SIYAH MAVI KIRMIZI SARI ISSN-2146-085X İz. PİM. PP 104 SAYFA 01 22 TEMMUZ 2013 PAZARTES‹- Y›l: 2 Say›: 73 www.balkangunlugu.com 600 YILLIK TAR‹H‹N AZ‹Z HATIRASINA Gazeteniz THY uçaklar›nda ÜCRETS‹Z KDTP 3 Kas›m’daki yerel seçimlerde iddial› Cumhurbaşkanı Atifete Yahyaga, ülkedeki yerel seçim tarihini 3 Kasım olarak açıkladı YEREL seçimlerin 3 Kas›m tarihinde yap›laca¤› aç›kland›ktan sonra, Kosova’daki 56 parti ve Kuzeydeki S›rp partileri yerel seçimler için kollar›n› s›vam›fl durumda. Kosoval› Türklerin çal›flmalar›n› ilgiyle takip et- tikleri KDTP’nin Genel Baflkan› Mahir Ya¤c›lar, örgütlendikleri tüm belediyelerde bu seçimlere kat›lacaklar›n› belirtti, “Parti olarak, her zaman seçimlerde haz›rl›kl› bir flekilde çal›flmalar›m›z› yapt›k” dedi. SAYFA 4 Kosova en güzelini seçti KOSOVA’da savaştan sonra ekonomik kriz nedeniyle 2 yıl ara verilen 'Kosova Miss World 2013 Güzellik Yarışması' bu yıl tekrar düzenlendi. Priştine doğumlu, Antigona Seydiyu Kosova Miss World 2013 güzeli seçildi. 4’te Prifltine-Üsküp yolu sonbaharda Prizren NGOM FEST Festivali’yle bulufltu KOSOVA’ya yaz ayının gelmesiyle birlikte, festivaller şehri olan Prizren’de renklendi. Prizren’in ev sahipliğinde bu yıl 3?üncüsü düzenlenen NGOM Uluslararası Müzik Festivali’ne aralarında Türkiye’den Babazula Müzik Grubu olmak üzere birçok ünlü müzik grubu katılıyor. 4’te Türk kad›n komutanlar Prizren’de parmak ›s›rt›yor TÜRK S‹LAHLI KUVVETLER‹ (TSK), Kosova Türk Temsil Heyeti Baflkanl›¤›’nda görev yapan kad›n komutanlar, özverili çal›flmalar›yla Mehmetçik'i ve Türkiye'yi Balkanlar'da baflar›yla temsil ediyor. 4’te BAŞBAKAN Haşim Taçi, VırmiçaPriştine-Merdare Otoyolu’nun 8 ve 9?uncu bölüm çalışmalarını denet- ledi. Başbakan Priştine-Üsküp otoyol çalışmalarının sonbaharda başlayacağı müjdesini de verdi. 4’te Kosova’n›n en iyi bankas›: TEB Liderimiz Sadık Ahmet’i saygıyla anıyoruz Halit HABİPOĞLU Sayfa 3’te 1923’ten 2023 Türkiye’sine Murat ÇITAK Sayfa 4’te Turistler memnun kalmalı Kenan KURTEŞ Sayfa 10’da TEB Bankası, seçkin uluslararası finans dergisi 'Euromoney' tarafından Kosova'nın "En İyi Bankası" olarak derecelendirildi. Küresel finansal hizmetler için belirleyici ödüllerinden biri olarak kabul edilen, ‘Euromoney’ Mükemmellik Ödülü bu yıl 23. defa verildi. 4te SAYFA 02 2 Kent ve Markalar Antalya KOSOVA SIYAH MAVI KIRMIZI SARI 22 Temmuz 2013 Pazartesi Türkiye’nin kirecini Levent Kimya çözüyor ürkiye’de kimyasal kireç çözücü temizleyici grubunun önderliğini yapan Levent Kimya, Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde 45 bin metrekare alan üzerine kurulu tesislerinde üretim yapıyor. Afrika ülkesi dahil olmak üzere, dünyanın bir çok ülkesine ihracat yapıyor. Levent Kimya Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Kimyager Atıl Pekşen, kuruluş hikayesini Balkan Günlüğü’ne anlattı: T fiirketiniz ve ana ürününüz hakk›nda bilgi verebilir misiniz? Levent Kimya babam rahmetli Güngör Peşken ile amcam Levent Pekşen tarafından 1978 yılında kuruldu ve ismini amcam Levent Pekşen’den alıyor. 2000 yılına kadar ortak yürüttükleri firmada daha sonra ortaklıktan ayrılmalarıyla amcamın hisselerini satın aldık. 2008 yılında finansal krizden etkilendik. Ancak köklü değişikliklerle finansal ihtiyaç olmayacak şekilde küçülerek büyüme yoluna gittik. Yaklaşık 4 yıldan beri yeni bir sistem ve yeni bir yapılanma ile çalışmalarımıza devam ediyoruz. ANA ÜRÜNÜ TÜRK‹YE B‹L‹YOR maliyeti artışı, yatırım hamlelerimizi bir süreliğine ertelememize sebep olmuştur. Piyasalarda yaşanan gelişmelere paralel yeni ürün ve pazar arayışlarımız devam edeceğinden, 2014 yılında üretim kapasitemizi maksimize etmek için büyük bir uğraş içinde olacağımızı söyleyebilirim. 2013 y›l›na iliflkin büyüme hedefleriniz neler? Halen süren ya da yapmay› planlad›¤›n›z yat›r›mlar nelerdir? Yat›r›m›n›z içeri¤i, bütçesi ve firmaya katk›lar›n› anlat›r m›s›n›z? Satış ve üretim artışımız, 2013 yılına bakışımızı olumlu yönde etkilemektedir. Bu düzelmenin devam edeceği kanımız güçlenmiştir. Bu gelişmeler ışığında bu yıl yüzde 10–12 büyümeyi hedefledik. Buna karşılık olası dalgalanmaların yaşanması ihtimali nedeniyle tedbiri elden bırakmıyoruz. Ar-Ge çalışmalarımıza bu yıl da hız vererek devam etmeyi düşünüyoruz. Bu sayede, sürekli geliştirdiğimiz ürünlerimize ek olarak, ürün yelpazemize yeni ürünleri de katmamız mümkün olacaktır. Bu amaçla yapacağımız yatırım harcamalarının toplam ciromuz içindeki payının yüzde 2’ler civarında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Hedefleriniz neler? Ana ürünümüz Türkiye’nin çok iyi bildiği ürün olan Porçöz. Bununla birlikte Yağçöz, Kirçöz. Ağırlıklı olarak pazarımız Türkiye. Ancak Avrupa’daki Türklerin de Porçöz kullanmaları bizi mutlu ediyor. Afrika pazar›na girdiniz mi? Elbette girdik. Çünkü biz Afrika’yı yeni keşfetmedik. Senelerden beri fuarlara katılıyoruz. Ayrıca Türkiye’nin iki katı kadar nüfusu olan bir Nijerya’nın varlığını unutmamak lazım. Ne kadar ihracat›n›z var? Geçen yıl 5 milyon TL kadar ihracatımız oldu. F‹RMALARIN GELECE⁄‹, AR-GE VE ‹HRACAT AR-Ge çal›flmalar›n›z hakk›nda bilgi alabilir miyiz? Yeni bir Ar-Ge kurduk ve teknokent’le çalışmalar yapmaya başlayacağız. Nano teknoloji üzerine biraz çalışmak istiyoruz.”Nano teknolojiden Levent Kimya ne elde edebilir” bunun üzerinde çalışacağız. Türkiye’de firmaların geleceği ArGe ve ihracat olduğunu düşünüyorum. Dünyaya teknoloji ihraç eder duruma gelmemiz gerekiyor. Yoksa kimseden farkımız kalmaz. fiirketiniz ad›na geçen y›l› de¤erlendirir misiniz? Üretim, ihracat, ithalat, ciro göstergeleri gerçeklefltirdi¤iniz yat›r›mlar ve hizmet portföyünüz aç›s›ndan nas›l bir y›l› geride b›rakt›¤›n›z? Bu çerçevede hedefleriniz neler? Talebin daraldığı bir yılı geride bırakmakla birlikte, günlük tüketim malzemesi olan temizlik ürünleri pazarında şok daralmaların yaşanmadığını söyleyebiliriz Yılın ortasındaki finansman Önümüzdeki yıl 100 milyon gibi bir hedefimiz var. Bunun yüzde 50’den fazlası yurtiçi. Yatırım yapmadan bunu gerçekleştirme kapasitemiz var. Ayrıca yatırıma ihtiyaç duymuyorum. Kalite belgesi olarak hangi belgelere sahipsiniz? Levent Kimya A.