminde
Cari açığın artmasında ilk neden dış nedi piyasası çekmiştir. Temmuz ayınticaret açığının devam etmesidir. An- da bu çıkış ile birlikte daha önce ihraç Merkezi Yönetim Bütçesi 639 milcak bunun yanında hizmetler dengesi edilmiş borçlanma senetleri için 847 yon TL fazla vermiştir. Bu olumlu
kalemi içinde yer alan net gelirlerin 67 milyon dolarlık ödeme yapılınca, net gelişmenin bir sonucu olarak faiz
dışı bütçegöçmenlerin
fazlası da geçen yılın
aynı
milyon dolar Bölgeler
düşmesi ile net
altın itha- en
portföy
yatırımlarının
cari açıkoranı
finans- Suriyeli
olmuştur.
itibariyle
yüksek
enflasyon
yoğun
dönemine göre %26,2 oranda artalatının
639
milyon
dolar
artmış
olması
manına
katkısı
olmamıştır.
Finansman
yaşadığı Gaziantep, Adıyaman, Kilis’te %1,08 ile gerçekleşmiştir.
cari açık düzeyinin belirlenmesinde et- dengesindeki düzeltmeyi diğer yatı- rak 39 milyar 26 milyon TL’ye ulaş-
TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU
AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ
www.tisk.org.tr
olarak
Grafik
5: Enflasyon Gerçekleşmeleri
Grafik
5: Enflasyon
Gerçekleşmeleri
14
12
10
8
6
4
2
0
-2
TÜFE
Yİ-ÜFE
YD-ÜFE
Tarım ÜFE
Aylık Değişim 2014
0,09
0,42
1,17
-0,55
Aylık Değişim 2015
0,4
0,98
4,69
1,81
Yıllık Değişim 2014
9,54
9,88
9,82
10,54
Yıllık Değişim 2015
7,14
6,21
12,2
8,3
Aylık Değişim 2014
Aylık Değişim 2015
Yıllık Değişim 2014
Yıllık Değişim 2015
Kaynak: TÜİKTÜİK
Veritabanı. Veritabanı.
Kaynak:
2015 Ağustos ayında Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) Temmuz ayına göre %0,42,
Eylül - Ekimayına
2015 göre %6,19, 2014 yılının Ağustos ayına göre %6,21 ve on iki aylık
14 2014İŞVEREN
yılının / Aralık
mıştır. Bütçedeki bu olumlu tablonun
altında bütçe giderleri %11,8 artarken,
bütçe gelirlerinin %13,1 artmış olması
yatmaktadır. Bu tabloyu değerli kılan
en önemli olgu ise bütçe fazlasının,
faiz giderlerinin %14,1 arttığı bir dönemde gerçekleşmiş olmasıdır.
Mali disiplin sağlanmış olmasına rağmen enflasyon oranı yükselmeye devam etmiştir. 2015 Ağustos
ayında Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)
aylık bazda %0,40, 2014 yılının Aralık ayına göre %5,27, Ağustos ayına
göre %7,14 ve on iki aylık ortalamalara
göre %7,88 yükselmiştir. Aylık bazda
en yüksek artış yine %2,05 ile lokanta ve oteller grubunda görülmüştür.
Bu grubu %1,96 ile eğlence ve kültür,
%1,41 ile eğitim ve %1,31 ile gıda ve
alkolsüz içecekler izlemiştir. Fiyatı en
fazla düşen grup ise %4,32 ile giyim ve
ayakkabı olmuştur. Bölgeler itibariyle en yüksek enflasyon oranı Suriyeli
göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Gaziantep, Adıyaman, Kilis’te %1,08 ile
gerçekleşmiştir.
2015 Ağustos ayında Yurt İçi Üretici
Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) Temmuz ayına
göre %0,42, 2014 yılının Aralık ayına
göre %6,19, 2014 yılının Ağustos ayına
göre %6,21 ve on iki aylık ortalamalara göre %6,14 artmıştır. Yİ-ÜFE enerji
sektöründe %2,53, imalat sektöründe
%91 ve su sektöründe %0,1 artarken,
madencilikte %0,81 azalmıştır.Tarım
ürünleri fiyatları geçtiğimiz yılın altında bir yükseliş eğilimi gösterse de
artmaya devam etmiştir. Tarım Ürün-
leri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE),
2015 yılı Ağustos ayında Temmuz ayına göre %1,81, 2014 yılının Aralık ayına göre %6,92, 2014 yılının Ağustos
ayına göre %8,30 ve on iki aylık ortalamalara göre %11,37 oranında yükselmiştir.
Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YDÜFE), 2015 yılı Ağustos ayında bir
önceki aya göre %4,69, 2014 yılının
Aralık ayına göre %12,92, 2014 yılının
Ağustos ayına göre %12,20 ve on iki
aylık ortalamalara göre %5,31 yükselmiştir. Fiyatlar madencilikte %4,74,
imalat sanayiinde %4,69 artmıştır.
Fiyatı en yüksek artan ürün %7,15 ile
kâğıt ürünleri olmuştur.
Sonuç:
TCMB parasal sıkılaştırma politikasına devam etmektedir. Buna rağmen hedef enflasyon oranına 2015 yılında da ulaşılamayacağı görüşü iyice güçlenmiştir. Bu nedenle enflasyonun kaynağı olarak parasal değişkenlerden çok diğer değişkenlere bakılmalıdır. Bu noktada öne çıkan ilk değişken ise ekonomideki belirsizlikler olarak gösterilebilir. Nitekim Ağustos
ayında hesaplanan tüm güven endekslerinde düşüş görülmüştür. En yüksek güven kaybı ise aylık bazda %6,1 ile tüketici
güven endeksi ve %4,6 ile reel kesim güven endeksinde yaşanmıştır.
Ekonomiye olan güvenin zayıflaması tüketim ve yatırım harcamalarının ertelenmesine neden olabilir. Ekonomik güvenin aşınmasında yaşanan seçimler ve terör eylemleri de etkili olmuştur.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
15
6
TİSK İŞGÜCÜ PİYASASI BÜLTENİ
EKİM 2015 (SAYI: 34)
(Temmuz 2015 TÜİK HİA Verilerinin Değerlendirilmesi)
Türkiye İstatistik Kurumu’nun
(TÜİK) Temmuz 2015 Hanehalkı İşgücü İstatistikleri,
15 Ekim 2015
tarihli Haber Bülteni ile açıklanmıştır.
Bu çalışmanın ilk bölümünde söz konusu veriler kapsamında işgücü piya-
sasında ön plana çıkan gelişmeler, ana
başlıklar halinde özetlenecektir. İkinci
bölümde, işgücü piyasasında Temmuz
2015 sonrası dönemdeki güncel gelişmelerin görülebilmesi amacıyla Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) açıkladığı
işsizlik ödeneğine başvuranların sayısındaki gelişmeler ile reel kesimin ve
tüketicilerin anketlerden elde edilen
istihdama yönelik beklentilerinden
yararlanılacaktır. Üçüncü bölümde ise
Genel Değerlendirme yapılmıştır.
I. İŞGÜCÜ PİYASASINDAKİ DURUM VE GELİŞMELER
(TEMMUZ 2015 İTİBARİYLE)
A. İŞGÜCÜ KOMPOZİSYONU:
Son bir yılda Türkiye’de 15 yaş ve üzerindeki nüfus 870 bin kişi artmış; 165 bin kişi çeşitli nedenlerle işgücü piyasasının
dışında kalanlar arasından ayrılarak işgücü piyasasına dahil olmuştur. Böylece işgücü artışı 1 milyon 35 bin kişi olmuştur
(Grafik 1). 2014 Temmuz döneminde 1 milyon 758 bin kişi olan işgücü artışı bir yılda %41,1 oranında küçülmüştür. Yıllık
işgücü artışı Ocak 2015’te 1 milyon 452 bin kişi olmuştu.
Grafik.1 – İşgücü Kompozisyonundaki Değişim
(Nisan 2015 döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre; bin kişi)
Çalışma
Çağınaki Nüfus
(870)
İstihdam
(932)
İşsiz (103)
İDO (*) (-165)
(*) İşgücüne dahil olmayanlar.
İşgücü içinde istihdam edilenler 932 bin kişi; işsiz sayısı 103 bin kişi artmıştır.
B. İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI:
İşgücüne katılma oranı Temmuz 2015 döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,1 puan artarak %51,3’ten %52,4’e
çıkmıştır. Artışta 1,6 puanla kadınların etkili olduğu anlaşılmaktadır. Oran, erkeklerde %72,8; kadınlarda %32,4’tür (Grafik 2, Tablo 1).
16
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
İşgücüne katılma oranı Temmuz 2015 itibariyle 15-24 yaş toplamında %45,8; genç
b. İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI:
erkeklerde %59,5 ve genç kadınlarda %32’dir. İşgücüne katılma eğilimi gençlerde de çok
yüksektir;
oranda oranı
1,7 puan
artış vardır.
Genç kadınlarda
buyılın
artışaynı
2,4dönemine
puana çıkmaktadır.
İşgücüne katılma
Temmuz
2015 döneminde
bir önceki
göre 1,1
puan artarak %51,3’ten %52,4’e çıkmıştır. Artışta 1,6 puanla kadınların etkili olduğu
anlaşılmaktadır. Oran, erkeklerde %72,8; kadınlarda %32,4’tür (Grafik 2, Tablo 1).
2
Grafik 2
İşgücüne katılma oranı Temmuz 2015 itibariyle 15-24 yaş toplamında %45,8; genç
İşgücüne
Katılma
Oranı
İŞGÜCÜNE
KATILMA
ORANI:
Grafik.2
– İşgücüne
Katılmakatılma
Oranı eğilimi gençlerde de çok
erkeklerde %59,5 ve genç
kadınlarda
%32’dir.
İşgücüne
Ocak
-vardır.
Temmuz
Dönemi
2014
ve 2015
(Yüzde)
yüksektir; oranda 1,7
puan
artış
Genç
kadınlarda
bu
artış
2,4(Yüzde)
puana
İşgücüne
katılma
oranı
Temmuz 2015
döneminde
bir2014
önceki
yılın
dönemine
göre 1,1 çıkmaktadır.
Ocak-Temmuz
Dönemi
veaynı
2015
puan artarak %51,3’ten %52,4’e çıkmıştır. Artışta 1,6 puanla kadınların etkili olduğu
b.
80,0
60,0
anlaşılmaktadır. Oran, erkeklerde %72,8; kadınlarda %32,4’tür (Grafik 2, Tablo 1).
71,4
71,1
2
Grafik 2
İşgücüne Katılma Oranı51,1
50,3
İşgücüne katılma
oranı
Temmuz
2015Dönemi
döneminde2014
bir önceki
aynı(Yüzde)
dönemine göre 1,1
Ocak-Temmuz
veyılın
2015
İşgücüne katılma oranı Temmuz 2015 itibariyle 15-24 yaş toplamında %45,8; genç
erkeklerde %59,5
ve genç kadınlarda
%32’dir. İşgücüne katılma eğilimi gençlerde de çok
b. İŞGÜCÜNE
KATILMA
ORANI:
yüksektir; oranda 1,7 puan artış vardır. Genç kadınlarda bu artış 2,4 puana çıkmaktadır.
40,0
80,0
puan artarak %51,3’ten %52,4’e çıkmıştır. Artışta
Grafik 2 1,6 puanla kadınların etkili olduğu
İşgücüne
Katılma%32,4’tür
Oranı
anlaşılmaktadır. Oran, erkeklerde 29,9
%72,8;
kadınlarda
(Grafik 2,71,4
Tablo 1).
60,0
20,0
İşgücüne katılma
oranı Temmuz
toplamında
%45,8; genç
71,4
71,1 2015 itibariyle 15-24 yaş
51,1
50,380,0
erkeklerde %59,5 ve genç kadınlarda %32’dir. İşgücüne 51,1
katılma eğilimi gençlerde de çok
50,3
60,0
yüksektir; oranda 1,7 puan artış vardır. Genç kadınlarda bu artış 2,4 puana çıkmaktadır.
40,0
71,1
29,9
40,0
0,0
20,0
20,0
0,0
Grafik 2
İşgücüne Katılma Oranı
2014
2015
Ocak-Temmuz Dönemi 2014 ve 2015 (Yüzde)
2014
80,0
50,3
60,0
40,0
20,0
53,0
52,0
51,0
50,0
49,0
48,0
47,0
46,0
45,0
Toplam
Toplam
ErkekKadın Kadın
Erkek
71,4
2015
2015
51,1
Toplam
Erkek
Kadın Seyri
Grafik
3
Grafik.3
– İşgücüne
Katılma
Oranının
İşgücüne Katılma Oranının Seyri
29,9Ocak
2012-Temmuz
2015
Ocak
2012
- Temmuz
2015
31,3
51,3
Grafik 3
49,1
Grafik
3
48,3
İşgücüne Katılma
Oranının Seyri
50,4 2015
2014
İşgücüne Katılma Oranının Seyri
48,3 Erkek
Ocak
2012-Temmuz
2015
Toplam
Kadın
Ocak
2012-Temmuz
2015
47,4
52,4
51,5
52,4
2012 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2013 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2014 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2015 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
0,0
71,1
31,3
31,3
31,3
29,9
2014
0,0
51,351,3
Grafik 3
İşgücüne
Katılma Oranının Seyri
Mevsim Etkisinden
Arındırılmamış
Mevsim Etkisinden Arındırılmış
49,1
49,1
48,3
Ocak 2012-Temmuz 2015
50,4
48,3 Oran, mevsim etkisinden arındırılmış verilere göre incelendiğinde,
51,3 bir dönem önceye
50,4
(Haziran 2015’e) göre 0,1 puan arttığı görülmektedir (Grafik 3). Nisan’dan itibaren
53,0
52,0
51,0
50,0
49,0
48,0
47,0
46,0
45,0
48,3
49,1
zayıf bir artış eğilimi dikkati çekmektedir.
47,4
48,3
48,3
50,4
Bir yıl önce işgücü piyasasında bulunmayan 215 bin “iş aramayan ancak bulduğu takdirde
48,3
çalışmaya hazır olan” kişi, 118 bin “ev
kadını”, 92 bin “çalışamaz halde olan” kişi, 20 bin
47,4çalışan” çalışma talebiyle iş aramaya başlamıştır. Buna karşılık, 295 bin
“mevsimlik
“emekli”, 84 bin “iş bulma ümidi olmayan” kişi ve bin “öğrenci” işgücü piyasasının dışına
çıkmıştır.
47,4
51,5
52,4
52,4
51,5
51,5
2012 OCAK
2012 OCAK
ŞUBAT
ŞUBAT
MART MART
NİSAN NİSAN
MAYIS MAYIS
HAZİRAN
HAZİRAN
2012 OCAK
TEMMUZ
ŞUBAT
TEMMUZ
MART
AĞUSTOS
AĞUSTOS
NİSAN
EYLÜL
MAYIS EYLÜL
HAZİRAN EKİM
EKİM
TEMMUZ
KASIM
KASIM
AĞUSTOS
EYLÜLARALIK
ARALIK
EKİM OCAK
2013
2013 OCAK
KASIM
ŞUBAT
ARALIK
ŞUBAT
2013 OCAK MART
MART
ŞUBAT NİSAN
MART
NİSAN
NİSAN MAYIS
MAYIS
HAZİRAN
MAYIS
HAZİRAN
HAZİRAN
TEMMUZ
TEMMUZ
TEMMUZ
AĞUSTOS
AĞUSTOS
EYLÜL EYLÜL
AĞUSTOS
EKİM
EKİM
EYLÜL
KASIM
KASIM
EKİM
ARALIK
2014 OCAKARALIK
KASIM
ŞUBAT
2014 OCAK
ARALIK
MART
NİSAN ŞUBAT
2014 OCAK
MAYIS MART
ŞUBAT
HAZİRAN
NİSAN
TEMMUZ
MART
AĞUSTOS MAYIS
NİSAN
EYLÜL
HAZİRAN
EKİM
MAYIS
TEMMUZ
KASIM
HAZİRAN
ARALIK
AĞUSTOS
2015 OCAK EYLÜL
TEMMUZ
ŞUBAT
AĞUSTOS
MART EKİM
NİSAN KASIM
EYLÜL
MAYIS
ARALIK
EKİM
HAZİRAN
2015 OCAK
TEMMUZ
KASIM
ARALIK ŞUBAT
2015 OCAK MART
ŞUBAT NİSAN
MAYIS
MART
HAZİRAN
NİSAN
TEMMUZ
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
53,0
53,0
52,0
52,0
51,0
51,0
50,0
49,0
50,0
48,0
49,0
47,0
48,0
46,0
47,0
45,0
46,0
45,0
Ocak-Temmuz Dönemi 2014 ve 2015 (Yüzde)
TÜİK’in içeriğini açıklamadığı “Diğer” kategorisinde 99 bin kişilik azalış olmuştur.
Mevsim
Etkisinden Arındırılmamış
Mevsim Etkisinden Arındırılmış
Mevsim Etkisinden Arındırılmamış
Mevsim Etkisinden Arındırılmış
Oran,etkisinden
mevsim
arındırılmış
verilere
göre
incelendiğinde,
dönem
Oran,
mevsim
arındırılmış
verilere
göre
incelendiğinde,
birönceye
dönem
önceye
İşgücüne
katılma
oranı etkisinden
Temmuz
mış
verilere
göre incelendiğinde,
bir bir
“çalışamaz
halde
olan”
kişi, 20 bin
Mevsim
Etkisinden
Arındırılmamış
Mevsim
Etkisinden
Arındırılmış
(Haziran 2015’e) göre 0,1 puan arttığı görülmektedir (Grafik 3). Nisan’dan itibaren
(Haziran
2015’e)
göre
0,1
puan
arttığı
görülmektedir
(Grafik
3).
Nisan’dan
itibaren
2015 itibariyle
15-24
yaş
toplamında
dönem
önceye
(Haziran
2015’e)
göre
“mevsimlik
çalışan”
çalışma
talebiyle
zayıf bir artış eğilimi dikkati çekmektedir.
%45,8;
genç
erkeklerde
%59,5
ve genç
0,1 puan arttığı görülmektedir (Grafik iş aramaya başlamıştır. Buna karşılık,
zayıf
bir
artış
eğilimi
dikkati
çekmektedir.
Bir yıl İşgücüne
önce işgücü
piyasasında
215 bin “iş
aramayan
ancak 295
bulduğu
kadınlarda %32’dir.
katılma
3). bulunmayan
Nisan’dan itibaren
zayıf
bir artış
bin takdirde
“emekli”, 84 bin “iş bulma
çalışmaya
hazır
olan”
kişi,
118
bin
“ev
kadını”,
92
bin
“çalışamaz
halde
olan”
kişi,
20bir
bin kişi
eğilimi
gençlerde
de
çok
yüksektir;
eğilimi
dikkati
çekmektedir.
ümidi
olmayan”
ve bin “öğrenci”
Oran,
etkisinden
arındırılmış
verilere
göre
incelendiğinde,
dönem
önceye
Bir yılmevsim
önce işgücü
piyasasında
bulunmayan
215 binbaşlamıştır.
“iş aramayan
ancak 295
bulduğu
takdirde
“mevsimlik
çalışan” çalışma
talebiyle iş aramaya
Buna karşılık,
bin
oranda
1,7
puan
artış
vardır.
Genç
kaişgücü
piyasasının
dışına
çıkmıştır.
Bir
yıl
önce
işgücü
piyasasında
buçalışmaya2015’e)
hazır
olan”
kişi,
118
bin
“ev
kadını”,
92binbin
“çalışamaz
halde
kişi, 20 bin
“emekli”,
84 bin
“iş bulma
ümidi
olmayan”
kişi ve
“öğrenci”
işgücü
piyasasının
dışına
(Haziran
göre
0,1
puan
arttığı
görülmektedir
(Grafik
3).olan”
Nisan’dan
itibaren
dınlarda bu artış
2,4 puana çıkmakta- lunmayan 215 bin “iş aramayan anTÜİK’in
içeriğini açıklamadığı
çıkmıştır.
“mevsimlik
çalışan”
çalışma talebiyle iş aramaya başlamıştır. Buna
karşılık,
295 bin “Didır. bir artış eğilimi dikkati çekmektedir.
zayıf
bulduğu takdirde
hazır işgücü
ğer” kategorisinde
99 bin
kişilik azalış
“emekli”, 84TÜİK’in
bin “işiçeriğini
bulma
ümidicak
olmayan”
kişi veçalışmaya
bin
“öğrenci”
piyasasının
dışına
açıklamadığı
“Diğer”
99 bin
kişilik
azalışolmuştur.
olmuştur.
Oran, mevsim etkisinden
arındırılolan”
kişi,kategorisinde
118 bin “ev kadını”,
92 bin
çıkmıştır.
Bir yıl önce işgücü piyasasında bulunmayan 215 bin “iş aramayan ancak bulduğu takdirde
TÜİK’in içeriğini
açıklamadığı
kişilik azalış
olmuştur.
çalışmaya
hazır olan”
kişi, 118“Diğer”
bin “evkategorisinde
kadını”, 92 99
binbin
“çalışamaz
halde
olan”
20 bin
İŞVEREN
/ Eylül -kişi,
Ekim 2015
17
Tablo.1 – İşgücü Piyasasında Gelişmeler (Nüfus Grupları İtibariyle)
Türkiye
Erkek
Kadın
Genç Nüfus (15-24)
(Temmuz 2015 itibariyle)
Bin Kişi Değişim (*) Bin Kişi Değişim (*) Bin Kişi Değişim (*) Bin Kişi Değişim (*)
15 + Yaş Nüfus
İşgücü
Toplam İstihdam
57.891
30.311
27.342
870
1.035
932
28.592
20.825
19.043
430
451
470
29.300
9.487
8.299
441
584
462
11.805
5.405
4.418
77
232
187
462
-58
318
-58
144
0
67
-11
536
26.880
2.970
27.580
673
31
990
103
-165
84
434
18.725
1.781
7.767
409
28
528
-20
-22
60
102
8.155
1.188
19.813
264
4
462
123
-143
24
131
4.351
987
6.400
-
24
198
45
-155
-
1.775
-215
583
-53
1.192
-162
-
-
69
11.432
3.894
4.082
3.863
1.791
52,4
9,8
12,0
-20
-118
1
295
-92
-99
1,1
0,0
0,0
18
1.830
3.138
1.361
428
72,8
8,6
9,9
-8
-59
158
-41
-79
0,5
-0,2
-0,3
51
11.432
2.064
944
2.502
1.363
32,4
12,5
17,5
-12
-118
60
137
-52
-20
1,6
0,5
0,3
45,8
18,3
21,9
1,7
0,1
-0,4
-Zamana Bağlı Eksik İstihdam
-Yetersiz İstihdam
-Tam Zamanlı İstihdam
İşsizler
İşgücüne Dahil Olmayanlar
-İş Bulma Ümidi Olmayan
-İş Aramayan, Çalışmaya Hazır
-Mevsimlik Çalışan
-Ev Kadını
-Öğrenci
-Emekli
-Çalışamaz Halde
-Diğer
İşgücüne Katılma Oranı, %
İşsizlik Oranı, %
Tarım Dışı İşsizlik Oranı, %
(*) Temmuz 2015 dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre değişimi ifade etmektedir.
C. İSTİHDAM:
Nisan 2015 dönemi itibariyle toplam istihdam 27 milyon 342 bin kişi
olup, istihdam edilmeyenler (işgücüne
dahil olmayanlar ve işsizler) 30 milyon
550 bin kişi ile çok daha büyük bir kitledir. Bir başka ifadeyle çalışma çağındaki nüfusun yarısından azı (%47,2)
çalışma ve kazanç sağlama olanağına
sahip; yarısından fazlası (%52,8) ise
bundan yoksundur (Grafik 4).
Görüldüğü gibi %47,2 düzeyindeki
istihdam oranını yükseltmek açısından en fazla potansiyele sahip grup, ev
kadınlarıdır.
TÜİK, evde engelli bakım yardımı
alan kişileri ücretli istihdamına dahil
etmiştir. 2014 yılında 450 bin kişi dü-
18
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
zeyinde olduğu bilinen, 2015’te muhtemelen sayısı daha da artan bu kitlenin ücretli istihdamına dahil edilmesi,
tartışmaya açık bir uygulamadır.
Toplam İstihdam ve İstihdam
Oranı:
Toplam istihdam artışı Nisan-Temmuz 2015 döneminde güçlenmiştir.
Temmuz 2015 döneminde toplam istihdam, bir önceki yılın aynı dönemine
göre %3,5 oranında artmış; istihdamın
artışı Nisan’dan itibaren ivme kazanmış olsa da 12 ay önceki hızına erişememiştir. Bir yıl önce bu artış oranı %5
olmuştu. (Tablo 2).
Toplam istihdamdaki artışın hız
kazanmasında kadın istihdamı başat
rol oynamıştır. Kadınların işgücü piyasasındaki rolü zayıf olmasına rağmen,
kadın ve erkek istihdamındaki artış
kişi sayısı açısından eşit düzeyde olmuştur (Tablo 2).
İstihdam oranı Temmuz 2015’te
%47,2 olmuş, bir yıl önceye göre 0,9
puan artmıştır. Oran erkeklerde %66,6;
kadınlarda %28,3 düzeylerindedir.
Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme (Haziran
2015’e) göre %0,2 oranında artmıştır
(Grafik 5).
4
İstihdam oranı Temmuz 2015’te %47,2 olmuş, bir yıl önceye göre 0,9 puan artmıştır.
Oran erkeklerde %66,6; kadınlarda %28,3 düzeylerindedir.
Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme (Haziran 2015’e) göre %0,2
oranında artmıştır (Grafik 5).
Grafik.4 – Kurumsal Olmayan Nüfusta İstihdam Edilenler ve Edilmeyenler,
Temmuz 2015 (Bin Kişi, 15+ Yaş)
Mevsimlik 74
Tablo 2: İstihdam Göstergelerinin Aylar İtibariyle Değişimi (Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre)
Toplam
İstihdam
(Yüzde)
İstihdam
Oranı
(Puan)
Tarım Dışı
İstihdam
(Yüzde)
Sanayi
İstihdamı
(Yüzde)
Genç
İstihdamı
(Yüzde)
Kadın
İstihdamı (*)
(Yüzde)
Temmuz
5,0
1,4
5,4
1,9
6,1
-
Ağustos
5,0
1,5
5,7
2,7
3,4
-
Eylül
5,1
1,5
5,8
4,1
6,0
-
Ekim
5,5
1,7
5,7
5,2
6,0
-
Dönem
2014
2015
Kasım
5,8
1,7
5,7
4,1
7,2
-
Aralık
5,4
1,6
4,8
2,6
5,4
-
Ocak
4,1
1,1
4,8
2,3
3,7
8,1
Şubat
2,3
0,3
4,3
-0,1
-1,1
4,1
Mart
1,4
-0,1
2,4
-1,1
-0,7
2,4
Nisan
1,7
0,1
2,5
-0,9
-1,0
2,5
Mayıs
2,0
0,2
2,8
0,7
-0,5
4,1
Haziran
2,5
0,4
3,0
0,9
1,3
5,2
Temmuz
3,5
0,9
4,0
1,8
4,4
5,9
(*) Yeni seride 2015 Şubat dönemi öncesi için veri yoktur.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
19
Nisan
1,7
0,1
2,5
-0,9
Mayıs
2,0
0,2
2,8
0,7
Haziran
2,5
0,4
3,0
0,9
Temmuz
3,5
0,9
4,0
1,8
(*) Yeni seride 2015 Şubat dönemi öncesi için veri yoktur.
-1,0
-0,5
1,3
4,4
2,5
4,1
5,2
5,9
Grafik 5
Grafik.5 – Toplam İstihdamın
Yıllık Değişimi,
Toplam İstihdamın Yıllık Değişimi,
Ocak
2012 - Temmuz 2015 (Yüzde)
Ocak 2012-Temmuz 2015 (Yüzde)
2012 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2013 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2014 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2015 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
6,5
6,0
5,5
5,0
4,5
4,0
3,5
3,0
2,5
2,0
1,5
1,0
0,5
0,0
Mevsim Etkilerinden Arındırılmamış
Mevsim Etkilerinden Arındırılmış
Sektörel İstihdam:
İstihdam edilen erkek sayısı 470 sektöründe 94 bin kişi, tarımda 106
bin kişi artmıştır. Bu artışın 231 bini bin kişi artmış, inşaat sektörü sadece
İstihdam:
KadınSektörel
işgücüne katılma
oranındaki hizmetlerde, 116 bini inşaatta, 73 bini
erkekler açısından istihdam yaratmış1,6 puanlık yükselme, kadın istihdamın- tarımda ve 53 bini sanayide çıkmıştır.
işgücüne
oranındaki 1,6 puanlık yükselme, kadıntır.istihdamındaki 462 bin
daki 462Kadın
bin kişilik
artıştan katılma
kaynaklanHizmetler sektörü kadınlar ve erkaynaklanmaktadır.
Kadın istihdamı hizmetler sektöründe
406 dönemindeki
bin kişi, yıllık
Temmuz 2015
maktadır.kişilik
Kadınartıştan
istihdamı
hizmetler kekler açısından
istihdam yaratan en
istihdam
artışının temelinde
sanayide
kişi ve
33 bin
kişi
artarken,
inşaatta
18 bin
kişi azalmıştır
(Tablohizmetler
sektöründe
406 bin 41
kişi,bin
sanayide
41tarımda
bin büyük
sektör
olmuştur.
Hizmetler
sek3). 33 bin kişi artarken, inşa- törünün 637 bin kişilik istihdam ya- sektöründeki kadın istihdamının bukişi ve tarımda
rattığı görülmektedir. İstihdam sanayi lunduğu anlaşılmaktadır.
atta 18 bin kişi azalmıştır (Tablo 3).
İstihdam edilen erkek sayısı 470 bin kişi artmıştır. Bu artışın 231 bini hizmetlerde, 116
Tablo.3
– Sektörel
İstihdam
Gelişmeleri
bini inşaatta, 73 bini tarımda
ve 53
bini sanayide
çıkmıştır.
Temmuz 2015
Değişim(*)
(Bin kişi)
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
Tarım
3.192
2.827
6.019
73
33
106
Sanayi
4.122
1.215
5.337
53
41
94
İnşaat
1.936
77
2.013
116
-18
98
Hizmetler
9.795
4.180
13.975
231
406
637
Toplam
19.043
8.299
27.342
470
462
932
Tarım-dışı
15.851
5.472
21.323
397
429
826
* Temmuz 2015 dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre değişimi ifade etmektedir.
Toplam istihdamda tarım ve sanayi
sektörlerinin payları azalmıştır.
Tarım dışı istihdam artışı NisanTemmuz döneminde önemli hız kazanmıştır. Tarım dışı istihdam Temmuz
2015 döneminde bir yıl önceki yılın
aynı dönemine göre 826 bin kişi artarak 21 milyon 323 bin kişiye çıkmış ve
20
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
yıllık artış oranı %4 olmuştur (Tablo 3
ve Grafik 6).
Tarım dışı istihdamın seyri mevsim
etkisinden arındırılmış veriler kullanılarak incelendiğinde bir önceki döneme göre (Haziran 2015) %0,4 oranında
arttığı anlaşılmaktadır.
2015 yılının ilk 7 ayı itibariyle, bir
önceki yılın aynı dönemine göre toplam istihdam 647 bin kişi artmıştır. İlk
7 ayda istihdam tarımda 41 bin kişi,
inşaatta 3 bin kişi daralırken, hizmetlerde 664 bin kişi, sanayide 27 bin kişi
genişlemiştir (Tablo 4 ).
Grafik 6).
Tarım dışı istihdamın seyri mevsim etkisinden arındırılmış veriler kullanılarak
incelendiğinde bir önceki döneme göre (Haziran 2015) %0,4 oranında arttığı
anlaşılmaktadır.
Grafik 6
Grafik.6 Tarım
– Tarım
Dışı İstihdamın Yıllık Değişimi,
Dışı İstihdamın Yıllık Değişimi,
Ocak
2012
- Temmuz 2015
2015(Yüzde)
(Yüzde)
Ocak
2012-Temmuz
6,5
5,5
4,5
3,5
2,5
2012 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2013 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2014 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2015 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
1,5
Mevsim Etkilerinden Arındırılmamış
Mevsim Etkilerinden Arındırılmış
7
Tablo 4: İstihdamda Bir Önceki Yıla Göre Değişim, (Bin Kişi)
2015
7 ayıOcak-Temmuz
itibariyle, Ortalama
bir önceki yılın
aynı dönemine
göre toplam
yılının ilk 2014
2015 Ocak-Temmuz
Ortalama
Değişim istihdam 647
bin
kişi
artmıştır.
İlk
7
ayda
istihdam
tarımda
41
bin
kişi,
inşaatta
3
bin kişi daralırken,
Tablo 4:
İstihdamda Bir Önceki
Yıla Göre Değişim, (Bin Kişi)
Tarım
5.487
5.446
-41
hizmetlerde
664
bin kişi, sanayide
27 bin
kişiOcak-Temmuz
genişlemiştirOrtalama
(Tablo 4 ).
2014
Ocak-Temmuz
Ortalama
2015
Değişim
Sanayi
Tarım
Sanayiİnşaat
İnşaatHizmetler
Hizmetler
TOPLAM
TOPLAM
5.324
5.351
5.487
1.857
5.324
1.857
13.156
13.156
25.824
25.824
27
5.446
1.854
5.351
1.854
13.820
13.820
26.471
26.471
-41
-327
664-3
664
647
647
Öte yandan sektörlerde yaratılan istihdamın yıllık bazda değişimi sorgulandığında, istihdamın tüm sektörlerde hafifçe
yükseldiği izlenmektedir (Grafik 7).
Grafik 7
Sektörlerde
Yaratılan
İstihdam
Grafik.7
– Sektörlerde
Yaratılan
İstihdam
(Bin
Kişi,
Yıllık,
Arındırılmış
Veriler)
(Bin Kişi, Yıllık, Arındırılmış Veriler)
1 500
1 000
- 500
2012 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2013 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2014 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2015 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
500
Tarım
Sanayi
İnşaat
Hizmetler
Öte yandan sektörlerde yaratılan istihdamın yıllık bazda değişimi sorgulandığında,
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
istihdamın tüm sektörlerde hafifçe yükseldiği izlenmektedir (Grafik 7).
21
İşteki Duruma Göre İstihdam:
Yaratılan istihdama işteki durum itibariyle bakıldığında, ücretli veya yevmiyeli olarak çalışanların sayısının bir önceki
yılın aynı dönemine göre %5,1 oranında ve 871 bin kişi arttığı, toplam istihdamdaki payının 1 puan yükseldiği görülmektedir (Tablo 5).
Tablo.5– İşteki Durum İtibariyle İstihdam Gelişmeleri
Bin Kişi
(Temmuz 2015 itibariyle)
Yüzde Dağılım
2014
2015
Değişim(*)
2014
2015
Değişim(*)
17 226
18 097
871
65,2
66,2
1,0
İşveren ve Kendi Hesabına Çalışan
5.705
5.700
-5
21,6
20,8
-0,8
Ücretsiz Aile İşçisi
3 479
3 545
66
13,2
13,0
-0,2
26.410
27.342
932
100,0
100,0
Ücretli ve Yevmiyeli
Toplam
8
* Temmuz 2015 dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre değişimi ifade etmektedir.
Ocak-Temmuz dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre ücretsiz aile işçilerinin sayısı %1; işveren olarak
çalışan kişilerin sayısı %0,2 azalırken, ücretli veya yevmiyelilerin sayısı %3,9; kendi hesabına çalışan kişilerin sayısı %0,5
artmıştır (Grafik 8).
Grafik 8
İşteki Duruma Göre Ortalama İstihdam Artışı
Grafik.8
– İştekiYılın
Duruma
OrtalamaGöre,
İstihdam
Artışı
Bir Önceki
AynıGöre
Dönemine
Yüzde
Bir Önceki Yılın Aynı Dönemine Göre, Yüzde
Ocak-Temmuz 2015
Ocak-Temmuz 2015
Ücretsiz Aile İşçisi
-1,0
Kendi Hesabına Çalışan
0,5
İşveren
-0,2
Ücretli veya Yevmiyeli
3,9
Toplam
-2,0
2,5
-1,0
0,0
1,0
2,0
3,0
4,0
5,0
Gençlerin
İstihdamı:
Gençlerin İstihdamı:
Genç nüfusun (15-24 yaş) istihdamı Temmuz 2014’te 4 milyon 231 bin kişi iken, bir yıl sonra, Temmuz 2015’te 4 milyon
Genç
(15-242015’in
yaş) ilk
istihdamı
Temmuz
4 Mayıs’tan
milyon itibaren
231 bin
kişi iken,
bir
yıl
418 binnüfusun
kişiye yükselmiştir.
aylarında gerileyen
genç2014’te
istihdamının
toparlandığı,
ancak
yıllık
sonra,
Temmuz
4 yılmilyon
418kıyasla
bin düşük
kişiye
yükselmiştir.
aylarında
artış hızının
Temmuz’da2015’te
%4,4 ile bir
önceye (%6,1)
kaldığı
anlaşılmaktadır2015’in
(Tablo 2 veilk
Grafik
9).
gerileyen
genç istihdamının
itibaren
toparlandığı,
ancak yıllık
artışgenç
hızının
Genç istihdamının
yaklaşık üçte ikisi Mayıs’tan
(%67,2) erkeklere
aittir. İstihdam
oranı genç erkeklerde
%50,2 iken,
kadınlarda sadece %24,6’dır;
kadın
yalnızca
yaklaşık
beşte biri
istihdam
imkanına
sahiptir. Öte yandan(Tablo
Temmuz
Temmuz’da
%4,4 genç
ile bir
yılnüfusun
önceye
(%6,1)
kıyasla
düşük
kaldığı
anlaşılmaktadır
2015’te
genç
kadınların
istihdamı
62
bin
kişi
artarken,
genç
erkeklerin
istihdamı
125
bin
kişi
yükselmiştir.
2 ve Grafik 9).
22
Genç istihdamının yaklaşık üçte ikisi (%67,2) erkeklere aittir. İstihdam oranı genç
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
erkeklerde %50,2 iken, genç kadınlarda sadece %24,6’dır; genç kadın nüfusun yalnızca
Genç istihdamının yaklaşık üçte ikisi (%67,2) erkeklere aittir. İstihdam oranı genç
erkeklerde %50,2 iken, genç kadınlarda sadece %24,6’dır; genç kadın nüfusun yalnızca
yaklaşık beşte biri istihdam imkanına sahiptir. Öte yandan Temmuz 2015’te genç
kadınların istihdamı 62 bin kişi artarken, genç erkeklerin istihdamı 125 bin kişi
yükselmiştir.
Grafik 9
Grafik.9
–
Genç
İstihdamının
Değişimi
Genç İstihdamının
Değişimi
Ocak
- Temmuz 2015
2015
Ocak2012
2012-Temmuz
12,0
10,0
8,0
6,0
4,0
2,0
0,0
-2,0
-4,0
-6,09
2012 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2013 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2014 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
2015 OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
350
300
250
200
150
100
50
0
- 50
- 100
- 150
Kayıt Dışı İstihdam:
Bin Kişi büyüklüğü
Yüzde 9 milyon 572 bin kişidir; bunun 5
Temmuz 2015 döneminde kayıt dışı istihdam
milyon 610 bin kişisi erkek, 3 milyon 962 bin kişisi kadındır.
Kayıt Dışı İstihdam:
Temmuz
2015döneminde
döneminde
ay önceye
kayıtdışı
istihdamda
kaydedilen
oransal
Temmuz 2015
kayıt dışı12
istihdam
büyüklüğügöre
9 milyon
572 bin kişidir;
bunun 5 milyon
610 bin kişisi
erkek,
azalmayla
birlikte,
mutlak
düzeyinin
de
gerilemesi
olumludur.
Kayıtdışı
istihdam
oranı
3 milyon 962 bin kişisi kadındır.
tarımda %84’ten %82,1’e ve tarım dışı sektörlerde %22,7’den %21,7’ye inmiştir. Tarım dışı
Temmuz 2015 döneminde 12 ay önceye göre kayıtdışı istihdamda kaydedilen oransal azalmayla birlikte, mutlak düsektörlerde
kayıtdışı ücretli istihdamı oranı da %17,8’den %16,8’e düşmüştür (Grafik 10).
zeyinin de gerilemesi olumludur. Kayıtdışı istihdam oranı tarımda %84’ten %82,1’e ve tarım dışı sektörlerde %22,7’den
%21,7’ye inmiştir.
Tarımistihdam
dışı sektörlerde
kayıtdışı
ücretli istihdamı oranı
%16,8’e
düşmüştür
(Grafik 10).
Ancak,
kayıtdışı
oranı
Nisan-Temmuz
2015da %17,8’den
döneminde
giderek
yükselmiştir;
Ancak, %31,7
kayıtdışıolan
istihdam
Nisan-Temmuz
2015 döneminde
giderek
yükselmiştir;
Mart’tasebebi
%31,7 olan
söz konusu
Mart’ta
sözoranı
konusu
oran Temmuz’da
%35’e
çıkmıştır.
Bunun
Milletvekili
oran
Temmuz’da
%35’e
çıkmıştır.
Bunun
sebebi
Milletvekili
Seçimleri
öncesinde
denetimlerin
azaltılması
olabilir.
Seçimleri öncesinde denetimlerin azaltılması olabilir.
Grafik.10 – Kayıtlı ve Kayıtdışı Ücretli İstihdamı
Bin Kişi
20.000
Grafik 10
Kayıtlı ve Kayıtdışı Ücretli İstihdamı
16.998
%
17.658
15.000
10.000
5.000
3.312
3.186
0
Ocak-Temmuz 2014
Kayıtlı Ücretliler ve Yevmiyeliler
Kayıtdışılık Oranı (sağ ölçek)
Eğitim Durumuna Göre İstihdam:
23,0
22,0
21,0
20,0
19,0
18,0
17,0
16,0
15,0
14,0
13,0
Ocak-Temmuz 2015
Kayıtdışı Ücretliler ve Yevmiyeliler
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
23
15,0
14,0
13,0
0
Ocak-Temmuz 2014
Ocak-Temmuz 2015
Kayıtlı Ücretliler ve Yevmiyeliler
Kayıtdışılık Oranı (sağ ölçek)
Kayıtdışı Ücretliler ve Yevmiyeliler
Eğitim Durumuna Göre İstihdam:
Eğitim Durumuna Göre İstihdam:
İstihdamdaki yıllık değişimin eğitim durumuna göre dağılımı incelendiğinde, istihdam
İstihdamdaki
yıllıkyarısından
değişimin eğitim
durumuna
göre dağılımı
incelendiğinde, mezunlarının
istihdam artışının
yarısından fazlasını
artışının
fazlasını
(%57,2’sini)
yükseköğretim
oluşturduğu
(%57,2’sini)
yükseköğretim
mezunlarının
oluşturduğu
görülmektedir.
İkinci
sırayı
ise
lise
altı
eğitimliler
almaktadır. Okurgörülmektedir. İkinci sırayı ise lise altı eğitimliler almaktadır. Okur-yazar olmayanların
yazar olmayanların
ise daralmıştır
(Grafik
istihdamıistihdamı
ise daralmıştır
(Grafik
11). 11).
Grafik.11 – Temmuz 2015 Döneminde
Grafik 11 İstihdamdaki Yıllık Değişimin
Temmuz
2015 Durumuna
Döneminde Göre
İstihdamdaki
Yıllık
Değişimin
Eğitim
Dağılımı,
Bin
Kişi
Eğitim Durumuna Göre Dağılımı, Bin Kişi
231
Yükseköğretim Mezunları
Meslek Lisesi Mezunları
39
35
Genel Lise Mezunları
98
78
84
113
131
214
7
-32
-25
-100
0
533
59
Lise Altı Eğitimliler
Okur-Yazar Olmayanlar
302
100
KADIN
200
ERKEK
300
400
500
600
TOPLAM
D. İŞSİZLİK:
İşsiz sayısındaki artış hızı Aralık 2014-Temmuz 2015 döneminde yavaşlasa da son bir yılda %3,6 artmıştır (Tablo 7).
Tablo 7: İşsizlik Göstergelerinin Aylar İtibariyle Değişimi (Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre)
Toplam
İşsizlik
Oranı
(Puan)
Tarım Dışı
İşsizlik
Oranı
(Puan)
Temmuz
21,0
1,2
1,3
-
21,1
-
Ağustos
18,6
1,1
1,1
-
17,5
-
Eylül
21,3
1,3
1,4
-
15,7
-
Ekim
23,2
1,3
1,6
-
18,4
-
Kasım
24,0
1,4
1,7
-
22,0
-
Aralık
21,8
1,3
1,6
-
26,8
-
Ocak
16,2
1,0
1,3
24,8
20,5
38,9
Şubat
14,2
1,0
1,1
22,2
20,9
34,6
Mart
11,7
0,9
1,0
21,8
12,6
35,6
Nisan
9,4
0,6
0,8
17,2
10,1
24,7
Mayıs
9,3
0,5
0,7
15,1
8,1
27,9
Haziran
8,5
0,5
0,6
13,0
8,8
17,8
Temmuz
3,6
0,0
0,0
11,5
4,8
9,6
Dönem
2014
2015
(*) Yeni seride 2015 Şubat dönemi öncesi için veri yoktur.
