toplantı sonuç raporu - MGK Genel Sekreterliği

advertisement
SİBER SAVAŞA UYGULANACAK HUKUK HAKKINDA TALLİNN EL KİTABI
1. Giriş:
NATO Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi, Uluslararası Bağımsız Uzmanlar Grubu’na
“Siber Savaşa Uygulanacak Hukuk Hakkında Tallinn El Kitabı” hazırlaması davetinde bulunmuş ve
söz konusu grup, mevcut uluslararası hukuk normlarının, siber savaş haline ne ölçüde
uygulanacağına ilişkin 3 yıl süren çalışmalarını tamamlamıştır
Tallinn El Kitabı, savaşa girmenin haklı nedenleri (jus ad bellum), savaş sırasında uyulması
gereken kurallar (jus in bello), devletlerin ulusal politikalarının bir aracı olarak kuvvete başvurmak
konusunu düzenleyen uluslararası hukuk, silahlı kuvvetlerin yönetimini düzenleyen uluslararası
hukuk (savaş hukuku, silahlı çatışma hukuku, uluslararası insanlık hukuku da dahil) konularını
içermektedir.
El Kitabı, bağımsız uzman grubunun görüşlerinden ibaret olup, resmi bir nitelik taşımamakta,
Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi’nin, destekçi ülkelerinin veya NATO’nun görüşlerini de
temsil etmemektedir. El kitabı, Cambridge Üniversitesi tarafından 2013 yılının Mart ayında
yayınlanmıştır.
Anılan
kaynağa
http://issuu.com/nato_ccd_coe/docs/tallinnmanual?e=
5903855/1802381 adresinden erişilebilmesi mümkündür.
El Kitabı hazırlayan uzmanlardan hukuk alanında çalışanlar, Chatham House, Kanada Askeri
Başsavcılığı, Avustralya Savunma Kuvvetleri, Almanya Postdam Üniversitesi, Amsterdam
Üniversitesi, Texas Hukuk Fakültesi, İsveç Milli Savunma Koleji, Cenevre Güvenlik Çalışmaları
Merkezi ve ABD Donanma Koleji uzmanlarından, teknik konulardaki uzmanlar ise NATO Siber
Savunma Mükemmeliyet Merkezi uzmanlarından oluşmaktadır.
“Siber Savaşa Uygulanacak Hukuk Hakkında Tallinn El Kitabı”; I-“Uluslararası Siber
Güvenlik Hukuku” ve II-“Siber Silahlı Çatışma Hukuku” başlıklı iki ana bölümden oluşmaktadır.
I-“Uluslararası Siber Güvenlik Hukuku” bölümü; 1- Devletler ve Siber Uzay (Egemenlik,
Yargılama Yetkisi ve Kontrol ve Devlet Sorumluluğu) ve 2- Güç Kullanımı (Güç Kullanımının
Yasaklanması/Meşru Müdafaa/Uluslararası Kuruluşların Faaliyetleri) alt başlıklarından ve
uluslararası örf adet hukukuna ilişkin 1907 Lahey Mevzuatı (Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce de
esas alınan) ve 1949 tarihli Cenevre Konvansiyonu’nda kabul edilen mevcut normlar esas alınmak
suretiyle, bağımsız uzmanlar tarafından oluşturulmuş kurallardan oluşmaktadır.
1/15
II-“Siber Silahlı Çatışma Hukuku” ise, 3-Genel Olarak Siber Silahlı Çatışma Hukuku, 4Düşmanca Davranışlar (Silahlı Çatışmaya Katılma/Genel Anlamıyla Saldırılar/Kişilere Karşı
Saldırılar/Nesnelere Karşı Saldırılar/Savaş Halinin Araçları ve Metodları/Saldırıların Yönetimi/
Önlemler/ Uygun Olmayan Kullanım ve Casusluk/ Kuşatma ve Bölgeler), 5-Belirli Kişiler,
Nesneler ve Faaliyetler (Tıbbi, Dini Personel ve Tıbbi Birimler, Ulaşım ve Malzeme Birimleri/
Birleşmiş
Milletler
Personeli,
Tesisat,
Malzemeler,
Birimler
ve
Ulaşım/Tutuklu
Kişiler/Çocuklar/Gazeteciler/Tehlikeli Güçleri İçeren Tesisler/ Sivil Halkın Hayatta Kalması İçin
Gözden Çıkarılabilir Nesneler/ Kültürel Varlıklar/Doğal Çevre/Diplomatik Arşiv ve İletişim/Toplu
Cezalandırma/İnsani Yardım), 6-İşgal, 7-Tarafsızlık alt başlıklarından ve ilgili kurallarından
oluşmaktadır.
2. İnceleme:
Bu çalışmada, anılan dokümanın “Uluslararası Siber Güvenlik Hukuku” başlıklı birinci
bölümü incelenmiş olup, “Siber Silahlı Çatışma Hukuku” başlıklı ikinci bölümün ise, ayrı bir
çalışma konusu olarak, daha ilerideki bir dönemde incelenmesi planlanmıştır.
“Uluslararası Siber Güvenlik Hukuku” başlıklı bölümde yer alan önemli hususlar, özetle,
aşağıda sunulmaktadır:
a. “Uluslararası siber güvenlik hukuku” adlı yasal bir terimin bulunmadığı, siber uzayda
düşmanca eylemlerle ilgili olarak, uluslararası hukukun bu yönlerinin yansıtılması amacıyla, konu
ve amaç olarak metinde kullanıldığı, aslen, savaşa girmenin haklı sebepleri arasında sayılmadığı, bu
terimin sadece açıklayıcı bir mahiyette olduğu vurgulanmıştır. Savaşa girmenin haklı nedenleri (jus
ad bellum), savaş sırasında uyulması gereken kurallar (jus in bello) ile ilgili işlemlerle ilgili olduğu
ölçüde, egemenlik, yargılama yetkisi ve Devlet sorumluluğu konularının yasal çerçevesi de, kapsam
dahilinde ele alınmıştır.
b. Bu çerçevede, Uluslararası Uzmanlar Grubu, uluslararası hukukun yeni anlaşmalar hukuku
temelinde yalnızca yeni bir ihtisas sahası olması bakımından, siber uzay konusunda sessiz kaldığı
konusundaki iddiaları da reddetmekte, aksine, oybirliğiyle, uluslararası hukukun genel
prensiplerinin siber uzaya da uygulanabileceği sonucuna varmaktadır.
c. Bu bölümde, Devletler, siber alt yapılar ve siber operasyonlar arasında ilişkileri
detaylandıran uluslararası genel hukuki yapıya ilişkin kuralların ortaya konulması amaçlanmaktadır.