Ş, 2000 yılından beri tüm ürünlerini Kalite Yönetim Sisteminin TS- EN İSO 9001: 2008 standartlarına uygun olarak üretmeye devam etmektedir. 2007 yılından itibaren, Bebek Bezi ve Hijyenik Kadın Pedi üretimleri de belge kapsamına alınmıştır. Levent Kimya 1996 yılında ihracatlarını gerçekleştirmeye başladığında; tüketiciye sunulan ürünlerin kalitesi ve fiyatı Türkiye’de olduğu gibi ihracat yapılan ülkelerde de benimsenmiştir. Zamanla ürünlere olan talep fazlalığı Levent kimya’yı artık dış ülkelerde de üretim yapmaya yönlendirmiştir. 1998 yılı başında yeniden yapılanarak artık tüm dünyada uygulanmakta olan distribütörlük sistemine geçen Levent Kimya ürünlerinin tüm yurt geneline dağılımını gerçekleştirmiştir. Ayrıca ürünlerinin ulusal zincir marketlerin tümünün raflarında yer almasını sağlamıştır. Ürünlerini Türkiye geneline dağıtarak, dünya pazarında da söz sahibi olmanın hazırlıklarını yapmaktadır. Günlük yaşamı kolaylaştıran, çevre ve toplum sağlığına duyarlı ürünler sunarak; müşterilerimize, çalışanlarımıza topluma ve ülkemiz sınai kalkınmasına kattığımız değeri sürekli arttırmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Mesaj›n›z var m›? Vermek istediğim mesaj şu; Planlı, bütçeli ve hedefli çalışıyoruz. Her gün bunları realize ediyoruz. İş adamlarının da yapması gereken şey, uzağı görmek ve hedeflemek; günü realize etmek için çalışmak diyorum. At›l Pekflen SAYFA 03 KOSOVA 22 Temmuz 2013 Pazartesi SIYAH MAVI KIRMIZI SARI Balkan Haberleri 3 Bar›fl Harekât› 39 yafl›nda LİDERİMİZ SADIK AHMET’İ SAYGIYLA ANIYORUZ Halit HABİPOĞLU vrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) 18. Dönem Yönetim Kurulu olarak ABTTF ailesi ve Avrupa’da yaşayan tüm Batı Trakya Türkleri adına Batı Trakya Türk Azınlığı’mızın lideri Dr. Sadık Ahmet’i ölümünün 18. yılında saygı, sevgi ve hasretle anıyoruz. 24 Temmuz 1995 tarihinde geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitiren Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin temsilcisidir. Dr. Sadık Ahmet, Yunanistan’da uzun yıllar uygulanan baskı ve sindirme politikaları nedeniyle ağır insan ve azınlık hakları ihlallerine uğrayan Batı Trakya Türk Azınlığı’nın sesini dünya kamuoyuna duyurmuş, azınlığımızın yaşadığı dramı gözler önüne sermiştir. Uluslararası alanda başlattığı mücadele ile tek talebi sahip olduğu hakların iadesini olan Batı Trakya Türk Azınlığı’nın mücadelesinde için bir dönüm noktası oluşturan Dr. Sadık Ahmet, uluslararası toplumun dikkatini Yunanistan’a, Batı Trakya Türk Azınlığı’na çekmeyi başarmıştır. A Ayfle Tatile Ç›kal› 39 y›l oldu ancak adan›n iki toplumu aras›ndaki sorunlar bir türlü çözülemedi LEFKOŞE-BALKAN GÜNLÜĞÜ ıbrıs Türkü’nün Mutlu Barış Harekatı olarak nitelendirdiği askeri müdahalenin üzerinden tam 39 yıl geçti. Adada 39 yıldan buyana barış ortamı hakim olurken, Türk ve Rum toplumları arasında 39 yıl önceki mevcut sorunların çözümünde bir adım bile yol alınmadı. Kıbrıs Rum Kesimi’nin oldubittiye getirilerek AB’ye kabul edilmesi de sorun yumağını büyütürken Türkiye’nin defalarca iyiniyet gösterilerinde bulunması da çare olamadı. Çözüme aykırı olmasına rağmen çözüm için Birleşmiş Milletler’in iki tarafın birleşmesi planına yapılan referandumda büyük bir çoğunlukla ‘EVET’ diyen Türk toplumu çabalarının karşılığını yine alamazken, Kıbrıs Rum Kesimi son aylarda ekonomik yönden bunalım yaşıyor. Bu şartlar altında Türk askerinin kahramanlık destanı yazdığı 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 39’uncu yıldönümü düzenlenen törenlerle kutlandı. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay K “Rum tarafı adanın güneyindeki kaynakları tek taraflı olarak kullanmakta ısrar ederse iki devletli çözüm de gündeme gelebilir” dedi. Törene KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay katıldı. Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay “Rum tarafı adanın güneyindeki kaynakları tek taraflı olarak kullanmakta ısrar ederse iki devletli çözüm de gündeme gelebilir” dedi. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Kıbrıs Türk Halkı’nın coşku ve sevincini gönülden paylaştığını vurguladı. 20 Temmuz 1974’ten bugüne adada barış ve huzur hakim olduğuna işaret eden Beşir Atalay, Kıbrıs’ta derin acıların tekrarlanmasına asla müsaade edilmeyeceğine işaret etti. 1974’ten sonra özgürlüğüne kavuşan Kıbrıs Türk halkının devletini kurup ona sahip çıktığına işaret eden Atalay, “Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bugüne kadar adil ve kalıcı çözüm için samimiyetle çaba göstermiş ve üzerine düşeni yapmıştır. Buna karşın Kıbrıs Türkleri’nin azınlık statüsünde yaşamayı kabul edeceklerini sanmak boş bir hayaldir. Çözüm adadaki gerçekler zemininde olacak. Siyasi eşitliğinden vazgeçmesini kimse beklemesin” şeklinde konuştu. Çözüm görüşmelerinin Rum tarafının olumsuz tutumu nedeniyle başarıya ulaşılamadığına da işaret eden Atalay, yeni Rum Lider Anastasides’in görüşmelerin yeniden başlaması konusunda adım atmamış olmasının, yapıcı bir irade göstereceği beklentilerini zayıflatmakta olduğunu vurguladı. S›rp Kasab› Karaciç, yeniden yarg›lanacak H›rvat pazarc›lar›n BRÜKSEL-BALKAN GÜNLÜĞÜ ırp kasabı' lakablı Radovan Karaciç'in Bosna Hersek'in yedi ayrı bölgesinde daha soykırım suçundan yargılanmasına karar verildi. