ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

advertisement
ÇUKUROVA ÜNĐVERSĐTESĐ
FEN BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ
DOKTORA TEZĐ
Mine TEKBAŞ CANDAR
Batı Ve Orta Anadoludan Bazı Potansiyel Gemolojik Örnekler Ve
Jeolojik Konumları
JEOLOJĐ MÜHENDĐSLĐĞĐ ANABĐLĐM DALI
ADANA, 2007
ÖZ
DOKTORA TEZĐ
BATI VE ORTA ANADOLUDAN BAZI POTANSĐYEL GEMOLOJĐK ÖRNEKLER VE
JEOLOJĐK KONUMLARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
ÇUKUROVA ÜNĐVERSĐTESĐ
FEN BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ
JEOLOJĐ MÜHENDĐSLĐĞĐ ANA BĐLĐM DALI
Danışman: Prof. Dr. Fikret ĐŞLER
Yıl
: 2007, Sayfa: 195
Jüri
: Prof. Dr. Fikret ĐŞLER
Prof. Dr. Yılmaz SAVAŞÇIN
Prof. Dr. Selim KAPUR
Prof. Dr. Osman PARLAK
Doç. Dr. Musa ALPASLAN
Orta ve Batı Anadoludaki bazı süs taşlarını incelemeye yönelik hazırlanan doktora tez çalışmasında Eskişehir-Dereyalak
Dendritik opali, Kütahya Simav Ateş opal oluşumlarına ait gemolojik ve jeolojik özelikler çalışılmıştır.
Dendritik opal, Eskişehir ili Đnönü ilçesine bağlı Dereyalak köyü mevkiinde bulunmaktadır. Bölge opalleri sarı, bal sarısı,
gri, mavi, yeşil renklerde, küresel, yarı küresel yapıda görülmektedir. Opal oluşumları tüf ve ince kırıntılılardan oluşan volkanosedimanter birim içerisinde bulunmaktadır. Opal yüzeylerinin beyaz renkte ince bir manyezit zar ile çevrelendiği gözlenmiştir. Opal
oluşumlarının boyutları 1 kaç cm den 20 cm ye kadar değişkenlik sunmaktadır. Opale dendritik özelliğini veren, ağaç dallarına
benzer yapıların SEM çalışmaları ile mangan elementi olduğu belirlenmiştir. Bölgede dendritik opal tek mineral olmayıp kalsedon,
kuvars gibi diğer silisifiye mineraller ile birlikte bulunmaktadır. Opal örneklerinde mikroyapının belirlenmesi amacı ile SEM
çalışmaları yapılmıştır. Dendritik opal örneklerinde kılcal ve yuvarlak şekilli gözeneklerin varlığı belirlenmiştir. 900 0C ısıda opal
mikroyapısında kırılmalar ve çatlamalar gözlenmiştir. SEM fotografları ile 1100 0C ısıtılan örneklerde silis kürelerinin varlığı
gözlenmiş buna bağlı olarak opallerin jel yapı ile beraber taneli yapıdan oluştuğu belirlenmiştir. 1300 0C ısıda opal gözenekliliğinde
küçülme olduğu belirlenmiştir.
Ateş opalleri Kütahya-Simav-Karamanca bölgesinde bulunmaktadır. Bölge opalleri kırmızı, turuncu, sarı ve beyaz
renklerde gözlenmektedir. Opaller riyolitik tüf karakterinde kayalar içerisinde yer almaktadır. Opal oluşumlarının boyutları birkaç
mm den birkaç cm ye kadar değişkenlik sunmaktadır. Opaller şekilsel olarak yuvarlak yada oval şekillerde görülmektedir. Simav
Ateş opal oluşumları genel olarak çatlaksız, som bir yapıda bulunmaktadır. Bünyesinde bulunan Fe elementinden dolayı ateş opali
renginin kırmızı ve turuncu olduğu jeokimya çalışmaları ile belirlenmiştir. Turuncu ve yeşil renkli dendritli opallerin kimyasal
analizi sonuçlarına göre; turuncu rengin Fe, Mn ve Ti, yeşil rengin ise Ni ve Cr elementlerinden dolayı oluştuğu sonucu ortaya
çıkmıştır.
Ateş opallerinde mikroyapının belirlenmesi amacı ile SEM çalışmaları yapılmıştır. SEM fotograflarında Ateş opalinin,
kuvars ve opal ct ile beraber bulunduğu belirlenmiştir. 900 0C ısıtılan örneklerde mikroyapıda gözeneklilik yönlenmesi bariz olarak
ana yapıya hakimdir. 1100 0C ısıtılan örneklerde gözeneklerde biçimsel farklılaşma olduğu belirlenmiştir. 1300 0C ısıtılan örneklerde
Fe içeren kısımlara ait noktalar belirlenmiştir.
Anahtar kelimeler: Eskişehir-Dereyalak-Dendritik Opal, Kütahya-Simav-Ateş Opal, Gemoloji, Jeoloji, SEM
I
ABSTRACT
PhD THESIS
SOME POTENTIAL GEMOLOGICAL PATTERNS FROM WEST AND CENTRAL ANATOLIA
AND THEIR GEOLOGICAL SETTING
Mine TEKBAŞ CANDAR
DEPARTMENT OF GEOLOGY
INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES
UNIVERSITY OF CUKUROVA
Supervisor: Prof. Fikret ĐŞLER
Year
: 2007, Page: 195
Jury
: Prof. Dr. Fikret ĐŞLER
Prof. Dr. Yılmaz SAVAŞÇIN
Prof. Dr. Selim KAPUR
Prof. Dr. Osman PARLAK
Assoc. Prof. Dr. Musa ALPASLAN
Prepared to Examine some gem Stones of Middle And West Anatolia this study focused on the gemologic and geologic
formations of Eskişehir-Dereyalak Dendritic opal, Kütahya Simav Fire opal.
Dendritic opal is located at the village of Đnönü named Dereyalak which is a province of Eskişehir city. Region opals are
seen at the colour of yellow, honey yellow, grey, blue and green and their shapes are usually sphere and semi-sphere. Opal
formations are located in the volcano-sedimentary part in the shape of tufa and tiny pieces. Surfaces of opals are observed being
surrounded by a thin white coloured film. Sizes of opal formations change from few centimeters. to 20 centimeters. Đt is determined
by SEM studies that Mn element gives dentritic character to opal and seems like tree branches. At region dentritic opal is not the
only element it is found with other silisified elements like chalcedon and quartz. At opal samples SEM studies are made to determine
micro formation. At the samples of dentritic opal the existence of capillary and round shaped pores are determined. At the
temperature of 900 0C degrees some breakages and fractures at the micro structure of opal are observed. At the samples heated up to
temperature of 1100 0C degrees silis spheres are observed by SEM photos and connected to this it is determined that opals are
formated from gel forms with granular forms. At the temperature of 1300 0C degrees it is observed that opal pores shrink.
Ateş opals exist at the region named Kütahya-Simav-Karamanca. Region opals are observed in the colours of red, orange,
yellow and white. Opals are found in the riyolitik tufa charactered rocks. Opal formations sizes change from few milimeters up to
few centimeters. Opals are seen in the shape of round and elliptical. Simav Fire Opal formations are generaly non-cracked and pure
By the geo-chemical studies it is determined that the red and orange colour of ateş opals come from the Fe element inside them. Đt is
understood from the chemical analyses results of orange and gren coloured dentritli opals that orange colour comes from Fe, Mn and
Ti elements and green colour comes from Ni and Cr elements.
For the purpose of determining micro-structure of fire opals SEM studies are made. At the SEM photos fire opal is
found with kuvars and opal-ct . At the samples heated up to 900 0C degrees, at the micro-structure destined pores are dominant to
main structure. Đt is determined that at the samples heated up to 1100 0C degrees that pores become different by shapes. Đt is
determined that at the samples heated up to 1300 0C degrees that there are parts including Fe element spots
Key words: Eskişehir-Dereyalak-Dendritic Opal, Kütahya-Simav- Fire Opal, Gemology, Geology, SEM
II
TEŞEKKÜR
‘’Batı Ve Orta Anadoludan Bazı Potansiyel Gemolojik Örnekler Ve Jeolojik
Konumları’’ konulu doktora tezim ve ayrıca asistanlığını yaptığım süre boyunca yapıcı
tutumlarını ve desteklerini her daim gördüğüm, danışman hocam Prof.Dr. Fikret ĐŞLER’
e teşekkür ederim,
Doktora çalışmalarım süresince yardımlarını aldığım, tezimin tamamlanmasında
büyük katkıları olan çok saygıdeğer hocam Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji
Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz SAVAŞÇIN’ a teşekkür ederim.
Doktora tezimin Laboratuvar çalışmaları bölümünde yardımlarını gördüğüm,
SEM fotograflarımın yorumlanmasında katkı sağlayan, çalışmalarıma ışık tutan, beni her
daim destekleyen, Toprak Bölümü öğretim üyeleri Prof.Dr. Selim KAPUR ve
Yrd.Doç.Dr. Erhan AKÇA‘ ya teşekkür ederim.
Tez Jurisinde bulunan hocalarım Prof.Dr. Osman PARLAK ve Doç.Dr. Musa
ALPASLAN’ a teşekkür ederim.
Termolüminesans analizlerimi titizlikle gerçekleştiren ve yorumlarıyla tezime
katkı sağlayan, Gaziantep Üniversitesi Fizik Mühendisliği öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr.
Metin BEDĐR’ e, tezimin jeokimya analizlerini yurt dışında gerçekleşmesini sağlayan
Yrd.Doç.Dr. Sema YURTMEN’ e teşekkür ederim.
Lisans dönemlerimden günümüze kadar yapıcı tutumları ile Enstitü Müdürümüz,
değerli hocam Prof.Dr. Aziz ERTUNÇ’ a teşekkür ederim. Ayrıca her zaman verdiği
desteklerinden ötürü bölümümüz öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Hakan GÜNEYLĐ‘ ye
teşekkür ederim.
Çalışmalarımın gemolojik laboratuvar kısmında bana gemoloji laboratuvarını
açan, Agat Madencilik sahibi Jeoloji Yük.Müh. Đlhan AKDAĞ ve Mineral madencilik
sahibi Jeoloji Mühendisi Mete ARIKAN’ a,
Jeokimya analizlerimin hazırlanmasında yardımlarından dolayı jeokimya
laboratuvar teknisyeni Ertugrul ÇANAKÇI’ ya, kayaç ince kesitlerimi hazırlayan
Veysel DÖNMEZ’ e, teşekkür ederim.
III
Tezimin her aşamasında bana destek olan, imkanlarını, desteklerini esirgemeyen
değerli eşim Hakan CANDAR’ a, tez aşamasında sabrından ötürü minik oğlum Arda’ ya
teşekkür ederim.
Ve çok değerli olan aileme, Canım annem Nimet TEKBAŞ, kardeşlerim Dilek
GENÇARSLAN ve Yusuf TEKBAŞ’ a bana her zaman verdikleri desteklerinden ötürü
teşekkür ederim.
IV
SAYFA
ĐÇĐNDEKĐLER
ÖZ……………………………………………………………………………………I
ABSTRACT……………………………………………………………………… ...II
TEŞEKKÜR…………………………………………………………………………III
ĐÇĐNDEKĐLER………………………………………………………………………V
RESĐMLER DĐZĐNĐ…………………………………………………………………VIII
ŞEKĐLLER DĐZĐNĐ…………………………………………………………………XIV
1. GĐRĐŞ…………………………………………………………………………..…..1
1.1 Türkiyede bulunan süstaşlarına ait lokasyonlar…………………………………....5
1.2 Süstaşları oluşum ortamları………………………………..……………………….6
1.2.1. Formasyon içinde yer alan süstaşları………………………………..…………..6
1.2.1.1 Yüzeye yakın veya yüzeydeki formasyonlarda oluşan
süstaşları…………………………………………………………..……..……...6
1.2.1.2 Hidrotermal depozitler………………………………..………………...6
1.2.1.3 Pegmatitler içinde yer alan süstaşları…………………………………...6
1.2.1.4 Mağmatik kayaçlarda bulunan süstaşları…………………………….…6
1.2.1.5 Metamorfik kayaçlarda bulunan süstaşları……………………………..6
1.2.1.6 Manto içinde yer alan süstaşları………………………………………...7
1.3. Süstaşlarının kullanım alanları………………………………………………….….8
1.4 Süstaşlarının biçimlendirilmesinde kullanılan makineler…………………………12
1.4.1. Kesme yontma makinesi…………………………………… ……... …...12
1.4.2. Düzeltme parlatma makinesi………………………………………..……13
1.4.3.Tambur makinesi……………………………………. …………….. ……14
1.4.4. Delme makinesi…………………………………………………………..15
2. ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR………………………………….……………………….19
2.1.Yurtiçindeki gemoloji çalışmaları………………………………………………19
2.2. Yurtdışı gemoloji çalışmaları…………………………………………………..24
2.3. Bölgesel jeoloji konusunda yapılan önceki çalışmalar…………………………25
3. MATERYAL VE METOD…………………………………………………………29
3.1. Arazi Çalışmaları………………………………………………………………29
V
3.2. Laboratuar Çalışmaları…………………………………………………………29
3.3. Örneklerin Temizlenmesi………………………………………………………30
3.4. Kırma-Öğütme………………………………………………………………….32
3.5.Gemolojik örneklerin fırınlanma yöntemleri…………………………………...33
3.5.1. I. Grup örnekler 900 oC de fırınlanan dendritik opal, ateş opali………….33
3.5.2. II. Grup örnekler 1100 oC de fırınlanan dendritik opal, ateş opali….……34
3.5.3. III. Grup örnekler 1300 oC de fırınlanan dendritik opal, ateş opali………34
3.6. Taramalı elektron mikroskobu incelemeleri …………………………………...35
4. ARAŞTIRMA BULGULARI …………………………………………………...36
4.1. Eskişehir Dereyalak Bölgesi Dendritik Opal Oluşumları……………………...36
4.1.1.Bölgesel Jeoloji …………………………………………………………..38
4.1.2. Çalışma Alanının Stratigrafisi ……………………………………….…..38
4.1.2.1. Tavşanlı Zonu………………………………………………..…40
4.1.2.2. Ofiyolitler……………………………………………………….40
4.1.2.3. Porsuk Formasyonu………………………………………...…..41
4.1.2.4. Karaköy Volkanitleri………………………………………...…41
4.1.2.5. Kuvaterner…………………………………………………...…42
4.1.2.6. Pleyistosen…………………………………………………...…48
4.1.3. Dereyalak Bölgesi Opallerinin Özellikleri……………………………….49
4.1.4 Dendritli Opal Ve Kapanımların Oluşumu………………………………..50
4.1.5. Opallerin Sınıflandırılması……………………………………………….51
4.1.6. Opallerde Dendrit Oluşumu………………………………………………65
4.1.7 Dereyalak Opal Örneklerinin Isıl Bağımlı Renk Değişim Analizleri……..72
4.1.7.1. Yeşil opal oluşumlarında ısıl bağımlı renk değişim analizleri…………72
4.1.7.2. Turuncu opal oluşumlarında ısıl bağımlı renk değişim analizleri……...74
4.1.7.3. Mavi opal oluşumlarında ısıl bağımlı renk değişim analizleri…………75
4.1.8 Opalleşme Türleri ………………………………………………………………...76
4.1.9. Termolüminesans Analizler……………………………………………………... 77
4.2. Simav Ateş opali …………………………………………………………...80
4.2.1. Bölgesel Jeoloji…………………………………………………...………81
VI
4.2.2. Ateş Opali Özellikleri……………………………………………………84
4.2.3. Opal………………………………………………………………………88
4.2.4. Opaldeki Renk Çeşitliliği………………………………………………...90
4.2.5. Opal Oluşumunun Mekanizması………………………………………..90
4.3. Dendritik Opallere ait SEM Fotoğrafları Đncelemeleri……………………………..92
4.4. Dendritik Opallere ait SEM Analizleri……………………………………………116
4.5. Ateş Opallerine ait SEM Fotoğrafları Đncelemeleri……………………………….126
4.6. Ateş Opallerine ait SEM Analizleri……………………………………………….149
4.7.Jeokimya…………………………………………………………………………...159
4.8. Petrografi………………………………………………………………………….164
4.8.1. Eskişehir-Dereyalak Opallerindeki Dendritlerin Petrografik
Đncelenmesi……………………………………………………………164
4.8.2. Kütahya-Simav-Karamanca Ateş Opallerinin Petrografik
Đncelenmesi………………………………………………………….…168
4.9 Ekonomik Jeoloji……………………………………………………………….…179
5. SONUÇLAR VE ÖNERĐLER
…………………………………………………186
KAYNAKLAR…………………………………………………………………… …..191
ÖZGEÇMĐŞ……………………………………………………………………………195
EKLER………………………………………………………………………………...196
VII
RESĐMLER DĐZĐNĐ
SAYFA
Resim 1.1: Kesme yontma makinesi………………………………………………..…12
Resim 1.2: Taşların şekillendirilmesinde kullanılan faset makinesi ………………..…14
Resim 1.3:Tambur makinesi …………….…………….…………….……………..…15
Resim 1.4: Süstaşlarının kesilmesinde kullanılan alet…………….…………………...15
Resim 1.5: Süstaşlarının kesilmesinde kullanılan aletler…………….………….…..…15
Resim 1.6 : Süstaşlarının şekillendirilmesinde kullanılan alet…………….…………..16
Resim 1.7 : Süstaşlarının şekillendirilmesinde kullanılan alet…………….…………..16
Resim 1.8: Kesilmiş dendritik opal örnekleri…………….…………….……………....16
Resim 1.9: Biçimlendirilmiş opal örnekleri …………….…………….………...…….16
Resim 1.10: Biçimlendirilmiş Dendritik opal örnekleri…………….………………….17
Resim 1.11:Biçimlendirilmiş, dendritik opal örnekleri………………..….…………….17
Resim 1.12: Biçimlendirimiş, gümüş ile kaplanmış dendritik opal örnekleri………..…18
Resim 1.13: Biçimlendirilmiş, gümüş ile kaplanmış dendirtik opal örnekleri………….18
Resim 1.14: Biçimlendirilmiş, gümüş ile kaplanmış dendritik opal örnekleri………….18
Resim 4.1.1: Dendritik opal oluşumlarını içeren sedimentler………………….……….37
Resim 4.1.2: Dereyalak köyü kuzeybatısı dendritli opalleri içeren volkanosedimanter
seviyeler…………….…………….…………….…………….…………….… 37
Resim 4.1.3: Tabanda bulunan konglomeratik seviyelere ait görüntü………………….44
Resim 4.1.4: Opal içeren konglomeratik seviyeler …………….……………….…….44
Resim 4.1.5: Opal oluşumlarını içeren kırıntılı seviyeler…………….………………...45
Resim 4.1.6: Konglomeratik seviye üzerinde yeralan kırıntılı seviyeler……………….45
Resim 4.1.7: Kırıntılı seviyeyi oluşturan tüf ve ince taneliler…………….…………….46
Resim 4.1.8: Đkinci seviyeye ait olan tüf…………….…………….……………………46
Resim 4.1.9: Đnce tanelilerden oluşan seviye…………….……………….…………….47
Resim 4.1.10: Opal oluşumlarını içeren kireçtaşları …………….…………….……….47
Resim 4.1.11: En üst seviyede yer alan kireçtaşları…………….…………….……...…48
Resim 4.1.12: Kırıntılılar-Kireçtaşı seviyelerinde dendritik opal oluşumları……….…48
Resim 4.1.13: Tüf içinde yer alan dendritik opaller…………….…………….……..…49
Resim 4.1.14: Yoğun dendrit içeren yatsı-yuvarlağımsı opal…………….…………….50
VIII
Resim 4.1.15: Yoğun dendrit içeren çatlaklı opal…………….…………….………….50
Resim 4.1.16: Opal içeren tüf e ait görüntü………………….………….…..………….51
Resim 4.1.17: Opaller gri-mavi renkli olarak gözlenmektedir…………….……..…….52
Resim 4.1.18: Açık gri, koyu gri renkte dendritik opaller…………….…………..……53
Resim 4.1.19: Yeşil renkte opal oluşumları…………….…………….……………..…53
Resim 4.1.20: Mavi renkte opal oluşumları…………….…………….…………….…..53
Resim 4.1.21: Beyaz renkte süt opal oluşumları…………….…………….……………54
Resim 4.1.22: Bal sarısı, turuncu renkte opaller…………….…………….……………54
Resim 4.1.23: Bal sarısı, turuncu renkte opal…………….…………….………………55
Resim 4.1.24: Yeşil opal oluşumlarını içeren seviyeler…………….…………….……56
Resim 4.1.25: Bal sarısı renkte dendrit içeren opal…………….…………….………...56
Resim 4.1.26: Mavi renkli opal oluşumlarını içeren birim…………….…………….…57
Resim 4.1.27: Mavi opal oluşumları…………….…………….…………….………….57
Resim 4.1.28: Mavi opal oluşumları…………….…………….…………….………….58
Resim 4.1.29:Karbonat zarf ile çevrelenmiş gri renkli, dendritli opal…………….……58
Resim 4.1.30: Karbonat zarf ile çevrelenmiş opal…………….…………….………….59
Resim 4.1.31: Karbonat zarf ile çevrelenmiş, yoğun dendritli opal…………….………59
Resim 4.1.32: Karbonat zarf ile çevrelenmiş, yuvarlak şekilli opal…………….………59
Resim 4.1.33: Karbonat zarf ile çevrelenmiş opal…………….…………….………….60
Resim 4.1.34: Dendritli opal içeren kireçtaşları seviyeleri…………….…………….…60
Resim 4.1.35: Dereyalak köyü batısı dendritli opalleri içeren tüflere ait görüntü……..61
Resim 4.1.36: Sedimanter birim içinde yer alan küçük opal oluşumları……………….61
Resim 4.1.37: Tüf içinde yer alan orta büyüklükteki opaller…………….…………….62
Resim 4.1.38: Yuvarlak şekilli dendritli opal…………….…………….………………62
Resim 4.1.39: Karbonat zarf ile çevrelenmiş, yuvarlak şekilli opal…………….………63
Resim 4.1.40: Yuvarlak şekilli opal…………….…………….…………….…………..63
Resim 4.1.41: Yuvarlak şekilli opal…………….…………….…………….…………..63
Resim 4.1.42: Yuvarlak şekilli opal…………….…………….…………….…………..64
Resim 4.1.43: Dendritli, yatsı opal…………….…………….…………….……………64
Resim 4.1.44: Gri renkli, dendritli, uzunlamasına büyümüş opal……………..………..64
IX
Resim 4.1.45: Üzerinde yumrular bulunan dendritli uzunlamasına büyümüş opal…….65
Resim 4.1.46: Opalde ağaç benzeri şekilde görülen dendritler siyah renkli
gözlenmektedir………………………………..…………………………66
Resim 4.1.47: Yoğun dendritli gri opal…………….…………….…………….………66
Resim 4.1.48: Yoğun dendrit içeren opal…………….…………….…………….….…67
Resim 4.1.49: Bal sarısı opalde yoğun dendritik oluşumlar…………….……………...67
Resim 4.1.50: Bünyesinde dendrit içermeyen koyu gri opal…………….……….…….68
Resim 4.1.51: Bünyesinde dendrit içermeyen bal sarısı, turuncu opal…………….…...68
Resim 4.1.52: Bünyesinde dendrit içermeyen bal sarısı, turuncu opal…………….…...68
Resim 4.1.53: Boşluk dolgusu olarak yerleşen kuvars…………….…………….……..69
Resim 4.1.54: Gri opalde bantlaşma…………….…………….…………….….………69
Resim 4.1.55: Beyaz opalde bantlaşma…………….…………….…………….………70
Resim 4.1.56: Dendritli sarı opalde bantlaşma…………….…………….…………….70
Resim 4.1.57: Turuncu opalde bantlaşma…………….…………….……….…….……70
Resim 4.1.58 : Turuncu opalde bantlaşma ve çatlaklı yapı…………….…………….…71
Resim 4.1.59: Dendritli gri opalde bantlaşma…………….…………….……..………..71
Resim 4.1.60: Beyaz, süt opalde bantlaşma…………….…………….………..…….…71
Resim 4.1.61: Dendritli koyu gri opalde bantlaşma…………….…………….….……..72
Resim 4.1.62: Yeşil opal oluşumlarına ait renk değişimi……………...…………….…73
Resim 4.1.63: Turuncu opal oluşumlarına ait renk değişimi…………….……….….….74
Resim 4.1.64: Mavi opal oluşumlarına ait renk değişimi…………….…………...….…75
Resim 4.2.1: Ateş opallerini içeren volkanik kayalar arazide krem, bej renkte
gözlenmektedir…………….…………….…………….…………….………….84
Resim 4.2.2. : Turuncu renkte ateş opali…………….……...……….…………….……87
Resim 4.2.3 :Kırmızı renkte ateş opali…………..….…………….…………….………87
Resim 4.2.4 : Kırmızı ve beyaz renkte ateş opali……...……….…………….…………87
Resim 4.2.5. : Turuncu ve sarı renkte ateş opalleri…………….…………….…………88
Resim 4.2.6. : Kırmızı renkte ateş opalleri…………….…………….…………….……88
Resim 4.2.7. :Kırmızı renkte ateş opalleri…………….…………….…………….……89
X
Resim 4.3.1.: Doğal dendritik opal örneği…………….…………….…………….……90
Resim 4.3.2: Doğal dendritik opal örneğinde dendrit görüntüsü…………….…………93
Resim 4.3.3: Doğal dendritik opal örneğinde Mn ve Ba elemeni…………….………..94
Resim 4.3.4: Doğal dendritik opal örneğinde Ba elementi…………….…………….…95
Resim 4.3.5: Doğal dendritik opal örneğinde Ba elementi…………….…………….…96
Resim 4.3.6: Doğal dendritik opal örneğine ait yüzey…………….…………….…...…97
Resim 4.3.7: Doğal dendritik opal örneğine ait yüzey…………………………………98
Resim 4.3.8: 900 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………...…9
Resim 4.3.9: 900 0C Isıtılan dendritik opal örneği……………………………………100
Resim 4.3.10: 900 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………...101
Resim 4.3.11: 900 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………..102
Resim 4.3.12: 1100 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………103
Resim 4.3.13 : 1100 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………104
Resim 4.3.14 : 1100 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………105
Resim 4.3.15 : 1100 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………106
Resim 4.3.16 : 1100 0C Isıtılan dendritik opal örneği………………………………...107
Resim 4.3.17 : 1300 0C ısıtılan dendritik opal örneği…………………………………108
Resim 4.3.18: 1300 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………109
Resim 4.3.19: 1300 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………110
Resim 4.3.20: 1300 0C ısıtılan dendritik opal örneği…………………………………111
Resim 4.3.21: 1300 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………112
Resim 4.3.22: 1300 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………113
Resim 4.3.23: 1300 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………114
Resim 4.3.24: 1300 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………115
Resim 4.4.1: (11-1) Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey…………116
Resim 4.4.2: (11-2) Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey…………118
Resim 4.4.3: (11-3) Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey…………119
Resim 4.4.4: (11-3) Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey…….…...121
Resim 4.4.5: (11-4) Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey………...124
Resim 4.5.1: (12-4) Doğal ateş opal örneği………………………………………….126
XI
Resim 4.5.2: (12-1) Doğal ateş opal örneği……………………………………………127
Resim 4.5.3: (12-2) Doğal ateş opal örneği……………………………………………128
Resim 4.5.4: (12-3) Doğal ateş opal örneği……………………………………………129
Resim 4.5.5: (12-5) Doğal ateş opal örneği………………………………………...…130
Resim 4.5.6: (12-6) Doğal ateş opal örneği………………………………………..….131
Resim 4.5.7: (12-7) Doğal ateş opal örneği………………………………………..….132
Resim 4.5.8: (12-8) Doğal ateş opal örneği……………………………………………133
Resim 4.5.9: (12-9) Doğal ateş opal örneği…………………………………………....134
Resim 4.5.10: (12-10) Doğal ateş opal örneği…………………………………………135
Resim 4.5.11 : 900 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………..136
Resim 4.5.12 : 900 0C Isıtılan ateş opal örneği…………………………………….….137
Resim 4.5.13 : 900 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………..138
Resim 4.5.14 : 1100 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………139
Resim 4.5.15 : 1100 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………140
Resim 4.5.16 : 1100 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………141
Resim 4.5.17 : 1100 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………142
Resim 4.5.18 : 1300 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………143
Resim 4.5.19 : 1300 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………144
Resim 4.5.20: 1300 0C Isıtılan ateş opal örneği……………………………………….145
Resim 4.5.21: 1300 0C Isıtılan ateş opal örneği……………………………………….146
Resim 4.5.22: 1300 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………..….…..147
Resim 4.5.23: 1300 0C Isıtılan ateş opal örneği…………………………..…………...148
Resim 4.6.1: (12-1) Doğal ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey………………..149
Resim 4.6.2: (12-2) Doğal ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey………………..151
Resim 4.6.3: (12-3) Doğal ateş opal örneğine ait analizi alınan………………………152
Resim 4.6.4: 900 0C Isıtılan ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey………………155
Resim 4.6.5: 900 0C Isıtılan ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey………………157
Resim 4.8.1.1 : Ç.N. de opal bünyesinde bulunan dendritler siyah renkli olarak
gözlenmektedir ……………………………………………………….164
Resim 4.8.1.2: Dendritler ağaç dallarına benzer şekilde büyümeler göstermektedir. ...165
XII
Resim 4.8.1.3: Makroskobik boyut olarak çok küçük olan dendritler, T.N. de noktacıklar
halinde izlenmektedir ………………………………………………….………165
Resim 4.8.1.4:Boyutları 1-2 mm olan dendritler nokta şeklinde
görülmektedir.T.N. ……………………………………………………166
Resim 4.8.1.5: Seyrek dendrit görünümü ……………………………………………..166
Resim 4.8.1.6: T. N. de dendritlerin görünümü siyah renklidir. ……………….…..…167
Resim 4.8.2.1: Kayaç bünyesindeki Fe elementinden dolayı oluşan kırmızı
lekeler…………………………………...……………………….………169
Resim 4.8.2.2: Riyolitik kayaçta kümeler halinde gözlenen riyolitler…………..……170
Resim 4.8.2.3: Yelpaze şeklinde gözlenen sferolitik yapı……………………………171
Resim 4.8.2.4: Zeoliti içine almış sferolit görüntüsü…………………………………171
Resim 4.8.2.5: Riyolitler içerisinde görülen açık sferolit görüntüsü…………………172
Resim 4.8.2.6: Sferolit çeperlerinde ötektik kristalizasyon ile gelişen alkali feldspat
ve kuvars lifleri ……………………………………………...………173
Resim 4.8.2.7: Sferolitlerde alkali feldspatlar ve kuvarslar…………………………...173
Resim 4.8.2.8: Ç.N de sferolitik yapıda gözlenen haç işareti…………………………174
Resim 4.8.2.9: Ana mineral K feldspat ve diğer mineraller…………..………………175
Resim 4.8.2.10: Kuvars etrafında gelişme gösteren Kfeldspat ve sferolitik yapı……176
Resim 4.8.2.11: Etrafı Fe ile çevrelenmiş sferolit kümeleri ……………………….…177
Resim 4.8.2.12: Merkezde kuvars ve onu çevreleyen K feldspat…………………..…177
Resim 4.8.2.13: Sferolit, kuvars ve zeolitlere ait görüntü…………………………..…178
Resim 4.9.1: Boncuk biçimli mercan kolye……………………………………….…..181
Resim 4.9.2: Doğal şekilde mercan kolye………………………………………….…182
Resim 4.9.3: Çubuk şeklinde mercan kolye…………………………………………..182
Resim 4.9.4: Ametist kristaller…………………………………………………….….183
Resim 4.9.5: Kalsedon saat örneği………………………………………………….…183
XIII
ŞEKĐLLER DĐZĐNĐ
Şekil 1.1: Yerkabuğundaki elementlerin dağılımları…………………………….….…..3
Şekil 1.2: Türkiyedeki süstaşlarının yoğun olarak bulunduğu Bölgeler…………… .…4
Şekil 1.3: Türkiyede bulunan süstaşlarına ait lokasyon haritası…………………….…5
Şekil 1.4: Mağmatik kayaçlarda bulunan süstaşları…………………………………….7
Şekil 1.5: Metamorfik kayaçlarda bulunan süstaşları…………………………………..8
Şekil 1.6: Süstaşlarının farklı kesilmiş örnek modelleri………………………………..11
Şekil 3.1: 900 0 C de fırınlanan I. grup örneklere ait sıcaklık süre diyagramı………….33
Şekil 3.2:1100 0 C de fırınlanan II. grup örneklere ait sıcaklık süre diyagramı………..34
Şekil 3.3: 1300 0 C de fırınlanan III. grup örneklere ait sıcaklık-süre diyagramı………35
Şekil 4.1.1: Eskişehir-Đnönü Çalışma Alanı Yer Bulduru haritası……………………..36
Şekil 4.1.2: Eskişehir-Đnönü Bölgesinin Jeoloji Haritası………………………………39
Şekil 4.1.3: Eskişehir Bölgesi Stratigrafik Kesiti………………………………………43
Şekil 4.1.4: Dendritik opalde termolüminesans-sıcaklık analiz eğrisi…………………77
Şekil 4.1.5: Mavi opalde termolüminesans-sıcaklık analiz eğrisi……………………...78
Şekil 4.1.6: Sarı renkli opalde termolüminesans-sıcaklık analiz eğrisi……………..…78
Şekil 4.1.7: Doğal opalde termolüminesans-sıcaklık analiz eğrisi…………………....79
Şekil 4.1.8 : Dendritik opalde termolüminesans-sıcaklık analiz eğrisi………………...79
Şekil 4.2.1: Çalışma Alanı Kütahya-Simav Yer Bulduru Haritası…………………..…80
Şekil 4.2.2: Çalışma Alanı Kütahya-Simav Jeoloji Haritası ………………………..…86
Şekil 4.2.3:Türkiyede opal bulunan illere ait lokasyonlar…………………………..…90
Şekil 4.4.1: (11-1) Doğal dendritik opal örneğine ait analiz ……………………….…117
Şekil 4.4.2: (11-1) Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi…………………...117
Şekil 4.4.3: (11-2) Doğal dendritik opal örneğine ait analiz……………………….….118
Şekil 4.4.4: (11-2) Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi…………………...119
Şekil 4.4.5: (11-3) Doğal dendritik opal örneğine ait analiz ………………………….120
Şekil 4.4.6: (11-3) Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi……………………120
Şekil 4.4.7: (11-3 g) Doğal dendritik opal örneğine ait element-% ağırlık grafiği……121
Şekil 4.4.8: (11-4) Doğal dendritik opal örneğine ait analiz ………………………….122
XIV
Şekil 4.4.9: (11-4) Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi……………………122
Şekil 4.4.10: (11-4 g) Doğal dendritik opal örneğine ait element-% ağırlık grafiği…..123
Şekil 4.4.11: (11-5) Doğal dendritik opal örneğine ait analiz…………………………124
Şekil 4.4.12: (11-5) Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi…………………..125
Şekil 4.4.13: (11-5 g) Doğal dendritik opal örneğine ait element-% ağırlık grafiği…..125
Şekil 4.6.1: (12-1) Doğal ateş opal örneğine ait analiz ……………………………….150
Şekil 4.6.2: (12-1) Doğal ateş opal örneğine ait EDX analizi…………………………150
Şekil 4.6.3: (12-2) Doğal ateş opal örneğine ait analiz………………………………..151
Şekil 4.6.4: (12-2) Doğal ateş opal örneğine ait EDX analizi…………………………152
Şekil 4.6.5: (12-3) Doğal ateş opal örneğine ait analiz………………………………..153
Şekil 4.6.6: (12-3) Doğal ateş opal örneğine ait EDX analizi…………………………153
Şekil 4.6.7: (12-3 g) Doğal ateş opal örneğine ait element-% ağırlık grafiği…………154
Şekil 4.6.8: 900 0 C de fırınlanan ateş opal örneğine ait analiz……………………….155
Şekil 4.6.9: 900 0 C de fırınlanan ateş opal örneğine ait EDX analizi………………...156
Şekil 4.6.10: 900 0 C de fırınlanan ateş opal örneğine ait analiz………………………158
Şekil 4.6.11: 900 0 C de fırınlanan ateş opal örneğine ait EDX analizi………………..158
Şekil 4.7.1: Eskişehir-Dereyalak opalleri jeokimyasal analiz sonuçları………………159
Şekil 4.7.2: Eskişehir-Dereyalak opalleri jeokimyasal analiz sonuçları………………160
Şekil 4.7.3: Dereyalak opallerine ait SiO2-Ba grafiği…………………………………161
Şekil 4.7.4: Dereyalak opallerine ait SiO2-Cu grafiği………………………………...161
Şekil 4.7.5: Dereyalak opallerine ait SiO2-Cr grafiği…………………………………162
Şekil 4.7.6: Dereyalak opallerine ait SiO2-Ni grafiği…………………………………162
Şekil 4.7.7: Dereyalak opallerine ait SiO2-Zn grafiği…………………………………163
Şekil 4.8.2.1: Sferolit oluşum modeli………………………………………………….170
Şekil 4.9.1.1: Bazı önemli mücevher taşlarının fiyatları ……………………………...212
Şekil 4.9.1.2: Gram üzerinden bazı süstaşlarının değerlendirilmesi …………………..212
Şekil 4.9.1.3: Dünya elmas üretimi…………………………………..………………..213
Şekil 4.9.1.4: Dünya kıymetli-yarı kıymetli taş üretimi……………………………….214
Şekil 4.9.1.5: Yurt dışında üretilen süstaşı miktarı (toplam olarak fiyatı) ……………215
Şekil 4.9.1.6: Sentetik süstaşlarının ithal edilen miktarlarının değeri…………………216
XV
Şekil 4.9.1.7: Đthal edilen imitasyon süstaşlarının değeri……………………………...217
Şekil 4.9.1.8: Kesilmiş renkli süstaşlarının karat üzerinden değeri (Yurt dışında) …...217
XVI
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
1. GĐRĐŞ
Tüm güzelliklerine rağmen, bilinen 3000 kadar mineral türü olmasına
karşılık bunların yaklaşık 50 kadarı süstaşı olarak tanınmaktadır.
