amerika türkiye`ye nasıl şirin gösterilebilir? - Dunyabulteni

advertisement
> DÜBAM
AMERİKA TÜRKİYE’YE
NASIL ŞİRİN GÖSTERİLEBİLİR?
ABDURRAHMAN AYDIN
> 2013 NİSAN
DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI
DÜBAM
AMERİKA TÜRKİYE’YE
NASIL ŞİRİN GÖSTERİLEBİLİR?
Abdurrahman AYDIN
Genel Yayın Yönetmeni
Akif EMRE
Yayın Koordinatörü
Aynur ERDOĞAN
DÜBAM Yayınları
Küresel İletişim Merkezi
Barbaros Bulvarı, Balmumcu / Beşiktaş
Tel: (0212) 274 80 21 – 274 80 22
www.dunyabulteni.net
> DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI
4
AMERİKA TÜRKİYE’YE NASIL ŞİRİN GÖSTERİLEBİLİR?
<
Amerika Türkiye’ye nasıl şirin
gösterilebilir?
18 Nisan günü ülkemizin en çok satan gazetelerinden birininin Washington
muhabiri “Bir Ali, Boston sonrası nasıl uçar?” başlıklı bir yazı kaleme
aldı. Muhabirimiz yazısına, kendisinin hemen Boston patlamalarının
ardından yapması gereken bir seyahat nedeniyle bulunduğu havaalanı
gözlemlerinden başlıyor. Ardından da ABD’nin nasıl hükümeti, medyası
ve halkıyla bombalama sonrası ortamı soğukkanlılıkla karşıladığını izah
ediyor. Son paragrafında ise geçmiş Bush hükümetlerinin nerelerde hata
yaptığına değindikten sonra, yazıyı şu tümce ile bitiriyor: “Obama kendini
ve ülkesini o hallere düşürmeyecek kadar akıllı”!
Aslında yazının en kilit cümlesi bu son tümce. Yazının neden yazılmış
olduğunu da ortaya koyuyor. Ama bu sonuca, azıcık doğru bilgi vererek,
ama çoğunlukla söylenmesi gereken pek çok şeyi saklayarak ulaşıyor.
Sonuçta ortaya bir “Alice Harikalar Diyarında” cinsinden daha çok PR
yazısına benzer bir yazı çıkıyor. Yazarın bütün hatalarını ayrıntılı olarak
göstermeye çalışsak, belki de bir kitap çıkar ortaya. Ama biz mümkün olan
en kısa şekilde yazıdaki sorunları göstermeye çalışalım.
5
> 2013 NİSAN
Boston’daki patlamanın ertesi günü muhabirimiz önceden ayarlanmış bir
konuşma için Washington’dan Dallas’a uçmak zorundadır. 11 Eylül saldırılarından sonra uzun süre özellikle Müslümanlar için Amerika’da uçmak
işkenceyi andırır bir hal aldığı için muhabirimiz ister istemez aklından ‘Acaba havaalanında sıkıntı yaşar mıyım?› diye geçirir. Hele ismi, oldukça uzun
şüpheli listelerindekilere çok benzemektedir. Aslında çok da karamsar olmayı gerektiren bir durum yoktur; çünkü, muhabirimize göre, “son yıllarda sistem ıslah edildi. Amerika terör tehdidi ile yaşamayı kanıksamaya,
güvenlik tedbirleri de daha da profesyonelleşmeye başladı. Kurumlar arası
işbirliği mekanizmaları geliştirildi.” Ama yine de endişelenmeden edemez:
“Boston saldırılarının ardından eski huyların depreşip depreşmeyeceğini,
beni neyin beklediğini bilmiyordum.”
> DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI
Şimdi bu sözlerde birinci sorun şurada: Eğer yeni sistemin farkındaysanız,
yıllarca Washington’da görev yapan bir muhabir olarak, mensup olduğunuz yayın ve kesimin belli mercilerde sakıncasız kabul edildiğini gayet iyi
biliyorsunuz demektir. O biçim ıslah edilmişliği üzerine vurgu yaptığınız
trilyonlarca dolara mal olan sistem, herhalde yıllardır Washington’da muhabirlik yapan, ılımlı, olumlu ve uyumlu bir Washington muhabirini, sırf
ismen müslüman diye, o kadar çabuk harcamayacaktır. Ayrıca isim benzerliği yüzünden sorun yaşamak, Boston bombalaması gibi, olağanüstü
durumlara özgü bir şey de değil. 2010 yılında bir Hindistanlı bakana bile
sıkıntı yaşattılar.1 Dolayısıyla, isim yüzünden zorlukla karşılaşma olağanüstü durumlarla sınırlı bir uygulama değil. İsim nedeniyle bir zorlukla karşılaşması durumunda da, herhalde bir fincan kahve misali, bizi bu yazıyı
yazmaya sevkeden yazısı gibi yazıların faydasını da görecektir. Ayrıca tesettürlü bir hanım olsaydı, eşarbının altında “tehlikeli” bir madde olup
olmadığından emin olmak için elleriyle kafasına da bastırırlardı. Ancak bu
uygulama da olağanüstü dönemlerin olağandışı bir uygulaması değil. Normal bir rutin.
Ancak yazıda asıl akıl almaz husus ise, bir Wahington muhabirininin Washington Post’da yayınlanan2 ve sonradan Top Secret America: The Rise of
the New American Security State adıyla kitaplaşan3 yazı serisinden nasıl
haberinin olmadığıdır. Şimdi bir Washington muhabirinin her gazeteden
önce güne bu gazeteye bakarak başlaması beklenmez mi? En azından her
gün bu gazeteye bakması doğaldır herhalde değil mi? Üstelik bu yazı dizisi
başka yayın organlarında da yoğun olarak tartışılmışsa, hakkında bürokrat1
http://www.ndtv.com/article/india/aviation-minister-praful-patel-stopped-at-chicagoairport-gets-apology-55574
2
http://projects.washingtonpost.com/top-secret-america/
3
http://www.amazon.com/Top-Secret-America-American-Security/dp/B00AF3O2V0/re
f=sr_1_1?ie=UTF8&qid=1366380089&sr=8-1&keywords=top+secret+america
6
AMERİKA TÜRKİYE’YE NASIL ŞİRİN GÖSTERİLEBİLİR?
<
lar ve siyasetçiler açıklamalar yapmışsa! Anlaşılan muhabirimizin bu yazı
dizisinden haberi olmamış! Olsaydı, herhalde yeni güvenlik sistemi hakkında, oldukça nötr bir tavır içinde, “ıslah”, “profesyonelleşme” ve “kurumlar arası geliştirilen işbirliği mekanizmaları” gibi ifadeleri kullanmak istemezdi. İstemezdi, çünkü 11 Eylül sonrasında, George Orwell’in 1984’ünü
hatırlatır bir anlayış içinde yapılandırılan, tam olarak kaç kişiyi çalıştırdığı
bile bilinmeyen, artık “dördüncü kuvvet” olarak anılan ve trilyonlarca dolara malolan yeni “güvenlik devleti” yapılanmasına bir göz atmak, özgürlük kaygısı olan her insanın tüylerini diken diken ediyor. Bu yapıyı bizim
muhabirimiz gibi tasvir eden birinin de, bu yapı tarafından herhalde “zanlı” olarak görülmesi pek olası bir durum değildir. Üstelik
çalışanlarının İslamofobik eğitim seminerlerinden geçtiği Bu yapı kendileri hakbir yapıdır bu. Bizim Washington muhabiri, Washington kında bu kadar nötr
Post’ta yayınlanan yazı dizisini kaçırmış olabilir; ama bu
ifadeler kullanan bir
yapı kendileri hakkında bu kadar nötr ifadeler kullanan
bir Müslüman gazetecinin ve bağlı olduğu kesimlerin Müslüman gazetecinin
kıymetini bilecek pragmatizme sahiptir. Ayrıca bu yapının ve bağlı olduğu kesimhakikaten daha güvenli olmayı sağladığı hem Top Secret lerin kıymetini bilecek
America yazarlarınca hem de başkalarınca sorgulanmıştır.4
pragmatizme sahiptir.