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı Theodor Meron başkanlığında toplanan Temyiz Konseyi, geçen yıl 28 Haziran'da alınan ve Karaciç'in Srebrenitsa haricinde Bosna Hersek'teki 7 farklı belediyede soykırım suçu işlemediğini öngören karara Savcılığın yaptığı itirazı değerlendirdi ve Karaciç'in Srebrenitsa'nın yanı sıra ülkenin çeşitli bölgelerindeki 7 belediyede de soykırım suçu işlediği S gerekçesiyle yargılanmasına karar verdi. Geçen yıl 28 Haziran'da alınan kararla, Karaciç'in, Mart-Aralık 1992 tarihlerinde Bosna Hersek'in 7 belediyesinde soykırım işlemediğine ve yargılanmasına sadece Srebrenitsa'da soykırım işlemek suçundan devam edileceğine karar vermişti. Srebrenitsa katliamı, İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa'nın tarihindeki en büyük katliam olarak nitelendiriliyor. Bosna İç Savaşı sırasında Birleşmiş Milletler tarafından güvenli bölge ilan edilen Srebrenitsa'ya General Ratko Mladiç komutasındaki Bosnalı Sırp kuvvetleri ağır silahlarla girerek 8 binden fazla Müslüman'ı katletmişti. AB protestosu ZAGREB-BALKAN GÜNLÜĞÜ ırvatistan hükümetinin, AB üyeliği nedeniyle, 1 Ağustos'tan itibaren pazarlarda yazar kasa uygulamasına geçilmesi için hazırladığı kanun tasarısına, Hırvat pazarcılar tepki gösterdi. Pazarlarda yazar kasa uygulamasına geçilmesi hazırlıklarına tepki duyan Hırvat pazarcılar, Zagreb'in en büyük pazarlarından Dolac'ta gösteri düzenledi. Dolac pazarından Aziz Marko Meydanı'nda bulunan hükümet binasına yürüyen pazarcılar, hükümet aleyhi- H ne çeşitli sloganlar attı ve üzerlerinde Hırvatistan Maliye Bakanı Slavko Liniç'i eleştiren ifadelerin yer aldığı pankartlar açtı. Pazarcılardan Neven Peşa, protestocular adına yaptığı açıklamada, yazar kasa uygulamasına vergi ödememek için değil, "makul" bir düzenleme yapılmasını sağlamak için tepki gösterdiklerini söyledi. Tasarının uygulanması için teknik altyapının yeterli olmadığını savunan Peşa, hükümetin seslerini duymasını istedi. Peşa, tasarının yasalaşması halinde ise 45 bin pazarcının mağdur olacağını savundu. Bosnal› çocuklar›n sorunu çözüldü HAK VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ İlkeli ve kararlı duruşu ile Batı Trakya Türk Azınlığı’nın demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinde bir mihenk taşı oluşturan ve bu duruşu ile azınlığımızın lideri haline gelen Dr. Sadık Ahmet, ölümünün 18. yılında da Batı Trakya Türk Azınlığı’na ışık tutmaya devam etmektedir. Batı Trakya Türk Azınlığı, Dr. Sadık Ahmet’in açtığı yolda kararlılıkla ilerlemektedir. Yunanistan, Türkiye, Avrupa ve dünyanın farklı noktalarında yaşayan Batı Trakya Türkleri, farklı düzeydeki çeşitli platformlarda Batı Trakya Türk Azınlığı’nın hak ve özgürlükleri için mücadelelerini sürdürmektedir. Batı Trakya Türk Azınlığı’nın sorunlarını uluslararası alanda duyurmak ve azınlığımızın uluslararası alandaki sesi olamka amacı ile Almanya’da kurulan Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu, 28 Şubat 1988’de kurulduğu ilk günden bu güne Dr. Sadık Ahmet’in fikirleri doğrultusunda ilerlemektedir. Ölümünün ardından Dr. Sadık Ahmet’in belirlediği ilkeler doğrultusunda çalışmalarına devam eden ABTTF, azınlığımızın sesini uluslararası alanda daha geniş kitlelere duyurmak için var gücüyle çabalamaktadır. ABTTF, gelecekte de Dr. Sadık Ahmet’in liderliğinde çalışmalarına devam edecek, azınlığımızı uluslararası alanda daha görünür, daha güçlü kılmak için çalışacaktır. ABTTF olarak ölümünün 18. yılında Dr. Sadık Ahmet’i saygı ve sevgi ile anıyor, O’nun yokluğunda Batı Trakya Türk Azınlığı için azim ve kararlılıkla çalışmaya devam edeceğimizin sözünü veriyoruz. S›rp Festivali’ne Yücel damgas› PALİÇ BALKAN GÜNLÜĞÜ ırbistan'ın Paliç kentinde 20.si düzenlenen Paliç Avrupa Filmleri Festivali'nde, Uğur Yücel'in yönettiği Soğuk, Parallels and Encounters bölümünün en iyi filmi seçildi. Festivale katılan filmin başrolündeki Cenk Alibeyoğlu'nun bir amatör oyuncu olması izleyicilerin büyük ilgisini topladı. Irena Biliç, Carmen Gray ve Kristina ?ukoviç'ten oluşan jüri, gerekçeli kararında "Türkiye'deki insan ilişkilerini, çok katmanlı, şiirsel ve cesur bir üslupla anlatan; iyi S Kosoval›lar 17. kez iftarda biraraya geldi H.MERKEZİ BALKAN GÜNLÜĞÜ SARAYBOSNA BALKAN GÜNLÜĞÜ osna-Hersek Parlamentosu 'vatandaşlık numarası' tasarısını kabul etti. Aylar süren sürüncemenin ardından bakanlar kurulunun parlamentoya gönderdiği tasarı üçüncü oylamada yasalaştı. Yeni yasaya göre B Bosna'da yeni doğan vatandaşlar ülke genelindeki 9 merkezden nüfusa kayıt yaptırabilecek. Bosnalı siyasetçilerin vatandaşlık yasasını çıkaramaması sebebiyle, yeni doğanlar yurtdışına çıkamıyor ve ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanamıyordu. Siyasetçilere öfke duyan binlerce kişi geçtiğimiz ay protesto gösterileri düzenlemişti. zmir’in en eski Sivil Toplum Örgütleri’nden biri olan Kosova Rumeli Kültür, Sanat ve Turizm Derneği, Rumeli sevdalılarıyla 17. kez iftar yaptı. Geleneksel hale gelen iftar yemeğine Ak Parti İzmir Milletvekili, Dışişleri Komisyonu Üyesi ve BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Genel