Đnsanoğlu, geçmişten günümüze kadar doğal taşları takı amaçlı olarak
kullanmıştır. Bu süreçte takı, kemik, boynuz, diş, yumuşakça kabukları ile başlayıp
renkli doğal taşlarla devam etmiştir. Madenlerin bulunması, işlenmesi ve
şekillendirilmesinin öğrenilmesiyle birlikte doğal taşlarla madenlerin karışımından
oluşan takılar kullanılmaya başlanmıştır.
Süstaşı, insanlık tarihinde değerli objelerden biri olarak görülmektedir.
Dünyadaki tüm sosyal topluluklarda bunun izlerini görmekteyiz. Süstaşları
prehistorik çağlarda bile bir anlam yüklenmiş taşıdığı kişiye ait güzellik, güç ve
statünün göstergesi niteliğini taşımıştır. (Schumann, 1998)
Anadoludaki buluntuların, teknik incelikleri, detaylarla bezenmiş takılardaki
derinlik ve kültür sentezini ortaya koyan tasarımcılığı Anadolu takı sanatı tarih içinde
çok farklı bir yerde durmaktadır. Doğu Anadoluda Karaz, Batı Anadoluda
Beycesultan ve Semayük, Konya civarında Karahöyük, Güneydoğu Anadoluda Pulur
buluntuları Anadolu insanının gerek tasarımda gerekse döküm işlemlerinde o
dönemlerde ulaşmış olduğu seviyeyi göstermektedir.
Modern bir bilim olarak tanımlanabilen gemoloji, kimyasal analizler ve farklı
metodlar ile bundan 100 (yüz) yıl kadar öncesinde de vardı. 1910’ larda kristal iç
yapısı ortaya konulurken, 1914’ lerde ise x-ray desteği ile kristallerin atomik
geometrisi ortaya konulmuştur. Mineraloji, kimya ve gemoloji anabilim dalları
birbirlerini tamamlamaktadır.
Dünyada bazı ülkelerde kurulan müzelerde süstaşları koleksiyonları
mevcuttur. Bu müzelerden bazıları özellikle ve tamamen nadir süstaşlarını
bulundurmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır.
BM: British Museum (Natural History)-London-England
SI: Smithsonian Institution (Washıngton D.C.)
DG: Devonian Group (Calgory, Alberta, Canada)
AMNH: American Museum of Natural History (New York)
ROM: Royal Ontario Museum (Toronto, Ontario, Canada)
1
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
Doğal süstaşlarının yerkabuğundaki rezervi sınırlı olduğundan ucuz
tüketimi karşılayabilmek ve kullanımı yaygınlaştırmak için mineral türü süstaşların
oluşumu ve gelişimi laboratuarlarda gerçekleştirilmektedir. Bu şekilde üretilen
süstaşlarına sektörde sentetik süstaşları ismi verilmiştir.
Ülkemiz
potansiyelinde
farklı
gem
kalitesinde
süstaşlarını
bulmak
mümkündür. Bunların kimi tam gem kalitesinde, bazıları düşük kalitede bazıları ise
gem kalitesinde değildir. Eskişehir-Sarıcakaya Kalsedonları, Balıkesir-Dursunbey
yöresi Ametistleri, Bursa-Harmancık Mor Jade gibi bazı örnekler ise gem kalitesinde
olan bazı süstaşlarımızdır. Potansiyelimizin bir kısmı ise yapılan kazı çalışmaları
yada aşırı talep yada kaçaklar nedeni ile tükenmiş durumdadır. Yozgat taki pembe
turmalinler bu yok olan gruba dahil edilebilir.
Ülkemizde iki grup tarafından süstaşları bilinmektedir bunlar; profesyonel
süstaşı kolleksiyoncuları-eğitimciler ve grupları ve bunların yanısıra ikinci grup hobi
bazında amatör kolleksiyoncular ile süstaşçılığı sürdürülmektedir.
Özellikle Orta ve Batı Anadoluda bulunan süstaşlarını incelemeye yönelik
olan bu çalışmada Eskişehir-Dereyalak yöresindeki dendritik opali ile Kütahya
Simav Ateş opallerinin gem kaliteleri araştırılmış, gemolojik irdelemeleri yapılmıştır.
Bu bağlamda dendritik opal ve ateş opal örneklerine ait makroskopik ve
mikroskobik (polarizan, taramalı), mineralojik ve gemolojik özellikler, iz element
analizleri ile renk verici elementlerin tespiti, ısıl bağımlı renk değişim özelliklerinin
tespiti, termolüminesans özellik, SEM çalışmaları, arazide gözlenen yerleşim ve
şekillenmeleri
ile
oluşum
mekanizmaları,
jeolojik
konumları
belirlenmeye
çalışılmıştır.
Değerli opal eski çağlardan beri bilinmektedir. Mücevherat alanında
kullanılması nedeni ile zaman içerisinde artan bir değeri olmuştur. Dünyada bir çok
lokasyonda bulunabilen opal, değerli ve yarı değerli süstaşları grubunda
tanımlanmaktadır.
Opal Avustralya’ nın ulusal süstaşı konumundadır. Dünya değerli opal
ihtiyacının %95 ini Avustralya sağlamaktadır.
2
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
diğer
5%
oksijen
47%
silisyum
%27
titanyum
0,5%
magnezyum
2%
kalsiyum
3%
demir
5%
aliminyum
8%
potasyum
2%
hidrojen
0,167%
Şekil 1.1: Yerkabuğundaki elementlerin dağılımları
Aluminyum
Demir
Kalsiyum
Potasyum
Magnezyum
Titanyum
Oksijen
Hidrojen
Silisyum
Diğer
:8
:5
:3
:2
:2
: 0,5
: 47
: 0,167
: 27
:5
Yerkabuğundaki
dem
ir
elementlerin
dağılımlarının
grafikte
olduğu
gibi
düşünüldüğünde Türkiyede bulunan minerallerin ve süstaşlarının daha çok silikat
grubundan olması dikkat çekmektedir. Ankara Çubuk Agatları, lüle taşı, kemererit
kristalleri, kalsedon oluşumları, opal oluşumları örnekler olarak verilebilir.
3
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
Yüzlerce, binlerce yıldır Anadolu toprakları ard ardına sayısız uygarlıklara
jeolojik yapısıyla, barındırdığı muhteşem gemolojik potansiyelini hammadde olarak
sunmuştur.
Kuzey-Batı Anadolu
Kuzey Anadolu
Orta Anadolu
Batı Anadolu
Şekil 1. 2: Türkiyede süstaşlarının yoğun olarak bulunduğu bölgeler
Anadolu süs taşları kültür mirası tamamen kendine has özellikleri ile dünyada
eşi bulunmaz bir sentezdir. Gerek özgün olması ve gerekse farklı uygarlıkların bir
araya gelmesiyle oluşmuş bir topluluğun sanat izlerini yansıtması bu eşsiz güzelliği
yaratmıştır. Çağlar boyunca farklı kavimlerin göçüne analık yapmış Anadolu,
dünyada sadece kendine ait olan değerli süs taşları ile adını ayrı bir yere taşımayı
başarmıştır. Bu süreç içerisinde her dönem kendinden önceki ustanın el izlerini
yansıtmış, çekicilikleri ile oldukça yüksek değerdeki eserler ortaya konulurken tüm
sanatsal yaratıcılıkları ile kendini göstermeyi başarmıştır.
4
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
1.1. Türkiye de bulunan süstaşlarına ait lokasyonlar
16
13
5
2,3,15,17,1 1,2,14
1,9,
11
8,11,15
17
2,12
1,4,8
3, 15
3, 8
15
1,2,11,18
2,3,14
1,2,3,8
,
15,17
1,2
6, 18
3,9,11
2, 17
5
13
7, 17
3
Mine TEKBAŞ CANDAR-2007
Şekil 1.3. : Türkiye’ de bulunan süstaşlarına ait lokasyon haritası
1- Opal ; Eskişehir, Kütahya, Afyon, Ayvalık, Çanakkale, Bilecik
2- Agat; Ankara, Manisa, Afyon, Eskişehir, Konya, Çanakkale, Bursa, Bilecik
3- Kalsedon; Eskişehir, Bandırma, Adana, Çanakkale, Đzmir, Manisa,Çankırı,
Bursa, Yozgat
4- Ateş opal; Kütahya
5- Obsidiyen; Nevşehir, Kars
6- Oltutaşı; Erzurum
7- Diaspor; Muğla
8- Krizopras; Eskişehir, Çanakkale, Kütahya, Tokat, Çankırı
9- Ametist; Balıkesir, Yozgat
10- Beril; Yozgat
11- Turmalin; Yozgat, Balıkesir, Tokat, Çanakkale
12- Silisleşmiş ağaç; Ankara,
13- Mercan; Ege, Marmara
14- Akuamarin; Manisa, Bilecik
15- Zebercet; Đzmir, Bolu, Tokat, Eskişehir, Bursa
16- Kehribar; Artvin
17- Kuvars; Muğla, Gümüşhane, Eskişehir, Konya, Bursa
18- Turkuaz ; Erzurum
19- Jade; Bursa
Kaynakların bir kısmı Tülin Đçözü’ ne (2002) ait doktora tezinden ve MTA
raporlarından alınmıştır.
5
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
1.2. Süs taşları oluşum ortamları
Süs taşları yer yüzünde farklı jeolojik çevrelerde formlanabilir. Süs taşlarının
nerede oluştukları ve bulundukları yer konusu kökenlerinin belirlenmesi açısından
önemlidir.
Hemen hemen tüm süs taşları yer yüzeyine yakın oluşum sunarlar. Bazıları
yüzeye dogru içinde yer aldıkları formasyonla çıkmışlardır.
Bazıları ise tektonik hareketler sonucu yüzeye ulaşmıştır. (Faylanma gibi,
volkanizma gibi.) Bu tektonik hareketler sonucu kayalar derinden yüzeye dogru 400
km kadar çıkabilirler.
1.2.1 Formasyon içerisinde yer alan süs taşları
1.2.1.1.Yüzeye yakın veya yüzeydeki formasyonlarda oluşan süs taşları
1.2.1.2. Hidrotermal depozitler
1.2.1.3. Pegmatitler içinde yer alan süs taşları
1.2.1.4. Magmatik kayalarda bulunan süs taşları
1.2.1.5. Metamorfik kayalarda bulunan süs taşları
1.2.1.6. Manto içerisinde yer alan süs taşları
1.2.1.1. Yüzeyde veya yüzeye yakın yerde oluşan süs taşları
Bu grupta bulunan süs taşları 2 grup altında incelenirler. Bunlardan birincisi
silika yönünden zengin olan gruptur;
Ametist, Agat, Opal
Diğer ikinci grup ise bakırca zengindir;
Malakit, Azurit, Turkuaz,
1.2.1.2. Hidrotermal depozitler:
Beril, Turmalin ve Boron bu yolla oluşan süs taşlarıdır.
1.2.1.3. Pegmatitik magmada oluşan süs taşları
Beril, Turmalin bu grupta Berylliumca zengin süs taşları görülür.
1.2.1.4. Magmatik kayaçlar içinde oluşan süs taşları
Zirkon, topaz, yakut bu grupta oluşan süs taşlarıdır.
1.2.1.5. Metamorfik kayaçlarda oluşan süs taşları
6
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
Yüksek ısı- yüksek basınç etkisi altında jade
Kontak metamorfizma sonucunda granat
Rejyonal metamorfizma ile granat ve kordiyerit oluşumu gözlenebilir.
1.2.1.6 Manto kökenli süs taşları:
Olivin (peridot), Daha derinde olarak oluşan; Kimberlitler, Elmaslar
Tüm bunlarla beraber süstaşı oluşumları doğada birincil yada ikincil
depositler halinde bulunabilir. Birincil depozitler, süstaşı oluşumu hala ilk oluştuğu
orijinal lokasyonunda yada formasyonun içinde bulunması anlamına gelmektedir.
Đkincil depozitlerde ise süstaşı oluşumları oluştukları ortamdan başka bir lokasyn
veya formasyona taşınmışlardır. Bu süreç boyuncada en sert süstaşı oluşumları bile
yuvarlaklaşabilir,
daha
yumuşak
olanlarında
ise
kırılmalar,
parçalanmalar
gözlenebilir. (Schumann, 1997, s 53)
Süstaşlarının göç etme olaylarında nehirler (flüvyal), denizler (marine), kıyı
boyu (litoral), rüzgarlar (aeolian) yoluyla oluşabilirler. Su ve rüzgar süstaşları
üzerinde yıkıcı, tahrip edici etkileri olabilir.
Mağmatik kayaçlarda bulunan süstaşları
Ultrabazik kayaçlarda bulunan süstaşları
Sfen
Zirkon
Granat
Kuvars
Feldspat
Topaz
Diyopsit
Enstatit
Hipersten
Olivin
Pirop
Gök yakut
Pegmatitlerde bulunan süstaşları
Anatas
Spodümen
Apatit
Topaz
Aksinit
Turmalin
Zümrüt
Zirkon
Fluorit
Lazulit
Granat
Beril
Disten
Krizoberil
Kordiyerit
Şekil 1.4 :Magmatik kayaçlarda bulunan süstaşları
7
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
Metamorfik kayaçlarda bulunan süstaşları
Lapis Lazuli
Yakut, Mavi Yakut
Zümrüt
Apatit
Aksinit
Kordiyerit
Diyopsit
Fluorit
Skapolit
Sfalerit
Sfen
Steatit
Turmalin
Zensit
Grossüler
Andradit
Jadeit
Nefrit
Jasp
Epidot
Şekil 1.5 : Metamorfik kayaçlarda bulunan süstaşları
1.3. Süs Taşlarının Kullanım Alanları
Mücevher olarak kullanılabilecek taşlar çok farklı alanlarda kullanılabilir.
Mücevher taşları her şeyden önce süs malzemesi olarak, küçük heykelciklerin
yapımında ve diger sanatsal yapıtlarda ve sergilemek amacıyla kolleksiyonculukta
kullanılır.
Düşük kaliteli elmaslar : endüstriyel uygulamalarda kullanılabilir. Son
derece kıymetli olusunun yanında endüstriyel amaçla kullanımı çok önemli
miktarlara ulaşmaktadır. Sertlik derecesinin 10 olusu, yani dünyanın en sert
malzemesi olusu ona ayrıca bu avantajı saglamıştır. Toz halinde dahi olsa çeşitli
şekillerde endüstriyel maksatlarla kullanılmaktadır.
Kristal elmas: her türlü malzemeyi kesme, delme ve düzlemede, yani
asındırıcı olarak kullanılır.
Kristal kuvars: renklileri kıymetli tas ve bazı çesitleri telsizlerde tüketilirler.
Beril: hassas terazilerde,
Yesil turmalin: turmalin kaması ile diger polarizasyon aletlerinde kullanılır.
Agat: Çok sert olusu ve asitlerin etki etmemesi nedeniyle muhtelif tür agâhlar
laboratuvarlar için havan imalatında, ayrıca terazi, bıçak agızlarında, çesitli süs ve ev
esyası yapımında, tekstil silindirlerinde ve spatül olarak kullanılabilir. (MTA
Raporu)
Süs taşlarının taşıması gereken başlıca özellikler:
1. Güzellik ve çekicilik
2. Durabilite
8
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
3. Nadirlik
4. Taşınabilirlik
5. Kesilebilme ve parlatılabilme özelliği
1. Güzellik ve çekicilik
Bir taş güzelliği ve çekiciliği oranında değerlidir. Her ne kadar güzellik
göreceli bir kavram olsada genelde sanatsal yaratıcılık ve taş güzeliği bir araya
geldiğinde eşsiz değerler ortaya çıkmaktadır. Güzellik taşın rengine, ışık kırmasına,
optik özelliklerine, parlaklığına bağlı olarak değişebilen bir özelliktir. Ayrıca taşta
bulunan kedi gözü yansıması, yıldız etkisi gibi özel fenomenlerde ona ayrı çekicilik
vermektedir.
2. Durabilite
Bir taşın durabilitesi taşın dış etkilere karşı koyma direnci değeridir.
Avustralyalı bir mineralog olan F. Mohs tarafından oluşturulan sertlik skalası ile 1’
den 10’ a kadar sertlik sıralamaları yapılmıştır. Bir taş kesildikten ve parlatıldıktan
sonra parçalanmamalıdır.
3. Nadirlik
Bir süs taşı ne kadar az miktarda bulunursa o oranda değerlidir. Elmaslar
içinde renksiz olanı en az bulunduğu için en değerli olandır. Süs taşları ender
bulunmaları ve oluşumları milyonlarca yıl almasından dolayı değerlendirilmeleri kg
bazında yapılmamaktadır. Süs taşları carat adı verilen (0.2 gr =1 carat) bir ölçümle
yapılmaktadır.
4. Taşınabilirlik
Süs taşı marketçiliğinde zaten ederleri oldukça yüksek olan süs taşlarının
rahatlıkla elden çıkarılabilmesi onların küçük parçalara bölünmesini gerekmektedir.
Çok fazla ağır olan taşlar alıcıları ekonomik açıdan zorlayacağı için bunların carat
bazında daha düşük miktarlar haline getirilip sunulması kolaylık sağlamaktadır.
Elmaslar çok küçük parçalara ayrılsalar bile ederlerinin yinede yüksek olduğu
unutulmamalıdır.
5. Kesilebilme ve parlatılabilme özelliği
Süs
taşlarının
güzellikleri,
bir
bakıma
onların
doğru
bir
şekilde
kesilmelerinede bağlıdır. En uygun şekilde kesilmedikleri takdirde bir taş gerçek
9
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
değerini bulamamış sayılır. Özellikle elmaslarda doğru kesim yapmak çok önemlidir.
Çünkü ışığın kırınımı taşa parlaklığını etkileyen önemli bir faktördür. Çok basit
olarak süs taşlarını kesme, şekil verme 2 grupta toplanabilir. Bunlar
a-Kaboşon kesim
b-Faset kesim
a- Kaboşon kesim: Bu yöntemde taşın bir yüzeyi belli bir şekilde (kare, oval,
elips, daire vb.) kesilir. Karşıt yüzeyleri ise yontularak kubbemsi yada yarı kürsel bir
şekil kazandırılır. Kaboşon kesimde işlem sırası şöyledir.
Kaboşon olarak kesilmesi düşünülen taş ve doğal haline uygun kaboşon kalıbı
yada şablonu seçilir. Seçim işleminden sonra taşın doğal halindeki en geniş
kısmından kesme makinesinde kesilir. Kesilen bu yüzey üzerine şablon veya kalıp
yardımıyla istenilen şekil aktarılır. Aktarma herhangi bir metal kalem veya çivi ile
gerçekleştirilir. Burada dikkat edilecek nokta, taş üzerindeki çatlak, kırık yada
istenmeyen oksitli yerlerin biçimlendirmeyi etkilememesi ve elimizdeki ham taştan
asgari yararlanılabilecek şekilde çizilmesidir.
Çizimi yapılan taşın diğer yüzeyini küreselleştirme işlemi için yontma
makinesi kullanılır. Yontmayla çizgiye sadık kalınarak taşın alt yüzeyinin sınırları
belirlenir. Daha sonra yine yontucuda alabildiğince küresel bir şekil verilir.
Kaba olarak biçimlenmiş olan bu taşı düzeltmeye hazırlamak için bir ispirto
ocağında hafif ısıtılır. Daha önceden hazırlanmış ve drop adı verilen tahta çubuğa
mühür mumuyla düz olan yüzeyi yapıştırılır.
Düzeltme işleminden sonra parlatma işlemine geçilir. Parlatma için düzeltme
makinesine, parlatma diski olan keçe yapıştırılmış demir disk takılır. Keçe üzerine
suyla beraber tatbik edilen parlatma tozuyla taşın parlaması sağlanır.
Küresel yüzeyin parlatılmasından sonra taş yine ispirto ocağında hafif ısıtılır
ve droptan ayrılır. Bu kez düzeltme işlemi düz olan yüzey için yapılır. Düzeltme
diski üzerinde küçük nolu zımpara tozundan büyük nolu toza gidilerek düzeltme
tamamlanır. Daha sonra pürüzlerden arınmış olan bu yüzey keçe üzerinde parlatılır.
b- Faset: Gemolojide en önemli ve en zor taş işleme yöntemidir. Bu şekilde
işleme ancak çok temiz ve berrak taşlarda uygulanır. Faset kesim için tabanları
10
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
bitişik iki piramitten oluşmuş bir parçadan hareket edilir. Bir piramitin uç kısmı
kesilir. Buraya taç denir. Sivri kalan alt kısma ise dip adı verilir. Dip ile taçın
birleştiği yere kuşak denir. Daha sonraki işlem dip ve taç kısımlarının
fasetlendirilmesidir. Bu kesime pırlanta kesim denir.
Faset kesimde işlem sırası şöyledir.
Đşlem için önce taş ve taşın ilksel konuma en uygun faset planı saptanır. Faset
planı isteğe bağlı olarak hazırlanabileceği gibi denenmiş faset planlarındanda
yararlanılabilir.
Kesim işlemine taşın zayıf yüzeyleri ve çatlak alanların atılmasıyla başlanır.
Kaboşon işlemede olduğu gibi düzgün olan yüzeye drop mühür mumuyla hafif
ısıtılarak yapıştırılır. Dropa yapıştırılan taşın dip kısmı kesme makinesinde yaklaşık
piramit oluşturacak şekilde kesilir.
Drop faset aparatına yerleştirilerek düzeltme işlemine başlanır. Kaba
aşındırması 220 nolu tozla yapılan taşı ince düzeltmeleri 400-600-800 nolu tozlarla
yapılır. Böylece parlatma aşamasına getirilir. Parlatma diğer yöntemlerde olduğu gibi
kalay veya seryum oksit ile keçe üzerinde yapılır.
Şekil 1.6 : Süstaşlarının farklı kesilmiş örnek modelleri
11
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
Artan süs taşlarının şekillendirilmesi
1. Tamburlama
Gemolojide işçilik ve hammadde açısından en ekonomik yöntemdir.
Hammadde olarak diğer yöntemlerde çatlak ve kırıklardan dolayı işlenemeyen kesim
işlemi sırasında artık olarak kalan parçalar kullanılabilir. Ancak esas olarak
tamburlanmak istenen taşlar çekiçle istenen boylarda 1-4 cm2 kırılarak hazırlanır.
Ayrıca tamburlama yöntemi ile kaba düzeltmesi yapılan kaboşon ve plaka biçimli
taşlarında ince düzeltme ve parlatmaları sağlanabilir. Bu şekilde yapılması halinde
süre ve işçilikten tasarruf yapılmış olur.
Tamburlama yönteminde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta farklı
sertlikteki taşların ayrı ayrı tamburlanmasıdır. Tamburlama yöntemi krisocolla,
turkuaz, jadeit ve kaplangözü gibi kaliteli taşlarda kullanılır.
1.4. Süs taşlarının biçimlendirilmesinde kullanılan makineler
1.4.1. Kesme –Yontma Makinesi
Resim 1.1: Kesme-yontma makinesi
12
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
Kesme makineleri iki şekildedir. Kesilecek taş birinde elle tutulurken diğerinde
mengeneye bağlanır. Taşın elle tutulduğu durumda taş yavaş yavaş kesme yönünde
ilerletilir. Diğer yandanda taşın fırlamasına, bıçağın ve taşın kırılmasına neden
olabilecek sarsıntılara engel olunur. Taşın bağlı olduğu durumda sarsıntı ve
fırlamalar en aza indirilmiştir. Taş mengeneye bağlandıktan sonra kesme yönünde
ilerletilir. Böylece istenilen kalınlıkta ve oldukça güvenli bir kesim yapılmış olur.
Kesme ve yontma makinesi kullanılırken çok önemli bir konu ise bıçak ve
yontucularla kesme işlemi sırasında bor yağı verilmesidir. Bor yağı denilen bu sıvı
sürtünmeyi en aza indirildiğinden bıçağın ve taşın oluşacak ısıdan zarar görmesini
önler. Ancak ekonomik olması nedeni ile suda kullanılabilir.
Kesme ve yontma makineleri çeşitli özelliklerde olmasına karşın çalışma
prensipleri aynıdır. Fiyatlarıda bu özellikleri doğrultusunda çeşitlilik gösterir.
1.4.2
Düzeltme - Parlatma Makinesi
Düzeltme parlatma makinesinde kaboşon, plaka, takoz, faset, düzeltme ve
parlatma işlemleri yapılır. Ana prensip düzeltme ve parlatma işlemleri sırasında
disklerin ıslak olmasıdır. Islak disk üzerine sürülen zımpara tozlarının disk üzerine
yapışarak daha uzun süre aşındırma yapılması için gereklidir. Aşındırma ve parlatma
sırasında taş disk yüzeyine mümkün olduğu kadar dik olarak tutulur. Bu arada disk
yüzeyine su ve zımpara tozu sürülerek aşındırma sağlanır.
Bu tür makinelerin bazılarında zımpara tozu kullanılmaz. Bunun yerine elmas
konsantrasyonları ve boyutları farklı (100-260-360-600-1200) grid elmas diskler
kullanılır. Bu disklerde düzeltme süresi kısaldığı gibi daha da ekonomiktir.
13
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 1.2: Taşların şekillendirilmesinde kullanılan faset makinesi
1.4.3
Tambur Makinesi
Tambur makinesindeki işlem, deniz kıyısındaki taşların dalgalarla birbirine
çarparak ve sürtünerek sivri köşe ve keskin kenarlardan arınması prensibine dayanır.
Bu sebeple tambur içine konulan taş parçaları ve silisyum karbür tozları ile
dönme hareketi sonucunda taşların sivri köşe ve keskin k enarları düzelir.
Daha sonra tambur içindeki taşlar yıkanılarak silisyum karbür tozları temizlenir.
Bu kez taşlarla beraber topraklar ve parlatma tozları tambura konur. Aynı hareketle
parlatma işlemi de tamamlanır.
Bu makineler çalışma şekillerine göre ikiye ayrılırlar
Dönme hareketi yapanlar ve titreşim hareketi yapanların çalışma prensibi aynı
olmakla beraber, mamül malzemenin ele geçmesi; dönme hareketi olanlarda birkaç
hafta titreşim hareketi olan makinelerde ise 5-12 gündür.
14
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 1.3: Tambur makinesi
1.4.4 Delme Makinesi
Delme makinelerinin en önemli özelliği çok yüksek devirli elektrik motoruna
sahip olmasıdır. Bu özellikte, delme işlemi sırasında taşın çatlamasını veya
kırılmasını önler.
Delme işlemi sırasında dikkat edilecek bir nokta ise delme kolunun delinecek taş
üzerine olabildiğince dik olarak tutulmasıdır. Ayrıca delme işlemi sırasında taş
üzerine sürtünmeden doğan ısıyı önlemek için su verilir.
Delme makineleriyle delme işleminin yanı sıra oyma, kabartma gibi işlemler
yapılabilir. Bunun için geliştirilmiş çok çeşitli aparatlar vardır.
1.4. Süstaşlarının kesilmesinde kullanılan alet
1.5. Süstaşlarının kesilmesinde kullanılan alet
15
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
1.6. Süstaşlarının şekillendirilmesinde kullanılan alet
1.7. Süstaşlarının şekillendirilmesinde kullanılan alet
Resim 1.8: Kesilmiş, dendritik opal örnekleri
Resim 1.9: Biçimlendirilmiş dendritik opal örnekleri
16
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 1.10: Biçimlendirilmiş Dendritik opal örnekleri
Resim 1.11: Biçimlendirilmiş dendritik opal örnekleri
Bu doktora tez çalışması için hazırlanan takılar Ankara Agat madencilik
laboratuvarında yapılmıştır. Takılar için çalışma bölgelerimizden alınan örneklerden
dendritik opal kullanılmıştır. Ateş opalinin çok küçük parçaçıklar halinde olmasından
ötürü şekillendirmeye uygun olmadığından dolayı takı amaçlı kullanımları uygun
değildir. Laboratuvarda gümüş bölümünde istenen modele uygun kalıplar
hazırlandıktan sonra gümüş ile dökümleri yapılmıştır. Bu işlemler sonrasında
dendritik opaller şekillendirilerek kalıplara yerleştirilmiştir. Bu çalışmada bu amaçla
kolye uçları hazırlanmıştır.
17
1.GĐRĐŞ
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 1.12: Biçimlendirilmiş, gümüş ile kaplanmış dendritik opal örnekleri
Resim 1.13: Biçimlendirilmiş, gümüş ile kaplanmış dendritik opal örnekleri
Resim 1.14: Biçimlendirilmiş, gümüş ile kaplanmış dendritik opal örnekleri
18
2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
2. ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR
Süs taşları dünyası ve onlara olan ilgi Avrupa ve Amerikada ülkemizde
olduğundan çok daha yaygın olduğunu görmekteyiz. Gemoloji konusu global ölçekte
hak ettiği önemi bulmuş olmasına rağmen ülkemizde tam olarak yaygınlaşmamış bir
konu olarak kalmıştır. Yurt dışında bu konuda hazırlanmış ansiklopediler, yazılmış
yüzlerce kitap, dergiler, magazinler, fuarlar, aktüel faaliyetler ile gemoloji
desteklenmektedir. Tüm bunlara ilave olarak dünya çapında adını duyurmayı
başarmış gemoloji enstitüleri dahi kurulmuştur. (GIA: Gemmologıcal Instıtue of
America, GAGTL.U.K. gibi) Ayrıca konu ile ilgili olarak her yıl düzenlenen ve
geleneksel hale getirilmiş toplantılar yapılmaktadır. Tüm bunlarla ile birlikte değerli
yarı değerli taşları sunuma hazır hale getiren market piyasası oluşturulmuştur.
Ülkemizde de bazı önemli gelişmeler mevcuttur. Bu iş ile ilgilenenlerin sayısı
gün geçtikçe artmaktadır. Zamanla yapılacak çalışmalar ile Osmanlı tarihindeki
görkemli süs taşı işlemeciliği ve değerlendirilmesi yeniden eski canlılığına
kavuşacaktır.
Batı ve Orta Anadoludan bazı süs taşı potansiyeli isimli hazırlanan bu
araştırmada önceki çalışmalar bölümünün iki alt başlık altında incelenmesi uygun
görülmüştür. Bunlardan birincisi yurt içinde ve yurt dışında gemoloji çalışmaları,
ikincisi ise çalışma alanlarını kapsayan jeolojik önceki çalışmalar.
2.1. Yurt içindeki gemoloji çalışmaları
Kun ve ark. (1986), Çalışmacılar Menderes masifinde kuvars kristallerini
incelemiş ve menderes masifindeki kuvars kristallerinin çoğunun kaya kuvars
kristalleri olduğunu belirtmişlerdir. Dumanlı kuvars kristallerinin ise yüksek
radyoaktivite nedeniyle oluştuğunu belirtmişlerdir.
Lüle, (1988) tez çalışmasında araştırmacı Küçükçamlıktepe civarında
yüzeyleyen boksit yataklarının diaspor olduklarını belirtmiş, çalışmada Al, Si, ve Fe
kaolinit+diaspor+hematit parajenezi olarak görüldüğü belirtilmiştir.
19
2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR
Yağcı,
(1988)
Mine TEKBAŞ CANDAR
Gördes
peğmatitlerinin
mineralojik
ve
jeokimyasal
incelenmesi; Doğu- Batı uzanımlı Peğmatitlerin Beril minerallerini içerdiklerini
belirtilmiş, ayrıca burada güzel açık mavi renklerde aquamarine kristalleri
olabilecekleri belirtilmiştir.
Atak (1990), Bu tez çalışmasında gemoloji ile ilgili olanaklar, tartışmalar ve
toplantılar hakkında bilgiler sunulmuştur.
Yaman (1996), Bu bitirme tezinde, birinci bölümde gem mineralleri
hakkında bilgiler verilmiştir. Bunlar agat, ametist, obsidiyen gibi minerallerdir. Bu
bölümde bu minerallerin özellikleri anlatılmaya çalışılmıştır. Đkinci bölümde ise süs
taşlarının şekillendirme ve biçimlendirmeleri anlatılmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu
işlemlerden geçirilirken kullanılan aletler tanıtılmıştır. Son bölümde ise ülkemizde
gemolojinin yeri ve gelişmeler den bahsedilmiştir.
Hatipoğlu (1998), Ankara Çubuk Agatları ve Kapanımların Mineralojisi ve
Oluşumlarının Đncelenmesi adlı Çalışmasında Çubuk agatlarının Miyosen yaşlı
riyolit ve andezit türü volkanik birimlerin dokanağındaki gözenek ve çatlaklarda
bulunduğunu, agatların yataklanma şekilleri, iç yapıları, dış görünüşleri, kapanım
türleri bakımından ayrıcalık sunduklarını belirtmiştir.
Andezit çatlaklarındaki agat özgün çubuk yapılı kristalin kapanımlara sahip
olduğundan ilk kez Hatipoğlu tarafından çubuklu agat olarak adlandırılmıştır.
Riyolite bağlı borumsu yapıdaki kapanımlar ise özgün çalımsı yada yosun benzeri
dendritik silikat büyümeleridir.
Araştırmacı agatların andezitlerde damar şeklinde yerleştiğini, bu damarların
genişliğinin 1 mm den 10 cm ye değişen aralıkta, uzunluğunun ise 1 km ye eriştiğini
belirtmiştir. Taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile saptanan kimyasal bileşenler
skolezit e (zeolit) uygun olduğu belirtilmiştir.
Hatipoğlu ve Dora (1996), Ankara Agatı’ nın mineralojisi ve bantlı yapının
kökeni adlı çalışmalarında Andezitlerdeki agatların yanal devamlı yarık ve çatlak
boşlukları içerisinde açık boşluk dolguları olarak yataklandıkları ve şekil olarakta
katmansı olarak yataklandıklarını, ancak paralel yatay tabakalı Uruguay türü bantlara
rastlanmadığını belirtmiştir. Riyolit içindeki agatlar ise düzenli çeperli yada düzensiz
20
2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
gözeneklerde boşluk dolguları olarak yataklanmışlardır. Yerleşme şekilleri ise
yumrusaldır.
Araştırmacılar Ankara agatının düşük basınç sıcaklık koşulları altında
hidrotermal sirkülasyonun varlığında yüksek kolloidal silis konsantrasyonunda ve 79 pH da meydana geldiğini vurgulamışlardır.
Agatlarda yapılan bu çalışmada agatlar içerisindeki bantların makroskopik ve
mikroskopik (polarizan, elektron) görüntüleri birbirine benzemez. Konsantrik
tabakalı bantlar küresel lif demetleri kapsamakta, lifler tek kristal olmayıp bir jel
evresinden geçerek oluşabilmektedir. Yatay paralel bantlar ise göreceli olarak daha
iri silis taneciklerinin yer çekiminin etkisi ile çökeliminin bir sonucu olarak oluştuğu
belirtilmiştir.