(1) “Devletler ve Siber Uzay (Egemenlik, Yargılama Yetkisi ve Kontrol ve Devlet
Sorumluluğu)” başlığı altında;
(a) “Egemenlik, Yargılama Yetkisi ve Kontrol” konusunda 5 adet kural
öngörülmüştür. Söz konusu kurallar ve ilgili açıklamalar, özetle, aşağıda sunulmuştur:
2/15
Kural 1- Devlet, kendi egemenlik bölgesi dahilinde, siber altyapı ve siber
eylemler üzerinde kontrol yetkisini kullanabilir.
Gerçekte, hiçbir devlet siber uzay üzerinde egemenliğini iddia edememekle
birlikte, her bir devlet, kendi sınırları dahilinde yer alan herhangi bir siber alt yapı üzerinde ve bu
siber altyapılarla ilgili eylemler üzerinde egemenlik1 imtiyazını kullanabilir. Söz konusu egemenlik,
bir Devletin kendi bölgesinde siber alt yapıyı, benzer şekilde, karasal bölgede, iç sularda ve
karasularında (deniz yatakları ve toprakaltı suları dahil) takımada suları ve ulusal hava sahasındaki
siber altyapıları ve siber faaliyetleri kontrol etme hakkını vermektedir. Egemenlik, bir devletin
sınırlarına erişimi kontrol etmesini, anlaşmalar ve uluslararası örf adet hukukunda konulan
sınırlamalar ve kendi sınırları dahilinde yargılama hakkı ve otoritesini kullanma konusunda
münhasır yetkisini işaret etmektedir. İstisnalar, meşru müdafaa hakkının kullanılmasına uygun
olarak (Kural 13) ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından yetki verilmiş veya zorunlu
tutulmuş faaliyetlerle uyumlu olarak güç kullanımı konusunu kapsamaktadır.
Bir devletin kendi sınırları dahilinde siber alt yapılar üzerindeki egemenliğinin,
siber alt yapıların, hükümete, özel sektöre veya bireylere ait olmasının veya hangi amaca hizmet
ettiğinin önemi olmaksızın, “Devletin yasal ve idari kontrolüne konu olması” ve “Devletin bölgesel
egemenliğinin siber alt yapıları koruması” şeklinde iki sonucu bulunmaktadır.
Bir devlet tarafından yürütülen başka bir ülkedeki yerleşik alt yapıya yönelik siber
operasyon, diğer ülkenin egemenliğini ihlal edebileceği gibi, zarar durumunda kesinlikle ihlal
etmektedir.2 Bu tür siber operasyonlar, hükümete baskı yapma niyetini taşıyorsa, yasaklanmış
“müdahale” veya yasaklanmış “kuvvet kullanımı”nı oluşturabilir. (Kural 10 ve 12) Silahlı saldırı
olarak adlandırılan bir siber operasyon bireysel veya topyekun meşru müdafaa hakkının
kullanılmasını tetiklemektedir. (Kural 13) Bir silahlı saldırıyı oluşturmamakla birlikte, uluslararası
hukuku ihlal eden eylemler, karşı tedbirlerin alınması konusunda Devlete yetki verebilir. (Kural 9)
Bir devlet, kendi sınırları dahilinde yasadışı yürütülen siber faaliyetlerle mücadele
konusunda teknik olarak yetersiz olup, başka bir devletin yardımını talep ettiğinde, kendi sınırları
dahilinde yürütülen siber operasyonlara ve siber alt yapılara uzaktan yapılan siber operasyonlara
rıza gösterebilir. Başka devletin, yardım talep eden ülkedeki süregelen siber faaliyetleri, o ülkenin
devlet egemenliğini ihlal etmemektedir. Söz konusu rıza, taraflar arasında yapılacak bir anlaşmayla
da sağlanabilir.
Burada zikredilen egemenlik kavramı, Island of Palmas’da 1928 Tarihli Tahkim Kararında ele alınan ve bağımsızlık
anlamına gelen Devletler arasındaki egemenlik yetkisidir. Anılan egemenlik yetkisi, bir devletin fonkiyonlarını yerine
getirdiği küresel dünyanın bir parçasında, bu yetkinin kullanılmasını ve diğer devletleri ve faaliyetlerini dışarıda bırakmayı
gerektirmektedir. (Island of palmas(Neth,v US) 2RIAA.829,838 (Perm.Ct.Arb.1928)
2 Uluslararası Bağımsız Uzmanlar Grubu, fiziksel bir zarara yol açmayan kötü yazılımın (kötü yazılımın faaliyetleri
izlemek için kullanılmasında olduğu gibi) yerleştirilmesi durumunda egemenliğin ihlali olup olmayacağı konusunda bir
mutabakata varamamışlardır.
1
3/15
Kural 2- Yargılama Yetkisi:
Bir devlet, uygulanabilir uluslararası yükümlülükleri ihlal etmeden,
-Kendi sınırlarındaki siber faaliyetlerle ilgili kişiler üzerinde,
-Kendi sınırlarındaki yerleşik siber altyapı üzerinde,
-Uluslararası hukukla uyumlu biçimde, kendi sınırı haricinde de, yargılama
yetkisini kullanabilir.
Yargılama yetkisi, özel, cezai ve idari konularda, durumun gerektirdiği ölçüde, kural
koyma, icra etme ve hüküm verme yetkisini kapsamaktadır.
Bir devletin yargılama yetkisini yerine getirirken temel prensibi, kendi sınırları
dahilindeki konu olan kişi veya objenin, fiziken veya hukuken var olmasıdır. Devlet, kendi sınırları
dahilindeki bireylerin veya fiziken ülke dışında faaliyet gösterse bile, kendi sınırlarında tescil
edilmiş kuruluşların (İnternet servis sağlayıcılarının) faaliyetlerini kanun ve yönetmeliklerle
düzenlemektedir.