Başkanı Rifat Sait, eşi Sevilay Sait, Bu- İ ca Eski Belediye Başkanı Cemil Şeboy, Dernekler Müdürü Bülent Korkmaz, İzmir Balkan Dernekleri Federasyon Başkanı Vahap Savaşan, Makedonya Göçmenleri Derneği Başkan Yardımcısı İlhami Yıldız, Sancak Kosova Rumeli Derneği Başkanı Ömer Ok, Kosova Rumeli, Kültür, Sanat ve Turizm Derneği Başkanı İbrahim Şengöz, Balkan İşadamları Derneği Başkanı İsmail Karaduman ile yaklaşık 400 Balkan göçmeni katıldı. oyunculuk ve etkileyici sinematografisi ile göz dolduran filmi" yarışan 10 film arasında ödüle değer bulduklarını açıkladı. Paliç Avrupa Filmleri Festivali’nde bu yıldan itibaren Seyfi Teoman'ın anısına bir özel ödül verilmeye başlandı. İlk ya da ikinci filmini çeken yönetmenlere verilen bu ödülü Finlandiya'dan Simo Hallinen imzalı Open Up to Me kazandı. Nurgül Yeşilçay'ın ana yarışma jürisinde yer aldığı ve Onur Ünlü'nün Sen Aydınlatırsın Geceyi filmi ile yarıştığı festivalde En İyi Film ödülü Alex van Warmerdam'ın Borgman filmine gitti. SAYFA 04 4 Balkan Haberleri 1923’TEN, 2023 TÜRKİYE’SİNE (1) [email protected] Murat ÇITAK on dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı olan 2023 de nerede olacağı yönünde birçok öngörü, konuşma ve plan sunulmaktadır. Cumhuriyetimizin 100. yılı planlamasını on yıl önceden değil, keşke bundan 40 yıl önce yapabilseydik, ancak birçok konuda olduğu gibi bu konuda da siyasi yarış ve iç politik kaygılar son derece önemli olan bu miladı bile, derinliği olmayan bir reklâm alanına çevirmiştir. Hiç şüphe yok ki, bu temelsiz çıkışına rağmen 2023 öngörüsü, siyasi tarihimiz de, yakın ve uzak coğrafyamız da önemli bir geleceğin adıdır. Ülkeler kendi siyasi geçmişlerine göre ilerleme adı koyamazlar. İlerlemenin ölçüsü şüphesiz dünyada yarış içerisinde bulunduğunuz uygarlıkların yakınında ya da uzağında olmanızla ilgilidir. Kendi kısa devlet tarihimizle 2023 planlaması yapmak ve psikolojik olarak geleceğimiz noktayı kabul edilebilir bulmak, yapılacak büyük bir yanlıştır. A.B.D, AB, Japonya ve OECD ülkelerine göre yapacağımız bir 2023 planlaması, daha isabetli ve şüphesiz Türk kültür ve siyasi geçmişine daha yakışır bir duruş olacaktır. Öngöreceğimiz 2023 Türkiye’sine haklı bir değer katmak adına, 1923 şartlarını ve hatta daha öncesini ifade etmek bu konuda yararlı olacaktır diye düşünüyorum. Tarih, biz Türklerin birçok kere seyrini değiştirdiğimiz ve yeniden yazılmasına sebep olduğumuz bir bilimdir. Bunun belki de en önemli son örneği, I. Dünya Savaşı( Çanakkale Savaşları) ve hemen sonrasında ki İstiklal Harbidir. Sanayileşen Avrupa’nın kömürden sonraki değeri olan petrolü, planladıkları şekilde paylaşma dönemi olan 20. yüzyılın ilk çeyreği, ittifak güçlerinin en cazip pazarı olan Osmanlı’yı bölüp yutma planının da son halkasıdır. Son 2 yüzyılını hastalıklı ve yatalak olarak geçiren son imparatorluğumuz, küresel güçlerin( İngiltereFransa) Anadolu’ya reva gördükleri sonu; içinden çıkan paşalarla gerçekleştirdikleri Kurtuluş Savaşı’yla ve akabinde yüce Türk milletinin birlik duygusuyla kurdukları Cumhuriyetle değiştirmişlerdir. Mustafa Kemal liderliğinde kurulan Cumhuriyet, bizzat yaşayarak kendi dağılan imparatorluklarında gördükleri hataları, bir daha yapmamacasına hızlı bir modernleşme süreci yaşamıştır.10 yıl gibi kısa bir sürede, milli kaynaklarıyla ve katı bir devletçi modelle oluşturdukları yeni devlet ve sistem, milli ve üniter bir yapıyla, ancak bir o kadarda batılı bir modern algıyla hızla büyümüştür. 1923–1950 arası, tek parti (C.H.P) dönemi olarak ve II. Dünya Savaşı’nın korkusuyla geçmiş, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de askeri yatırımlarla ve dış müdahale endişesiyle ekonomik olarak sıkıntılı yaşanmıştır. S KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI II. Dünya Savaşı’nın akabinde, kazanan demokratik müttefik güçlerin ve Amerikan’ın da etkisiyle, ülkemiz de çok partili süreç başlamış ve 1950–1960 arası Demokrat Parti’nin yönetiminde ve belkide ilk kez gerçek anlamda liberal ekonomik algıyla yaşanmıştır. 1950 ve 1960 arası A.B.D desteğinin ( ekonomik ve askeri alanda) doğrudan alındığı ve dünyanın soğuk savaş olarak adlandırdığı dönemde, tarafımızın da çok net belirlendiği bir dönemdir. 1960 darbesi ve akabinde ki devlet algısı, en son ulu önder döneminde yakaladığımız milletçe ilerleme enerjimizi ve refleksimizi, günümüze kadar kaybetmemize sebep olmuştur. 1960–1980, yani her iki darbe arası, hem soğuk savaş döneminin ağır politik kutuplaşmalarıyla, hem de en fazla hükümet süreleriyle (3-4 yıl) sınırlı, kısa vadeli ve parçalı siyasi ve ekonomik çalkantılarla yaşanmıştır. İç ve dış siyasi hamlelerimizi, 1952’den itibaren NATO ve 1959’dan itibarense A.B rüyasının etkileriyle dış (A.B.D) güdümlü yürütmemiz, adı milli olan tüm adımların dahi, milli çıkardan ve uzun vadeli faydadan uzak olmasına neden olmuştur. DEVAMI GELECEK SAYIDA... Prifltine-Üsküp yolu sonbaharda KOSOVA 22 Temmuz 2013 Pazartesi KDTP 3 Kas›m’daki yerel seçimlerde iddial› G RUMLAR “MİLLİ STRATEJİ” ÇİZECEKLERMİŞ!!! Cumhurbaflkan› Atifete Yahyaga, ülkedeki yerel seçim tarihini 3 Kas›m olarak aç›klad› PRİŞTİNE-BALKAN GÜNLÜĞÜ rüksel anlaşması ve siyasi parti liderleri ile düzenlenen danışma toplantıları sonucunda, Cumhurbaşkanı Atifete Yahyaga, ülkedeki yerel seçim tarihini 3 Kasım olarak açıkladı. Yerel seçimlerin 3 Kasım tarihinde yapılacağı açıklandıktan sonra, Kosova’daki 56 parti ve Kuzeydeki Sırp partileri yerel seçimler için kollarını sıvamış