24
Genç
İşsiz
Sayısı
(Yüzde)
Toplam
İşsiz
Sayısı
(Yüzde)
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Kadın İşsiz
Sayısı
(Yüzde) (*)
Yüksek Öğrenim Mezunu İşsiz
Sayısı
(Yüzde) (*)
Temmuz 2015 itibariyle işsizlik oranı bir yıl önceye göre değişmemiş, %9,8 seviyesini korumuştur. Oran erkeklerde
%8,6; kadınlarda %12,5’tir (Tablo 1). Toplam işsiz sayısı 2 milyon 970 bin kişidir. Son bir yılda erkek işsiz sayısı 20 bin
kişi azalmış, buna karşılık kadın işsiz sayısı 123 bin kişi artmıştır; dolayısıyla işsizlik kadınların iş bulamaması ile belirlenmiştir.
İşsizlik oranının artış hızı yavaşlasa da oran Mayıs-Temmuz 2015 döneminde yükselmiştir. Sadece mevsimsellikten
arındırılmış seride Temmuz’da Haziran’a göre hafif düşüş vardır (Grafik 12). 2012 ve 2013’te %8-9 bandında iken ekonomik büyümedeki hız kaybı nedeniyle artık %10 civarında gezinen işsizlik oranının gelecekteki durumu yine büyümeye
11
bağlı olarak değişecektir.
İşsizlik oranı genç nüfusta %18,3’tür. Oran genç erkeklerde %15,6; genç kadınlarda %23,2 düzeyindedir. Genç
11 işsiz ve
yükseköğretim mezunu işsiz sayılarındaki artış hızı, genel işsizliğe kıyasla daha yüksektir (Tablo 7).
Grafik 12
Toplam İşsizlik Oranının Seyri,
Grafik
12
Grafik.12
– Toplam
İsşizlik
Ocak
2012-Temmuz
2015Oranının
(Yüzde) Seyri,
Toplam
İşsizlik
Oranının
Ocak 2012 - Temmuz 2015Seyri,
(Yüzde)
Ocak 2012-Temmuz 2015 (Yüzde)
12,0
6,0
10,4
9,2
8,1
8,1
7,6
9,2
8,6
10,4
9,8
9,8
10,4
10,4
9,8
9,8
8,6
7,6
2012 OCAK
2012 OCAK
ŞUBAT ŞUBAT
MART MART
NİSAN NİSAN
MAYIS MAYIS
HAZİRAN
HAZİRAN
TEMMUZ
TEMMUZ
AĞUSTOS
AĞUSTOS
EYLÜL EYLÜL
EKİM EKİM
KASIM KASIM
ARALIKARALIK
2013 OCAK
2013 OCAK
ŞUBAT ŞUBAT
MART MART
NİSAN NİSAN
MAYIS MAYIS
HAZİRAN
HAZİRAN
TEMMUZ
TEMMUZ
AĞUSTOS
AĞUSTOS
EYLÜL EYLÜL
EKİM EKİM
KASIM KASIM
ARALIKARALIK
2014 OCAK
2014 OCAK
ŞUBAT ŞUBAT
MART MART
NİSAN NİSAN
MAYIS MAYIS
HAZİRAN
HAZİRAN
TEMMUZ
TEMMUZ
AĞUSTOS
AĞUSTOS
EYLÜL EYLÜL
EKİM EKİM
KASIM KASIM
ARALIKARALIK
2015 OCAK
2015 OCAK
ŞUBAT ŞUBAT
MART MART
NİSAN NİSAN
MAYIS
MAYIS
HAZİRAN
HAZİRAN
TEMMUZ
TEMMUZ
11,0
12,0
10,0
11,0
9,0
10,0
8,0
9,0
7,0
8,0
6,0
7,0
Mevsim Etkilerinden Arındırılmamış
Mevsim Etkilerinden Arındırılmamış
Mevsim Etkilerinden Arındırılmış
Mevsim Etkilerinden Arındırılmış
Grafik.13 – Tarım Dışı İşsizlik Oranının Seyri,
Ocak 2012 - Temmuz 2015 (Yüzde)
Tarım dışı işsizlik oranının da Temmuz 2014’teki %12 seviyesini koruduğu
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
anlaşılmaktadır. Mevsim etkisinden arındırılmış tarım dışı işsizliğin seyrinde toplam
25
Tarım dışı işsizlik oranının da Temmuz 2014’teki %12 seviyesini koruduğu anlaşılmaktadır. Mevsim etkisinden arındırılmış tarım dışı işsizliğin seyrinde toplam işsizliğe benzer eğilimler izlenmiştir (Grafik 13).
12 ilk kez iş araİşsizlikteki artışın analizinde, mutlak olarak en fazla hizmetler sektörünün ana kaynağı teşkil ettiği, onu
yanların izlediği görülmektedir. Öte yandan, hizmetler sektöründe çalışırken işsiz kalanların payı azalmıştır (Tablo 6).
Tablo.6 – Daha Önce Çalıştığı Sektörlere Göre İşsizler
2014
2015 İşsizler Tablo.6 – Daha Önce Çalıştığı Sektörlere
Göre
(Temmuz 2015 dönemi itibariyle)
(Temmuz 2015 dönemi itibariyle)
Tarım
2014
2015
2014
2014 Dağılım
2015 Dağılım Değişim(*)
Bin Kişi2015Bin Kişi Değişim(*)
Bin Kişi Bin Kişi Değişim(*) Dağılım Dağılım Değişim(*)
146
153
7
5,1
5,2
Tarım
146511
153530
5,1 17,8
5,2 17,8
719
Sanayi
Sanayi
511
530
17,8
17,8
19
İnşaat
404
351
-53
14,1
11,8
İnşaat
404
351
14,1
11,8
-53
Hizmetler
1.417 1.480
1.480
Hizmetler
1.417
49,4 49,4 49,8 49,8
6363
8 yıldan
işten
ayrılanlar
114114
137137
4,0 4,0
4,6 4,6
2323
8 yıldan
önceönce
işten
ayrılanlar
İlk kez iş arayan
273
318
9,5
10,7
45
İlk kez iş arayan
273
318
45
9,5
10,7
Toplam
2.867
2.970
103
100,0
100,0
Toplam
2.867
2.970
103
100,0
100,0
* Temmuz 2015 dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre değişimi ifade etmektedir.
0,1
0,1 0,0
0,0
-2,3
-2,3
0,4 0,4
0,6 0,6
1,2 1,2
* Temmuz 2015 dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre değişimi ifade etmektedir.
Grafik 14Hazır Olan Diğer Kişiler, Bin Kişi
Grafik.14 – Umutsuzlar ve Çalışmaya
Umutsuzlar ve Çalışmaya Hazır Olan Diğer Kişiler, Bin Kişi
3 000
2.579
2.448
2 500
2 000
1 990
1 500
1 775
1 000
673
İş bulma ümidi olmayanlar
Çalışmaya Hazır Olan Diğer Kişiler
HAZİRAN
MAYIS
NİSAN
MART
ŞUBAT
2015 OCAK
ARALIK
KASIM
EKİM
EYLÜL
AĞUSTOS
TEMMUZ
HAZİRAN
MAYIS
NİSAN
MART
ŞUBAT
2014 OCAK
589
TEMMUZ
500
Toplam
İşsiz sayısındaki yıllık değişim eğiİşsizlik oranı eğitim durumuna göre
İş bulma ümidi olmayanlar ve iş
tim durumuna göre incelendiğinde,
İş bulma
olmayanlar
iş bulduğu takdirde
çalışmaya
hazır olan diğer kişilerin
2015 yılının
ilk 7 aylık
bulduğu
takdirdeümidi
çalışmaya
hazır olanve incelendiğinde,
90azalışta,
bin kişi ileişen
yüksek artışın lise altı
birsayısı,
yıl önceye
göre
toplamda
131 binen
kişi
azalmıştır.
Söz konusu
bulduğu
döneminde
yüksek
oranın %12,3
ile
diğersayısı,
kişilerin
bir yıl
önceye
eğitimlilerden
kaynaklandığı,
onları 63
çalışmaya
olan diğer
kişilerin
sayısındaki
azalış
genel lise
mezunlarında
olduğu,
bunu(215 bin kişi) belirleyici
göre takdirde
toplamda 131
bin kişi hazır
azalmıştır.
bin kişi ile14).
yükseköğretim mezunlarının
olmuş,azalışta,
iş bulma
ümidi olmayanların
sayısı
ise 84 bin kişimezunlarıartmıştır (Grafik
yükseköğretim
Söz konusu
iş bulduğu
takdir- sırasıyla
takip ettiği görülmektedir. Meslek lisesi
de çalışmaya hazır olan diğer kişilerin nın (%10,6), meslek lisesi mezunlaişsizlik en
23 bin kişi azalİşsizlik
oranı
eğitim
durumuna
2015
yılının ilk mezunlarında
7 aylık döneminde
rının incelendiğinde,
(%10,4) ve lise altı
eğitimlilerin
sayısındaki
azalış
(215
bin kişi)
belirle- göre
mıştır. yükseköğretim
Yükseköğretim mezunlarının
yüksek oranın %12,3 ile genel lise mezunlarında olduğu, bunu sırasıyla
yici olmuş, iş bulma ümidi olmayanla- (%10,6) izlediği, en düşük oranın ise
temsilaltı
ettiği
nitelikli işsizlerdeki artış,
mezunlarının (%10,6), meslek lisesi mezunlarının (%10,4) ve lise
eğitimlilerin
rın sayısı ise 84 bin kişi artmıştır (Gra- %4,9 ile okur-yazar olmayanlarda butoplam işsiz bulunduğu
sayısı artışının üçte ikisini
(%10,6) izlediği, en düşük oranın ise %4,9 ile okur-yazar olmayanlarda
fik 14).
anlaşılmaktadır (Grafik 15). lunduğu anlaşılmaktadır (Grafik 15).
(%61,2) oluşturmaktadır (Grafik 16).
26
İşsiz sayısındaki yıllık değişim eğitim durumuna göre incelendiğinde, 90 bin kişi ile en
yüksek artışın
İŞVEREN
/ Eylül - lise
Ekim altı
2015eğitimlilerden kaynaklandığı, onları 63 bin kişi ile yükseköğretim
mezunlarının takip ettiği görülmektedir. Meslek lisesi mezunlarında işsizlik 23 bin kişi
Yükseköğretim mezunlarında işsizlik çok hızlı artmaktadır. Toplam işsiz sayısı yıllık bazda %3,6 artarken, yükseköğretim mezunu işsiz sayısındaki artış %9,6’dır (Tablo 7).
Grafik.15 – Eğitim Durumuna Göre İşsizlik Oranları
Ocak-Temmuz Dönemi 2014 ve 2015 (Yüzde)
Grafik.16 – Nisan 2015 Döneminde İşsiz Sayısındaki Yıllık Değişimin
Eğitim Durumuna Göre Dağılımı, Bin Kişi
67
-6
63
-14
-10
-23
5
-26
-20
14
59
32
90
5
İşsizlerin %66,4 ile çoğunluğu
12 5 ay ve daha kısa süreden beri iş aramaktadır. 6-11 ay
süredir işsiz olanların payı %12,7;
bir yıl ve daha uzun süredir işsiz durumda
-6
bulunanların payı ise %20,9’dur. Son 12 ayda 1 yıl ve daha uzun süredir işsiz olanların
toplamdaki payı %19,5’ten %20,9’a yükselmiştir (Grafik 17).
2015 Temmuz döneminde Türkiye’nin klasik işsizlik oranı açısından durumu diğer
karşılaştırıldığında,
dünyadaki
belli başlıişsizler
44 ülke toplam
içinde %9,8
oranı ile%24,2’sini
işsizliğin
Öte yandan, Temmuzülkelerle
2015 itibariyle
yükseköğretim
mezunu
işsizlerin
oluşturmaktadır. Bir
en yüksek olduğu 9’uncu ülke olduğu anlaşılmaktadır (Grafik 18). Bir yıl önce Türkiye
yıl önce Temmuz ayında13’üncü
bu oran
%22,9’du.
sırada yer alıyordu.
İşsizlerin %66,4 ile çoğunluğu 5 ay ve daha kısa süreden beri iş aramaktadır. 6-11 ay süredir işsiz olanların payı %12,7;
Öte yandan, klasik işsizlik oranı %10,9 ile Euro Bölgesi’nde Türkiye’den yüksektir.
bir yıl ve daha uzun süredir işsiz durumda bulunanların payı ise %20,9’dur. Son 12 ayda 1 yıl ve daha uzun süredir işsiz
olanların toplamdaki payı %19,5’ten %20,9’a yükselmiştir (Grafik 17).
Grafik 17
Grafik.17 – İşsizlik
Süreleri
İtibariyle
(Yüzde)
İşsizlik
Süreleri
İtibariyleİşsizlik
İşsizlik Oranları,
Oranları, (Yüzde)
12,0
10,0
1 yıl +
8,0
6-11 ay
6,0
4,0
1-5 ay
2,0
1-5 ay
6-11 ay
TEMMUZ
HAZİRAN
MAYIS
NİSAN
MART
ŞUBAT
2014 OCAK
ARALIK
KASIM
EKİM
EYLÜL
AĞUSTOS
TEMMUZ
HAZİRAN
MAYIS
NİSAN
MART
ŞUBAT
2013 OCAK
0,0
1 yıl +
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
27
2015 Temmuz döneminde Türkiye’nin klasik işsizlik oranı açısından durumu diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, dünyadaki belli başlı 44 ülke içinde %9,8 oranı ile işsizliğin en yüksek olduğu 9’uncu ülke olduğu anlaşılmaktadır (Grafik 18).
15
Bir yıl önce Türkiye 13’üncü sırada yer alıyordu.
Öte yandan, klasik işsizlik oranı %10,9 ile Euro Bölgesi’nde Türkiye’den yüksektir.
Grafik.18 – Klasik İşsizlik Oranı (%)
Temmuz 2015
Yunanistan (**)
25,2
Güney Afrika (*)
25,0
İspanya
22,2
İtalya
12,0
Slovenya
12,0
Slovakya
11,5
Euro Bölgesi
10,9
Fransa
10,4
Polonya
10,1
Türkiye
9,8
İrlanda
9,5
Kolombiya
8,8
Litvanya
8,6
Belçika
8,5
Finlandiya
8,4
Hollanda
8,5
Brezilya
7,5
Macaristan
6,8
Lüksemburg
6,8
Kanada
6,8
Şili
6,6
Venezüella (***)
6,6
Estonya (*)
6,5
Peru
6,5
İsveç
6,5
Almanya
6,4
Avustralya
6,3
Çek Cumhuriyeti
6,3
Avusturya
5,8
İngiltere (**)
5,5
Rusya
5,3
ABD
5,3
Danimarka
4,6
Meksika
4,3
Norveç
4,3
Çin (*)
4,0
Tayvan
3,7
Güney Kore
3,7
Japonya
3,3
Hong Kong
3,3
İsviçre
3,3
Malezya
İzlanda
Ukrayna
Tayland
28
3,2
2,6
1,6
1,0
(*) 2. Çeyrek
(**) Haziran 2015
(***) Mayıs 2015
Kaynak: The Economist, Türkiye için TÜİK
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
(*) 2. Çeyrek
(**) Haziran 2015
(***) Mayıs 2015
Kaynak: The Economist, Türkiye için TÜİK
Alternatif İşsizlik Oranları
•
İşgücü piyasasındaki gelişmeleri
daha sağlıklı takip ve analiz edebilmek açısından, klasik işsizlik tanımı
yanında alternatif işsizlik tanımları da
kullanılabilmektedir. Alternatif tanımlarla klasik tanım birlikte değerlendirildiğinde aşağıdaki tespitler ön plana
çıkmaktadır.
• İşgücü piyasasının dışında kalan
önemli miktarda bir potansiyel
nüfus bulunmaktadır. Potansiyel
nüfusun işsizlik tanımına dahil
edilme derecesine bağlı olarak en
geniş tanımlı işsizlik oranı (U-6)
%18,1 ve işsiz sayısı 5 milyon 949
bin kişidir (Tablo 8).
U-1 tanımlı yeni işsizler açısından,
işsizlik oranı klasik tanıma göre
daha düşüktür.
• U-3 tanımında yer alan iş bulma
ümidi olmayanlar dahil edildiğinde, oran, klasik tanımdan daha
yüksek düzeydedir.
Tablo 8: Alternatif İşsizlik Oranları
Temmuz
2014
Temmuz
2015
Fark
(Puan)
U-1 Yeni İşsizler
6,7
6,5
-0,2
U-2 Klasik Tanım
9,8
9,8
0,0
U-3 Ümitsizler
11,6
11,8
0,2
U-4 Çalışmaya Hazırlar
17,1
16,5
-0,6
U-5 Mevsimlik ve Eksik İst.
11,8
11,5
-0,3
U-6 Hepsi Dahil
19,0
18,1
-0,9
Yüzde
Alternatif Tanımlar:
U-1 Beş ay ve daha kısa süredir iş arayanları
U-2 TÜİK tarafından açıklanan klasik tanımı
U-3 Klasik tanım + iş bulma ümidi olmayanları
U-4 Klasik tanım + ümitsizleri + iş aramayıp çalışmaya hazır olanları
U-5 Klasik tanım + mevsimlik çalışanları + eksik istihdamı
U-6 Klasik tanım + ümitsizleri + iş aramayıp çalışmaya hazır olanları
+ mevsimlik çalışanları + eksik istihdamı içermektedir.
II.İŞGÜCÜ PİYASASI İLE İLGİLİ KISA VADELİ BEKLENTİLER
A. İŞSİZLİK ÖDENEĞİ İÇİN BAŞVURANLAR:
İşsizlik sigortası kapsamında işsizlik ödeneği talep edenlerin sayısı ile
ilgili olarak İŞKUR tarafından derlenen bilgiler, işgücü piyasası hakkında
TÜİK’in Hanehalkı İşgücü Araştırmasına göre daha güncel eğilimler sunmaktadır.
İŞKUR verilerine göre, işsizlik ödeneğine başvuranların sayısı 2007 yılında 246 bin iken, 2009 yılında Kri-
zin etkisiyle 598 bine varmış, 2010’da
427 bine gerilemiştir. 2011 yılı genelinde ise yeniden yükselmiş ve 441 bin
olmuştur. Başvuru sayısının 2012 yılında 566 bine, 2013 yılında 763 bine
yükselmesi ve 2014’te 900 bine çıkarak 2009 seviyesini yarı yarıya aşmış
bulunması dikkat çekicidir.
Başvuru sayısı aylık olarak incelendiğinde ise, 2012’den itibaren dal-
galanarak yükseldiği görülmektedir.
2013 Mart ayında 58 bin seviyesinde
olan başvuru sayısı 2014 Ocak ayında 87 bine, 2015 Ocak ayında ise 111
bine çıkmıştır. Söz konusu sayı Haziran 2015’te 119 bini aşarak bugüne
kadarki en yüksek seviyeye ulaşmıştır.
İşsizlik sigortasına başvuranların sayısı Temmuz 2015’ten itibaren gerilemiş
ve Eylül 2015’te 73 bin 414 kişi olmuştur (Grafik 19 ve 20).
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
29
Haziran 2015’te 119 bini aşarak bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaşmıştır. İşsizlik
sigortasına başvuranların sayısı Temmuz 2015’ten itibaren gerilemiş ve Eylül 2015’te
73 bin 414 kişi olmuştur (Grafik 19 ve 20).
Grafik 19
Ödeneğine
Başvuranların
Sayısı,
(Bin Kişi)
Grafik.19 – İşsizlik
İşsizlik Ödeneğine
Başvuranların
Sayısı,
(Bin Kişi)
NİSAN
TEMMUZ
EKİM
2015 OCAK
NİSAN
TEMMUZ
2014 OCAK
EKİM
TEMMUZ
NİSAN
2013 OCAK
EKİM
NİSAN
TEMMUZ
EKIM
2012 OCAK
NİSAN
TEMMUZ
EKİM
2011 OCAK
TEMMUZ
NİSAN
2010 OCAK
EKİM
TEMMUZ
NİSAN
EKİM
2009 OCAK
NİSAN
TEMMUZ
31.846; 2008 Yılı Ortalaması (küresel kriz öncesi)
2008 OCAK
130.000
120.000
110.000
100.000
90.000
80.000
70.000
60.000
50.000
40.000
30.000
20.000
10.000
18
Grafik 20
Grafik.20 – İşsizlik ve Ödenek
Başvuruları, (2008=100)
İşsizlik ve Ödenek Başvuruları, (2008=100)
Ödeneğe başvuru
sayısı
400,0
İşsiz
160,0
350,0
140,0
300,0
120,0
250,0
100,0
200,0
80,0
150,0
60,0
100,0
40,0
50,0
20,0
2008 Oc.
Mart
Mayıs
Temmuz
Eylül
Kasım
2009 Oc.
Mart
Mayıs
Temmuz
Eylül
Kasım
2010 Oc.
Mart
Mayıs
Temmuz
Eylül
Kasım
2011 Oc.
Mart
Mayıs
Temmuz
Eylül
Kasım
2012 Oc.
Mart
Mayıs
Temmuz
Eylül
Kasım
2013 Oc.
Mart
Mayıs
Temmuz
Eylül
Kasım
2014 Oc.
Mart
Mayıs
Temmuz
Eylül
Kasım
2015 Ocak
Mart
Mayıs
Temmuz
Eylül
0,0
Başvuru sayısı
TÜİK İşsiz Sayısı
B. REEL KESİMİN İSTİHDAM, TÜKETİCİLERİN İŞSİZLİK BEKLENTİLERİ
a. REEL
KESİMİN
İSTİHDAM,
0,0
TÜKETİCİLERİN
İŞSİZLİK
Merkez Bankası
tarafından gerçekleştirilen İktisadi Yönelim Anketi’nde imalat sanayinde faaliyet gösteren 2 bin 171 reel
BEKLENTİLERİ
kesim katılımcısından gelecek üç aydaki istihdam beklentileri de sorulmaktadır. Söz konusu beklentilerde Mayıs 2015’ten
bu yana
önceki aylara
kıyasla tarafından
“istihdam artacak”
diyenlerin oranı azalırken,
diyenlerin
oranı ise artMerkez
Bankası
gerçekleştirilen
İktisadi “istihdam
Yönelimazalacak”
Anketi’nde
imalat
mıştır. sanayinde faaliyet gösteren 2 bin 171 reel kesim katılımcısından gelecek üç aydaki
Eylül
2015 itibariyle
ağırlıklı görüş,
gelecek üç ayda istihdam
düzeyininbeklentilerde
değişmeyeceği yönünde
olsa da kötümserlikte
istihdam
beklentileri
de sorulmaktadır.
Söz konusu
Mayıs 2015’ten
bu
artış vardır
(Grafik
21).
yana önceki aylara kıyasla “istihdam artacak” diyenlerin oranı azalırken, “istihdam
azalacak” diyenlerin oranı ise artmıştır.
30
İŞVEREN
Eylül - Ekim 2015
Eylül /2015
itibariyle
ağırlıklı görüş, gelecek üç ayda istihdam düzeyinin
azalacak” diyenlerin oranı ise artmıştır.
Eylül 2015 itibariyle ağırlıklı görüş, gelecek üç ayda istihdam düzeyinin
değişmeyeceği yönünde olsa da kötümserlikte artış vardır (Grafik 21).
Grafik 21
Reel Kesim
İstihdam
(Yüzde)
Grafik.21 – Reel Beklentisi
Kesim İstihdam
Beklentisi (Yüzde)
30,0
20,0
10,0
0,0
-10,0
-20,0
-30,0
-40,0
OCAK 2012
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
OCAK 2013
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
OCAK 2014
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
OCAK 2015
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
5 500
5 400
5 300
5 200
5 100
5 000
4 900
4 800
4 700
4 600
4 500
Sanayi İstihdamı
-50,0
19
RKGE (gelecek 3 ay için istihdam beklentisi)
Grafik.22 – Tüketicinin
Gelecek
12 Aylık Dönemde
Grafik
22
İş Bulma
Olanakları
Beklentisi
Tüketicinin
Gelecek
12 Aylık
Dönemde
100,0
95,0
90,0
85,0
80,0
75,0
70,0
65,0
60,0
OCAK 2012
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
OCAK 2013
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
OCAK 2014
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
OCAK 2015
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
İş Bulma Olanakları Beklentisi
Tüketicinin İstihdam Beklentisi
Tüketici Güveni
Diğer taraftan, TÜİK ve Merkez Bankası tarafından ortaklaşa yapılan Tüketici Güven Endeksi kapsamında, daha önceki
dönemlerde
bulma olanakları
soru, AB
ile uyumtarafından
kapsamında ortaklaşa
gelecek 12 aylık
dönemde
işsiz sayısı
beklentisiDiğeriştaraftan,
TÜİKile
veilgili
Merkez
Bankası
yapılan
Tüketici
Güven
ne dönüştürülmüştür. Bu çerçevede tüketicilere geleceğe yönelik olarak işsiz sayısı beklentileri sorulmaktadır. Endeksin
Endeksi kapsamında, daha önceki dönemlerde iş bulma olanakları ile ilgili soru, AB
100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu ifade etmektedir. Tüketicinin iş bulma olanakları beklentisi,
ile uyum kapsamında gelecek 12 aylık dönemde işsiz sayısı beklentisine
endeksin hesaplanmaya başladığı 2012 yılının başından bu yana kötümser alanda seyretmekte olup, yönelişi de geçmişe
dönüştürülmüştür.
Buistihdam
çerçevede
tüketicilere
geleceğe
olarak bu
işsiz
göre aşağıya
doğrudur. Tüketicinin
beklentisinde
ve tüketici
güvenindeyönelik
Haziran 2015’ten
yana sayısı
azalış olduğu
beklentileri
sorulmaktadır.
Endeksin
100’den
küçük
olması
tüketici
güveninde
görülmektedir (Grafik 22).
kötümser durumu ifade etmektedir. Tüketicinin iş bulma olanakları beklentisi,
endeksin hesaplanmaya başladığı 2012 yılının başından bu yana kötümser alanda
seyretmekte olup, yönelişi de geçmişe göre aşağıya doğrudur. Tüketicinin
istihdam
İŞVEREN / Eylül
- Ekim 2015
beklentisinde ve tüketici güveninde Haziran 2015’ten bu yana azalış olduğu
31
GENEL DEĞERLENDİRME
Temmuz 2015 itibariyle TÜİK Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçları,
İŞKUR’un derlediği işsizlik ödeneğine
başvuranların sayısındaki gelişmeler
ve kısa vadeli istihdam beklentilerine
yönelik olarak yapılan anketlerin sonuçları birlikte değerlendirildiğinde,
işgücü piyasasında ön plana çıkan temel sonuçlar ve ana değişim eksenleri
aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
•
İşgücü artışı bir yıl önceye göre
neredeyse yarı yarıya azaldı ancak Nisan’dan beri zayıf bir artış
eğilimi devam ediyor.
•
Çalışma isteği en güçlü kesim,
genç kadınlar.
•
İş bulmaktan ümidini kesen kişi
sayısı son bir yılda 84 bin kişi
arttı.
•
•
•
•
Çalışma çağındaki nüfusun yarısından azı (27 milyon 342 bin
kişi) istihdam edilerek çalışma
ve kazanç sağlama olanağına
sahip; yarısından fazlası (30
milyon 550 bin kişi) ise bundan
yoksun.
İstihdam artışı Nisan-Temmuz döneminde güçlendi ama
Temmuz’da bir yıl önceki hızına
erişemedi.
İstihdam artışının lokomitifi,
hizmetler sektöründeki kadın istihdamı.
Toplam istihdamda tarım ve sanayi sektörlerinin payı azaldı.
•
Tarım dışı istihdam artışı NisanTemmuz döneminde önemli hız
kazandı.
•
İstihdamdaki artış, ücretli çalıştırmadaki yükselişten kaynaklandı.
•
TÜİK’in, 2015’te sayısı 500 bin
kişiyi aştığı tahmin edilen evde
engelli bakımı için sosyal yardım
alan kitleyi istihdam kapsamında sayması tartışmaya açık bir
uygulama yarattı.
•
2015’in başlarında gerileyen
genç istihdamı oranı Mayıs’tan
itibaren toparlansa da Temmuz’daki artış hızı geçen yılın
gerisinde kaldı. Genç kadınların
sadece beşte biri çalışıyor.
•
Kayıtdışı istihdam yıllık bazda
azaldı ama Nisan-Temmuz döneminde giderek yükseldi. Seçimler nedeniyle denetimlerin azaltılması bu yükselişe kaynaklık
etmiş olabilir.
•
Son bir yılda istihdam imkanı
bulanların yarısından fazlası
(%57’si) yükseköğretim mezunu.
•
Son bir yılda işsiz sayısı %3,6 artarak 2 milyon 970 bin kişi oldu.
İşsizlik oranının artış hızı yavaşladı ancak Mayıs-Temmuz 2015
döneminde oran yükseldi. 2012
ve 2013’te %8-9 bandında iken
ekonomik büyümedeki hız kaybı
nedeniyle %10’larda gezinen iş-
Yayın hakları TİSK’e aittir, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
32
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
sizlik oranının gelecekteki durumu yine büyümeye bağlı olarak
değişecek.
•
İşsizlikteki artış kadınların iş bulamamasından kaynaklandı.
•
Tarım dışı işsizlik oranı %12 ile
geçen yılki seviyesini korudu;
mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizlik oranı ise
Haziran’a göre azaldı.
•
Genç işsizliği yükseliyor.
•
İlk yedi ay itibariyle en yüksek
işsizlik oranları genel lise mezunlarında ve yükseköğretim
mezunlarında görüldü. Son bir
yılda 63 bin yükseköğretim mezunu işsiz kaldı. Yükseköğretim
mezunu işsizlerdeki artış, toplam işsiz sayısındaki artışın üçte
ikisini oluşturdu.
•
Bir yıl ve daha uzun süredir işsiz
olanların toplam işsizler içindeki
payı %19,5’ten %20,9’a çıktı.
•
Türkiye işsizlik oranının yüksekliği açısından dünyada 9’uncu
sırada. Geçen yıl 13’üncü sıradaydı.
•
En geniş işsizlik tanımına göre
Türkiye’de işsizlik oranı %18,1 ve
•
5 milyon 949 bin işsiz var.
•
Sanayicinin ve tüketicinin istihdam artış beklentisi giderek azalıyor.
63’ncü T.C. Hükümeti Kuruldu
7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimleri sonrasında koalisyon
kurulamaması nedeniyle seçim hükümetini kurmakla görevlendirilen
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bakanlar
Kurulu listesini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sundu.
Türkiye’yi seçime götürecek 63.
Hükümet, Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan’ın Başbakanlığa atadığı Ahmet Davutoğlu’nun sunduğu kabine
listesini 29 Ağustos 2015 tarihinde
onaylamasıyla kuruldu. Anayasa
uyarınca TBMM’de güven oylaması yapılmayacak, seçim hükümetine parlamento dışından atanan
bakanlar Meclis’te milletvekili
yemini ederek göreve başlayacak.
Seçim hükümeti 1 Kasım’da tekrarlanacak seçimlerden sonra, yeni
hükümet kuruluncaya kadar görev
yapacak.
MHP Milletvekili Tuğrul Türkeş Başbakan Yardımcılığı’na; Birlik Partisi’nin eski Genel Başkanı
Yalçın Topçu dışarıdan Kültür
ve Turizm Bakanlığı’na; İstanbul
Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Selami Altınok da bağımsızlar kontenjanından İçişleri Bakanlığı’na
getirildiler.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı İstanbul Ticaret Üniversitesi
Öğretim Üyelerinden Prof. Ayşen
Gürcan oldu.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı,
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül,
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ve Çevre Bakanı İdris Güllüce 62. hükümetteki
bu görevlerini seçim hükümetinde
de korudular. 62. hükümette Kalkınma
Bakanı olan Cevdet Yılmaz, 63. hükümette Başbakan Yardımcısı oldu. Yalçın
Akdoğan ve Numan Kurtulmuş’un
Başbakan Yardımcılığı görevleri yeni
hükümette de korununca, Türkeş’in
de eklenmesiyle Başbakan Yardımcısı
sayısı dörde yükseldi. Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, bağımsızlar
kontenjanından Dışişleri Bakanlığı’na
atandı. Türkiye’yi seçime götürecek 63.
hükümet üyeleri şöyle:
BAKANLAR KURULU
BAŞBAKAN ......................................................................Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu
BAŞBAKAN YARDIMCISI .................................................Yalçın Akdoğan
BAŞBAKAN YARDIMCISI .................................................Prof. Dr. Numan Kurtulmuş
BAŞBAKAN YARDIMCISI .................................................Cevdet Yılmaz
BAŞBAKAN YARDIMCISI .................................................Yıldırım Tuğrul Türkeş
ADALET BAKANI .............................................................Kenan İpek
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI ........................Prof. Dr. Ayşen Gürcan
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ................................................Prof. Dr. Beril Dedeoğlu
BİLİM SANAYİ ve TEKNOLOJİ BAKANI ............................Fikri Işık
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ......................Ahmet Erdem
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ......................................İdris Güllüce
DIŞİŞLERİ BAKANI ..........................................................Feridun Hadi Sinirlioğlu
EKONOMİ BAKANI ...........................................................Nihat Zeybekci
ENERJİ ve TABİİ KAYNAKLAR BAKANI ..........................Ali Rıza Alaboyun
GENÇLİK ve SPOR BAKANI ..............................................Akif Çağatay Kılıç
GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI .........................Kudbettin Arzu
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI .......................................Cenap Aşçı
İÇİŞLERİ BAKANI .............................................................Selami Altınok
KALKINMA BAKANI ........................................................M. Cüneyd Düzyol
KÜLTÜR ve TURIZM BAKANI ..........................................Yalçın Topçu
MALİYE BAKANI ..............................................................Mehmet Şimşek
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ....................................................Prof. Dr. Nabi Avcı
MİLLİ SAVUNMA BAKANI ...............................................V. Vecdi Gönül
ORMAN ve SU İŞLERİ BAKANI .........................................Prof. Dr. Veysel Eroğlu
SAĞLIK BAKANI ...............................................................Mehmet Müezzinoğlu
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI ....Feridun Bilgin
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
33
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nı Ziyaret
TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu, Başkan Vekili Erol Kiresepi ve Yönetim Kurulu Üyeleri Metin Demir, Hasan Alkan, İmran Okumuş, Ali Cüneyt Arpacıoğlu ve Rahmi Cıbıroğlu ile Genel Sekreter Bülent Pirler 1o Eylül 2015 tarihinde, Seçim Hükümeti’nde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak görev alan Ahmet Erdem’i makamında ziyaret ettiler.
Yapılan nezaket ziyaretinde, çalışma hayatının güncel konuları da değerlendirildi.
34
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Teröre Karşı Sivil Girişim’in Düzenlediği Yürüyüş
14 işçi ve işveren örgütünün öncülüğünde 17 Eylül 2015 tarihinde terörü protesto etmek ve toplumsal birliğe
çağrıda bulunmak amacıyla Ankara’da
“Teröre Hayır Kardeşliğe Evet” Yürüyüşü gerçekleştirildi.
Basın Toplantısında TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun Düzenleme Kurulu adına
yaptığı konuşmanın metni aşağıda sunulmaktadır.
Sayın Basın Mensupları,
Hoşgeldiniz. Bizler;
Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu
(HAK-İŞ), Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN), Müstakil
Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD), Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (TÜRKİYE
KAMU-SEN), Türkiye Barolar Birliği
(TBB), Türkiye Emekli Astsubaylar
Derneği (TEMAD), Türkiye Esnaf ve
Sanatkarları Konfederasyonu (TESK),
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İşçi
Sendikaları Konfederasyonu (TÜRKİŞ), Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Türkiye
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve
Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği
(TÜRMOB), Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD), Türkiye Ziraat
Odaları Birliği (TZOB) olarak sizleri
saygıyla selamlıyoruz.
Biliyorsunuz, ülkemiz yurt içi ve
yurtdışı kaynaklı terör ile karşı karşıya. Terör eylemlerinde çok sayıda vatandaşımızı kaybettik, askerimizi, polisimizi ve korucumuzu şehit verdik.
Yaşanan bu menfur olaylar hepimizin yüreğini yakıyor, geleceğe yönelik
kaygı duymamıza neden oluyor.
Ülkemizin, birliğimizin ve huzurumuzun hedef alındığı kirli bir oyun oynanıyor. Binlerce yıllık kardeşliğimiz
bozulmak isteniyor.
Bu tuzağa düşmemek, birliğimizi
ve kardeşliğimizi korumak yine bizim
elimizde. Hep birlikte sağduyumuzu
korumalı, vicdanımızın sesini dinlemeli, fitne ateşini birlikte söndürmeliyiz.
Bizi birbirimize düşman etmeye
çalışan teröre karşı hep birlikte durmalıyız. Ülkemizin tamamında birlikte
yaşama iradesi göstermeliyiz.
Gün birlik olma günüdür.
Kökenimiz, kimliğimiz, inancımız
ne olursa olsun, 78 milyon hepimiz
Türkiye’yiz. Türkiye’nin her bölgesinde örgütlü, toplumun bütün kesimlerini temsil eden kuruluşlar olarak bir
aradayız.
Bizler ülkemizin çalışan ve üreten,
esnafı, çiftçisi, işçisi, memuru, emeklisi ve girişimcileriyiz. Biriz, beraberiz!
Ortak paydamız, demokrasi, hu-
kukun üstünlüğü ve insan hayatına
saygıdır. Demokrasi; hak ve özgürlük
demektir, ama aynı zamanda da sorumluluk demektir. Sorumluluk almadan, hak ve özgürlük olmaz. İşte
bu sorumluluk duygusuyla harekete
geçiyoruz.
İrademizi ortaya koyuyor ve ortak
hassasiyetlerimizi paylaşan tüm vatandaşlarımızla buluşmak istiyoruz.
Bu kapsamda, 17 Eylül Perşembe
günü Türkiye’nin dört bir tarafından
gelip Ankara’da toplanma kararı aldık.
Her görüş ve düşünceden, toplumun tüm kesimlerini temsil eden
kuruluşlar olarak; 17 Eylül Perşembe
günü saat 16.30’da bütün Türkiye’yi
Ankara Sıhhiye Meydanında buluşmaya davet ediyoruz.
O gün; Sıhhıye’de buluşacağız. Buluşmamızı Birinci Mecliste nihayetlendireceğiz.
Bu masadaki kuruluşlar bu buluşmanın düzenleme kuruludur. Ama bu,
bizlerin değil Türkiye’deki her kesimin
buluşmasıdır. Terörü lanetleyen ve
kardeşliğimize sahip çıkan bütün sivil
topluma ve vatandaşlarımıza buradan
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
35
çağrı yapıyoruz.
Teröre HAYIR, Kardeşliğe EVET diyoruz.
Tüm halkımızı bu büyük buluşmaya davet ediyoruz.
Değerli Basın Mensupları,
Vatandaşlarımızın can güvenliği
ve ülkemizde huzurun tesisi en büyük
önceliğimizdir. Bizim en büyük gücümüz, kardeşliğimizdir.
Gelin, birlikte yaşama ve kardeşlik
irademizi herkese gösterelim. Gelin,
kışkırtıcı söylemleri bırakalım, toplumu germekten kaçınalım. Bu süreçte
daha soğukkanlı, daha sağduyulu ola-
lım. Çünkü başka Türkiye yok.
İşte 17 Eylül Perşembe günü gerçekleştireceğimiz büyük buluşmada
bu mesajı vereceğiz.
Buluşmamızda hiçbir siyasi görüşün veya sivil toplum kuruluşunun
simgesi olmayacak.
Sadece; birliğimizin, bütünlüğümüzün ve bağımsızlığımızın simgesi olan
ay yıldızlı bayrağımızı taşıyacağız.
Terörü lanetleyecek; kardeşliğimize, özgürlüklerimize, geleceğimize
sahip çıkacağız. O gün farklılıklarımıza değil ortaklıklarımıza, umut dolu
geleceğimize odaklanacağız. O gün
kimseyi ötekileştirmeden, uzaklaştırmadan tek vücut olacağız, tek bir şeyi
haykıracağız.
Hep bir ağızdan “teröre HAYIR,
kardeşliğe EVET” diyeceğiz. Bu büyük
buluşmaya tüm halkımızı ve tüm sivil
toplumu davet ediyoruz. Bize katılamayan milyonları da o gün Türkiye’nin
her karışını al bayrağımızla donatmaya çağırıyoruz.
Kardeşlik bağlarımızı zayıflatmak
isteyenler bilmelidir ki, bu toprakların
mayası çok güçlüdür.
Millet olarak kirli oyunu mutlaka
bozacağız.
TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu:
“Terör Karşısında Yılgınlığa Düşmemeliyiz”
TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu tarafından Ülkemizde
yaşanan terör saldırıları sebebiyle 9
Eylül 2015 tarihinde aşağıdaki mesaj
yayınladı.
“Geçtiğimiz günlerde Iğdır’da,
Tunceli’de, Cizre’de, Dağlıca’da
ve Ülkemizin başka birçok yerinde meydana gelen terör saldırıları
sonucunda kaybettiğimiz onlarca
gencimiz hepimizi derin bir acıya
sevk etmiştir.
Ancak yine de terör karşısında
yılgınlığa düşmemeliyiz. Terörü aşmak için, Türkiye Cumhuriyeti’nin
vatandaşları olarak ortak sağduyu
ile hareket etmeli, bu zor günlerde
birbirimize her zamankinden daha
fazla kenetlenmeliyiz.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Camiası olarak
milli bütünlüğümüzü hedef alan terörist saldırıları kınıyor; ülkemizin
bir an önce barış ve huzura kavuşmasını diliyoruz.
Saldırıda hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet ve yaralılarımıza acil şifalar dileriz. Milletimizin başı sağolsun.”
“Türkiye Cumhuriyeti Terör Saldırıları ile
Sarsılamayacak Temelde Kuvvetli Bağlara Sahiptir”
Öte yandan, Başkan Eyüboğlu 10
Ekim 2015 günü Ankara’da yaşanan
terör saldırısı sebebiylede mesaj yayınladı.
Eyüboğlu tarafından yayınlanan
mesajda şu ifadeler yer aldı:
“Bu sabah Ankara Tren Garı
Kavşağı’nda meydana gelen terör
saldırısı hepimizi derin bir acıya sevk
36
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
etmiştir.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Camiası olarak
milletimizin birlik ve bütünlüğünü
sarsmak amacıyla sivillerin hedef
alındığı bu alçakça saldırıyı en güçlü şekilde kınıyoruz. Saldırıların
sorumluları bilmelidir ki Türkiye
Cumhuriyeti bu tip saldırılarla sar-
sılamayacak temelde kuvvetli bağlara sahiptir.
Saldırının faillerinin bir an önce
tespiti ve yargılanması gerekmektedir.
Saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet ve
yaralılarımıza acil şifalar dileriz.
Milletimizin başı sağolsun.”
B20 TÜRKİYE KONFERANSI
B20 Türkiye Konferansı, 61 ülkeden 1.100
kişinin katılımı ile 3-5 Eylül 2015 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi. Konferans’ın
açılış konuşmalarını Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hısarcıklıoğlu,
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı
Cevdet Yılmaz ile Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan ile yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan
açılış konuşmasında küresel finans krizinin
etkilerinin azaltılmasında G20 sürecinin
önemli rolü olduğunu, G20 düzeyindeki politik, ekonomik ve sosyal çevrelerin ulusal
önceliklerin belirlenmesinde önemli katkı
sağladığını, tek tek ülkelerin çıkarlarının
değil küresel ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak alınan kararların çok daha fazla
çözüme dönük olduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanı, güven ortamı sağlanmadan ekonomik hedeflere ulaşılabilmesinin mümkün
olmadığını, siyasi liderlerin ve iş dünyasının
bu platformda gösterecekleri uyum ve işbirliğinin küresel sorunların çözümünü kolaylaştıracağını vurguladı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Konferans’ın
ikinci günü yapılan özel oturumda yaptığı konuşmada küresel ölçekte çok önemli
bir dönüşüm döneminden geçildiğini, hem
entelektüel hem de operasyonel anlamda
işbirliğine ihtiyaç olduğunu, G20 ve B20
arasındaki yakın işbirliğinin bir zorunluluk
olduğunu, hükümetler tarafından alınacak
kararların iş dünyasının verdiği geri bildirimler gözden geçirilerek yeniden değerlendirileceğini, ciddi boyuttaki genç işsizliğinin
her türlü ideolojik çatışmayı da tetiklediğini,
G20’ye bir küresel kriz çözüm platformu olarak yaklaşmak gerektiğini, G20’nin kapsayıcı yapısıyla çok geniş platformda sorunların
tartışılmasına izin verdiğini, büyüme için
yatırım ve sermaye piyasalarının desteklenmesi gerektiğini kaydetti.
Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu ile Yönetim Kurulu Başkan Vekili Erol
Kiresepi’nin Konferans’ın üç ayrı oturumda konuşmacı olarak yer aldığı Konferans
kapsamında küresel ölçekte iş dünyasının
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
37
sorunları ve gelecek dönemde izleyeceği stratejiler konusunda görüşmelerde bulunuldu.
Konferans’ın ilk gününde Uluslararası İşverenler Teşkilatı’nın (IOE) düzenlediği Kahvaltı
Toplantısında IOE, OECD İşveren ve Sanayi Danışma Komitesi (BIAC) ile Deloitte tarafından
hazırlanan Genç İşsizliği Raporu’nun tanıtımı
yapıldı. Raporda, G20 ülkelerindeki işsizlikle
mücadele politikaları ve genç işsizliği konusunda karşılaştırmalı değerlendirmeler yapıldı.
TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu,
toplantıda yaptığı konuşmada genç işsizliğinin
uzun süredir G20 sürecinin önceliklerinden
olduğunu, G20 İstihdam Görev Gücü’nün oluşturulmasının en önemli nedenlerinden birinin,
bu sorunun çözümü yönünde politikalar geliştirilmesi olduğunu, Küresel İş Başında Eğitim
Ağı (GAN) ile IOE ve BIAC tarafından yapılan
bir araştırmaya göre G20 ülkelerindeki mesleki eğitim sistemlerinin iş dünyasının beklentilerini karşılamadığının ve bu sistemlerin her
zaman eğitimden istihdama geçişi kolaylaştırmadığının ortaya çıktığını, mesleki eğitim sistemlerinin geliştirilmesinde sosyal tarafların
daha fazla katılımının sağlanmasına ihtiyaç
duyulduğunu belirtti.
Konferans’ın ikinci gününde gerçekleştirilen “İstihdam Trendleri ve Ekonomik Büyüme”
başlıklı oturumda G20 ülkelerindeki işçi ve işveren kesimlerini temsil eden L20 ve B20 arasında bir Ortak Bildirge imzalandı. Uluslararası
İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Sekreteri Sharan Burrow ile B20 İstihdam Görev Gücü
Koordinatör Başkanı ve Koç Holding Yönetim
Kurulu Üyesi Ali Koç’un açılış konuşmalarının
ardından gerçekleştirilen oturumda B20 Türkiye İstihdam Görev Gücü Eş Başkanı ve Uluslararası İşverenler Teşkilatı (IOE) Başkanı Daniel
Funes de Rioja, OECD İşveren ve Sanayi Danışma Komitesi (BIAC) Başkanı ve BusinessNZ
CEO’su Phil O’Reilly ile B-20 İstihdam Göre Görev Gücü Eş Başkanı Yogendra Modi konuşmacı
olarak yer aldılar.
B20 İstihdam Görev Gücü Koordinatör Başkanı ve Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali
Koç, açılış konuşmasında daha az umutlu olma
lüksümüz bulunmadığını, daha çalışkan ve
azimli olmak gerektiğini, küresel krizi tetikleyen Lehman Brothers’ın iflasının üzerinden 7
38
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Cevdet Yılmaz
Rifat Hisarcıklıoğlu
Ali Koç
Erol Kiresepi
yıl geçmiş olmasına rağmen neredeyse
yeniden aynı noktaya döndüğümüzü
görmenin üzücü olduğunu, merkez
bankalarının ve hükümetlerin gösterdiği yoğun gayretlere rağmen, finans
piyasalarının hala hassas, ekonomik
büyümenin cansız ve milyonlarca insanın işsiz olduğunu, işgücü piyasasına yönelik yeni politikalar geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.
L20 ve B20 arasında “İşler, Büyüme
ve Saygın İş” başlığı altında imzalanan
Ortak Bildirgede, genç işsizliği ile mücadele, istihdamı teşvik edecek makroekonomik politikaları sürdürme,
istihdam konusunda cinsiyetler arası
farkın azaltılması ve kayıtlı istihdamı
teşvik başlıkları yer aldı.
Bildirgede, dünyada genç işsizliğinin kabul edilemez bir boyuta geldiğine dikkat çekilirken, istihdamla
ilgili kalıcı çözümler için genç istihdamına yönelik yapısal tedbirlerin en
hızlı şekilde alınması gerektiği vurgulandı. G20 hükümetlerine istihdamı
artıracak makroekonomik politikalara
öncelik vermeleri konusunda da çağrı
yapılan Bildirgede, 2025 yılına kadar
istihdamda cinsiyet farkını yüzde 25
azaltma hedefini gerçekleştirmek için
G20 ülkelerinin katkı sağlaması gerektiği ifade edildi.
Ekonomik büyüme ve kalkınma,
daha kaliteli istihdam ve daha kaliteli
yaşam için kayıt dışı ekonomiden kayıtlı ekonomiye geçişin özendirilmesinin önemine işaret edilen Bildirgede,
ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında, işveren ve işçi kesiminin etkin rol oynaması gerektiği belirtildi. G20 liderlerine sosyal diyaloğun
geliştirilmesini teşvik edip desteklemeleri çağrısında bulunuldu.
Ortak Bildirge’yi B20 ve işveren
tarafını temsilen Konfederasyonumuz Yönetim Kurulu Başkanı Yağız
Eyüboğlu’nun yanı sıra TOBB ve B20
Türkiye Başkanı M. Rifat HisarcıklıoğİŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
39
lu, , B20 İstihdam Görev Gücü Koordinatör Başkanı ve Koç Holding Yönetim
Kurulu Üyesi Ali Koç, B20 Türkiye İstihdam Görev Gücü Eş Başkanı ve Uluslararası İşverenler Teşkilatı (IOE) Başkanı
Daniel Funes de Rioja ile OECD İşveren
ve Sanayi Danışma Komitesi (BIAC)
Başkanı ve BusinessNZ CEO’su Phil
O’Reilly imzalarken, işçi kesimini temsilen Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) Genel Sekreteri Sharan
Burrow, OECD İşçi Sendikaları Danışma
Komitesi (TUAC) Genel Sekreteri John
Evans, Türk-İş Genel Başkanı ve L20
Türkiye Başkanı Ergün Atalay ve HAKİŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan metne
imza attılar.
Konferansın ikinci günü düzenlenen
“İşgücü Piyasalarının Geleceğe Yöneltilmesi: Becerilerin Gelişimi ve Genç
İstihdamı” başlıklı oturumda açılış konuşmasını yapan TİSK Yönetim Kurulu
Başkan Vekili ve B20 Yürütme Kurulu
Üyesi Erol Kiresepi, Türkiye’nin dönem
başkanlığı çerçevesinde genç istihdamı
alanında yapılan çalışmalarda önemli mesafe kaydedildiğini, bu dönemde
genç istihdamı ve yeni işler yaratılması
konularında somut ve kapsamlı tavsiyeler üretilmesine yönelik çalışmalar
yapıldığını, küresel düzeyde genç işsizlik oranının %13,1 seviyesinde oldu-
40
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
ğunu, bu rakamın %5,9 seviyesinde
olan genel işsizlik oranının iki katı,
%4,5 seviyesinde olan yetişkin işsizliğinin ise üç katı düzeyinde olduğunu,
küresel piyasalardaki belirsizlik ve
dalgalanmaların orta vadede de devam edeceği dikkate alındığında genç
işsizliğine yönelik politikaların acilen
üretilmesi gerektiğini, B20 İstihdam
Görev Gücü’nün anılan sorunlara yönelik olarak somut öneriler getirdiğini
belirtti.
B20 Türkiye Yönlendirme Komitesi Üyesi Janamitra Devan’ın moderatörlüğündeki Oturumda konuşmacı
olarak TİSK Yönetim Kurulu Başkanı
Yağız Eyüboğlu’nun yanı sıra Bosch
Türkiye ve Orta Doğu Başkanı ve B20
İstihdam Görev Gücü Eşbaşkanı Steven
Young, OECD İstihdam Bölümü Yöneticisi Mark Keese ve Korn Ferry Şirketi
Yöneticisi Peter Everaert yer aldılar.
TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız
Eyüboğlu, konuşmasında G20 ülkelerinin istihdamı artıracak bir ortam yaratmak için iş yaratma odaklı politikalar
oluşturmaları gerektiğini, kısmi süreli
çalışma, geçici çalışma, esnek iş sözleşmeleri başta olmak üzere farklı iş
sözleşmelerine imkan tanınmasında
yarar olduğunu, özellikle Türkiye’deki
duruma bakıldığında işletmelerin özel
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
41
istihdam büroları aracılığıyla geçici iş
ilişkisinden yararlanamamalarının işgücü piyasası açısından büyük bir fırsatı engellediğini, L20 ve B20 arasında
bağıtlanan Ortak Bildiri’nin hükümetler için önemli mesajlar içerdiğini,
ulusal mesleki eğitim sistemlerinin
geliştirilmesinde sosyal taraflarla müzakere edilerek hazırlanacak kapsamlı
reformların önemli rolü olacağını, teknolojik değişimlerin işgücü piyasalarına etkilerinin de Bildiri kapsamına
alınmasının önemli bir adım olduğunu, kaliteli işbaşında eğitim modellerinin oluşturulmasında da sosyal
tarafların önemli rolü olacağını, IOE
ve BIAC tarafından ILO’nun desteği ile
oluşturulan Küresel İşbaşında Eğitim
Ağı’nın (GAN) bu alanda bir basamak
teşkil ettiğini, TİSK’in 25 Şubat 2015
tarihinde GAN’ın ilk ulusal ağını kurduğunu, TİSK tarafından oluşturulan
bu modelin diğer ülkelere de örnek olmasını temenni ettiğini ifade etti.
B20 Konferansı’nın ardından 6
42
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Eylül 2015 tarihinde B20 ve L20 tarafından “Teknolojik Değişimin İstihdama Etkisi” başlıklı bir yuvarlak masa
toplantısı yapıldı. Toplantıda B20-L20
Ortak Bildirisi’nin önemli konularından birini teşkil eden teknolojik değişimlerin işgücü piyasalarına etkileri,
ILO, OECD ve Dünya Bankası temsilcileri ile B20 ve L20 temsileri tarafından değerlendirildi. Toplantının açılış konuşmasını yapan TİSK Yönetim
Kurulu Başkan Vekili ve B20 Yürütme
Kurulu Üyesi Erol Kiresepi, dijital devrim ve otomasyonun çalışma hayatına
çok derin bir etkisi olduğunu, işçi ve
işveren kesimlerinin konuyu daha iyi
anlamaları ve mevcut sorunlara daha
kapsamlı cevap verebilmeleri gerektiğini, teknolojik ilerlemeyi durdurmanın mümkün olmadığını, ancak
bundan korkmanın veya savunmacı
bir yaklaşım izlemenin yersiz olduğunu, bu toplantıda ILO, OECD ve Dünya
Bankası’nın dile getireceği görüşler
çerçevesinde ileride izlenecek stratejinin belirleneceğini belirtti.
B20 Konferansı ile aynı tarihlerde Ankara’da G20 Çalışma Bakanları
Zirvesi ile Maliye Bakanları Zirvesi de
gerçekleştirildi. Özellikle G20 Çalışma
Bakanları Zirvesi sonunda bağıtlanan
Ankara Bildirgesi’nin, G20 Liderler
Zirvesinde işgücü piyasası ile ilgili
alınacak tavsiye kararlarında belirleyici olması beklenmektedir. Bildirgede
özellikle istihdam yaratma kapasitesinin güçlendirilmesi ve gençlerin istihdamının artırılması hedeflerine yer
verilmiş olup, kadın istihdamı ile iş
sağlığı ve güvenliği konularında daha
önce alınan kararların etkin uygulanması için izleme mekanizmaları oluşturulması, işgücü göçünün herkesin
yararına olacak şekilde yönetilmesi,
istihdam kurumlarının kapasitelerinin
artırılması, yaşlanan nüfusun ihtiyaçlarıyla genç nüfusun istihdam talebi
arasında bağ kurulması, giderek artan
eşitsizliklerin azaltılması için alınması
gereken tedbirler, eğitim ve istihdam
arasındaki bağın güçlendirilmesi gibi
konularda da önerilere yer verildi.
ILO Genel Direktörü Guy Ryder TİSK’i Ziyaret Etti
Eyüboğlu: “ILO Türkiye’ye Karşı Daha Gerçekçi Bir Bakış Açısı Geliştirmelidir”
TİSK Başkanı Yağız Eyüboğlu:
“Yüzyılın en büyük mülteci sorunuyla karşı karşıyayız. Ne yazık ki, uluslararası toplumdan destek yok”
ILO Genel Direktörü Guy Ryder:
“Gelecekte çalışma dünyasının bugünkünden çok farklı olacağı açıktır. Bu değişimi en iyi şekilde yönetmek ve
şekillendirmek için bu dinamiği anlamamız gerekiyor.”
Türkiye İşveren Sendikaları Konfe-
ilişkin destek talep etti.
Genel Direktörü’nü ağırladı. TİSK Yöne-
derasyonu, ilk kez Uluslararası Çalış-
Küresel iş dünyası temsilcilerini bu-
tim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu’nun
ma Örgütü Genel Direktörü’nü ağırladı.
luşturan B20 Türkiye Konferansı kap-
ev sahipliği yaptığı toplantıda, Türkiye-
Türk işveren sendikaları, çalışma
samında Türkiye’ye gelen Uluslararası
ILO ilişkileri ile çalışma hayatına ilişkin
hayatı alanında uluslararası cami-
Çalışma Örgütü (ILO) Genel Direktörü
gündemdeki gelişmeler değerlendiril-
ada en fazla söz sahibi olan Ulusla-
Guy Ryder, Türkiye İşveren Sendikaları
di. ILO, dünyada işçi-işveren-hükümet
rarası Çalışma Örgütü’nden (ILO),
Konfederasyonu’nu (TİSK) ziyaret etti.
kesimlerinin temsil edildiği tek ulus-
Türkiye’nin Suriyeli göçmen sorunu ve
Böylece, –iki kuruluşun 1965 yılından
lararası kuruluş olarak, tüm ülkelerin
Avrupa Birliği (AB) ile üyelik müzake-
bugüne kesintisiz devam eden ilişkileri-
endüstri ilişkileri ve çalışma hayatı dü-
releri sürecinde yaşanan problemlere
nin 50’nci yılında, TİSK ilk kez bir ILO
zenlemelerine katkı sağlıyor.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
43
ILO tarihinde Türkiye’nin
karnesine sahip ikinci ülke yok
Eyüboğlu, AB’nin, Türkiye’nin katılım müzakere sürecinde “İstihdam ve
Sosyal Politika” başlıklı 19’uncu Faslı,
ILO’nun Türkiye’ye ilişkin eleştirilerini öne sürerek açmadığını da hatırlatarak, şunları söyledi: “Söz konusu
eleştirilerin çoğunun eskide kalmış
ve yanlış olduğuna inanıyor ve yine
bu noktada Sayın Genel Direktörün
desteğini bekliyoruz. Türkiye, geçmiş
35 yılda 28 kere Aplikasyon Komitesi
gündemine alındı. ILO tarihinde böyle
bir karneye sahip ikinci bir ülke yok.
ILO’nun denetim mekanizmalarındaki içsel sorunlardan, işçi kesiminin
Türkiye’ye karşı olumsuz önyargılarından ve Türkiye’deki olumlu gelişmeleri
göz ardı eden kişisel yaklaşımlardan
kaynaklanan bu durumun masaya
yatırılması gerektiğine inanıyoruz”.
ILO’nun Aplikasyon Komitesi’nde,
onayladıkları ILO sözleşmelerinin gereğini yapıp yapmadıkları incelenen
ülkeler gündeme alınıyor.
Eyüboğlu: “Yüzyılın en büyük
mülteci sorunu”
Toplantıda konuşan TİSK Başkanı
Eyüboğlu, yarım asırlık sürede, TİSK
ve ILO olarak tüm dünyaya örnek teş-
44
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
kil eden sayısız projeye imza attıklarını belirtti. Eyüboğlu, Türkiye’nin son
dönemde yaşadığı mülteci sorununa
da dikkat çekerek, “Ülkemiz, içinde
bulunduğumuz yüzyılın en büyük
mülteci sorunuyla karşı karşıya. Türkiye, geçtiğimiz 4 yıl içinde yaklaşık
2,5 milyon Suriyeliye kapılarını açtı.
Fakat üzülerek belirtmek isterim ki,
bu konuda uluslararası toplumdan
alınan destek ‘yok’ seviyesinde. Sayın
Genel Direktörün bu konuda başlattığı
girişimi destekliyor ancak ILO’nun
uluslararası kamuoyuna yönelik liderlik poziyonunu üstlenmesi gerektiğinin altını çizmek istiyoruz” dedi.
Yüzyılın kritik konuları
TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Eyüboğlu konuşmasında, önümüzdeki
dönemde üçlü yapı içerisinde sürdürülmesi öngörülen “İş Sağlığı ve Güvenliği” ve “Sosyal Diyalog” projelerinde
TİSK olarak üzerlerine düşeni yapacaklarının da altını çizdi. ILO Genel Direktörü Ryder’ın liderliğinde, ILO’nun
100’üncü yılında başlatılması öngörülen inisiyatifleri de anımsatan Eyüboğlu, “Yönetişim”, “Standartlar”, “Yeşil
Ekonomi”, “İşletmeler”, “Yoksulluğun
Sonlandırılması”, “Çalışma Hayatında
Kadın” ve “Çalışmanın Geleceği” konu-
larında yapılacak çalışmalara destek
vermeye hazır olduklarını kaydetti.
Eyüboğlu, “Bu başlıkların önümüzdeki
yüzyılın kritik sorunları olduğunu düşünüyoruz.” diye konuştu.
ILO Genel Direktörü Guy Ryder:
“Gelecekte çalışma dünyasının
bugünkünden çok farklı olacağı
açıktır.”
“ILO; Suriyeli mülteci akını, iş kazaları ve sosyal diyalog ihtiyacı gibi zorlu
konularda olduğu gibi, Türkiye’deki gelişmeleri çok yakından takip ediyor ve
bunlara yanıt veriyor,” diyen Ryder sürmekte olan teknik yardım projeleri ve
gündemde olan yeni girişimlerin de bu
konulara katkıda bulunmaya yardımcı
olmasının beklendiğini ifade etti.
ILO’nun gelecekteki işbirlikleri ve
teknik uzmanlık yardımlarında kararlı olduğunu yineleyen Ryder sözlerini
şöyle tamamladı: “Gelecekte çalışma
dünyasının bugünkünden çok farklı
olacağı açıktır. Bu değişimi en iyi şekilde yönetmek ve şekillendirmek için bu
dinamiği anlamamız gerekiyor. ILO’da,
çalışmalarımızı çalışanlara, işverenlere ve hükümetlere mümkün olduğunca
daha yararlı kılmak için sürekli olarak
geliştirip güçlendirmemiz gerektiğinin
bilincindeyiz.”
TİSK Başkanı Eyüboğlu: “Sanayide Ücretlerin
Verimliliğe Kıyasla İki Kat Hızlı Artışı, İstihdamı
Frenliyor”
İşletmelerin Üzerindeki Yük
Hafifletilmeli
2015’in ikinci çeyreğinde verimlilik
yüzde 4,4, reel işgücü maliyeti ise yüzde 8,8 oranında arttı. İşgücü maliyetindeki yıllık nominal artış hızı yüzde
15,3’e çıktı. İşverenler ve sanayiciler,
istihdamı da olumsuz etkileyen bu
yapı nedeniyle, işletmeler üzerindeki
yükün hafifletilmesini istiyorlar.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Yağız Eyüboğlu, “Sanayide ücretlerin verimliliğe kıyasla iki kat hızlı artışı istihdamı
frenliyor. İşgücü maliyeti-verimlilik
ilişkisinin kurulamaması istihdam, ih-
racat ve yatırımları olumsuz etkiliyor. İşgücü Maliyeti-Verimlilik İlişkisiBu olumsuz etkilerin giderilmesi için, nin Kurulamaması İstihdam, İhraücret-dışı işgücü maliyetinin, özellikle cat ve Yatırımları Olumsuz Etkiliyor
işletmeler üzerindeki SGK prim yükünün hafifletilip, OECD ortalamasına in- li biçimde azalan imalat sanayii istihdirilmesi ve ücret artışlarında verimli- damı 2015’in 2’nci Çeyreğinde yüzde
liğin dikkate alınması gerekiyor” dedi. 0,5 oranıyla mutlak gerilemeye yönelTÜİK’in açıkladığı 2015 yılının ikin- miş görünüyor. (Şekil 1)
Söz konusu dönemde verimlilik
ci çeyreğine ait imalat sanayii üretim
(işçi
başına üretim) yüzde 4,4; buna
ve istihdam verileri kullanılarak yapılan hesaplamalara göre Nisan, Mayıs, karşılık reel (enflasyondan arındıHaziran aylarını kapsayan dönemde rılmış) işgücü maliyeti yüzde 8,8
bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla ile verimliliğin iki katı hızla arttı.
üretim yüzde 4,9; istihdam yüzde 0,5 Reel işgücü maliyeti üst üste 14 çeyrek dönemdir (42 aydır) yükseliyor.
oranında yükseldi.
2012’den beri yıllık artış hızı düzen- (Tablo, Şekil 1 ve Şekil 2)
Ücret-verimlilik ilişkisinin 2012
başlarından beri bu denli çarpık oluşu,
istihdam artışının gitgide azalıp sıfıra
yaklaşmasının temel nedeni olarak görülüyor.
Son 3 yılda verimlilik yüzde 3,
Reel İşgücü Maliyeti yüzde 22
yükseldi
2012 yılının ikinci çeyreğinden
2015’in aynı dönemine uzanan son 3
yılda da reel işgücü maliyeti, verimliliğe kıyasla yaklaşık 7 kat hızlı arttı. Reel
işgücü maliyeti yüzde 22,1 yükselirken, verimlilik artışı yüzde 3,2’de kaldı. Üretim yüzde 11,2; istihdam yüzde
7,9 oranında yükseldi. (Şekil 3)
İşgücü maliyeti ile verimliliğin birlikte değerlendirilmesini sağlayan ve
bir birimlik üretimde işgücü maliyetinin rekabet gücüne etkisini yansıtan
“birim işgücü maliyeti” endeksi ise
aynı dönemde 96,4’ten 114,2’ye yükselerek yüzde 18,5 arttı.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
45
Tablo: İmalat Sanayiinde Üretim, İstihdam ve Verimlilik
(1) Arındırılmamış Endeksler
(2) Nominal değişimler, TÜİK 2003=100 Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi 2010 baz yılına çekilerek deflate edilmiştir.
Kaynak: TÜİK Sanayi, Üretim, Sanayi İşgücü Girdi Endeksleri, İşgücü Maliyeti Endeksi ve Yurt İçi Üretici Fiyatları Endeksi Haber Bültenleri; aylık üretim
endeksinin üçer aylığa dönüştürülmesi, verimlilik ve reel işgücü maliyeti TİSK hesaplaması
46
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Şekil 1: İmalat Sanayiinde Üretim, İstihdam, Verimlilik ve Reel İşgücü Maliyeti
(Bir Önceki Yılın Aynı Dönemine Göre Yüzde Değişim)
Şekil 2: 2015’in 2’nci Çeyreğinde Bir Önceki Yılın Aynı Dönemine Göre
İmalat Sanayiinde Üretim, İstihdam, Verimlilik ve Reel İşgücü Maliyeti Artışları (%)
Şekil 3: 2015’in 2’nci Çeyreğinde 2012’nin 2’nci Çeyreğine Göre (Son 3 Yılda)
İmalat Sanayiinde Üretim, İstihdam, Verimlilik ve Reel İşgücü Maliyeti Artışları (%)
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
47
GAN TÜRKİYE Yürütme Kurulu Toplantısı Yapıldı
GAN TÜRKİYE Yürütme Kurulu
Toplantısı 16 Eylül 2015 tarihinde
İstanbul’da gerçekleşti. Toplantı’nın
açılışını yapan GAN TÜRKİYE Yürütme Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu, 13
Mayıs 2015 tarihinde İŞKUR ile imzalanan “İşbaşı Eğitim Programı İşbirliği
Protokolü” kapsamında GAN TÜRKİYE
Üyesi Şirketler tarafından eğitim verilen kişi sayısının 15 Eylül 2015 tarihi
itibariyle 1.058 ve Program sonrasında
istihdam edilen kişi sayısının 305 olduğu bilgisini verdi.
GAN TÜRKİYE’nin son dönemdeki
faaliyetleri hakkında bilgi veren Eyüboğlu, 3-5 Eylül 2015 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirilen B20
Türkiye Konferansı kapsamında ILO
Genel Direktörü Guy Ryder, Avrupa
Birliği İstihdam, Sosyal İşler, Beceriler
ve İşgücü Hareketliliğinden Sorumlu
Komiser Marienne Thyssen,
Küresel GAN Genel Direktörü Shea Gopaul
48
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
ve ILO İstihdam Politikaları Direktörü
Azita Berar Awad ile görüşülerek GAN
TÜRKİYE çalışmalarının anlatıldığını
ve olası işbirliği fırsatlarının değerlendirildiğini söyledi.
Toplantıda Anadolu Isuzu Genel
Müdürü Yusuf Tuğrul Arıkan ve Eyüp
Sabri Tuncer Yönetim Kurulu Başkanı
Hasan Engin Tuncer, Başkan Yardımcıları olarak seçilirken, GAN TÜRKİYE
başarı göstergeleri belirlendi.
Türkiye Ekonomisinin Rekabet Gücü Azalış
Trendinde 2015’te Sert Düşüş
Dünya Ekonomik Forumu’nun
2015-2016 Küresel Rekabet Gücü Raporu yayınlandı. Rapora göre dünyada rekabet gücü açısından 2012’de
43’üncü, 2013’de 44’üncü, 2014’te
45’inci olarak düşüş trendinde bulunan Türkiye Ekonomisi 2015’te 6 sıra
birden gerileyerek 51’inciliğe indi.
2015’teki bu sert pozisyon kaybını
en çok etkileyen faktörlerin; kamu ve
özel kurumsal yapı (11 sıra gerileme),
makroekonomik ortam (10 sıra gerileme), teknolojik yapı (9 sıra gerileme)
ve iş dünyasının yetkinliği (8 sıra gerileme) olduğu görülüyor.
2015’te rekabet gücünün en zayıf
unsurları ise kurumsal yapıda yargı bağımsızlığı (107’nci sıra), terörün işletmelere maliyeti (112’nci sıra), emniyet
hizmetleri (103’ncü); makroekonomik
yapıda tasarruf hacmi (107), enflasyon
(128); sağlık ve eğitimde bebek ölümleri
(81), ilköğretimin kalitesi (100); yükseköğretimde matematik ve fen eğitiminin
kalitesi (103), işletme eğitiminin kalitesi
(106), personel eğitimi (102); mal piyasasında ithalat hacmi (100); işgücü piyasasının etkinliğinde işçi-işveren işbirliği (112), işten çıkarma maliyeti (124),
ülkenin yeteneklileri elde tutma gücü
(105), kadın işgücü hacmi (128).
Rapor böylece Türkiye’nin kalkınması için 1 Kasım 2015 Seçimleri’nden
sonra kurulacak hükümetin en fazla
çaba sarf etmesi gereken alanları da
göstermiş oldu.
140 dünya ülkesi içerisinde rekabet gücü en yüksek ekonomilere gelince, bu ülkeler İsviçre (1), Singapur (2),
ABD (3), Almanya (4), Hollanda (5).
Öte yandan Rapor’a göre Türkiye’de
kişi başına düşen GSYH, 2008 yılından beri Yükselen ve Gelişen Ülkeler
ortalamasının altında seyrediyor.
Kıdem Tazminatı Tavanı Değişti
27 Ağustos 2015 tarih ve 29458 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2015/8057 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile devlet
memuru emekli ikramiyelerinin hesaplanmasında kullanılan gruplar ve oranlar yeniden belirlenmiştir.
Buna göre 1 Eylül 2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kıdem tazminatı tavanı 3.828,37 TL/Yıl olarak uygulanacaktır.
Kamu Görevlilerini Kapsayan Toplu Sözleşme
İmzalandı
Kamu görevlilerinin 2016 ve
2017 yıllarını kapsayan sosyal ve
mali haklarına ilişkin tekliflerin
müzakere edildiği görüşmelerde
heyetler arasında mutabakat sağlanan Toplu Sözleşme 22 Ağustos
2015 tarihinde imzalandı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Kamu Görevlilerin 2016-2017 yıllarına ilişkin mali
ve sosyal haklarını belirlemek üzere yürütülen toplu sözleşme görüşmelerinin Bakanlıkta gerçekleştirilen son toplantısının ardından
yaptığı açıklamada 20 gün süren
müzakereler sonucu toplamda 169
konuda mutabakat sağlandığını,
2016 yılının ilk altı ayında yüzde
6 ikinci altı ayında yüzde 5 olmak
üzere kamu görevlilerinin mali
haklarında yüzde 11,3 artış sağlandığını, 2017 için ise yüzde 3+4 oranında bir zam konusunda mutabık
kalındığını, bu artışların yanı sıra
enflasyon farklarının da kamu çalışanlarına ödeneceğini ifade etti.
Müzakereleri yürüten Kamu
İşveren Kurulu’nda TİSK Üyeleri
KAMU-İŞ ve TÜHİS’in yetkilileri de
görev yaptı.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
49
G-20 2015 TÜRKİYE DÖNEM BAŞKANLIĞI
KAPSAMINDA YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR
50
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Ayşe SİNİRLİOĞLU
T.C. Dışişleri Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı, MEKY Büyükelçi
G20 Dönem Başkanlığı Kapsamında Yürütülen
Çalışmalar ve Önceliklerimiz
G-20, uluslararası sistemde başlıca gelişmiş ülkeler ile önemi ve
ağırlığı artmakta olan yükselen ekonomilerin küresel ekonomik karar
alma süreçlerinde daha fazla temsil
edilmesi ve uluslararası mali sistemin daha istikrarlı bir yapıya kavuşturulması amacıyla, 1997’deki Asya
ve 1998’deki Rusya krizlerinin ardından, 1999 yılında Maliye Bakanları
ve Merkez Bankası Başkanları düzeyinde oluşturulmuş bir platformdur.
Küresel ekonomik ve mali krize çözüm çabaları kapsamında G-20, 2008
yılından itibaren Liderler düzeyinde
toplanmaya başlamıştır.
Dünya ekonomisinin %85’ini, ticaretinin %75’ini ve nüfusunun %65’ini
temsil etmekte olan G-20’nin mali ve
ekonomik krize çözüm üzerine kurulan gündemi giderek küresel ekonomi
ile bağlantılı, kalkınma, enerji güvenliği, iklim değişikliği, yoksulluğun
giderilmesi, istihdam, yolsuzlukla
mücadele ve gıda güvenliği gibi diğer
alanlara da genişlemiştir.
Daimi bir Sekretaryası bulunmayan G-20’nin en üst düzey karar
alma zemini Liderler Zirvesi’dir. Dönem Başkanı olan ülke tarafından
G20’nin sekretarya görevleri de bir
yıl boyunca üstlenilmekte ve bu doğrultuda yoğun bir çalışma gerçekleştirilmektedir. G20’nin çalışmalarına,
IMF, Dünya Bankası, OECD, ILO, BM,
Finansal İstikrar Kurulu (FSB) da katılmaktadır. G20, “güçlü”, “sürdürülebilir” ve “dengeli” bir küresel büyüme
“Yatırımlar”da temel hedefimiz
küresel yatırım açığını kapatmaya dönük adımları ele almaktır.
sağlanması yolunda son 7 senedir
Liderler seviyesinde toplanmaktadır.
G-20’nin en önemli niteliklerinden
birisi de devletlerin yanısıra işveren,
işçi, gençler, kadınlar, sivil toplum ve
düşünce kuruluşlarının bu süreci sahiplenmiş olmasıdır. Bu grupların görüş ve katkılarının alınabilmesi için,
üye ülkelerin özel sektör temsilcileri
(B-20), işçi sendikaları (L-20), düşünce kuruluşları (T-20), sivil toplum kuruluşları (C-20), gençlik oluşumları
(Y-20) ve Dönem Başkanlığımız sırasında kurulan kadınlar (W-20) grupları tesis edilmiş ve G-20 süreçlerine
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
51
fikri destek vermeleri ve bazı resmi
toplantılara katılımlarına olanak sağlamıştır.
Dünyanın en büyük siyasi ve ekonomik güçlerinin Devlet/Hükümet
Başkanları seviyesinde düzenli şekilde toplandığı tek forum konumundaki G-20’nin, küresel krizin ardından
profilinin yükselmesi, bu oluşumun
bir üyesi olan ülkemiz açısından da
önem taşımaktadır. Ülkemiz, 1 Aralık
2014’te devraldığı Dönem Başkanlığını 15-16 Kasım 2015 tarihlerinde
Antalya’da gerçekleştirilecek Liderler Zirvesi sonrasında Çin’e devredecektir. G20 Dönem Başkanlığımızı
devraldığımızda, başta gelir dağılımlarında olmak üzere eşitsizliklerin giderilmesi gerektiği inancıyla, G20’nin
temel hedeflerinden olan güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme hedefini “kapsayıcı büyüme” olarak genişlettik. Bu bağlamda, “kapsayıcılık”,
“uygulama” ve “yatırımları” Dönem
52
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Başkanlığımızın üç temel önceliği
olarak benimsedik.
Ancak, büyümenin sadece rakamlardan ibaret olmadığını, büyümenin
kalitesinin de çok önemli olduğuna
inanıyoruz. Kaliteli büyüme, daha
fazla istihdam, hayat standartlarının
yükseltilmesi, eşitsizliklerin giderilmesi ve refahın yaygınlaştırılması
demektir. Kapsayıcı büyüme olarak
tarif ettiğimiz bu husus sadece sosyal istikrarın güvencesi değil aynı zamanda ekonominin sürdürülebilir bir
şekilde büyümesinin de teminatıdır.
Bu nedenle kapsayıcılığı G20 Dönem
Başkanlığı önceliklerimiz arasında
ilk sıraya koyduk. Kapsayıcı büyüme
ile amaçlanan, ekonomik büyümenin aynı zamanda eşitsizliği önleyici
ve kadınlar, gençler gibi dezavantajlı
gruplara da istihdam yaratacak bir
şekilde gerçekleştirilmesidir. Muhtelif çalışmalar dünyadaki büyümenin
getirdiği refahtan nüfusun %40’ının
ya hiç ya da çok az pay aldığını göstermektedir. Bu bağlamda, G20 bünyesinde İstihdam Çalışma Grubu adı
altında ilk kez “Eşitsizlik Çalışma
Grubu” Dönem Başkanlığımız sırasında tesis edilmiştir. Ülkemiz ayrıca, Avustralya Dönem Başkanlığı
sırasında belirlenen “2015’e kadar
kadın-erkek arasındaki istihdama
katılım farkının %25 daraltılması”
hedefine yönelik olarak “W20 Açılım
Grubu”nun oluşturulmasını sağlamıştır.
Kapsayıcı büyüme hedefimiz içine
çok uluslu büyük şirketlere göre imkanları sınırlı olan KOBİ’lerin küresel
ekonomiye daha iyi entegre edilmesi
ve düşük gelirli gelişmekte olan ülkelerin küresel ekonomiden aldıkları
payın artırılması gibi hususlar da dahil edilmiştir. Bu bağlamda G20 tarihinde ilk kez Dönem Başkanlığımız
sırasında Dünya KOBİ Forumu oluşturulmuştur.
Altyapı yatırımları, az gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkeler için kalkınmanın temel unsurlarından
biridir. Ancak, bu ihtiyaçların yalnızca kamu finansmanı ile karşılanması mümkün değildir. Özel
sektörün, sigorta şirketlerinin ve
çeşitli fonların olanaklarının da
yatırıma dönüştürülmesi önem taşımaktadır.
Kapsayıcılığın bir başka boyutu
olarak da, uluslararası düzeyde, düşük gelirli gelişmekte olan ülkelerin
sorunlarına eğildik ve bu ülkelerin
küresel ekonomiye katılımlarında
yaşanan sorunlara etkin çözümler
bulunmasına çalıştık. Bu ülkelerin
dünya ekonomisine daha iyi entegre
olmaları ve refahtan pay alabilmeleri küresel düzeyde sürdürülebilir ve
sağlıklı büyüme bakımından önemlidir. Bu bağlamda, G20 Dönem Başkanlığımızın önemli başlıklarından
biri de kalkınma olmuştur. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri paralelinde G20 ülkelerinin özellikle
gelişmekte olan ülkeler için gıda güvenliği konusuna öncelik vermeleri
gerektiğine inanıyoruz. Gıda kayıplarının önlenmesi, tüketim ve üretim
süreçlerinde israfın ölçülmesi ve önlenmesine Dönem Başkanlığı olarak
özel önem atfettik. Bu bağlamda G20
Tarım Bakanları ikinci kez ülkemizin
Dönem Başkanlığı sırasında bir araya
gelmişler ve sürdürülebilir gıda sistemleri konusunu ele alarak bu konuda bir Eylem Planı’nın hazırlanmasına karar vermişlerdir. Sözkonusu
Eylem Planı’nın Liderler Zirvesinde
kabul edilmesi öngörülmektedir.
“Uygulama” kavramı ile üzerinde durulan ise, başta büyüme stratejilerinin uygulanması ve G20’nin
vermiş olduğu taahhütlerin hayata
geçirilmesinin takibi olmuştur. Ülke-
miz Dönem Başkanlığı sürecinde, çok
kapsamlı yapısal reform gündemi içeren büyüme stratejilerine dair etkin
bir uygulama çerçevesi geliştirilmiş
ve küresel ölçekteki yatırım eksikliklerine cevap vermek üzere, somut ve
iddialı yatırım stratejileri ortaya konulmuştur. Bu doğrultuda G20 ülkelerinin vaat ettikleri tedbirleri ne ölçüde yerine getirdiklerini gösterecek
bir “hesap verilebilirlik raporu” ilk
kez Dönem Başkanlığımız sırasında
hazırlanmaya başlanmıştır. Böylelikle üye ülkeler Zirvelerde ve toplantılarda alınan kararlara yönelik somut
adımlar atmaya teşvik edilmekte ve
taahhütler takip edilmektedir.
“Yatırımlar”da ise temel hedefimiz
küresel yatırım açığını kapatmaya
dönük adımları ele almaktır. 2030
yılına kadar küresel ölçekte 70 trilyon Dolarlık bir yatırım ihtiyacı hesaplanmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise her yıl 1.5 trilyon yatırım
açığı olduğu bilinmektedir. Altyapı
yatırımları, az gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkeler için kalkınmanın temel
unsurlarından biridir. Ancak, bu ihtiyaçların yalnızca kamu finansmanı
ile karşılanması mümkün değildir.
Özel sektörün, sigorta şirketlerinin ve
çeşitli fonların olanaklarının da yatırıma dönüştürülmesi önem taşımaktadır. G20’nin bu konuda başlatmış
olduğu bazı çalışmalar mevcuttur.
Bunları Dönem Başkanlığımız sırasında daha da ileri taşıdık ve G20 ülkelerinden somut ve kapsamlı yatırım
stratejileri geliştirmelerini istedik.
Dünya ticaretinin yüzde 75’ini teşkil eden G20 ülkelerinin çok taraflı
ticaret sistemine güçlü destek vermeyi sürdürmeleri büyük önem taşımaktadır. 2008 yılındaki krize kadar
olan dönemde dünya ticareti küresel
ekonomik büyüme oranının yaklaşık
iki katı daha hızlı büyüme hızı yaka-
Dönem Başkanlığımız boyunca
enerji ve enerjiye ulaşım konularını da gündemin üst sıralarına taşıdık ve çalışmalarımızı Sahra Altı
Afrika ülkelerine yoğunlaştırdık.
Türkiye olarak G20 tarihindeki ilk
G20 Enerji Bakanları toplantısını 2
Ekim günü İstanbul’da düzenledik.
lamış, ancak krizin ardından ciddi bir
yavaşlama içerisine girmiştir. Bu nedenle G20 Dönem Başkanı olarak küresel ticaret sisteminin etkin bir şekilde işlemesini temin edecek adımların
atılması, sayıları artan bölgesel ticaret anlaşmalarının çok taraflı ticaret
sistemi ile uyumlu olması, korumacı
tedbirlerle mücadele gibi konulara
özel önem atfettik.
Dönem Başkanlığımız boyunca
enerji ve enerjiye ulaşım konularını
da gündemin üst sıralarına taşıdık
ve çalışmalarımızı Sahra Altı Afrika
ülkelerine yoğunlaştırdık. Türkiye
olarak G20 tarihindeki ilk G20 Enerji Bakanları toplantısını 2 Ekim günü
İstanbul’da düzenledik. Bölgede yaşayan 920 milyon insandan 650 milyonunun enerji ve elektriğe erişimi
bulunmadığı gözönüne alındığında,
G20 ülkelerinin bölgeye yönelik ortak
bir politika oluşturması ve Sahra Altı
Afrika ülkeleri ile birlikte çalışmasını
hedefledik ve Afrika Enerji Bakanlarını, G20 Enerji Bakanları ve özel sektör ile buluşturacak “Afrika’da Enerjiye Erişim Konferansı”nı düzenledik.
Küresel boyutta yakalanacak başarı ancak herkesin sorumluluk üstlendiği ve üzerine düşeni layıkıyla yerine getirebildiği bir dünyada mümkün
olabilecektir. Bu nedenle, Dönem
Başkanlığımız boyunca güçlü, dengeli ve sürdürülebilir büyüme hedefine
ancak kapsayıcı bir anlayışla ulaşılabileceğine vurgu yaparak, çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürdük.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
53
Daniel Funes de RIOJA
Uluslararası İşverenler Teşkilatı
(IOE) Başkanı
TİSK, B20 Çalışmalarının Temel Taşı Olmuştur
G20 Dönem Başkanlığı 1 Aralık
2014 tarihinde başlayan Türkiye sürecin son aşamasına gelmiştir. Antalya’da
15 ve 16 Kasım tarihlerinde yapılacak
G20 Zirvesi, Başkanlığın 2016 yılında
Çin’e ve ardından Almanya’ya devredilmesinden önce en önemli dönüm
noktasını oluşturmaktadır.
Türkiye’nin, “Inclusiveness, Implementation and Investment for Growth”
yaklaşımını simgeleyen üç “I”, yani
“Büyüme için Kapsayıcılık, Uygulama
ve Yatırım” süreç boyunca işlenmiştir.
Kapsayıcılık, sadece siyasi çıktılara
yönelik bir hedef olmamıştır. Ayrıca,
Başkanlığın faaliyetli için en önemli temayı oluşturmuş ve daha önce
olmadığı kadar geniş biçimde diğer
54
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
kesimler dahil olmuştur. B20 ve L20
kesimlerine ek olarak T20 (düşünce
kuruluşları), Y20 (gençlik grupları),
W20 (kadın grupları) ve elbette C20
(sivil toplum kuruluşları) G20 Dönem
Başkanlığı’nda görüşlerini dile getirebilmiştir.
B20’nin Başarısı
G20 İşveren kesiminin, siyasi mesajını G20 Devlet ve Hükümet Başkanlarına iletilmede ne kadar başarılı
olduğunu görmek ve bu mesajların Liderlerce ne ölçüde dikkate alınacağını
belirlemek için henüz çok erken olsa
da B20 Türkiye kesiminin, geçtiğimiz
on ay içinde, İstanbul’da 15 Aralık’ta
B20’nin büyük açılışı, Eylül başında
B20 Türkiye, bütün Görev Gücü
Üyelerine sadece materyal sağlamamış, ayrıca Görev Gücü Üyelerine farklı aktörler açısından açık
sorumluluklar tanımlamıştır.
Ankara’da, önemli B20 faaliyetlerinden olan B20 Konferanslarının düzenlenmesi, küresel çapta pek çok kesime
ulaşılması ve görüş alış verişinde bulunulması, B20 Görev Güçleri’nin Paris
ve Washington’da önemi toplantılar
düzenlemesi gibi görülmemiş düzeyde
yoğunlukta faaliyetlerle desteklendiği
dile getirilebilir.
Bu toplantılar ve faaliyetler kendi
başlarına birer çalışma olarak kalmamış, G20 ülkeler ve ötesinde iş dünya-
sının görüşlerini yansıtacak tavsiyelerin kapsayıcı biçimde geliştirilmesine
olanak vermiştir. B20 Görev Gücü’ne
iki koordinatör başkan atanmasına
ek olarak B20 Türkiye, her görev gücü
için bölgesel eş-başkan uygulamasını
getirmiş ve B20’nin kapsayıcı yapısını
güçlendirmiştir. Koordinatör Başkan
olarak yakın işbirliği içinde olduğum
Ali Koç ile birlikte IOE ailesinden Yağız
Eyüboğlu, Kate Carnell, Li Mingxing,
Yogendra Kumar Modi ve Randolf Rodenstock enerji dolu Eş-Başkan olarak
yer almıştır.
İlk defa, B20 Türkiye, savunuculuk çalışmalarının G20 Başkentlerinde yapılması gerektiğini dikkate
alarak, tavsiyeler için kapsamlı bir
savunuculuk stratejisi geliştirmiştir.
B20 Türkiye, bütün Görev Gücü Üyelerine sadece materyal sağlamamış,
ayrıca Görev Gücü Üyelerine farklı
aktörler açısından açık sorumluluklar
tanımlamıştır.
Bütün Görev Gücü Üyelerinin, eğer
henüz yapmadılar ise, bir an önce kendi hükümetleriyle birlikte çalışmaya
başlamalarını bekliyorum. Günün so-
nunda B20’nin başarısı, tavsiyelerin
G20 Liderleri tarafından dikkate alınmasına bağlıdır. Bu ise, Antalya’daki
Zirve’de değil çok daha öncesinde, G20
Ülkelerinin Başkentlerinde gerçekleşmelidir.
