| CİLT 53 • SAYI 5 • EYLÜL - EKİM 2015 Cilt 53 ‣ Sayı 5 ‣ Eylül / Ekim 2015 G-20 2015 TÜRKİYE DÖNEM BAŞKANLIĞI KAPSAMINDA YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER TÜRKİYE AĞAÇ VE KAĞIT SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TAKSİS) • TÜRK AĞIR SANAYİİ VE HİZMET SEKTÖRÜ KAMU İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜHİS) • TÜRKİYE CAM, ÇİMENTO VE TOPRAK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • ÇİMENTO ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (ÇEİS) • TÜRKİYE DERİ SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE GIDA SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜGİS) • İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (İEİS) • TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ İŞVEREN SENDİKASI (İNTES) • KAMU İŞLETMELERİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KAMU-İŞ) • TÜRKİYE KİMYA, PETROL, LASTİK VE PLASTİK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KİPLAS) • MAHALLİ İDARELER KAMU İŞVEREN SENDİKASI (MİKSEN) •MAHALLİ İDARELER İŞVERENLERİ SENDİKASI (MİS) • TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI (MESS) • PETROL ÜRÜNLERİ İŞVERENLER SENDİKASI (PÜİS) • TÜRKİYE SAĞLIK ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (SEİS) • Türkİye Selüloz, Kağıt ve Ağaç Mamüllerİ Sendİkası (KASİSEN) • TÜRKİYE ŞEKER SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TOPRAK, SERAMİK, ÇİMENTO VE CAM SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TURİZM ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI Ayşe SİNİRLİOĞLU Rifat HİSARCIKLIOĞLU Daniel Funes de RIOJA Erol KİRESEPİ Prof.Dr.M. Hakan BERUMENT Prof. Dr. Sumru ALTUĞ PROF. DR. Ömer Faruk ÇOLAK PROF. DR. Sadi UZUNOĞLU İmdat TÜRKAY EK: YARGITAY KARARLARI TİSK AKADEMİ ÇIKTI C‹LT: 10 SAYI: 20 Ev Hizmetlerinde Çalışanların Sosyal Güvenliği Nurhan Süral İnsan Kaynakları Yönetimi Uygulamalarının Örgütsel Vatandaşlık Davranışı Üzerindeki Etkileri Mustafa Fedai Çavuş Alptekin Develi Hiyerarşik Düzenden Heterarşik Düzene: Yönetişim Kavramı ve Yönetişim Teorileri Ebru Canikalp İlter Ünlükaplan Motivation Theories and Encouraging Public Employees Based on Individual Performance Evaluation Ahmet Tozlu Rıdvan Kurtipek 6-9 yaş 9-16 yaş Çocukları erken yaşta basit tasarım, kodlama, araştırma, sunum ve takım becerileriyle tanıştıran bu etkinlik hakkında ayrıntılı bilgi için: Gençleri erken yaşta tasarım, kodlama, araştırma, sunum ve takım becerileriyle tanıştıran bu etkinlik hakkında ayrıntılı bilgi için: [email protected] [email protected] Birey ya da kurum olarak Jr.FLL, FLL, WRO takımlarının oluşmasına destek verebilir, Bilim Kahramanları Derneği üyesi, gönüllüsü, bağışçısı olabilirsiniz. www.bilimkahramanlari.org - 0 212 284 74 18 Gelir Eşitsizliğini Azaltmada Finansal Sistem Ne Kadar Etkin? Türkiye Ekonomisi İçin Bölgesel Panel Veri Analizi Merter Akıncı Gönül Yüce Akıncı Ömer Yılmaz Elektrik Tüketimi ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: G-11 Ülkeleri Örneğinde Panel Eşbütünleşme ve Nedensellik Uygulaması Halil Altıntaş Mehmet Mercan Ceza İnfaz Kurumları Dışında Çalıştırılan Hükümlülerin Sosyal Güvenliği Hande Bahar Aykaç Türkiye’de 6360 ve 6447 Sayılı Kanunlarla Kurulan Büyük Şehirlerin Göreli Kalkınma Düzeyleri Hayriye Atik II / 5102 2015 / II Analyzing the Banking Sector in Turkey before and after the Global Crisis by Ownership Vuslat Us A Brief Analysis of Presentation of Self in Everyday Life and Second Life Nil Mit Çağatay Topal 2015 / II TİSK AKADEMİ’nin 20. Sayısı çıktı. 21. Sayı Mart 2016 tarihinde yayınlanacaktır. Ayrıntılı bilgi için: www.tisk.org.tr 2015 / II Çağatay Topal Nil Mit A Brief Analysis of Presentation of Self in Everyday Life and Second Life Vuslat Us Analyzing the Banking Sector in Turkey before and after the Global Crisis by Ownership Hayriye Atik Büyük Şehirlerin Göreli Kalkınma Düzeyleri Türkiye’de 6360 ve 6447 Sayılı Kanunlarla Kurulan Hande Bahar Aykaç Ceza İnfaz Kurumları Dışında Çalıştırılan Hükümlülerin Sosyal Güvenliği Mehmet Mercan Halil Altıntaş Panel Eşbütünleşme ve Nedensellik Uygulaması Elektrik Tüketimi ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: G-11 Ülkeleri Örneğinde Ömer Yılmaz Gönül Yüce Akıncı Merter Akıncı Türkiye Ekonomisi İçin Bölgesel Panel Veri Analizi Gelir Eşitsizliğini Azaltmada Finansal Sistem Ne Kadar Etkin? Rıdvan Kurtipek Ahmet Tozlu 14-18 yaş 38 yaş altı Gençleri erken yaşta tasarım, kodlama, programlama ve takım becerileriyle tanıştıran bu etkinlik hakkında ayrıntılı bilgi için: Temel bilimler, mühendislikler alanlarında 38 yaş altı bilim insanlarına yönelik ödül töreni ve süreçleri hakkında ayrıntılı bilgi için: [email protected] [email protected] bilimkahramanlaribulusuyor bilimkahraman bilimkahramanlari bilimkahramanlari Cilt 53 ‣ Sayı 5 ‣ Eylül / Ekim 2015 Yağız EYÜBOĞLU Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Adına Sahibi Bülent PİRLER Sorumlu Yayın Müdürü İdare Yeri Hoşdere Caddesi Reşat Nuri Sok. No: 108 06540 Çankaya - ANKARA Tel: (312) 439 77 17 /Pbx Faks: (312) 439 75 92-93-94 Web: www.tisk.org.tr E-posta: [email protected] Dergide yayınlanan bütün yazılar kaynak adı gösterilerek iktibas edilebilir. Dergide yayınlanan yazılar yazarların kişisel görüşüdür, Konfederasyonu bağlamaz. İŞVEREN BASIN MESLEK İLKELERİNE UYMAYA SÖZ VERMİŞTİR. Baskı Tarihi 15.10.2015 Editöryel Hazırlık ve Tasarım KS Medya Çetin Emeç Bulvarı 1322. Cad. 64/6 Öveçler / ANKARA Tel-Faks: (312) 472 86 23 Baskı ve Cilt Dumat Ofset Matbaacılık Şaşmaz / ANKARA Tel: (312) 278 82 00 Faks: (312) 278 82 30 ISSN: 1303-0418 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın | CİLT 53 • SAYI 5 • EYLÜL - EKİM 2015 • ÇİMENTO DA SANAYİİ ANAYİCİLERİ N) •MAHALLİ OL ÜRÜNLERİ ÜLOZ, KAĞIT KİYE TEKSTİL İ SENDİKASI Değerli Okuyucularımız, Öncelikle geçtiğimiz ay Iğdır’da, Tunceli’de, Cizre’de, Dağlıca’da, ve en son da Ankara’da meydana gelen saldırılar sonucunda kaybettiğimiz onlarca vatandaşımız hepimizi derin bir acıya sevk etmiştir. Milli bütünlüğümüzü hedef alan terörist saldırıları kınıyor; ülkemizin biran önce barış ve huzura kavuşmasını diliyoruz. Saldırılarda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet ve yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. İŞVEREN’in bu sayısında G20 2015 Türkiye Dönem Başkanlığı Kapsamında Yürütülen Çalışmalar ve Dünya Ekonomisindeki Gelişmeler konularını ele alıyoruz. T.C. Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Büyükelçi Ayşe Sinirlioğlu, G20 Dönem Başkanlığını devraldıklarında G20’nin temel hedeflerinden olan güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme hedefini “kapsayıcı büyüme” olarak genişlettiklerini kaydetti. IOE Başkanı Daniel Funes de Rioja TİSK’in B20 çalışmalarının temel taşı olduğunu söyledi. TOBB Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, B20 Konferansında kurulan Dünya KOBİ Forumu’nun uluslararası finans kuruluşları, kalkınma ajansları, uluslararası örgütler ve odalarla ortaklıklar kurarak KOBİ’lerin küresel ekonomideki rolünü artırmaya çalışacağını kaydetti. TİSK Yönetim Kurulu Başkan Vekili Erol Kiresepi B20 Süreci ve Çalışma Hayatı konusunda açıklamalarda bulundu. Dünya Ekonomisi bölümünde Prof. Dr. Hakan Berument FED’in Faiz Artırımının Olası Etkileri, Prof.Dr. Sumru Altuğ Çin Ekonomisinin Sorunları ve Geleceği Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu Yükselen Ekonomilerin Sorunları ve Geleceği ve Prof.Dr.Ömer Faruk Çolak da Dünya Ekonomisinde İstikrarsızlık ve Borç Sorunu konularında görüşlerini bildirdiler. Cilt 53 ‣ Sayı 5 ‣ Eylül / Ekim 2015 Üyemiz KİPLAS Teknik İşler ve Eğitim Birimi Sorumlusu ve Proje Koordinatörü Kimyager Seçil Utku Şahintürk ile Sendikanın 31 Ağustos 2015’te sona eren başarılı AB projesi “Kimya Sektöründe Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Artırılması CHEM- G-20 2015 TÜRKİYE DÖNEM BAŞKANLIĞI KAPSAMINDA YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER VET’İ konuştuk. Farklı gündem konularını İŞVEREN’in bu sayısında da bulacaksınız. Fotoğraf Sanatçısı Tahsin Aydoğmuş ile gerçekleştirilen Sanat söyleşimizi; Kadınlar ve Gençler, TÖRÜ KAMU OL, LASTİK VE Bu Sayımızda AYŞE SİNİRLİOĞLU RİFAT HİSARCIKLIOĞLU DANİEL FUNES DE RIOJA EROL KİRESEPİ PROF.DR.M. HAKAN BERUMENT PROF. DR. SUMRU ALTUĞ PROF. DR. ÖMER FARUK ÇOLAK PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU İMDAT TÜRKAY EK: YARGITAY KARARLARI Arkeogezi, Avrupa Haberleri ile çeşitli konularda hazırlanan makaleleri beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz. Gelecek sayıda buluşmak üzere… İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 1 50 G-20 2015 TÜRKİYE DÖNEM BAŞKANLIĞI 68 DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER KAPSAMINDA YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR •BAŞKANDAN G20, B20 Çalışmalarıyla Dolu Bir Yılın Sonuna Doğru 4 •EDİTÖRDEN Genç İşsizlikle Mücadelede B20 ve GAN Çalışmaları 6 •NELER OLUYOR TÜRKİYE 8 •ZOOM G20 Dönem Başkanlığı Kapsamında Yürütülen Çalışmalar ve Önceliklerimiz Ayşe SİNİROĞLU T.C. Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, MEKY Büyükelçi 51 •ZOOM TİSK, B20 Çalışmalarının Temel Taşı Olmuştur Daniel Funes de RIOJA Uluslararası İşveren Teşkilatı (IOE) Başkanı 54 •ZOOM B20 Türkiye, KOBİ’lerin Gelişimine ve Güçlendirilmesine Yönelik Son Derece Somut Bir Adım Atarak Dünya KOBİ Forumunu Kurdu Rifat HİSARCIKLIOĞLU Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı 57 •ZOOM B20 Süreci ve Çalışma Hayatı Erol KİRESEPİ Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkan Vekili 59 •ZOOM G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumunun Değerlendirilmesi İmdat TÜRKAY Gelir İdaresi Grup Başkanı 62 •ZOOM FED’in Faiz Artırımının Olası Etkileri Prof.Dr.M. Hakan BERUMENT Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi 69 •ZOOM Çin Ekonomisinin Sorunları ve Geleceği Prof. Dr. Sumru ALTUĞ Koç Üniversitesi CEPR ve KU-TÜSİAD EAF 75 •ZOOM Yükselen Ekonomilerin Sorunları ve Geleceği Prof. Dr. Sadi UZUNOĞLU Trakya Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi 80 •ZOOM Dünya Ekonomisinde İstikrarsızlık ve Borç Sorunu Prof. Dr. Ömer Faruk ÇOLAK TİSK Ekonomi Danışmanı TOBB-ETÜ Yarı Zamanlı Öğretim Üyesi 84 •KADINLAR VE GENÇLER 89 •SÖYLEŞİ 92 •TİSK HABERLER 95 •AVRUPA AVRUPA 96 •ARKEOGEZİ 101 •SANAT 103 •İSTATİSTİK 106 •YENİ YAYINLAR 108 2 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 101 Midas Anıtı, Yazılıkaya 103 Tahsin Aydoğmuş: “Bir fotoğrafçı teknik donanımına ne kadar hakimse başarı ve kalitesine o ölçüde hakim olur” 37 35 Teröre Karşı Sivil Girişim’in Düzenlediği Yürüyüş B20 TÜRKİYE KONFERANSI 43 ILO Genel Direktörü Guy Ryder TİSK’i Ziyaret Etti 48 GAN TÜRKİYE Yürütme Kurulu Toplantısı Yapıldı İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Tuğrul KUDATGOBİLİK Yağız EYÜBOĞLU başkandan G20, B20 Çalışmalarıyla Dolu Bir Yılın Sonuna Doğru Aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 19 ülkeden ve AB temsilcilerinden oluşan, dünya nüfusunun % 64.3’ünü barındıran ve küresel GSYH’nın % 85.2’sini üreten G20 Grubu’nun başkanlığını 1 Aralık 2014 tarihinden itibaren bir yıl süreyle Ülkemizin üstlenmesi hiç şüphesiz hepimiz için önemli bir olaydı. 2015 yılında hem Ülkemizde, hem de dünyada yaşanan çeşitli siyasal, ekonomik, sosyal olaylar Türkiye’de çeşitli üst düzey ve spesifik alanlarda birçok önemli toplantıda ele alınan G20 çalışmalarını fazla gölgeleyemedi. Özellikle bu toplantılar vesilesiyle ülkemizi ziyaret eden IMF, OECD, ILO, IOE gibi uluslararası kuruluşların yöneticilerinin burada ya da döndükten sonra kendi kurumlarında verdikleri demeçlerde ülkemizden, gelişme performans ve potansiyelimizden bahseden olumlu sözler söylemelerinin uluslararası alanda Türkiye’nin daha fazla merak uyandırmasına, daha iyi tanınmasına vesile olduğunu düşünüyorum. Örneğin, geçtiğimiz 2 Eylül günü, B20 Türkiye Konferansı kapsamında Ankara’da bulunan, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Genel Direktörü Guy Ryder’ı 50 yıllık ILOTİSK ilişkileri döneminde ilk kez Konfederasyonumuzda ağırlama fırsatını bulduk ve kendisiyle Türkiye’nin sık sık ILO Aplikasyon Komitesi günde- 4 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 mine alınmasına neden olan görüş ve tutumlar, yaşadığımız büyük mülteci sorunu, ILO’nun 100. Yıl Etkinlikleri ve çalışma dünyasının geleceği gibi konular üzerinde görüş alışverişinde bulunduk. Yine bu toplantılara katılan IOE Başkanı Daniel Funes de Rioja’nın B20 çalışmaları, bu çalışmalarda Konfederasyonumuzun rolü konularında değerli görüş ve övgülerini içeren bir yazısını İŞVEREN’in bu sayısında okurlarımıza sunuyoruz. Hatırlayacağınız üzere, küresel ekonomik ve mali işbirliği konusunda oluşturulan ilk forum olan ve dünyanın gelişmiş ekonomileri ile yükselen Pazar ekonomilerini bir araya getiren G20, çalışmalarına 1999 yılında Asya mali krizinin ardından düzenlenen bir Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Guvernörleri toplantısıyla başlamıştı. İlk Liderler Zirvesi’nin 2008’de yapılmasından sonra da bu zirveler her yıl dönem başkanlığını üstlenen ülke tarafından düzenlenmeye başlanmış ve bugüne kadar G20’nin gündeminde güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme, altyapı yatırımları, uluslararası finansal mimari, uluslararası vergi konuları, enerji, ticaret, istihdam, iklim değişikliğinin finansmanı, kalkınma ve yolsuzlukla mücadele gibi tekil ülke çabalarıyla başa çıkılamayan, küresel işbirliği gerektiren konular yer almıştır. Bu sayede, özellikle 2008’de başlayan küresel mali ve ekonomik krizle mücadelede dünyanın en önemli ekonomilerinin ortak hareket etmeleri sağlanmıştır. Kriz sonrası dönemde ise ekonomilerin daha sağlıklı yapıya kavuşabilmesi için gerekli para ve maliye politikalarının belirlenmesinde ve uluslararası kuruluşlar reformu gibi konularda G20’nin önemli rol oynadığını görüyoruz. G20’ye bağlı, B20, L20, C20, T20, Y20 gibi resmi angajman grupları da belli alanlarda ortak hedefler doğrultusunda çalışmalarını sürdürmektedir. Bu gruplara ülkemiz dönem başkanlığı sırasında W20 (Women 20) de eklenmiştir. Bu grup kadınların iş hayatındaki rolünün artırılması konusunda çalışmaktadır. Bu gruplardan kısaca B20 (Business 20) diye adlandırılan ve iş dünyası temsilcilerinden oluşan forum, 2008’de yaşanan küresel krizin devam etmesi nedeniyle bu süreçte sadece G20 ülkelerinin liderlerinin değil, ekonominin çarklarını döndüren iş dünyası temsilcilerinin de müzakere sürecine dahil olması ve liderlere görüşlerini aktarması amacıyla oluşturulmuş ve ilk B20 zirvesi 2009 yılı Mart ayında Londra’da gerçekleştirilen G20 zirvesiyle birlikte yapılmıştır. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, G20/B20 sürecine başından bu yana aktif şekilde katılmakta; G20 liderlerine daha fazla büyüme ve istihdam doğuracak bir iş ortamının yaratılmasına katkı sağlama çağrısında bulunmaktadır. Halen Konfederasyonumuz, Başkanlığını Sayın Ali Y. Koç’un yaptığı B20’nin daimi nitelikteki İstihdam (İş Yaratma ve İnsan Sermayesi) Görev Gücü çalışmalarına aktif şekilde katılmakta; hem Türk işverenlerini, hem de IOE adına dünya işverenlerini temsil etmektedir. Bu çerçevede, TİSK Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla tarafımdan yürütülen İstihdam Görev Gücü Eş Başkanlığı görevinin yanı sıra, 2015 yılı B20 çalışmalarını yönlendirmek ve Dönem Başkanı sıfatıyla ülkemize düşen görevleri yerine getirmek üzere ülkemiz iş dünyası temsilcilerinden oluşan “B20 Türkiye Yürütme Kurulu”nda da Başkan Vekilimiz Erol Kiresepi Konfederasyonumuzu temsil etmektedir. Bu yılki toplantının en somut ve başarılı adımlarından biri, iş dünyasını temsil eden B20 ile küresel ölçekte işçi kesimini temsil eden L20 arasın- da 4 Eylül 2015 tarihinde ortak bir B20-L20 oturumu düzenlenmesi ve ardından imzalanan Ortak Bildirge oldu. Bu bildiride, genç işsizliği ile mücadele, istihdamı teşvik edecek makroekonomik politikaları sürdürme, istihdam konusunda cinsiyetler arası farkın azaltılması ve kayıtlı istihdamın teşvik edilmesi başlıkları yer aldı. Bildirgede, dünyada genç işsizliğinin kabul edilemez bir boyuta geldiğine dikkat çekilirken, istihdamla ilgili kalıcı çözümler için genç istihdamına yönelik yapısal tedbirlerin en hızlı şekilde alınması gerektiği vurgulandı. G20 hükümetlerine istihdamı artıracak makroekonomik politikalara öncelik vermeleri konusunda da çağrı yapılan Bildirgede, 2025 yılına kadar istihdamda cinsiyet farkını yüzde 25 azaltma hedefini gerçekleştirmek için G20 ülkelerinin katkı sağlaması gerektiği ifade edildi. Ekonomik büyüme ve kalkınma, daha kaliteli istihdam ve daha kaliteli yaşam için kayıt dışı ekonomiden kayıtlı ekonomiye geçişin özendirilmesinin önemine işaret edilen Bildirgede, ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında, işveren ve işçi kesiminin etkin rol oynaması gerektiği belirtildi. G20 liderlerine sosyal diyaloğun geliştirilmesini teşvik edip destekle- meleri çağrısında bulunuldu. Türkiye’nin G20 dönem başkanlığı 14-15 Kasım günleri Antalya’da yapılacak zirve toplantısı ile sona erecek ve görevi 2016 yılı için Çin Halk Cumhuriyeti devralacak. Antalya toplantısında alınacak kararlar ve yayımlanacak bildiriler sonrasında dönem başkanlığımızın küresel sorunların çözümü ve ülkemizin dünyada tanıtımı konusunda ne gibi katkılar sağladığını daha iyi değerlendirme fırsatı bulacağımızı umuyoruz. Fakat her durumda TİSK olarak G20 ve B20 süreçlerine katılımımızı aktif şekilde sürdürmeye kararlıyız. Zira küresel sorunların çözümünün küresel çabalar gerektirdiğine inanıyoruz. Yazımı 10 Ekim 2015 günü Ankara’da ve daha önce Ülkemizin çeşitli illerinde meydana gelen ve hepimizi derin acılar içinde bırakan terör olaylarında hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anarak noktalamak istiyorum. Tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak terörün karşısında yılgınlığa düşmeden sağduyu ile hareket etmemizi ve faillerin en kısa zamanda tespit edilerek adalet önünde hesap vermelerinin sağlanmasını diliyoruz. Milletimizin başı sağolsun. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 5 editörden Bülent PİRLER TİSK Genel Sekreteri Genç İşsizlikle Mücadelede B20 ve GAN Çalışmaları Dünya ve biz çağımızın önemli ekonomik ve sosyal sorunları arasında yer alan işsizlik ve özellikle gençlerin işsizliği konusunda çözüm için kafa yorar ve çaba sarfederken, geçtiğimiz 10 Ekim günü Ankara’da meydana gelen ve çoğu ömrünün baharında 102 vatandaşımızın hayatına mal olan menfur terör saldırısı ulusça hepimizi perişan etti. Bu alçakça saldırıyı lanetle kınıyoruz ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bunlara asla boyun eğmeyecek güce sahip olduğunu dost-düşman herkese bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Bu vesileyle yüce milletimize başsağlığı, saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Tanrı’dan rahmet ve yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Ne yazık ki, günümüzde üzüntülerimiz ne kadar yoğun olsa da, hayat durmuyor, sorunlarımız yine bizi bekliyor. Günümüzde terör sorunları ötesinde ciddi ekonomik ve sosyal sorunlar gündemden inmiyor. IMF’nin son Dünya Ekonomik Görünüm raporuna göre, bu yıl dünya ekonomisi küresel krizden bu yana görülen en düşük hızla büyüyecek, başta Çin olmak üzere yükselen pazar ekonomilerindeki ciddi yavaşlama gelişmiş ülkelerdeki canlanmayı gölgeleyecektir. Bu nedenle IMF bu yıl için Nisan ayında yaptığı % 6 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 3,5’lik dünya büyüme tahminini % 3,1’e indirmiş bulunuyor. Aynı kuruluşun bu yılki Çin büyüme tahmini % 6,8, ABD içinse % 2,8’dir. Dünyadaki büyüme hızlarının düşmesinde dünya ticaret hacmindeki daralmanın da önemli payı bulunmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü (WTO) verilerine göre, 2015 yılının ilk çeyreğinde dünya ticareti 2014 yılının ilk çeyreğine göre % 4,7 azalmıştır. Bu azalışta başı % 10,5’lik düşüş ile Avrupa çekmektedir. Bu olumsuz gelişmelerin, istihdam ve işsizlik rakamlarına da yansıması kaçınılmazdır. Nitekim Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tahminlerine göre, küresel işsizlerin sayısı 2019 yılına kadar 212 milyon kişiyi bulacaktır. Bunun anlamı, işsizlerin sayısının bu dönemde artmaya devam edeceğidir. Fakat halen % 5,9 olan dünya ortalama işsizlik oranı ülkeler ve bölgeler arasında büyük değişiklikler göstermektedir. Eldeki son verilere göre ABD’de % 5,1 olan işsizlik oranı, Euro Bölgesinde %11’i (Fransa’da % 10,8, Almanya’da % 6,4, İtalya’da % 11,9, İspanya’da %22,2) bulmakta, Güney Afrika’da ise % 25’e çıkmaktadır. Günümüzde işsizlik sorununun daha özel ve üzerinde belki de daha çok durul- ması gereken bir türü ise genç işsizliğidir. ILO’nun Global Employment Trends For Youth 2015 raporuna göre, 20072010 yılları arasındaki hızlı artıştan sonra, küresel işsizlik oranı 2012-2014 arasında % 13 dolaylarında dolaşmıştır. Bu arada işsiz gençlerin sayısı da 76,6 milyondan 73,3 milyona inerek 3,3 milyon azalmıştır. Fakat 2014’te genç nüfusun dünya nüfusunun sadece altıda birini temsil ettiği düşünülürse, 2014’te toplam işsizler içinde % 36,7’yi bulan genç işsizlik oranı yine de çok yüksek görünmektedir. Başka bir deyişle, dünya nüfusu içinde % 15 kadar bir paya sahip gençlerin dünya işsizlerinin % 36,7’sini oluşturması geleceğimiz açısından çok ciddi bir sorundur. Türkiye’ye gelince, büyüme konusunda ilk söylenebilecek olan şey dünyadaki yavaşlamadan Türk ekonomisinin de pay almaya başladığıdır. Gerçi yılın ilk iki çeyreğinde Türk ekonomisi G20 ülkeleri arasında Hindistan, Çin ve Endonezya’dan sonra en hızlı büyüyen ekonomi olmuştur. Fakat, bir yandan ülkemizde yaşanan sorunlar, öte yandan tüketim, yatırım, ihracat gibi ulusal üretime katkı yapan temel değişkenlerdeki görünüm bu konuda geleceğe bakışımızı olumsuz etkilemeye başlamıştır. Örneğin, Merkez Bankası Eylül 2015 Beklenti Anketi’ne göre, GSYH 2015 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket dönemine göre değişmeyerek % 2,9 olmuştur. 2016 yılı büyüme beklentisi ise % 3,2’ye gerilemiştir. Son zamanlarda IMF, Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası kuruluşları yanında, Morgan Stanley gibi kredi derecelendirme kuruluşlarının da Türkiye ile ilgili büyüme tahminlerini genelde aşağı çektiklerine tanık oluyoruz. Son olarak 2016-2018 yıllarını kapsayan yeni Orta Vadeli Program’da da büyüme oranlarının tümünün aşağı yönlü revize edildiğini görmek elbette kaygı verici bir gelişme olmuştur. Buna göre, 2015 büyüme tahmini % 4’ten % 3’e, 2016 ve 2017 için % 5 olan büyüme hedefleri ise sırasıyla % 4 ve % 4,5’e çekilmiş bulunuyor. Büyüme ile dış ticaret ve özellikle ihracat arasında yakın bir ilişki olduğu açıktır. Bu açıdan baktığımızda, 2015 Ocak – Temmuz döneminde ihracatımızın geçen yılın aynı dönemine göre % 9,4 azaldığını görmek pek de şaşırtıcı olmamaktadır. İhracatımız 2008 krizinden bu yana ilk kez bu kadar hızlı ivme kaybetmektedir. Dünya ticaret hacmindeki daralmalar, kur dalgalanmaları, geleneksel pazarlarımızda yaşanan siyasi ve ekonomik sorunlar bu düşüşün başlıca nedenleri arasındadır. İşsizliğe gelince, bu yılın Temmuz döneminde işsizlik oranının % 9,8’e yükseldiğini görüyoruz. Tarım dışı işsizlik oranımız da %12 düzeyine ulaşmış bulunuyor. Bu yazımızda odaklanmak isteğimiz genç işsizlik oranındaki yükseliş ise gerçekten kaygı verici düzeylere ulaşmış bulunuyor. Bu dönemde genç işsizlik oranı 1 puanlık artışla % 18,3 düzeyine ulaşmıştır. Ülkemizde ve dünyada bu denli önem taşıyan ve geleceğimizi tehdit eder görünen genç işsizliği ile mücadele ulusal ve uluslararası düzeylerde çeşitli çabalara, uygulamalara, işbirliği modellerine konu olmaktadır. Konfederasyonumuzu da yakından ilgilendirdiğinden, bu yazımızda kısaca bunlardan B20 ve Küresel İşbaşında Eğitim Ağı (GAN) çalışmalarına değinmek istiyoruz. 2015 yılında Ülkemizin Dönem Başkanlığı’nı üstlendiği G20 ve B20 çalışmalarında genç işsizliğiyle mücadele önemli bir yer almış bulunuyor. Konfederasyonumuzun da etkin roller üstlendiği bu çalışmalar özellikle bu yıl kurulan ve Eş-Başkanlığını Başkanımız Yağız Eyüboğlu’nun yaptığı B20 İstihdam Görev Gücü’nün yoğun çalışmaları sonrasında hazırlanan politika belgesinde tavsiyeler şu ana başlıkta toplanmıştır: 1) İstihdam fırsatlarının yaratılması için iş-dostu ortamının geliştirilmesi, 2) İşgücü piyasalarının daha dinamik ve içerici bir yapıya kavuşturulması yoluyla gençlerin ve kadınların işgücü piyasasına katılımının artırılması, 3) Yenilikçilik ve hızlı teknolojik değişimler çağında beceri uyuşmazlıklarının azaltılması için programlar geliştirilmesi ve bunların finanse edilmesi. 3-5 Eylül 2015 tarihlerinde Ankara’da yapılan B20 Türkiye Konferansında B20 İstihdam Görev Gücü tarafından üretilen bu tavsiyelerin tamamının, G20 Devlet ve Hükümet Başkanlarına sunulan tavsiye dokümanında yer bulduğunu görmek sevindiricidir. Dileğimiz, söz konusu tavsiyelerin 14-15 Kasım 2015 tarihlerinde Antalya’da yapılacak G20 Liderler Zirvesi Sonuç Dokümanına da yansıması ve Hükümetler tarafından hayata geçirilmesidir. Yine B20 Türkiye Konferansı çerçevesinde 4 Eylül 2015 tarihinde Ankara’da yapılan B20 – L20 ortak toplantısı sonrasında kabul edilen ve beş ana başlıktan oluşan Ortak Deklarasyonun ilk maddesinde “Genç işsizliğiyle kararlı şekilde mücadele” başlığı altında çeşitli öneriler sıralandığını görüyoruz. Bunların da Antalya G20 Zirvesi Sonuç Bildirgesinde yer almasını bekliyoruz. Burada kısaca değinmek istediğimiz Küresel İşbaşında Eğitim Ağı (GAN) da bir bakıma B20 ve L20 tarafından 2013 yılında geliştirilen ortak anlayışın ürünüdür. İşbaşında eğitim; ikili mesleki eğitimin işyerin ayağındaki beceri eğitimini, stajyerliği ve çıraklığı içermektedir. Küresel GAN’a kurulduğu günden bu yana üye olan Konfederasyonumuz dünyada ilk ulusal ağı Türkiye’de kurmuş; GAN TÜRKİYE’nin açılışı 25 Şubat 2015 tarihinde Antalya’da gerçekleştirilmiştir. GAN TÜRKİYE Üyesi Şirketlerden Küresel GAN’ın üç temel prensibini kabul etmeleri beklenmektedir. Söz konusu üç temel prensip şunlardır: • Şirketlerin işbaşında eğitime katılım ve destek konusundaki taahhütlerinin ve görünürlüğünün güçlendirilmesi, • İşbaşında eğitim konusundaki iyi uygulama örneklerinin paylaşılması, • Bilgi paylaşımını, ortaklıkları güçlendirmek ve uluslararası işbirliklerini artırmak için küresel ve ulusal düzeyde kurulan ağların desteklenmesi. Halen Türkiye’nin en güçlü şirketlerinden 25’i GAN TÜRKİYE’ye üyedir. 2 Nisan 2015 tarihinde Hükümetçe açıklanan “İstihdam, Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme Paketi”nde İşbaşında Eğitim Programlarına yeni teşvikler sağlandığı duyurulmuştur. Söz konusu teşviklerden yararlanmak için, İŞKUR ile GAN TÜRKİYE adına Konfederasyonumuzun, İŞKUR’un “İşbaşı Eğitim Programı (İEP)” dahilinde işbirliği yapması öngörülmüştür. Bu kapsamda İŞKUR ile GAN TÜRKİYE adına TİSK arasında “İşbaşı Eğitim Programı İşbirliği Protokolü”, TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu ve İŞKUR Genel Müdürü Dr.Nusret Yazıcı tarafından, 13 Mayıs 2015 tarihinde İstanbul’da imzalanmıştır. Protokol ile, işsizlerin ve özellikle her kademedeki yükseköğretim ve açık öğretim öğrencilerinin mesleki deneyim eksikliğini gidermek ve işverenlerin istihdam etmeyi planladıkları kişileri iş başında tanımaları ve eğitmelerini amaçlayan İŞKUR’UN “İşbaşı Eğitim Programı” kapsamında, İŞKUR ile GAN TÜRKİYE adına TİSK’in işbirliği yapmaları amaçlanmaktadır. 15 Eylül 2015 tarihi itibariyle Protokol kapsamında GAN TÜRKİYE Üyesi Şirketler tarafından eğitim verilen kişi sayısı 1.058 olmuş ve Program sonrasında 305 kişi istihdam edilmiştir. GAN TÜRKİYE, İşbaşında Eğitim Günü, uluslararası konferanslar ve iyi uygulamaların paylaşılması gibi etkinliklerle işbaşında eğitim konusundaki çalışmalarına devam edecektir. G20 ve B20 Ankara toplantılarına katılan ILO Genel Müdürü Guy Ryder’ın GAN TÜRKİYE’yi Türkiye’deki gençlere iş yaratmanın ve gençlerin yetişmesi için yatırım yapan işverenlerin iyi bir örneği olarak göstermesi bu konudaki şevkimizi artırmıştır. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 7 7 Eko Bülten’de TİSK AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ EYLÜL 2015 (SAYI: 79) GENEL DEĞERLENDİRME “Siyasetteki ve Ekonomideki Belirsizliklere Rağmen, Büyüme Oranı Beklentilerin Üzerinde. Ancak Kur Etkisiyle Üçüncü Çeyrekte Büyüme Düşebilir” FED, dünyada büyüme oranında istikrar sağlanamaması ve dünya ticaret hacminin daralması nedeniyle faiz artırımı kararını geciktirecek gibi görünüyor. Türkiye 2015 yılının ikinci çeyreğinde %3,8 ile G20 Ülkeleri arasında en hızlı büyüyen dördüncü ülke oldu. Küresel ve yurtiçi olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi 25 çeyrektir kesintisiz büyüdü. Türkiye’de ekonomik ve politik risklerin arttığı bir dönemde büyüme oranının beklenenin üzerinde gelmesi sürpriz oldu. İmalat sanayiinde büyüme oranı yılın ikinci çeyreğinde %5 düzeyinde gerçekleşti. Büyüme bu dönemde iç talep ağırlıklı ortaya çıktı. Sanayi üretimi Temmuz’da aylık bazda % 1,5 azalırken; yıllık bazda % 0,3 yükseldi. Üretim rakamları, kur artışının girdi malları üzerinde neden olduğu aşınmayı ortaya koyuyor. Bu DÜNYA EKONOMİSİ: Eylül ayının sonuna yaklaşırken küresel ekonomi ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz oranı kararına kilitlenmiştir. Ancak oluşan hava FED’in faiz oranını yükseltme kararını bu yılın sonuna kadar geciktireceği yönündedir. Bunun da ana nedeni dünyada büyüme ora- 8 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 durum Ağustos ve Eylül aylarında devam ederse, yılın üçüncü çeyreğinde büyüme rakamları düşük gerçekleşebilir. Sanayide ciro Temmuz’da aylık bazda % 1 azalırken; yıllık bazda % 7,9 arttı. Haziran’da işsizlik oranı 0,5 puanlık yükselişle % 9,6 oldu. Özellikle genç işsizlik oranındaki yükseliş kaygı verici. İstihdamdaki artışa rağmen işsizlik oranının yükselmesi, işgücüne katılım oranındaki artıştan kaynaklanıyor. Kriz sonrasında getirilen teşvikler işgücüne katılım oranını artırma yönündeki olumlu etkisi devam ediyor. İhracat, 2015 yılının ilk yedi ayında kesintisiz olarak bir önceki yılın aynı ayına göre düştü. 2009 yılından bu yana ilk defa bu kadar hızlı ivme kaybetti. Bu durumun temel nedenleri, küresel ölçekte ihracattaki düşüş, geleneksel pazarlarda yaşanan siyasi ve nında henüz istikrarın sağlanamamış olması ve dünya ticaret hacminin daralmasıdır. Nitekim yılın ikinci çeyreğinde G-20 ülkelerinde büyüme oranı ortalama %3,2 düzeyinde gerçekleşmiştir. G-20’de en yüksek büyüme oranları yükselen ekonomilerde görülmüştür. Bu ülkeler içinde Hindistan (%7,2), ekonomik sorunlar, Bursa merkezli eylemler, Çin ve diğer yükselen ekonomilerde kaydedilen gelişmeler ve Rusya’nın ambargosu oldu. Temmuz’da yıllık cari açık 45,27 milyar dolara yükseldi. Yılın ilk yedi ayında ülkemize gelen doğrudan yatırım tutarı 6,7 milyar doları buldu. 2014-2015 döneminde artan risklere rağmen bu durum ekonomi açısından önemli bir kazanım. Mali disiplin sağlandığı halde enflasyon oranı yükselmeye devam ediyor. 2015 yılında da hedef enflasyona ulaşılamayacağını, ekonomideki belirsizliklerin buna kaynak teşkil edeceğini düşünüyoruz. Ekonomiye olan güvenin zayıflaması tüketim ve yatırım harcamalarının ertelenmesine neden olabilir. Ekonomik güvenin aşınmasında yaşanan seçimler ve terör eylemleri de etkili oldu. Çin (%7) ve Endonezya’dan (%4,7) sonra dördüncü hızlı büyüyen ekonomi Türkiye (%3,8) olmuştur. Küresel ve yurtiçi olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi 25 çeyrektir kesintisiz büyümüştür. Yılın ilk yarısında gelişmiş ülkeler içinde istikrarlı büyüme trendi gösteren ekonomiler ABD ve İngiltere olmuştur (Tablo 1). Tablo 1: 2015 Yılı İlk Yarısında Büyüme Trendi Dönem Q1-2015 Q2-2015 G20 3,2 3,2 Arjantin 1,3 .. Avustralya 2,5 2,0 Brezilya -1,7 -2,4 Kanada 2,0 1,0 Çin 7,0 7,0 Fransa 0,9 1,0 Almanya 1,1 1,6 Hindistan 7,5 7,2 Endonezya 4,8 4,7 İtalya 0,2 0,7 Japonya -0,8 0,9 Kore 2,4 2,2 Meksika 2,5 2,2 Rusya -1,9 .. G.Afrika 2,0 1,6 Türkiye 2,5 3,8 İngiltere 2,9 2,6 ABD 2,9 2,7 AB-29 1,7 1,9 TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU Euro Bölgesi AYLIK EKONOMİ 1,2 BÜLTENİ 1,5 www.tisk.org.tr Kaynak: OECD Veritabanı TÜRKİYE EKONOMİSİ: TÜRKİYE EKONOMİSİ: Türkiye’de ekonomik politik risklerin bir büyüme dönemde büyüme oranının üzerinde gelmesi Türkiye’de ekonomik ve politikverisklerin arttığı birarttığı dönemde oranının beklenenin beklenenin üzerinde gelmesi sürpriz olmuştur. 2015 yılının ikinci çeyreğinde Gayri sürpriz olmuştur. 2015 yılının çeyreğinde Gayri Safi Hasılagöre (GSYH) 2014 yılının aynı Safi Yurtiçi Hasıla ikinci (GSYH) 2014 yılının aynıYurtiçi çeyreğine sabit fiyatlarla %3,8çeyreğine göre sabit fiyatlarla %3,8 yükselmiştir. Yılın ilk altı ayındaki büyüme oranı da %3,1’e ulaşmıştır. yükselmiştir. Yılın ilk altı ayındaki büyüme oranı da %3,1’e ulaşmıştır. Grafik 1: Yıllık GSYH Büyüme Oranı (2002-2015 Q2) 12,0 9,4 10,0 8,0 6,0 6,2 9,2 8,4 8,8 6,9 5,3 4,7 4,2 4,0 2,1 2,0 2,9 3,1 0,7 0,0 -2,0 -4,0 -6,0 -4,8 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 Kaynak: TÜİK Veritabanı. Üretim yöntemine göre iktisadi faaliyetlerin büyüme oranları incelendiğinde yılın ikinci çeyreğinde en hızlı büyüyen sektörün %6,7 ile tarım sektörü olduğu görülmektedir. Bu dönemde hizmetler ve sanayi sektörü %4,1 büyümüştür. İmalat sanayi 2014 yılının İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 ikinci çeyreğinde %2,9 büyürken, bu yıl %5 düzeyinde bir büyüme oranını 9 Üretim yöntemine göre iktisadi yıllarda ekonomiye ivme kazandıran Harcama yöntemine göre GSYH’yı faaliyetlerin büyüme oranları ince- sektör konumuna gelen inşaat sektö- ele aldığımızda ise büyümenin yurlendiğinde yılın ikinci çeyreğinde en ründe ise büyüme yavaşlamıştır. 2014 tiçi tüketim kaynaklı olduğunu hızlı büyüyen sektörün %6,7 ile ta- yılında ikinci çeyrekte %3,4 büyüyen görmekteyiz. Yılın ikinci çeyreğinde rım sektörü olduğu görülmektedir. Bu sektör, 2015 yılında %2,0 oranında hanehalklarının nihai tüketim harcadönemde hizmetler ve sanayi sektö- büyüyebilmiştir. Buna rağmen sektör maları sabit fiyatlarla %5,6 artarken, rü %4,1 büyümüştür. İmalat sanayi yılın ilk çeyreğine göre daha iyi perfor- GSYH’dan da %65,6 oranında bir pay 2014 yılının ikinci çeyreğinde %2,9İŞVEREN mans göstermiştir. Çünkü sektör 2015 almıştır. Bu dönemde devletin nihai TÜRKİYE SENDİKALARI KONFEDERASYONU büyürken, bu yıl %5 düzeyinde bir yılının ilk EKONOMİ çeyreğinde %2,8 oranında tüketimwww.tisk.org.tr harcamaları ise %7,2 oranında AYLIK BÜLTENİ büyüme oranını yakalamıştır. Son küçülmüştü. yükselmiştir. Grafik 2: Tüketim ve Yatırım Harcamalarında Büyüme Oranı, 1999-2015 (II. Çeyrekler) 50 40 30 20 10 00 Hanehalkı Tüketim Devlet Tüketim Yatırım -10 -20 -30 -40 Kaynak: TÜİK Veritabanı. Yılın çeyreğinde harcamaları geçen ikinci çeyreğine göresekYılın ikinciikinci çeyreğinde yatırım yatırım 2015 yılının ilk altı ayında büyü- yılın madencilikte üretim %1,2, enerji %9,7 artmıştır. Kamu sektörü yatırımları %1 artarken, özel sektör yatırım harcamaları geçen yılın ikinci çey- me iç talep ağırlıklı gerçekleşmiştir. töründe %3,1 artarken, imalat sanayi%11,4Kamu yükselmiştir. sektörün yatırımları bu dönemde reğine harcamaları göre %9,7 artmıştır. inde %2,4 azalmıştır. makine Yurtdışında,Özel özellikle AB’de büyüme ve teçhizatta yoğunlaşarak %15,5’e ulaşan bir artış kaydetmiştir. Özel sektörün sektörü yatırımları %1 artarken, oranında istikrar yakalanamamasının 2015 yılı Temmuz ayında ana sainşaatyatırım yatırımlarındaki isetalebin %3,4’te kalmıştır. özel sektör harcamaları büyüme bir sonucuoranı olarak dış GSYH’ya nayi gruplarında bir önceki aya göre %11,4 yükselmiştir. Özel sektörün katkısı sınırlı olmuştur. Bu olumsuz sadece enerji sektöründe üretim artışı Mal bu vedönemde hizmetmakine ihracatı, 2015 rağmen yılınınülkemizin ikinci 2009 çeyreğinde bir önceki yılın aynı yatırımları ve tabloya yı- sağlanmıştır. Sektör %2,1 oranında büçeyreğine göre sabit fiyatlarla %2,1 azalmıştır. Mal ve hizmet ithalatı ise 2015 teçhizatta yoğunlaşarak %15,5’e lının ikinci çeyreğinden bu yana ke- yümüştür. Diğer sektörlerde ise üretim çeyreğinde bir önceki aynı dinaçeyreğine göre sabit fiyatlarla ulaşanyılının bir artış ikinci kaydetmiştir. Özel sintisiz büyümesiyılın ekonominin düşüşü yaşanmıştır. Üretim kaybına %1,6 oranında yükselmiştir. sektörün inşaat yatırımlarındaki mizmi açısından önemli bir bulgu en fazla uğrayan ise %11,3 ile dayabüyüme oranı ise %3,4’te kalmıştır. olarak değerlendirmekteyiz. nıklı tüketim malı sektörü olmuştur. 2015 yılının ilk altı ayında büyüme iç talep ağırlıklı gerçekleşmiştir. Yurtdışında, Mal ve hizmet ihracatı, 2015 yı- Sanayide Üretim, Ciro ve Bu sektörü %2,5 ile dayanıksız tükeözellikle AB’de büyüme oranında istikrar yakalanamamasının bir sonucu olarak dış talebin lının ikinci çeyreğinde bir önceki Kapasite Kullanımı: tim malı ve %1,7 ile ara malı sektörleri GSYH’ya katkısı sınırlı olmuştur. Bu olumsuz tabloya rağmen ülkemizin 2009 yılın aynı çeyreğine göre sabit fiyatizlemiştir. İmalat sanayiinde 2015 yılı yılının ikinci çeyreğinden bu yana kesintisiz büyümesi ekonominin dinamizmi larla %2,1 azalmıştır. Mal ve hizmet 2015 Temmuz ayında Mevsim ve Temmuz ayında bir önceki aya göre açısından önemli bir bulgu olarak değerlendirmekteyiz. ithalatı ise 2015 yılının ikinci çeyre- Takvim Etkisinden Arındırılmış Sa- en yüksek üretim artışı %4,5 ile ağaç ğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine nayi Üretim Endeksi Haziran ayına ürünleri sektöründe görülmüştür. En Sanayide Ciro vegöre Kapasite Kullanımı: göre sabit fiyatlarlaÜretim, %1,6 oranında %1,5 oranında kayba uğramış- fazla üretim düşüşü yaşayan ise %24,9 yükselmiştir. tır. Sanayi üretimi alt sektörlerinden ile elektronik sektörü olmuştur. 10 2015 Temmuz ayında Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi Haziran ayına göre %1,5 oranında kayba uğramıştır. Sanayi üretimi alt sektörlerinden madencilikte üretim %1,2, enerji sektöründe %3,1 artarken, İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 imalat sanayiinde %2,4 azalmıştır. 2015 yılı Temmuz ayında Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre ancak %0,3 oranında artmıştır. 2015 yılı Temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre enerji sektöründe üretim %2,4, imalat sanayiinde %0,2 artarken, madencilikte %3,0 azalmıştır. Ana sanayi gruplarında bir önceki yılın aynı ayına göre en yüksek üretim artışı %3,3 ile enerji sektöründe görülmüştür. Dayanıksız tüketim malı ve ara malı sektörlerinde üretim artışı sınırlı olmuştur. Yıllık bazda en fazla üretim düşüşü %2,5 ile dayanıklı tüketim malı sektöründe kaydedilmiştir. Bu sektörü %1,7 ile sermaye malı imalatı izlemiştir. İmalat sanayiinde 2015 yılı Temmuz ayında bir önceki yıla göre en yüksek üretim artışı %47,1 ile kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı sektöründe gerçekleşmiştir. Üretim düşüşünde ise ilk sırayı %33,1 ile elektronik sektörü almıştır. Sanayi sektöründeki üretim gerçekleşmesi kur artışının neden olduğu aşınmayı göstermeye başlamıştır. Bu durumun Ağustos ve Eylül aylarında da devam etmesi halinde yılın üçüncü çeyreğinde GSYH’daki büyüme oranının düşük düzeylerde gerçekleşmesi sürpriz olmayacaktır. Temmuz ayında sanayi üretimdeki gelişmeler ciro endeksini de etkilemiştir. Nitekim Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Ciro Endeksi bir önceki aya göre %1,0 düşmüştür. Alt sektörlerden madencilik %0,9, imalat sanayi %1,0 oranında ciro kaybına uğramışlardır. Ana sanayi gruplarından 2015 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre en yüksek ciro artışı %2 ile sermaye malında gerçekleşmiştir. En fazla ciro düşüşü yaşayan ise %7 ile enerji sektörü olmuştur. İmalat sanayii alt sektörlerinde en yüksek ciro artışları %35,9 ile diğer ulaşım araçları imalatı ve %25,8 ile tütün ürünleri imalatında gerçekleşmiştir. İmalat sanayinde en fazla ciro kaybı ise %22,6 ile elektronik sektöründe görülmüştür. Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Ciro Endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %7,9 yükselmiştir. Alt sektörlerden imalat sanayiinde ciro %8,3 artarken, madencilikte ciro %4,0 azalmıştır. 2015 yılı Eylül ayında İmalat Sanayiinde Kapasite Kullanım Oranı, Ağustos ayına göre 1,1 puan artarak %75,9’e ulaşmıştır. Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış Kapasite Kullanım Oranı ise 1,0 puan artarak %75,4 düzeyinde gerçekleşmiştir. Özel sektör yatırım harcamalarının etkisi ile kapasite kullanımında da en fazla artış yatırım malları grubunda görülmüştür. İstihdam ve İşsizlik: İşsiz sayısı Haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 226 bin kişi artarak 2 milyon 880 bin kişi olmuştur. İşsizlik oranı ise geçen yılın aynı dönemine göre 0,5 puan artarak %9,6’ya yükselmiştir. Tarım dışı işsizlik oranı 0,6 puan yükselerek %11,7 düzeyine ulaşmıştır (Grafik 3). Genç işsizlik oranındaki yükseliş kaygı verici düzeylerdedir. Bu dönemde genç işsizlik oranı 1 puanlık artış ile %17,7 düzeyine ulaşmıştır. TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ www.tisk.org.tr Grafik 3: İşsizlik Oranı 18 16 14 12 10 8 6 4 2 0 2005 2006 2007 İşsizlik Oranı 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015* Tarım Dışı İşsizlik Oranı Kaynak: TÜİK Veritabanı. Haziran 2015 döneminde işsizlik oranı yükselirken, istihdam oranı da yükselmiş ve %47, İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 11 bi düzeyinde gerçekleşmiştir. İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılı Haziran döneminde, Haziran 2015 döneminde işsizlik oranı yükselirken, istihdam oranı da yükselmiş ve %47,1 düzeyinde gerçekleşmiştir. İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılı Haziran döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 675 bin kişi artarak 27 milyon 261 bin kişiye ulaşmıştır. Böylece istihdam oranı geçen yıla göre 0,4 puan artmıştır. Çalışanların %22’si tarım, %19,7’si sanayi, %7,3’ü inşaat ve %51’i ise hizmetler sektöründe istihdam edilmiştir. 