durumda. Bağımsızlıktan sonra 2’ci kez düzenlenecek olan yerel seçimler için Kosova Demokratik Türk Partisi (KDTP) yoğun hazırlıklarda bulunmakta. Seçimlerin ilan edilmesinden sonra Kosovalı Türklerin gözü kulağı, Kosova Demokratik Türk Partisi KDTP’nin seçim hazırlıklarında. KDTP Başkanı Mahir Yağcılar, “3 Kasım’da sayın Cumhurbaşkanı tarafından yerel seçimler ilan edilmiştir ve ilk defa da Kosova’nın tüm belediyelerinde, Kuzey Mitroviça dahil yapılması beklenmektedir” dedi. Yağcılar, seçim- B lerin anlaşmanın neticesinde yani iki başbakanın anlaşması neticesinde yapılacağını ifade etti. Mahir Yağcılar, KDTP olarak örgütlendikleri tüm belediyelerde bu seçimlere katılacaklarını belirtti. “Parti olarak, her zaman seçimlerde hazırlıklı bir şekilde çalışmalarımızı yaptık” diyen Mahir Yağcılar, başarının da hiç bir zaman eksik kalmadığını söyledi. Mahir Yağcılar, “dolayısıyla bu seçimlerde de Kosova Türk toplumunu temsil etmek için en iyi şekilde çalışmalarımızı yapacağız ve yarıştığımız tüm belediyelerde hedefimiz belediye meclis üyelikleri, Mamuşa belediyesinde belediye başkanlığı ve bilhassa Prizren’de birkaç belediye meclisi üyesiyle beraber güçlü bir performans sergileyerek bu başarı neticesinde müdürlüklerle beraber yine Prizren belediyesinde etkin rolümüzü devam etmektir” dedi. Kosova en güzelini seçti Kosova’n›n en iyi bankas›: TEB LONDRA BALKAN GÜNLÜĞÜ luslararası seçkin bir finans dergisi olan 'Euromoney'in 2013 Mükemmellik Ödülleri 11 Temmuz Londra'da sunuldu. TEB Bankası Genel Müdürü Orkun Mungan konuyla ilgili yaptığı açıklamada, küresel ve prestijli bir yayın tarafından bu ödüle layık görülmelerinden dolayı memnuniyetini dile getirip, “ Kosova’nın En İyi Bankası ödülü bizim olağanüstü faaliyetlerimiz ve banka başarılarımızın uluslararası alanda tanındığına işarettir. Son yıllarda finansal performansımız- U dan, aynı zamanda müşterilerimizin ihtiyaçlarını karşılamak açısından ve Kosova ekonomisine verdiğimiz destekten dolayı gurur duyuyoruz” dedi. Mungan sözlerine, TEB Bankası’nın risk yönetimindeki yüksek standartları korumaya devam ederek, kurumsal yönetim ve sorumlu bankacılığa devam edeceklerini söyleyerek devam etti. Küresel finansal hizmetler için belirleyici ödüllerinden biri olarak kabul edilen, ‘Euromoney’ Mükemmellik Ödülü bu yıl 23. defa verildi. Bu yılki yarışmaya dünya çapından 600 banka ve finans kurumu katıldı. PRİŞTİNE BALKAN GÜNLÜĞÜ osova Kültür Bakanlığı'nın organizasyonunda düzenlenen Kosova Miss World 2013 Güzellik Yarışması'nda, 21 güzel yarıştı. 2 saat süren yarışmanın sonunda Priştine doğumlu 19 yaşındaki Antigona Seydiyu, Kosova Miss World 2013 güzeli seçildi. Hukuk Fakültesi 1'inci sınıf öğrencisi olan Antigona Seydiyu, güzelliği ve zarafeti ile dikkat çekti. K Seydiyu, Endonezya'da düzenlenecek olan Miss World 2013 yarışmasında Kosova'yı temsil edecek. Antigona Seydiyu, Endonezya'da, Kosova'yı iyi şekilde tanıtmak için elinden geleni yapacağını söyledi. 19 yaşında ve 1.91 boyunda olan Antigona Seydiyu, Arnavutça, Türkçe, İngilizce ve az seviyede İtalyanca biliyor. Antigona Seydiyu, en büyük isteğinin hukuk fakültesini tamamlamak ve iyi bir avukat olmak olduğunu belirtti. Türk kad›n komutanlar Prizren’de parmak ›s›rt›yor PRİZREN-BALKAN GÜNLÜĞÜ ürk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Kosova Türk Temsil Heyeti Başkanlığı’nda görev yapan kadın komutanlar, özverili çalışmalarıyla Mehmetçik'i ve Türkiye'yi Balkanlar'da başarıyla temsil ediyor. Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Kosova Türk Temsil Heyeti Başkanlığı’nda görevli 406 kişinden 3'ünün rütbeli kadın personel olduğu belirtildi. Yüzbaşı Gökçen Şensoy, Eğitim Birliği’nde Tim Komutanı, Astsubay Kıdemli Çavuş Yeliz Eskurt ile Astsubay Çavuş Özge Dural ise Emniyet Muhafız Takımı'nda Kısım Komutanı olarak görev yapıyor. Kadın astsubaylar, halkla ilişkiler faaliyetleri kapsamında da çalışıyor. Türk Birliği’nin dışa açılan yüzü olan Türk Temsil Heyeti Başkanlığını onurla temsil ettiklerini belirttilen kadın komutanlar, vatanlarından ve sevdiklerinden uzakta görev yapmanın kolay olmadığını ama Türk askeri olarak Kosova'da ırmiça-Priştine-Merdare Otoyolu’nun 8 ve 9?uncu bölüm çalışmalarını denetleyen Başbakan Haşim Taçi, inşaatın yılın sonunda tamamlanacağını söyledi. VırmiçaPriştine-Merdare otoyol projesinin vatandaşların gurur duyacağı bir Avrupalı Kosova Projesi olduğu- V nu belirten Başbakan, Kosova’nın yavaş yavaş Balkanlar’da en modern altyapıya sahip bir bölge olamaya başladığını belirtti. Başbakan, Vırmiça-Priştine-Merdare otoyol inşaatının bitimine yaklaşıldığını ve bunun Priştine’yi Üsküp ile bağlayacak otoyolun yapım çalışmalarının başlamasına imkan sağlayacağını ifade etti. [email protected] Mehmet ALDEMİR üney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY), Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik yürütülen müzakerelerin yeniden başlaması arifesinde bir "milli strateji" çizmeyi planladıkları haber verildi.Rum Savunma Bakanı Fotiu "Göreve başladıkları ilk andan itibaren BM Güvenlik Konseyi (GK) kararları temelinde öze ilişkin görüşmelerin yeniden başlamasını belirterek, Maraş'ın iadesi gibi tedbirlerle yeni bir çabaya yardımcı olacaklarını, buna rağmen Türkiye'nin "istilanın, oldubittilerinin tanınmasına götüren kabul edilemez talepler" ortaya koyarak "kışkırtıcı" bir şekilde sabit tezini sürdürdüğü iddiasında" bulundu. Bakan Fotiu devamla "Egemenlik haklarının kuşkuya düşürülmesinin de Doğu Akdeniz'de güvenlik ve