Savaşçın ve Hatipoğlu (1985), "Sarıcakaya yöresinin jeolojisi ve kalsedon
yataklarının tarihçesi" adlı araştırmalarında çalışma bölgesinde oluşan tektonizmaya
bağlı gelişen hidrotermal cevherleşmelerden bahsetmişlerdir. Cevherleşmenin son
aşamalarında yüzlekleyen SiO2 doygun faz özellikle düşey fay breşlerini
pekleştirirken bunların boşluklarında iri kalsedon yumrularının büyümesini
sağladığını göstermiştir.
Gökçen ve Hatipoğlu (1999), Batı Anadolunun yarı kıymetli süs taşlarının
başlıca mineralojik, jeolojik ve ekonomik nitelikleri,başlıklı çalışmalarında Batı
Anadoluda; Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Đzmir, Kütahya, Manisa ve Muğla
daki çoğunluğu silikat grubundan olmak üzere 26 adet yarı kıymetli süs taşı olarak
değerlendirilebilecek mineral yatağı olduğunu belirtmişlerdir. Bu yarı değerli süs
taşlarının cografik konumları, karakteristik özellikleri, boyutları doğada bulunuşları
ve oluşum mekanizmaları verilen bu süs taşlarının dünya piyasalarındaki ekonomik
değerleri ile bölgenin bir hammadde potansiyeli olarak ortaya çıkmasına neden
olduğunu vurgulamışlardır..
M.T.A.
(2000),
Türkiyenin
Kıymetli
Yarı
kıymetli
Süstaşlarının
Araştırılması, Türkiyede eksikliği duyulan kıymetli yarı kıymetli taşların
envanterine, etüdüne ve aranmasına yönelik olarak başlatılan bu projede, ilk olarak
tarihi belgeleride içeren Osmanlı arşivide dahil geniş kapsamlı bir literatür taraması
21
2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
yapılmış ayrıca çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlar ile işbirliğine gidilerek taşların
dökümü çıkarılmıştır. Belirlenen lokasyonlarda gözlemler yapılmış, numuneler
toplanmıştır. Toplanan numuneler XRD mikroskop ve mikroprop yöntemlerinin
yanısıra gemolojik olarakta incelenmiştir.
Lüle ve ark (2000), Araştırmacılar çalışmalarında; tarih öncesi çağlarda bile
taşların
kullanıldığını
ve
bunların
arkeolojik
bulgularıda
desteklediğini
belirtmişlerdir. Tarih öncesi çağlarda bile alet ya da silah olarak kullanılan taşlar,
insanoğlunun ilgisini daima çekmiş, çoğu zaman araç, bazen gücüne inanılan
efsanevi objeler haline gelmiştir.
"Arkeolojik bulgularla da desteklenen ilginç özelliklerden biri, ilkçağlardan
beri minerallerin renkli ve çekici görünümleri ile süs malzemesi olarak kullanılmış
olmasıdır. Zamanla taşları işlemeyi öğrenen insanoğlunun parlak renkli kristalleri
hep en iyiye layık bulmuş, tanrılarına, liderlerine sunmuş; tapınaklarını süslemiş, bir
soyluluk ya da özel bir toplumsal sınıfın işareti olarak kabul ettiğini belirtmiştir. Bu
konuda, tarih öncesinde çakmaktaşından yapılan ok uçlarından, Azteklerin turkuaz
tören masklarına, Uzakdoğu'da kutsal sayılan jadeitlerden, tapınakları süsleyen
değerli taşlara hatta bugünkü tek taşlı elmas alyanslara kadar pek çok örnek
verilebilir. "
Sayılı ve ark (2000), Pembe turmalinlerde yapılan XRD çalışmaları
sonucunda bunların Rubellit türünde oldukları belirlenmiştir. Bu rubellitlerin kırıklı
kristaller içermeleri, düşük transparan özellikleri nedeni ile gemolojik kalitelerinin
düşük olduğu belirtilmiştir. Ayrıca çalışmada Rubellitlerin ışığı kırma indisleri ve
özgül ağırlığı gibi bazı mineralojik ve gemolojik özellikleri saptanmıştır.
Đçözü (2002), Araştırmacı yapmış olduğu gemoloji tezinde belli bazı
lokasyonlarda yer alan süstaşlarının gemolojik ve jeolojik anlamda incelemesini
yapmış yaptığı jeokimya çalışmaları ile bunların yorumlarını tezinde sunmuştur.
Çalışmada mor jadeit, ametist, diaspor, mavi kalsedon gibi süstaşları arazi ölçeğinde
çalışılmıştır.
Yapılmış olan bu çalışma 11 ayrı bölümden oluşmaktadır. Teze ait ilk
bölümde tanımlamalar yapılmış, yarı değerli değerli taş kavramları açıklanmaya
22
2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
çalışılmıştır. Đkinci bölümde değerli taşların kullanım alanları, sınıflamaları, oluşum
mekanizmalarına ilişkin konulara değinilmiştir. Üçüncü bölümde gemolojik
tarihçeye yer verilmiş Türkiyedeki bazı önemli süstaşları lokasyonları ile birlikte
özellikleri anlatılmıştır. Tezin dördüncü bölümünde minerallere ait fiziksel özellikler
anlatılmıştır. Mikroskopik özellikler, kırılma indisleri, fluoresans özellikler, özgül
ağırlık gibi özellikler açıklanmaya çalışılmıştır. Beşinci bölümde mor jade üzerinde
yapılan jeokimyasal çalışmalar, jeolojik konumları, mikroprop analizleri, gemolojik
özellikleri, spektroskopik özellikler, iz element dağılımları teze aktarılmıştır. Altıncı
bölümde ise ametist minerali için jeolojik konum ve diğer yapılan jeokimyasal
çalışmalar anlatılmaya çalışılmıştır. Yedinci bölümde ise diasporlar, sekizinci
bölümde mavi kalsedonlar için aynı çalışmalar yapılmış ve bunların sonuçları
yazılmıştır. Dokuzuncu bölümde dünyada ve Türkiyede süs taşlarının yeri ve önemi
konusunda yapılan araştırmalar teze eklenmiştir. Onuncu bölümde gemolojik
tasarımlar ile bazı modeller ve son bölümde sonuçlar aktarılmıştır.
Atakay (2000), Araştırmacı çalışmasında krizoberil, spodümen, florit,
rodokrozit, rodonit gibi bazı süstaşlarının fiziksel ve kimyasal özellikleri ile birlikte
gemolojik olarak tanımlamalarını yapmıştır. Her bir mineral için renk, özgül ağırlık,
sertlik, kırılma indisi gibi özelliklerini belirtmiştir.
Kadirioğlu (2000), Bu çalışmada Beril grubu süs taşlarından zümrüt ile
aquamarineleri tanımlamaya çalışmıştır. Ayrıca pembe beril (morganit), sarı beril
(heliodor), renksiz beril (göşenit), kırmızı beril (red beril) gibi diğer beril grupu
minerallerinde fiziksel özellikleri ile birlikte gemolojik özelliklerini belirtmiştir.
Özcan (2000), Korund minerali bir aluminyum oksit kristalidir. Araştırmacı
çalışmasında kirlenme, kapanım ve iz elementlerin saf mineralin şeffaflığını
bozduğunu belirtmiştir. Korundlar yakut, soluk gül pembesi renginden bütün kırmızı
tonları boyunca devam ederek koyu kırmızıya kadar olan renklerde oluşur. Renkli
korundlar, renk ismi ön takısı alırlar ve ardından safir denerek isimlendirilirler.
Renklenmede eser miktardaki krom oksitin rol oynadığı kabul edilir.
Tekbaş (2002), Beril grubu süs taşı, Aquamarine, 55. Türkiye Jeoloji
Kurultayı MTA Ankara 11-15 Mart 2002 Araştırmacı çalışmasında mavi yeşil renkli
23
2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
beril grupu bir mineral olan aquamarinleri anlatmıştır. Aquamarine duraylı bir süs
taşı olup, sertliği 7-8 civarındadır. Kristalleri uzun ince prizmatiktir. Aquamarinler
granit çatlaklarında, pegmatitlerde ve bunların plaserlerinde bulunduklarını
belirtmiştir.
Çiftçi ve ark (2002), Araştırmacılar çalışmalarında Erzurum yakınında gözlenen
Oltu taşının ileri derecede metamorfik bir kömür olduğunu belirtmişlerdir. Taşın
oldukça kırılgan hafif olduğunu özgül ağırlık yaklaşık olarak 1,2 g/cm3. Đşlenmemiş
olduğunda mat siyah ile kahverengimsi siyah renklerde bulunmaktadır. Oltu taşı
organik minerallerce’ de zengindir. Bunlar başlıcaları barbital, fenathren, metil
naftalendir. Çalışmalarında son olarak bol miktarda mikron boyutlu pirit framboid
içerdiğini belirtmişlerdir.
2.2.Yurtdışı gemoloji çalışmaları
Coenraads ve Pogson (1998), Araştırmacılar çalışmasında Nipple Mountain
bölgesine ait renksiz ve sarımsı kahverengimsi opal örnekleri üzrinde çalışmışlardır.
Bölgeye ait bazı opallerin botroidal yapıda olduğunu, örneklerin play of color
özelliğini sunmadıklarını belirtmişlerdir.
Grahame (2002), "Louısıana Opal" adlı çalışmasında opallerin Louısıana
bölgesinde kumtaşları içinde yerleştiğini belirtmiştir. Bölge opallerinin play of color
özelliği gösterdiğini vurgulamıştır.Opallerin lokasyon olarak Louısıana batısındaki
Monks Hammock bölgesinde yüzleklediğini belirtmiştir.
Beattie (2002), Araştırmacı çalışmasında Springsure opallerinin Avustralyada
1872 de bulunan en eski depositlerden biri olduğunu belirtmiştir. Springsure opalleri
riyolitler, bazaltlar içinde yer almaktadır. Buradaki opaller atmosferik şartlara maruz
kaldıklarından ötürü genelde kırıklı, çatlaklıdır. Bu sebepten ötürü çok az ekonomik
değere sahiptir.
Kinnaird (2002), Bölge opallerinin Miyosen yaşlı asit volkanik kayalarda
oluştuğunu, en iyi kalitede opallerin çukulata – kahverengisi tonda görüldüğünü
belirtmiştir.
24
2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
Schellnegger (2002), Araştırmacı çalışmasında, değerli opallerin kalite, değer,
tanımlamaları, değerlendirmelerini pratik olarak açıklamaktadır. Tanımlama,
değerlendirme sistemi pozitif faktörler olarak tanımlanan renk tonu, parlaklık, renk
derinliği gibi bazı özelliklere dayanmaktadır. Çalışmada, kaliteyi düşüren faktörlerin
kırıklar, çatlaklar, süstaşı yüzeyinde bulunan kum yada jips parçacıklarının
bulunması, zayıf-kötü kesim, şekilsel bozukluklar ve parlatmadaki hatalar şeklinde
belirtilmiştir.
Frıtısh ve ark (2002), Araştırmacılar Meksikada volkanik kayaçlardaki opalleri
incelemişlerdir. Bu örnekleri kendi içlerinde dört gruba ayırmışlardır. Bunlar fibres,
blades, lepisphere, largerspher olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca opaldeki renk
tonunun içerdiği inklüzyonlardan ileri geldiğini, özellikle ateş opalinin bileşimindeki
nanometre boyutundaki Fe içeriğinin etkin olduğunu belirtmişlerdir.
Chase ve Pawlik (2000), Healing Gemstones (Değerli taşlarla tedavi rehberi)
Kitapta çalışmacılar taşların mistizmini konu almıştır. Kitap 3 bölüm olarak
hazırlanmıştır. Birinci bölümünde minerallerin fiziksel özellikleri anlatılmıştır. Đkinci
bölümde ise taşların ve insanın enerji sistemine ait görüşler belirtilmiş. Üçüncü ve
son bölümde ise taşların ses, renk ve çakra ile olan ilgileri açıklanmaya çalışılmıştır.
2.3. Bölgesel Jeoloji Konusunda Yapılan Önceki Çalışmalar
Ercan ve ark (1983), Simav ve çevresindeki senozoyik yaşlı volkanizmanın
bölgesel yorumlanması, isimli çalışmalarında Batı Anadoluda Miyosen- Kuvaterner
süreçli karasal volkanizmada kalkalkali, geçişli, alkali kayaların bir arada olduklarını
belirtmişlerdir. Simav ve çevresinde aynı volkanitlerin çok düzenli bir gidişle
zamana bağlı olarak kalkalkali karakterden geçişli ve daha sonra alkali bazaltik
jeokimyaya dönüşüm gösterdiğini yaptıkları çalışmada sunmuşlardır.
Gözler ve ark (1985), çalışmalarında Eskişehir ilini kapsayan bir alanda jeolojik
çalışmalarını yapmışlardır. Bölgede derinlik kayacı olarak porfirik dokulu granitleri,
volkanik kayaçlar olarakta andezit, tüf ve bazaltların bulunduğunu belirtmişlerdir.
Eskişehirin kuzeyinden ve güneyinden geçen ve bugünkü morfolojiyi oluşturan
25
2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
düşey fay sistemlerinin genelde D-B doğrultuda olup kuzeydekilerin güneye,
güneydekilerin kuzeye eğimli olduklarını ifade etmişlerdir.
Seyitoğlu (1997), çalışmasında Simav grabeninde Demirci, Selendi ve Akdere
basenlerinden sözetmiş, Simav Grabeninin Ege bölgesinin şekillenmesinde OligosenErken Miyosen aralığında etkilediğini belirtmiştir.
Oygür ve Erler (1999), Araştırmacılar bölgede yer alan kireçtaşlarının
cevherleşme öncesinde faylar boyunca dekalsifikasyona uğradıklarını ve ardından
kalsitin
silika
tarafından
ornatılması
sonucunda
jasperoide
dönüştüğünü
belirtmişlerdir. Yan kayada ise montmorillonit, smektit, kuvars, opal-CT, kristobalit,
ve dikitten oluşan ortaç ve ileri arjilik alterasyonlar görüldüğünü araştırmalarında
sunmuşlardır.
Özen ve ark (2004), Đnönü güneyindeki Geç Kretase ofiyolit napı, tavşanlı
zonuna ait Đnönü mermerleri ve Đnönü mavişistleri üzerinde tektonik konumludur.
Ofiyolitin altında yer yer ince ofiyolitik melanj zonu izlenir. Ofiyolitik ekay
diliminde; tektonik peridotitler (harzburJit, dunit), kümülatif ultramafik- mafik
kayaçlar (dunit, werlit, piroksenit, gabro), levha dayk karmaşığına ait diyabazlar
gözlenirken, yastık debili bazalt blokları , diğer radyolaryalı çamurtaşı, neritik-pelitik
kireçtaşı, metapelitik kaya ve serpantinit blokları ile beraber ofiyolitik melanj
içerisinde bulunur. Bazen peridotitleri kesen izole diyabaz daykları ve pegmatitik
gabro daykları gözlenmiş olup, pegmatitik gabro daykları, kümülatif serideki
gabroları oluşturan kanallar olarak yorumlanmaktadır. Bu özelliği ile incelenen
ofiyolit diliminin hemen hemen tam bir ofiyolit dizisi sunduğu söylenebilir."
Hasözbek ve ark (2004), Menderes masifinin kuzey kanadı boyunca Menderes
masifi ve Đzmir–Ankara zonuna ait farklı birimleri kesen Simav Mağmatik
Kompleksi, Simav (Kütahya) çevresinde yaklaşık KB-GD uzanan bir hat boyunca
dizilmiş, KD-GB uzanımlı harita görüntüsü sunan Eğrigöz, Karakoca, Çamlık
Plütonları ve bunların yarı volkanik ve volkanik eşdeğerlerinden oluşur. Simav
Mağmatik Kompleksi jenetik olarak; plütonik faz, volkanik faz, ve subvolkanik faz
kayalarından yapılıdır. Plutonik fazıoluşturan granitik kütleler, Eğrigöz graniti,
Karakoca Graniti ve Çamlık Granitidir. Volkanik fazı oluştutan lavlar, Çatak
26
2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
volkanitleri olarak adlandırılmıştır. Plutonik ve volkanik faz kayalarını kesen aplitik
ve pegmatitik dayklar ise Simav Mağmatik Kompleksinin subvolkanik fazını temsil
ettiğini belirtmişlerdir.
Akay ve ark (2004), Simav-Kütahya nın Bölgesinin Menderes Masifinin kuzeykuzeydoğu sınırını oluşturduğunu ve 1-Menderes metamorfitleri 2- Đzmir-Ankara
zonu kayaları 3- Simav mağmatik komleksi 4-Neojen volkano sedimanter kayaları
olmak üzere dört farklı kaya grubundan oluştuğunu belirtmişlerdir. Sığ yerleşimli
Simav mağmatik kompleksi Menderes masifine ait gnaysları ve onları üzerleyen
Đzmir –Ankara Zonu kayalarını kesmesi ve aynı mağmatizmanın volkanik
eşdeğerlerinin Menderes Masifine ait kayaları ve Đzmir –Ankara Zonu kayalarını
üzerlemesi masifin Simav mağmatik kompleksinin yerleşimi sırasında yükselmiş
olduğunu
ve üzerinde
çok
ince bir örtünün
vurgulamışlardır.
27
kaldığına işaret
ettiklerini
3. MATERYAL VE METOD
Mine TEKBAŞ CANDAR
3. MATERYAL VE METOD
Eskişehir-Dereyalak Dendritik opal oluşumları ile Kütahya-Simav Ateş opal
oluşumlarına ait gemolojik örneklerin gemolojik ve jeolojik incelemesinin
yapılmasının amaçlandığı bu doktora tez çalışması kapsamında incelemeler arazi
çalışmaları ve laboratuvar çalışmaları olarak iki aşamalı olarak sürdürülmüştür.
3.1. Arazi Çalışmaları
Eskişehir-Dereyalak Dendritik opal oluşumları ile Kütahya-Simav Ateş opal
oluşumlarını içerisinde bulunduran litolojileriden sistematik olarak el örnekleri
alınmıştır. Bu bölgelerde yer alan litolojilerin adlandırılmasında önceki çalışmalarda
kullanılan adlandırmalar Doktora Tez çalışmasında da kullanılmıştır.
3.2. Laboratuar Çalışmaları
Mineralojik analiz yöntemleri
Çalışmada kullanılacak olan ana konuyu teşkil eden dendritik opal, ateş opali
gibi ana kaya içerisinde bulunan örneklerin mineralojik-petrografik-gemolojik
yorumlarının yapılabilmesi amacı ile içinde bulundukları birimlere ait kayaç el
örnekleri alınarak Çukurova Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümünde ince
kesitler hazırlanmıştır.
Dereyalak
bölgesinden
alınan
opallerde
dendritlerin
mikroskopik
incelemelerinin yapılabilmesi amacı ile dendritik opallerden, Simav-Karamanca
bölgesinden
petrografik
çalışmaların
yapılabilmesi
amacı
ile
yan
kayaç
örneklerinden ince kesitler hazırlanmıştır. Ayrıca dendritik opal örneklerinden parlak
kesitler hazırlanarak mikroskopta incelenmiştir.
Hazırlanan
ince
kesitler
ve
parlak
kesitler
petrografi
ve
maden
mikroskoplarında incelenmiş, çalışmamız için önem arz eden özelliklerin fotografları
çekilerek teze aktarılmıştır.
29
3. MATERYAL VE METOD
Mine TEKBAŞ CANDAR
3.3. Örneklerin Temizlenmesi
Örneklerin temizlenmesi kristallerin bozunmasını önlemek açısından dikkat
edilmesi gereken önemli hususlardan biridir. Doğal ortamından alınmış örnekler
tozludur, ana kayaya ait parçalar üzerlerinde kalmış olması oldukça doğaldır. Ancak
bunlar alındıktan sonra temizlenebilir.
Bazı mineralleri su gibi sıvı içerisinde bir süre tutmak onun temizlenmesi,
kirlerinden arınması için yeterli olabilir iken, bazıları için çözücü asitler
gerekmektedir. Örneğin ametistler için seryum oksit ile hazırlanmış seyreltik çözelti
yeterlidir. Bazıları ise hidroklorik asit ile çözünebilirler.
Ancak ultrasonik temizleyici ise biraz su, deterjan ve temizleme jelleride aynı
işlemleri görebilir. Bazı mineraller suda çözünmeyebilir. Bazı nitratlar, boratlar ve
sülfatlar bu gruba girerler. Bu mineraller için alkol en iyi çözücü, temizleyicidir.
Hidroflorik asitte yine bu amaçla kullanılabilir. Kullanırken deri ile teması
engellenmelidir. Bu nedenle hidroflorik asit polietilen bir muhafaza içerisinde
tutulmalıdır. Tehlikeli olmasına karşın Hidroflorik asit silikatların temizlenmesinde
kullanılabilir. Örneğin turmalin ve beril grubu minerallerin temizlenmesinde
kullanılmaktadır.
Ayrıca silikatların temizlenmesinde kullanılan bir diğer asitte amonyum
biflorittir. Bunların kullanımı hidrofloriklere göre daha az tehlike arz etmektedir. Ilık
su ile karıştırıldığında oldukça dikkat edilmesi gereken bir karışım olur ki yinede
hidroflorik çözeltiden daha az tehlikelidir.
Bir diğer tehlikeli çözücülerden bir taneside sodyum siyanidtir. Yine bu asitte
kesinlikle deri ile temas ettirilmemelidir. Sodyum siyanid özellikle altın, gümüş ve
bakırların
temizlenmesinde
kullanılan
çözücülerdendendir.
Kullanım
olarak
genellikle suya belli oranlarda katılması ile olabilmektedir.
Hidroklorik asit özellikle karbonatların çözülmesinde kullanılır. Bunlar
plastik bir kapta muhafaza edilebilir niteliktedir.
Temizleme işlemi yaparken çok yumuşak olan fırçalar kullanılabilir. Bu
işlemlerde kesinlikle metaller kullanılmamalıdır.
Bazı minerallerin çözündükleri likitler aşağıdaki tabloda verilmiştir.
30
3. MATERYAL VE METOD
Mine TEKBAŞ CANDAR
Suda çözünebilen grup;
Nitratlar, Hidroksitler
Kloritler (kurşun, gümüş, ve mercuric kloritler hariç)
Karbonatlar sadece amonyum, potasyum, ve sodyum karbonatlar
Boratlar, Sülfatlar ( baryum, kalsiyum ve kurşun sülfat hariç)
Fosfatlar ( amonyum, potasyum ve sodyum fosfatlar), Arsenatlar
Asitler içinde çözünebilen grup
Metaller (altın, platinyum), Sülfidler,
Oksitler, Hidroksitler, Fluoritler, Karbonatlar, Boratlar
Silikatlar genellikle kaynamış hidroflorik içinde zorlukla çözünür
Zeolitler genellikle hidroklorik asitlerde çözünürler
Sülfatlar, Arsenatlar, Vanadatlar, Molibdatlar, Nitratlar
Aşağıda ise bazı mineraller ve uygun olarak çözünebilecekleri asitler
verilmiştir.
Albit: oxalik ve hidroklorik asit. bunun yanısıra sülfürik asit ler ise mineral
üzerindeki organik kökenli siyah lekeleri yok edebilir.
Fluorit: hidroklorik asit ile üzerlerindeki kalıntılar çözünebilirler
Granat grup: oxalik asit granatlar üzerindeki demir kalıntılarını temizler
Altın: demir lekeleri çoğu asitle giderilebilir. Kuvars kabuklarıda yine
hidroflorik asit yardımıyla çözülebilir. Altın oldukça hassas olduğu için kazımamak
gereklidir.
Jips: killi su ile yıkandığında tüm kalıntılar çıkarılabilir.
Halit: su kullanılmaz, sadece alkol ile temizlenmelidir.
Malakit: bir miktar amonyak içeren su ile yıkanmalıdır, ardından su ile
temizlenmeli arındırılmalıdır
Markasit: biraz su ile temizlenmeli ardından aseton ile kurulanmalıdır
Mika grup: genellikle asitler temizlik için etkendir
Mikroklin: oxalic asid demir ürünlerini yok edebilir ılık olarak bulunan
hidroklorik asit hematit örtüyü kaldıracaktır.
Orpiment: asetik asit kalsit kabuklarını kaldıracaktır.
31
3. MATERYAL VE METOD
Mine TEKBAŞ CANDAR
Prehnit: hidroklorik asit kullanımı yüzeyde istenmeyen tozları temizler.
Ancak demir kalıntılar kalacaktır.
Pirit: oxalik asit ile demir kalıntıları ortamı terk eder, hidroflorik asit ile
kuvars kabukları temizlenir.
Kuvars: oxalik asit kullanımı ile kuvars üzerindeki demir kalıntıları yok olur.
Hidroklorik asit ise kalsit kabuklarını kaldırır.
Rutil: hidroflorik asit yardımı ile tüm silikatları hareket ettirir
Gümüş: potasyum ve sodyum siyanid ile kara lekeler silinebilir. Daha sonra
su ile arındırılır. Sülfür materyalleri ile yanyana bulundurulmamalıdır.
Sfalerit: hidroklorik asit yardımı ile kalsit kabukları temizlenir.
Spodümen: hidroflorik asit ile demir içeren kil mineralleri uzaklaştırılır.
Topaz: oxalik asit yardımı ile demir kalıntılar uzaklaştırılır.
Turmalin:hidroflorik asit yardımı ile killer çok çabuk olarak temizlenir.
Vanadinit: organik asitler ile kalsitler uzaklaştırılır.
Vivianit: nemli ve karanlık atmosferde muhafaza edilmelidir. Bu onların renk
leri ve mekanik duraylılıkları için gereklidir.
Willemit: kalsitleri uzaklaştırmak için bile asit kullanılmaz.
3.4. Kırma –Öğütme
Jeokimyasal yöntemlerle incelenecek olan kayaç örnekleri öncelikle Jeoloji
Mühendisliği kırma-öğütme laboratuvarında çeneli kırıcı ile küçük tane boyutlarına
getirilmiştir. Daha sonra agat havan yardımı ile 200 mesh elek boyutundan
geçebilecek toz haline gelene kadar öğütülerek analiz uygulamalarına hazır hale
getirilmiştir. 10 adet örneğin ana ve iz element analizi Đngiltere Keele
Üniversitesinde yapılmıştır.
32
3. MATERYAL VE METOD
Mine TEKBAŞ CANDAR
3.5. Gemolojik Örneklerin Fırınlanma Yöntemleri
Opal oluşumlarına ait mikroyapının belirlenmesi amacı ile örnekler farklı
ısılarda fırınlanmıştır. Araziden alınan gemolojik örnekler Çukurova Üniversitesi
Jeoloji Mühendisliği Bölümü Jeokimya Laboratuvarında bulunan yüksek kül fırını
içerisinde 900- 1100 0C derecelerde 2 farklı sıcaklıkta fırınlanmıştır. Çukurova
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünde yer alan fırında ise 1300
0
C derece sıcaklıkta fırınlanmıştır. Her bir örneğin, fırına eşit ısı alacak şekilde
yerleştirilmesi yapılmıştır. Daha sonra fırınlama programı aşağıda şekillerde
gösterildiği gibi örneklere uygulanmıştır.
3.5.1. I. Grup örnekler: 900 0C ‘ de fırınlanan Dendritik opal, ateş opali
Bu grup; dendritik opal ve ateş opali gibi 2 ayrı örnekten oluşmaktadır. Grubun
tamamı taş kesme atölyesinde 2x2 cm boyutuna getirilmiştir. Fırınlanmadan önce
bileşiminde su bulunduran opal bünyesindeki su etüv yardımı ile alınmıştır. Her bir
örnek karışma, kirlenme ve erime etkilerinden dolayı farklı porselen kruzeye
yerleştirilerek 900 0C derecede fırınlama yapılmıştır. Fırınlama süresi her bir grup
için aynı olup 1 er saat bekletilmişlerdir. Jeoloji mühendisliği laboratuvarında
bulunan yüksek ısı fırını 900 0C dereceye 3 saat kadar bir sürede ulaşmış ve I. Grup
örnekler bu ısı değerinde 1 saat bekletilerek fırınlama işlemi gerçekleştirilmiştir.
1. Grup Örneklerin Fırınlama Programı
Sıcaklık (C)
1200
900
600
300
0
0
1
2
3
4
5
6
Süre (saat)
Şekil 3.1: 900 oC de Fırınlanan I. grup örneklere ait sıcaklık-süre diyagramı
33
3. MATERYAL VE METOD
Mine TEKBAŞ CANDAR
3.5.2. II. Grup örnekler: 1100 0C de fırınlanan Dendritik opal, ateş opali
Bu grupta bulunan örnekler üç saat sürede 900 0C dereceye ulaşılmasından sonra
2 saat süre içerisinde yüksek ısı fırını 1100 0C dereceye ulaşmıştır. II. Grup örnekler
bu sıcaklık değerinde 1 saat süre ile bekletilerek fırınlama işlemi gerçekleştirilmiştir.
Sıcaklık (C)
2. Grup Örneklerin Fırınlama Programı
1200
900
600
300
0
0
2
4
6
8
Süre (Saat)
Şekil 3.2 : 1100 oC de Fırınlanan II. grup örneklere ait sıcaklık-süre diyagramı
3.5.3. III. Grup örnekler: 1300 0C de fırınlanan Dendritik opal, ateş opali,
Grup örnekler Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik
bölümünde bulunan pişirme –kurutma fırınında fırınlanmıştır. Buradaki fırının gücü
sebebi ile fırın 1300 0C dereceye 2 saat süre içerisinde ulaşmış ve III. Grup örnekler
1 saat süre ile bekletilerek fırınlama gerçekleştirilmiştir.
34
3. MATERYAL VE METOD
Mine TEKBAŞ CANDAR
Sıcaklık (C)
3. Grup Örneklerin Fırınlama Programı
1500
1000
500
0
0
1
2
3
4
Süre (saat)
Şekil 3.3 : 1300 oC de Fırınlanan III. grup örneklere ait sıcaklık-süre
diyagramı
3.6. Taramalı Elektron Mikroskobu Đncelemeleri
Bu doktora tez çalışmasında doğal gemolojik örnekler ile bunların 900-11001300 0C’ de fırınlanan örnekler taramalı elektron mikroskobunda incelenmiştir. Bu
çalışmalar Tübitak Marmara Araştırma Merkezi SEM Laboratuvarında bulunan
Taramalı Elektron Mikroskobunda yapılmıştır.
Farklı
sıcaklık
değerlerinde
fırınlanan
gemolojik
örnek
gruplarının
mikromorfolojik yapılarının belirlenmesi, sıcaklık değişimlerine karşı davranış
değişimlerinin ortaya konması amacı ile Taramalı Elektron Mikroskobu çalışmaları
yapılmıştır. Kristal iç yapılarında bulunan ve sıcaklık değişimleri ile oluşabilen
gözenek biçimleri, gözenek boyutları, camlaşma ve oluşum derecelerinin gözlenmesi
gemolojk örneklerde tanımlama açısından önemlidir.
