Türk kad›n komutanlar Prizren`de parmak ›s›rt›yor

advertisement
SIYAH MAVI KIRMIZI SARI
ISSN-2146-085X
İz. PİM. PP 104
SAYFA 01
22 TEMMUZ 2013 PAZARTES‹- Y›l: 2 Say›: 73
www.balkangunlugu.com
600 YILLIK TAR‹H‹N AZ‹Z HATIRASINA
Gazeteniz
THY uçaklar›nda
ÜCRETS‹Z
KDTP 3 Kas›m’daki
yerel seçimlerde iddial›
Cumhurbaşkanı Atifete Yahyaga, ülkedeki
yerel seçim tarihini 3 Kasım olarak açıkladı
YEREL seçimlerin 3 Kas›m tarihinde yap›laca¤› aç›kland›ktan sonra, Kosova’daki 56
parti ve Kuzeydeki S›rp
partileri yerel
seçimler için
kollar›n› s›vam›fl
durumda. Kosoval› Türklerin
çal›flmalar›n› ilgiyle takip et-
tikleri KDTP’nin
Genel Baflkan›
Mahir Ya¤c›lar,
örgütlendikleri
tüm belediyelerde bu seçimlere kat›lacaklar›n› belirtti, “Parti olarak, her zaman
seçimlerde haz›rl›kl› bir flekilde çal›flmalar›m›z› yapt›k”
dedi.
SAYFA 4
Kosova en
güzelini seçti
KOSOVA’da
savaştan sonra
ekonomik kriz
nedeniyle 2 yıl
ara verilen 'Kosova Miss
World 2013
Güzellik Yarışması' bu yıl
tekrar düzenlendi. Priştine
doğumlu, Antigona Seydiyu Kosova
Miss World 2013
güzeli seçildi. 4’te
Prifltine-Üsküp
yolu sonbaharda
Prizren NGOM FEST
Festivali’yle bulufltu
KOSOVA’ya
yaz ayının gelmesiyle birlikte, festivaller
şehri olan Prizren’de renklendi. Prizren’in
ev sahipliğinde
bu yıl 3?üncüsü düzenlenen
NGOM Uluslararası Müzik
Festivali’ne aralarında Türkiye’den Babazula Müzik Grubu olmak üzere
birçok ünlü
müzik grubu
katılıyor. 4’te
Türk kad›n komutanlar
Prizren’de parmak ›s›rt›yor
TÜRK S‹LAHLI KUVVETLER‹
(TSK), Kosova Türk Temsil Heyeti
Baflkanl›¤›’nda görev yapan kad›n
komutanlar, özverili çal›flmalar›yla
Mehmetçik'i ve Türkiye'yi Balkanlar'da baflar›yla temsil ediyor. 4’te
BAŞBAKAN Haşim Taçi, VırmiçaPriştine-Merdare
Otoyolu’nun 8 ve
9?uncu bölüm çalışmalarını denet-
ledi. Başbakan
Priştine-Üsküp
otoyol çalışmalarının sonbaharda
başlayacağı müjdesini de verdi. 4’te
Kosova’n›n en
iyi bankas›: TEB
Liderimiz Sadık Ahmet’i
saygıyla anıyoruz
Halit HABİPOĞLU
Sayfa 3’te
1923’ten
2023 Türkiye’sine
Murat ÇITAK
Sayfa 4’te
Turistler
memnun kalmalı
Kenan KURTEŞ
Sayfa 10’da
TEB Bankası, seçkin
uluslararası finans
dergisi 'Euromoney'
tarafından Kosova'nın "En İyi Bankası" olarak derecelendirildi. Küresel
finansal hizmetler
için belirleyici ödüllerinden biri olarak
kabul edilen, ‘Euromoney’ Mükemmellik Ödülü bu yıl
23. defa verildi. 4te
SAYFA 02
2 Kent ve Markalar Antalya
KOSOVA
SIYAH MAVI KIRMIZI SARI
22 Temmuz 2013
Pazartesi
Türkiye’nin kirecini
Levent Kimya çözüyor
ürkiye’de kimyasal kireç çözücü temizleyici grubunun önderliğini yapan Levent Kimya,
Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde 45 bin metrekare alan
üzerine kurulu tesislerinde üretim yapıyor. Afrika ülkesi dahil olmak üzere,
dünyanın bir çok ülkesine ihracat yapıyor. Levent Kimya Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Kimyager Atıl Pekşen, kuruluş hikayesini Balkan Günlüğü’ne
anlattı:
T
fiirketiniz ve ana ürününüz hakk›nda
bilgi verebilir misiniz?
Levent Kimya babam rahmetli Güngör
Peşken ile amcam Levent Pekşen tarafından 1978 yılında kuruldu ve ismini amcam Levent Pekşen’den alıyor. 2000 yılına kadar ortak yürüttükleri firmada daha sonra ortaklıktan ayrılmalarıyla amcamın hisselerini satın aldık. 2008 yılında finansal krizden etkilendik. Ancak
köklü değişikliklerle finansal ihtiyaç olmayacak şekilde küçülerek büyüme yoluna gittik. Yaklaşık 4 yıldan beri yeni
bir sistem ve yeni bir yapılanma ile çalışmalarımıza devam ediyoruz.
ANA ÜRÜNÜ TÜRK‹YE B‹L‹YOR
maliyeti artışı, yatırım hamlelerimizi bir
süreliğine ertelememize sebep olmuştur.
Piyasalarda yaşanan gelişmelere paralel
yeni ürün ve pazar arayışlarımız devam
edeceğinden, 2014 yılında üretim kapasitemizi maksimize etmek için büyük bir
uğraş içinde olacağımızı söyleyebilirim.
2013 y›l›na iliflkin büyüme hedefleriniz
neler? Halen süren ya da yapmay›
planlad›¤›n›z yat›r›mlar nelerdir? Yat›r›m›n›z içeri¤i, bütçesi ve firmaya katk›lar›n› anlat›r m›s›n›z?
Satış ve üretim artışımız, 2013 yılına bakışımızı olumlu yönde etkilemektedir.
Bu düzelmenin devam edeceği kanımız
güçlenmiştir. Bu gelişmeler ışığında bu
yıl yüzde 10–12 büyümeyi hedefledik.
Buna karşılık olası dalgalanmaların yaşanması ihtimali nedeniyle tedbiri elden
bırakmıyoruz. Ar-Ge çalışmalarımıza bu
yıl da hız vererek devam etmeyi düşünüyoruz. Bu sayede, sürekli geliştirdiğimiz ürünlerimize ek olarak, ürün yelpazemize yeni ürünleri de katmamız mümkün olacaktır. Bu amaçla yapacağımız
yatırım harcamalarının toplam ciromuz
içindeki payının yüzde 2’ler civarında
gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz.
Hedefleriniz neler?
Ana ürünümüz Türkiye’nin çok iyi bildiği ürün olan Porçöz. Bununla birlikte
Yağçöz, Kirçöz. Ağırlıklı olarak pazarımız Türkiye. Ancak Avrupa’daki Türklerin de Porçöz kullanmaları bizi
mutlu ediyor.
Afrika pazar›na girdiniz mi?
Elbette girdik. Çünkü biz Afrika’yı yeni
keşfetmedik. Senelerden beri fuarlara katılıyoruz. Ayrıca Türkiye’nin iki katı kadar nüfusu olan bir Nijerya’nın varlığını
unutmamak lazım.
Ne kadar ihracat›n›z var?
Geçen yıl 5 milyon TL kadar
ihracatımız oldu.
F‹RMALARIN GELECE⁄‹,
AR-GE VE ‹HRACAT
AR-Ge çal›flmalar›n›z hakk›nda
bilgi alabilir miyiz?
Yeni bir Ar-Ge kurduk ve teknokent’le
çalışmalar yapmaya başlayacağız. Nano
teknoloji üzerine biraz çalışmak istiyoruz.”Nano teknolojiden Levent Kimya
ne elde edebilir” bunun üzerinde çalışacağız. Türkiye’de firmaların geleceği ArGe ve ihracat olduğunu düşünüyorum.
Dünyaya teknoloji ihraç eder duruma
gelmemiz gerekiyor. Yoksa kimseden
farkımız kalmaz.
fiirketiniz ad›na geçen y›l› de¤erlendirir misiniz? Üretim, ihracat, ithalat, ciro göstergeleri gerçeklefltirdi¤iniz yat›r›mlar ve hizmet portföyünüz
aç›s›ndan nas›l bir y›l› geride b›rakt›¤›n›z? Bu çerçevede hedefleriniz neler?
Talebin daraldığı bir yılı
geride bırakmakla birlikte,
günlük tüketim malzemesi
olan temizlik ürünleri pazarında şok daralmaların
yaşanmadığını söyleyebiliriz
Yılın ortasındaki finansman
Önümüzdeki yıl 100 milyon gibi bir hedefimiz var. Bunun yüzde 50’den fazlası
yurtiçi. Yatırım yapmadan bunu gerçekleştirme kapasitemiz var. Ayrıca yatırıma
ihtiyaç duymuyorum.
Kalite belgesi olarak hangi belgelere
sahipsiniz?
Levent Kimya A.Ş, 2000 yılından beri
tüm ürünlerini Kalite Yönetim Sisteminin TS- EN İSO 9001: 2008 standartlarına
uygun olarak üretmeye devam etmektedir. 2007 yılından itibaren, Bebek Bezi ve
Hijyenik Kadın Pedi üretimleri de belge
kapsamına alınmıştır.
Levent Kimya 1996 yılında ihracatlarını
gerçekleştirmeye başladığında; tüketiciye sunulan ürünlerin kalitesi ve fiyatı
Türkiye’de olduğu gibi ihracat yapılan
ülkelerde de benimsenmiştir. Zamanla
ürünlere olan talep fazlalığı Levent kimya’yı artık dış ülkelerde de üretim yapmaya yönlendirmiştir. 1998 yılı başında
yeniden yapılanarak artık tüm dünyada
uygulanmakta olan distribütörlük sistemine geçen Levent Kimya ürünlerinin
tüm yurt geneline dağılımını gerçekleştirmiştir.
Ayrıca ürünlerinin ulusal zincir marketlerin tümünün raflarında yer almasını
sağlamıştır.
Ürünlerini Türkiye geneline dağıtarak,
dünya pazarında da söz sahibi olmanın
hazırlıklarını yapmaktadır. Günlük yaşamı kolaylaştıran, çevre ve toplum sağlığına duyarlı ürünler sunarak; müşterilerimize, çalışanlarımıza topluma ve ülkemiz sınai kalkınmasına kattığımız değeri
sürekli arttırmak için var gücümüzle
çalışmaya devam edeceğiz.
Mesaj›n›z var m›?
Vermek istediğim mesaj şu; Planlı, bütçeli ve hedefli çalışıyoruz.
Her gün bunları realize ediyoruz. İş adamlarının da yapması
gereken şey, uzağı görmek ve hedeflemek; günü realize etmek için
çalışmak diyorum.
At›l Pekflen
SAYFA 03
KOSOVA
22 Temmuz 2013
Pazartesi
SIYAH MAVI KIRMIZI SARI
Balkan Haberleri 3
Bar›fl Harekât› 39 yafl›nda
LİDERİMİZ SADIK AHMET’İ
SAYGIYLA ANIYORUZ
Halit HABİPOĞLU
vrupa Batı Trakya Türk Federasyonu
(ABTTF) 18. Dönem Yönetim Kurulu
olarak ABTTF ailesi ve Avrupa’da yaşayan tüm Batı Trakya Türkleri adına Batı
Trakya Türk Azınlığı’mızın lideri Dr. Sadık
Ahmet’i ölümünün 18. yılında saygı, sevgi ve hasretle anıyoruz. 24 Temmuz 1995
tarihinde geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitiren Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya
Türk Azınlığı’nın demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin temsilcisidir. Dr.
Sadık Ahmet, Yunanistan’da uzun yıllar
uygulanan baskı ve sindirme politikaları
nedeniyle ağır insan ve azınlık hakları ihlallerine uğrayan Batı Trakya Türk Azınlığı’nın sesini dünya kamuoyuna duyurmuş, azınlığımızın yaşadığı dramı gözler
önüne sermiştir. Uluslararası alanda başlattığı mücadele ile tek talebi sahip olduğu hakların iadesini olan Batı Trakya Türk
Azınlığı’nın mücadelesinde için bir dönüm noktası oluşturan Dr. Sadık Ahmet,
uluslararası toplumun dikkatini Yunanistan’a, Batı Trakya Türk Azınlığı’na çekmeyi başarmıştır.
A
Ayfle Tatile Ç›kal› 39 y›l oldu ancak adan›n iki
toplumu aras›ndaki sorunlar bir türlü çözülemedi
LEFKOŞE-BALKAN GÜNLÜĞÜ
ıbrıs Türkü’nün Mutlu Barış
Harekatı olarak nitelendirdiği
askeri müdahalenin üzerinden
tam 39 yıl geçti. Adada 39 yıldan buyana barış ortamı hakim olurken, Türk
ve Rum toplumları arasında 39 yıl önceki mevcut sorunların çözümünde bir
adım bile yol alınmadı. Kıbrıs Rum
Kesimi’nin oldubittiye getirilerek
AB’ye kabul edilmesi de sorun yumağını büyütürken Türkiye’nin defalarca
iyiniyet gösterilerinde bulunması da
çare olamadı. Çözüme aykırı olmasına
rağmen çözüm için Birleşmiş Milletler’in iki tarafın birleşmesi planına yapılan referandumda büyük bir çoğunlukla ‘EVET’ diyen Türk toplumu çabalarının karşılığını yine alamazken,
Kıbrıs Rum Kesimi son aylarda ekonomik yönden bunalım yaşıyor. Bu şartlar altında Türk askerinin kahramanlık
destanı yazdığı 20 Temmuz Barış ve
Özgürlük Bayramı’nın 39’uncu yıldönümü düzenlenen törenlerle kutlandı.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay
K
“Rum tarafı adanın güneyindeki kaynakları tek taraflı olarak kullanmakta
ısrar ederse iki devletli çözüm de gündeme gelebilir” dedi. Törene KKTC
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden Sorumlu
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalay katıldı. Türkiye Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay “Rum tarafı
adanın güneyindeki kaynakları tek taraflı olarak kullanmakta ısrar ederse
iki devletli çözüm de gündeme gelebilir” dedi. Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalay, Kıbrıs Türk Halkı’nın coşku ve
sevincini gönülden paylaştığını vurguladı. 20 Temmuz 1974’ten bugüne adada barış ve huzur hakim olduğuna işaret eden Beşir Atalay, Kıbrıs’ta derin
acıların tekrarlanmasına asla müsaade
edilmeyeceğine işaret etti. 1974’ten
sonra özgürlüğüne kavuşan Kıbrıs
Türk halkının devletini kurup ona sahip çıktığına işaret eden Atalay, “Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bugüne kadar adil ve kalıcı çözüm
için samimiyetle çaba göstermiş ve
üzerine düşeni yapmıştır. Buna karşın
Kıbrıs Türkleri’nin azınlık statüsünde
yaşamayı kabul edeceklerini sanmak
boş bir hayaldir. Çözüm adadaki gerçekler zemininde olacak. Siyasi eşitliğinden vazgeçmesini kimse beklemesin” şeklinde konuştu. Çözüm görüşmelerinin Rum tarafının olumsuz tutumu nedeniyle başarıya ulaşılamadığına da işaret eden Atalay, yeni Rum Lider Anastasides’in görüşmelerin yeniden başlaması konusunda adım atmamış olmasının, yapıcı bir irade göstereceği beklentilerini zayıflatmakta olduğunu vurguladı.
S›rp Kasab› Karaciç,
yeniden yarg›lanacak
H›rvat pazarc›lar›n
BRÜKSEL-BALKAN GÜNLÜĞÜ
ırp kasabı' lakablı Radovan
Karaciç'in Bosna Hersek'in yedi ayrı bölgesinde daha soykırım suçundan yargılanmasına karar
verildi. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı Theodor Meron başkanlığında toplanan
Temyiz Konseyi, geçen yıl 28 Haziran'da alınan ve Karaciç'in Srebrenitsa haricinde Bosna Hersek'teki 7
farklı belediyede soykırım suçu işlemediğini öngören karara Savcılığın yaptığı itirazı değerlendirdi ve
Karaciç'in Srebrenitsa'nın yanı sıra
ülkenin çeşitli bölgelerindeki 7 belediyede de soykırım suçu işlediği
S
gerekçesiyle yargılanmasına karar
verdi. Geçen yıl 28 Haziran'da alınan kararla, Karaciç'in, Mart-Aralık
1992 tarihlerinde Bosna Hersek'in 7
belediyesinde soykırım işlemediğine ve yargılanmasına sadece Srebrenitsa'da soykırım işlemek suçundan
devam edileceğine karar vermişti.
Srebrenitsa katliamı, İkinci Dünya
Savaşı sonrası Avrupa'nın tarihindeki en büyük katliam olarak nitelendiriliyor. Bosna İç Savaşı sırasında
Birleşmiş Milletler tarafından güvenli bölge ilan edilen Srebrenitsa'ya General Ratko Mladiç komutasındaki Bosnalı Sırp kuvvetleri ağır
silahlarla girerek 8 binden fazla
Müslüman'ı katletmişti.
AB protestosu
ZAGREB-BALKAN GÜNLÜĞÜ
ırvatistan hükümetinin, AB
üyeliği nedeniyle, 1 Ağustos'tan itibaren pazarlarda yazar kasa uygulamasına geçilmesi için
hazırladığı kanun tasarısına, Hırvat
pazarcılar tepki gösterdi. Pazarlarda
yazar kasa uygulamasına geçilmesi
hazırlıklarına tepki duyan Hırvat pazarcılar, Zagreb'in en büyük pazarlarından Dolac'ta gösteri düzenledi.
Dolac pazarından Aziz Marko Meydanı'nda bulunan hükümet binasına
yürüyen pazarcılar, hükümet aleyhi-
H
ne çeşitli sloganlar attı ve üzerlerinde Hırvatistan Maliye Bakanı Slavko
Liniç'i eleştiren ifadelerin yer aldığı
pankartlar açtı. Pazarcılardan Neven
Peşa, protestocular adına yaptığı
açıklamada, yazar kasa uygulamasına vergi ödememek için değil, "makul" bir düzenleme yapılmasını sağlamak için tepki gösterdiklerini söyledi. Tasarının uygulanması için teknik altyapının yeterli olmadığını savunan Peşa, hükümetin seslerini
duymasını istedi. Peşa, tasarının yasalaşması halinde ise 45 bin pazarcının mağdur olacağını savundu.
Bosnal› çocuklar›n
sorunu çözüldü
HAK VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ
İlkeli ve kararlı duruşu ile Batı Trakya Türk
Azınlığı’nın demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinde bir mihenk taşı oluşturan ve bu duruşu ile azınlığımızın lideri
haline gelen Dr. Sadık Ahmet, ölümünün
18. yılında da Batı Trakya Türk Azınlığı’na
ışık tutmaya devam etmektedir. Batı Trakya Türk Azınlığı, Dr. Sadık Ahmet’in açtığı
yolda kararlılıkla ilerlemektedir. Yunanistan, Türkiye, Avrupa ve dünyanın farklı
noktalarında yaşayan Batı Trakya Türkleri,
farklı düzeydeki çeşitli platformlarda Batı
Trakya Türk Azınlığı’nın hak ve özgürlükleri için mücadelelerini sürdürmektedir.