2014 yılının aynı dönemi ile karşılaştırıldığında hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0,8 puan artarken, tarım sektörünün payı 0,3 puan, sanayi sektörünün payı 0,4 puan ve inşaat sektörünün payı 0,1 puan azalmıştır. Tablo 2: İşsizlik ve İstihdam Yıllar İşgücüne Katılma Oranı İşsizlik Oranı Tarım Dışı İşsizlik Oranı İstihdam Oranı 2005 44,9 9,5 12,0 40,6 2006 44,5 9,0 11,1 40,5 2007 44,3 9,2 11,2 40,3 2008 44,9 10,0 12,3 40,4 2009 45,7 13,1 16,0 39,8 2010 46,5 11,1 13,7 41,3 2011 47,4 9,1 11,3 43,1 2012 47,6 8,4 10,3 43,6 2013 48,3 9,0 10,9 43,9 2014 50,5 9,9 12,0 45,5 2015* 52,1 9,6 11,7 47,1 (*) Haziran 2015 Kaynak: TÜİK Veritabanı İstihdamdaki artışa rağmen işsizlik oranının yükselmesinin ana nedeni işgücüne katılım oranının artıyor olmasıdır. Nitekim 2005 yılında %44,9 olan işgücüne katılma oranı Haziran 2015 döneminde %52,1 düzeyine ulaşmıştır (Tablo 2). İşgücüne katılım oranının artmasında 2009 Krizi sonrasında kadınların işgücü piyasasına girmesine yönelik yapılan düzenlemeler etkili olmuştur. Bu teşvikin olumlu etkisi halen sürmektedir. Örneğin 2015 yılı Haziran döneminde erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,1 puan artarak %72,4’de ulaşırken, kadınlarda 1,4 puanlık artışla %32,3 düzeyine ulaşmıştır. Ödemeler Dengesi: 2015 Temmuz ayında, 2014 yılının aynı ayına göre ihracat %16,2 azalarak 11 milyar 181 milyon dolara, ithalat ise %8,7 azalarak 18 milyar 209 milyon 12 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 dolara gerilemiştir. Bu gerçekleşmeler sonrasında dış ticaret açığı %6,5 artarak 7 milyar 28 milyon dolara çıkmış, dış ticaret hacmi de %11,7 azalarak 29 milyar 390 milyon dolara inmiştir. Böylece Temmuz ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı da %61,4’e düşmüştür. 2015 Ocak-Temmuz döneminde ihracat geçen yılın aynı dönemine göre %9,4 azalarak 93 milyar 142 milyon dolardan, 84 milyar 653 milyar dolara düşmüştür. 2015 Ocak-Temmuz döneminde ithalat ise geçen yılın aynı dönemine göre %10,6 azalarak 139 milyar 726 milyon dolardan, 124 milyar 956 milyar dolara düşmüştür. İhracat 2009 krizinden bu yana ilk defa bu kadar hızlı ivme kaybetmiştir. İhracat 2015 yılının ilk yedi ayında kesintisiz olarak bir önceki yılın aynı ayına göre düşmüştür. 2015 yılının Ocak-Temmuz döneminde ihracatta yaşanan düşüşler, 1985 yılından bu yana 2009 yılı ha- riç (%22,9 yıllık bazlı düşüş) hiç bir yılda görülmemiştir. İhracattaki bu düşüşün ana nedenlerinden ilki küresel ölçekte dış ticaret hacminin daralmasıdır. Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre küresel ölçekte ihracat düşmektedir. 2015 yılının ilk çeyreğinde dünya ihracatı 2014 yılının ilk çeyreğine göre %4,7 azalmıştır. Bu azalışta %10,5’luk düşüş ile Avrupa Birliği başı çekmiştir. Avrupa’yı %10,9 ile Brezilya ve %22,5 ile Rusya izlemiştir. İhracat artışında öne çıkan ülkeler %10,8 ile Çin ve %5,0 ile ABD olduğu görülmüştür (Tablo 3). Türkiye’nin ihracatındaki azalışta Euro-Dolar paritesindeki gelişmeler kadar, geleneksel pazarlarda yaşanan siyasi ve ekonomik sorunlar da önemli rol oynamıştır. Örneğin Ortadoğu’daki savaş ve terör dalgası bu ülkelere yapılan ihracatı olumsuz yönde etkilemiştir. Ortado- ğu ülkelerine yapılan ihracat Temmuz ayında %12,0, ilk yedi ayda %7,9 kayba uğramıştır.İhracattaki düşüşte, Haziran ayında Bursa merkezli yaşanan eylemlerin neden olduğu üretim kaybı da etkili olmuştur. Nitekim otomotiv sektörü ihracatı Temmuz ayında %20,3, Ocak-Temmuz döneminde %10,3 azalmıştır. Tablo 3: Belli Başlı Ülkelerde İhracat Hacmindeki Değişim (2014-2015) 2014Q1 2015Q1 Kanada -5,3 -9,5 Meksika 13,2 9,0 ABD 3,6 5,0 Brezilya 1,6 -10,9 Avusturya 5,3 -14,0 Fransa 10,5 -10,2 Almanya 11,2 -12,9 İtalya 7,3 -14,2 TÜRKİYE Hollanda İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU 9,4 -11,7 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ www.tisk.org.tr İspanya 7,9 -12,8 Türkiye 7,1 0,4 düşüşler, 1985 yılından bu yana 2009 yılı hariç (%22,9 yıllık bazlı düşüş) hiç bir İngiltere 8,4 -5,3 yılda görülmemiştir. AB-28 10,3 -8,8 Ġhracattaki bu düşüşün ana nedenlerinden ilki küresel ölçekte dış ticaret EA-19 12,5 -11,3 hacminin daralmasıdır. Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre küresel Rusya -1,0 dünya ihracatı -22,5 2014 yılının ilk ölçekte ihracat düşmektedir. 2015 yılının ilk çeyreğinde çeyreğine göre %4,7 azalmıştır. Bu azalışta %10,5’luk düşüş Birliği başı çekmiştir. G. Afrika -6,4 ile Avrupa 1,0 Avrupa’yı %10,9 ile Brezilya ve %22,5 ile Rusya izlemiştir. İhracat artışında öne çıkan Çin 4,0(Tablo 3).10,8 ülkeler %10,8 ile Çin ve %5,0 ile ABD olduğu görülmüştür Hindistan 7,8 -2,0 Türkiye’nin ihracatındaki azalışta Euro-Dolar paritesindeki gelişmeler kadar, Endonezya 1,8 -5,2 geleneksel pazarlarda yaşanan siyasi ve ekonomik sorunlar da önemli rol Japonya Ortadoğu’daki savaş ve terör 13,1 dalgası bu 2,9ülkelere yapılan oynamıştır. Örneğin ihracatı olumsuz yönde etkilemiştir. Ortadoğu-0,7 ülkelerine yapılan G. Kore -3,4 ihracat Temmuz ayında %12,0, ilk yedi ayda %7,9 kayba uğramıştır. Malezya 2,2 -13,6 Ġhracattaki Kaynak: düşüşte, Haziran Bursa merkezli yaşanan eylemlerin neden WTO veri tabanıayında kullanılarak hazırlanmıştır. Erişim tarihi 2 Eylül 2015. olduğu üretim kaybı da etkili olmuştur. Nitekim otomotiv sektörü ihracatı Temmuz ayında %20,3, Ocak-Temmuz döneminde %10,3 azalmıştır. Grafik 4: Dış Ticarette Aylık Değişim Oranları (2002-2015 Temmuz) 60 İhracat Değişim 50 İthalat Değişim 40 Dış Ticaret hacminde Değişim 30 20 10 0 -10 -20 2010-02 2010-04 2010-06 2010-08 2010-10 2010-12 2011-01 2011-03 2011-05 2011-07 2011-09 2011-11 2011 (1-12) 2012-02 2012-04 2012-06 2012-08 2012-10 2012-12 2013-01 2013-03 2013-05 2013-07 2013-09 2013-11 2013 (1-12) 2014-02 2014-04 2014-06 2014-08 2014-10 2014-12 2015-01 2015-03 2015-05 2015-07 Yıl-Ay -30 Kaynak: TÜİK Veritabanı. Çin etkisi sadece ithalatta değil, ihracatta da sürmüştür. Çin ile birlikte riskli ekonomiler grubu içinde yer alan Brezilya, Endonezya gibi ülkelerin paralarının değer yitirmesi, Türkiye’nin ihracattaki fiyat avantajını yok İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 etmiştir. 13 Çin etkisi sadece ithalatta değil, kili olmuştur. rımlar kaleminden gelen 5 milyar 845 ihracatta da sürmüştür. Çin ile birCari açığın finansman kaynak- milyon dolarlık net giriş sağlamıştır. likte riskli ekonomiler grubu içinde larının başında gelen doğrudan ya- Bu kalemden girişin kaynakları bankayer alan Brezilya, Endonezya gibi ül- tırımlar geçen yılın aynı ayına göre ların 2 milyar 250 milyon dolar, diğer kelerin paralarının değer yitirmesi, 1 milyar 822 milyon dolar artarak 2 sektörlerin 1 milyar 283 milyon doTürkiye’nin ihracattaki fiyat avanta- milyar 515 milyon dolara ulaşmıştır. larlık yaptıkları borçlanma olmuştur. jını yok etmiştir. Yılın ilk yedi ayında ülkemize gelen Basit bir ifade ile bankalar ve diğer İhracatın düşmesinin nedenle- doğrudan yabancı yatırım tutarı da 6 sektörler yurtdışından sendikasyon rinden birisi de Rusya’nın uyguladı- milyar 681 milyon doları bulmuştur. kredisi sağlayamamış olsalardı, döğı ambargonun Türkiye’nin ihracatı- 2014-2015 yılında artan risklere rağ- viz kuru üzerinde ciddi riskler gernı engellemesidir. Nitekim Rusya’ya men doğrudan yatırımların bu düzeye çekleşebilirdi. yapılan ihracat Temmuz ayında %47,8, ulaşması ekonomi açısından önemli Ocak-Temmuz döneminde cari açıOcak-Temmuz 2015 döneminde %39,5 bir kazanım olarak algılanabilir. ğın finansmanın önemli rol üstlenen azalmıştır. Cari açığın bir başka finansman bir başka kalem ise net hata noksan 2015 Temmuz ayında cari işlem- kaynağı olan portföy yatırımlarında olmuştur. Bu kalemden yapılan giriş 9 ler açığı, bir önceki yılın Temmuz ise çıkış sürmüştür. Temmuz ayında milyar 99 milyona ulaşarak, cari açıayına göre 768 milyon dolar artarak sermaye çıkışı 3 milyar 260 milyon ğın finansmanının %35’ini üstlenmiş3 milyar 154 milyon dolar düzeyine dolara ulaşmıştır. Bu kalemden çı- tir. çıkmıştır. Böylece yıllık cari açık 45 kışta başı 1 milyar 131 milyon dolar ile Para ve Maliye Politikası: milyar 27 milyon dolara ulaşmıştır. DİBS ve 474 milyon dolar ile hisse se2015 Ocak-Ağustos döneminde Cari açığın artmasında ilk neden dış nedi piyasası çekmiştir. Temmuz ayınticaret açığının devam etmesidir. An- da bu çıkış ile birlikte daha önce ihraç Merkezi Yönetim Bütçesi 639 milcak bunun yanında hizmetler dengesi edilmiş borçlanma senetleri için 847 yon TL fazla vermiştir. Bu olumlu kalemi içinde yer alan net gelirlerin 67 milyon dolarlık ödeme yapılınca, net gelişmenin bir sonucu olarak faiz dışı bütçegöçmenlerin fazlası da geçen yılın aynı milyon dolar Bölgeler düşmesi ile net altın itha- en portföy yatırımlarının cari açıkoranı finans- Suriyeli olmuştur. itibariyle yüksek enflasyon yoğun dönemine göre %26,2 oranda artalatının 639 milyon dolar artmış olması manına katkısı olmamıştır. Finansman yaşadığı Gaziantep, Adıyaman, Kilis’te %1,08 ile gerçekleşmiştir. cari açık düzeyinin belirlenmesinde et- dengesindeki düzeltmeyi diğer yatı- rak 39 milyar 26 milyon TL’ye ulaş- TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ www.tisk.org.tr olarak Grafik 5: Enflasyon Gerçekleşmeleri Grafik 5: Enflasyon Gerçekleşmeleri 14 12 10 8 6 4 2 0 -2 TÜFE Yİ-ÜFE YD-ÜFE Tarım ÜFE Aylık Değişim 2014 0,09 0,42 1,17 -0,55 Aylık Değişim 2015 0,4 0,98 4,69 1,81 Yıllık Değişim 2014 9,54 9,88 9,82 10,54 Yıllık Değişim 2015 7,14 6,21 12,2 8,3 Aylık Değişim 2014 Aylık Değişim 2015 Yıllık Değişim 2014 Yıllık Değişim 2015 Kaynak: TÜİKTÜİK Veritabanı. Veritabanı. Kaynak: 2015 Ağustos ayında Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) Temmuz ayına göre %0,42, Eylül - Ekimayına 2015 göre %6,19, 2014 yılının Ağustos ayına göre %6,21 ve on iki aylık 14 2014İŞVEREN yılının / Aralık mıştır. Bütçedeki bu olumlu tablonun altında bütçe giderleri %11,8 artarken, bütçe gelirlerinin %13,1 artmış olması yatmaktadır. Bu tabloyu değerli kılan en önemli olgu ise bütçe fazlasının, faiz giderlerinin %14,1 arttığı bir dönemde gerçekleşmiş olmasıdır. Mali disiplin sağlanmış olmasına rağmen enflasyon oranı yükselmeye devam etmiştir. 2015 Ağustos ayında Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) aylık bazda %0,40, 2014 yılının Aralık ayına göre %5,27, Ağustos ayına göre %7,14 ve on iki aylık ortalamalara göre %7,88 yükselmiştir. Aylık bazda en yüksek artış yine %2,05 ile lokanta ve oteller grubunda görülmüştür. Bu grubu %1,96 ile eğlence ve kültür, %1,41 ile eğitim ve %1,31 ile gıda ve alkolsüz içecekler izlemiştir. Fiyatı en fazla düşen grup ise %4,32 ile giyim ve ayakkabı olmuştur. Bölgeler itibariyle en yüksek enflasyon oranı Suriyeli göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Gaziantep, Adıyaman, Kilis’te %1,08 ile gerçekleşmiştir. 2015 Ağustos ayında Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) Temmuz ayına göre %0,42, 2014 yılının Aralık ayına göre %6,19, 2014 yılının Ağustos ayına göre %6,21 ve on iki aylık ortalamalara göre %6,14 artmıştır. Yİ-ÜFE enerji sektöründe %2,53, imalat sektöründe %91 ve su sektöründe %0,1 artarken, madencilikte %0,81 azalmıştır.Tarım ürünleri fiyatları geçtiğimiz yılın altında bir yükseliş eğilimi gösterse de artmaya devam etmiştir. Tarım Ürün- leri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE), 2015 yılı Ağustos ayında Temmuz ayına göre %1,81, 2014 yılının Aralık ayına göre %6,92, 2014 yılının Ağustos ayına göre %8,30 ve on iki aylık ortalamalara göre %11,37 oranında yükselmiştir. Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YDÜFE), 2015 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %4,69, 2014 yılının Aralık ayına göre %12,92, 2014 yılının Ağustos ayına göre %12,20 ve on iki aylık ortalamalara göre %5,31 yükselmiştir. Fiyatlar madencilikte %4,74, imalat sanayiinde %4,69 artmıştır. Fiyatı en yüksek artan ürün %7,15 ile kâğıt ürünleri olmuştur. Sonuç: TCMB parasal sıkılaştırma politikasına devam etmektedir. Buna rağmen hedef enflasyon oranına 2015 yılında da ulaşılamayacağı görüşü iyice güçlenmiştir. Bu nedenle enflasyonun kaynağı olarak parasal değişkenlerden çok diğer değişkenlere bakılmalıdır. Bu noktada öne çıkan ilk değişken ise ekonomideki belirsizlikler olarak gösterilebilir. Nitekim Ağustos ayında hesaplanan tüm güven endekslerinde düşüş görülmüştür. En yüksek güven kaybı ise aylık bazda %6,1 ile tüketici güven endeksi ve %4,6 ile reel kesim güven endeksinde yaşanmıştır. Ekonomiye olan güvenin zayıflaması tüketim ve yatırım harcamalarının ertelenmesine neden olabilir. Ekonomik güvenin aşınmasında yaşanan seçimler ve terör eylemleri de etkili olmuştur. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 15 6 TİSK İŞGÜCÜ PİYASASI BÜLTENİ EKİM 2015 (SAYI: 34) (Temmuz 2015 TÜİK HİA Verilerinin Değerlendirilmesi) Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Temmuz 2015 Hanehalkı İşgücü İstatistikleri, 15 Ekim 2015 tarihli Haber Bülteni ile açıklanmıştır. Bu çalışmanın ilk bölümünde söz konusu veriler kapsamında işgücü piya- sasında ön plana çıkan gelişmeler, ana başlıklar halinde özetlenecektir. İkinci bölümde, işgücü piyasasında Temmuz 2015 sonrası dönemdeki güncel gelişmelerin görülebilmesi amacıyla Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) açıkladığı işsizlik ödeneğine başvuranların sayısındaki gelişmeler ile reel kesimin ve tüketicilerin anketlerden elde edilen istihdama yönelik beklentilerinden yararlanılacaktır. Üçüncü bölümde ise Genel Değerlendirme yapılmıştır. I. İŞGÜCÜ PİYASASINDAKİ DURUM VE GELİŞMELER (TEMMUZ 2015 İTİBARİYLE) A. İŞGÜCÜ KOMPOZİSYONU: Son bir yılda Türkiye’de 15 yaş ve üzerindeki nüfus 870 bin kişi artmış; 165 bin kişi çeşitli nedenlerle işgücü piyasasının dışında kalanlar arasından ayrılarak işgücü piyasasına dahil olmuştur. Böylece işgücü artışı 1 milyon 35 bin kişi olmuştur (Grafik 1). 2014 Temmuz döneminde 1 milyon 758 bin kişi olan işgücü artışı bir yılda %41,1 oranında küçülmüştür. Yıllık işgücü artışı Ocak 2015’te 1 milyon 452 bin kişi olmuştu. Grafik.1 – İşgücü Kompozisyonundaki Değişim (Nisan 2015 döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre; bin kişi) Çalışma Çağınaki Nüfus (870) İstihdam (932) İşsiz (103) İDO (*) (-165) (*) İşgücüne dahil olmayanlar. İşgücü içinde istihdam edilenler 932 bin kişi; işsiz sayısı 103 bin kişi artmıştır. B. İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI: İşgücüne katılma oranı Temmuz 2015 döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,1 puan artarak %51,3’ten %52,4’e çıkmıştır. Artışta 1,6 puanla kadınların etkili olduğu anlaşılmaktadır. Oran, erkeklerde %72,8; kadınlarda %32,4’tür (Grafik 2, Tablo 1). 16 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 İşgücüne katılma oranı Temmuz 2015 itibariyle 15-24 yaş toplamında %45,8; genç b. İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI: erkeklerde %59,5 ve genç kadınlarda %32’dir. İşgücüne katılma eğilimi gençlerde de çok yüksektir; oranda oranı 1,7 puan artış vardır. Genç kadınlarda buyılın artışaynı 2,4dönemine puana çıkmaktadır. İşgücüne katılma Temmuz 2015 döneminde bir önceki göre 1,1 puan artarak %51,3’ten %52,4’e çıkmıştır. Artışta 1,6 puanla kadınların etkili olduğu anlaşılmaktadır. Oran, erkeklerde %72,8; kadınlarda %32,4’tür (Grafik 2, Tablo 1). 2 Grafik 2 İşgücüne katılma oranı Temmuz 2015 itibariyle 15-24 yaş toplamında %45,8; genç İşgücüne Katılma Oranı İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI: Grafik.2 – İşgücüne Katılmakatılma Oranı eğilimi gençlerde de çok erkeklerde %59,5 ve genç kadınlarda %32’dir. İşgücüne Ocak -vardır. Temmuz Dönemi 2014 ve 2015 (Yüzde) yüksektir; oranda 1,7 puan artış Genç kadınlarda bu artış 2,4(Yüzde) puana İşgücüne katılma oranı Temmuz 2015 döneminde bir2014 önceki yılın dönemine göre 1,1 çıkmaktadır. Ocak-Temmuz Dönemi veaynı 2015 puan artarak %51,3’ten %52,4’e çıkmıştır. Artışta 1,6 puanla kadınların etkili olduğu b. 80,0 60,0 anlaşılmaktadır. Oran, erkeklerde %72,8; kadınlarda %32,4’tür (Grafik 2, Tablo 1). 71,4 71,1 2 Grafik 2 İşgücüne Katılma Oranı51,1 50,3 İşgücüne katılma oranı Temmuz 2015Dönemi döneminde2014 bir önceki aynı(Yüzde) dönemine göre 1,1 Ocak-Temmuz veyılın 2015 İşgücüne katılma oranı Temmuz 2015 itibariyle 15-24 yaş toplamında %45,8; genç erkeklerde %59,5 ve genç kadınlarda %32’dir. İşgücüne katılma eğilimi gençlerde de çok b. İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI: yüksektir; oranda 1,7 puan artış vardır. Genç kadınlarda bu artış 2,4 puana çıkmaktadır. 40,0 80,0 puan artarak %51,3’ten %52,4’e çıkmıştır. Artışta Grafik 2 1,6 puanla kadınların etkili olduğu İşgücüne Katılma%32,4’tür Oranı anlaşılmaktadır. Oran, erkeklerde 29,9 %72,8; kadınlarda (Grafik 2,71,4 Tablo 1). 60,0 20,0 İşgücüne katılma oranı Temmuz toplamında %45,8; genç 71,4 71,1 2015 itibariyle 15-24 yaş 51,1 50,380,0 erkeklerde %59,5 ve genç kadınlarda %32’dir. İşgücüne 51,1 katılma eğilimi gençlerde de çok 50,3 60,0 yüksektir; oranda 1,7 puan artış vardır. Genç kadınlarda bu artış 2,4 puana çıkmaktadır. 40,0 71,1 29,9 40,0 0,0 20,0 20,0 0,0 Grafik 2 İşgücüne Katılma Oranı 2014 2015 Ocak-Temmuz Dönemi 2014 ve 2015 (Yüzde) 2014 80,0 50,3 60,0 40,0 20,0 53,0 52,0 51,0 50,0 49,0 48,0 47,0 46,0 45,0 Toplam Toplam ErkekKadın Kadın Erkek 71,4 2015 2015 51,1 Toplam Erkek Kadın Seyri Grafik 3 Grafik.3 – İşgücüne Katılma Oranının İşgücüne Katılma Oranının Seyri 29,9Ocak 2012-Temmuz 2015 Ocak 2012 - Temmuz 2015 31,3 51,3 Grafik 3 49,1 Grafik 3 48,3 İşgücüne Katılma Oranının Seyri 50,4 2015 2014 İşgücüne Katılma Oranının Seyri 48,3 Erkek Ocak 2012-Temmuz 2015 Toplam Kadın Ocak 2012-Temmuz 2015 47,4 52,4 51,5 52,4 2012 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2013 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2014 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2015 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ 0,0 71,1 31,3 31,3 31,3 29,9 2014 0,0 51,351,3 Grafik 3 İşgücüne Katılma Oranının Seyri Mevsim Etkisinden Arındırılmamış Mevsim Etkisinden Arındırılmış 49,1 49,1 48,3 Ocak 2012-Temmuz 2015 50,4 48,3 Oran, mevsim etkisinden arındırılmış verilere göre incelendiğinde, 51,3 bir dönem önceye 50,4 (Haziran 2015’e) göre 0,1 puan arttığı görülmektedir (Grafik 3). Nisan’dan itibaren 53,0 52,0 51,0 50,0 49,0 48,0 47,0 46,0 45,0 48,3 49,1 zayıf bir artış eğilimi dikkati çekmektedir. 47,4 48,3 48,3 50,4 Bir yıl önce işgücü piyasasında bulunmayan 215 bin “iş aramayan ancak bulduğu takdirde 48,3 çalışmaya hazır olan” kişi, 118 bin “ev kadını”, 92 bin “çalışamaz halde olan” kişi, 20 bin 47,4çalışan” çalışma talebiyle iş aramaya başlamıştır. Buna karşılık, 295 bin “mevsimlik “emekli”, 84 bin “iş bulma ümidi olmayan” kişi ve bin “öğrenci” işgücü piyasasının dışına çıkmıştır. 47,4 51,5 52,4 52,4 51,5 51,5 2012 OCAK 2012 OCAK ŞUBAT ŞUBAT MART MART NİSAN NİSAN MAYIS MAYIS HAZİRAN HAZİRAN 2012 OCAK TEMMUZ ŞUBAT TEMMUZ MART AĞUSTOS AĞUSTOS NİSAN EYLÜL MAYIS EYLÜL HAZİRAN EKİM EKİM TEMMUZ KASIM KASIM AĞUSTOS EYLÜLARALIK ARALIK EKİM OCAK 2013 2013 OCAK KASIM ŞUBAT ARALIK ŞUBAT 2013 OCAK MART MART ŞUBAT NİSAN MART NİSAN NİSAN MAYIS MAYIS HAZİRAN MAYIS HAZİRAN HAZİRAN TEMMUZ TEMMUZ TEMMUZ AĞUSTOS AĞUSTOS EYLÜL EYLÜL AĞUSTOS EKİM EKİM EYLÜL KASIM KASIM EKİM ARALIK 2014 OCAKARALIK KASIM ŞUBAT 2014 OCAK ARALIK MART NİSAN ŞUBAT 2014 OCAK MAYIS MART ŞUBAT HAZİRAN NİSAN TEMMUZ MART AĞUSTOS MAYIS NİSAN EYLÜL HAZİRAN EKİM MAYIS TEMMUZ KASIM HAZİRAN ARALIK AĞUSTOS 2015 OCAK EYLÜL TEMMUZ ŞUBAT AĞUSTOS MART EKİM NİSAN KASIM EYLÜL MAYIS ARALIK EKİM HAZİRAN 2015 OCAK TEMMUZ KASIM ARALIK ŞUBAT 2015 OCAK MART ŞUBAT NİSAN MAYIS MART HAZİRAN NİSAN TEMMUZ MAYIS HAZİRAN TEMMUZ 53,0 53,0 52,0 52,0 51,0 51,0 50,0 49,0 50,0 48,0 49,0 47,0 48,0 46,0 47,0 45,0 46,0 45,0 Ocak-Temmuz Dönemi 2014 ve 2015 (Yüzde) TÜİK’in içeriğini açıklamadığı “Diğer” kategorisinde 99 bin kişilik azalış olmuştur. Mevsim Etkisinden Arındırılmamış Mevsim Etkisinden Arındırılmış Mevsim Etkisinden Arındırılmamış Mevsim Etkisinden Arındırılmış Oran,etkisinden mevsim arındırılmış verilere göre incelendiğinde, dönem Oran, mevsim arındırılmış verilere göre incelendiğinde, birönceye dönem önceye İşgücüne katılma oranı etkisinden Temmuz mış verilere göre incelendiğinde, bir bir “çalışamaz halde olan” kişi, 20 bin Mevsim Etkisinden Arındırılmamış Mevsim Etkisinden Arındırılmış (Haziran 2015’e) göre 0,1 puan arttığı görülmektedir (Grafik 3). Nisan’dan itibaren (Haziran 2015’e) göre 0,1 puan arttığı görülmektedir (Grafik 3). Nisan’dan itibaren 2015 itibariyle 15-24 yaş toplamında dönem önceye (Haziran 2015’e) göre “mevsimlik çalışan” çalışma talebiyle zayıf bir artış eğilimi dikkati çekmektedir. %45,8; genç erkeklerde %59,5 ve genç 0,1 puan arttığı görülmektedir (Grafik iş aramaya başlamıştır. Buna karşılık, zayıf bir artış eğilimi dikkati çekmektedir. Bir yıl İşgücüne önce işgücü piyasasında 215 bin “iş aramayan ancak 295 bulduğu kadınlarda %32’dir. katılma 3). bulunmayan Nisan’dan itibaren zayıf bir artış bin takdirde “emekli”, 84 bin “iş bulma çalışmaya hazır olan” kişi, 118 bin “ev kadını”, 92 bin “çalışamaz halde olan” kişi, 20bir bin kişi eğilimi gençlerde de çok yüksektir; eğilimi dikkati çekmektedir. ümidi olmayan” ve bin “öğrenci” Oran, etkisinden arındırılmış verilere göre incelendiğinde, dönem önceye Bir yılmevsim önce işgücü piyasasında bulunmayan 215 binbaşlamıştır. “iş aramayan ancak 295 bulduğu takdirde “mevsimlik çalışan” çalışma talebiyle iş aramaya Buna karşılık, bin oranda 1,7 puan artış vardır. Genç kaişgücü piyasasının dışına çıkmıştır. Bir yıl önce işgücü piyasasında buçalışmaya2015’e) hazır olan” kişi, 118 bin “ev kadını”, 92binbin “çalışamaz halde kişi, 20 bin “emekli”, 84 bin “iş bulma ümidi olmayan” kişi ve “öğrenci” işgücü piyasasının dışına (Haziran göre 0,1 puan arttığı görülmektedir (Grafik 3).olan” Nisan’dan itibaren dınlarda bu artış 2,4 puana çıkmakta- lunmayan 215 bin “iş aramayan anTÜİK’in içeriğini açıklamadığı çıkmıştır. “mevsimlik çalışan” çalışma talebiyle iş aramaya başlamıştır. Buna karşılık, 295 bin “Didır. bir artış eğilimi dikkati çekmektedir. zayıf bulduğu takdirde hazır işgücü ğer” kategorisinde 99 bin kişilik azalış “emekli”, 84TÜİK’in bin “işiçeriğini bulma ümidicak olmayan” kişi veçalışmaya bin “öğrenci” piyasasının dışına açıklamadığı “Diğer” 99 bin kişilik azalışolmuştur. olmuştur. Oran, mevsim etkisinden arındırılolan” kişi,kategorisinde 118 bin “ev kadını”, 92 bin çıkmıştır. Bir yıl önce işgücü piyasasında bulunmayan 215 bin “iş aramayan ancak bulduğu takdirde TÜİK’in içeriğini açıklamadığı kişilik azalış olmuştur. çalışmaya hazır olan” kişi, 118“Diğer” bin “evkategorisinde kadını”, 92 99 binbin “çalışamaz halde olan” 20 bin İŞVEREN / Eylül -kişi, Ekim 2015 17 Tablo.1 – İşgücü Piyasasında Gelişmeler (Nüfus Grupları İtibariyle) Türkiye Erkek Kadın Genç Nüfus (15-24) (Temmuz 2015 itibariyle) Bin Kişi Değişim (*) Bin Kişi Değişim (*) Bin Kişi Değişim (*) Bin Kişi Değişim (*) 15 + Yaş Nüfus İşgücü Toplam İstihdam 57.891 30.311 27.342 870 1.035 932 28.592 20.825 19.043 430 451 470 29.300 9.487 8.299 441 584 462 11.805 5.405 4.418 77 232 187 462 -58 318 -58 144 0 67 -11 536 26.880 2.970 27.580 673 31 990 103 -165 84 434 18.725 1.781 7.767 409 28 528 -20 -22 60 102 8.155 1.188 19.813 264 4 462 123 -143 24 131 4.351 987 6.400 - 24 198 45 -155 - 1.775 -215 583 -53 1.192 -162 - - 69 11.432 3.894 4.082 3.863 1.791 52,4 9,8 12,0 -20 -118 1 295 -92 -99 1,1 0,0 0,0 18 1.830 3.138 1.361 428 72,8 8,6 9,9 -8 -59 158 -41 -79 0,5 -0,2 -0,3 51 11.432 2.064 944 2.502 1.363 32,4 12,5 17,5 -12 -118 60 137 -52 -20 1,6 0,5 0,3 45,8 18,3 21,9 1,7 0,1 -0,4 -Zamana Bağlı Eksik İstihdam -Yetersiz İstihdam -Tam Zamanlı İstihdam İşsizler İşgücüne Dahil Olmayanlar -İş Bulma Ümidi Olmayan -İş Aramayan, Çalışmaya Hazır -Mevsimlik Çalışan -Ev Kadını -Öğrenci -Emekli -Çalışamaz Halde -Diğer İşgücüne Katılma Oranı, % İşsizlik Oranı, % Tarım Dışı İşsizlik Oranı, % (*) Temmuz 2015 dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre değişimi ifade etmektedir. C. İSTİHDAM: Nisan 2015 dönemi itibariyle toplam istihdam 27 milyon 342 bin kişi olup, istihdam edilmeyenler (işgücüne dahil olmayanlar ve işsizler) 30 milyon 550 bin kişi ile çok daha büyük bir kitledir. Bir başka ifadeyle çalışma çağındaki nüfusun yarısından azı (%47,2) çalışma ve kazanç sağlama olanağına sahip; yarısından fazlası (%52,8) ise bundan yoksundur (Grafik 4). Görüldüğü gibi %47,2 düzeyindeki istihdam oranını yükseltmek açısından en fazla potansiyele sahip grup, ev kadınlarıdır. TÜİK, evde engelli bakım yardımı alan kişileri ücretli istihdamına dahil etmiştir. 2014 yılında 450 bin kişi dü- 18 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 zeyinde olduğu bilinen, 2015’te muhtemelen sayısı daha da artan bu kitlenin ücretli istihdamına dahil edilmesi, tartışmaya açık bir uygulamadır. Toplam İstihdam ve İstihdam Oranı: Toplam istihdam artışı Nisan-Temmuz 2015 döneminde güçlenmiştir. Temmuz 2015 döneminde toplam istihdam, bir önceki yılın aynı dönemine göre %3,5 oranında artmış; istihdamın artışı Nisan’dan itibaren ivme kazanmış olsa da 12 ay önceki hızına erişememiştir. Bir yıl önce bu artış oranı %5 olmuştu. (Tablo 2). Toplam istihdamdaki artışın hız kazanmasında kadın istihdamı başat rol oynamıştır. Kadınların işgücü piyasasındaki rolü zayıf olmasına rağmen, kadın ve erkek istihdamındaki artış kişi sayısı açısından eşit düzeyde olmuştur (Tablo 2). İstihdam oranı Temmuz 2015’te %47,2 olmuş, bir yıl önceye göre 0,9 puan artmıştır. Oran erkeklerde %66,6; kadınlarda %28,3 düzeylerindedir. Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme (Haziran 2015’e) göre %0,2 oranında artmıştır (Grafik 5). 4 İstihdam oranı Temmuz 2015’te %47,2 olmuş, bir yıl önceye göre 0,9 puan artmıştır. Oran erkeklerde %66,6; kadınlarda %28,3 düzeylerindedir. Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme (Haziran 2015’e) göre %0,2 oranında artmıştır (Grafik 5). Grafik.4 – Kurumsal Olmayan Nüfusta İstihdam Edilenler ve Edilmeyenler, Temmuz 2015 (Bin Kişi, 15+ Yaş) Mevsimlik 74 Tablo 2: İstihdam Göstergelerinin Aylar İtibariyle Değişimi (Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre) Toplam İstihdam (Yüzde) İstihdam Oranı (Puan) Tarım Dışı İstihdam (Yüzde) Sanayi İstihdamı (Yüzde) Genç İstihdamı (Yüzde) Kadın İstihdamı (*) (Yüzde) Temmuz 5,0 1,4 5,4 1,9 6,1 - Ağustos 5,0 1,5 5,7 2,7 3,4 - Eylül 5,1 1,5 5,8 4,1 6,0 - Ekim 5,5 1,7 5,7 5,2 6,0 - Dönem 2014 2015 Kasım 5,8 1,7 5,7 4,1 7,2 - Aralık 5,4 1,6 4,8 2,6 5,4 - Ocak 4,1 1,1 4,8 2,3 3,7 8,1 Şubat 2,3 0,3 4,3 -0,1 -1,1 4,1 Mart 1,4 -0,1 2,4 -1,1 -0,7 2,4 Nisan 1,7 0,1 2,5 -0,9 -1,0 2,5 Mayıs 2,0 0,2 2,8 0,7 -0,5 4,1 Haziran 2,5 0,4 3,0 0,9 1,3 5,2 Temmuz 3,5 0,9 4,0 1,8 4,4 5,9 (*) Yeni seride 2015 Şubat dönemi öncesi için veri yoktur. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 19 Nisan 1,7 0,1 2,5 -0,9 Mayıs 2,0 0,2 2,8 0,7 Haziran 2,5 0,4 3,0 0,9 Temmuz 3,5 0,9 4,0 1,8 (*) Yeni seride 2015 Şubat dönemi öncesi için veri yoktur. -1,0 -0,5 1,3 4,4 2,5 4,1 5,2 5,9 Grafik 5 Grafik.5 – Toplam İstihdamın Yıllık Değişimi, Toplam İstihdamın Yıllık Değişimi, Ocak 2012 - Temmuz 2015 (Yüzde) Ocak 2012-Temmuz 2015 (Yüzde) 2012 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2013 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2014 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2015 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ 6,5 6,0 5,5 5,0 4,5 4,0 3,5 3,0 2,5 2,0 1,5 1,0 0,5 0,0 Mevsim Etkilerinden Arındırılmamış Mevsim Etkilerinden Arındırılmış Sektörel İstihdam: İstihdam edilen erkek sayısı 470 sektöründe 94 bin kişi, tarımda 106 bin kişi artmıştır. Bu artışın 231 bini bin kişi artmış, inşaat sektörü sadece İstihdam: KadınSektörel işgücüne katılma oranındaki hizmetlerde, 116 bini inşaatta, 73 bini erkekler açısından istihdam yaratmış1,6 puanlık yükselme, kadın istihdamın- tarımda ve 53 bini sanayide çıkmıştır. işgücüne oranındaki 1,6 puanlık yükselme, kadıntır.istihdamındaki 462 bin daki 462Kadın bin kişilik artıştan katılma kaynaklanHizmetler sektörü kadınlar ve erkaynaklanmaktadır. Kadın istihdamı hizmetler sektöründe 406 dönemindeki bin kişi, yıllık Temmuz 2015 maktadır.kişilik Kadınartıştan istihdamı hizmetler kekler açısından istihdam yaratan en istihdam artışının temelinde sanayide kişi ve 33 bin kişi artarken, inşaatta 18 bin kişi azalmıştır (Tablohizmetler sektöründe 406 bin 41 kişi,bin sanayide 41tarımda bin büyük sektör olmuştur. Hizmetler sek3). 33 bin kişi artarken, inşa- törünün 637 bin kişilik istihdam ya- sektöründeki kadın istihdamının bukişi ve tarımda rattığı görülmektedir. İstihdam sanayi lunduğu anlaşılmaktadır. atta 18 bin kişi azalmıştır (Tablo 3). İstihdam edilen erkek sayısı 470 bin kişi artmıştır. Bu artışın 231 bini hizmetlerde, 116 Tablo.3 – Sektörel İstihdam Gelişmeleri bini inşaatta, 73 bini tarımda ve 53 bini sanayide çıkmıştır. Temmuz 2015 Değişim(*) (Bin kişi) Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Tarım 3.192 2.827 6.019 73 33 106 Sanayi 4.122 1.215 5.337 53 41 94 İnşaat 1.936 77 2.013 116 -18 98 Hizmetler 9.795 4.180 13.975 231 406 637 Toplam 19.043 8.299 27.342 470 462 932 Tarım-dışı 15.851 5.472 21.323 397 429 826 * Temmuz 2015 dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre değişimi ifade etmektedir. Toplam istihdamda tarım ve sanayi sektörlerinin payları azalmıştır. Tarım dışı istihdam artışı NisanTemmuz döneminde önemli hız kazanmıştır. Tarım dışı istihdam Temmuz 2015 döneminde bir yıl önceki yılın aynı dönemine göre 826 bin kişi artarak 21 milyon 323 bin kişiye çıkmış ve 20 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 yıllık artış oranı %4 olmuştur (Tablo 3 ve Grafik 6). Tarım dışı istihdamın seyri mevsim etkisinden arındırılmış veriler kullanılarak incelendiğinde bir önceki döneme göre (Haziran 2015) %0,4 oranında arttığı anlaşılmaktadır. 2015 yılının ilk 7 ayı itibariyle, bir önceki yılın aynı dönemine göre toplam istihdam 647 bin kişi artmıştır. İlk 7 ayda istihdam tarımda 41 bin kişi, inşaatta 3 bin kişi daralırken, hizmetlerde 664 bin kişi, sanayide 27 bin kişi genişlemiştir (Tablo 4 ). Grafik 6). Tarım dışı istihdamın seyri mevsim etkisinden arındırılmış veriler kullanılarak incelendiğinde bir önceki döneme göre (Haziran 2015) %0,4 oranında arttığı anlaşılmaktadır. Grafik 6 Grafik.6 Tarım – Tarım Dışı İstihdamın Yıllık Değişimi, Dışı İstihdamın Yıllık Değişimi, Ocak 2012 - Temmuz 2015 2015(Yüzde) (Yüzde) Ocak 2012-Temmuz 6,5 5,5 4,5 3,5 2,5 2012 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2013 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2014 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2015 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ 1,5 Mevsim Etkilerinden Arındırılmamış Mevsim Etkilerinden Arındırılmış 7 Tablo 4: İstihdamda Bir Önceki Yıla Göre Değişim, (Bin Kişi) 2015 7 ayıOcak-Temmuz itibariyle, Ortalama bir önceki yılın aynı dönemine göre toplam yılının ilk 2014 2015 Ocak-Temmuz Ortalama Değişim istihdam 647 bin kişi artmıştır. İlk 7 ayda istihdam tarımda 41 bin kişi, inşaatta 3 bin kişi daralırken, Tablo 4: İstihdamda Bir Önceki Yıla Göre Değişim, (Bin Kişi) Tarım 5.487 5.446 -41 hizmetlerde 664 bin kişi, sanayide 27 bin kişiOcak-Temmuz genişlemiştirOrtalama (Tablo 4 ). 2014 Ocak-Temmuz Ortalama 2015 Değişim Sanayi Tarım Sanayiİnşaat İnşaatHizmetler Hizmetler TOPLAM TOPLAM 5.324 5.351 5.487 1.857 5.324 1.857 13.156 13.156 25.824 25.824 27 5.446 1.854 5.351 1.854 13.820 13.820 26.471 26.471 -41 -327 664-3 664 647 647 Öte yandan sektörlerde yaratılan istihdamın yıllık bazda değişimi sorgulandığında, istihdamın tüm sektörlerde hafifçe yükseldiği izlenmektedir (Grafik 7). Grafik 7 Sektörlerde Yaratılan İstihdam Grafik.7 – Sektörlerde Yaratılan İstihdam (Bin Kişi, Yıllık, Arındırılmış Veriler) (Bin Kişi, Yıllık, Arındırılmış Veriler) 1 500 1 000 - 500 2012 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2013 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2014 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2015 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ 500 Tarım Sanayi İnşaat Hizmetler Öte yandan sektörlerde yaratılan istihdamın yıllık bazda değişimi sorgulandığında, İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 istihdamın tüm sektörlerde hafifçe yükseldiği izlenmektedir (Grafik 7). 21 İşteki Duruma Göre İstihdam: Yaratılan istihdama işteki durum itibariyle bakıldığında, ücretli veya yevmiyeli olarak çalışanların sayısının bir önceki yılın aynı dönemine göre %5,1 oranında ve 871 bin kişi arttığı, toplam istihdamdaki payının 1 puan yükseldiği görülmektedir (Tablo 5). Tablo.5– İşteki Durum İtibariyle İstihdam Gelişmeleri Bin Kişi (Temmuz 2015 itibariyle) Yüzde Dağılım 2014 2015 Değişim(*) 2014 2015 Değişim(*) 17 226 18 097 871 65,2 66,2 1,0 İşveren ve Kendi Hesabına Çalışan 5.705 5.700 -5 21,6 20,8 -0,8 Ücretsiz Aile İşçisi 3 479 3 545 66 13,2 13,0 -0,2 26.410 27.342 932 100,0 100,0 Ücretli ve Yevmiyeli Toplam 8 * Temmuz 2015 dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre değişimi ifade etmektedir. Ocak-Temmuz dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre ücretsiz aile işçilerinin sayısı %1; işveren olarak çalışan kişilerin sayısı %0,2 azalırken, ücretli veya yevmiyelilerin sayısı %3,9; kendi hesabına çalışan kişilerin sayısı %0,5 artmıştır (Grafik 8). Grafik 8 İşteki Duruma Göre Ortalama İstihdam Artışı Grafik.8 – İştekiYılın Duruma OrtalamaGöre, İstihdam Artışı Bir Önceki AynıGöre Dönemine Yüzde Bir Önceki Yılın Aynı Dönemine Göre, Yüzde Ocak-Temmuz 2015 Ocak-Temmuz 2015 Ücretsiz Aile İşçisi -1,0 Kendi Hesabına Çalışan 0,5 İşveren -0,2 Ücretli veya Yevmiyeli 3,9 Toplam -2,0 2,5 -1,0 0,0 1,0 2,0 3,0 4,0 5,0 Gençlerin İstihdamı: Gençlerin İstihdamı: Genç nüfusun (15-24 yaş) istihdamı Temmuz 2014’te 4 milyon 231 bin kişi iken, bir yıl sonra, Temmuz 2015’te 4 milyon Genç (15-242015’in yaş) ilk istihdamı Temmuz 4 Mayıs’tan milyon itibaren 231 bin kişi iken, bir yıl 418 binnüfusun kişiye yükselmiştir. aylarında gerileyen genç2014’te istihdamının toparlandığı, ancak yıllık sonra, Temmuz 4 yılmilyon 418kıyasla bin düşük kişiye yükselmiştir. aylarında artış hızının Temmuz’da2015’te %4,4 ile bir önceye (%6,1) kaldığı anlaşılmaktadır2015’in (Tablo 2 veilk Grafik 9). gerileyen genç istihdamının itibaren toparlandığı, ancak yıllık artışgenç hızının Genç istihdamının yaklaşık üçte ikisi Mayıs’tan (%67,2) erkeklere aittir. İstihdam oranı genç erkeklerde %50,2 iken, kadınlarda sadece %24,6’dır; kadın yalnızca yaklaşık beşte biri istihdam imkanına sahiptir. Öte yandan(Tablo Temmuz Temmuz’da %4,4 genç ile bir yılnüfusun önceye (%6,1) kıyasla düşük kaldığı anlaşılmaktadır 2015’te genç kadınların istihdamı 62 bin kişi artarken, genç erkeklerin istihdamı 125 bin kişi yükselmiştir. 2 ve Grafik 9). 22 Genç istihdamının yaklaşık üçte ikisi (%67,2) erkeklere aittir. İstihdam oranı genç İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 erkeklerde %50,2 iken, genç kadınlarda sadece %24,6’dır; genç kadın nüfusun yalnızca Genç istihdamının yaklaşık üçte ikisi (%67,2) erkeklere aittir. İstihdam oranı genç erkeklerde %50,2 iken, genç kadınlarda sadece %24,6’dır; genç kadın nüfusun yalnızca yaklaşık beşte biri istihdam imkanına sahiptir. Öte yandan Temmuz 2015’te genç kadınların istihdamı 62 bin kişi artarken, genç erkeklerin istihdamı 125 bin kişi yükselmiştir. Grafik 9 Grafik.9 – Genç İstihdamının Değişimi Genç İstihdamının Değişimi Ocak - Temmuz 2015 2015 Ocak2012 2012-Temmuz 12,0 10,0 8,0 6,0 4,0 2,0 0,0 -2,0 -4,0 -6,09 2012 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2013 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2014 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK 2015 OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ 350 300 250 200 150 100 50 0 - 50 - 100 - 150 Kayıt Dışı İstihdam: Bin Kişi büyüklüğü Yüzde 9 milyon 572 bin kişidir; bunun 5 Temmuz 2015 döneminde kayıt dışı istihdam milyon 610 bin kişisi erkek, 3 milyon 962 bin kişisi kadındır. Kayıt Dışı İstihdam: Temmuz 2015döneminde döneminde ay önceye kayıtdışı istihdamda kaydedilen oransal Temmuz 2015 kayıt dışı12 istihdam büyüklüğügöre 9 milyon 572 bin kişidir; bunun 5 milyon 610 bin kişisi erkek, azalmayla birlikte, mutlak düzeyinin de gerilemesi olumludur. Kayıtdışı istihdam oranı 3 milyon 962 bin kişisi kadındır. tarımda %84’ten %82,1’e ve tarım dışı sektörlerde %22,7’den %21,7’ye inmiştir. Tarım dışı Temmuz 2015 döneminde 12 ay önceye göre kayıtdışı istihdamda kaydedilen oransal azalmayla birlikte, mutlak düsektörlerde kayıtdışı ücretli istihdamı oranı da %17,8’den %16,8’e düşmüştür (Grafik 10). zeyinin de gerilemesi olumludur. Kayıtdışı istihdam oranı tarımda %84’ten %82,1’e ve tarım dışı sektörlerde %22,7’den %21,7’ye inmiştir. Tarımistihdam dışı sektörlerde kayıtdışı ücretli istihdamı oranı %16,8’e düşmüştür (Grafik 10). Ancak, kayıtdışı oranı Nisan-Temmuz 2015da %17,8’den döneminde giderek yükselmiştir; Ancak, %31,7 kayıtdışıolan istihdam Nisan-Temmuz 2015 döneminde giderek yükselmiştir; Mart’tasebebi %31,7 olan söz konusu Mart’ta sözoranı konusu oran Temmuz’da %35’e çıkmıştır. Bunun Milletvekili oran Temmuz’da %35’e çıkmıştır. Bunun sebebi Milletvekili Seçimleri öncesinde denetimlerin azaltılması olabilir. Seçimleri öncesinde denetimlerin azaltılması olabilir. Grafik.10 – Kayıtlı ve Kayıtdışı Ücretli İstihdamı Bin Kişi 20.000 Grafik 10 Kayıtlı ve Kayıtdışı Ücretli İstihdamı 16.998 % 17.658 15.000 10.000 5.000 3.312 3.186 0 Ocak-Temmuz 2014 Kayıtlı Ücretliler ve Yevmiyeliler Kayıtdışılık Oranı (sağ ölçek) Eğitim Durumuna Göre İstihdam: 23,0 22,0 21,0 20,0 19,0 18,0 17,0 16,0 15,0 14,0 13,0 Ocak-Temmuz 2015 Kayıtdışı Ücretliler ve Yevmiyeliler İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 23 15,0 14,0 13,0 0 Ocak-Temmuz 2014 Ocak-Temmuz 2015 Kayıtlı Ücretliler ve Yevmiyeliler Kayıtdışılık Oranı (sağ ölçek) Kayıtdışı Ücretliler ve Yevmiyeliler Eğitim Durumuna Göre İstihdam: Eğitim Durumuna Göre İstihdam: İstihdamdaki yıllık değişimin eğitim durumuna göre dağılımı incelendiğinde, istihdam İstihdamdaki yıllıkyarısından değişimin eğitim durumuna göre dağılımı incelendiğinde, mezunlarının istihdam artışının yarısından fazlasını artışının fazlasını (%57,2’sini) yükseköğretim oluşturduğu (%57,2’sini) yükseköğretim mezunlarının oluşturduğu görülmektedir. İkinci sırayı ise lise altı eğitimliler almaktadır. Okurgörülmektedir. İkinci sırayı ise lise altı eğitimliler almaktadır. Okur-yazar olmayanların yazar olmayanların ise daralmıştır (Grafik istihdamıistihdamı ise daralmıştır (Grafik 11). 11). Grafik.11 – Temmuz 2015 Döneminde Grafik 11 İstihdamdaki Yıllık Değişimin Temmuz 2015 Durumuna Döneminde Göre İstihdamdaki Yıllık Değişimin Eğitim Dağılımı, Bin Kişi Eğitim Durumuna Göre Dağılımı, Bin Kişi 231 Yükseköğretim Mezunları Meslek Lisesi Mezunları 39 35 Genel Lise Mezunları 98 78 84 113 131 214 7 -32 -25 -100 0 533 59 Lise Altı Eğitimliler Okur-Yazar Olmayanlar 302 100 KADIN 200 ERKEK 300 400 500 600 TOPLAM D. İŞSİZLİK: İşsiz sayısındaki artış hızı Aralık 2014-Temmuz 2015 döneminde yavaşlasa da son bir yılda %3,6 artmıştır (Tablo 7). Tablo 7: İşsizlik Göstergelerinin Aylar İtibariyle Değişimi (Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre) Toplam İşsizlik Oranı (Puan) Tarım Dışı İşsizlik Oranı (Puan) Temmuz 21,0 1,2 1,3 - 21,1 - Ağustos 18,6 1,1 1,1 - 17,5 - Eylül 21,3 1,3 1,4 - 15,7 - Ekim 23,2 1,3 1,6 - 18,4 - Kasım 24,0 1,4 1,7 - 22,0 - Aralık 21,8 1,3 1,6 - 26,8 - Ocak 16,2 1,0 1,3 24,8 20,5 38,9 Şubat 14,2 1,0 1,1 22,2 20,9 34,6 Mart 11,7 0,9 1,0 21,8 12,6 35,6 Nisan 9,4 0,6 0,8 17,2 10,1 24,7 Mayıs 9,3 0,5 0,7 15,1 8,1 27,9 Haziran 8,5 0,5 0,6 13,0 8,8 17,8 Temmuz 3,6 0,0 0,0 11,5 4,8 9,6 Dönem 2014 2015 (*) Yeni seride 2015 Şubat dönemi öncesi için veri yoktur. 24 Genç İşsiz Sayısı (Yüzde) Toplam İşsiz Sayısı (Yüzde) İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Kadın İşsiz Sayısı (Yüzde) (*) Yüksek Öğrenim Mezunu İşsiz Sayısı (Yüzde) (*) Temmuz 2015 itibariyle işsizlik oranı bir yıl önceye göre değişmemiş, %9,8 seviyesini korumuştur. Oran erkeklerde %8,6; kadınlarda %12,5’tir (Tablo 1). Toplam işsiz sayısı 2 milyon 970 bin kişidir. Son bir yılda erkek işsiz sayısı 20 bin kişi azalmış, buna karşılık kadın işsiz sayısı 123 bin kişi artmıştır; dolayısıyla işsizlik kadınların iş bulamaması ile belirlenmiştir. İşsizlik oranının artış hızı yavaşlasa da oran Mayıs-Temmuz 2015 döneminde yükselmiştir. Sadece mevsimsellikten arındırılmış seride Temmuz’da Haziran’a göre hafif düşüş vardır (Grafik 12). 