TİSK, B20 Çalışmalarının Temel
Taşı Olmuştur
TİSK, uluslararası düzeyde, ILO
Yönetim Kurulunda, IOE Yönetim Kurulunda ve pek çok diğer uluslararası
ve Avrupa forumlarında Türk iş dünyasının sesi olarak, özellikle istihdam sürecini koordine ederek B20 çalışmalarına olağan üstü katkı sağlamıştır. B20
İstihdam Görev Gücü kapsamında Yağız Eyüboğlu, Erol Kiresepi ve Bülent
Pirler ile yakın işbirliğimiz çok büyük
memnuniyet vermiştir. G20 Türkiye
kapsamında TİSK, dünyada ilk olan
GAN Türkiye Ulusal Ağı’nı kurmuştur.
TİSK ile birlikte, Ankara’daki B20 Konferansında, G20 Ülkelerindeki Genç
İstihdamı Politikaları konusundaki
IOE-Deloitte-BIAC Raporu çalışmasını
başlattık ve en önemlisi TİSK, L20 ile
ilişkilerde başlıca aktör olmuştur.
TİSK, uluslararası düzeyde, ILO
Yönetim Kurulunda, IOE Yönetim
Kurulunda ve pek çok diğer uluslararası ve Avrupa forumlarında
Türk iş dünyasının sesi olarak,
özellikle istihdam sürecini koordine ederek B20 çalışmalarına olağanüstü katkı sağlamıştır.
B20-L20 İşbirliği Gelişmekte
İşçi kesimi (L20) ile işbirliği bu
yıl çok başarılı olmuştur. Diğerlerinin
yanı sıra TİSK ve IOE’nin yer aldığı
B20 ve L20 tarafları, 4 Eylül tarihinde
Ankara’da, “İstihdam, Büyüme ve Düzgün İş” konusundaki Ortak Bildiriyi
kabul ederek imzaladı. Bildiri ile G20
Hükümetlerine aşağıdakileri içeren bir
çağrı yapılmıştır:
• Genç işsizliğiyle kararlı biçimde
mücadele edilmesi
• İstihdamı teşvik eden makroekonomik politikaların izlenmesi
• İstihdamdaki cinsiyet farkının
2025 yılına kadar %25 azaltılmasını öngören 2014 Brisbane hedefinin gerçekleştirilmesi
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
55
TİSK ile birlikte, Ankara’daki B20
Konferansında, G20 Ülkelerindeki
Genç İstihdamı Politikaları konusundaki IOE-Deloitte-BIAC Raporu çalışmasını başlattık ve en
önemlisi TİSK, L20 ile ilişkilerde
başlıca aktör olmuştur.
• 2015 Uluslararası Çalışma Konferansında, kayıt dışılık konusunda
kabul edilen tavsiyelerin uygulanması ve kayıtlı sektöre geçişin teşvik edilmesi
Dahası, B20-L20 işbirliğinin bir
parçası olarak, “teknolojik değişimin
istihdama yönelik olumsuz etkilerine
cevap verilmesi”, “nitelikli iş başında
eğitim için en önemli unsurlar konusundaki B20-L20 ortak görüşünün uygulanması” ve “iş sağlığı ve güvenliği”
konularında ortak projelerin duyurusu
yapılmıştır.
Teknolojik değişimin istihdama
yönelik etkileri konusundaki ortak çalışmanın ilk adımı olarak, Ankara’da 5
Eylül’de ILO, OECD ve Dünya Bankası
Temsilcilerinin katılımıyla B20-L20
yuvarlak masa toplantısı yapıldı. TİSK
Başkan Yardımcısı Erol Kiresepi ile
B20 adına bu toplantıya Eş-Başkanlık
yapma şansım oldu. B20 ve L20 bu toplantıda, teknolojik değişimden korkulmaması gerektiğini ancak, teknolojik
ilerlemenin daha çok ve daha iyi işler
yaratmasını sağlayacak politikaların
teşvik edilmesi gerektiğini kabul etmiştir. Diğer iki konudaki ve bu alandaki
ortak çalışma 2016’daki Çin Başkanlığı
döneminde de devam edecektir.
G20 Çalışma Bakanları
Toplantısı Hayal Kırıklığı
Yaratmıştır
G20 Çalışma ve İstihdam Bakanları,
3 Eylül’deki toplantıda daha kapsayıcı
işgücü piyasalarının teşvik edilmesi,
insan kaynaklarına yatırımın artırılması ve etkin izleme yoluyla başarılı
56
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
uygulamaların elde edilmesi konularına odaklanmıştır. Bakanlar aşağıdaki
taahhütlerde bulunmuştur:
• İşgücü piyasasının kalıcı olarak en
gerisinde yer alma riskini en çok
taşıyan gençlerin oranının 2025’e
kadar %15 azaltılması. Bu kapsamda yer alan hedef grup, Bakanlar tarafından, düşük nitelikli veya kayıt
dışı çalışan gençler ve ne istihdamda ne de eğitimde yer alan (NEETs)
gençler olarak tanımlanmıştır.
• Artan eşitsizliklerin ve azalan işgücü gelirinin ele alınması ve ücret
belirleme mekanizmalarının iyileştirilmesi, sosyal diyalog kurumları,
sosyal koruma sistemleri, istihdam
hizmetleri ve aktif işgücü piyasası
politikaları gibi unsurları içeren bir
politika karması uygulanması.
• Gelir kalitesinin geliştirilmesi, işgücü piyasası güvencesizliğinin
azaltılması ve iyi çalışma koşullarının ve sağlıklı işyerlerinin teşvik
edilmesi ile ifade edilen iş kalitesinin 3 boyutunun geliştirilmesi
• G20 Ülkelerindeki istihdam hizmetlerinin kurumsal ve mesleki
kapasitelerinin geliştirilmesi
Ne yazık ki G20 Bakanları, etkin bir
iş ortamının oluşturulması, işgücü piyasası esnekliğinin artırılması ve ücret
dışı işgücü maliyetlerinin azaltılarak,
maliyetlerin düşürülmesi gibi daha
fazla insanı istihdam etmeye imkan
verecek konuları ele almada başarısız
olmuştur.
Hayal kırıklığı yaratan bu sonuç,
G20 İstihdam Görev Gücü Üyelerinin
hükümetleriyle birlikte çalışmaya başlamalarını ve B20 istihdam tavsiyelerini teşvik etmelerini daha da önemli
hale getirmiştir.
Geleceğe Bakış
Eylül ayında Ankara’da yapılan
B20 Konferansında ayrıca, B20 Çin ile
ilgili verimli bir çalışma daha yer almıştır. Öncelikler henüz tanımlanmış
olmasa da, iş dünyası açısından, kayıtlı sektörde işe almayı kolaylaştıran ve
destekleyen daha modern ve dinamik
işgücü piyasası elde etmeye yönelik
çalışmaların devam etmesi çok önemlidir. Dahası, G20 taahhütlerinin uygulanması esastır. G20’nin asıl etkisi, uygulamaların, hedef olmanın ötesinde,
somut biçimde gerçekleştirildiğinde
görülebilecektir. Bu bizim ortak engelimizdir ve bunun aşılması Türkiye
Başkanlığının mirası olacaktır.
B20 Çin, B20 İstihdam Görev
Gücü’nün devam edeceğini duyurmuştur. IOE, TİSK ve diğer ortaklarla birlikte önümüzdeki yıl B20’ye mümkün
olduğunca çok destek vermeye ve G20
sürecinin Çin Dönem Başkanlığı’ndaki
başarısına katkı sağlamaya hazırdır.
Rifat HİSARCIKLIOĞLU
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)
Başkanı
B20 Türkiye, KOBİ’lerin Gelişimine ve
Güçlendirilmesine Yönelik Son Derece Somut Bir
Adım Atarak Dünya KOBİ Forumunu Kurdu
Özel sektör faaliyetleri ve yatırımları, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik büyümenin olmazsa olmazıdır.
Bu bağlamda G20’nin iş dünyası kolu
olan B20’nin görüşleri ve önerileri son
derece önemlidir. B20 çalışmaları sayesinde, hükümetler ve uluslararası
kuruluşlar gibi politika yapıcılar ile
küresel iş dünyası arasında bağlantı
kuran önemli bir platform olarak kendisini kısa zaman içerisinde kabul ettirmiştir.
B20, 2010 yılındaki ilk zirvesinden bugüne, özellikle ticaret, altyapı,
sürdürülebilir ve yeşil büyüme, enerji, yolsuzlukla mücadele, gıda güvenliği ve beşeri sermaye gibi küresel
aksiyon gerektiren konular üzerinde
çalıştı. Dünyanın önde gelen iş adamları B20’nin görev güçleri vasıtası ile
görüşlerini ve sorunlarını dile getir-
me imkânı bulmakta. Görev güçleri de
aşama aşama bu görüşleri derleyerek,
G20 liderlerine iletilmek üzere “öneriler” oluşturuyor. İlk B20 zirvesinden
bu yana, 400’ün üzerinde iş dünyası
önerisi G20 liderlerine ulaştırıldı.
B20 Türkiye olarak biz de, Ticaret, Altyapı ve Yatırımlar, Büyümenin
Finansmanı, İstihdam, Yolsuzlukla
Mücadele ve KOBİ’ler ve Girişimcilik
görev güçlerimizin yıl boyunca yaptıkları çalışmalar çerçevesinde G20 liderlerine iletilmek üzere 19 öneri oluşturduk. Önerilerimizi hazırlarken G20
Türkiye Dönem Başkanlığı’nın “Büyüme için kapsayıcılık, uygulanabilirlik
ve yatırım” önceliğini her aşamada
göz önünde bulundurduk. Bu önerileri 3-5 Eylül tarihlerinde Ankara’da 61
ülkeden 1480 iş dünyası temsilcisinin
de katılımı ile gerçekleştirdiğimiz B20
Türkiye’nin en büyük organizasyonu
olan B20 Konferansı’nda açıkladık.
Öte yandan B20 Türkiye, ortaya
koyduğu önerilerin yanı sıra, KOBİ’lerin gelişimine ve güçlendirilmesine
yönelik son derece somut bir adım atarak “Dünya KOBİ Forumu”nu (WSF)
TOBB, Milletlerarası Ticaret Odası
(ICC) ve Dünya Odalar Federasyonu
(WCF) ortaklığında kurdu. Küçük ve
Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ’ler) hem
küresel işgücünün yüzde 60’ını sağlıyor, hem de küresel üretimin yarısını
ortaya koyuyor. Bu sebeple KOBİ’ler
küresel büyümede önemli bir görev
üstleniyor. Fakat KOBİ’lerin uluslararası düzeyde yeteri kadar temsil
edilmemesi, teknik becerilerini ve
uzmanlıklarını
geliştirebilecekleri
olanaklarının azlığı ve küresel değer
zincirlerine erişimleri için efektif me-
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
57
kanizmaların bulunmaması sebebiyle,
bu işletmeler potansiyellerinin çok altında performans gösteriyor.
Dünya KOBİ Forumu, KOBİ’lerin
küresel çapta toplam büyüme oranlarını ve etkinliklerini küresel olarak
artırmayı amaçlamaktadır. Ayrıca KOBİ’lerin ulusal ve özellikle uluslararası
olarak etkin şekilde temsil edilmeleriyle birlikte adil koşullarda rekabet
güçlerini ortaya koymalarını hedeflemekte. Forum, uluslararası finans
kuruluşları, kalkınma ajansları, uluslararası örgütler ve odalarla ortaklıklar
kurarak KOBİ’lerin küresel ekonomideki rolünü artırmaya çalışacak.
B20 Türkiye’nin bayrağı gelecek
sene için Çin’e devretmeden önceki
son toplantısı 14-15 Kasım tarihlerinde G20 Zirvesi ile arka arkaya gerçek-
leştirilecek olan B20 Zirvesi. Zirvede
küresel iş dünyasının üst düzey yöneticileri Antalya’da biraraya gelecek ve
G20 liderleri ile buluşacak. Bu buluşma, B20 Türkiye’nin geliştirdiği önerilerin G20 liderlerine aktarılmasının
yanı sıra, iş insanlarının liderlerden
beklentilerini de dile getirebilecekleri bir platform oluşturması açısından
son derce anlamlı.
B20 Türkiye’nin Önerileri
Üzerinde mutabakata varılmış politikaların uygulanması için;
1. Ticareti Kolaylaştırma Anlaşmasının onaylanması ve
yürürlüğe koyulması,
2. Küresel finansal reform gündeminin nihai hale getirilmesi ve onaylanması,
3. Kanunlar arasındaki bütünlüğün sağlanmasının vurgulanması ve finansal reform gündemindeki danışma
sürecinin iyileştirilmesi,
4. G20’nin Hak Sahipliği Şeffaflığı Yüksek Prensipleri’nin
uygulanması,
Eşitsizliklerin giderilmesi için;
5. Ortak bir uluslararası yatırım prensipleri setinin oluşturulması ve yabancı doğrudan yatırımın vergilendirilmesine ilişkin daha fazla şeffaflık ve uyumun gözetilmesi,
6. G20 büyüme hedefleriyle bağlantılı olarak ülkelere
özel altyapı yatırımı stratejilerinin geliştirilmesi,
7. Altyapının menkul değer olarak geliştirilebilmesini
kolaylaştırmak amacıyla altyapı yatırım ekosisteminin iyileştirilmesi,
8. Özellikle teknik, yönetsel ve girişimcilik becerilerini
dikkate alacak biçimde, beceri açıklarını gidermeye
yönelik programların geliştirilmesi ve finanse edilmesi,
Kapsayıcılığı arttırmak için;
9. İstihdam olanaklarını arttırmak için işgücü piyasalarını daha dinamik ve kapsayıcı yapacak kapsamlı yapısal reformların uygulanması,
10. Genç istihdamının ve kadınların istihdama katılım
oranlarının arttırılması,
58
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
11. KOBİ kredi güvenilirliği ile ilgili verilerin daha şeffaf
ve kolay erişilebilir yapılarak KOBİ’lere kredi sağlama konusundaki riskleri azaltacak bir takım finansal
araçların daha etkin kullanılabilmesinin sağlanması,
12. Politika, düzenleme ve standartların desteklenerek
ve uyumlaştırılarak KOBİ’lerin alternatif finansmana
erişiminin genişletilmesi ve derinleştirilmesi,
13. KOBİ’lerin uluslararası standartlara uyum sağlaması
için destek verilmesi ve KOBİ’lerin uluslararası pazarlara erişimlerinin kapasite geliştirme ve teknik yardım programlarıyla iyileştirilmesi,
14. 15 yıllık küresel geniş bant bağlantısı hedefinin G20
üyesi ülkelerin büyüme stratejilerine entegre edilmesi ve KOBİ’lerin dijital ekonomiye ve inovasyon ekosistemlerine erişiminin paydaş işbirliği aracılığıyla
iyileştirilmesi,
Rekabetin geliştirilmesi için;
15. Gelişen dijital ekonomi için küresel ticaret sisteminin
iyileştirilmesi,
16. G20 ülkeleri için bir girişimcilik vizesi programı başlatılması,
17. Korumacılığın askıya konusundaki taahhütlerin yeniden vurgulanması, özellikle yerelleştirme önlemlerini de içeren ticarete tarife dışı engelleri barındıran
mevcut korumacı önlemlerin geriye çekilmesi,
18. Beş yıl içerisinde kamu-özel işbirliği aracılığıyla tüm
G20 ülkelerinde gümrük prosedürleri ve sınırlar arası
geçiş sistemleri için kapsamlı bir dijital ortamın geliştirilmesi ve adapte edilmesi,
19. Kamu alımları dijitalleştirilmesi, iş omdusmanları
mekanizmasının geliştirilmesi ve kamu alımları prosedürleri için iş uyumluluk programlarının teşvik
edilmesi,
Erol KİRESEPİ
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK)
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
B20 Süreci ve Çalışma Hayatı
2014 yılının son günlerinde G20 ve
dolayısıyla B20 Dönem Başkanlığı’nı
devralırken, sürecin en üst düzeydeki sorumlu kişileri olarak çok büyük
bir heyecan içerisindeydik. Önümüze
bugüne kadarki en kapsayıcı ve sistematik B20 sürecini ortaya koymak,
etkin ve etkili tavsiyeler üretmek, G20
Hükümetleri açısından geleceğin politikalarını şekillendirmelerinde güvenilir bir başvuru kaynağı olmak ve tüm
dünya refahını üst seviyelere çıkaracak çalışmalara imza atmak gibi son
derece zor hedefler koymuştuk.
Geçtiğimiz yıl içinde çok yoğun bir
gündemle binlerce kilometre yol yaptık, yüzlerce insanla konuştuk ve son
derece değerli görüşlerini dinledik,
konusunda en uzman kişiler ile çalıştık ve nihayet G20 ve B20 Zirvelerine
eriştik. Şahsen bu sürecin bir parçası
olmaktan, sürecin yönetim mekanizmasında yer almaktan büyük onur
duyduğumu ifade etmek istiyorum.
B20 Türkiye çalışmaları kapsamında yürütülen faaliyetlerin ana amacı,
daha önceki dönem başkanlıkların-
da olduğu gibi, küresel büyümeyi ve
iş yaratmayı desteklemek ve küresel
ekonomik işbirliğini artırmak üzere
kapsamlı ve somut tavsiyelerin geliştirilmesidir.
Bu çerçevede, 2015 yılında B20
İstihdam Görev Gücü kurulmuş, hükümetlerin ve iş dünyasının istihdam
ve çalışma hayatı konularındaki yaklaşımlarını değerlendirmek, G20 Hükümetlerine daha fazla ve daha kaliteli istihdam yaratılması konusunda
rehberlik edecek tavsiyeler üretmek
amacıyla yoğun biçimde faaliyetlerini
yürütmüştür.
B20 İstihdam Görev Gücü bu yıl içerisinde fiziki toplantılar ve telekonferanslar aracılığıyla birçok kez bir araya
geldi ve oldukça yoğun bir gündemle
çalıştı. Bu yoğun çalışmaların ardından hazırlanan politika belgesinde üç
ana başlıkta tavsiyelerini özetledi. Bu
başlıklar;
1. İstihdam fırsatlarının yaratılması
için iş-dostu ortamın geliştirilmesi
2. İşgücü piyasalarının daha dinamik
ve içerici bir yapıya kavuşturulma-
Geçtiğimiz yıllarda imzalanan
Deklarasyonlardan ve işbirliği
mekanizmalarından farklı olarak
bu yıl B20 ve L20 bazı ortak somut projeleri de hayata geçirmeyi
taahhüt etti. Bu çerçevede, 5 Eylül
2015 tarihinde ilk toplantısı gerçekleştirilen teknolojik değişimin
beceriler ve istihdam üzerindeki
etkilerinin araştırılması projesi
B20 ve L20 arasındaki işbirliği
açısından bir ilki temsil ediyor.
sı yoluyla gençlerin ve kadınların
işgücü piyasasına katılımının artırılması
3. Yenilikçilik ve hızlı teknolojik değişimler çağında beceri uyuşmazlıklarının azaltılması için programlar
geliştirilmesi ve bunların finanse
edilmesi
olarak sıralandı.
Memnuniyet vericidir ki, B20 İstihdam Görev Gücü tarafından üretilen
bu tavsiyelerin tamamı, G20 Devlet ve
Hükümet Başkanlarına sunulan tavsi-
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
59
B20 İstihdam Görev Gücü işgücü
piyasalarının daha dinamik ve
içerici bir yapıya kavuşturulması suretiyle kadınların ve gençlerin işgücüne katılımını artırmak
amacıyla şu eylemlerin hayata geçirilmesini tavsiye etmektedir
ye dokümanında yer buldu. Bu aşamadan sonra dileğimiz ve çalışmalarımız
söz konusu tavsiyelerin G20 Liderler
Zirvesi Sonuç Dokümanına yansıması
ve daha da önemlisi Hükümetler tarafından hayata geçirilmesi yönündedir.
B20 İstihdam Görev Gücü geliştirdiği bu tavsiyelerin hayata geçirilmesi
için çeşitli eylemler de belirledi. Tavsiyelere ve bunların geliştirilmesine kaynaklık eden altyapı ile bunları hayata
geçirecek eylemlere biraz daha detaylı
bir şekilde değinmek istiyorum.
1. İş Yapma Ortamı ve İstihdam
Fırsatları
B20 İstihdam Görev Gücü, küresel
düzeyde işgücü piyasalarının yapısal
sorunlarının yanı sıra yüksek işsizlik oranının geriletilmesi, daha iyi ve
kaliteli işlerin yaratılması ihtiyacına
odaklanarak faaliyetlerini sürdürdü.
Nitekim 2014 yılı itibariyle küresel
düzeyde 201,3 milyon kişi işsizdir. Bu
rakam bir önceki yıla göre 1,2 milyon
kişi, 2007 yılına göre ise 31 milyon
kişilik bir yükselişi ifade etmektedir.
Küresel ekonomik krizin başladığı
günden bu yana 61 milyon iş kaybedilmiştir. Söz konusu açığın kapatılabilmesi için 2019 yılına kadar 280 milyon yeni iş yaratılması gerekmektedir.
Bu temel çerçeveye dayanarak B20
İstihdam Görev Gücü, daha fazla istihdam yaratılması için iş-dostu bir ortamın geliştirilmesine yönelik olarak şu
eylemlere odaklanmayı tavsiye etmektedir:
•Kısmi süreli ve esnek saatli sözleşmeler gibi, farklı düzenlemelerin ve özel
60
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
istihdam büroları aracılığıyla geçici
istihdamın uygulanmasının önündeki engellerin kaldırılması.
•Göç ve işçilerin geçici hareketliliği konusundaki politikaların işgücü piyasası ihtiyaçlarına uyumlu hale getirilmesi ile becerilerin ve eğitimlerin ülkeler
arasında tanınmasının geliştirilmesi.
•İstihdam üzerinden alınan vergiler
gibi ücret-dışı işgücü maliyetlerinin
azaltılması, istihdam yaratılması
konusunda teşvikler sağlanması, kayıtdışından kayıtlı ekonomiye geçişi
teşvik edecek uygun çerçevenin yaratılması ve sosyal güvenlik programlarının istihdam edilebilirliği ve çalışmaya yönelik motivasyonu artırması.
•Genç istihdamına zarar vermeden
emeklilik politikalarının işgücü piyasasının demografik dinamikleri ile
uyumlaştırılması.
•Çocuk ve yaşlı bakımı merkezleri gibi
destekleyici mekanizmaların geliştirilmesi ve iş ve aile yaşamı dengesinin sağlanabilmesi için çeşitli biçimlerde izin düzenlemelerinin hayata
geçirilmesi.
2. Gençlerin ve Kadınların
İşgücü Piyasasına Katılımı
3. Yenilikçilik ve Teknolojik
Değişim Çağında Beceri
Uyuşmazlıkları
2015 yılında küresel düzeyde genç
işsizliği oranının %13,1’e ulaşacağı
öngörülmektedir. Bu oran küresel düzeydeki yetişkin işsizlerin oranı olan
%5,9’un iki katından fazladır. 2013
yılı itibariyle, erkek nüfusun işgücüne
katılma oranı %72,2 iken, kadınlarda
söz konusu oran %47,1 düzeyindedir.
Sonuç olarak kadınlar daha yüksek işsizlik oranları ile karşı karşıya kalmakta ve daha düşük seviyede işgücüne
katılmaktadır.
Bu çerçevede B20 İstihdam Görev
Gücü işgücü piyasalarının daha dinamik ve içerici bir yapıya kavuşturulması suretiyle kadınların ve gençlerin
işgücüne katılımını artırmak amacıyla
şu eylemlerin hayata geçirilmesini tavsiye etmektedir:
•Genç işçiler için iş ve meslek danışmanlığı, iş arama yardımı ve yerleştirme programlarının geliştirilmesi.
•Kız çocuklarının okula devam etmeleri için fırsat maliyetlerinin düşürülmesi, öğretmenlerin cinsiyet konularında eğitilmesi ve formal eğitim
sistemine dönüş şansı olmayan kişiler açısından mekanizmaların geliştirilmesi yoluyla kadınların eğitim
düzeylerinin yükseltilmesi.
•Gönüllü inisiyatifler ve taahhütler,
tavsiye edilen hedefler, tebliğ hükümleri ve diğer önlemler gibi çeşitli
araçlar aracılığıyla kadınların yönetici seviyesindeki temsilinin artırılmasının değerlendirilmesi.
Amansız teknolojik değişimlerin
etkisiyle beceri açıklarının artacağı
öngörülmektedir. İşyerlerinde yeni
teknolojilerin hayata geçirilmesi sonucunda verimlilik yükselirken, orta
düzeyde nitelik gerektiren işlere yönelik talep azalmakta, böylece düşük
nitelik gerektiren işler açısından nitelikleri fazla, yüksek nitelik gerektiren
işler açısından ise nitelikleri yetersiz
bir işgücü ortaya çıkmaktadır. Beceri uyumsuzlukları, işgücü açısından
daha düşük ücretlere ve azalan iş tatminine yol açarken, işletmeler açısından verimliliği azaltıp işgücü devrini
yükseltmektedir. İşgücünün yetersiz
kullanımı ve verimlilikteki azalma da
nihai olarak yapısal işsizlik ile sonuçlanmaktadır.
Bu değerlendirmeler ışığında B20
İstihdam Görev Gücü, yenilikçilik ve
hızlı teknolojik değişimler çağında
beceri uyuşmazlıklarının azaltılması
G20 ve B20 Dönem Başkanlığı’nın,
yıl başında da temenni ettiğimiz
üzere Türkiye açısından bir başarı
hikayesine dönüşmekte olduğunu
söylemek yanlış olmamaktadır.
Ancak bizler bu sürecin devamlılığına inanarak, geçmişte olduğu
gibi bundan sonra da süreçleri
yakından takip etmeye ve tavsiyelerimizin hayata geçirilmesi için
çalışmaya devam edeceğiz.
için programlar geliştirilmesi ve bunların finanse edilmesi konusunda G20
Hükümetlerine şu somut eylemleri
gerçekleştirmeleri çağrısında bulunmaktadır:
•Ulusal Beceri Stratejisinin oluşturulması amacıyla, düzenli çalıştaylar düzenlenmesi yoluyla hükümetler, işletmeler ve akademik kurumlar arasında
uyum ve işbirliğinin sağlanması.
•Ulusal eğitim sistemlerinin, yeni teknolojiler ve işletme gereklilikleri açısından hayati önem taşıyan çok yönlü
ve transfer edilebilir becerileri kazandırabilmesi ve yaşam boyu öğrenmenin hayata geçirilebilmesi için ulusal
eğitim planlarının iş dünyası ile işbirliği halinde gözden geçirilmesi.
•STEM alanındaki işlerde oluşması
öngörülen beceri açıklarının önüne
geçilebilmesi için iş dünyası ile işbirliği halinde problem çözmeye ve tecrübeye odaklı bir STEM eğitimi bakış
açısının oluşturulması.
•İş dünyası ile işbirliği halinde ulusal
işbaşında eğitim stratejilerinin belirlenmesi ve öğrenme ve beceri geliştirmenin artırılması amacıyla beceri
açıklarına odaklanacak şekilde işbaşında eğitim sistemlerinin modernize
edilmesi.
•İstihdam edilebilirlikle bağlantılı becerilere yönelik olarak etkin biçimde
koordine edilmiş yeniden beceri kazandırma ve beceri artırma programlarının geliştirilmesi ve kaliteli eğiti-
me genel erişimin sağlanması.
•Bölgesel ağların kolaylaştırılması,
uygun politika içeriğinin sağlanması
ve yerel ve merkezi hükümetlerce ortaya konulan inisiyatiflerin izlenmesi yoluyla “beceri ekosistemlerinin”
oluşturulmasının desteklenmesi.
•Mevcut veri eksikliği sorununun çözümü için, ulusal beceri stratejilerinin bir parçası olarak, beceri açıkları
konusunda kabul gören temel performans göstergelerinin oluşturulması
ve izlenmesi konusunda ve beceri
açıkları endeksinin oluşturulması
konusunda OECD ve Dünya Bankası
gibi uluslararası kuruluşların görevlendirilmesi.
•İyi uygulamaların paylaşıldığı bir
platform olma ve beceri gelişimi konusunda küresel işbirliğini sağlama amacını taşıyan Küresel Beceri
Hızlandırıcı’nın
yapılandırılması
konusunda OECD, ILO ve Dünya
Bankası’nın bir çalışma yapmak üzere bir araya gelmesi.
B20 İstihdam Görev Gücü 2015
yılındaki çalışmalarını bir taraftan
bahsettiğim tavsiyelerin geliştirilmesine odaklarken diğer taraftan da işçi
kesimini temsil eden L20 ile ortak bir
deklarasyon imzalanması için yoğun
faaliyetler yürüttü. Uzun ve detaylı görüşmelerin ardından 4 Eylül 2015 tarihinde İşler, Büyüme ve Düzgün İşler
başlığını taşıyan B20-L20 Ortak Deklarasyonu imzalandı.
Deklarasyon genç işsizliği ile mücadele, istihdamı artırıcı makro ekonomik politikalar, istihdamda cinsiyet
eşitliği, kayıtlı istihdamın artırılması
ile işçi ve işverenlerin ekonomik ve
sosyal politikaların oluşturulması sürecine katılımının desteklenmesi başlıklarında önemli tavsiyeler içeriyor.
Geçtiğimiz yıllarda imzalanan Deklarasyonlardan ve işbirliği mekanizmalarından farklı olarak bu yıl B20
ve L20 bazı ortak somut projeleri de
hayata geçirmeyi taahhüt etti. Bu çerçevede, 5 Eylül 2015 tarihinde ilk toplantısı gerçekleştirilen teknolojik değişimin beceriler ve istihdam üzerindeki
etkilerinin araştırılması projesi B20 ev
L20 arasındaki işbirliği açısından bir
ilki temsil ediyor.
Gurur vericidir ki, TİSK söz konusu
Deklarasyon’da taahhüt edilen diğer
iki projenin doğrudan uygulayıcısı olacak. Bunlardan ilki işbaşında eğitim
ikincisi ise iş sağlığı ve güvenliği alanlarında gerçekleştirilecek.
2015 yılını genel olarak değerlendirdiğimizde, G20 ve B20 Dönem
Başkanlığı’nın, yıl başında da temenni
ettiğimiz üzere Türkiye açısından bir
başarı hikayesine dönüşmekte olduğunu söylemek yanlış olmamaktadır.
Ancak bizler bu sürecin devamlılığına
inanarak, geçmişte olduğu gibi bundan
sonra da süreçleri yakından takip etmeye ve tavsiyelerimizin hayata geçirilmesi için çalışmaya devam edeceğiz.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
61
İmdat TÜRKAY
Gelir İdaresi Grup Başkanı
[email protected]
G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumunun
Değerlendirilmesi*
1. G-20 Ülkeleri ve Türkiye’nin G-20 Dönem Başkanlığı
Bilindiği üzere, Ülkemiz 2015 yılında G-20 (Group of Twenty- Yirmiler Grubu) Dönem Başkanlığı görevini yürütmektedir. Dünyaya yön veren ve Yirmiler Grubu olarak da adlandırılan G-20 grubu, G-8 maliye bakanlarının Washington’da 25
Eylül 1999 tarihindeki toplantısında kurulmuş olan dünyadaki önemli bir küresel ekonomik işbirliği platformudur. G-20
Grubunda yer alan ülkeler, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülkeden ve Avrupa Birliği’nden oluşmaktadır. G-20 Grubunun üyesi olan ülkeler ve kuruluşlar şunlardır:
1. ABD
8. Kanada
15. Güney Afrika
2. Çin
9. Rusya
16. Suudi Arabistan
3. Japonya
10. Hindistan
17. Güney Kore
4. Almanya
11. Arjantin
18. Avustralya
5. Fransa
12. Türkiye
19. Endonezya
6. İngiltere
13. Brezilya
7. İtalya
14. Meksika
20. Avrupa Birliği Dönem Başkanı ve
Avrupa Birliği Merkez Bankası Başkanı
Yukarıda yer alan G-20’ye üye ülkeler, dünyada küresel toplam gayri safi yurtiçi hasılanın yaklaşık yüzde 90’ını, uluslararası küresel ticaretin yüzde 80’ini ve toplam Dünya nüfusunun ise yaklaşık üçte ikisini temsil etmektedir. Dünyanın
20 büyük ekonomisinin bir araya geldiği G-20 Yirmiler Gurubunda; 19 büyük ülkenin ekonomiden sorumlu bakanları ya
da maliye bakanlarıyla merkez bankası başkanları ve Avrupa Birliği Avrupa Konseyi Başkanı ve Avrupa merkez bankası
başkanı bulunmaktadır. G-20 toplantılarında alınan kararlar küresel sitemin onda dokuzunu oluşturan ülkelerce alınmış
62
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Sempozyuma, 60’dan fazla ülkeden 300’e yakın temsilcinin katılımı sağlanmış, vergi konularında
uluslararası işbirliği ve uyum için
eşsiz bir platform oluşturulmuş,
ayrıca G-20’nin vergi ile ilgili çalışmalarından gelişmekte olan ülkelerin ve düşük gelirli ülkelerin
faydalanması sağlanmıştır.
sayıldığı için sisteme yön verici nitelik
taşımaktadır. Dolayısıyla, bu kararlar
ülkelerin izleyeceği ekonomi politikası açısından yön gösterici olmaktadır.1 G-20 ile küresel ekonomik istikrarın ve sürdürülebilir büyümenin
sağlanmasına yönelik olarak üye ülke
politikaları arasında eşgüdümün sağlanması, gelecekteki finansal krizlerin
önlenmesine yönelik finansal düzenlemelerin teşvik edilmesi ve uluslararası finansal mimarının ele alınması
amaçlanmaktadır. IMF ve Dünya Bankası da toplantılara üst düzeyde katılım sağlamaktadır. 2
Dünyaya yön veren 20 ülkenin
bulunduğu organizasyonun dönem
başkanlığını 2015 yılında Ülkemiz
yapmaktadır. G-20 dönem başkanlığı yıllık olarak yürütülmekte ve üye
ülkeler arasında sırayla belirlenmektedir. G-20’nin iş dünyası kolu olan
B-20 (The Business 20) oluşumu;
büyümenin, istihdamın, teknolojiye
dayalı kalkınmanın lokomotifi olan
üye ülkelerin küresel ekonomi içindeki en önemli aktörlerini temsil etmektedir. Türkiye Odalar ve Borsalar
Başkanı, G-20’nin iş dünyası kolu
olan B-20’de Dönem Başkanlığı görevini yürütmektedir. B-20 Türkiye’de
tüm yıla yayılacak ve yaklaşık 5 bin
iş dünyası liderini Türkiye›ye getirecek etkinlikler yapılacaktır. G-20 dönem başkanlığını; 2012’de Meksika,
2013’de Rusya ve 2014’de Avustralya yapmış, 2015 yılında ise Türkiye
G-20’ye Dönem Başkanlığı yapmaktadır. Türkiye’den sonra 2016 yılında
ise G-20 Dönem Başkanlığını Çin üstlenecektir.
Ülkemizin 2015 yılı G-20 Dönem
Başkanlığına ilişkin olarak ilgili kurumlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak için 2013/4 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile kurulan “G-20
Dönem Başkanlığı Yönlendirme
Komitesi” gerekli çalışmaları yürütmektedir. Ayrıca, 10.09.2014 tarihli ve
6552 Sayılı, İş Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair
Kanunun 12. maddesi ile 4734 sayılı
Kamu İhale Kanununa eklenen geçici
16. maddenin birinci fıkrasına eklenen
hükme göre; Türkiye’nin 2015 yılında üstleneceği Yirmiler Grubu (G-20)
Dönem Başkanlığı kapsamında, 2014
ve 2015 yıllarında yapılacak mal ve
hizmet alımları ile yapım işleri, ceza
ve yasaklama hükümleri hariç Kamu
İhale Kanununa ve 5018 sayılı Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa
tabi değildir.
Türkiye’nin G-20 dönem Başkanlığında “kapsayıcılık, uygulama ve
yatırım” konuları esas alınmaktadır. G-20’nin daimi bir sekretaryası
yoktur ve her yıl bir ülke ev sahipliği
yapmaktadır. G-20’de ev sahibi olan
ülke, o yılın gündemini de belirlemektedir. Türkiye, iki yıllık bir yoğun lobi
çalışmaları sonrasında 2015 dönem
başkanlığını almıştır. G-20 küresel
ekonomik zorlukları ele almak üzere
dünyanın en büyük gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerinin liderlerini
bir araya getirmektedir. G-20 ekonomilerinin liderleri her yıl, G-20 Maliye
Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları ise yıl içinde birçok kez toplanmaktadır. 2008 yılındaki küresel mali
krize verdiği tepkinin de gösterdiği
üzere, G-20 insanların yaşam şartlarını geliştirecek belirleyici faaliyetlerde
de bulunabilmektedir.
2. Maliye Bakanlığının Ev
Sahipliğinde Yapılan G-20
Uluslararası Vergi Sempozyumu
Ülkemizin G-20 dönem başkanlığı
döneminin ilk altı ayında birçok organizasyon yapılmış bulunmaktadır. Bu
etkinliklerden biri de birincisi 2012
yılında Tokyo’da yapılan G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumunun 6-8
Mayıs 2015 tarihlerinde İstanbul’da
düzenlenmesidir. Bu başarılı organizasyon, çoğu uluslararası olmak üzere
yaklaşık 60 ülkeden vergi konusunda
uzman üst düzey yetkili, danışman ve
yöneticilerden oluşan 300’ün üzerinde katılımcı ile gerçekleşmiştir. 2008
yılındaki küresel finansal kriz, küresel
sorunlara çözümlerin de küresel olabileceğini ve buna yönelik eylem geliştirmenin önemini ortaya koymuştur.
G-20, karşılaşılan küresel sorunlara
karşı daha bütüncül, daha uyumlu ve
daha etkin bir yaklaşım geliştirmiştir.
Nitekim, G-20, 2009 yılından itibaren,
küresel gelişmelerin de etkisiyle vergi
gündemini;
• Matrah Aşınması ve Kar Kaydırma
(Base Erosion and Profit ShiftingBEPS)3,
• Otomatik Bilgi Değişimi ve
• Vergi ve Kalkınma, olmak üzere 3
temel başlık üzerine inşa etmiştir.
BEPS Projesi, G20 ülkelerinin
çağrısı üzerine OECD tarafından hazırlanmış, amacını da, farklı uluslararası vergi mevzuatları arasında
var olan boşluklardan kaynaklanan
çifte vergilendirmeme durumunu
ortadan kaldırmak, işlemlerin özü
ile vergilendirme arasındaki ilişkiyi
dengelemek ve vergilendirmede şeffaflığı arttırmak olarak belirlemiştir.
Ülkemizce BEPS Projesi kapsamında
çalışmalar sürdürülmekte ve bu
alandaki eylemlerin sorunsuz bir
şekilde tamamlanmasına ilişkin
takibine devam edilmekte; otomatik
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
63
Gelişmekte olan ve düşük gelirli
ülkelerin de G-20’nin vergi ile ilgili çalışmalarından faydalanmasının sağlanması Sempozyumun
önceliği olarak belirlenmiştir.
bilgi değişimine ilişkin gerekli çağrılar
yapılmakta ve uluslararası vergi
gündemine, düşük gelirli ülkelerin
de dahil edilerek gündemden
faydalanabilmeleri için büyük çaba
gösterilmeye devam edilmektedir.
Sempozyumun ana temaları, sekiz oturumda şu konu başlıkları altında detaylı bir şekilde tartışılmıştır. G-2O’nin
Vergi Gündemi şöyle olmuştur;
• Dijital Ekonomi (Dijital ekonomi
nedeniyle ortaya çıkan vergi kayıpları),
• Finansal İstikrara Katkı, (Faiz giderlerinin indirilmesine ilişkin getirilecek sınırlandırmalar,)
• Vergi Kurallarının Gerçek Küresel
Değer ile Uyumlaştırılması,
• Matrah Aşındırması ve Kar Kaydırması (BEPS) Konusunda Ekonomik
64
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Perspektif, (Matrahın aşındırılması
ve karın aktarılmasına ilişkin verilerin toplanması, bunların ekonomik olarak analizi ve dışsal etkilerinin (spill-over eff ects) tespiti,)
• BEPS Konusunda Uluslararası Konsensüsün Uygulanması,
• Banka Gizliliğinden Otomatik Bilgi
Değişimine (AEOI),
• Gelişmekte Olan Ülkeler ve Otomatik Bilgi Değişimi (Banka hesaplarına ilişkin bilgiler dahil vergi
idareleri arasında otomatik bilgi
değişimi ve gelişmekte olan ülkelere etkisi.).
Sempozyum, G-20 ve OECD ülkeleri ile diğer ilgili hükümet yetkilileri, iş dünyası, sivil toplum örgütleri,
uluslararası kuruluş temsilcileri ve
akademisyenleri bir araya getirmeyi
amaçlamış ve 60’a yakın ülkeden, çok
sayıda sivil toplum kuruluşundan ve
akademiden 300’den fazla temsilcinin
katılımı sağlanmıştır. Gelişmekte olan
ve düşük gelirli ülkelerin de G-20’nin
vergi ile ilgili çalışmalarından fayda-
lanmasının sağlanması Sempozyumun önceliği olarak belirlenmiştir. Bu
bağlamda, Sempozyum, vergi konularında daha ileri uluslararası işbirliği
ve koordinasyona ulaşmak amacıyla
gerçekleşecek tartışmalar için de bir
platform oluşturmuştur.4
Maliye Bakanlığı 6-8 Mayıs 2015 tarihlerinde İstanbul’da, hükümet yetkilileri, uluslararası kuruluş temsilcileri,
iş dünyası, sivil toplum örgütleri ve
akademisyenleri bir araya getiren “G20 Uluslararası Vergi Sempozyumu”na
ev sahipliği yapmıştır. Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek, Bakanlık Müsteşarı
İsa Coşkun, Gelir İdaresi Başkanı Adnan Ertürk ve ilgili Maliye Bakanlığı
bürokratları ile İstanbul Vergi Dairesi
Başkanlığının katılımı Maliye Bakanlığının konuya verdiği önemi ortaya
koymuştur. Dünya genelinde 60’dan
fazla ülkeden 300’e yakın temsilcinin
katıldığı Sempozyum, vergi konularında uluslararası işbirliği ve uyum
için eşsiz bir platform oluşturarak,
G-20’nin vergi ile ilgili çalışmalarından gelişmekte olan ülkelerin ve düşük gelirli ülkelerin faydalanmasını
sağlamıştır. Sempozyumun resmi açılışı, Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek ve OECD Mali İşler Komitesi Başkanı
Sayın Masatsugu Asakawa tarafından
yapılmıştır.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,
Sempozyumun açılış konuşmasında
G-20 Dönem Başkanlığı süresinde
Türkiye’nin önceliklerinin “tüm tarafları kapsama”, “uygulama” ve “yatırım”
konuları olduğunu ifade etmiştir. Maliye Bakanı, Sempozyumun ana konusu
olan “OECD/G-20 Matrahın Aşındırılması ve Karın Aktarımına İlişkin Eylem
Planı” ile ilgili olarak da açıklamalarda
bulunmuştur. Maliye Bakanı, Matrah
Aşındırması ve Kar Kaydırması (BEPS)
önlemlerinin uygulamasının önemine
ve G-20 reform gündeminin kapsayıcılığı kadar uluslararası vergi ortamının
şeffaflığına vurgu yapmıştır. Maliye
Bakanı OECD/G-20 Eylem Planı’nı tamamen desteklediklerini, OECD tarafından şu anda sürdürülen çalışmaları
değerlendirdiklerini ve 2015 yılı sonunda çalışmaların tamamlanmasını
beklediklerini, ardından uygulamaya
ilişkin bazı adımlar atacaklarını ifade
etmiştir. Yine bu kapsamda, elektronik
ticaret sürdüren şirketlerin vergi ödemeleri gerektiği ve bu konuda da çalışmaların sürdürüldüğünü belirtmiştir.
Matrahın Aşındırılması ve Kar
Kaydırma (Base Erosion and Profit Shifting-BEPS) Eylem Planı:
Küreselleşmenin etkilerinin iyice
arttığı günümüzde, çokuluslu şirketler
için vergi yüklerini önemli oranda
azaltabilmeleri için yeni fırsatlar
doğmaktadır. Çokuluslu şirketler,
ulusal mevzuat ve çifte vergilendirmeyi
önleme
anlaşmalarındaki
farlılıklardan yararlanmak suretiyle,
dünya ölçeğinde yapmış oldukları
vergi planlamaları ve kurdukları
şirket yapıları ile karlarını düşük
vergilerin söz konusu olduğu veya hiç
vergi alınmayan ülke veya bölgelere
kaydırmaktadırlar.
Çokuluslu
şirketler lehine gelişen bu türden
uygulamaların vergi uygulamaları
açısından son yıllarda sıkça gündeme
gelmeleri
dünya
kamuoyunda
ciddi tepkilere neden olmuştur.
Ayrıca, ekonomik krizlerle ülkelerin
yaşadığı gelir kayıpları ve yeni vergi
kaynakları arayışları uluslararası
vergi konularında yeni ve kapsamlı
küresel bir projenin gerekliliğini
ortaya koymuş ve G-20 Liderleri Eylül 2013’teki Saint-Petersburg’daki
Zirve’de OECD’nin geliştirdiği “Matrahın Aşındırılması ve Kar Kaydırma
(Base Erosion and Profit ShiftingBEPS) Eylem Planı kabul edilmiştir.