Batı Trakya Türk Azınlığı’nın sorunlarını
uluslararası alanda duyurmak ve azınlığımızın uluslararası alandaki sesi olamka
amacı ile Almanya’da kurulan Avrupa Batı
Trakya Türk Federasyonu, 28 Şubat
1988’de kurulduğu ilk günden bu güne
Dr. Sadık Ahmet’in fikirleri doğrultusunda
ilerlemektedir. Ölümünün ardından Dr.
Sadık Ahmet’in belirlediği ilkeler doğrultusunda çalışmalarına devam eden
ABTTF, azınlığımızın sesini uluslararası
alanda daha geniş kitlelere duyurmak için
var gücüyle çabalamaktadır. ABTTF, gelecekte de Dr. Sadık Ahmet’in liderliğinde
çalışmalarına devam edecek, azınlığımızı
uluslararası alanda daha görünür, daha
güçlü kılmak için çalışacaktır. ABTTF olarak ölümünün 18. yılında Dr. Sadık Ahmet’i saygı ve sevgi ile anıyor, O’nun
yokluğunda Batı Trakya Türk Azınlığı için
azim ve kararlılıkla çalışmaya devam edeceğimizin sözünü veriyoruz.
S›rp Festivali’ne
Yücel damgas›
PALİÇ
BALKAN
GÜNLÜĞÜ
ırbistan'ın Paliç
kentinde 20.si
düzenlenen Paliç Avrupa Filmleri
Festivali'nde, Uğur
Yücel'in yönettiği Soğuk, Parallels and
Encounters bölümünün en iyi filmi seçildi. Festivale katılan
filmin başrolündeki
Cenk Alibeyoğlu'nun bir amatör
oyuncu olması izleyicilerin büyük ilgisini topladı. Irena Biliç, Carmen Gray ve
Kristina ?ukoviç'ten
oluşan jüri, gerekçeli
kararında "Türkiye'deki insan ilişkilerini, çok katmanlı, şiirsel ve cesur bir üslupla anlatan; iyi
S
Kosoval›lar 17. kez
iftarda biraraya geldi
H.MERKEZİ
BALKAN GÜNLÜĞÜ
SARAYBOSNA
BALKAN GÜNLÜĞÜ
osna-Hersek Parlamentosu 'vatandaşlık numarası' tasarısını kabul etti. Aylar süren sürüncemenin ardından bakanlar kurulunun parlamentoya gönderdiği tasarı üçüncü
oylamada yasalaştı. Yeni yasaya göre
B
Bosna'da yeni doğan vatandaşlar ülke
genelindeki 9 merkezden nüfusa kayıt
yaptırabilecek. Bosnalı siyasetçilerin
vatandaşlık yasasını çıkaramaması sebebiyle, yeni doğanlar yurtdışına çıkamıyor ve ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanamıyordu. Siyasetçilere
öfke duyan binlerce kişi geçtiğimiz ay
protesto gösterileri düzenlemişti.
zmir’in en eski Sivil Toplum
Örgütleri’nden biri olan Kosova
Rumeli Kültür, Sanat ve Turizm
Derneği, Rumeli sevdalılarıyla 17.
kez iftar yaptı. Geleneksel hale gelen iftar yemeğine Ak Parti İzmir
Milletvekili, Dışişleri Komisyonu
Üyesi ve BASAM (Balkan Stratejik
Araştırmalar Merkezi) Genel Başkanı Rifat Sait, eşi Sevilay Sait, Bu-
İ
ca Eski Belediye Başkanı Cemil Şeboy, Dernekler Müdürü Bülent
Korkmaz, İzmir Balkan Dernekleri
Federasyon Başkanı Vahap Savaşan, Makedonya Göçmenleri Derneği Başkan Yardımcısı İlhami Yıldız, Sancak Kosova Rumeli Derneği Başkanı Ömer Ok, Kosova Rumeli, Kültür, Sanat ve Turizm Derneği Başkanı İbrahim Şengöz, Balkan İşadamları Derneği Başkanı İsmail Karaduman ile yaklaşık 400
Balkan göçmeni katıldı.
oyunculuk ve etkileyici sinematografisi
ile göz dolduran filmi" yarışan 10 film
arasında ödüle değer
bulduklarını açıkladı. Paliç Avrupa
Filmleri Festivali’nde
bu yıldan itibaren
Seyfi Teoman'ın anısına bir özel ödül verilmeye başlandı. İlk
ya da ikinci filmini
çeken yönetmenlere
verilen bu ödülü
Finlandiya'dan Simo
Hallinen imzalı
Open Up to Me kazandı. Nurgül Yeşilçay'ın ana yarışma
jürisinde yer aldığı
ve Onur Ünlü'nün
Sen Aydınlatırsın
Geceyi filmi ile yarıştığı festivalde En İyi
Film ödülü Alex van
Warmerdam'ın Borgman filmine gitti.
SAYFA 04
4 Balkan Haberleri
1923’TEN,
2023 TÜRKİYE’SİNE (1)
[email protected]
Murat ÇITAK
on dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin
100. yılı olan 2023 de nerede olacağı
yönünde birçok öngörü, konuşma ve
plan sunulmaktadır. Cumhuriyetimizin 100.
yılı planlamasını on yıl önceden değil, keşke
bundan 40 yıl önce yapabilseydik, ancak birçok konuda olduğu gibi bu konuda da siyasi
yarış ve iç politik kaygılar son derece önemli
olan bu miladı bile, derinliği olmayan bir
reklâm alanına çevirmiştir. Hiç şüphe yok ki,
bu temelsiz çıkışına rağmen 2023 öngörüsü,
siyasi tarihimiz de, yakın ve uzak coğrafyamız da önemli bir geleceğin adıdır. Ülkeler
kendi siyasi geçmişlerine göre ilerleme adı
koyamazlar. İlerlemenin ölçüsü şüphesiz
dünyada yarış içerisinde bulunduğunuz uygarlıkların yakınında ya da uzağında olmanızla ilgilidir. Kendi kısa devlet tarihimizle
2023 planlaması yapmak ve psikolojik olarak
geleceğimiz noktayı kabul edilebilir bulmak,
yapılacak büyük bir yanlıştır. A.B.D, AB, Japonya ve OECD ülkelerine göre yapacağımız bir 2023 planlaması, daha isabetli ve
şüphesiz Türk kültür ve siyasi geçmişine daha
yakışır bir duruş olacaktır. Öngöreceğimiz
2023 Türkiye’sine haklı bir değer katmak adına, 1923 şartlarını ve hatta daha öncesini ifade etmek bu konuda yararlı olacaktır diye
düşünüyorum. Tarih, biz Türklerin birçok kere seyrini değiştirdiğimiz ve yeniden yazılmasına sebep olduğumuz bir bilimdir. Bunun
belki de en önemli son örneği, I. Dünya Savaşı( Çanakkale Savaşları) ve hemen sonrasında ki İstiklal Harbidir. Sanayileşen Avrupa’nın kömürden sonraki değeri olan petrolü,
planladıkları şekilde paylaşma dönemi olan
20. yüzyılın ilk çeyreği, ittifak güçlerinin en
cazip pazarı olan Osmanlı’yı bölüp yutma
planının da son halkasıdır. Son 2 yüzyılını
hastalıklı ve yatalak olarak geçiren son imparatorluğumuz, küresel güçlerin( İngiltereFransa) Anadolu’ya reva gördükleri sonu;
içinden çıkan paşalarla gerçekleştirdikleri
Kurtuluş Savaşı’yla ve akabinde yüce Türk
milletinin birlik duygusuyla kurdukları Cumhuriyetle değiştirmişlerdir. Mustafa Kemal liderliğinde kurulan Cumhuriyet, bizzat yaşayarak kendi dağılan imparatorluklarında gördükleri hataları, bir daha yapmamacasına
hızlı bir modernleşme süreci yaşamıştır.10 yıl
gibi kısa bir sürede, milli kaynaklarıyla ve katı bir devletçi modelle oluşturdukları yeni
devlet ve sistem, milli ve üniter bir yapıyla,
ancak bir o kadarda batılı bir modern algıyla
hızla büyümüştür. 1923–1950 arası, tek parti
(C.H.P) dönemi olarak ve II. Dünya Savaşı’nın korkusuyla geçmiş, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de askeri yatırımlarla ve
dış müdahale endişesiyle ekonomik olarak
sıkıntılı yaşanmıştır.
S
KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI
II. Dünya Savaşı’nın akabinde, kazanan demokratik müttefik güçlerin ve Amerikan’ın da
etkisiyle, ülkemiz de çok partili süreç başlamış ve 1950–1960 arası Demokrat Parti’nin
yönetiminde ve belkide ilk kez gerçek anlamda liberal ekonomik algıyla yaşanmıştır.
1950 ve 1960 arası A.B.D desteğinin ( ekonomik ve askeri alanda) doğrudan alındığı ve
dünyanın soğuk savaş olarak adlandırdığı dönemde, tarafımızın da çok net belirlendiği bir
dönemdir. 1960 darbesi ve akabinde ki devlet algısı, en son ulu önder döneminde yakaladığımız milletçe ilerleme enerjimizi ve refleksimizi, günümüze kadar kaybetmemize
sebep olmuştur. 1960–1980, yani her iki darbe arası, hem soğuk savaş döneminin ağır
politik kutuplaşmalarıyla, hem de en fazla
hükümet süreleriyle (3-4 yıl) sınırlı, kısa vadeli ve parçalı siyasi ve ekonomik çalkantılarla yaşanmıştır. İç ve dış siyasi hamlelerimizi, 1952’den itibaren NATO ve 1959’dan itibarense A.B rüyasının etkileriyle dış (A.B.D)
güdümlü yürütmemiz, adı milli olan tüm
adımların dahi, milli çıkardan ve uzun vadeli
faydadan uzak olmasına neden olmuştur.
DEVAMI GELECEK SAYIDA...
Prifltine-Üsküp
yolu sonbaharda
KOSOVA
22 Temmuz 2013
Pazartesi
KDTP 3 Kas›m’daki
yerel seçimlerde iddial› G
RUMLAR “MİLLİ STRATEJİ”
ÇİZECEKLERMİŞ!!!
Cumhurbaflkan› Atifete Yahyaga, ülkedeki
yerel seçim tarihini 3 Kas›m olarak aç›klad›
PRİŞTİNE-BALKAN GÜNLÜĞÜ
rüksel anlaşması ve siyasi
parti liderleri ile düzenlenen
danışma toplantıları sonucunda, Cumhurbaşkanı Atifete Yahyaga, ülkedeki yerel seçim tarihini 3
Kasım olarak açıkladı. Yerel seçimlerin 3 Kasım tarihinde yapılacağı
açıklandıktan sonra, Kosova’daki
56 parti ve Kuzeydeki Sırp partileri
yerel seçimler için kollarını sıvamış
durumda. Bağımsızlıktan sonra 2’ci
kez düzenlenecek olan yerel seçimler için Kosova Demokratik Türk
Partisi (KDTP) yoğun hazırlıklarda
bulunmakta. Seçimlerin ilan edilmesinden sonra Kosovalı Türklerin
gözü kulağı, Kosova Demokratik
Türk Partisi KDTP’nin seçim hazırlıklarında. KDTP Başkanı Mahir
Yağcılar, “3 Kasım’da sayın Cumhurbaşkanı tarafından yerel seçimler ilan edilmiştir ve ilk defa da Kosova’nın tüm belediyelerinde, Kuzey Mitroviça dahil yapılması beklenmektedir” dedi. Yağcılar, seçim-
B
lerin anlaşmanın neticesinde yani
iki başbakanın anlaşması neticesinde yapılacağını ifade etti. Mahir
Yağcılar, KDTP olarak örgütlendikleri tüm belediyelerde bu seçimlere
katılacaklarını belirtti. “Parti olarak, her zaman seçimlerde hazırlıklı bir şekilde çalışmalarımızı yaptık” diyen Mahir Yağcılar, başarının
da hiç bir zaman eksik kalmadığını
söyledi. Mahir Yağcılar, “dolayısıyla bu seçimlerde de Kosova Türk
toplumunu temsil etmek için en iyi
şekilde çalışmalarımızı yapacağız
ve yarıştığımız tüm belediyelerde
hedefimiz belediye meclis üyelikleri, Mamuşa belediyesinde belediye
başkanlığı ve bilhassa Prizren’de
birkaç belediye meclisi üyesiyle beraber güçlü bir performans sergileyerek bu başarı neticesinde müdürlüklerle beraber yine Prizren belediyesinde etkin rolümüzü devam
etmektir” dedi.
Kosova en
güzelini seçti
Kosova’n›n en
iyi bankas›: TEB
LONDRA
BALKAN GÜNLÜĞÜ
luslararası seçkin
bir finans dergisi
olan 'Euromoney'in 2013 Mükemmellik Ödülleri 11 Temmuz
Londra'da sunuldu. TEB
Bankası Genel Müdürü
Orkun Mungan konuyla
ilgili yaptığı açıklamada,
küresel ve prestijli bir
yayın tarafından bu
ödüle layık görülmelerinden dolayı memnuniyetini dile getirip, “ Kosova’nın En İyi Bankası
ödülü bizim olağanüstü
faaliyetlerimiz ve banka
başarılarımızın uluslararası alanda tanındığına
işarettir. Son yıllarda finansal performansımız-
U
dan, aynı zamanda müşterilerimizin ihtiyaçlarını
karşılamak açısından ve
Kosova ekonomisine
verdiğimiz destekten
dolayı gurur duyuyoruz” dedi. Mungan sözlerine, TEB Bankası’nın
risk yönetimindeki yüksek standartları korumaya devam ederek, kurumsal yönetim ve sorumlu bankacılığa devam edeceklerini söyleyerek devam etti. Küresel finansal hizmetler
için belirleyici ödüllerinden biri olarak kabul
edilen, ‘Euromoney’
Mükemmellik Ödülü bu
yıl 23. defa verildi. Bu
yılki yarışmaya dünya
çapından 600 banka ve
finans kurumu katıldı.
PRİŞTİNE
BALKAN GÜNLÜĞÜ
osova Kültür Bakanlığı'nın organizasyonunda düzenlenen
Kosova Miss World 2013
Güzellik Yarışması'nda, 21
güzel yarıştı. 2 saat süren
yarışmanın sonunda Priştine doğumlu 19 yaşındaki
Antigona Seydiyu, Kosova
Miss World 2013 güzeli seçildi. Hukuk Fakültesi 1'inci sınıf öğrencisi olan Antigona Seydiyu, güzelliği ve
zarafeti ile dikkat çekti.
K
Seydiyu, Endonezya'da
düzenlenecek olan Miss
World 2013 yarışmasında
Kosova'yı temsil edecek.
Antigona Seydiyu, Endonezya'da, Kosova'yı iyi şekilde tanıtmak için elinden
geleni yapacağını söyledi.
19 yaşında ve 1.91 boyunda olan Antigona Seydiyu,
Arnavutça, Türkçe, İngilizce ve az seviyede İtalyanca
biliyor. Antigona Seydiyu,
en büyük isteğinin hukuk
fakültesini tamamlamak ve
iyi bir avukat olmak olduğunu belirtti.
Türk kad›n komutanlar
Prizren’de parmak ›s›rt›yor
PRİZREN-BALKAN GÜNLÜĞÜ
ürk Silahlı Kuvvetleri (TSK),
Kosova Türk Temsil Heyeti
Başkanlığı’nda görev yapan
kadın komutanlar, özverili çalışmalarıyla Mehmetçik'i ve Türkiye'yi
Balkanlar'da başarıyla temsil ediyor.
Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Kosova Türk Temsil
Heyeti Başkanlığı’nda görevli 406 kişinden 3'ünün rütbeli kadın personel
olduğu belirtildi. Yüzbaşı Gökçen
Şensoy, Eğitim Birliği’nde Tim Komutanı, Astsubay Kıdemli Çavuş Yeliz Eskurt ile Astsubay Çavuş Özge
Dural ise Emniyet Muhafız Takımı'nda Kısım Komutanı olarak görev yapıyor. Kadın astsubaylar, halkla ilişkiler faaliyetleri kapsamında
da çalışıyor. Türk Birliği’nin dışa açılan yüzü olan Türk Temsil Heyeti
Başkanlığını onurla temsil ettiklerini
belirttilen kadın komutanlar, vatanlarından ve sevdiklerinden uzakta
görev yapmanın kolay olmadığını
ama Türk askeri olarak Kosova'da
ırmiça-Priştine-Merdare
Otoyolu’nun 8
ve 9?uncu bölüm çalışmalarını denetleyen Başbakan Haşim
Taçi, inşaatın yılın sonunda tamamlanacağını söyledi. VırmiçaPriştine-Merdare otoyol projesinin vatandaşların gurur duyacağı bir Avrupalı Kosova Projesi olduğu-
V
nu belirten Başbakan, Kosova’nın yavaş yavaş Balkanlar’da en modern altyapıya sahip bir bölge olamaya başladığını belirtti. Başbakan, Vırmiça-Priştine-Merdare otoyol
inşaatının bitimine
yaklaşıldığını ve bunun Priştine’yi Üsküp ile bağlayacak
otoyolun yapım çalışmalarının başlamasına imkan sağlayacağını ifade etti.
[email protected]
Mehmet ALDEMİR
üney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY),
Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik
yürütülen müzakerelerin yeniden başlaması arifesinde bir "milli strateji" çizmeyi
planladıkları haber verildi.Rum Savunma Bakanı Fotiu "Göreve başladıkları ilk andan itibaren BM Güvenlik Konseyi (GK) kararları
temelinde öze ilişkin görüşmelerin yeniden
başlamasını belirterek, Maraş'ın iadesi gibi
tedbirlerle yeni bir çabaya yardımcı olacaklarını, buna rağmen Türkiye'nin "istilanın, oldubittilerinin tanınmasına götüren kabul edilemez talepler" ortaya koyarak "kışkırtıcı" bir
şekilde sabit tezini sürdürdüğü iddiasında"
bulundu. Bakan Fotiu devamla "Egemenlik
haklarının kuşkuya düşürülmesinin de Doğu
Akdeniz'de güvenlik ve istikrar açısından
tehdit olduğunu savundu". Rum Bakan Fotiu
"Sahte devletin (KKTC) dolaylı olarak tanınmasına atıfta bulunarak öneriler ve indirimleri kabul etmeyecekleri" mesajını da verdi.
GKRY'nin yeni stratejileri neymiş?
T
PRİŞTİNE
BALKAN GÜNLÜĞÜ
SIYAH MAVI KIRMIZI SARI
1. Eğer müzakereler başlayacaksa bu müzakereler BM'nin ve Güvenlik Konseyi'nin bugüne kadar Kıbrıs'la ilgili almış oldukları kararlar çerçevesinde olmalı imiş!... Bu kararlar
içerisinde KKTC'nin tanınmaması da vardır.
Netice itibariyle, aleyhte 6 – 0 skorla müzakerelere (maça) başlamamız isteniyor. Kıbrıs'ın yakın tarihinde hiç görülmüş müdür
BM'nin ve/veya BM GK'nin Kıbrıs Türkleri ve
Türkiye'nin lehine bir karar aldığı? Ta baştan
bizlerden KKTC'den vazgeçmemizi, Maraş'ı
vermemiz isteniliyor. BM'nin ve/veya BM
GK'nin hukuki hiçbir geçerliliği olmayan
haksız, ahlaksız miadı geçmiş kararlarını reddediyoruz. Bu adaletsiz kararlar Allah'ın emri değildir.