Siber uzay dahilinde, verinin yer değiştirdiği, bulut bilişim veya ağ dağılım
sistemlerinin ulusal sınırların üstünden geçmesi nedeniyle yargılama yetkisini tayin etmek de güç
olabilir. Belli bir zamanda, kullanıcılarının verilerinin çoklu yetki sınırlarında yerleşik olması
nedeniyle, yargı yerini tespit etmek zorlayıcı olabilmektedir. Ancak bu tarz teknik zorluklar, bir
devleti kendi sınırları dahilinde kişiler ve siber altyapılar konusunda yargılama yetkisini yürütmesi
konusundaki hukuki hakkı kullanmasından yoksun bırakamaz.
Sınırsallık esasına dayanan yargılama yetkisi göz önüne alındığında, bilgiyi ve
iletişimi kullanan bireylerin belirli bir fiziksel yerleri bulunmasına karşın, mobil (gezici) cihazların
çalıştıkları süre boyunca yerleri değişebilir. Herhangi bir Devlet, ilgili bireyin veya cihazın kendi
ülkesinde yerleşik bulunması/ kullanılması durumunda yargılama yetkisini yerine getirecektir.
Sınırsal yargılama yetkisi, 2 tür yargılama yetkisine yol açmaktadır. Bunlardan ilki
olan, subjektif sınırsal yargılama yetkisi, bir ülkenin kendi ülkesinde başlamış ancak başka yerde
sonuçlanmış olaylara uygulanırken, objektif sınırsal yargılama yetkisi, başka yerde başlamış olsa
bile, olayların etkilerinin kendi ülkesinde görülmesi halinde uygulanmaktadır. 2007 yılında
Estonya’ya yapılan kısmen ülke dışında başlatılmış siber saldırı örneğinde de olduğu gibi, siber
operasyonlarda, objektif sınırsal yargılama yetkisi kullanılmaktadır. Estonya hukukunu ihlal eden
bu tür eylemler nedeniyle, Estonya’nın, eylemleri gerçekleştiren bireyler, nerede yerleşik olurlarsa
olsunlar, onları yargılama yetkisi bulunmaktadır. Bu operasyonlar Estonya bölgesindeki bankacılık
ve hükümet fonksiyonlarını esaslı olarak etkilediği için, bu yargılama yetkisini haklı kılmaktadır.
4/15
Sınırötesi yargılama yetkisi için diğer tanınmış esaslar, belirli kısıtlamaları olsa da,
“failin milliyeti (aktif kişilik)”, “mağdurun milliyeti (pasif kişilik)”, “devletin milli güvenliğine
tehdit (koruyucu ilke)” ve “savaş suçu gibi uluslararası hukukun evrensel normlarının ihlalini
(evrensel yargılama yetkisi)” içermektedir. Örneğin; Devletin askeri savunma sistemleri (hava
savunma ve erken uyarı radarları) ile ilgili herhangi bir siber müdahale, milli güvenliğe tehdit teşkil
edecek ve bu nedenle koruyucu ilkenin kapsamına girecektir.
Uluslararası hukukun yargı yetkisine ilişkin esasların çeşitliliği çerçevesinde, bir
terörist grubun A Devleti sınırlarından başlattığı bir siber operasyonla B devletinin enerji üretme
santraline fiziksel zarara yol açmayı planlamasında olduğu gibi, iki veya daha çok Devlet, aynı
olayda aynı kişi veya obje üzerinde yargılama yetkisini sıklıkla kullanmaktadır.
“Uygulanabilir uluslararası yükümlülüklere halel getirmeksizin” ifadesi, uluslararası
hukukun belirli koşullarda, Devletin, sınırları dahilinde savaş veya diplomatik dokunulmazlık
nedeniyle belirli kişiler ve belirli objeler üzerinde yargılama yetkisini kısıtlı olarak kullanılabileceği
anlamına gelmektedir.
Kural 3- Bayrak Devletlerinin ve Tescil Devletlerinin Yargılama Yetkisi:
Uçaklar, gemiler veya uluslararası hava sahasındaki diğer platformlarda açık
deniz üzerinde veya uzay boşluğu içinde yerleşik siber altyapılar, Bayrak Devletinin veya Tescil
Devletinin yargılama yetkisine konu olurlar. Bahsi geçen taşıtların içindeki kişi ve objelerin
Bayrak Devletinin veya Tescil Devletinin yargılama yetkisine konu olmasına rağmen, A Devletine
ait bir bireyin B Devletine kayıtlı bir gemiye düzenleyeceği bir siber eylemde, A devletinin fiilen
milliyeti, B devletinin de tescil devletinin yargılama yetkisine sahip olması nedeniyle, her iki
devletin yargılama yetkisine de konu olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Belirli bir siber altyapının uzaktan kontrolünü alacak şekilde teknik donanıma
sahip, ancak Bayrak Devleti veya Tescil Devleti dışında bir Devlet, icrai yargılama yetkisinden
bağımsızdır. Örneğin bir Devlet, başka bir devlet üzerinde kayıtlı olan ve uluslararası uzay
boşluğunda faaliyette bulunan uzaktan kumanda edilen ticari bir uçağa yüklenmiş siber alt yapı
üzerinde, ayrıcalıklı ekonomik bölge ve bitişik bölgedeki deniz araçları üzerinde, kıyı devletinin
icrai otorite yürütmesinde olduğu gibi, kontrol sağlamak suretiyle, bu konuda belirli bir uluslararası
hukuk dayanağının olmadığı sürece, yargılama yetkisine sahip değildir.
Eğer bir hava taşıtı veya uydu, uygulanabilir uluslararası tanınmış prosedürlere
uygun olarak tescil edilmediyse, sahiplerinin milliyetlerine tabi olacaktır. Şirketlerin (tüzel kişiler)
sahip olduğu durumlarda, milliyetin tespit edilmesinde ‘şirketin bulunduğu yer’ veya ‘idari merkez
dahil çeşitli bağlantı yerleri’ olarak uluslararası kamu hukukunda yerleşmiş kural bulunmaktadır.
5/15
Uluslararası silahlı çatışma süresince, şirketin milliyeti ‘kontrol test’3 olarak adlandırılan yere göre
de tespit edilebilir.