2012 ve 2013’te %8-9 bandında iken ekonomik büyümedeki hız kaybı nedeniyle artık %10 civarında gezinen işsizlik oranının gelecekteki durumu yine büyümeye 11 bağlı olarak değişecektir. İşsizlik oranı genç nüfusta %18,3’tür. Oran genç erkeklerde %15,6; genç kadınlarda %23,2 düzeyindedir. Genç 11 işsiz ve yükseköğretim mezunu işsiz sayılarındaki artış hızı, genel işsizliğe kıyasla daha yüksektir (Tablo 7). Grafik 12 Toplam İşsizlik Oranının Seyri, Grafik 12 Grafik.12 – Toplam İsşizlik Ocak 2012-Temmuz 2015Oranının (Yüzde) Seyri, Toplam İşsizlik Oranının Ocak 2012 - Temmuz 2015Seyri, (Yüzde) Ocak 2012-Temmuz 2015 (Yüzde) 12,0 6,0 10,4 9,2 8,1 8,1 7,6 9,2 8,6 10,4 9,8 9,8 10,4 10,4 9,8 9,8 8,6 7,6 2012 OCAK 2012 OCAK ŞUBAT ŞUBAT MART MART NİSAN NİSAN MAYIS MAYIS HAZİRAN HAZİRAN TEMMUZ TEMMUZ AĞUSTOS AĞUSTOS EYLÜL EYLÜL EKİM EKİM KASIM KASIM ARALIKARALIK 2013 OCAK 2013 OCAK ŞUBAT ŞUBAT MART MART NİSAN NİSAN MAYIS MAYIS HAZİRAN HAZİRAN TEMMUZ TEMMUZ AĞUSTOS AĞUSTOS EYLÜL EYLÜL EKİM EKİM KASIM KASIM ARALIKARALIK 2014 OCAK 2014 OCAK ŞUBAT ŞUBAT MART MART NİSAN NİSAN MAYIS MAYIS HAZİRAN HAZİRAN TEMMUZ TEMMUZ AĞUSTOS AĞUSTOS EYLÜL EYLÜL EKİM EKİM KASIM KASIM ARALIKARALIK 2015 OCAK 2015 OCAK ŞUBAT ŞUBAT MART MART NİSAN NİSAN MAYIS MAYIS HAZİRAN HAZİRAN TEMMUZ TEMMUZ 11,0 12,0 10,0 11,0 9,0 10,0 8,0 9,0 7,0 8,0 6,0 7,0 Mevsim Etkilerinden Arındırılmamış Mevsim Etkilerinden Arındırılmamış Mevsim Etkilerinden Arındırılmış Mevsim Etkilerinden Arındırılmış Grafik.13 – Tarım Dışı İşsizlik Oranının Seyri, Ocak 2012 - Temmuz 2015 (Yüzde) Tarım dışı işsizlik oranının da Temmuz 2014’teki %12 seviyesini koruduğu İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 anlaşılmaktadır. Mevsim etkisinden arındırılmış tarım dışı işsizliğin seyrinde toplam 25 Tarım dışı işsizlik oranının da Temmuz 2014’teki %12 seviyesini koruduğu anlaşılmaktadır. Mevsim etkisinden arındırılmış tarım dışı işsizliğin seyrinde toplam işsizliğe benzer eğilimler izlenmiştir (Grafik 13). 12 ilk kez iş araİşsizlikteki artışın analizinde, mutlak olarak en fazla hizmetler sektörünün ana kaynağı teşkil ettiği, onu yanların izlediği görülmektedir. Öte yandan, hizmetler sektöründe çalışırken işsiz kalanların payı azalmıştır (Tablo 6). Tablo.6 – Daha Önce Çalıştığı Sektörlere Göre İşsizler 2014 2015 İşsizler Tablo.6 – Daha Önce Çalıştığı Sektörlere Göre (Temmuz 2015 dönemi itibariyle) (Temmuz 2015 dönemi itibariyle) Tarım 2014 2015 2014 2014 Dağılım 2015 Dağılım Değişim(*) Bin Kişi2015Bin Kişi Değişim(*) Bin Kişi Bin Kişi Değişim(*) Dağılım Dağılım Değişim(*) 146 153 7 5,1 5,2 Tarım 146511 153530 5,1 17,8 5,2 17,8 719 Sanayi Sanayi 511 530 17,8 17,8 19 İnşaat 404 351 -53 14,1 11,8 İnşaat 404 351 14,1 11,8 -53 Hizmetler 1.417 1.480 1.480 Hizmetler 1.417 49,4 49,4 49,8 49,8 6363 8 yıldan işten ayrılanlar 114114 137137 4,0 4,0 4,6 4,6 2323 8 yıldan önceönce işten ayrılanlar İlk kez iş arayan 273 318 9,5 10,7 45 İlk kez iş arayan 273 318 45 9,5 10,7 Toplam 2.867 2.970 103 100,0 100,0 Toplam 2.867 2.970 103 100,0 100,0 * Temmuz 2015 dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre değişimi ifade etmektedir. 0,1 0,1 0,0 0,0 -2,3 -2,3 0,4 0,4 0,6 0,6 1,2 1,2 * Temmuz 2015 dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre değişimi ifade etmektedir. Grafik 14Hazır Olan Diğer Kişiler, Bin Kişi Grafik.14 – Umutsuzlar ve Çalışmaya Umutsuzlar ve Çalışmaya Hazır Olan Diğer Kişiler, Bin Kişi 3 000 2.579 2.448 2 500 2 000 1 990 1 500 1 775 1 000 673 İş bulma ümidi olmayanlar Çalışmaya Hazır Olan Diğer Kişiler HAZİRAN MAYIS NİSAN MART ŞUBAT 2015 OCAK ARALIK KASIM EKİM EYLÜL AĞUSTOS TEMMUZ HAZİRAN MAYIS NİSAN MART ŞUBAT 2014 OCAK 589 TEMMUZ 500 Toplam İşsiz sayısındaki yıllık değişim eğiİşsizlik oranı eğitim durumuna göre İş bulma ümidi olmayanlar ve iş tim durumuna göre incelendiğinde, İş bulma olmayanlar iş bulduğu takdirde çalışmaya hazır olan diğer kişilerin 2015 yılının ilk 7 aylık bulduğu takdirdeümidi çalışmaya hazır olanve incelendiğinde, 90azalışta, bin kişi ileişen yüksek artışın lise altı birsayısı, yıl önceye göre toplamda 131 binen kişi azalmıştır. Söz konusu bulduğu döneminde yüksek oranın %12,3 ile diğersayısı, kişilerin bir yıl önceye eğitimlilerden kaynaklandığı, onları 63 çalışmaya olan diğer kişilerin sayısındaki azalış genel lise mezunlarında olduğu, bunu(215 bin kişi) belirleyici göre takdirde toplamda 131 bin kişi hazır azalmıştır. bin kişi ile14). yükseköğretim mezunlarının olmuş,azalışta, iş bulma ümidi olmayanların sayısı ise 84 bin kişimezunlarıartmıştır (Grafik yükseköğretim Söz konusu iş bulduğu takdir- sırasıyla takip ettiği görülmektedir. Meslek lisesi de çalışmaya hazır olan diğer kişilerin nın (%10,6), meslek lisesi mezunlaişsizlik en 23 bin kişi azalİşsizlik oranı eğitim durumuna 2015 yılının ilk mezunlarında 7 aylık döneminde rının incelendiğinde, (%10,4) ve lise altı eğitimlilerin sayısındaki azalış (215 bin kişi) belirle- göre mıştır. yükseköğretim Yükseköğretim mezunlarının yüksek oranın %12,3 ile genel lise mezunlarında olduğu, bunu sırasıyla yici olmuş, iş bulma ümidi olmayanla- (%10,6) izlediği, en düşük oranın ise temsilaltı ettiği nitelikli işsizlerdeki artış, mezunlarının (%10,6), meslek lisesi mezunlarının (%10,4) ve lise eğitimlilerin rın sayısı ise 84 bin kişi artmıştır (Gra- %4,9 ile okur-yazar olmayanlarda butoplam işsiz bulunduğu sayısı artışının üçte ikisini (%10,6) izlediği, en düşük oranın ise %4,9 ile okur-yazar olmayanlarda fik 14). anlaşılmaktadır (Grafik 15). lunduğu anlaşılmaktadır (Grafik 15). (%61,2) oluşturmaktadır (Grafik 16). 26 İşsiz sayısındaki yıllık değişim eğitim durumuna göre incelendiğinde, 90 bin kişi ile en yüksek artışın İŞVEREN / Eylül - lise Ekim altı 2015eğitimlilerden kaynaklandığı, onları 63 bin kişi ile yükseköğretim mezunlarının takip ettiği görülmektedir. Meslek lisesi mezunlarında işsizlik 23 bin kişi Yükseköğretim mezunlarında işsizlik çok hızlı artmaktadır. Toplam işsiz sayısı yıllık bazda %3,6 artarken, yükseköğretim mezunu işsiz sayısındaki artış %9,6’dır (Tablo 7). Grafik.15 – Eğitim Durumuna Göre İşsizlik Oranları Ocak-Temmuz Dönemi 2014 ve 2015 (Yüzde) Grafik.16 – Nisan 2015 Döneminde İşsiz Sayısındaki Yıllık Değişimin Eğitim Durumuna Göre Dağılımı, Bin Kişi 67 -6 63 -14 -10 -23 5 -26 -20 14 59 32 90 5 İşsizlerin %66,4 ile çoğunluğu 12 5 ay ve daha kısa süreden beri iş aramaktadır. 6-11 ay süredir işsiz olanların payı %12,7; bir yıl ve daha uzun süredir işsiz durumda -6 bulunanların payı ise %20,9’dur. Son 12 ayda 1 yıl ve daha uzun süredir işsiz olanların toplamdaki payı %19,5’ten %20,9’a yükselmiştir (Grafik 17). 2015 Temmuz döneminde Türkiye’nin klasik işsizlik oranı açısından durumu diğer karşılaştırıldığında, dünyadaki belli başlıişsizler 44 ülke toplam içinde %9,8 oranı ile%24,2’sini işsizliğin Öte yandan, Temmuzülkelerle 2015 itibariyle yükseköğretim mezunu işsizlerin oluşturmaktadır. Bir en yüksek olduğu 9’uncu ülke olduğu anlaşılmaktadır (Grafik 18). Bir yıl önce Türkiye yıl önce Temmuz ayında13’üncü bu oran %22,9’du. sırada yer alıyordu. İşsizlerin %66,4 ile çoğunluğu 5 ay ve daha kısa süreden beri iş aramaktadır. 6-11 ay süredir işsiz olanların payı %12,7; Öte yandan, klasik işsizlik oranı %10,9 ile Euro Bölgesi’nde Türkiye’den yüksektir. bir yıl ve daha uzun süredir işsiz durumda bulunanların payı ise %20,9’dur. Son 12 ayda 1 yıl ve daha uzun süredir işsiz olanların toplamdaki payı %19,5’ten %20,9’a yükselmiştir (Grafik 17). Grafik 17 Grafik.17 – İşsizlik Süreleri İtibariyle (Yüzde) İşsizlik Süreleri İtibariyleİşsizlik İşsizlik Oranları, Oranları, (Yüzde) 12,0 10,0 1 yıl + 8,0 6-11 ay 6,0 4,0 1-5 ay 2,0 1-5 ay 6-11 ay TEMMUZ HAZİRAN MAYIS NİSAN MART ŞUBAT 2014 OCAK ARALIK KASIM EKİM EYLÜL AĞUSTOS TEMMUZ HAZİRAN MAYIS NİSAN MART ŞUBAT 2013 OCAK 0,0 1 yıl + İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 27 2015 Temmuz döneminde Türkiye’nin klasik işsizlik oranı açısından durumu diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, dünyadaki belli başlı 44 ülke içinde %9,8 oranı ile işsizliğin en yüksek olduğu 9’uncu ülke olduğu anlaşılmaktadır (Grafik 18). 15 Bir yıl önce Türkiye 13’üncü sırada yer alıyordu. Öte yandan, klasik işsizlik oranı %10,9 ile Euro Bölgesi’nde Türkiye’den yüksektir. Grafik.18 – Klasik İşsizlik Oranı (%) Temmuz 2015 Yunanistan (**) 25,2 Güney Afrika (*) 25,0 İspanya 22,2 İtalya 12,0 Slovenya 12,0 Slovakya 11,5 Euro Bölgesi 10,9 Fransa 10,4 Polonya 10,1 Türkiye 9,8 İrlanda 9,5 Kolombiya 8,8 Litvanya 8,6 Belçika 8,5 Finlandiya 8,4 Hollanda 8,5 Brezilya 7,5 Macaristan 6,8 Lüksemburg 6,8 Kanada 6,8 Şili 6,6 Venezüella (***) 6,6 Estonya (*) 6,5 Peru 6,5 İsveç 6,5 Almanya 6,4 Avustralya 6,3 Çek Cumhuriyeti 6,3 Avusturya 5,8 İngiltere (**) 5,5 Rusya 5,3 ABD 5,3 Danimarka 4,6 Meksika 4,3 Norveç 4,3 Çin (*) 4,0 Tayvan 3,7 Güney Kore 3,7 Japonya 3,3 Hong Kong 3,3 İsviçre 3,3 Malezya İzlanda Ukrayna Tayland 28 3,2 2,6 1,6 1,0 (*) 2. Çeyrek (**) Haziran 2015 (***) Mayıs 2015 Kaynak: The Economist, Türkiye için TÜİK İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 (*) 2. Çeyrek (**) Haziran 2015 (***) Mayıs 2015 Kaynak: The Economist, Türkiye için TÜİK Alternatif İşsizlik Oranları • İşgücü piyasasındaki gelişmeleri daha sağlıklı takip ve analiz edebilmek açısından, klasik işsizlik tanımı yanında alternatif işsizlik tanımları da kullanılabilmektedir. Alternatif tanımlarla klasik tanım birlikte değerlendirildiğinde aşağıdaki tespitler ön plana çıkmaktadır. • İşgücü piyasasının dışında kalan önemli miktarda bir potansiyel nüfus bulunmaktadır. Potansiyel nüfusun işsizlik tanımına dahil edilme derecesine bağlı olarak en geniş tanımlı işsizlik oranı (U-6) %18,1 ve işsiz sayısı 5 milyon 949 bin kişidir (Tablo 8). U-1 tanımlı yeni işsizler açısından, işsizlik oranı klasik tanıma göre daha düşüktür. • U-3 tanımında yer alan iş bulma ümidi olmayanlar dahil edildiğinde, oran, klasik tanımdan daha yüksek düzeydedir. Tablo 8: Alternatif İşsizlik Oranları Temmuz 2014 Temmuz 2015 Fark (Puan) U-1 Yeni İşsizler 6,7 6,5 -0,2 U-2 Klasik Tanım 9,8 9,8 0,0 U-3 Ümitsizler 11,6 11,8 0,2 U-4 Çalışmaya Hazırlar 17,1 16,5 -0,6 U-5 Mevsimlik ve Eksik İst. 11,8 11,5 -0,3 U-6 Hepsi Dahil 19,0 18,1 -0,9 Yüzde Alternatif Tanımlar: U-1 Beş ay ve daha kısa süredir iş arayanları U-2 TÜİK tarafından açıklanan klasik tanımı U-3 Klasik tanım + iş bulma ümidi olmayanları U-4 Klasik tanım + ümitsizleri + iş aramayıp çalışmaya hazır olanları U-5 Klasik tanım + mevsimlik çalışanları + eksik istihdamı U-6 Klasik tanım + ümitsizleri + iş aramayıp çalışmaya hazır olanları + mevsimlik çalışanları + eksik istihdamı içermektedir. II.İŞGÜCÜ PİYASASI İLE İLGİLİ KISA VADELİ BEKLENTİLER A. İŞSİZLİK ÖDENEĞİ İÇİN BAŞVURANLAR: İşsizlik sigortası kapsamında işsizlik ödeneği talep edenlerin sayısı ile ilgili olarak İŞKUR tarafından derlenen bilgiler, işgücü piyasası hakkında TÜİK’in Hanehalkı İşgücü Araştırmasına göre daha güncel eğilimler sunmaktadır. İŞKUR verilerine göre, işsizlik ödeneğine başvuranların sayısı 2007 yılında 246 bin iken, 2009 yılında Kri- zin etkisiyle 598 bine varmış, 2010’da 427 bine gerilemiştir. 2011 yılı genelinde ise yeniden yükselmiş ve 441 bin olmuştur. Başvuru sayısının 2012 yılında 566 bine, 2013 yılında 763 bine yükselmesi ve 2014’te 900 bine çıkarak 2009 seviyesini yarı yarıya aşmış bulunması dikkat çekicidir. Başvuru sayısı aylık olarak incelendiğinde ise, 2012’den itibaren dal- galanarak yükseldiği görülmektedir. 2013 Mart ayında 58 bin seviyesinde olan başvuru sayısı 2014 Ocak ayında 87 bine, 2015 Ocak ayında ise 111 bine çıkmıştır. Söz konusu sayı Haziran 2015’te 119 bini aşarak bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaşmıştır. İşsizlik sigortasına başvuranların sayısı Temmuz 2015’ten itibaren gerilemiş ve Eylül 2015’te 73 bin 414 kişi olmuştur (Grafik 19 ve 20). İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 29 Haziran 2015’te 119 bini aşarak bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaşmıştır. İşsizlik sigortasına başvuranların sayısı Temmuz 2015’ten itibaren gerilemiş ve Eylül 2015’te 73 bin 414 kişi olmuştur (Grafik 19 ve 20). Grafik 19 Ödeneğine Başvuranların Sayısı, (Bin Kişi) Grafik.19 – İşsizlik İşsizlik Ödeneğine Başvuranların Sayısı, (Bin Kişi) NİSAN TEMMUZ EKİM 2015 OCAK NİSAN TEMMUZ 2014 OCAK EKİM TEMMUZ NİSAN 2013 OCAK EKİM NİSAN TEMMUZ EKIM 2012 OCAK NİSAN TEMMUZ EKİM 2011 OCAK TEMMUZ NİSAN 2010 OCAK EKİM TEMMUZ NİSAN EKİM 2009 OCAK NİSAN TEMMUZ 31.846; 2008 Yılı Ortalaması (küresel kriz öncesi) 2008 OCAK 130.000 120.000 110.000 100.000 90.000 80.000 70.000 60.000 50.000 40.000 30.000 20.000 10.000 18 Grafik 20 Grafik.20 – İşsizlik ve Ödenek Başvuruları, (2008=100) İşsizlik ve Ödenek Başvuruları, (2008=100) Ödeneğe başvuru sayısı 400,0 İşsiz 160,0 350,0 140,0 300,0 120,0 250,0 100,0 200,0 80,0 150,0 60,0 100,0 40,0 50,0 20,0 2008 Oc. Mart Mayıs Temmuz Eylül Kasım 2009 Oc. Mart Mayıs Temmuz Eylül Kasım 2010 Oc. Mart Mayıs Temmuz Eylül Kasım 2011 Oc. Mart Mayıs Temmuz Eylül Kasım 2012 Oc. Mart Mayıs Temmuz Eylül Kasım 2013 Oc. Mart Mayıs Temmuz Eylül Kasım 2014 Oc. Mart Mayıs Temmuz Eylül Kasım 2015 Ocak Mart Mayıs Temmuz Eylül 0,0 Başvuru sayısı TÜİK İşsiz Sayısı B. REEL KESİMİN İSTİHDAM, TÜKETİCİLERİN İŞSİZLİK BEKLENTİLERİ a. REEL KESİMİN İSTİHDAM, 0,0 TÜKETİCİLERİN İŞSİZLİK Merkez Bankası tarafından gerçekleştirilen İktisadi Yönelim Anketi’nde imalat sanayinde faaliyet gösteren 2 bin 171 reel BEKLENTİLERİ kesim katılımcısından gelecek üç aydaki istihdam beklentileri de sorulmaktadır. Söz konusu beklentilerde Mayıs 2015’ten bu yana önceki aylara kıyasla tarafından “istihdam artacak” diyenlerin oranı azalırken, diyenlerin oranı ise artMerkez Bankası gerçekleştirilen İktisadi “istihdam Yönelimazalacak” Anketi’nde imalat mıştır. sanayinde faaliyet gösteren 2 bin 171 reel kesim katılımcısından gelecek üç aydaki Eylül 2015 itibariyle ağırlıklı görüş, gelecek üç ayda istihdam düzeyininbeklentilerde değişmeyeceği yönünde olsa da kötümserlikte istihdam beklentileri de sorulmaktadır. Söz konusu Mayıs 2015’ten bu artış vardır (Grafik 21). yana önceki aylara kıyasla “istihdam artacak” diyenlerin oranı azalırken, “istihdam azalacak” diyenlerin oranı ise artmıştır. 30 İŞVEREN Eylül - Ekim 2015 Eylül /2015 itibariyle ağırlıklı görüş, gelecek üç ayda istihdam düzeyinin azalacak” diyenlerin oranı ise artmıştır. Eylül 2015 itibariyle ağırlıklı görüş, gelecek üç ayda istihdam düzeyinin değişmeyeceği yönünde olsa da kötümserlikte artış vardır (Grafik 21). Grafik 21 Reel Kesim İstihdam (Yüzde) Grafik.21 – Reel Beklentisi Kesim İstihdam Beklentisi (Yüzde) 30,0 20,0 10,0 0,0 -10,0 -20,0 -30,0 -40,0 OCAK 2012 ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK OCAK 2013 ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK OCAK 2014 ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK OCAK 2015 ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL 5 500 5 400 5 300 5 200 5 100 5 000 4 900 4 800 4 700 4 600 4 500 Sanayi İstihdamı -50,0 19 RKGE (gelecek 3 ay için istihdam beklentisi) Grafik.22 – Tüketicinin Gelecek 12 Aylık Dönemde Grafik 22 İş Bulma Olanakları Beklentisi Tüketicinin Gelecek 12 Aylık Dönemde 100,0 95,0 90,0 85,0 80,0 75,0 70,0 65,0 60,0 OCAK 2012 ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK OCAK 2013 ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK OCAK 2014 ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK OCAK 2015 ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL İş Bulma Olanakları Beklentisi Tüketicinin İstihdam Beklentisi Tüketici Güveni Diğer taraftan, TÜİK ve Merkez Bankası tarafından ortaklaşa yapılan Tüketici Güven Endeksi kapsamında, daha önceki dönemlerde bulma olanakları soru, AB ile uyumtarafından kapsamında ortaklaşa gelecek 12 aylık dönemde işsiz sayısı beklentisiDiğeriştaraftan, TÜİKile veilgili Merkez Bankası yapılan Tüketici Güven ne dönüştürülmüştür. Bu çerçevede tüketicilere geleceğe yönelik olarak işsiz sayısı beklentileri sorulmaktadır. Endeksin Endeksi kapsamında, daha önceki dönemlerde iş bulma olanakları ile ilgili soru, AB 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu ifade etmektedir. Tüketicinin iş bulma olanakları beklentisi, ile uyum kapsamında gelecek 12 aylık dönemde işsiz sayısı beklentisine endeksin hesaplanmaya başladığı 2012 yılının başından bu yana kötümser alanda seyretmekte olup, yönelişi de geçmişe dönüştürülmüştür. Buistihdam çerçevede tüketicilere geleceğe olarak bu işsiz göre aşağıya doğrudur. Tüketicinin beklentisinde ve tüketici güvenindeyönelik Haziran 2015’ten yana sayısı azalış olduğu beklentileri sorulmaktadır. Endeksin 100’den küçük olması tüketici güveninde görülmektedir (Grafik 22). kötümser durumu ifade etmektedir. Tüketicinin iş bulma olanakları beklentisi, endeksin hesaplanmaya başladığı 2012 yılının başından bu yana kötümser alanda seyretmekte olup, yönelişi de geçmişe göre aşağıya doğrudur. Tüketicinin istihdam İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 beklentisinde ve tüketici güveninde Haziran 2015’ten bu yana azalış olduğu 31 GENEL DEĞERLENDİRME Temmuz 2015 itibariyle TÜİK Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçları, İŞKUR’un derlediği işsizlik ödeneğine başvuranların sayısındaki gelişmeler ve kısa vadeli istihdam beklentilerine yönelik olarak yapılan anketlerin sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, işgücü piyasasında ön plana çıkan temel sonuçlar ve ana değişim eksenleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir: • İşgücü artışı bir yıl önceye göre neredeyse yarı yarıya azaldı ancak Nisan’dan beri zayıf bir artış eğilimi devam ediyor. • Çalışma isteği en güçlü kesim, genç kadınlar. • İş bulmaktan ümidini kesen kişi sayısı son bir yılda 84 bin kişi arttı. • • • • Çalışma çağındaki nüfusun yarısından azı (27 milyon 342 bin kişi) istihdam edilerek çalışma ve kazanç sağlama olanağına sahip; yarısından fazlası (30 milyon 550 bin kişi) ise bundan yoksun. İstihdam artışı Nisan-Temmuz döneminde güçlendi ama Temmuz’da bir yıl önceki hızına erişemedi. İstihdam artışının lokomitifi, hizmetler sektöründeki kadın istihdamı. Toplam istihdamda tarım ve sanayi sektörlerinin payı azaldı. • Tarım dışı istihdam artışı NisanTemmuz döneminde önemli hız kazandı. • İstihdamdaki artış, ücretli çalıştırmadaki yükselişten kaynaklandı. • TÜİK’in, 2015’te sayısı 500 bin kişiyi aştığı tahmin edilen evde engelli bakımı için sosyal yardım alan kitleyi istihdam kapsamında sayması tartışmaya açık bir uygulama yarattı. • 2015’in başlarında gerileyen genç istihdamı oranı Mayıs’tan itibaren toparlansa da Temmuz’daki artış hızı geçen yılın gerisinde kaldı. Genç kadınların sadece beşte biri çalışıyor. • Kayıtdışı istihdam yıllık bazda azaldı ama Nisan-Temmuz döneminde giderek yükseldi. Seçimler nedeniyle denetimlerin azaltılması bu yükselişe kaynaklık etmiş olabilir. • Son bir yılda istihdam imkanı bulanların yarısından fazlası (%57’si) yükseköğretim mezunu. • Son bir yılda işsiz sayısı %3,6 artarak 2 milyon 970 bin kişi oldu. İşsizlik oranının artış hızı yavaşladı ancak Mayıs-Temmuz 2015 döneminde oran yükseldi. 2012 ve 2013’te %8-9 bandında iken ekonomik büyümedeki hız kaybı nedeniyle %10’larda gezinen iş- Yayın hakları TİSK’e aittir, kaynak gösterilmeden kullanılamaz. 32 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 sizlik oranının gelecekteki durumu yine büyümeye bağlı olarak değişecek. • İşsizlikteki artış kadınların iş bulamamasından kaynaklandı. • Tarım dışı işsizlik oranı %12 ile geçen yılki seviyesini korudu; mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizlik oranı ise Haziran’a göre azaldı. • Genç işsizliği yükseliyor. • İlk yedi ay itibariyle en yüksek işsizlik oranları genel lise mezunlarında ve yükseköğretim mezunlarında görüldü. Son bir yılda 63 bin yükseköğretim mezunu işsiz kaldı. Yükseköğretim mezunu işsizlerdeki artış, toplam işsiz sayısındaki artışın üçte ikisini oluşturdu. • Bir yıl ve daha uzun süredir işsiz olanların toplam işsizler içindeki payı %19,5’ten %20,9’a çıktı. • Türkiye işsizlik oranının yüksekliği açısından dünyada 9’uncu sırada. Geçen yıl 13’üncü sıradaydı. • En geniş işsizlik tanımına göre Türkiye’de işsizlik oranı %18,1 ve • 5 milyon 949 bin işsiz var. • Sanayicinin ve tüketicinin istihdam artış beklentisi giderek azalıyor. 63’ncü T.C. Hükümeti Kuruldu 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimleri sonrasında koalisyon kurulamaması nedeniyle seçim hükümetini kurmakla görevlendirilen Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bakanlar Kurulu listesini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sundu. Türkiye’yi seçime götürecek 63. Hükümet, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığa atadığı Ahmet Davutoğlu’nun sunduğu kabine listesini 29 Ağustos 2015 tarihinde onaylamasıyla kuruldu. Anayasa uyarınca TBMM’de güven oylaması yapılmayacak, seçim hükümetine parlamento dışından atanan bakanlar Meclis’te milletvekili yemini ederek göreve başlayacak. Seçim hükümeti 1 Kasım’da tekrarlanacak seçimlerden sonra, yeni hükümet kuruluncaya kadar görev yapacak. MHP Milletvekili Tuğrul Türkeş Başbakan Yardımcılığı’na; Birlik Partisi’nin eski Genel Başkanı Yalçın Topçu dışarıdan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na; İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Selami Altınok da bağımsızlar kontenjanından İçişleri Bakanlığı’na getirildiler. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Ayşen Gürcan oldu. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ve Çevre Bakanı İdris Güllüce 62. hükümetteki bu görevlerini seçim hükümetinde de korudular. 62. hükümette Kalkınma Bakanı olan Cevdet Yılmaz, 63. hükümette Başbakan Yardımcısı oldu. Yalçın Akdoğan ve Numan Kurtulmuş’un Başbakan Yardımcılığı görevleri yeni hükümette de korununca, Türkeş’in de eklenmesiyle Başbakan Yardımcısı sayısı dörde yükseldi. Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, bağımsızlar kontenjanından Dışişleri Bakanlığı’na atandı. Türkiye’yi seçime götürecek 63. hükümet üyeleri şöyle: BAKANLAR KURULU BAŞBAKAN ......................................................................Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu BAŞBAKAN YARDIMCISI .................................................Yalçın Akdoğan BAŞBAKAN YARDIMCISI .................................................Prof. Dr. Numan Kurtulmuş BAŞBAKAN YARDIMCISI .................................................Cevdet Yılmaz BAŞBAKAN YARDIMCISI .................................................Yıldırım Tuğrul Türkeş ADALET BAKANI .............................................................Kenan İpek AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI ........................Prof. Dr. Ayşen Gürcan AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ................................................Prof. Dr. Beril Dedeoğlu BİLİM SANAYİ ve TEKNOLOJİ BAKANI ............................Fikri Işık ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ......................Ahmet Erdem ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ......................................İdris Güllüce DIŞİŞLERİ BAKANI ..........................................................Feridun Hadi Sinirlioğlu EKONOMİ BAKANI ...........................................................Nihat Zeybekci ENERJİ ve TABİİ KAYNAKLAR BAKANI ..........................Ali Rıza Alaboyun GENÇLİK ve SPOR BAKANI ..............................................Akif Çağatay Kılıç GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI .........................Kudbettin Arzu GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI .......................................Cenap Aşçı İÇİŞLERİ BAKANI .............................................................Selami Altınok KALKINMA BAKANI ........................................................M. Cüneyd Düzyol KÜLTÜR ve TURIZM BAKANI ..........................................Yalçın Topçu MALİYE BAKANI ..............................................................Mehmet Şimşek MİLLİ EĞİTİM BAKANI ....................................................Prof. Dr. Nabi Avcı MİLLİ SAVUNMA BAKANI ...............................................V. Vecdi Gönül ORMAN ve SU İŞLERİ BAKANI .........................................Prof. Dr. Veysel Eroğlu SAĞLIK BAKANI ...............................................................Mehmet Müezzinoğlu ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI ....Feridun Bilgin İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 33 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nı Ziyaret TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu, Başkan Vekili Erol Kiresepi ve Yönetim Kurulu Üyeleri Metin Demir, Hasan Alkan, İmran Okumuş, Ali Cüneyt Arpacıoğlu ve Rahmi Cıbıroğlu ile Genel Sekreter Bülent Pirler 1o Eylül 2015 tarihinde, Seçim Hükümeti’nde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak görev alan Ahmet Erdem’i makamında ziyaret ettiler. Yapılan nezaket ziyaretinde, çalışma hayatının güncel konuları da değerlendirildi. 34 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Teröre Karşı Sivil Girişim’in Düzenlediği Yürüyüş 14 işçi ve işveren örgütünün öncülüğünde 17 Eylül 2015 tarihinde terörü protesto etmek ve toplumsal birliğe çağrıda bulunmak amacıyla Ankara’da “Teröre Hayır Kardeşliğe Evet” Yürüyüşü gerçekleştirildi. Basın Toplantısında TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun Düzenleme Kurulu adına yaptığı konuşmanın metni aşağıda sunulmaktadır. Sayın Basın Mensupları, Hoşgeldiniz. Bizler; Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ), Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN), Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD), Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (TÜRKİYE KAMU-SEN), Türkiye Barolar Birliği (TBB), Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD), Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK), Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRKİŞ), Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB), Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD), Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) olarak sizleri saygıyla selamlıyoruz. Biliyorsunuz, ülkemiz yurt içi ve yurtdışı kaynaklı terör ile karşı karşıya. Terör eylemlerinde çok sayıda vatandaşımızı kaybettik, askerimizi, polisimizi ve korucumuzu şehit verdik. Yaşanan bu menfur olaylar hepimizin yüreğini yakıyor, geleceğe yönelik kaygı duymamıza neden oluyor. Ülkemizin, birliğimizin ve huzurumuzun hedef alındığı kirli bir oyun oynanıyor. Binlerce yıllık kardeşliğimiz bozulmak isteniyor. Bu tuzağa düşmemek, birliğimizi ve kardeşliğimizi korumak yine bizim elimizde. Hep birlikte sağduyumuzu korumalı, vicdanımızın sesini dinlemeli, fitne ateşini birlikte söndürmeliyiz. Bizi birbirimize düşman etmeye çalışan teröre karşı hep birlikte durmalıyız. Ülkemizin tamamında birlikte yaşama iradesi göstermeliyiz. Gün birlik olma günüdür. Kökenimiz, kimliğimiz, inancımız ne olursa olsun, 78 milyon hepimiz Türkiye’yiz. Türkiye’nin her bölgesinde örgütlü, toplumun bütün kesimlerini temsil eden kuruluşlar olarak bir aradayız. Bizler ülkemizin çalışan ve üreten, esnafı, çiftçisi, işçisi, memuru, emeklisi ve girişimcileriyiz. Biriz, beraberiz! Ortak paydamız, demokrasi, hu- kukun üstünlüğü ve insan hayatına saygıdır. Demokrasi; hak ve özgürlük demektir, ama aynı zamanda da sorumluluk demektir. Sorumluluk almadan, hak ve özgürlük olmaz. İşte bu sorumluluk duygusuyla harekete geçiyoruz. İrademizi ortaya koyuyor ve ortak hassasiyetlerimizi paylaşan tüm vatandaşlarımızla buluşmak istiyoruz. Bu kapsamda, 17 Eylül Perşembe günü Türkiye’nin dört bir tarafından gelip Ankara’da toplanma kararı aldık. Her görüş ve düşünceden, toplumun tüm kesimlerini temsil eden kuruluşlar olarak; 17 Eylül Perşembe günü saat 16.30’da bütün Türkiye’yi Ankara Sıhhiye Meydanında buluşmaya davet ediyoruz. O gün; Sıhhıye’de buluşacağız. Buluşmamızı Birinci Mecliste nihayetlendireceğiz. Bu masadaki kuruluşlar bu buluşmanın düzenleme kuruludur. Ama bu, bizlerin değil Türkiye’deki her kesimin buluşmasıdır. Terörü lanetleyen ve kardeşliğimize sahip çıkan bütün sivil topluma ve vatandaşlarımıza buradan İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 35 çağrı yapıyoruz. Teröre HAYIR, Kardeşliğe EVET diyoruz. Tüm halkımızı bu büyük buluşmaya davet ediyoruz. Değerli Basın Mensupları, Vatandaşlarımızın can güvenliği ve ülkemizde huzurun tesisi en büyük önceliğimizdir. Bizim en büyük gücümüz, kardeşliğimizdir. Gelin, birlikte yaşama ve kardeşlik irademizi herkese gösterelim. Gelin, kışkırtıcı söylemleri bırakalım, toplumu germekten kaçınalım. Bu süreçte daha soğukkanlı, daha sağduyulu ola- lım. Çünkü başka Türkiye yok. İşte 17 Eylül Perşembe günü gerçekleştireceğimiz büyük buluşmada bu mesajı vereceğiz. Buluşmamızda hiçbir siyasi görüşün veya sivil toplum kuruluşunun simgesi olmayacak. Sadece; birliğimizin, bütünlüğümüzün ve bağımsızlığımızın simgesi olan ay yıldızlı bayrağımızı taşıyacağız. Terörü lanetleyecek; kardeşliğimize, özgürlüklerimize, geleceğimize sahip çıkacağız. O gün farklılıklarımıza değil ortaklıklarımıza, umut dolu geleceğimize odaklanacağız. O gün kimseyi ötekileştirmeden, uzaklaştırmadan tek vücut olacağız, tek bir şeyi haykıracağız. Hep bir ağızdan “teröre HAYIR, kardeşliğe EVET” diyeceğiz. Bu büyük buluşmaya tüm halkımızı ve tüm sivil toplumu davet ediyoruz. Bize katılamayan milyonları da o gün Türkiye’nin her karışını al bayrağımızla donatmaya çağırıyoruz. Kardeşlik bağlarımızı zayıflatmak isteyenler bilmelidir ki, bu toprakların mayası çok güçlüdür. Millet olarak kirli oyunu mutlaka bozacağız. TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu: “Terör Karşısında Yılgınlığa Düşmemeliyiz” TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu tarafından Ülkemizde yaşanan terör saldırıları sebebiyle 9 Eylül 2015 tarihinde aşağıdaki mesaj yayınladı. “Geçtiğimiz günlerde Iğdır’da, Tunceli’de, Cizre’de, Dağlıca’da ve Ülkemizin başka birçok yerinde meydana gelen terör saldırıları sonucunda kaybettiğimiz onlarca gencimiz hepimizi derin bir acıya sevk etmiştir. Ancak yine de terör karşısında yılgınlığa düşmemeliyiz. Terörü aşmak için, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak ortak sağduyu ile hareket etmeli, bu zor günlerde birbirimize her zamankinden daha fazla kenetlenmeliyiz. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Camiası olarak milli bütünlüğümüzü hedef alan terörist saldırıları kınıyor; ülkemizin bir an önce barış ve huzura kavuşmasını diliyoruz. Saldırıda hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet ve yaralılarımıza acil şifalar dileriz. Milletimizin başı sağolsun.” “Türkiye Cumhuriyeti Terör Saldırıları ile Sarsılamayacak Temelde Kuvvetli Bağlara Sahiptir” Öte yandan, Başkan Eyüboğlu 10 Ekim 2015 günü Ankara’da yaşanan terör saldırısı sebebiylede mesaj yayınladı. Eyüboğlu tarafından yayınlanan mesajda şu ifadeler yer aldı: “Bu sabah Ankara Tren Garı Kavşağı’nda meydana gelen terör saldırısı hepimizi derin bir acıya sevk 36 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 etmiştir. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Camiası olarak milletimizin birlik ve bütünlüğünü sarsmak amacıyla sivillerin hedef alındığı bu alçakça saldırıyı en güçlü şekilde kınıyoruz. Saldırıların sorumluları bilmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti bu tip saldırılarla sar- sılamayacak temelde kuvvetli bağlara sahiptir. Saldırının faillerinin bir an önce tespiti ve yargılanması gerekmektedir. Saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet ve yaralılarımıza acil şifalar dileriz. Milletimizin başı sağolsun.” B20 TÜRKİYE KONFERANSI B20 Türkiye Konferansı, 61 ülkeden 1.100 kişinin katılımı ile 3-5 Eylül 2015 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi. Konferans’ın açılış konuşmalarını Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hısarcıklıoğlu, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan açılış konuşmasında küresel finans krizinin etkilerinin azaltılmasında G20 sürecinin önemli rolü olduğunu, G20 düzeyindeki politik, ekonomik ve sosyal çevrelerin ulusal önceliklerin belirlenmesinde önemli katkı sağladığını, tek tek ülkelerin çıkarlarının değil küresel ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak alınan kararların çok daha fazla çözüme dönük olduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanı, güven ortamı sağlanmadan ekonomik hedeflere ulaşılabilmesinin mümkün olmadığını, siyasi liderlerin ve iş dünyasının bu platformda gösterecekleri uyum ve işbirliğinin küresel sorunların çözümünü kolaylaştıracağını vurguladı. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Konferans’ın ikinci günü yapılan özel oturumda yaptığı konuşmada küresel ölçekte çok önemli bir dönüşüm döneminden geçildiğini, hem entelektüel hem de operasyonel anlamda işbirliğine ihtiyaç olduğunu, G20 ve B20 arasındaki yakın işbirliğinin bir zorunluluk olduğunu, hükümetler tarafından alınacak kararların iş dünyasının verdiği geri bildirimler gözden geçirilerek yeniden değerlendirileceğini, ciddi boyuttaki genç işsizliğinin her türlü ideolojik çatışmayı da tetiklediğini, G20’ye bir küresel kriz çözüm platformu olarak yaklaşmak gerektiğini, G20’nin kapsayıcı yapısıyla çok geniş platformda sorunların tartışılmasına izin verdiğini, büyüme için yatırım ve sermaye piyasalarının desteklenmesi gerektiğini kaydetti. Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu ile Yönetim Kurulu Başkan Vekili Erol Kiresepi’nin Konferans’ın üç ayrı oturumda konuşmacı olarak yer aldığı Konferans kapsamında küresel ölçekte iş dünyasının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 37 sorunları ve gelecek dönemde izleyeceği stratejiler konusunda görüşmelerde bulunuldu. Konferans’ın ilk gününde Uluslararası İşverenler Teşkilatı’nın (IOE) düzenlediği Kahvaltı Toplantısında IOE, OECD İşveren ve Sanayi Danışma Komitesi (BIAC) ile Deloitte tarafından hazırlanan Genç İşsizliği Raporu’nun tanıtımı yapıldı. Raporda, G20 ülkelerindeki işsizlikle mücadele politikaları ve genç işsizliği konusunda karşılaştırmalı değerlendirmeler yapıldı. TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu, toplantıda yaptığı konuşmada genç işsizliğinin uzun süredir G20 sürecinin önceliklerinden olduğunu, G20 İstihdam Görev Gücü’nün oluşturulmasının en önemli nedenlerinden birinin, bu sorunun çözümü yönünde politikalar geliştirilmesi olduğunu, Küresel İş Başında Eğitim Ağı (GAN) ile IOE ve BIAC tarafından yapılan bir araştırmaya göre G20 ülkelerindeki mesleki eğitim sistemlerinin iş dünyasının beklentilerini karşılamadığının ve bu sistemlerin her zaman eğitimden istihdama geçişi kolaylaştırmadığının ortaya çıktığını, mesleki eğitim sistemlerinin geliştirilmesinde sosyal tarafların daha fazla katılımının sağlanmasına ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Konferans’ın ikinci gününde gerçekleştirilen “İstihdam Trendleri ve Ekonomik Büyüme” başlıklı oturumda G20 ülkelerindeki işçi ve işveren kesimlerini temsil eden L20 ve B20 arasında bir Ortak Bildirge imzalandı. Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Sekreteri Sharan Burrow ile B20 İstihdam Görev Gücü Koordinatör Başkanı ve Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç’un açılış konuşmalarının ardından gerçekleştirilen oturumda B20 Türkiye İstihdam Görev Gücü Eş Başkanı ve Uluslararası İşverenler Teşkilatı (IOE) Başkanı Daniel Funes de Rioja, OECD İşveren ve Sanayi Danışma Komitesi (BIAC) Başkanı ve BusinessNZ CEO’su Phil O’Reilly ile B-20 İstihdam Göre Görev Gücü Eş Başkanı Yogendra Modi konuşmacı olarak yer aldılar. B20 İstihdam Görev Gücü Koordinatör Başkanı ve Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç, açılış konuşmasında daha az umutlu olma lüksümüz bulunmadığını, daha çalışkan ve azimli olmak gerektiğini, küresel krizi tetikleyen Lehman Brothers’ın iflasının üzerinden 7 38 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Cevdet Yılmaz Rifat Hisarcıklıoğlu Ali Koç Erol Kiresepi yıl geçmiş olmasına rağmen neredeyse yeniden aynı noktaya döndüğümüzü görmenin üzücü olduğunu, merkez bankalarının ve hükümetlerin gösterdiği yoğun gayretlere rağmen, finans piyasalarının hala hassas, ekonomik büyümenin cansız ve milyonlarca insanın işsiz olduğunu, işgücü piyasasına yönelik yeni politikalar geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. L20 ve B20 arasında “İşler, Büyüme ve Saygın İş” başlığı altında imzalanan Ortak Bildirgede, genç işsizliği ile mücadele, istihdamı teşvik edecek makroekonomik politikaları sürdürme, istihdam konusunda cinsiyetler arası farkın azaltılması ve kayıtlı istihdamı teşvik başlıkları yer aldı. Bildirgede, dünyada genç işsizliğinin kabul edilemez bir boyuta geldiğine dikkat çekilirken, istihdamla ilgili kalıcı çözümler için genç istihdamına yönelik yapısal tedbirlerin en hızlı şekilde alınması gerektiği vurgulandı. G20 hükümetlerine istihdamı artıracak makroekonomik politikalara öncelik vermeleri konusunda da çağrı yapılan Bildirgede, 2025 yılına kadar istihdamda cinsiyet farkını yüzde 25 azaltma hedefini gerçekleştirmek için G20 ülkelerinin katkı sağlaması gerektiği ifade edildi. Ekonomik büyüme ve kalkınma, daha kaliteli istihdam ve daha kaliteli yaşam için kayıt dışı ekonomiden kayıtlı ekonomiye geçişin özendirilmesinin önemine işaret edilen Bildirgede, ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında, işveren ve işçi kesiminin etkin rol oynaması gerektiği belirtildi. G20 liderlerine sosyal diyaloğun geliştirilmesini teşvik edip desteklemeleri çağrısında bulunuldu. Ortak Bildirge’yi B20 ve işveren tarafını temsilen Konfederasyonumuz Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu’nun yanı sıra TOBB ve B20 Türkiye Başkanı M. Rifat HisarcıklıoğİŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 39 lu, , B20 İstihdam Görev Gücü Koordinatör Başkanı ve Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç, B20 Türkiye İstihdam Görev Gücü Eş Başkanı ve Uluslararası İşverenler Teşkilatı (IOE) Başkanı Daniel Funes de Rioja ile OECD İşveren ve Sanayi Danışma Komitesi (BIAC) Başkanı ve BusinessNZ CEO’su Phil O’Reilly imzalarken, işçi kesimini temsilen Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) Genel Sekreteri Sharan Burrow, OECD İşçi Sendikaları Danışma Komitesi (TUAC) Genel Sekreteri John Evans, Türk-İş Genel Başkanı ve L20 Türkiye Başkanı Ergün Atalay ve HAKİŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan metne imza attılar. Konferansın ikinci günü düzenlenen “İşgücü Piyasalarının Geleceğe Yöneltilmesi: Becerilerin Gelişimi ve Genç İstihdamı” başlıklı oturumda açılış konuşmasını yapan TİSK Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve B20 Yürütme Kurulu Üyesi Erol Kiresepi, Türkiye’nin dönem başkanlığı çerçevesinde genç istihdamı alanında yapılan çalışmalarda önemli mesafe kaydedildiğini, bu dönemde genç istihdamı ve yeni işler yaratılması konularında somut ve kapsamlı tavsiyeler üretilmesine yönelik çalışmalar yapıldığını, küresel düzeyde genç işsizlik oranının %13,1 seviyesinde oldu- 40 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 ğunu, bu rakamın %5,9 seviyesinde olan genel işsizlik oranının iki katı, %4,5 seviyesinde olan yetişkin işsizliğinin ise üç katı düzeyinde olduğunu, küresel piyasalardaki belirsizlik ve dalgalanmaların orta vadede de devam edeceği dikkate alındığında genç işsizliğine yönelik politikaların acilen üretilmesi gerektiğini, B20 İstihdam Görev Gücü’nün anılan sorunlara yönelik olarak somut öneriler getirdiğini belirtti. B20 Türkiye Yönlendirme Komitesi Üyesi Janamitra Devan’ın moderatörlüğündeki Oturumda konuşmacı olarak TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu’nun yanı sıra Bosch Türkiye ve Orta Doğu Başkanı ve B20 İstihdam Görev Gücü Eşbaşkanı Steven Young, OECD İstihdam Bölümü Yöneticisi Mark Keese ve Korn Ferry Şirketi Yöneticisi Peter Everaert yer aldılar. TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu, konuşmasında G20 ülkelerinin istihdamı artıracak bir ortam yaratmak için iş yaratma odaklı politikalar oluşturmaları gerektiğini, kısmi süreli çalışma, geçici çalışma, esnek iş sözleşmeleri başta olmak üzere farklı iş sözleşmelerine imkan tanınmasında yarar olduğunu, özellikle Türkiye’deki duruma bakıldığında işletmelerin özel İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 41 istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisinden yararlanamamalarının işgücü piyasası açısından büyük bir fırsatı engellediğini, L20 ve B20 arasında bağıtlanan Ortak Bildiri’nin hükümetler için önemli mesajlar içerdiğini, ulusal mesleki eğitim sistemlerinin geliştirilmesinde sosyal taraflarla müzakere edilerek hazırlanacak kapsamlı reformların önemli rolü olacağını, teknolojik değişimlerin işgücü piyasalarına etkilerinin de Bildiri kapsamına alınmasının önemli bir adım olduğunu, kaliteli işbaşında eğitim modellerinin oluşturulmasında da sosyal tarafların önemli rolü olacağını, IOE ve BIAC tarafından ILO’nun desteği ile oluşturulan Küresel İşbaşında Eğitim Ağı’nın (GAN) bu alanda bir basamak teşkil ettiğini, TİSK’in 25 Şubat 2015 tarihinde GAN’ın ilk ulusal ağını kurduğunu, TİSK tarafından oluşturulan bu modelin diğer ülkelere de örnek olmasını temenni ettiğini ifade etti. B20 Konferansı’nın ardından 6 42 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Eylül 2015 tarihinde B20 ve L20 tarafından “Teknolojik Değişimin İstihdama Etkisi” başlıklı bir yuvarlak masa toplantısı yapıldı. Toplantıda B20-L20 Ortak Bildirisi’nin önemli konularından birini teşkil eden teknolojik değişimlerin işgücü piyasalarına etkileri, ILO, OECD ve Dünya Bankası temsilcileri ile B20 ve L20 temsileri tarafından değerlendirildi. Toplantının açılış konuşmasını yapan TİSK Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve B20 Yürütme Kurulu Üyesi Erol Kiresepi, dijital devrim ve otomasyonun çalışma hayatına çok derin bir etkisi olduğunu, işçi ve işveren kesimlerinin konuyu daha iyi anlamaları ve mevcut sorunlara daha kapsamlı cevap verebilmeleri gerektiğini, teknolojik ilerlemeyi durdurmanın mümkün olmadığını, ancak bundan korkmanın veya savunmacı bir yaklaşım izlemenin yersiz olduğunu, bu toplantıda ILO, OECD ve Dünya Bankası’nın dile getireceği görüşler çerçevesinde ileride izlenecek stratejinin belirleneceğini belirtti. B20 Konferansı ile aynı tarihlerde Ankara’da G20 Çalışma Bakanları Zirvesi ile Maliye Bakanları Zirvesi de gerçekleştirildi. Özellikle G20 Çalışma Bakanları Zirvesi sonunda bağıtlanan Ankara Bildirgesi’nin, G20 Liderler Zirvesinde işgücü piyasası ile ilgili alınacak tavsiye kararlarında belirleyici olması beklenmektedir. Bildirgede özellikle istihdam yaratma kapasitesinin güçlendirilmesi ve gençlerin istihdamının artırılması hedeflerine yer verilmiş olup, kadın istihdamı ile iş sağlığı ve güvenliği konularında daha önce alınan kararların etkin uygulanması için izleme mekanizmaları oluşturulması, işgücü göçünün herkesin yararına olacak şekilde yönetilmesi, istihdam kurumlarının kapasitelerinin artırılması, yaşlanan nüfusun ihtiyaçlarıyla genç nüfusun istihdam talebi arasında bağ kurulması, giderek artan eşitsizliklerin azaltılması için alınması gereken tedbirler, eğitim ve istihdam arasındaki bağın güçlendirilmesi gibi konularda da önerilere yer verildi. ILO Genel Direktörü Guy Ryder TİSK’i Ziyaret Etti Eyüboğlu: “ILO Türkiye’ye Karşı Daha Gerçekçi Bir Bakış Açısı Geliştirmelidir” TİSK Başkanı Yağız Eyüboğlu: “Yüzyılın en büyük mülteci sorunuyla karşı karşıyayız. Ne yazık ki, uluslararası toplumdan destek yok” ILO Genel Direktörü Guy Ryder: “Gelecekte çalışma dünyasının bugünkünden çok farklı olacağı açıktır. Bu değişimi en iyi şekilde yönetmek ve şekillendirmek için bu dinamiği anlamamız gerekiyor.” Türkiye İşveren Sendikaları Konfe- ilişkin destek talep etti. Genel Direktörü’nü ağırladı. TİSK Yöne- derasyonu, ilk kez Uluslararası Çalış- Küresel iş dünyası temsilcilerini bu- tim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu’nun ma Örgütü Genel Direktörü’nü ağırladı. luşturan B20 Türkiye Konferansı kap- ev sahipliği yaptığı toplantıda, Türkiye- Türk işveren sendikaları, çalışma samında Türkiye’ye gelen Uluslararası ILO ilişkileri ile çalışma hayatına ilişkin hayatı alanında uluslararası cami- Çalışma Örgütü (ILO) Genel Direktörü gündemdeki gelişmeler değerlendiril- ada en fazla söz sahibi olan Ulusla- Guy Ryder, Türkiye İşveren Sendikaları di. ILO, dünyada işçi-işveren-hükümet rarası Çalışma Örgütü’nden (ILO), Konfederasyonu’nu (TİSK) ziyaret etti. kesimlerinin temsil edildiği tek ulus- Türkiye’nin Suriyeli göçmen sorunu ve Böylece, –iki kuruluşun 1965 yılından lararası kuruluş olarak, tüm ülkelerin Avrupa Birliği (AB) ile üyelik müzake- bugüne kesintisiz devam eden ilişkileri- endüstri ilişkileri ve çalışma hayatı dü- releri sürecinde yaşanan problemlere nin 50’nci yılında, TİSK ilk kez bir ILO zenlemelerine katkı sağlıyor. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 43 ILO tarihinde Türkiye’nin karnesine sahip ikinci ülke yok Eyüboğlu, AB’nin, Türkiye’nin katılım müzakere sürecinde “İstihdam ve Sosyal Politika” başlıklı 19’uncu Faslı, ILO’nun Türkiye’ye ilişkin eleştirilerini öne sürerek açmadığını da hatırlatarak, şunları söyledi: “Söz konusu eleştirilerin çoğunun eskide kalmış ve yanlış olduğuna inanıyor ve yine bu noktada Sayın Genel Direktörün desteğini bekliyoruz. Türkiye, geçmiş 35 yılda 28 kere Aplikasyon Komitesi gündemine alındı. ILO tarihinde böyle bir karneye sahip ikinci bir ülke yok. ILO’nun denetim mekanizmalarındaki içsel sorunlardan, işçi kesiminin Türkiye’ye karşı olumsuz önyargılarından ve Türkiye’deki olumlu gelişmeleri göz ardı eden kişisel yaklaşımlardan kaynaklanan bu durumun masaya yatırılması gerektiğine inanıyoruz”. ILO’nun Aplikasyon Komitesi’nde, onayladıkları ILO sözleşmelerinin gereğini yapıp yapmadıkları incelenen ülkeler gündeme alınıyor. Eyüboğlu: “Yüzyılın en büyük mülteci sorunu” Toplantıda konuşan TİSK Başkanı Eyüboğlu, yarım asırlık sürede, TİSK ve ILO olarak tüm dünyaya örnek teş- 44 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 kil eden sayısız projeye imza attıklarını belirtti. Eyüboğlu, Türkiye’nin son dönemde yaşadığı mülteci sorununa da dikkat çekerek, “Ülkemiz, içinde bulunduğumuz yüzyılın en büyük mülteci sorunuyla karşı karşıya. Türkiye, geçtiğimiz 4 yıl içinde yaklaşık 2,5 milyon Suriyeliye kapılarını açtı. Fakat üzülerek belirtmek isterim ki, bu konuda uluslararası toplumdan alınan destek ‘yok’ seviyesinde. Sayın Genel Direktörün bu konuda başlattığı girişimi destekliyor ancak ILO’nun uluslararası kamuoyuna yönelik liderlik poziyonunu üstlenmesi gerektiğinin altını çizmek istiyoruz” dedi. Yüzyılın kritik konuları TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Eyüboğlu konuşmasında, önümüzdeki dönemde üçlü yapı içerisinde sürdürülmesi öngörülen “İş Sağlığı ve Güvenliği” ve “Sosyal Diyalog” projelerinde TİSK olarak üzerlerine düşeni yapacaklarının da altını çizdi. ILO Genel Direktörü Ryder’ın liderliğinde, ILO’nun 100’üncü yılında başlatılması öngörülen inisiyatifleri de anımsatan Eyüboğlu, “Yönetişim”, “Standartlar”, “Yeşil Ekonomi”, “İşletmeler”, “Yoksulluğun Sonlandırılması”, “Çalışma Hayatında Kadın” ve “Çalışmanın Geleceği” konu- larında yapılacak çalışmalara destek vermeye hazır olduklarını kaydetti. Eyüboğlu, “Bu başlıkların önümüzdeki yüzyılın kritik sorunları olduğunu düşünüyoruz.” diye konuştu. ILO Genel Direktörü Guy Ryder: “Gelecekte çalışma dünyasının bugünkünden çok farklı olacağı açıktır.” “ILO; Suriyeli mülteci akını, iş kazaları ve sosyal diyalog ihtiyacı gibi zorlu konularda olduğu gibi, Türkiye’deki gelişmeleri çok yakından takip ediyor ve bunlara yanıt veriyor,” diyen Ryder sürmekte olan teknik yardım projeleri ve gündemde olan yeni girişimlerin de bu konulara katkıda bulunmaya yardımcı olmasının beklendiğini ifade etti. ILO’nun gelecekteki işbirlikleri ve teknik uzmanlık yardımlarında kararlı olduğunu yineleyen Ryder sözlerini şöyle tamamladı: “Gelecekte çalışma dünyasının bugünkünden çok farklı olacağı açıktır. Bu değişimi en iyi şekilde yönetmek ve şekillendirmek için bu dinamiği anlamamız gerekiyor. ILO’da, çalışmalarımızı çalışanlara, işverenlere ve hükümetlere mümkün olduğunca daha yararlı kılmak için sürekli olarak geliştirip güçlendirmemiz gerektiğinin bilincindeyiz.” TİSK Başkanı Eyüboğlu: “Sanayide Ücretlerin Verimliliğe Kıyasla İki Kat Hızlı Artışı, İstihdamı Frenliyor” İşletmelerin Üzerindeki Yük Hafifletilmeli 2015’in ikinci çeyreğinde verimlilik yüzde 4,4, reel işgücü maliyeti ise yüzde 8,8 oranında arttı. İşgücü maliyetindeki yıllık nominal artış hızı yüzde 15,3’e çıktı. İşverenler ve sanayiciler, istihdamı da olumsuz etkileyen bu yapı nedeniyle, işletmeler üzerindeki yükün hafifletilmesini istiyorlar. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Yağız Eyüboğlu, “Sanayide ücretlerin verimliliğe kıyasla iki kat hızlı artışı istihdamı frenliyor. İşgücü maliyeti-verimlilik ilişkisinin kurulamaması istihdam, ih- racat ve yatırımları olumsuz etkiliyor. İşgücü Maliyeti-Verimlilik İlişkisiBu olumsuz etkilerin giderilmesi için, nin Kurulamaması İstihdam, İhraücret-dışı işgücü maliyetinin, özellikle cat ve Yatırımları Olumsuz Etkiliyor işletmeler üzerindeki SGK prim yükünün hafifletilip, OECD ortalamasına in- li biçimde azalan imalat sanayii istihdirilmesi ve ücret artışlarında verimli- damı 2015’in 2’nci Çeyreğinde yüzde liğin dikkate alınması gerekiyor” dedi. 0,5 oranıyla mutlak gerilemeye yönelTÜİK’in açıkladığı 2015 yılının ikin- miş görünüyor. (Şekil 1) Söz konusu dönemde verimlilik ci çeyreğine ait imalat sanayii üretim (işçi başına üretim) yüzde 4,4; buna ve istihdam verileri kullanılarak yapılan hesaplamalara göre Nisan, Mayıs, karşılık reel (enflasyondan arındıHaziran aylarını kapsayan dönemde rılmış) işgücü maliyeti yüzde 8,8 bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla ile verimliliğin iki katı hızla arttı. üretim yüzde 4,9; istihdam yüzde 0,5 Reel işgücü maliyeti üst üste 14 çeyrek dönemdir (42 aydır) yükseliyor. oranında yükseldi. 2012’den beri yıllık artış hızı düzen- (Tablo, Şekil 1 ve Şekil 2) Ücret-verimlilik ilişkisinin 2012 başlarından beri bu denli çarpık oluşu, istihdam artışının gitgide azalıp sıfıra yaklaşmasının temel nedeni olarak görülüyor. Son 3 yılda verimlilik yüzde 3, Reel İşgücü Maliyeti yüzde 22 yükseldi 2012 yılının ikinci çeyreğinden 2015’in aynı dönemine uzanan son 3 yılda da reel işgücü maliyeti, verimliliğe kıyasla yaklaşık 7 kat hızlı arttı. Reel işgücü maliyeti yüzde 22,1 yükselirken, verimlilik artışı yüzde 3,2’de kaldı. Üretim yüzde 11,2; istihdam yüzde 7,9 oranında yükseldi. (Şekil 3) İşgücü maliyeti ile verimliliğin birlikte değerlendirilmesini sağlayan ve bir birimlik üretimde işgücü maliyetinin rekabet gücüne etkisini yansıtan “birim işgücü maliyeti” endeksi ise aynı dönemde 96,4’ten 114,2’ye yükselerek yüzde 18,5 arttı. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 45 Tablo: İmalat Sanayiinde Üretim, İstihdam ve Verimlilik (1) Arındırılmamış Endeksler (2) Nominal değişimler, TÜİK 2003=100 Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi 2010 baz yılına çekilerek deflate edilmiştir. Kaynak: TÜİK Sanayi, Üretim, Sanayi İşgücü Girdi Endeksleri, İşgücü Maliyeti Endeksi ve Yurt İçi Üretici Fiyatları Endeksi Haber Bültenleri; aylık üretim endeksinin üçer aylığa dönüştürülmesi, verimlilik ve reel işgücü maliyeti TİSK hesaplaması 46 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Şekil 1: İmalat Sanayiinde Üretim, İstihdam, Verimlilik ve Reel İşgücü Maliyeti (Bir Önceki Yılın Aynı Dönemine Göre Yüzde Değişim) Şekil 2: 2015’in 2’nci Çeyreğinde Bir Önceki Yılın Aynı Dönemine Göre İmalat Sanayiinde Üretim, İstihdam, Verimlilik ve Reel İşgücü Maliyeti Artışları (%) Şekil 3: 2015’in 2’nci Çeyreğinde 2012’nin 2’nci Çeyreğine Göre (Son 3 Yılda) İmalat Sanayiinde Üretim, İstihdam, Verimlilik ve Reel İşgücü Maliyeti Artışları (%) İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 47 GAN TÜRKİYE Yürütme Kurulu Toplantısı Yapıldı GAN TÜRKİYE Yürütme Kurulu Toplantısı 16 Eylül 2015 tarihinde İstanbul’da gerçekleşti. Toplantı’nın açılışını yapan GAN TÜRKİYE Yürütme Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu, 13 Mayıs 2015 tarihinde İŞKUR ile imzalanan “İşbaşı Eğitim Programı İşbirliği Protokolü” kapsamında GAN TÜRKİYE Üyesi Şirketler tarafından eğitim verilen kişi sayısının 15 Eylül 2015 tarihi itibariyle 1.058 ve Program sonrasında istihdam edilen kişi sayısının 305 olduğu bilgisini verdi. GAN TÜRKİYE’nin son dönemdeki faaliyetleri hakkında bilgi veren Eyüboğlu, 3-5 Eylül 2015 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirilen B20 Türkiye Konferansı kapsamında ILO Genel Direktörü Guy Ryder, Avrupa Birliği İstihdam, Sosyal İşler, Beceriler ve İşgücü Hareketliliğinden Sorumlu Komiser Marienne Thyssen, Küresel GAN Genel Direktörü Shea Gopaul 48 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 ve ILO İstihdam Politikaları Direktörü Azita Berar Awad ile görüşülerek GAN TÜRKİYE çalışmalarının anlatıldığını ve olası işbirliği fırsatlarının değerlendirildiğini söyledi. Toplantıda Anadolu Isuzu Genel Müdürü Yusuf Tuğrul Arıkan ve Eyüp Sabri Tuncer Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Engin Tuncer, Başkan Yardımcıları olarak seçilirken, GAN TÜRKİYE başarı göstergeleri belirlendi. Türkiye Ekonomisinin Rekabet Gücü Azalış Trendinde 2015’te Sert Düşüş Dünya Ekonomik Forumu’nun 2015-2016 Küresel Rekabet Gücü Raporu yayınlandı. Rapora göre dünyada rekabet gücü açısından 2012’de 43’üncü, 2013’de 44’üncü, 2014’te 45’inci olarak düşüş trendinde bulunan Türkiye Ekonomisi 2015’te 6 sıra birden gerileyerek 51’inciliğe indi. 2015’teki bu sert pozisyon kaybını en çok etkileyen faktörlerin; kamu ve özel kurumsal yapı (11 sıra gerileme), makroekonomik ortam (10 sıra gerileme), teknolojik yapı (9 sıra gerileme) ve iş dünyasının yetkinliği (8 sıra gerileme) olduğu görülüyor. 2015’te rekabet gücünün en zayıf unsurları ise kurumsal yapıda yargı bağımsızlığı (107’nci sıra), terörün işletmelere maliyeti (112’nci sıra), emniyet hizmetleri (103’ncü); makroekonomik yapıda tasarruf hacmi (107), enflasyon (128); sağlık ve eğitimde bebek ölümleri (81), ilköğretimin kalitesi (100); yükseköğretimde matematik ve fen eğitiminin kalitesi (103), işletme eğitiminin kalitesi (106), personel eğitimi (102); mal piyasasında ithalat hacmi (100); işgücü piyasasının etkinliğinde işçi-işveren işbirliği (112), işten çıkarma maliyeti (124), ülkenin yeteneklileri elde tutma gücü (105), kadın işgücü hacmi (128). Rapor böylece Türkiye’nin kalkınması için 1 Kasım 2015 Seçimleri’nden sonra kurulacak hükümetin en fazla çaba sarf etmesi gereken alanları da göstermiş oldu. 140 dünya ülkesi içerisinde rekabet gücü en yüksek ekonomilere gelince, bu ülkeler İsviçre (1), Singapur (2), ABD (3), Almanya (4), Hollanda (5). Öte yandan Rapor’a göre Türkiye’de kişi başına düşen GSYH, 2008 yılından beri Yükselen ve Gelişen Ülkeler ortalamasının altında seyrediyor. Kıdem Tazminatı Tavanı Değişti 27 Ağustos 2015 tarih ve 29458 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2015/8057 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile devlet memuru emekli ikramiyelerinin hesaplanmasında kullanılan gruplar ve oranlar yeniden belirlenmiştir. Buna göre 1 Eylül 2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kıdem tazminatı tavanı 3.828,37 TL/Yıl olarak uygulanacaktır. Kamu Görevlilerini Kapsayan Toplu Sözleşme İmzalandı Kamu görevlilerinin 2016 ve 2017 yıllarını kapsayan sosyal ve mali haklarına ilişkin tekliflerin müzakere edildiği görüşmelerde heyetler arasında mutabakat sağlanan Toplu Sözleşme 22 Ağustos 2015 tarihinde imzalandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Kamu Görevlilerin 2016-2017 yıllarına ilişkin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere yürütülen toplu sözleşme görüşmelerinin Bakanlıkta gerçekleştirilen son toplantısının ardından yaptığı açıklamada 20 gün süren müzakereler sonucu toplamda 169 konuda mutabakat sağlandığını, 2016 yılının ilk altı ayında yüzde 6 ikinci altı ayında yüzde 5 olmak üzere kamu görevlilerinin mali haklarında yüzde 11,3 artış sağlandığını, 2017 için ise yüzde 3+4 oranında bir zam konusunda mutabık kalındığını, bu artışların yanı sıra enflasyon farklarının da kamu çalışanlarına ödeneceğini ifade etti. Müzakereleri yürüten Kamu İşveren Kurulu’nda TİSK Üyeleri KAMU-İŞ ve TÜHİS’in yetkilileri de görev yaptı. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 49 G-20 2015 TÜRKİYE DÖNEM BAŞKANLIĞI KAPSAMINDA YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR 50 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Ayşe SİNİRLİOĞLU T.C. Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, MEKY Büyükelçi G20 Dönem Başkanlığı Kapsamında Yürütülen Çalışmalar ve Önceliklerimiz G-20, uluslararası sistemde başlıca gelişmiş ülkeler ile önemi ve ağırlığı artmakta olan yükselen ekonomilerin küresel ekonomik karar alma süreçlerinde daha fazla temsil edilmesi ve uluslararası mali sistemin daha istikrarlı bir yapıya kavuşturulması amacıyla, 1997’deki Asya ve 1998’deki Rusya krizlerinin ardından, 1999 yılında Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları düzeyinde oluşturulmuş bir platformdur. Küresel ekonomik ve mali krize çözüm çabaları kapsamında G-20, 2008 yılından itibaren Liderler düzeyinde toplanmaya başlamıştır. Dünya ekonomisinin %85’ini, ticaretinin %75’ini ve nüfusunun %65’ini temsil etmekte olan G-20’nin mali ve ekonomik krize çözüm üzerine kurulan gündemi giderek küresel ekonomi ile bağlantılı, kalkınma, enerji güvenliği, iklim değişikliği, yoksulluğun giderilmesi, istihdam, yolsuzlukla mücadele ve gıda güvenliği gibi diğer alanlara da genişlemiştir. Daimi bir Sekretaryası bulunmayan G-20’nin en üst düzey karar alma zemini Liderler Zirvesi’dir. Dönem Başkanı olan ülke tarafından G20’nin sekretarya görevleri de bir yıl boyunca üstlenilmekte ve bu doğrultuda yoğun bir çalışma gerçekleştirilmektedir. G20’nin çalışmalarına, IMF, Dünya Bankası, OECD, ILO, BM, Finansal İstikrar Kurulu (FSB) da katılmaktadır. G20, “güçlü”, “sürdürülebilir” ve “dengeli” bir küresel büyüme “Yatırımlar”da temel hedefimiz küresel yatırım açığını kapatmaya dönük adımları ele almaktır. sağlanması yolunda son 7 senedir Liderler seviyesinde toplanmaktadır. G-20’nin en önemli niteliklerinden birisi de devletlerin yanısıra işveren, işçi, gençler, kadınlar, sivil toplum ve düşünce kuruluşlarının bu süreci sahiplenmiş olmasıdır. Bu grupların görüş ve katkılarının alınabilmesi için, üye ülkelerin özel sektör temsilcileri (B-20), işçi sendikaları (L-20), düşünce kuruluşları (T-20), sivil toplum kuruluşları (C-20), gençlik oluşumları (Y-20) ve Dönem Başkanlığımız sırasında kurulan kadınlar (W-20) grupları tesis edilmiş ve G-20 süreçlerine İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 51 fikri destek vermeleri ve bazı resmi toplantılara katılımlarına olanak sağlamıştır. Dünyanın en büyük siyasi ve ekonomik güçlerinin Devlet/Hükümet Başkanları seviyesinde düzenli şekilde toplandığı tek forum konumundaki G-20’nin, küresel krizin ardından profilinin yükselmesi, bu oluşumun bir üyesi olan ülkemiz açısından da önem taşımaktadır. Ülkemiz, 1 Aralık 2014’te devraldığı Dönem Başkanlığını 15-16 Kasım 2015 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilecek Liderler Zirvesi sonrasında Çin’e devredecektir. G20 Dönem Başkanlığımızı devraldığımızda, başta gelir dağılımlarında olmak üzere eşitsizliklerin giderilmesi gerektiği inancıyla, G20’nin temel hedeflerinden olan güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme hedefini “kapsayıcı büyüme” olarak genişlettik. Bu bağlamda, “kapsayıcılık”, “uygulama” ve “yatırımları” Dönem 52 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Başkanlığımızın üç temel önceliği olarak benimsedik. Ancak, büyümenin sadece rakamlardan ibaret olmadığını, büyümenin kalitesinin de çok önemli olduğuna inanıyoruz. Kaliteli büyüme, daha fazla istihdam, hayat standartlarının yükseltilmesi, eşitsizliklerin giderilmesi ve refahın yaygınlaştırılması demektir. Kapsayıcı büyüme olarak tarif ettiğimiz bu husus sadece sosyal istikrarın güvencesi değil aynı zamanda ekonominin sürdürülebilir bir şekilde büyümesinin de teminatıdır. Bu nedenle kapsayıcılığı G20 Dönem Başkanlığı önceliklerimiz arasında ilk sıraya koyduk. Kapsayıcı büyüme ile amaçlanan, ekonomik büyümenin aynı zamanda eşitsizliği önleyici ve kadınlar, gençler gibi dezavantajlı gruplara da istihdam yaratacak bir şekilde gerçekleştirilmesidir. Muhtelif çalışmalar dünyadaki büyümenin getirdiği refahtan nüfusun %40’ının ya hiç ya da çok az pay aldığını göstermektedir. Bu bağlamda, G20 bünyesinde İstihdam Çalışma Grubu adı altında ilk kez “Eşitsizlik Çalışma Grubu” Dönem Başkanlığımız sırasında tesis edilmiştir. Ülkemiz ayrıca, Avustralya Dönem Başkanlığı sırasında belirlenen “2015’e kadar kadın-erkek arasındaki istihdama katılım farkının %25 daraltılması” hedefine yönelik olarak “W20 Açılım Grubu”nun oluşturulmasını sağlamıştır. Kapsayıcı büyüme hedefimiz içine çok uluslu büyük şirketlere göre imkanları sınırlı olan KOBİ’lerin küresel ekonomiye daha iyi entegre edilmesi ve düşük gelirli gelişmekte olan ülkelerin küresel ekonomiden aldıkları payın artırılması gibi hususlar da dahil edilmiştir. Bu bağlamda G20 tarihinde ilk kez Dönem Başkanlığımız sırasında Dünya KOBİ Forumu oluşturulmuştur. Altyapı yatırımları, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için kalkınmanın temel unsurlarından biridir. Ancak, bu ihtiyaçların yalnızca kamu finansmanı ile karşılanması mümkün değildir. Özel sektörün, sigorta şirketlerinin ve çeşitli fonların olanaklarının da yatırıma dönüştürülmesi önem taşımaktadır. Kapsayıcılığın bir başka boyutu olarak da, uluslararası düzeyde, düşük gelirli gelişmekte olan ülkelerin sorunlarına eğildik ve bu ülkelerin küresel ekonomiye katılımlarında yaşanan sorunlara etkin çözümler bulunmasına çalıştık. Bu ülkelerin dünya ekonomisine daha iyi entegre olmaları ve refahtan pay alabilmeleri küresel düzeyde sürdürülebilir ve sağlıklı büyüme bakımından önemlidir. Bu bağlamda, G20 Dönem Başkanlığımızın önemli başlıklarından biri de kalkınma olmuştur. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri paralelinde G20 ülkelerinin özellikle gelişmekte olan ülkeler için gıda güvenliği konusuna öncelik vermeleri gerektiğine inanıyoruz. Gıda kayıplarının önlenmesi, tüketim ve üretim süreçlerinde israfın ölçülmesi ve önlenmesine Dönem Başkanlığı olarak özel önem atfettik. Bu bağlamda G20 Tarım Bakanları ikinci kez ülkemizin Dönem Başkanlığı sırasında bir araya gelmişler ve sürdürülebilir gıda sistemleri konusunu ele alarak bu konuda bir Eylem Planı’nın hazırlanmasına karar vermişlerdir. Sözkonusu Eylem Planı’nın Liderler Zirvesinde kabul edilmesi öngörülmektedir. “Uygulama” kavramı ile üzerinde durulan ise, başta büyüme stratejilerinin uygulanması ve G20’nin vermiş olduğu taahhütlerin hayata geçirilmesinin takibi olmuştur. Ülke- miz Dönem Başkanlığı sürecinde, çok kapsamlı yapısal reform gündemi içeren büyüme stratejilerine dair etkin bir uygulama çerçevesi geliştirilmiş ve küresel ölçekteki yatırım eksikliklerine cevap vermek üzere, somut ve iddialı yatırım stratejileri ortaya konulmuştur. Bu doğrultuda G20 ülkelerinin vaat ettikleri tedbirleri ne ölçüde yerine getirdiklerini gösterecek bir “hesap verilebilirlik raporu” ilk kez Dönem Başkanlığımız sırasında hazırlanmaya başlanmıştır. Böylelikle üye ülkeler Zirvelerde ve toplantılarda alınan kararlara yönelik somut adımlar atmaya teşvik edilmekte ve taahhütler takip edilmektedir. “Yatırımlar”da ise temel hedefimiz küresel yatırım açığını kapatmaya dönük adımları ele almaktır. 2030 yılına kadar küresel ölçekte 70 trilyon Dolarlık bir yatırım ihtiyacı hesaplanmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise her yıl 1.5 trilyon yatırım açığı olduğu bilinmektedir. Altyapı yatırımları, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için kalkınmanın temel unsurlarından biridir. Ancak, bu ihtiyaçların yalnızca kamu finansmanı ile karşılanması mümkün değildir. Özel sektörün, sigorta şirketlerinin ve çeşitli fonların olanaklarının da yatırıma dönüştürülmesi önem taşımaktadır. G20’nin bu konuda başlatmış olduğu bazı çalışmalar mevcuttur. Bunları Dönem Başkanlığımız sırasında daha da ileri taşıdık ve G20 ülkelerinden somut ve kapsamlı yatırım stratejileri geliştirmelerini istedik. Dünya ticaretinin yüzde 75’ini teşkil eden G20 ülkelerinin çok taraflı ticaret sistemine güçlü destek vermeyi sürdürmeleri büyük önem taşımaktadır. 2008 yılındaki krize kadar olan dönemde dünya ticareti küresel ekonomik büyüme oranının yaklaşık iki katı daha hızlı büyüme hızı yaka- Dönem Başkanlığımız boyunca enerji ve enerjiye ulaşım konularını da gündemin üst sıralarına taşıdık ve çalışmalarımızı Sahra Altı Afrika ülkelerine yoğunlaştırdık. Türkiye olarak G20 tarihindeki ilk G20 Enerji Bakanları toplantısını 2 Ekim günü İstanbul’da düzenledik. lamış, ancak krizin ardından ciddi bir yavaşlama içerisine girmiştir. Bu nedenle G20 Dönem Başkanı olarak küresel ticaret sisteminin etkin bir şekilde işlemesini temin edecek adımların atılması, sayıları artan bölgesel ticaret anlaşmalarının çok taraflı ticaret sistemi ile uyumlu olması, korumacı tedbirlerle mücadele gibi konulara özel önem atfettik. Dönem Başkanlığımız boyunca enerji ve enerjiye ulaşım konularını da gündemin üst sıralarına taşıdık ve çalışmalarımızı Sahra Altı Afrika ülkelerine yoğunlaştırdık. Türkiye olarak G20 tarihindeki ilk G20 Enerji Bakanları toplantısını 2 Ekim günü İstanbul’da düzenledik. Bölgede yaşayan 920 milyon insandan 650 milyonunun enerji ve elektriğe erişimi bulunmadığı gözönüne alındığında, G20 ülkelerinin bölgeye yönelik ortak bir politika oluşturması ve Sahra Altı Afrika ülkeleri ile birlikte çalışmasını hedefledik ve Afrika Enerji Bakanlarını, G20 Enerji Bakanları ve özel sektör ile buluşturacak “Afrika’da Enerjiye Erişim Konferansı”nı düzenledik. Küresel boyutta yakalanacak başarı ancak herkesin sorumluluk üstlendiği ve üzerine düşeni layıkıyla yerine getirebildiği bir dünyada mümkün olabilecektir. Bu nedenle, Dönem Başkanlığımız boyunca güçlü, dengeli ve sürdürülebilir büyüme hedefine ancak kapsayıcı bir anlayışla ulaşılabileceğine vurgu yaparak, çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürdük. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 53 Daniel Funes de RIOJA Uluslararası İşverenler Teşkilatı (IOE) Başkanı TİSK, B20 Çalışmalarının Temel Taşı Olmuştur G20 Dönem Başkanlığı 1 Aralık 2014 tarihinde başlayan Türkiye sürecin son aşamasına gelmiştir. Antalya’da 15 ve 16 Kasım tarihlerinde yapılacak G20 Zirvesi, Başkanlığın 2016 yılında Çin’e ve ardından Almanya’ya devredilmesinden önce en önemli dönüm noktasını oluşturmaktadır. Türkiye’nin, “Inclusiveness, Implementation and Investment for Growth” yaklaşımını simgeleyen üç “I”, yani “Büyüme için Kapsayıcılık, Uygulama ve Yatırım” süreç boyunca işlenmiştir. Kapsayıcılık, sadece siyasi çıktılara yönelik bir hedef olmamıştır. Ayrıca, Başkanlığın faaliyetli için en önemli temayı oluşturmuş ve daha önce olmadığı kadar geniş biçimde diğer 54 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 kesimler dahil olmuştur. B20 ve L20 kesimlerine ek olarak T20 (düşünce kuruluşları), Y20 (gençlik grupları), W20 (kadın grupları) ve elbette C20 (sivil toplum kuruluşları) G20 Dönem Başkanlığı’nda görüşlerini dile getirebilmiştir. B20’nin Başarısı G20 İşveren kesiminin, siyasi mesajını G20 Devlet ve Hükümet Başkanlarına iletilmede ne kadar başarılı olduğunu görmek ve bu mesajların Liderlerce ne ölçüde dikkate alınacağını belirlemek için henüz çok erken olsa da B20 Türkiye kesiminin, geçtiğimiz on ay içinde, İstanbul’da 15 Aralık’ta B20’nin büyük açılışı, Eylül başında B20 Türkiye, bütün Görev Gücü Üyelerine sadece materyal sağlamamış, ayrıca Görev Gücü Üyelerine farklı aktörler açısından açık sorumluluklar tanımlamıştır. Ankara’da, önemli B20 faaliyetlerinden olan B20 Konferanslarının düzenlenmesi, küresel çapta pek çok kesime ulaşılması ve görüş alış verişinde bulunulması, B20 Görev Güçleri’nin Paris ve Washington’da önemi toplantılar düzenlemesi gibi görülmemiş düzeyde yoğunlukta faaliyetlerle desteklendiği dile getirilebilir. Bu toplantılar ve faaliyetler kendi başlarına birer çalışma olarak kalmamış, G20 ülkeler ve ötesinde iş dünya- sının görüşlerini yansıtacak tavsiyelerin kapsayıcı biçimde geliştirilmesine olanak vermiştir. B20 Görev Gücü’ne iki koordinatör başkan atanmasına ek olarak B20 Türkiye, her görev gücü için bölgesel eş-başkan uygulamasını getirmiş ve B20’nin kapsayıcı yapısını güçlendirmiştir. Koordinatör Başkan olarak yakın işbirliği içinde olduğum Ali Koç ile birlikte IOE ailesinden Yağız Eyüboğlu, Kate Carnell, Li Mingxing, Yogendra Kumar Modi ve Randolf Rodenstock enerji dolu Eş-Başkan olarak yer almıştır. İlk defa, B20 Türkiye, savunuculuk çalışmalarının G20 Başkentlerinde yapılması gerektiğini dikkate alarak, tavsiyeler için kapsamlı bir savunuculuk stratejisi geliştirmiştir. B20 Türkiye, bütün Görev Gücü Üyelerine sadece materyal sağlamamış, ayrıca Görev Gücü Üyelerine farklı aktörler açısından açık sorumluluklar tanımlamıştır. Bütün Görev Gücü Üyelerinin, eğer henüz yapmadılar ise, bir an önce kendi hükümetleriyle birlikte çalışmaya başlamalarını bekliyorum. Günün so- nunda B20’nin başarısı, tavsiyelerin G20 Liderleri tarafından dikkate alınmasına bağlıdır. Bu ise, Antalya’daki Zirve’de değil çok daha öncesinde, G20 Ülkelerinin Başkentlerinde gerçekleşmelidir. TİSK, B20 Çalışmalarının Temel Taşı Olmuştur TİSK, uluslararası düzeyde, ILO Yönetim Kurulunda, IOE Yönetim Kurulunda ve pek çok diğer uluslararası ve Avrupa forumlarında Türk iş dünyasının sesi olarak, özellikle istihdam sürecini koordine ederek B20 çalışmalarına olağan üstü katkı sağlamıştır. B20 İstihdam Görev Gücü kapsamında Yağız Eyüboğlu, Erol Kiresepi ve Bülent Pirler ile yakın işbirliğimiz çok büyük memnuniyet vermiştir. G20 Türkiye kapsamında TİSK, dünyada ilk olan GAN Türkiye Ulusal Ağı’nı kurmuştur. TİSK ile birlikte, Ankara’daki B20 Konferansında, G20 Ülkelerindeki Genç İstihdamı Politikaları konusundaki IOE-Deloitte-BIAC Raporu çalışmasını başlattık ve en önemlisi TİSK, L20 ile ilişkilerde başlıca aktör olmuştur. TİSK, uluslararası düzeyde, ILO Yönetim Kurulunda, IOE Yönetim Kurulunda ve pek çok diğer uluslararası ve Avrupa forumlarında Türk iş dünyasının sesi olarak, özellikle istihdam sürecini koordine ederek B20 çalışmalarına olağanüstü katkı sağlamıştır. B20-L20 İşbirliği Gelişmekte İşçi kesimi (L20) ile işbirliği bu yıl çok başarılı olmuştur. Diğerlerinin yanı sıra TİSK ve IOE’nin yer aldığı B20 ve L20 tarafları, 4 Eylül tarihinde Ankara’da, “İstihdam, Büyüme ve Düzgün İş” konusundaki Ortak Bildiriyi kabul ederek imzaladı. Bildiri ile G20 Hükümetlerine aşağıdakileri içeren bir çağrı yapılmıştır: • Genç işsizliğiyle kararlı biçimde mücadele edilmesi • İstihdamı teşvik eden makroekonomik politikaların izlenmesi • İstihdamdaki cinsiyet farkının 2025 yılına kadar %25 azaltılmasını öngören 2014 Brisbane hedefinin gerçekleştirilmesi İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 55 TİSK ile birlikte, Ankara’daki B20 Konferansında, G20 Ülkelerindeki Genç İstihdamı Politikaları konusundaki IOE-Deloitte-BIAC Raporu çalışmasını başlattık ve en önemlisi TİSK, L20 ile ilişkilerde başlıca aktör olmuştur. • 2015 Uluslararası Çalışma Konferansında, kayıt dışılık konusunda kabul edilen tavsiyelerin uygulanması ve kayıtlı sektöre geçişin teşvik edilmesi Dahası, B20-L20 işbirliğinin bir parçası olarak, “teknolojik değişimin istihdama yönelik olumsuz etkilerine cevap verilmesi”, “nitelikli iş başında eğitim için en önemli unsurlar konusundaki B20-L20 ortak görüşünün uygulanması” ve “iş sağlığı ve güvenliği” konularında ortak projelerin duyurusu yapılmıştır. Teknolojik değişimin istihdama yönelik etkileri konusundaki ortak çalışmanın ilk adımı olarak, Ankara’da 5 Eylül’de ILO, OECD ve Dünya Bankası Temsilcilerinin katılımıyla B20-L20 yuvarlak masa toplantısı yapıldı. TİSK Başkan Yardımcısı Erol Kiresepi ile B20 adına bu toplantıya Eş-Başkanlık yapma şansım oldu. B20 ve L20 bu toplantıda, teknolojik değişimden korkulmaması gerektiğini ancak, teknolojik ilerlemenin daha çok ve daha iyi işler yaratmasını sağlayacak politikaların teşvik edilmesi gerektiğini kabul etmiştir. Diğer iki konudaki ve bu alandaki ortak çalışma 2016’daki Çin Başkanlığı döneminde de devam edecektir. G20 Çalışma Bakanları Toplantısı Hayal Kırıklığı Yaratmıştır G20 Çalışma ve İstihdam Bakanları, 3 Eylül’deki toplantıda daha kapsayıcı işgücü piyasalarının teşvik edilmesi, insan kaynaklarına yatırımın artırılması ve etkin izleme yoluyla başarılı 56 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 uygulamaların elde edilmesi konularına odaklanmıştır. Bakanlar aşağıdaki taahhütlerde bulunmuştur: • İşgücü piyasasının kalıcı olarak en gerisinde yer alma riskini en çok taşıyan gençlerin oranının 2025’e kadar %15 azaltılması. Bu kapsamda yer alan hedef grup, Bakanlar tarafından, düşük nitelikli veya kayıt dışı çalışan gençler ve ne istihdamda ne de eğitimde yer alan (NEETs) gençler olarak tanımlanmıştır. • Artan eşitsizliklerin ve azalan işgücü gelirinin ele alınması ve ücret belirleme mekanizmalarının iyileştirilmesi, sosyal diyalog kurumları, sosyal koruma sistemleri, istihdam hizmetleri ve aktif işgücü piyasası politikaları gibi unsurları içeren bir politika karması uygulanması. • Gelir kalitesinin geliştirilmesi, işgücü piyasası güvencesizliğinin azaltılması ve iyi çalışma koşullarının ve sağlıklı işyerlerinin teşvik edilmesi ile ifade edilen iş kalitesinin 3 boyutunun geliştirilmesi • G20 Ülkelerindeki istihdam hizmetlerinin kurumsal ve mesleki kapasitelerinin geliştirilmesi Ne yazık ki G20 Bakanları, etkin bir iş ortamının oluşturulması, işgücü piyasası esnekliğinin artırılması ve ücret dışı işgücü maliyetlerinin azaltılarak, maliyetlerin düşürülmesi gibi daha fazla insanı istihdam etmeye imkan verecek konuları ele almada başarısız olmuştur. Hayal kırıklığı yaratan bu sonuç, G20 İstihdam Görev Gücü Üyelerinin hükümetleriyle birlikte çalışmaya başlamalarını ve B20 istihdam tavsiyelerini teşvik etmelerini daha da önemli hale getirmiştir. Geleceğe Bakış Eylül ayında Ankara’da yapılan B20 Konferansında ayrıca, B20 Çin ile ilgili verimli bir çalışma daha yer almıştır. Öncelikler henüz tanımlanmış olmasa da, iş dünyası açısından, kayıtlı sektörde işe almayı kolaylaştıran ve destekleyen daha modern ve dinamik işgücü piyasası elde etmeye yönelik çalışmaların devam etmesi çok önemlidir. Dahası, G20 taahhütlerinin uygulanması esastır. G20’nin asıl etkisi, uygulamaların, hedef olmanın ötesinde, somut biçimde gerçekleştirildiğinde görülebilecektir. Bu bizim ortak engelimizdir ve bunun aşılması Türkiye Başkanlığının mirası olacaktır. B20 Çin, B20 İstihdam Görev Gücü’nün devam edeceğini duyurmuştur. IOE, TİSK ve diğer ortaklarla birlikte önümüzdeki yıl B20’ye mümkün olduğunca çok destek vermeye ve G20 sürecinin Çin Dönem Başkanlığı’ndaki başarısına katkı sağlamaya hazırdır. Rifat HİSARCIKLIOĞLU Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı B20 Türkiye, KOBİ’lerin Gelişimine ve Güçlendirilmesine Yönelik Son Derece Somut Bir Adım Atarak Dünya KOBİ Forumunu Kurdu Özel sektör faaliyetleri ve yatırımları, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik büyümenin olmazsa olmazıdır. Bu bağlamda G20’nin iş dünyası kolu olan B20’nin görüşleri ve önerileri son derece önemlidir. B20 çalışmaları sayesinde, hükümetler ve uluslararası kuruluşlar gibi politika yapıcılar ile küresel iş dünyası arasında bağlantı kuran önemli bir platform olarak kendisini kısa zaman içerisinde kabul ettirmiştir. B20, 2010 yılındaki ilk zirvesinden bugüne, özellikle ticaret, altyapı, sürdürülebilir ve yeşil büyüme, enerji, yolsuzlukla mücadele, gıda güvenliği ve beşeri sermaye gibi küresel aksiyon gerektiren konular üzerinde çalıştı. Dünyanın önde gelen iş adamları B20’nin görev güçleri vasıtası ile görüşlerini ve sorunlarını dile getir- me imkânı bulmakta. Görev güçleri de aşama aşama bu görüşleri derleyerek, G20 liderlerine iletilmek üzere “öneriler” oluşturuyor. İlk B20 zirvesinden bu yana, 400’ün üzerinde iş dünyası önerisi G20 liderlerine ulaştırıldı. B20 Türkiye olarak biz de, Ticaret, Altyapı ve Yatırımlar, Büyümenin Finansmanı, İstihdam, Yolsuzlukla Mücadele ve KOBİ’ler ve Girişimcilik görev güçlerimizin yıl boyunca yaptıkları çalışmalar çerçevesinde G20 liderlerine iletilmek üzere 19 öneri oluşturduk. Önerilerimizi hazırlarken G20 Türkiye Dönem Başkanlığı’nın “Büyüme için kapsayıcılık, uygulanabilirlik ve yatırım” önceliğini her aşamada göz önünde bulundurduk. Bu önerileri 3-5 Eylül tarihlerinde Ankara’da 61 ülkeden 1480 iş dünyası temsilcisinin de katılımı ile gerçekleştirdiğimiz B20 Türkiye’nin en büyük organizasyonu olan B20 Konferansı’nda açıkladık. Öte yandan B20 Türkiye, ortaya koyduğu önerilerin yanı sıra, KOBİ’lerin gelişimine ve güçlendirilmesine yönelik son derece somut bir adım atarak “Dünya KOBİ Forumu”nu (WSF) TOBB, Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) ve Dünya Odalar Federasyonu (WCF) ortaklığında kurdu. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ’ler) hem küresel işgücünün yüzde 60’ını sağlıyor, hem de küresel üretimin yarısını ortaya koyuyor. Bu sebeple KOBİ’ler küresel büyümede önemli bir görev üstleniyor. Fakat KOBİ’lerin uluslararası düzeyde yeteri kadar temsil edilmemesi, teknik becerilerini ve uzmanlıklarını geliştirebilecekleri olanaklarının azlığı ve küresel değer zincirlerine erişimleri için efektif me- İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 57 kanizmaların bulunmaması sebebiyle, bu işletmeler potansiyellerinin çok altında performans gösteriyor. Dünya KOBİ Forumu, KOBİ’lerin küresel çapta toplam büyüme oranlarını ve etkinliklerini küresel olarak artırmayı amaçlamaktadır. Ayrıca KOBİ’lerin ulusal ve özellikle uluslararası olarak etkin şekilde temsil edilmeleriyle birlikte adil koşullarda rekabet güçlerini ortaya koymalarını hedeflemekte. Forum, uluslararası finans kuruluşları, kalkınma ajansları, uluslararası örgütler ve odalarla ortaklıklar kurarak KOBİ’lerin küresel ekonomideki rolünü artırmaya çalışacak. B20 Türkiye’nin bayrağı gelecek sene için Çin’e devretmeden önceki son toplantısı 14-15 Kasım tarihlerinde G20 Zirvesi ile arka arkaya gerçek- leştirilecek olan B20 Zirvesi. Zirvede küresel iş dünyasının üst düzey yöneticileri Antalya’da biraraya gelecek ve G20 liderleri ile buluşacak. Bu buluşma, B20 Türkiye’nin geliştirdiği önerilerin G20 liderlerine aktarılmasının yanı sıra, iş insanlarının liderlerden beklentilerini de dile getirebilecekleri bir platform oluşturması açısından son derce anlamlı. B20 Türkiye’nin Önerileri Üzerinde mutabakata varılmış politikaların uygulanması için; 1. Ticareti Kolaylaştırma Anlaşmasının onaylanması ve yürürlüğe koyulması, 2. Küresel finansal reform gündeminin nihai hale getirilmesi ve onaylanması, 3. Kanunlar arasındaki bütünlüğün sağlanmasının vurgulanması ve finansal reform gündemindeki danışma sürecinin iyileştirilmesi, 4. G20’nin Hak Sahipliği Şeffaflığı Yüksek Prensipleri’nin uygulanması, Eşitsizliklerin giderilmesi için; 5. Ortak bir uluslararası yatırım prensipleri setinin oluşturulması ve yabancı doğrudan yatırımın vergilendirilmesine ilişkin daha fazla şeffaflık ve uyumun gözetilmesi, 6. G20 büyüme hedefleriyle bağlantılı olarak ülkelere özel altyapı yatırımı stratejilerinin geliştirilmesi, 7. Altyapının menkul değer olarak geliştirilebilmesini kolaylaştırmak amacıyla altyapı yatırım ekosisteminin iyileştirilmesi, 8. Özellikle teknik, yönetsel ve girişimcilik becerilerini dikkate alacak biçimde, beceri açıklarını gidermeye yönelik programların geliştirilmesi ve finanse edilmesi, Kapsayıcılığı arttırmak için; 9. İstihdam olanaklarını arttırmak için işgücü piyasalarını daha dinamik ve kapsayıcı yapacak kapsamlı yapısal reformların uygulanması, 10. Genç istihdamının ve kadınların istihdama katılım oranlarının arttırılması, 58 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 11. KOBİ kredi güvenilirliği ile ilgili verilerin daha şeffaf ve kolay erişilebilir yapılarak KOBİ’lere kredi sağlama konusundaki riskleri azaltacak bir takım finansal araçların daha etkin kullanılabilmesinin sağlanması, 12. Politika, düzenleme ve standartların desteklenerek ve uyumlaştırılarak KOBİ’lerin alternatif finansmana erişiminin genişletilmesi ve derinleştirilmesi, 13. KOBİ’lerin uluslararası standartlara uyum sağlaması için destek verilmesi ve KOBİ’lerin uluslararası pazarlara erişimlerinin kapasite geliştirme ve teknik yardım programlarıyla iyileştirilmesi, 14. 