2. Rum Bakan Fotiu, Doğu Akdeniz'deki
egemenlik haklarından bahsediyor! Bunun
diğer manası da müktesep ekonomik bölgedir. Yani, şöyle demeye getiriyor, şu Türkiye
ve KKTC olmasa "Biz bu Doğu Akdeniz'i
cennete çevirir çok güzel idare ederiz". Ama
bu gerçeği Rum ve Yunan tarafı artık kabul
etmelidirler ki KKTC bir olgudur, ondan vazgeçmek olası değildir. Türkiye onlara göre
çok güçlü ve büyük devlettir. Artık Bizans
oyunlarına son vermelidirler.
3. Güney Kıbrıs Rum Yöntemi Başkanı Nikos
Anastasiadis'in Kıbrıs müzakerelerinde Rum
görüşmeci olarak atamak istediği, hatta bu
konuda öteki Rum siyasi partileriyle de mutabakat sağladığı, Rum Dışişleri Bakanlığı
Genel Müdürü, Andreas Mavroyannis (Kara
Yannis), geçtiğimiz günlerde Moskova'ya
yapmış olduğu resmi ziyarette Rusların (Güney'de) Baf'ta hava üssü kullanma isteği gündeme gelmiş. Bir kere Nikos Anastasiadis'in
müzakerelerdeki görüşmeci seviyesini düşürmekteki amacı ne olabilir. Buradaki tek
amaç, dünya ve BM nezdindeki KKTC Cumhurbaşkanı'nı siyasi arenadan ekarte etmektir. Onlara göre KKTC (sahte) bile olsa yine
devlettir. Onun cumhurbaşkanı da sayın Dr.
Derviş Eroğlu'dur. Rum tarafının müzakerelerdeki öteki amacı ise zamana oynamaktır.
Müzakerelere antlaşmak için oturmuyorlar,
dünyaya müzakereleri yapar gibi görünüyorlar. Ruslara gelince, Baf'taki hava üssünü savaş uçaklarına kullanma isteği tamamıyla
saçmalıktır. Rusların bu bölgede ne işleri olabilir ki, savaş uçağı indirip kaldırsınlar. Bu olsa olsa her iki tarafın karşıtlarına karşı kullanacakları içi boş bir balondan öte bir şey değildir. Geçmişte aynı hava üssü ve Baf Limanı hem Fransızlara hem de Almanlara görücüye çıkarılmıştı. Hatta NATO ile de temaslarda bulunmuşlardı. Ancak, Kıbrıs her ne
kadar bir uçak gemisine benzetilse bile bu
yükü ne çekecek ne de kaldıracak güçtedir.
GKRY, Yedi Kocalı Hürmüz gibi her önüne
gelenle flört etmeye alışık olsa bile gün gelecek bu kocaların birinden bıçak yemesi kaçınılmaz olacaktır. Geçmişte Ruslarla Nasır
yönetimindeki Mısır, yakın zamanda Saddam yönetimindeki Irak da Ruslarla düşüp
kalkmıştır, hem onların kocaları tekti, yedi
kocalı değillerdi. Sonları hüsran ve hicranla
bitmiştir. Sonuç olarak GKRY hangi "Milli
Strateji'yi" çizerse çizsin, kafalarındaki marazi hale gelmiş "Türk düşmanlığını silmedikten sonra, kafaları daha çok taştan taşa vuracaktır". Yeter ki biz uyanık olalım.
Prizren NGOM FEST
Festivali’yle bulufltu
PRİZREN
BALKAN GÜNLÜĞÜ
bulunmanın, TSK'yı ve Türkiye'yi
başarıyla temsil etmenin onur ve gururunu taşıdıklarını ifade ediyor.
Yüzbaşı Şensoy, Prizren'de görev
yapmanın yarı bir anlamı bulunduğunu belirterek, "Burası bir Türk
şehri. Halk, Türk askerini gördüğünde ayrı bir sempati duyuyor. Taburumuza bakışı açısı çok güzel, ülke-
mizden ayrı olsak da kendimizi evimizde gibi hissediyoruz" dedi. Kıdemli Çavuş Eskurt, Sultan Murat
Kışlası'nda görevli olduğunu ifade
ederek, "İnsanlar çok yakınlar. Burada hiç yabancılık çekmiyoruz. İnsanlar bizleri bağırlarına basıyor, kendi
ailelerinden biri olarak görüyorlar
bu da bizi teşvik ediyor" dedi.
osova’ya yaz
ayının gelmesiyle birlikte,
festivaller şehri olan
Prizren’de festivallere de start verildi.
Prizren’in ev sahipliğinde bu yıl 3. üncüsü düzenlenen
K
NGOM Uluslararası
Müzik Festivali’ne
aralarında Türkiye’den Babazula
Müzik Grubu olmak
üzere birçok ünlü
müzik grubu katılıyor. Prizren’in değişik bölgelerinde kurulan sahnelerde
müzik grupları sahne alıyor.
SAYFA 05
SIYAH MAVI KIRMIZI SARI
Güncel 5
KOSOVA
22 Temmuz 2013
Pazartesi
kulisi
MECL‹S
MAKEDONYA’DA ESKİ
RAMAZANLAR VE BAYRAMLAR (1)
[email protected]
[email protected]
AB'Yİ KANDIRMAK
[email protected]
‹brahim ACAR
Prof.Dr. Ata ATUN
Şakir İLYASOĞULLARI
üphesiz ki bizim kuşağın, hatıralarında yer eden takriben 60 – 65 yıl öncesinin Ramazanları ve Bayramları sadece Makedonya'da değil, yurdumuzda da
bir başka geçer ve bugün için o eski haz,
coşku ve heyecanın geriye dönüşü olmayacağına göre, yeni kuşaklara bu güzel
anıları nakletmek bizlere düşmektedir. Hatırlayabildiğim kadarıyla 1940’lı yılların
sonu ile Türkiye'ye göç ediş tarihimiz olan
1957 yılının Nisan ayına kadar olan süre
içerisinde, Ramazanlar ve Bayramlar, sadece çocuklar için değil, yetişkinler için
de bir başka coşku, heyecan ve mana taşırdı. Makedonya'da 1953 ve 1959 yılları
arasında Anavatan'a yaşanan o koca göçe
rağmen, bu geleneğin eskisi kadar olmasa
bile, yine de sürdürüldüğüne, Üsküp'te
T.C. Üsküp Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği görevinde bulunduğum 1999-2002 arasında ve daha sonra Makedonya'ya yaptığım seyahatlerde tanık oldum. 1950’li yılların başında Büyük Göçün öncesinde bilindiği gibi Makedonya'nın birçok yerleşim biriminde Türk nüfus çoğunluktaydı.
Bu itibarla çoğunluğun verdiği bağlılık,
güç ve gelenekleri muhafaza etme duygusu hala belleğimde silinmeyen tatlı ve yarı
hüzün dolu bir anıdır.
Ş
OHRİ’DEKİ ÇINARALTI KAHVESİ
Bir sanatçı olmam dolayısıyla zaman zaman duygusallığım ağır basarak "Ah keşke
o günleri bir daha yaşasam ya da yeni nesil bu günleri yaşasın diyorum." Çocukluğumun geçtiği Makedonya'nın incisi Ohri'de Ramazan öncesinde o zamanın kıt
ekonomik şartlarına göre kıt kanaat çeşitli
hazırlıklar yapılırdı. Türklerin gittiği ve bugün için anılarda kalan ve yerinde artık
başka bir iki iş yeri bulunan Çınaraltı Kahvesi’nde artık içki içilmez ve büyüklerimiz
teravih namazından sonra sohbetlerini
yapmak için bu kahveye gider ve orada
ada çayı ya da kahvelerini yudumlayarak
sahur vaktinin yaklaşmasını bekler ve sahur yemeklerini yemek için evlerinin yollarını tutarlardı. Ada çayı diyorum çünkü o
tarihlerde demli çay olan şimdiki Karadeniz çayı pek bulunmazdı ve lüks sayılabilen bu çaya Rus Çayı denirdi. Bunun yerine ada çayı içilirdi. Ohri'de ada çayına
halen Dağ Çayı denir. Bu Çınaraltı Kahvesi
ki Osmanlı döneminden beri birçok anıyı
da yıkılan duvarlarıyla beraber götürmüştür. Ben bu kahvede yaklaşık 8 yaşlarındayken, bugün için Türküsü dillere destan
olan meşhur Tahir Aga’yı görmüştüm. Bu
Türkü "Viran kalsın Tahir Aga Meyhaneler"
diye başlayan türküdür. Çınaraltı Kahvesi’ne rahmetli dayımla birlikte gitmiştik,
dayım bir arkadaşını sormak için bu kahveye uğramış ve yanında ben de vardım.
Rahmetli Tahir Aga içki masasında tayfasıyla oturmuş duygusal bir şekilde "DaylerDayler" şarkısını söylüyordu. Delikanlılık
çağında olanlar ise iftar ve teravih namazından sonra her gece bir kişinin evinde
toplanır, mevsimine göre meyveler ve lokum ikram edilir ve sohbetler yapılırdı. O
tarihlerde Makedonya'da çok sayıda Türk
yaşadığı için, hem iftar ve hem de sahurda, Ohri Gölü kıyısında Sazlık Mahallesinde "İskele ile Dalyan arasındaki sahil Şeridi" (1950’li yılların başında bu sahilde 65
ev vardı bu evlerin 60’ı Türklere, 5’i ise
Makedonlara aitti. Bugün ise bu tablo, bu
durumun tam tersidir.) Ayrıca davul, kalede de çalınır ve bu şekilde Ohri' nin bütün
semtlerinden davul sesi duyulurdu. Ancak
bu arada Hıristiyan ahalinin sahurda davul
çalınması konusundaki hoşgörüsünü de
saygıyla anmak gerekmektedir. 1950’li yıllarının başlarında ramazan yaz aylarına
rastlamaktaydı. Ohri'de güzel bir yaz akşamında ve mehtaplı bir gecede Sahur için
göl kıyısındaki Dalyan’da davulunu çalmaya başlayan Roman davulcuya, rahmetli
dayım birkaç arkadaşıyla birlikte bahşiş
vermiş ve belli bir süre davulla halay çektiklerini hatırlıyorum.
DEVAMI GELECEK SAYIDA...
Siyasetin çirkin yüzü!
S
on günlerde siyasetin çirkin
yüzünü görmekteyiz. Daha
önce CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in komik ama sıra dışı çıkışlarını ahlak dışı bulurduk ama son günlerde yaşananlar
Kamer Genç’i masum konumuna
getirdi. İlk olarak Ak Parti Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan’dan bahsetmek istiyorum. Daha önce
TBMM genel kurulunda, CHP
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e
ağza alınmayacak küfürler savurmuş ve sonucunda da TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Ko-
misyonu Başkanlığı’ndan istifa etmişti. Geçtiğimiz haftalarda da
Meclis’in iktidar kulisinin bulunduğu taraftaki bahçede bulunan
koltuklarda ayakkabılarını çıkartıp dinlenirken çekilmiş fotoğrafını yayınladığı için kadın gazetecilere bulaştı ve meclis bahçesinde
karşılaştığı kadın gazetecilere
“…Siz bu yaptıklarınızı gazetecilik mi sanıyorsunuz? Biz de insanız yoruluyoruz. Ben sizin bacak
aranızı çekip gazeteye bastırsam,
'bunların gerçeği bu' diye.. Ahlaksız olurum değil mi? Ama sizinki
gazetecilik oluyor” diye tepki
gösterdi ve bu davranışı Hem
muhalefet hem meclis başkanı
hem partisi hem de Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Fatma Şahin tarafından kınandı. Daha önceki
olayda partimin zarar görmemesi
için gerekeni yaparım diyen Sayın
Aslan acaba neden hala istifa etmiyor. Basında çıkan bir fotoğraf
kendisini neden bu kadar rahatsız
etti? İnsanlık hali, meclis son günlerde yoğun bir tempoda çalıştı.
Vekiller yoruldu, saatlerce uykusuz kaldı. Bir arada birazcık kestirmenin kimseye zararı yok ve de
çok normal. Bir iki gazeteci bunu
haber mi yaptı. Esprili bir şekilde
geçiştir. Neden haklı iken haksız
duruma düşersin ki. Siyasetin çirkin yüzünü gösteren bir başka
milletvekili Antalya CHP milletvekili Yıldıray Sapan oldu. Son
günlerin gündem konularından
olan “palalı adam” konusunda
Yıldıray sapan Sayın Başbakan’ın
kızı Sümeyye Hanım’ı hedef alan
tweeti ile hem mecliste bulunan
partilerden, hem partisinden hem
de iktidar partisinden sert tepki
gördü. CHP tarafından, CHP
Grup Başkanvekili Engin Altay,
Yıldıray Sapan adına Başbakandan özür diledi. Sapan’dan da
olayla ilgili olarak; “Amacım güç
sarhoşluğuna kapıldıkları için
çoktandır unuttuğu empatiyi onlara anımsatmaktı. Amacım birilerine hakaret değildi. Kendisine ya
da yakınlarına hakaret edildiğini
ve saygısızlık yapıldığını düşünenler varsa özür dilerim” şeklinde bir açıklama geldi. Açıklamaya
bakınca rezilliğin daha da arttığını görüyorum. Siyaset arenasına
çıkıyorsun ve buraya insanların
en mahremi olan ailesini de taşıyorsun orada bunları malzeme
olarak kullanıyorsun. O zaman
çıksın karşı partiden bir milletvekili de senin çoluğuna çocuğuna
küfür etsin. Ya da genel başkanının Allah bağışlasın 2 kızına küfür etsin. Bunun yakışığı kalır mı?
Ya da bu ne kadar etik? Ne kadar
yiğitçe bir mücadele? İktidar olma
hırsı ya da muhalefet etme hırsı
gözleri kör etmemeli. Bence böyle
davranan isimler partilerden ihraç
edilmeli ve siyasetin seviyesi yükseltilmeli. TBMM sıralarında bizleri daha sağlam yapılı insanlar
temsil etmeli. Toplumsal ahlakımızla örtüşmeyen davranışlar bir
kenara bırakılmalı.
A
tasarıyı yasa haline getirdi. Bunun
yanında 3.yasama yılında 2.devre
TBMM Başkanı’nı seçti ve Cemil
Çiçek tekrar Meclis Başkanlığı
koltuğuna oturdu.
35.MADDE
Benim aklımda kalacak en önemli
dolay TSK İç Hizmet Kanunu’nun
35. Maddesinde yapılan değişiklik olacaktır. Daha önce ülkemizde yıllarca darbeye zemin hazırlayan, dayanak olan, meşru kılan
35.madde de yapılan düzenleme.
Peki 35.madde ne idi ne oldu?
35.Madde de ; “Silahlı kuvvetleri
vazifesi Türk yurdunu ve anayasa
ile tayin edilmiş olan Türkiye
Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamaktır.” olan içerik “ Silahlı
kuvvetlerin vazifesi, yurtdışından
gelecek tehdit ve tehlikelere karşı
Türk vatanını savunmak. Caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararlarıyla yurtdışında verilen görevleri
yapmak ve uluslararası barışın
sağlanmasına yardımcı olmaktır”
şeklinde değiştirildi. Peki bu değişiklik darbeleri önleyecek mi?
diye soru akıllara takılıyor. Benim
görüşüm tabii ki önlemeyecek. En
güzel örnek Mısır. Mısır’da 35.
madde mi var hayır. Asker darbe
yapmak istedikten sonra buna bir
zemin arama zahmetinde bulunmayacaktır. Bu 35.madde, darbeler döneminde veya sonrasında
manşetler bu maddeyi gösterdiği
için gündemde ya da ön plandaydı yoksa söylediğim gibi asker hala şeffaf değil, hala bir güç unsuru
ve güçlü, istediği takdirde bir müdahalede bulunabilir.
TBMM TAT‹LDE!
24. Dönem Parlamentosu 3.yasama yılı çalışmalarını tamamlayarak tatile girdi. Peki bu yasama
yılında neler oldu? TBMM Genel
Kurulu, 3.yasama yılında 875 saat
45 dakika çalışarak 143 teklif ve
‹zmir’e sa¤l›k
alan›nda müjde
Bayrakl› Büyük Hastanesi (Sa¤l›k Kampüsü) için ihaleyi
kazanan firmalarla son pazarl›k yap›lacak, üç ay içinde temel
at›lacak, hastanenin 2016 y›l›nda hizmete girmesi bekleniyor
ANKARA
BALKAN GÜNLÜĞÜ
K Parti İzmir milletvekili Rifat Sait,
TBMM çalışmalarından kalan zamanlarında
İzmir’i ilgilendiren bürokratları gezerek bilgi alıyor.
Sait, son olarak TOKİ Başkanı Ahmet Haluk Karabel,
İlbank (İller Bankası) Yönetim kurulu Başkanı Serdar Calkan, Sağlık Bakanlığı Kamu özel ortaklığı
Daire Başkanlığı ve Mahal-
A
li İdareler Genel müdürlüğünü ayrı ayrı ziyaret ederek İzmir hakkında bilgi aldı. Sait, Bayraklı Büyük
Sağlık Kampüs alanı için
İzmir Orman Bölge Müdürlüğü ile sorunun çözülüp anlaşmanın yapıldığını,
İzmir Sağlık il Müdürlüğü’nün gerekli bürokratik
çalışmaları tamamladığını
belirterek, Sağlık Bakanlığı
Kamu özel ortaklığı ihaleyi
kazanan firmalarla bir hafta içinde son pazarlığını da
yapacak ve inşaat yapım
süreci hayırlısıyla başlayacak, dedi.
Sait, bu sağlık alanında oldukça büyük bir proje,
Sağlık teması EXPO 2020
’ye aday olan İzmir’e güzel
bir armağanımız olacak,
hayırlısı olsun, dedi.
Pegasus, Tiran uçufllar›na Eylül’de bafll›yor
İSTANBUL
BALKAN GÜNLÜĞÜ
egasus Hava Yolları, yeni
uçuş noktalarıyla farklı
coğrafyalarda büyümesini
hız kesmeden sürdürürken, sunduğu fırsatlar dünyasıyla misafirlerini yurt dışına uçmanın ko-
P
vrupa Birliği'ni kandırmak Kıbrıslı
Rumların yüzleri kızarmadan her
zaman yaptıkları bir iş. Bunu adeta
bir görev addetmişler ve başları her sıkıştıkça da uyguluyorlar. En güzel örneği
de mali yapıları ve yıllık bütçeleri konusunda AB’yi yıllarca kağıt üstünde çarpıtılmış sayı ve hayali bütçelerle kandırmayı başarmaları. AB’yi yıllarca kandırdıkları ve hayali bütçelerle sömürdükleri, süreç sonunda ekonomik olarak duvara toslayıp, iflas etmelerinden sonra
ortaya çıktı. Ama atalarımızın "huylu huyundan vazgeçmez" ve "alışmış kudurmuştan beterdir" sözleri de hiçte boşuna
söylenmemiş. KKTC'nin Avrupa Birliği’ne üye olmamasından ve Rumların da
"Protokol 10" içeriğince Kıbrıs adasını
tek başlarına temsil ettikleri uygun görüldüğünden, AB komisyonları ve Bakanları toplantılara tek başlarına katılmakta ve işlerine geldiğinde de yaşadıkları tüm olumsuzlukları da Kıbrıslı Türklerin ve KKTC'nin sırtına yüklemekteler.