Maliye Bakanı, uygulamada yeni
büyüme modellerinin ortaya çıktığını
belirtip, G-20 ülkeleri arasında bu süreçte binin üzerinde yapısal reformun
gerçekleştiğini belirtmiştir. Ayrıca Ak-
ran izlemesi konusunu dile getirip,
her akran işlemin kendi arasında değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapıp, günümüzde işsizliğin önemli bir
sorun olduğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca, Küresel Vergi Sistemlerinin de iyi
etüt edilmesine vurgu yaparak, 2030
yılına kadar G-20 ülkelerinde 70 trilyon Dolar yatırım yapılacağına dikkat
çekip, alt yapı yatırımlarının da kilit
nitelikte olduğunu belirtmiştir. Sayın
Bakan, Ülkemizde bugün itibari ile
4.200 çok uluslu firmanın olduğunu
belirtip, konunun önemine bir kez
daha dikkat çekmiştir. Sempozyumda çok uluslu şirketlerin bulunduğu
ülkeler için Vergi Cenneti olma riski
üzerinde de durulmuştur. Türkiye’de
bu konular ile ilgili olarak 15 maddeden oluşan Eylem Planına imza atmış
ve bunların 7 tanesini de tamamlayıp
uygulamaya koymuş olup, diğer 8 tanesinin de 2015 yılında tamamlanması beklenmektedir. Eylem Planında yer
alan eylemler şöyledir;
• Dijital ekonominin yarattığı vergisel komplikasyonların (işyeri oluşması, gelirin elde edildiği yer, gelirin türü vb.) değerlendirilip zararlı
vergi uygulamalarının önlenmesi,
• “Hibrid Enstrümanlar/Kurumlar”
kullanımı ile ortaya çıkan olumsuz
etkilerin bertaraf edilmesi,
• Kontrol Edilen Yabancı Kurum
(«CFC») Kazançlarının Vergilendirilmesi kurallarının gözden geçirilerek iyileştirilmesi,
• Faiz vb. mali enstrümanlar kullanımı sonucu yapılan gider indirimleri
ile oluşan matrah aşınmalarının sınırlandırılması,
• “Şeffaflık” ve «özün önceliği» ilkeleri dikkate alınarak zararlı vergi
uygulamalarının önlenmesi için
tedbirler alınması,
• ÇVÖA hükümlerinin kötüye kullanımını önleyici tedbirler,
• “İşyeri Teşkili” yaratan durumlar-
Ülkemizin gelişmekte olan ülkeler
arasında ön sıralarda yer alması
nedeniyle, uluslararası vergi gündemi çalışmalarına gelişmekte
olan ülkelerin bakış açısını daha
kolay yansıtabilmek ve böylece
problemlerin çözümü sürecine dünya çapında önemli katkılar sağlayacak fırsatı ve imkanı vardır.
dan kaçınma hallerine karşı gerekli
önleyici tedbirlerin alınması,
• Gayrimaddi hak transferlerinde değerin yaratıldığı yerin dikkate alınması (Transfer fiyatlandırması),
• Risk ve sermaye transferlerinde değerin yaratıldığı yerin dikkate alınması (Transfer fiyatlandırması),
• Yüksek riskli işlemlerde değerin
yaratıldığı yerin dikkate alınması
(yönetim hizmetleri, ana merkez
giderlerinin indiriminin kabulü
açısından önemli) (Transfer fiyatlandırması),
• Matrah aşındırılması ve kar aktarımı uygulamaları ile ilgili verilerin
toplanması ve analiz edilmesi, ilgili
metodolojinin oluşturulması,
• İddialı vergi planlama uygulamaları için beyan (disclosure) zorunluluğu getirilmesi,
• Transfer Fiyatlandırması dökümantasyon (belgelendirme) kurallarının yeniden gözden geçirilmesi
(Transfer fiyatlandırması),
• Vergi uyuşmazlık çözüm mekanizmalarının (karşılıklı anlaşma usulleri, tahkim-artbitration vb.) daha
etkin çalıştırılması,
• Uluslararası Hukuk Kuralları çerçevesinde «Çok taraflı çözüm üretme
mekanizması» nın yaratılması.
Sempozyumda Maliye Bakanı’nın
en çarpıcı açıklamalarından birisi
ise “kayıtdışı ekonomi ile mücadele terör ile mücadele etmek kadar
önemli” şeklindeki açıklaması olmuş
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
65
ve kayıtdışı ekonomi mücadele konusunda uzun yıllardır ortaya koyduğu
hassasiyeti bir kez daha vurgulamıştır. İstanbul’daki Sempozyumun konuşmacıları Maliye Bakanlığından,
OECD’den ve çeşitli vergi idarelerinden
üst düzey yetkililer, özel sektör temsilcileri, çok uluslu şirketlerin mali yöneticileri ve akademisyenlerden oluşmuştur. Sempozyumda şu anda tüm
ülkelerin en önemli vergi gündemini
oluşturan “OECD/G-20 Eylem Planı”
kapsamında sürdürülen çalışmalar
üzerinde detaylı olarak durulmuştur.
Sempozyumdaki tartışmalar, G-2O/
OECD vergi gündemi için geniş çapta
desteğin olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, Sempozyum boyunca
paydaşlar tarafından BEPS Eylem Planına yöneltilen eleştiriler, küresel vergi
gündemine ilişkin daha geniş bir bakış
açısı sağlamıştır. Bu anlamda, Sempozyum BEPS (Baz Erozyon ve Kar) önlemlerine yönelik kapsamlı küresel çözümler için bir fırsat sunmuştur. BEPS
projesi çifte olmayan vergilendirme,
çeşitli uluslararası vergi mevzuatı arasındaki yasal boşluklar kaynaklanan
vergilendirme ve ekonomik faaliyetlerin özünde ve vergilendirme artan şeffaflık arasındaki ilişkiyi dengeleme ve
önlemeyi amaçlamaktadır.
Küresel vergi gündeminin bir sonuca varması için kayda değer çalışmalar ve etkin bir işbirliği ortamı gerekmektedir. Bunun sağlanması, bütün
ülkelerin kapsayıcı sürecin bir parçası
olmasını ve politika geliştirmeye katkı
sağlamasını gerektirmektedir. Aynı zamanda, reform süreci için politik konsensüs sağlanması da hayati önemdedir. Küresel vergi sisteminde mevcut
zorluklara tamamıyla küresel çözümler üretebilmek için, düşük gelirli ve
gelişmekte olan ülkelerin perspektifinin dahil edilmesi zorunludur. Bu nedenle, BEPS önlemlerinin ve Otomatik
Bilgi Değişimi Mekanizmasının uygulanmasına yönelik kapasite geliştirme
66
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
çabaları ve teknik destek sağlanması
önemlidir. Organizasyon, küresel vergi
konularının öneminin daha iyi anlaşılması ve kalkınma için kritik hususların tespit edilmesini sağlayarak, tecrübe ve görüşlerin paylaşılması için eşsiz
bir ortam sunmuştur.5
G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumu, uluslararası vergilendirme kurallarının ciddi şekilde yeniden ele
alındığı ve şekillendiği bir dönemde
gerçekleştirilen önemli bir uluslararası organizasyonu ifade etmektedir. Asıl
önemli yanı ise önümüzdeki birkaç yıl
içinde Türkiye dahil bir çok ülkede yapılması öngörülen vergi konularındaki
yasal değişikliklerin içeriğine dair çok
sayıda ipucuna ulaşmamıza yardımcı
olmasıdır. Tüm bu çalışmalar Türkiye
için neyi ifade ediyor diye sorulduğunda ise yanıtım Türkiye’nin dünya
ülkeleri ile eşgüdümlü hareket ettiği
ve yakın zamanda tüm bu çalışmaları
yasal düzenlemelere yansıtma ihtimalinin oldukça yüksek olduğu şeklinde
olabilir. O nedenle, Türkiye’de yakın
zamanda vergi konularında bazı yasal değişikliklerin olacağını beklemek
mümkündür. Bu anlamda sanal işyeri,
otomatik bilgi değişimi ve transfer fiyatlandırması konuları ön plana çıkmaktadır.6
Sempozyumda panelistlerin
öne çıkardığı konular başlıklar
itibari ile şöyle olmuştur;7
• Günümüzde Afrika gelecek yüzyılın kıtası olarak öne çıkmaktadır.
Bunun için eğitim ve alt yapının
tamamlanması gerekmektedir.
• Ülkeler arasında 2014 yılında otomatik Vergi Paylaşımı için (Vergi
Şeffaflığı) 93 ülkeden 52 ülke imza
atmıştır.
• Vergiden kaçınma ile vergi kaçırmanın önüne geçmek gerekliliği
vurgulanmıştır.
• 25 OECD ülkesinde 37 milyar Euro
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
vergi geliri elde edilmiştir.
Vergi, Ülkenin egemenliği ile ilgilidir.
Dünyada var olan mali kriz nedeni
ile vergi ödenmeleri eşit olmalıdır.
Demokrasi bağlamında vergilendirme olmalıdır.
Dünyada iş modelleri değişti, dijital
uygulamaya geçilerek, toprakla ilgi
kesildi.
BEPS meselesini çözecek tek bir kural yoktur, kurallar zinciri vardır.
Nihai tüketiciye ulaşılan ülkede
vergilendirme olmalıdır.
2014 Yılında e-ticaret cirosu 26
milyar Dolar, online reklam geliri
2012’de 100 milyar Dolar, 2017 yılında ise 185 milyar Dolar olması
beklenmektedir.
BEPS (Matrah Aşındırması ve Kar
Kaydırması) sonrası vergi bütün
olarak ele alınacaktır. Teşviklerin
yanlış kullanımı önlenmelidir.
Ülkeler açısından geleceğe yönelik
uluslararası kurallar benimsenmezse tehlike arz eder.
Vergi Kuralları nelerdir? Belirlenmez ise şirketler kırmızı bayrak
açarlar.
BEPS’i Vergi sistemi ile adapte etmek gerekiyor.
BEPS’nin değerlemesinde İslami
sermaye, Murabaha ve Sukuk hakkında görüş soruldu.
Uluslararası alanda Transfer Fiyatlamasına Kar Dağıtımı ve Aktarımı
boyutunda bakılıyor.
160 Ülkede (Afrika dahil) BEPS
kapsamında bilgileri paylaşmaya çalışıyor. Sonra bilgi değişimi
önemlidir. Latin Amerika ve Asya
Vergi İdarelerinin gelişimi önemli.
Önce vergi toplanıp, sonra rekabet
ortamı oluşturmak ve adilliği sağlamak gerekir. Vergi sistemi güvenilir
ve uygulanabilir olmalıdır.
• Hukukun üstünlüğü için yatırım
önemli bir kalemdir.
• Gelişmekte olan ülkelerde BEPS ne
kadar faydalı olacak? Gelir idareleri
gelir konusunda ne kadar başarılı
olur. Belirsizlik devam ediyor ve iş
dünyaları da bu konuda endişelidir.
• Dijital ekonomide e-ticarette örtülü
KDV tahsilatı önem arz etmektedir.
Daimi işyeri ve transfer fiyatlamasının tanımının çok iyi yapılması lazım. Hesap verilebilirlik bununla gerçekleşebilir. Dijital yayıncılıkta veri
tabanı İsveç ve Danimarka’da oluşturuluyor. Editör ise Belçika’da yaşıyor
ve editör veri tabanını oluşturanları
tanımıyor. Bunlar firmadan bağımsız
kişiler. Filipinler’de veri üretimi yapılıyor, ama saklama ABD’de yapılıyor.
Bu kadar dağınık bir oluşumda BEPS
önem arz etmektedir.
• Vergi Kanunları ile vergiye fazla
odaklanmamak gerekiyor. Marjinal
yatırımlar önemlilik arz etmektedir. Kurumlar Vergisi değeri en yüksek olan vergi değildir.
• Ülkeler BEPS için Vergi Mantığı ile
Ekonomi Mantığı arasında gerçekçi
seçimlerini yapmalıdır.
• Faiz İndirimi yolu ile kar aktarımı
önem arz etmektedir.
3. Sonuç
Dünyanın 20 büyük ekonomisinin
bir araya geldiği guruba Yirmiler Gurubu G-20 (Group of Twenty) adı veriliyor. Yirmiler Gurubu G-20’nin 2015 yılı
dönem başkanlığını Ülkemiz üstlenmiş
bulunmaktadır. Bu grupta 19 büyük
ülkenin ekonomiden sorumlu bakanları ya da maliye bakanlarıyla merkez
bankası başkanları ve Avrupa Birliği
Avrupa Konseyi Başkanı ve Avrupa
Merkez Bankası Başkanı bulunuyor. G-20 Üye ülkeleri, küresel toplam gayri
safi yurtiçi hasılanın yaklaşık %90’ını,
uluslararası küresel ticaretin %80’ini
ve toplam Dünya nüfusunun yaklaşık
2/3’ünü temsil etmektedir. Ülkemizin
dönem başkanlığında “kapsayıcılık”,
“uygulama” ve “yatırım” temaları öncelikli olarak işlenmekte olup, farklı ülkelerden yüzlerce işadamın katılacağı
etkinliklerle özel sektörümüzün ufku
daha da gelişecek ve dünya ile entegrasyonu artacaktır. Dönem başkanlığı
süresince, Ülkemizin uluslararası arenada son yıllarda artan imajı da muhtemelen daha da artacak ve ülkemizin
tanıtımına büyük katkı sağlayacaktır.
Ülkemizin yapmakta olduğu G-20
Dönem Başkanlığı, son yıllarda ekonomik, siyasi ve ülke imajı açısından
gerçekleştirilen çok önemli bir organizasyon olarak algılanmalıdır. Ülkemizin 2015 yılında yapmakta olduğu
bu büyük organizasyon, 10. Kalkınma
Planında benimsenen 2023 vizyonu
hedeflerine ulaşmak için ne derece
kararlı olduğunun bir göstergesidir. Ülkemizin G-20 dönem başkanlığı organizasyonuna katkı sağlayan/sağlayacak
özel sektör ve kamu sektöründeki tüm
paydaşlara başarılar dilerim. Ayrıca, Ülkemizin dönem başkanlığı kapsamında İstanbul’da gerçekleştirilen G-20
Uluslararası Vergi Sempozyumunun ev
sahipliğini yapan Maliye Bakanlığı, bu
denli üst düzey bir organizasyonu başarıyla organize etmiş bulunmaktadır. G-20, vergisel yönden çerçevesini
BEPS projesi, vergide şeffaflık ve bilgi değişimi ve gerçek yararlanıcıların
tespit edilmesi ana başlıkları olarak
belirlemiş, vergi sorunlarına çözüm
ve öneri getiren bazı rapor ve diğer
çıktıları onaylamıştır. Bir taraftan da
yapılan çalışmaların daha yaygın ve
kapsayıcı olmasını sağlamak amacıyla
G-20 dışında kalan özellikle gelişmekte olan ülkelerin de sisteme dahil edilmeye çalışılmaktadır. BEPS Projesinin
başarıya ulaşabilmesinde, mümkün
olduğunca çok ülkenin destek vermesi önemli olduğundan çalışmalara eşit
şartlarda katılım sağlaması gerekli görülmüştür. Böylelikle sorunların geniş
çapta yankı bulması ve ona göre ortak
çözümlerin bulunması hedeflenmiştir.
BEPS projesi kapsamında ortaya
koyulan eylem adımlarının taahhüt
edilen takvim dahilinde sonuçlandırılması ve otomatik bilgi değişimi çalışmalarının istenildiği gibi devam etmesiyle uluslararası vergi alanındaki pek
çok problemin ortadan kalkması, en
azından ıslah edilmesi beklenmektedir. Vergide şeffaflık, bilgi değişimi ve
karın elde edildiği yerde vergilendirilmesi gerektiği hususlarının öne çıktığı
bir dönemde yaşıyoruz. 2015 Yılında
ülkemizin G-20 dönem başkanlığı münasebetiyle proje ve çalışmaların takibi, sevk ve idaresi açısından ülkemize
önemli görevler düşmektedir. Bu kapsamda yapılan Sempozyuma, 60’dan
fazla ülkeden 300’e yakın temsilcinin
katılımı sağlanmış, vergi konularında
uluslararası işbirliği ve uyum için eşsiz bir platform oluşturulmuş, ayrıca
G-20’nin vergi ile ilgili çalışmalarından
gelişmekte olan ülkelerin ve düşük gelirli ülkelerin faydalanması sağlanmıştır. Ülkemizin gelişmekte olan ülkeler
arasında ön sıralarda yer alması nedeniyle, uluslararası vergi gündemi çalışmalarına gelişmekte olan ülkelerin bakış açısını daha kolay yansıtabilmek ve
böylece problemlerin çözümü sürecine
dünya çapında önemli katkılar sağlayacak fırsatı ve imkanı vardır.
DİPNOTLAR
*- Bu yazıda yapılan açıklamalar, tamamıyla yazarına ait
olup, hiçbir şekilde yazarın çalıştığı kurumunu bağlamaz;
kurumunun görüşü olarak kullanılamaz ve değerlendirilemez.
1- http://www.mahfiegilmez.com/p/ekonomi sozlugu.html
2- http://G-20.org/ Turkısh G-20 Presıdency Prıorıtıes For
2015.
3- G-20 Liderleri tarafından Eylül 2013’teki Saint-Petersburg’daki Zirve’de OECD’nin geliştirdiği “Matrahın Aşındırılması ve Kar Kaydırma (Base Erosion and Profit ShiftingBEPS) Eylem Planı kabul edilmiş ve ülkelerden BEPS’in
önüne geçmek amacıyla ulusal kanunlarını gözden geçirmeleri istenmiştir.
4- http://www.gep.gov.tr, G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumu, 6-8 Mayıs 2015
5- http://www.gep.gov.tr, G20 Uluslararası Vergi Sempozyumu Kapanış Basın Bildirisi, Maliye Bakanlığı, 8 Mayıs 2015
6- Ramazan BİÇER, Vergi Portalı, 22.05.2015, [email protected]
7- Arif AYTULUN, G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumu/International Tax Symposium, Türkiye Muhasebe Uzmanları
Derneği, http://www.tmud.org.tr
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
67
DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER
68
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Prof.Dr.M. Hakan BERUMENT
Bilkent Üniversitesi
Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi
FED’in Faiz Artırımının Olası Etkileri
FED’in 2008 sonrası dönemde gerçekleştirdiği üç niceliksel genişleme
programının ve tahvil vadesi değişim
operasyonunun en temel ürünü şüphesiz ki bu politikaların amacını teşkil eden likidite artışı olmuştur. Uzun
vadeli hazine tahvilleri ve varlığa dayalı menkul kıymet alımıyla FED’in
bilanço büyüklüğünün 2008 yılının
Eylül ayı başındaki 870 milyar dolar
seviyesinden 2015 yılı Eylül ayı itibarıyla 4,4 trilyon dolara ulaştığı süreçte,
kısa vadeli faizler yüzde 0,25’e 10 yıllık tahvil faizleri de yüzde 1,38’e kadar
gerilemiştir.
Faiz ve likiditenin geldiği bu seviyeler başlıca iki borçlunun/borçlu grubunun ortaya çıkmasına sebep olmuştur:
ABD Hazinesi ve gelişmekte olan ülkeler. Söz konusu dönemde ABD Hazinesinin toplam borcu 18 trilyon doların
üzerinde çıkarken, faize duyarlı, tahvil
ve bono cinsinden borcu ise 2 katı kadar artarak 12 trilyon doları geçmiştir
(Şekil 1a). Gelişmekte olan ülkelerinse, Şekil 1b’de görüleceği üzere kısa ve
uzun vadeli özel kesim borcu başta olmak üzere dış borçlarında büyük oranlı artışlar gözlenmiş, gelişmekte olan
ülkelere yabancı sermaye girişinin
önemli bir göstergesi olan MSCI endeksi 2009-2011 yılları arasında yüzde
140 artmıştır (Şekil 2). Daha da önemlisi, bu iki borçlu grubunun taşıdıkları
risklerin birbiriyle ilişkili olmasıdır.
Zira, ABD Hazinesinin tüm boçlarının
yaklaşık yüzde 35’ini teşkil eden dış
borcunun, (%20’si sadece Çin’de olmak üzere) yaklaşık %40’ı gelişmekte
olan ülkeleredir1. FED’in geleneksel olmayan para politikası sonucunda 2,4
trilyon dolar değerindeki ABD tahvili
bizzat FED’in bilançosuna girerken,
azımsanmayacak bir bölümü de ge-
Uzunca bir süredir ekonomi gündemini teşkil eden FED’in kısa vadeli faiz oranında artışa gidecek
olmasının Türkiye başta olmak
üzere etkileri de aslında söz konusu faiz artışının ABD tahvil piyasasında yaratacağı etkiyle bağlıdır.
lişmekte olan ülkelere gitmiştir2. Geri
kalanı da büyük bölümü finans kuruluşları olmak üzere özel sektörün elinde bulunmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin elinde bulunan ABD tahvilleri
kur ve faiz riskine açıkken, ABD tahvil
getirilerinde kontrolsüz artış görülmesi durumunda bilançolarındaki tahvili
nakte dönüştürmek üzere bekleyen finans kuruluşlarının varlığı da bu riski
beslemektedir. Halihazırda gelişmekte
olan ülke sermaye piyasalarında bulu-
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
69
Şekil 1a. ABD Hazinesinin Faize Duyarlı Borç Stoğu
(milyon $)
Şekil 1b. Gelişmekte Olan Ülkeler Borç Stoğu
(milyon $)
Kaynak: http://www.treasury.gov
Kaynak: http://databank.worldbank.org/
Şekil 2. MSCI Gelişmekte Olan Ülkeler Endeksi
Kaynak: https://www.msci.com
nan ve ABD’deki reel faizlerinin artması durumunda bu ülke yönünde hareket etmesi muhtemel olan sıcak para
ise bu resmi tamamlayan bir diğer faktördür. Dolayısıyla ABD ve gelişmekte
olan ülkeler, sermaye hareketlerine
hassasiyet anlamında kur ve faiz riski
üzerinden birbiriyle yakın etkileşim
içinde görünmektedir.
Bu çerçevede, uzunca bir süredir ekonomi gündemini teşkil eden
FED’in kısa vadeli faiz oranında artışa
gidecek olmasının Türkiye başta olmak üzere etkileri de aslında söz konusu faiz artışının ABD tahvil piyasasında yaratacağı etkiyle bağlıdır. Bu ilişki
ise hem FED’in faiz artışı ile geçeceği
sıkılaştırma politikasının uzun vadeli
faizleri etkileme kabiliyetine, hem de
gelişmekte olan ekonomilerin yaşanması muhtemel dalgalanmaları tolere
70
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
edebilme gücüne bağlıdır3.
Bu iki koşuldan ilki, yani FED’in
kısa vadeli politika faiz artışının tahvil getirisini etkileme gücü dış faktörler bir kenarda tutulursa, aslında
tam olarak geleneksel olmayan para
politikasından çıkış koşullarının doğru ve piyasaların beklentisi çerçevesinde olmasına bağlıdır. Zira, uzun
vadeli faizler en basit tanımıyla kısa
vadeli faizlerin beklenen değerlerine
belirsizlik faktörünün eklenmesinden
başka bir şey değildir. Örneğin enflasyon yaratacak çıktı açığının oluşmaması durumunda FED’in kısa vadeli
faizleri planlanan hızda artırmayacağı
beklentisi oluşursa tahvil getirisi de
hızla artmayabilir. Bu manada, Wu
(2014), QE3 kapsamında uygulanan
varlık alım programının uzun vadeli
faizler üzerindeki etkisinin daha önce-
Sermayenin uluslararası dolaşımının büyük ölçüde serbest olduğu günümüz finansal mimarisinde, portföy hareketlerinin finansal
gelişmişlik seviyelerinden bağımsız olarak borçlanma maliyetleri,
sermaye piyasaları, döviz kurları
ve ticaret hadleri üzerinden tüm
ülkeleri etkileme potansiyeline
sahip olduğu teorik olarak kabul
edilen, literatürdeki çok sayıda
çalışmayla amprik olarak da kanıtlanan bir gerçektir.
ki programlara göre azaldığını göstermektedir. Aynı çalışmada geleneksel
olmayan para politikasından çıkışın
zamanlamasının doğru ve şeffaf olmasının normalleşmeye geçişin az hasarlı
olmasına katkı yapacağı da vurgulan-
ABD’nin, Avrupa başta olmak
üzere ticari rakiplerine karşı dış
ticaret payını kaybetme riski söz
konusudur.
maktadır. 2000’li yıllardan itibaren
FED’in kısa vadeli fonlama oranında
gerçekleştirdiği beklenmedik değişikliklerin tahvil faizlerle pozitif yönlü
istatistiki olarak anlamlı ilişki içinde
olduğuna dair amprik bulgular sunan
çok sayıda akademik çalışma olmakla
birlikte (literatür özeti için bkz. Berument ve Froyen, 2009), FED’in yakın
gelecekte faiz artırımının tüm kesimlerce beklendiği bu ortamda tahvil getirleri üzerindeki etkisi müphemliğini
korumaktadır.
FED’in faiz artırımınının tahvil
getirilerini başarıyla yükseltmesi durumunda, gelişmekte olan ülkelerin
sermaye hareketlerini tolere edebilme
koşulu ise bu ülkelerin parasal duruşlarına ve bunu belirleyen makro
ekonomik koşullara bağlıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, sermayenin
uluslararası dolaşımının büyük ölçü-
de serbest olduğu günümüz finansal
mimarisinde, portföy hareketlerinin
finansal gelişmişlik seviyelerinden bağımsız olarak borçlanma maliyetleri,
sermaye piyasaları, döviz kurları ve
ticaret hadleri üzerinden tüm ülkeleri
etkileme potansiyeline sahip olduğu
teorik olarak kabul edilen, literatürdeki çok sayıda çalışmayla amprik olarak
da kanıtlanan bir gerçektir (bkz. Karras (1999a, 2001), Weeks (2009)). Bu
durumun temel sebebi, merkez bankalarının para politikası aracı olarak kullandıkları ağırlıklı olarak gecelik, kısa
vadeli fonlama oranlarının uzun vadeli faizler, yani DİBS faizleri üzerindeki
etkisinin açık ekonomilerde dışsal faktörlerin etkisiyle zayıflamasıdır. Literatürde, sermaye hareketlerinin açık
ekonomilerde para politikasının büyüme üzerindeki etkinliğini azalttığı
(bkz. Karras (1999a, 2001), Rappaport
(2000), Berument ve Dogan (2003))
buna karşılık enflasyon üzerindeki etkinliğini artırdığı (bkz. Rogoff (1985),
Romer (1993)) yönünde ortak bir görüş olduğu söylenebilir. Buna karşılık
farklı gruplardaki ülkeler üzerindeki
Türkiye ekonomisinin, FED’in faiz
artışı kararından diğer gelişmekte
olan ülkeler nispetinde etkilenmesi beklenen bir gelişmedir.
etkileri konusunda genel geçer bir
kural oluşturmak mümkün değildir.
Sermaye hareketleri her ülkeyi kendi
spesifik koşullarına göre etkilemektedir (bkz. Berument ve diğerler (2007).
Jain-Chandra ve Unsal (2012) çalışmasında amprik olarak gösterildiği üzere,
sermaye hareketlerinin yoğun olduğu
dönemlerde makro ihtiyati politika
desteğini alamayan para politikasının
etkinliği, gelişmekte olan Asya ekonomilerinde normal zamanlara göre
belirgin ölçüde azalmaktadır. Nier
ve diğerleri (2014)’te ise, aralarında
Türkiye’nin de olduğu daha geniş coğrafyaya yayılmış 29 gelişmekte olan
ülke için aynı sonuca ulaşmaktadır.
Ayrıca Belhocine ve Dell’Erba (2013),
borçluluk seviyesi yüksek olan ülkelerde piyasa faiz oranlarının borcun
sürdürülebilmesine ilişkin kaygılara
daha duyarlı olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı duyarlılığın yüksek
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
71
Sermaye
çıkışlarından
asgari oranda etkilenmesi için
Türkiye’nin kredibilitesinin yüksek olmasına ihtiyaç vardır.
oranlı cari açığın sürdürülebilirliğine
karşı olması da beklenebilir.
Faiz artışı kararını verecek olan
FED ile politikadan etkilenecek ABD
Hazinesi ve gelişmekte olan ülkeler
için yukarıda verdiğimiz bilgiler çerçevesinde bir değerlendirmede bulunulacak olunursa, tek başına en çok
tahvile sahip olan FED’in ikincil piyasada tahvilleri satmak gibi hiç beklenmedik bir politika tercihi olmadığı ve
yine FED’in kısa vadeli faizleri hızla
artmadığı sürece uzun vadeli faizlerde
dramatik değişiklik olması potansiyeli
ABD hazinesinin borç tavanı kısıtına
(ki bu iktisadi olduğu kadar yasal dayanağı olan bir problemdir ve çözümü
iktisadi sorunlara kıyasla daha mekaniktir) ve yabancı borç sahiplerinin
borçlarını herhangi bir sebeple beklenenden erken tahsil edip etmemesine bağlı olduğu söylenebilir. O halde
bu ilişkiler ağı içerisindeki en önemli
belirleyici unsur gelişmekte olan piyasalardaki istikrardır. Gelişmekte olan
piyasalardan olağan dışı sermaye çı-
72
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
kışı olması durumunda çıkış yönünün
ABD tahvil piyasası olacağı gerçeğinden hareketle, uzun vadeli faizlerde
yaşanacak artışın tahvil sahiplerinin
ellerindeki tahvilleri hızla çıkarmasıyla sonuçlanacak bir domino etkisi
potansiyelini taşımaktadır. Bunlara
ilaveten düşük enflasyon sebebiyle
beklenen ölçüde artmayan iç talebin
olduğu ortamda rekabetçi döviz kurunun önemi de giderek artmaktadır.
Dolayısıyla, ABD’nin, Avrupa başta
olmak üzere ticari rakiplerine karşı dış
ticaret payını kaybetme riski de söz konusudur. Zira İngiltere Merkez Bankası, Japonya Merkez Bankası ve AB Merkez Bankası da 2008 sonrası dönemde
benzeri tedbirleri alarak küresel sermaye stoğuna katkı yapmışlardır ve
FED’in bu dönemde vermesi beklenen
geleneksel olmayan para politikasından çıkış kararını yakın gelecekte bu
bankaların da vermesi gerekmektedir.
Bu politikalardan çıkış söz konusu olduğunda da para otoritelerinin birbirlerinin atacağı adımları takip etmeden
radikal bir şekilde harekete geçmeleri
ise diğer ülkelerden önce kararı alan
ülke ekonomisi açısından sakıncalar
içermektedir. Zira kararı alan ülkenin
para biriminin değer kazanarak dış
Bunun içinse, kısa vadede istikrar, uzun vadede ise sermaye hareketlerine duyarlığı artıran cari
açığı azaltıcı katmadeğeri yüksek
yatırımlara ihtiyaç vardır.
ticaret ağırlıklı büyümeyi aşağı yönlü
etkileme ihtimali bulunmaktadır. Kur
savaşları olarak tabir edilen rekabetçi
kur politikası kavramı tam olarak bu
sebepten sıklıkla gündeme gelmektedir. Bu koşullar altında faiz artırma kararı alması söz konusu olan FED açık
piyasa komitesi üyelerinin bu kararı
alırken bakmaları gereken göstergeler
ABD’nin işsizlik ve büyüme verileri
kadar, Şekil 1’de görülen hazine borç
stoğu, gelişmekte olan ülkelerin para
birimlerine karşı bir yıl içerisinde %10
civarı değerlenen dolar kuru ve gelişmekte olan ülkelerin borç, büyüme ve
cari açık göstergeleridir. Zaten 2008
Eylül ayında genişletici para politikalarına geçiş aşamasında hedef olarak
konulan makro göstergelerde belirgin
ölçüde iyileşme sağlanmasına rağmen,
hem tahvil alım sürecinin sonlandırılması, hem de faiz artışı aşamasında tabiri caizse rötarların yaşanmasında bu
faktörün etkili olduğu düşünülebilir.
Gerek 2008’de başlayan küresel kriz,
gerekse bu krize karşı üretilen politikalar sadece ABD piyasasını değil, tüm
küresel piyasaları etkilemiştir ve çıkış
da birbirlerine bağlı bu piyasalar dengeye gelmeden sağlıklı olmayacaktır.
Sonuç olarak, FED’in sıkı para politikası duruşuna geçişte acele etmesi
beklenmemelidir. Bu varsayıma ilaveten gelişmekte olan ülke ekonomilerinde büyük ölçekli daralmalar yaşanmayacağını varsayan Dünya Bankası’nın
2014 Ocak ayı Küresel Ekonomik Beklentiler Raporunda 2015 yılının üçüncü çeyreğinde başlayacak ve 2016
yılının sonuna kadar sürecek 1,75
puanlık faiz artışının ABD’nin uzun
vadeli tahvilllerini 150 baz puan artıracağı beklentisine yer verilmiştir. Bu
beklentiler ışığında gelişmekte olan
ülkelere giren yabancı sermayenin
%10, büyüme beklentisinin ise binde
6 azalacağı beklenmektedir. Moore ve
diğerleri (2013) çalışmasında ise, ABD
tahvillerindeki 10 baz puanlık getiri
oranı azalışının gelişmekte olan ülke
borçlanma araçlarına olan talebi 0,4
yüzdelik puan, söz konusu ülkelerin
tahvil getiri oranını 1,7 yüzdelik puan
artırdığı ortaya konulmaktadır.
Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler
ortalamasından aşağıya da yukarı yönlü sapması kendi iç faktörlerine bağlıdır. Söz konusu faktörler ise TCMB politikalarının sağlamlığı ve sermayenin
ülkeden çıkışına sebep olacak ülkeye
özel nedenler olarak özetlenebilir. Bu
manada, TCMB’nin sermaye girişinin
yoğun olduğu dönemde uygulamaya
koyduğu Rezerv Opsiyon Mekanizması
(ROM) politikası Berument ve diğerleri (2015)’te ampirik olarak gösterildiği
üzere sermaye girişinin döviz kuru ve
faizler üzerindeki istikrarsızlaştırıcı
etkisini istatistiksel olarak anlamlı bir
şekilde düşürmüştür. Moore ve diğerleri (2013), TCMB’nin uyguladığı döviz
kuru politikası sayesine makaleye kou
olan gelişmekte olan ülke para birimleri arasında TL’nin ABD faiz oranlarından en az etkilenen para birimi olduğunu göstermektedir. Buna karşılık,
FED’in tahvil alımlarına son vermesi
sürecinde ve sonrasında, yani, 2013
yılı Mayıs ayından4 günümüze kadar
geçen sürede, Türkiye’den sermaye
çıkışının ve buna bağlı olarak TL’nin
değer kaybının diğer gelişmekte olan
ülkerden yüksek olduğu görülmüştür. Bu noktada merkez bankasının
politika duruşunun doğruluğu kadar
ve belki de bundan bağımsız olarak,
yukarıda bahsedildiği çerçevede açık
ekonomi koşullarında merkez bankası
politika etkinliğinin zayıflayıp zayıflamadığı düşünülmelidir. Söz konusu
dönemde TL yüzde 50’nin üzerinde
değer kaybetmiş olmakla birlikte Şekil
3’te görülebileceği üzere gelişmekte
olan ülkeler ortalamasından anlamlı
bir sapma göstermemiştir. Ancak, aynı
Şekil üzerinde iç siyaset açısından kırılma noktası olarak kabul edilebilecek dönemlerde TL’nin değer kaybının
ataklar yaptığı görülmektedir.
Şekil 3. Seçilmiş Gelişmekte Olan Ülkelerin Dolar Kurları (Nisan 2013=100)
Kaynak: http://stats.oecd.org/
Şekil 2 ile karşılaştırmalı olarak incelendiğinde Şekil 4’te verilen Türkiye menkul kıymetler piyasalarından yabancı
çıkışının diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha belirgin olduğu anlaşılmaktadır.
Şekil 4. Yurt Dışında Yerleşik Kişilerin Hisse Senedi ve DİBS Stoğu
Kaynak: http://evds.tcmb.gov.tr/
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
73
Buna karşılık, 2014 yılı başından
günümüze kadar olan dönemde Borsa
İstanbul’daki yabancı yatırımcı payının azalmadığı bilakis %61’den %64
seviyesine çıktığı görülmektedir5. Yani
yerli yatırımcı, yabancı yatırımcıdan
daha fazla menkul kıymet stoğunu
elinden çıkarmıştır. Derinlemesine
analiz yapılmadan sadece bu veriler,
Türkiye’nin öznel koşullarının sermaye hareketlerinde büyük oranda belirleyeci olabileceğini düşündürmektedir.
Sonuç
Türkiye ekonomisinin, FED’in faiz
artışı kararından diğer gelişmekte
olan ülkeler nispetinde etkilenmesi
beklenen bir gelişmedir. Bu etkinin
yukarıda atıfta bulunulan Dünya Bankası çalışması ve Moore ve diğerleri
(2013)’nde ortaya konan tahminlerden aşağı ve yukarı yönlü sapması
gelişmekte olan ülke ekonomilerinde tahvil piyasaları yoluyla küresel
yeni bir dalganın ortaya çıkmamasına
ve bundan daha da önemlisi bizzat
Türkiye’nin performansına bağlıdır.
Yeni bir küresel kriz ya da ülkeye özel
olağanüstü gelişmeler olmadığı sürece
Fed’in faiz artırımı literatürde yaygınca görüldüğü üzere normalleşmedir
ve beklentiler çerçevesinde olduğu
sürece normalleşmenin uzun vadede
zarardan çok fayda getirmesi beklenmelidir. Hatta, 2013 Nisan ayından bu
yana TL’nin yüzde 50’nin üzerinde değer kaybettiği ve aynı dönemde menkul kıymetler piyasalarından yabancı
çıkışının yüzde elliye yaklaştığı düşünülürse, döviz kurlarında hedefi aşma
durumunun oluşmuş olabileceğinden
hareketle, söz konusu normalleşmenin TL’nin reel değerini nispeten artırma olasılığı da mevcuttur.
Bunun dışında, sermaye çıkışlarından asgari oranda etkilenmesi için
Türkiye’nin kredibilitesinin yüksek
olmasına ihtiyaç vardır. Yani yabancı
sermaye iş çevrimlerine göre cazibenin arttığı dönemlerde yurt içi piyasalara girip, kârı en çoklaştırdığında çıkmamalı, burda daha uzun vadeli getiri
beklentisi içine girebilmelidir. Bunun
içinse, kısa vadede istikrar, uzun vadede ise sermaye hareketlerine duyarlığı
artıran cari açığı azaltıcı katmadeğeri
yüksek yatırımlara ihtiyaç vardır.
Referanslar
Belhocine, N. ve S. Dell’Erba (2013), “The Impact of Debt Sustainability and the Level of Debt on Emerging Markets Spreads”, IMF Working Paper, no. WP/13/93.
Berument H. ve B. Dogan (2003), “Openness and the effectiveness of monetary policy: empirical evidence from Turkey”, Applied Economics Letters, no. 10.
Berument H., N. Konac, ve O. Senay (2007), “Openness and the Effectiveness of Monetary Policy: A Cross-country Analysis”, International Economic Journal, no.
21/4.
Berument H. ve R. Froyen (2008), “Monetary policy and U.S. long-term interest rates: How close are the linkages?”, Journal of Economcis and Business, 61/1.
Berument H., A. Sahin ve B. Dogan (2015), “Effectiveness of the reserve option mechanism as a macroeconomic prudential tool: evidence from Turkey”, Applied Economics, DOI: 10.1080/00036846.2015.1064077.
Jain-Chandra, S. ve F. Unsal (2012), “The Effectiveness of Monetary Policy Transmission Under Capital Inflows: Evidence from Asia” IMF Working Paper, no.
WP/12/265.
Karras, G. (1999a) “Openness and the effects of monetary policy, Journal of International Money and Finance, 18.
Karras, G. (2001), “Openness to trade and the potency of monetary policy: how strong is the relationship”, Open Economies Review, 12.
Moore, J., N. Sunwoo, S. Myeongguk, T. Alexander (2013), “Estimating the impacts of US LSAP’s on emerging market economies’ local currency bond markets,” Staff
Report, Federal Reserve Bank of New York, No. 595.
Nier, E., T.S. Sedik, ve T. Mondino (2014), “Gross Private Capital Flows to Emerging Markets: Can the Global Financial Cycle be Tamed?”, IMF Working Paper, no.
WP/14/196.
Rappaport, J. (2000), “How Does Openness to Capital Flows Affect Growth?”, FRB of Kansas City Research Working Paper.
Rogoff, K. (1985), “Can international monetary policy be counterproductive?” Journal of International Economics,18.
Romer, D. (1993), “Openness and inflation: theory and evidence, Quarterly Journal of Economics, 108.
Weeks, J. (2009), “The Effectiveness of Monetary Policy Reconsidered”, Political Reseach Institute Working Paper Series, no. 202.
Wu, T (2014), “Unconventional monetary policy and long-term interest rates”, IMF Working Paper, no. WP 14/189.
DİPNOPLAR
1- ABD Hazinesi Haziran 2015 verileri için bkz. http://www.treasury.gov/ticdata/Publish/mfh.txt.
2- ABD Hazinesinin gelişmekte olan ülkelere olan toplam borcu 2008 sonundan günümüze 1 trilyon dolar artmıştır.
3- Türkiye özelinden örneklendirecek olursak, ABD’de uzun vadeli reel faizin artması durumunda, ülkeden çıkacak sermayenin TL’nin değerini düşürmesi sonucunda yurt içi faizin artışı, cari
açığın finansman kabiliyetine bağlı olacaktır. Sermaye çıkışı cari açığın finansmanını güçleştirmediği sürece tolere edilebilir olarak değerlendirilebilecektir.
4- 30 Nisan-1 Mayıs tarihli FED Açık Piyasa Komitesi toplantısının 22 Mayıs tarihinde kamuoyuna açıklanan tutanaklarında FED’in tahvil alımlarını azaltarak sonlandırma sürecinin kısa bir süre
içinde başlayacağının kamuoyuna açıklanmasının ardından gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı yaşanmıştır. Bu, QE3’ten çıkışın ilk adımı olmuştur. FED Açık Piyasa Komitesinin 2013 yılı
Aralık toplantısından sonra başlayan ve 10 ay süren tahvil alımı azaltım süreci ise 2014 yılı Ekim ayında tamamlanmıştır.
5- Yıliçi yabancı oranı grafiği için Bkz. İş Yatırım Günlük Yabancı Oranları Tablosu.
74
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Prof. Dr. Sumru ALTUĞ
Koç Üniversitesi
CEPR ve KU-TÜSİAD EAF
Çin Ekonomisinin Sorunları ve Geleceği
Çin ekonomisin önemi küresel
ekonomik sistemde gitgide artmaktadır. İkinci Dünya Savaşından sonra
dünyadaki en yoksul ülkeler arasında yer alan Çin’in 2014 yılında satın
alma paritesine göre kişi başına geliri
12.600 dolara yükselmiş olup ülke artık yüksek orta gelirli ülkeler arasında
sayılmaktadır. Çin ekonomisi 2014
yılında cari fiyatlarla 10 trilyon dolarlık GSYH’si ile dünyanın ikinci büyük
ekonomisi konumuna yükselmiştir.
Ancak 2008-2009 küresel krizinden
sonra uyguladığı canlandırma paketleriyle %8 ortalama büyüme hızıyla küresel ekonomideki büyümenin
%30’unu sağlamış olan Çin’in 2015
yılı ortasından itibaren ekonomisinde
birikmiş yapısal sorunlar başgöstermeye yüz tutmuştur.
Bu yazımızda Çin ekonomisinin
sorunları ve geleceğini tartışmak adına konuyu Çin’de meydana gelen üç
önemli olay ya da gelişme ışığında ele
alacağız.
hinden itibaren izin almadan sürdüTianjin felaketi: Birinci olay, 12 ren Ruhai Logistics firmasının ihlalleri
Ağustos tarihinde Çin’in üçüncü bü- yanında bu tür bir depo alanına yeterli
yük konteyner limanı olan Tianjin mesafe bırakılmaksızın yerleşim alanşehrindeki kimyasal madde deposun- ları oluşturulmasına izin verilmesi gibi
da meydana gelen patlamadır; bakınız olgular bu olayla birlikte gün yüzüne
Şekil 1. Bu olay, Çin ekoŞekil 1: Tianjin Felaketi
nomisinde giderek artan
yapısal tıkanıklıkların bir
önhabercisi olarak ele alınabilir. Bugüne kadar 159
kişinin can verdiği, 797
kişinin yaralandığı ve 14
kişinin halen kayıp durumda olduğu patlamanın
nedenleri, aslında Çin ekonomisinin bugüne kadar
ertelediği reformların ve
uygulamaların bir özeti niteliğindeydi.
Tehlikeli kimyasalları
limanda depolamayı ve
taşımayı Ekim 2014 tari-
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
75
çıktı. %7 oranında bir büyüme hızını
yakalamayı bir toplumsal hedef haline getirmiş olan Çinli otoritelerin bunun gerçekleşmesi için birçok önemli
güvenlik ve çevre kuralını görmezden
geldiği ya da eksik uyguladığı bu felaketle birlikte iyice anlaşıldı. Bu felaket
Çin’de uygulanan ekonomik model ya
da gelişen ülke kapitalizmi açısından
bir milat olarak yer alacak mı? Bunu
ancak Çinli otoriteler bilebilir ama aşağıda daha ayrıntılı sözedeceğimiz gibi,
bu olay Çin’deki son gelişmelerle birlikte ele alındığında Çin’in gelecekte
izleyeceği toplumsal gelişme hakkında ipuçları vermektedir.