Artık biz muhabirimizin, adına “askeri istihbarat kompleksi” denilen bu yapı hakkındaki nötr ifadelerini, iyi bir Washington Post okuru olmamasına ve gündemi fazla yakından izlememesine
bağlayalım. Aksi takdirde, niyet okuması yapmak zorunda kalacağız.
4
http://www.huffingtonpost.com/renee-parsons/boston-marathon-homelandsecurity_b_3102000.html
7
> 2013 NİSAN
Salı sabahı “çekine çekine” havaalanı’na giden muhabirimize, her zamanki gibi elektronik check-in makinesini kullanırken, şefkatli bir görevli ona
yardımcı olur! Her zaman bu aleti kullanan ve sık sık uçan biri aleti kullanırken pek acemilik yapmaz ve yapmadıkça da görevliler pek yardıma gelmez. Yardımseverdirler, haklarını yemeyelim, ama bir sebep olmalı yardım
etmesi için. Anlaşılan bizim muhabirin “çekinme hali” ona orada acemi bir
görüntü kazandırmış. Ama!.. son basamakta ‘İşleminizi tamamlayamıyoruz, lütfen görevliye müracaat ediniz’ mesajı çıkıvermiş! Ve almış bizim
muhabiri bir endişe: “‘Eyvah’ dedim içimden, herhalde yine girmişiz kara
listeye! Şimdi kim bilir neler olacaktı? Güvenlik noktasında bir köşeye çekilip ayrıntılı aramaya ve hatta sorguya mı maruz bırakılacaktım? Belki de
uçağımı kaçıracaktım.”
> DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI
Neyse korktuğu başına gelmez... Aslında gelmesi için ortada bir nedenin
olmadığı da açık şeçik belli. Ama bizim muhabirin gelmek istediği bir nokta var: “Güvenlik noktasında da olağanüstü bir durum yaşamadım. Etrafta köpekli bir güvenlik timi gördüm, o kadar.” Bir başka deyişle, teröre
rağmen, havaalanı oldukça “sakin”dir. Havaalanının sakinliği, daha önemli
bir sakinliğe geçmek için muhabirimiz açısından aslında bir basamak. Ama
biz o basamağı atlamadan bu hususda bir iki söz etsek fena olmaz. Muhabirimiz gayet iyi bilir ki, Nisan 2011’e kadar ABD’de renk
Ve tehdit açıklanma- kodlarına dayalı bir terörizm tehditi ölçeği vardı. Her gün “gesının ancak spesifik len istihbarata göre” belirlenen tehdit derecesine göre o günün tehdit kodu açıklanır ve havaalanlarında ona göre önlem
ve dikkate alınması alınırdı. Örneğin, kod kırmızı ise aşırı risk var demek, en dügereken bir durum ol- şük riskin rengi ise yeşil (soğuk savaş dönemi refleksine göre
duğunda, gerekçeleri hazırlanmış olmalı. Günümüz koşullarında en yüksek derece
ile birlikte resmi olarak aslında yeşil olmalı diye düşünüyor insan. Kodun kırmızı ilan
edildiği haller de sadece terör saldırısı olan günler değildir.
yapılması öngörülüyor Gerek görüldüğünde, yaprak bile kımıldamazken kodun kırbu sistemde. mızı ilan edildiği günler olmuştur.
Şu an var olan uygulamaya gelince: sadece iki aşamalı bir ölçek var: yüksek
ve yakın tehdit. Ve tehdit açıklanmasının ancak spesifik ve dikkate alınması gereken bir durum olduğunda, gerekçeleri ile birlikte resmi olarak yapılması öngörülüyor bu sistemde. Şimdi hal buyken, herhalde muhabirimizin
ilk yapması gereken hükümet tarafından bu konuda herhangi bir açıklama
yapılıp yapılmadığına bakmak olmalıydı. Herhangi bir açıklama yapılma8
AMERİKA TÜRKİYE’YE NASIL ŞİRİN GÖSTERİLEBİLİR?