Toplantıya katılan AB üyesi ülkelerin
temsilcileri de, ya nezaketen ya da aymazlıklarından, Rumların Kıbrıslı Türkleri suçlayan ifade veya sunumlarının doğruluğunu hiç araştırmadan, soruşturmadan kabul etmekte ve Rumların istekleri
doğrultusunda kararlar almakta.
lay yoluyla tanıştırmaya devam
ediyor. Pegasus’un yeni uçuş
noktası olan Arnavutluk’un başkenti Tiran’a uçuşları, 2 Eylül tarihinden itibaren 33,99 Euro’dan
başlayan fiyatlarla haftanın beş
günü İstanbul Sabiha Gökçen
Havalimanı’ndan gerçekleştirilecek. Pegasus misafirleri; Doğu
Avrupa’daki yeni uçuş noktası
Tiran’a, Pazartesi ve Perşembe
günleri İstanbul Sabiha Gökçen’den 14.50 ve Tiran’dan
16.15’te; Salı, Cuma ve Pazar
günleri ise İstanbul Sabiha Gökçen’den 10:15 ve Tiran’dan
11:40’da olmak üzere karşılıklı
seferlerle uçma fırsatı bulacak.
İNSAN HAKLARINA
UYMAYAN UYGULAMA
Avrupa Birliği’nin, Kıbrıslı Türkler veya
da KKTC hakkında herhangi bir konuda
tek yanlı olarak Rumların beyanlarını
dikkate alarak kararlar vermeleri, gerçekte protesto edilmesi gereken ve insan
haklarına uymayan bir uygulamadır.
Avrupa Birliği bu çirkin uygulamasına
derhal son vermelidir. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti, Kıbrıslı Türklerin oluşturduğu bir devlettir. Demokratik yollardan, insan haklarına saygılı bir şekilde
yönetime getirdiği bir hükümeti ve bu
hükümeti oluşturan Bakanlıklara, dairelere, müdürlüklere, birimlere ve benzeri
alt kuruluşlara sahiptir. Geçen hafta
içinde AB Tarım Bakanları Konseyi toplantısında, Rum Tarım, Doğal Kaynaklar
ve Çevre Bakanı Nikos Kuyalis'in tek taraflı beyanı ve sunduğu evraklarla Kıbrıs'ın Rum kesiminde bir müddettir tavuk çiftliklerinde görünen "yalancı veba"
hastalığının, Rum veteriner Dairesinin
ihmalkârlığından kaynaklanmadığını beyan etmesi ve hastalığın Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'nden geçerek bulaştığını ve yayıldığını iddia etmesi kabul
edilebilir bir davranış değildir. Hükümetimizin ve Tarım Bakanlığımızın, Rum
Tarım, Doğal Kaynaklar ve Çevre Bakanı
Nikos Kuyalis'in geçen hafta gerçekleştirilen AB Tarım Bakanları Konseyi toplantısında sunduğu bu yalan beyan ve iddiayı reddetmesi ve Rum Bakanı protesto ederek yalan söylediğini AB Tarım Bakanları Konseyi’ne bildirmesi gerekmektedir. Bu tür olaylarda Avrupa Birliğinin
genel uygulaması, tazminat olarak ilgili
üye ülkedeki üreticilerin salgın hastalık
nedeni ile uğradığı zarar ziyan ile hükümetin hasta hayvanları itlaf etmek için
yaptığı harcamaların yüzde yirmi beşini
ödeyerek zararın karşılanmasına destek
olmak şeklindedir.
Ama belli ki Rum Bakan Kuyalis'in sahte
ve yalan beyanını hiç araştırma yapmadan yutan AB Tarım Bakanları Konseyi,
yalancı veba hastalığının Rum tarafından yayılmasında KKTC'yi ve Kıbrıslı
Türkleri suçlu bularak Rum hükümetine
yüzde 25 olağan tazminat yerine, yüzde
75 olağanüstü tazminat ödemeye karar
vermiş. KKTC Tarım Bakanlığının ve Veteriner Dairesinin yaptığı yayınlardan,
söz konusu bu hastalığın Rum tarafında
görülmesinden uzun bir müddet sonra
KKTC'de görüldüğü açık ve net
olarak bellidir.
Rumların AB Komisyon ve Bakanlar Kurulu toplantılarında bu tür KKTC'yi suçlayan yalan beyanlarına son vermek ve
önüne set çekmek için, Hükümetimizin
AB Komisyonu Başkanı, KKTC Tarım Bakanımızın da AB Tarım Bakanları, KKTC
Başbakanlık Avrupa Birliği Koordinasyon
Merkezi'nin de Avrupa Komisyonu düzeyinde derhal girişim yapması ve ellerindeki bu hastalıkla ilgili tüm resmi belgeleri gönderip, Rum Tarım Bakanı’nın
ve AB'nin Tarım Bakanları Konseyi'nin
doğrudan veya manasal olarak KKTC'yi
suçlayan bu tazminat kararını protesto
etmeleri gerekmektedir. Halkımız, bu
yalan beyana ve tazminat kararına hiç
tepki göstermeyen Siber hükümetinden
bu girişimi beklemektedir.
SAYFA 06
6 Araflt›rma
SIYAH MAVI KIRMIZI SARI
KOSOVA
22 Temmuz 2013
Pazartesi
Bosna-Hersek iflgali ve
Srebrenitsa soyk›r›m› 2
So¤uk savafl sonras›nda küresel aktörlerin Balkanlar üzerindeki
güç mücadelesi, 20. yüzy›l›n sonunda, Avrupa’n›n ortas›nda
ve dünyan›n gözü önünde ifllenen bir soyk›r›ma sebep oldu
osna-Hersek’te 20. yüzyılın
ortasında yaşanan soykırım,
aslında Sırpların tarihi ‘Büyük Sırbistan’ projesinin bir
devamı niteliğindeydi. Bu
plana göre Drina havzasının Sırplaştırılması ve bölgedeki Müslüman varlığının sonlandırılması gerekiyordu. Bölgede yaşayan Müslüman Boşnaklar
özellikle 1. ve 2. Dünya Savaşı yıllarında Sırplar tarafından gerçekleştirilen
çok sayıda katliama maruz kalmışlardı.
Ancak 20. yüzyılın sonlarında gerçekleştirilen bu soykırım hepsinden daha
büyük acılara sahne oldu ve tüm dünyanın gözü önünde gerçekleştirildi.
Sırpların 1992 yılında başlayan ve 3 yıldan uzun bir süre devam eden soykırımına giden yolda Sırp liderlerin açıklamaları olacaklara işaret ediyordu. Miloseviç; “Tanrı bazı milletleri üstün ve
seçkin yaratmıştır. Bazılarını değersiz
ve üstün olana itaat eden bir konumda
yaratmıştır. Hristiyan Avrupa’nın en
dindar ırkı olan Sırpların, Müslümanlardan daha üstün oldukları bir gerçektir. Müslümanlar yok olmaktan kurtulmak istiyorlarsa, üstün olana itaat etmeye mecburlar” diyordu. Bosna Sırplarının lideri Radovan Karadziç ise;
“Biz tek din ve tek kültürlü bir Avrupa
için savaşıyoruz. Amacımız Balkanlar’daki İslam kalıntılarını yok etmek
ve Anadolu’ya kadar sürmektir. Bu büyük mücadelemizde Avrupa ve Batı
dünyası bizi tam olarak desteklemeli!”diyerek yapacaklarının ne anlama
geldiğini ifade ediyordu. Böyle bir ortamda, bağımsızlığı dünya tarafından
kabul görmüş bir ülkenin topraklarını
işgal eden Sırplar tarafından 1992–1995
yılları arasında gerçekleştirilen soykırımında, 250 bine yakın insan hayatını
kaybetti, 2 milyondan fazla insan göç
etmek zorunda bırakıldı, 170 bin kişi
B
soykırım sürecinde gerçekleştirilen saldırılar sonucunda sakat kaldı, 50 bin
kadın tecavüze uğradı ve 1000’e yakın
cami, medrese ve tarihi eser yok edildi.
Siyaset bilimci Prof. Dr. Tanıl Bora soykırım süreci devam ederken kaleme aldığı ‘Yeni Dünya Düzeninin Av Sahası’
adlı eserinde şunları söylüyordu: “Bosna-Hersek’teki savaş, Soğuk Savaş sonrasında dünya düzeninin başındaki en
büyük dert. Sadece ‘Yeni Dünya Düzeni’nce çözülemediği için değil, o düzenin mahiyetinin en çıplak ifadesi olduğu için. Bosna-Hersek’teki kıyım, çapıyla ve şiddetiyle değil ama ‘anlamıyla’, (post-)modern zamanların en feci
olaylarından birisi. Çünkü ‘çağ’ını kamilen ‘temsil ediyor’. Naklen yayımlanıyor, bütün dünyada ‘izleniyor’ ve bir
görsel horror-show (korku gösterisi)
halinde rutinleşiyor.”
Bir başka siyaset bilimci Prof. Dr. Fuat
Keyman ise, modernist kimlik anlayışının etnisite boyutunda hareket ettiğini
öne sürerek şunları söylüyordu:
“Bu söylem ulus-devletin en güçlü ideolojisi olan modern uluslararası ilişkiler anlayışı tarafından kuruluyor. Uluslararası ilişkileri devletler-arası ilişkilere indirgeyerek ulus-devleti modern
(uluslararası) toplumun ayrıcalıklı aktörü ve tanımlayıcı kimliği yapan bu
anlayış Avrupa’nın ve uluslararası toplumun (ve BM’nin) Yugoslavya’nın trajik ölümüne seyirci kalmasına ve yaşanan bir etnik kıyımı ‘etnik savaş’ olarak kurgulamasına neden oluyor.”
SREBREN‹TSA SOYKIRIMI
Dünya devletleri ve sorumluluğu altındaki bölgeleri korumayarak soykırımın
en büyük suçlularından olan uluslararası kuruluşlar BM ve NATO’nun seyirci kaldığı bu kanlı süreç, planın bir
parçası olarak Aralık 1995’te zorla imzalattırılan Dayton Antlaşması ile sona
erdirilirken, Bosna-Hersek topraklarının yüzde 49’u Sırp yönetimine verildi,
yüzde 51’inde ise Hırvat-Boşnak Federasyonu kurularak aslında ülke fiilen
üçe bölünecekti. Büyük Soykırıma Kadar Srebrenica’da Yaşanan Süreç ‘Gümüş’ anlamına gelen Srebrenica kenti
Bosna-Hersek’in doğusunda Sırbistan
sınırına 10 kilometre uzaklıktadır. Savaştan önce 27 bin civarında olan nüfusun yüzde 64’ünü Boşnaklar, yüzde
28’ini Sırplar oluşturuyordu. Srebrenitsa hem Sırbistan sınırında olması hem
de ‘Büyük Sırbistan’ planı bakımından
kritik bir konumda olduğu için Sırplar
açısından büyük önem taşıyordu.
Nisan 1992’de Srebrenitsa’yı ele geçiren ve yoğun bombardımana tabi tutan
Sırp birlikleri, sivil halka karşı toplu
katliamlara başladılar. Kuşatma altındaki halk arasında açlık ve salgın hastalık her geçen gün daha tehlikeli boyutlara ulaşıyordu. Mayıs 1992’de Nasır Oric komutasındaki Boşnak birlikleri Sırp kuşatmasını yararak Srebrenitsa’ya girdi ve kasabanın kontrolünü
yeniden ele geçirdi. Daha önce burada
yaşayan Sırpların kalmasına ve silahlı
askerlerin silahlarını bırakarak kasaba-
yı terk etmesine izin verildi. Bu tarihten sonra bombardımandan ve kuşatmadan kaçan Boşnaklar güvenli olduğu gerekçesi ile Srebrenitsa’ya göçmeye başladılar. Bu göçlerle birlikte nüfus
artmaya başladı. Etrafı Sırp kuşatması
altında olduğundan açlık ve hastalık
had safhaya çıktı, üretim ve tedavi imkanları ilkel şartlarda sürdürülebildi.
Aylar boyunca devam eden yoğun
bombardıman ve kuşatmaların ardından geriye toplu mezarlar, işkence izleriyle dolu parçalanmış cesetler, tecavüze uğratıldıktan sonra öldürülen kadınlar, tedavi imkanlarından yoksun
yaralılar ve anne-babalarını yitirmiş
öksüz ve yetim binlerce çocuk kalmıştı.
Dünya kamuoyu, gözleri önünde işlenen bu drama seyirci kalıyor, bölgede
bulunan BM Barışgücü UNPROFOR
(The United Nations Protection Force)
hiçbir müdahalede bulunmuyordu.
Dünyada barışın teminatı olduğu iddiasındaki küresel güçlerin tepkileri ise
göstermelikti. Başta ABD olmak üzere,
Fransa, İngiltere, Almanya, Rusya, Çin
gibi ülkeler, Sırpların uyguladığı bu
sistematik soykırıma sırtını dönüyordu. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in dünya kamuoyunu
ve uluslararası kurumları göreve çağıran açıklamaları, Bosna-Hersek halkının can güvenliğinin kalmadığını, BM
ve NATO’nun duruma müdahale etmesi gerektiğini ortaya koyuyordu.
Bosna BM Gücü Komutanı Fransız General Philippe Morillon’un Bosna’daki
Sırpların komutanı General Ratko Mladiç ile yaptığı görüşmeden sonra Nisan
1993’te ateşkes ilan edildi. Mladiç’in bu
görüşmeyle ilgili olarak, Morillon’un
kendisine ‘daha ileri giderlerse NATO’nun müdahale etmek zorunda kalacağını, her şeyi zamana bırakmaları
gerektiğini’ söylediği iddia edildi. BM
Güvenlik Konseyi, 16 Nisan 1993’te
yaptığı toplantıda, Saraybosna Tuzla,
Jepa, Gorajde ve Bihaç ile birlikte Srebrenica’yı da ‘Güvenli Bölge’ ilan etti.
BM Güvenlik Konseyi’nin Srebrenica’yı güvenli bölge ilan etmesinin ardından, nüfus Bijeljina, Brutunaç ve
Zvornik gibi komşu bölgelerden kaçan
on binlerce insanın buraya sığınmasıyla 60 bine kadar çıktı. Bu tarihten sonra
Srebrenica’da Boşnak birliklerinin elinde bulunan silahlar toplanmaya başlandı ve ‘gerektiği takdirde’ bölgede
bulunan BM gücüne bağlı Kanada birliğinin Boşnakları savunacağı sözü verildi. İngiltere hükümeti de Srebrenica’yı savunma görevini üstlenen Kanada birliğinin zor durumda kalması halinde gerekirse kuvvet kullanabileceğini deklare etti. Uluslararası kurumlar
ve küresel güçler tarafından verilen bu
taahhütler, yalnızca Bosna-Hersek halkını kandırmaya ve elindeki silahları
toplamaya yaradı. BM Barışgücü UNPROFOR’un soykırım sürecindeki uygulamaları insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecek türdendi. Sırp kuşatmalarının ve katliamlarının tüm hızıyla
sürdüğü yıllarda, BM askerleri, güvenliğini korumakla yükümlü olduğu Boş-
nak halkına karşı Sırplarla birlikte hareket etti. Açlıktan kıvranan halkın
mağduriyeti kullanılarak, halka dağıtılmak üzere bölgeye yollanan erzak paketleri karşılığında kadınlardan cinsel
ilişki talep edildi, Sırp askerleri ile ortak ziyafetler düzenlendi. Bosna-Hersek’teki BM Barışgücü’nün konumuna
ilişkin en çarpıcı örneklerden biri, 9
Ocak 1993’te Bosna-Hersek Başbakan
Yardımcısı Hakkıya Turayliç’in Türkiye Devlet Bakanı Orhan Kilercioğlu ile
gerçekleştirdiği görüşmeden dönerken
Saraybosna’daki havaalanında bindiği
BM Barışgücü aracından Sırp milislerce indirilerek Fransız komutanın yanıbaşında öldürülmesidir. Aralık 1994’te
Bosna’daki Sırp Yönetimi’nin daveti
üzerine ABD tarafından gönüllü arabulucu sıfatıyla gönderilen ABD Eski
Başkanı Jimmy Carter, Sırp Cumhuriyeti’nin başkenti Pale’de Radovan Karadziç ile yaptığı görüşmeden sonra
Sırp tarafının barış istediğini ve barış
için gerekli şartları yerine getirdiğini
ileri sürdü. 31 Aralık 1994’te 4 aylık bir
süre için imzalanan ateşkes antlaşmasına ihanet eden daha önceki kararlarda
olduğu gibi Sırplar oldu, ancak ilk saldırıların Boşnaklar tarafından gerçekleştirildiği iddia edildi. Karadziç, Mart
1995’te Srebrenitsa ve Zepa kentlerinin
dış dünyayla bağlantılarının kesilmesi
emrini verdi ve ‘Krivaja 95’ adı verilen
ve birkaç gün içinde onbinlerce insanın
acımasızca katledildiği kirli operasyonun hazırlıklarına başlandı. Ve Srebrenitsa Soykırımı…
1995 yazında, 3 yıldır süren işgal sebebiyle artık tükenme noktasına gelen
Boşnak halkını tamamen ortadan kaldırmak niyetinde olan Sırplar, 6 Temmuz günü BM tarafından ‘Güvenli
Bölge’ ilan edilen Srebrenica’yı bombalamaya başladılar. 6 Temmuz günü
başlayan bombardımandan sonra Bosna tarafı, BM Barışgücü UNPROFOR’a
bağlı Hollanda birliğinin komutanı General Thom Karremans’tan güvenliklerini korumaları için yardım talebinde
bulundu Ancak Karremans’ın durumu
BM’ye bildiren mesajına, ‘ateşkes görüşmelerinin sürdüğü bir süreçte böyle
bir müdahalenin barış görüşmelerini
olumsuz etkileyeceği, bu yüzden durumun idare edilmesi gerektiği’ şeklinde
yanıt geldi. Yani görüşmeler bahane
edilerek müdahale talebi reddediliyordu. 7 Temmuz’da yoğun sağanak yağış
sebebiyle bombardıman olmadı. İnsanlar yoğun yağış altında elleriyle molozların altından ölü ve yaralılarını çıkartmaya çalışıyorlardı. Hiçbir tıbbî
malzemenin de olmadığı kentte yaralılar ahırlara doldurulmuştu. 8 ve 9
Temmuz’da bombardıman devam etti.
Dönemin Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegovic ‘Tarihe Tanıklığım’ adlı eserinde bu süreci şöyle
özetliyor: “Srebrenica’ya yönelik nihai
saldırı 6 Temmuzda başladı fakat ilk
başta o da, önceki bütün o sınırlı çaptaki saldırıları andırıyordu. Bunun kasabaya yönelik kitlesel bir saldırı olduğu
sonucuna ulaşılabilmesi ancak 8 ve 9
Temmuz’da mümkün olabildi.
DEVAMI GELECEK SAYIDA...
UHİM web sitesinden alınmıştır...
SAYFA 07
Yerel Haberler 7
KOSOVA
22 Temmuz 2013
Pazartesi
SIYAH MAVI KIRMIZI SARI
Bilge Kral Aliya,
Esenler’de an›ld›
Bosna Hersek’in Bilge Kral lakapl›
merhum Cumhurbaflkan› Aliya
‹zzetbegoviç, Esenler'de an›ld›
İSTANBUL
BALKAN GÜNLÜĞÜ
amazan ayında birbirinden güzel etkinliklere ev sahipliği yapan Esenler Belediyesi, Anadolu’yu Mayalayanlar programı kapsamında bu kez Bosna Hersek’in Bilge Kral lakaplı
merhum Cumhurbaşkanı
Aliya İzzetbegoviç’i andı.