Çin borsalarındaki dalgalanma
ve çöküş: Tianjin felaketi Çin borsalarının şiddetli dalgalanmalar geçir-
76
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
diği bir döneme de denk geldi. Çinli
politika yapıcıları son yıllarda, 2009
yılından beri uygulanan yatırım odaklı
büyüme modelini tüketim odaklı bir
modele dönüştürmeyi hedeflediler. Bu
hedefin yanında Çin’in 2009 yılından
beri uyguladığı canlandırma paketlerinin önemli bir parçası olan altyapı
ve konut yatırımlarının bankacılık ve
bankacılık sistemi dışından fonlanmasından ötürü devletin iktisadi girişimlerinde ve özel sektörde şişen borçluluk oranlarını, hisse satışları yoluyla
yeni parasal kaynak yaratarak düşürme hedefleri de vardı. İşte Çin borsalarının son aylardaki seyrinin altında bu
nedenler yatıyor. Bir yandan tüketimi
kamçılamak adına 90 milyon “perakendeci” yatırımcının kredili menkul
2009 yılından beri uygulanan
yatırım odaklı büyüme modelini
tüketim odaklı bir modele dönüştürmeyi hedeflediler.
alım satımını (margin trading) özendirerek, diğer yandan şirketleri borsa
yoluyla fon sağlamaya sevkederek Çin
borsalarında çok büyük bir balonun
oluşmasına neden olunduğuna şahit
olduk. Örnek verirsek Şanghay borsası Ocak 2014 tarihinden tepe noktasını ulaştığı 2015 yılının Haziran ayına
kadar %150 artmıştı! Bu balonun kaotik bir şekilde sönmesinden sonra Çin
borsa değerlerinden 3,5 trilyon kadar
doların kaybolduğunu gördük; bakınız
Şekil 2.
Şekil 2: Shanghai Borsasının Seyri
Ağustos ortalarında gerçekleşen
devalüasyonun da etkisiyle Çinli otoriteler borsalara doğrudan
müdahale etmekten vazgeçtiler.
Ancak bu süreç, Tianjin felaketinde
olduğu gibi Çinli politika yapıcıların
bir dizi hatası ile birlikte gelişti. Aslında Çin’de işlem yapmaya açık borsa değeri toplam ekonominin ancak
%30’una karşılık geliyor. Buna karşın
gelişmiş ekonomilerde bu oran %100
civarında. Ayrıca Çinli hanehalklarının ancak %15’inin borsada yatırımı
var. Dolayısıyla borsanın yükselmesi
ülkedeki toplam tüketimi artırmadığı
gibi borsanın düşüşü de ekonomiye
esas olarak zarar vermedi. Buradaki
esas sorun, yine Çinli politika yapıcıların borsadaki balonun patlamasına
verdikleri tepki nedeniyle inandırıcılıkları hakkında şüphelerin doğmasından kaynaklanıyor. Economist dergisinin veciz bir şekilde anlattığı gibi,1 bu
tepkiler açığa satışın yasaklanmasından tutun da emekli fonlarının borsadan hisse almalarına varıncaya kadar
bir dizi tedbirin alınmasını içeriyordu.
Çinli politika yapıcıların hisse fiyatlarındaki düşüşü önleyememelerinin
nedeni, kredili menkul alım-satımlarındaki marjların borsadaki küçük
yatırımcılar tarafından ancak hisselerini satarak karşılanabilmesinden
kaynaklanıyordu. Şanghay ve Şenzen
borsalarındaki çöküşün gerek broker
firmalarını hisse alımı için fonlama,
gerek İPO’ların yasaklanması, gerekse
borsada listelenmiş hisselerin yarısının satışının askıya alınması gibi tedbirlerle geçici olarak önüne geçildiyse
de Ağustos ortalarında gerçekleşen
devalüasyonun da etkisiyle Çinli otoriteler borsalara doğrudan müdahale
etmekten vazgeçtiler. Ancak otoritelerin finansal piyasaların derinleşmesi,
piyasa mekanizmalarının Çin ekonomisinde daha fazla işlemesi gibi daha
önce verdikleri sözleri tutmamaları ve
hatta çok ileri giderek borsaların yukarı yönlü seyrini bizzat belirlemeye
çalışmaya yönelik tedbirler almaları
Çin ekonomisinin geleceği hakkında iş
ve ekonomi dünyasında bir dizi soruya
yol açtı.
Yuan’ın değerinin düşürülmesi:
Hikâyemizin üçüncü halkası, Çin Merkez Bankası’nın sürpriz bir şekilde
11 ve 12 Ağustos günleri Çin parası
Yuan’ın değerini ilk başta %1,9, sonra
Çin’in düşen borsası, endüstriyel
felaketler ve Çin ekonomisinde birikmiş olduğu gözlemlenen diğer
riskler, dünya borsalarına, emtia fiyatlarına ve küresel büyüme
tahminlerine aşağı yönlü bir ivme
verdi.
da %1,6 oranında düşürmesiyle ilgili;
bakınız Figür 3. Dünya piyasalarında Çin ekonomisi ile ilgili verilerin
beklenenden kötü olduğu yolundaki
değerlendirmeler sonucunda Asya,
ABD, ve Avrupa borsalarında ani düşüşler meydana geldi. Bu devalüasyonla birlikte son yıllarda Çin ekonomisine emtia ihracatı yaparak yüksek
büyüme hızları elde eden Brezilya ve
Avustralya gibi bir dizi emtia üreticisinin paralarında da değer kayıpları yaşandı. Çin’in bu beklenmedik hamlesi
dünya iş ve ekonomi çevrelerinde bir
kur savaşı tehlikesinin dillendirilmesine neden oldu. Her ne kadar Çinli
yetkililer bu devalüasyonun gelecekte
Çin parasının değerinin piyasa yöntemleriyle belirlenmesine yönelik bir
hamle olduğunu söyleselerde Çin’in
düşen borsası, endüstriyel felaketler
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
77
ve Çin ekonomisinde birikmiş olduğu
gözlemlenen diğer riskler, dünya borsalarına, emtia fiyatlarına ve küresel
büyüme tahminlerine aşağı yönlü bir
ivme verdi.
Bu noktadan sonra Çin ekonomisinden ve Çinli politikacılardan neler
beklemeliyiz? Her şeyden önce, tüm
bu olup bitenler Çin ekonomisinin bir
krize doğru gittiğini mi göstermektedir? Bu olaylar Çin ekonomisindeki
tıkanıkları işaret etmekle birlikte birçok yorumcu Çin’deki sorunların abartılmadan ele alınmasından yanadır.
Örneğin Nicholas Lardy2 Çin ekonomisindeki yavaşlamanın yanlış algılandığını, böyle bir yavaşlamanın belirtisi
olarak öne çıkarılan elektrik üretimi
gibi göstergelerin servis sektörü ve
tüketim gibi alanlardaki büyümeyi gözardı ettiğini iddia etmektedir. Çin’de
bir finansal kriz görünümü olmadığını, bankacılık sektöründeki likiditenin
güçlü olduğunu, Ağustos ortasında
gerçekleşen devalüasyondan sonra
Çin parasının değerini esas olarak koruduğunu ve dışarıya yönelik sermaye
akımlarının sürdürülebilir seviyede
olduğunu söylemektedir.
Şekil 3: Yuan Devaluasyonu
Ufukta bir finansal kriz olmasa da,
Çin ekonomisinde bundan böyle önemli değişiklikler beklememiz gerektiği
de ortadadır. 2008-2009 küresel krizini 575 milyar dolarlık bir canlandırma
ve yatırım paketiyle atlatmayı başaran
Çin ekonomisi, aynı dönemde toplam
borçluluğunu da GSYH’sinin %147’inden %282’sine çıkardı. Bu borçların bir
kısmı, bankaların bilanço dışı ürünleriyle gerçekleştirilirken diğer bir kısmı
da yerel idarelerin çıkardıkları finansman araçlarıyla (local government financing vehicles - LGFV) yaratıldı. Bu
olgular, birçok yorumcunun işaret et-
Ufukta bir finansal kriz olmasa
da, Çin ekonomisinde bundan
böyle önemli değişiklikler beklememiz gerektiği ortadadır.
78
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
tiği şekilde denetimin zayıf olduğu bir
“gölge kredi piyasası”nın yaratılmasına yol açtı. İlk olarak Çinli otoriteler
bir yandan bu tür borçlanmaları azaltmak (de-leveraging), diğer yandan
ekonominin yavaşlamasını önlemek
için faizleri düşürerek bankaların verdiği kredi miktarını artırmak ve yerel
idarelerin çıkardığı finansman araçlarını yerel bonolarla değiştirmek (releveraging) gibi karmaşık bir görevle
karşı karşıyalar. İkincisi, yatırım ve
son yıllarda özellikle altyapı ve konut
yatırımı odaklı büyüme modellerini,
gelişmiş hizmet sektörüne sahip bir
ekonomiye doğru ilerleyecek şekilde
tüketim odaklı bir büyüme modeliyle değiştirmek gayreti içindeler.Bunu
gerçekleştirmek için Çinli otoriteler
Çinli otoriteler ekonomideki üretim yapısını, belirledikleri yeni
bilgi teknolojisi, robot teknolojisi,
yüksek teknoloji içeren gemi ve
uçak yapımı, yeni nesil enerji kullanan araçlar gibi on yeni öncelikli alanda katma değer zincirinde
yükselmeyi hedefliyorlar.
ayrıca ekonomideki üretim yapısını,
belirledikleri yeni bilgi teknolojisi, robot teknolojisi, yüksek teknoloji içeren
gemi ve uçak yapımı, yeni nesil enerji
kullanan araçlar gibi on yeni öncelikli
alanda katma değer zincirinde yükselmeyi hedefliyorlar. Halihazırda Çin
sanayiinin sadece %15ini teşkil etse
de bu alanlardaki gelişmelerin, Çin’in
Çin ekonomisinin sorunlarını
ve geleceğini diğer gelişen ülke
sorunlarından bağımsız ele almak bizce doğru değildir. Kaldı
ki birçok gelişen ülke aynen Çin
ekonomisinde olduğu gibi finans
piyasalarının derinliği, çevre sorunları, iş güvenliği ile ekonomik
ve politik gelişmelere bağlı olarak
verilen tepkilerin riskleriyle karşı
karşıyadır.
teknolojiyi hızla yakalama konusunda
gösterdiği başarı göz önüne alınınca
Çin ekonomisi ile rekabet eden ve karmaşık üretim ve yatırım ilişkilerine
sahip olan Japonya, G. Kore ve Tayvan
gibi Asya ülkelerini etkilemesi muhtemel görünmektedir.3 Diğer yandan
tüketim ve hizmet ekonomisine geçiş,
Batı kaynaklı şirketler için yeni fırsatlar da sunmaktadır. Çin’in hali hazırda
ABD ve AB ile bu konularda yürütmekte olduğu ikili yatırım anlaşmaları (bilateral investment treaties - BIT)
yabancı firmaların Çin’deki faaliyetleri
konusunda kapsamlı reformlar ve iyileşmeler vaat etmektedir.4
Tüm bu çıkarsamalarımızdan anlaşılacağı üzere, Çin ekonomisinin
gelecekteki seyri bugüne kadar izlediği patikadan daha farklı olacak gibi
görünmektedir. Çin 1978’de Deng Şiao
Ping’in kapitalist reformlarıyla tarım
kesimindeki atıl işgücünü sanayiye
yönelterek ve yabancı sermaye yatırımlarını teşvik ederek ihracata ve yatırımlara dayalı yüksek büyüme hızları
yakalamıştır. Ancak bundan böyle Çin
ekonomisinin gelecekteki seyri, daha
karmaşık bir ekonomik yapı kurulması
ve önemi gitgide artan çevre sorunlarına çözüm getirilmesi, iş dünyasının
denetlenmesi, finansal sistemin geliştirilmesi ve Yuan’ın uluslararası para
niteliğine kavuşturulması gibi bir dizi
kurumsal ve yönetsel tedbirin alınmasına bağlı gözüküyor. Çin ekonomisinin büyük bir değişim içinde olduğu
açıktır. Bunun salt makroekonomik
politikalarla gerçekleştirilecek bir değişim olmadığı ve çok yönlü etkileri
olacağı açıktır.
Bugün küresel ekonomi giderek
ülkelerin birbirine daha bağımlı hale
geldiği bir yapıya dönüşmektedir.
2008-2009 mali krizinden bu yana
dünyadaki büyümenin önemli bir kaynağını teşkil eden Çin ekonomisinin
kapsamlı bir değişim içinde olmasının
birçok başka ekonomiye etkisi olacağı
açıktır. Çin ekonomisindeki yavaşlama, borsa ve döviz kurlarındaki dalgalanmalarla birlikte 2009 yılından
bu yana gelişmiş ülkelerde sürdürülen
düşük faiz politikasından yavaş da
olsa çıkış sinyalleri, birçok yükselen
piyasa ekonomisi gibi Çin için de kırılganlık ve risk yaratmaktadır. Böyle bir
dönemde Çin ekonomisinin sorunlarını ve geleceğini diğer gelişen ülke sorunlarından bağımsız ele almak bizce
doğru değildir. Kaldı ki birçok gelişen
ülke aynen Çin ekonomisinde olduğu gibi finans piyasalarının derinliği,
çevre sorunları, iş güvenliği ile ekonomik ve politik gelişmelere bağlı olarak verilen tepkilerin riskleriyle karşı
karşıyadır. Ekonomisinin büyüklüğü
nedeniyle Çin’in bu tür sorunları küresel bir boyut almakla beraber aslında tüm gelişen ülkelerde mevcut olan
yapısal kısıtların ve sorunların benzeridir. Çin politika yapıcılarının bugüne
kadar uygulanan büyüme modelinin
sürdürülebilir olmadığını kararlaştırıp
yeni, tüketim ve hizmet sektörü odaklı, daha yüksek katma değerli malların
üretimine dayalı bir büyüme modeline geçmeye yeltenmeleri, gelişmiş ve
gelişen ülkeler için risk oluşturmanın
yanında fırsatlar da sunmaktadır. Bir
yandan Çin ekonomisinin büyüme hızının bu sürecin bir parçası olarak düşmesi dünyadaki beklenen ortalama
büyüme hızını azaltırken diğer yandan
Çin ekonomisindeki olası değişim,
gelişmiş ve gelişen ülkeler açısından
Çin politika yapıcılarının bugüne
kadar uygulanan büyüme modelinin sürdürülebilir olmadığını kararlaştırıp yeni, tüketim ve hizmet
sektörü odaklı, daha yüksek katma değerli malların üretimine dayalı bir büyüme modeline geçmeye
yeltenmeleri, gelişmiş ve gelişen
ülkeler için risk oluşturmanın yanında fırsatlar da sunmaktadır.
yeni yatırım ve ticaret imkânları yaratmaktadır. Örneğin Çin’in yeni girişimlerinden birisi olan AIIB (Asian
Infrastructure Investment Bank) çok
geniş bir coğrafyada altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi ve yeni ticaret
alanlarının geliştirilmesi açısından
önemli fırsatlar sunmaktadır. Nitekim
Türkiye’deki iş çevreleri bu gelişmeleri
ilgiyle izlemektedirler.5
Sonuç olarak şu gözlemleri yapabiliriz. Çok büyük bir oyuncu - Çin - küresel sisteme gitgide daha sıkı bir şekilde
entegre olmaktadır. Bu entegrasyon
süreci ve Çin ekonomisinin bundan
sonra izleyeceği patika, kaçınılmaz
olarak sarsıntılar ve iç ve dış sorunlarla birlikte yürüyeceğe benzemektedir.
Bu süreç, aslında birçok gelişen ülkenin de yaşamakta olduğu bir süreçtir.
Çin ekonomisinin bundan böyle daha
düşük olmakla beraber büyümesini
sürdürmesi, öte yandan büyüme modelini tasarladığı şekilde değiştirmeyi
başarması halinde küresel sistemde
önemli bir oyuncunun daha ABD, AB
ve Japonya gibi gelişmiş ekonomilerin
yanında yer alması, beklenmesi gereken, hatta bugünden hazırlanmaya
başlanmasını gerektiren bir olgudur.
DİPNOTLAR
1- “China’s stock market crash: A red flag,” The Economist,
7 Temmuz2015
2- “False Alarm on a Crisis in China,” New York Times, 26
Ağustos 2015, Nicholas Lardy, Peterson Institute for International Economics.
3- “The China Syndrome,” Emerging Markets Macro View,
CitiResearch, 6 Ağustos 2015
4- “Deal hopes spring from Xi’s torrid summer,” Tom Mitchell, The Financial Times, 8 Eylül 2015
5- “Turkey looks forward to China’s ‘New Silk Road’ project,”
Hürriyet Daily News, 6 Eylül 2015
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
79
Prof. Dr. Sadi UZUNOĞLU
Trakya Üniversitesi
İİBF Öğretim Üyesi
Yükselen Ekonomilerin Sorunları ve Geleceği
“Yatırımcılar gelişmekte olan ekonomilerden üçüncü çeyrek dönemde
40 milyar dolar çekti. Yatırımcının gelişen piyasalardan kaçışı küresel finansal krizden bu yana en hızlı tempoda
gerçekleşiyor. Çeyrek dönemlik çıkış
2009’dan bu yana ilk ve 2008’in son üç
aylık döneminden bu yana da en büyük
olarak kaydedildi. Uluslararası Finans
Enstitüsü (IIF) verilerine göre traderlar
2008’in son çeyreğinde 105 milyar dolarlık varlık satışı gerçekleştirmişti.”
Gelişmekte Olan Ülke (GOÜ) piyasaları için bu türden haberleri okumak
artık olağan hale geldi. Oysa GOÜ uluslararası yatırımcılar açısından “gözde
pazarlar” haline gelmişti. Şimdi artık
işler tersine döndü: Yükselen ekonomiler yani GOÜ ciddi sorunlar ile karşı
karşıya kaldı.
80
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
2007’de ABD başta olmak üzere
Gelişmiş Ülkelerde (GÜ) başlayan finansal kriz ve yaşanan büyük durgunluk artık GOÜ ekonomileri için konuşulmaya başlandı. Küresel büyüme
verileri bunu açıkça ortaya koymaya
yetiyor: GÜ’de genişletici para politikalarının etkisi ile toparlanma eğilimi
gözlenirken; GOÜ için aynı eğilimden
söz etmek mümkün görünmüyor. Oysa
2007 krizi süresince GOÜ’in yakaladığı büyüme ile GÜ ve GOÜ arasındaki
farkın kapanacağından bahsedilirken
artık bunun tam tersi görüş dile getiriliyor. Peki bu denklem nasıl değişti
de GOÜ eski büyüme potansiyellerini
sürdüremiyor?
Öncelikle GÜ’in durumunu ortaya
koyalım: GÜ’de büyümenin kademeli
olarak hızlanmasında; kolay finansman koşulları, Euro bölgesinde mali
Gelişmekte Olan Ülke (GOÜ) piyasaları uluslararası yatırımcılar
açısından “gözde pazarlar” haline gelmişti. Şimdi artık işler tersine döndü: Yükselen ekonomiler
yani GOÜ ciddi sorunlar ile karşı
karşıya kaldı.
politikalarda yaşanan düzelme, düşük
petrol fiyatları, artan güven ortamı ve
işgücü piyasasında yaşanan iyileşmelerin (esnekliklerin) etkili olduğu tahmin ediliyor.
GOÜ’de ise düşen emtia fiyatları,
sıkılaşan dış finansman olanakları, yapısal problemler, Çin’deki dengeleme
girişimleri, jeo-politik risklerin etkisi
altında büyümenin yavaşladığı saptaması yapılıyor.
Tablo 1. Küresel Büyüme ve Küresel Ticaret Gelişmeleri
2013
2014
2015 (T)
2016 (T)
Küresel Büyüme (%)
3.4
3.4
3.3
3.8
- GÜ
1.4
1.8
2.1
2.4
- GOÜ
5.0
4.6
4.2
4.7
Küresel Ticaret Hacmi (%)
3.3
3.2
4.1
4.4
- GÜ
2.1
3.3
4.1
4.4
- GOÜ
5.2
3.4
3.6
4.7
Kaynak: IMF
Aslında küresel anlamda büyüme
potansiyelinin, küresel krizin ardından hızla gerilediği biliniyor ve analiz
yapan tüm kurumlar tarafından kabul ediliyor. Büyüme “platosundaki”
düşüş trendi önce GÜ ekonomilerinin
yaşadığı derin durgunluğa bağlanmıştı. Ancak daha sonra Çin başta olmak
üzere GOÜ’lerdeki durgunluk, küresel
büyüme trendinin gerilemesinin te-
mel nedeni olarak gösterilmeye başlandı. Nereden kaynaklı olursa olsun
küresel ölçekte büyüme konusunda
sıkıntı yaşanıyor; ne GÜ ne de GOÜ,
2007 önceki dönemde yakaladıkları
büyüme platosuna ulaşma konusunda
başarı sağlayamıyor. Bunun nedeni de
1997 Asya Krizinden buyana çözüm
için sunulan para politikalarında aramak gerekiyor.
Düşük faiz, bol para…
2008 Eylül’ünde ABD’li yatırım
bankası Lehman Brothers’ın 613 milyar USD borcu ile iflas etmesi bir dönüm noktası oldu: ABD Merkez Bankası FED sarsılan piyasa güvenini temin
etmek için kurtarma başta olmak üzere birçok adım attı. Bunlardan biri faiz
oranlarının hızla düşürülmesi ve piyasadan tahvil benzeri finansal varlıkları
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
81
Yükselen ekonomilerden yaşanan
sermaye çıkışı; bu ülke paralarının değer kaybetmesine neden
olurken, finansal piyasalarda dalgalanmaya (volatilite) yol açıyor.
satın alarak piyasaya likidite enjekte
etmekti. Kriz öncesi dönemde FED bilançosu; bir trilyon USD iken, varlık
alımları sonucu bilanço büyüklüğü 4.5
trilyon USD’a ulaştı. Böylece ABD kendi finansal sistemini kurtarırken sisteme güven yeniden sağlanacak, krizle
birlikte düşen paranın dolanım hızı
yeniden artmış olacak sonuçta ekonomi durgunluktan çıkacak ve yeniden istihdam sağlar hale gelecekti. Bu
politikayı; AB Merkez Bankası (ECB),
Japon Merkez Bankası (BOJ) ve İngiliz
Merkez Bankası (BoE )da takip etti.
Kısaca, GÜ merkez bankaları düşük
faizli, bol parayı piyasaya sürmüştü.
Tabii ki bol para ortamında yüksek getiri elde etmek isteyenler de olacaktı.
Bu yatırımcılar göreceli yüksek getiri
sunan GOÜ piyasalarına yönelecekti.
Nitekim öyle de oldu…
Sermaye akımlarına açık olan GOÜ
Aslında bu kaos ortamı GOÜ için
yeni fırsatlar yaratıyor: Yeniden
üretime-tasarrufa dönme ve faaliyet gelirlerinden kazanç sağlamak. Bunun dışındaki çözümlerin
çok da fazla anlamı kalmıyor.
gelen düşük maliyetli bol paranın etkisi altında kaldı: Bu ülkelerde de faiz
oranları gerilerken, kredi piyasaları
canlandı. Gelen büyük boyutlu sermaye ulusal paranın değerlenmesine yol
açıyor ve GOÜ finans piyasalarında finansal varlık balonlarının oluşmasına
yol açıyordu. Doğal olarak GOÜ’de “bol
para”, talebi de canlandırırken; ekonomiler küçümsenmeyecek büyüme
oranları yakaladı. GÜ’in kendi durgunluklarını çözmek için uyguladığı para
politikası öncelikle GOÜ’de etkisini
göstermeye başladı.
GOÜ’de borçlanan şirketler
sorunu…
GOÜ’de şirketler büyüyen kredi piyasasından büyük ölçüde fon sağlama
yarışına girdi. Şirketlerin aktifleri içinde yabancı kaynakların (yükümlülüklerin) payı yani kaldıraç oranları çok
yükseldi. GOÜ’de şirketlerin borcunun
GSYİH’ya oranı 2003-2008 döneminde yüzde 50’ler düzeyinde gerçekleşirken bu oran 2014’de yüzde 75’e sıçradı.
Bir diğer anlatımla; 2004’de 4 trilyon
USD civarında olan GOÜ firmalarının
kredi hacmi 2014’de 4 kattan daha
fazla artarak 18 trilyon USD’na ulaştı. 2014’deki firma borçlarının; yüzde
17’si tahvil benzeri finansal varlık ihracından kaynaklanırken geriye kalan
büyük kısım banka kredilerinden oluştu. Kurumsal borçların (yükümlülüklerin) önemli bölümünün de yabancı
para cinsinden oluştuğu gerçeğini öncelikle belirtmemiz gerekiyor.
Kurumsal firmaların borçlanmalarındaki artışın veya firmaları borçlanmaya cesaretlendiren faktörlerin başında (özellikle de yabancı para cinsinden
borçlanma); uluslararası piyasalardaki
düşük faiz oranları (ABD, AB ve Japonya), GÜ yatırımcılarının yüksek getiri
arayışları ile borçlananların “nasılsa
kur artmaz” anlayışı bulunuyor.
Tablo 2. Şirket Borçlarındaki Değişim / GSYİH (2007-2014)
Artan GOÜ
Azalan GOÜ
Çin (%25)
Macaristan
Türkiye (%23)
Bulgaristan
Şili (%20)
Romanya
Brezilya (%15)
G. Afrika
Hindistan (%14)
Polonya
Kaynak: IMF
Borçlanma maliyetleri artacak…
Artık trendin tersine döndüğü söylenebilir. 2013’ün Mayıs’ında FED
Başkanı Bernanke; piyasalara düzenli
verdikleri USD likiditesini sonlandıracağını ve faizlerin de yükselebileceğini belirtmesinden buyana gelişen
piyasalardan likidite çıkışı yaşanıyor.
Yükselen ekonomilerden yaşanan ser-
82
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
maye çıkışı; bu ülke paralarının değer
kaybetmesine neden olurken, finansal
piyasalarda dalgalanmaya (volatilite) yol açıyor. Finansal piyasalarda
oluşan varlık balonları patlıyor ve bu
belirsizlik sermaye kaçışını daha da
hızlandırıyor. Gelişen piyasalardan
yaşanan çıkış; Çin büyümesinin yavaşladığı sinyalini veren veriler, emtia
fiyatlarının gerilemesi ve Fed’in faiz
oranlarını artırmaya yaklaşması ile
birlikte gerçekleşiyor. Oysa ABD’de faiz
oranlarını sıfıra yakın seviyede olması
GOÜ’deki riskli varlık talebini destekliyordu: Şimdi bu ülkelerin hisse senetleri ve tahvillerine olan güven ciddi biçimde hasar görmüş bulunuyor.
Örneğin; MSCI Gelişen Piyasa hisseleri geçtiğimiz 3 aylık dönemde yüzde
20 gerileme kaydetti. Bank of Ame-
lararası göç” dalgası. GOÜ’de emtia
üretiminde ortaya çıkabilecek daralmaların istihdam piyasasına olumsuz
yansıyacağı açık. Bunun doğal sonucu
da yasal ve yasal olmayan göç dalgası
olacak gibi görünüyor. Jeo-politik gelişmeler de bu olguyu destekler biçimde gelişiyor.
Yükselen ekonomiler ne
yapmalı?
rica Corp. endekslerine göre gelişen
ülkelerin yerel para birimi cinsinden
tahvilleri, 2015’in üçüncü çeyreğinde
dolar bazında yüzde 6.6 gerileyerek
çeyrek dönem bazında 2011’den bu
yana en büyük düşüşü gerçekleştirdi.
Brezilya’dan Güney Afrika’ya yükselen ülke ekonomilerinin para birimleri
değer kaybederken, 20 para biriminin
bulunduğu göstergeyi rekor düşük seviyeye itti.
FED’in faiz oranlarını yükselteceğine ilişkin sinyaller ve sermaye çıkışları
borçlu özellikle de yabancı para cinsinden borçlu olan şirketler için ciddi
risk oluşturuyor. Bir taraftan borşlanma maliyeti yükselirken diğer taraftan
da “önceki “ gibi krediye ulaşmak zorlaşıyor. Bu nedenle yükselen ekonomiler yalnızca durgunlukla mücadele
etmek zorunda kalmıyor; firmaların
yüksek borçlanmalarının getirdiği
olumsuzluklarla (kur riski benzeri) da
mücadele etmek zorunda kalıyor. Derecelendirme kuruluşları da yükselen
ülke ekonomileri ile kuruluşlarını bu
çerçevede gözlem altına almış bulunuyor. Çünkü, sermaye çıkışları bu ülkelerin döviz rezervlerini aşındırırken,
varlık fiyatlarını da olumsuz biçimde
etkiliyor.
Örneğin Fitch yayınladığı raporda,
küresel döviz rezervlerinde yıl başından bu yana yaşanan düşüşün gelişmekte olan ekonomiler için makroekonomik baskılar yaratabileceğini ifade
etti. Fitch, gelişmekte olan piyasaların
döviz rezervlerinin IMF verilerine göre
Aralık 2014-Haziran 2015 arasındasında 189 milyar dolar azaldığını ifade
etti. Kuruluş, bu düşünün 100milyar
dolarlık kısmının değerleme etkisinden kaynaklanmış olabileceğini, geri
kalanın ise gelişmekte olan piyasa
merkez bankalarının satışlarını yansıttığını vurguladı.
Emtia fiyatlarının düşüşü iyi
ama…
Yükselen ekonomiler; durgunluk,
finansal piyasalarda dalgalanmalar,
varlık fiyatlarında erezyon, borçlanma
maliyetlerinde yükselme ve krediye
ulaşmada sorunlar yaşarken emtia fiyatlarının düşüşünden de etkileniyorlar. Özellikle emtia üreten GOÜ ciddi
gelir kaybına uğrarken, durgunlukla
karşı karşıya kalıyorlar.
Emtia fiyatlarının düşüşü emtia
ithal eden ülkeler açısından doğal
olarak olumlu; özellikle enflasyon
kontrolü ve cari açık avantajı sağlıyor.
Ancak emtia ihraç eden ülkelerdeki gelir kaybı nedeniyle bu ülkelere yapılan
ihracatta daralmalar yaşanıyor. Bunun
en somut örneği Türkiye ile Rusya arasında yapılan ticarette ortaya çıkıyor.
Rusya’ya yaptığımız ihracattaki gerileme ve turizm gelirlerindeki düşüş
dikkat çekici boyutlara ulaşmış bulunuyor.
Emtia fiyatlarının düşmesinin
yarattığı bir diğer olgu önümüzdeki
dönemde hızlanması beklenen “ulus-
Dünyada düşük maliyetli bol likiditenin GOÜ ekonomileri üzerinde ciddi
hasar yarattığı biliniyor: Krediye kolay
ulaşım, tüketim ağırlıklı ekonomik
yapı, rasyonel yatırımlardan uzaklaşma, “sabırlı sermaye” yerine “sabırsız-spekülatif sermaye”ye dönüşüm,
ulusal paranın değerlenmesi yoluyla
kaybedilen rekabet gücü, dış sermayeye aşırı bağlılık, aşırı borçlanma gibi…
Yükselen ekonomilerin ciddi düzeye ulaşan bu sorunlarını çözmek için
genelde “yapısal reform” öneriliyor.
Oysa yapısal reformun istikrarlı bir ortamda yapılmasının bir sonuç vereceği
gerçeği gözden kaçırılıyor ve yapısal
reformun bir türlü içi doldurulamıyor.
Örneğin, jeo-politik risklerin hızla arttığı ortamda “demokratik hukuk devleti” kavramı bir tarafa itilip “yönetilebilirlik” ön plana çıkıyor. Demokrasi
yalnızca bir söylem olarak kalabiliyor.
Aslında bu kaos ortamı GOÜ için
yeni fırsatlar yaratıyor: Yeniden üretime-tasarrufa dönme ve faaliyet gelirlerinden kazanç sağlamak. Bunun dışındaki çözümlerin çok da fazla anlamı
kalmıyor.
Örneğin hala ülkemizde “istikrar
ortamı ile kurların gerilemeye başlayacağı” tezi konuşuluyor. Oysa kurların bu düzeyini kazanç olarak görmek
gerekiyor. Aksi takdirde ucuz ithalata
dayalı üretim yapısına ve yine dövizle
borçlanma dönemlerine geri dönülecek. Kısaca; yükselen ekonomilerin bu
dönemi, bir fırsata çevirmesi için ders
çıkarma olarak algılaması gerekiyor.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
83
Prof. Dr. Ömer Faruk ÇOLAK
TİSK Ekonomi Danışmanı
TOBB-ETÜ Yarı Zamanlı Öğretim Üyesi
Dünya Ekonomisinde İstikrarsızlık ve Borç Sorunu
I-GİRİŞ
2015 yılı küresel ekonominin güç
odaklarının yeni hamleler yaptığı bir
yıl olmuştur. ABD Merkez Bankası
(FED) politika faiz oranlarını dünya
ekonomisinin kontrolünde bir araç
olarak kullanmaya devam etmiştir.
Dünya ekonomisinin bir başka
güçlü bacağı olan Çin, ekonomisindeki teklemeyi aşmak/ertelemek için
ulusal parası Renbinmi’yi arka arkaya
devalüe etmiştir. Çin bu yolla sadece
ihracatta fiyat avantajı yakalamak isterken, aynı zamanda FED’in faiz oranını yükseltmesi sonrasında ülkesini
terk etmeye niyetli sermayenin önünü
döviz kuru risk primini artırarak kesmek istemektedir. Çünkü Çin’in borçlanma oranı oldukça yüksektir.
84
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Avrupa Birliği ise parasal genişlemeyi ekonomide canlanma aracı
olarak kullanmaya karar vererek her
ay 60 milyar Euro’luk bir genişleme
paketini yürürlüğe koymuştur. Avrupa
Merkez Bankası genişleme paketinin
hacmini de şimdilik 1 triyon Euro olarak belirlemiştir.
G-20’de en yüksek büyüme oranları yükselen ekonomilerde görülmüştür. Bu ülkeler içinde
Hindistan (%7,2), Çin (%7) ve
Endonezya’dan (%4,7) sonra dördüncü hızlı büyüyen ekonomi Türkiye olmuştur.
Bu büyük ekonomik güçlerin yanında bir de ekonomilerini ayakta tutmak isteyen gelişmekte olan ülkeler
bulunmaktadır. Her ne kadar bu ülkelere uluslararası kuruluşlarca “yükselen ekonomiler” unvanı verilse de,
2105 yılında bu yükselişleri ciddi bir
şekilde yavaşlamıştır.
II- BÜYÜKLERİN EKONOMİSİ
YA DA G-20 ÜLKELERİNDE
MAKROEKONOMİK
GELİŞMELER
Okuyacağınız bu kısa makalede
2015 yıla sona ererken, dünya ekonomisinin bir fotoğrafı çekilecektir.
2015 yılının ilk iki çeyreğinde dünya ekonomisinin motoru konumundaki G-20 ülkelerinde büyüme oranı
istikrarsız bir seyir izlemiştir. Yılın
ikinci çeyreğinde G-20 ülkelerinde
büyüme ortalama %3,2 düzeyinde
gerçekleşmiştir. G-20’de en yüksek bü-
Tablo 1: G-20 Ülkelerinde
Büyüme Oranları (2014-2015)
Dönem
G20
Arjantin
Avustralya
Brezilya
Kanada
Çin
Fransa
Almanya
Hindistan
Endonezya
İtalya
Japonya
Kore
Meksika
Rusya
G.Afrika
Türkiye
İngiltere
ABD
AB-29
Euro Bölgesi
Q1-2015
3,2
1,3
2,5
-1,7
2
7
0,9
1,1
7,5
4,8
0,2
-0,8
2,4
2,5
-1,9
2
2,5
2,9
2,9
1,7
1,2
Kaynak: OECD Veri Tabanı
Dünyada büyüme oranında henüz
istikrarın sağlanamamış olmasında dünya ticaret hacminin daralmanın da önemli payı bulunmaktadır.
yüme oranları yükselen ekonomilerde
görülmüştür. Bu ülkeler içinde Hindistan (%7,2), Çin (%7) ve Endonezya’dan
(%4,7) sonra dördüncü hızlı büyüyen
ekonomi Türkiye olmuştur.
Yılın ilk yarısında gelişmiş ülkeler
içinde istikrarlı büyüme trendi gösteren ekonomiler ABD ve İngiltere olmuştur. Dünyada büyüme oranında
henüz istikrarın sağlanamamış olmasında dünya ticaret hacminin daralmasının da önemli payı bulunmaktadır.
Q2-2015
3,2
2,3
2
-2,4
1
7
1
1,6
7,2
4,7
0,7
0,9
2,2
2,2
-4,6
1,6
3,8
2,6
2,7
1,9
1,5
Tablo 2: Belli Başlı Ülkelerde
İhracat Hacmindeki Değişim (2014-2015)
2014Q1
2015Q1
Kanada
-5,3
-9,5
Meksika
13,2
9,0
ABD
3,6
5,0
Brezilya
1,6
-10,9
Avusturya
5,3
-14
Fransa
10,5
-10,2
Almanya
11,2
-12,9
İtalya
7,3
-14,2
Hollanda
9,4
-11,7
İspanya
7,9
-12,8
Türkiye
7,1
0,4
İngiltere
8,4
-5,3
AB-28
10,3
-8,8
EA-19
12,5
-11,3
Rusya
-1
-22,5
-6,4
1,0
4
10,8
Hindistan
7,8
-2,0
Endonezya
1,8
-5,2
G. Afrika
Çin
Japonya
13,1
2,9
G. Kore
-0,7
-3,4
Malezya
2,2
-13,6
Kaynak: WTO veri tabanı kullanılarak hazırlanmıştır. Erişim Tarihi:06/08/2015
Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre küresel ölçekte ihracat düşmektedir. 2015 yılının ilk çeyreğinde
dünya ihracatı 2014 yılının ilk çeyreğine göre %4,7 azalmıştır. Bu azalışta
başı %10,5’luk düşüş ile Avrupa çekmektedir. Avrupa’yı %10,9 ile Brezilya
ve %22,5 ile Rusya takip etmektedir.
İhracat artışında ise başı %10,8 ile Çin
ve %5,0 ile ABD çekmektedir.
Dış talepteki daralmaya rağmen
başta AB ülkeleri olmak üzere birçok
ülkede büyüme oranının geçen yıla
göre daha yüksek düzeyde seyretmesinin arkasındaki gerçek yutriçi talebin
artmasıdır.
ABD 2015 yılında gelişmiş ülkeler
içinde makroekonomik istikrarı yaka-
layan birkaç ülkeden biri olmuştur. Dokuz yıldır süren krizin başında ABD’de
%10’lar düzeyine ulaşan işsizlik oranını %5,3’e kadar inmiştir. Negatif olan
büyüme oranı 2015’in ikinci çeyreğinde
%2,7’ye yükselmiştir. Enflasyon oranı
ise hala %1’in altında bulunmaktadır.
FED’in bu olumlu tabloda bozulmalara
neden olabilecek faiz oranını artırmak
istemesinin nedeni finans sektörü ve
uluslararası para sistemi ile ilgilidir.
Finans Sektörü Bedelini
Ödemese de 2007/2008 Krizinin
Baş Mimarıdır
Ancak finans sektörü esneme yeteneği ve politik gücü nedeni ile krizin yarattığı dalgayı atlattı (özellikle
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
85
büyük olanlar). FED, krizin aşılması
sonrasında tüketicilerin ve yatırımcıların yeniden tuzaklara düşmesini
engellemek istemektedir. Bu şekilde
finans sektörünün geleneksel olarak
başvurduğu balon yaratarak karlarını
yukarı çekme girişimini de bozacağını
düşmektedir. Niyeti hem bireylerin,
hem de finans sektörünün genişleme
kapasitesini bu şekilde sınırlamaktır.
Özellikle bireyler için tüketim yapma-
nın alternatif maliyetini yukarı çekmeyi amaçlamaktadır.
İkinci neden ise, AB ve Çin’deki gelişmelerdir. FED AB’de canlanmanın
başladığını düşünürken, Çin’in yeni
kur savaşlarına girme gücünü de kırmak istemektedir. Ancak Çin’in geçen
ay yaptığı devalüasyon atağı ABD’nin
bu niyeti okuduğunu göstermektedir.
Çin 1990’lı yıllardan krize değin
diğer gelişmekte olan ülkelere örnek
gösterilmekteydi. Doğrusu Çin de bunu
hak ediyordu. Gelişmiş ülke ekonomileri sıfıra yakın büyürken, ya da küçülürken, Çin krize rağmen 2010 yılında
%10,5, 2011 yılında %9,3 büyümüştür. Yatırımlardaki büyüme de benzer
oranlarda gerçekleşmiştir. Çin dünyada en fazla cari fazla veren ve en fazla
döviz rezervi bulunan ülke olmuştur.
2014’ün sonundaki döviz rezervi 3,8
triyon dolar kadar çıkmıştır. Üstelik bu
başarıyı %4’ler düzeyinde bir işsizlik
oranı ve %2’ler düzeyinde bir enflasyon
oranı ile birlikte elde etmiştir.
Bu olumlu veriler Çin kartının ön
yüzünde yer almaktadır. Kartın arka
yüzünde yazanlar daha farklıdır:
•Çin’in ekonomik büyümesinde doğrudan yabancı yatırımlar öncü oldu.
•Büyümeye ikinci destek portföy yatırımlarından geldi.
•Çin ulusal para birimini Yuan’ı (Renbinmi) diğer ülkelerin para birimleri
karşısında değerini düşük tuttu, bu
yolla ihracatını sürekli artırmayı başardı.
•Çin işsizlik oranını azaltmak, fakirlik
çemberini (açlık) kırmak için inşaat
yatırımlarına ağırlık verdi. Konut sa-
Tablo 3: Çin’in Temel Makro Göstergeleri
2010
2011
2012
2013
Kişi Başına GSYH (ABD Doları)
4,510
5,579
6,264
7,040
7,574
GSYH (ABD Doları)
6,048
7,516
8,481
9,579
10,360
Büyüme Oranı
10.5
9.3
7.7
7.7
7.4
Yatırımlarda Büyüme Oranı
24.5
24.0
20.6
19.6
15.7
İşsizlik Oranı
4.1
4.1
4.1
4.1
4.1
Bütçe Dengesi (% GSYH)
-1.7
-1.1
-1.6
-1.9
-1.8
Enflasyon Oranı
3.3
5.4
2.6
2.6
2.0
5.81
6.56
6.00
6.00
5.60
Cari Açık/GSYH
3.9
1.8
2.5
1.5
2.1
Cari Denge (Milyar, ABD Doları)
238
136
215
148
220
2,847
3,181
3,312
3,821
3,843
Politika Faiz Oranı
Döviz Rezervi (Milyar, ABD Doları)
Kaynak: http://www.focus-economics.com/countries/china, Erişim Tarihi 6/8/2015.
86
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
2014
de bu azalışlardır.
- Borç balonu: Çin’de özel sektör, hanehalkı borçlanma oranı ve kamu borçlanması
çok yüksektir. Toplam borcun GSYH oranı 2000 yılında %121 iken, oran 2014’de
%282’ye kadar çıkmıştır. Çin yüksek büyüme oranını yakalama uğruna bu tuzağa
düşmüştür.
Grafik:
Borç/GSYH
Grafik
1:Çin:
Çin:Borç/GSYH
Toplam
282
158
121
Hanehalkı
Finansal Olmayan Kurumlar
Finansal Kurumlar
Kamu
0
50
2014Q2
100
2007
150
200
250
300
2000
Kaynak: McKinsey, 2015, Debt and (not much) Deleveraging.
Kaynak:McKinsey, 2015, Debt and (not much) Deleveraging.
hipliğini artırdı.
•Menkul kıymetler (varlık) balonu: Çünkü Çin’in ihracatında en büyük
alıcı ülkeler konumundaki AB ve JaBunun kıran
yaratıcıÇin,
uluslararası
finansal
•Büyümenin1990’lı
finansmanı
para rekorları
yıllardaiçin
büyüme
2008 krizi
sonrasında negatif büyüme
ponya durgunluğa
girmiştir. Çin’den
kuruluşlardır.
arzını arttırdı.
Böylece düşmese
faiz oranının
oranlarına
de ekonomide alışık olunan ivmesini kaybetmiştir.
Bir anlamda
ithalatları
azalmıştır.
düşük düzeyde
kredi dengesini
•Kredi genişlemesi
Çin kre2008 kalmasını
krizi Çin’inveiktisadi
bozmuştur. balonu:
Çünkü Çin’in
ihracatında en büyük alıcı Bu durum 2011
Çin’in büyüme oragenişlemesini
sağladı.
genişlemesini
iki nedenle devam
ülkeler
konumundaki ABD,diAB,
Japonya durgunluğa
girmiştir.yılından
Çin’denitibaren
ithalatları
nını
aşağıya
çekmeye
tüketimi
yatırımı
Bu durum 2011 ettirmektedir:
yılından itibaren
Çin’in ve
büyüme
oranını aşağıya çekmeye başlamıştır.