15 yıllık küresel geniş bant bağlantısı hedefinin G20 üyesi ülkelerin büyüme stratejilerine entegre edilmesi ve KOBİ’lerin dijital ekonomiye ve inovasyon ekosistemlerine erişiminin paydaş işbirliği aracılığıyla iyileştirilmesi, Rekabetin geliştirilmesi için; 15. Gelişen dijital ekonomi için küresel ticaret sisteminin iyileştirilmesi, 16. G20 ülkeleri için bir girişimcilik vizesi programı başlatılması, 17. Korumacılığın askıya konusundaki taahhütlerin yeniden vurgulanması, özellikle yerelleştirme önlemlerini de içeren ticarete tarife dışı engelleri barındıran mevcut korumacı önlemlerin geriye çekilmesi, 18. Beş yıl içerisinde kamu-özel işbirliği aracılığıyla tüm G20 ülkelerinde gümrük prosedürleri ve sınırlar arası geçiş sistemleri için kapsamlı bir dijital ortamın geliştirilmesi ve adapte edilmesi, 19. Kamu alımları dijitalleştirilmesi, iş omdusmanları mekanizmasının geliştirilmesi ve kamu alımları prosedürleri için iş uyumluluk programlarının teşvik edilmesi, Erol KİRESEPİ Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkan Vekili B20 Süreci ve Çalışma Hayatı 2014 yılının son günlerinde G20 ve dolayısıyla B20 Dönem Başkanlığı’nı devralırken, sürecin en üst düzeydeki sorumlu kişileri olarak çok büyük bir heyecan içerisindeydik. Önümüze bugüne kadarki en kapsayıcı ve sistematik B20 sürecini ortaya koymak, etkin ve etkili tavsiyeler üretmek, G20 Hükümetleri açısından geleceğin politikalarını şekillendirmelerinde güvenilir bir başvuru kaynağı olmak ve tüm dünya refahını üst seviyelere çıkaracak çalışmalara imza atmak gibi son derece zor hedefler koymuştuk. Geçtiğimiz yıl içinde çok yoğun bir gündemle binlerce kilometre yol yaptık, yüzlerce insanla konuştuk ve son derece değerli görüşlerini dinledik, konusunda en uzman kişiler ile çalıştık ve nihayet G20 ve B20 Zirvelerine eriştik. Şahsen bu sürecin bir parçası olmaktan, sürecin yönetim mekanizmasında yer almaktan büyük onur duyduğumu ifade etmek istiyorum. B20 Türkiye çalışmaları kapsamında yürütülen faaliyetlerin ana amacı, daha önceki dönem başkanlıkların- da olduğu gibi, küresel büyümeyi ve iş yaratmayı desteklemek ve küresel ekonomik işbirliğini artırmak üzere kapsamlı ve somut tavsiyelerin geliştirilmesidir. Bu çerçevede, 2015 yılında B20 İstihdam Görev Gücü kurulmuş, hükümetlerin ve iş dünyasının istihdam ve çalışma hayatı konularındaki yaklaşımlarını değerlendirmek, G20 Hükümetlerine daha fazla ve daha kaliteli istihdam yaratılması konusunda rehberlik edecek tavsiyeler üretmek amacıyla yoğun biçimde faaliyetlerini yürütmüştür. B20 İstihdam Görev Gücü bu yıl içerisinde fiziki toplantılar ve telekonferanslar aracılığıyla birçok kez bir araya geldi ve oldukça yoğun bir gündemle çalıştı. Bu yoğun çalışmaların ardından hazırlanan politika belgesinde üç ana başlıkta tavsiyelerini özetledi. Bu başlıklar; 1. İstihdam fırsatlarının yaratılması için iş-dostu ortamın geliştirilmesi 2. İşgücü piyasalarının daha dinamik ve içerici bir yapıya kavuşturulma- Geçtiğimiz yıllarda imzalanan Deklarasyonlardan ve işbirliği mekanizmalarından farklı olarak bu yıl B20 ve L20 bazı ortak somut projeleri de hayata geçirmeyi taahhüt etti. Bu çerçevede, 5 Eylül 2015 tarihinde ilk toplantısı gerçekleştirilen teknolojik değişimin beceriler ve istihdam üzerindeki etkilerinin araştırılması projesi B20 ve L20 arasındaki işbirliği açısından bir ilki temsil ediyor. sı yoluyla gençlerin ve kadınların işgücü piyasasına katılımının artırılması 3. Yenilikçilik ve hızlı teknolojik değişimler çağında beceri uyuşmazlıklarının azaltılması için programlar geliştirilmesi ve bunların finanse edilmesi olarak sıralandı. Memnuniyet vericidir ki, B20 İstihdam Görev Gücü tarafından üretilen bu tavsiyelerin tamamı, G20 Devlet ve Hükümet Başkanlarına sunulan tavsi- İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 59 B20 İstihdam Görev Gücü işgücü piyasalarının daha dinamik ve içerici bir yapıya kavuşturulması suretiyle kadınların ve gençlerin işgücüne katılımını artırmak amacıyla şu eylemlerin hayata geçirilmesini tavsiye etmektedir ye dokümanında yer buldu. Bu aşamadan sonra dileğimiz ve çalışmalarımız söz konusu tavsiyelerin G20 Liderler Zirvesi Sonuç Dokümanına yansıması ve daha da önemlisi Hükümetler tarafından hayata geçirilmesi yönündedir. B20 İstihdam Görev Gücü geliştirdiği bu tavsiyelerin hayata geçirilmesi için çeşitli eylemler de belirledi. Tavsiyelere ve bunların geliştirilmesine kaynaklık eden altyapı ile bunları hayata geçirecek eylemlere biraz daha detaylı bir şekilde değinmek istiyorum. 1. İş Yapma Ortamı ve İstihdam Fırsatları B20 İstihdam Görev Gücü, küresel düzeyde işgücü piyasalarının yapısal sorunlarının yanı sıra yüksek işsizlik oranının geriletilmesi, daha iyi ve kaliteli işlerin yaratılması ihtiyacına odaklanarak faaliyetlerini sürdürdü. Nitekim 2014 yılı itibariyle küresel düzeyde 201,3 milyon kişi işsizdir. Bu rakam bir önceki yıla göre 1,2 milyon kişi, 2007 yılına göre ise 31 milyon kişilik bir yükselişi ifade etmektedir. Küresel ekonomik krizin başladığı günden bu yana 61 milyon iş kaybedilmiştir. Söz konusu açığın kapatılabilmesi için 2019 yılına kadar 280 milyon yeni iş yaratılması gerekmektedir. Bu temel çerçeveye dayanarak B20 İstihdam Görev Gücü, daha fazla istihdam yaratılması için iş-dostu bir ortamın geliştirilmesine yönelik olarak şu eylemlere odaklanmayı tavsiye etmektedir: •Kısmi süreli ve esnek saatli sözleşmeler gibi, farklı düzenlemelerin ve özel 60 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 istihdam büroları aracılığıyla geçici istihdamın uygulanmasının önündeki engellerin kaldırılması. •Göç ve işçilerin geçici hareketliliği konusundaki politikaların işgücü piyasası ihtiyaçlarına uyumlu hale getirilmesi ile becerilerin ve eğitimlerin ülkeler arasında tanınmasının geliştirilmesi. •İstihdam üzerinden alınan vergiler gibi ücret-dışı işgücü maliyetlerinin azaltılması, istihdam yaratılması konusunda teşvikler sağlanması, kayıtdışından kayıtlı ekonomiye geçişi teşvik edecek uygun çerçevenin yaratılması ve sosyal güvenlik programlarının istihdam edilebilirliği ve çalışmaya yönelik motivasyonu artırması. •Genç istihdamına zarar vermeden emeklilik politikalarının işgücü piyasasının demografik dinamikleri ile uyumlaştırılması. •Çocuk ve yaşlı bakımı merkezleri gibi destekleyici mekanizmaların geliştirilmesi ve iş ve aile yaşamı dengesinin sağlanabilmesi için çeşitli biçimlerde izin düzenlemelerinin hayata geçirilmesi. 2. Gençlerin ve Kadınların İşgücü Piyasasına Katılımı 3. Yenilikçilik ve Teknolojik Değişim Çağında Beceri Uyuşmazlıkları 2015 yılında küresel düzeyde genç işsizliği oranının %13,1’e ulaşacağı öngörülmektedir. Bu oran küresel düzeydeki yetişkin işsizlerin oranı olan %5,9’un iki katından fazladır. 2013 yılı itibariyle, erkek nüfusun işgücüne katılma oranı %72,2 iken, kadınlarda söz konusu oran %47,1 düzeyindedir. Sonuç olarak kadınlar daha yüksek işsizlik oranları ile karşı karşıya kalmakta ve daha düşük seviyede işgücüne katılmaktadır. Bu çerçevede B20 İstihdam Görev Gücü işgücü piyasalarının daha dinamik ve içerici bir yapıya kavuşturulması suretiyle kadınların ve gençlerin işgücüne katılımını artırmak amacıyla şu eylemlerin hayata geçirilmesini tavsiye etmektedir: •Genç işçiler için iş ve meslek danışmanlığı, iş arama yardımı ve yerleştirme programlarının geliştirilmesi. •Kız çocuklarının okula devam etmeleri için fırsat maliyetlerinin düşürülmesi, öğretmenlerin cinsiyet konularında eğitilmesi ve formal eğitim sistemine dönüş şansı olmayan kişiler açısından mekanizmaların geliştirilmesi yoluyla kadınların eğitim düzeylerinin yükseltilmesi. •Gönüllü inisiyatifler ve taahhütler, tavsiye edilen hedefler, tebliğ hükümleri ve diğer önlemler gibi çeşitli araçlar aracılığıyla kadınların yönetici seviyesindeki temsilinin artırılmasının değerlendirilmesi. Amansız teknolojik değişimlerin etkisiyle beceri açıklarının artacağı öngörülmektedir. İşyerlerinde yeni teknolojilerin hayata geçirilmesi sonucunda verimlilik yükselirken, orta düzeyde nitelik gerektiren işlere yönelik talep azalmakta, böylece düşük nitelik gerektiren işler açısından nitelikleri fazla, yüksek nitelik gerektiren işler açısından ise nitelikleri yetersiz bir işgücü ortaya çıkmaktadır. Beceri uyumsuzlukları, işgücü açısından daha düşük ücretlere ve azalan iş tatminine yol açarken, işletmeler açısından verimliliği azaltıp işgücü devrini yükseltmektedir. İşgücünün yetersiz kullanımı ve verimlilikteki azalma da nihai olarak yapısal işsizlik ile sonuçlanmaktadır. Bu değerlendirmeler ışığında B20 İstihdam Görev Gücü, yenilikçilik ve hızlı teknolojik değişimler çağında beceri uyuşmazlıklarının azaltılması G20 ve B20 Dönem Başkanlığı’nın, yıl başında da temenni ettiğimiz üzere Türkiye açısından bir başarı hikayesine dönüşmekte olduğunu söylemek yanlış olmamaktadır. Ancak bizler bu sürecin devamlılığına inanarak, geçmişte olduğu gibi bundan sonra da süreçleri yakından takip etmeye ve tavsiyelerimizin hayata geçirilmesi için çalışmaya devam edeceğiz. için programlar geliştirilmesi ve bunların finanse edilmesi konusunda G20 Hükümetlerine şu somut eylemleri gerçekleştirmeleri çağrısında bulunmaktadır: •Ulusal Beceri Stratejisinin oluşturulması amacıyla, düzenli çalıştaylar düzenlenmesi yoluyla hükümetler, işletmeler ve akademik kurumlar arasında uyum ve işbirliğinin sağlanması. •Ulusal eğitim sistemlerinin, yeni teknolojiler ve işletme gereklilikleri açısından hayati önem taşıyan çok yönlü ve transfer edilebilir becerileri kazandırabilmesi ve yaşam boyu öğrenmenin hayata geçirilebilmesi için ulusal eğitim planlarının iş dünyası ile işbirliği halinde gözden geçirilmesi. •STEM alanındaki işlerde oluşması öngörülen beceri açıklarının önüne geçilebilmesi için iş dünyası ile işbirliği halinde problem çözmeye ve tecrübeye odaklı bir STEM eğitimi bakış açısının oluşturulması. •İş dünyası ile işbirliği halinde ulusal işbaşında eğitim stratejilerinin belirlenmesi ve öğrenme ve beceri geliştirmenin artırılması amacıyla beceri açıklarına odaklanacak şekilde işbaşında eğitim sistemlerinin modernize edilmesi. •İstihdam edilebilirlikle bağlantılı becerilere yönelik olarak etkin biçimde koordine edilmiş yeniden beceri kazandırma ve beceri artırma programlarının geliştirilmesi ve kaliteli eğiti- me genel erişimin sağlanması. •Bölgesel ağların kolaylaştırılması, uygun politika içeriğinin sağlanması ve yerel ve merkezi hükümetlerce ortaya konulan inisiyatiflerin izlenmesi yoluyla “beceri ekosistemlerinin” oluşturulmasının desteklenmesi. •Mevcut veri eksikliği sorununun çözümü için, ulusal beceri stratejilerinin bir parçası olarak, beceri açıkları konusunda kabul gören temel performans göstergelerinin oluşturulması ve izlenmesi konusunda ve beceri açıkları endeksinin oluşturulması konusunda OECD ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların görevlendirilmesi. •İyi uygulamaların paylaşıldığı bir platform olma ve beceri gelişimi konusunda küresel işbirliğini sağlama amacını taşıyan Küresel Beceri Hızlandırıcı’nın yapılandırılması konusunda OECD, ILO ve Dünya Bankası’nın bir çalışma yapmak üzere bir araya gelmesi. B20 İstihdam Görev Gücü 2015 yılındaki çalışmalarını bir taraftan bahsettiğim tavsiyelerin geliştirilmesine odaklarken diğer taraftan da işçi kesimini temsil eden L20 ile ortak bir deklarasyon imzalanması için yoğun faaliyetler yürüttü. Uzun ve detaylı görüşmelerin ardından 4 Eylül 2015 tarihinde İşler, Büyüme ve Düzgün İşler başlığını taşıyan B20-L20 Ortak Deklarasyonu imzalandı. Deklarasyon genç işsizliği ile mücadele, istihdamı artırıcı makro ekonomik politikalar, istihdamda cinsiyet eşitliği, kayıtlı istihdamın artırılması ile işçi ve işverenlerin ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulması sürecine katılımının desteklenmesi başlıklarında önemli tavsiyeler içeriyor. Geçtiğimiz yıllarda imzalanan Deklarasyonlardan ve işbirliği mekanizmalarından farklı olarak bu yıl B20 ve L20 bazı ortak somut projeleri de hayata geçirmeyi taahhüt etti. Bu çerçevede, 5 Eylül 2015 tarihinde ilk toplantısı gerçekleştirilen teknolojik değişimin beceriler ve istihdam üzerindeki etkilerinin araştırılması projesi B20 ev L20 arasındaki işbirliği açısından bir ilki temsil ediyor. Gurur vericidir ki, TİSK söz konusu Deklarasyon’da taahhüt edilen diğer iki projenin doğrudan uygulayıcısı olacak. Bunlardan ilki işbaşında eğitim ikincisi ise iş sağlığı ve güvenliği alanlarında gerçekleştirilecek. 2015 yılını genel olarak değerlendirdiğimizde, G20 ve B20 Dönem Başkanlığı’nın, yıl başında da temenni ettiğimiz üzere Türkiye açısından bir başarı hikayesine dönüşmekte olduğunu söylemek yanlış olmamaktadır. Ancak bizler bu sürecin devamlılığına inanarak, geçmişte olduğu gibi bundan sonra da süreçleri yakından takip etmeye ve tavsiyelerimizin hayata geçirilmesi için çalışmaya devam edeceğiz. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 61 İmdat TÜRKAY Gelir İdaresi Grup Başkanı [email protected] G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumunun Değerlendirilmesi* 1. G-20 Ülkeleri ve Türkiye’nin G-20 Dönem Başkanlığı Bilindiği üzere, Ülkemiz 2015 yılında G-20 (Group of Twenty- Yirmiler Grubu) Dönem Başkanlığı görevini yürütmektedir. Dünyaya yön veren ve Yirmiler Grubu olarak da adlandırılan G-20 grubu, G-8 maliye bakanlarının Washington’da 25 Eylül 1999 tarihindeki toplantısında kurulmuş olan dünyadaki önemli bir küresel ekonomik işbirliği platformudur. G-20 Grubunda yer alan ülkeler, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülkeden ve Avrupa Birliği’nden oluşmaktadır. G-20 Grubunun üyesi olan ülkeler ve kuruluşlar şunlardır: 1. ABD 8. Kanada 15. Güney Afrika 2. Çin 9. Rusya 16. Suudi Arabistan 3. Japonya 10. Hindistan 17. Güney Kore 4. Almanya 11. Arjantin 18. Avustralya 5. Fransa 12. Türkiye 19. Endonezya 6. İngiltere 13. Brezilya 7. İtalya 14. Meksika 20. Avrupa Birliği Dönem Başkanı ve Avrupa Birliği Merkez Bankası Başkanı Yukarıda yer alan G-20’ye üye ülkeler, dünyada küresel toplam gayri safi yurtiçi hasılanın yaklaşık yüzde 90’ını, uluslararası küresel ticaretin yüzde 80’ini ve toplam Dünya nüfusunun ise yaklaşık üçte ikisini temsil etmektedir. Dünyanın 20 büyük ekonomisinin bir araya geldiği G-20 Yirmiler Gurubunda; 19 büyük ülkenin ekonomiden sorumlu bakanları ya da maliye bakanlarıyla merkez bankası başkanları ve Avrupa Birliği Avrupa Konseyi Başkanı ve Avrupa merkez bankası başkanı bulunmaktadır. G-20 toplantılarında alınan kararlar küresel sitemin onda dokuzunu oluşturan ülkelerce alınmış 62 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Sempozyuma, 60’dan fazla ülkeden 300’e yakın temsilcinin katılımı sağlanmış, vergi konularında uluslararası işbirliği ve uyum için eşsiz bir platform oluşturulmuş, ayrıca G-20’nin vergi ile ilgili çalışmalarından gelişmekte olan ülkelerin ve düşük gelirli ülkelerin faydalanması sağlanmıştır. sayıldığı için sisteme yön verici nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla, bu kararlar ülkelerin izleyeceği ekonomi politikası açısından yön gösterici olmaktadır.1 G-20 ile küresel ekonomik istikrarın ve sürdürülebilir büyümenin sağlanmasına yönelik olarak üye ülke politikaları arasında eşgüdümün sağlanması, gelecekteki finansal krizlerin önlenmesine yönelik finansal düzenlemelerin teşvik edilmesi ve uluslararası finansal mimarının ele alınması amaçlanmaktadır. IMF ve Dünya Bankası da toplantılara üst düzeyde katılım sağlamaktadır. 2 Dünyaya yön veren 20 ülkenin bulunduğu organizasyonun dönem başkanlığını 2015 yılında Ülkemiz yapmaktadır. G-20 dönem başkanlığı yıllık olarak yürütülmekte ve üye ülkeler arasında sırayla belirlenmektedir. G-20’nin iş dünyası kolu olan B-20 (The Business 20) oluşumu; büyümenin, istihdamın, teknolojiye dayalı kalkınmanın lokomotifi olan üye ülkelerin küresel ekonomi içindeki en önemli aktörlerini temsil etmektedir. Türkiye Odalar ve Borsalar Başkanı, G-20’nin iş dünyası kolu olan B-20’de Dönem Başkanlığı görevini yürütmektedir. B-20 Türkiye’de tüm yıla yayılacak ve yaklaşık 5 bin iş dünyası liderini Türkiye›ye getirecek etkinlikler yapılacaktır. G-20 dönem başkanlığını; 2012’de Meksika, 2013’de Rusya ve 2014’de Avustralya yapmış, 2015 yılında ise Türkiye G-20’ye Dönem Başkanlığı yapmaktadır. Türkiye’den sonra 2016 yılında ise G-20 Dönem Başkanlığını Çin üstlenecektir. Ülkemizin 2015 yılı G-20 Dönem Başkanlığına ilişkin olarak ilgili kurumlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak için 2013/4 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile kurulan “G-20 Dönem Başkanlığı Yönlendirme Komitesi” gerekli çalışmaları yürütmektedir. Ayrıca, 10.09.2014 tarihli ve 6552 Sayılı, İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanunun 12. maddesi ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa eklenen geçici 16. maddenin birinci fıkrasına eklenen hükme göre; Türkiye’nin 2015 yılında üstleneceği Yirmiler Grubu (G-20) Dönem Başkanlığı kapsamında, 2014 ve 2015 yıllarında yapılacak mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, ceza ve yasaklama hükümleri hariç Kamu İhale Kanununa ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi değildir. Türkiye’nin G-20 dönem Başkanlığında “kapsayıcılık, uygulama ve yatırım” konuları esas alınmaktadır. G-20’nin daimi bir sekretaryası yoktur ve her yıl bir ülke ev sahipliği yapmaktadır. G-20’de ev sahibi olan ülke, o yılın gündemini de belirlemektedir. Türkiye, iki yıllık bir yoğun lobi çalışmaları sonrasında 2015 dönem başkanlığını almıştır. G-20 küresel ekonomik zorlukları ele almak üzere dünyanın en büyük gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerinin liderlerini bir araya getirmektedir. G-20 ekonomilerinin liderleri her yıl, G-20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları ise yıl içinde birçok kez toplanmaktadır. 2008 yılındaki küresel mali krize verdiği tepkinin de gösterdiği üzere, G-20 insanların yaşam şartlarını geliştirecek belirleyici faaliyetlerde de bulunabilmektedir. 2. Maliye Bakanlığının Ev Sahipliğinde Yapılan G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumu Ülkemizin G-20 dönem başkanlığı döneminin ilk altı ayında birçok organizasyon yapılmış bulunmaktadır. Bu etkinliklerden biri de birincisi 2012 yılında Tokyo’da yapılan G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumunun 6-8 Mayıs 2015 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenmesidir. Bu başarılı organizasyon, çoğu uluslararası olmak üzere yaklaşık 60 ülkeden vergi konusunda uzman üst düzey yetkili, danışman ve yöneticilerden oluşan 300’ün üzerinde katılımcı ile gerçekleşmiştir. 2008 yılındaki küresel finansal kriz, küresel sorunlara çözümlerin de küresel olabileceğini ve buna yönelik eylem geliştirmenin önemini ortaya koymuştur. G-20, karşılaşılan küresel sorunlara karşı daha bütüncül, daha uyumlu ve daha etkin bir yaklaşım geliştirmiştir. Nitekim, G-20, 2009 yılından itibaren, küresel gelişmelerin de etkisiyle vergi gündemini; • Matrah Aşınması ve Kar Kaydırma (Base Erosion and Profit ShiftingBEPS)3, • Otomatik Bilgi Değişimi ve • Vergi ve Kalkınma, olmak üzere 3 temel başlık üzerine inşa etmiştir. BEPS Projesi, G20 ülkelerinin çağrısı üzerine OECD tarafından hazırlanmış, amacını da, farklı uluslararası vergi mevzuatları arasında var olan boşluklardan kaynaklanan çifte vergilendirmeme durumunu ortadan kaldırmak, işlemlerin özü ile vergilendirme arasındaki ilişkiyi dengelemek ve vergilendirmede şeffaflığı arttırmak olarak belirlemiştir. Ülkemizce BEPS Projesi kapsamında çalışmalar sürdürülmekte ve bu alandaki eylemlerin sorunsuz bir şekilde tamamlanmasına ilişkin takibine devam edilmekte; otomatik İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 63 Gelişmekte olan ve düşük gelirli ülkelerin de G-20’nin vergi ile ilgili çalışmalarından faydalanmasının sağlanması Sempozyumun önceliği olarak belirlenmiştir. bilgi değişimine ilişkin gerekli çağrılar yapılmakta ve uluslararası vergi gündemine, düşük gelirli ülkelerin de dahil edilerek gündemden faydalanabilmeleri için büyük çaba gösterilmeye devam edilmektedir. Sempozyumun ana temaları, sekiz oturumda şu konu başlıkları altında detaylı bir şekilde tartışılmıştır. G-2O’nin Vergi Gündemi şöyle olmuştur; • Dijital Ekonomi (Dijital ekonomi nedeniyle ortaya çıkan vergi kayıpları), • Finansal İstikrara Katkı, (Faiz giderlerinin indirilmesine ilişkin getirilecek sınırlandırmalar,) • Vergi Kurallarının Gerçek Küresel Değer ile Uyumlaştırılması, • Matrah Aşındırması ve Kar Kaydırması (BEPS) Konusunda Ekonomik 64 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Perspektif, (Matrahın aşındırılması ve karın aktarılmasına ilişkin verilerin toplanması, bunların ekonomik olarak analizi ve dışsal etkilerinin (spill-over eff ects) tespiti,) • BEPS Konusunda Uluslararası Konsensüsün Uygulanması, • Banka Gizliliğinden Otomatik Bilgi Değişimine (AEOI), • Gelişmekte Olan Ülkeler ve Otomatik Bilgi Değişimi (Banka hesaplarına ilişkin bilgiler dahil vergi idareleri arasında otomatik bilgi değişimi ve gelişmekte olan ülkelere etkisi.). Sempozyum, G-20 ve OECD ülkeleri ile diğer ilgili hükümet yetkilileri, iş dünyası, sivil toplum örgütleri, uluslararası kuruluş temsilcileri ve akademisyenleri bir araya getirmeyi amaçlamış ve 60’a yakın ülkeden, çok sayıda sivil toplum kuruluşundan ve akademiden 300’den fazla temsilcinin katılımı sağlanmıştır. Gelişmekte olan ve düşük gelirli ülkelerin de G-20’nin vergi ile ilgili çalışmalarından fayda- lanmasının sağlanması Sempozyumun önceliği olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda, Sempozyum, vergi konularında daha ileri uluslararası işbirliği ve koordinasyona ulaşmak amacıyla gerçekleşecek tartışmalar için de bir platform oluşturmuştur.4 Maliye Bakanlığı 6-8 Mayıs 2015 tarihlerinde İstanbul’da, hükümet yetkilileri, uluslararası kuruluş temsilcileri, iş dünyası, sivil toplum örgütleri ve akademisyenleri bir araya getiren “G20 Uluslararası Vergi Sempozyumu”na ev sahipliği yapmıştır. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Bakanlık Müsteşarı İsa Coşkun, Gelir İdaresi Başkanı Adnan Ertürk ve ilgili Maliye Bakanlığı bürokratları ile İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının katılımı Maliye Bakanlığının konuya verdiği önemi ortaya koymuştur. Dünya genelinde 60’dan fazla ülkeden 300’e yakın temsilcinin katıldığı Sempozyum, vergi konularında uluslararası işbirliği ve uyum için eşsiz bir platform oluşturarak, G-20’nin vergi ile ilgili çalışmalarından gelişmekte olan ülkelerin ve düşük gelirli ülkelerin faydalanmasını sağlamıştır. Sempozyumun resmi açılışı, Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek ve OECD Mali İşler Komitesi Başkanı Sayın Masatsugu Asakawa tarafından yapılmıştır. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sempozyumun açılış konuşmasında G-20 Dönem Başkanlığı süresinde Türkiye’nin önceliklerinin “tüm tarafları kapsama”, “uygulama” ve “yatırım” konuları olduğunu ifade etmiştir. Maliye Bakanı, Sempozyumun ana konusu olan “OECD/G-20 Matrahın Aşındırılması ve Karın Aktarımına İlişkin Eylem Planı” ile ilgili olarak da açıklamalarda bulunmuştur. Maliye Bakanı, Matrah Aşındırması ve Kar Kaydırması (BEPS) önlemlerinin uygulamasının önemine ve G-20 reform gündeminin kapsayıcılığı kadar uluslararası vergi ortamının şeffaflığına vurgu yapmıştır. Maliye Bakanı OECD/G-20 Eylem Planı’nı tamamen desteklediklerini, OECD tarafından şu anda sürdürülen çalışmaları değerlendirdiklerini ve 2015 yılı sonunda çalışmaların tamamlanmasını beklediklerini, ardından uygulamaya ilişkin bazı adımlar atacaklarını ifade etmiştir. Yine bu kapsamda, elektronik ticaret sürdüren şirketlerin vergi ödemeleri gerektiği ve bu konuda da çalışmaların sürdürüldüğünü belirtmiştir. Matrahın Aşındırılması ve Kar Kaydırma (Base Erosion and Profit Shifting-BEPS) Eylem Planı: Küreselleşmenin etkilerinin iyice arttığı günümüzde, çokuluslu şirketler için vergi yüklerini önemli oranda azaltabilmeleri için yeni fırsatlar doğmaktadır. Çokuluslu şirketler, ulusal mevzuat ve çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarındaki farlılıklardan yararlanmak suretiyle, dünya ölçeğinde yapmış oldukları vergi planlamaları ve kurdukları şirket yapıları ile karlarını düşük vergilerin söz konusu olduğu veya hiç vergi alınmayan ülke veya bölgelere kaydırmaktadırlar. Çokuluslu şirketler lehine gelişen bu türden uygulamaların vergi uygulamaları açısından son yıllarda sıkça gündeme gelmeleri dünya kamuoyunda ciddi tepkilere neden olmuştur. Ayrıca, ekonomik krizlerle ülkelerin yaşadığı gelir kayıpları ve yeni vergi kaynakları arayışları uluslararası vergi konularında yeni ve kapsamlı küresel bir projenin gerekliliğini ortaya koymuş ve G-20 Liderleri Eylül 2013’teki Saint-Petersburg’daki Zirve’de OECD’nin geliştirdiği “Matrahın Aşındırılması ve Kar Kaydırma (Base Erosion and Profit ShiftingBEPS) Eylem Planı kabul edilmiştir. Maliye Bakanı, uygulamada yeni büyüme modellerinin ortaya çıktığını belirtip, G-20 ülkeleri arasında bu süreçte binin üzerinde yapısal reformun gerçekleştiğini belirtmiştir. Ayrıca Ak- ran izlemesi konusunu dile getirip, her akran işlemin kendi arasında değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapıp, günümüzde işsizliğin önemli bir sorun olduğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca, Küresel Vergi Sistemlerinin de iyi etüt edilmesine vurgu yaparak, 2030 yılına kadar G-20 ülkelerinde 70 trilyon Dolar yatırım yapılacağına dikkat çekip, alt yapı yatırımlarının da kilit nitelikte olduğunu belirtmiştir. Sayın Bakan, Ülkemizde bugün itibari ile 4.200 çok uluslu firmanın olduğunu belirtip, konunun önemine bir kez daha dikkat çekmiştir. Sempozyumda çok uluslu şirketlerin bulunduğu ülkeler için Vergi Cenneti olma riski üzerinde de durulmuştur. Türkiye’de bu konular ile ilgili olarak 15 maddeden oluşan Eylem Planına imza atmış ve bunların 7 tanesini de tamamlayıp uygulamaya koymuş olup, diğer 8 tanesinin de 2015 yılında tamamlanması beklenmektedir. Eylem Planında yer alan eylemler şöyledir; • Dijital ekonominin yarattığı vergisel komplikasyonların (işyeri oluşması, gelirin elde edildiği yer, gelirin türü vb.) değerlendirilip zararlı vergi uygulamalarının önlenmesi, • “Hibrid Enstrümanlar/Kurumlar” kullanımı ile ortaya çıkan olumsuz etkilerin bertaraf edilmesi, • Kontrol Edilen Yabancı Kurum («CFC») Kazançlarının Vergilendirilmesi kurallarının gözden geçirilerek iyileştirilmesi, • Faiz vb. mali enstrümanlar kullanımı sonucu yapılan gider indirimleri ile oluşan matrah aşınmalarının sınırlandırılması, • “Şeffaflık” ve «özün önceliği» ilkeleri dikkate alınarak zararlı vergi uygulamalarının önlenmesi için tedbirler alınması, • ÇVÖA hükümlerinin kötüye kullanımını önleyici tedbirler, • “İşyeri Teşkili” yaratan durumlar- Ülkemizin gelişmekte olan ülkeler arasında ön sıralarda yer alması nedeniyle, uluslararası vergi gündemi çalışmalarına gelişmekte olan ülkelerin bakış açısını daha kolay yansıtabilmek ve böylece problemlerin çözümü sürecine dünya çapında önemli katkılar sağlayacak fırsatı ve imkanı vardır. dan kaçınma hallerine karşı gerekli önleyici tedbirlerin alınması, • Gayrimaddi hak transferlerinde değerin yaratıldığı yerin dikkate alınması (Transfer fiyatlandırması), • Risk ve sermaye transferlerinde değerin yaratıldığı yerin dikkate alınması (Transfer fiyatlandırması), • Yüksek riskli işlemlerde değerin yaratıldığı yerin dikkate alınması (yönetim hizmetleri, ana merkez giderlerinin indiriminin kabulü açısından önemli) (Transfer fiyatlandırması), • Matrah aşındırılması ve kar aktarımı uygulamaları ile ilgili verilerin toplanması ve analiz edilmesi, ilgili metodolojinin oluşturulması, • İddialı vergi planlama uygulamaları için beyan (disclosure) zorunluluğu getirilmesi, • Transfer Fiyatlandırması dökümantasyon (belgelendirme) kurallarının yeniden gözden geçirilmesi (Transfer fiyatlandırması), • Vergi uyuşmazlık çözüm mekanizmalarının (karşılıklı anlaşma usulleri, tahkim-artbitration vb.) daha etkin çalıştırılması, • Uluslararası Hukuk Kuralları çerçevesinde «Çok taraflı çözüm üretme mekanizması» nın yaratılması. Sempozyumda Maliye Bakanı’nın en çarpıcı açıklamalarından birisi ise “kayıtdışı ekonomi ile mücadele terör ile mücadele etmek kadar önemli” şeklindeki açıklaması olmuş İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 65 ve kayıtdışı ekonomi mücadele konusunda uzun yıllardır ortaya koyduğu hassasiyeti bir kez daha vurgulamıştır. İstanbul’daki Sempozyumun konuşmacıları Maliye Bakanlığından, OECD’den ve çeşitli vergi idarelerinden üst düzey yetkililer, özel sektör temsilcileri, çok uluslu şirketlerin mali yöneticileri ve akademisyenlerden oluşmuştur. Sempozyumda şu anda tüm ülkelerin en önemli vergi gündemini oluşturan “OECD/G-20 Eylem Planı” kapsamında sürdürülen çalışmalar üzerinde detaylı olarak durulmuştur. Sempozyumdaki tartışmalar, G-2O/ OECD vergi gündemi için geniş çapta desteğin olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, Sempozyum boyunca paydaşlar tarafından BEPS Eylem Planına yöneltilen eleştiriler, küresel vergi gündemine ilişkin daha geniş bir bakış açısı sağlamıştır. Bu anlamda, Sempozyum BEPS (Baz Erozyon ve Kar) önlemlerine yönelik kapsamlı küresel çözümler için bir fırsat sunmuştur. BEPS projesi çifte olmayan vergilendirme, çeşitli uluslararası vergi mevzuatı arasındaki yasal boşluklar kaynaklanan vergilendirme ve ekonomik faaliyetlerin özünde ve vergilendirme artan şeffaflık arasındaki ilişkiyi dengeleme ve önlemeyi amaçlamaktadır. Küresel vergi gündeminin bir sonuca varması için kayda değer çalışmalar ve etkin bir işbirliği ortamı gerekmektedir. Bunun sağlanması, bütün ülkelerin kapsayıcı sürecin bir parçası olmasını ve politika geliştirmeye katkı sağlamasını gerektirmektedir. Aynı zamanda, reform süreci için politik konsensüs sağlanması da hayati önemdedir. Küresel vergi sisteminde mevcut zorluklara tamamıyla küresel çözümler üretebilmek için, düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkelerin perspektifinin dahil edilmesi zorunludur. Bu nedenle, BEPS önlemlerinin ve Otomatik Bilgi Değişimi Mekanizmasının uygulanmasına yönelik kapasite geliştirme 66 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 çabaları ve teknik destek sağlanması önemlidir. Organizasyon, küresel vergi konularının öneminin daha iyi anlaşılması ve kalkınma için kritik hususların tespit edilmesini sağlayarak, tecrübe ve görüşlerin paylaşılması için eşsiz bir ortam sunmuştur.5 G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumu, uluslararası vergilendirme kurallarının ciddi şekilde yeniden ele alındığı ve şekillendiği bir dönemde gerçekleştirilen önemli bir uluslararası organizasyonu ifade etmektedir. Asıl önemli yanı ise önümüzdeki birkaç yıl içinde Türkiye dahil bir çok ülkede yapılması öngörülen vergi konularındaki yasal değişikliklerin içeriğine dair çok sayıda ipucuna ulaşmamıza yardımcı olmasıdır. Tüm bu çalışmalar Türkiye için neyi ifade ediyor diye sorulduğunda ise yanıtım Türkiye’nin dünya ülkeleri ile eşgüdümlü hareket ettiği ve yakın zamanda tüm bu çalışmaları yasal düzenlemelere yansıtma ihtimalinin oldukça yüksek olduğu şeklinde olabilir. O nedenle, Türkiye’de yakın zamanda vergi konularında bazı yasal değişikliklerin olacağını beklemek mümkündür. Bu anlamda sanal işyeri, otomatik bilgi değişimi ve transfer fiyatlandırması konuları ön plana çıkmaktadır.6 Sempozyumda panelistlerin öne çıkardığı konular başlıklar itibari ile şöyle olmuştur;7 • Günümüzde Afrika gelecek yüzyılın kıtası olarak öne çıkmaktadır. Bunun için eğitim ve alt yapının tamamlanması gerekmektedir. • Ülkeler arasında 2014 yılında otomatik Vergi Paylaşımı için (Vergi Şeffaflığı) 93 ülkeden 52 ülke imza atmıştır. • Vergiden kaçınma ile vergi kaçırmanın önüne geçmek gerekliliği vurgulanmıştır. • 25 OECD ülkesinde 37 milyar Euro • • • • • • • • • • • • • • vergi geliri elde edilmiştir. Vergi, Ülkenin egemenliği ile ilgilidir. Dünyada var olan mali kriz nedeni ile vergi ödenmeleri eşit olmalıdır. Demokrasi bağlamında vergilendirme olmalıdır. Dünyada iş modelleri değişti, dijital uygulamaya geçilerek, toprakla ilgi kesildi. BEPS meselesini çözecek tek bir kural yoktur, kurallar zinciri vardır. Nihai tüketiciye ulaşılan ülkede vergilendirme olmalıdır. 2014 Yılında e-ticaret cirosu 26 milyar Dolar, online reklam geliri 2012’de 100 milyar Dolar, 2017 yılında ise 185 milyar Dolar olması beklenmektedir. BEPS (Matrah Aşındırması ve Kar Kaydırması) sonrası vergi bütün olarak ele alınacaktır. Teşviklerin yanlış kullanımı önlenmelidir. Ülkeler açısından geleceğe yönelik uluslararası kurallar benimsenmezse tehlike arz eder. Vergi Kuralları nelerdir? Belirlenmez ise şirketler kırmızı bayrak açarlar. BEPS’i Vergi sistemi ile adapte etmek gerekiyor. BEPS’nin değerlemesinde İslami sermaye, Murabaha ve Sukuk hakkında görüş soruldu. Uluslararası alanda Transfer Fiyatlamasına Kar Dağıtımı ve Aktarımı boyutunda bakılıyor. 160 Ülkede (Afrika dahil) BEPS kapsamında bilgileri paylaşmaya çalışıyor. Sonra bilgi değişimi önemlidir. Latin Amerika ve Asya Vergi İdarelerinin gelişimi önemli. Önce vergi toplanıp, sonra rekabet ortamı oluşturmak ve adilliği sağlamak gerekir. Vergi sistemi güvenilir ve uygulanabilir olmalıdır. • Hukukun üstünlüğü için yatırım önemli bir kalemdir. • Gelişmekte olan ülkelerde BEPS ne kadar faydalı olacak? Gelir idareleri gelir konusunda ne kadar başarılı olur. Belirsizlik devam ediyor ve iş dünyaları da bu konuda endişelidir. • Dijital ekonomide e-ticarette örtülü KDV tahsilatı önem arz etmektedir. Daimi işyeri ve transfer fiyatlamasının tanımının çok iyi yapılması lazım. Hesap verilebilirlik bununla gerçekleşebilir. Dijital yayıncılıkta veri tabanı İsveç ve Danimarka’da oluşturuluyor. Editör ise Belçika’da yaşıyor ve editör veri tabanını oluşturanları tanımıyor. Bunlar firmadan bağımsız kişiler. Filipinler’de veri üretimi yapılıyor, ama saklama ABD’de yapılıyor. Bu kadar dağınık bir oluşumda BEPS önem arz etmektedir. • Vergi Kanunları ile vergiye fazla odaklanmamak gerekiyor. Marjinal yatırımlar önemlilik arz etmektedir. Kurumlar Vergisi değeri en yüksek olan vergi değildir. • Ülkeler BEPS için Vergi Mantığı ile Ekonomi Mantığı arasında gerçekçi seçimlerini yapmalıdır. • Faiz İndirimi yolu ile kar aktarımı önem arz etmektedir. 3. Sonuç Dünyanın 20 büyük ekonomisinin bir araya geldiği guruba Yirmiler Gurubu G-20 (Group of Twenty) adı veriliyor. Yirmiler Gurubu G-20’nin 2015 yılı dönem başkanlığını Ülkemiz üstlenmiş bulunmaktadır. Bu grupta 19 büyük ülkenin ekonomiden sorumlu bakanları ya da maliye bakanlarıyla merkez bankası başkanları ve Avrupa Birliği Avrupa Konseyi Başkanı ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı bulunuyor. G-20 Üye ülkeleri, küresel toplam gayri safi yurtiçi hasılanın yaklaşık %90’ını, uluslararası küresel ticaretin %80’ini ve toplam Dünya nüfusunun yaklaşık 2/3’ünü temsil etmektedir. Ülkemizin dönem başkanlığında “kapsayıcılık”, “uygulama” ve “yatırım” temaları öncelikli olarak işlenmekte olup, farklı ülkelerden yüzlerce işadamın katılacağı etkinliklerle özel sektörümüzün ufku daha da gelişecek ve dünya ile entegrasyonu artacaktır. Dönem başkanlığı süresince, Ülkemizin uluslararası arenada son yıllarda artan imajı da muhtemelen daha da artacak ve ülkemizin tanıtımına büyük katkı sağlayacaktır. Ülkemizin yapmakta olduğu G-20 Dönem Başkanlığı, son yıllarda ekonomik, siyasi ve ülke imajı açısından gerçekleştirilen çok önemli bir organizasyon olarak algılanmalıdır. Ülkemizin 2015 yılında yapmakta olduğu bu büyük organizasyon, 10. Kalkınma Planında benimsenen 2023 vizyonu hedeflerine ulaşmak için ne derece kararlı olduğunun bir göstergesidir. Ülkemizin G-20 dönem başkanlığı organizasyonuna katkı sağlayan/sağlayacak özel sektör ve kamu sektöründeki tüm paydaşlara başarılar dilerim. Ayrıca, Ülkemizin dönem başkanlığı kapsamında İstanbul’da gerçekleştirilen G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumunun ev sahipliğini yapan Maliye Bakanlığı, bu denli üst düzey bir organizasyonu başarıyla organize etmiş bulunmaktadır. G-20, vergisel yönden çerçevesini BEPS projesi, vergide şeffaflık ve bilgi değişimi ve gerçek yararlanıcıların tespit edilmesi ana başlıkları olarak belirlemiş, vergi sorunlarına çözüm ve öneri getiren bazı rapor ve diğer çıktıları onaylamıştır. Bir taraftan da yapılan çalışmaların daha yaygın ve kapsayıcı olmasını sağlamak amacıyla G-20 dışında kalan özellikle gelişmekte olan ülkelerin de sisteme dahil edilmeye çalışılmaktadır. BEPS Projesinin başarıya ulaşabilmesinde, mümkün olduğunca çok ülkenin destek vermesi önemli olduğundan çalışmalara eşit şartlarda katılım sağlaması gerekli görülmüştür. Böylelikle sorunların geniş çapta yankı bulması ve ona göre ortak çözümlerin bulunması hedeflenmiştir. BEPS projesi kapsamında ortaya koyulan eylem adımlarının taahhüt edilen takvim dahilinde sonuçlandırılması ve otomatik bilgi değişimi çalışmalarının istenildiği gibi devam etmesiyle uluslararası vergi alanındaki pek çok problemin ortadan kalkması, en azından ıslah edilmesi beklenmektedir. Vergide şeffaflık, bilgi değişimi ve karın elde edildiği yerde vergilendirilmesi gerektiği hususlarının öne çıktığı bir dönemde yaşıyoruz. 2015 Yılında ülkemizin G-20 dönem başkanlığı münasebetiyle proje ve çalışmaların takibi, sevk ve idaresi açısından ülkemize önemli görevler düşmektedir. Bu kapsamda yapılan Sempozyuma, 60’dan fazla ülkeden 300’e yakın temsilcinin katılımı sağlanmış, vergi konularında uluslararası işbirliği ve uyum için eşsiz bir platform oluşturulmuş, ayrıca G-20’nin vergi ile ilgili çalışmalarından gelişmekte olan ülkelerin ve düşük gelirli ülkelerin faydalanması sağlanmıştır. Ülkemizin gelişmekte olan ülkeler arasında ön sıralarda yer alması nedeniyle, uluslararası vergi gündemi çalışmalarına gelişmekte olan ülkelerin bakış açısını daha kolay yansıtabilmek ve böylece problemlerin çözümü sürecine dünya çapında önemli katkılar sağlayacak fırsatı ve imkanı vardır. DİPNOTLAR *- Bu yazıda yapılan açıklamalar, tamamıyla yazarına ait olup, hiçbir şekilde yazarın çalıştığı kurumunu bağlamaz; kurumunun görüşü olarak kullanılamaz ve değerlendirilemez. 1- http://www.mahfiegilmez.com/p/ekonomi sozlugu.html 2- http://G-20.org/ Turkısh G-20 Presıdency Prıorıtıes For 2015. 3- G-20 Liderleri tarafından Eylül 2013’teki Saint-Petersburg’daki Zirve’de OECD’nin geliştirdiği “Matrahın Aşındırılması ve Kar Kaydırma (Base Erosion and Profit ShiftingBEPS) Eylem Planı kabul edilmiş ve ülkelerden BEPS’in önüne geçmek amacıyla ulusal kanunlarını gözden geçirmeleri istenmiştir. 4- http://www.gep.gov.tr, G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumu, 6-8 Mayıs 2015 5- http://www.gep.gov.tr, G20 Uluslararası Vergi Sempozyumu Kapanış Basın Bildirisi, Maliye Bakanlığı, 8 Mayıs 2015 6- Ramazan BİÇER, Vergi Portalı, 22.05.2015, [email protected] 7- Arif AYTULUN, G-20 Uluslararası Vergi Sempozyumu/International Tax Symposium, Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği, http://www.tmud.org.tr İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 67 DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER 68 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Prof.Dr.M. Hakan BERUMENT Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi FED’in Faiz Artırımının Olası Etkileri FED’in 2008 sonrası dönemde gerçekleştirdiği üç niceliksel genişleme programının ve tahvil vadesi değişim operasyonunun en temel ürünü şüphesiz ki bu politikaların amacını teşkil eden likidite artışı olmuştur. Uzun vadeli hazine tahvilleri ve varlığa dayalı menkul kıymet alımıyla FED’in bilanço büyüklüğünün 2008 yılının Eylül ayı başındaki 870 milyar dolar seviyesinden 2015 yılı Eylül ayı itibarıyla 4,4 trilyon dolara ulaştığı süreçte, kısa vadeli faizler yüzde 0,25’e 10 yıllık tahvil faizleri de yüzde 1,38’e kadar gerilemiştir. Faiz ve likiditenin geldiği bu seviyeler başlıca iki borçlunun/borçlu grubunun ortaya çıkmasına sebep olmuştur: ABD Hazinesi ve gelişmekte olan ülkeler. Söz konusu dönemde ABD Hazinesinin toplam borcu 18 trilyon doların üzerinde çıkarken, faize duyarlı, tahvil ve bono cinsinden borcu ise 2 katı kadar artarak 12 trilyon doları geçmiştir (Şekil 1a). Gelişmekte olan ülkelerinse, Şekil 1b’de görüleceği üzere kısa ve uzun vadeli özel kesim borcu başta olmak üzere dış borçlarında büyük oranlı artışlar gözlenmiş, gelişmekte olan ülkelere yabancı sermaye girişinin önemli bir göstergesi olan MSCI endeksi 2009-2011 yılları arasında yüzde 140 artmıştır (Şekil 2). Daha da önemlisi, bu iki borçlu grubunun taşıdıkları risklerin birbiriyle ilişkili olmasıdır. Zira, ABD Hazinesinin tüm boçlarının yaklaşık yüzde 35’ini teşkil eden dış borcunun, (%20’si sadece Çin’de olmak üzere) yaklaşık %40’ı gelişmekte olan ülkeleredir1. FED’in geleneksel olmayan para politikası sonucunda 2,4 trilyon dolar değerindeki ABD tahvili bizzat FED’in bilançosuna girerken, azımsanmayacak bir bölümü de ge- Uzunca bir süredir ekonomi gündemini teşkil eden FED’in kısa vadeli faiz oranında artışa gidecek olmasının Türkiye başta olmak üzere etkileri de aslında söz konusu faiz artışının ABD tahvil piyasasında yaratacağı etkiyle bağlıdır. lişmekte olan ülkelere gitmiştir2. Geri kalanı da büyük bölümü finans kuruluşları olmak üzere özel sektörün elinde bulunmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin elinde bulunan ABD tahvilleri kur ve faiz riskine açıkken, ABD tahvil getirilerinde kontrolsüz artış görülmesi durumunda bilançolarındaki tahvili nakte dönüştürmek üzere bekleyen finans kuruluşlarının varlığı da bu riski beslemektedir. Halihazırda gelişmekte olan ülke sermaye piyasalarında bulu- İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 69 Şekil 1a. ABD Hazinesinin Faize Duyarlı Borç Stoğu (milyon $) Şekil 1b. Gelişmekte Olan Ülkeler Borç Stoğu (milyon $) Kaynak: http://www.treasury.gov Kaynak: http://databank.worldbank.org/ Şekil 2. MSCI Gelişmekte Olan Ülkeler Endeksi Kaynak: https://www.msci.com nan ve ABD’deki reel faizlerinin artması durumunda bu ülke yönünde hareket etmesi muhtemel olan sıcak para ise bu resmi tamamlayan bir diğer faktördür. Dolayısıyla ABD ve gelişmekte olan ülkeler, sermaye hareketlerine hassasiyet anlamında kur ve faiz riski üzerinden birbiriyle yakın etkileşim içinde görünmektedir. Bu çerçevede, uzunca bir süredir ekonomi gündemini teşkil eden FED’in kısa vadeli faiz oranında artışa gidecek olmasının Türkiye başta olmak üzere etkileri de aslında söz konusu faiz artışının ABD tahvil piyasasında yaratacağı etkiyle bağlıdır. Bu ilişki ise hem FED’in faiz artışı ile geçeceği sıkılaştırma politikasının uzun vadeli faizleri etkileme kabiliyetine, hem de gelişmekte olan ekonomilerin yaşanması muhtemel dalgalanmaları tolere 70 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 edebilme gücüne bağlıdır3. Bu iki koşuldan ilki, yani FED’in kısa vadeli politika faiz artışının tahvil getirisini etkileme gücü dış faktörler bir kenarda tutulursa, aslında tam olarak geleneksel olmayan para politikasından çıkış koşullarının doğru ve piyasaların beklentisi çerçevesinde olmasına bağlıdır. Zira, uzun vadeli faizler en basit tanımıyla kısa vadeli faizlerin beklenen değerlerine belirsizlik faktörünün eklenmesinden başka bir şey değildir. Örneğin enflasyon yaratacak çıktı açığının oluşmaması durumunda FED’in kısa vadeli faizleri planlanan hızda artırmayacağı beklentisi oluşursa tahvil getirisi de hızla artmayabilir. Bu manada, Wu (2014), QE3 kapsamında uygulanan varlık alım programının uzun vadeli faizler üzerindeki etkisinin daha önce- Sermayenin uluslararası dolaşımının büyük ölçüde serbest olduğu günümüz finansal mimarisinde, portföy hareketlerinin finansal gelişmişlik seviyelerinden bağımsız olarak borçlanma maliyetleri, sermaye piyasaları, döviz kurları ve ticaret hadleri üzerinden tüm ülkeleri etkileme potansiyeline sahip olduğu teorik olarak kabul edilen, literatürdeki çok sayıda çalışmayla amprik olarak da kanıtlanan bir gerçektir. ki programlara göre azaldığını göstermektedir. Aynı çalışmada geleneksel olmayan para politikasından çıkışın zamanlamasının doğru ve şeffaf olmasının normalleşmeye geçişin az hasarlı olmasına katkı yapacağı da vurgulan- ABD’nin, Avrupa başta olmak üzere ticari rakiplerine karşı dış ticaret payını kaybetme riski söz konusudur. maktadır. 