<
mışsa, havaalanında olağanüstü bir durum beklemenin de hiç bir anlamı
yok. Eğer o gün için alınmış olağanüstü tedbir göze çarpmıyorsa, demek ki
terör tehditi algısı içinde değiller! Bu da bizi o zaman Boston’da olanı biteni sorgulamaya götürür; lakin konumuz o değil. Bizim muhabirin konusu
ise hiç değil. Zaten sonraki kısımdan anladığımız odur ki, işin havaalanı
kısmı, yavaş yavaş sona kadar döşenen taşların ilk evresi.
Muhabirimizin sözleriyle devam edelim: “Tek sakin olan, havaalanı da
değildi. Devletiyle, halkıyla, medyasıyla Amerika, son terör saldırısını büyük ölçüde metanet ve olgunlukla karşıladı. Şok ve matem vardı şüphesiz,
ama gözle görülür bir öfke yoktu. Muhtemelen bunun bir sebebi, eylemi
kimin yaptığının bilinmiyor olmasıydı. Bazı kışkırtıcı sağcılar ve New York
Post gibi seviyesiz medya organları hariç, ciddi kamusal şahsiyetler Müslümanları yargısız infaza tabi tutmadı. CNN türü ciddi medya kurumları,
resmi makamlardan ‘bombalama’ açıklaması gelene dek ısrarla ‘patlama’
tabirini kullandılar. Henüz detayları bilinmeyen olaylar hakkında dahi binbir komplo teorisi üreten ‘uzmanlar’ı ekranlarına çıkarmadılar. Böylelikle
terörün korku, önyargı ve düşmanlık yayma hedefine hizmet edilmemiş
oldu.”
Bu muhabirimizin bağlı olduğu medya grubunun yazarları memleketimizde, profili çok düşük ülkelerin veya devletlerin profilini yükseltmeye çalışırken izledikleri bir yol var: a) gerçeğin bir kısmını abartarak aktarmak, b)
gerçekle uymayan durumları görmemezlikten gelmek, c) işine gelmeyecek
arka plana ilişkin zorunlu bilgiyi saklamak. İsrail’le ilgili Şalom gazetesine
verdiği bir röportajda da,aynı medya grubunun bir başka yazarı aynen bu
yöntemi izlemişti. Yukarıdaki alıntıda doğru sözlerden birisi, eylemi kimin
yaptığının o an itibariyle –en azından görünüşte- bilinmiyor olması. Anaakım medyada yargısız infaza girişilmediği ise kısmen doğru. Evet, terör
yerine de patlama denme tercih edildi çoğunlukla. Peki saklananlar neler?
9
> 2013 NİSAN
• Günümüzde artık adetten oldu. Toplumsal refleksleri ölçmek için
twitter’a bakmak artık oturmuş bir medya pratiği. Peki bizim muhabirin atladığı bu gerçeğe bir göz atarsak karşımıza ne çıkıyor?
Çöl negrosu, kum negrosu, vahşiler, havlu kafalılar, çöl maymunları ve daha pek çok ırkçı içerikli hakaretleri ve küfürleri5 içeren ve
müslümanların yeryüzünden temizlenmesini isteyen6 sayısız miktarda tweet!
• İçindeki iki yolcu Arapça konuştuğu için havalandıktan sonra geri
döndürülen uçak!
• Olayda yaralanmasına rağmen gözaltına alınan Suudi Arabistan vatandaşı bir öğrenci ile onun ev arkadaşlarının başına gelenler ve
Suudi öğrenci hakkındaki medya spekülasyonları!7
• Aşırı sağcı kategorisine sokarak göz ardı edemeyeceğimiz Amerika’nın en fazla izleyici oranına sahip kanallarından
FOXNEWS’ın elamanı Erik Rush’ın “Müslümanlar şeytandır, hepsini öldürelim” şeklindeki beyanatı!
> DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI
• Ayrıca, 1990’lardan beri tonlarca yalanı deşifre olmuş önde gelen İslamofoblardan sözde terörizm uzmanı Steve Emerson’ın
FOXNEWS’da boy göstermesinin yanısıra hiç de aşırı sayılmayacak
C-SPAN’de de boy göstermesi!
• Değerli muhabirimizin ciddi sorumlu yayıncılık örneği olarak sunduğu CNN’in, aslı olmadığı halde “polis yabancı aksanla konuşan
esmer tenli veya siyah bir erkek zanlının peşinde” şeklinde kayan
yazı bandı yayını yapması!8
5 http://mondoweiss.net/2013/04/innocent-proven-muslim.html.
6 http://publicshaming.tumblr.com/post/48093470152/two-explosives-went-off-at-theboston-marathon-on
7
http://www.newyorker.com/online/blogs/comment/2013/04/the-saudi-marathonman.html
8
https://twitter.com/BostonReview/status/323984205337993216
10
AMERİKA TÜRKİYE’YE NASIL ŞİRİN GÖSTERİLEBİLİR?
<
• Yine sözde sorumlu yayıncı CNN’in, yazı bandından Obama’nın konuşmasında “terör” ifadesini kullanmamamasını sanki bir skandal
durummuş gibi vermesi!9
• CNN’de, Bush dönemi Yurt Güvenliği Danışmanı Fran Townsend’in
muhabirimizin seviyesiz dediği New York Post gazetesinin yayınını adeta tasdik eder bir açıklama yapması!10 Yine CNN’de Eski Demokrat Temsilciler Meclisi üyesi Jane Harman’ın saldırının arkasında Müslüman grupların olduğuna dair açıklama yapması!11
• CNN ile rahatlıkla aynı kategoride görülebilecek olan TV kanallarından NBC’nin ünlü haber sunucusu Tom Brokaw’ın Ertuğrul Özkök’e
özgü bir tavırla “artık yarın eskisi gibi olmayacak, gelecek sert güvenlik tedbirleri ile birlikte yaşamaya alışalım” diyerek izleyicileri
gelecekte daha da artacak olan güvenlikçi uygulamalara karşı itaate çağırması!12
• Muhabirimizin New York Times, BBC, Washington Post gibi seviyeli bulduğu medyanın üzerinden fazla zaman geçmemiş Norveçli Breivik olayında nasıl bir yayın yaptığını ve failin Breivik olduğunun ortaya çıkması durumunda içine düştükleri konumu ve
bunun bu hadisede dikkatli davranmalarının üzerine etkisini hiç
düşünmemesi!13
• Yıllardır Amerika’da olayları takip eden bir muhabir olarak nedense
ABD’de geçtiğimiz yıl içinde hiç birinin failinin müslümanlar olmadığı toplu cinayetler sonucu 66 Amerikalının hayatını kaybetmesine karşılık, 11 Eylül 2001’den bu zamana kadar müslümanların fail
11
> 2013 NİSAN
9 https://twitter.com/pareene/status/323923580561801216/photo/1
10 http://transcripts.cnn.com/TRANSCRIPTS/1304/15/pmt.01.html
11 https://twitter.com/search?q=harman%20cnn&src=typd
12 http://www.nbcnews.com/video/nbc-news/51552278/#51551806
13 http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2013/apr/16/boston-marathon-explosions-notes-reactions
olduğu eylemlerde sadece 33 kişinin ölmesi gerçeğinin medyanın
ihtiyatlı tavrı üstüne etkisini muhabirimizin ıskalaması!14
• ABD’de müslümanlara karşı nefret halini her daim canlı ve diri tutan güvenlik politikalarının parçası olarak, Obama dönemi de dahil
olmak üzere, New York Polis Teşkilatı ve diğer güvenlik birimlerinin
Müslüman nüfusun arasında casusluk yapması ve bunun Müslüman nüfus üzerinde ve kamuoyunda olumsuz etkileri... Müslümanların zanlı oldukları hissinin sürekli olarak canlı tutulması!15
> DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI
• Bizzat Amerikan Federal Polisi FBI tarafından Müslüman topluma yönelik olarak, Müslüman toplumun tepkisine rağmen uygulanan ve Adalet Bakanı’nın devam edeceğini açıkladığı yemleme
operasyonları (sting operations)16 yoluyla “Müslüman terörist”
üretilmesi!17 Ve bu FBI ürünü teröristlerin, FBI tarafından finanse
edilen ve planlanan terör eylemlerinin gerçekleştirmesinden önce
engellenip, basının önüne çıkartılarak “bir terörist eylemin önüne
daha geçildi” haberinin yapılmasıyla “Müslüman terörist tehditi”
imajının sürekli canlı tutulması! Hatta bu operasyonların Obama
döneminde daha fazla yapılması!