Eski milletvekillerinden
Hüseyin Kansu’nun İzzetbegoviç’in hayatını ve bağımsızlık mücadelesini anlattığı programa; binlerce
vatandaş katıldı. Kur’an-ı
Kerim tilavetiyle başlayan
R
program, Aliya İzzetbegoviç’in hayatını anlatan sinevizyon gösterimiyle devam etti. Programda konuşan Esenler Belediye
Başkanı Mehmet Tevfik
Göksu, Aliya İzzetbegoviç'i Esenler'de anmaktan
gurur duyduklarını belirtti
ve "Cenab-ı Hakk O'nun
Bosna Hersek'de yakmış
olduğu meşaleyi, yakmış
olduğu meşalenin aydınlığını kıyamete kadar söndürmesin inşallah" dedi.
Göksu, şöyle devam etti:
"92'de biz bu ülkede Bosna Hersek savaşını izlerken, Bosna Hersek savaşını televizyonlarda görür-
ken, bu ülkenin Edirne'sinden Kars'ına,
Kars'ından Hakkari'sine
kadar bu ülkenin bütün
insanları Bosna Hersek'te
birlikte oldu, Bosna Hersek için kadınlarımız parmağındaki alyansları, kulağındaki küpeleri gönderdiler. Biz birbirimizden
ayrılamayız. Biz birbirimizden kopamayız. Balkanlar biziz, biz Balkanlarız. Rumeli biziz, Rumeli
biziz. Biz birbirimizden
ayrılamayız çünkü biz, et
ve tırnak gibiyiz. Nasıl ayrılabiliriz? Onun içindir ki,
bizim kardeşlik türkülerimiz çok önemlidir."
Bereket Treni
Tiran’a ulaflt›
TİRAN
BALKAN GÜNLÜĞÜ
ayrampaşa Belediyesi
tarafından yürütülen
"Kardeşlik Sınır Tanımaz Projesi" çerçevesinde,
Arnavutluk'ta bulunan "Bereket Konvoyu" başkent Tiran'da iftar programı düzenledi. İftara, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu,
Bayrampaşa Belediyesi Başkanı Atila Aydıner, Arnavutluk Sağlık Bakanı Halim
Kosova, Arnavutluk Müslüman Cemiyeti Başkan
Yardımcısı Buyar Spahiu,
Tika'nın Tiran ofisi yöneticileri, Tiran'daki Yunus Emre
Türk kültür merkezi yöneticileri ile yüzlerce vatandaş
katıldı. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, Arnavutluk'a
kardeşliği paylaşmak için
B
geldiklerini söyledi. Arnavutluk'taki tüm Müslümanların ramazan ayını tebrik
eden Müezzinoğlu, "Kardeşliğimizi paylaşmak için
buraya geldik. Kardeşliği,
sevgiyi, dostluğu paylaşarak çoğaltıyoruz. Kardeşliğimizi güçlendirerek geleceğimize umutla bakmak
istiyoruz. Balkanlarda daha
çok huzur olsun, barış olsun. Türkiye Cumhuriyeti
Devleti bugüne kadar olduğu gibi yarın da yanınızda
olacak" diye konuştu. Bayrampaşa Belediye Başkanı
Aydıner de yaptığı konuşmada, "Bugün 'Bereket
Konvoyu' ile buradayız.
'Kardeşlik Sınır Tanımaz'
projesi mükemmel bir projedir. Arnavutlar Osmanlılarla birlikte yaşadı. Osmanlı döneminde Müslümanlık Arnavutluk'ta yayıldı, hatta tüm Balkanlar'da
yayıldı. Allah Balkanlar'da
asla savaşlar vermesin" ifadelerini kullandı.
Sincan’dan Kosova ve
Bosna’da iftar sofras›
ANKARA
BALKAN GÜNLÜĞÜ
ardeş belediyeler Kosova'nın Prizren Belediyesi
ile Bosna Hersek'in Doboj
Jug Belediyesi sınırları içinde iftar çadırları kuran Sincan Belediyesi, Ramazan boyunca farklı
kültürleri aynı masada buluşturuyor. Bu kapsamda, Kosova ve
Bosna Hersek'teki kardeş belediyelerde kurulan iftar çadırların-
K
da Ramazan ayı boyunca iftar
yemeği veriliyor. Ramazan'ın
birlik ve beraberlik olduğunu
her fırsatta vurgulayan Sincan
Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tuna, "Ramazan ayı gönüllerin birleştiği mübarek bir aydır.
Bizlerden çok uzaklarda olan
sevgili kardeşlerimiz için düzenlediğimiz iftar yemekleri ile yanlarında olamasak da kalplerimizi
ve dualarımızı iftar sofralarında
birleştireceğiz" dedi.
Bosnal› ö¤renciler
‹zmir’de denizi gördü
H.MERKEZİ
BALKAN GÜNLÜĞÜ
illi Eğitim Bakanlığı Kardeş Okul Projesi kapsamında Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi ile kardeş
okul olan Bugojno Teknik Meslek
Lisesi öğrenci ve öğretmenleri İzmir’e geldi. Misafir öğretmen ve
öğrenciler Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan’ın ev sahipliğinde gerçekleşen Gümüldür Tabiat Parkı’nda bütün gün denizin
keyfini çıkardı. Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi öğrencilerinin de
katıldığı deniz gezisinde, öğrenciler dostluk mesajları verdi. Türkiye’nin Balkan ülkeleriyle ilişkilerin yüzyıllardır sürdüğünü ifade
eden Konak Belediye Başkanı Dr.
M
Hakan Tartan, bakanlık, milletvekilliği ve belediye başkanlığı döneminde Balkanlarla Türkiye arasında bir yapı taşı olduğunu belirtti. Bugojno Teknik Meslek Lisesi ile Mithatpaşa Endüstri Meslek
Lisesi öğrencilerinin geleceğe yönelik umut penceresi olduğunu
vurgulayan Başkan Tartan, “Bosna Hersek ile İzmir’in ilişkileri her
yıl biraz daha büyüyor. Kültür, sanat ve ekonomide yaşanan gelişmeler teknik ve eğitim alanlarında
da olacak. İki teknik okulun bilgi
birikimlerini paylaşması, öğrencilerin kaynaşması Türk - Balkan
dayanışmasına ivme kazandıracaktır. Biz de iki kardeş okulun
dostluk rüzgarına kayıtsız kalmayarak onları Gümüldür Tabiat
Parkı’nda misafir ettik” dedi.
NİYETİN ARDI
[email protected]
Ahmet GÖKSAN
“Birleşmiş Milletlerin vazifesi yapılan anlaşmaların tatbikinde imzası bulunan tarafları
taahhütlerini yerine getirmeye zorlamak, keyfi hareketler ve emirlerle kan dökmek isteyenlere vecibelerinin ve vazifelerinin ne olduğunu bildirmektir. Aksi takdirde hakkı boğmak, Birleşmiş Milletlerin temellerini yine
kendi elleriyle kundaklamak olacaktır ki bozulacak nizam ve intizamdan hiç şüphe yoktur ki kendileri de büyük zararlara uğrayabilecektir.” 1967
Dr. Fazıl KÜÇÜK
B’nin üye sayısı Hırvatistan’ın da katılması sonrasında 28 üyeye çıkmış oldu.
Türkiye’nin üyelik sürecinin daha uzun
süre alacağını söylemek istiyoruz. Birliğin şu
anda hatta başından beri kendi içerisinde
egemenlik savaşı verdiği biliniyor. Ortak para birimi olan Euro’ya geçildikten sonra sürdürülen savaş yeni boyutlar kazanarak devam ediyor. Üye ülkelere mali desteği ağırlıklı olarak sağlayan Almanya ile Fransa birlik içinde ve kendi aralarında egemenlik yarışı içindeler. Bu yarış biter mi sorusunu sorduğunuzu duyar gibiyiz. Bize göre bu yarış
bitmez. Çünkü ikinci paylaşım savaşı sırasında iki ülke arasında yaşananlara çözüm bulabilmek için çalışmalar yapıldı. Aradan 50
yıl geçmesine karşın arpanın boyu kadar bile yolun alınmadığını adı geçen ülkelerin
önde gidenleri tarafından da kabul ediliyor.
Aradan geçen yıllara karşın uzlaşmayanların
dünya durduğu sürece anlaşmalarının olanaklı olmayacağını düşünüyoruz. Olayın
ekonomik üstünlük sağlama boyutunun ötesinde yukarıda da kaydettiğimiz gibi bir de
egemenlik boyutu vardır. Birliğe üye olarak
kabul edilenler kendi egemenliklerini Brüksel’deki lahana tarlalarında gezinenlere bırakmak zorundadırlar. Şimdi sormak durumundayız. Birliğin ana omurgasını oluşturan
ülkeler 1915 yılında Çanakkale Boğazından
neden geçmek istiyorlardı. Bunu ötesinde ise
güdüledikleri Yunanlıları Küçük Asya diye tanımladıkları Anadolu coğrafyasını işgale neden göndermişlerdi. AB’ne girmeyi düşünenlerin bu soruların yanıtını çok net olarak verilmeleri gerektiğini kaydediyoruz.
A
ÇAĞDAŞ UYGARLIK YOLU
Bu gerçekleri paylaşırken Türkiye’nin yönünün çağdaş uygarlık yolu olduğunun da bilincindeyiz. Anadolu’nun insanları bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini sürdürürken
AB ve benzeri kuruluşların hiçbirisi yoktu.
Günümüzde AB’nin ana omurgasını oluşturan ülkelerle aynı çatı altında bulunmamızı
istemeyen açıklamalar sıklıkla yapılıyor. Bunun ötesine geçerek kirli düşüncelerle Türkiye’ye saldırıyorlar. Son olarak Almanya’nın
Malı-ye Bakanı Bay Wolgeng Schouble’nin
başına bir şeyler düşmüş gibi “Avrupa’ya ait
olmayan Türkiye Birliğe alınmamalı” diye
buyuruyor. Bu ve benzeri sözleri özellikle
Alman siyasetçiler sıklıkla söylüyorlar. Partisinin mitinginde konuşurken bu incileri söyleyen kişinin kim olduğunu ve geçmişini
araştırdığımızda ilginç bulgulara ulaşmış bulunuyoruz. Adı geçen Bay, şu anda iktidarda
olan Hıristiyan Demokrat Birliği’nin başkanı
idi. 1988’de silah tüccarı olan ve her yanı
kirli olan Bay Karl Heins Schreiber’den partisi adına para bağışı almış. Bu rezilliğin ortalık yerlere çıkması sonrasında başkanlıktan
2000 yılında ayrılmak zorunda kalmış. Kudurmuşun alışmıştan beter olduğu bilindiğinden Bay Malı-ye Bakanı’nın Birleşik Amerika Devletleri’nin Irak’ı işgalini destekleyen
kişi olduğunun da unutulmaması gerekiyor.
Dinime küfür eden bari Müslüman olsa diyoruz. Burada bir hususa dikkati çekmek durumundayız. Türkiye Cumhuriyeti’nin AB’ne
alınıp alınmamasına bu türden kişilerin onay
vermesinin beklenilmemesi gerekiyor. Çağdaşlık yolunda ilerleyen Türkiye’nin adı geçen birlik içinde hiçbir zaman yerinin olmadığını kaydediyoruz.
AB ile ilişkilerin düzeyi bu noktada iken
mendil büyüklüğündeki ülkeyi yönetenler
adada yaşanan uyuşmazlığı çözebilmek için
yarış ediyorlar izlenimini vermeye çalışıyorlar. Uyuşmazlığın çözümü uzun yıllardan
beridir BM treninde yolculuk ediyorken son
yıllarda BM treninden indirilerek AB limanına yönlendirilmeye çalışılıyor. Rumlar Kıbrıs’a ilişkin konuları AB’nin konusu haline
getirme çabalarına devam ediyorlar. BM ölçütlerine göre bütünlüklü çözümün parçası
olan Maraş bölgesini birliğin marifeti ile çözmek anlaşılır bir husus olmanın çok ötesinde
art niyetin ürünüdür. Avrupa Komisyonu
Rumların bu yöndeki çalışmalarına karşın
AB Haber’e yaptıkları açıklamada Maraş ile
ilgili olarak AB’nin bir plan hazırlamadığına
dikkat çekiyor. BM sürecindeki uyuşmazlığın
çözümüne ilişkin olarak tam destek verdiklerine vurgu yapıyor. Maraş konusunun “BM
gözetimindeki iki toplum arasındaki kapsamlı bir Kıbrıs çözümüne ilişkin müzakerelerin bir parçası olduğu” kaydediliyor. Buna
karşın Maraş’a ilişkin çözüm önerilerini
AB’nin genişlemeden sorunlu üyesi Bay
Stephan Füle’ye sunmaya hazırlanıyorlar. Bu
yaklaşımları ile adadaki uyuşmazlığın çözümünden uzaklaşmakta olduklarının artık görülmesi gerekiyor mu ne...
SAYFA 08
8 Balkan Haberleri
KOSOVA
‹zzet KARASU
[email protected]
Balkanlardan gülümseten anlar...
NÜFUS KAYDI
ş başvurusunda bulunan Muhacir Şükrü'nün kimliğini inceleyen görevli Şükrü'ye sorar.
“Sen hangi nüfus kütüğüne bağlısın?
Kimlik bilgilerin tam okunmuyor da!”
“Hiç birina!”
“Niye bağlı değilsın?”
“Niya bağlanaim. Ben kütukmiyum beyaa?”
İ
İ.T.Ü.
Terzi Boşnak Hasan’ın oğlu İTÜ Kamu Yönetimi bölümünü bitirir. Bitirir bitirmesine
de bir işe giremez. Boşta kalmasın diye
terzi dükkanında babasına yardım eder.
Boşnak Hasan'ın bir arkadaşı dükkana gelir. O sırada pantolon ütüsü yapan
oğlunu görür.
“More senin uglan ne ka guzel ÜTÜ
yapiiy!”
“Te emşerim ulsin o kaa. Üvünmek gibi
ulmasinda bizım uğlan " İTÜ " mezunidır!”
SİZE (SLİP) VERSEM
Bir Rumelili hemşerimiz Manisa'da iç çamaşırı satan bir mağazaya girer.
“(H)ayirli işler more,
ben kendima kişlik uzun
"DON" bakayim.
Tezgahtar üzgün olduğu
ifade ederek “Efendim
DON'umuz kalmadı. DON
yerine size SLİP(*) versek
olur mu?
“Yok yok SİLMAYİN! Siz bana DONİ verın, ben evda yıkar giyerım.
galiba? Ben yardımcı olsam”
“Mori, kafama güre ulsa bulurim da “ elleriyle göğüslerini göstererek şöyle der:
"Bunlara göre bulamayim!"
PSİKOLOG
Üsküplü bir teyzemiz ailevi sorunlarından
dolayı, bir arkadaşının tavsiye
üzerine psikologa gider. Psikolog sorar:
“Şikayetiniz nedir?”
“Alevi surunlarım var doktur bey. Kucamla
anlaşamayiz.”
“Siz ALEVİ misiniz?”
“Yoo “ GÜÇMENİM ”
SAKAT
Rumelili Nazliye Teyze iki katlı evinin penceresinden bakınırken, karşıda oturan eltisine postacının bir şey bıraktığını görür. Eltisine hemen sorar:
“O Veyseliça, şo sakat çovekon? (Veyseliça
Adam ne istiyor?)
Ayağında hafif aksama olan postacı bu söz
üzerine hışımla dönerek;
Sen kime "SAKAT" diyorsun
be kadın? diye çıkışır.
MOTOROLOJİ
MÜDÜRLÜĞÜ
İki Rumelili kahvede sohbet ederken hava birden kapanır ve gök gürlemeye başlar. İçlerinden birisi; “Maşallah gökyüzü MOTOR gibi gürler be
ya” der.
Diğer arkadaşı cevap verir.
“Ben hava durumuni izledım. MOTOROLOJİ Mudurliği havanin büyle ulacağini
ünceden sülemiş idi”
TAM ADRES OLSUN
KAÇ KİLOSUN
Rumelili yaşlı bir amcamız, vefat eden bir
yakınının ruhuna " Hatim " okutmak için
bir arkadaşının tavsiye ettiği hoca ile görüşür. Hoca hem çakma hem uyanık çıkar!
"İki çeşit hatim var; paralı olursa hatim tam
adrese gidiyor, parasız olursa okunan tüm
dualar havada uçuşuyor hangisini istersin?”
Bizim yaşlı amcamız da;
“O ka para veracez tam adrese gidendan
ulsin bea!“
İki Rumelili arkadaş kahvede sohbet ederken aralarında şöyle bir diyalog olmuş.
“More dikkat et kendina biraz. Bayagi kilo
almişsin”
“Hiç sorma bre tami tamina 102 kilo
oldim.”
“Çok kilo almişsin be. Ayi gibi olmişsin.
Neredeysa yakinde beni da geçaceksın”
KAFAMA GÖRE
Evlerine yakın bir yerde inşaata giden Mizo usta eşine öğleyin börek yapmasını
tembih eder. Eşi evde un olmadığı söyler
ver para ister.
Mizo usta sorar. “Ne ka isteysin be kadin?”
“More sadece “UN” alacem. “ UN LİRA
VER YETER” der.
Rumelili hafif toplu bir bayan, iç çamaşırı
satan bir mağazaya girer. Ürünlere bakar,
aradığı özellikte bir şey bulamamıştır. Tezgahtar kız sorar;
“Abla kafanıza göre bir şey bulamadınız
UN LİRA YETER
22 Temmuz 2013
Pazartesi
AG‹T Ek ‹nsani Boyut
Toplant›s› yap›ld›
ABTTF Bat› Trakya Türk Az›nl›¤›’n›n kendini
tan›mlama, örgütlenme ve din özgürlü¤ü ile
e¤itim alanlar›nda yaflad›¤› sorunlar› dile getirdi
VİYANA-BALKAN GÜNLÜĞÜ
vrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF), Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Demokratik Kurumlar
ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR) tarafından düzenlenen İnsan Haklarının Korunmasında ve Teşvik Edilmesinde Hukukun Üstünlüğü konulu Ek İnsani Boyut Toplantısı’na
katıldı. Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen toplantıya Batı
Trakya Türk Azınlığı’nı temsilen
ABTTF Uluslararası Çalışmalar ve
Lobi Grubu üyeleri Funda Reşit ile
Fatih Hafızmehmet iştirak ettiler.
Toplantının ilk açış konuşmasını
AGİT Daimi Konseyi Başkanı ve
Ukrayna’nın AGİT Nezdindeki Dimi Temsilcisi Büyükelçi Ihor Prokopchuk yaparken toplantının ev
sahibi AGİT/ODIHR Direktörü Büyükelçi Janez Lenarcic, geçmiş toplantılara nazaran bu toplantıya düşük sayıdaki sivil toplum temsilcisinin katılımının üzücü olduğunu
ve sivil toplumdan daha fazla katılımın olması gerektiğini belirtti.