2000’li yıllardan itibaren FED’in kısa vadeli fonlama oranında gerçekleştirdiği beklenmedik değişikliklerin tahvil faizlerle pozitif yönlü istatistiki olarak anlamlı ilişki içinde olduğuna dair amprik bulgular sunan çok sayıda akademik çalışma olmakla birlikte (literatür özeti için bkz. Berument ve Froyen, 2009), FED’in yakın gelecekte faiz artırımının tüm kesimlerce beklendiği bu ortamda tahvil getirleri üzerindeki etkisi müphemliğini korumaktadır. FED’in faiz artırımınının tahvil getirilerini başarıyla yükseltmesi durumunda, gelişmekte olan ülkelerin sermaye hareketlerini tolere edebilme koşulu ise bu ülkelerin parasal duruşlarına ve bunu belirleyen makro ekonomik koşullara bağlıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, sermayenin uluslararası dolaşımının büyük ölçü- de serbest olduğu günümüz finansal mimarisinde, portföy hareketlerinin finansal gelişmişlik seviyelerinden bağımsız olarak borçlanma maliyetleri, sermaye piyasaları, döviz kurları ve ticaret hadleri üzerinden tüm ülkeleri etkileme potansiyeline sahip olduğu teorik olarak kabul edilen, literatürdeki çok sayıda çalışmayla amprik olarak da kanıtlanan bir gerçektir (bkz. Karras (1999a, 2001), Weeks (2009)). Bu durumun temel sebebi, merkez bankalarının para politikası aracı olarak kullandıkları ağırlıklı olarak gecelik, kısa vadeli fonlama oranlarının uzun vadeli faizler, yani DİBS faizleri üzerindeki etkisinin açık ekonomilerde dışsal faktörlerin etkisiyle zayıflamasıdır. Literatürde, sermaye hareketlerinin açık ekonomilerde para politikasının büyüme üzerindeki etkinliğini azalttığı (bkz. Karras (1999a, 2001), Rappaport (2000), Berument ve Dogan (2003)) buna karşılık enflasyon üzerindeki etkinliğini artırdığı (bkz. Rogoff (1985), Romer (1993)) yönünde ortak bir görüş olduğu söylenebilir. Buna karşılık farklı gruplardaki ülkeler üzerindeki Türkiye ekonomisinin, FED’in faiz artışı kararından diğer gelişmekte olan ülkeler nispetinde etkilenmesi beklenen bir gelişmedir. etkileri konusunda genel geçer bir kural oluşturmak mümkün değildir. Sermaye hareketleri her ülkeyi kendi spesifik koşullarına göre etkilemektedir (bkz. Berument ve diğerler (2007). Jain-Chandra ve Unsal (2012) çalışmasında amprik olarak gösterildiği üzere, sermaye hareketlerinin yoğun olduğu dönemlerde makro ihtiyati politika desteğini alamayan para politikasının etkinliği, gelişmekte olan Asya ekonomilerinde normal zamanlara göre belirgin ölçüde azalmaktadır. Nier ve diğerleri (2014)’te ise, aralarında Türkiye’nin de olduğu daha geniş coğrafyaya yayılmış 29 gelişmekte olan ülke için aynı sonuca ulaşmaktadır. Ayrıca Belhocine ve Dell’Erba (2013), borçluluk seviyesi yüksek olan ülkelerde piyasa faiz oranlarının borcun sürdürülebilmesine ilişkin kaygılara daha duyarlı olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı duyarlılığın yüksek İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 71 Sermaye çıkışlarından asgari oranda etkilenmesi için Türkiye’nin kredibilitesinin yüksek olmasına ihtiyaç vardır. oranlı cari açığın sürdürülebilirliğine karşı olması da beklenebilir. Faiz artışı kararını verecek olan FED ile politikadan etkilenecek ABD Hazinesi ve gelişmekte olan ülkeler için yukarıda verdiğimiz bilgiler çerçevesinde bir değerlendirmede bulunulacak olunursa, tek başına en çok tahvile sahip olan FED’in ikincil piyasada tahvilleri satmak gibi hiç beklenmedik bir politika tercihi olmadığı ve yine FED’in kısa vadeli faizleri hızla artmadığı sürece uzun vadeli faizlerde dramatik değişiklik olması potansiyeli ABD hazinesinin borç tavanı kısıtına (ki bu iktisadi olduğu kadar yasal dayanağı olan bir problemdir ve çözümü iktisadi sorunlara kıyasla daha mekaniktir) ve yabancı borç sahiplerinin borçlarını herhangi bir sebeple beklenenden erken tahsil edip etmemesine bağlı olduğu söylenebilir. O halde bu ilişkiler ağı içerisindeki en önemli belirleyici unsur gelişmekte olan piyasalardaki istikrardır. Gelişmekte olan piyasalardan olağan dışı sermaye çı- 72 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 kışı olması durumunda çıkış yönünün ABD tahvil piyasası olacağı gerçeğinden hareketle, uzun vadeli faizlerde yaşanacak artışın tahvil sahiplerinin ellerindeki tahvilleri hızla çıkarmasıyla sonuçlanacak bir domino etkisi potansiyelini taşımaktadır. Bunlara ilaveten düşük enflasyon sebebiyle beklenen ölçüde artmayan iç talebin olduğu ortamda rekabetçi döviz kurunun önemi de giderek artmaktadır. Dolayısıyla, ABD’nin, Avrupa başta olmak üzere ticari rakiplerine karşı dış ticaret payını kaybetme riski de söz konusudur. Zira İngiltere Merkez Bankası, Japonya Merkez Bankası ve AB Merkez Bankası da 2008 sonrası dönemde benzeri tedbirleri alarak küresel sermaye stoğuna katkı yapmışlardır ve FED’in bu dönemde vermesi beklenen geleneksel olmayan para politikasından çıkış kararını yakın gelecekte bu bankaların da vermesi gerekmektedir. Bu politikalardan çıkış söz konusu olduğunda da para otoritelerinin birbirlerinin atacağı adımları takip etmeden radikal bir şekilde harekete geçmeleri ise diğer ülkelerden önce kararı alan ülke ekonomisi açısından sakıncalar içermektedir. Zira kararı alan ülkenin para biriminin değer kazanarak dış Bunun içinse, kısa vadede istikrar, uzun vadede ise sermaye hareketlerine duyarlığı artıran cari açığı azaltıcı katmadeğeri yüksek yatırımlara ihtiyaç vardır. ticaret ağırlıklı büyümeyi aşağı yönlü etkileme ihtimali bulunmaktadır. Kur savaşları olarak tabir edilen rekabetçi kur politikası kavramı tam olarak bu sebepten sıklıkla gündeme gelmektedir. Bu koşullar altında faiz artırma kararı alması söz konusu olan FED açık piyasa komitesi üyelerinin bu kararı alırken bakmaları gereken göstergeler ABD’nin işsizlik ve büyüme verileri kadar, Şekil 1’de görülen hazine borç stoğu, gelişmekte olan ülkelerin para birimlerine karşı bir yıl içerisinde %10 civarı değerlenen dolar kuru ve gelişmekte olan ülkelerin borç, büyüme ve cari açık göstergeleridir. Zaten 2008 Eylül ayında genişletici para politikalarına geçiş aşamasında hedef olarak konulan makro göstergelerde belirgin ölçüde iyileşme sağlanmasına rağmen, hem tahvil alım sürecinin sonlandırılması, hem de faiz artışı aşamasında tabiri caizse rötarların yaşanmasında bu faktörün etkili olduğu düşünülebilir. Gerek 2008’de başlayan küresel kriz, gerekse bu krize karşı üretilen politikalar sadece ABD piyasasını değil, tüm küresel piyasaları etkilemiştir ve çıkış da birbirlerine bağlı bu piyasalar dengeye gelmeden sağlıklı olmayacaktır. Sonuç olarak, FED’in sıkı para politikası duruşuna geçişte acele etmesi beklenmemelidir. Bu varsayıma ilaveten gelişmekte olan ülke ekonomilerinde büyük ölçekli daralmalar yaşanmayacağını varsayan Dünya Bankası’nın 2014 Ocak ayı Küresel Ekonomik Beklentiler Raporunda 2015 yılının üçüncü çeyreğinde başlayacak ve 2016 yılının sonuna kadar sürecek 1,75 puanlık faiz artışının ABD’nin uzun vadeli tahvilllerini 150 baz puan artıracağı beklentisine yer verilmiştir. Bu beklentiler ışığında gelişmekte olan ülkelere giren yabancı sermayenin %10, büyüme beklentisinin ise binde 6 azalacağı beklenmektedir. Moore ve diğerleri (2013) çalışmasında ise, ABD tahvillerindeki 10 baz puanlık getiri oranı azalışının gelişmekte olan ülke borçlanma araçlarına olan talebi 0,4 yüzdelik puan, söz konusu ülkelerin tahvil getiri oranını 1,7 yüzdelik puan artırdığı ortaya konulmaktadır. Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler ortalamasından aşağıya da yukarı yönlü sapması kendi iç faktörlerine bağlıdır. Söz konusu faktörler ise TCMB politikalarının sağlamlığı ve sermayenin ülkeden çıkışına sebep olacak ülkeye özel nedenler olarak özetlenebilir. Bu manada, TCMB’nin sermaye girişinin yoğun olduğu dönemde uygulamaya koyduğu Rezerv Opsiyon Mekanizması (ROM) politikası Berument ve diğerleri (2015)’te ampirik olarak gösterildiği üzere sermaye girişinin döviz kuru ve faizler üzerindeki istikrarsızlaştırıcı etkisini istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde düşürmüştür. Moore ve diğerleri (2013), TCMB’nin uyguladığı döviz kuru politikası sayesine makaleye kou olan gelişmekte olan ülke para birimleri arasında TL’nin ABD faiz oranlarından en az etkilenen para birimi olduğunu göstermektedir. Buna karşılık, FED’in tahvil alımlarına son vermesi sürecinde ve sonrasında, yani, 2013 yılı Mayıs ayından4 günümüze kadar geçen sürede, Türkiye’den sermaye çıkışının ve buna bağlı olarak TL’nin değer kaybının diğer gelişmekte olan ülkerden yüksek olduğu görülmüştür. Bu noktada merkez bankasının politika duruşunun doğruluğu kadar ve belki de bundan bağımsız olarak, yukarıda bahsedildiği çerçevede açık ekonomi koşullarında merkez bankası politika etkinliğinin zayıflayıp zayıflamadığı düşünülmelidir. Söz konusu dönemde TL yüzde 50’nin üzerinde değer kaybetmiş olmakla birlikte Şekil 3’te görülebileceği üzere gelişmekte olan ülkeler ortalamasından anlamlı bir sapma göstermemiştir. Ancak, aynı Şekil üzerinde iç siyaset açısından kırılma noktası olarak kabul edilebilecek dönemlerde TL’nin değer kaybının ataklar yaptığı görülmektedir. Şekil 3. Seçilmiş Gelişmekte Olan Ülkelerin Dolar Kurları (Nisan 2013=100) Kaynak: http://stats.oecd.org/ Şekil 2 ile karşılaştırmalı olarak incelendiğinde Şekil 4’te verilen Türkiye menkul kıymetler piyasalarından yabancı çıkışının diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha belirgin olduğu anlaşılmaktadır. Şekil 4. Yurt Dışında Yerleşik Kişilerin Hisse Senedi ve DİBS Stoğu Kaynak: http://evds.tcmb.gov.tr/ İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 73 Buna karşılık, 2014 yılı başından günümüze kadar olan dönemde Borsa İstanbul’daki yabancı yatırımcı payının azalmadığı bilakis %61’den %64 seviyesine çıktığı görülmektedir5. Yani yerli yatırımcı, yabancı yatırımcıdan daha fazla menkul kıymet stoğunu elinden çıkarmıştır. Derinlemesine analiz yapılmadan sadece bu veriler, Türkiye’nin öznel koşullarının sermaye hareketlerinde büyük oranda belirleyeci olabileceğini düşündürmektedir. Sonuç Türkiye ekonomisinin, FED’in faiz artışı kararından diğer gelişmekte olan ülkeler nispetinde etkilenmesi beklenen bir gelişmedir. Bu etkinin yukarıda atıfta bulunulan Dünya Bankası çalışması ve Moore ve diğerleri (2013)’nde ortaya konan tahminlerden aşağı ve yukarı yönlü sapması gelişmekte olan ülke ekonomilerinde tahvil piyasaları yoluyla küresel yeni bir dalganın ortaya çıkmamasına ve bundan daha da önemlisi bizzat Türkiye’nin performansına bağlıdır. Yeni bir küresel kriz ya da ülkeye özel olağanüstü gelişmeler olmadığı sürece Fed’in faiz artırımı literatürde yaygınca görüldüğü üzere normalleşmedir ve beklentiler çerçevesinde olduğu sürece normalleşmenin uzun vadede zarardan çok fayda getirmesi beklenmelidir. Hatta, 2013 Nisan ayından bu yana TL’nin yüzde 50’nin üzerinde değer kaybettiği ve aynı dönemde menkul kıymetler piyasalarından yabancı çıkışının yüzde elliye yaklaştığı düşünülürse, döviz kurlarında hedefi aşma durumunun oluşmuş olabileceğinden hareketle, söz konusu normalleşmenin TL’nin reel değerini nispeten artırma olasılığı da mevcuttur. Bunun dışında, sermaye çıkışlarından asgari oranda etkilenmesi için Türkiye’nin kredibilitesinin yüksek olmasına ihtiyaç vardır. Yani yabancı sermaye iş çevrimlerine göre cazibenin arttığı dönemlerde yurt içi piyasalara girip, kârı en çoklaştırdığında çıkmamalı, burda daha uzun vadeli getiri beklentisi içine girebilmelidir. Bunun içinse, kısa vadede istikrar, uzun vadede ise sermaye hareketlerine duyarlığı artıran cari açığı azaltıcı katmadeğeri yüksek yatırımlara ihtiyaç vardır. Referanslar Belhocine, N. ve S. Dell’Erba (2013), “The Impact of Debt Sustainability and the Level of Debt on Emerging Markets Spreads”, IMF Working Paper, no. WP/13/93. Berument H. ve B. Dogan (2003), “Openness and the effectiveness of monetary policy: empirical evidence from Turkey”, Applied Economics Letters, no. 10. Berument H., N. Konac, ve O. Senay (2007), “Openness and the Effectiveness of Monetary Policy: A Cross-country Analysis”, International Economic Journal, no. 21/4. Berument H. ve R. Froyen (2008), “Monetary policy and U.S. long-term interest rates: How close are the linkages?”, Journal of Economcis and Business, 61/1. Berument H., A. Sahin ve B. Dogan (2015), “Effectiveness of the reserve option mechanism as a macroeconomic prudential tool: evidence from Turkey”, Applied Economics, DOI: 10.1080/00036846.2015.1064077. Jain-Chandra, S. ve F. Unsal (2012), “The Effectiveness of Monetary Policy Transmission Under Capital Inflows: Evidence from Asia” IMF Working Paper, no. WP/12/265. Karras, G. (1999a) “Openness and the effects of monetary policy, Journal of International Money and Finance, 18. Karras, G. (2001), “Openness to trade and the potency of monetary policy: how strong is the relationship”, Open Economies Review, 12. Moore, J., N. Sunwoo, S. Myeongguk, T. Alexander (2013), “Estimating the impacts of US LSAP’s on emerging market economies’ local currency bond markets,” Staff Report, Federal Reserve Bank of New York, No. 595. Nier, E., T.S. Sedik, ve T. Mondino (2014), “Gross Private Capital Flows to Emerging Markets: Can the Global Financial Cycle be Tamed?”, IMF Working Paper, no. WP/14/196. Rappaport, J. (2000), “How Does Openness to Capital Flows Affect Growth?”, FRB of Kansas City Research Working Paper. Rogoff, K. (1985), “Can international monetary policy be counterproductive?” Journal of International Economics,18. Romer, D. (1993), “Openness and inflation: theory and evidence, Quarterly Journal of Economics, 108. Weeks, J. (2009), “The Effectiveness of Monetary Policy Reconsidered”, Political Reseach Institute Working Paper Series, no. 202. Wu, T (2014), “Unconventional monetary policy and long-term interest rates”, IMF Working Paper, no. WP 14/189. DİPNOPLAR 1- ABD Hazinesi Haziran 2015 verileri için bkz. http://www.treasury.gov/ticdata/Publish/mfh.txt. 2- ABD Hazinesinin gelişmekte olan ülkelere olan toplam borcu 2008 sonundan günümüze 1 trilyon dolar artmıştır. 3- Türkiye özelinden örneklendirecek olursak, ABD’de uzun vadeli reel faizin artması durumunda, ülkeden çıkacak sermayenin TL’nin değerini düşürmesi sonucunda yurt içi faizin artışı, cari açığın finansman kabiliyetine bağlı olacaktır. Sermaye çıkışı cari açığın finansmanını güçleştirmediği sürece tolere edilebilir olarak değerlendirilebilecektir. 4- 30 Nisan-1 Mayıs tarihli FED Açık Piyasa Komitesi toplantısının 22 Mayıs tarihinde kamuoyuna açıklanan tutanaklarında FED’in tahvil alımlarını azaltarak sonlandırma sürecinin kısa bir süre içinde başlayacağının kamuoyuna açıklanmasının ardından gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı yaşanmıştır. Bu, QE3’ten çıkışın ilk adımı olmuştur. FED Açık Piyasa Komitesinin 2013 yılı Aralık toplantısından sonra başlayan ve 10 ay süren tahvil alımı azaltım süreci ise 2014 yılı Ekim ayında tamamlanmıştır. 5- Yıliçi yabancı oranı grafiği için Bkz. İş Yatırım Günlük Yabancı Oranları Tablosu. 74 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Prof. Dr. Sumru ALTUĞ Koç Üniversitesi CEPR ve KU-TÜSİAD EAF Çin Ekonomisinin Sorunları ve Geleceği Çin ekonomisin önemi küresel ekonomik sistemde gitgide artmaktadır. İkinci Dünya Savaşından sonra dünyadaki en yoksul ülkeler arasında yer alan Çin’in 2014 yılında satın alma paritesine göre kişi başına geliri 12.600 dolara yükselmiş olup ülke artık yüksek orta gelirli ülkeler arasında sayılmaktadır. Çin ekonomisi 2014 yılında cari fiyatlarla 10 trilyon dolarlık GSYH’si ile dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumuna yükselmiştir. Ancak 2008-2009 küresel krizinden sonra uyguladığı canlandırma paketleriyle %8 ortalama büyüme hızıyla küresel ekonomideki büyümenin %30’unu sağlamış olan Çin’in 2015 yılı ortasından itibaren ekonomisinde birikmiş yapısal sorunlar başgöstermeye yüz tutmuştur. Bu yazımızda Çin ekonomisinin sorunları ve geleceğini tartışmak adına konuyu Çin’de meydana gelen üç önemli olay ya da gelişme ışığında ele alacağız. hinden itibaren izin almadan sürdüTianjin felaketi: Birinci olay, 12 ren Ruhai Logistics firmasının ihlalleri Ağustos tarihinde Çin’in üçüncü bü- yanında bu tür bir depo alanına yeterli yük konteyner limanı olan Tianjin mesafe bırakılmaksızın yerleşim alanşehrindeki kimyasal madde deposun- ları oluşturulmasına izin verilmesi gibi da meydana gelen patlamadır; bakınız olgular bu olayla birlikte gün yüzüne Şekil 1. Bu olay, Çin ekoŞekil 1: Tianjin Felaketi nomisinde giderek artan yapısal tıkanıklıkların bir önhabercisi olarak ele alınabilir. Bugüne kadar 159 kişinin can verdiği, 797 kişinin yaralandığı ve 14 kişinin halen kayıp durumda olduğu patlamanın nedenleri, aslında Çin ekonomisinin bugüne kadar ertelediği reformların ve uygulamaların bir özeti niteliğindeydi. Tehlikeli kimyasalları limanda depolamayı ve taşımayı Ekim 2014 tari- İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 75 çıktı. %7 oranında bir büyüme hızını yakalamayı bir toplumsal hedef haline getirmiş olan Çinli otoritelerin bunun gerçekleşmesi için birçok önemli güvenlik ve çevre kuralını görmezden geldiği ya da eksik uyguladığı bu felaketle birlikte iyice anlaşıldı. Bu felaket Çin’de uygulanan ekonomik model ya da gelişen ülke kapitalizmi açısından bir milat olarak yer alacak mı? Bunu ancak Çinli otoriteler bilebilir ama aşağıda daha ayrıntılı sözedeceğimiz gibi, bu olay Çin’deki son gelişmelerle birlikte ele alındığında Çin’in gelecekte izleyeceği toplumsal gelişme hakkında ipuçları vermektedir. Çin borsalarındaki dalgalanma ve çöküş: Tianjin felaketi Çin borsalarının şiddetli dalgalanmalar geçir- 76 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 diği bir döneme de denk geldi. Çinli politika yapıcıları son yıllarda, 2009 yılından beri uygulanan yatırım odaklı büyüme modelini tüketim odaklı bir modele dönüştürmeyi hedeflediler. Bu hedefin yanında Çin’in 2009 yılından beri uyguladığı canlandırma paketlerinin önemli bir parçası olan altyapı ve konut yatırımlarının bankacılık ve bankacılık sistemi dışından fonlanmasından ötürü devletin iktisadi girişimlerinde ve özel sektörde şişen borçluluk oranlarını, hisse satışları yoluyla yeni parasal kaynak yaratarak düşürme hedefleri de vardı. İşte Çin borsalarının son aylardaki seyrinin altında bu nedenler yatıyor. Bir yandan tüketimi kamçılamak adına 90 milyon “perakendeci” yatırımcının kredili menkul 2009 yılından beri uygulanan yatırım odaklı büyüme modelini tüketim odaklı bir modele dönüştürmeyi hedeflediler. alım satımını (margin trading) özendirerek, diğer yandan şirketleri borsa yoluyla fon sağlamaya sevkederek Çin borsalarında çok büyük bir balonun oluşmasına neden olunduğuna şahit olduk. Örnek verirsek Şanghay borsası Ocak 2014 tarihinden tepe noktasını ulaştığı 2015 yılının Haziran ayına kadar %150 artmıştı! Bu balonun kaotik bir şekilde sönmesinden sonra Çin borsa değerlerinden 3,5 trilyon kadar doların kaybolduğunu gördük; bakınız Şekil 2. Şekil 2: Shanghai Borsasının Seyri Ağustos ortalarında gerçekleşen devalüasyonun da etkisiyle Çinli otoriteler borsalara doğrudan müdahale etmekten vazgeçtiler. Ancak bu süreç, Tianjin felaketinde olduğu gibi Çinli politika yapıcıların bir dizi hatası ile birlikte gelişti. Aslında Çin’de işlem yapmaya açık borsa değeri toplam ekonominin ancak %30’una karşılık geliyor. Buna karşın gelişmiş ekonomilerde bu oran %100 civarında. Ayrıca Çinli hanehalklarının ancak %15’inin borsada yatırımı var. Dolayısıyla borsanın yükselmesi ülkedeki toplam tüketimi artırmadığı gibi borsanın düşüşü de ekonomiye esas olarak zarar vermedi. Buradaki esas sorun, yine Çinli politika yapıcıların borsadaki balonun patlamasına verdikleri tepki nedeniyle inandırıcılıkları hakkında şüphelerin doğmasından kaynaklanıyor. Economist dergisinin veciz bir şekilde anlattığı gibi,1 bu tepkiler açığa satışın yasaklanmasından tutun da emekli fonlarının borsadan hisse almalarına varıncaya kadar bir dizi tedbirin alınmasını içeriyordu. Çinli politika yapıcıların hisse fiyatlarındaki düşüşü önleyememelerinin nedeni, kredili menkul alım-satımlarındaki marjların borsadaki küçük yatırımcılar tarafından ancak hisselerini satarak karşılanabilmesinden kaynaklanıyordu. Şanghay ve Şenzen borsalarındaki çöküşün gerek broker firmalarını hisse alımı için fonlama, gerek İPO’ların yasaklanması, gerekse borsada listelenmiş hisselerin yarısının satışının askıya alınması gibi tedbirlerle geçici olarak önüne geçildiyse de Ağustos ortalarında gerçekleşen devalüasyonun da etkisiyle Çinli otoriteler borsalara doğrudan müdahale etmekten vazgeçtiler. Ancak otoritelerin finansal piyasaların derinleşmesi, piyasa mekanizmalarının Çin ekonomisinde daha fazla işlemesi gibi daha önce verdikleri sözleri tutmamaları ve hatta çok ileri giderek borsaların yukarı yönlü seyrini bizzat belirlemeye çalışmaya yönelik tedbirler almaları Çin ekonomisinin geleceği hakkında iş ve ekonomi dünyasında bir dizi soruya yol açtı. Yuan’ın değerinin düşürülmesi: Hikâyemizin üçüncü halkası, Çin Merkez Bankası’nın sürpriz bir şekilde 11 ve 12 Ağustos günleri Çin parası Yuan’ın değerini ilk başta %1,9, sonra Çin’in düşen borsası, endüstriyel felaketler ve Çin ekonomisinde birikmiş olduğu gözlemlenen diğer riskler, dünya borsalarına, emtia fiyatlarına ve küresel büyüme tahminlerine aşağı yönlü bir ivme verdi. da %1,6 oranında düşürmesiyle ilgili; bakınız Figür 3. Dünya piyasalarında Çin ekonomisi ile ilgili verilerin beklenenden kötü olduğu yolundaki değerlendirmeler sonucunda Asya, ABD, ve Avrupa borsalarında ani düşüşler meydana geldi. Bu devalüasyonla birlikte son yıllarda Çin ekonomisine emtia ihracatı yaparak yüksek büyüme hızları elde eden Brezilya ve Avustralya gibi bir dizi emtia üreticisinin paralarında da değer kayıpları yaşandı. Çin’in bu beklenmedik hamlesi dünya iş ve ekonomi çevrelerinde bir kur savaşı tehlikesinin dillendirilmesine neden oldu. Her ne kadar Çinli yetkililer bu devalüasyonun gelecekte Çin parasının değerinin piyasa yöntemleriyle belirlenmesine yönelik bir hamle olduğunu söyleselerde Çin’in düşen borsası, endüstriyel felaketler İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 77 ve Çin ekonomisinde birikmiş olduğu gözlemlenen diğer riskler, dünya borsalarına, emtia fiyatlarına ve küresel büyüme tahminlerine aşağı yönlü bir ivme verdi. Bu noktadan sonra Çin ekonomisinden ve Çinli politikacılardan neler beklemeliyiz? Her şeyden önce, tüm bu olup bitenler Çin ekonomisinin bir krize doğru gittiğini mi göstermektedir? Bu olaylar Çin ekonomisindeki tıkanıkları işaret etmekle birlikte birçok yorumcu Çin’deki sorunların abartılmadan ele alınmasından yanadır. Örneğin Nicholas Lardy2 Çin ekonomisindeki yavaşlamanın yanlış algılandığını, böyle bir yavaşlamanın belirtisi olarak öne çıkarılan elektrik üretimi gibi göstergelerin servis sektörü ve tüketim gibi alanlardaki büyümeyi gözardı ettiğini iddia etmektedir. Çin’de bir finansal kriz görünümü olmadığını, bankacılık sektöründeki likiditenin güçlü olduğunu, Ağustos ortasında gerçekleşen devalüasyondan sonra Çin parasının değerini esas olarak koruduğunu ve dışarıya yönelik sermaye akımlarının sürdürülebilir seviyede olduğunu söylemektedir. Şekil 3: Yuan Devaluasyonu Ufukta bir finansal kriz olmasa da, Çin ekonomisinde bundan böyle önemli değişiklikler beklememiz gerektiği de ortadadır. 2008-2009 küresel krizini 575 milyar dolarlık bir canlandırma ve yatırım paketiyle atlatmayı başaran Çin ekonomisi, aynı dönemde toplam borçluluğunu da GSYH’sinin %147’inden %282’sine çıkardı. Bu borçların bir kısmı, bankaların bilanço dışı ürünleriyle gerçekleştirilirken diğer bir kısmı da yerel idarelerin çıkardıkları finansman araçlarıyla (local government financing vehicles - LGFV) yaratıldı. Bu olgular, birçok yorumcunun işaret et- Ufukta bir finansal kriz olmasa da, Çin ekonomisinde bundan böyle önemli değişiklikler beklememiz gerektiği ortadadır. 78 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 tiği şekilde denetimin zayıf olduğu bir “gölge kredi piyasası”nın yaratılmasına yol açtı. İlk olarak Çinli otoriteler bir yandan bu tür borçlanmaları azaltmak (de-leveraging), diğer yandan ekonominin yavaşlamasını önlemek için faizleri düşürerek bankaların verdiği kredi miktarını artırmak ve yerel idarelerin çıkardığı finansman araçlarını yerel bonolarla değiştirmek (releveraging) gibi karmaşık bir görevle karşı karşıyalar. İkincisi, yatırım ve son yıllarda özellikle altyapı ve konut yatırımı odaklı büyüme modellerini, gelişmiş hizmet sektörüne sahip bir ekonomiye doğru ilerleyecek şekilde tüketim odaklı bir büyüme modeliyle değiştirmek gayreti içindeler.Bunu gerçekleştirmek için Çinli otoriteler Çinli otoriteler ekonomideki üretim yapısını, belirledikleri yeni bilgi teknolojisi, robot teknolojisi, yüksek teknoloji içeren gemi ve uçak yapımı, yeni nesil enerji kullanan araçlar gibi on yeni öncelikli alanda katma değer zincirinde yükselmeyi hedefliyorlar. ayrıca ekonomideki üretim yapısını, belirledikleri yeni bilgi teknolojisi, robot teknolojisi, yüksek teknoloji içeren gemi ve uçak yapımı, yeni nesil enerji kullanan araçlar gibi on yeni öncelikli alanda katma değer zincirinde yükselmeyi hedefliyorlar. Halihazırda Çin sanayiinin sadece %15ini teşkil etse de bu alanlardaki gelişmelerin, Çin’in Çin ekonomisinin sorunlarını ve geleceğini diğer gelişen ülke sorunlarından bağımsız ele almak bizce doğru değildir. Kaldı ki birçok gelişen ülke aynen Çin ekonomisinde olduğu gibi finans piyasalarının derinliği, çevre sorunları, iş güvenliği ile ekonomik ve politik gelişmelere bağlı olarak verilen tepkilerin riskleriyle karşı karşıyadır. teknolojiyi hızla yakalama konusunda gösterdiği başarı göz önüne alınınca Çin ekonomisi ile rekabet eden ve karmaşık üretim ve yatırım ilişkilerine sahip olan Japonya, G. Kore ve Tayvan gibi Asya ülkelerini etkilemesi muhtemel görünmektedir.3 Diğer yandan tüketim ve hizmet ekonomisine geçiş, Batı kaynaklı şirketler için yeni fırsatlar da sunmaktadır. Çin’in hali hazırda ABD ve AB ile bu konularda yürütmekte olduğu ikili yatırım anlaşmaları (bilateral investment treaties - BIT) yabancı firmaların Çin’deki faaliyetleri konusunda kapsamlı reformlar ve iyileşmeler vaat etmektedir.4 Tüm bu çıkarsamalarımızdan anlaşılacağı üzere, Çin ekonomisinin gelecekteki seyri bugüne kadar izlediği patikadan daha farklı olacak gibi görünmektedir. Çin 1978’de Deng Şiao Ping’in kapitalist reformlarıyla tarım kesimindeki atıl işgücünü sanayiye yönelterek ve yabancı sermaye yatırımlarını teşvik ederek ihracata ve yatırımlara dayalı yüksek büyüme hızları yakalamıştır. Ancak bundan böyle Çin ekonomisinin gelecekteki seyri, daha karmaşık bir ekonomik yapı kurulması ve önemi gitgide artan çevre sorunlarına çözüm getirilmesi, iş dünyasının denetlenmesi, finansal sistemin geliştirilmesi ve Yuan’ın uluslararası para niteliğine kavuşturulması gibi bir dizi kurumsal ve yönetsel tedbirin alınmasına bağlı gözüküyor. Çin ekonomisinin büyük bir değişim içinde olduğu açıktır. Bunun salt makroekonomik politikalarla gerçekleştirilecek bir değişim olmadığı ve çok yönlü etkileri olacağı açıktır. Bugün küresel ekonomi giderek ülkelerin birbirine daha bağımlı hale geldiği bir yapıya dönüşmektedir. 2008-2009 mali krizinden bu yana dünyadaki büyümenin önemli bir kaynağını teşkil eden Çin ekonomisinin kapsamlı bir değişim içinde olmasının birçok başka ekonomiye etkisi olacağı açıktır. Çin ekonomisindeki yavaşlama, borsa ve döviz kurlarındaki dalgalanmalarla birlikte 2009 yılından bu yana gelişmiş ülkelerde sürdürülen düşük faiz politikasından yavaş da olsa çıkış sinyalleri, birçok yükselen piyasa ekonomisi gibi Çin için de kırılganlık ve risk yaratmaktadır. Böyle bir dönemde Çin ekonomisinin sorunlarını ve geleceğini diğer gelişen ülke sorunlarından bağımsız ele almak bizce doğru değildir. Kaldı ki birçok gelişen ülke aynen Çin ekonomisinde olduğu gibi finans piyasalarının derinliği, çevre sorunları, iş güvenliği ile ekonomik ve politik gelişmelere bağlı olarak verilen tepkilerin riskleriyle karşı karşıyadır. Ekonomisinin büyüklüğü nedeniyle Çin’in bu tür sorunları küresel bir boyut almakla beraber aslında tüm gelişen ülkelerde mevcut olan yapısal kısıtların ve sorunların benzeridir. Çin politika yapıcılarının bugüne kadar uygulanan büyüme modelinin sürdürülebilir olmadığını kararlaştırıp yeni, tüketim ve hizmet sektörü odaklı, daha yüksek katma değerli malların üretimine dayalı bir büyüme modeline geçmeye yeltenmeleri, gelişmiş ve gelişen ülkeler için risk oluşturmanın yanında fırsatlar da sunmaktadır. Bir yandan Çin ekonomisinin büyüme hızının bu sürecin bir parçası olarak düşmesi dünyadaki beklenen ortalama büyüme hızını azaltırken diğer yandan Çin ekonomisindeki olası değişim, gelişmiş ve gelişen ülkeler açısından Çin politika yapıcılarının bugüne kadar uygulanan büyüme modelinin sürdürülebilir olmadığını kararlaştırıp yeni, tüketim ve hizmet sektörü odaklı, daha yüksek katma değerli malların üretimine dayalı bir büyüme modeline geçmeye yeltenmeleri, gelişmiş ve gelişen ülkeler için risk oluşturmanın yanında fırsatlar da sunmaktadır. yeni yatırım ve ticaret imkânları yaratmaktadır. Örneğin Çin’in yeni girişimlerinden birisi olan AIIB (Asian Infrastructure Investment Bank) çok geniş bir coğrafyada altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi ve yeni ticaret alanlarının geliştirilmesi açısından önemli fırsatlar sunmaktadır. Nitekim Türkiye’deki iş çevreleri bu gelişmeleri ilgiyle izlemektedirler.5 Sonuç olarak şu gözlemleri yapabiliriz. Çok büyük bir oyuncu - Çin - küresel sisteme gitgide daha sıkı bir şekilde entegre olmaktadır. Bu entegrasyon süreci ve Çin ekonomisinin bundan sonra izleyeceği patika, kaçınılmaz olarak sarsıntılar ve iç ve dış sorunlarla birlikte yürüyeceğe benzemektedir. Bu süreç, aslında birçok gelişen ülkenin de yaşamakta olduğu bir süreçtir. Çin ekonomisinin bundan böyle daha düşük olmakla beraber büyümesini sürdürmesi, öte yandan büyüme modelini tasarladığı şekilde değiştirmeyi başarması halinde küresel sistemde önemli bir oyuncunun daha ABD, AB ve Japonya gibi gelişmiş ekonomilerin yanında yer alması, beklenmesi gereken, hatta bugünden hazırlanmaya başlanmasını gerektiren bir olgudur. DİPNOTLAR 1- “China’s stock market crash: A red flag,” The Economist, 7 Temmuz2015 2- “False Alarm on a Crisis in China,” New York Times, 26 Ağustos 2015, Nicholas Lardy, Peterson Institute for International Economics. 3- “The China Syndrome,” Emerging Markets Macro View, CitiResearch, 6 Ağustos 2015 4- “Deal hopes spring from Xi’s torrid summer,” Tom Mitchell, The Financial Times, 8 Eylül 2015 5- “Turkey looks forward to China’s ‘New Silk Road’ project,” Hürriyet Daily News, 6 Eylül 2015 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 79 Prof. Dr. Sadi UZUNOĞLU Trakya Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi Yükselen Ekonomilerin Sorunları ve Geleceği “Yatırımcılar gelişmekte olan ekonomilerden üçüncü çeyrek dönemde 40 milyar dolar çekti. Yatırımcının gelişen piyasalardan kaçışı küresel finansal krizden bu yana en hızlı tempoda gerçekleşiyor. Çeyrek dönemlik çıkış 2009’dan bu yana ilk ve 2008’in son üç aylık döneminden bu yana da en büyük olarak kaydedildi. Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) verilerine göre traderlar 2008’in son çeyreğinde 105 milyar dolarlık varlık satışı gerçekleştirmişti.” Gelişmekte Olan Ülke (GOÜ) piyasaları için bu türden haberleri okumak artık olağan hale geldi. Oysa GOÜ uluslararası yatırımcılar açısından “gözde pazarlar” haline gelmişti. Şimdi artık işler tersine döndü: Yükselen ekonomiler yani GOÜ ciddi sorunlar ile karşı karşıya kaldı. 80 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 2007’de ABD başta olmak üzere Gelişmiş Ülkelerde (GÜ) başlayan finansal kriz ve yaşanan büyük durgunluk artık GOÜ ekonomileri için konuşulmaya başlandı. Küresel büyüme verileri bunu açıkça ortaya koymaya yetiyor: GÜ’de genişletici para politikalarının etkisi ile toparlanma eğilimi gözlenirken; GOÜ için aynı eğilimden söz etmek mümkün görünmüyor. Oysa 2007 krizi süresince GOÜ’in yakaladığı büyüme ile GÜ ve GOÜ arasındaki farkın kapanacağından bahsedilirken artık bunun tam tersi görüş dile getiriliyor. Peki bu denklem nasıl değişti de GOÜ eski büyüme potansiyellerini sürdüremiyor? Öncelikle GÜ’in durumunu ortaya koyalım: GÜ’de büyümenin kademeli olarak hızlanmasında; kolay finansman koşulları, Euro bölgesinde mali Gelişmekte Olan Ülke (GOÜ) piyasaları uluslararası yatırımcılar açısından “gözde pazarlar” haline gelmişti. Şimdi artık işler tersine döndü: Yükselen ekonomiler yani GOÜ ciddi sorunlar ile karşı karşıya kaldı. politikalarda yaşanan düzelme, düşük petrol fiyatları, artan güven ortamı ve işgücü piyasasında yaşanan iyileşmelerin (esnekliklerin) etkili olduğu tahmin ediliyor. GOÜ’de ise düşen emtia fiyatları, sıkılaşan dış finansman olanakları, yapısal problemler, Çin’deki dengeleme girişimleri, jeo-politik risklerin etkisi altında büyümenin yavaşladığı saptaması yapılıyor. Tablo 1. Küresel Büyüme ve Küresel Ticaret Gelişmeleri 2013 2014 2015 (T) 2016 (T) Küresel Büyüme (%) 3.4 3.4 3.3 3.8 - GÜ 1.4 1.8 2.1 2.4 - GOÜ 5.0 4.6 4.2 4.7 Küresel Ticaret Hacmi (%) 3.3 3.2 4.1 4.4 - GÜ 2.1 3.3 4.1 4.4 - GOÜ 5.2 3.4 3.6 4.7 Kaynak: IMF Aslında küresel anlamda büyüme potansiyelinin, küresel krizin ardından hızla gerilediği biliniyor ve analiz yapan tüm kurumlar tarafından kabul ediliyor. Büyüme “platosundaki” düşüş trendi önce GÜ ekonomilerinin yaşadığı derin durgunluğa bağlanmıştı. Ancak daha sonra Çin başta olmak üzere GOÜ’lerdeki durgunluk, küresel büyüme trendinin gerilemesinin te- mel nedeni olarak gösterilmeye başlandı. Nereden kaynaklı olursa olsun küresel ölçekte büyüme konusunda sıkıntı yaşanıyor; ne GÜ ne de GOÜ, 2007 önceki dönemde yakaladıkları büyüme platosuna ulaşma konusunda başarı sağlayamıyor. Bunun nedeni de 1997 Asya Krizinden buyana çözüm için sunulan para politikalarında aramak gerekiyor. Düşük faiz, bol para… 2008 Eylül’ünde ABD’li yatırım bankası Lehman Brothers’ın 613 milyar USD borcu ile iflas etmesi bir dönüm noktası oldu: ABD Merkez Bankası FED sarsılan piyasa güvenini temin etmek için kurtarma başta olmak üzere birçok adım attı. Bunlardan biri faiz oranlarının hızla düşürülmesi ve piyasadan tahvil benzeri finansal varlıkları İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 81 Yükselen ekonomilerden yaşanan sermaye çıkışı; bu ülke paralarının değer kaybetmesine neden olurken, finansal piyasalarda dalgalanmaya (volatilite) yol açıyor. satın alarak piyasaya likidite enjekte etmekti. Kriz öncesi dönemde FED bilançosu; bir trilyon USD iken, varlık alımları sonucu bilanço büyüklüğü 4.5 trilyon USD’a ulaştı. Böylece ABD kendi finansal sistemini kurtarırken sisteme güven yeniden sağlanacak, krizle birlikte düşen paranın dolanım hızı yeniden artmış olacak sonuçta ekonomi durgunluktan çıkacak ve yeniden istihdam sağlar hale gelecekti. Bu politikayı; AB Merkez Bankası (ECB), Japon Merkez Bankası (BOJ) ve İngiliz Merkez Bankası (BoE )da takip etti. Kısaca, GÜ merkez bankaları düşük faizli, bol parayı piyasaya sürmüştü. Tabii ki bol para ortamında yüksek getiri elde etmek isteyenler de olacaktı. Bu yatırımcılar göreceli yüksek getiri sunan GOÜ piyasalarına yönelecekti. Nitekim öyle de oldu… Sermaye akımlarına açık olan GOÜ Aslında bu kaos ortamı GOÜ için yeni fırsatlar yaratıyor: Yeniden üretime-tasarrufa dönme ve faaliyet gelirlerinden kazanç sağlamak. Bunun dışındaki çözümlerin çok da fazla anlamı kalmıyor. gelen düşük maliyetli bol paranın etkisi altında kaldı: Bu ülkelerde de faiz oranları gerilerken, kredi piyasaları canlandı. Gelen büyük boyutlu sermaye ulusal paranın değerlenmesine yol açıyor ve GOÜ finans piyasalarında finansal varlık balonlarının oluşmasına yol açıyordu. Doğal olarak GOÜ’de “bol para”, talebi de canlandırırken; ekonomiler küçümsenmeyecek büyüme oranları yakaladı. GÜ’in kendi durgunluklarını çözmek için uyguladığı para politikası öncelikle GOÜ’de etkisini göstermeye başladı. GOÜ’de borçlanan şirketler sorunu… GOÜ’de şirketler büyüyen kredi piyasasından büyük ölçüde fon sağlama yarışına girdi. Şirketlerin aktifleri içinde yabancı kaynakların (yükümlülüklerin) payı yani kaldıraç oranları çok yükseldi. GOÜ’de şirketlerin borcunun GSYİH’ya oranı 2003-2008 döneminde yüzde 50’ler düzeyinde gerçekleşirken bu oran 2014’de yüzde 75’e sıçradı. Bir diğer anlatımla; 2004’de 4 trilyon USD civarında olan GOÜ firmalarının kredi hacmi 2014’de 4 kattan daha fazla artarak 18 trilyon USD’na ulaştı. 2014’deki firma borçlarının; yüzde 17’si tahvil benzeri finansal varlık ihracından kaynaklanırken geriye kalan büyük kısım banka kredilerinden oluştu. Kurumsal borçların (yükümlülüklerin) önemli bölümünün de yabancı para cinsinden oluştuğu gerçeğini öncelikle belirtmemiz gerekiyor. Kurumsal firmaların borçlanmalarındaki artışın veya firmaları borçlanmaya cesaretlendiren faktörlerin başında (özellikle de yabancı para cinsinden borçlanma); uluslararası piyasalardaki düşük faiz oranları (ABD, AB ve Japonya), GÜ yatırımcılarının yüksek getiri arayışları ile borçlananların “nasılsa kur artmaz” anlayışı bulunuyor. Tablo 2. Şirket Borçlarındaki Değişim / GSYİH (2007-2014) Artan GOÜ Azalan GOÜ Çin (%25) Macaristan Türkiye (%23) Bulgaristan Şili (%20) Romanya Brezilya (%15) G. Afrika Hindistan (%14) Polonya Kaynak: IMF Borçlanma maliyetleri artacak… Artık trendin tersine döndüğü söylenebilir. 