35
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
ìòïò Û-µ· »¸·® Ü»®»§¿´¿µ Þ*´¹»-· Ü»²¼®·¬·µ Ñ°¿´ Ñ´«
Ü»²¼®·¬´· ±°¿´ ±´«
»¸·® ·´· ²*²$ ·´9»-·²» ¾¿
Û-µ· »¸·®ó
Õ$¬¿¸§¿ µ¿®¿§±´« $¦»®·²¼» Û-µ·
³¿ ¾*´¹»-·²·²
·³ ¾·®·³´»®·
³»ªµ··²¼» ÜÍ
»µ·´ ìòïòï æ Û-µ· »¸·®ó
íê
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
Ñ°¿´´»® ±´«
¾«
¾»´·®´»²³· ¬·®òò
λ-·³ ìòïòïæ Ü»²¼®·¬·µ ±°¿´ ±´«
»²
ª±´µ¿²±-»¼·³¿²¬»® -»ª·§»´»®
íé
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
ìòïòïò Þ*´¹»-»´ ¶»±´±¶·
ß²¿¼±´«¼¿ ¹»²· ¼¿
· ·µ §*®»´»®¼»
¾»´·®´»²³· ¬·®ò Þ« ª±´µ¿²·¬´»® -¬®¿¬·¹®¿º·ô ³±®º±´±¶·ô °»¬®±¹®¿º· ª»
¼·¹ò ïçèëå Û®½¿² ª» Ù$²¿§ô ïçèìå Û®½¿² ª» ¼·¹ô ïçèéå Û®½¿² ª» ¼·¹òô ïççë÷
³¿ ¾*´¹»³·¦» ¿·¬ ¬±°±¹®¿º§¿ ¹»²»´¼» µ$9$µ ¬»°»½·µ´»®·² ¾«´«²¼« «
¹»²· ¼$¦´$µ´»®¼»² ±´«
¹»²·
« §»®¼» ¹»ª
ª»®»¾·´»½»µ
øÛ®½¿² øïçéè÷ô ª» Þ¿ øïçèí÷ D-¬ Ó·§±-»² §¿
¬·®ò
»¸·®
Š
ª»®·´»½»µ¬·®ò
²*²$
³»®³»®´»®· øÍ»®ª¿·-ôïçèî÷ ª» ²*²$ ³¿ª· ·-¬´»®· øÙ*¦´»® ª» ¼· »®´»®·ôïççé÷ ±´« ¬«®«®
ø
»®´»®·ô ïçèé÷ ª»
°»®·¼±¼·¬´»® øѵ¿§ô ïçèìå Ù*¦´»® ª» ¼·
·¬´· ³»¬¿³±®º·µ µ¿§¿9´¿®
´«µ´¿ *®¬»²
Ñ®¬¿óÙ»9 Ó·§±-»² §¿
®« ¿²¼»¦·¬·µô ¾¿¦¿´¬·µ ´>ª ª»
°·®±µ´¿-¬·µ´»®¼»² ±´« ¿² Õ¿®¿µ*§ ª±´µ¿²·¬´»®· øÞ¿ ª» ¼· »®´»®·ô ïçèí÷ ·´» ¹·®·µ
µ±²¹´±³»®¿ô µ«³¬¿
º±®³¿-§±²«²¼¿² øÙ*¦´»® ª» ¼· »®´»®·ô ïççé÷ ±´« «®ò Õ«ª¿¬»®²»® §¿
¿´$ª§±²´¿® ¼¿¸¿ §¿
íè
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
»µ·´ ìòïòî æÛ-µ· »¸·®ó
íç
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
ìòïòîòï Ì¿ª
ß²¿¬±´·¼ó̱®·¼ °´>¬º±®³«²«² »² µ«¦»§ «½«²« ±´« ¬«®¿² ª» ¦³·®óÛ®¦·²½¿²
²*²$ ³»®³»®· ·´» ¬»³-·´
µ»²»¬ ¦±²«²«² »² ¹$²»§·²¼» §»® ¿´¿² Ì¿ª
»¼·´·®ò D-¬» ¼±
¿² ³»¬¿ª±´µ¿²±ó-»¼·³¿²¬»® ·-¬·º ±´¿²
³»¬¿9*®¬ ª» ³»¬¿
²*²$ ³¿ª· ·-¬´»®·²» ¹»9»® øѵ¿§ô ïçèì÷ò Ì¿ª
§¿
¬· ·
¼$ $²$´³»µ¬»¼·® øѵ¿§ô ïçèì÷ò
ª» ܱ¼«®¹¿ 9»ª®»-·²¼» ¹»²· ³±-¬®¿ ª»®»²
ßÔÌËÒÛÔ øîððë÷
±´¿®¿µ
²*²$ ³»®³»®´»®·²·² $¦»®·²¼» µ»-µ·²½» ¾·® ¼±µ¿²¿µ´¿ «§«³´«
²*²$ ³¿ª·
²*²$ ¹$²»§·²¼»ô Û-²»³»¦ ·´»
¬»µ¬±²·µ ±´¿®¿µ $¦»®´»²»² ²*²$ ³¿ª·
· ¬·
§¿
´¿® »´¼» »¼·´³· ¬·® øY± «´« ª» Õ®«³³»²¿½¸»®ô ïçêé÷ò
ìòïòîòî Ѻ·§±´·¬´»®
°»®·¼±¼·¬´»®¼»² ±´« ³« ¬«® øÙ*¦´»® ª» ¼· »®´»®·ô ïççé÷ò Ù»²»´¼» µ±§« §» ·´ô
²*²$ ³¿ª· ·-¬´»®·²» ¿·¬
³« ¬«®ò ²½»´»³»
»²
±´«
»®´»®·ô ïççé÷ò
·´ô §»
·´ ¹·¾· §» ·´·² ¼» · ·µ
·²´» ³»´»®»
ª» ±º·µ¿´-·¬ ±´«
®´· ±´¿²
ìð
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Þ« ¾·®·³·² §¿
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
»®´»®· øïçèé÷ ²» ¹*®» Ó»¿-¬®·¸¬·§»² -±²«óÛ±-»²
¾¿
ìòïòîòí б®-«µ º±®³¿-§±²«
Õ±²¹´±³»®¿ô µ«³¬¿
¼·
Y¿§¼»®»ô Õ¿°¿²¿´¿²ô Þ±¦¿´¿² µ*§´»®· ¼±
ø
·´·³-· ¹®· ®»²µ´»®¼» ¹*®$´³»µ¬»¼·®ò
¼$ »§ ¹»9· ´»® -«²¿®ò Ù»²»´¼» µ±²¹´±³»®¿ ª» µ«³¬¿
¿´¬ µ»-·³´»®·²¼» ²·-°»¬»² ·²½» ¾·® ¿®¿ ¼$¦»§ »µ´·²¼»ô §»
¹*-¬»®»² ³¿®²óµ·´¬¿
¾¿²¬´¿® ¸¿´·²¼» µ·®»9¬¿
µ«³¬¿
»§ ª» §¿²¿´ ¹»9·
±´¿² ¹*´-»´ µ·®»9¬¿
«²´«µ´¿ ¹*¦»²»µ´· ª» §»® §»® -·´·-·º·§»¼·®ò
б®-«µ º±®³¿-§±²«²«² §¿µ´¿
· ³»µ¬»¼·®ò б®-«µ
º±®³¿-§±²«²«² ·9»®·-·²¼» §¿
¿²½¿µ
¾*´¹»-»´ µ±®»´¿-§±²´¿ §¿
ª» ¼· »®´»®·ô ïççé÷ò
ìòïòîòì Õ¿®¿µ*§ ª±´µ¿²·¬´»®·
²*²$ ´9»-· ¹$²»§· ª» ¹$²»§¼± «-«²¼¿ ¬·°·µ ±´¿®¿µ §$¦»§´»²»² ¾·®·³
¿²¼»¦·¬·µ *¦»´´·µ´· ´>ª ª» °·®±µ´¿-¬·µ´»®´» ¬»³-·´ »¼·´·®ò Ù»
·
µ«³¬¿
· ·®ò з®±µ´¿-¬·µ´»® ¬$º
¿³«® ³¿´¦»³»-·§»
ìï
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
³« ¬«®ò ß²¼»¦·¬·µó ¾¿¦¿´¬·µ ¾·´» ·³´· ´¿ª´¿® ·-» ¹®·óµ±§«
»®ª¿·- øïçèî÷ ¾·®·³¼»²
»´¼» »¬³· ¬·®ò
ìòïòîòë Õ«ª¿¬»®²»®
´´»®´» ¬»³-·´ »¼·´·®ò
ª» ¼»®»½»´»²³»
¹*-¬»®³»¦ò Û-µ· ¿´$ª§±²ô Õ«ª¿¬»®²»® *²½»-· ¬$³ ´·¬±´±¶·´»®·² ¼» · ·µ ¬$®¼»µ· ¾´±µô
·´¬´»®¼»² ±´«
¼» · ·®ò Ç»® §»® 9¿°®¿¦ ¬¿¾¿µ¿´¿²³¿ ¹*-¬»®»² ¾·®·³ô ¹»ª »µ ¬«¬¬«®«´³«
² 9*µ»´´»®· $¦»®·²¼»
«§«³-«¦ ±´¿®¿µ ¾«´«²¿² º±®³¿-§±² §»²· ¿´$ª§±²´¿ *®¬$´³»µ¬»¼·®ò Þ·®·³·² µ·´´·
øÉ·´´¿º®¿²µ·§»²÷ù ¼·® øÙ*¦´»® ª» ¼·
¼·
³¿¬»®§¿´´»®¼»² ³»§¼¿²¿ ¹»´³»µ¬»¼·®ò
ìî
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
»µ·´ ìòïòí æ Û-µ· »¸·® Þ*´¹»-· -¬®¿¬·¹®¿º·µ µ»-·¬·
Ù*¦´»® ª» Õ$9$µ¿§³¿² øïçèî÷ ¼»² ¼» · ¬·®·´»®»µ
ìí
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòí æ Ì¿¾¿²¼¿ ¾«´«²¿² µ±²¹´±³»®¿¬·µ -»ª·§»´»®» ¿·¬ ¹*®$²¬$
¬ô ª» ¬$º
¬« « ¹*¦´»²³·
¬«®ò
λ-·³ ìòïòìæ Ñ°¿´ ·9»®»² µ±²¹´±³»®¿¬·µ -»ª·§»´»®
²½»´»²»²
¾·®·³
ª»®³»µ¬»¼·®ò Þ·®·³·² §$¦´»µ´»® ª»®¼·
¿¬¿² µ¿®¾±²¿¬ô ¾·®·³
ìì
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòëæ Ñ°¿´ ±´«
Í»ª·§» îæ Õ·´¬¿
»²»¾·´³»µ¬»¼·®ò Ù»²»´
·
ìë
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
¬«®¿² ¬$º ª» ·²½» ¬¿²»´·´»®
λ-·³ ìòïòèæ µ·²½· -»ª·§»§» ¿·¬ ±´¿² Ì$º
ìê
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòçæ ²½» ¬¿²»´·´»®¼»² ±´« ¿² -»ª·§»
ª» Þ¿
λ-·³ ìòïòïðæ Ñ°¿´ ±´«
Í»ª·§» íæ Û² $-¬¬» ·-» µ·®»9¬¿
³·
¾»´·®´»²³· ¬·®ò
ìé
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòïïæ Û² $-¬ -»ª·§»¼» §»® ¿´¿² µ·®»9¬¿
ìòïòîòê 仧·-¬±-»²
¿² µ±²¹´±³»®¿ó
µ«³¬¿
»µ ±´¿®¿µ ¬«¬¬«®«´³« ¬«®ò
ìè
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
ìòïòíò Ü»®»§¿´¿µ Þ*´¹»-· Ñ°¿´´»®·²·² J¦»´´·µ´»®·
Û-µ· »¸·®óÜ»®»§¿´¿µ ¾*´¹»-·²¼»µ· ¬$º µ¿®¿µ¬»®·²¼»
ª±´µ¿²±ó-»¼·³¿²¬»®
¼±² ª» µ«ª¿®-
λ-·³ ìòïòïíòæ Ì$º ·9·²¼» §»® ¿´¿² ¼»²¼®·¬·µ ±°¿´´»®
*§´» *¦»¬´»²»¾·´·®ò
ª» §± «²´« «
¼$ ³$ ¬$®ò Þ¿¦»² ±®¬¿´¿³¿ í ½³ ¾$§$µ´$ $²¼»µ· ³·²»®¿´¼» í ³³ ¾±§«¬«²¼¿ ¬»µ ¾·®
¼»²¼®·¬ ¹*®$´»¾·´³»µ¬»¼·®ò
ìç
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòïì æDZ
λ-·³ ìòïòïëæ DZ
«³«
Û-µ· »¸·®óÜ»®»§¿´¿µ Ü»²¼®·¬·µ Ñ°¿´·ô ¸·¼®±¬»®³¿´ ¿´¬»®¿-§±²« ·¦´»§»² »ª®»¼»ô
¸·¼®±¬»®³¿´ -·®µ$´¿-§±²«² ¾·®´·µ¬»´· ·²¼»ô µ±´´±·¼¿´ -·´·- -·-¬»³·²¼»² ±´« ³« ¬«®ò
Ñ°¿´· ±´« ¬«®¿² -·´·-ô 9»ª®» µ¿§¿´¿®¼¿µ· ø¬$ºô µ¿´µ»®÷ô -·´·µ¿¬ ³·²»®¿´´»®·²·²
9*¦»´¬· ·9»®·-·²¼» -·´·-·µ ¿-·¬ øØìÍ·Ñì
Þ*´¹»¼» -·´·-´· 9*¦»´¬·´»® µ¿§¿9´¿®¼¿µ· ¾± ´«µ´¿®¿ ¹·®»®´»®ò Ü»®»§¿´¿µ ±°¿´´»®·²¼»
¾¿
³· ¬·®ò Þ«²´¿®¼¿² ¾·®
¬¿²»-· ¬$º´»® ¼· »®· ·-» ®·§±´·¬·µ ¬$º´»®¼·®ò Ø»® ·µ· µ¿§¿ ¬$®$²¼»¼» ¸·¼®±¬»®³¿´
ëð
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
¿´¬»®¿-§±²«²
-·´·-´» ³»²·²
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
¾¿
«ô
¿®¿¦·
«³« ·9·²
¹»®»µ´· º·¦·µ±óµ·³§¿-¿´ µ± «´´¿® øÐô Ìô µ±²-¿²¬®¿-§±²÷ ¸·¼®±¬»®³¿´ ¿´¬»®¿-§±²«
λ-·³ ìòïòïêæ Ñ°¿´ ·9»®»² ¬$º» ¿·¬ ¹*®$²¬$
µ´»®·
ß²½¿µ ¾·® 9±µ
¸¿´¼» ¾¿
¾±
¸»³¿¬·¬ô ¾¿®·¬ô ¶·°-ô ¦»±´·¬
ª¾ò ³·²»®¿´´»®´» ¼±´¼«®«´³«
· ¾»´·®¬·´³»µ¬»¼·®ò ø͸¿«¾ô ïçèí÷ò Þ«
»¸·®ó Ü»®»§¿´¿µ ¾*´¹»-· ±°¿´´»®·²·² ¼¿¸¿
ª» ¾« µ¿§¿ ·9»®-·²¼» ±°¿´´»®·² §»®´» ·³ »µ·´´»®·²» ¾¿
»¸·®÷ ±°¿´·
¿
ëï
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
ïó
·9»®·-·²¼»µ· §»®´»
îó
»µ·´´»®·
íó
»µ·´´»®·÷ ª»
÷
ìó
λ-·³ ìòïòïéæ Ñ°¿´´»® ¹®·ó³¿ª· ®»²µ´· ±´¿®¿µ ¹*¦´»²³»µ¬»¼·®
*§´» ¹®«°´¿²¿¾·´·®å
i
Õ±²-¿²¬®·µ ø» ³»®µ»¦´· ¼¿·®»-»´ §¿¼¿ ¼$¦»²-·¦ »µ·´´·÷ ¾¿²¬´¿²³¿
³· ¾¿ µ¿
i
³·²»®¿´´»® §¿¼¿ °-*¼±³±®º´¿®ô *¦¹$² -·´·µ¿¬ ¾$§$³»´»®· ¼$¦»²´· §¿¼¿ ¼$¦»²-·¦
»µ·´´»®¼» ¹»´· ³·
¬«®¼«
i
¬·®ò Þ«²´¿®å
ïó
îó Ç» ·´ ®»²µ¬» ±°¿´ ±´«
íó Ó¿ª· ®»²µ¬» ±°¿´ ±´«
ìó Þ»§¿¦ ®»²µ¬» -$¬ ±°¿´ ±´«
ëó
ëî
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòïçæ Ç» ·´ ®»²µ¬» ±°¿´ ±´«
λ-·³ ìòïòîðæ Ó¿ª· ®»²µ¬» ±°¿´ ±´«
ëí
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòîïæ Þ»§¿¦ ®»²µ¬» -$¬ ±°¿´ ±´«
³·²¼» §±´
9·²¼»
² ¿ ¿9
»µ·´´»®¼» ¾«´«²¿² ¼»²¼®·¬´»® ·9»®³»µ¬»¼·®ò
Ñ°¿´ ±´«
¼»²¼®·¬´»®
·
¿µ
ëì
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
Þ« ¬$® *¦¹$² ±´«
»¸·®óÜ»®»§¿´¿µ ¾*´¹»-·²¼» ª±´µ¿²±-»¼·³¿²¬»® µ¿§¿9´¿® ·9»®·-·²¼» §»®
·´ô µ±§« §» ·´ ®»²µ´»®¼»¼·®ò Þ¿¦»²
³¿ª· ±°¿´
¬$®´»®·²¼» ±´¼« « ¹·¾· ¹*¦»²»µ´· ¾±
µ¿§¿9´¿®¼¿ §$¦»§ -»ª·§»´»®¼» ¼» ·´¼» ¼»®·²´»®¼» ¹*¦´»²³»µ¬»¼·®ò Ç»® §»® $¦»®´»®·
² 9»µ·9 ·´» îð ½³
·´ ®»²µ´· ¾« ¬$®´»®·² $-¬ §$¦»§´»®·
·´ ±°¿´´»® ¼· »®´»®·²» ±®¿²´¿ ¼¿¸¿
«³´¿®
¹*¦´»²³»³· ¬·®
ëë
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòîìæ Ç» ·´ ±°¿´ ±´«
®ò Þ«
µ¬»®·-¬·µ¬·®ò Ó»®µ»¦
¾¿²¼ ·-»
µ¿¸ª»®»²¹· ±´¿®¿µ ¹*®$´³»µ¬»¼·®ò
D9$²½$ -»®·§» ¿·¬ ±´¿² ³¿ª· ®»²µ´· ±°¿´ ±´«
´«µ´«ô ¹*¦»²»µ´· µ¿§¿´¿® ·9´»®·²¼» ³¿ª·
· ³»µ¬»¼·®ò 9´»®·²¼»µ· ±°¿´ îð ½³ ¾±§«¬«²¿ «´¿ ¿¾·´³»µ¬»¼·®ò Þ«²«²
¬·®ò
ëê
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòîêæ Ó¿ª· ®»²µ´· ±°¿´ ±´«
Ó¿ª· ®»²µ´· ±´¿² ±°¿´ §»® §»® µ±²-¿²¬®·µ ¾¿²¬´¿ ³¿´¿® ¹*®$´³$ ¬$®ò Þ«²´¿®¼¿
³»®µ»¦· ¾·® ¾± ´«µ ª» ¾« ¾± ´« « ¬¿³¿³»² ¼±´¼«®¿² µ®·-¬¿´·² µ«ª¿®- ±´«
¹*¦´»²³·
λ-·³ ìòïòîéæ Ó¿ª· ±°¿´ ±´«
ëé
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòîèæ Ó¿ª· ±°¿´ ±´«
ÜòÍò
ô
¿¬»-
¾»§¿¦ ®»²µ¬» ±´¿² ³¿²§»¦·¬ ¾·® µ¿¾«µ ·´» ¦¿®º ¸¿´·²¼» µ«
λ-·³ ìòïòîçæ Õ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· ¹®· ®»²µ´· ¼»²¼®·¬´· ±°¿´
ëè
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòíðæ Õ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· ±°¿´
λ-·³ ìòïòíïæ Õ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· §± «² ¼»²¼®·¬´· ±°¿´
λ-·³ ìòïòíîæ Õ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· §«ª¿®´¿µ »µ·´´· ±°¿´
ëç
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòííæ Õ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· ±°¿´
λ-·³ ìòïòíìæ Ü»²¼®·¬´· ±°¿´ ·9»®»² µ·®»9¬¿
êð
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
»² ¬$º´»®»
¿·¬ ¹*®$²¬$
Ñ°¿´´»®·²
Ñ°¿´´»® -»¼·³¿²¬»® ¾·®·³ ª» ª±´µ¿²·µ µ¿§¿9´¿® ·9»®·-·²¼» §«³«®¬¿ô °¿¬¿¬»¾»²¦»®· »µ·´´»®¼» µ$9$µô ±®¬¿ ª» ·®· ¾±§«¬´¿®¼¿ §»®´» ³· ´»®¼·®ò
λ-·³ ìòïòíêæ Í»¼·³¿²¬»® ¾·®·³ ·9·²¼» §»® ¿´¿² µ$9$µ ±°¿´ ±´«
êï
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòíéæ Ì$º ·9·²¼» §»® ¿´¿² ±®¬¿ ¾$§$µ´$µ¬»µ· ±°¿´´»®
´·®ò
ïó
±ª¿´
»µ·´¼» ¾$§$³$ ±°¿´´»®
îó D¦»®·²¼» µ$9$µ §«³®«´¿® ¾«´«²¼«®¿² §«ª¿®´¿
λ-·³ ìòïòíèæ Ç«ª¿®´¿µ »µ·´´· ¼»²¼®·¬´· ±°¿´
êî
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòíçæ Õ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· §«ª¿®´¿µ »µ·´´· ±°¿´
λ-·³ ìòïòìðæ Ç«ª¿®´¿µ »µ·´´· ±°¿´
λ-·³ ìòïòìïæ Ç«ª¿®´¿µ »µ·´´· ±°¿´
êí
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòìîæ Ç«ª¿®´¿µ »µ·´´· ±°¿´
±°¿´
êì
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
±°¿´
Ñ°¿´´»® ¼»²¼®·¬´» ³»³· ª» ¾¿²¬´¿
´·º´»®·²¼»² ³»§¼¿²¿ ¹»´³· ¬·®ò
Ü»®»§¿´¿µ ¾*´¹»-·²¼» ¾±
i
Õ»-µ·² µ* »´·ô ¼$¦»²-·¦ ¾·® »µ´» -¿¸·° ±°¿´´»®
i
»µ´· ±ª¿´ó§«³®«-¿´ ±´¿² ±°¿´´»®
i
»µ´· ±ª¿´ó§«³®«-¿´ ±´¿²ô µ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· ±°¿´´»®
¿² ±°¿´´»®
i
Ü»®»§¿´¿µ ¾*´¹»-·²¼» µ¿§¿9 ¾±
³· ±´¿®¿µ ¾«´«²¿² ±°¿´´»®·²
·¼» µ«ª¿®- µ®·-¬¿´´»®· ·´» ¼±´¼«®«´³« §¿¼¿
³»®µ»¦· ¾·® ¾± ´«µ ·9»®³»´»®·¼·®ò Þ±
¼«¹« ¹*®$´$®ò
ìòïòêò Ñ°¿´´»®¼» Ü»²¼®·¬ Ñ´« «³«
Ñ°¿´´»®¼»µ· ¿¹¿9´¿®¿ ¾»²¦»® ¾$§$³»´»®ô ¹»²»´¼»ô ¿´µ¿´·ó-·´·µ¿¬ ·9»®»² Í·Ñî
9*¦»´¬·-·²·² $®$²$¼$®ò Û¹»® ¿´µ¿´·ó-·´·µ¿¬ 9*¦»´¬·´»®·²» ³»¬¿´ ¬«¦« 9*¦»´¬·´»®· »µ´»²·®-»ô
¾« ¬$® ¼»²¼®·¬ ¾$§$³» ª»
êë
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòìêæ Ñ°¿´¼» ¿ ¿9 ¾»²¦»®· »µ·´¼» ¹*®$´»² ¼»²¼®·¬´»® -·§¿¸ ®»²µ´·¼·®
² ³·²»®¿´ô
±°¿´ ±´« «³«²¼¿² *²½» ±´« ³« ¬«®ò Ü»²¼®·¬´»® *²½» ±´«
®ò
λ-·³ ìòïòìéæ DZ «² ¼»²¼®·¬´· ¹®· ±°¿´
-$®»9 $-¬ $-¬» ¹»9·®³· ¬·®ò
ïóDZ
¬«®¼« «ô ¼»²¼®·¬´»®·² ¾»´·®¹·² ±´¿®¿µ
¹*®$´¼$ $ *®²»µ´»®¼·®ò
êê
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòìèæ DZ «² ¼»²¼®·¬ ·9»®»² ±°¿´
®»²µ¬»µ· ±°¿´ ±´«
«² ¼»²¼®·¬·µ ±´« «³´¿®
¹*®$´³»µ¬»¼·®ò
³¿ ¾*´¹»-·²·²
¹*¦´»²³· ¬·®ò
êé
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòëðæ Þ$²§»-·²¼» ¼»²¼®·¬ ·9»®³»§»² µ±§« ¹®· ±°¿´
« ±°¿´
« ±°¿´
êè
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
¾± ´«µ´¿® ³¿-·º ±°¿´ ³¿´¦»³»-· ±´¿² µ¿´-»¼±²
ª» µ®·-¬¿´·² µ«ª¿®- ·´» ¼±´¼«®«´³« ¬«®ò
λ-·³ ìòïòëíæ Þ± ´«µ ¼±´¹«-« ±´¿®¿µ §»®´» »² µ«ª¿®³¿´¿®
¹*®$´³»µ¬»¼·®ò
Ü»²¼®·¬´»®·² ±´« «³«²¼¿² -±²®¿ Í·Ñî 9*¦»´¬·-· §»²·¼»² ¶»´ ¸¿´·²» ¼*²$ $® ¼»²¼®·¬´»®
$¦»®·²¼» ª» ¾± ´«µ´¿®¼¿ ¾« µ»¦ §»²·¼»² µ±²-¿²¬®·µ ø»
±´¿®¿µ 9*µ»´·®´»®ò
λ-·³ ìòïòëìæ Ù®· ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ ³¿
êç
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòëëæ Þ»§¿¦ ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ ³¿
³¿
λ-·³ ìòïòëéæÌ«®«²½« ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ ³¿
éð
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòëèæ Ì«®«²½« ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿
λ-·³ ìòïòëçæ Ü»²¼®·¬´· ¹®· ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ ³¿
λ-·³ ìòïòêðæ Þ»§¿¦ô -$¬ ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ ³¿
éï
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
λ-·³ ìòïòêïæ Ü»²¼®·¬´·ô µ±§« ¹®· ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ ³¿
· ·³ ß²¿´·¦´»®·
ìòïòéòïò Ç» ·´ Ñ°¿´ Ñ´«
· ·³ ß²¿´·¦´»®·
Û-µ·
·´ ±°¿´ ±´«
®»²µ ¼» ·
¿
-«²«´³« ¬«®ò λ²µ ¼» ·
J $¬$´³$ 󸿳 ¸¿´¼» §» ·´ ±°¿´ *®²»µ´»®·
±´«
éî
ó°· ³»³· §» ·´ ±°¿´
· ·³·
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
ïïðð
ð
±°¿´ ±´«
®»²µ ¼» · ·³·
λ-·³ ìòïòêîæ Ç» ·´ ±°¿´ ±´«
· ·³·
λ-·³´»®¼»¼» ¹*®$´¼$
·´ ±°¿´ *®²»µ´»®·²¼» ®»²µ
$³´»® ¹*¦´»²³· ¬·®ò
Ç» ·´ ®»²µ´· ±°¿´ ±´«
ð
³¿ª·ô ³±® ¾·® ®»²¹» ¼*²$ $³ ¹*-¬»®³· ¬·®ò
éí
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
ìòïòéòîò Ì«®«²½« Ñ°¿´ Ñ´«
· ·³ ß²¿´·¦´»®·
J $¬$´³$
¬«®«²½« ±°¿´ *®²»µ´»®·
óз ³»³·
¬«®«²½« ±°¿´ ±´«
¼» · ·³·
ïïðð
ð
¬«®«²½« ±°¿´ ±´«
®»²µ ¼» · ·³· λ-·³´»®¼»¼»
¹*®$´¼$
¬«®«²½« ±°¿´ *®²»µ´»®·²¼» ®»²µ
ô
¾»§¿¦ ®»²µ ¬±²«²¿ ¼*²$ $³´»®
¹*¦´»²³· ¬·®ò Ì«®«²½« ®»²µ´·
λ-·³ ìòïòêíæ Ì«®«²½« ±°¿´ ±´«
· ·³·
éì
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
ìòïòéòíò Ó¿ª· Ñ°¿´ Ñ´«
· ·³ ß²¿´·¦´»®·
J $¬$´³$ 󸿳 ¸¿´¼» ³¿ª·
±°¿´ *®²»µ´»®·
óз ³»³· ³¿ª·
±°¿´ ±´«
¼» · ·³·
ïïðð
ð
³¿ª·
±°¿´ ±´«
¼» · ·³·
λ-·³ ìòïòêì æ Ó¿ª· ±°¿´ ±´«
· ·³·
λ-·³´»®¼»¼» ¹*®$´¼$
$³´»® ¹*¦´»²³· ¬·®ò Ó¿ª·
éë
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
ð
®»²µ´· ±°¿´ ±´«
Ý
·-» »ºº¿º ¾»§¿¦ ®»²µ¬»² ³¿¬ ¾»§¿¦ ¾·® ®»²¹»
¼*²$ $³ ¹*-¬»®³· ¬·®ò
Í·´·-§«³¼·±µ-·¬ øÍ·Ñî÷ »² ¾¿
º±®³¼¿ ¾«´«²¿¾·´·®ò Þ«²«²´¿ ¾»®¿¾»® ¼± ¿´ ³·²»®¿´ ¸¿¬¬¿ ´¿¾±®¿¬«ª¿® $®$²$¼»
Ñ°¿´ ±´«
ð
-»¼·³¿²¬»® ¾·® 9»ª®»¼» ¾«´«²¿¾·´·®ò Ñ°¿´ ±´«
Ý ¼»² ¼¿¸¿ ¼$ $µ
»® ±°¿´ ±´«
·-» ¾« ¼«®«³¼¿ ±°¿´ô µ®·-¬±¾¿´·¬ §¿¼¿ ¬®·¼·³·¬
±´¿®¿µ ¹»´· »¾·´·®ò ïðð
ð
»µ·´´»®¼» º±®³´¿²¿¾·´·®´»®ò Þ« ¼«®«³¼¿ ±°¿´´»®·²ô ¿³±®º ±°¿´ ±´«
»µ·´¼» ·²½»´»²³»´»®· ³$³µ$²¼$®ò
ìòïòè Ñ°¿´´» ³» Ì$®´»®·
Þ±§«¬´« ±°¿´ ±´«
ïó Ó¿ ³¿¬·µ øÞ·®·²½·´÷ ±°¿´´» ³»
îó Í»¼·³¿²¬»® ø µ·²½·´÷ ±°¿´´» ³»
ïóÓ¿ ³¿¬·µ øÞ·®·²½·´÷ Ñ°¿´´» ³»
Ó¿
³¿¬·µ º¿§ §$¦»§´»®·²¼» ª»ñª»§¿ ¹¿¦
¾±
·
¿¹¿¬´¿®ô µ¿´-»¼±²´¿® øß²µ¿®¿óY«¾«µ ª»§¿ DZ¦¹¿¬ »º¿¿¬´·÷ô ¸¿¦²»
µ¿§¿ ·9·²» ·³°®»¹²¿-§±² ª» -·´·-´» ³»´»®ô øÍ·³¿ªô Ü»®»§¿´¿µ÷ ¾« ¬$® ±°¿´
±´« «³«²«² ¾»´·®¹·² *®²»µ´»®·¼·®ò
îó Í»¼·³¿²¬»® ø µ·²½·´÷ ±°¿´´» ³»
º»®·µ
±®¬¿³¼¿ 9*¦$´$° µ¿±´»² ±´« ¬«®«®´¿®ô ¹»®·§» Í·Ñî
Ú»´¼-°¿¬
Õ¿±´»² õ Í·Ñî
éê
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
Þ« -·´·-ô µ·´´»
9*µ»´·³´»®
±´¿®¿µ
¹»³±´±¶·µ ¼» »®¼»¼·®´»®ò
·²¼»
µ·´´»
³» ª» -±-±²·¬·µ ¹»²9 ª±´µ¿²·¦³¿
-*¦µ±²«-«¼«®ò Þ« ¾¿ ´¿³¼¿ ·²½»´»²³· ±´¿² ±°¿´´»® ³¿ ³¿¬·µ µ*µ»²´·¼·® ¼·§»¾·´·®·¦ò
ìòïòç Ì»®³±´$³·²»-¿²- ß²¿´·¦´»®
ß¿
®·´»®·
ª»®·´³· ¬·®ò Ó¿´¦»³»´»® *²½» ¸»®¸¿²¹· ¾·® ®¿¼§¿-§±²¿ ¬¿¾·· ¬«¬«´³¿¼¿² ¼±
ª» ÌÔ
®·´»®· ¬»µ®¿® ±µ«²³« ¬«®ò ß ¿
»µ·´´»®¼»² ¼» ¹*®$´¼$ $ $¦»®»
·²½»´»²»² ¬$³ ³¿´¦»³»´»®·² ®¿¼§¿-§±²¿ ³¿®«¦ µ¿´³¿¼¿² *²½» µ· ÌÔ » ®·´»®· ·´»
¹*¦´»²³»³· ¬·®ò Þ« ²»¼»²´» ²«³«²»´»®¼» ¾·´·³-»´ ±´¿®¿µ ¿®¿
¼»
¬$®ò
íðððð
»-µ·êó¼±¹¿´
»-µ·êóïð ³·²ò®¿¼ò
îëððð
îðððð
ïëððð
ïðððð
ëððð
ð
ëð
ïðð
ïëð
îðð
îëð
íðð
íëð
ìðð
Ì»³°»®¿¬«®»
» ®·-·
éé
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
ïîðððð
³¿ª·íó¼±¹¿´
³¿ª·íóïð ³·²ò®¿¼ò
ïððððð
èðððð
êðððð
ìðððð
îðððð
ð
ëð
ïðð
ïëð
îðð
îëð
íðð
íëð
ìðð
Ì»³°»®¿¬«®»
·¦ » ®·-·
íðððð
-¿®·ìó¼±¹¿´
-¿®·ìóïð ³·²ò®¿¼
îëððð
îðððð
ïëððð
ïðððð
ëððð
ð
ëð
ïðð
ïëð
îðð
îëð
íðð
íëð
ìðð
Ì»³°»®¿¬«®»
·¦ » ®·-·
éè
ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ×
Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ
îððððð
Ìï¿ó¼±¹¿´
Ìï¿óïð ³·²ò®¿¼ò
ïëðððð
ïððððð
ëðððð
ð
ëð
ïðð
ïëð
îðð
îëð
íðð
íëð
ìðð
Ì»³°»®¿¬«®»
»µ·´ ìòïòéæ ܱ
®·-·
Ìï¾ó¼±¹¿´
Ìï¾óïð ³·²ò®¿¼
íððððð
îëðððð
îððððð
ïëðððð
ïððððð
ëðððð
ð
ëð
ïðð
ïëð
îðð
îëð
íðð
íëð
ìðð
Ì»³°»®¿¬«®»
» ®·-·
éç
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.2 SĐMAV ATEŞ OPALĐ
Simav ateş opalleri, Simav bölgesinde riyolitik tüf türü kayaçların
gözeneklerinde, gaz boşluklarında bulunmaktadır. Tüf içerisinde bulunan opaller
renkleri ve nadir bulunmaları açısından ayrıcalıklar sunmaktadırlar. Bu tür opaller
dünyada çok ender, Anadoluda sadece Simav bölgesinde bulunmaktadır.
Ateş opalleri olarak tanımlanan oluşumlar, Kütahyanın Simav ilçesine bağlı
Şaphane köyü, Karamanca mevkiinde yüzlekler veren kayaçlar içerisinde
bulunmaktadır. Çalışma alanı j22-d2 paftası içinde yer almaktadır. Şaphane köyü,
Uşak-Kütahya karayolu üzerindedir.
Şekil 4.2.1 : Kütahya-Simav çalışma alanı yer bulduru haritası
80
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.2.1. Bölgesel Jeoloji
Ateş opalleri, bölgede riyolitik tüf karakterli kayaçların gaz boşluklarında
bulunmaktadır. Bölgede daha önceden yapılmış çalışmalarda opal oluşumlarını
içeren birim, riyolitik, andezitik ve dasitik karakterli tüfler ve üst seviyelerde
aglomeralardan oluşan birim Civanadağ Tüfleri olarak belirtilmiştir. (Oygür, 1997)
Civanadağ tüfleri Kızılbük formasyonu ile yanal ve düşey geçişlidir. Birim
tüf seviyeleri ve aglomeradan oluşmaktadır. Riyolitler açık krem, bej renkte olup
seviye kalınlıkları 5 metre ile 10 metre arasında değişmektedir. Birim özellikle
Şaphane mevkiinde gözlenmektedir.
Civanadağ tüfleri üzerindeki Akdağ volkanitleriyle yanal ve düşey geçişlidir.
Yer yer marn, kum ve kil mercekleride gözlenmektedir. Önceki çalışmalarda
aglomeraların çeşitli boyutlardaki volkanik parçalar ile metamorfitlere ve melanja ait
çakıllardan oluştuğunu belirtilmiştir
Civanadağ tüfleri Kızılbük formasyonu ile yanal geçişli olduğu ve fosil
bulundurmadığı için daha önce yapılmış çalışmalarda verilmiş olan orta-üst miyosen
yaşı bu çalışmadada kabul edilmiştir.
Aglomera;
Renk olarak bej, gri, açık gri renklerde gözlenmiştir. Yapılışı yer yer gevşek
bazı kesimlerde sıkı tutturulmuştur. Farklı boyutlarda riyolit, andezit, ofiyolit
parçacıkları içermektedirler. Tüfler ile geçişli olarak bulunan aglomeralar masif
olarak gözlenmişlerdir. Aşınmış olmalarından dolayı topografik düzensizlik
sunmaktadırlar. Çalışma sahasında ve yakın çevresinde, Menderes masifi
metamorfitlerine ait gnayslar ve bunların üzerine tektonik dokanakla gelen şistler
egemendir (Konak, 1982; Oygür, 1997a). Stratigrafik istifte en altta gösterilen
(Akdeniz ve Konak, 1979a) gnayslar, alttan üste doğru migmatitlerden oluşan
Dolaylar formasyonu ve bunlarla geçişli olan biyotitli gnayslardan oluşan Kalkan
formasyonundan ibarettir. Arazi verilerine göre, bu birimlerin yaşı Paleozoyik öncesi
olarak kabul edilmiştir (Konak,1982). Akdeniz ve Konak (1979b) gnaysların pelitik
sedimanlar ve şeyllerden türediğini ileri sürmüşlerdir. Yeşil şist fasiyesinde
metamorfizma geçirmiş kaya birimleriyle temsil edilen şistler, aşağıdan yukarı
doğru, orta kesimlerinde Kulat üyesi olarak adlandırılan metamafik-metaultramafik
81
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
seviyeler bulunan kuvars-muskovit şistlerden oluşan Simav metamorfitleri (Akdeniz
ve Konak, 19790), bantlı bir yapı arz eden albit, klorit, muskovit ve serisit şistlerden
ibaret Sarıcasu formasyonu ve bunlarla hem yanal hem de düşey geçişli
mermerlerden oluşan Arıkayası formasyonundan ibarettir. Bu metamorfik birimler
Triyas yaşlı kırıntılılar tarafından örtüldüğünden, şistlerin yaşı Paleozoyik olarak
kabul edilmektedir (Akdeniz ve Konak, 1979b). Akkök (1983) şistlerin gnaysları
tektonik olarak örttüğünü ileri sürdüğü halde, Akdeniz ve Konak (1979b), Şengör ve
diğerleri (1984) bu iki birim arasında bir uyumsuzluk ilişkisi olduğunu ileri
sürmüşlerdir. Konak'a göre (1996), şistler, gnayslar üzerine bindirmiş bir napı temsil
ederler. Şistler ile gnayslar arasındaki bindirme fayı, çalışma sahasının hemen
doğusunda yer almaktadır. Bu şekildeki bölgesel yapıların, sedimanlarda yerleşmiş
ornatma yataklarının oluşmasında önemli bir yeri olduğu yaygın olarak kabul
görmektedir (Berger ve Henley, 1989; Bonham, 1989). Bununla birlikte, Radtke
(1985) ve Bagby ve Berger (1985), bu yapısal kontrolün rastlantısal olduğunu ve
cevherleşmelerin yüksek açılı faylar üzerinde bulunduğunu öne sürmektedirler. Bir
konglomera seviyesiyle başlayan ve alt seviyelerinde dolomitik özellik taşıyan
Budağan kireçtaşı metamorfitleri uyumsuz olarak örter. Akdeniz ve Konak (1979a),
Konak (1982), fosil kaydına göre birime Resiyen-Noriyen ile Senomaniyen yaş
aralığınıverirler. Bununla birlikte, Kaya'ya göre (1972), birimin yaşı Mestrihtiyendir.