Kıta sahanlığında yerleşik denizaltı kabloları, veriler kendi içlerinden geçtiği için,
siber altyapı oluşturabilmekte ve mülkiyetten kaynaklanan geleneksel yargılama yetkisi kurallarına
tabi olduğu kadar, Deniz Konvansiyonu Hukuku ve La Hey Mevzuatının 54’üncü maddesi gibi,
uluslararası hukukun diğer kurallarına da tabi olmaktadırlar.
Kural 4-Egemenlik bağışıklığı ve dokunulmazlığı
Bir devlet nezdindeki herhangi bir girişim tarafından bir altyapıya yüklenmiş
siber alt yapının, nerede yerleşik olursa olsun, yargı dokunulmazlığından yararlanması,
bağımsızlık ihlalini oluşturmaktadır.
Bu kural, 3’üncü kuraldan farklı olarak, yerleşim yerinden bağımsız olarak,
sadece devletin yargı dokunulmazlığından yararlanan altyapılara uygulanmaktadır.
Egemenlik bağışıklığı, egemen platform veya obje ve üzerindeki bütün obje ve
kişiler, başka ülke tarafından yüklenilen platformda, yargılama hakkının kullanılmasından
bağışıktır. Uluslararası hukuk, açıkça, nerede yerleşik olduklarına bakılmaksızın ticari olmayan
resmi amaçlar için kullanılan belirli objelerin egemenlik bağışıklığı konusunda uzlaşmaktadır.
Egemenlik bağışıklığı ve dokunulmazlığından faydalanabilmek için, platforma yüklenen sözkonusu
siber altyapının resmi amaçlar için kullanılması zorunludur.
Kural 5- Siber Altyapının Kontrolü
Bir Devlet, kendi sınırlarında veya kendi münhasır resmi kontrolünde olup,
başka Devletleri ters veya hukuksuz olarak etkileyecek siber altyapıya bilerek izin vermez.
Egemenlik eşitliği ilkesi, bütün Devletlerin diğer devletlerin sınırsal egemenliğine
saygısını gerektirmektedir. Uluslararası Adalet Divanı’nın Nikaragua yargılamasında da belirtildiği
üzere, “bağımsız devletler arasında, sınırsal egemenliğe saygı uluslararası ilişkilerin temel
dayanağıdır. Uluslararası hukuka uygun olarak, devletlerin bu hakları korumak için uygun adımlar
atması gerekmektedir. Bu yükümlülük, diğer devletlere karşı yapılan suç teşkil eden eylemlere ve
aynı zamanda ciddi zarar verecek eylemlere veya hedef Devletin sınırsal egemenliği tarafından
korunan kişi veya objelere ciddi zarar verme potansiyeli olan eylemlere uygulanmaktadır.
Uygulamada, bu kural kanun dışı olan ve diğer Devleti etkileyen bütün eylemleri
içermekte olup, Uluslararası Bağımsız Uzmanlar Grubu da, bilinçli olarak yasaklamaları sınırlama
yoluna gitmemiştir.
Düşman bölgede tüzel kişilik kazanmamış (veya tescil edilmiş) olmasına rağmen, düşman milletler tarafından kontrol
edilen şirketler, düşman bölgede faaliyette bulunan kişi veya kişilerin kontrolü altındaysa veya düşman bölgede bir
faaliyet yürütüyorlarsa, düşman olarak adledilebilir.
3
6/15
(b) “Devlet Sorumluğu” konusunda 4 adet kural öngörülmüştür. Söz konusu kurallar ve
ilgili açıklamalar, özetle, aşağıda sunulmuştur:
Kural 6- Devletlerin Yasal Sorumluluğu
Bir Devlet, kendisine atfedilebilen ve uluslararası yükümlülük ihlali oluşturan bir
siber operasyon konusunda uluslararası yasal sorumluluğa katlanır.
Bu kural, Devlet sorumluluğu konusunda uluslararası örf adet hukukuna
dayanmaktadır.
Siber uzay alanında, uluslararası yanlış bir eylem, diğerlerinin yanı sıra, Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi’nin ihlalini oluşturduğu gibi, sözkonusu devlete atfedilebilen silahlı çatışma
yükümlülüğüne ilişkin hukukun ihlalini de oluşturmaktadır.
Kural 7- Resmi Siber Altyapıdan Başlatılan Siber Operasyonlar
Resmi siber altyapıda başlatılan veya resmi siber altyapıdan kaynaklanan siber
operasyon, o Devletin siber operasyon yaptığına ilişkin yeterli delil teşkil etmemekte, ancak
sözkonusu Devletin anılan operasyonla ilişkilendirilebileceğine ilişkin karine (emare)
teşkil
etmektedir.
Bu kuralın, sadece, resmi (hükümete ait) siber altyapıdan başlatılan/kaynaklanan
operasyonlar için geçerli olduğu, ancak sözkonusu altyapılardan yönlendirilmiş (Kural 8)
operasyonlara uygulanmayacağı vurgulanmıştır. Resmi (hükümete ait) özelliğini taşımasında,
mülkiyetinin özel sektör veya hükümete ait olması veya siber altyapıyı oluşturan öğelerin hükümet
tarafından kiralanmış olması önem taşımamaktadır. Ticari olmayan bir kullanım olduğu sürece,
altyapı ekipmanlarının askeri, polis, gümrük veya diğer herhangi bir resmi amaca hizmet ettiğine de
bakılmamaktadır.
Kural 8- Bir Devletten Yönlendirilmiş Siber Operasyonlar
Bir devlette yerleşik siber altyapı aracılığıyla yönlendirilmiş siber operasyon, bu
devlete siber operasyon atfetmek için yeterli delil teşkil etmemektedir.
Bu kural, bir devlette yerleşik siber altyapıda başlatılan siber operasyonların, başka
ülkede yerleşik resmi veya gayri resmi siber altyapı aracılığıyla yönlendirilmesi durumları için
kullanılır. Bu durumda kendisi aracılığıyla siber operasyon yönlendirilen devletin, siber
operasyonla ilişkili olduğu varsayılamaz. Bu durum, siber uzayın özelliğinden kaynaklanmakta
7/15
olup, kendisinden veri transfer edilen devlet, bu transferi önlemek için makul tedbirleri almamaktan
dolayı sorumluluğa katlanır.