• Obama döneminde ilan edilmemiş savaşların Pakistan, Yemen
ve Somali gibi Müslüman ülkelere yayılması, bu ülkelerde drone
(insansız hava araçları) saldırılarının Obama döneminde, Bush
dönemiyle karşılaştırılamayacak oranlarda artması! Bu saldırılar
sonucunda çok sayıda çocuk da dahil olmak üzere sivil halktan
yüzlerce insanın öldürülmesi!18 Obama döneminde Özel Operasyon Timlerinin faaliyet alanlarının daha fazla ülkeye yayılması ve
14 http://www.wired.com/dangerroom/2013/02/american-muslim-terrorism/
15 http://www.law.cuny.edu/academics/clinics/immigration/clear/Mapping-Muslims.pdf
16 http://www.thenation.com/article/168380/deploying-informants-fbi-stings-muslims
17 http://www.filmsforaction.org/news/manufacturing_terrorists_inside_the_fbis_terror_sting_operations/
18 http://www.thebureauinvestigates.com/category/projects/drone-data/
12
AMERİKA TÜRKİYE’YE NASIL ŞİRİN GÖSTERİLEBİLİR?
<
bunların eylemleri sonucunda da çocuklar dahil sivillerin hayatını kaybetmesi!19 Obama’nın, asıl hedefinin Müslümanlar olduğu
açık olan Ulusal Savunma Yetkilendirme Kanunu’nu veto edeceğini
açıklamasına rağmen imzalaması ve böylece birinin terör zanlısı
olarak nitelendirilmesi durumunda, süresiz olarak yargı karşısına
çıkarılmaksızın ordu tarafından gözaltında tutulmasına kapının
aralanması!20
Bütün yukarıda saydıklarımızı yok saydığınızda, sayın muhabirimize belki
hak vermek kolay. Peki bunları hesaba katınca, muhabirimize katılmamız
mümkün mü? Zaten bir anormalliğin yaşandığı, daha doğrusu bir siyaset
olarak benimsendiği ve uygulamaya konarak korkunun devamlı pompalandığı bir durumda Boston patlamaları nedeniyle yönetim ve medya açısından durumu çok daha fazla abartmaya gerek var mı? Yaşanan durum
zaten oldukça abartılı bir durum değil mi? Böyle bir manzara karşısında bizim muhabirin “ağzından çıkan laflarda ihtiyat şampiyonu olan ABD
Başkanı Barack Obama, ilk günden bu yana açıklamalarında ‘terör eylemi›
türü bir ifade kullanmamakta ısrar ediyor” demesinde fazla bir anlam var
mı? Zaten psikolojik ve zihni açıdan yeterince doldurulmuş olan insanları kastederek Obama için “halkını yatıştırıyor, güven veriyor” demenin
somut bir karşılığı var mı? Hele şu iki cümle evlere şenlik; adeta insanın
tükürdüğünü yalamasına benziyor: “Allah göstermesin ama, bu işin arkasından sözde Müslüman birileri çıkarsa dahi, Bush gibi iki ülke işgal edecek
havası yok. Doğrusu, savaş yorgunu ve fakiri ABD’nin böyle maceralara
mecali de bulunmuyor.”