Tersiyer başında sokulum yapan Simav Granitoidleri, kendisinden yaşlı tüm birimleri
keser. Mineralojik bileşimleri ve jeokronolojik yaşları önceki çalışmacılar tarafından
ayrıntılı olarak incelenmiştir (Bürküt, 1966; Dora, 1969; Öztunalı, 1973; Ataman ve
Bingöl, 1978; Uz, 1973; Bingöl ve diğerleri,1982). Oygür'e göre (1997a) plüton, ana
gövdesi itibariyle granodiyorit ve monzogranitten oluşur ve kalkalkalen bileşimlidir
ve alkalen bileşimli kuvars monzodiyorit ve kuvars diyoritten ibaret mafik dayklar
tarafından kesilmektedir. Simav yöresindeki granitoidlere ait kimyasal analizler,
alkalin ve kalk-alkalin bileşimli iki plüton dizisi halinde bütün petrojenetik ayırtlama
diyagramlarında birbirlerinden tümüyle farklı toplanım gösterirler. Jeokimyasal
verilere göre (Oygür, 1997a), kabuk ve manto kaynaklarının karşılıklı etkileşimini
temsil eden kalkalkalen bileşimli çarpışma sonrası Eğrigöz ve Akdag granitoidleri,
kendilerini etkilemiş herhangi bir deformasyon fazı tespit edilemediğinden ana
82
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
deformasyon fazlarından sonra sokulmuştur. Öte yandan, alkalin bileşimli mafik
dayklar muhtemelen manto kökenlidir ve bir riftleşme ortamında oluşmuşlardır.
Akdeniz ve Konak (1979a), Simav granitlerinin, Alaçam dağlarında, Mesozoyik
yaşlı Budağan kireçtaşlarına ve Dağardı melanjına sokulum yaptıklarını ve Alaçam
ile Eğrigöz stoklan arasındaki alanda, Alt Miyosen yaşlı Taşbaşı formasyonu
tarafından örtüldüklerini belirtmişlerdir. Öztunalı (1973), Rb/Sr ve K/Ar yöntemiyle
hesapladığı tüm kaya, biyotit ve ortoklaz izokron yaşlarına göre Eğrigöz plütonunun
Erken Alpin evrede oluşmaya başladığı ve Ana Alpin evrede yerleşmiş olduğu
sonucuna varmıştır. Fakat, Bingöl ve diğerleri (1982), OligosenErken Miyosen zamanını veren K/Ar mineral izokron yaşını belirtirler. Arazi verileri
dikkate alındığında, kalk-alkalin granitoidlerin yerleşme yaşı muhtemelen PaleosenMiyosen olmalıdır (Oygür, 1997a). Bununla birlikte, alkalin bileşimli mafik dayklar
daha gençtir ve olasılıkla, Simav grabeninin gelişimi sırasında yerleşmişlerdir.
Hafifçe çimentolanmış konglomeradan oluşan ve üste doğru tane boyu incelerek
kumtaşına geçen Taşbaşı formasyonu granitoidleri uyumsuzlukla örter. Akdeniz ve
Konak (1979a), formasyon için Alt Miyosen yaşını önermişlerdir. Civanadağ tüfleri
ve Akdag volkanitleri, bölgedeki Miyosen yaşlı volkanik birimleri oluşturur. Tüfler
riyolitik, andezitik ve dasitik bileşimlidir ve üst seviyeleri aglomera özelliğindedir.
Tüfler, andezit, riyolit, riyodasit ve dasit bileşimli lavlardan oluşan Akdag
volkanitleriyle yatay ve düşey olarak geçişlidir. Akdag volkanitleri subalkalindir ve
toleyitik serilere çok yakın bir kalk-alkalin gidişe sahiptir (Ercan ve diğerleri, 1982).
Pliyosen çökelleriyle örtülmüş olan volkanitlerin Orta ile Üst Miyosen yaşlı oldukları
kabul edilmektedir (Akdeniz ve Konak, 1979a; Ercan ve diğerleri, 1982).
Pekişmemiş kaba kırıntılılardan oluşan Toklargölü formasyonu, kendisinden yaşlı
tüm birimleri uyumsuzlukla örter. Birimin tane boyu kumdan bloğa kadar değişir.
Fosil içermemesine rağmen, Gün ve diğerleri (1979) birimin yaşının PliyoKuvaterner olduğunu kabul ederler. Naşa bazaltları, siyah ve amigdoloidal bazaltik
lav akıntılarından oluşur. Ercan ve diğerleri (1982), belirgin alkalin karakterli
bazaltları fonolitik tefrit ve şoşonit olarak adlandırmıştır. Açıkça manto kökenli olan
bazaltlar, kabuk malzemesiyle karışmamış birincil alkalin magmayı temsil
etmektedir (Ercan ve diğerleri, 1982; Savaşçın ve Güleç, 1990). Zeschke
83
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
(1954), Naşa bazaltlarının, Simav grabeninin omzunda yüzeylediğini belirtir. Ercan
ve diğerleri (1981/1982), Kula volkanizmasının erken fazını temsil eden ve K/Ar
yaşı 1.1 m.y. olan Burgaz volkanitleriyle karşılaştırarak rift volkanizması ürünü olan
bazaltlara Alt Kuvaterner yaşını verir. (Oygür ve Erler 1999)
Resim 4.2.1: Ateş opali içeren volkanik kayalar arazide krem, bej renkte
gözlenmektedir.
4.2.2. Ateş opali özellikleri
Opaller oldukça saydam, sarı, kırmızı, beyaz, renksiz, koyu kırmızıkahverengi, pembe renklerdedir. Açık renkte opaller opalesans (opal ışıldamaları)
özelliği sunmaktadırlar.
84
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Arazi çalışmaları sırasında 5 ayrı renkte opal tespit edilmiştir. Bunlar;
1- Turuncu renkte ateş opalleri
2- Sarı, pembe renkte ateş opalleri
3- Kırmızı, koyu kırmızımsı-kahverengi renkte ateş opalleri
4- Mavi-yeşil-sarı,karışık renklerde ateş opalleri
5- Beyaz, renksiz ateş opalleri
Riyolitlerin boşluk ve jeodlarında düzenli yada düzensiz olabilen dış/iç şekilli
gözenekleri içerisindeki opal oluşumları yer yer küçük mercekler halinde, yuvarlak
yada yuvarlağa yakın, oval şekillerde görülmektedir. Yan kaya içerisinde opaller
boyut olarak merceksi yapıda olanlar genelde mm boyutundan en fazla 3 yada 4 cm
ye kadar uzunlukta, 5 mm kalınlıkta olabilmektedir. Bölgede opal tek mineral
olmayıp yanında kuvars kristalleri birlikte bulunmaktadır.
Simav
ateş
opallerinin
içinde
bulundukları
riyolit
türü
kayaların
merkezlerinde boşluklar bazen kuvars tarafından, bazende zeolitler tarafından
doldurulmuştur. Bunlar iri kristaller halinde değildir.
Burada oluşan opaller ilksel olarak açık renkli riyolit tüfleri içerisindeki
silikatların hidrotermal olarak ayrışmaları sonucunda taşın jeodlarında oluşmuşlardır.
Tüf, pnömatolitik hidrotermal evrede eriyikler ile tamamen bozuşarak silisleşmiş ve
sertleşmiştir.
Tüfün hamur malzemesinde bir değişim gözlenmez iken kuvars kalıntıları ve
opal ile kristobalit varlığı gözlenmektedir.
85
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Şekil 4.2.2: Çalışma alanı Kütahya-Simav jeoloji haritası
Akdeniz ve Konak tan 1979 a değiştirilmiştir.
86
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.2.2: Turuncu renkte ateş opali
Resim 4.2.3: Kırmızı renkte ateş opali
Resim 4.2.4: Kırmızı ve beyaz renkte ateş opali
87
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.2.5 :Turuncu ve sarı renklerde ateş opalleri
Resim 4.2.6: Turuncu renkte ateş opalleri
4.2.3 Opal:
Kelime olarak opal latince "opalus", yunancada "opallious" tan türediği
bilinmektedir. Yunan literatüründe "opallious" renklerin değişiminin görülmesi
anlamına gelmektedir. Sanskritçede "upala" olan opal değerli taş anlamına
gelmektedir.
Opal, kuvarsın kristalin olmayan bir türüdür. Bileşim bakımından SiO2
bileşiminde bir kıymetli taş olup %3-9 kadar su içerebilir. Opaller sıcak su
kaynaklarının yakınında düşük ısıda meydana gelen yataklar ve damarlarda
bulunabilirler. (Shaffer )
88
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.2.7: Kırmızı renkte ateş opalleri
SiO2+nH2O bileşiminde olan opal suyunu kaybederse iridescense kaybı olur.
Bu nedenle opaller su içerisinde saklanmalı, deterjan gibi kimyasallardan uzak
tutulmalıdır. Opaller, diatomelerle silisli süngerlerin iskeletinide teşkil edebilirler. Bu
türlerin parıltısı camsı, inci, yada sakız gibi olabilir.
Opallerin çoğu uzun zaman içinde çökel kayaçlar içinde oluşmaktadır.
Bununla beraber, Meksika ve Çekoslovakyada opal, volkanik kayaçlardaki gaz
boşluklarında da oluşur. Opale genellikle kaboşon kesim (yuvarlak kesim) uygulanır,
fakat çökel kayaçlardaki damarlar genellikle incedir ve bunların dilimleri oniks veya
cam üzerine yapıştırılarak ikili kompozitler oluşturulur. Bu çeşit kompozitlerinde
üstü şeffaf kuvars ile kaplanarak üçlü kompozitler elde edilir.
Dünya üzerinde çok farklı lokasyonlarda opal madenciliği yapılmaktadır. Bu
ülkeler Almanya, Fransa, Đspanya, Yeni Zelanda, Avustralya, Đngiltere, Mexico. Tüm
burada çıkarılan opallerin hepsi birbirinden farklıdır. Her bir ülke birbirinden farklı
tiplerde opal üretimini gerçekleştirirler.
89
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.2.4. Opaldeki renk çeşitliliği
Opaldeki güzel mavi, yeşil, sarı ve kırmızı renkli ışık oyunları, mineral
içindeki küçük silika küreciklerinden ışığın yansıması ve dağılması nedeni ile oluşur.
Bu ışık su opalde berrak, beyaz opalde süt gibi, en değerli siyah opalde de siyah ya
da gri olan zemin veya ‘’gövde’’ renginden farklı bir şeydir.
Şekil 4.2.3 : Türkiyede opal bulunan illere ait lokasyonlar
Opal lokasyonlarına ait bilgiler Arıkan, 1982 M.T.A raporundan alınmıştır
4.2.5. Opal Oluşumunun Mekanizması
Opal oluşumunun modellemesinde; silisin çözülmesi, taşınması ve çökelmesi
olayları devreye girmektedir. Opalleri meydana getiren silis, esas olarak çevre ve yan
kayaçlardaki silikat minerallerinin ayrışmasından açığa çıkar.
90
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Bölgede bulunan opaller özellikle volkanik kayaların boşluklarında
bulunduğu için, silisin bu kayaları oluşturan silikat minerallerinin ayrışmasından
açığa çıkabileceği düşünülmektedir.
Dünyadaki tüm opaller 100-200 derece gibi bir sıcaklık aralığında
oluşmaktadır. (Landmesser, 1984, 1992, 1995) 100 derecenin altındaki değerlerde
amorf yapılı opal, 200 derecenin üzerinde ise opallerin merkezi boşluğunda bulunan
kuvars kristalleşmektedir. Kriptokristalin silis çökelimi için gerekli silisik asit
konsantrasyonunun 200 derecenin üzerinde kaybolduğu ve bunun yerine hızlı bir
şekilde kristalin kuvars oluştuğu belirtilmektedir. (Landmesser, 1992) Ayrıca opal
oluşumu için sıcaklıkla orantılı olarak yüzey koşullarına yakın bir basınç değeri
düşünülmektedir. Opal oluşumunda genelde 9 un altındaki pH değerleri geçerlidir.
Çünkü pH ın 9 ve daha yüksek değerlerinde bu kez silisik asit duraylıdır. Buna göre
Dereyalak Dendritik opalinin aşırı doygun silis çözeltisinde, 7-9 arasındaki pH
değerlerinde oluştukları söylenebilir.
91
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.3 Dendritik Opallere ait SEM fotoğrafları incelemeleri
Resim 4.3.1 : Doğal Dendritik Opal örneği
Dendritik opal oluşumları bünyesinde bir miktar su içeren bir mineraldir.
SEM fotografları ile opallerin bu özelliklerine bağlı olarak su tutabilme özelliğine
sahip gözeneklerin uzun, ince kılcal borucuklar halinde mikroyapıda yerleşim
gösterdikleri
belirlenmiştir.
Bu
borucuklar
birbirine
sıralanmışlardır. Aralarında jel halde opal yüzeyi bulunmaktadır.
92
paralel
konumda
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.2 : Doğal Dendritik Opal örneğinde dendrit görüntüsü
Opal oluşumlarında ona dendritik olma özelliği veren, makro halde ağaç,
yosun,
çalımsı
benzeri
şekillerde
gözlenen
yapılar
dendritler
olarak
tanımlanmaktadır. SEM çalışmaları ile bu lekelerin Mn elementi, pirolusit olduğu
belirlenmiştir. SEM fotograflarında dendritik yapılar siyah lekeler halinde
gözlenmektedir.
93
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Mn
Ba
Resim 4.3.3 : Doğal Dendritik Opal örneğinde Mn ve Ba elementi
Dendritik opal oluşumlarında siyah lekeler halinde görülen kısımlar Mn
elementi, pirolusitler olarak belirlenmiştir. Çizgiler arasında kalan bölge Mn
elementinin olduğu kısımları işaret etmektedir. Arada kalan beyaz kısımlar ise Ba
elementine ait bölgeleri göstermektedir Ba elementi oluşuma makro yapıda kısmen
de olsa matlık vermektedir.
94
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Ba
Resim 4.3.4 : Doğal Dendritik Opal örneğinde Ba elementi
Doğal denritik opalde yapılan SEM fotografları incelemelerinde beyaz olarak
görülen bölgelerin, SEM çalışmalarında uygulanan nokta analizleri sonucunda Ba
elementi oldukları belirlenmiştir.
95
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.5: Doğal Dendritik Opal örneğinde Ba elementi
SEM fotografları ile doğal dendritik opal oluşumlarının bünyede Ba elementi
içerdikleri belirlenmiştir. Çizgiler arasında kalan bölge Ba elementinin olduğu
kısımları göstermektedir.
Ayrıca gözenekler borucuk şeklinden ziyade şekilsiz olarak 1-5 µ
boyutlarında görülmektedir.
96
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.6 : Doğal Dendritik Opal örneğine ait yüzey
Doğal opal içerisinde küçük kuvars parçacıkları ile beraber gözlenmektedir.
Kuvars kristalleri 5-10 µm büyüklüğündedir.
97
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.7 : Doğal Dendritik Opal örneğine ait yüzey
Opal yüzeyine ait görüntü
98
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.8 : 900 0C ısıtılan Dendritik opal örneği
Örneğin 900
0
C ye ısıtılması ile ortamdan su kaçışına bağlı olarak
mikroyapıda kırılmalar, mikroçatlaklar gözlenmektedir. Uzun, ince borucuklar
halinde olan gözenekler yerini şeklini genelde haybetmiş yuvarlak benzeri şekle
dönüşmüştür. Gözenek boyutları 1-5 µm arasında degişkenlik göstermektedir.
99
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Yumuşamış
kısımlar
Resim 4.3.9 : 900 0C ısıtılan Dendritik opal örneği
900 0C ısıya maruz kalan opalde yeni mineralleşmeler başlamaktadır. Bazı
kısımlarda yumuşamalar olduğu gözlenmektedir.
100
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.10 : 900 0C ısıtılan dendritik opal örneği
Miroçatlaklar ve kırıklarla dolu yüzey oldukça net olarak gözlenmektedir.
Eski çökel izi organik kökene ait izler organik kökene bağlı mikroyapısal kökenler
101
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.11 : 900 0C ısıtılan dendritik opal örneği
900 0C Isı değerinde mikroçatlaklar ve kırıklarla dolu opal yüzeyine ait
görüntü.
102
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.12: 1100 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği
Bu ısı değerinde silikon sfer oluşumları gözlenmiştir.bunlar net bir şekilde
küresel şekilli olarak gözlenmektedir. Küre boyutları 50-100 µ arasında
değişmektedir. İçlerinde kuvars minerali bulunduran kürelerin varlığı belirlenmiştir.
103
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.13 : 1100 0C ısıtılan Dendritik opal örneği
Bu ısı değerine maruz kalan opal örneğinde silis kürelerinin oluştukdukları
gözlenmiştir. Küre dizilimi şekilsiz olmayıp kristalin yapılı mineralleşmelere benzer
şekildeki SiO2 atomlarının düzenli kristal yığınları şeklinde yerleşmişlerdir.
104
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.14 : 1100 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği
SiO2 Küreleri içerisinde kuvars minerali görülmektedir. Küre gözenekliliği
birkaç µm boyutundadır. Sferolitik taneli yapıdaki silis varlığı, opal jel dokusu
yanında taneli dokular olduğunu belirlenmiştir.
105
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.15: 1100 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği
Kuvars yüzeyine ait görüntü. Bu ısı değerinde gözenekler biraz daha
yuvarlaklaşmış ve boyutlarıda küçülmüştür. Isı miktarının artması ile beraber
gözeneklerden küçük boyutlu olanlar tamamen kaybolurken daha büyük olan
gözeneklerin boyutlarında küçülmeler gözlenmektedir. Gözeneklerin yerleşimleri
doğal haldeki düzenli sıralanımlarını kaybetmiş, gelişigüzel olarak yerleştikleri
gözlenmiştir.
106
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.16 : 1100 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği
Kuvars yüzeyine ait görüntü. 1100 0C de dendritik opalde en küçüğü 0, 1 µm
boyutunda bulunan gözenek boyutları bir kaç µm u geçmemektedir
107
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.17: 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği
Yapıdaki gözenek dağılımı gelişigüzel olarak izlenmekte. Gözenekler şekilsiz
olup boyutları 1-5µ arasında değişmektedir.
108
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.18: 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği
1300 0C ısıya maruz bırakılan opal yüzeyinde kırıklar gözlenmiştir.
109
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.19: 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği
1300 0C ısı değerinde opal yüzeyinde boşluklar gözlenmekte
110
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.20: 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği
Yüksek ısı değerlerinde opalde yumuşamalar olduğu belirlenmiştir. Bu
evrede 1100 0Cde görülen SiO2 kürecikleri daha az sayıda gözlenmektedir. Bu
kürelerde öz şeklini kısmen kaybetmiştir.
111
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.21 : 1300 0C ısıılan Dendritik Opal örneği
Yüksek
ısı
değerinde
küçük
çaplı
gözeneklerin
gözlenmiştir. Geriye sadece mikroçatlaklar kalmıştır.
112
kapanmış
olduğu
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.22 : 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği
Öz şeklini kısmen kaybetmiş SiO2 küreleri sayıca az olarak görülmektedir.
Mikroyapıda belirli bir yöne dogru yönlenme barizdir. 1300 0C ısı değerinde V
şeklinde yapılar ana dokuda sıklıkla gözlenmektedir.
113
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.23: 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği
Büyük çaplı gözenekler bu ısı değerinde büzüşerek ufalma göstermektedir.
Gözenek boyutu birkaç µm‘u bulmaktadır. Küçük gözenekler ise tamamen
kapanmıştır.
114
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.3.24: 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği
Yapıda yer alan gözenekler homojen dağılım sunmaktadır. Gözenek boyutları
1-5 µ arasında değişim göstermektedir.
115
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.4 Dendritik opallere ait SEM analizleri
Resim 4.4.1: Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey
116
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Doğal dendritik opal
Standard :
O SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM
Si SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM
Element
Weight%
Atomic%
OK
Si K
49.12
50.88
62.89
37.11
Totals
100.00
Şekil 4.4.1: Doğal dendritik opal örneğine ait analiz
Şekil 4.4.2 :Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi
117
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.4.2: Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey
Standard :
O SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM
Si SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM
Element
Weight%
Atomic%
OK
Si K
50.68
49.32
64.33
35.67
Totals
100.00
Şekil 4.4.3: Doğal dendritik opal örneğine ait analiz
118
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Şekil 4.4.4: Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi
119
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.4.3: Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey
Standard :
O SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM
Si SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM
Mn Mn 1-Jun-1999 12:00 AM
Element
Weight%
Atomic%
OK
Si K
Mn K
46.53
52.82
0.64
60.58
39.17
0.24
Totals
100.00
Şekil 4.4.5: Doğal dendritik opal örneğine ait analiz
Şekil 4.4.6 : Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi
120
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Quantitative results
60
Weight%
50
40
30
20
10
0
O
Si
Mn
Şekil 4.4.7: Doğal dendritik opal örneğine ait element-% agırlık grafigi
121
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.4.4: Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey
Element
Weight%
Atomic%
OK
43.18
59.35
Si K
46.78
36.63
Mn K
10.04
4.02
Totals
100.00
Şekil 4.4.8 : Doğal dendritik opal örneğine ait analiz
Şekil 4.4.9: Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi
122
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Quantitative results
50
Weight%
40
30
20
10
0
O
Si
Mn
Şekil 4.4.10: Doğal dendritik opal örneğine ait element-%agırlık grafigi
123
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.4.5: Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey
Element
Weight%
Atomic%
OK
Si K
Mn K
Ba L
40.14
35.19
20.08
4.58
60.30
30.12
8.78
0.80
Totals
100.00
11-5g
124
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Şekil 4.4.11: Doğal dendritik opal örneğine ait analiz
Şekil 4.4.12: Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi
Quantitative results
50
Weight%
40
30
20
10
0
O
Si
Mn
125
Ba
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.5 Ateş opallerine ait SEM fotoğrafları incelemeleri
Resim 4.5.1: Doğal Ateş Opal örneği
Doğal Ateş Opal örneğinin merkezinde Fe izlerinin olduğu kısımlar köşeli
latalar olarak görülmektedir. Diğer kısımlar jel ve taneli yapıdaki opal yüzeyine
aittir. Gözenek görüntüsü bulunmamaktadır.
126
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.2: Doğal Ateş Opal örneği
Alkali feldspatlara ait yüzey görüntüsü. Alkali feldspatlar sferolitik yapıda
olduğu için SEM fotograflarında yığışımlar halinde gözlenmektedir.
127
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.3: Doğal Ateş Opal örneği
Doğal Ateş Opal örneğine ait yüzey görüntüsü. SEM fotoğrafında yüzeye ait
küçük boşluklar yer almaktadır. Kayaç parçacıklarına ait izler gözlenmektedir.
128
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.4: Doğal Ateş Opal örneği
Merkezde opal oluşumlarını içeren küçük boşluk yer almaktadır. Ana doku Fe
izleri ve opal oluşumları ve K‘Feldspatlardan oluşmaktadır. Kenar kısımlar silika ve
sferolitik yapıda K’ Feldspatlara ait kısımlardır. K’ Feldspatlar yığışımlar halinde
gözlenmektedir.
129
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.5: Doğal Ateş Opal örneği
Sferolitik yapıdaki alkali feldspatlara ve silikaya ait yüzey görüntüsü. Alkali
feldspatlar ince kesitlerde net olarak gözlenmektedir. SEM fotoğraflarnda ise küçük,
küresel yığışımlar halinde izlenmektedir.
130
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.6: Doğal Ateş Opal örneği
Opaller makro halde arazide kuvarslar ile beraber bulunabilmektedir. SEM
fotograflarında da büyüklükleri 5-10 µmikron olabilen kuvarslar opaller ile beraber
görülmektedir. Kuvarsların etrafı opaller ile çevrelenmiştir.
131
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.7: Doğal Ateş Opal örneği
Doğal ateş opal örneği içerisinde merkezde yeralan yenmiş kuvarsa ait
görüntü. Kuvarsın etrafı ve kenar kısımlarda ise sferolitik yapıda gözlenen K’
Feldspatlara aittir.
132
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.8: Doğal Ateş Opal örneği
SEM fotoğraflarında doğal ateş opal örneğinde kenar kısımlarda kuvarslara
ait olduğu belirlenmiştir. Bunlar ana doku içerisine düzensiz olarak yerleşmiş
kısımlardır. Bu kısımlar belli bir şekil ve form taşımamaktadır.
133
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.9: Doğal Ateş Opal örneği
SEM fotoğrafları ile kenarda kuvars minerali, ortada opal ct olduğu
belirlenmiştir. Kuvars, ateş opali ana dokusunda yaygın olarak gözlenmektedir.
Kuvarslara ait SEM görüntüleri boyunlar, uzun birbirine bağlı borucuk formları
halinde gözlenmektedir. Opal ct ise merkezi kısımda iğnemsi yapıda olarak
belirlenmiştir.
134
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.10: Doğal Ateş Opal örneği
Doğal ateş opaline ait yüzey görüntüsü sferolitik yapıda K Feldspatlara ait
görüntü içermektedir. Arada ise farklı mineral oluşumları içerebildiği belirlenmiştir.
135
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.11: 900 0C ısıtılan Ateş Opal örneği
900 0C ısı Değerinde homojen gözenek dağılımı yapıya hakim durumdadır.
Bu eş boyutlu gözeneklerin büyüklüğü 1-5 µ arasında değişmektedir. Çok nadir
olarak çapı 50 µ’ a ulaşabilen iri gözeneklerde yapı içerisinde birbirinden bağımsız
olarak yerleşmiş bulunmaktadır. Gözeneklerde belli bir yöne doğru yönlenme olduğu
gözlenmektedir.
136
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.12: 900 0C ısıtılan Ateş Opal örneği
Ateş opali bünyesinde su bulunduran bir gem mineralidir. Bu ısı değerinde
ortamdan su kaçışı olmuş, gözenek şekil ve boyutlarında değişme gözlenmiştir.
Mikroyapıdaki gözeneklerde yaygın yönlenme görülmektedir. boyutları 5-10
µ arasında değişen gözenekler uzayıp incelmiştir ve paralellik sunmaktadır.
Gözenekler ayrı formlar halinde gözlenmektedir.
Yeryer erime bölgelerinde akmalar gözlenmektedir. Taneciklerin değme
yüzeylerinde boyun şeklinde yapılar oluşmuştur.
137
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.13: 900 0C ısıtılan Ateş Opal örneği
SEM Fotografı belli bir yöne doğru yönlenmiş gözenekte içyapısını
göstermektedir. En iç kısımdaki boşluğun giderek büyüyen, açılan bir forma sahip
olduğu belirlenmiştir.
138
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.14: 1100 0 C Isıtılan Ateş Opal örneği
Isıya maruz kalan ateş opalinde paralel
bantlanma gözlenmektedir
gözenekler ısıdan dolayı hemen hemen tamamen yok olma derecesine kadar
gelmiştir. Göezeneklilik oranı düşmüş, boyutları büzülerek küçülmüştür. Gözenek
boyutları 1 kaç mikron civarındadır. Gözenekler çok nadir olarak görülmektedir,
yuvarlak şekillerini kaybetmişlerdir. ve gelişigüzel dağılım sunmaktadır.
139
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.15: 1100 0 C Isıtılan Ateş Opal örneği
Opal yüzeyi jel şeklinde pürüzsüz haldedir. Çok yavaş çökelimin olduğunu
gösteren ince renk bantları şeklinde yerleşim. Sayıca çok az olan gözenekler şekilsiz,
oldukça ince halde görülmektedir. Gözeneklerde büzüşme gözlenmiştir.
140
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.16: 1100 0 C Isıtılan Ateş Opal örneği
1100 0 C Isı değerind gözenek genişliği 0,2 -1 µarasındadır.Bu fazda, doğal
haldeki ve 900
0
C ye ısıtılan opallerdeki gözenekliliğe oranla gözenek genişliği
oldukça daralmış ve incelme göstermektedir.
141
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.17: 1100 0 C Isıtılan Ateş Opal örneği
1100 0C Isı değerinde gözeneklik oranı düşmüş. Daralmış, uzayıp incelmiş
gözenek formu oldukça barizdir. Gözeneklerde büzüşme meydana geldiği
belirlenmiştir.
142
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.18: 1300 0C ısıtılan Ateş Opal örneği
Bu ısı değerinde artık gözenekler ve mikroçatlaklar tamamen kaybolmuştur.
Onun yerine yeniden kristallenmeler görülmektedir. Mikroyapıdaki küreselleşmiş
yapılar yumuşamanın tam olarak gerçekleştiğini göstermektedir.
143
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.19: 1300 0C ısıtılan Ateş Opal örneği
1300 0C Isı değerinde piroksen iğnecikleri, kayaç parçacıkları çubuksu
yapılar olarak görülmektedir. Mikroyapıda yuvarlak form görüntüsü artmıştır.
144
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.20: 1300 0C ısıtılan Ateş Opal örneği
1300 0C Isı değerinde kayaç parçaçıkları net olarak gözlenirken, bu ısı
değerinde mikroyapıda erimelerden olduğu düşünülen yuvarlak yapıların olduğu
belirlenmiştir.
145
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.21: 1300 0C ısıtılan Ateş Opal örneği
Piroksen parçacıklarına ait görüntü
146
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.22: 1300 0C ısıtılan Ateş Opal örneği
147
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.5.23: 1300 0C ısıtılan Ateş Opal örneği
Sferolitler küreselleşmiş yapılar olarak sağ alt köşede gözlenmektedir. Genel
yelpaze yapıları bozulmamıştır. Merkezi kısımda ise yine F eli latalar yer almaktadır.
Arada ise kayaç parçalarına ait formlar bulunmaktadır.
148
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.6 Ateş opallerine ait SEM analizleri
Resim 4.6.1: Doğal ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey
149
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Peaks possibly omitted : 4.635, 4.850, 5.260, 6.070 keV
Standard :
O SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM
Al Al2O3 1-Jun-1999 12:00 AM
Si SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM
P GaP 1-Jun-1999 12:00 AM
S FeS2 1-Jun-1999 12:00 AM
K MAD-10 Feldspar 1-Jun-1999 12:00 AM
Ca Wollastonite 1-Jun-1999 12:00 AM
Sr SrF2 1-Jun-1999 12:00 AM
Pb PbF2 1-Jun-1999 12:00 AM
Element
Weight%
Atomic%
OK
Al K
Si K
PK
SK
KK
Ca K
Sr L
Pb M
52.98
16.27
6.72
8.54
5.63
1.91
0.62
3.03
4.31
70.09
12.77
5.07
5.83
3.71
1.03
0.33
0.73
0.44
Totals
100.00
Şekil 4.6.1 : Doğal ateş opaline ait analiz
Şekil 4.6.2 : Doğal ateş opaline ait EDX analizi
150
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.6.2: Doğal ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey
Standard :
O SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM
Al Al2O3 1-Jun-1999 12:00 AM
Si SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM
Fe Fe 1-Jun-1999 12:00 AM
Element
Weight%
Atomic%
OK
Al K
Si K
Fe K
46.74
0.71
51.75
0.79
60.81
0.55
38.35
0.29
Totals
100.00
Şekil 4.6.3 : Doğal ateş opaline ait analiz
151
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Şekil 4.6.4: Doğal ateş opaline ait EDX analizi
Resim 4.6.3 : Doğal ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey
152
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Standard :
O SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM
Al Al2O3 1-Jun-1999 12:00 AM
Si SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM
K MAD-10 Feldspar 1-Jun-1999 12:00 AM
Element
Weight%
Atomic%
OK
Al K
Si K
KK
52.95
7.06
35.41
4.58
66.87
5.29
25.47
2.37
Totals
100.00
Şekil 4.6.5: Doğal ateş opaline ait analiz
Şekil 4.6.6: Doğal ateş opaline ait EDX analizi
153
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Quantitative results
60
Weight%
50
40
30
20
10
0
O
Al
Si
K
Şekil 4.6.7 : Doğal ateş opal örneğine ait element-% ağırlık grafiği
154
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.6.4: 900 0 C ısıtılan Ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey
Bu ısı değerinde fırınlanan opal örneklerinde mikroprop analiz sonucunda
Si ve O den sonra en yüksek değerde % 5.44 oranında Al ve % 3.64 oranında K
görülmektedir. Bu elementlerin oranlarının yüksek olması ateş opalinin alkali
feldspat içeren riyolitler içinde bulunmasından kaynaklanmaktadır.
Standard :
O SiO2
Na Albite
Al Al2O3
Si SiO2
K MAD-10 Feldspar
Element
Weight%
Atomic%
OK
Na K
Al K
Si K
KK
52.64
1.04
5.44
37.24
3.64
66.38
0.91
4.07
26.76
1.88
Totals
100.00
Şekil 4.6.8 : 900 0 C de fırınlanan Ateş opal örneğine ait analiz
155
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Şekil 4.6.9 : 900 0 C de fırınlanan Ateş opal örneğine ait EDX analizi
156
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.6.5: 900 oC ısıtılan ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey
900 oC de fırınlanmış ateş opal örneğinde yapılan mikroprop analiz
sonucunda % 0.73 oranında Fe belirlenmiştir. Bu değer ile doğal haldeki ateş
opalinde yapılan mikroprop analiz sonucunda elde dilen % Fe oranlarının aynı
olması ana doku içerisinde tek bir bölgeye ait olduklarını desteklemektedir
157
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Standard :
O SiO2
Na Albite
Al Al2O3
Si SiO2
K MAD-10 Feldspar
Fe Fe
Element
Weight%
Atomic%
OK
Na K
Al K
Si K
KK
Fe K
Totals
50.26
1.28
16.02
28.82
2.89
0.73
100.00
64.06
1.14
12.11
20.92
1.51
0.27
Şekil 4.6.10: 900 oC de fırınlanmış ateş opaline ait analiz
Şekil 4.6.11: 900 oC de fırınlanan ateş opal örneğine ait EDX analizi
158
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.7. Jeokimya
MT 2
MT4
MT5
MT6
SiO2
95,71
97,05
63,67
78,96
TiO2
0,07
0,08
0,2
0,04
Al2O3
0,53
0,39
3,51
0,73
Fe2O3T
MnO
MgO
CaO
0,2
0,03
0,52
0,23
0,06
0
0
0,03
7,3
0,05
12,8
1,93
1,63
0,06
5,11
4,86
Na2O
0
0
0
0
K2O
0,04
0,01
0,36
0,05
0,01
2,44
100,08
0,01
10,33
100,16
0,01
8,98
100,42
0,01
P2O5
2,61
LOI
TOTAL 99,96
Şekil 4.7.1 : Eskişehir- Dereyalak opalleri jeokimyasal analiz sonuçları
MT 2 Nolu örnek dendritik opale aittir
MT 4 Nolu örnek turuncu-sarı renkli opallere aittir
MT 5 Nolu örnek dendritik opale aittir
MT 6 Nolu örnek yeşil opallere aittir
159
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
MT 2
Cu
Cr
Ga
Nb
Ni
Pb
Rb
Sr
Th
V
Y
Zn
Zr
Ba
Ce
La
Nd
Cl
S
0
50
1
0
127
14
5
5
2
3
1
17
8
14
0
2
0
84
66
Mine TEKBAŞ CANDAR
MT4
0
4
1
0
27
33
2
1
0
0
1
14
9
106
0
0
6
102
64
MT5
14
1632
4
3
1960
2
38
36
4
44
6
45
45
61
0
11
0
73
116
MT6
4
239
2
0
536
2
6
101
1
11
3
22
12
82
2
3
18
98
73
Şekil 4.7.2 : Eskişehir- Dereyalak opalleri jeokimyasal analiz sonuçları
160
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
120
100
80
SiO2
60
Ba
40
20
0
1
2
3
4
5
6
7
8
Şekil 4.7.3 : Dereyalak opallerine ait SiO2- Ba grafiği
120
100
80
SiO2
60
Cu
40
20
0
1
2
3
4
5
6
7
Şekil 4.7.4: Dereyalak opallerine ait SiO2-Cu grafiği
161
8
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
1800
1600
1400
1200
1000
SiO2
Cr
800
600
400
200
0
1
2
3
4
5
6
7
8
Şekil 4.7.5: Dereyalak opallerine ait SiO2- Cr grafiği
2500
2000
1500
SiO2
Ni
1000
500
0
1
2
3
4
5
6
Şekil 4.7.6: Dereyalak opallerine ait SiO2- Ni grafiği
162
7
8
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
120
100
80
SiO2
60
Zn
40
20
0
1
2
3
4
5
6
7
8
Şekil 4.7.7: Dereyalak opallerine ait SiO2- Zn grafiği
Turuncu ve yeşil renkteki opal oluşumlarındaki renklenmenin kökeni
incelendiğinde, kimyasal iz element analizleri sonuçlarına göre opal oluşumlarının
küresel kristobalit taneciklerinden yapılı olması, bununla beraber bu kristobalit
küreciklerinin dizilimin, düzensiz olmayıp kristalin yapılara benzer özellikler
sunması, yani SiO2 atomlarının düzenli küresel yığışımlar halinde gözlenmeleri Fe,
Mn ve Ti elementlerinin turuncu renkli opallere, Ni ve Cr elementlerininde opallerin
yeşil renkli oluşunda etkin piğment oldukları belirlenmiştir. Dendritik opal
örneklerinde Ba elementinin varlığında elementin makro yapıdaki oluşuma kısmen
matlık verdiği belirlenmiştir.