•Bu tablo sonazalmıştır.
iki yıldır, değişmektedir.
başlamıştır.
artırmak. Çünkü 2010 yılında tüke- Borçlanma Ekonomileri Tehdit
Değişimin kaynakları;
timdeki büyüme oranı %9,4 iken, Ediyor
•Konut sektöründeki hızlı büyüme,
2014’de %6,9’a gerilemiştir. Yatırım•Ücretlerin yükselmesi,
Eurostat verilerine göre, borç solardaki büyüme oranı da aynı yıllar
•Yolsuzlukların artması,
runu
sadece Yunanistan’ın başıniçin %15,3 ve %7,6 olmuştur. Yani
•Küresel ölçekte dış ticaret hacminin
GSYH’nın iki önemli bileşeni tüketim da değildir. Yunanistan’ın Sosyalist
daralması,
ve yatırımların büyüme oranı düş- Hükümeti’ni kitlemeyi kendine görev
mektedir. Bu yıl içinde faiz oranında edinmiş Almanya’nın bile borçlanma
•Firmaların karlılık oranlarındaki düyapılan son indiriminde nedeni de düzeyi yüksektir.
şüştür.
AB’de 2015’in ilk çeyreği itibari
bu azalışlardır.
Bu unsurlar birlikte çalışınca büyüile
en yüksek Kamu Borç Stoku/GSYH
me oranı %7’lere gerilemiştir. İhracatta •Borç balonu: Çin’de özel sektör, haneoranı %168,8 ile Yunanistan’a aittir.
halkı borçlanma oranı ve kamu borçsorun yaşanmaya başladığı için cari işBu oran 2013 yılına göre %8 daha dülanması çok yüksektir. Toplam borcun
lemler fazlası da küçülmeye başlamıştır.
şüktür. Fakat AB’de borçlanma oranı
GSYH oranı 2000 yılında %121 iken,
Çin ekonomisinin teklemesinde
artmaktadır. AB’de borçlanma ora2014’de %282’ye kadar çıkmıştır. Çin
sıraladığımız olguların neden olduğu
nı 2013 yılında %84,5 iken, 2015’de
yüksek büyüme oranını yakalama uğbalonlar, kırılganlıklar bulunmaktadır.
%88,2’ye çıkmıştır. Yine Euro alanınruna bu tuzağa düşmüştür.
Bunları birkaç başlık altında toplamak
da oran 2013’de %90,8 iken, 2015’de
mümkündür:
1990’lı yıllarda büyüme rekorla- %92,9’a kadar yükselmştir. AB’nin üç
•Emlak balonu: Emlak piyasasında rı kıran Çin, 2008 krizi sonrasında güçlü ülkesinde borçlanma oranları
fiyatlar şişmiş durumdadır. Hükümet negatif büyüme oranlarına düşmese Maastricht Kriterlerinin çok üzerinfiyatların geri dönmemesi için sek- de ekonomide alışık olunan ivmesini dedir. Borçlanma oranı Almanya’da
töre yönelik talebi besleyecek kredi kaybetmiştir. Bir anlamda 2008 krizi %74,4, Birleşik Krallık’da %88,5 ve
arzını artırmaktadır.
Çin’in iktisadi dengesini bozmuştur. Fransa’da %97,5 düzeyindedir. AB’nin
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
87
zengin ülkelerinde borçlanma oranı yüksek iken, fakir ülkelerin
düşüktür. Bulgaristan’ın borçlanma oranı %29,6, Romanya’nın
%38,4’dür.
Borçlanma göstergelerindeki bu gerçekleşmelerin altına sermaye hareketleri yatmaktadır. Daha genel bir ifade ile finansal
serbestleşme bulunmaktadır.
Buna rağmen ne AB, ne de diğer gelişmiş ülkeler finansal
serbestleşmeyi sorgulamamaktadır. Borç krizine düşen ülkelere
kemer sıkma politikalarına zorlamaktadırlar. İstikrar programları ile borç sorunu aşmak hem zor, hem de yüksek maliyetli
olduğu tarihsel süreçte görülmüştür. Evsey Domar’ın 1944 ve
1945 yıllarında yazdığı iki makalede yaptığı vurgular bu açıdan
oldukça önemlidir. Domar şu tespitleri yapmaktadır:
•Borçlanma sorunu aslında hızlı büyüyememe sorunudur.
•Bundan dolayı borç probleminden kurtulmanın yolu hızlı büyümektir.
Dolayısıyla küresel krizin aşılmasının gecikmesinin nedeni de
büyüme oranın da istikrarın yakalanamamasıdır.
III-SONUÇ
2015 yılı sona ererken dünya ekonomisi hala istikrara kavuşamamıştır. Büyüme ve borç sorununu küresel ekonomi aşamamıştır. Bu konuda en fazla rahat olan ülke ABD’dir. Parasal
genişlemeye erken başlayarak büyüme konusunda aşama kat
etmiştir. Ulusal parası uluslararası rezerv para olduğu için de,
ne cari açık ne de borçlanmada sorun yaşamamaktadır.
Kriz öncesi uluslararası rezerv para olma yönünde adımlar
atan AB ve Çin kriz sonrası ekonomilerindeki aşınma nedeni ile
geri çekilmişlerdir. AB ve Çin’i buna zorlayan olgu yüksek borçlanma oranlarıdır. AB borçlanma krizini hala yaşarken, Çin’de
kriz yeni başlamaktadır.
Aslında küresel kriz finansal kriz olduğu kadar aynı zamanda
bir borçlanma krizidir. Gelişmiş kapitalist ülkeler geçmişten bu
yana borçlanma krizlerini çok iyi yönetememişlerdir. I. Dünya
Savaşı sonrasındaki Almanya Borç Krizi, 1980 Borç Krizi bunlara örnek verilebilir. Yüzyıllık dönemde en iyi borç yönetimi
Keynes sayesinde II. Dünya Savaşı sonrasında gerçekleşmiştir.
Bir ülkenin borcu sadece kamuya ait değildir. Bankalar,
şirketler ve hanehalkı borçları da ülkenin borcudur. Bunların
birindeki borç büyümesi sadece borç sahibini etkilememekte,
tüm ekonomiyi etkilemektedir. Örneğin şirketlerin borçlarındaki artış sadece şirket bilançolarını değil, önce banka bilançolarını sonra tüm ekonomiyi etki altına almaktadır. Yaşanan krizler
ilişkinin bu yönlü olduğunu bizlere defalarca göstermiştir.
Borçlanma sorunu 2015 yılında küresel ekonomiyi yönlendirmiştir. 2016 yılı da öyle gibi olacak gözükmektedir. Ancak bu
defa Krizin kaynağı gelişmekte olan ülkeler olacaktır.
88
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Tablo 4: Avrupa Birliğinde Borçlanma Oranı
(2013-2015)
2013Q1
2014Q1
İrlanda
125,7
121,8
:
Yunanistan
160,1
174,3
168,8
İtalya
126,5
131,2
135,1
Portekiz
128,8
133,3
129,6
Belçika
108,6
108,5
111
Güney Kıbrıs
80,3
102,6
106,8
İspanya
88,6
94,9
98
Fransa
91,3
94,2
97,5
Euro Alanı (19)
90,8
91,9
92,9
Birleşik Krallık
85,4
87,8
88,5
AB
84,5
86,2
88,2
Hırvatistan
71,2
81,5
87,7
Avusturya
82,3
81,1
84,9
54
77,1
81,9
81,3
82,3
77,6
79
76
74,4
Malta
71,4
72,3
70,3
Hollanda
66,4
67,1
68,9
Finlandiya
54,2
57,2
60,3
Slovakya
54,8
57,6
54
Polonya
55,9
48,6
50,8
Danimarka
44,8
45
44,4
İsveç
39,4
39,6
44
Çek Cumhuriyeti
45,7
44,6
42,4
Romanya
38,1
38,5
38,4
Litvanya
40,1
39,7
38,1
Letonya
39,7
38,6
35
Bulgaristan
17,5
19,7
29,6
Lüksemburg
23
22,6
21,6
9,8
10,5
10,5
36,1
33,5
33,8
Slovenya
Macaristan
Almanya
Estonya
Türkiye (1)
(1) 2013 ve 2014 yıl sonu oranı
Kaynak: Eurostat veri tabanı. Türkiye için Hazine Müsteşarlığı
2015Q1
kadınlar ve gençler
Genç İşsizliğiyle Mücadele Politikaları
Uluslararası İşverenler Teşkilatı (IOE), OECD Nezdinde Sanayi ve İş Dünyası Danışma Komitesi (BIAC) ve Deloitte
Global, uluslararası ve ulusal ölçekte uygulanan genç işsizliğiyle mücadele girişim ve politikalarının topluca değerlendirilmesi için işbirliği yaptı. Sunulan ortak Rapor’da, belirtilen amaçla ulusal işveren kuruluşlarından derlenen bilgi
ve görüşler kaydedildi. Yapılan anket çalışması G20 Ülkelerinin de içinde yer aldığı 27 ülkeyi kapsadı.
Bu Rapor, daha bütüncül bir resmin elde edilebilmesi amacıyla farklı
görüşlerin de eklenebileceği bir başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Anket, aşağıda belirtilen politika girişimleri üzerine odaklanmıştır.
1. Gençlere yönelik yardımlar ve teşvikler,
2. Gençlere iş yaratma politikaları,
3.İstihdam-eğitim ilişkisinin geliştirilmesi,
4.Gençlerin beceri açıklarını azaltmayı amaçlayan politikalar,
5. Dinamik işgücü piyasalarını teşvik
eden politikalar,
6. İlgili diğer politikalar,
7. Geleceğin politikaları.
Ankete cevap verenler, gençlerin
işe alınması ve devam etmelerinin
sağlanması konusunda sorun yaşanan
dört alana işaret etmiştir. Bunlar uygun eğitim, işe hazır olma ve beceriler;
iş imkanının bulunması ve girişimci
işletmeler; istihdam maliyetleri ve işverenlere yönelik sübvansiyonların
azaltılması; ve gençlerin deniz aşırı
yerlerde daha iyi iş imkanları beklentisi biçiminde sıralanmaktadır.
Belirli politikaların özeti aşağıda
sunulmuştur. Her alanda çeşitli politikalar değişen başarı düzeyleriyle
uygulanmaktadır. Programların başarısını veya başarısızlığını daha iyi anlamak için daha fazla analiz yapılması
ihtiyacı bulunmaktadır. Bununla birlikte, Avustralya ve ABD gibi ülkelerdeki politika geliştirme ve uygulamaya
yönelik yerel yaklaşım kendine özgü
güçlükler oluşturmaktadır.
Gençlere yönelik yardımlar ve
teşvikler
Ortak görüşlerden biri, bütüncül ve
tutarlı bir politika çerçevesi yaratma
gereğidir. Bu çerçeve, işsiz gençlere
sosyal koruma sağlarken onları bir iş
bulmaya veya eğitime katılmaya yönlendirici olmalıdır. Ayrıca, işverenleri
gençleri istihdam etmeye yöneltmek
üzere, hem ekonomik, hem de esneklikle ilişkili daha güçlü teşviklere ihtiyaç bulunmaktadır.
Gençlere iş yaratma politikaları
En sık ifade edilen politikalar; stajyerlik, iş başında eğitim, girişimcilik
desteği ve yasal asgari ücret konularında olmuştur. Stajyerlik ve iş başında eğitim programları en etkili uygulamalar olarak görülmektedir.
Becerilerin işle örtüşmesi, başarı
kaynaklarından birisidir. Belirli bir hedef grubun, işgücü piyasasından uzak
olduğu durumda, istihdam için gerekli
beceriler ile hedef grubun sahip olduğu beceriler arasındaki mesafe daha
fazladır. Hedef grup işverenlerce talep
edilenleri karşılayamamaktadır. Dolayısıyla, işgücü piyasasında geçerli
beceriler edindirmek ve gençlerin işgücüne katılımını artırmak öncelikli
bir konudur. Öte yandan, gelecekteki
beceri ihtiyaçlarını öngörebilen programlar daha başarılıdır.
İstihdam ve eğitim sistemlerini
birbirine bağlayan politikalar
Ankete cevap verenler tarafından
ana sorun alanlarından biri olarak belirtilen uygun eğitim, işe hazır olma ve
beceriler konusu eğitim ve istihdam
sistemlerinin birbirine bağlanması yoluyla ele alınmalıdır.
İşgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu
becerilerin bilinmesi özel önem taşımaktadır. Kamu otoritesi, işverenlerce talep edilen becerileri hem eğitim
rehberliği sağlama, hem de doğru işle
doğru kişiyi eşleştirme anlamında isabetli biçimde değerlendirmelidir. İşverenlerin de, personel adayının doğru
becerileri edinebilmesi için nasıl destekleneceğini bilmesi gerekmektedir.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
89
kadınlar ve gençler
Gençlerin beceri açıklarını
azaltmaya yönelik politikalar
Beceri açığını gidermek için pek
çok çalışma yapılmaktadır. Bu konuda
özellikle işle ilgili eğitimlere ve iş başında eğitimlere odaklanılmakla birlikte mesleki eğitimin teşvik edilmesi,
sübvansiyon ve okul-iş programları
gibi politikalar da değerlendirilmektedir. Son dönemlerde özellikle gençleri
hedef alan programlar geliştirilmiştir.
Öte yandan, beceri açığını gidermeye
yönelik bazı programlar gençleri özel
hedef grubu olarak belirlememiştir.
Belirli hedefleri bulunan programların
başarı derecesi ölçülmelidir.
Dinamik işgücü piyasalarını
teşvik eden politikalar
Dinamik işgücü piyasalarının
oluşturulması için en yapıcı politika
yaklaşımının esneklik olduğu ifade
edilmektedir. Kısmi süreli, yarıyıl, iş
yaşam dengesi, uzaktan çalışma gibi
esnek çalışma düzenlemeleri ile esnek biçimde iş sonlandırılması olmak
üzere esnekliğin pek çok çeşidi bulunmaktadır. Esnek göç düzenlemeleri,
girişimciliğin teşvik edilmesi/finansmanı, geçici süreli ve belirli süreli iş
sözleşmelerinin kullanılması ve çeşitli
90
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
ekonomik teşvikler olmak üzere başka
politikalar da bulunmaktadır.
Bu açıdan en çok dile getirilen politikalar geniş bir işçi grubunu ilgilendirmekte ve gençleri özellikle hedef
kitle olarak tanımlamamaktadır. Özellikle genç işçileri hedef alan alternatif
politikaların değerlendirmeye alınması sağlanabilir.
Geleceğin işgücü piyasası
politikaları
Bazı işveren kuruluşları, önümüzdeki yıllarda uygulamaya konulmasını
bekledikleri programları dile getirmiştir. Bunlar, ülkelerin genç istihdamını
artırmaya yönelik uyguladıkları politikaların çeşitliliğini yansıtmaktadır.
Örnekler, genç çalışanlara dair ücret
sübvansiyonlarından ulusal genç hizmetleri programlarının yenilenmesine, girişimcilik programlarına kadar
uzanmaktadır. Bu değişimlerin etkinliğini ölçmek için zamana ihtiyaç bulunmaktadır.
G20 taahhütleriyle uyum
G20 sürecinin güvenilirliği, G20 Hükümetlerinin ortak biçimde kabul ettiği
stratejileri ulusal düzeyde uygulamalarına bağlıdır. G20’nin istihdam konusundaki taahhütleri, hükümetlerin, iş
dünyasının ve diğer sosyal tarafların koordineli faaliyetlerini gerektirmektedir.
Anket cevapları, özellikle beceri gelişimi ve destekleyici politikalar alanında
bu ihtiyacı vurgulamaktadır. İşbaşında
eğitim ve stajyerlik konusundaki hükümet çalışmalarının, genel olarak başarılı olduğu, doğru alana odaklandıkları
anlaşılmaktadır. Pek çok çalışmanın
uygulandığı, iş başında eğitim/stajyerlik programları ile ilgili taahhütlerin
yerine getirildiği ve eğitim ve istihdam
arasında bağlantı kurulması için gayret
gösterildiği görülmektedir.
Anket, uygulanan politikalarla pek
çok sebeple karmaşık sonuçlar elde
edildiğini yansıtmıştır. İşgücü piyasalarının daha dinamik hale getirilmesi,
iş yaratılmasının artırılması ve gençlerin işe alınmasına yönelik engellerin
kaldırılması konusundaki politikalar
da buna dahildir. Dahası, G20 Ülkelerinde pek çok politika uygulanmakta,
yenileri hazırlanmakta ancak hangi
uygulamanın neden işe yaradığı açıkça
belirtilememektedir. Eğer, bu ankette
belirtilen politikaların şüpheli faydaları, G20 taahhütlerinin uygulaması konusundaki BIAC 2014 İzleme Raporu
ile birlikte dikkate alınırsa, ciddi kaygı duyulacağı açıktır. İzleme Raporu,
G20’deki işveren kuruluşlarının çoğunluğunun, G20 sürecinin bir politika değişimine yol açıp açmadığı konusunda
emin olmadığını göstermektedir. İşgücü piyasalarının daha dinamik hale getirilmesi, eğitim ve istihdam arasındaki
bağların güçlendirilmesi, iş yaratılmasının ve beceri gelişiminin artırılması
ve gençlerin işe alımını engelleyen sebeplerin kaldırılması için başarıyı getiren faktörlerin iyi anlaşılması gereklidir. Bu bilgi olmadan, G20’nin doğru
araçları kullanması çok zor olacaktır.
Politikaların, G20 taahhütleri ötesinde,
birbiriyle etkileşimli olduğunu anlamak ve bunların iyi düşünülüp, doğru
ortamlarda uygulanmasını sağlamak
çok önemlidir.
kadınlar ve gençler
Türkiye, OECD Ülkeleri Arasında Cinsiyet Eşitsizliği
Nedeniyle En Fazla Milli Gelir Kaybına Uğrayan Ülke
Massachusetts Clark ve Barcelona
ile söz konusu faktör nedeniyle en
Üniversitelerinin birlikte gerçekleştir-
fazla gelir kaybına uğrayacak ülkeler
diği “Cinsiyet Eşitsizliğinin İstihdam
sıralamasında birinci sırada. Diğer bir
Piyasasına Etkileri” başlıklı çalışma,
ifadeyle, Ülkemizde kadınların erkek-
cinsiyet eşitsizliğinin ülke ekonomile-
lerle aynı oranda istihdama katılması
rinin büyümesini olumsuz etkilediği-
halinde kişi başına gelir uzun vadede
ni, dolayısıyla kişi başına gelirin daha
üçte bir oranında daha fazla olacak.
fazla olabileceğini ortaya koydu.
Türkiye’yi Meksika (%25,3) ve İtal-
Belirtilen çalışmaya göre, OECD Ül-
ya (%21,2) izlerken, cinsiyet eşitsizli-
kelerinde cinsiyet eşitsizliği nedeniyle
ğinin en az gelir kaybına yol açacağı
oluşacak ortalama kişi başına GSYH
ülkeler ise %9,2 ile İzlanda, %9,7 ile
kaybı kısa vadede %14,1, uzun vade-
Norveç ve Finlandiya.
de %15,4 düzeyinde. Türkiye, %33,1
Cinsiyet
ayrımının
girişimcilik
alanındaki etkilerinin de incelendiği
çalışmada, OECD Ülkeleri genelinde
gelir kaybının uzun vadede %5,7, kısa
vadede %5 olacağı belirtiliyor. İsrail
%7,4 ile gelir kaybı sıralamasında birinci sırada gelirken, Türkiye %7,3 ile
ikinci. Araştırmaya göre, Türkiye’de
girişimcilik alanında kadın ve erkekler
arasındaki fark giderildiği takdirde kişi
başına gelir %7,3 oranında daha fazla
olabilir. Şili (%2,7), Avustralya (%3,5)
ve Polonya ise (%4,7) ise söz konusu
telafi ihtiyacının en düşük düzeylerde
olduğu ülkeler.
Cinsiyet Eşitsizliği Nedeniyle Uzun Vadede
Yaşanacak Kişi Başına GSYH Kaybı Tahmini
Türkiye
0,331
Meksika
0,253
İtalya
0,212
0,202
Şili
0
0,1
0,2
0,3
0,4
Kaynak: Dünya Gazetesi, 11.09.2015
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
91
söyleşi
KİMYA SEKTÖRÜNDE MESLEKİ VE TEKNİK
EĞİTİMİN KALİTESİNİN ARTIRILMASI
AB PROJESİ:CHEM-VET:
“Projedeki öncelikli hedefimiz sektörümüzde
eksikliği hissedilen meslek standartlarıyla uyumlu
eğitim programlarının oluşturulmasıydı”
Üyemiz KİPLAS Teknik İşler ve
Eğitim Birimi Sorumlusu ve Proje Koordinatörü Kimyager Seçil Utku Şahintürk ile Sendikanın 31 Ağustos 2015’te
sona eren başarılı AB projesi “Kimya
Sektöründe Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Artırılması ChemVet”i konuştuk.
Bize Projenizi anlatır mısınız?
Projemiz KİPLAS’ın tamamladığı
3. Proje. Bu projeyle eş zamanlı olarak bir de İstanbul Kalkınma Ajansıyla
yürüttüğümüz Kimya Sektörü Afetlere
Hazırlık Sistemi projesi Kim –AHS’yi
bitirdik ve proje çıktımız olan Acil Durum Eylem Planı Hazırlama yazılımını
ülkemiz Kimya Sektörünün hizmetine
Seçil Utku Şahintürk
92
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
sunduk. AB projesi olaraksa bu 2. Projemiz. Bundan önceki AB projemiz sizlerin de bildiği üzere UYEP Programı
çerçevesinde yürüttüğümüz VOC TEST
Merkezi Kurulumu projesi idi. Bu proje
sonunda Kimya Sektörü Sınav ve Belgelendirme Merkezi KİTEM’i kurduk.
Tamamladığımız bu proje ise Kimya Sektöründe Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Artırılması projemiz
olan Chem-Vet.
KİPLAS olarak biz uzun zamandır
ülkemizde mesleki ve teknik eğitim
çok önem veriyoruz. Bu alanda gerek üyelerimiz açısından gerekse tüm
kimya sektörüne hizmet verebilmek
adına pek çok çalışmamız oldu. Bun-
ların arasında en önemlilerinden birisi
2010 yılında o zamanki adıyla Ağır ve
Tehlikeli İşlerde Çalışanlara Mesleki
ve Teknik eğitim verilmesi için konfederasyonumuzun MEB’le yaptığı
protokol çerçevesinde yürüttüğümüz
eğitim çalışmasıydı. Bu çalışmada
2000’in üzerinde çalışanımıza eğitim
verildi.
Aşağı yukarı aynı dönemde KİPLAS bu kez ülkemizde Ulusal Mesleki
Yeterlilik Sisteminin kurulması çalışmalarında Kimya Sektörüne öncülük
ederek Mesleki Yeterlilik Kurumuyla
işbirliği içerisinde Ulusal Meslek Standartlarını hazırlamaya başladı. Bu çalışmalar içerisinde sınav ve belgelen-
söyleşi
dirme merkezi kurulum çalışmalarına
paralel olarak Ulusal Mesleki Yeterlilikleri hazırlamaya başladı.
Kimya sektöründe kaç standart var
şu anda?
Şu anda KİPLAS’ın doğrudan hazırladığı 22 adet Ulusal Meslek Standardı
var. 11 Adet de Yeterliliğimiz var. Katkı sunduğumuz standartlarla birlikte
standart sayısı 26’yı buluyor.
Projemiz de zaten tüm bu çalışmaların bir devamı ya da tamamlayıcısı
olarak kurgulandı. Aslında projenin
hazırlanması 2012 yılında başladı.
Kimya Sektöründe Mesleki ve Teknik
Eğitimin Kalitesinin Artırılması Projesi (CHEM-VET), Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülen ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa
Birliği tarafından ortak finanse edilen
Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitimin
Kalitesinin Artırılması (IQVET) Hibe
Programı kapsamında hayata geçirilen bir projedir. Projenin ana faydalanıcısı ise Milli Eğitim Bakanlığıydı.
Projenin hedefleri neledir?
Projemizde öncelikle mesleki ve
teknik eğitimin, bunun yanında hayat boyu öğrenmenin teşvik edilmesi,
mesleki yeterlilik konusunda sektö-
rümüzün bilgilendirilmesi ve hedeflenen mesleklerde eğitim programlarının ve modüllerinin hazırlanmasını
hedefledik.
Nasıl belirlediniz bu hedefleri?
Temsil ettiğimiz sektörde yaptığımız çalışmalarda işverenlerimizden,
sanayicilerimizden,
çalışanlardan
gelen geri dönüşlere göre analizler
yaptık. Ülkemizde çok sık bahsedilen
ancak çoğu zaman işlevsel hale getirilemeyen sanayi ve eğitim işbirliği noktasında neler yapabileceğimize baktık.
Bütün bunların sonucunda köklü bir
işveren sendikası olarak Kimya sektöründe mesleki ve teknik eğitimin
çalışmalarına doğru ve somut katkılar
sunabilecek bir proje kurguladık.
Biraz daha somutlaştırırsak; proje
çıktıları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Boya, İlaç, Kauçuk, Kompozit, Genel Kimya, Akaryakıt alanlarında 13
meslekte mesleki ve teknik eğitimde
kullanılmak üzere eğitim programları
ve modüller oluşturduk. Bunları yaparken de bu mesleklerin dayandığı
ve KİPLAS’ın daha önce hazırladığı
13 meslek standardını güncel çalışma
hayatı koşullarına uyacak şekilde göz-
Chem-Vet Projesi:
Üyemiz Türkiye Kimya Petrol Lastik ve Plastik Sendikası KİPLAS’ın
yürüttüğü Kimya Sektöründe Mesleki
ve Teknik Eğitimin Kalitesinin
Artırılması Projesi (CHEM-VET),
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
çatısı altında İnsan Kaynaklarının
Geliştirilmesi Program Otoritesi
tarafından yürütülen ve Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği
tarafından ortak finanse edilen
Türkiye’de Mesleki ve Teknik
Eğitimin Kalitesinin Artırılması
(IQVET) Hibe Programı kapsamında
hayata geçirilen bir projedir.
Projenin
Başvuru
Sahibi
KİPLAS’ın yanında, Kadırga Teknik
ve Endüstri Meslek Lisesi “Proje Ortağı”, Kompozit Sanayicileri Derneği
(KSD), DYO ve Pharmavision ise “İştirakçi” olarak yer aldı. Süresi 12 ay
olan proje 1 Eylül 2014-31 Ağustos
2015 tarihleri arasında yürütüldü.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ana
faydalanıcı olduğu projede Kimya
sektöründe mesleki ve teknik eğitimin kalitesinin özellikle müfredat,
öğrenme yöntemleri, öğretmenler ve
okul yöneticileri temel alınarak artırılmasına, eğitim ve iş gücü piyasası
arasındaki bağın kuvvetlendirilmesine ve insan kaynağına yapılan yatırımın arttırılmasına katkıda bulunmak
hedeflendi.
Proje ile boya-kompozit-ilaç-akaryakıt ve genel kimya dallarında13
Meslek için Ulusal Meslek Standartlarına dayalı “Öğretim Programı” ve
“Öğrenme Modülleri”, yine bu meslekler başta olmak üzere tüm meslekler için kullanılabilecek “E-öğrenme
yazılımı” altyapısı ve “multimedya
destekli e-öğrenme materyali” hazırlandı. Mesleki eğitim kurumu çalışanları ile özel sektörden usta öğreticilere eğitim seminerleri düzenlendi.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
93
söyleşi
den geçirdik ve revize ettik. Bu programlar çerçevesinde uzaktan öğrenme
modeline uygun eğitim içerikleri de
oluşturuldu. Bütün bunların hedef
kitleye ulaştırılması için de özgün bir
e-öğrenme yazılımı geliştirildi.
Çok fazla iş yapılmış, bütün bunlar
için ne kadar bütçeniz vardı?
Yaklaşık olarak 240 Bin Avroluk
bir bütçemiz vardı. Elbette sadece sözünü ettiğimiz yazılım için bile çok
düşük bir miktar sayılabilir bu. Bizim
buradaki öncelikli hedefimiz sektörümüzde eksikliği çok hissedilen meslek
standartlarıyla uyumlu eğitim programlarının oluşturulmasıydı. Uzaktan
öğrenme yazılımını ise bir baz model
olarak kurguladık. Bundan sonraki hedefimiz sektörümüzde eksik olan diğer
eğitim programlarının tamamlanması
ve yazılımımızın geliştirilerek her sektörde tüm ülkede kullanılabilecek bir
modele dönüştürülebilmesi.
Çok daha büyük hedeflerimiz var diyorsunuz yani.
Var evet. Bu doğrultuda özellikle
AB fonlarından daha çok faydalanmayı düşünüyoruz. Elbette eğitime gönül
94
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
vermiş işverenlerimizden, devletimizden, konfederasyonumuzdan ve çalışan temsilcisi örgütlerden de destek
bekliyoruz. Bu destek sadece maddi
anlamda olmayabilir. Bilgi ve tecrübe
paylaşımı anlamında ya da sadece moral destek bile bizim için çok önemli.
Proje çalışmalarında çok zorluk yaşadınız mı?
Proje süreçleri çok zorlu ama bir o
kadar da keyifli. Elbette kimlerle bu
yola çıktığınız da çok önemli. En başta Başkanımız Sayın Refik Baydur var
tabii. Onsuz bu projeler olmazdı. Sonrasında proje ortağımız Kadırga Teknik
ve Endüstri Meslek Lisesi var. Özellikle eğitim programlarının oluşturulmasında onların büyük desteğini aldık.
Bunun yanında aynı zamanda üyelerimiz olan proje iştirakçilerimiz DYO
Boya Fabrikaları ile Pharmavision’un
katkılarını eklemeden geçemem.
Kompozit sektöründe ise Kompozit
Sanayicileri Derneğinin büyük katkısı
oldu. Zorlukları düşününce en büyük
zorluklardan birini video çekimlerinde
yaşadık. E-öğrenme yazılım içinde yer
alan meslekleri tanıtıcı özgün video-
larımızın çekimleri hayli yorucuydu.
Bir ucundan film sektörünü de tanımış olduk. Sadece boya mesleğinde 5
dakikalık bir video için 2 gün boyunca
DYO fabrikasında çalışıldı. Ama sonuçta ortaya çok beğenilen ve tamamen
özgün videolar çıktı. Videolara ve eğitim programlarına proje web sayfamız
www.chem-vet.com sitesinden ulaşabilirsiniz. Bunun yanı sıra eğitim
programlarını MEB’e de sunduk. Sanıyorum en kısa sürede kullanılmaya
başlanacak.
Son olarak eklemek istediğiniz bir
şey var mı?
Sektörümüzde eksik olan bütün
eğitim programlarını tamamlamak istiyoruz. Başkanımızın GEBKİM OSB’de
bir okul kurma projesi var. En büyük
hayalimiz de bir an önce bu okulun
faaliyete geçmesi ve e-öğrenme yazılımımızın sektör ayrımı olmaksızın bütün ülkede kullanılabilecek seviyeye
gelmesi.
riz.
Zaman ayırdığınız çok teşekkür ede-
Bize bu fırsatı verdiğiniz için KİPLAS Ailesi adına teşekkür ederim.
haberler
İş Teftiş Sistemi Aracılığıyla İşyeri Uyumluluğunun
Güçlendirilmesi Konulu ILO Çalıştayı
Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından düzenlenen “İş Teftiş Sistemi
Aracılığıyla İşyeri Uygunluğunun Güçlendirilmesi” konulu ILO Çalıştay’ı 2528 Ağustos 2015 tarihlerinde İtalya’nın
Torino şehrinde bulunan ILO Eğitim
Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Toplantıya pilot ülke olarak halen
ILO Programının uygulandığı Burkina
Faso, Vietnam ve Kolombiya ile gelecek
dönem için Pilot ülke seçilen Türkiye,
Nikaragua, Tanzanya, Uganda ülkelerinden 50’ye yakın işçi, işveren ve hükümet temsilcileri ile ILO uzmanları
iştirak etti.
Toplantının İçeriği
ILO 2015-2015 Stratejik Planı kapsamında uyguladığı bu programda ülkelerin iş teftiş birimleri, işçi ve işveren
örgütleri arasında koordinasyon sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesi
ve işyerlerinin iş teftiş uygulamaları
ile ulusal mevzuat ve ILO sözleşmelerine uyumunun sağlanması yönünde
çalışmalar yapmakta; ayrıca iş teftiş birimlerinin kapasitelerinin artırılmasını
sağlayıcı tedbirler geliştirmektedir.
Toplantıda bir sunuş gerçekleştiren
Konfederasyonumuz temsilcisi iş teftiş
uygulamaları konusunda ülkemizde yaşanan sorunlar, çözüm önerileri, Konfederasyonumuzun konuya ilişkin temel
görüşleri ile TİSK’i tanıtıcı bilgiler vermiştir.
Toplantı Çıktıları
Toplantıda yapılan sunuşlar ve sonrasında gerçekleştirilen çalıştay’da ortaya çıkan sonuçlar aşağıdaki şekilde
belirlenmiş ve duyurulmuştur:
•İşyerlerinin ulusal düzenlemeler, toplu iş sözleşmeleri ve onaylanmış ILO
Sözleşmelerine uyumlarının sağlanması için iş teftiş idareleri ile işçi ve
işveren örgütlerinin çeşitli mekanizmalarla desteklenmesi gerekir.
•İşyerlerinin mevzuata uyumlarının
sağlanması için efektif bir işbirliği ve
ortaklığın iş teftiş idareleri, işçi ve işveren örgütleri arasında sağlanması
gerekmektedir.
•İş teftiş uygulamalarında eğitim, yönlendirme ve bilgilendirme işyerlerinin
mevzuata uyumluluğu konusunda
önemli rol oynamaktadır.
•İşyerlerinin uyumu konusunda yasal
düzenlemeler önemli, ancak tek başına yeterli değildir.
•Kayıtdışı ekonominin çok geniş ol-
duğu ekonomilerde iş teftişle görevli
birimlerin kapasitelerinin ve kaynaklarının yeterli düzeyde olması gerekir.
•Mevzuatın hazırlanmasında ve çerçeve politika geliştirilmesinde ülkelere
teknik yardım ve uzman desteği sağlanmalıdır.
•Ulusal ve sektörel düzeyde işyeri uyumunun sağlanmasında yenilikçi yaklaşımların dizayn edilmesi için kamu
organları, yargı makamları, işçi ve işveren örgütleri arasındaki ilişkilerin
güçlendirilmesi gerekmektedir.
•Ulusal ihtiyaçlar ve koşullara göre,
küçük ve büyük ölçekli işletmelerle kayıtlı ve kayıtdışı ekonomilere
kolaylıkla adapte edilebilecek teftiş
program ve araçlarının geliştirilmesi
gerekmektedir.
•İşyeri uyumuyla ilgili istatistiki verilerin toplanması ve dağıtılmasında
ulusal kapasitelerin güçlendirilmesine devam edilmelidir. ILO bu verilerin
analiz edilmesi ve politika belirlenmesi için formüle edilmesi koşullarında
gerekli desteği sağlayacaktır
•İşyerlerinin mevzuata uyumunun sağlanması konusunda teşvik tedbirlerinin geliştirilmesi ve uygulanmasına
önem verilmelidir.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
95
avrupa avrupa
Türkiye – AB İlişkileri
•Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 4 Ekim’de gerçekleştirdiği
Strazburg (Fransa) ziyaretinin ardından Brüksel’de temaslarda bulundu.
Belçika Kralı Philippe’in davetine
üzerine gerçekleştirilen ziyaret kapsamında Cumhurbaşkanı Erdoğan,
AB Komisyonu Başkanı Jean Claude
Jucker’in yanı sıra AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ile ikili
görüşmeler gerçekleştirdi. Toplantılarda özellikle Suriyeli sığınmacılar
konusu ele alınırken, Suriye’de siyasi
çözüm, vize serbestisi görüşmeleri ve
Kıbrıs’ta birleşme sağlanmasına yönelik devam etmekte olan sürecin de
görüşüldüğü belirtiliyor.
23 Eylül Çarşamba günü gerçekleştirilen Liderler Zirvesi acil durum
toplantısında üye ülke liderleri sığınmacı krizine yönelik Türkiye ile diyaloğun güçlendirilmesi gerektiğine
karar vermişti. Bu kapsamda ilk adım
olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın 5 Ekim’de AB Komisyonu Başkanı Juncker ile toplantı gerçekleştirmek üzere Brüksel’e davet
edilmesi kararlaştırılmıştı. Türkiye,
96
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
Lübnan ve Ürdün gibi komşu ülkeler
öncelikli olarak, bölgeye aktarılan
mali yardımın
1 milyar € artırılması da 23 Eylül Çarşamba günü
gerçekleştirilen Liderler Zirvesi’nde
alınan kararlar arasındaydı.
•Geçici hükümetten istifa eden Ali
Haydar Konca’nın yerine akademisyen Prof. Dr. Beril Dedeoğlu AB
Bakanlığı görevine getirildi. 1961
Ankara doğumlu Bakan Prof. Dr.
Dedeoğlu, Galatasaray Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığı görevini yürütüyordu. Özellikle
Türkiye-AB ilişkileri, dış politika ve
uluslararası güvenlik konularında
çalışmalar yapan Bakan Prof. Dr. Dedeoğlu bugüne kadar bu alanlarda
çok sayıda bilimsel makale ve kitap
yayımlandı. Yeni AB Bakanı ile birlikte, AB Türkiye Delegasyonunda da
bir yenilenme oldu. AB Türkiye Delegasyonu Başkanlığına atanan Büyükelçi Hansjörg Haber, 30 Eylül 2015
tarihinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a
Güven Mektubu’nu sundu. Büyükelçi Haber’in AB Türkiye Delegasyonu
Başkanlığına, atandığı AB Dışişleri ve
Güvenlik Politikası Yüksek Temsilci-
si Frederica Mogherini tarafından 31
Ağustos 2015 tarihinde açıklanmıştı.
1992-1996 yıllarında Almanya’nın
Ankara Büyükelçiliği’nde Siyasi Müsteşar olarak görev yapan Büyükelçi
Haber, iyi derecede İngilizce, Fransızca, Rusça ve Türkçe biliyor.
•30 Eylül 2015 tarihinde, BM’nin
70’inci Genel Kurulu’na hitap eden
Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu,
konuşmasında uluslararası göç krizi,
sürdürülebilir kalkınma ve küresel
sorunları ele alırken Türkiye-AB ilişkilerine de değindi. Başbakan Prof.
Dr. Davutoğlu, Türkiye’nin AB’nin bir
parçası olduğunu ve AB’ye üye olma
hedefine bağlı kaldığını ifade etti.
Kıbrıs sorununda temelli bir barışın
sağlanması gerektiğini söyleyen Başbakan Prof. Dr. Davutoğlu, bu konuda
sarf edilen çabaların desteklenmesinin önemini vurguladı.
•Avrupa Komisyonunun Genişleme
ve Komşuluk Politikası’ndan Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, bir Alman
gazetesine önemli açıklamalarda
bulundu. Hahn, Türkiye’nin sınır
kontrolleri ve biyometrik pasaport
gibi alanlarda olumlu adımlar atması
avrupa avrupa
halinde, 2017’de Türk vatandaşlarına uygulanan vizelerin kaldırılmasının mümkün olduğunu açıkladı.
Türkiye’nin belgede sahtecilik konusunda AB ile işbirliğini artırmasını
da beklediklerine dile getiren Hahn,
üzerinde çalışılması gereken hala çok
noktanın olduğunu sözlerine ekledi.
SOSYAL İŞLER
AB Komisyonu tarafından yayımlanan rapor, işgücünün emeklilik yaşına
gelene kadar çalışabilmesi için gereken koşulların sağlanması halinde
yeterli düzeyde emeklilik geliri elde
edilebileceğini belirtiyor. İşgücünün
yasal emeklilik yaşı gelinceye kadar
çalışmasını sağlayacak güçlü politikaların benimsenmesi gereğini vurgulayan rapor, üye ülkelerin mümkün olduğunca yüksek sayıda kişiyi istihdam
piyasası içinde aktif düzeyde tutması
gereğine dikkat çekiyor. Raporda yer
alan bazı noktalar:
•İstihdam politikaları ileri yaşlardaki işgücünün istihdam piyasasında
daha uzun süreler aktif olabilmesi
için daha fazla seçenek sunmalı.
•Yeterli emeklilik getirisi elde etmek
üzere çalışmaya devam edemeyecek
kişilerin desteklenmesi için koruma
politikaları benimsenmeli.
•AB genelinde emeklilik sistemleri
emeklilere ileri yaşlarda yeterli gelir
sunmakta ve bu kişilerin yoksullukla
karşı karşıya kalmasına engel olmaktadır.
•AB genelinde ileri yaştaki kişiler,
genç yaştakilere yakın bir yaşam
standartına sahiptir. 65 yaş ve üstündeki kişilerin geliri, 5 yaşından
gençlerin gelir ortalamasının %93’ü
düzeyindedir.
•Kriz döneminde bile ileri yaştaki kişilerin gelir düzeyi diğer yaş gruplarındaki kişilere oranla daha iyi düzeyde korunmuştur. Bununla birlikte
üye ülkeler yoksulluk riskiyle savaş
konusunda önlemler almalı ve ileri
yaşlar için gelir güvencesi oluşturulmasına çalışmalıdır.
•Emeklilik geliri düzeyinde kadın ve
erkekler arasında farklılıklar mevcuttur. Kadınların emeklilik gelirleri
erkeklere oranla daha düşük seviyededir. AB genelinde kadınların emeklilik gelirleri erkeklerden %40 daha
düşük düzeydedir. Bunun en belirgin
sebepleri arasında kadınların daha
düşük ücretli işlerde çalışması ve
ailesine bakma görevini üstlendiği
için iş hayatında daha kısa süre kalması yer almaktadır. Ayrıca kadınlarda ortalama yaşam beklentisinin
erkeklere oranla daha uzun olduğu
tespitinden hareketle eşini kaybeden
kadınların tek gelirle yaşamlarını
sürdürme güçlüğüyle karşı karşıya
kaldığı düşünülmektedir.
•Emeklilik döneminde iyi bir gelir düzeyine sahip olmak için ileride 40-45
yıllık bir çalışma hayatının tamamlanmış olması gerekecektir.
•Bazı üye ülkelerde mesleki emeklilik ya da kişisel emeklilik planlarına
bağlı birikimler ön plana çıkacaktır.
Avrupa Birliği’nde yakın döneminde gerçekleştirilen reformlar emeklilikleri ertelemiş ve istihdam piyasasından erken çıkışları engellemiştir. Bu
reformların başarılı sonuca ulaşabilmesi için ileri yaşlardaki kişilerin aktif
çalışma hayatında kalması gereklidir.
ettiğini gösteriyor. AB vatandaşlarının
turistik gecelemelerinin %85’inin AB
sınırları içerisinde gerçekleştiği ve AB
içerisinde turizm geceleme oranlarının %90’ının AB vatandaşları tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor. Bu bağlamda AB vatandaşlarının
gerçekleştirdiği gecelemelerin yalnızca %15’i AB dışarısında kaydedilirken,
AB içerisindeki gecelemelerin yalnızca
%10’u AB vatandaşı olmayan turistler
tarafından gerçekleştirildi. Öte yandan
AB vatandaşı olmayan turistler 2014
yılında AB sınırları içerisinde 300 milyon gece konakladı.
Son on yılda AB’nin turizm destinasyonu olarak payının büyüdüğü belirtiliyor. 2005 verilerine kıyasla özellikle Çin (+282%), Rusya (+248%) ve
Brezilya’dan (+215%) gelen turistlerin
geceleme sayısında artışın etkisiyle
AB dışından gelen turistlerin %75 oranında arttığı, Ancak ABD’den (+13%)
gelen turistlerin geceleme sayısındaki
artışın
görece sınırlı olduğu vurgulanıyor.
Japonya’dan (11%) gelen turistlerin
geceleme oranının ise düştüğü belirtiliyor.
2014 yılında AB vatandaşlarının
tercih ettiği ilk üç turizm destinasyonu
ise ABD, Türkiye ve İsviçre oldu. AB dışarısında gerçekleştirilen gecelemelerin %14,1’i ABD’de, %11,6’sı Türkiye’de
ve %4,9’u İsviçre’de gerçekleşti.
TURİZM
EKONOMİ
AB İstatistik Kurumu Eurostat verilerine göre tatillerini AB içerisinde
geçiren ve AB vatandaşı olmayan turistlerin 3/1’i ABD ve Rusya vatandaşları. ABD ve Türkiye ise tatillerini AB
dışarısında geçiren AB vatandaşlarının en çok tercih ettiği iki ülke. Eurostat verileri 27 Eylül’de kutlanan Dünya
Turizm Günü dolayısıyla yayımlandı.