19
http://www.alternet.org/story/147104/obama_is_secretly_deploying_elite_u.s._forces_to_countries_across_the_globe
20 http://www.huffingtonpost.com/nida-khan/all-american-muslims-bett_b_1178622.
html
13
> 2013 NİSAN
Evet, böyle maceralara mecali yok, ama ipin ucunu da kaçırmaya hiç niyeti
yok. O yüzden de kontrol edemese bile gelişmeleri yönlendirmeye çalışıyor, en azından gelişmelerin ABD aleyhine bir yöne kaymasını engelleme-
ye çalışıyor. Ancak bizim muhabir işin bu yönünü göstermemede kararlı.
“Görmemede” demiyorum, “göstermemede” diyorum; çünkü gördüğü
için, belli bir hesap nedeniyle göstermemede kararlı. Hem de çelişkili ifadeler kullanma pahasına, ve hatta komik duruma düşecek derecede. Nitekim, zanlıların Çeçen kardeşler olarak ilan edilmesinden sonra, muhabirimizim sözünü ettiği sakinliğin yerle bir olduğunu da gördük. O “seviyesiz
olmayan medya”nın da diğerleri ile aynı kıvama girdiğini görmemiz hiç de
zor olmadı; çok da uzun sürmedi. Muhabirimizin de bunu gördüğünden
hiç şüphem yok. Ama merak ediyorum, hala “göstermeme” konusunda
ısrarda devam edecek midir?
Muhabirimiz yazısının son bölümünde haklı olarak şöyle diyor: “11 Eylül saldırıları, yol açtığı büyük travmayla ABD’nin kimyasını ciddi şekilde
bozmuştu.” Ancak bu kimya hiç düzelmedi ki. Düzelmesini de pek isteyen
yok. İtidalin nedeni, artık eski güçleri yok. Ama o bozuk kimyaya hala gereksinme duyulmakta. Muhabirimize göre “Bush ekibinin yaptığı en büyük hata, öfkelerine yenilip halka da korku ve intikam hisleri pompalamak
olmuştu. Bu kez halkın zecri tedbir beklentilerini karşılamak için işkence,
işgal, fişleme gibi taktiklere tevessülden başka çareleri kalmamıştı.” Peki
şu an işgal dışında, işkence ve fişleme durumları devam etmiyor mu? Son
günlerde Guantamo’da olanları muhabirimiz izlemiyor mu? İşgal yoksa
da genişleyen savaşlar yok mu? Özel timlerin operasyonları ve yargısız
infazlar yok mu? Oluşturulan eşi benzeri zor görülür “Güvenlik Devleti”
yapılanması fişleme yapmıyor da ne yapıyor?
> DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI
Muhabirimizin sonuç cümlesi: “Obama, kendini ve ülkesini o hallere düşürmeyecek kadar akıllı.”
Evet, Obama akıllı!. Bush döneminde bizim muhabir gibilerin bile Bush
için böyle yazı kaleme alabilmesi olanaksızdı. Ancak Obama için bu şekilde
yazı yazmak biraz daha kolay. Bu muhabirden daha ilkeli olanların bile hala
kredi vermeye devam ettiği bir insan Obama!
14
AMERİKA TÜRKİYE’YE NASIL ŞİRİN GÖSTERİLEBİLİR?
<
> DÜBAM DOSYASI
AMERİKA TÜRKİYE’YE NASIL ŞİRİN GÖSTERİLEBİLİR?
ABDURRAHMAN AYDIN
DÜBAM Yayınları
Küresel İletişim Merkezi
Barbaros Bulvarı, Balmumcu / Beşiktaş
Tel: (0212) 274 80 21 – 274 80 22
www.dunyabulteni.net
15
> 2013 NİSAN
> 2013 NİSAN
DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI
Download