163
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.8. Petrografi
4.8.1. Eskişehir-Dereyalak opallerindeki dendritlerin petrografik incelenmesi
Opallerdeki ağaçlara benzer büyümeler genelde alkali-silikat içeren SiO2
çözeltisinin ürünüdür. Eger alkali-silikat çözeltilerine metal tuzu çözeltileri eklenirse,
bu tür dendrit büyüme ve şekilleri ve borumsu (çubuksu) yapıda ışınsal büyümüş
silikat çubukları ortaya çıkar. (Landmesser,1984)
Dereyalak opal oluşumlarındaki dendritler makroskobik dış şekil olarak ağaç
dallarına benzer büyümeler sunmaktadır. Boyutları birkaç mm (1-5 mm)
civarındadır. Dendritlerin Mn oldukları analiz ile belirlenmiştir. Dendritik büyümeler
arazi çalışmalarında özellikle gri renkli opallerde yaygın olarak gözlenmiştir.
Mikroskopik ölçekte dendritlerin hem Ç.N. de hemde T.N de siyah renkte
polarize oldukları belirlenmiştir. Mikroskop çalışmalarında, büyüklükleri 1-2 mm
olanlar noktacık şeklinde, daha büyük olanlar ise ağaç dalı şeklinde oldukları
belirlenmiştir. Yapılan mikroskop çalışmaları ile opal bünyesinde bulunan dendritik
oluşumların fotografları aşağıdaki şekildedir.
Resim 4.8.1.1 : Ç.N. de opal bünyesinde bulunan dendritler siyah renkli
olarak gözlenmektedir
164
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.8.1.2: Dendritler ağaç dallarına benzer şekilde büyümeler
göstermektedir.
Resim 4.8.1.3 : Makroskobik boyut olarak çok küçük olan dendritler, T.N. de
noktacıklar halinde izlenmektedir
165
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.8.1.4: Boyutları 1-2 mm olan dendritler nokta şeklinde
görülmektedir.T.N.
Resim 4.8.1.5: Seyrek dendrit görünümü
166
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.8.1.6: T. N’ de Dendritlerin görünümü siyah renklidir.
167
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.8.2 Kütahya- Simav- Karamanca Ateş opallerinin petrografik incelenmesi
Kütahya-Simav ateş opallerini içeren kayalar sarı, krem renkli olarak
gözlenmiştir. Araziden alınan örneklerde yapılan petrografik çalışmalar sonucunda
riyolit oldukları belirlenmiştir. Riyolitlerde çapı 0,5 mm-1cm –3 cm arasında değişen
boşluklar bulunmaktadır. Bu boşluklara ateş opalleri olarak tanımladığımız
oluşumlar ve kuvarslar yerleşmişlerdir.
Alkali Feldspat:
Kayaçta hakim mineral olarak gözlenmektedir. Kuvarslara oranla daha fazla
bulunmaktadır. Alkali feldspatlar merkezden çepere dogru külah şeklinde
kristallenmişlerdir.
Alkali Feldspatlar üç farklı şekilde formlanmışlardır. Bunlar
1-) Çift nikolde sarımsı kahverengi, tek nikolde açık kahverengi renkte
gözlenirler. Genellikle sferolitler halinde bulunmaktadır. K’ lu feldspatlar sferolitik
dokuyu meydana getiren yelpaze biçimli kristaller halinde görülmektedir.
2-) Fenokristaller halde bulunan K’ lu feldspatlar bazen bir zeolit yada
kuvarsı içine almış, çevrelemiştir.
3-) Alkali Feldspat bazen bir jeodun etrafını saracak şekilde oval yada ovale
yakın şekillidir. Jeod etrafını çevreleyen formdaki alkali feldspatlar yine yelpaze
yada ışınsal şekillidir.
Bileşiminde bulunan Fe elementinden dolayı kırmızı lekeler gözlenmektedir.
168
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.8.2.1: Kayaç bünyesindeki Fe elementinden dolayı oluşan kırmızı lekeler
Sferolit:
Sferolit genel olarak bir kayaçta gözlenen küresel şekilde makro veya mikro
boyuttaki oluşuktur. İçinde ışınsal düzendeki kristaller bir merkezden yayılır.
Sferoliti oluşturan küçük kristaller gelişigüzel değilde simetrik olarak sferik
/yuvarlak olarak yerleşmişlerdir. Sferolitler çoğun ikincil kökenli devitrifikasyon
oluşumlarıdır, bunlar fenokristaller değildir. Kayaçtaki sferolit kümelerinin arasında
volkanik cam bulunabilir.
169
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Şekil 4.8.2.1: Sferolit oluşum modeli
Dereyalak bölgesinden alınan riyolitlerde gözlenen sferolitler birkaç mm
boyutuna ulaşmaktadır. İç yapıları kolaylıkla incelenebilmektedir. İnce kesitlerde
kürecikler şeklinde kümeler halinde gözlenmiştir. Bunların diğer minerallerden ayrı
analizleri sonucunda alkali feldspat ve kuvars bileşiminde oldukları, ötektik
kristalizasyon ürünleri oldukları belirlenmiştir.
Resim 4.8.2.2: Riyolitik kayaçta kümeler halinde gözlenen sferolitler
170
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.8.2.3: Yelpaze şeklinde gözlenen sferolitik yapı
Resim 4.8.2.4: Zeoliti içerisine almış sferolit görüntüsü
171
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Sferolitler genelde üste binen lavların ağırlıkları nedeni ile kenarları basılmış
şekilde görüntüler sunmaktadır. Bazen ortalarında bir mineral tanesi bulunabilir.
Sferolitler her zaman kürecikler şeklinde olmayabilir. Lavın akma yüzeyine
uygun uzamış, dallanmış, geyik boynuzu şeklinde ilerleyen sferolitlere aksiyolit
denir. Çalışma bölgesine ait riyolitlerde gözlenen sfreolitler tanımlamaya uygun olup
aksiyolit olarak tanımlanabilir.
Resim 4.8.2.5: Riyolitler içerisinde görülen ‘açık’ sferolit görüntüsü
İnce kesitlerde mikroskop çalışmalarında sferolit çeperlerinde sık olarak
alkali feldspat+ plajioklas ve kuvars fazları iç içe kristallenmiştir. Bu durum Ötektik
kristalizasyona örnek olarak tanımlanmaktadır. Opak mineral ve
amfibol
iğneciklerinden oluşan veya piroksen-plajioklasların ışınsal düzendeki dokuları
‘’açık sferolit’’ olarak tanımlanmaktadır. (Mc Kenzie ve diğ., 1982)
172
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.8.2.6: Sferolit çeperlerinde ötektik kristalizasyon ile gelişen alkali
feldspat ve kuvars lifleri
Resim 4.8.2.7 : Sferolitlerde alkali feldspat ve kuvarslar
173
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Sferolitlerde Çift nikolde mikroskop tablası çevrildiğinde her birinin içinde
siyah haç şeklinin belirmesi en tipik özellikleridir. Resim:
Resim 4.8.2.8: Ç.N. de sferolitik yapıda gözlenen haç işareti
174
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Sferolit oluşum modelleri:
Granitik –Riyolitik sistemde sferolitlerin oluşumunda nüveleşme, kristal
büyümesi, difüzyon, eriyiğin su içeriği, viskozite ve soğuma hızı değerleri önemli
etkenlerdir.
Sferolitlerde ana mineral alkali feldspat ve SiO2 mineralidir. İğneler bir nüve
etrafında ilerleyebileceği gibi bir kristalin kenar ve köşelerinde de büyümüş olabilir.
Resim 4.8.2.9: Ana mineral K feldspat ve diğer mineraller
Nüveleşme, kristal büyümesi, ve mağmatik kayaç dokusu arasında sıkı bir
ilişki bulunduğu bilinmektedir. (Lofgren, 1974). Nüve düzenli kafes yapısı olan katı
malzemenin atom veya iyonlarının yan yana gelmesidir.
175
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Riyolit, kayaçlar arazide bej, pembemsi bej renkli olup serttir. Birim
içerisinde riyolitler ile birlikte ateş opaller içinde yer aldığı bölümlere geçişler
sunmaktadır.
Resim 4.8.2.10 : Kuvars etrafında gelişme gösteren K Feldspat ve sferolitik yapı
Değişim tablosu;
2KAlSi5O8 + 2 HO2 + CO2→ H4Al2Si2O + 4SiO2 + K2CO3
Bu yolla meydana gelen serbest silis ya sularla gider yahut silis jeli haline
geçerek sonradan opal veya kuvars meydana getirir.
Ortoklazların
ayrışma
ürünleri
arasında
kuvars,
Plajioklasların ise zeolit , epidot , serisit, kuvars ve kalsit vardır.
176
muskovit,
serisit
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.8.2.11: Etrafı Fe ile çevrelenmiş sferolit kümeleri
Resim 4.8.2.12: Merkezde kuvars ve onu çevreleyen K’ Feldspat
177
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Resim 4.8.2.13: Sferolit, kuvars ve zeolitlere ait görüntü
Zeolit:
Kayaçta ikinci olarak en çok bulunan mineral formu zeolittir. Küçük jeodların
iç kısmı tamamen ışınsal yapıda zeolitlerce hiç boşluk kalmayacak şekilde
doldurulmuştur. Zeolitlerin gri renk tonlarında polarize oldukları gözlenmektedir.
Kütahya- Simav bölgesinden alınan örneklerde gözlenen zeolitlerin boyutları,
Eskişehir- Dereyalak bölgesinden alınan örneklerdeki zeolitlerden daha küçüktür ve
iç kısımları doludur. Hatta zeolitler o kadar küçüktür ki ancak tek nikolde ayırt
edilebilmektedir. İri, tek kristale ve damar dolgularına çok nadir olarak
rastlanmaktadır. Sferolitlerde de zeolitlerdeki bu durum gözlenmektedir.
178
4.ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.9 Ekonomik Jeoloji
Anadolu da Neolotik dönem öncesinden buyana sürekli gemolojik çalışmalar
(obsidiyen ticareti, kuvars vazolar, akik işlemeciliği vb..) sözkonusudur. Anadolu
medeniyetleri Müzesinde bunun en belirgin özellikleri görülebilir. (Obsidiyen,
kuvars vazolar; Asur Ticaret Kolonileri
Dönemi) Osmanlı döneminde Đstanbul
dünyanın önemli kuyumculuk merkezlerinden biridir ve saraya özellikle Asya dan
(Đran, Hindistan..), Orta Doğu’ dan (Kızıldeniz Zebercet Adası olivinleri) ve Afrika’
dan değerli taşlar gelmekte, bunlar genelde ermeni ustaları tarafından işlenmektedir.
Birinci Dünya Savaşı sonrası ermeni ustaların büyük bir bölümü Amerika’ ya
göç etse de Đstanbul Osmanlı kuyumculuğu geleneğini (pırlanta, zümrüt, yakut) hala
sürdürmektedir.
70 li yıllardan sonra amatör ruhlu bazı emekli askeri ataşelerin ve konuya ilgi
duyan jeologların çabası ile gemolojik objelere ilgi artar Henüz bu çalışmalar
emekleme aşamasında iken ; Turgut Özal 2ın başbakanlığı döneminde yurtdışından
işlenmiş taş ithalini serbest bırakılması ile yeni bir döneme girilir ve değerli taş
ekonomisinde boyutsal, hızlı gelişmeler gözlenir. Bu gelişmelerin olumlu ve olumsuz
etkilerini şöyle sıralayabiliriz.
Uzak Doğu ülkelerinden ithal edilmeye başlayan, işlenmiş kuyumculukta
kullanılmaya hazır ve çok ucuza malolan bu taşlar ülkenin yerli üretimini engelleyici
olmuştur.
Ancak ülkemizde daha önce böyle bir seri üretim mekanizması başlamış olsa
idi bile gerek üretimin boyutları gerekse maliyetinin düşüklüğü nedeni ile Uzak
Doğu malları ile rekabet edebilme şansı hiç olmayacaktı Nitekim Đstanbul Kapalı
çarşı esnafının ve diğer girişimcilerin (örneğin Ünal Kardeşler Firması) bu konudaki
çabaları hüsranla sonuçlanmıştır. Öte yandan bu yeni dönemin (ithal yarı mamul
taşlar) olumlu sonuçları da unutulmamalıdır. Şöyle ki:
Özellikle gelişen turizminde çok önemli katkıları ile ,gerek kuyumcular
gerekse tüketicilerin yarı değerli süstaşlarını yeniden keşfetmiş, bilgileri artmıştır.
179
4.ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Böylece yeni bir takı kavramı gelişmiş ve taşlı gümüşlü modasal takı
diyebileceğimiz çabuk tüketilip kendini yenileyen bir ekonomisi doksanlı yıllara
damgasını vurmuştur.
Bu gelişmelere paralel olarak özellikle güzel sanatlar fakültelerinde takı
tasarımı yeniden ele alınmış, hatta Dünya Altın Konseyi Türkiye temsilciliği tasarım
yarışmaları düzenlemiştir. Başka bir anlatımla altın ile çalışan kuyumcularda artık
sarraf kuyumculuğundan, yarı değerli taşların da altın ile birlikte kullanılabildiği,
güncel ve modasal kuyumculuğa geçmişlerdir. Bu arada Altan TÜRE ve Yılmaz
SAVAŞÇIN’ ın önce antika dergisinde yayınlanan ‘’Anadolu Takıları’’ konulu
tarihsel gelişimi anlatan makaleleri, daha sonra aynı yazarların Goldaş firması için
çıkardıkları kitaplar (Kuyumculuğun Doğuşu, Anadolu ‘da Takının Tarihi) da
konunun bilimsel akademik boyutunu oluşturmuştur.
Günümüzde ülkemizin yarı değerli süs taşları çok değişik boyutlarda
pazarlanmaktadır. Bodrum gibi yazlık bölgelerde, konuyu ayağa düşüren,
kaldırımlara serdikleri gazete kağıdı üzerinde kuvars, ametist pazarlayanlardan üst
düzey, ünik tasarımlar ile marka yaratmış sanatçılara (Gülbun SUERDEM, Mine
EMEK, Şenol AKDENĐZ, Ester BENMAYOR) kadar uzanan bir yelpaze söz
konusudur. Bu yelpaze içinde taş işleme ustaları (el işçiliği), gümüş ustaları ve
pazarlayıcılar kadar artık tasarımcılarda önemlidirler. Aşağıda birkaç önemli üretim
ve pazarlama atölyesine örnek vererek farklılıkları ortaya çıkartmaya çalışacağız.
Đlhan AKDAĞ; Yeri , Üretimi ve Pazarlaması
Mete ARIKAN
Birsen GERÇĐN
Eskişehir-Sarıcakayadaki dünyanın bilinen en eski ve en büyük kalsedon
ocağının (Eskişehirde çıkan bu taş Roma Döneminde ihraç edildiği limanın ‘’
Đstanbul-bugünkü Kadıköy ve o dönemki adı ile CHALCEDONY liman kenti’’ adını
almıştır)
Ruhsat sahibi olan Birsen GERÇĐN Hanım bu taşları bir yandan ham ihraç
ederken, bir yandan da Hindistan, Çin gibi ülkelerde çok ucuz işçilikler karşılığı
işlettirmekte ve yarı mamul takı parçalarının yanı sıra, küçük plastik objeler ve
180
4.ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
biblolar ürettirmektedir. Bu üretimler Đstanbul da pazarlanmakta veya mamul takı
olarak ihraç edilmektedir.
Yukarıda verilen üç örnekte de görüldüğü gibi, birbirinden çok farklı
yaklaşımlar söz konusudur. Ve her şekildede ekonomik açıdan oldukça tatmin edici
sonuçlar söz konusudur. Bu örnekler çoğaltılabileceği gibi artık ülkemizde Avrupa
Gemoloji Birliği Test Laboratuarının temsilciği bile (Đstanbul Sn. Celal
YAHYABEYOĞLU)
açılmıştır.Tüm
bu
görüntünün
ortasına
odaklanacak
olunduğunda, ülkemizdeki gemolojik gelişmeler ve yerli taşlarımızın optimal
değerlendirilmesi için tek bir öneri söz konusudur.
Bu öneri ne markalaşmak ne ünik tasarımlar ile butik tarzda, estetik kaygının
ön plana çıkartıldığı üretimler ile piyasaya egemen olmaktır. Zira ucuz ve zevksiz
Uzak Doğu seri üretimleri ile rekabetimiz hem olanaksızdır, hem de dünyada eşi
olmayan, renk zengini Ankara Çubuk Agatlarına, Eskişehir Kalsedonlarına veya
Dursunbey’ deki ince tabaka ametistlere yazık olacaktır.
Agat madencilik ve Mineral madencilik Türkiyedeki takı sektöründe başarılı
örneklerden sadece bir kaçı. Her iki vitrindede Turkuaz, zümrüt, ametist, opal, akik,
aytaşı, yeşim, yakut, krizoberil,kuvars türleri gibi değerli, yarı değerli süstaşlarını
görmek mümkün. Organik süstaşlarından inci, mercan talep gören takılar arasında
yer almakta.
4.9.1: Boncuk biçimli mercan kolye
181
4.ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.9.2: Doğal şekilde mercan kolye
Kolye, kolye uçları, yüzük, küpe, broş, bileklik, gibi takılar kesilmiş,
biçimlendirilmiş ve sunuma hazır durumda bulunmakta.
Ülkemizde takıların bir kısmı hazırlanırken bir kısmıda yurt dışından işlenmiş
olarak geliyor. Özellikle Çin, Hong Kong , Tayland takı sektöründe oldukça ilerlemiş
ülkeler. Bu ülkelerde fabrika gibi işlemeler yapılmaktadır. Yurdumuzda ise
işletilebilecek pek çok saha varken sadece Eskişehir Sarıcakaya kalsedonu
işletilmekte.
4.9.3: Çubuk şeklinde mercan kolye
182
4.ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
4.9.4: Ametist kristalleri
Mineral madencilikte Ege üniversitesi takı tasarımı örgencilerinin harika
tasarımlarını uygun değerlerde satışa sunulmaktadır. Burada sektörde eğitimin önemi
ön plana çıkmaktadır.
Takı ve aksesuar yapımında gümüş, altın gibi metaller kullanılıyor. Özellikle
fiyatının uygun olması talep edildiği için gümüş daha çok kullanılmakta. Satış
mağazalaında maliyeti düşük gümüşlü tasarımlar çoğunlukta bulunmakta. Ancak
nadir olarakta altına işlenmiş taşlı takılar talep ediliyor.
4.9.5: Kalsedon saat örneği
183
4.ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
Müşteri talebi daha çok renk uygunluğu yönünde. Gerek kişinin kıyafetine
gerekse sevdiği renge yönelmesi genel çizgiyi belirliyor. Süstaşının adı, özellikleri
ise REĐKĐ grubu tarafından biliniyor ve talep görüyor.
Yabancı uyruklu müşterilerin konuya daha bilinçli yaklaştıkları belirtilirken
yurt içinde üniversite eğitimi almış kesiminde takılara ilgi gösterdiği söylenebilir.
Sektörde önemli bir hususta yapay taşların varlığı. Ülkemizdeki bir çok
kuyumcuda altın ile yapay taşları işlemekte. Lakin kendisi bile süstaşının adını
bilmemektedir. Ayrıca müşteriye gerçek taş adı altında yapay taşı sunmakta ve
gerçek taş üzerinden değerlendirmektedir.
Takı sektörü aynı zamanda ülkemizin en köklü sorunlarından biri olan işsizlik
ile yaratmış olduğu istihdam alanı ile çözüm getirmektedir.
Takı sektörü henüz gelişimini tamamlayamamış olmasına karşın ilerleyişe
oldukça açık bir konumdadır bu noktada kültürel zenginliklerimizden kaynaklanan
avantajlar çok iyi değelendirilmeli ve özgün tasarımlarla öne çıkılmalıdır.
Oluşan bu sektörle beraber eğitimin önemi bir kez daha ön plana çıkmıştır.
Her alanda olduğu gibi buradada başarı, ürün, tasarım, pazarlama ve satışta kaliteye
bağlıdır.
Takı sektörünün, eğitime adaptasyonun sağlanması ile sağlanan başarı
sayesinde ilgili bölümden (uygulamalı takı teknolojisi) mezun olan öğrencilere yeni
istihdamlar yaratılarak ekonomik açıdanda pek çok mezuna iş olanağı sunmaktadır.
Tüm dünyada en büyük taş, metal firmalarının ürün sergiledikleri, yeni
koleksiyon tanıtımları ile gerçekleşen bu katılımlarda altın, platin, pırlantalı takılar
ile değerli süstaşları, inci, mercan gibi organik taşlarda tanıtılmaktadır. Özellikle son
yıllarda bunlara ek olarak ürünün gösterişini, ihtişamını ortaya koyabildiği vitrin ve
paketleme unsurlarıda tanıtılmaktadır.
Uluslararası başarılarda alışveriş ve tanıtımın en verimli olduğu Uluslararası
Fuarlara katılım söz konusudur. Etkin tanıtımını sağlamak amacı ile düzenlenen ses
getiren ve dünya devlerini buluşturan fuarlar hem ülkemizi hemde ürünlerin tanıtımı
açısından üreticiye, sektör üyelerine fırsatlar sunmaktadır. Bunların bazıları
Japonyada IJT-Tokyo UluslararasıMücevherat Fuarı, Amerikada JSK Show, Dubai
184
4.ARAŞTIRMA BULGULARI
Mine TEKBAŞ CANDAR
de IFTA Uluslar arası Moda Mücevherat ve Aksesuarları Fuarı, Hong-Kong ta
International Jewellery Show ve Almanya’ da gerçekleştirilen Uluslararası Fuarlar
Tüketici gözü ile değerlendirildiğinde mücevhere olan anlayış değişmiş, takı
aksesuar olma niteliğinin yanı sıra taşıyan kişiye ait karakteri yansıtan bir obje haline
dönüşmüştür.
185
5. SONUÇLAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
1- Tüflerin içerisinde bulunan Uranyum minerali Otunit’ in hidrotermal sirkülasyon
sırasında çözülerek opal bünyesindeki mangan ve demirden oluşan dendritler
içerisine yerleştiği belirlenmiştir. Bu nedenle analizlerde uranyum anomalileri
gözlenmiştir.
2- Turuncu ve yeşil renkli dendritli opallerin kimyasal analizi sonuçlarına göre;
turuncu rengin Fe, Mn ve Ti, yeşil rengin ise Ni ve Cr elementlerinden dolayı
oluştuğu sonucu ortaya çıkmıştır.
3- Yapılan Termolüminesans TLD çalışmaları sonucunda Dereyalak bölgesinden
alınan mavi, yeşil, turuncu renkteki opal oluşumlarının termolüminesans özelliği
göstermediği belirlenmiştir.
5- Bu çalışma için kullanılan dendritik opaller gemolojik açıdan yarı değerli süstaşı
grubuna girmektedir. Opaller, dilinimsiz bir yapıya sahip olmaları ve dendrit
içermeleri nedeni ile estetik bir görünümleri vardır.
Transparan
özellik
taşımamaktadır. Bol miktarda bulunmalarından ötürü işleme maliyetinin düşük
olması yönünden seri üretim kolayca yapılabilir niteliktedir. Tüm bu özelliklerden
dolayı kaboşon türü modellerde kesimleri yapılmıştır.
6- Eskişehir Dereyalak bölgesinde opal oluşumları için gerekli olan silis kaynağı
volkanik tüflerin alterasyonu ve /veya çevre litolojilerden iyonik halde Si+4 taşınması
ile beraber mağmatik gazların sağladığı silis getirimi olduğu belirlenmiştir.
7- Arazide yapılan jeoloji incelenmeleri sonucunda Dereyalak opalleri tüfler, killi
kireçtaşları ve marn gibi volkano-sedimanter birimler arasında yataklanma
sunmaktadırlar.
8- Turuncu, yeşil ve mavi renkteki opallerin 900
0
C, 1100
0
C derecelerde
fırınlanmaları sonucunda renklerinde değişimler gözlenmiştir. Bunun sonucunda
mavi renkteki opaller 900 0C de şeffaf, beyaz, krem renkte iken 1100 0C de mat
beyaz renge dönüşüm göstermekte iken koyu yeşil renkteki opaller 900 0C de açık
yeşile 1100 0C de koyu mavi, mor renge dönüşüm göstermişlerdir, turuncu renkteki
opaller ise 900 0C de sarı beyaz renk sunarlarken 1100 0C de kırmızı beyaz renge
dönüştükleri belirlenmiştir.
186
5. SONUÇLAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
9- Dereyalak bölgesinde kayaç boşluklarına yerleşmiş olarak bulunan opallerin
dendritik yapıları dışında genel bir özelliğide kuvars kristalleri ile doldurulmuş yada
astarlanmış merkezi bir boşluk içermeleridir. Boşluklu kısımların polarizan
mikroskopu altındaki incelemeler sonucunda silis taneleri ile dolduruldugu
belirlenmiştir.
10-Makro örneklerde Dereyalak opallerinin manyezit bir kabuk ile zarf şeklinde
kuşatıldığı belirlenmiştir.
SEM İncelemeleri Sonuçları
1- SEM fotoğrafları incelemelerinde, Dereyalak opal oluşumlarının bünyesinde yer
alan ve ona dendritik olma özelliğini veren ağaç dalı görünümünde yapıların bir ağ
dokusu gibi yayıldığı gözlenmiştir. Yapılan analizler sonucunda bu dendritik
yapıların mangan ve demir bileşimli pirolusit oldukları belirlenmiştir.
2-Jel dokulu esas opal maddesi içerisinde sferolitik taneli yapıya sahip silis varlığı
tespit edilmiştir. Bu sebeple opallerde jel doku yanında taneli dokununda birlikte
bulunduğu belirlenmiştir.
3-Elementel değişiklikler renk değişikliklerine neden olduğu belirlenmiştir. Mn
elementinin varlığında siyah dendritik yapıların, Ba elementininin beyaz renk
oluşumlarının gözlenmesine neden olduğu belirlenmiştir. Fe li ksımlar ise kırmızımsı
kahvemsi renklerde olduğu belirlenmiştir. Analiz sonuçlarında ortaya çıkan Ba
elementi SEM fotograflarında beyaz lekeler halinde gözlenmiştir. Ba elementi makro
yapıdamiktarına göre matlık ya da, parlaklık verdiği belirlenmiştir.
4-SEM fotografları incelemelerinde opal bünyesinde yuvarlağa yakın şekilde 1-5 µm
boyutunda, ya da kılcal borucuklar şeklinde gözeneklerin olduğu belirlenmiştir.
Yuvarlak yada yuvarlağa yakın şekillerin yüzey gözenekliği, kılcal gözeneklerin ise
su tutma özelliği nedeni ile bünyede bulunan mikroyapılar oldukları belirlenmiştir.
5- SEM fotografları ile belirlenen, Dendritik opal bünyesindeki kılcal gözeneklerin
uzun, ince kılcal borucuklar halinde ve birbirlerine paralel yerleşim sundukları
belirlenmiştir. Diğer yüzey gözenekliliği ise gelişigüzel bir yerleşim sunduğu
belirlenmiştir.
6- SEM çalışmalarında 900 0C ısıtılması ile ortamda su kaçışına bağlı olarak
mikroyapıda kırılmalar ve mikroçatlakların varlığı belirlenmiştir.
187
5. SONUÇLAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
7- SEM fotoğrafları incelemelerinde 1100 0C ısı değerinde silis küreciklerinin varlığı
belirlenmiştir. Bu küresel yapıların 50-100 µm boyutlarında oldukları belirlenmiştir.
8- Silis kürelerinin aralarında boşluk kalmayacak şekilde yerleştikleri SEM
fotoğrafları üzerinde gözlenmiştir. Kürelerin diziliminin şekilsiz olmadığı, kristalin
yapıda mineralleşmelere benzer yapıda SiO2 atomlarının düzenli kristal yığınları
şeklinde yerleşim sundukları tespit edilmiştir.
9- Silis küreleri üzerinde gözeneklilik mevcudu gözlenmiştir. Küre gözenekliliği
birkaç µm boyutlarında ve gelişigüzel olarak dağılım sundukları belirlenmiştir.
10- 1300 0C Isı değerinde SiO2 kürecikleri kısmen şekillerini kaybetmişlerdir.
Düzensiz dağılım göstermektedir ve sayıca 1100 0C de gözlenen miktara göre daha
az bulunmaktadır.
11- Büyük çaplı gözeneklilik bu 1300 0C ısı değerinde değerinde gözlenmemektedir.
Mevcut gözenekler v harfi formunda izlenmektedir.
12- Turuncu ve yeşil renkteki opallerdeki renklenmenin kökeni incelendiğinde,
kimyasal iz element analizleri sonuçlarına göre opal oluşumlarının küresel kristobalit
taneciklerinden yapılı olması, bununla beraber bu kristobalit küreciklerinin dizilimin,
düzensiz olmayıp kristalin yapılara benzer özellikler sunması, yani SiO2 atomlarının
düzenli küresel yığışımlar halinde gözlenmeleri Fe, Mn ve Ti elementlerinin turuncu
renkli opallere, Ni ve Cr elementlerininde opallerin yeşil renkli oluşunda etkin
piğment oldukları belirlenmiştir.
Ateş opali sonuçları
1- Opaller hidrotermal silisli çözeltilerde kolloidal formdaki silisin 100 0C nin
altındaki sıcaklıkta, yüzey koşullarına yakın basınçta ve çökelimle oluşmuşlardır.
Opalin dokanak yüzeylerine yakın olan örnekleri daha fazla çatlaklı iken merkeze
doğru olan örnekler daha som bir sunmaktadır.
2-Demiroksit izleri taşıyan opalde nokta analizinde konsantrasyon sırasına göre Si,
Al, Fe ve U saptanmıştır.
3- Opal, silis bileşimi gösteren bünyesinde bir mineraldir. Silisin katılaşmasındaki
sıra göz önüne alındığında ; SilisR- opal CT- kalsedon R- kuvars Opalin yeri amorf
ve kristalin arası (kriptokristalin) evreyi temsil etmektedir.
188
5. SONUÇLAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
4- Mikroskop incelemelerinde ateş opallerini içeren riyolitik kayalarda sferolitik yapı
hakimdir. Sferolitler, alkali feldspatlardan oluşmaktadır.
5- İnce kesitlerde ve SEM çalışmalarında piroksen iğnecikleri, çubukları şeklinde
yapıların olduğu belirlenmiştir. Piroksenlerden oluşan bu yapının 1300 0C ısıda ana
formunu koruğu belirlenmiştir.
6- Ateş opallerinde Fe lekelerinin yoğunluğu dikkat çekicidir. Bunun ateş opallerinde
turuncu renkte etken olduğu analizler ile desteklenmiştir. Ateş opalinde kırmızı,
turuncu, sarıya kadar değişen renklenmenin nedeni ateş opali bünyesinde yer alan
demir içerikli nanoinklüzyonlardan kaynaklandığı belirlenmiştir.
7- Doğal ateş opalinde homojenlik yok süngerimsi, heterojen bir yapı hakimdir. Tüm
bunlar çökelme esnasında farklı elementlerin oluşturduğu heterojen yapıya neden
olmakla beraber, doğal çökel ortamının bir göstergesidir.
8- Mikrostrüktür,
taramalı elektron mikroskobu SEM yöntemiyle incelenmiştir.
SEM incelemeleri ile ortamda iğnemsi yapıda Opal- CT Kristobalit çökelimine ve
kuvars varlığına işaret etmektedir.
9- 900 0C de ısı değerine maruz kalan ateş opali örneklerinden elde edilen taramalı
elektron mikroskobu sonucunda gözenek büyüklükleri 1-5 mikron arasındadır. Bazı
gözenek boyutları nadir olarak 50 mikrona ulaşmaktadır.
10- 1300
0
C de ateş opalinde bünyeden su kaçışına bağlı olarak homojen
gözeneklilik (eş boyutlu) görülmektedir. Gözenekler biçimsel olarak kılcal şekilde
görülebilmektedir.
11- Turuncu renkteki ateş opalinde partiküllerin düzensiz olarak yerleştikleri
belirlenmiştir. Buda play of color özelliği göstermeyen opallerin karakteristik bir
niteliği sonucu görülen bir özelliktir. SEM sonuçları bunu desteklemektedir. Play of
color özelliği sunan opallerde ise silika düzenli bir sıralanma sunmaktadır.
12- Petrografi çalışmaları ile ateş opallerinin riyolitik tüfler içerisinde bulundukları
belirlenmiştir.
13- İnceleme alanımız olan Dereyalak ve Simav –Karamanca bölgelerinde killeşme
sözkonusu olmadığı gibi
yaygın silisleşme ve sosonitik genç volkanizma söz
konusudur. Bu bağlamda incelenmiş olan opaller mağmatik kökenlidir diyebiliriz.
189
5. SONUÇLAR
Mine TEKBAŞ CANDAR
Tartışma
1- Takı ve aksesuar yapımında gümüş, altın gibi metaller kullanılmaktadır.
Özellikle fiyatının uygun olması talep edildiği için gümüş daha çok kullanılmakta.
Satış mağazalarında maliyeti düşük gümüşlü tasarımlar çoğunlukta bulunmakta. Seri
üretim ile taşların değeri düşürülmemelidir. Özellikle konunun ciddiyeti açısından
büyük tasarım firmaları ile yapılabilecek anlaşmalar büyük ölçüde önemlidir. Bu
firmalar ile hem sektörde istihdam alanı oluşturulabilir, hemde süstaşlarının önemi
bir kez daha vurgulanabilir.
2- Sektörde önemli bir hususta yapay taşların varlığı. Ülkemizdeki bir çok
kuyumcuda altın ile yapay taşları işlemekte. Lakin kendisi bile süstaşının adını
bilmemektedir. Ayrıca müşteriye gerçek taş adı altında yapay taşı sunmakta ve
bunlar gerçek taş üzerinden değerlendirmektedir. Bu hususta sertifika konusu büyük
önem arz etmektedir. Ancak sertifika sahibi kuyumcuların taşlı tasarımlarını
müşteriye sunmasına izin verilmelidir.
190
KAYNAKLAR
ABBAK, N., 2002. Ülkemiz süstaşlarının Selçuklu Motifleri ile Bezenerek
Üretimlerine Örnekler, Bornova,İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Yöneten; Prof. Dr. Rezan BİRSOY
AKAY, E., HASÖZBEK, A., VE ERDOĞAN, B., (2004), Simav (Kütahya,Batı
Anadolu) Çevresinde Menderes Masifinin Kuzey Kenarının Ecrimi, 57. Türkiye
Jeoloji Kurultayı, 2004, s.133.
ARCASOY, A., 1988. Seramik Teknolojisi, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi, İstanbul
AREM, J., 1987, Color encyclopedia of gemstones
AYTER, A., 1996. Kuyumculukta Meslek Sanatı, İstanbul
BAŞ H., 1983. Domaniç Tavşanlı, Gediz, Kütahya yörelerinin Tersiyer jeolojisi ve
volkanitlerinin petrolojisi: MTA Rap, 7293 (yayımlanmamış), Ankara
BROWN, G., 2002. Louısıana Opal, Allgem Services, Albany Creek, Queensland,
Volume 21, Number 6, April-June, Australian Gemmologists
BEATTİE, R, 2002. deposit of precious opal,Brisbone Queensland, Volume 21,
Number 6, April-June, Australian Gemmologists
BİRSOY, R.,1983. Kuvarsın Dumanlı renklenmesi, DoğaA1,8,1,pp.511-512
COENRAADS R. R., AND POGSON, E. R., 1998. An occurence of
mıcrocrystallıne opal Nıpple Mountain, Kelowna, Brıtısh Columbia, Canada, The
Australian Gemmologıst Journal Volume 20, Number 2, April-June
DAĞ, F., 1978. Balıkesir- Dursunbey-Gügü Köyü Ametist ön etüt raporu rapor no;
0434 MTA yayınlanmamış
DORA, O.Ö., KUN, N., SAVAŞÇIN, M.Y.,1986. Menderes masifinde bir soy
mineral: Diaspor. E.Ü. Journal of sciences Faculty Series B, Suppl. 8, pp. 69-80
ERCAN, T., DİNÇEL, A., METİN,S., TÜRKECAN, A., VE ERDOĞDU, G.,
1978. Uşak yöresindeki Neojen havzalarının jeolojisi: Türkiye Jeoloji Kur. Bül.., 21,
2, 97-106
ERCAN, T., GÜNAY, E., SAVAŞÇIN, M.Y.,(1983) Simav ve çevresindeki
senozoyik yaşlı volkanizmanın bölgesel yorumlanması MTA Dergisi, s. 86-101
191
FRITISH,G.,
OSTROOUMOV,
M.,
RONDEAU,
B.,
BARREAU,
A.,
ALBERTİNİ, D., MARİE, A.M., LASNİER, B., WERY, J., 2002. Mexican Gem
Opals Nano-and Micro-Structure Origin of Color Comparison With Other Common
Opals of Gemmologıcal Significance, The Australian Gemmologıst Journal Volume
21, Number 6, April-June
GORDON, A.,
Gemstones/minerals.er.usgs.gov/minerals/pubs/commodity/gemstones/290498.pdf.