2013’ün Mayıs’ında FED Başkanı Bernanke; piyasalara düzenli verdikleri USD likiditesini sonlandıracağını ve faizlerin de yükselebileceğini belirtmesinden buyana gelişen piyasalardan likidite çıkışı yaşanıyor. Yükselen ekonomilerden yaşanan ser- 82 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 maye çıkışı; bu ülke paralarının değer kaybetmesine neden olurken, finansal piyasalarda dalgalanmaya (volatilite) yol açıyor. Finansal piyasalarda oluşan varlık balonları patlıyor ve bu belirsizlik sermaye kaçışını daha da hızlandırıyor. Gelişen piyasalardan yaşanan çıkış; Çin büyümesinin yavaşladığı sinyalini veren veriler, emtia fiyatlarının gerilemesi ve Fed’in faiz oranlarını artırmaya yaklaşması ile birlikte gerçekleşiyor. Oysa ABD’de faiz oranlarını sıfıra yakın seviyede olması GOÜ’deki riskli varlık talebini destekliyordu: Şimdi bu ülkelerin hisse senetleri ve tahvillerine olan güven ciddi biçimde hasar görmüş bulunuyor. Örneğin; MSCI Gelişen Piyasa hisseleri geçtiğimiz 3 aylık dönemde yüzde 20 gerileme kaydetti. Bank of Ame- lararası göç” dalgası. GOÜ’de emtia üretiminde ortaya çıkabilecek daralmaların istihdam piyasasına olumsuz yansıyacağı açık. Bunun doğal sonucu da yasal ve yasal olmayan göç dalgası olacak gibi görünüyor. Jeo-politik gelişmeler de bu olguyu destekler biçimde gelişiyor. Yükselen ekonomiler ne yapmalı? rica Corp. endekslerine göre gelişen ülkelerin yerel para birimi cinsinden tahvilleri, 2015’in üçüncü çeyreğinde dolar bazında yüzde 6.6 gerileyerek çeyrek dönem bazında 2011’den bu yana en büyük düşüşü gerçekleştirdi. Brezilya’dan Güney Afrika’ya yükselen ülke ekonomilerinin para birimleri değer kaybederken, 20 para biriminin bulunduğu göstergeyi rekor düşük seviyeye itti. FED’in faiz oranlarını yükselteceğine ilişkin sinyaller ve sermaye çıkışları borçlu özellikle de yabancı para cinsinden borçlu olan şirketler için ciddi risk oluşturuyor. Bir taraftan borşlanma maliyeti yükselirken diğer taraftan da “önceki “ gibi krediye ulaşmak zorlaşıyor. Bu nedenle yükselen ekonomiler yalnızca durgunlukla mücadele etmek zorunda kalmıyor; firmaların yüksek borçlanmalarının getirdiği olumsuzluklarla (kur riski benzeri) da mücadele etmek zorunda kalıyor. Derecelendirme kuruluşları da yükselen ülke ekonomileri ile kuruluşlarını bu çerçevede gözlem altına almış bulunuyor. Çünkü, sermaye çıkışları bu ülkelerin döviz rezervlerini aşındırırken, varlık fiyatlarını da olumsuz biçimde etkiliyor. Örneğin Fitch yayınladığı raporda, küresel döviz rezervlerinde yıl başından bu yana yaşanan düşüşün gelişmekte olan ekonomiler için makroekonomik baskılar yaratabileceğini ifade etti. Fitch, gelişmekte olan piyasaların döviz rezervlerinin IMF verilerine göre Aralık 2014-Haziran 2015 arasındasında 189 milyar dolar azaldığını ifade etti. Kuruluş, bu düşünün 100milyar dolarlık kısmının değerleme etkisinden kaynaklanmış olabileceğini, geri kalanın ise gelişmekte olan piyasa merkez bankalarının satışlarını yansıttığını vurguladı. Emtia fiyatlarının düşüşü iyi ama… Yükselen ekonomiler; durgunluk, finansal piyasalarda dalgalanmalar, varlık fiyatlarında erezyon, borçlanma maliyetlerinde yükselme ve krediye ulaşmada sorunlar yaşarken emtia fiyatlarının düşüşünden de etkileniyorlar. Özellikle emtia üreten GOÜ ciddi gelir kaybına uğrarken, durgunlukla karşı karşıya kalıyorlar. Emtia fiyatlarının düşüşü emtia ithal eden ülkeler açısından doğal olarak olumlu; özellikle enflasyon kontrolü ve cari açık avantajı sağlıyor. Ancak emtia ihraç eden ülkelerdeki gelir kaybı nedeniyle bu ülkelere yapılan ihracatta daralmalar yaşanıyor. Bunun en somut örneği Türkiye ile Rusya arasında yapılan ticarette ortaya çıkıyor. Rusya’ya yaptığımız ihracattaki gerileme ve turizm gelirlerindeki düşüş dikkat çekici boyutlara ulaşmış bulunuyor. Emtia fiyatlarının düşmesinin yarattığı bir diğer olgu önümüzdeki dönemde hızlanması beklenen “ulus- Dünyada düşük maliyetli bol likiditenin GOÜ ekonomileri üzerinde ciddi hasar yarattığı biliniyor: Krediye kolay ulaşım, tüketim ağırlıklı ekonomik yapı, rasyonel yatırımlardan uzaklaşma, “sabırlı sermaye” yerine “sabırsız-spekülatif sermaye”ye dönüşüm, ulusal paranın değerlenmesi yoluyla kaybedilen rekabet gücü, dış sermayeye aşırı bağlılık, aşırı borçlanma gibi… Yükselen ekonomilerin ciddi düzeye ulaşan bu sorunlarını çözmek için genelde “yapısal reform” öneriliyor. Oysa yapısal reformun istikrarlı bir ortamda yapılmasının bir sonuç vereceği gerçeği gözden kaçırılıyor ve yapısal reformun bir türlü içi doldurulamıyor. Örneğin, jeo-politik risklerin hızla arttığı ortamda “demokratik hukuk devleti” kavramı bir tarafa itilip “yönetilebilirlik” ön plana çıkıyor. Demokrasi yalnızca bir söylem olarak kalabiliyor. Aslında bu kaos ortamı GOÜ için yeni fırsatlar yaratıyor: Yeniden üretime-tasarrufa dönme ve faaliyet gelirlerinden kazanç sağlamak. Bunun dışındaki çözümlerin çok da fazla anlamı kalmıyor. Örneğin hala ülkemizde “istikrar ortamı ile kurların gerilemeye başlayacağı” tezi konuşuluyor. Oysa kurların bu düzeyini kazanç olarak görmek gerekiyor. Aksi takdirde ucuz ithalata dayalı üretim yapısına ve yine dövizle borçlanma dönemlerine geri dönülecek. Kısaca; yükselen ekonomilerin bu dönemi, bir fırsata çevirmesi için ders çıkarma olarak algılaması gerekiyor. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 83 Prof. Dr. Ömer Faruk ÇOLAK TİSK Ekonomi Danışmanı TOBB-ETÜ Yarı Zamanlı Öğretim Üyesi Dünya Ekonomisinde İstikrarsızlık ve Borç Sorunu I-GİRİŞ 2015 yılı küresel ekonominin güç odaklarının yeni hamleler yaptığı bir yıl olmuştur. ABD Merkez Bankası (FED) politika faiz oranlarını dünya ekonomisinin kontrolünde bir araç olarak kullanmaya devam etmiştir. Dünya ekonomisinin bir başka güçlü bacağı olan Çin, ekonomisindeki teklemeyi aşmak/ertelemek için ulusal parası Renbinmi’yi arka arkaya devalüe etmiştir. Çin bu yolla sadece ihracatta fiyat avantajı yakalamak isterken, aynı zamanda FED’in faiz oranını yükseltmesi sonrasında ülkesini terk etmeye niyetli sermayenin önünü döviz kuru risk primini artırarak kesmek istemektedir. Çünkü Çin’in borçlanma oranı oldukça yüksektir. 84 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Avrupa Birliği ise parasal genişlemeyi ekonomide canlanma aracı olarak kullanmaya karar vererek her ay 60 milyar Euro’luk bir genişleme paketini yürürlüğe koymuştur. Avrupa Merkez Bankası genişleme paketinin hacmini de şimdilik 1 triyon Euro olarak belirlemiştir. G-20’de en yüksek büyüme oranları yükselen ekonomilerde görülmüştür. Bu ülkeler içinde Hindistan (%7,2), Çin (%7) ve Endonezya’dan (%4,7) sonra dördüncü hızlı büyüyen ekonomi Türkiye olmuştur. Bu büyük ekonomik güçlerin yanında bir de ekonomilerini ayakta tutmak isteyen gelişmekte olan ülkeler bulunmaktadır. Her ne kadar bu ülkelere uluslararası kuruluşlarca “yükselen ekonomiler” unvanı verilse de, 2105 yılında bu yükselişleri ciddi bir şekilde yavaşlamıştır. II- BÜYÜKLERİN EKONOMİSİ YA DA G-20 ÜLKELERİNDE MAKROEKONOMİK GELİŞMELER Okuyacağınız bu kısa makalede 2015 yıla sona ererken, dünya ekonomisinin bir fotoğrafı çekilecektir. 2015 yılının ilk iki çeyreğinde dünya ekonomisinin motoru konumundaki G-20 ülkelerinde büyüme oranı istikrarsız bir seyir izlemiştir. Yılın ikinci çeyreğinde G-20 ülkelerinde büyüme ortalama %3,2 düzeyinde gerçekleşmiştir. G-20’de en yüksek bü- Tablo 1: G-20 Ülkelerinde Büyüme Oranları (2014-2015) Dönem G20 Arjantin Avustralya Brezilya Kanada Çin Fransa Almanya Hindistan Endonezya İtalya Japonya Kore Meksika Rusya G.Afrika Türkiye İngiltere ABD AB-29 Euro Bölgesi Q1-2015 3,2 1,3 2,5 -1,7 2 7 0,9 1,1 7,5 4,8 0,2 -0,8 2,4 2,5 -1,9 2 2,5 2,9 2,9 1,7 1,2 Kaynak: OECD Veri Tabanı Dünyada büyüme oranında henüz istikrarın sağlanamamış olmasında dünya ticaret hacminin daralmanın da önemli payı bulunmaktadır. yüme oranları yükselen ekonomilerde görülmüştür. Bu ülkeler içinde Hindistan (%7,2), Çin (%7) ve Endonezya’dan (%4,7) sonra dördüncü hızlı büyüyen ekonomi Türkiye olmuştur. Yılın ilk yarısında gelişmiş ülkeler içinde istikrarlı büyüme trendi gösteren ekonomiler ABD ve İngiltere olmuştur. Dünyada büyüme oranında henüz istikrarın sağlanamamış olmasında dünya ticaret hacminin daralmasının da önemli payı bulunmaktadır. Q2-2015 3,2 2,3 2 -2,4 1 7 1 1,6 7,2 4,7 0,7 0,9 2,2 2,2 -4,6 1,6 3,8 2,6 2,7 1,9 1,5 Tablo 2: Belli Başlı Ülkelerde İhracat Hacmindeki Değişim (2014-2015) 2014Q1 2015Q1 Kanada -5,3 -9,5 Meksika 13,2 9,0 ABD 3,6 5,0 Brezilya 1,6 -10,9 Avusturya 5,3 -14 Fransa 10,5 -10,2 Almanya 11,2 -12,9 İtalya 7,3 -14,2 Hollanda 9,4 -11,7 İspanya 7,9 -12,8 Türkiye 7,1 0,4 İngiltere 8,4 -5,3 AB-28 10,3 -8,8 EA-19 12,5 -11,3 Rusya -1 -22,5 -6,4 1,0 4 10,8 Hindistan 7,8 -2,0 Endonezya 1,8 -5,2 G. Afrika Çin Japonya 13,1 2,9 G. Kore -0,7 -3,4 Malezya 2,2 -13,6 Kaynak: WTO veri tabanı kullanılarak hazırlanmıştır. Erişim Tarihi:06/08/2015 Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre küresel ölçekte ihracat düşmektedir. 2015 yılının ilk çeyreğinde dünya ihracatı 2014 yılının ilk çeyreğine göre %4,7 azalmıştır. Bu azalışta başı %10,5’luk düşüş ile Avrupa çekmektedir. Avrupa’yı %10,9 ile Brezilya ve %22,5 ile Rusya takip etmektedir. İhracat artışında ise başı %10,8 ile Çin ve %5,0 ile ABD çekmektedir. Dış talepteki daralmaya rağmen başta AB ülkeleri olmak üzere birçok ülkede büyüme oranının geçen yıla göre daha yüksek düzeyde seyretmesinin arkasındaki gerçek yutriçi talebin artmasıdır. ABD 2015 yılında gelişmiş ülkeler içinde makroekonomik istikrarı yaka- layan birkaç ülkeden biri olmuştur. Dokuz yıldır süren krizin başında ABD’de %10’lar düzeyine ulaşan işsizlik oranını %5,3’e kadar inmiştir. Negatif olan büyüme oranı 2015’in ikinci çeyreğinde %2,7’ye yükselmiştir. Enflasyon oranı ise hala %1’in altında bulunmaktadır. FED’in bu olumlu tabloda bozulmalara neden olabilecek faiz oranını artırmak istemesinin nedeni finans sektörü ve uluslararası para sistemi ile ilgilidir. Finans Sektörü Bedelini Ödemese de 2007/2008 Krizinin Baş Mimarıdır Ancak finans sektörü esneme yeteneği ve politik gücü nedeni ile krizin yarattığı dalgayı atlattı (özellikle İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 85 büyük olanlar). FED, krizin aşılması sonrasında tüketicilerin ve yatırımcıların yeniden tuzaklara düşmesini engellemek istemektedir. Bu şekilde finans sektörünün geleneksel olarak başvurduğu balon yaratarak karlarını yukarı çekme girişimini de bozacağını düşmektedir. Niyeti hem bireylerin, hem de finans sektörünün genişleme kapasitesini bu şekilde sınırlamaktır. Özellikle bireyler için tüketim yapma- nın alternatif maliyetini yukarı çekmeyi amaçlamaktadır. İkinci neden ise, AB ve Çin’deki gelişmelerdir. FED AB’de canlanmanın başladığını düşünürken, Çin’in yeni kur savaşlarına girme gücünü de kırmak istemektedir. Ancak Çin’in geçen ay yaptığı devalüasyon atağı ABD’nin bu niyeti okuduğunu göstermektedir. Çin 1990’lı yıllardan krize değin diğer gelişmekte olan ülkelere örnek gösterilmekteydi. Doğrusu Çin de bunu hak ediyordu. Gelişmiş ülke ekonomileri sıfıra yakın büyürken, ya da küçülürken, Çin krize rağmen 2010 yılında %10,5, 2011 yılında %9,3 büyümüştür. Yatırımlardaki büyüme de benzer oranlarda gerçekleşmiştir. Çin dünyada en fazla cari fazla veren ve en fazla döviz rezervi bulunan ülke olmuştur. 2014’ün sonundaki döviz rezervi 3,8 triyon dolar kadar çıkmıştır. Üstelik bu başarıyı %4’ler düzeyinde bir işsizlik oranı ve %2’ler düzeyinde bir enflasyon oranı ile birlikte elde etmiştir. Bu olumlu veriler Çin kartının ön yüzünde yer almaktadır. Kartın arka yüzünde yazanlar daha farklıdır: •Çin’in ekonomik büyümesinde doğrudan yabancı yatırımlar öncü oldu. •Büyümeye ikinci destek portföy yatırımlarından geldi. •Çin ulusal para birimini Yuan’ı (Renbinmi) diğer ülkelerin para birimleri karşısında değerini düşük tuttu, bu yolla ihracatını sürekli artırmayı başardı. •Çin işsizlik oranını azaltmak, fakirlik çemberini (açlık) kırmak için inşaat yatırımlarına ağırlık verdi. Konut sa- Tablo 3: Çin’in Temel Makro Göstergeleri 2010 2011 2012 2013 Kişi Başına GSYH (ABD Doları) 4,510 5,579 6,264 7,040 7,574 GSYH (ABD Doları) 6,048 7,516 8,481 9,579 10,360 Büyüme Oranı 10.5 9.3 7.7 7.7 7.4 Yatırımlarda Büyüme Oranı 24.5 24.0 20.6 19.6 15.7 İşsizlik Oranı 4.1 4.1 4.1 4.1 4.1 Bütçe Dengesi (% GSYH) -1.7 -1.1 -1.6 -1.9 -1.8 Enflasyon Oranı 3.3 5.4 2.6 2.6 2.0 5.81 6.56 6.00 6.00 5.60 Cari Açık/GSYH 3.9 1.8 2.5 1.5 2.1 Cari Denge (Milyar, ABD Doları) 238 136 215 148 220 2,847 3,181 3,312 3,821 3,843 Politika Faiz Oranı Döviz Rezervi (Milyar, ABD Doları) Kaynak: http://www.focus-economics.com/countries/china, Erişim Tarihi 6/8/2015. 86 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 2014 de bu azalışlardır. - Borç balonu: Çin’de özel sektör, hanehalkı borçlanma oranı ve kamu borçlanması çok yüksektir. Toplam borcun GSYH oranı 2000 yılında %121 iken, oran 2014’de %282’ye kadar çıkmıştır. Çin yüksek büyüme oranını yakalama uğruna bu tuzağa düşmüştür. Grafik: Borç/GSYH Grafik 1:Çin: Çin:Borç/GSYH Toplam 282 158 121 Hanehalkı Finansal Olmayan Kurumlar Finansal Kurumlar Kamu 0 50 2014Q2 100 2007 150 200 250 300 2000 Kaynak: McKinsey, 2015, Debt and (not much) Deleveraging. Kaynak:McKinsey, 2015, Debt and (not much) Deleveraging. hipliğini artırdı. •Menkul kıymetler (varlık) balonu: Çünkü Çin’in ihracatında en büyük alıcı ülkeler konumundaki AB ve JaBunun kıran yaratıcıÇin, uluslararası finansal •Büyümenin1990’lı finansmanı para rekorları yıllardaiçin büyüme 2008 krizi sonrasında negatif büyüme ponya durgunluğa girmiştir. Çin’den kuruluşlardır. arzını arttırdı. Böylece düşmese faiz oranının oranlarına de ekonomide alışık olunan ivmesini kaybetmiştir. Bir anlamda ithalatları azalmıştır. düşük düzeyde kredi dengesini •Kredi genişlemesi Çin kre2008 kalmasını krizi Çin’inveiktisadi bozmuştur. balonu: Çünkü Çin’in ihracatında en büyük alıcı Bu durum 2011 Çin’in büyüme oragenişlemesini sağladı. genişlemesini iki nedenle devam ülkeler konumundaki ABD,diAB, Japonya durgunluğa girmiştir.yılından Çin’denitibaren ithalatları nını aşağıya çekmeye tüketimi yatırımı Bu durum 2011 ettirmektedir: yılından itibaren Çin’in ve büyüme oranını aşağıya çekmeye başlamıştır. •Bu tablo sonazalmıştır. iki yıldır, değişmektedir. başlamıştır. artırmak. Çünkü 2010 yılında tüke- Borçlanma Ekonomileri Tehdit Değişimin kaynakları; timdeki büyüme oranı %9,4 iken, Ediyor •Konut sektöründeki hızlı büyüme, 2014’de %6,9’a gerilemiştir. Yatırım•Ücretlerin yükselmesi, Eurostat verilerine göre, borç solardaki büyüme oranı da aynı yıllar •Yolsuzlukların artması, runu sadece Yunanistan’ın başıniçin %15,3 ve %7,6 olmuştur. Yani •Küresel ölçekte dış ticaret hacminin GSYH’nın iki önemli bileşeni tüketim da değildir. Yunanistan’ın Sosyalist daralması, ve yatırımların büyüme oranı düş- Hükümeti’ni kitlemeyi kendine görev mektedir. Bu yıl içinde faiz oranında edinmiş Almanya’nın bile borçlanma •Firmaların karlılık oranlarındaki düyapılan son indiriminde nedeni de düzeyi yüksektir. şüştür. AB’de 2015’in ilk çeyreği itibari bu azalışlardır. Bu unsurlar birlikte çalışınca büyüile en yüksek Kamu Borç Stoku/GSYH me oranı %7’lere gerilemiştir. İhracatta •Borç balonu: Çin’de özel sektör, haneoranı %168,8 ile Yunanistan’a aittir. halkı borçlanma oranı ve kamu borçsorun yaşanmaya başladığı için cari işBu oran 2013 yılına göre %8 daha dülanması çok yüksektir. Toplam borcun lemler fazlası da küçülmeye başlamıştır. şüktür. Fakat AB’de borçlanma oranı GSYH oranı 2000 yılında %121 iken, Çin ekonomisinin teklemesinde artmaktadır. AB’de borçlanma ora2014’de %282’ye kadar çıkmıştır. Çin sıraladığımız olguların neden olduğu nı 2013 yılında %84,5 iken, 2015’de yüksek büyüme oranını yakalama uğbalonlar, kırılganlıklar bulunmaktadır. %88,2’ye çıkmıştır. Yine Euro alanınruna bu tuzağa düşmüştür. Bunları birkaç başlık altında toplamak da oran 2013’de %90,8 iken, 2015’de mümkündür: 1990’lı yıllarda büyüme rekorla- %92,9’a kadar yükselmştir. AB’nin üç •Emlak balonu: Emlak piyasasında rı kıran Çin, 2008 krizi sonrasında güçlü ülkesinde borçlanma oranları fiyatlar şişmiş durumdadır. Hükümet negatif büyüme oranlarına düşmese Maastricht Kriterlerinin çok üzerinfiyatların geri dönmemesi için sek- de ekonomide alışık olunan ivmesini dedir. Borçlanma oranı Almanya’da töre yönelik talebi besleyecek kredi kaybetmiştir. Bir anlamda 2008 krizi %74,4, Birleşik Krallık’da %88,5 ve arzını artırmaktadır. Çin’in iktisadi dengesini bozmuştur. Fransa’da %97,5 düzeyindedir. AB’nin İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 87 zengin ülkelerinde borçlanma oranı yüksek iken, fakir ülkelerin düşüktür. Bulgaristan’ın borçlanma oranı %29,6, Romanya’nın %38,4’dür. Borçlanma göstergelerindeki bu gerçekleşmelerin altına sermaye hareketleri yatmaktadır. Daha genel bir ifade ile finansal serbestleşme bulunmaktadır. Buna rağmen ne AB, ne de diğer gelişmiş ülkeler finansal serbestleşmeyi sorgulamamaktadır. Borç krizine düşen ülkelere kemer sıkma politikalarına zorlamaktadırlar. İstikrar programları ile borç sorunu aşmak hem zor, hem de yüksek maliyetli olduğu tarihsel süreçte görülmüştür. Evsey Domar’ın 1944 ve 1945 yıllarında yazdığı iki makalede yaptığı vurgular bu açıdan oldukça önemlidir. Domar şu tespitleri yapmaktadır: •Borçlanma sorunu aslında hızlı büyüyememe sorunudur. •Bundan dolayı borç probleminden kurtulmanın yolu hızlı büyümektir. Dolayısıyla küresel krizin aşılmasının gecikmesinin nedeni de büyüme oranın da istikrarın yakalanamamasıdır. III-SONUÇ 2015 yılı sona ererken dünya ekonomisi hala istikrara kavuşamamıştır. Büyüme ve borç sorununu küresel ekonomi aşamamıştır. Bu konuda en fazla rahat olan ülke ABD’dir. Parasal genişlemeye erken başlayarak büyüme konusunda aşama kat etmiştir. Ulusal parası uluslararası rezerv para olduğu için de, ne cari açık ne de borçlanmada sorun yaşamamaktadır. Kriz öncesi uluslararası rezerv para olma yönünde adımlar atan AB ve Çin kriz sonrası ekonomilerindeki aşınma nedeni ile geri çekilmişlerdir. AB ve Çin’i buna zorlayan olgu yüksek borçlanma oranlarıdır. AB borçlanma krizini hala yaşarken, Çin’de kriz yeni başlamaktadır. Aslında küresel kriz finansal kriz olduğu kadar aynı zamanda bir borçlanma krizidir. Gelişmiş kapitalist ülkeler geçmişten bu yana borçlanma krizlerini çok iyi yönetememişlerdir. I. Dünya Savaşı sonrasındaki Almanya Borç Krizi, 1980 Borç Krizi bunlara örnek verilebilir. Yüzyıllık dönemde en iyi borç yönetimi Keynes sayesinde II. Dünya Savaşı sonrasında gerçekleşmiştir. Bir ülkenin borcu sadece kamuya ait değildir. Bankalar, şirketler ve hanehalkı borçları da ülkenin borcudur. Bunların birindeki borç büyümesi sadece borç sahibini etkilememekte, tüm ekonomiyi etkilemektedir. Örneğin şirketlerin borçlarındaki artış sadece şirket bilançolarını değil, önce banka bilançolarını sonra tüm ekonomiyi etki altına almaktadır. Yaşanan krizler ilişkinin bu yönlü olduğunu bizlere defalarca göstermiştir. Borçlanma sorunu 2015 yılında küresel ekonomiyi yönlendirmiştir. 2016 yılı da öyle gibi olacak gözükmektedir. Ancak bu defa Krizin kaynağı gelişmekte olan ülkeler olacaktır. 88 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Tablo 4: Avrupa Birliğinde Borçlanma Oranı (2013-2015) 2013Q1 2014Q1 İrlanda 125,7 121,8 : Yunanistan 160,1 174,3 168,8 İtalya 126,5 131,2 135,1 Portekiz 128,8 133,3 129,6 Belçika 108,6 108,5 111 Güney Kıbrıs 80,3 102,6 106,8 İspanya 88,6 94,9 98 Fransa 91,3 94,2 97,5 Euro Alanı (19) 90,8 91,9 92,9 Birleşik Krallık 85,4 87,8 88,5 AB 84,5 86,2 88,2 Hırvatistan 71,2 81,5 87,7 Avusturya 82,3 81,1 84,9 54 77,1 81,9 81,3 82,3 77,6 79 76 74,4 Malta 71,4 72,3 70,3 Hollanda 66,4 67,1 68,9 Finlandiya 54,2 57,2 60,3 Slovakya 54,8 57,6 54 Polonya 55,9 48,6 50,8 Danimarka 44,8 45 44,4 İsveç 39,4 39,6 44 Çek Cumhuriyeti 45,7 44,6 42,4 Romanya 38,1 38,5 38,4 Litvanya 40,1 39,7 38,1 Letonya 39,7 38,6 35 Bulgaristan 17,5 19,7 29,6 Lüksemburg 23 22,6 21,6 9,8 10,5 10,5 36,1 33,5 33,8 Slovenya Macaristan Almanya Estonya Türkiye (1) (1) 2013 ve 2014 yıl sonu oranı Kaynak: Eurostat veri tabanı. Türkiye için Hazine Müsteşarlığı 2015Q1 kadınlar ve gençler Genç İşsizliğiyle Mücadele Politikaları Uluslararası İşverenler Teşkilatı (IOE), OECD Nezdinde Sanayi ve İş Dünyası Danışma Komitesi (BIAC) ve Deloitte Global, uluslararası ve ulusal ölçekte uygulanan genç işsizliğiyle mücadele girişim ve politikalarının topluca değerlendirilmesi için işbirliği yaptı. Sunulan ortak Rapor’da, belirtilen amaçla ulusal işveren kuruluşlarından derlenen bilgi ve görüşler kaydedildi. Yapılan anket çalışması G20 Ülkelerinin de içinde yer aldığı 27 ülkeyi kapsadı. Bu Rapor, daha bütüncül bir resmin elde edilebilmesi amacıyla farklı görüşlerin de eklenebileceği bir başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Anket, aşağıda belirtilen politika girişimleri üzerine odaklanmıştır. 1. Gençlere yönelik yardımlar ve teşvikler, 2. Gençlere iş yaratma politikaları, 3.İstihdam-eğitim ilişkisinin geliştirilmesi, 4.Gençlerin beceri açıklarını azaltmayı amaçlayan politikalar, 5. Dinamik işgücü piyasalarını teşvik eden politikalar, 6. İlgili diğer politikalar, 7. Geleceğin politikaları. Ankete cevap verenler, gençlerin işe alınması ve devam etmelerinin sağlanması konusunda sorun yaşanan dört alana işaret etmiştir. Bunlar uygun eğitim, işe hazır olma ve beceriler; iş imkanının bulunması ve girişimci işletmeler; istihdam maliyetleri ve işverenlere yönelik sübvansiyonların azaltılması; ve gençlerin deniz aşırı yerlerde daha iyi iş imkanları beklentisi biçiminde sıralanmaktadır. Belirli politikaların özeti aşağıda sunulmuştur. Her alanda çeşitli politikalar değişen başarı düzeyleriyle uygulanmaktadır. Programların başarısını veya başarısızlığını daha iyi anlamak için daha fazla analiz yapılması ihtiyacı bulunmaktadır. Bununla birlikte, Avustralya ve ABD gibi ülkelerdeki politika geliştirme ve uygulamaya yönelik yerel yaklaşım kendine özgü güçlükler oluşturmaktadır. Gençlere yönelik yardımlar ve teşvikler Ortak görüşlerden biri, bütüncül ve tutarlı bir politika çerçevesi yaratma gereğidir. Bu çerçeve, işsiz gençlere sosyal koruma sağlarken onları bir iş bulmaya veya eğitime katılmaya yönlendirici olmalıdır. Ayrıca, işverenleri gençleri istihdam etmeye yöneltmek üzere, hem ekonomik, hem de esneklikle ilişkili daha güçlü teşviklere ihtiyaç bulunmaktadır. Gençlere iş yaratma politikaları En sık ifade edilen politikalar; stajyerlik, iş başında eğitim, girişimcilik desteği ve yasal asgari ücret konularında olmuştur. Stajyerlik ve iş başında eğitim programları en etkili uygulamalar olarak görülmektedir. Becerilerin işle örtüşmesi, başarı kaynaklarından birisidir. Belirli bir hedef grubun, işgücü piyasasından uzak olduğu durumda, istihdam için gerekli beceriler ile hedef grubun sahip olduğu beceriler arasındaki mesafe daha fazladır. Hedef grup işverenlerce talep edilenleri karşılayamamaktadır. Dolayısıyla, işgücü piyasasında geçerli beceriler edindirmek ve gençlerin işgücüne katılımını artırmak öncelikli bir konudur. Öte yandan, gelecekteki beceri ihtiyaçlarını öngörebilen programlar daha başarılıdır. İstihdam ve eğitim sistemlerini birbirine bağlayan politikalar Ankete cevap verenler tarafından ana sorun alanlarından biri olarak belirtilen uygun eğitim, işe hazır olma ve beceriler konusu eğitim ve istihdam sistemlerinin birbirine bağlanması yoluyla ele alınmalıdır. İşgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu becerilerin bilinmesi özel önem taşımaktadır. Kamu otoritesi, işverenlerce talep edilen becerileri hem eğitim rehberliği sağlama, hem de doğru işle doğru kişiyi eşleştirme anlamında isabetli biçimde değerlendirmelidir. İşverenlerin de, personel adayının doğru becerileri edinebilmesi için nasıl destekleneceğini bilmesi gerekmektedir. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 89 kadınlar ve gençler Gençlerin beceri açıklarını azaltmaya yönelik politikalar Beceri açığını gidermek için pek çok çalışma yapılmaktadır. Bu konuda özellikle işle ilgili eğitimlere ve iş başında eğitimlere odaklanılmakla birlikte mesleki eğitimin teşvik edilmesi, sübvansiyon ve okul-iş programları gibi politikalar da değerlendirilmektedir. Son dönemlerde özellikle gençleri hedef alan programlar geliştirilmiştir. Öte yandan, beceri açığını gidermeye yönelik bazı programlar gençleri özel hedef grubu olarak belirlememiştir. Belirli hedefleri bulunan programların başarı derecesi ölçülmelidir. Dinamik işgücü piyasalarını teşvik eden politikalar Dinamik işgücü piyasalarının oluşturulması için en yapıcı politika yaklaşımının esneklik olduğu ifade edilmektedir. Kısmi süreli, yarıyıl, iş yaşam dengesi, uzaktan çalışma gibi esnek çalışma düzenlemeleri ile esnek biçimde iş sonlandırılması olmak üzere esnekliğin pek çok çeşidi bulunmaktadır. Esnek göç düzenlemeleri, girişimciliğin teşvik edilmesi/finansmanı, geçici süreli ve belirli süreli iş sözleşmelerinin kullanılması ve çeşitli 90 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 ekonomik teşvikler olmak üzere başka politikalar da bulunmaktadır. Bu açıdan en çok dile getirilen politikalar geniş bir işçi grubunu ilgilendirmekte ve gençleri özellikle hedef kitle olarak tanımlamamaktadır. Özellikle genç işçileri hedef alan alternatif politikaların değerlendirmeye alınması sağlanabilir. Geleceğin işgücü piyasası politikaları Bazı işveren kuruluşları, önümüzdeki yıllarda uygulamaya konulmasını bekledikleri programları dile getirmiştir. Bunlar, ülkelerin genç istihdamını artırmaya yönelik uyguladıkları politikaların çeşitliliğini yansıtmaktadır. Örnekler, genç çalışanlara dair ücret sübvansiyonlarından ulusal genç hizmetleri programlarının yenilenmesine, girişimcilik programlarına kadar uzanmaktadır. Bu değişimlerin etkinliğini ölçmek için zamana ihtiyaç bulunmaktadır. G20 taahhütleriyle uyum G20 sürecinin güvenilirliği, G20 Hükümetlerinin ortak biçimde kabul ettiği stratejileri ulusal düzeyde uygulamalarına bağlıdır. G20’nin istihdam konusundaki taahhütleri, hükümetlerin, iş dünyasının ve diğer sosyal tarafların koordineli faaliyetlerini gerektirmektedir. Anket cevapları, özellikle beceri gelişimi ve destekleyici politikalar alanında bu ihtiyacı vurgulamaktadır. İşbaşında eğitim ve stajyerlik konusundaki hükümet çalışmalarının, genel olarak başarılı olduğu, doğru alana odaklandıkları anlaşılmaktadır. Pek çok çalışmanın uygulandığı, iş başında eğitim/stajyerlik programları ile ilgili taahhütlerin yerine getirildiği ve eğitim ve istihdam arasında bağlantı kurulması için gayret gösterildiği görülmektedir. Anket, uygulanan politikalarla pek çok sebeple karmaşık sonuçlar elde edildiğini yansıtmıştır. İşgücü piyasalarının daha dinamik hale getirilmesi, iş yaratılmasının artırılması ve gençlerin işe alınmasına yönelik engellerin kaldırılması konusundaki politikalar da buna dahildir. Dahası, G20 Ülkelerinde pek çok politika uygulanmakta, yenileri hazırlanmakta ancak hangi uygulamanın neden işe yaradığı açıkça belirtilememektedir. Eğer, bu ankette belirtilen politikaların şüpheli faydaları, G20 taahhütlerinin uygulaması konusundaki BIAC 2014 İzleme Raporu ile birlikte dikkate alınırsa, ciddi kaygı duyulacağı açıktır. İzleme Raporu, G20’deki işveren kuruluşlarının çoğunluğunun, G20 sürecinin bir politika değişimine yol açıp açmadığı konusunda emin olmadığını göstermektedir. İşgücü piyasalarının daha dinamik hale getirilmesi, eğitim ve istihdam arasındaki bağların güçlendirilmesi, iş yaratılmasının ve beceri gelişiminin artırılması ve gençlerin işe alımını engelleyen sebeplerin kaldırılması için başarıyı getiren faktörlerin iyi anlaşılması gereklidir. Bu bilgi olmadan, G20’nin doğru araçları kullanması çok zor olacaktır. Politikaların, G20 taahhütleri ötesinde, birbiriyle etkileşimli olduğunu anlamak ve bunların iyi düşünülüp, doğru ortamlarda uygulanmasını sağlamak çok önemlidir. kadınlar ve gençler Türkiye, OECD Ülkeleri Arasında Cinsiyet Eşitsizliği Nedeniyle En Fazla Milli Gelir Kaybına Uğrayan Ülke Massachusetts Clark ve Barcelona ile söz konusu faktör nedeniyle en Üniversitelerinin birlikte gerçekleştir- fazla gelir kaybına uğrayacak ülkeler diği “Cinsiyet Eşitsizliğinin İstihdam sıralamasında birinci sırada. Diğer bir Piyasasına Etkileri” başlıklı çalışma, ifadeyle, Ülkemizde kadınların erkek- cinsiyet eşitsizliğinin ülke ekonomile- lerle aynı oranda istihdama katılması rinin büyümesini olumsuz etkilediği- halinde kişi başına gelir uzun vadede ni, dolayısıyla kişi başına gelirin daha üçte bir oranında daha fazla olacak. fazla olabileceğini ortaya koydu. Türkiye’yi Meksika (%25,3) ve İtal- Belirtilen çalışmaya göre, OECD Ül- ya (%21,2) izlerken, cinsiyet eşitsizli- kelerinde cinsiyet eşitsizliği nedeniyle ğinin en az gelir kaybına yol açacağı oluşacak ortalama kişi başına GSYH ülkeler ise %9,2 ile İzlanda, %9,7 ile kaybı kısa vadede %14,1, uzun vade- Norveç ve Finlandiya. de %15,4 düzeyinde. Türkiye, %33,1 Cinsiyet ayrımının girişimcilik alanındaki etkilerinin de incelendiği çalışmada, OECD Ülkeleri genelinde gelir kaybının uzun vadede %5,7, kısa vadede %5 olacağı belirtiliyor. İsrail %7,4 ile gelir kaybı sıralamasında birinci sırada gelirken, Türkiye %7,3 ile ikinci. Araştırmaya göre, Türkiye’de girişimcilik alanında kadın ve erkekler arasındaki fark giderildiği takdirde kişi başına gelir %7,3 oranında daha fazla olabilir. Şili (%2,7), Avustralya (%3,5) ve Polonya ise (%4,7) ise söz konusu telafi ihtiyacının en düşük düzeylerde olduğu ülkeler. Cinsiyet Eşitsizliği Nedeniyle Uzun Vadede Yaşanacak Kişi Başına GSYH Kaybı Tahmini Türkiye 0,331 Meksika 0,253 İtalya 0,212 0,202 Şili 0 0,1 0,2 0,3 0,4 Kaynak: Dünya Gazetesi, 11.09.2015 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 91 söyleşi KİMYA SEKTÖRÜNDE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİMİN KALİTESİNİN ARTIRILMASI AB PROJESİ:CHEM-VET: “Projedeki öncelikli hedefimiz sektörümüzde eksikliği hissedilen meslek standartlarıyla uyumlu eğitim programlarının oluşturulmasıydı” Üyemiz KİPLAS Teknik İşler ve Eğitim Birimi Sorumlusu ve Proje Koordinatörü Kimyager Seçil Utku Şahintürk ile Sendikanın 31 Ağustos 2015’te sona eren başarılı AB projesi “Kimya Sektöründe Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Artırılması ChemVet”i konuştuk. Bize Projenizi anlatır mısınız? Projemiz KİPLAS’ın tamamladığı 3. Proje. Bu projeyle eş zamanlı olarak bir de İstanbul Kalkınma Ajansıyla yürüttüğümüz Kimya Sektörü Afetlere Hazırlık Sistemi projesi Kim –AHS’yi bitirdik ve proje çıktımız olan Acil Durum Eylem Planı Hazırlama yazılımını ülkemiz Kimya Sektörünün hizmetine Seçil Utku Şahintürk 92 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 sunduk. AB projesi olaraksa bu 2. Projemiz. Bundan önceki AB projemiz sizlerin de bildiği üzere UYEP Programı çerçevesinde yürüttüğümüz VOC TEST Merkezi Kurulumu projesi idi. Bu proje sonunda Kimya Sektörü Sınav ve Belgelendirme Merkezi KİTEM’i kurduk. Tamamladığımız bu proje ise Kimya Sektöründe Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Artırılması projemiz olan Chem-Vet. KİPLAS olarak biz uzun zamandır ülkemizde mesleki ve teknik eğitim çok önem veriyoruz. Bu alanda gerek üyelerimiz açısından gerekse tüm kimya sektörüne hizmet verebilmek adına pek çok çalışmamız oldu. Bun- ların arasında en önemlilerinden birisi 2010 yılında o zamanki adıyla Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışanlara Mesleki ve Teknik eğitim verilmesi için konfederasyonumuzun MEB’le yaptığı protokol çerçevesinde yürüttüğümüz eğitim çalışmasıydı. Bu çalışmada 2000’in üzerinde çalışanımıza eğitim verildi. Aşağı yukarı aynı dönemde KİPLAS bu kez ülkemizde Ulusal Mesleki Yeterlilik Sisteminin kurulması çalışmalarında Kimya Sektörüne öncülük ederek Mesleki Yeterlilik Kurumuyla işbirliği içerisinde Ulusal Meslek Standartlarını hazırlamaya başladı. Bu çalışmalar içerisinde sınav ve belgelen- söyleşi dirme merkezi kurulum çalışmalarına paralel olarak Ulusal Mesleki Yeterlilikleri hazırlamaya başladı. Kimya sektöründe kaç standart var şu anda? Şu anda KİPLAS’ın doğrudan hazırladığı 22 adet Ulusal Meslek Standardı var. 11 Adet de Yeterliliğimiz var. Katkı sunduğumuz standartlarla birlikte standart sayısı 26’yı buluyor. Projemiz de zaten tüm bu çalışmaların bir devamı ya da tamamlayıcısı olarak kurgulandı. Aslında projenin hazırlanması 2012 yılında başladı. Kimya Sektöründe Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Artırılması Projesi (CHEM-VET), Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülen ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği tarafından ortak finanse edilen Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Artırılması (IQVET) Hibe Programı kapsamında hayata geçirilen bir projedir. Projenin ana faydalanıcısı ise Milli Eğitim Bakanlığıydı. Projenin hedefleri neledir? Projemizde öncelikle mesleki ve teknik eğitimin, bunun yanında hayat boyu öğrenmenin teşvik edilmesi, mesleki yeterlilik konusunda sektö- rümüzün bilgilendirilmesi ve hedeflenen mesleklerde eğitim programlarının ve modüllerinin hazırlanmasını hedefledik. Nasıl belirlediniz bu hedefleri? Temsil ettiğimiz sektörde yaptığımız çalışmalarda işverenlerimizden, sanayicilerimizden, çalışanlardan gelen geri dönüşlere göre analizler yaptık. Ülkemizde çok sık bahsedilen ancak çoğu zaman işlevsel hale getirilemeyen sanayi ve eğitim işbirliği noktasında neler yapabileceğimize baktık. Bütün bunların sonucunda köklü bir işveren sendikası olarak Kimya sektöründe mesleki ve teknik eğitimin çalışmalarına doğru ve somut katkılar sunabilecek bir proje kurguladık. Biraz daha somutlaştırırsak; proje çıktıları hakkında neler söyleyebilirsiniz? Boya, İlaç, Kauçuk, Kompozit, Genel Kimya, Akaryakıt alanlarında 13 meslekte mesleki ve teknik eğitimde kullanılmak üzere eğitim programları ve modüller oluşturduk. Bunları yaparken de bu mesleklerin dayandığı ve KİPLAS’ın daha önce hazırladığı 13 meslek standardını güncel çalışma hayatı koşullarına uyacak şekilde göz- Chem-Vet Projesi: Üyemiz Türkiye Kimya Petrol Lastik ve Plastik Sendikası KİPLAS’ın yürüttüğü Kimya Sektöründe Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Artırılması Projesi (CHEM-VET), Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çatısı altında İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Program Otoritesi tarafından yürütülen ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği tarafından ortak finanse edilen Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Artırılması (IQVET) Hibe Programı kapsamında hayata geçirilen bir projedir. Projenin Başvuru Sahibi KİPLAS’ın yanında, Kadırga Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi “Proje Ortağı”, Kompozit Sanayicileri Derneği (KSD), DYO ve Pharmavision ise “İştirakçi” olarak yer aldı. Süresi 12 ay olan proje 1 Eylül 2014-31 Ağustos 2015 tarihleri arasında yürütüldü. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ana faydalanıcı olduğu projede Kimya sektöründe mesleki ve teknik eğitimin kalitesinin özellikle müfredat, öğrenme yöntemleri, öğretmenler ve okul yöneticileri temel alınarak artırılmasına, eğitim ve iş gücü piyasası arasındaki bağın kuvvetlendirilmesine ve insan kaynağına yapılan yatırımın arttırılmasına katkıda bulunmak hedeflendi. Proje ile boya-kompozit-ilaç-akaryakıt ve genel kimya dallarında13 Meslek için Ulusal Meslek Standartlarına dayalı “Öğretim Programı” ve “Öğrenme Modülleri”, yine bu meslekler başta olmak üzere tüm meslekler için kullanılabilecek “E-öğrenme yazılımı” altyapısı ve “multimedya destekli e-öğrenme materyali” hazırlandı. Mesleki eğitim kurumu çalışanları ile özel sektörden usta öğreticilere eğitim seminerleri düzenlendi. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 93 söyleşi den geçirdik ve revize ettik. Bu programlar çerçevesinde uzaktan öğrenme modeline uygun eğitim içerikleri de oluşturuldu. Bütün bunların hedef kitleye ulaştırılması için de özgün bir e-öğrenme yazılımı geliştirildi. Çok fazla iş yapılmış, bütün bunlar için ne kadar bütçeniz vardı? Yaklaşık olarak 240 Bin Avroluk bir bütçemiz vardı. Elbette sadece sözünü ettiğimiz yazılım için bile çok düşük bir miktar sayılabilir bu. Bizim buradaki öncelikli hedefimiz sektörümüzde eksikliği çok hissedilen meslek standartlarıyla uyumlu eğitim programlarının oluşturulmasıydı. Uzaktan öğrenme yazılımını ise bir baz model olarak kurguladık. Bundan sonraki hedefimiz sektörümüzde eksik olan diğer eğitim programlarının tamamlanması ve yazılımımızın geliştirilerek her sektörde tüm ülkede kullanılabilecek bir modele dönüştürülebilmesi. Çok daha büyük hedeflerimiz var diyorsunuz yani. Var evet. Bu doğrultuda özellikle AB fonlarından daha çok faydalanmayı düşünüyoruz. Elbette eğitime gönül 94 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 vermiş işverenlerimizden, devletimizden, konfederasyonumuzdan ve çalışan temsilcisi örgütlerden de destek bekliyoruz. Bu destek sadece maddi anlamda olmayabilir. Bilgi ve tecrübe paylaşımı anlamında ya da sadece moral destek bile bizim için çok önemli. Proje çalışmalarında çok zorluk yaşadınız mı? Proje süreçleri çok zorlu ama bir o kadar da keyifli. Elbette kimlerle bu yola çıktığınız da çok önemli. En başta Başkanımız Sayın Refik Baydur var tabii. Onsuz bu projeler olmazdı. Sonrasında proje ortağımız Kadırga Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi var. Özellikle eğitim programlarının oluşturulmasında onların büyük desteğini aldık. Bunun yanında aynı zamanda üyelerimiz olan proje iştirakçilerimiz DYO Boya Fabrikaları ile Pharmavision’un katkılarını eklemeden geçemem. Kompozit sektöründe ise Kompozit Sanayicileri Derneğinin büyük katkısı oldu. Zorlukları düşününce en büyük zorluklardan birini video çekimlerinde yaşadık. E-öğrenme yazılım içinde yer alan meslekleri tanıtıcı özgün video- larımızın çekimleri hayli yorucuydu. Bir ucundan film sektörünü de tanımış olduk. Sadece boya mesleğinde 5 dakikalık bir video için 2 gün boyunca DYO fabrikasında çalışıldı. Ama sonuçta ortaya çok beğenilen ve tamamen özgün videolar çıktı. Videolara ve eğitim programlarına proje web sayfamız www.chem-vet.com sitesinden ulaşabilirsiniz. Bunun yanı sıra eğitim programlarını MEB’e de sunduk. Sanıyorum en kısa sürede kullanılmaya başlanacak. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Sektörümüzde eksik olan bütün eğitim programlarını tamamlamak istiyoruz. Başkanımızın GEBKİM OSB’de bir okul kurma projesi var. En büyük hayalimiz de bir an önce bu okulun faaliyete geçmesi ve e-öğrenme yazılımımızın sektör ayrımı olmaksızın bütün ülkede kullanılabilecek seviyeye gelmesi. riz. Zaman ayırdığınız çok teşekkür ede- Bize bu fırsatı verdiğiniz için KİPLAS Ailesi adına teşekkür ederim. haberler İş Teftiş Sistemi Aracılığıyla İşyeri Uyumluluğunun Güçlendirilmesi Konulu ILO Çalıştayı Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından düzenlenen “İş Teftiş Sistemi Aracılığıyla İşyeri Uygunluğunun Güçlendirilmesi” konulu ILO Çalıştay’ı 2528 Ağustos 2015 tarihlerinde İtalya’nın Torino şehrinde bulunan ILO Eğitim Merkezi’nde gerçekleştirildi. Toplantıya pilot ülke olarak halen ILO Programının uygulandığı Burkina Faso, Vietnam ve Kolombiya ile gelecek dönem için Pilot ülke seçilen Türkiye, Nikaragua, Tanzanya, Uganda ülkelerinden 50’ye yakın işçi, işveren ve hükümet temsilcileri ile ILO uzmanları iştirak etti. Toplantının İçeriği ILO 2015-2015 Stratejik Planı kapsamında uyguladığı bu programda ülkelerin iş teftiş birimleri, işçi ve işveren örgütleri arasında koordinasyon sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesi ve işyerlerinin iş teftiş uygulamaları ile ulusal mevzuat ve ILO sözleşmelerine uyumunun sağlanması yönünde çalışmalar yapmakta; ayrıca iş teftiş birimlerinin kapasitelerinin artırılmasını sağlayıcı tedbirler geliştirmektedir. Toplantıda bir sunuş gerçekleştiren Konfederasyonumuz temsilcisi iş teftiş uygulamaları konusunda ülkemizde yaşanan sorunlar, çözüm önerileri, Konfederasyonumuzun konuya ilişkin temel görüşleri ile TİSK’i tanıtıcı bilgiler vermiştir. Toplantı Çıktıları Toplantıda yapılan sunuşlar ve sonrasında gerçekleştirilen çalıştay’da ortaya çıkan sonuçlar aşağıdaki şekilde belirlenmiş ve duyurulmuştur: •İşyerlerinin ulusal düzenlemeler, toplu iş sözleşmeleri ve onaylanmış ILO Sözleşmelerine uyumlarının sağlanması için iş teftiş idareleri ile işçi ve işveren örgütlerinin çeşitli mekanizmalarla desteklenmesi gerekir. •İşyerlerinin mevzuata uyumlarının sağlanması için efektif bir işbirliği ve ortaklığın iş teftiş idareleri, işçi ve işveren örgütleri arasında sağlanması gerekmektedir. •İş teftiş uygulamalarında eğitim, yönlendirme ve bilgilendirme işyerlerinin mevzuata uyumluluğu konusunda önemli rol oynamaktadır. •İşyerlerinin uyumu konusunda yasal düzenlemeler önemli, ancak tek başına yeterli değildir. •Kayıtdışı ekonominin çok geniş ol- duğu ekonomilerde iş teftişle görevli birimlerin kapasitelerinin ve kaynaklarının yeterli düzeyde olması gerekir. •Mevzuatın hazırlanmasında ve çerçeve politika geliştirilmesinde ülkelere teknik yardım ve uzman desteği sağlanmalıdır. •Ulusal ve sektörel düzeyde işyeri uyumunun sağlanmasında yenilikçi yaklaşımların dizayn edilmesi için kamu organları, yargı makamları, işçi ve işveren örgütleri arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi gerekmektedir. •Ulusal ihtiyaçlar ve koşullara göre, küçük ve büyük ölçekli işletmelerle kayıtlı ve kayıtdışı ekonomilere kolaylıkla adapte edilebilecek teftiş program ve araçlarının geliştirilmesi gerekmektedir. •İşyeri uyumuyla ilgili istatistiki verilerin toplanması ve dağıtılmasında ulusal kapasitelerin güçlendirilmesine devam edilmelidir. ILO bu verilerin analiz edilmesi ve politika belirlenmesi için formüle edilmesi koşullarında gerekli desteği sağlayacaktır •İşyerlerinin mevzuata uyumunun sağlanması konusunda teşvik tedbirlerinin geliştirilmesi ve uygulanmasına önem verilmelidir. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 95 avrupa avrupa Türkiye – AB İlişkileri •Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 4 Ekim’de gerçekleştirdiği Strazburg (Fransa) ziyaretinin ardından Brüksel’de temaslarda bulundu. Belçika Kralı Philippe’in davetine üzerine gerçekleştirilen ziyaret kapsamında Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Jucker’in yanı sıra AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ile ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Toplantılarda özellikle Suriyeli sığınmacılar konusu ele alınırken, Suriye’de siyasi çözüm, vize serbestisi görüşmeleri ve Kıbrıs’ta birleşme sağlanmasına yönelik devam etmekte olan sürecin de görüşüldüğü belirtiliyor. 23 Eylül Çarşamba günü gerçekleştirilen Liderler Zirvesi acil durum toplantısında üye ülke liderleri sığınmacı krizine yönelik Türkiye ile diyaloğun güçlendirilmesi gerektiğine karar vermişti. Bu kapsamda ilk adım olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 5 Ekim’de AB Komisyonu Başkanı Juncker ile toplantı gerçekleştirmek üzere Brüksel’e davet edilmesi kararlaştırılmıştı. Türkiye, 96 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 Lübnan ve Ürdün gibi komşu ülkeler öncelikli olarak, bölgeye aktarılan mali yardımın 1 milyar € artırılması da 23 Eylül Çarşamba günü gerçekleştirilen Liderler Zirvesi’nde alınan kararlar arasındaydı. •Geçici hükümetten istifa eden Ali Haydar Konca’nın yerine akademisyen Prof. Dr. Beril Dedeoğlu AB Bakanlığı görevine getirildi. 