A
Moderatörlüğünü AGİT/ODIHR
İnsan Hakları Bölümü Başkanı
Snjezana Bokulic’in yaptığı “insan
haklarının korunması ve teşvik
edilmesinde yasa koyucu, düzenleyici ve kurumsal çerçevelerin yanı
sıra hükümetlerin ve sivil toplumun rolü” başlıklı toplantının ilk
oturumunda konuşan Hollanda
Helsinki Komisyonu Yönetici Direktörü Harry Hummel, ulusal insan haklarını koruma sisteminde
H.MERKEZİ
BALKAN GÜNLÜĞÜ
zmir Bal-Göç Derneği Gaziemir Sarnıç
Şubesi tarafından
Sarnıç Cumhuriyet Meydanında düzenlenen iftar yemeğinde yaklaşık
1250 kişi hep birlikte iftar yaptı. Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol, eski Sarnıç
Belediye Başkanı İsmail
Acar, eski Görece Belediye Başkanı Mustafa
Öztürk, Gaziemir Belediye Meclis Üyeleri,
Bulgaristan’ın Kırcaali ilinin Belediye Başkanı Hasan Aziz ve çok
sayıda seçkin davetli katıldı. İftar
İ
yemeğine katılan ve Sarnıç’ta yaşayan Bulgaristan göçmeni Türkler bu manevi günlerde bir araya
vrupa Batı Trakya
Türk Federasyonu
(ABTTF) üyesi Witten Batı Trakya Türkleri
Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Almanya’nın
Wetter şehrinde iftar programı düzenledi. İftar programına ABTTF Başkanı Halit Habipoğlu ve ABTTF
Yüksek Tahsillilerden Sorumlu Sorumlu Yönetim
Kurulu Üyesi ve ev sahibi
Witten Derneği Başkanı Dr.
Mesut Hüseyin ile ABTTF
üyesi derneklerden Güters-
A
duğu Almanya’da yerleşik
Türk sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin de
katıldığı iftar programına
T.C. Essen Başkonsoluğu’nda görevli Konsolos
Mete Zaimoğlu ile Almanya’da 22 Eylül 2013 tarihinde gerçekleştirilecek federal seçimlerde Hristiyan
Demokrat Birliği (CDU)
partisinden Hagen federal
milletvekili adayı olarak
gösterilen Batı Trakya
Türk’ü ve ABTTF Uluslararası Çalışmalar ve Lobi
Grubu’nun ilk üyesi olan
Cemile Yusuf ve ailesi de
iştirak etti.
gelmenin derin heyecanını ve mutluluğunu hissettiler. İzmir
Bal-Göç Derneği Gaziemir Sarnıç Şube
Başkanı Halim Garip
yapmış olduğu konuşmada on bir ayın
sultanı olan mübarek
Ramazan ayının ülkemize, devletimize,
milletimize, tüm
Müslümanlara ve bütün insanlığa sağlık,
huzur, mutluluk ve
bereket getirmesini
dileyerek bu iftar yemeğine katılanlara
ve yemeğin düzenlenmesinde
maddi ve manevi katkısı bulunan
herkese teşekkür etti.
SR Bas›n Yay›n Da¤›t›m E¤itim Reklam
Org. Dan. ‹nfl. D›fl Tic. Ltd. fiti. ad›na
‹mtiyaz Sahibi Sevilay SA‹T
Genel Yay›n Yönetmeni ve Sorumlu
Yaz› ‹flleri Müdürü Sevilay SA‹T
Yaz› ‹flleri Müdürü
Bat› Trakyal› Soydafllar’dan
Ramazan program›
loh Batı Trakya Türk Kültür ve Dayanışma Derneği
Başkanı İbrahim Süleyman
ve Duisburg Batı Trakya
Türkleri Eğitim ve Spor
Derneği ve Lüdenscheid
Batı Trakya Türkleri Yardımlaşma ve Dayanışma
Derneği’nin yönetici ve
üyeleri katıldı. Aralarında
Avrupa Türk Demokratlar
Birliği (UETD) Sabık Genel
Başkanı Hasan Özdoğan,
DITIB Witten Sultan Ahmet
Camii Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Arslan ve Dortmund ve Çevresi Trabzonlular Derneği Başkanı Aydoğan Köse’nin de bulun-
kanunların işleyişi, uluslararası insan hakları standartlarının ulusal
seviyede uygulanması ve sivil toplumun öneminden bahsetti. ABTTF
Uluslararası Çalışmalar ve Lobi
Grubu üyesi Funda Reşit, AGİT’in
insan hakları ve ulusal azınlıklar
konusundaki çalışmaları ve taahhütlerinin önemini vurgulayarak
ulusal azınlık gruplarının karar alma mekanizmalarındaki yetersiz
rolünün altını çizdi.
Sarn›ç, Bal-Göç
iftar›nda bulufltu
Dobruca T‹AD
Köstence’deki
yetimleri sevindirdi
WETTER
BALKAN GÜNLÜĞÜ
SIYAH MAVI KIRMIZI SARI
Hakan SERBEST
TEMS‹LC‹L‹KLER
ANKARA Ahmet ÇOLAK
SAMSUN Ak›n ÜNER
BURSA Hüseyin TOY
MU⁄LA Mehmet TOKGÖZ
MAN‹SA Ersin AKBAfi
ANTALYA Kenan KURTEfi
‹STANBUL Faruk AZEM
DEN‹ZL‹ Fahrettin KOYUNCU
KÖSTENCE
BALKAN GÜNLÜĞÜ
obruca Türk İş Adamları Derneği, Köstence’de kimsesiz çocukların bulunduğu yetimhaneyi
ziyaret ederek buradaki çocukları hediye paketleri ile sevindirdiler. Toplam 55 yetimin
kaldığı Traian Çocuk Esirgeme
Kurumuna içinde; gıda ve giyecek eşyalarının bulunduğu
hediye paketlerini Dobruca
TİAD Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Zeki Uysal, eşi Ya-
D
semin Uysal ile dernek genel
Sekreteri Tahsin Demir birlikte
dağıttı. Türk işadamlarının bu
jestini unutamayacaklarını
söyleyen Çocuk Esirgeme Kurumu Müdürü Liliana Panaitescu yaptığı konuşmada, “Bu
sizin bayramınız olmamasına
rağmen bunu yapmanız gerçekten bizi çok şaşırttı. Bizim
için büyük bir sürpriz oldu”
dedi. Hediye paketleri ile yüzleri gülen kimsesiz çocuklar
dernek yetkililerine seslendirdikleri ‘şarkı ve dans gösterileri’ ile teşekkür etti.
DIfi TEMS‹LC‹L‹KLER
ARNAVUTLUK Sokol BRAHAJ
BULGAR‹STAN ‹smet TOPALO⁄LU
SOFYA DR. Sunay YILMAZ
KOSOVA Orhan EM‹NC‹K
ROMANYA Erkan ERUYSAL
YUNAN‹STAN Varol HAL‹LO⁄LU
BOSNA-HERSEK Murat ÖZKAYA
KKTC Mehmet ALDEM‹R
YAYIN KURULU
KORAY BAfiOL
‹SMET TOPALO⁄LU
NAZ‹F MANDACI
SOKOL BRAHAJ
BALKAN DEVLEN
AYfiE KARADAN
fiARIK C‹BO
ATA ATUN
‹LBER fi‹YAK
GÖRSEL YÖNETMEN
ÜM‹T GÖZLEMEC‹
MAL‹ ‹fiLER
KUTLU KARAN‹
B‹LG‹ ‹fiLEM
KEMAL B‹ÇER
YAYINTÜRÜ: ULUSLARARASI HAFTALIK SÜREL‹ YAYIN
YÖNET‹M YER‹: Yi¤itler Mah. Menderes Cad. No:250 D:2
fiirinyer-BUCA/‹ZM‹R
TEL: 0 232 439 02 00 FAX: 0 232 439 02 01
BASKI TAR‹H‹: 22 Temmuz 2013
BASKI: ROTO PR‹NT
ADRES: Prishtine Sok. Shpetim Robaj No: 56
TEL: 00377 44 199 073
[email protected]
Köfle yaz›lar›n›n sorumlulu¤u yazar›na aittir. Y›ll›k abone bedeli
500 TL olup ulusal ve uluslararas› aboneler için posta ücreti ilave olunur.
SAYFA 09
KOSOVA
22 Temmuz 2013
Pazartesi
BERNANKE NE SÖYLER,
PİYASALAR NE ANLAR?
[email protected]
Murat ÇİÇEK
on zamanlarda Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası FED’in söylemleri ile
piyasaların bu söylemler neticesindeki algılamaları etrafında oluşan dalgalanmalar,
bana yıllar önce izlediğim bir filmi hatırlattı.
”Erkekler ne söyler, Kadınlar ne anlar” Ken
Kwapis tarafından yönetilen ve Greg Behrendt ile Liz Tuccillo’nun aynı adlı eserinden
2009 yılında sinemaya uyarlanan bu filmde,
kadın-erkek ilişkileri, farklı yaş gurupları ve
yaşam tarzlarındaki durumları ile ele alınmış.
Filmde, çiftlerin ilişkideki farklı beklentileri ve
farklı beklentileriyle birbirlerinden aldıkları
işaretleri kendilerine göre farklı yorumlamalarıyla ortaya çıkan neticeyi romantik-komedi
formatında işlenmesi söz konusu. Evlilik mi,
birlikte yaşamak mı? Sorularına gönderme
yapılan film, ideal ve uzun ömürlü ilişkinin
ipuçlarını verirken düşülen şaşkınlıkları da
ortaya koyması bakımından oldukça başarılıydı. İşte bugün FED başkanı Bernanke ile
piyasalar arasındaki ilişkinin geldiği nokta da,
bende bu filmden ipuçlarını çağrıştırdı. Başta
evlilik yolunda gibi görünen parasal genişleme programı ve tahvil alımları, değişik zamanlamalarda gelen düzelmelere rağmen ilk
açıklandığında bu ilişkinin bir birlikte yaşamaktan ibaret olduğunu ortaya koydu. Ya da
verilen sinyaller ilişkinin piyasalarca daha
uzun ömürlü olacağı şeklinde algılanmasına
neden oldu. Oysaki Lehman Brothers’ın batışı ve ardından açıklanan parasal genişleme
programları ile aylık 80 milyar doları bulan
tahvil alımları bu ilişkide en sıkı ve en sıcak
dönemler yaşanmıştı. Son FED toplantılarında likidite genişlemesinin son bulabileceği
söylemleri ile tüm dünya para piyasalarında
çalkantılı günler başladı. İlk açıklamadan
sonra defalarca bu sona ermenin hemen olmayacağı ve mevcut politikaların devam edeceği Bernanke tarafından açıklansa da ilişkideki güven sarsılmıştı bir kere.
S
PARİTELER ALLAK BULLAK
Şaka bir yana; Mevcut genişlemeci politikalar
nedeniyle kaynağı olan ABD’den çıkan likidite ait olduğu yere dönmek için yola çıkmaya
başladı. Bulundukları ülkelerde pariteleri allak bulak eden bu paralar arkalarında epey
bir tahribat bırakarak bu yolculuğu başlattılar.
Bizim gibi gelişmekte olan ülke olmanın en
önemli unsuru olan cari açığı kamufle eden
bu fonlar ters yönde hareket edince, zücaciye dükkânında hareket eden fil etkisi kaçınılmaz oldu. Bernanke her ne kadar programın
sona ermesinin ekonomide iyileşmenin görülmesinin ardından olacağını söylese de,
”gelecek de bir gün gelecek” algılaması, bu
hareketin devam edeceğini gösteriyor. Zira
ekonomik gidişata dair her iyi veri gelişmekte
olan ülkelerde kurların yürekleri ağızlara getirecek derecede dalgalanmasına neden oluyor. Bizde Gezi Parkı eylemleriyle de örtüşen bu dalgalanmalar BIST endeksini doksan
binli seviyelerden yetmiş bin seviyelerine düşürürken, tahvil satışları ile faiz seviyesi 17
Mayıs 2013’te gördüğü tarihi dip seviyesi
olan 4,61 in ardından yüzde 9’un üzerine
çıktı. Gelen döviz talebi ile 1,9700 TL’nin
üzerini test eden USD/TL paritesi bu dönemde taleplerin karşılanması için yapılan ve toplamda 6,5 milyar dolar olduğu söylenen
Merkez Bankası satışları ile ancak 1,9200 seviyesine geriledi. Evlilikle sonuçlanmasa da
bu ilişkinin kısa sürede bitmesini istemeyen
FED, şimdi herkesin gönlünü almaya çalışan
tavırlar içinde, hem parasal genişleme mevcut haliyle devam edecek diyor, hem de iyileşmede istenilen seviye yakalanırsa paranın
muslukları kısmam gerekebilir imasını da ortaya atmaktan geri durmuyor. Artık, karşı taraf
bu işlen ne anlarsa!
Dr. Sad›k Ahmet
18. kez an›lacak
GÜMÜLCİNE
BALKAN
GÜNLÜĞÜ
atı Trakya Türk
Azınlığı’nın demokratik hak ve
özgürlükler
mücadelesinin
temsilcisi Dr.
Sadık Ahmet,
trafik kazasında yaşamını yitirdiği 24
Temmuz 1995 tarihinin 18. yıldönümünde özel bir törenle
anılacak. Dr. Sadık
Ahmet’in kurucusu
olduğu ve ilk genel
başkanlığını yaptığı
Dostluk, Eşitlik, Barış (DEB) Partisi tarafından düzenlenecek özel anma töreninde Dr. Sadık Ahmet, saygı ve sevgi
ile yad edilecek. 24
Temmuz 2013 Çarşamba günü Dr. Sa-
B
dık Ahmet, Dr. Sadık Ahmet’in eşi ve
Sabık DEB Partisi
Genel Başkanı Işık
Sadık Ahmet ve ailesinin katılımı ile gerçekleştirilecek anma
töreninde kabri başında dualar ile anılacak. Sonrasında
Dr. Sadık Ahmet için
Gümülcine Eski Camii’de Mevlid-i Şerif
okutulacak. Aynı günün akşamında ise
DEB Partisi tarafından iftar yemeği verilecek.
SIYAH MAVI KIRMIZI SARI
Balkan Haberleri 9
Karada¤’›n 4 kentinde
Elvin Öztürk rüzgâr› esti
Gazeteniz Balkan Günlü¤ü’nün yazar› ve Balkanlar›n ressam› Fatma
Elvin Öztürk Karada¤'da 4 farkl› flehirde ülkemizi baflar› ile temsil etti
Karfl›yaka-Prizren
kardeflli¤i tazelendi
ROZAJE
BALKAN GÜNLÜĞÜ
atma Elvin Öztürk
Karadağ'da 4 farklı
şehirde ülkemizi başarı ile temsil etti. Yoğun
bir çalışma temposu içinde olan Fatma Elvin Öztürk, önce Karadağ Rozaje
şehrinde sergi için özel
olarak yeni çalıştığı 32
eseri ile kişisel sergisini
açtı. Kültür Müdürü İsmet
Hadzic ve Müze Müdürünün misafirperverliğinin
yoğun olarak hissedildiği
serginin açılışını Bosna Hersek kökenli ünlü ressam ve
sanat eleştirmeni Dzeko
Hodzic gerçekleştirdi. Eserlerin düşüncede vurgulanış
biçimi ve tekniğinin kendine has yapısı ile sanatçı özel
bir takdir gördü. Sanatçının
eleştirmenler tarafından ünlü ressam Amedeo Modigliani 'ye benzetilmesi geçen
dönemlerde İtalya'da almış
olduğu dünya üçüncülüğü
ödülünü de bir kez daha
doğrulamış oldu. Basının ve
F
özel davetlilerin, bürokrasinin de katılımı ile geniş bir
davetli sayısı ile çok başarılı
bir sergi geçirdi. Sergiye katılan Sırbistan Novi Pazar
Kültür Müdürü ve Müze
Müdürü de sergiden çok
memnun ayrılırken bir sonraki sergi için sanatçımızı
ülkelerinde görmekten mutluluk duyacaklarını belirttiler. Sergi basında geniş yer
buldu. Daha sonra Karadağ
Bijole Polje merkezli Abaz
Dizdaraviç küratörlüğünde
Reis-ul Ulema
Kavazoviç’ten
Türkiye’ye övgü
SARAYBOSNA
BALKAN GÜNLÜĞÜ
osna Hersek Reis-ul
Uleması Huseyin Kavazoviç, Türkiye'nin,
Balkanlar'daki rolünün her
zaman önemli olduğunu
belirterek, "Türkiye, günümüzde hem Balkan halkları arasındaki bağları hem
de ekonomik anlamda bölgeyi güçlendiriyor" dedi.
Kavazoviç, Türkiye'nin,
Balkanlar'da barışı inşa
eden ve tüm Balkan ülkelerinin yararına olacak bir
politika izlediğini belirtti.
Türkiye'nin, Balkan ülkelerinin en güçlüsü olduğunu
ifade eden Kavazoviç,
"Türkiye'nin Balkanlar'daki
rolü her zaman önemli olmuştur. Türkiye, Balkanlar'da medeniyeti ve kültürü yaydı. Türkiye, hem Balkan halkları arasındaki
bağları hem de ekonomik
anlamda bölgeyi güçlendiriyor" diye konuştu. Kavazoviç, Türkiye'nin, Balkanlar'da barış, istikrar ve refahın güçlendirilmesi konusunda önemli işler yaptığını, Boşnak, Sırp, Arnavut,
B
Hırvat, Romen, Bulgar ve
Yunan halkarı arasında
tansiyonun düşürülmesine
de katkı sağladığını söyledi. Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç'in,
Srebrenitsa'da yaşananlardan dolayı özür dilemesini
de değerlendiren Kavazoviç, bunun ileriye dönük
atılmış bir adım olduğunu
söyledi. Kavazoviç, "Cumhurbaşkanı Nikoliç, soykırımdan dolayı değil, yapılan zulümden dolayı özür
diledi. Ancak, Boşnaklar ve
Sırplar bir arada yaşamanın bir yolunu bulmalılar.
Bu iki millet, Balkanlar'da
karışık olarak yaşamaktalar. Bu, Bosna Hersek'te olduğu gibi Sırbistan'daki
Sancak bölgesinde de böyle. Srebrenitsa'da, Boşnaklar bir trajedi yaşadı ancak
ilerleyen zamanlarda Srebrenitsa Sırplar için çok daha önemli bir konu haline
gelecek. Eski Sırp nesli,
Srebrenitsa'da soykırım
yaptı. Yeni nesil ise bundan
ders alıp bir daha kötülük
anlamında, sınırı geçmeme
bilinci edinmeli" şeklinde
konuştu.
organize edilen Gathering
Point Montenegro 2013
isimli sanat çalıştayına davet edilen sanatçımız kişisel sergisinin açılışının hemen ardından çalıştaya
katılım göstererek iki eser
üretti ve çalıştayın Berane
şehrinde yapılan karma
sergisine katıldı. Oradan
Budva şehrine geçen sanatçımız Karadağlı Sanatçılar ile birlikte bir sergiye
daha katıldı. Karadağ’ın
dört şehrinde birden ülkesini gururla temsil eden
sanatçımız Fatma Elvin
Öztürk '' Yoğun bir yaz sezonu geçiriyorum Bir sanatçı için çok gurur ve mutluluk verici. Üretmek ve
ürettiklerini sergileyebilmek
yolunda çok çalışmanın gerekli olduğunu belirten sanatçımız önümüzdeki günlerde bu sefer kendine has
tekniğini öğretmek üzere
Bahreyn' e özel davet aldığını ve bu davete icabet
ederek ülkesini temsil etmenin gururu ile yola çıkacağını belirtti.