GÖZLER, Z.M., CEVHER, F., KÜÇÜKAYMAN, A., 1985. Eskişehir Civarının
Jeolojisi Ve Sıcak Su Kaynakları, MTA Dergisi,
GÖK, S., 1974. Bayramiç- Dikili-Ayvalık, İvrindi ilçeleri civarındaki bazı opal
zuhurlarının incelenmesi raporları. Rapor no: 5277 MTA yayınlanmamış
HATİPOĞLU, M.,1996. Mineralogical and Gemological Investigation of Barred
and Banded Agates of Çubuk ( Ankara) Area . Dokuz Eylül Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi
HAN, G., 2002. Ülkemiz Süstaşlarının Optimal Ekonomik Değerlendirmesine
Örnekler, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji
Mühendisliği Bölümü, Yöneten; Prof. Dr. Yılmaz SAVAŞCIN
HASÖZBEK, A., AKAY, E., VE ERDOĞAN, B., 2004. Simav Mağmatik
Kompleksinin Jeolojisi, Petrolojisi ve Evrimi, 57. Türkiye Jeoloji Kurultayı Bildiri
Özleri Kitabı
HAMİLTON , WR., AR WOLLEY, AC BISHOP, 1990. mınerals rocks and
fossıls
JENSEN, D.E. , Gettıng acquainted with minerals,
KİBİCİ, Y., 1984. Sarıcakaya masifinin jeolojisi petrografisi ve petrografik
etüdüT.C. Anadolu Üniversitesi yayınları yayın no:19 Eskişehir
KİNNAİRD, A. J., 2002. A note chocholate-brown opal associated with volcanic
rock in Somaliland, The Journal of Gemmology, Volume 28, Number 1,p 81-84
KRAUSKOPH,K.B., 1982, Introduction to Geochemistry, 2 nd edition. Mc.GrawHill book company. P. 405
KUMBASAR,L., 1977. Silikat mineralleri
KETİN, L., 1982. Mühendislik Jeolojisi
192
LÜLE,
Ç,
1998.
Muğla-Milas-
Küçükçamlıktepe
Diaspor
oluşumlarının
Mineralojisi, Oluşum koşulları, ve Gemolojik Özellikleri Ankara Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü Master Tezi
LİDDİCOAT, R. T., 1989. Handbook of Gem Identification,ISBN 087311-021-8,
Copy right 1989 by the G.I.A.
LOFGREN, G., 1974. An experimental study of plagioclase morphology:
isothermal crystallization. Am. J. Sci., 274, 243-273
MATLİNS A.G., AND BONANNO, A.C., 1997. Gem Identification made easy,
Wood Stock, VT: Gemstone Press
Mc Kenzie, W.S., DONALDLSON, C.H. and GUILFORD, C., 1982. Atlas of
ıgneous rocks and their textures. John Wiley, 148 p
NASSAU, K., Gemstone enhancement, 1994
OYGÜR, V., 1997. Bir Epitermal Cevherleşmenin Anatomisi: Mumcu ( BalıkesirSındırgı), İç.-Batı Anadolu, MTA Dergisi 119, 63-72
OBERSTEIN, I., GAN, R., 2000. Supplıes and equıpment for the jewellerydıamond trade, gemologıcal ınstruments, Rubın&Son 50 th anniversary edition New
York, London, Hong Kong
OYGÜR, V., ERLER, A., (1999), Jasperoid tipi epitermal cevherleşmeye batı
anadoludan bir örnek: degirmenciler antimuan cevherleşmesi (Simav Kütahya),MTA
Dergisi 121, 97-113,
ÖZEN,
H.,
SARIFAKIOĞLU,
E.,
GÜLTAŞLI,
Ö.
F.,
SAYAK,
H.,
ÇOLAKOĞLU, A., 2004. İnönü (Eskişehir) Güneyinde Yeni Bir Ofiyolit Bulgusu
Ve Petrojenezi, 57. Türkiye jeoloji kurultayı bildiri özleri kitabı
OYGÜR, V., ERLER, A., 1999, MTA Dergisi 121,97-113, Jasperoid Tipi Epitermal
Cevherleşmeye Batı Anadoludan Bir Örnek: Değirmenciler Antimuan Cevherleşmesi
Simav- Kütahya
ÖZGEN, H., Elmas, 1993. İstanbul
JENSEN,D., George Letchworth Englısh, gettıng acquinted with minerals
PEARSON,C., 1998. Diamonds-The demand equation : Mining Journal, v.331, no.
8505, November 6, p.7.
SAVAŞÇIN,Y., TÜRE, A., 1985-1988. Anatolia Jewellery, Antika Dergisi
193
SAYAR, M., 1995. Mineraloji ve Jeoloji
SCHUMANN, W., 1997. Gemstones of the world .NY Sterling Publishing Co.
SCHELLNEGGER J., 2002. Classification of Natural Opal Type 1, The Australian
Gemmologıst Journal Volume 21, Number 7, July-September
SEYİTOĞLU, G., (1997), The Simav Graben: An example of young EW Trending
Structures in the Late Cenozoic Extensional system of Western Turkey,Turkısh J.
Earth Sci., 6, (1997),135-141
SHAFFER ,P., HERBERT, S.,ZIM, Goldenpress Inc.New York
SMİTH, I. S., 2004. ganoksin.com.
TEKBAŞ, M., 2002. Beril Grubu Süstaşı: Aquamarine, 55. Türkiye Jeoloji
Kurultayı MTA Ankara 11-15 Mart
TEKBAŞ, M., 2003. Anadoluda kullanılmış bir süs taşı Turkuaz, Mühendisliğin 10
yılı Isparta sempozyumu, Mayıs
WEBSTER, R., 1994. Gems ‘’Their Sources, Descriptions and Identification’’ ,
Reed Educational and Professional Publishing Ltd, Oxford, pp.
WEBSTER, R., 1961. Webster s New İnternational Dictionary of the English
Language, G&C. Merriam Company, Springfield,M. A, Second Edition,3, 194 p.
YAMAN, T., 1996. Süstaşlarında Yeni Ürün Tasarımı ve Pazarlamanın Önemi
İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği
Bölümü, Yöneten; Prof. Dr. Yılmaz SAVAŞÇIN
YAMAN, F., 1996 Süstaşlarının Özellikleri Şekillendirilmesi ve Ekonomisi, İzmir,
Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü,
Yöneten; Prof. Dr. Yılmaz SAVAŞCIN, Bornova, İzmir,Temmuz,
194
ÖZGEÇMİŞ
1976 Yılında Adana’ da doğdum. 1992 Yılında Çukurova Üniversitesi
Mühendislik Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümünü kazandım. 19961997 yılı arasında 1 yıl süre ile YADEM’ de yabancı dil eğitimine katıldım. 1997
Yılı itibarı ile Araştırma Görevlisi olarak Çukurova Üninersitesi Jeoloji Mühendisliği
bölümünde göreve başladım. Master tezimi mineraloji-petrografi anabilim dalında
Mersin ofiyolitleri ve mağmatik kompleksi konusunda 2000 yılında tamamladım.
Aynı yıl doktora eğitimime başladım. İngilizce bilmekteyim. Evliyim, Arda adında
bir oğlum var.
195
EKLER
Ek 1.1 Gemolojik Terminoloji
Ek 4.1.8 Isıl Işıldama Fenomeni (Termal Işıldama)
4.1.8.1 Giriş
4.1.8.2 TI D Nedir?
4.1.8.3 TLD Olmayan Doz Ölçerler
4.1.8.4 Termal Işıldama Zamanı
4.1.8.5 Termal Işıldamada Genel Sıra Kinetikleri Modeli
4.1.8.6 Diferansiyel Denkleminin Ardındaki Fizik
4.1.8.7 Termolüminesans Teorisi
4.1.8.8 Termolüminesans Kinetikleri
Ek 4.9.1 Kıymetli Taş Ve Maden Kaçakçılığı
4.9.1.1. Giriş
4.9.1.2. Düşük ayarlı altın olaylarında yapılması gereken hususlar
4.9.1.3. Kıymetli taş ve maden kaçakçığı olaylarında yapılması gereken
hususlar
Şekil 4.9.1.1: Bazi önemli mücevher taslarının fiyatları
Şekil 4.9.1.2: Gram üzerinden bazı süs taşlarının değerlendirilmesi (2004 yılı itibarı
ile)
Şekil 4.9.1.3: Dünya elmas üretimi (süs taşı ve toplam endüstriyel) (bin karat)
Şekil 4.9.1.4: Dünya kıymetli ve yarı kıymetli taş üretimi
Şekil 4.9.1.5 : Yurt Dışında üretilen süstaşı miktarı toplam olarak fiyatı
Şekil 4.9.1.6: sentetik süstaşlarının ithal edilen miktarlarının parasal değeri
Şekil 4.9.1.7: ithal edilen imitasyon süstaşlarının değeri
Şekil 4.9.1.8 : Kesilmiş renkli süstaşlarının karat üzerinden fiyatı (yurt dışında)
196
Ek 1.1 Gemolojik Terminoloji
Mineral, kayaç, süs taşı yada benzer herhangi bir isim. Tüm bunlar
kuyumculukta, mücevhercilikte, müzelerde süs taşları yada mineraller olarakta
tanımlanabilir. Ancak marketçilik sektöründe yani piyasa tanımlamaları ile gemoloji
biliminde kullanılan tanımlamalar bazen birbirinden farklı olabilir. Bu nedenle
aşağıda süs taşları ile ilgili olarak bazı tanımlamalara yer verilmiştir.
Gemoloji: Gemoloji süstaşı bilimidir. Mineralojinin yeni bir alt disiplin
olarak kabul edilmektedir.
Gemolog: Süstaşlarını, biyolojik materyalleri tanımlayan, sentetik-imitasyon
materyallerin ayırdımını yapan, onları değerlendiren, işlem uygulayabilen kişiler
gemolog olarak tanımlanmaktadır.
Gemologların çalışmaları şu şekilde sıralanabilir.
1- Doğal, gerçek süstaşlarını sentetik ve imitasyonlardan ayırmak.
2- Zenginleştirme-iyileştirme işlemlerine tabii tutulmuş doğal-sentetik ve
imitasyon süstaşlarını tanımlamak
3- Tüm süstaşlarına ve diğer materyallerin değerini belirlemek
4- Süstaşlarının ve diğer materyallerin kalitesini belirlemek
Süs taşı: Doğal olarak oluşmuş, nadir bulunan, güzel ve çekici özellikte,
dayanıklı, sağlam ekonomik değer taşıyan minerallere süs taşı denir. Bu taşlar
genelde kuyumculukta kullanılmaktadır. Bazıları hariç inorganiktir. Mercan, inci,
amber gibi süs taşları organik kökenlidir. (bitki-hayvan kalıntıları)
Süs taşların da farklı terimlerde kullanılmaktadır. Kıymetli taş, mücevher taşı,
süs taşı, değerli taş, renkli taş, yarı değerli taş, yüzük taşı.
Süs taşları ya da kıymetli taşlar olarak tanımlanan malzemeler yarı kıymetli
ve kıymetli süs taşları olmak üzere iki grup altında incelenirler. Süs taşları doğada
yaygın olarak bulunan karbon, aluminyum, silisyum, kalsiyum ve magnezyum gibi
elementler tarafından oluşturulur.
Değerli taş: Bu terim süs taşları için kullanılır. Örneğin elmas, zümrüt, yakut,
safir gibi. Diğer yandan değerli taş dendiğinde nadirlik, güzellik, parlaklık, renk
yansımaları gibi özellikler taşıyan materyaller olarakta tanımlanabilmektedir.
Diğer materyaller:Diğer materyaller grubuna giren unsurlar
1- Kayalar: Bunlar birkaç mineralin bir araya gelmesinden oluşurlar.
Örnek: Lapis Lazuli = kalsit+pirit+sodalit
1- Non-Kristalin materyaller
Bunlar kristalin olmayan amorf materyallerdir.
Örnek: opal
2- Ornamental materyaller
Bunlar transparan özellikte olmamakla birlikte tüm güzelliklerini taşıdıkları
güzel, çekici yüzey renklerine borçludurlar.
Örnek: Malakit yeşil
3- Organik gem materyalleri
Canlı organizmalardan oluşan süstaşları grubudur.
Ivory, Amber, Mercan, İnci, Kehribar örnek olarak verilebilir.
İnsan yapımı-El yapımı ürünler: Süstaşı olarak farklı bir gruptur. Bunlar
sentetikler ve imitasyonlar olarak iki gruba ayrılır.
Sentetik yada artificial: El yapımı; gerçek eşdeğerleri ile aynı fiziksel
özelliklere, kimyasal kompozisyona, kristal yapısına ve optik özellikler taşırlar.
Doğal süs taşları gibi görünürler. Oluşumları laboratuvar ortamıdır. Sentetikler her
zaman için imitasyonlara göre biraz daha pahalı olmuşlardır. Sentetik safir, sentetik
elmas
İmitasyon- Simulated- Simulant: El yapımı süstaşı gerçek doğal süs taşına
çok benzerlik sunarlar. Ancak kimyasal olarak doğal süs taşlarından oldukça
farklıdır. Sadece dış görünüş olarak doğal eşdeğerleriyle benzerlik sunan el yapımı
materyaller imitayon olarak tanımlanırlar. Pek çok imitasyonun yapımında cam,
plastik ve kompozit taşlar kullanılır.
Değerli süs taşı kavramı: Süstaşı içerisinde önceden var olan yada sonradan
oluşmuş bir takim birikimler, inklüzyonlar, v.b. tasin saydamlik, şeffalık, temizlik
gibi özelligini bozduğu söylenebilir (dogal yakut, safir ve bazi mücevher taslarinda
oldugu gibi). Ancak tüm bunlarla beraber bu birikimler bazı süs taşlarının güzelligini
hatta degerinide arttırmaktadir. Hatta bazi taslarda bu birikimler taşın geldigi ülkenin
belirlenmesinde kullanılan birer iz, birer ipucu olarak tanımlanabilmektedir.
Carat: Gemolojide kullanılan ağırlık birimi ölçüsüdür. 1 carat = 0,2 gram dır.
Carat mineral için bir boyut ölçüm birimi değildir.
Kaba: Tamburlama, kesme, parlatma gibi tüm işlemlerden önce doğal
haldeki kristal formuna denir.
Kesim: Bileyleme, öğütme, daha sonrada gemtaşını parlatma olarak
tanımlanır. Kaboşon yada faset kesim olarak yapılabildiği gibi fancy şekillerde de
kesim yapılabilir.
Baget kesim: Fransızca Baguette (çubuk-sopa) sözcüğünden ileri gelir. İnce
ve uzun şekilde traşlanmış bir elmas formudur.
Basit kesim: Genellikle taçta ve külahta sekizer faset bulunan kesim.
Fransızcada ‘’sekiz sekiz’’ anlamına gelen ‘’Huıt Huıt’’ dilimize ‘ vit vit’ olarak
geçmiştir ve genel olarak basit kesimleri tanımlamak için kullanılır.
Karışık Kesim: Taşın tabla ve külah kısımlarının ayrı esaslara göre
kesilmeleri. Örneğin üstü pırlanta kesimi, altı basit kesimle kesilmiş bir elmas.
Sekize sekiz kesim: Çok küçük, yuvarlak, doğal inci. Bunlar genellikle 2 mm
boyutunda altında bulunurlar. Özellikle antik mücevheratta kullanılmaktadır.
Kuyumculukta vit vit adı verilmiştir.
Faset: Küçük kare, geometrik parlatılmış yüzler olarak tanımlanabilir.
Gemtaşı yüzeyi belli bir açı ile kesilir ki bu kesimde taşa ekstradan bir parlaklık
kazandırılır. Amaç taşın doğal parlaklığının yanısıra yapılacak doğru kesim ile
parlaklık kazandırmaktır.
Kaboşon: Gem taşlarını kesme yöntemlerinden birisidir. Yüzeyde bir yada
iki eğri yüzey ile şekillenir. Bu eğriler konkav yada konveks olabilir.
Pırlanta kesim : Özellikle faset kesilebilecek nitelikteki taşlar için oldukça
uygundur. Örneğin elmaslar. Bu yöntemde 3 köşeli kesim yapılır.
Markiz: Özel bir forma göre yapılmış elmas kesimi. (Birbirini çok az kesen
iki dairenin ortak kesişme alanına benzer)
Zümrüt kesim: İki yan kenarı uzun bir sekizgen şeklinde yapılmış olan
kesim.
Tabla: Bu terim faset kesilmiş bir süstaşının tepedeki en geniş faset yüzeyini
ifade eder.
Bufftop: Tepede bulunan kısımda kaboşon kesim, tabanda ise faset kesim
uygulaması için kullanılan bir terimdir.
Tumbling: Gem taşının bir tambur içinde yuvarlatılması, çevrilmesi,
aşındırıcılar yardımıyla yuvarlatılması, parlatılması ve onların düzensiz olan köşeler
ve yüzeylerinin bu yolla şeklillendirilmesi işlemleridir.
Melee: Terim genel olarak kesilmiş küçük süstaşları için kullanılmaktadır.
Bunlar ağırlık olarak 0,2 carat yada daha da az olan süstaşlarıdır. Pek çok melee
yuvarlak şekillidir.
Kübik zirkon : CZ olarak simge edilmektedir. Doğal olmayan insan yapımı
olan elmaslar için kullanılan bir terimdir.
Kedi gözü: Yarı transparandan opaka kadar değişen özellikteki, sarımsı
kahverengimsi, kahverengi, kırmızımsı kahverengi olan kuvarslarda ve en yaygın
olarak krizoberillerde gözlenen bir özelliktir. Dalgalı kedi gözü özelliğinin farklı bir
türüdür. Birbirine paralel gibi görünen ve taşı çevirdikçe hareketli izlenimi veren ışık
hüzmeleri şeklinde tanımlanır. Kedi gözü yansıması mineralin iç yapısı ile ilgili bir
özelliktir.
Sertlik: Yüzey aşındırmalarına, etkilerine karşı taşın karşı koyma direncidir.
Kırılmaya karşı gemtaşının direncidir.
İnklüzyon: Yabancı maddeler, taşın bünyesinde gömülü cisimcikler için
kullanılan terimdir
Opak: Süstaşının ışığın içinden geçmesine izin vermediğinde kullanılan
terimdir.
Montür: Taşların monte edildiği mücevherin üst kısmı
Sentetik süs taşları
Sentetik, laboratuvar ürünü, el yapımı eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.
Sentetik taşlar doğada bulunan taşların laboratuvarlarda ileri teknoloji ile üretilmiş
yapay türleridir. Sentetikler doğal süs taşları ile aynı optik, fizik ve kimyasal
özelliklere sahiptir. Dolayısıyla birbirlerinden ayırt edilmeleri son derece zor olup
ancak özel donanımlı laboratuvarlarda mümkün olabilir.(Yahyabeyoğlu, M. C. 2002)
Süs taşlarının tüketicileri arasında zamanla kendilerine iyi bir yer edinmesi ile
birlikte gerek ekonomik oluşları, ve gerekse güzelliklerinin gerçek olanlardan farksız
oluşu insanların sentetik üretime yönelmesine neden olmuştur.
İlk olarak 1900 lü yıllarda gerçek süs taşlarına benzeyen sentetik üretim
yapılmaya başlandığı bilinmektedir. Sentetik olarak üretilen ilk süs taşı yakut olarak
bilinmektedir. Daha sonra farklı tekniklerde kullanılarak, eritme tekniği gibi, safir ve
diğer bazı süs taşlarının ( rutil, stronsiyum titanat) üretimi gerçekleştirilmiştir.
İlk sentetik süstaşı 1838 de denendiğini ve bunun sadece bir bilimsel deneme
olduğu belirtilmiştir.( Schumann 1997, p 243)
Fransız kimyacı Verneuil gem kalitesindeki sentetik yakutu 1888 de üretmeyi
başarmıştır. Sentetik mavi safirler 1910 da üretildi, daha sonra renksiz, sarı, yeşil
renklileri eklendi. Alexandrit ve renkli safirlerinde üretimi gerçekleştirilmiştir.
( Schumann 1997, p 243)
Star yakutların, safirlerin ve rutilin üretimi 1947 de gerçekleştirilmiştir. 1910
yılında sentetik spinel, 1940 ta sentetik zümrüt üretimi başarı ile sonuçlanmıştır.
Daha sonraları 1948 de diamonit yada titania olarak bilinen sentetik rutil yani
elmasın sentetiği üretilmiştir. YAG ise 1969 da başarı ile gerçekleşmiştir.
(Schumann 1997, p 246)
Sentetik süstaşlarının yapım metodları;
Flux metodu, Flame fusion
Float zoning
Hidrotermal metodu
Scrull melting
Bars and belt metodu
Sentetik süstaşlarının başlıcaları
Ametist, beyaz topaz, mavi topaz
ıolite, rodolit, zümrüt, peridot
siyah onix, yeşil agat, yakut
mavi safir, inci, aytaşı
dumanlı kuvars, amber, lapis
opal, sitrin, granat
(Smith, S.,)
İmitasyon Süstaşları
İmitasyon süs taşları doğal olanlarla sadece renk olarak benzeşirler. Onun
haricinde doğal süs taşlarıyla aynı olan hiçbir kimyasal, strüktürel yada fiziksel
özellikleri taşımazlar.
Sentetik olsun veya olmasın herhangi bir taşın bir başka isim altında
sunumuna imitasyon ( taklit) denir. İnci adında satılan boncuklar, kehribar adında
satılan plastikler, taş adında satılan camların hepsi birer taklit örneğidir.
(Yahyabeyoğlu M.C.)
İmitasyon süs taşlarına en güzel örnek kübik zirkon verilebilir. Kübik
zirkonlar elmasların yerini alan imitasyon süs taşlarıdır. Bunun yanı sıra kırmızı cam
da doğal yakut unu yerine yapılan imitasyon üründür. Fakat kırmızı cam hiçbir
fiziksel veya kimyasal özelliği ile yakut ile benzerlik sunmaz.
Cam, plastik ve seramikler imitasyon süs taşları için kullanılan temel
malzemelerdir.
Bu konuda önemli hususta plastiklerin imitasyonların oluşturulmasında
kullanılmalarıdır. Özellikle amber, ıvory ve diğer bazı opak materyallerin
imitasyonlarının yapımında plastikler kullanılmaktadır. Ayrıca yine zümrüt, turkuaz
gibi bazı süs taşlarının yüzey kaplamaları yapılması amacı ile yine plastikler
kullanılır. Ancak plastikler bilindiği gibi gem kalitesinde değillerdir. Plastik Amber
için Amberdan, plastik opaller için ise Opalite terimi kullanılır. (Liddicoat, 1989)
1998 Yılında Charles&Coulvard diğer adıyla C3 Inc. Pırlantayı aratmayacak
güzellikte olduğunu iddia ettikleri bir taklidi '‘Moissanite'’ adı altında ilk kez
piyasaya sürdüler. New York’ ta on ünlü kuyumcuya sorulan bu taş tam sekiz
kuyumcu tarafından pırlanta diye kabul gördü. Elmas test cihazlarını yanılgıya
uğratan ve nerdeyse pırlanta kadar sert olan bu maden aslında kullandığımız zımpara
taşından başka bir şey değildi. Biraz şekil değiştirip pırlanta olarak karşımıza
çıkmıştı. (Yahyabeyoğlu M.C.)
(Schumann 1997, p 342) Eski Mısırlıların camdan ilk imitasyonları
yaptıklarını çünkü gerçek olanların çok pahalı yada çok nadir olduklarını belirtmiştir.
Mısırlılar tarafından ilk imitasyonlar 7000 yıl önce yapılmıştır. Turkuazın
imitasyon olarak yapımı bu dönemde gerçekleştirilmiştir. Turkuaz renkli seramik
materyal, ısıtılmış fayans, boncuklar, yüzükler, bilezikler şeklinde bulunmaktadır.
(Matlins and Bonanno 1997, p 227)
Mineraloid:
Süs taşlarının çoğu oldukça sert ve stable minerallerdir. Sadece birkaç süs taşı
ve oksitlerin bazıları ise tek bir elementten oluşmaktadır. Tıpkı elmasın saf karbon
olduğu gibi olabilir.
Bazı süs taşlarına tam olarak mineral denemez. Bunlara mineraloid denir.
Mineraloidlere örnek olarak amber, opal ve moldavite verilebilir. Bunların
oluşumları diğer süs taşlarından biraz farklıdır.
Ek 4.1.8 Isıl Işıldama Fenomeni (Termal Işıldama)
TI
olayı hem radyasyonun dozunu hem de yarılanma ömrünü ölçen bir
metottur.Ancak başarısına rağmen bazı zorlukları da özellikle de uygulamada
vardır.Örnek olarak ; okunma fazında örneğin ısıtılmasıyla örnekte meydana gelen
değişiklikler radyasyon ve ısınmanın etkisiyle oluşan hassasiyet ve bazı dozu ölçülen
materyallerde doğrusal olmayan doz bağımlılığı gözlenmesi bir diğer nokta örneğin
değerlerinin okunduğu durumda ısıtıldığında TI sinyali silinir.Bu da örneğin yeniden
okunmasına yardımcı olur.Fakat ölçülen miktarın tekrar okunmasını önler.Optik
olarak uyarılmış ışın kullanımı çok popüler bir hale gelmiştir.Burada örneğin birden
fazla kez okutulması olasılığı oluşabilir.Bu da şu şekilde oluşur; uyarılmış ışın
küçük vuruşları enerjinin tükenmesine sebep olabilir.Bu da doz ve doz oranında
süper doğrusal bir durum ortaya çıkarabilir.
4.1.8.1 Giriş
TI katı cisimlerin belli bir sıcaklıkta ve ışık saçarken enerjiyi emdiği ve bu
enerjinin de ışık olarak serbest kaldığı fiziksel bir olaydır. Örnek ısıtıldığında enerjiyi
açığa çıkarır.TI dan salınan ışık, yoğunluk ve sıcaklık olarak.tepe noktaları verecek
şekilde kaydedilir.Uygun koşullar altında yayılmış TI ışık yoğunluğu emilen dozla
doğru
orantılıdır.Kalibrasyon
doğruysa
verilen
radyasyon
aralığında
değerlendirilebilir.Düzenli dosimetrik uygulamalarda tekrar edilen ölçümlerde tekrar
üretilebilir ve sonuçlar elde edilebilir ;bu ikisinin arasında ki doğrusal ilişki
radyasyonun cinsine ve uzun süreli kararlığa bağlıdır.
Bir Metaryali İyi Bir Termal Işıldar Ölçer Yapmak İçin Gerekli Temel Nitelikler
1) Yeniden Üretilebilirlik: Bu kesinlikle bir gerekliliktir.Ancak kuvars gibi bazı
materyallerde hassaslaşma ortaya çıkabilir.Bu da 500 oC de akkorlaşan ışık
saçma olayının sonucunda oluşan hassasiyetin artmasıdır.
2) Kararlılık: Eldeki örnekten ışıma elde edildiğinde, potansiyel TI sinyali
ısıtılmanın başından itibaren kararlı olmalıdır.Beklenen bir sinyalin
kaybolması durumu bazı durumlarda gözlemlenebilir.Örneğin ‘ normal ’
sinyal
kaybolması
parametrelerle
durumunda
beklenen
orantılıdır.Normal
olmayan
termal
sinyal
yok
olma
kaybolması
tutulan
bazı
materyallerde gözlemlenebilir.Bu durumda beklenen sinyalin sönmesi zirve
parametrelerinden çok daha hızlı olur.
3) Doğrusallık: Emilen bir dozun basit bir şekilde yeniden oluşturulması için TI
sinyalinin doğrusal olması son derece istenen bir durumdur.Çok iyi bilinen
LİF gibi dosimetrik materyallerde ve pek çok materyalde süper doğrusallık
bulunur.Bu durum radyasyon geçişlerinin uyarma ve ısıtma yoluyla
radyasyonsuz merkezlere geçişi modeline dayanılarak açıklanabilir.
4) Doz Oranı Bağımsızlığı: Eldeki örneğe uygulanan toplam doz göz önünde
bulundurulduğunda, bazı durumlarda ölçülen TI doz oranının fonksiyonudur.
Böylece uzun dönemde uygulanan küçük oranlı bir doz, kısa dönemde
uygulanan aynı dozla ve yüksek oranlı bir dozla kıyaslandığında farklı
miktarlarda yayılan TI şeklinde ortaya çıkar.
4.1.8.2 TI D Nedir?
Termalışıldama ölçer (TD) kristal yapıdaki radyasyonu iyonlaştırarak, serbest
elektronların tutulmasına neden olan termalışıldar fosfor maddeleridir. Termal
ışıldama tutulmuş elektronların serbest kaldıkları ve kararlı bir duruma geçtikleri
zaman oluşan ışığın emisyonudur. Elektronların kaçma olasılığı fosforun sıcaklığının
artmasıyla daha da artar. TLD’nin sıcaklığı doğrusal bir şekilde arttığı zaman TI’nın
emisyonu zamanın bir fonksiyonu olarak belirlenirse akkorlaşma eğrisi grafiği olarak
adlandırılan ve birkaç tepe noktasından oluşan bir eğri elde edilmiş olur. Her bir tepe
noktasının genliği tutulan elektron populasyonuyla orantılıdır. Karışık radyasyon
akanlarında emilen doz belirlenemez. TLD ölçerler termal ışıldama dedektörlerinin
en ileri uygulamalarından biridir. Modern TLD ölçerler deri, göz ve derin dozları
ölçebilirler. Modern TLD ölçerler en az dört ayrı TI dedektöründen oluşurlar.
Işımanın bir sonucu olarak bazı katı maddeler fiziksel özelliklerinde bazı
değişikliklere uğrarlar. Bu değişikliğin miktarı ışınımdan depolanan enerji kadardır.
Enerji depolandığı için bu maddeler doz ölçerler için kullanılabilir. Bazı maddelerin
termal ışıldamasının özelliği personel doz ölçerlerin kullanılmasında esas metoddur.
Termal ışıldama bazı maddelerin, farklı dalga boylarındaki radyasyondan diğer
radyasyona enerjiyi dönüştürmeleridir. Işıldamanın iki kategorisi vardır.
Flüoresans, fosforun ışıması sırasında veya sonrasındaki ışığın emisyonudur. Bu
TLD kullanımı için kullanışlı bir reaksiyon değildir. TLD fosfor ışıllığı radyasyonu
belirlemede araç olarak kullanılır. Fosfor ışıllık ışımadan sonraki ışığın emisyonudur.
Gecikme zamanı birkaç saniyeden haftalara kadar uzanabilir. Bazı katı maddelerdeki
elektronlar iki enerji durumu şeklinde var olabilir. Düşük enerji durumu, ki bu
birleşme bandı olarak adlandırılır, diğerice daha yüksek enerji durumundaki buda
iletken bant olarak adlandırılır. İki bant arasındaki fark, bant aralığı olarak
adlandırılır.
İletken banttaki veya bant aralığındaki elektronlar valans bandındaki (birleşme
badı) enerjiden daha fazla enerjiye sahiptirler. Normal olarak bir katı madde bant,
bant aralığında ve enerji durumunda elektronsuzdur. Buda yasak bölge olarak
adlandırılır. Bazı maddelerdeki kusurlar yada kirler elektronları bant aralığında tutup
sıkıştırabilirler. Bu tutulan elektronlar, elektronların tutulduğu andaki depolanan
enerjiyi temsil ederler. Bu tutulan enerjide elektronlar valans bandına dönerken
bırakılırlar. Pek çok maddede bu enerji ısıtılırken bırakılır. Bazı materyallerde de bir
bölümü ışık fotonları olarak yayılır. Bu özellik ışıldama olarak adlandırılır. TI
materyalinin ısıtılması tutulan elektronların valans banda dönmesine neden olur. Bu
olduğu zamanda enerji, verilebilir ışık şeklinde yayılır. Yayılan ışık ışıl çoğaltıcı tüp
tarafından ölçülür ve doz eşdeğeri hesaplanır. Isıtıcı, fosforun sıcaklığını arttırır, ışıl
çoğaltıcı tüp ışık yayılımını ölçer, kaydedici data kaydeder ve gösterir. Akkorlaşma
eğrisi ısıtma sürecinde elde edilir. TI maddesinin ısıtılmasıyla çoklu tepe grafikleri
oluşur. Isıtılma devam ettikçe daha diplerde tutulmuş olan elektronlar serbest kalır.
Bu da ek zirveler meydana getirir. Genellikle en yüksek tepe doz eşdeğerini
hesaplamada kullanılır. Eğrinin altında kalan alan TLD’de depolanan radyasyon
enerjisini temsil eder. Değerlerin okunması tamamlandıktan sonra TLD yüksek
sıcaklıkta akkorlaşır. Bu süreç tutulmuş bütün elektronların serbest kalmasıyla TI
materyalini sıfırlar.
Avantajları : Daha geniş alanlı dozları ölçebilir. Doz miktarları kolaylıkla elde
edilebilir.
Dezavantajları : Her doz bir kereden fazla okunamaz data okuma süreci TLD’yi
sıfırlar. TLD’ nin yapımı firmadan firmaya farklılık gösterir. Bu nedenle çip düzeni
ve bileşimi değişebilir. Bileşimlerin pek çoğu Lityum Florid ve Kalsiyum Florid’dir
(CaF). Lityumun iki kararlı izotopu vardır; 6Li ve 7Li. 6Li nötronlara karşı hassas
fakat 7Li ise hassas değildir. Nötronlar reaksiyon yoluyla tritrium ve alfalar vermek
için 6Li’de birbirleriyle etkileşirler. Aslında 6Li özel nükleer bir materyaldir, aynı
reaksiyon nükleer silahlarda kullanılan tritrium üretimi için kullanılır.
Diğer çip 600mg/cm2 inceliğinde plastik bir katmanın altında yer alır. Bu çip
bütün dozu veya derin dozu ölçmek için dizayn edilmiştir. Bunlardan biri genellikle
7Lif diğeri de CaF dir. Bunlardan her ikiside gama dozunu ölçer. Nötron doz ölçeri
genellikle TLD 700 çipinden üretilir, bu da 7Lif ‘ den elde edilir. TLD 600 çipi
6Lif’den meydana gelir ve o da beta, gama ve nötronlara karşı hassasdır. Nötron
dozu TLD 600 ve TLD 700 çiplerinin farklarından hesaplanır. Bazı kartlar nötron
dozunu ölçmek için ikili çift olarak dört TLD çipi kullanılır. En yaygın TLD’ler
nükleer güç sanayiinde kullanılan Panasonic UD 802 dir. Bu model derindeki alınan
dozu ölçmede kullanılır. Bunun dört bağımsız element bulabilen modeli beta, gama,
x ışınları ve nötron radyasyonunu ölçebilir. Bu model aynı zamanda medikal olarak
personeli izlemede endüstri ve diğer nükleer uygulamalarda kullanılabilir.
GAMA/X IŞINLARI
TLD Cs-137 gama ışınları kullanılarak kalibre edilir ve 30 keV’den 1.25 MeV’ye
kadar olan enerji aralığında gama ve x ışınlarının rutin ışımasını izlemede kullanılır.
Beta
Panasonic UD 802 doz ölçer TI-204 ve Sr-90/Y-90 enerjisi aralığında, beta enerjisi
aralığında kalibre edilir.
Nötron
Panasonic UD 802 doz ölçer albedo etkisiyle (ışığı yansıtan renk)hızlı nötronları
belirler.Kesin doz değerlendirilmesi kaynağı belli bir kalibrasyon faktörünün
kullanımını gerektirir.Standart kalibrasyon FAKTÖRÜ Am-Be nötron kaynağına
dayanır.Diğer nötron kaynakları örneğin Cf-252 müşteri ihtiyaçlarına göre
kullanılabilir.
Minimum Rapor Edilebilir Doz
Gama ve x ışınları için minimum raporlanabilir doz 10 milliremdir.bu miktar
güvenilir ve doğru ölçülebilir en küçük dozdur.