1961 Ankara doğumlu Bakan Prof. Dr. Dedeoğlu, Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığı görevini yürütüyordu. Özellikle Türkiye-AB ilişkileri, dış politika ve uluslararası güvenlik konularında çalışmalar yapan Bakan Prof. Dr. Dedeoğlu bugüne kadar bu alanlarda çok sayıda bilimsel makale ve kitap yayımlandı. Yeni AB Bakanı ile birlikte, AB Türkiye Delegasyonunda da bir yenilenme oldu. AB Türkiye Delegasyonu Başkanlığına atanan Büyükelçi Hansjörg Haber, 30 Eylül 2015 tarihinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Güven Mektubu’nu sundu. Büyükelçi Haber’in AB Türkiye Delegasyonu Başkanlığına, atandığı AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilci- si Frederica Mogherini tarafından 31 Ağustos 2015 tarihinde açıklanmıştı. 1992-1996 yıllarında Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde Siyasi Müsteşar olarak görev yapan Büyükelçi Haber, iyi derecede İngilizce, Fransızca, Rusça ve Türkçe biliyor. •30 Eylül 2015 tarihinde, BM’nin 70’inci Genel Kurulu’na hitap eden Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, konuşmasında uluslararası göç krizi, sürdürülebilir kalkınma ve küresel sorunları ele alırken Türkiye-AB ilişkilerine de değindi. Başbakan Prof. Dr. Davutoğlu, Türkiye’nin AB’nin bir parçası olduğunu ve AB’ye üye olma hedefine bağlı kaldığını ifade etti. Kıbrıs sorununda temelli bir barışın sağlanması gerektiğini söyleyen Başbakan Prof. Dr. Davutoğlu, bu konuda sarf edilen çabaların desteklenmesinin önemini vurguladı. •Avrupa Komisyonunun Genişleme ve Komşuluk Politikası’ndan Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, bir Alman gazetesine önemli açıklamalarda bulundu. Hahn, Türkiye’nin sınır kontrolleri ve biyometrik pasaport gibi alanlarda olumlu adımlar atması avrupa avrupa halinde, 2017’de Türk vatandaşlarına uygulanan vizelerin kaldırılmasının mümkün olduğunu açıkladı. Türkiye’nin belgede sahtecilik konusunda AB ile işbirliğini artırmasını da beklediklerine dile getiren Hahn, üzerinde çalışılması gereken hala çok noktanın olduğunu sözlerine ekledi. SOSYAL İŞLER AB Komisyonu tarafından yayımlanan rapor, işgücünün emeklilik yaşına gelene kadar çalışabilmesi için gereken koşulların sağlanması halinde yeterli düzeyde emeklilik geliri elde edilebileceğini belirtiyor. İşgücünün yasal emeklilik yaşı gelinceye kadar çalışmasını sağlayacak güçlü politikaların benimsenmesi gereğini vurgulayan rapor, üye ülkelerin mümkün olduğunca yüksek sayıda kişiyi istihdam piyasası içinde aktif düzeyde tutması gereğine dikkat çekiyor. Raporda yer alan bazı noktalar: •İstihdam politikaları ileri yaşlardaki işgücünün istihdam piyasasında daha uzun süreler aktif olabilmesi için daha fazla seçenek sunmalı. •Yeterli emeklilik getirisi elde etmek üzere çalışmaya devam edemeyecek kişilerin desteklenmesi için koruma politikaları benimsenmeli. •AB genelinde emeklilik sistemleri emeklilere ileri yaşlarda yeterli gelir sunmakta ve bu kişilerin yoksullukla karşı karşıya kalmasına engel olmaktadır. •AB genelinde ileri yaştaki kişiler, genç yaştakilere yakın bir yaşam standartına sahiptir. 65 yaş ve üstündeki kişilerin geliri, 5 yaşından gençlerin gelir ortalamasının %93’ü düzeyindedir. •Kriz döneminde bile ileri yaştaki kişilerin gelir düzeyi diğer yaş gruplarındaki kişilere oranla daha iyi düzeyde korunmuştur. Bununla birlikte üye ülkeler yoksulluk riskiyle savaş konusunda önlemler almalı ve ileri yaşlar için gelir güvencesi oluşturulmasına çalışmalıdır. •Emeklilik geliri düzeyinde kadın ve erkekler arasında farklılıklar mevcuttur. Kadınların emeklilik gelirleri erkeklere oranla daha düşük seviyededir. AB genelinde kadınların emeklilik gelirleri erkeklerden %40 daha düşük düzeydedir. Bunun en belirgin sebepleri arasında kadınların daha düşük ücretli işlerde çalışması ve ailesine bakma görevini üstlendiği için iş hayatında daha kısa süre kalması yer almaktadır. Ayrıca kadınlarda ortalama yaşam beklentisinin erkeklere oranla daha uzun olduğu tespitinden hareketle eşini kaybeden kadınların tek gelirle yaşamlarını sürdürme güçlüğüyle karşı karşıya kaldığı düşünülmektedir. •Emeklilik döneminde iyi bir gelir düzeyine sahip olmak için ileride 40-45 yıllık bir çalışma hayatının tamamlanmış olması gerekecektir. •Bazı üye ülkelerde mesleki emeklilik ya da kişisel emeklilik planlarına bağlı birikimler ön plana çıkacaktır. Avrupa Birliği’nde yakın döneminde gerçekleştirilen reformlar emeklilikleri ertelemiş ve istihdam piyasasından erken çıkışları engellemiştir. Bu reformların başarılı sonuca ulaşabilmesi için ileri yaşlardaki kişilerin aktif çalışma hayatında kalması gereklidir. ettiğini gösteriyor. AB vatandaşlarının turistik gecelemelerinin %85’inin AB sınırları içerisinde gerçekleştiği ve AB içerisinde turizm geceleme oranlarının %90’ının AB vatandaşları tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor. Bu bağlamda AB vatandaşlarının gerçekleştirdiği gecelemelerin yalnızca %15’i AB dışarısında kaydedilirken, AB içerisindeki gecelemelerin yalnızca %10’u AB vatandaşı olmayan turistler tarafından gerçekleştirildi. Öte yandan AB vatandaşı olmayan turistler 2014 yılında AB sınırları içerisinde 300 milyon gece konakladı. Son on yılda AB’nin turizm destinasyonu olarak payının büyüdüğü belirtiliyor. 2005 verilerine kıyasla özellikle Çin (+282%), Rusya (+248%) ve Brezilya’dan (+215%) gelen turistlerin geceleme sayısında artışın etkisiyle AB dışından gelen turistlerin %75 oranında arttığı, Ancak ABD’den (+13%) gelen turistlerin geceleme sayısındaki artışın görece sınırlı olduğu vurgulanıyor. Japonya’dan (11%) gelen turistlerin geceleme oranının ise düştüğü belirtiliyor. 2014 yılında AB vatandaşlarının tercih ettiği ilk üç turizm destinasyonu ise ABD, Türkiye ve İsviçre oldu. AB dışarısında gerçekleştirilen gecelemelerin %14,1’i ABD’de, %11,6’sı Türkiye’de ve %4,9’u İsviçre’de gerçekleşti. TURİZM EKONOMİ AB İstatistik Kurumu Eurostat verilerine göre tatillerini AB içerisinde geçiren ve AB vatandaşı olmayan turistlerin 3/1’i ABD ve Rusya vatandaşları. ABD ve Türkiye ise tatillerini AB dışarısında geçiren AB vatandaşlarının en çok tercih ettiği iki ülke. Eurostat verileri 27 Eylül’de kutlanan Dünya Turizm Günü dolayısıyla yayımlandı. Araştırma AB vatandaşlarının daha çok AB içerisinde tatil geçirmeyi tercih •AB istatistik kuruluşu Eurostat AB’nin tüm dünya ekonomileri arasındaki konumuna yönelik rakamsal bulguları açıkladı. Nüfus, yaşam koşulları, istihdam piyasası, ekonomi ve finans, ticaret, ar-ge, ulaşım, enerji, tarım ve çevre gibi alanlarda AB toplamı ile 15 G20 ülkesini (Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Hindistan, Endonezya, Japonya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güne İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 97 avrupa avrupa Afrika, G. Kore, Türkiye ve ABD) ve 4 AB ülkesini (Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere) karşılaştıran raporda şu bulgulara yer veriliyor: •2013 verilerine göre 506 milyon kişinin yaşadığı AB, tüm dünya nüfusunun %7’sini barındırıyor. Çin’de dünya nüfusunun %19,1’i, Hindistan’da %17,6’sı, ABD’de %4,4’ü, Brezilya’da ise %2,8’i yaşıyor. Geleceğe yönelik nüfus tahminleri Hindistan nüfusundaki artışın Çin nüfusundaki artıştan daha fazla olacağına işaret ediyor. 2060 yılına gelindiğinde G20 ülkelerinden büyük bir bölümünün dünya nüfusu içindeki paylarının azalmaya başlayacağı (%64,3’ten %52,3’e düşeceği) tahmin ediliyor. AB toplam nüfusunun dünya nüfusundaki payının da 2013’teki %7,1’lik seviyeden 2060’da %5,3’e inmesi bekleniyor. •2012 verilerine göre AB’de yaşam beklentisi 80 yıl, Japonya’da 84 yıl, Avustralya’da 83 yıl, Kanada’da 82 yıl, Türkiye’de 75 yıl, Endonezya’da 71 yıl, G. Afrika’da 59 yıl, Hindistan’da 66 yıl ve Rusya’da ise 69 yıl. •Çalışma dönemini tamamlamış, 65 yaşından ileri yaşlardaki kişi sayısına karşılık, çalışabilme yaş aralığında (15-64) bulunan kişi sayısı oranının en yüksek olduğu ülke Japonya (%40,5). Bu ülkeyi AB (%27,5), Kanada (%22,2), Avustralya (%215) ve ABD (%21) takip ediyor. 2060’a gelindiğinde her 5 yaşlı kişiye karşılık 10 çalışan kişinin bulunacağı öngörülüyor. •Dünya nüfusunun %7,1’ini barındıran AB tüm dünya gayrisafi yurtiçi hasılasının da %23,7’sini üretiyor. Bu rakam ABD’de %22,2, Çin’de %12,1 ve Japonya’da %6,5 olarak karşımıza çıkıyor. •Ar-ge alanında ise G.Kore GSYH’nın %4,04’ünü, Japonya %3,39’unu, ABD %2,79’unu, Avustralya %2,39’unu ve AB ise %2,02’sini harcıyor. 98 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 •Kamu borçlarının GSYH’ye oranında en yüksek borçluluk oranıyla Japonya birinci (%243,2) konumdayken bu ülkeyi ABD (%104,2), Kanada (%88,8) ve AB (%85,4) takip ediyor. Kamu borçlarının en düşük olduğu ülkeler ise Suudi Arabistan (%2,7), Rusya (%13,9) ve Endonezya (%26,1). Türkiye’de kamu borçlarının GSYH’ya oranı ise %36,3 olarak belirtiliyor. •2013 verilerine göre Hindistan’da nüfusun %15’inin internet erişimi bulunuyor; bu oran Kanada ve Japonya’da %86, ABD’de %84 ve AB’de ise %77 düzeyinde. •Doğaya saygı alanında ise AB’de ikamet eden kişilerin 2012 yılı ortalama karbondioksit salınımları 7,4 ton olarak belirlendi. Bu oran Avustralya’da 17,5 ton, ABD’de 17,1 ton, Japonya’da 10 ton, Türkiye’de 4,8 ton ve Meksika’da da 3,8 ton olarak tespit edildi. •Atıklardan ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminde %27,8 oranı ile ön sıralarda yer alan AB’nin yanı sıra Kanada (%63,3) ve Brezilya (%82,5) da yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminde en başarılı ülkeler olarak görülüyor. -- AB Komisyonu işletmelere daha fazla kaynak aktarılması ve yatırımların desteklenmesi için Sermaye Piyasaları Birliği Eylem Planı’nı açıkladı. Sermaye Piyasaları Birliği, Juncker Komisyonu’nun istihdam, büyüme ve yatırımlarda artış sağlanması için oluşturduğu Yatırım Planı içerisinde büyük öneme sahip. Sermaye Piyasaları Birliği işletmelere ve uzun dönemli projelere banka kaynaklı finansman dışında alternatif fon kaynakları sağlamayı hedefliyor. Bu nedenle Sermaye Piyasaları Birliği, Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliği’nin oluşturulmasında önemi bir aşamayı oluşturuyor. Komisyon’un açıkladığı eylem planında şu unsurlar yer alıyor: • KOBİ’ler de dahil olmak üzere yatırımcılar için daha fazla fırsat yaratılmasının yanı sıra emeklilik hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için hane halkına seçenekler sunulması; • Daha güçlü ve dayanıklı bir mali sistem hedefine erişilmesi; • Mali entegrasyonun derinleştirilmesi ve piyasadaki rekabetin artırılması. -- Ağustos ayı işsizlik oranı Euro Alanı’nda %11 ve AB28’te %9,5 olarak tespit edildi. Bu oranlar 2014 yılı Temmuz ayında sırasıyla %11,5 ve %10,1 olarak tespit edilmişti. AB’nin istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre AB’de 17.6 milyonu Euro Alanı’nda olmak üzere toplam 23 milyon kişi işsiz. Temmuz ayı ile karşılaştırıldığında AB28’te işsiz sayısı 33 bin kişi azalmış durumda. AB üyeleri arasında işsizlik oranının en düşük olduğu ülkeler Almanya (%4,5), Çek Cumhuriyeti (%5), ve Malta (%5,1). İşsizlik oranı en yüksek üye ülkeler sıralamasında ise Yunanistan %25,2 ile birinci sırada ve İspanya %22 ile ikinci sırada bulunuyor. Bir yıl önceye göre işsizlik oranı yirmi üç üye ülkede düşüş kaydetti. Bir yıl önce Slovakya’da %13,2 olan işsizlik oranı %11,1’e, İspanya’da %24,2’den %22,2’ye, Estonya’da ise %7,6’dan %5,7’ye düştü. İşsizlik oranında artış görülen ülkeler arasında ise Avusturya (%5,6’dan %5,7’ye); Belçika (%8,6’dan %%8,8’e); Fransa (%10,4’ten %10,8’e) yer alıyor. ABD’de Ağustos 2015 işsizlik oranı %5,1 olarak açıklandı. Bu oran geçtiğimiz yılın aynı döneminde %6,1 olarak kaydedilmişti. ILO Çalışma Hayatının Geleceği Girişimi Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2019 yılında yapılacak 108. Konferans ile yüzüncü kuruluş yıldönümüne ulaşacaktır. Bu vesile ile çeşitli faaliyetler planlamaktadır. Bu faaliyetler genel olarak 100. Yıl Girişimleri olarak adlandırılmıştır. Bu kapsamda, aşağıda belirtilen 7 Girişim belirlenmiştir. • Yönetişim Girişimi • Standartlar Girişimi • Yeşil Girişim • İşletmeler Girişimi • Yoksulluğun Giderilmesi Girişimi • Çalışma Hayatındaki Kadınlar Girişimi • Çalışma Hayatının Geleceği Girişimi Çalışma Hayatının Geleceği Girişi- mi ile ilgili olarak hazırlanan raporda özetle aşağıdaki çalışmalar öngörülmüştür. Rapor öncelikle kapsam, süreç ve bugünün çalışma hayatına ilişkin genel değerlendirmelerin yer aldığı bölümlerin yanı sıra 100. Yıl Görüşmeleri olarak ifade edilen konu kümeleri hakkında bilgi vermektedir. Kapsama ilişkin olarak, ILO’nun tek başına bütün sorunlarla mücadele etmesinin mümkün olmadığı, bugüne kadarki sürece bir adım geriden bakılarak, sorunların daha geniş bir perspektiften değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bu noktada doğru çerçevenin ve mekanizmaların belirlenerek, sosyal adalet kavramının ön planda tutulması gerektiği vurgula- maktadır. Sürece ilişkin olarak, 3 aşamalı bir yol izlenmesinin uygun olacağı belirtilmektedir. Birinci aşamada, akademi, devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları, işveren ve işçi kuruluşları vb. ilgili tüm taraflardan çalışma hayatının geleceğine ilişkin görüşlerin alınmasının gerekli olduğu belirtilerek, bu görüşlerin derlenmesi ve Çalışma Hayatının Geleceği Girişimi altındakilerin “Yüzüncü Yıl Görüşmeleri – centenary conversations” ana başlığıyla, “iş ve toplum”, “herkes için düzgün iş”, “iş ve üretimin organizasyonu” ve “iş yönetişimi” olmak üzere, 4 grupta toplanmasının faydalı olacağı ifade edilmektedir. İkinci aşamada, çalışma hayatının geleceği konusunda çalışacak üst düzey bir Komisyonun kurulması ve Komisyon tarafından, önceki aşamada alınan tüm görüşlerden yararlanılarak bir Rapor hazırlanması öngörülmektedir. Komisyon’un ILO bünyesinde yer alması ve ilgili tüm taraflarla bağlantılı olarak faaliyetlerin koordinasyonunu üstlenmesi öngörülmektedir. Komisyon Raporu’nun ise 108. Konferans’ta sunulması planlanmaktadır. Üçüncü aşama, 108. Konferansın bütününü ifade etmekte olup, Rapor sunumu yanı sıra, teknik komitelerde ve diğer toplantılarda tüm Girişimlerin bulgu ve önerilerinin ele alınarak görüşülmesini kapsamaktadır. Bugünün çalışma hayatına ilişkin yapılan değerlendirme, işler, yoksulluk ve sosyal koruma; üretimin uluslararasılaşması; iş kalitesi ve gelecekteki muhtemel gelişmeler olmak üzere dört ana başlık altında gruplandırılmıştır. İşler, yoksulluk ve sosyal koruma konusuyla ilgili olarak yapılan değerlendirmede, küresel düzeyde refah seviyesinin arttığı ancak bireysel ih- İŞVEREN / Temmuz - Ağustos 2015 99 tiyaçların karşılanması konusunda yeterli başarının sağlanamadığı kaydedilmektedir. Dünyanın nüfus yapısı dikkate alınarak hem yeni işler yaratılmasının, hem de sosyal koruma düzeyinin artırılmasının gerektiği vurgulanmaktadır. Her yıl yaklaşık 40 milyon kişinin işgücü piyasasına girdiği, bu nedenle 2030 yılına kadar 600 milyon yeni iş yaratılması gerektiği belirtilerek, günümüzde dünyadaki istihdamın %49’unun hizmet sektöründe, %29’unun tarımda ve %22’sinin sanayide çalıştığı kaydedilmektedir. Dahası, dünya çapında yaklaşık 319 milyon kişinin günlük 1.25 dolardan daha az kazançla yaşadığı ifade edilmektedir. Üretimin uluslararasılaşması konusu ile ilgili olarak, gelişen teknoloji ve üretim biçimleriyle küresel düzeyde bir değişimin görüldüğü, bu durumun yeni iş fırsatları yaratmasının yanı sıra iş kaybına da neden olduğu belirtilmektedir. Bununla birlikte, çalışma koşullarına yönelik olumsuz etkilerin de görüldüğü ifade edilerek, özellikle uluslararası göçle bağlantılı olarak sorunlar yaşandığı vurgulanmaktadır. İş kalitesi ile ilgili olarak, özellikle kayıt dışı çalışma nedeniyle ciddi sorunlar yaşandığı, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle her yıl yaklaşık 2.3 milyon kişinin hayatını kaybettiği ve bunun işçi, işveren ve sosyal koruma sistemleri üzerinde büyük bir yük oluşturduğu kaydedilmektedir. Gelecekteki muhtemel gelişmeler hakkında ise bugünkü durumun bu zamana kadar alınan kararlar sonucunda oluştuğu ve geleceğin de şimdiki kararlarla şekillendirileceği ifade edilmektedir. Yüzüncü Yıl Görüşmeleri ana başlığı altında yer alan 4 küme ile ilgili olarak aşağıdaki görüşler dile getirilmiştir. İş ve Toplum Görüşmeleri kapsamında, iş kavramının toplum içindeki 100 İŞVEREN / Temmuz - Ağustos 2015 yeri ve önemi üzerinde durularak, değişimden ne ölçüde etkilendiği konusunun ele alınması gerektiği ifade edilmektedir. İşçiler açısından sosyolojik ve psikolojik olarak çok önemli bir yer tutan iş kavramının hem işin doğası hem de işyeri anlamında değişim geçirdiği belirtilmektedir. Geleneksel belirsiz süreli sözleşme ile uzun süreli çalışma yerine daha esnek ve değişken çalışma biçimlerinin uygulandığı dile getirilerek, bu biçimler arasındaki olumlu ve olumsuz yönlerin dikkate alınması gerektiği vurgulanmaktadır. Herkes İçin Düzgün İş Görüşmeleri kapsamında, gelecekte ihtiyaç duyulacak iş miktarının nasıl sağlanabileceği konusu ön plana çıkarılmakta ve bu işlerin ILO’nun Sosyal Adalet hedefi ile nasıl uyum sağlayacağının dikkate alınması gerektiği belirtilmektedir. Bu kapsamda yeşil ekonomi ve sağlık-bakım ekonomisinin ilerisi için büyük potansiyel sunduğu ifade edilerek, bu potansiyelin açığa çıkarılması için neye ihtiyaç duyulduğunun belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Geleceğe yönelik çalışmalarda, bugüne kadar kullanılan araçların daha iyi biçimde kullanılması mı tercih edilmelidir yoksa tümüyle yeni araçların geliştirilmesi mi gerekecektir gibi soruların değerlendirilmesi önerilmekte ve Girişim kapsamında yapılacak toplantıların bu doğrultuda gerekli platformu sağlayabileceği ifade edilmektedir. Daha geniş çerçevede ise ihtiyaç duyulan beceriler ve mevcut beceriler arasındaki uyumsuzluk ve yeni becerilerin kazanılması için gerekli yatırım ihtiyacı vurgulanmaktadır. İş ve Üretimin Organizasyonu Görüşmeleri kapsamında, bugüne kadar gelen iş ve üretim organizasyonu biçimlerinin kamu kesimi ve özel sektör tarafından alınan kararların sonucu olduğu belirtilerek, değişim noktasında özellikle işletmelerin öncülük ettiği vurgulanmaktadır. Bu açıdan, ILO’nun işletme dinamiklerini daha iyi anlaması gerektiği kaydedilmektedir. İşletmelerin, işgücünü kullanarak mal ve hizmet üreten birimler olduğu anlayışının gelecekte nasıl şekilleneceği konusunun değerlendirilmesi gerektiği ifade edilerek, standart olmayan çalışma biçimleri de dikkate alındığında gelecekteki dinamiklerin ve iş organizasyonunun ele alınması gerektiği belirtilmektedir. Bunun yanı sıra, küresel finansal krizle bir kez daha görülen, finans dünyasının çalışma hayatına yönelik büyük etkisinin dikkate alınması gerektiği ve organizasyonların sosyal adalet hedeflerini göz önünde bulundurmasının çok önemli olduğu ifade edilmektedir. İş Yönetişimi Görüşmeleri kapsamında, toplumların çalışma hayatını kanun, düzenleme, işgücü piyasası kurumları, işçi ve işveren kuruluşları gibi araçlarla düzenledikleri belirtilerek, uluslararası düzeyde bu yaklaşımın ILO tarafından uygulandığı ifade edilmektedir. ILO’nun bu çalışmalarının ilgili taraflarca desteklendiği ve geliştirilmesinin arzu edildiği dile getirilerek, kullanılan araçların gözden geçirilmesinin gerekli olduğu vurgulanmaktadır. İşveren, işçi ve devlet kurumlarını bir araya getiren sosyal diyalog mekanizmasının ILO tarafından çok önemli görüldüğü belirtilerek, üye miktarlarına bağlı olarak bu araçların gücünü kaybettiği, dolayısıyla geleceğe yönelik değerlendirmelerde bu araçların da yer alması gerektiği vurgulanmaktadır. Rapor’un son bölümünde yer alan Sosyal Adalet’in geleceği konusundaki bölümde, toplumların yaşadığı sorunların en büyük nedenlerden birinin adaletsizlik algısı olduğu belirtilerek, gelecek tartışmalarında sosyal adalet gereklerinin rehber olması gerektiği vurgulanmaktadır. (TİSK Araştırma Servisi tarafından hazırlandı) arkeogezi Midas Anıtı, Yazılıkaya Midas Anıtı, Yazılıkaya Eskişehir çevresinde bulunan en önemli tarihi eserler arasında yer almaktadır. Yüksekliği 1315 metre olan Yazılıkaya Köyü’nün kuzeyinde Eskişehir, batısında Kütahya, güneyinde Afyonkarahisar ve kuzeydoğusunda Seyitgazi bulunmaktadır. Yeri tam olarak “Frigya Yaylası” üzerindedir. Yüksekliği batıda, bazı yerlerde Türkmen Dağı’na ulaşır. Bu yükselti nedeniyle havası oldukça temizdir ve Frigya devrinde “Phrygia Salutaris” ya da “Sağlıklı Frigya” adıyla anılmıştır. Anıt, Yazılıkaya köyü ile iç içe bulunmaktadır. Anıt nedeniyle bölge Midas Kenti ya da Midas City olarak anılmaktadır. Arkeo- lojik kazı ve araştırmalar sonucu bölgede ilk yerleşimlerin M.Ö. 3000 yıllarında İlk Tunç Çağlarında başladığı tesbit edilmiştir. Bu çağlardan itibaren kutsal bir alan olan Yazılıkaya Platformu Hititler zamanında da kutsallığını sürdürmüştür. M.Ö. 200’lerde Hitit Krallığına son veren kavimler arasında bulunan ve M.Ö. 8. yy.da Anadolu’ya yerleşen Frigler için özellikle Eskişehir - Kütahya-Afyonkarahisarı içine alan Dağlık Frigya (Phrygia Epictetus) önemli bir inanç merkezi olmuştur. Yazılıkaya Açıkhava Kutsal Alan, Friglerin ana tanrıça Kybele’ye tapındıkları en önemli kült merkezidir. Frig çağı öncesinde kutsallığı, Frigler zamamında Kybele kültü ile doruk noktasına ulaşmış Frig sonrası Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde de etkisini sürdürmüştür. M.Ö. 8. yyda güçlü bir devlet kuran ve Kral Midas ile uygarlıklarının ve sanatın zirvesine ulaşan Frigler kendilerine özgü ahşap mimari işçiliğini kayalara taşımış, bölgenin ve dünyanın ünik ve görkemli anıtı (Yazılıkaya) Midas Anıtı’nı yapmışlardır. Ayrıca bölgede açıkhava tapınakları, anıtlar, kaleler, sarnıçlar, vb. inşa etmişlerdir. Yazılıkaya ve çevresinde ilk kapsamlı kazılar Fransız Arkeoloji Enstitü- İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 101 arkeogezi sü adına 1936 yılında Albert Gabriel tarafından yapılmıştır. 1936- 39 yıllarında C.H Emily Haspels’in bölgede ayrıntılı çalışması bulunmaktadır. 1971 yılında Ankara Medeniyetleri Müzesi daha sonra aralıklarla Eskişehir Arkeoloji Müzesi Kazı ve Temizlik çalışmalarında bulunmuştur. Yüksekliği 17 metre olan anıt MÖ 600’lerde yapılmıştır. Antik Frigya’nın merkezinde olduğu kabul edilen anıt Frig Vadisi olarak adlandırılına ve çok geniş bir coğrafyaya yayılan bölgedeki anıtların en görkemlisidir. Midas Anıtı, Yazlıkaya Tarihi Yazılıkaya Köyü, Akropol’ün eteğinde kurulmuştur. Köyün üstündeki büyük Midas Anıtı, ilk bakışta göze çarpar. Midas Anıtı özellikle Frigya tarihi bakımından oldukça önemlidir. Ancak 19. yüzyıla değin bu anıttan fazla söz edilmemiştir. İlk olarak, 1800’lü yıllarda buradan geçen İngiliz subayı W.M. Leake tarafından keşfedilmiştir. Bu gezi notlarını W. Leake 1824 yılında yayınlar. Onun ardından Charles Texier bölgeye gelerek üç kaya yüzeyini ve yazıtları kopya ederek, bu konudaki ilk gerçeğe uygun bilgileri yayınlar. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Anadolu’daki arkeolojik anıtlar üzerinde yapılan incelemeler artar. Bugün de görüleceği gibi Yazılıkaya Köyü’nün hemen üstünde antik şehir Akropol’ün kuzeydoğu cephesinde, püskürük bir kaya üzerinde Midas Anıtı, Akropol’ü çevreleyen sur duvarları, yeraltı merdivenleri, mezarlar, sunaklar, bitmemiş anıt ve çeşme bulunur. Anıt, fazla tahrip olmadan günümüze kadar gelmiştir, ancak anıtın alınlık bölümünde yaklaşık 2 m. genişliğinde bir çatlak bulunmaktadır. Anıtın ortasında yüzeyin mihveri üzerinde 5.5 metre genişliğinde ve 1,44 m. derinliğinde bir girinti (niş) yer alır. Anıtın ortasındaki bu girintiden dolayı bir mezar anıtı olduğu düşünülmüştür. Ancak bir mezar olacak büyüklükte de değildir. Midas Anıtı, Frigya’daki diğer kaya anıtları gibi, Kibele (Ana Tanrıça) heykeli koymak amacıyla yapılmıştır. Prof. A. Gabriel burada büyük bir olasılıkla bronz bir heykel bulunduğunu ve bunun yine metal tutturucularla kayaya tespit edilmiş olduğunu ileri sürer. Daha sonraki çağlarda (Hristiyanlık Çağı’nda) bu heykel çalınmış ve şimdiye kadar izine rastlanmamıştır. Anıtın üzerinde henüz çözülmemiş üç yazıt bulunur. Yazılıkaya üzerindeki Frig yazısı, M.Ö. 6. yüzyılda Örekliler tarafından terk edilen eski Arkaik Grek yazısını andırmaktadır. 102 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 sanat Tahsin AYDOĞMUŞ: “Bir fotoğrafçı teknik donanımına ne kadar hakimse başarı ve kalitesine o ölçüde hakim olur” Merhaba Tahsin Bey, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Malatya’da doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi doğduğum kentte tamamladım. Orta ve lise döneminde futbola düşkün biri olarak yaşadığım mahallenin futbol takımında, daha sonra amatör ligde futbol oynadım. 1979 – 2003 yılları arasında memuriyet hayatıyla yaşam devam ederken, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesinden mezun oldum. 25 yıllık çalışma süresi sonucu emekli olduktan sonra; bağımsız fotoğrafçı olarak, fotoğraf atölyemde çalışmalarıma devam ediyorum. Fotoğrafla tanışmanız nasıl oldu? Fotoğrafla ilk tanışmam Ortaokulda oldu. O dönemde (1965-1971) bir Kodak fotoğraf makinesi ile mahalleler arası futbol turnuvalarında hem futbol oynayıp hem de fotoğraf çekiyordum. Fotoğraf stüdyosunda çalışan bir arkadaşımla çektiğimiz filmlerin banyosunu ve baskısını yapıyorduk. O dönemde çekilen fotoğraflara bugün bakıldığında kat edilen yol daha iyi anlaşılır. Daha sonra İstanbul Ayasofya Müzesinde memuriyet yaşamı başlayınca Fotoğrafla yeni bir yaşam tarzı başlamış oldu. Çalışmalarınızda kullandığınız teknikler konusunda bilgi verebilir misiniz? Fotoğrafla ilgili teknikler; kullandığınız teknik donanımla ilgilidir. Bir fotoğrafçı teknik donanımına ne kadar hakimse başarısı ve kalitesine o ölçüde hakim olur. Bugün kullanılan teknoloji birçok açıdan fotoğrafçının tekniğine etki ediyor. Kullanılan teknik aynı zamanda birikimlede ilgilidir. Ben bir fotoğrafçı olarak Analog fotoğrafa devam ediyorum. Digital teknoloji de fotoğraf yaşamımın dışında değil.. Fotoğrafta tarz olarak genelde belgesel fotoğrafla ilgileniyorum. Ayasofya Müzesi Çalışmanız fotoğraflarınıza hangi açılardan kaynaklık etti? Ayasofya, dünyanın en önemli anıtlarının başında yer alan bir mekandır. Fotoğraf yaşamım orada başladı. 1979 yılında Ayasofya Müzesi’nde göreve başladığım zaman inanılmaz derecede etkilendim. Ben ülkemde bugün fotoğrafçı olarak anılıyorsam İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 103 sanat bunu Ayasofya’ya borçluyum. 25 yıllık memuriyet hayatımda Ayasofya’nın yeri tartışılmaz. Çünkü bu bir sevda meselesidir. Bana fotoğrafı öğreten mekanda çeyrek asırlık yaşamın birçok izi vardır. Ayasofya’da fotoğraf çekmeden önce mekanı yaşadım; kokusunu, havasını teneffüs ettim. Zamanla tarihte yolculuklara çıktım. Dönemleri zihnimde yaşamaya çalıştım. Yaşarken heyecanlarımı iliklerimde hissettim. Ve de ışığın peşine düştüm. Fotoğraf hakkında bilgi birikimimi 1979–1985 arası yaptım. 1985’te fotoğraf makinesini elime alıp denklanşöre basmaya başlayınca kendimi ayrı bir heyecan yaşayacağım duygusuna kaptırdım. İyi ki o heyecanla yaşamaya devam ediyorum. Heyecanın olmadığı yerde başarı olmaz. Heyecan dediğim; yürekten inanmak, istekli olmak, bilgilenmek için çaba göstermektir. Sonrası en büyük ödül; bir prestij AYASOFYA kitabı… İşte bu. Son yıllardaki çalışmalarınızdan olan Urfa Belgeseli ile ilgili olarak bizlerle paylaşmak istediğiniz önemli bir ayrıntı var mıdır? Urfa projesi sponsor arıyor. Bu Projenin 11 yıllık bir mazisi var. Bugüne kadar getirdim. Fotoğraf pahalı bir olay, eğer getirisi yoksa zor yürür.. Bu nedenle Urfa projesinin hayata geçmesi için desteğe ihtiyaç var. Projenin çekim aşamasının %75’i tamamlandı. Kısaca; Dünya coğrafyasının en etkin bölgesi olan Ortadoğu sınırları içinde yer alan Mezopotamya dünya uygarlığının beşiğidir. Anadolu bir bölümü ile Mezopotamya toprakları içerisinde yer aldığından, Türkiye’yi bu uygarlık yuvasından soyutlamak mümkün mü?... Değil!... Evet kültürel, tarihsel, ve dinsel olarak dünyanın bu en önemli bölgesinin içinde yer alan ve kutsallığıyla ön planda olan bir kent URFA... Projede bir kent biyografisinden ziyade kültürel ve sanatsal kaygı ön plandadır. Balantine Yarışmasında hem başarı ödülü hem de büyük ödülü kazandınız. Ödül kazanmak sizin için ne ifade ediyor? Fotoğraf yarışmalarında ödül kazanmak bir fotoğrafçı için gurur verici, onurlandırıcı ve heyecanlandırıcı bir olgudur. Ama bir ödülün peşine takılıp yarışmalar için fotoğraf üretmek yerine projelerin peşinde koşmak daha akıllıca olur. Herhangi bir yarışmada ödül almak; tanınmada önemli rol oynayabilir. Fakat yarışmaları amaç halinde getirmek doğru değil. Amaç yerine Araç olması daha doğru bir tavırdır. 104 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 sanat Yurt içinde ve yurt dışında 10 kişisel sergi açtınız. Sergilere olan ilginin yurt içinde ve yurt dışında farklılıkları var mıydı? Yurt dışında ve yurt içinde sergi açmanın farklılıkları var tabii… ilk önce sergilerle ilgili olarak şunları söyleyebiliriz; a) sergi herhangi bir konunun tanıtımı ve bilgilendirilmesiyle ilgili b) sergiyi açanın (fotoğrafçı) tanıtımıyla ilgili c) çekilen fotoğrafların izleyenlerle paylaşılması d) her açılan sergi açık kaldığı süreyle gündemdedir. Sergi bittiği gün gündemden düşer ve unutulur. Açılan bir sergiyi kalıcı hale getirmek ancak kitabıyla birlikte açıldığı zaman değer kazanır. e) Eğitim, bilim, kültür ve sanat düzeyi sergiye olan ilgiyi artırır. Yurt dışında açtığım sergiler, yurt içindekilere göre daha ilgili… ilgi sorulan sorularda, kitlesel yoğunlukta, bakış açısında ve sahiplenmede farklılık gösteriyor. Eserlerinizin yayınlanması sanata önemli bir kaynak oluşturmakta. Size kaynaklık eden isim kimdir? Fotoğrafçıyı etkileyen şeyler; fotoğrafının yayınlanması, sergilenmesi veya herhangi bir kurum ve şahsın fotoğrafı satın almasının rolu önemlidir. Bunun için çok çalışmak, birikim sahibi olmak gerekir. Bunun içinde dünya fotoğrafındaki gelişmeleri takip etmek elzemdir. Dünya fotoğraf literatüründe yer etmiş eserler benim için en büyük kaynaktır. Türkiye’deki fotoğraf sanatı, ilgi ve gelişimi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Kısa ve öz olarak bu konuda söylenecek şey; çok yetersiz … Bu sanata merak salmış genç fotoğrafseverlere ne gibi önerilerde bulunmak istersiniz? Fotoğrafçılara •Teknik donanımı iyi tanı •Gözünü terbiye et •Işığı tanı •Bilgilen •Araştır •Not al •Her şeye sevgi ve saygıyla yaklaş •Sıradan değil, sıradışılık için çaba göster •Hep dene, yılmak yok.. Teşekkür ederiz. İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 105 istatistik TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİ YILLAR AKDEDİLEN SÖZLEŞME SAYISI İŞYERİ SAYISI İŞÇİ SAYISI 1995 2 357 11 274 765 928 1996 1 871 10 290 515 840 1997 2 056 12 966 841 518 1998 1 867 7 047 219 434 1999 2 286 12 373 828 458 2000 1 646 6 844 208 595 2001 4 454 14 211 775 478 2002 1 773 7 453 255 059 2003 1 607 7 806 629 240 2004 1 479 7 913 325 189 2005 3 977 14 388 587 456 2006 1 705 5 456 304 392 2007 1 972 9 734 459 449 2008 1 704 9 623 262 786 2009 1 995 11 544 504 796 2010 1 662 9 033 338 671 2011 1 939 14 057 422 802 2012 1 513 6 721 234 469 2013 2 642 17 288 657 485 2014 1.677 12.440 364.207 141 1 035 40 427 2015* GREVLER YILLAR LOKAVTLAR GREV SAYISI KATILAN İŞÇİ SAYISI KAYBOLAN İŞGÜNÜ SAYISI 1995 120 199 867 4 838 241 1996 38 5 461 274 322 YILLAR LOKAVT SAYISI LOKAVTA DAHİL İŞÇİ SAYISI KAYBOLAN İŞGÜNÜ SAYISI 1995 5 4 047 162 512 1996 3 3 761 160 368 62 236 1997 37 7 045 181 913 1997 4 4 083 1998 44 11 482 282 638 1998 2 500 5 284 1999 34 3 263 229 825 1999 4 931 76 470 2000 52 18 705 368 475 2000 2 2 483 32 760 2001 35 9 911 286 015 2001 - - - 2002 27 4 618 43 885 2002 - - - 2003 23 1 535 144 772 2003 2 888 110 415 2 082 2004 30 3 557 93 161 2004 1 801 2005 34 3 529 176 824 2005 1 118 59 2006 26 2 061 165 666 2006 1 66 3 894 2007 15 25 920 1 353 558 2007 - - - 2008 15 5 040 145 725 2008 1 1256 16 328 2009 13 3 101 209 913 2009 - - - 2010 11 808 37 762 2010 - - - 2011 9 557 13 273 2011 - - - 2012 8 768 36 073 2012 - - - 2013 19 16 632 307 894 2013 - - - 2014 12 6 880 365 411 2014 1 205 25 420 2015* 15 5 818 62 273 2015* - - -- Kaynak : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. * 01.01.2015 - 31.07.2015 106 Not: 14 Mayıs-4 Haziran 2015 tarihleri arasında metal sektörü işyerlerinde yaşanan iş bırakma eylemleri yasal grev şartlarını taşımadığından ÇSGB Grev İstatistikleri‘ne yansımamıştır. TİSK tarafından yapılan hesaplamalara göre söz konusu eylemler nedeniyle 12 işyerinde toplam 32.944 personel çalışmamış ve kaybolan işgünü sayısı 236.235 olmuştur. Birleştirerek Bile Yüksek Teknolojili Ürün İhraç Edemiyoruz Bir ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınması dünyaya sat- AB Kapsamında Yüksek Teknoloji Ürünleri İhracatının AB Kapsamında Yüksek Teknoloji Ürünleri İhracatının Toplam İhracattaki Payı (%), 2014 Toplam İhracattaki Payı (%), 2014 tığı ürünlerin teknolojik düze- Malta yi ile birebir bağlantılıdır. Hele Fransa Türkiye’nin aksine teknolojiyi 20,6 Lüksemburg 19,8 İrlanda ülkede yaratıyor ise kalkınmada Hollanda sağladığı ivme çok daha büyük- Estonya tür. 28,9 19,3 17,8 16,3 İngiltere 15,6 AB (28 ülke) 15,6 Türkiye’de, yüksek teknoloji Çek Cumh. içeren ürünlerin toplam ihracat Avusturya 14,4 Macaristan 14,4 Almanya 14,2 içerisindeki payı 2014 yılı itiba- 15,3 riyle %1,8 olup, bu oran Avrupa İsveç Ülkeleri arasında en düşük dü- Danimarka 9,9 Slovakya 9,7 zeyi ifade etmektedir. AB’de söz konusu oran %15,6 seviyesinde iken, Malta %28,9 ile nispi olarak en fazla yüksek 12,9 Belçika 9,7 Letonya 9,2 GKRY 8,9 Polonya 7,7 İtalya 6,7 Finlandiya 6,6 Hırvatistan 6,6 Romanya 6,4 Bu çerçevede, ülkemizin ge- Litvanya 6,4 lişmiş ülkelerle arasındaki farkı Slovenya 5,3 İspanya 5,1 teknolojili ürün ihracatı yapan ülkedir. azaltabilmek için ileri ve öncü Bulgaristan 3,9 teknolojilere dayalı üretim ve Yunanistan 3,7 ihracatı gerçekleştirecek yerli Portekiz 3,6 ve yabancı yatırımlar sağlama- Makedonya 2,6 Karadağ 2,5 sı, Ar-Ge teşviklerinin miktar ve Sırbistan 2,3 etkinliğinin artırılması büyük TÜRKİYE önem taşımaktadır. 1,8 0,0 7,5 15,0 22,5 30,0 Kaynak: Eurostat İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 107 yayınlar İş Hukuku-Toplu İlişkiler (Güncellenmiş 5.Baskı) Prof.Dr.A. Melda Sur Kitabın bu güncellenmiş beşinci basımında daha önce de olduğu gibi, yeni mevzuat ile gerekçeleri esas alınmıştır. Bunun yanında Türkiye’nin taraf olduğu başlıca uluslararası anlaşmalar ile Avrupa İnsan Hakları Divanı’nın gelişen içtihadına da yer verilmektedir. Kitabın öğrenciler için olduğu kadar araştırmacı ve uygulayıcılar için de iyi bir kaynak olacağını düşünüyoruz. İSTEME ADRESİ : Turhan Kitabevi Yüksel Cad. No:8/32 06650 Kızılay-Ankara Tel: (312) 418 82 59 • www.turhankitabevi.com.tr İş Hukuku Uygulamaları Prof.Dr.Haluk Hadi Sümer Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Haluk Hadi Sümer ‘in kitabının bu 5.baskısında iş hukukuna ilişkin elli olay, çözümleri ile birlikte yer almaktadır. Dipnotlarda Yargıtay Kararlarına atıf yapılmakta ve karar metnine geniş yer verilmektedir. İSTEME ADRESİ : MİMOZA Basım Yayım ve Dağıtım Ltd.Şti. Tel: (332) 353 25 70 Türk Ceza Kanunu Haydar Erol Açıklamalı ve En Yeni İçtihatlı Türk Ceza Kanunu madde metinleri, gerekçeler, açıklamalar Yargıtay Kararları ile birlikte 2 Kitap 2730 sayfa, olarak yayınlandı. Yayının uygulayıcılara ışık tutmasını diliyoruz. İş Hukuku (20. Baskı) Prof.Dr.Haluk Hadi Sümer Prof.Dr.Haluk Hadi Sümer kitabının bu 20. baskısında 6445 sayılı “Torba Kanun” olarak anılan Kanun ile İş Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununda yapılan değişiklikleri işlemiştir. İSTEME ADRESİ : MİMOZA Basım Yayım ve Dağıtım Ltd.Şti. Tel: (332) 353 25 70 Temel İş Kanunları Prof.Dr.Haluk Hadi Sümer Yazar kitabının son baskısında, özellikle 4.4.2015 tarih ve 6645 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla yapılan değişiklikleri Kanun metinlerine işlemiştir. Bu derleme çalışması, özellikle Hukuk Fakültesi öğrencileri ve çalışma hayatı ile ilgilenenler için yararlı olacaktır. İSTEME ADRESİ : MİMOZA Basım Yayım ve Dağıtım Ltd.Şti. Tel: (332) 353 25 70 108 İŞVEREN / Eylül - Ekim 2015 TİSK AKADEMİ ÇIKTI C‹LT: 10 SAYI: 20 Ev Hizmetlerinde Çalışanların Sosyal Güvenliği Nurhan Süral İnsan Kaynakları Yönetimi Uygulamalarının Örgütsel Vatandaşlık Davranışı Üzerindeki Etkileri Mustafa Fedai Çavuş Alptekin Develi Hiyerarşik Düzenden Heterarşik Düzene: Yönetişim Kavramı ve Yönetişim Teorileri Ebru Canikalp İlter Ünlükaplan Motivation Theories and Encouraging Public Employees Based on Individual Performance Evaluation Ahmet Tozlu Rıdvan Kurtipek 6-9 yaş 9-16 yaş Çocukları erken yaşta basit tasarım, kodlama, araştırma, sunum ve takım becerileriyle tanıştıran bu etkinlik hakkında ayrıntılı bilgi için: Gençleri erken yaşta tasarım, kodlama, araştırma, sunum ve takım becerileriyle tanıştıran bu etkinlik hakkında ayrıntılı bilgi için: [email protected] [email protected] Birey ya da kurum olarak Jr.FLL, FLL, WRO takımlarının oluşmasına destek verebilir, Bilim Kahramanları Derneği üyesi, gönüllüsü, bağışçısı olabilirsiniz. www.bilimkahramanlari.org - 0 212 284 74 18 Gelir Eşitsizliğini Azaltmada Finansal Sistem Ne Kadar Etkin? Türkiye Ekonomisi İçin Bölgesel Panel Veri Analizi Merter Akıncı Gönül Yüce Akıncı Ömer Yılmaz Elektrik Tüketimi ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: G-11 Ülkeleri Örneğinde Panel Eşbütünleşme ve Nedensellik Uygulaması Halil Altıntaş Mehmet Mercan Ceza İnfaz Kurumları Dışında Çalıştırılan Hükümlülerin Sosyal Güvenliği Hande Bahar Aykaç Türkiye’de 6360 ve 6447 Sayılı Kanunlarla Kurulan Büyük Şehirlerin Göreli Kalkınma Düzeyleri Hayriye Atik II / 5102 2015 / II Analyzing the Banking Sector in Turkey before and after the Global Crisis by Ownership Vuslat Us A Brief Analysis of Presentation of Self in Everyday Life and Second Life Nil Mit Çağatay Topal 2015 / II TİSK AKADEMİ’nin 20. Sayısı çıktı. 21. Sayı Mart 2016 tarihinde yayınlanacaktır. Ayrıntılı bilgi için: www.tisk.org.tr 2015 / II Çağatay Topal Nil Mit A Brief Analysis of Presentation of Self in Everyday Life and Second Life Vuslat Us Analyzing the Banking Sector in Turkey before and after the Global Crisis by Ownership Hayriye Atik Büyük Şehirlerin Göreli Kalkınma Düzeyleri Türkiye’de 6360 ve 6447 Sayılı Kanunlarla Kurulan Hande Bahar Aykaç Ceza İnfaz Kurumları Dışında Çalıştırılan Hükümlülerin Sosyal Güvenliği Mehmet Mercan Halil Altıntaş Panel Eşbütünleşme ve Nedensellik Uygulaması Elektrik Tüketimi ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: G-11 Ülkeleri Örneğinde Ömer Yılmaz Gönül Yüce Akıncı Merter Akıncı Türkiye Ekonomisi İçin Bölgesel Panel Veri Analizi Gelir Eşitsizliğini Azaltmada Finansal Sistem Ne Kadar Etkin? Rıdvan Kurtipek Ahmet Tozlu 14-18 yaş 38 yaş altı Gençleri erken yaşta tasarım, kodlama, programlama ve takım becerileriyle tanıştıran bu etkinlik hakkında ayrıntılı bilgi için: Temel bilimler, mühendislikler alanlarında 38 yaş altı bilim insanlarına yönelik ödül töreni ve süreçleri hakkında ayrıntılı bilgi için: [email protected] [email protected] bilimkahramanlaribulusuyor bilimkahraman bilimkahramanlari bilimkahramanlari | CİLT 53 • SAYI 5 • EYLÜL - EKİM 2015 Cilt 53 ‣ Sayı 5 ‣ Eylül / Ekim 2015 G-20 2015 TÜRKİYE DÖNEM BAŞKANLIĞI KAPSAMINDA YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER TÜRKİYE AĞAÇ VE KAĞIT SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TAKSİS) • TÜRK AĞIR SANAYİİ VE HİZMET SEKTÖRÜ KAMU İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜHİS) • TÜRKİYE CAM, ÇİMENTO VE TOPRAK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • ÇİMENTO ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (ÇEİS) • TÜRKİYE DERİ SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE GIDA SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜGİS) • İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (İEİS) • TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ İŞVEREN SENDİKASI (İNTES) • KAMU İŞLETMELERİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KAMU-İŞ) • TÜRKİYE KİMYA, PETROL, LASTİK VE PLASTİK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KİPLAS) • MAHALLİ İDARELER KAMU İŞVEREN SENDİKASI (MİKSEN) •MAHALLİ İDARELER İŞVERENLERİ SENDİKASI (MİS) • TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI (MESS) • PETROL ÜRÜNLERİ İŞVERENLER SENDİKASI (PÜİS) • TÜRKİYE SAĞLIK ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (SEİS) • Türkİye Selüloz, Kağıt ve Ağaç Mamüllerİ Sendİkası (KASİSEN) • TÜRKİYE ŞEKER SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TOPRAK, SERAMİK, ÇİMENTO VE CAM SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TURİZM ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI Ayşe SİNİRLİOĞLU Rifat HİSARCIKLIOĞLU Daniel Funes de RIOJA Erol KİRESEPİ Prof.Dr.M. Hakan BERUMENT Prof. Dr. Sumru ALTUĞ PROF. DR. Ömer Faruk ÇOLAK PROF. DR. Sadi UZUNOĞLU İmdat TÜRKAY EK: YARGITAY KARARLARI