Kural 9- Karşı Tedbirler
Uluslararası yanlış eylemlerden zarar görmüş bir Devlet, sorumlu Devlete karşı,
siber karşı tedbirler dahil olmak üzere orantılı karşı tedbirlere başvurabilir.
Karşı tedbirler, ‘mağdur devletin’, ‘suç işlenmesine neden olan devletin’ uluslararası
hukuku ihlal etmesine karşılık olarak aldığı gerekli ve orantılı tedbirlerdir. Karşı tedbiri içeren
eylemler, suç işlenmesine neden olan devletin eylemi olmasaydı, kanun dışı sayılabilecek eylem
niteliğinde olabilir. Bu tarz karşı eylemler, suçlu devletin uluslararası hukuka uygun olarak hareket
etmesi maksadıyla alınmalıdır.
Genel olarak, siber karşı tedbirler dahil, karşı tedbirler, sadece, zarar görmüş devletin,
zarar veren devlete uluslararası hukuk dışı eylemlerine son vermesi çağrısında bulunması üzerine
alınır. Bir devletin zarar görmesinden önce, kendi haklarının korunması için ‘acil karşı tedbirleri’
almasında yetkisi bulunması halinde, bu gereklilik mutlak değildir. Acil karşı tedbirler, uluslararası
hukukta resmi bir şekilde tanınmamasına rağmen, Uluslararası Bağımsız Uzmanlar Grubu,
uluslararası örf adet hukukunu geniş anlamda etkileyen bu tarz usul gereklilikleri üzerinde
hemfikirdirler.
Ancak, karşı tedbirlerin uygulanmasına ilişkin temel gerekliliklerde belirsizlik
bulunmaktadır. Karşı tedbirlerin;
-Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde belirlenen tehdit veya güç kullanımından
kaçınmak yükümlülüğünü ,
-Temel insan haklarını korumak yükümlülüklerini,
- Misillemeyi yasaklayan insani yükümlülüklerini ve
-Uluslararası genel hukukun emredici kurallarında yer alan diğer yükümlülükleri
etkilememesi gerektiği genel olarak kabul edilmektedir.
Karşı tedbirler, doğrudan bireylere karşı yönlenmeyebilir ve uluslararası hukukun
emredici kurallarını ihlal etmeyebilir.
(2) “Güç Kullanımı” (Güç Kullanımının Yasaklanması/Meşru Müdafaa/Uluslararası
Kuruluşların Faaliyetleri) başlığı altında;
Uluslararası Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin güç kullanımı ve meşru
müdafaanın kullanılmasının yasaklanmasına ilişkin 2’nci maddesinin 4’üncü fıkrası (Kural 10 ila
12) ve 51’inci maddesinin (Kural 13 ila 17), ‘kullanılan silahlara bakılmaksızın herhangi bir güç
8/15
kullanımı’ durumunda uygulanacağını belirtmiştir. Uluslararası Bağımsız Uzmanlar Grubu, bu
ifadenin uluslararası örf adet hukukunun doğru bir yansıması olduğuna oybirliğiyle karar
vermişlerdir. Bu nedenle, operasyon süresince geleneksel silah, silah sistemi veya platform yerine
kullanılan bir bilgisayar, bu operasyon ‘kuvvet kullanımı’ anlamına gelse bile etkileme gücüne
sahip olmayacaktır. Benzer şekilde, bir devletin meşru müdafaada bulunması anlamına da
gelmeyecektir.
(a) Güç Kullanımının Yasaklanması” konusunda 3 adet kural öngörülmüştür. Söz
konusu kurallar aşağıda sunulmuştur:
Kural 10- Tehdit ve güç kullanımının yasaklanması
Bir devletin sınırsal egemenliğine veya siyasi bağımsızlığına karşı tehdit ve güç
kullanımını oluşturan veya Birleşmiş Milletlerin amaçları ile uyumlu olmayan diğer hallerde,
siber operasyon, kanunsuzdur.
Bu yasak, uluslararası örf adet hukukunun tartışmasız bir kuralıdır. Eylemlerin,
bir devletin sınırsal egemenliğine veya siyasi bağımsızlığına karşı tehdit ve güç kullanımı şeklinde
doğrudan yönlenmemiş olması durumunda dahi, Birleşmiş Milletlerin amaçları ile uyumlu değilse,
yasağı ihlal edebilir. Kuvvet kullanımı ve kuvvet kullanımının tehditi, Kural 11 ve Kural 12’de ayrı
ayrı açıklanmıştır.
“Kuvvet kullanımı” olarak nitelenen eylemlerin Devletin silahlı kuvvetlerince
alınması gerekmemektedir. Örneğin, “silahlı kuvvetler tarafından gerçekleştirilen siber operasyonun
‘kuvvet kullanımı’ olarak tanımlanması” ve “Devletin istihbarat kuruluşları veya Devletin
sorumluluğu hukuku çerçevesinde Devlete atfedilebilen özel yükleniciler tarafından gerçekleştirilen
siber operasyonlar”, birbirine eşit olarak, ‘kuvvet kullanımı’ olarak nitelendirilmektedir. Devlete
atfedilen bu kuruluşların eylemleri ile ilgili olarak 6 ila 8’inci kurallar uygulanmaktadır.
Kural 11- Kuvvet kullanımı tanımı
Bir siber operasyonun derecesi ve etkileri, siber olmayan operasyonla
karşılaştırıldığında kuvvet kullanımı seviyesine yükseliyorsa, o siber operasyon kuvvet
kullanımını oluşturur.
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi bir eylemin kuvvet kullanımı anlamına geldiğine
ilişkin herhangi bir kriter öngörmemiştir.
Bazı siber eylemler, inkar edilemez bir biçimde kuvvet kullanımı olmayıp, kuvvet
kullanımı Devletin doğrudan silahlı kuvvetlerinin kullanımını gerektirmemektedir ve bütün silahlı
saldırılar kuvvet kullanımıdır.