Araştırma AB vatandaşlarının daha
çok AB içerisinde tatil geçirmeyi tercih
•AB istatistik kuruluşu Eurostat
AB’nin tüm dünya ekonomileri arasındaki konumuna yönelik rakamsal
bulguları açıkladı. Nüfus, yaşam koşulları, istihdam piyasası, ekonomi
ve finans, ticaret, ar-ge, ulaşım, enerji, tarım ve çevre gibi alanlarda AB
toplamı ile 15 G20 ülkesini (Arjantin,
Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin,
Hindistan, Endonezya, Japonya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güne
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
97
avrupa avrupa
Afrika, G. Kore, Türkiye ve ABD) ve 4
AB ülkesini (Almanya, Fransa, İtalya
ve İngiltere) karşılaştıran raporda şu
bulgulara yer veriliyor:
•2013 verilerine göre 506 milyon kişinin yaşadığı AB, tüm dünya nüfusunun %7’sini barındırıyor. Çin’de dünya nüfusunun %19,1’i, Hindistan’da
%17,6’sı, ABD’de %4,4’ü, Brezilya’da
ise %2,8’i yaşıyor. Geleceğe yönelik
nüfus tahminleri Hindistan nüfusundaki artışın Çin nüfusundaki artıştan
daha fazla olacağına işaret ediyor.
2060 yılına gelindiğinde G20 ülkelerinden büyük bir bölümünün dünya
nüfusu içindeki paylarının azalmaya
başlayacağı (%64,3’ten %52,3’e düşeceği) tahmin ediliyor. AB toplam
nüfusunun dünya nüfusundaki payının da 2013’teki %7,1’lik seviyeden
2060’da %5,3’e inmesi bekleniyor.
•2012 verilerine göre AB’de yaşam
beklentisi 80 yıl, Japonya’da 84 yıl,
Avustralya’da 83 yıl, Kanada’da 82
yıl, Türkiye’de 75 yıl, Endonezya’da
71 yıl, G. Afrika’da 59 yıl, Hindistan’da
66 yıl ve Rusya’da ise 69 yıl.
•Çalışma dönemini tamamlamış, 65
yaşından ileri yaşlardaki kişi sayısına karşılık, çalışabilme yaş aralığında (15-64) bulunan kişi sayısı oranının en yüksek olduğu ülke Japonya
(%40,5). Bu ülkeyi AB (%27,5), Kanada (%22,2), Avustralya (%215) ve
ABD (%21) takip ediyor. 2060’a gelindiğinde her 5 yaşlı kişiye karşılık
10 çalışan kişinin bulunacağı öngörülüyor.
•Dünya nüfusunun %7,1’ini barındıran AB tüm dünya gayrisafi yurtiçi
hasılasının da %23,7’sini üretiyor. Bu
rakam ABD’de %22,2, Çin’de %12,1
ve Japonya’da %6,5 olarak karşımıza
çıkıyor.
•Ar-ge alanında ise G.Kore GSYH’nın
%4,04’ünü, Japonya %3,39’unu, ABD
%2,79’unu, Avustralya %2,39’unu ve
AB ise %2,02’sini harcıyor.
98
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
•Kamu borçlarının GSYH’ye oranında
en yüksek borçluluk oranıyla Japonya birinci (%243,2) konumdayken
bu ülkeyi ABD (%104,2), Kanada
(%88,8) ve AB (%85,4) takip ediyor. Kamu borçlarının en düşük olduğu ülkeler ise Suudi Arabistan
(%2,7), Rusya (%13,9) ve Endonezya
(%26,1). Türkiye’de kamu borçlarının GSYH’ya oranı ise %36,3 olarak
belirtiliyor.
•2013 verilerine göre Hindistan’da nüfusun %15’inin internet erişimi bulunuyor; bu oran Kanada ve Japonya’da
%86, ABD’de %84 ve AB’de ise %77
düzeyinde.
•Doğaya saygı alanında ise AB’de ikamet eden kişilerin 2012 yılı ortalama
karbondioksit salınımları 7,4 ton olarak belirlendi. Bu oran Avustralya’da
17,5 ton, ABD’de 17,1 ton, Japonya’da
10 ton, Türkiye’de 4,8 ton ve
Meksika’da da 3,8 ton olarak tespit
edildi.
•Atıklardan ve yenilenebilir enerji
kaynaklarından elektrik üretiminde
%27,8 oranı ile ön sıralarda yer alan
AB’nin yanı sıra Kanada (%63,3) ve
Brezilya (%82,5) da yenilenebilir
enerji kaynaklarından elektrik üretiminde en başarılı ülkeler olarak görülüyor.
-- AB Komisyonu işletmelere daha fazla kaynak aktarılması ve yatırımların
desteklenmesi için Sermaye Piyasaları Birliği Eylem Planı’nı açıkladı.
Sermaye Piyasaları Birliği, Juncker
Komisyonu’nun istihdam, büyüme
ve yatırımlarda artış sağlanması için
oluşturduğu Yatırım Planı içerisinde büyük öneme sahip. Sermaye Piyasaları Birliği işletmelere ve uzun
dönemli projelere banka kaynaklı
finansman dışında alternatif fon kaynakları sağlamayı hedefliyor. Bu nedenle Sermaye Piyasaları Birliği, Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliği’nin
oluşturulmasında önemi bir aşamayı
oluşturuyor. Komisyon’un açıkladığı
eylem planında şu unsurlar yer alıyor:
• KOBİ’ler de dahil olmak üzere yatırımcılar için daha fazla
fırsat yaratılmasının yanı sıra
emeklilik hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için hane halkına seçenekler sunulması;
• Daha güçlü ve dayanıklı bir
mali sistem hedefine erişilmesi;
• Mali entegrasyonun derinleştirilmesi ve piyasadaki rekabetin
artırılması.
-- Ağustos ayı işsizlik oranı Euro
Alanı’nda %11 ve AB28’te %9,5 olarak tespit edildi. Bu oranlar 2014 yılı
Temmuz ayında sırasıyla %11,5 ve
%10,1 olarak tespit edilmişti. AB’nin
istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre AB’de 17.6 milyonu Euro
Alanı’nda olmak üzere toplam 23
milyon kişi işsiz. Temmuz ayı ile karşılaştırıldığında AB28’te işsiz sayısı
33 bin kişi azalmış durumda.
AB üyeleri arasında işsizlik oranının
en düşük olduğu ülkeler Almanya
(%4,5), Çek Cumhuriyeti (%5), ve
Malta (%5,1). İşsizlik oranı en yüksek üye ülkeler sıralamasında ise
Yunanistan %25,2 ile birinci sırada
ve İspanya %22 ile ikinci sırada bulunuyor. Bir yıl önceye göre işsizlik
oranı yirmi üç üye ülkede düşüş kaydetti. Bir yıl önce Slovakya’da %13,2
olan işsizlik oranı %11,1’e, İspanya’da
%24,2’den %22,2’ye, Estonya’da ise
%7,6’dan %5,7’ye düştü.
İşsizlik oranında artış görülen ülkeler arasında ise Avusturya (%5,6’dan
%5,7’ye);
Belçika
(%8,6’dan
%%8,8’e);
Fransa
(%10,4’ten
%10,8’e) yer alıyor.
ABD’de Ağustos 2015 işsizlik oranı
%5,1 olarak açıklandı. Bu oran geçtiğimiz yılın aynı döneminde %6,1
olarak kaydedilmişti.
ILO Çalışma Hayatının Geleceği Girişimi
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO),
2019 yılında yapılacak 108. Konferans
ile yüzüncü kuruluş yıldönümüne ulaşacaktır. Bu vesile ile çeşitli faaliyetler
planlamaktadır. Bu faaliyetler genel
olarak 100. Yıl Girişimleri olarak adlandırılmıştır. Bu kapsamda, aşağıda
belirtilen 7 Girişim belirlenmiştir.
• Yönetişim Girişimi
• Standartlar Girişimi
• Yeşil Girişim
• İşletmeler Girişimi
• Yoksulluğun Giderilmesi Girişimi
• Çalışma Hayatındaki Kadınlar Girişimi
• Çalışma Hayatının Geleceği Girişimi
Çalışma Hayatının Geleceği Girişi-
mi ile ilgili olarak hazırlanan raporda
özetle aşağıdaki çalışmalar öngörülmüştür.
Rapor öncelikle kapsam, süreç ve
bugünün çalışma hayatına ilişkin genel değerlendirmelerin yer aldığı bölümlerin yanı sıra 100. Yıl Görüşmeleri olarak ifade edilen konu kümeleri
hakkında bilgi vermektedir.
Kapsama ilişkin olarak, ILO’nun
tek başına bütün sorunlarla mücadele
etmesinin mümkün olmadığı, bugüne
kadarki sürece bir adım geriden bakılarak, sorunların daha geniş bir perspektiften değerlendirilmesi gerektiği
ifade edilmektedir. Bu noktada doğru
çerçevenin ve mekanizmaların belirlenerek, sosyal adalet kavramının ön
planda tutulması gerektiği vurgula-
maktadır.
Sürece ilişkin olarak, 3 aşamalı bir
yol izlenmesinin uygun olacağı belirtilmektedir. Birinci aşamada, akademi, devlet kurumları, sivil toplum
kuruluşları, işveren ve işçi kuruluşları
vb. ilgili tüm taraflardan çalışma hayatının geleceğine ilişkin görüşlerin alınmasının gerekli olduğu belirtilerek,
bu görüşlerin derlenmesi ve Çalışma
Hayatının Geleceği Girişimi altındakilerin “Yüzüncü Yıl Görüşmeleri – centenary conversations” ana başlığıyla,
“iş ve toplum”, “herkes için düzgün
iş”, “iş ve üretimin organizasyonu” ve
“iş yönetişimi” olmak üzere, 4 grupta
toplanmasının faydalı olacağı ifade
edilmektedir.
İkinci aşamada, çalışma hayatının geleceği konusunda çalışacak üst
düzey bir Komisyonun kurulması ve
Komisyon tarafından, önceki aşamada
alınan tüm görüşlerden yararlanılarak
bir Rapor hazırlanması öngörülmektedir. Komisyon’un ILO bünyesinde yer
alması ve ilgili tüm taraflarla bağlantılı
olarak faaliyetlerin koordinasyonunu
üstlenmesi öngörülmektedir. Komisyon Raporu’nun ise 108. Konferans’ta
sunulması planlanmaktadır.
Üçüncü aşama, 108. Konferansın
bütününü ifade etmekte olup, Rapor
sunumu yanı sıra, teknik komitelerde
ve diğer toplantılarda tüm Girişimlerin
bulgu ve önerilerinin ele alınarak görüşülmesini kapsamaktadır.
Bugünün çalışma hayatına ilişkin
yapılan değerlendirme, işler, yoksulluk ve sosyal koruma; üretimin uluslararasılaşması; iş kalitesi ve gelecekteki
muhtemel gelişmeler olmak üzere dört
ana başlık altında gruplandırılmıştır.
İşler, yoksulluk ve sosyal koruma
konusuyla ilgili olarak yapılan değerlendirmede, küresel düzeyde refah
seviyesinin arttığı ancak bireysel ih-
İŞVEREN / Temmuz - Ağustos 2015
99
tiyaçların karşılanması konusunda
yeterli başarının sağlanamadığı kaydedilmektedir. Dünyanın nüfus yapısı dikkate alınarak hem yeni işler
yaratılmasının, hem de sosyal koruma düzeyinin artırılmasının gerektiği
vurgulanmaktadır. Her yıl yaklaşık 40
milyon kişinin işgücü piyasasına girdiği, bu nedenle 2030 yılına kadar 600
milyon yeni iş yaratılması gerektiği belirtilerek, günümüzde dünyadaki istihdamın %49’unun hizmet sektöründe,
%29’unun tarımda ve %22’sinin sanayide çalıştığı kaydedilmektedir. Dahası, dünya çapında yaklaşık 319 milyon
kişinin günlük 1.25 dolardan daha az
kazançla yaşadığı ifade edilmektedir.
Üretimin uluslararasılaşması konusu ile ilgili olarak, gelişen teknoloji
ve üretim biçimleriyle küresel düzeyde
bir değişimin görüldüğü, bu durumun
yeni iş fırsatları yaratmasının yanı sıra
iş kaybına da neden olduğu belirtilmektedir. Bununla birlikte, çalışma
koşullarına yönelik olumsuz etkilerin
de görüldüğü ifade edilerek, özellikle
uluslararası göçle bağlantılı olarak sorunlar yaşandığı vurgulanmaktadır.
İş kalitesi ile ilgili olarak, özellikle
kayıt dışı çalışma nedeniyle ciddi sorunlar yaşandığı, iş kazaları ve meslek
hastalıkları nedeniyle her yıl yaklaşık
2.3 milyon kişinin hayatını kaybettiği
ve bunun işçi, işveren ve sosyal koruma sistemleri üzerinde büyük bir yük
oluşturduğu kaydedilmektedir.
Gelecekteki muhtemel gelişmeler
hakkında ise bugünkü durumun bu
zamana kadar alınan kararlar sonucunda oluştuğu ve geleceğin de şimdiki kararlarla şekillendirileceği ifade
edilmektedir.
Yüzüncü Yıl Görüşmeleri ana başlığı altında yer alan 4 küme ile ilgili
olarak aşağıdaki görüşler dile getirilmiştir.
İş ve Toplum Görüşmeleri kapsamında, iş kavramının toplum içindeki
100
İŞVEREN / Temmuz - Ağustos 2015
yeri ve önemi üzerinde durularak, değişimden ne ölçüde etkilendiği konusunun ele alınması gerektiği ifade edilmektedir. İşçiler açısından sosyolojik
ve psikolojik olarak çok önemli bir
yer tutan iş kavramının hem işin doğası hem de işyeri anlamında değişim
geçirdiği belirtilmektedir. Geleneksel
belirsiz süreli sözleşme ile uzun süreli
çalışma yerine daha esnek ve değişken çalışma biçimlerinin uygulandığı
dile getirilerek, bu biçimler arasındaki
olumlu ve olumsuz yönlerin dikkate
alınması gerektiği vurgulanmaktadır.
Herkes İçin Düzgün İş Görüşmeleri
kapsamında, gelecekte ihtiyaç duyulacak iş miktarının nasıl sağlanabileceği
konusu ön plana çıkarılmakta ve bu
işlerin ILO’nun Sosyal Adalet hedefi
ile nasıl uyum sağlayacağının dikkate
alınması gerektiği belirtilmektedir. Bu
kapsamda yeşil ekonomi ve sağlık-bakım ekonomisinin ilerisi için büyük
potansiyel sunduğu ifade edilerek,
bu potansiyelin açığa çıkarılması için
neye ihtiyaç duyulduğunun belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Geleceğe yönelik çalışmalarda, bugüne
kadar kullanılan araçların daha iyi
biçimde kullanılması mı tercih edilmelidir yoksa tümüyle yeni araçların
geliştirilmesi mi gerekecektir gibi soruların değerlendirilmesi önerilmekte
ve Girişim kapsamında yapılacak toplantıların bu doğrultuda gerekli platformu sağlayabileceği ifade edilmektedir. Daha geniş çerçevede ise ihtiyaç
duyulan beceriler ve mevcut beceriler
arasındaki uyumsuzluk ve yeni becerilerin kazanılması için gerekli yatırım
ihtiyacı vurgulanmaktadır.
İş ve Üretimin Organizasyonu Görüşmeleri kapsamında, bugüne kadar
gelen iş ve üretim organizasyonu biçimlerinin kamu kesimi ve özel sektör
tarafından alınan kararların sonucu
olduğu belirtilerek, değişim noktasında özellikle işletmelerin öncülük ettiği
vurgulanmaktadır. Bu açıdan, ILO’nun
işletme dinamiklerini daha iyi anlaması gerektiği kaydedilmektedir. İşletmelerin, işgücünü kullanarak mal
ve hizmet üreten birimler olduğu anlayışının gelecekte nasıl şekilleneceği
konusunun değerlendirilmesi gerektiği ifade edilerek, standart olmayan
çalışma biçimleri de dikkate alındığında gelecekteki dinamiklerin ve iş
organizasyonunun ele alınması gerektiği belirtilmektedir. Bunun yanı sıra,
küresel finansal krizle bir kez daha
görülen, finans dünyasının çalışma
hayatına yönelik büyük etkisinin dikkate alınması gerektiği ve organizasyonların sosyal adalet hedeflerini göz
önünde bulundurmasının çok önemli
olduğu ifade edilmektedir.
İş Yönetişimi Görüşmeleri kapsamında, toplumların çalışma hayatını
kanun, düzenleme, işgücü piyasası
kurumları, işçi ve işveren kuruluşları
gibi araçlarla düzenledikleri belirtilerek, uluslararası düzeyde bu yaklaşımın ILO tarafından uygulandığı ifade
edilmektedir. ILO’nun bu çalışmalarının ilgili taraflarca desteklendiği ve
geliştirilmesinin arzu edildiği dile getirilerek, kullanılan araçların gözden
geçirilmesinin gerekli olduğu vurgulanmaktadır. İşveren, işçi ve devlet
kurumlarını bir araya getiren sosyal
diyalog mekanizmasının ILO tarafından çok önemli görüldüğü belirtilerek,
üye miktarlarına bağlı olarak bu araçların gücünü kaybettiği, dolayısıyla
geleceğe yönelik değerlendirmelerde
bu araçların da yer alması gerektiği
vurgulanmaktadır.
Rapor’un son bölümünde yer alan
Sosyal Adalet’in geleceği konusundaki
bölümde, toplumların yaşadığı sorunların en büyük nedenlerden birinin
adaletsizlik algısı olduğu belirtilerek,
gelecek tartışmalarında sosyal adalet
gereklerinin rehber olması gerektiği
vurgulanmaktadır.
(TİSK Araştırma Servisi tarafından
hazırlandı)
arkeogezi
Midas Anıtı, Yazılıkaya
Midas Anıtı, Yazılıkaya Eskişehir
çevresinde bulunan en önemli tarihi
eserler arasında yer almaktadır. Yüksekliği 1315 metre olan Yazılıkaya
Köyü’nün kuzeyinde Eskişehir, batısında Kütahya, güneyinde Afyonkarahisar ve kuzeydoğusunda Seyitgazi
bulunmaktadır. Yeri tam olarak “Frigya Yaylası” üzerindedir. Yüksekliği
batıda, bazı yerlerde Türkmen Dağı’na
ulaşır. Bu yükselti nedeniyle havası
oldukça temizdir ve Frigya devrinde “Phrygia Salutaris” ya da “Sağlıklı
Frigya” adıyla anılmıştır. Anıt, Yazılıkaya köyü ile iç içe bulunmaktadır.
Anıt nedeniyle bölge Midas Kenti ya da
Midas City olarak anılmaktadır. Arkeo-
lojik kazı ve araştırmalar sonucu bölgede ilk yerleşimlerin M.Ö. 3000 yıllarında İlk Tunç Çağlarında başladığı
tesbit edilmiştir. Bu çağlardan itibaren
kutsal bir alan olan Yazılıkaya Platformu Hititler zamanında da kutsallığını
sürdürmüştür. M.Ö. 200’lerde Hitit
Krallığına son veren kavimler arasında
bulunan ve M.Ö. 8. yy.da Anadolu’ya
yerleşen Frigler için özellikle Eskişehir - Kütahya-Afyonkarahisarı içine
alan Dağlık Frigya (Phrygia Epictetus)
önemli bir inanç merkezi olmuştur.
Yazılıkaya Açıkhava Kutsal Alan,
Friglerin ana tanrıça Kybele’ye tapındıkları en önemli kült merkezidir. Frig
çağı öncesinde kutsallığı, Frigler zamamında Kybele kültü ile doruk noktasına ulaşmış Frig sonrası Helenistik,
Roma ve Bizans dönemlerinde de etkisini sürdürmüştür.
M.Ö. 8. yyda güçlü bir devlet kuran
ve Kral Midas ile uygarlıklarının ve
sanatın zirvesine ulaşan Frigler kendilerine özgü ahşap mimari işçiliğini
kayalara taşımış, bölgenin ve dünyanın ünik ve görkemli anıtı (Yazılıkaya)
Midas Anıtı’nı yapmışlardır. Ayrıca
bölgede açıkhava tapınakları, anıtlar,
kaleler, sarnıçlar, vb. inşa etmişlerdir.
Yazılıkaya ve çevresinde ilk kapsamlı kazılar Fransız Arkeoloji Enstitü-
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
101
arkeogezi
sü adına 1936 yılında Albert Gabriel tarafından yapılmıştır. 1936- 39 yıllarında C.H Emily Haspels’in
bölgede ayrıntılı çalışması bulunmaktadır. 1971 yılında Ankara Medeniyetleri Müzesi daha sonra aralıklarla Eskişehir Arkeoloji Müzesi Kazı ve Temizlik
çalışmalarında bulunmuştur.
Yüksekliği 17 metre olan anıt MÖ 600’lerde yapılmıştır. Antik Frigya’nın merkezinde olduğu kabul
edilen anıt Frig Vadisi olarak adlandırılına ve çok
geniş bir coğrafyaya yayılan bölgedeki anıtların en
görkemlisidir.
Midas Anıtı, Yazlıkaya Tarihi
Yazılıkaya Köyü, Akropol’ün eteğinde kurulmuştur. Köyün üstündeki büyük Midas Anıtı, ilk bakışta göze çarpar. Midas Anıtı özellikle Frigya tarihi
bakımından oldukça önemlidir. Ancak 19. yüzyıla
değin bu anıttan fazla söz edilmemiştir. İlk olarak,
1800’lü yıllarda buradan geçen İngiliz subayı W.M.
Leake tarafından keşfedilmiştir. Bu gezi notlarını W.
Leake 1824 yılında yayınlar. Onun ardından Charles
Texier bölgeye gelerek üç kaya yüzeyini ve yazıtları
kopya ederek, bu konudaki ilk gerçeğe uygun bilgileri yayınlar. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra
Anadolu’daki arkeolojik anıtlar üzerinde yapılan incelemeler artar. Bugün de görüleceği gibi Yazılıkaya
Köyü’nün hemen üstünde antik şehir Akropol’ün
kuzeydoğu cephesinde, püskürük bir kaya üzerinde Midas Anıtı, Akropol’ü çevreleyen sur duvarları,
yeraltı merdivenleri, mezarlar, sunaklar, bitmemiş
anıt ve çeşme bulunur.
Anıt, fazla tahrip olmadan günümüze kadar gelmiştir, ancak anıtın alınlık bölümünde yaklaşık 2 m.
genişliğinde bir çatlak bulunmaktadır. Anıtın ortasında yüzeyin mihveri üzerinde 5.5 metre genişliğinde ve 1,44 m. derinliğinde bir girinti (niş) yer alır.
Anıtın ortasındaki bu girintiden dolayı bir mezar
anıtı olduğu düşünülmüştür. Ancak bir mezar olacak büyüklükte de değildir. Midas Anıtı, Frigya’daki
diğer kaya anıtları gibi, Kibele (Ana Tanrıça) heykeli
koymak amacıyla yapılmıştır. Prof. A. Gabriel burada büyük bir olasılıkla bronz bir heykel bulunduğunu ve bunun yine metal tutturucularla kayaya tespit
edilmiş olduğunu ileri sürer. Daha sonraki çağlarda
(Hristiyanlık Çağı’nda) bu heykel çalınmış ve şimdiye kadar izine rastlanmamıştır. Anıtın üzerinde henüz çözülmemiş üç yazıt bulunur. Yazılıkaya üzerindeki Frig yazısı, M.Ö. 6. yüzyılda Örekliler tarafından
terk edilen eski Arkaik Grek yazısını andırmaktadır.
102
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
sanat
Tahsin AYDOĞMUŞ:
“Bir fotoğrafçı teknik donanımına ne kadar hakimse
başarı ve kalitesine o ölçüde hakim olur”
Merhaba Tahsin Bey, öncelikle sizi
tanıyabilir miyiz?
Malatya’da doğdum. İlk, orta ve lise
öğrenimimi doğduğum kentte tamamladım. Orta ve lise döneminde futbola
düşkün biri olarak yaşadığım mahallenin futbol takımında, daha sonra amatör ligde futbol oynadım. 1979 – 2003
yılları arasında memuriyet hayatıyla
yaşam devam ederken, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesinden
mezun oldum.
25 yıllık çalışma süresi sonucu
emekli olduktan sonra; bağımsız fotoğrafçı olarak, fotoğraf atölyemde çalışmalarıma devam ediyorum.
Fotoğrafla tanışmanız nasıl oldu?
Fotoğrafla ilk tanışmam Ortaokulda oldu. O dönemde (1965-1971) bir
Kodak fotoğraf makinesi ile mahalleler arası futbol turnuvalarında hem
futbol oynayıp hem de fotoğraf çekiyordum. Fotoğraf stüdyosunda çalışan
bir arkadaşımla çektiğimiz filmlerin
banyosunu ve baskısını yapıyorduk.
O dönemde çekilen fotoğraflara bugün
bakıldığında kat edilen yol daha iyi
anlaşılır. Daha sonra İstanbul Ayasofya Müzesinde memuriyet yaşamı başlayınca Fotoğrafla yeni bir yaşam tarzı
başlamış oldu.
Çalışmalarınızda kullandığınız teknikler konusunda bilgi verebilir misiniz?
Fotoğrafla ilgili teknikler; kullandığınız teknik donanımla ilgilidir. Bir
fotoğrafçı teknik donanımına ne kadar hakimse başarısı ve kalitesine o
ölçüde hakim olur. Bugün kullanılan
teknoloji birçok açıdan fotoğrafçının
tekniğine etki ediyor. Kullanılan teknik aynı zamanda birikimlede ilgilidir.
Ben bir fotoğrafçı olarak Analog fotoğrafa devam ediyorum. Digital teknoloji
de fotoğraf yaşamımın dışında değil..
Fotoğrafta tarz olarak genelde belgesel
fotoğrafla ilgileniyorum.
Ayasofya Müzesi Çalışmanız fotoğraflarınıza hangi açılardan kaynaklık
etti?
Ayasofya, dünyanın en önemli
anıtlarının başında yer alan bir mekandır. Fotoğraf yaşamım orada başladı. 1979 yılında Ayasofya Müzesi’nde
göreve başladığım zaman inanılmaz
derecede etkilendim. Ben ülkemde
bugün fotoğrafçı olarak anılıyorsam
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
103
sanat
bunu Ayasofya’ya borçluyum. 25 yıllık memuriyet
hayatımda Ayasofya’nın yeri tartışılmaz. Çünkü
bu bir sevda meselesidir. Bana fotoğrafı öğreten
mekanda çeyrek asırlık yaşamın birçok izi vardır.
Ayasofya’da fotoğraf çekmeden önce mekanı yaşadım; kokusunu, havasını teneffüs ettim. Zamanla
tarihte yolculuklara çıktım. Dönemleri zihnimde
yaşamaya çalıştım. Yaşarken heyecanlarımı iliklerimde hissettim. Ve de ışığın peşine düştüm. Fotoğraf hakkında bilgi birikimimi 1979–1985 arası
yaptım. 1985’te fotoğraf makinesini elime alıp
denklanşöre basmaya başlayınca kendimi ayrı bir
heyecan yaşayacağım duygusuna kaptırdım. İyi ki
o heyecanla yaşamaya devam ediyorum. Heyecanın olmadığı yerde başarı olmaz. Heyecan dediğim;
yürekten inanmak, istekli olmak, bilgilenmek için
çaba göstermektir. Sonrası en büyük ödül; bir prestij AYASOFYA kitabı… İşte bu.
Son yıllardaki çalışmalarınızdan olan Urfa Belgeseli ile ilgili olarak bizlerle paylaşmak istediğiniz
önemli bir ayrıntı var mıdır?
Urfa projesi sponsor arıyor. Bu Projenin 11 yıllık bir mazisi var. Bugüne kadar getirdim. Fotoğraf
pahalı bir olay, eğer getirisi yoksa zor yürür.. Bu
nedenle Urfa projesinin hayata geçmesi için desteğe ihtiyaç var. Projenin çekim aşamasının %75’i
tamamlandı.
Kısaca; Dünya coğrafyasının en etkin bölgesi
olan Ortadoğu sınırları içinde yer alan Mezopotamya dünya uygarlığının beşiğidir. Anadolu bir bölümü
ile Mezopotamya toprakları içerisinde yer aldığından, Türkiye’yi bu uygarlık yuvasından soyutlamak
mümkün mü?... Değil!... Evet kültürel, tarihsel, ve
dinsel olarak dünyanın bu en önemli bölgesinin
içinde yer alan ve kutsallığıyla ön planda olan bir
kent URFA... Projede bir kent biyografisinden ziyade
kültürel ve sanatsal kaygı ön plandadır.
Balantine Yarışmasında hem başarı ödülü hem
de büyük ödülü kazandınız. Ödül kazanmak sizin
için ne ifade ediyor?
Fotoğraf yarışmalarında ödül kazanmak bir fotoğrafçı için gurur verici, onurlandırıcı ve heyecanlandırıcı bir olgudur. Ama bir ödülün peşine takılıp
yarışmalar için fotoğraf üretmek yerine projelerin
peşinde koşmak daha akıllıca olur. Herhangi bir
yarışmada ödül almak; tanınmada önemli rol oynayabilir. Fakat yarışmaları amaç halinde getirmek
doğru değil.
Amaç yerine Araç olması daha doğru bir tavırdır.
104
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
sanat
Yurt içinde ve yurt dışında 10 kişisel sergi açtınız. Sergilere olan ilginin yurt içinde ve
yurt dışında farklılıkları var mıydı?
Yurt dışında ve yurt içinde sergi açmanın farklılıkları var tabii… ilk önce sergilerle ilgili olarak şunları söyleyebiliriz; a) sergi
herhangi bir konunun tanıtımı ve bilgilendirilmesiyle ilgili b) sergiyi açanın (fotoğrafçı)
tanıtımıyla ilgili c) çekilen fotoğrafların izleyenlerle paylaşılması d) her açılan sergi açık
kaldığı süreyle gündemdedir. Sergi bittiği
gün gündemden düşer ve unutulur. Açılan
bir sergiyi kalıcı hale getirmek ancak kitabıyla birlikte açıldığı zaman değer kazanır. e)
Eğitim, bilim, kültür ve sanat düzeyi sergiye
olan ilgiyi artırır. Yurt dışında açtığım sergiler, yurt içindekilere göre daha ilgili… ilgi
sorulan sorularda, kitlesel yoğunlukta, bakış
açısında ve sahiplenmede farklılık gösteriyor.
Eserlerinizin yayınlanması sanata önemli
bir kaynak oluşturmakta. Size kaynaklık eden
isim kimdir?
Fotoğrafçıyı etkileyen şeyler; fotoğrafının
yayınlanması, sergilenmesi veya herhangi
bir kurum ve şahsın fotoğrafı satın almasının rolu önemlidir. Bunun için çok çalışmak,
birikim sahibi olmak gerekir. Bunun içinde
dünya fotoğrafındaki gelişmeleri takip etmek
elzemdir. Dünya fotoğraf literatüründe yer
etmiş eserler benim için en büyük kaynaktır.
Türkiye’deki fotoğraf sanatı, ilgi ve gelişimi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Kısa ve öz olarak bu konuda söylenecek
şey; çok yetersiz …
Bu sanata merak salmış genç fotoğrafseverlere ne gibi önerilerde bulunmak istersiniz?
Fotoğrafçılara
•Teknik donanımı iyi tanı
•Gözünü terbiye et
•Işığı tanı
•Bilgilen
•Araştır
•Not al
•Her şeye sevgi ve saygıyla yaklaş
•Sıradan değil, sıradışılık için çaba göster
•Hep dene, yılmak yok..
Teşekkür ederiz.
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
105
istatistik
TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİ
YILLAR
AKDEDİLEN
SÖZLEŞME SAYISI
İŞYERİ
SAYISI
İŞÇİ
SAYISI
1995
2 357
11 274
765 928
1996
1 871
10 290
515 840
1997
2 056
12 966
841 518
1998
1 867
7 047
219 434
1999
2 286
12 373
828 458
2000
1 646
6 844
208 595
2001
4 454
14 211
775 478
2002
1 773
7 453
255 059
2003
1 607
7 806
629 240
2004
1 479
7 913
325 189
2005
3 977
14 388
587 456
2006
1 705
5 456
304 392
2007
1 972
9 734
459 449
2008
1 704
9 623
262 786
2009
1 995
11 544
504 796
2010
1 662
9 033
338 671
2011
1 939
14 057
422 802
2012
1 513
6 721
234 469
2013
2 642
17 288
657 485
2014
1.677
12.440
364.207
141
1 035
40 427
2015*
GREVLER
YILLAR
LOKAVTLAR
GREV
SAYISI
KATILAN
İŞÇİ SAYISI
KAYBOLAN
İŞGÜNÜ SAYISI
1995
120
199 867
4 838 241
1996
38
5 461
274 322
YILLAR
LOKAVT
SAYISI
LOKAVTA DAHİL
İŞÇİ SAYISI
KAYBOLAN
İŞGÜNÜ SAYISI
1995
5
4 047
162 512
1996
3
3 761
160 368
62 236
1997
37
7 045
181 913
1997
4
4 083
1998
44
11 482
282 638
1998
2
500
5 284
1999
34
3 263
229 825
1999
4
931
76 470
2000
52
18 705
368 475
2000
2
2 483
32 760
2001
35
9 911
286 015
2001
-
-
-
2002
27
4 618
43 885
2002
-
-
-
2003
23
1 535
144 772
2003
2
888
110 415
2 082
2004
30
3 557
93 161
2004
1
801
2005
34
3 529
176 824
2005
1
118
59
2006
26
2 061
165 666
2006
1
66
3 894
2007
15
25 920
1 353 558
2007
-
-
-
2008
15
5 040
145 725
2008
1
1256
16 328
2009
13
3 101
209 913
2009
-
-
-
2010
11
808
37 762
2010
-
-
-
2011
9
557
13 273
2011
-
-
-
2012
8
768
36 073
2012
-
-
-
2013
19
16 632
307 894
2013
-
-
-
2014
12
6 880
365 411
2014
1
205
25 420
2015*
15
5 818
62 273
2015*
-
-
--
Kaynak : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı.
* 01.01.2015 - 31.07.2015
106
Not: 14 Mayıs-4 Haziran 2015 tarihleri arasında metal sektörü işyerlerinde yaşanan iş bırakma eylemleri yasal grev şartlarını taşımadığından ÇSGB Grev İstatistikleri‘ne yansımamıştır. TİSK tarafından yapılan hesaplamalara göre söz konusu eylemler nedeniyle 12
işyerinde toplam 32.944 personel çalışmamış ve kaybolan işgünü sayısı 236.235 olmuştur.
Birleştirerek Bile Yüksek Teknolojili Ürün
İhraç Edemiyoruz
Bir ülkenin ekonomik ve
sosyal kalkınması dünyaya sat-
AB Kapsamında Yüksek Teknoloji Ürünleri İhracatının
AB Kapsamında Yüksek Teknoloji Ürünleri İhracatının
Toplam İhracattaki
Payı (%),
2014
Toplam İhracattaki
Payı (%),
2014
tığı ürünlerin teknolojik düze-
Malta
yi ile birebir bağlantılıdır. Hele
Fransa
Türkiye’nin aksine teknolojiyi
20,6
Lüksemburg
19,8
İrlanda
ülkede yaratıyor ise kalkınmada
Hollanda
sağladığı ivme çok daha büyük-
Estonya
tür.
28,9
19,3
17,8
16,3
İngiltere
15,6
AB (28 ülke)
15,6
Türkiye’de, yüksek teknoloji
Çek Cumh.
içeren ürünlerin toplam ihracat
Avusturya
14,4
Macaristan
14,4
Almanya
14,2
içerisindeki payı 2014 yılı itiba-
15,3
riyle %1,8 olup, bu oran Avrupa
İsveç
Ülkeleri arasında en düşük dü-
Danimarka
9,9
Slovakya
9,7
zeyi ifade etmektedir.
AB’de söz konusu oran %15,6
seviyesinde iken, Malta %28,9
ile nispi olarak en fazla yüksek
12,9
Belçika
9,7
Letonya
9,2
GKRY
8,9
Polonya
7,7
İtalya
6,7
Finlandiya
6,6
Hırvatistan
6,6
Romanya
6,4
Bu çerçevede, ülkemizin ge-
Litvanya
6,4
lişmiş ülkelerle arasındaki farkı
Slovenya
5,3
İspanya
5,1
teknolojili ürün ihracatı yapan
ülkedir.
azaltabilmek için ileri ve öncü
Bulgaristan
3,9
teknolojilere dayalı üretim ve
Yunanistan
3,7
ihracatı gerçekleştirecek yerli
Portekiz
3,6
ve yabancı yatırımlar sağlama-
Makedonya
2,6
Karadağ
2,5
sı, Ar-Ge teşviklerinin miktar ve
Sırbistan
2,3
etkinliğinin artırılması büyük
TÜRKİYE
önem taşımaktadır.
1,8
0,0
7,5
15,0
22,5
30,0
Kaynak: Eurostat
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
107
yayınlar
İş Hukuku-Toplu İlişkiler (Güncellenmiş 5.Baskı)
Prof.Dr.A. Melda Sur
Kitabın bu güncellenmiş beşinci basımında daha önce de olduğu gibi, yeni
mevzuat ile gerekçeleri esas alınmıştır. Bunun yanında Türkiye’nin taraf olduğu
başlıca uluslararası anlaşmalar ile Avrupa İnsan Hakları Divanı’nın gelişen içtihadına da yer verilmektedir. Kitabın öğrenciler için olduğu kadar araştırmacı ve
uygulayıcılar için de iyi bir kaynak olacağını düşünüyoruz.
İSTEME ADRESİ :
Turhan Kitabevi Yüksel Cad. No:8/32 06650 Kızılay-Ankara
Tel: (312) 418 82 59 • www.turhankitabevi.com.tr
İş Hukuku Uygulamaları
Prof.Dr.Haluk Hadi Sümer
Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Haluk Hadi Sümer
‘in kitabının bu 5.baskısında iş hukukuna ilişkin elli olay, çözümleri ile birlikte
yer almaktadır. Dipnotlarda Yargıtay Kararlarına atıf yapılmakta ve karar metnine geniş yer verilmektedir.
İSTEME ADRESİ :
MİMOZA Basım Yayım ve Dağıtım Ltd.Şti.
Tel: (332) 353 25 70
Türk Ceza Kanunu
Haydar Erol
Açıklamalı ve En Yeni İçtihatlı Türk Ceza Kanunu madde metinleri, gerekçeler, açıklamalar Yargıtay Kararları ile birlikte 2 Kitap 2730 sayfa, olarak
yayınlandı.
Yayının uygulayıcılara ışık tutmasını diliyoruz.
İş Hukuku (20. Baskı)
Prof.Dr.Haluk Hadi Sümer
Prof.Dr.Haluk Hadi Sümer kitabının bu 20. baskısında 6445 sayılı “Torba
Kanun” olarak anılan Kanun ile İş Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununda yapılan değişiklikleri işlemiştir.
İSTEME ADRESİ :
MİMOZA Basım Yayım ve Dağıtım Ltd.Şti.
Tel: (332) 353 25 70
Temel İş Kanunları
Prof.Dr.Haluk Hadi Sümer
Yazar kitabının son baskısında, özellikle 4.4.2015 tarih ve 6645 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla yapılan değişiklikleri Kanun metinlerine işlemiştir.
Bu derleme çalışması, özellikle Hukuk Fakültesi öğrencileri ve çalışma hayatı ile
ilgilenenler için yararlı olacaktır.
İSTEME ADRESİ :
MİMOZA Basım Yayım ve Dağıtım Ltd.Şti.
Tel: (332) 353 25 70
108
İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015
TİSK AKADEMİ ÇIKTI
C‹LT: 10 SAYI: 20
Ev Hizmetlerinde Çalışanların Sosyal Güvenliği
Nurhan Süral
İnsan Kaynakları Yönetimi Uygulamalarının Örgütsel Vatandaşlık
Davranışı Üzerindeki Etkileri
Mustafa Fedai Çavuş
Alptekin Develi
Hiyerarşik Düzenden Heterarşik Düzene:
Yönetişim Kavramı ve Yönetişim Teorileri
Ebru Canikalp
İlter Ünlükaplan
Motivation Theories and Encouraging Public Employees
Based on Individual Performance Evaluation
Ahmet Tozlu
Rıdvan Kurtipek
6-9 yaş
9-16 yaş
Çocukları erken yaşta basit
tasarım, kodlama, araştırma,
sunum ve takım becerileriyle
tanıştıran bu etkinlik hakkında
ayrıntılı bilgi için:
Gençleri erken yaşta tasarım,
kodlama, araştırma, sunum ve
takım becerileriyle tanıştıran bu
etkinlik hakkında ayrıntılı bilgi
için:
[email protected]
[email protected]
Birey ya da kurum olarak Jr.FLL, FLL, WRO takımlarının
oluşmasına destek verebilir, Bilim Kahramanları Derneği
üyesi, gönüllüsü, bağışçısı olabilirsiniz.
www.bilimkahramanlari.org - 0 212 284 74 18
Gelir Eşitsizliğini Azaltmada Finansal Sistem Ne Kadar Etkin?
Türkiye Ekonomisi İçin Bölgesel Panel Veri Analizi
Merter Akıncı
Gönül Yüce Akıncı
Ömer Yılmaz
Elektrik Tüketimi ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: G-11 Ülkeleri Örneğinde
Panel Eşbütünleşme ve Nedensellik Uygulaması
Halil Altıntaş
Mehmet Mercan
Ceza İnfaz Kurumları Dışında Çalıştırılan Hükümlülerin Sosyal Güvenliği
Hande Bahar Aykaç
Türkiye’de 6360 ve 6447 Sayılı Kanunlarla Kurulan
Büyük Şehirlerin Göreli Kalkınma Düzeyleri
Hayriye Atik
II / 5102
2015 / II
Analyzing the Banking Sector in Turkey before and after the Global Crisis by Ownership
Vuslat Us
A Brief Analysis of Presentation of Self in Everyday Life and Second Life
Nil Mit
Çağatay Topal
2015 / II
TİSK AKADEMİ’nin
20. Sayısı çıktı.
21. Sayı Mart 2016
tarihinde yayınlanacaktır.
Ayrıntılı bilgi için:
www.tisk.org.tr
2015 / II
Çağatay Topal
Nil Mit
A Brief Analysis of Presentation of Self in Everyday Life and Second Life
Vuslat Us
Analyzing the Banking Sector in Turkey before and after the Global Crisis by Ownership
Hayriye Atik
Büyük Şehirlerin Göreli Kalkınma Düzeyleri
Türkiye’de 6360 ve 6447 Sayılı Kanunlarla Kurulan
Hande Bahar Aykaç
Ceza İnfaz Kurumları Dışında Çalıştırılan Hükümlülerin Sosyal Güvenliği
Mehmet Mercan
Halil Altıntaş
Panel Eşbütünleşme ve Nedensellik Uygulaması
Elektrik Tüketimi ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: G-11 Ülkeleri Örneğinde
Ömer Yılmaz
Gönül Yüce Akıncı
Merter Akıncı
Türkiye Ekonomisi İçin Bölgesel Panel Veri Analizi
Gelir Eşitsizliğini Azaltmada Finansal Sistem Ne Kadar Etkin?
Rıdvan Kurtipek
Ahmet Tozlu
14-18 yaş
38 yaş altı
Gençleri erken yaşta tasarım,
kodlama, programlama ve
takım becerileriyle tanıştıran bu
etkinlik hakkında ayrıntılı bilgi
için:
Temel bilimler, mühendislikler
alanlarında 38 yaş altı bilim
insanlarına yönelik ödül töreni
ve süreçleri hakkında ayrıntılı
bilgi için:
[email protected]
[email protected]
bilimkahramanlaribulusuyor
bilimkahraman
bilimkahramanlari
bilimkahramanlari
| CİLT 53 • SAYI 5 • EYLÜL - EKİM 2015
Cilt 53 ‣ Sayı 5 ‣ Eylül / Ekim 2015
G-20 2015 TÜRKİYE DÖNEM
BAŞKANLIĞI KAPSAMINDA
YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR
DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ
GELİŞMELER
TÜRKİYE AĞAÇ VE KAĞIT SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TAKSİS) • TÜRK AĞIR SANAYİİ VE HİZMET SEKTÖRÜ KAMU
İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜHİS) • TÜRKİYE CAM, ÇİMENTO VE TOPRAK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • ÇİMENTO
ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (ÇEİS) • TÜRKİYE DERİ SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE GIDA SANAYİİ
İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜGİS) • İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (İEİS) • TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ
İŞVEREN SENDİKASI (İNTES) • KAMU İŞLETMELERİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KAMU-İŞ) • TÜRKİYE KİMYA, PETROL, LASTİK VE
PLASTİK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KİPLAS) • MAHALLİ İDARELER KAMU İŞVEREN SENDİKASI (MİKSEN) •MAHALLİ
İDARELER İŞVERENLERİ SENDİKASI (MİS) •
TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI (MESS) • PETROL ÜRÜNLERİ
İŞVERENLER SENDİKASI (PÜİS) • TÜRKİYE SAĞLIK ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (SEİS) • Türkİye Selüloz, Kağıt
ve Ağaç Mamüllerİ Sendİkası (KASİSEN) • TÜRKİYE ŞEKER SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TEKSTİL
SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TOPRAK, SERAMİK, ÇİMENTO VE CAM SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI
• TURİZM ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI
Ayşe SİNİRLİOĞLU
Rifat HİSARCIKLIOĞLU
Daniel Funes de RIOJA
Erol KİRESEPİ
Prof.Dr.M. Hakan BERUMENT
Prof. Dr. Sumru ALTUĞ
PROF. DR. Ömer Faruk ÇOLAK
PROF. DR. Sadi UZUNOĞLU
İmdat TÜRKAY
EK: YARGITAY KARARLARI
Download