istikrar açısından tehdit olduğunu savundu". Rum Bakan Fotiu "Sahte devletin (KKTC) dolaylı olarak tanınmasına atıfta bulunarak öneriler ve indirimleri kabul etmeyecekleri" mesajını da verdi. GKRY'nin yeni stratejileri neymiş? T PRİŞTİNE BALKAN GÜNLÜĞÜ SIYAH MAVI KIRMIZI SARI 1. Eğer müzakereler başlayacaksa bu müzakereler BM'nin ve Güvenlik Konseyi'nin bugüne kadar Kıbrıs'la ilgili almış oldukları kararlar çerçevesinde olmalı imiş!... Bu kararlar içerisinde KKTC'nin tanınmaması da vardır. Netice itibariyle, aleyhte 6 – 0 skorla müzakerelere (maça) başlamamız isteniyor. Kıbrıs'ın yakın tarihinde hiç görülmüş müdür BM'nin ve/veya BM GK'nin Kıbrıs Türkleri ve Türkiye'nin lehine bir karar aldığı? Ta baştan bizlerden KKTC'den vazgeçmemizi, Maraş'ı vermemiz isteniliyor. BM'nin ve/veya BM GK'nin hukuki hiçbir geçerliliği olmayan haksız, ahlaksız miadı geçmiş kararlarını reddediyoruz. Bu adaletsiz kararlar Allah'ın emri değildir. 2. Rum Bakan Fotiu, Doğu Akdeniz'deki egemenlik haklarından bahsediyor! Bunun diğer manası da müktesep ekonomik bölgedir. Yani, şöyle demeye getiriyor, şu Türkiye ve KKTC olmasa "Biz bu Doğu Akdeniz'i cennete çevirir çok güzel idare ederiz". Ama bu gerçeği Rum ve Yunan tarafı artık kabul etmelidirler ki KKTC bir olgudur, ondan vazgeçmek olası değildir. Türkiye onlara göre çok güçlü ve büyük devlettir. Artık Bizans oyunlarına son vermelidirler. 3. Güney Kıbrıs Rum Yöntemi Başkanı Nikos Anastasiadis'in Kıbrıs müzakerelerinde Rum görüşmeci olarak atamak istediği, hatta bu konuda öteki Rum siyasi partileriyle de mutabakat sağladığı, Rum Dışişleri Bakanlığı Genel Müdürü, Andreas Mavroyannis (Kara Yannis), geçtiğimiz günlerde Moskova'ya yapmış olduğu resmi ziyarette Rusların (Güney'de) Baf'ta hava üssü kullanma isteği gündeme gelmiş. Bir kere Nikos Anastasiadis'in müzakerelerdeki görüşmeci seviyesini düşürmekteki amacı ne olabilir. Buradaki tek amaç, dünya ve BM nezdindeki KKTC Cumhurbaşkanı'nı siyasi arenadan ekarte etmektir. Onlara göre KKTC (sahte) bile olsa yine devlettir. Onun cumhurbaşkanı da sayın Dr. Derviş Eroğlu'dur. Rum tarafının müzakerelerdeki öteki amacı ise zamana oynamaktır. Müzakerelere antlaşmak için oturmuyorlar, dünyaya müzakereleri yapar gibi görünüyorlar. Ruslara gelince, Baf'taki hava üssünü savaş uçaklarına kullanma isteği tamamıyla saçmalıktır. Rusların bu bölgede ne işleri olabilir ki, savaş uçağı indirip kaldırsınlar. Bu olsa olsa her iki tarafın karşıtlarına karşı kullanacakları içi boş bir balondan öte bir şey değildir. Geçmişte aynı hava üssü ve Baf Limanı hem Fransızlara hem de Almanlara görücüye çıkarılmıştı. Hatta NATO ile de temaslarda bulunmuşlardı. Ancak, Kıbrıs her ne kadar bir uçak gemisine benzetilse bile bu yükü ne çekecek ne de kaldıracak güçtedir. GKRY, Yedi Kocalı Hürmüz gibi her önüne gelenle flört etmeye alışık olsa bile gün gelecek bu kocaların birinden bıçak yemesi kaçınılmaz olacaktır. Geçmişte Ruslarla Nasır yönetimindeki Mısır, yakın zamanda Saddam yönetimindeki Irak da Ruslarla düşüp kalkmıştır, hem onların kocaları tekti, yedi kocalı değillerdi. Sonları hüsran ve hicranla bitmiştir. Sonuç olarak GKRY hangi "Milli Strateji'yi" çizerse çizsin, kafalarındaki marazi hale gelmiş "Türk düşmanlığını silmedikten sonra, kafaları daha çok taştan taşa vuracaktır". Yeter ki biz uyanık olalım. Prizren NGOM FEST Festivali’yle bulufltu PRİZREN BALKAN GÜNLÜĞÜ bulunmanın, TSK'yı ve Türkiye'yi başarıyla temsil etmenin onur ve gururunu taşıdıklarını ifade ediyor. Yüzbaşı Şensoy, Prizren'de görev yapmanın yarı bir anlamı bulunduğunu belirterek, "Burası bir Türk şehri. Halk, Türk askerini gördüğünde ayrı bir sempati duyuyor. Taburumuza bakışı açısı çok güzel, ülke- mizden ayrı olsak da kendimizi evimizde gibi hissediyoruz" dedi. Kıdemli Çavuş Eskurt, Sultan Murat Kışlası'nda görevli olduğunu ifade ederek, "İnsanlar çok yakınlar. Burada hiç yabancılık çekmiyoruz. İnsanlar bizleri bağırlarına basıyor, kendi ailelerinden biri olarak görüyorlar bu da bizi teşvik ediyor" dedi. osova’ya yaz ayının gelmesiyle birlikte, festivaller şehri olan Prizren’de festivallere de start verildi. Prizren’in ev sahipliğinde bu yıl 3. üncüsü düzenlenen K NGOM Uluslararası Müzik Festivali’ne aralarında Türkiye’den Babazula Müzik Grubu olmak üzere birçok ünlü müzik grubu katılıyor. Prizren’in değişik bölgelerinde kurulan sahnelerde müzik grupları sahne alıyor. SAYFA 05 SIYAH MAVI KIRMIZI SARI Güncel 5 KOSOVA 22 Temmuz 2013 Pazartesi kulisi MECL‹S MAKEDONYA’DA ESKİ RAMAZANLAR VE BAYRAMLAR (1) [email protected] [email protected] AB'Yİ KANDIRMAK [email protected] ‹brahim ACAR Prof.Dr. Ata ATUN Şakir İLYASOĞULLARI üphesiz ki bizim kuşağın, hatıralarında yer eden takriben 60 – 65 yıl öncesinin Ramazanları ve Bayramları sadece Makedonya'da değil, yurdumuzda da bir başka geçer ve bugün için o eski haz, coşku ve heyecanın geriye dönüşü olmayacağına göre, yeni kuşaklara bu güzel anıları nakletmek bizlere düşmektedir. Hatırlayabildiğim kadarıyla 1940’lı yılların sonu ile Türkiye'ye göç ediş tarihimiz olan 1957 yılının Nisan ayına kadar olan süre içerisinde, Ramazanlar ve Bayramlar, sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de bir başka coşku, heyecan ve mana taşırdı. Makedonya'da 1953 ve 1959 yılları arasında Anavatan'a yaşanan o koca göçe rağmen, bu geleneğin eskisi kadar olmasa bile, yine de sürdürüldüğüne, Üsküp'te T.C. Üsküp Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği görevinde bulunduğum 1999-2002 arasında ve daha sonra Makedonya'ya yaptığım seyahatlerde tanık oldum. 