PRİZREN
BALKAN GÜNLÜĞÜ
arşıyaka Belediyesi,
kardeş şehirlerinden
Prizren ile dostluğunu
pekiştirdi. 1996 yılında Sırbistan’ın bir kenti olan Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle, bu ülkenin bir kenti
haline gelen Prizren’in yeni
yönetiminin isteği üzerine,
her iki kent arasındaki protokol, belediye başkanlarının
katıldığı törenle yenilendi.
Prizren Belediye binası “Beyaz Saray”da düzenlenen imza töreninde Karşıyaka Başkanı Cevat Durak ile Kosova
Prizren Belediye Başkanı Prof.
Dr. Ramadan Muya, yenilenen
protokole imza attı. Karşıyaka
ve İzmir’de Kosova kökenli
çok sayıda yaşayanın olduğunu belirten Başkan Durak,
“İki kent arasındaki dostluğu
arttırmak istiyoruz” dedi. Geçmiş yıllarda başlayan kardeş
şehir ilişkilerinin kültür sanat
K
etkinliklerinin yanı sıra, ticaret yönüyle de sürmesini arzuladığını belirten Durak, “Ortak projeler hayata geçirebiliriz” diye de ekledi. Türkiye’nin her zaman Kosova’ya
desteğini gördüklerini belirten Prizren Belediye Başkanı
Ramadan Muya ise, “Türkiye,
Kosova halkını savaştan önce,
savaş döneminde ve savaştan
sonra da hep destekledi. Türk
Taburu Prizren’de halen bulunuyor. Kentimizde Türkçe ana
diller arasında yer alıyor.
Dostluklarımızın sürmesini
çok istiyoruz“ diye konuştu.
Karşıyaka ile Prizren arasındaki “Kardeş Şehir” ilişkilerini pekiştiren törene Prizren
Meclis Başkanı Niyazi Krüesiu, Türkleri temsilen seçilmiş
Başkan Yardımcısı Orhan Lopar, 1. Başyardımcısı Rujdi
Reca, Prizren Belediyesi müdürleri, Karşıyaka Belediyesi’nde kardeş şehir ilişkilerini
yürüten Etüt ve Proje Müdürü
Tayfun Varlı da katıldı.
SAYFA 10
10 Güncel
TURİSTLER
MEMNUN KALMALI
[email protected]
Kenan KURTEŞ
uristlerin ülkemizden mutlu ayrılması
için kolları sıvayan Kültür ve Turizm
Bakanlığı, valiliklere genelge gönderdi. Genelgede turistlerle ilgilenen görevlilerin yabancı dil bilmesi, korsan taksinin
önlenmesi, başıboş gezen hayvanların koruma altına alınması gibi tedbirler bulunuyor. Geçtiğimiz yıl Türkiye’ye 36 milyonun üzerinde turist geldi. Bu yıl bu sayının artması için farklı çalışmalar yapılıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ise turistlerin
memnuniyeti için kolları sıvadı. Yoğun
başlayan yaz sezonunda, turistlerin kirlilikten korsan taksiye, gürültüden kötü kokuya kadar birçok olumsuzluktan etkilenmemesi için tüm valiliklere genelge gönderdi. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik adına gönderilen genelgede, belirlenen
tüm kriterlere göre turistik tesislerin, lokantaların, şehir içindeki lavaboların, tur
acentelerinin sıkı bir şekilde denetlenmesi
isteniyor. “Ülkemize gelen ziyaretçilerin
memnun ayrılmalarını sağlayacak; bu durum ise ülkemizin uluslararası arenada
imajına olumlu yönde katkıda bulunarak
ülkemizin tanıtımına büyük katkı sağlayacaktır.” ifadelerinin yer aldığı genelgede
valiliklerin denetiminin önemine
işaret ediliyor.
T
YABANCI DİL BİLEN ÇALIŞANLAR
Yapılması istenen düzenlemeler listesinin
ilk sırasında turistlere hizmet veren tüm
görevlilerin yabancı dil bilen kişilerden
seçilmesi ve bu kişilerin nezaket kurallarına uygun, onlara yol gösterici, güven sağlayacak şekilde yürütülmesi isteniyor. Komisyon karşılığında turistleri otel, pansiyon ve mağazalara götüren hanutçu diye
aldırılan kişilerle alışverişe veya geziye çıkan turistlerin rahatsız edilmemesi genelgenin bir başka maddesi. Genelgede dikkat çeken isteklerden biri de ‘taksi şoförlerinin yolculardan fazla ücret almasının
ve korsan taksiciliğin önlenmesi.’ ‘Cadde
ve sokaklarda başıboş gezen kedi ve köpeklerin koruma altına alınması, trafik sıkışıklığına yol açtığı görülen minibüs duraklarında gerekli düzenlemelerin yapılması da diğer maddeler. İşletmelerde çalışan personelin kılık, kıyafet ve görünümlerinin temiz, müşterilere karşı davranışlarının da olumlu olmasına itina gösterilmesinin de talep edildiği genelgedeki diğer
maddeler de şöyle: “Belediye denetiminde çalışan konaklama, yeme-içme ve eğlence tesislerinin fiyat, kalite ve temizlik
yönünden sürekli denetiminin sağlanması,
müşteriye sunulan her ürünün fiyatının
mutlaka fiyat listesinde yer almasının sağlanması, bu yerlerdeki fiyat listelerinin yabancı dillerde de hazırlanması. Çöplerin
sokağa bırakılmasından, toplanması ve
imhasına kadar temizlik ve çevre açısından gerekli önlemlerin alınması, korsan
çöp ve kağıt toplayan kişilerle mücadele
edilmesi, temizlik kampanyaları düzenlenmesi.” Bu arada Türkiye'nin, 2023 yılında dünya turizminde ilk 5 ülke arasına
girmesini hedefleyen Kültür ve Turizm Bakanlığı, turizm bölgelerinin teknik altyapılarının oluşturulması ve mevcutların iyileştirilmesi için bu yıl sektöre 130 milyon
lira destek verecek.
SIYAH MAVI KIRMIZI SARI
KOSOVA
22 Temmuz 2013
Pazartesi
Makedonca’y› söktüler,
dil sertifikalar›n› ald›lar S
BATILI ÜLKELER
MISIR’A DA DUYARSIZ
Ege Bölgesi'nde yaflayan Makedonya göçmenlerinin iste¤i
üzerine Makedonya Baflbakan› Gruevski'nin talimat›yla düzenlenen
dil kurslar›n› baflar›yla tamamlayanlara sertifikalar› verildi
H.MERKEZİ
BALKAN GÜNLÜĞÜ
ge Bölgesi'nde yaşayan Makedonya göçmenlerinin isteği üzerine Makedonya Başbakanı
Gruevski'nin talimatıyla
düzenlenen dil kurslarını
başarıyla tamamlayanlara
sertifikaları verildi. Ege
Bölgesi'nde yaşayan Makedonya göçmenlerinin talebi
üzerine Makodenya Başbakanı Nikola Gruevski'nin
talimatı, Makedonya'nın
Ankara Büyükelçisi Goran Taskovski'nin himayesinde düzenlenen Makedonca dil kurslarını başarıyla tamamlayanlar sertifikalarını törenle
aldı. Makedonya Başbakanı Gruevski'nin geçen yıl İzmir'e gerçekleştirdiği ziyarette, Makedonya Göçmenleri Dernekleri yöneticileri tarafından iletilen talep üzerine İzmir'in
E
Bornova, Konak, Selçuk, Çiğli ve
Bergama ilçeleri ile Aydın'ın Tepecik beldesinde toplam 7 merkezde
düzenlenen Makedonca dil kursları
sona erdi. Makedonya Eğitim Bakanlığı tarafından görevlendirilen
öğretmen tarafından verilen dil eğitimini başarıyla tamamlayan 248 kişiye, Makedonya'nın Ankara Büyü-
kelçisi Goran Taskovski'nin
de katıldığı törenle sertifikaları verildi. Makedonya
Göçmenleri Dernekler Platformu Dönem Başkanı İzmir Makedonya Göçmenleri Derneği Başkanı Medat
Şenay öğrenci ve yetişkinlere yönelik olarak iki ayrı
grupta düzenlenen kurslar
ile çok önemli faydalar elde edildiğini ifade etti.
Kursu başarıyla bitirenlere
verilen sertifikanın, Makedonya'da üniversite öğrenimi için dil yeterlilik belgesi yerine geçtiğini ve bu sayede
genç kuşaklara Makedonya'da üniversite öğrenimi seçeneği sunduklarını belirten Şenay, kursla aynı zamanda genç kuşağın ya da göçmen
ailelere gelin ya da damat olarak
katılanların aile büyükleriyle yaşadıkları iletişim kopukluğu sorunun
aştıklarını söyledi.
NATO S›rplara göz k›rpt›
BRÜKSEL-BALKAN GÜNLÜĞÜ
ATO Genel Sekreteri ve
eski Danimarka Başbakanı olan Anders Fogh Rasmussen, Sırbistan’ın ileride NATO üyesi olabileceğini söyledi.
Brüksel’deki NATO’nun merkezinde yaptığı açıklamada Rasmussen, “NATO’nun kapısı Sırbistan’a açık” mesajını gönderdi.
Ağustos 2009?da Türkiye’nin de
onayıyla NATO Genel Sekreteri
olan Rasmussen, demokratik bir
ülke olan Sırbistan’ın NATO üyesi olmaması için bir sebep olmadığını söyledi. Sırbistan kamuoyu ise NATO üyeliği konusunda
Rasmussen kadar istekli değil.
Yapılan son anketlere göre Sırbistan halkının yaklaşık dörtte üçü
NATO üyeliğine karşı duruyor.
N
1999 yılında Kosova Savaşı sürerken NATO’nun hava saldırılarıyla 78 gün boyunca Sırbistan’ı
bombalaması ve seyreltilmiş
Uranyum kullanması halkın bel-
leğinde oldukça taze. Bu arada
Bosna Hersek’in NATO üyeliğine
en güçlü muhalefetin de BH Sırp
Cumhuriyeti tarafından geldiğini
hatırlatalım.
S›rp as›ll› müzisyen
Rajnatoviç huzuru
‹slamiyet’te buldu
B
tan gerçekten ne istediğimi sorgulamaya başlamam etkili oldu. Gerçeği
ve insandan daha yüce
varlığı ararken dini kitaplar okumaya başladım.
Tevrat'ı ve İncil'i okuduğumda benim tam manasıyla memnun
etmediklerini
gördüm. Tevrat'ta ve İncil'de gördüğüm bazı noktaları din adamlarına sordum,
ancak aklıma
yatan cevapları
alamadım. Daha
sonra, İslamiyet'i araştırmaya
başladım. Kuran-ı Kerim'i
okudum, çok şükür aklımda hiçbir şüphe kalmadı
ve bir süre önce Müslüman olmaya karar verdim.
Hamza ismini aldım. Müslüman olduktan sonra hissettiklerimi kimseye açıklayamam, onu sadece yaşayanlar bilir.''
uriye’de iki yıldan beri süren iç savaşa
karşı ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin ilgisi büyük ölçüde azaldı. Almanya
gibi ülkeler artık Esad’ın iktidarda kalmasına
yeşil ışık yakıyorlar ve bu konunun yavaş yavaş gündemden düşmesini istiyorlar. Aynı gelişmeyi Avrupa’nın birçok ülkesinde de görmek mümkün. Avrupa’da baktığımız zaman
Batı ülkeleri hiçbir zaman Mısır’daki darbeye
ve bu gelişmelere soğuk bakmıyorlar. Eğer siz
Paris’te, Brüksel’de, Berlin’de yetkililerle görüşürseniz Mısır’a daha demokrasi için erken
görüşü hakim. Mübarek’e karşı halkın ayaklanması sonucu Mursi rejimi ve Müslüman
kardeşler iş başında geldiler. Bunlar ülkenin
gelişmesi için olumlu çalışmalar yapmıyorlar
o yüzden “Demokrasinin kesilmesi Batı’nın
zararına değildir” görüşü içindeler. Şu anda
baktığınız zaman Afrika ülkeleri dışında Mısır’daki gelişmelerle ilgili ciddi bir şekilde tek
fikir beyan eden Türkiye’dir. Mısır’dan da Türkiye’ye tepki gelmeye başladı. Bugünkü yönetim büyükelçilik vasıtası ile Türkiye’nin
içişlerine karışmaması gerektiğini söyledi ve
bu konuda bir tepki koydu. Avrupa Birliği ülkeleri de bundan çekiniyor. Mısır hakikaten
Avrupa Birliği için İslam dünyasında önemli
bir ülke. Ticari olarak çok büyük etkisi yoksa
da turizm açısından Mısır Avrupa ülkelerinden birçok kişinin ucuz turizm ülkesi olarak
ziyaret ettiği bir yer. Bu kapsamda Mısır’daki
askeri darbeye hiç biri darbe demediği gibi
Mursi’nin iktidardan gidişine sevinmiş ya da
en azından daha tedbirli yaklaşırsak üzülmemiş bir havaları var.
Bundan sonra herhalde Batı görelim Avrupa
Birliği ülkeleri Temmuz ve Ağustos ayında
politik olarak bir dinlenceye çekiliyorlar.
Ağustos ayında Avrupa Birliği’nin neredeyse
hiç bir komisyonu hiç bir örgütü çalışmıyor.
Temmuz ayında da ciddi bir rahatlık ve az
çalışma ortamı var. Şimdi herkesin beklentisi
Mısır’da gelişim nasıl olacak? Mursi karşıtları
askeri darbeye ne kadar karşı koyacaklar,
yoksa askeri darbe yapan ordu yavaş yavaş
iktidarı emin adımlarla ele geçirecek mi?
Avrupa Birliği ülkelerinin buna Amerika Birleşik Devletlerini de dahil edelim tek korktukları Mısır’da ciddi bir iç savaş çıkması. İstikrarsız bir konum haline gelmesi Mısır’daki gelişmeler iç savaş açısından Avrupa Birliğini huzursuz edecek gelişmeler. İç çatışma çıkmadığı müddetçe Mısır konusunda Batı ülkelerinin duyarsızlığının devam edeceğinden hareket edebiliriz.
Şimdi bakarsanız Türkiye’nin dışında buna
ciddi tepki veren sadece Tunus ve Kenya. Tunus’un tepkisinin çok ciddiye alındığını sanmıyorum, çünkü zaten Tunus da bir demokrasi sınavından geçme konumunda. Kenya’nın dünya ülkeleri arasında etken bir gücü
yok. Şuanda eğri oturup doğru konuşmak gerekirse Türkiye tek başına askeri darbeye karşı
çıkan bir ülke. Avrupa Birliği’ne tam üyelik
görüşmeleri yapan bir ülkeyiz ve şimdiye kadar bu konuda da ciddi bir gelişme yok. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bu konuda
cok iyi çalışıyor . Önemli ve duyarlı ülkelerdeki bütün Büyülelçilerimizi Ankara’ya davet
etti. Başta Hüseyin Avni Karslıoğlu Almanya
Büyükelçimiz olmak üzere tartışmalar yapıyor. Türkiye ve bugünkü hükümet kendisini
Mursi hükümeti ile özdeşleştiriyor. Türkiye’de
yapılabilecek bir darbe olarak görüyor.
SURİYE’DEN SONRA MISIR
SARAYBOSNA
BALKAN GÜNLÜĞÜ
osna Hersek'in
ünlü müzisyenlerinden Sırp
asıllı İgor Rajnatoviç,
ölüm ve insan tabiatına dair varoluşsal sorularına İslamiyet'te
cevap bulduğunu belirterek Müslüman oldu.
Müslüman olduktan sonra
müzik kariyerini de İslamiyet'e adayan Rajnatoviç,
yazdığı ve seslendirdiği
şarkılarla dinleyenlerine
İslami mesajlar veriyor.
Rajnatoviç, Bosna savaşında, yakın arkadaşı Kenan
Şahinoviç'i
kaybettiğini
ve bu olayın
ruhunda derin izler açtığını belirtti.
Arkadaşının
şehit edilmesinin ardından evrene,
ölüme, hayata ve insanın
tabiatına dair pek çok şeyi
sorgulamaya, varoluşa dair cevapların peşinde koşmaya başladığını ifade
eden Rajnatoviç, şöyle konuştu: ''Benim İslamiyet'i
seçmem, birkaç parçanın
bir mozaiği oluşturması
gibi. Bazı soruların cevaplarını aramam, bu hayat-
Prof.Dr. Faruk ŞEN
Yunan sanatç›
Ananiadou’dan
ilginç sergi
SAKIZ
BALKAN GÜNLÜĞÜ
limpoi Köyü’ndeki Amethistos Restaurant’ta sergilenen eserler deniz kabuğu, taş,
tüy ve tahtalardan oluşuyor. Sergi hakkında
gazetecilere açıklama
yapan sanatçı Daizy
Ananiadou, sanatla çocukluk yaşlarından itibaren ilgilenmeye başladığını belirterek, "Bu
sergimde değişik tekniklerle doğada bulunan deniz kabuğu, taş,
tüy ve tahta gibi malzemelerden yaratıcı
eserler ortaya çıkartmaya çalıştım. Bu eserler duvarınızı süsleyebileceği gibi evde dekorasyon amaçlı da
O
kullanılabilir. Sanatseverler sergiyi, Temmuz
ayı sonuna kadar
Amethistos’da görülebilirler" dedi. Amethistos Restorantı Halkla
İlişkiler sorumlusu İrene Sassau ise işletmenin özellikle Türk
müşterilere yönelik
hizmet verdiğini belirterek, "Olimpoi köyü
tipik bir Sakız köyü.
Buranın en güzel özelliği ise doğal yapısını
koruması. Buraya gelen müşteriler her hafta sonu Atina’dan gelen müzik grupları ile
Yunan müziğinin keyfini yaşıyorlar. Ayrıca
işletme olarak da gündüzleri çeşitli sergi ve
etkinliklerle turistlere
hizmet veriyoruz" şeklinde konuştu.
Türkiye’nin bu ikinci yalnızlığı oldu. Biliyorsunuz Suriye konusunda da Türkiye yalnız
kalmıştı. Biz 911kilometre sınırımız olan Suriye’nin iç işlerine karışır bir duruma geldik
ve batılı dünyanın gözünde El Kaide ve Kürtleri destekleyen bir konuma girdik. Zira El
Kaide’nin de Kuzey Suriye’de yaptırımları bugün Esat’ın acımasız rejimine eşit bir durumda. Dolayısı ile Türkiye her iki konuda da yalnız bırakılmış bir ülke. Türkiye son yıllarda
güçlü bir konum içinde. Fakat Mısır’da çok
fazla ileri gidip içişlerine karışmamamız lazım. Baktığınız zaman askeri müdahaleye
Batılı ülkeler tepki gösterir fakat iç işlerine karışmazdı. Biz hem tepki gösteriyoruz hem de
iç işlerine karışmak istiyoruz. Bu bizim için
sorun olur. Mısır halkı Türkleri ve Türkiye’yi
seven bir halk. Şimdi hangi tarafın haklı olduğunu, ne açıdan bugünkü darbenin sağlam
kanallara dayandığını da bilmiyoruz. Bu açıdan bizim biraz daha geri vitese geçmemizin
Türkiye’nin dış politikası açısından doğru olacağı kanısındayım. Ahmet Davutoğlu muhakkak aktif müdahalelerde bulunuyor fakat Avrupa Birliği ülkeleri şuanda Türkiye’den gelen
atılımlara hiç cevap vermiyor. Suanda diplomatik olarak atılım yapacak durumumuz yok.