9/15
Devletlerin kuvvet kullanımına ilişkin değerlendirme yapmasını etkileyen “sertlik
derecesi”, “aciliyet”, “doğrudan kişi veya objeleri etkilemesi”, “etkilerin ölçülebilirliği”, “askeri
özellik”, “Devlet müdahalesi”, “varsayıma dayanan yasallık” etkenleri gibi bazı resmi olmayan
yasal kriterler de bulunmaktadır. Bu faktörler kapsayıcı olmamakta, Devletler, ilişkili belirli şartlara
bağlı olarak, hüküm süren siyasi ortam, siber operasyonun, askeri gücün gelecekteki kullanımına
delalet teşkil etmesi, saldırganın kimliği, saldırgan tarafından siber operasyonla ilgili herhangi bir
kayıt, kritik alt altyapı gibi hedefin niteliği gibi, başka faktörlere de bakabilmektedirler.
Sonuç olarak; bu kuraldaki ‘kuvvet kullanımı’ ve 13’üncü maddede kullanılan
silahlı saldırı, farklı amaçlara hizmet etmektedir. ‘Kuvvet kullanımı’ bir Devletin Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi’nin 2’nci maddesinin 4’üncü fıkrasını ve ilgili uluslararası örf adet hukukunu
ihlal edip etmediği için kullanılmaktadır. Silahlı saldırı ise, aksine, hedef Devletin kuvvet kullanımı
konusundaki yasağı ihlal etmeden, kuvvet kullanımına bir eylemle karşılık vermesi durumunda söz
konusu olur. Kuvvet kullanımı, karşılık niteliğindeki kuvvet kullanımını, tek başına haklı
göstermediğinden bu ayrım önemlidir. Uluslararası Bağımsız Uzmanlar Grubuna göre, Devletlerin
silahlı saldırı niyeti anlamına gelmeyen kuvvet kullanımıyla mücadele etmesi, eğer kanuni yoldan
karşılık vermek istiyorlarsa Kural 9’daki karşı tedbirlere veya Kural 9’a ek Gerekçede yer alan
ihtiyaç gerekçesiyle uygun düşen eylemlere başvurmak zorundadırlar.
Kural 12-Kuvvet tehdidi tanımı
Bir siber operasyon veya siber operasyon tehdidi, tehdit edilen eylem, misilleme
ise, kanunsuz kuvvet tehdidi oluşturur.
Bu kural, 10’uncu maddede kullanılan tehdit terimini incelemektedir. Bu kuralda
geçen ‘siber operasyon veya siber operasyon tehdidi’ terimi iki duruma uygulanmaktadır.
Bunlardan ilki ister kinetik ister siber olsun, kuvvet kullanımı tehdidi anlamına gelen siber
operasyondur. Diğeri ise, siber operasyonun misillemesi amacıyla herhangi bir araçla duyurulan
kuvvet kullanımı olarak nitelendirilen tehdittir.
Eğer tehdit eyleminin kendisi kanuni ise, tehditleri gidermek konumunda olan
devletler ve resmi görevliler tarafından yapılan tehditlerin de kanuni olduğu genel olarak kabul
edilmektedir. “Meşru müdafaa hakkının kullanılması” ve “Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 7’nci
bölümünde yer alan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararını yerine getiren eylemler” (Kural
13 ve 18)
şeklinde kuvvet kullanımına uluslararası hukuk yasağı konusunda iki istisna
bulunmaktadır. Örneğin, bir devletin kendisine saldırılması durumunda tehdide varan güç
kullanarak kendini savunması kanuni olacaktır. Uluslararası hukuku ihlal etmeyen diğer eylemlerle
kendini savunması da aynı şekilde kanuni olacaktır. Tehditler genel olarak etki gücü bakımından
baskı yapma niyeti taşımasına rağmen, bu tehdidin beraberinde belirli ‘talep’ gerektirmemektedir.
10/15
Tehdidin mahiyetinin açıkça veya dolaylı olarak iletişimsel olması gerekmektedir. Hedef Devletin
güvenliğini en azından tehdit eden ama doğası gereği iletişimsel olmayan eylemler, yeterli
sayılmamaktadır.
(b) “Meşru Müdafaa” konusunda 5 adet kural öngörülmüştür. Söz konusu
kurallar aşağıda sunulmuştur:
Kural 13-Silahlı saldırıya karşı meşru müdafaa
Silahlı saldırı seviyesine yükselen bir siber operasyonun hedefi olan bir devlet,
asıl hakkı olan meşru müdafaa hakkını kullanabilir. Bir siber operasyonun silahlı saldırı
oluşturup oluşturmadığı derecesine ve etkisine bağlıdır.
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 51’inci maddesine göre, mevcut sözleşmede
hiçbir şey, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesi için gerekli olan
tedbirleri alıncaya kadar, Birleşmiş Milletlere üye devlete karşı gerçekleştirilen silahlı saldırıya
karşı ferdi veya topyekun meşru müdafaaya ilişkin hakkın etkisini azaltmaz. Bu madde, meşru
müdafaaya ilişkin geleneksel hakkı tanımakta ve ifade etmektedir.
Bir silahlı saldırı, sınır ötesi unsurlu olmalıdır. Bir devletin kendi sınırı içinde
düzenlenen, yürütülen ve yönlendirilen eylemlerle ilgili olarak, Devletler, kendi iç hukuklarıyla
uyumlu olarak (insan hakları hukuku gibi uluslararası hukuk standartlarının bildirdiği haklar ve
uluslararası olmayan silahlı çatışma durumlarında) kuvvet kullanabilirler.
Uzmanlar, siber operasyondan kaynaklanan ölüm, yaralanma, zarar, yıkım ve acı
çekmenin büyüklüğüne göre, durumun silahlı saldırı olarak nitelendirilmesi konusunda hukukun
belirsiz olduğu görüşüne varmışlardır. Nikaragua yargılamasında, Uluslararası Ceza Mahkemesi,
“silahlı saldırı” ile “yalnızca sınır olayı” arasında bir ayrım yapmıştır. Buna göre, Uluslararası Ceza
Mahkemesi, sadece askeri platforma veya yerleşkeye yapılan saldırının, silahlı saldırı olarak
nitelenebileceğine işaret etmiştir.
Bir başka önemli nokta da, ayrı ayrı silahlı saldırı kritik eşiğini geçemeyen bir dizi
siber olaylara karşılık olarak bir devletin meşru müdafaa hakkını kullanıp kullanmamasıdır. Eğer bu
yönde inandırıcı deliller mevcut olursa, Uluslararası Bağımsız Uzmanlar Grubu, bu olayların karma
silahlı saldırı olarak nitelendirilmesi için yeterli delillerin olduğunu kabul etmiştir.