1950’li yılların başında Büyük Göçün öncesinde bilindiği gibi Makedonya'nın birçok yerleşim biriminde Türk nüfus çoğunluktaydı. Bu itibarla çoğunluğun verdiği bağlılık, güç ve gelenekleri muhafaza etme duygusu hala belleğimde silinmeyen tatlı ve yarı hüzün dolu bir anıdır. Ş OHRİ’DEKİ ÇINARALTI KAHVESİ Bir sanatçı olmam dolayısıyla zaman zaman duygusallığım ağır basarak "Ah keşke o günleri bir daha yaşasam ya da yeni nesil bu günleri yaşasın diyorum." Çocukluğumun geçtiği Makedonya'nın incisi Ohri'de Ramazan öncesinde o zamanın kıt ekonomik şartlarına göre kıt kanaat çeşitli hazırlıklar yapılırdı. Türklerin gittiği ve bugün için anılarda kalan ve yerinde artık başka bir iki iş yeri bulunan Çınaraltı Kahvesi’nde artık içki içilmez ve büyüklerimiz teravih namazından sonra sohbetlerini yapmak için bu kahveye gider ve orada ada çayı ya da kahvelerini yudumlayarak sahur vaktinin yaklaşmasını bekler ve sahur yemeklerini yemek için evlerinin yollarını tutarlardı. Ada çayı diyorum çünkü o tarihlerde demli çay olan şimdiki Karadeniz çayı pek bulunmazdı ve lüks sayılabilen bu çaya Rus Çayı denirdi. Bunun yerine ada çayı içilirdi. Ohri'de ada çayına halen Dağ Çayı denir. Bu Çınaraltı Kahvesi ki Osmanlı döneminden beri birçok anıyı da yıkılan duvarlarıyla beraber götürmüştür. Ben bu kahvede yaklaşık 8 yaşlarındayken, bugün için Türküsü dillere destan olan meşhur Tahir Aga’yı görmüştüm. Bu Türkü "Viran kalsın Tahir Aga Meyhaneler" diye başlayan türküdür. Çınaraltı Kahvesi’ne rahmetli dayımla birlikte gitmiştik, dayım bir arkadaşını sormak için bu kahveye uğramış ve yanında ben de vardım. Rahmetli Tahir Aga içki masasında tayfasıyla oturmuş duygusal bir şekilde "DaylerDayler" şarkısını söylüyordu. Delikanlılık çağında olanlar ise iftar ve teravih namazından sonra her gece bir kişinin evinde toplanır, mevsimine göre meyveler ve lokum ikram edilir ve sohbetler yapılırdı. O tarihlerde Makedonya'da çok sayıda Türk yaşadığı için, hem iftar ve hem de sahurda, Ohri Gölü kıyısında Sazlık Mahallesinde "İskele ile Dalyan arasındaki sahil Şeridi" (1950’li yılların başında bu sahilde 65 ev vardı bu evlerin 60’ı Türklere, 5’i ise Makedonlara aitti. Bugün ise bu tablo, bu durumun tam tersidir.) Ayrıca davul, kalede de çalınır ve bu şekilde Ohri' nin bütün semtlerinden davul sesi duyulurdu. Ancak bu arada Hıristiyan ahalinin sahurda davul çalınması konusundaki hoşgörüsünü de saygıyla anmak gerekmektedir. 1950’li yıllarının başlarında ramazan yaz aylarına rastlamaktaydı. Ohri'de güzel bir yaz akşamında ve mehtaplı bir gecede Sahur için göl kıyısındaki Dalyan’da davulunu çalmaya başlayan Roman davulcuya, rahmetli dayım birkaç arkadaşıyla birlikte bahşiş vermiş ve belli bir süre davulla halay çektiklerini hatırlıyorum. DEVAMI GELECEK SAYIDA... Siyasetin çirkin yüzü! S on günlerde siyasetin çirkin yüzünü görmekteyiz. Daha önce CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in komik ama sıra dışı çıkışlarını ahlak dışı bulurduk ama son günlerde yaşananlar Kamer Genç’i masum konumuna getirdi. İlk olarak Ak Parti Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’dan bahsetmek istiyorum. Daha önce TBMM genel kurulunda, CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e ağza alınmayacak küfürler savurmuş ve sonucunda da TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Ko- misyonu Başkanlığı’ndan istifa etmişti. Geçtiğimiz haftalarda da Meclis’in iktidar kulisinin bulunduğu taraftaki bahçede bulunan koltuklarda ayakkabılarını çıkartıp dinlenirken çekilmiş fotoğrafını yayınladığı için kadın gazetecilere bulaştı ve meclis bahçesinde karşılaştığı kadın gazetecilere “…Siz bu yaptıklarınızı gazetecilik mi sanıyorsunuz? Biz de insanız yoruluyoruz. Ben sizin bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam, 'bunların gerçeği bu' diye.. Ahlaksız olurum değil mi? Ama sizinki gazetecilik oluyor” diye tepki gösterdi ve bu davranışı Hem muhalefet hem meclis başkanı hem partisi hem de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin tarafından kınandı. Daha önceki olayda partimin zarar görmemesi için gerekeni yaparım diyen Sayın Aslan acaba neden hala istifa etmiyor. Basında çıkan bir fotoğraf kendisini neden bu kadar rahatsız etti? İnsanlık hali, meclis son günlerde yoğun bir tempoda çalıştı. Vekiller yoruldu, saatlerce uykusuz kaldı. Bir arada birazcık kestirmenin kimseye zararı yok ve de çok normal. Bir iki gazeteci bunu haber mi yaptı. Esprili bir şekilde geçiştir. Neden haklı iken haksız duruma düşersin ki. Siyasetin çirkin yüzünü gösteren bir başka milletvekili Antalya CHP milletvekili Yıldıray Sapan oldu. Son günlerin gündem konularından olan “palalı adam” konusunda Yıldıray sapan Sayın Başbakan’ın kızı Sümeyye Hanım’ı hedef alan tweeti ile hem mecliste bulunan partilerden, hem partisinden hem de iktidar partisinden sert tepki gördü. CHP tarafından, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Yıldıray Sapan adına Başbakandan özür diledi. Sapan’dan da olayla ilgili olarak; “Amacım güç sarhoşluğuna kapıldıkları için çoktandır unuttuğu empatiyi onlara anımsatmaktı. Amacım birilerine hakaret değildi. Kendisine ya da yakınlarına hakaret edildiğini ve saygısızlık yapıldığını düşünenler varsa özür dilerim” şeklinde bir açıklama geldi. Açıklamaya bakınca rezilliğin daha da arttığını görüyorum. Siyaset arenasına çıkıyorsun ve buraya insanların en mahremi olan ailesini de taşıyorsun orada bunları malzeme olarak kullanıyorsun. O zaman çıksın karşı partiden bir milletvekili de senin çoluğuna çocuğuna küfür etsin. Ya da genel başkanının Allah bağışlasın 2 kızına küfür etsin. Bunun yakışığı kalır mı? Ya da bu ne kadar etik? Ne kadar yiğitçe bir mücadele? İktidar olma hırsı ya da muhalefet etme hırsı gözleri kör etmemeli. Bence böyle davranan isimler partilerden ihraç edilmeli ve siyasetin seviyesi yükseltilmeli. TBMM sıralarında bizleri daha sağlam yapılı insanlar temsil etmeli. Toplumsal ahlakımızla örtüşmeyen davranışlar bir kenara bırakılmalı. A tasarıyı yasa haline getirdi. Bunun yanında 3.yasama yılında 2.devre TBMM Başkanı’nı seçti ve Cemil Çiçek tekrar Meclis Başkanlığı koltuğuna oturdu. 