Almanya ile ilişkilerimiz çok gerilmiş durumda. Diğer güçlü ülkeler kendi politikalarını
uygulamaktalar ve Mısır’la katiyen kötü bir
duruma düşmek istemiyorlar. Bu açıdan Türkiye’nin büyük bir yaptırım gücü yok. Davutoğlu zaten bu ülkelerdeki Büyükelçileri çağırarak büyük bir atılım içine girdi. Atılımın
çerçevesinde fazla Mısır’ın iç işlerine karışmadan devam ederse faydalı olacağını düşünüyorum. İngitere son yıllarda Avrupa’nın bir
çok atılımına karşı çıkan yada en azından duyarsız kalan bir konumda. İngiltere’ye baktığımız zaman ABD ile dengeleri daha çok uyuşan bir ülke ve İngiltere’nin ABD politikası
Polonya gibi ülkelerden de destek görüyor.
Ben İngiltere’nin gerek Suriye gerekse Mısır
konusunda AB’nin geneli ile aynı fikirde olmadıgını düşünüyorum. Göstergeler bunu
böyle ortaya çıkarıyor. Önümüzde güç günler
var. Başka ülkelerdeki çatışmalara daha soğukkanlı yaklaşmamız ülkenin yararınadır.
SAYFA 11
KOSOVA
22 Temmuz 2013
Pazartesi
SIYAH MAVI KIRMIZI SARI
Araflt›rma 11
Dzeko Hodzic
[email protected]
Sembollerin ustas›:
Elvin ÖZTÜRK
Onun kanatlar› yorgun benimse ruhum dingin. Besledim ruhumu yeflillerin
reverans›ndaki do¤a ile Adriyatik’in yeflil mavi rengi. Berrak sular›n içindeki
parmak midyelerin deldi¤i kayalar ile. ‹yot kokusunu sindirdim ci¤erlerime...
Kuşlar da bu sabah
benim gibi az evvel
göz kırptık birbirimize lakin göz kapaklarımızın bile kâh yorgunluktan kâh mutluluktan hali dermanı kalmamış. Ne derseniz deyin gezip gelmenin mutluluğumu, yoksa evde olmanın
huzurumu ikisi birbirine karıştı sanırım. Onun kanatları yorgun benimse ruhum dingin.
Besledim ruhumu yeşillerin reveransındaki doğa ile Adriyatik’in yeşil mavi rengi. Berrak
suların içindeki parmak midyelerin deldiği kayalar ile. İyot
kokusunu sindirdim ciğerlerime. Çektikçe çektim daha derine. Beynim fısıldadı kulaklarıma iyot sevdam şiirimi usul
usul. Deniz sevdama ulaşamadığım günlerde biriktirdiğim
mısralarımdı. Şimdi o kokunun
içinde dillendirdiğim.
B
‹YOT SEVDAM
Fısıltılar geldi burnuma
sabah ile
Hepsi birbirinden önde
Ama istediğim değil
Ah be kalksam doğrulsam da
Hasta dimağlardan
Nice devran devran yollar alsam da
Yakalasam iyot kokusunu
Sakinleşsem enginliğinde
Huzurlaşsam maviliğinde
Kokunu çekip
Altın varaklarında
Resmetsem tablolarımı
Beyaz köpüklerde yüzdürsem
kulaçlarımı
Benliğimin üç beş şarjını tamamlasam
Koklayarak iyot sevdanı…
İşte tamda bu şiirimdeki gibi
benliğimin üç beş şarjını tamamladım sanırım. En çok ta
her şeyden önce sanat ile. Yine
bir çalıştay da bata çıka boyalara biraz oradan biraz buradan
diye diye bulandım. Dostların
fırçalarını izledim. Sofralarda
demlendim sanatın sohbetinde.
Gecelerde şarkılar söyleyen pamuk yastık seslerde uyuttum
hayallerimi. Tam 15 gün dolandım geldim. Şimdi siz söyleyin
yorgunluk mu, mutluluk mu.
Ben tarif edemedim kuşa. Oda
bana… Karadağ’da idim bu sefer, hiçte kara olmayan bir dağda her yer yemyeşil orman. İnsanlar candan, güler yüzlü.
Gerçi ülkeye girerken tablolarım ile biraz sıkıntı çektim ama
şükür onu da hallettik. Gazetemizin sahibi Sayın Milletvekilimiz Rıfat Sait’in desteği hızır
gibi yetişti sağ olsun. İşte on-
dan sonrası bir doyum sofrası.
Ruhum ve dimağım birbirlerinden çaldılar tabakları, beslendikçe beslendiler. Tabi nice
sanatçılar biriktirdim ben de
satırlarıma sizlerle bir bir paylaşmak için. Hatırlarsanız daha
önceki sayılarımızdan birinde
bahsetmiştik Abaz Dizdaraviç’ten işte onun düzenlediği
çalıştaya katılmak ve kişisel
sergimi açmak için Karadağ’dayım. Çalıştayın yapılacağı mekâna doğru ilerliyorum. Arkadaşlar dostlar ile
merhabalaştıktan sonra içerden
Dzeko Hodzic çıkıyor. Nasıl
mutlu oluyorum onu gördüğüm için. Bir sene önce Konya’da organize edilen bir çalıştayda beraber idik kendisi ile.
Sonrasında İzmir Balkan Festivali’ne gelmişti kendisi ben o
zaman felçli idim. Geldiğini
duydum önce bir düşündüm
nasıl giderim sonra dedim ki
niye gitmeyeyim sanatçı bir
dostum ta oralardan geliyorsa
ben felçli de olsam onu karşılamaya giderim. Ve ikinci görüşmemizde böyle gerçekleşmiş
oldu kendisi ile. Beni görünce
çok sevindi. Değneklerimin olmadığını görünce daha çok. E
doğru ya hayata yeniden merhaba demiştim. Bir gecede felç
olup daha sonra Allahın izni
ile onu yenmenin yeniden sanatın peşinde seyahat etmenin
huzuru ile daha mı başka bakıyordum hayata artık bilmiyorum. Ne tesadüf ki şu an bu satırları yazarken iç kanama geçirmemin de seneyi devriyesi
tam bir sene olmuş yeniden
başlamanın. Ve çok şükür ki
satırlarımdayım. Renklerimdeyim. Mısralarımdayım… Nerde kalmıştık hım tamam hemen oturduk uzun sohbet ettik. Anladınız evet bugün bu
büyük üstat konuk satırlarımıza. Dzeko Hodzic kimdir biraz
bahsetmeye ne dersiniz? 1950
yılında Karadağ Cumhuriyeti’nin Godiyev şehrinde başlıyor hayatına.
BOSNA HERSEK
RESSAMLAR B‹RL‹⁄‹ ÜYES‹
1970 senesinde İpek kasabasında Resim Lisesi’ni bitiren sanatçı 1972 senesinde Pedagoji
Akademisi Resim Bölümü’nü
tamamlayarak 1979 senesinde
ilk kişisel sergisini açıyor. Ve
her şey işte o an başlıyor dile
kolay tam 60 kişisel 300 kusur
karma sergi ki bunlara çalıştaylar bienaller dâhil değil. Ömrü
sanatın gölgesinde mi yoksa
tam kendisi olarak
mı geçiyor işte o
belirsiz.
Sanırım sanattan
bir ömrün içinde
yardımcı oyuncu rolünde
kendisi.
Başrol
sanatın.
1980 yılında Bosna
Hersek Ressamlar birliği üyesi oluyor.
1992–1995
döne-
izlerini yeni bir onurda
uyandırmak istiyor. Yok,
edemiyor o izleri. O
zaman o izlerden yeni
temizlikler
yaratmak istiyor bes belliki. Ahşa-
bın tahripsel izleri, beyazın örttüğü bir onurda uyandırmak
sanatçının içindeki duygusallığın şiirselliği. 2007- 2010 yıllarında ‘’ Yok olanlar ‘’ dizi halindeki resimleri bu çağrışımların en iyi göstergesi belki de.
Aslında Dzeko Hodzic Bosna
Hersek geleneksel sembollerinin yorumları ile sanatını oluşturmaktadır. Lakin savaş gibi
bir doğaüstü olaya nasıl kayıtsız kalabilirdi ki.
Bu neden ile eserlerinin hemen
hemen hepsinde. Savaş ve yıkım ile kaplanmış Bosna Herminde “Savaşın Tanığı” adlı çalışmalarından oluşan ilginç
eserler yaratıp sergiliyor. Savaş
alanlarından ahşap artıklar
kullanıyor eserlerinde bazen
birkaç acı bazen birkaç gözyaşı,
savaşı buluyor büyük bir inada
ve cesarete… Ahşap savaşın
canlı tanığı. Ve o bu tanığı kullanıyor eserlerinde savaşın tahripsel izlerini yaşatmak istercesine. Cesaret, kararlılık ve büyük duygusal güç ile örülmüş
yaşamın ağırlığının, savaşın,
acının yansıması gerek bu serisinde gerekse bütün eserlerinde göze çarpan bir gerçeklik.
Resimleri bazen onun çığlığı,
öfkesi bazen de ilahi gücü olmuş. İlahi simgeler ile beslediği çizimler ona ve seyredenler
e cesareti, sabrı ve onuru sunmakta. Bir serisinde tablolarını
beyazlattığını görüyorsunuz
sanatçının. Beki neden bu beyazlık, neden simgelerin üstü
örtülü diye sormaktan alamadığınız bir noktada fark ediyorsunuz ki tablolarını özellikle beyazlattığını. Yeni bir onuru
geliştirmek için beyazlatıyor.
Acıyı umuda, şiiri anlatıma
bağlamak için. İçinde yoğrulan
acıyı, bir sanatçının duygusallığı ile baktığı savaşın o korkunç
sek yakın tarihi temalar ile İslami motifleri oldukça fazla tespit edebilirsiniz.
ST‹L‹ZE ED‹LM‹fi MOT‹FLER
Çalışmaların da genellikle soyut semboller ve son derece stilize edilmiş motifler hakim olmakla beraber. Renklerin etkisinde de bu manevi tutuma
özel önem gösterdiği söylenebilmektedir. İslami sembollerin
işlenişi maneviyat dünyasının
yoğunluğunu gösterirken kayıtsız kalamadığı dünya ise
onun erdemliğini ve olmuşluğunu vurgulamaktadır. Maneviyat dünyasının izlerini dünyaya, dünyanın izlerini de maneviyatına karıştırmak konusunu eserlerinde büyük bir ustalık ile işlemektedir. Bu bağlamda hemen hemen dünyanın
tüm ülkelerinde sergiler açmış
çok sayıda ressamlar buluşması ve bienale katılım göstermiştir. Kendisi de ülkesinde uzun
yıllardır çalıştaylar organize etmektedir. Ressamlığının yanında sanat eleştirmenliği yapmakta benim sergimde içlerinde sayılmakla beraber birçok
ressamın sergisini açarak kendinden sonraki neslinde hep
yanında bulunduğunun örneğini göstermektedir. 2002 yılından beri Almanya Kunst Verein
Erlangen Birliği üyesidir. Bir
süre Almanya da yaşayan ve
orada üreten Hodzic ülkesinden ayrı kalamamış, beslendiği
özü bırakamayarak Bosna Hersek’e geri dönmüş ve hala yaşamını orada sürdürmektedir.
Hayat bizi nereye savurursa
savursun özümüze dönme çabası buradan geliyor sanırım.
Bir başka ülkede yaşarken bile
her zaman ülkene dönme çabası, kendi şehrinde özünde olma
isteği bu sanırım köklerini kökenlerini arama düşüncesi bu.
Oralardan beslenmek mi daha
kolay yoksa orada olduğumuz
için mi daha üretken oluyoruz
işte bu tartışılır. Ama şu bir
gerçek ki her nesnenin özüne
dönme çabası yadsınamaz. Ve
tarih hayat aktıkça mutlaka
özünüze doğru çekilirsiniz. Siz
dönemiyorsanız bile sizden
sonraki kuşaklar mutlaka bir
geri dönüş sağlar. Nerden mi
biliyorum. Atalarımın topraklarındayım her fırsatta. Balkanlarda üretiyorum. Balkanlar da
yazıyorum ve orada besliyorum ruhumu… Biz Dzeko
Hodzic ile daha nice sergilerde
çalıştaylarda buluşacağız. Ben
benim dilimden sizlerinde tanımasını istedim büyük üstadı.
Hayatı sanat birini. Nasıl kendini ifade edişini. Sadeliğin
vurgulanışı eserlerinde bize
onu çok iyi anlatıyor aslında.
Beyazlığın altındaki karmaşa,
yalnızlığın altındaki kalabalık
gibi. Tabloları onun ruhu. O
yalnız görünse de kalabalık biri. Dolu dolu biri. İçinde birçok
Dzeko barındıran ve aslında bu
Dzekoların her biri toplanınca
kendi olan biri. Maneviyatının
yoğunluğunda yaşayan İslami
sembolleri tablolarında olduğu
kadar yüreğinde de taşıyan biri. Daha birçok şey söylenebilir
o ve sanatı hakkında belki satırlarda sığmaz. En iyisi ben
onun herkesten saklamayı tercih ettiği güzel melodik ninni
gibi sesisin sırrında dinleneyim
biraz. Aramızda kalsın o söylerken ben gizli gizli kaydetmiştim. Şimdi yorulduğumda
dinlenmek için diniliyorum
arada bir. Haftaya başka bir
Karadağlı üstadın satırlarında
soluklanacağız. Evlerinde gittiğimde içmiştim. Biraz mavi böğürtlen suyu içip o düzenlimi
düzenli atölyesinde sanattan
dem vuracağız.
SAYFA 12
22 Temmuz 2013 Pazartesi
www.balkangunlugu.com
600 YILLIK TAR‹H‹N AZ‹Z HATIRASINA
Karateciler Karada¤’dan
Avrupa üçüncüsü döndü
‹flitme Engelliler
Olimpiyat› Sofya’da
H.MERKEZ‹
BALKAN GÜNLÜ⁄Ü
zmir’de devam eden ‹flitme
Engelliler Spor Federasyonu
Hentbol Milli Tak›m› Kamp›
26 Temmuz - 4 A¤ustos tarihleri aras›nda yap›lacak Deaflympics (‹flitme Engelliler Yaz
Olimpiyat Oyunlar›) 2013, 84
ülkeden 3 bin sporcunun kat›l›m›yla Bulgaristan’›n baflkenti
Sofya’da yap›lacak. Türkiye’nin 16 branflta kat›ld›¤› yaz
olimpiyatlar›na Hentbol Milli
‹
Tak›m Kafilesi toplam 25 kifliyle ülkemizi temsil edecek.
Hentbol Milli Tak›m›m›z 2012
Avrupa fiampiyonas›’nda 2. ve
2009 olimpiyatlar›nda da 4. olmufltu. A Milli Tak›m Teknik
Direktörü Doç Dr. Serdar Eler
“‹flitme Engelliler Hentbol Tak›m›m›za ait sporcular›n yüzde
85 iflitme kayb›na sahip sporculardan oluflmakta ve hiçbir
ülke tak›m›nda bu seviyede
sporcu yok bu yüzden madalyan›n en çok Türk Tak›m›na
yak›flaca¤›n›” dile getirdi.
HERCED NOVİ-BALKAN GÜNLÜĞÜ
vrupa Kulüpler Karate Şampiyonası’nda yüksek performansını devam ettiren Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü Karate Takımı, takım
halinde üçüncü olarak bronz madalya almayı başardı. Bu yıl 11’incisi yapılan Avrupa Kulüpler Karate Şampiyonası Karadağ’ın Herceg novi şehrinde yapıldı. Mayıs ayında Edirne’de düzenlenen Türkiye
Kulüpler Karate Şampiyonası’nda birinci
olarak Türkiye’yi etme hakkı kazanan
Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü,
A
SIYAH MAVI KIRMIZI SARI
30 ülkeden 600 sporcunun katılımıyla gerçekleşen Avrupa Kulüpler Karate Şampiyonası’nda yüksek performansını devam
ettirerek takım halinde bronz madalya almayı başardı. Büyükşehirli karateciler birinci turu geçtikten sonra ikinci turda
Bosna takımını yenerken, şampiyonanın
tek yenilgisini ise sayı averajıyla birinci
olan Hırvatistan’ın Zagreb takımından aldı. Üçüncülük karşılaşmalarında Sırp ekibini ve röpesaj finalinde İtalyan takımını
açık ara yenen Büyükşehir ekibi Avrupa
Kulüpler Şampiyonası’nın en çok takdir
toplayan takımı oldu.
Spor Günlü¤ü
ÇİLEK MODASI HIZ
KESMİYOR, YA KAKTÜSLER!
[email protected]
Suzan ERNOYAN
ürkiye’deki tabirle “çilek” transfer modası
aldı yürüdü. Her takım kadrosuna çilek
katmak için birbiriyle yarışır duruma geldi. Üç büyüklerin “çilek” transferleri normal
karşılanabilir, sonuçta şampiyonluk yarışı için
gerekli. Ancak PTT 1 Lig takımlarının “çilek”
tutkusunu anlamak mümkün değil. Maddi sıkıntılarla boğuşan ve transferde hareket edemeyen Manisaspor’a, Belediye Başkanı Cengiz Ergün, iki çilek hediye edecekmiş. Beşiktaş ve Fenerbahçe‘nin kiralık olarak düşündükleri isimlerden iki tanesini Cengiz Ergün,
Başkan Manisa’ya getirecekmiş. Bravo başkana. Dilerim bu destekler diğer Belediye Başkanlarına da örnek olur. O zaman ortalık çilekten geçilmez artık.!
Süper Lig takımlarından ve son anda asansör
olmaktan kurtulan Ege’nin tek takımı Akhisarspor ise kadrosuna Fransız asıllı Senegalli
bir “Çilek” katacakmış. Bakalım hangi kulüpler yeni “çilekler transfer edecek. Kulüplerin
az ama öz olsun diye yöneldikleri çilek transferler sayısındaki düşüşe karşın, geçen yıl 700
milyon dolar seviyesinde olan anlaşmaların,
mali portresi bu yılın aynı dönemi olarak 1
milyar dolara dayandığı söyleniyor. Yani Brezilyalı, Kolombiyalı, Alman futbol yıldızlarının transferlerine sahne olan ve son 6 ayda
kulüplerin harcadığı para geçen yıla göre artış
gösterdiğini görüyoruz. En çok futbolcu ihraç
eden ülke Brezilya olurken, geçtiğimiz yıl
transfere en çok para harcayan ülke sıralamasında “Türkiye 78 milyon dolarla üçüncü sırada” Bu rakamla Türkiye’nin İspanya ve Almanya gibi ülkeleri bile geride bıraktığı görülüyor. Sonra deniliyor ki, kulüplerimiz mali
kriz içinde. Hadi canım geçiniz bunları. Kulüpler transfere bu kadar çuval dolusu para
ayırmak yerine bonservis bedeli olmayan
oyunculara yönelmeleri doğru olmaz mı? Allahtan geçen yıl uygulanan yabancı sınırlaması bu yıl değişti de, kulüplerimizin transfer
iştahı kesildi. Çilek, çilek, diye kendimizi paralayıp duruyoruz, ancak yaşı kemale gelmiş
ve ülkemizin kaktüse dönüşmüş olan “çilekleri” ne yapacağız, onları kim transfer edecek,
hiç düşündünüz mü? Hele ki, yaşı geçmiş
olan ve mecburen üçüncü lige dönüş yapan
topçular. Üçüncü lig takımlarının statü gereği,
30 yaşında futbolcu oynatamayacağına göre...
T
Download