UD-802 Doz Ölçerin Bileşenleri
UD-802
Element 1
Element 2
Element 3
Element 4
Fosfor
Li2B4O7
Li2B4O7
CaSO4
CaSO4
Koruyucu
Plastik
Plastik
Plastik
Plastik ve Kurşun
İncelik
18mg/cm2
360mg/cm2
360mg/cm2
1040 mg/cm2
Element 1 ‘in ince plastik koruyucusu beta radyasyonunun Li2B4O7 fosforuna
yayılmasına olanak sağlar.Element 2 ve 3 üzerindeki plastik koruyucu yüksek enerjili
beta radyasyonunun fosfor üzerinde yayıldığı derinlikte bulunur. Element 3
üzerindeki plastik, düşük enerji fotonlarının CaSO4 fosforu üzerinde yayılmasına
olanak sağlar. Kurşun filtresi Element 4 üzerindeki düşük enerji fotonlarını zayıflatır.
Bu nedenle foton radyasyonunun yoğunluğu azalarak fosfora ulaşır.
4.1.8.3 TLD Olmayan Doz Ölçerler
Luxel doz ölçer Landauer şirketinin yeni tescilli bir markasıdır. Luxel, Optik
Olarak Uyarılmış Işıldama teknolojisini kullanır. Bu teknoloji kullanıcılara yüksek
hassasiyet, uzun dönemli kararlılık, geniş enerji alanı, maruz kalınan durumlar
üzerine bilgi ve yeniden analiz yapabilme olanağını sunar. Luxel’in Optik Uyarılmış
Işıldama Doz ölçeri; X, Beta, Gama ışınlarından dolayı oluşan radyasyona karşı
maruz kalınan karbonla alüminyum oksit katkılı ince bir tabaka aracılığıyla ölçer.
AI203:C endüstriyel standarttaki TLD materyalinden 50 kez daha fazla bir
hassasiyete sahiptir. Ancak bu (TLD-100) ışığa ve termal söndürmeye karşı aşırı
hassasiyete sahiptir. Yine bu alüminyum oksit lazer ışığı kullanılarak uyarılır. Bu da
alüminyum oksitin radyasyon miktarı oranında ışıldamasına sebep olur. Doz ölçer x
ve gama ışınları için 1mRem’den 1000 Rem’e ve beta radyasyonu için 10mRem’den
1000 Rem’e kadar olan radyasyona maruz kalınmayı ölçer. Doz, tüm yapı dozu
olarak kaydedilir. Daha dayanıklı, su geçirmez ve daha hassas dozlar 1mRem’e kadar
iner. Optik olarak Uyarılmış Işıldama (OPS) doz ölçeri radyasyon dozunun
doğruluğunun kesinleşmesi için yeniden okunabilir.
4.1.8.4 Termal Işıldama Zamanı
Isılışıldama zamanı birikmiş radyasyon dozunun geçen zamanda ölçme
araçlarıyla
belirlenmesidir ki o da kristalli mineraller içeren materyallerin ya
ısıtılması (lav, seramik) ya da güneş ışığına maruz bırakılmasından itibaren oluşur.
Ölçüm sırasında materyal ısıtılırken, zayıf bir ışık sinyali ve ısılışıldama radyasyon
dozuna orantılı bir şekilde üretilir. Doğal kristalli materyaller kristal örgüdeki
atomları tutan elektrik alanının düzenini bozan bir takım eksiklik ve bozukluklar
barındırır. Bu da onun elektrik potansiyelinde artış ve azalışlara yol açar. Azalmanın
olduğu yerde serbest bir elektron çekilebilir ve sıkıştırılabilir.
İyonlaştırıcı radyasyonun akışı hem kozmik radyasyondan hem de doğal
radyoaktivitedeki elektronları uyarır. En çok uyarılan elektronlar örgüdeki iyonlarla
birleşeceklerdir. Fakat bazıları tutulmuş elektrik şarjı şeklinde ve depolanan
radyasyon enerjisi olarak tutulurlar. Isılışıldama zamanında uzun süreli tutulan
elektronlar materyalin yaşını belirlemede kullanılır. Işık saçan kristalli materyal
ısıtıldığında veya kuvvetli bir ışığa maruz bırakıldığında tutulan elektronlar kaçmak
için yeterli enerjiye sahip olurlar. Örgüdeki iyonla yeniden birleşme sürecinde
tutulan elektronlar enerji kaybederler ve fotonlar yayarlar. Radyasyon dozuyla
sinyali (materyal ısıtıldığında üretilen ısılışıldar ışık) ilişkilendirmek için tutulan
elektronların yoğunluğu değişebilir olduğundan bilinen bir radyasyon dozuyla
kalibre etmek gerekir. Isılışıldama zamanı da materyalin geçmişindeki sıfırlama olayı
ya ısıtılarak ya da güneş ışığına maruz bırakılarak önceden tutulmuş elektronların
ayrıldığını farz eder. Bu nedenle bu noktada sinyal sıfırdır. Zaman geçtikçe
materyalin çevresindeki iyonlaştırıcı radyasyon alanı tutulmuş elektronların
birikmesine
neden
olabilir.Laboratuar
ortamında
birikmiş
radyasyon
dozu
ölçülebilir.Fakat bu , sıfırlama olayından itibaren olan zamanı belirlemede
yetersizdir.İlk
olarak
yıllık
radyasyon
ve
birikmiş
radyasyon
doz
oranı
belirlenmelidir.Bu genellikle alfa radyoaktivitesi (uranyum ve toryum içerikli ) ve
potasyum içeriği (beta ve gama yayan K-40) ölçülmesiyle yapılır.Sıklıkla örnek
materyal durumundaki gama radyasyon alanı ölçülür veya alfa aktivitesinden
hesaplanır , örnek ortamın potasyum içeriği ve kozmik ışın içine eklenir.Önceden
radyasyon alanının bütün birleşenleri belirlenir , termal ışıldar ölçümlerdeki birikmiş
doz , yıllık birikmiş doza bölünür ve bu da sıfırlama olayından sonraki yılları tespit
etmek için kullanılır.Termal ışıldama zamanı radyokarbon zamanının mümkün
olmadığı durumlarda kullanılır.
Benzer bir ölçüm metodu , ısıya maruz kalma yerine kuvvetli ışığı
kullanır.Örnek materyal , çok parlak kızılötesi bir kaynakla yeşil veya mavi ışıkla
aydınlatılır.Örnekten yayılan ultraviyole ışınlarını ölçülmek için belirlenir.buna
Optik Olarak Uyarılmış Işıldama (Optically Stimulated Luminescence) denir.
4.1.8.5 Termal Işıldamada Genel Sıra Kinetikleri Modeli
Isıl ışıldama’daki en basit model iki enerji düzeyinden oluşur.Elektron
tutulmaları ve merkezin yeniden birleşimi.Bu aynı zamanda bir tutulma bir birleşim
merkezi modeli olarak da bilinir.(OTOR)
OTOR Modelinde Kullanılan Değişkenler:
N: kristaldeki elektron kapanlarının toplam konsantrasyonu .
n:Kristaldeki doldurulmuş elektron kapanlarının toplam konsantrasyonu.
nc:İletken banttaki serbest taşıyıcıların konsantrasyonu.
E:Elektron kapanının aktivasyon enerjisi.
S:elektron kapanının frekans faktörü
An:Kapanların yakalama katsayısı
Ah:Yeniden birleşme merkezinin yakalama katsayısı
OTOR Modelindeki İki Enerji Düzeyi İçin Diferansiyel Denklemler:
Yukarıdaki denklemler 1. ve 2. sıra kinetikleri arasında ‘ara’ olarak
genelleştirilebilir.Buda genel sıra kinetikleri olarak bilinir.Burada b
katsayısı
kinetiklerin genel sırasını gösterir ve 1 ve 2 arasında değerler alır.b=1 için genel sıra
denklemi 1. sıra kinetiklerine indirgenir ve b=2 için 2.sıra kinetiklerine indirgenir.
4.1.8.6 Diferansiyel Denkleminin Ardındaki Fizik
Burada dn/dt örnek ısıtılırken termal ışıldama esnasındaki elektronların
konsantrasyonlarının değişim oranlarını temsil eder.Elektronlar termal uyarılma
yoluyla tutuldukları yerden ayrılırlar.Ancak elektron kapanlarında yeniden
yakalanırlar ve yeniden birleştirilirler.Gözlenen TI yoğunluğu elektronların
konsantrasyonunun negatif değişme oranına eşittir.TI = -dn / dt
Burada 3 farklı genel sıra katsayısı b ’yi kullanarak hesaplanan 3 genel sıralı
TI eğrisi örnek olarak verilmiştir.Genel sıra denklemi 1. ve 2. sıra kinetikleri
denkleminin genelleştirilmesine dayanılarak oluşturulan (b=1,2 ) TI akkorlaşma
eğrisi için yarı deneysel bir denklemdir.
4.1.8.7 TERMOLÜMİNESANS TEORİSİ
Lüminesans Olayı
Lüminesans, fosfor olarak adlandırılan bazı katılardan gelen ışığın
yayınımıdır. Kara cisim ışımasını içermeyen bu yayınım, katı içerisinde depolanmış
enerjinin serbest kalmasıdır. Bu yayınım elektromagnetik spektrumun genellikle
UV(mor ötesi), görünür ve IR(kızıl ötesi) bölgesini kapsar. Bir materyal, radyasyona
maruz kaldığı zaman üzerine gelen enerjinin bir kısmını soğurur ve daha uzun dalga
boyuna sahip foton olarak tekrar yayar (Stoke’s kanunu). Yayılan ışığın dalga boyu,
gelen radyasyonun karakteristiği değil, lüminesans materyalinin bir karakteristiğidir.
Radyasyon enerjisinin depolanmasını sağlayabilmek lüminesans dozimetreleri
açısından önemlidir ve bu da genellikle katalizör olarak adlandırılan safsızlık
atomları ve kristal yapı kusurları ile ilişkilidir. Lüminesans olayının bazı tipleri ve
uyarılma yöntemleri Tablo 2.1’de gösterilmiştir.
LÜMİNESANS OLAYI
UYARILMA METODLARI
Biolüminesans
Biokimyasal etkileşimlerden gelen enerji
Katodalüminesans
Katot ışınları
Kimyasal lüminesans
Kimyasal etkileşimlerden gelen enerji
Elektrolüminesans
Elektrik alan
Fotolüminesans
U.V., görünür ve kızıl ötesi ışık
Piezolüminesans
Basınç (10 ton m-2)
Tribolüminesans
Sürtünme
Radyolüminesans
İyonlaştırıcı radyasyon
Sonolüminesans
Ses dalgaları
Flöresans
Fosforesans
Termolüminesans
İyonlaştırıcı radyasyon, U.V. ve görünür
ışık
Şekil 4.1.8.1 Lüminesans olayının bazı tipleri ve uyarılma yöntemleri
Son üç lüminesans olayı, ışık yayınımının meydana geldiği zaman skalası
bakımından birbirinden ayrılır. Flöresans, maddenin radyasyon soğurmasından sonra
10-8 saniyeden daha az bir sürede ışığın yayıldığı yerdeki lüminesans olayı olarak
tanımlanabilir. Flöresans olayı yalnızca madde üzerindeki uyarılma işlemi devam
ettirildiği sürece gerçekleşir. Aksi takdirde flöresans olayı durur. Flöresans olayının
bitme zamanı sıcaklıktan bağımsızdır. Flörasansın bitiş zamanı, uyarılmış bir
Ee
enerji seviyesinden E0 taban enerji durumuna geçiş olasılığı ile belirlenir. Bu olayın
işleyişi Şekil 4.1.8.9.2’de gösterilmiştir.
Şekil 4.1.8.2. Flöresans olayı
Fosforesans olayı 10-8’den daha uzun bir sürede meydana gelir. Fosforesans,
uyarıcı kaynak uzaklaştırıldıktan sonra da gözlemlenebilir. Fosforesansın bitiş
zamanı sıcaklığa bağlıdır. Fosforesans olayı bir elektron, E0 taban enerji durumundan
Em elektron tuzağına (yarı kararlı durum) uyarıldığında gözlenebilir (Şekil 2.2).
Şekilde görüldüğü gibi Em ’den E0 ’a direkt bir geçiş yoktur. Bir elektron
uyarıldığında Em ’den Ee seviyesine geçerek buradan E0 taban enerji seviyesine
dönerken bir foton yayar. Böylece fosforesans olayı gerçekleşmiş olur.
Şekil 4.1.8.3. Fosforesans olayı
Bu yayınım tuzak durumda hiçbir yük kalmayana kadar azalan bir yoğunlukla
devam edecektir.
Kısa bir gecikme zamanı için (10-4 saniyeden daha az bir sürede) flöresans ve
fosforesans arasındaki farkı ayırtetmek zordur. Bunu kontrol etmenin tek yolu olayın
sıcaklığa bağlı olup olmadığıdır. Eğer sistem daha yüksek bir sıcaklığa yükseltilirse
Em ’den Ee ’ye geçiş artan bir oranda meydana gelecektir. Sonuç olarak fosforesans
daha parlak olacaktır ve tuzak durumunun daha hızlı azalmasından dolayı
fosforesansın bitiş zamanı daha hızlı olacaktır. Dolayısıyla, artık fosforesansı
termolüminesans olarak adlandırabiliriz.
4.1.8.8 Termolüminesans Kinetikleri
Termolüminesans (TL) metodu, bir ışıma merkezi ve bir tuzak içerdiği için
kısmen karmaşık bir işleyiştir. Bir yalıtkan veya yarı iletken, oda sıcaklığında ya da
düşük sıcaklıkta iyonlaşma radyasyonuna maruz kaldığında, elektronlar valans
bandından iletim bandına doğru serbest kalırlar. Bu olay, valans bandında bir deşik
bırakır. Her iki tip taşıyıcı (elektron ve deşik), kristal katılarda örgü bozukluklarında
tuzaklanana ya da yeniden birleşene kadar kendi bandlarında hareketli olurlar.
Örgü bozuklukları, TL işleyişinde önemli bir rol oynarlar. Kristaller, oda
sıcaklığında muhafaza edildiklerinde, tuzaklanmış elektronlar tuzaklarda uzun süre
kalırlar. Kristal ısıtıldığında, elektrona verilen yeterli enerji sayesinde tuzaklanmış
elektronlar serbest kalırlar. Serbest kalan elektronlar, TL ışını yayınımlı deşik içeren
uygun yeniden birleşme merkezleri ile yeniden birleşene kadar kristal katı içerisinde
hareket ederler. Isıtılmadan sonra, bir kristal katıdan yayılan fotonlar “ısısal uyarılma
ile ışıma” ya da basitçe “termolüminesans” olarak adlandırılır.
Kristal kusurlarının doğası 60 yılı aşkın bir süredir araştırılmaktadır.
Prensipte, TL ölçümleri, yalıtkanlarda ve bazı yarı iletkenlerde karmaşık kusurların
çok duyarlı gösterimini sağlar. Fakat, yalnız bu metodu kullanarak katılardaki kusur
yapısının incelenmesi zordur. Gerçekte, bu teknik, çalışılan katının kusur yapısının
doğru bir özelliğine varmada sınırlı bir değere sahiptir. Böylece, bu tip ölçüm, diğer
bir çok deneysel teknikler ile tamamlanmıştır.
TL ışıma eğrilerinin analizi, çok çeşitli kristallerin farklı türdeki temel
bilgilerini de verir. Örneğin, yüklü tuzak yoğunluğu, tuzak derinlikleri, sıklık faktörü,
taşıyıcı mobilitesi, tuzakların tesir kesiti ve ışık yayınımı kinetiklerinin diğer
detayları gibi.
Birinci Derece Kinetik
1945’te Randall ve Wilkins ışıma eğrisindeki her bir ışımanın tepe noktası
için bir matematiksel ifade kullanmışlardır. Bunda, aşağıdaki varsayımları göz önüne
almışlardır:
• Elektronlar serbest kalmasın diye, yeteri kadar düşük bir
sıcaklıkta fosforun radyasyona tutulması,
• Sabit bir sıcaklık oranında yükselen ısıtma.
Randall-Wilkins teorisi, birinci dereceden kinetiği ve tek bir tuzak derinliğini
göz önüne alır. Böylece, TL şiddeti I, herhangi bir sıcaklıkta, doğrudan tuzaktan
kurtulan elektronların sayısı ile orantılı olup aşağıdaki denklem ile ifade edilir.
⎡ s T
⎛ E ⎞
⎛ E ⎞ ⎤
I (T ) = n0 s exp⎜ −
⎟ exp ⎢− ∫ exp⎜ −
⎟dT ′⎥
⎝ kT ⎠
⎝ kT ′ ⎠ ⎥⎦
⎢⎣ β T0
(2.6)
Bu ifade sayısal integral kullanarak hesaplanabilir. Ayrıca bu ifade,
karakteristik bir TM sıcaklığında maksimum bir yoğunluk ile çan şeklinde bir eğri
verir (Şekil 2.9).
Şekil 4.1.8.4 Eşitlik 2.6’nın çözümü. TM, tuzaklanmış elektronların başlangıçtaki
yoğunluğu (n0)’dan bağımsızdır.
T=TM’de
dI
= 0 alınırsa, aşağıdaki önemli ilişki elde edilir.
dT
⎛ E
= s exp⎜⎜ −
kT
⎝ kTM
βE
2
M
⎞
⎟⎟
⎠
(2.7)
Eşitlik 2.7’den bazı ilginç sonuçlar elde edebiliriz:
•
Sabit bir ısıtma hızı oranı için, E yükselirken veya s azalırken, TM yüksek
sıcaklıklara doğru kayar.
•
Verilen bir tuzak için (E ve s sabit değerlerdir) ısıtma hızı artarken, TM, daha
yüksek sıcaklıklara kayar.
•
TM, n0’dan bağımsızdır.
•
Toplam ışık miktarına S dersek, S ifadesini aşağıdaki gibi yazabiliriz;
∞
∞
0
dn
dt = −c ∫ dn = cn0
dt
0
n0
S = ∫ Idt = −c ∫
0
(2.8)
Böylece, S, tuzaklanmış yüklerin başlangıçtaki sayısı ile orantılıdır ve ısıtma
dizisinden bağımsızdır. Tuzaklanmış yüklerin sayısı, radyasyon dozu ile orantılı ise,
S’de radyasyon dozu ile orantılıdır. Bu özellik radyasyon dozimetresinde çok
önemlidir.
İkinci Derece Kinetik
1948’de Garlick ve Gibson, bir serbest yük taşıyıcısının bir TL merkezi ile
yeniden birleşmesi ya da tuzaklanması olasılığına sahip olduğu andaki durumunu ele
aldılar. İkinci dereceden kinetik ifadesi, yeniden tuzaklanmanın baskın olduğu bir
durumu tanımlamak için kullanılır. Bu durumda, aşağıdaki matematiksel ifade
geçerlidir:
I (T ) = −
=
dn
⎛ E ⎞
= n 2 s′ exp⎜ −
⎟
dt
⎝ kT ⎠
⎛ E ⎞
n02 s′ exp⎜ −
⎟
⎝ kT ⎠
⎡ s′n T
⎛ E ⎞ ⎤
⎢1 + 0 ∫ exp⎜ −
⎟dT ′⎥
β T0 ⎝ kT ′ ⎠ ⎥⎦
⎢⎣
2
(2.13)
Bu ifade, yeniden birleşme olasılığının 1’e eşit olduğu birinci derece kinetikğin
durumunda elde edilen sonuçtan farklıdır çünkü yeniden tuzaklanma mümkün
değildir. Bu farkı gösteren nicelik, s′ = s / N ile gösterilir ve ön-eksponansiyel faktör
olarak adlandırılır. s′ , cm3s-1 boyutunda sabit bir değere sahiptir. N(cm-3) ise tuzak
yoğunluğudur. Işıma tepe noktası üzerinde, kinetiklerin mertebesinin etkisi Şekil
2.10’da gösterilmiştir. Ayrıca şekilde, tek tip tuzaktan gelen iki ışıma eğrisi de
karşılaştırılmıştır.
Şekil 2.10 I, birinci derece için ışıma tepe noktası şekli, II, ikinci dereceden ışıma
tepe noktası şekli. İki eğri arasındaki büyük fark, eğrinin alçalan kısmında
görülmektedir.
İkinci derece kinetiğin olduğu durumlarda, TM, %1’lik bir dereceyle artış
gösterir. Tuzaklanmış elektronların serbest kalması TM sıcaklığının altındaki sıcaklık
değerlerinde gerçekleştiğinden ışık yayınımı, TM’nin altındaki sıcaklıklarda meydana
gelir. Sabit bir E değeri için β arttıkça veya s′ azaldıkça TM artar. Sabit bir β değeri
için TM, E ile doğru orantılı bir sonuç verir.
Genel Mertebeden Kinetik
Birinci ya da ikinci dereceden kinetiğin yetersiz olduğu durumlarda, genel
mertebeden kinetik ele alınır. Genel mertebeden kinetik, deneysel yöntem ile
çalışılır. Birinci ve ikinci dereceden kinetikte bahsedildiği gibi, genel mertebeden
kinetik, tuzakların enerji seviyelerinin tek olduğu düşüncesiyle ele alınır. Tek bir
enerji seviyesinde bulunan yük taşıyıcılarının n sayısının, nb ile orantılı olduğunu
farz edelim. Tuzaklardan kurtulma olasılığını, V. Ausin ve arkadaşları (1972); R. W.
Ward ve arkadaşları (1972) aşağıdaki eşitlik ile göstermişlerdir.
dn
⎛ E ⎞
= − s′′nb exp⎜ −
⎟
dt
⎝ kT ⎠
(2.34)
Burada, s′′ , pre-eksponansiyel faktördür. Eşitlik 2.34, genel mertebeden
kinetik olarak adlandırılır. Genelde b, 1 ve 2 arasında herhangi bir değer alır. s′′ preeksponansiyel faktörü, cm3(b-1)s-1 boyutunda ifade edilir. s′′ ’nün boyutları b
mertebesi ile değişir. Dahası, b=2 olduğunda, s′′ , s′ ’ne indirgenir. Eşitlik 2.34’den
termolüminesans (TL) yayınımını açıklayan ifadeyi çıkartırsak I(T) ışınım şiddetini
T
⎛ E ⎞ ⎡ s (b − 1)
⎛ E ⎞ ⎤
I (T ) = sn0 exp⎜ −
exp
⎟ ⎢1 +
⎜−
⎟dT ′⎥
β T∫0 ⎝ kT ′ ⎠ ⎦⎥
⎝ kT ⎠ ⎣⎢
−
b
b −1
(2.40)
eklinde yazarız. Burada, s, aşağıdaki gibidir.
s = s′′n0b −1
(2.37)
s’nin birimi saniye-1 dir. s sıklık faktörü, verilen bir doz için sabittir fakat doz
değişken olduğunda s de değişir.
Çalışmalarda, aşağıda verilen iki faktörün, I(T)’ye katkısı göz önüne
alınmalıdır.
•
T ile sabit bir oranda yükselen eksponansiyel faktörü;
•
T artarken, Eşitlik 2.40’da köşeli parantez içerisindeki azalan faktörü.
Böylece, birinci ve ikinci dereceden kinetikte gösterilen ve deneysel olarak
gözlenen ışıma eğrisinin çan şeklinin açıklamasını tekrar yapabiliriz. b–mertebesinde
kinetik için maksimum yayınım şartı, Eşitlik 2.40’dan çıkartılabilir. Sonuç olarak,
Eşitlik 2.40, Eşitlik 2.13’de verilen ikinci mertebeden (b=2) kinetikteki sonucu
içerir. b=1 durumu için geçerli olmayan 2.40 denklemi b → 1 giderken, Eşitlik
2.6’ya indirgenir. Eşitlik 2.34, tamamen deneysel bir sonuçtur. Gerçekte genel
mertebeden kinetiğe önderlik eden fiziksel bir model mevcut değildir.Eşitlik 2.7, n0
başlangıç yoğunluğunu içermez. Böylece, birinci dereceden tepe noktasının, ışıma
dozlarının bir fonksiyonu olarak değişmesi beklenemez. b ≠ 1 durumunda, s, n0’a
bağlı olduğu için, Eşitlik 2.14 ve 2.41’den TM’nin, uyarılma dozuna bağlı olduğunun
beklenmesi gerekir.
Ek 4.9.1 Kıymetli Taş Ve Maden Kaçakçılığı
Kıymetli Taş Kanunu
İthalat ve ihracat mevzuatında yapılan değişikliklerle bazı esaslar dahilinde
kıymetli madenler, taşlar ve eşyaların yurtiçinde İthalat ve ihracat mevzuatında
yapılan değişikliklerle bazı esaslar dahilinde kıymetli madenler, taşlar ve eşyaların
yurtiçinde alım ve satımı serbesttir. Yolcular, beraberlerindeki kendilerine ait değeri
15.000 doları aşmayan ve ticari amaç taşımayan ziynet eşyası niteliğinde kıymetli
madenlerden ve taşlardan yapılmış eşyaları yurda getirebilirler ve yurtdışına
çıkarabilirler. Daha fazla değerdeki ziynet eşyalarının yurtdışına çıkarılması, girişte
beyan edilmiş olmasına veya Türkiye’de satın alındığını belgeleme şartına bağlıdır.
Belirtilen limitlerin üzerinde yakalanan kıymetli taşlar ve madenler zapt
edilerek adli emanetlere teslim edilir. Sanıklar hakkında 1918 Sayılı Kanunun 1.
Maddesinin (a) fıkrasına göre işlem yapılır.
İşlenmemiş altının ithal ve ihracından gümrük idarelerine beyan verilmesi
esas olup, İthalat ve İhracat Rejim Karar ve Yönetmelikleri uygulanmaz. İşlenmemiş
altının ithali, Merkez Bankası ile Kıymetli Madenler Borsa üyesi kıymetli maden
aracı kuruluşları tarafından yapılmaktadır.
4.9.1.1. Giriş
İthalat ve ihracat mevzuatında yapılan değişikliklerle bazı esaslar dahilinde
kıymetli madenler, taşlar ve eşyaların yurtiçinde alım ve satımı serbesttir. Yolcular,
beraberlerindeki kendilerine ait değeri 15.000 ABD$’ını aşmayan ve ticari amaç
taşımayan ziynet eşyası niteliğinde kıymetli madenlerden ve taşlardan yapılmış
eşyaları yurda getirebilirler ve yurtdışına çıkarabilirler. Daha fazla değerdeki ziynet
eşyalarının yurtdışına çıkarılması, girişte beyan edilmiş olmasına veya Türkiye’de
satın alındığını belgeleme şartına bağlıdır.
İşlenmemiş altının ithal ve ihracından gümrük idarelerine beyan verilmesi esas
olup, İthalat ve İhracat Rejim Karar ve Yönetmelikleri uygulanmaz. İşlenmemiş
altının ithali, Merkez Bankası ile Kıymetli Madenler Borsa üyesi kıymetli maden
aracı kuruluşları, tarafından yapılmaktadır.
1567 Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanuna bağlı olarak
çıkarılan 32 Sayılı Kararda kıymetli maden, taş ve eşyalara ilişkin işlemlere ait
düzenleyici, sınırlayıcı esasların bu karala tayin ve tespit edileceği belirtilmiştir.
32 Sayılı Karar, kıymetli madenleri her tür ve şekilde altın ve platin, kıymetli
taşları ise elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet ve inci olarak
tanımlamıştır.
32 Sayılı Kararla kıymetli madenler, taşlar ve eşyaların yurtiçinde alım ve satımı
serbest hale getirilmiştir.
4.9.1.2. Düşük ayarlı altın olaylarında yapılması gereken hususlar
Düşük ayarlı olduğu iddiasıyla yakalanan altının Darphaneler Damga Matbaaları
Genel Müdürlüğü veya İl Kuyumcular ve Saatçiler Derneği’nden analiz raporu
alındıktan sonra sanıklar hakkında Türk Ceza Kanunun 363’ncü maddesine göre
işlem yapılır.
4.9.1.3. Kıymetli taş ve maden kaçakçığı olaylarında yapılması gereken hususlar
a.
Yolcular beraberlerindeki kendilerine ait değeri 15.000 ABD dolarını
aşmayan ve ticari amaç taşımayan ziynet eşyası niteliğinde kıymetli madenlerden ve
taşlardan yapılmış eşyaları yurda getirebilir ve yurtdışına çıkabilir. Daha fazla
değerdeki ziynet eşyalarının yurtdışına çıkarılması, girişte beyan edilmiş olmasına ve
Türkiye’den satın aldığının belgelenmesi şartına bağlıdır.
b.
Belirtilen limitlerin üzerinde yakalanan kıymetli taşlar ve madenler zapt
edilerek adli emanetlere teslim edilir. Sanıklar hakkında 1918 Sayılı Kanunun 1.
Maddesinin (a) fıkrasına göre işlem yapılır.
SÜS TASI
KARAT
1991 YILI
1 KARATIN FIYAT
SINIRI ($)
Ametist
1
$ 6- $18
Akuamarin
1
100-250
Zümrüt
1
1900-3500
Garnet
1
500-800
Yakut
1
3000-4000
Safir
1
800-2000
Tanzanit (Zoisit)
1
250-350
Topaz
1
6-12
Turmalin, (kirmizi)
1
60-125
Şekil 4.9.1.1: Bazi önemli mücevher taslarının fiyatları
Kaynak: Minerals Yearbook, 1991
Turkuaz
1-8 $
Granat
3-8 $
Kalsedon
0, 30- 1 $
Mercan
7$
Agat
0, 30- 1 $
Krizopraz
0, 50 $
Aventurin
0, 20 $
Iolit
2$
Şekil 4.9.1.2: Gram üzerinden bazı süs taşlarının değerlendirilmesi (2004 yılı itibarı
ile) Kaynak: Özel süstaşı laboratuvar araştırması
Yıllar
Ülkeler
1987
1988
1989
1990
1991
Angola
190
1.000
1.245
1.300
1.300
Avustralya
30.333
34.826
35.080
34.662
35.956
Brezilya
500
533
500
17.352
18.000
Çin
1.000
1.000
1.000
1.500
1.500
Guyana
7
4
8
1.000
1.000
Hindistan
19
4
15
8
8
Endonezya
29
29
32
15
15
Namibia
1.021
938
927
30
32
G.Afrika Cum.
9.053
8.504
9.116
8.708
8.412
U.S.S.R.
14.800
15.000
15.000
15.000
15.000
Venezuela
106
128
255
333
340
Zaire
19.425
18.163
17.755
19.427
20.000
Dünya Toplam
91.488
96.471
97.462
101.566
104.386
Şekil 4.9.1.3: Dünya elmas üretimi (süs taşı ve toplam endüstriyel) (bin karat)
Kaynak: Minerals Year Book, 1989-1991
Tablodanda görüleceği üzere dünya çapında elmas üretiminde bir artış
gözlenmektedir.
Dünya süs elması rezervlerinin 250 milyon karat (1 karat=200 mg'lık bir
agırlıga gelmektedir) olduğu tahmin edilmektedir. Bununda tamamı Afrika, Rusya
(Sibirya) Avustralya ve Brezilya' dadır. ( M.T.A. Raporu)
En değerli süs taşlarının özellikle Israil, Rusya, Avustralya, Afganistan, G.
Afrika Cumhuriyeti, Brezilya, Hindistan, Avustralya, Botswana, Burma, Gine,
Namibia, Pakistan, Zaire ve Zambiya'da bulundugu bilinmektedir. Amerika,
Brezilya, Meksika, Afganistan v.s. gibi ülkelerdede önemli oranlarda süs taşı
yatakları ortaya çıkarılmış ve işletmeye açılmıştır. Ancak rezervleri hakkında bir
bilgi bulunmamaktadır (İnternet sitesi verileri)
Mineral Adı
1989
1990
Ülke Adı
Elmas
139 071 kg
118.9 kg
G. Afrika, Bostwana, Angola,
Namibia, Zaire
Yakut
286 ton
451 ton
Sibirya, Avusturya, Venezuella,
Brezilya, Burma, Sri-Lanka
Beril
1780 kg
3000 kg
Afganistan, Brezilya, Burma, SriLanka, Kenya, Madagaskar
Safir
287 ton
270 ton
Avusturya, Brezilya, Burma,
Sri-Lanka
Agat
3980 ton
3836 ton
Brezilya, Meksika
Zümrüt
96874 kg
104249 kg
Zambia, Kolombia
Turmalin
85230 kg
94150 kg
Afganistan, Brezilya, Madagaskar
Lapis Lazuli
8000 kg
8000 kg
Afganistan
Garnet
5806 ton
4540
Afganistan, Kenya
Opal
500 ton
500 ton
Avusturya, Meksika
Ametist
1175275 kg
1 248 180 kg
Brezilya, Zambia
Topaz
50 ton
50 ton
Brezilya,
Burma,
Meksika
Pembe kuvars
7390 ton
6 663 ton
Madagaskar
Jasper
5 565 137 kg
4 673 560 kg
Muhtelif ülkeler
Şekil 4.9.1.4: Dünya kıymetli ve yarı kıymetli taş üretimi
Sri-Lanka,
Süs taşı adı
Agat
Beril
Mercan
Elmas
Granat
Obsidiyen
Opal
Peridot
Silisleşmiş ağaç
Kuvars
Safir/ Yakut
Kabuk
Turmalin
Turkuaz
Topaz
Nodüler
Feldspat
Toplam
YIL
1993
1,41
470
166
233
10
639
1,52
234
1,04
313
9,53
3,04
8
207
701
19500
YIL
1994
234
492
88
284
780
40
1,12
635
208
1,06
2,81
33
14
1,71
13
127
2,62
45200
Şekil 4.9.1.5 : Yurt Dışında üretilen süstaşı miktarı toplam olarak fiyatı
kaynak: minerals.er.usgs.gov/mineral7pubs/commodity/gemstones/290494
(Not: Bin dolar üzerinden hesaplanmıştır)
Süstaşı adı
Miktar
Yıl
Fiyatı/Dolar
Ametist
Aquamarine
Zümrüt
Granat
Yakut
Safir
Tanzanit
Topaz
Turmalin
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1994
1994
1994
1994
1994
1994
1994
1994
1994
13
82.5
2,750.00
750.00
3,900.00
1,400.00
150.00
7.00
92.50
Süstaşı adı
Miktar
Yıl
Fiyatı/Dolar
Ametist
Aquamarine
Zümrüt
Granat
Yakut
Safir
Tanzanit
Topaz
Turmalin
Süstaşı adı
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
Miktar
1995
1995
1995
1995
1995
1995
1995
1995
1995
Yıl
13
82.50
2,475.00
750.00
3,175.00
1,300.00
157.50
4.00
92.50
Fiyatı/Dolar
Ametist
Aquamarine
Zümrüt
Yakut
Safir
Tanzanit
Gordon
AUSTİN,
Gemstones
Makalesinde
n alınmıştır
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1 karat
1998
1998
1998
1998
1998
1998
7_16
75-190
900-2,000
1,800-2,800
800-1,800
180-300
no 1, january 1999, p 42
Yazar: ronald balazik
Şekil 4.9.1.6: sentetik süstaşlarının ithal edilen miktarlarının
parasal değeri
Milyon dolar Milyon dolar
Ülke adı
Avustralya
Avusturya
Çin
Fransa
Almanya
Hong Kong
İtalya
Japonya
Kore
Sri Lanka
İsviçre
Tayland
Diğer
Toplam
Yıl/milyondola
r
Yıl
1993
3,4
3,7
0,7
1
10.07.
2.0
0.4
1.6.
2.1.
0.7.
3.8.
12.5.
1.4.
44.1
1994
2,7
5
0.9
1
10.9.
1.9.
0.7.
1.1.
1.5.
0.7
3.5.
10.0
1.2.
41.1
Şekil 4.9.1.7: ithal edilen imitasyon süstaşlarının değeri
ülke adı
YIL
YIL
1993
1994
Avusturya
45.9
48.1
Çin
0.6
0.4
Almanya
2.0
2.2.
Japonya
0.7
0.6
Tayvan
0.8
0.7
Çek Cumhuriyeti
9.0
10.0
Diğer
0.7
0.7
Toplam
60.0
62.7
Kaynak: 1-Customs value
2- bureau of the census
Şekil 4.9.1.8 : Kesilmiş renkli süstaşlarının karat üzerinden fiyatı (yurt dışında)
Kaynak;1- fine quality 2- Jewelers circular keystone v. 66, no 3, mar. 1995, p 175,
Gordon AUSTİN, Gemstones Makalesinden alınmıştır
Download