Siber operasyondan kaynaklanan ölüm, yaralanma, zarar, yıkıma yol açmayan
ama bunun dışında geniş olumsuz etkilere sahip eylemler konusu karara bağlanmamıştır.
Uluslararası Bağımsız Uzmanlar Grubu’nun çoğu, terörist veya isyancı gruplar
gibi devlet dışı aktörler tarafından yapılan silahlı saldırılar karşısında, devletin uygulamasının
meşru müdafaa hakkını oluşturduğu sonucuna ulaşmışlardır. Uzmanlar Grubu, bu hakkı, eğer
11/15
operasyonlar silahlı saldırı eşiğine ulaşırsa, bilgi teknolojileri kuruluşları veya internet servis
sağlayıcıları tarafından yürütülen siber operasyonlara karşı meşru müdafaa hakkı olarak da
genişletmişlerdir.
Meşru müdafaa hakkının uygulaması, gereklilik, orantılılık, yakınlık ve acillik
gereklilikleri ile bağlıdır. (Kural 14-15) Aynı şekilde, silahlı saldırının olduğu veya olmakta
olduğuna ve saldırganın kimliğine ilişkin de makul bir tespitin yapılması gerekmektedir. Bu
tahminin önceden yapılması (ex ante) gerekmekte olup, olayın gerçekleşmesinden sonra (ex post
facto) olmaması gerekmektedir.
Kural 14- Gereklilik ve Orantılılık
Bir Devlet tarafından üstlenilen siber operasyonla ilgili güç kullanımının,
Devletin meşru müdafaa hakkının kullanılmasında gerekli ve orantılı olması zorunludur.
Meşru müdafaadaki eylemlerin gereklilik ve orantılılık olmak üzere iki kriteri
yerine getirmesi gerekmektedir. Söz konusu kriterler, uluslararası örf adet hukukunu
yansıtmaktadır. Savaşa girmenin haklı nedenlerindeki (jus ad bellum) gereklilik ve orantılılık, savaş
sırasında uyulması gereken kurallardaki (jus in bello) askeri gereklilik ve orantılılıktan farklılık
göstermektedir.
Kural 15- Yakınlık ve Acillik
Meşru müdafaada kuvvet kullanma hakkı, siber silahlı saldırı gerçekleşirse
veya gerçekleşmesi yakın ise ortaya çıkmaktadır. Aciliyet gerektiren hallerde ise, daha ileri
düzeyde kuvvet kullanma hakkına konu olur.
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 51’inci maddesi, ‘silahlı saldırının meydana
gelmesi’ durumuna atıfta bulunmaktadır. Bu madde, siber silahlı saldırının yol açtığı veya zarara
veya yaralanmaya sebep olma sürecine ilişkin önceden gerçekleştirilmiş silahlı saldırının etkilerine
ilişkin durumları kapsamaktadır. Bu durum, silahlı saldırının başlangıcındaki ilk aşamadaki siber
operasyondaki durumları da içermektedir.
Uluslararası Bağımsız Uzmanlar Grubu, 51’inci maddenin, silahlı saldırının
önceden tahmin edilmesindeki savunma eylemini açıkça hesaba katmamasına rağmen, bir Devletin
düşmanın saldırması için hazırlık yapmasını bekleyecek kadar boş oturmasına gerek olmadığı, onun
yerine, silahlı saldırının an meselesi olduğunda, Devletin kendini savunabileceğini ele almıştır. Bu
tür eylemler ‘erken meşru müdafaa’ olarak adlandırılır. Bu tip olaylarda, hazırlık eylemleri ile bir
saldırının başlangıç aşaması arasındaki farkın iyice belirlenmesi zorunludur. Potansiyel mağdur
devletin kendisine düşmanca saldırı yapılması konusunda kararın olgunlaştığına dair makul olarak
sonuca varması gerekmektedir.
12/15
Kural 16- Topyekun meşru müdafaa
Meşru müdafaa hakkı topyekun olarak da kullanılabilir. Silahlı saldırıya varan
siber operasyona karşı topyekun meşru müdafaa, yalnızca mağdur devletin isteği üzerine ve
isteğinin kapsamı çerçevesinde kullanılabilir.
Topyekun meşru müdafaa hakkı, bir devlete veya birden fazla devlete, silahlı
saldırının mağduru olan diğer devlete yardım etme hakkı tanımaktadır. Bu hak, uluslararası örf adet
hukukunun bir yansıması olarak, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 51’inci maddesinde açıkça
ortaya konmuştur.
Bir devlet, topyekun meşru müdafaada diğer devlete yardım etmeden önce, silahlı
saldırının mağduru olan devletin yardım çağrısını almış olmalıdır. Hem mağdur devlet, hem de
yardım sağlayacak olan devlet, söz konusu saldırının meydana geleceği (Kural 15) veya geldiği
konusunda kanaat getirmiş olmalıdır.
Topyekun meşru müdafaayı, diğer devlet yararına kullanan devlet, talepte bulunan
devletin isteği ve rızasının çerçevesi ile bağlıdır.
Topyekun meşru müdafaa, ya daha önce sonuçlandırılan topyekun savunma
ittifakı (NATO) veya ad hoc (o olay için oluşturulmuş) oluşumlar temelinde kullanılabilir.
Kural 17- Meşru müdafaa tedbirlerini raporlama
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 51’inci maddesi gereğince meşru müdafaa
hakkının kullanılmasında Devletler tarafından alınan siber operasyonla ilgili tedbirler
gecikmeksizin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne raporlanmalıdır.
Bu kuralın ihlali, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 51’inci maddesindeki
yükümlülüklerin ihlalini teşkil eder.
51’inci maddeye göre, meşru müdafaa kapsamındaki eylemler, Güvenlik
Konseyi’nin uluslararası barışı ve güvenliği sürdürmek için gerekli tedbirleri almasına kadar sürer.
Bir devletin meşru müdafaa hakkı bağlamında hukuki olarak sürdürdüğü eylemler veya böyle bir
şeyi yapmamayı tercih etmesi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni Sözleşmenin 7’inci
Bölümündeki uluslararası barışı ve güvenliği sürdürme konusundaki yetkisinden alıkoymaz.
(c)
“Uluslararası
Kuruluşların
Faaliyetleri”
konusunda
2
adet
kural
öngörülmüştür. Söz konusu kurallar aşağıda sunulmuştur:
Kural 18- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bir eylemin barışı tehdit veya ihlal ettiğini
veya saldırı eylemi olduğunu belirlerse, siber operasyon dahil şiddet içermeyen tedbirlere izin
13/15
verebilir. Eğer Güvenlik Konseyi, bu tedbirlerin yetersiz olduğunu değerlendirirse, siber tedbirler
dahil şiddet içeren tedbirler konusunda karar verebilir.
Bu kural, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 7’inci Bölümüne dayanmaktadır.
Sözleşme’nin 39’uncu maddesi, bir eylemin barışa yönelik tehdit veya ihlal oluşturduğunu veya
saldırı eylemi olduğunu belirlemesi ve uluslararası barışın ve güvenliğin sürdürülmesi ve yeniden
tesisi için, 41 ve 42’inci maddelerine uygun olarak hangi tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin
tavsiyelerde bulunması için Güvenlik Konseyi’ne yetki vermektedir. Güvenlik Konseyi, bir siber
operasyonun barışı tehdit veya ihlal ettiğini veya saldırı eylemi oluşturduğunu bugüne kadar, hiçbir
zaman belirlememiştir. Ancak, Güvenlik Konseyi’nin bu yönde hareket etmesi konusunda yetkisi
tartışmasızdır.
Güvenlik Konseyi, belirli olaylar ve durumlarla ilgili olarak 39’uncu madde
çerçevesinde yetkisini sıklıkla kullanmasına rağmen, uluslararası terörizm ve kitle imha silahlarının
yaygınlaşmasını, barışa tehdit olarak tanımlandırmıştır.
Güvenlik Konseyi 39’uncu maddeye göre belirleme yapmasını müteakip, 41’inci
madde uyarınca gerekli tedbirleri almayı değerlendirebilir. 41’inci madde, Konseyin, kendi
kararlarının yürürlüğe konması için kuvvet kullanımını kapsamayan hangi tedbirlerin alınacağı
konusunda karar vermesini ve bu tedbirleri uygulaması için Birleşmiş Milletler üyelerine
başvurmasını sağlamaktadır.
Sözleşme’nin 7’inci Bölümü uyarınca, Birleşmiş Milletlere üye Devletlerin
tamamı, tavsiye kararları hariç, Güvenlik Konseyi kararlarına uymakla yükümlüdür. Genellikle,
Güvenlik Konseyi kararları, Konseyin kararlarının iç hukuk seviyesinde yükümlülüklerinin yerine
getirilmesine özgü araçlar konusundaki kararı devletlere bırakmaktadır. Siber iletişimi kapsayan
yaptırımlar söz konusu olduğunda, iç uygulamalar zorunlu olabilir.
Kural 18’in son cümlesi Sözleşme’nin 42’inci maddesini temel almaktadır. Eğer
Güvenlik Konseyi, tedbirlerin yetersiz olduğunu değerlendirirse, kuvvet kullanımı konusunda yetki
verebilir.
Bu kural çerçevesinde, Güvenlik Konseyi, kararın uygulanması için ‘bütün gerekli
tedbirlerin’ alınmasını sağlamaktadır. Bu ifade, söz konusu kararın konusu olan Devlet veya
girişime karşı düzenlenen siber operasyonları yürütmek için yetki verilmesini de kapsamaktadır.
Kural 19- Bölgesel organizasyonlar
Uluslararası organizasyonlar, düzenlemeler veya bölgesel ajanslar, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi tarafından zorunluluklara uygun olarak yetki verilmiş siber
operasyonları kapsayan veya karşılık niteliğinde icrai eylemler yürütebilir.
14/15
Bu kural, Güvenlik Konseyi’nin, kendi yetkisine göre verilmiş icrai eylemler için
bölgesel düzenlemeler ve ajanslara yönelebileceğini düzenleyen Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin
7 ve 8’inci bölümlerine dayanmaktadır.
Söz konusu kural, bölgesel düzenlemeler veya ajanslar tarafından gerçekleştirilen
icrai eylemlerin siber operasyonları içerebileceğini ve siber faaliyetlerin tamamı veya bir kısmını
içeren durumlara karşı da karşılık olarak icrai eylemlerin yürütülebileceğini açıklığa
kavuşturmaktadır.
3.
Sonuç:
a. Teknolojilerin gelişmesi ve insanların daha kolay iletişime geçmesinin, günlük yaşantıda
sağladığı sayısız faydalarının yanı sıra, siber suçları, casusluk faaliyetlerini, terörizmi ve savaş
durumunu da etkilediği bilinmektedir. Geleceğin savaşları olarak öngörülen siber savaşlar için
NATO da faaliyetlerini yoğunlaştırmaktadır. Teknolojinin ulaşılamaz hızı karşısında hukuk
kuralları bu hıza ayak uyduramamakta ve bu alandaki yasal boşluklar mevcut hukuk normlarının
yorumlanması suretiyle giderilmeye çalışılmaktadır.
b. Bu kapsamda yapılan çalışmalardan bir tanesi de, NATO Siber Savunma Mükemmeliyet
Merkezi Uluslararası Bağımsız Uzmanlar Grubu’na “Siber Savaşa Uygulanacak Hukuk Hakkında
Tallinn El Kitabı”nın hazırlatılmasıdır. Söz konusu el kitabı; siber güvenlik konusundaki hukuk,
savaşa girmenin haklı nedenleri (jus ad bellum), savaş sırasında uyulması gereken kurallar (jus in
bello), devletlerin ulusal politikalarının bir aracı olarak kuvvete başvurmak konusunu düzenleyen
uluslararası hukuk, silahlı kuvvetlerin yönetimini düzenleyen uluslararası hukuk (savaş hukuku,
silahlı çatışma hukuku, uluslararası insanlık hukuku da dahil) konularını içermektedir.
c. “Siber Savaşa Uygulanacak Hukuk Hakkında Tallinn El Kitabı” hukuki boşluğun nasıl
doldurulacağı konusunda bir rehber niteliğini taşısa bile, bu konuda bağlayıcı uluslararası hukuki
düzenlemenin yapılmasının halen bir ihtiyaç olduğu değerlendirilmektedir.
15/15
Download