35.MADDE Benim aklımda kalacak en önemli dolay TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesinde yapılan değişiklik olacaktır. Daha önce ülkemizde yıllarca darbeye zemin hazırlayan, dayanak olan, meşru kılan 35.madde de yapılan düzenleme. Peki 35.madde ne idi ne oldu? 35.Madde de ; “Silahlı kuvvetleri vazifesi Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamaktır.” olan içerik “ Silahlı kuvvetlerin vazifesi, yurtdışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak. Caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararlarıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır” şeklinde değiştirildi. Peki bu değişiklik darbeleri önleyecek mi? diye soru akıllara takılıyor. Benim görüşüm tabii ki önlemeyecek. En güzel örnek Mısır. Mısır’da 35. madde mi var hayır. Asker darbe yapmak istedikten sonra buna bir zemin arama zahmetinde bulunmayacaktır. Bu 35.madde, darbeler döneminde veya sonrasında manşetler bu maddeyi gösterdiği için gündemde ya da ön plandaydı yoksa söylediğim gibi asker hala şeffaf değil, hala bir güç unsuru ve güçlü, istediği takdirde bir müdahalede bulunabilir. TBMM TAT‹LDE! 24. Dönem Parlamentosu 3.yasama yılı çalışmalarını tamamlayarak tatile girdi. Peki bu yasama yılında neler oldu? TBMM Genel Kurulu, 3.yasama yılında 875 saat 45 dakika çalışarak 143 teklif ve ‹zmir’e sa¤l›k alan›nda müjde Bayrakl› Büyük Hastanesi (Sa¤l›k Kampüsü) için ihaleyi kazanan firmalarla son pazarl›k yap›lacak, üç ay içinde temel at›lacak, hastanenin 2016 y›l›nda hizmete girmesi bekleniyor ANKARA BALKAN GÜNLÜĞÜ K Parti İzmir milletvekili Rifat Sait, TBMM çalışmalarından kalan zamanlarında İzmir’i ilgilendiren bürokratları gezerek bilgi alıyor. Sait, son olarak TOKİ Başkanı Ahmet Haluk Karabel, İlbank (İller Bankası) Yönetim kurulu Başkanı Serdar Calkan, Sağlık Bakanlığı Kamu özel ortaklığı Daire Başkanlığı ve Mahal- A li İdareler Genel müdürlüğünü ayrı ayrı ziyaret ederek İzmir hakkında bilgi aldı. Sait, Bayraklı Büyük Sağlık Kampüs alanı için İzmir Orman Bölge Müdürlüğü ile sorunun çözülüp anlaşmanın yapıldığını, İzmir Sağlık il Müdürlüğü’nün gerekli bürokratik çalışmaları tamamladığını belirterek, Sağlık Bakanlığı Kamu özel ortaklığı ihaleyi kazanan firmalarla bir hafta içinde son pazarlığını da yapacak ve inşaat yapım süreci hayırlısıyla başlayacak, dedi. Sait, bu sağlık alanında oldukça büyük bir proje, Sağlık teması EXPO 2020 ’ye aday olan İzmir’e güzel bir armağanımız olacak, hayırlısı olsun, dedi. Pegasus, Tiran uçufllar›na Eylül’de bafll›yor İSTANBUL BALKAN GÜNLÜĞÜ egasus Hava Yolları, yeni uçuş noktalarıyla farklı coğrafyalarda büyümesini hız kesmeden sürdürürken, sunduğu fırsatlar dünyasıyla misafirlerini yurt dışına uçmanın ko- P vrupa Birliği'ni kandırmak Kıbrıslı Rumların yüzleri kızarmadan her zaman yaptıkları bir iş. Bunu adeta bir görev addetmişler ve başları her sıkıştıkça da uyguluyorlar. En güzel örneği de mali yapıları ve yıllık bütçeleri konusunda AB’yi yıllarca kağıt üstünde çarpıtılmış sayı ve hayali bütçelerle kandırmayı başarmaları. AB’yi yıllarca kandırdıkları ve hayali bütçelerle sömürdükleri, süreç sonunda ekonomik olarak duvara toslayıp, iflas etmelerinden sonra ortaya çıktı. Ama atalarımızın "huylu huyundan vazgeçmez" ve "alışmış kudurmuştan beterdir" sözleri de hiçte boşuna söylenmemiş. KKTC'nin Avrupa Birliği’ne üye olmamasından ve Rumların da "Protokol 10" içeriğince Kıbrıs adasını tek başlarına temsil ettikleri uygun görüldüğünden, AB komisyonları ve Bakanları toplantılara tek başlarına katılmakta ve işlerine geldiğinde de yaşadıkları tüm olumsuzlukları da Kıbrıslı Türklerin ve KKTC'nin sırtına yüklemekteler. Toplantıya katılan AB üyesi ülkelerin temsilcileri de, ya nezaketen ya da aymazlıklarından, Rumların Kıbrıslı Türkleri suçlayan ifade veya sunumlarının doğruluğunu hiç araştırmadan, soruşturmadan kabul etmekte ve Rumların istekleri doğrultusunda kararlar almakta. lay yoluyla tanıştırmaya devam ediyor. Pegasus’un yeni uçuş noktası olan Arnavutluk’un başkenti Tiran’a uçuşları, 2 Eylül tarihinden itibaren 33,99 Euro’dan başlayan fiyatlarla haftanın beş günü İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan gerçekleştirilecek. Pegasus misafirleri; Doğu Avrupa’daki yeni uçuş noktası Tiran’a, Pazartesi ve Perşembe günleri İstanbul Sabiha Gökçen’den 14.50 ve Tiran’dan 16.15’te; Salı, Cuma ve Pazar günleri ise İstanbul Sabiha Gökçen’den 10:15 ve Tiran’dan 11:40’da olmak üzere karşılıklı seferlerle uçma fırsatı bulacak. İNSAN HAKLARINA UYMAYAN UYGULAMA Avrupa Birliği’nin, Kıbrıslı Türkler veya da KKTC hakkında herhangi bir konuda tek yanlı olarak Rumların beyanlarını dikkate alarak kararlar vermeleri, gerçekte protesto edilmesi gereken ve insan haklarına uymayan bir uygulamadır. Avrupa Birliği bu çirkin uygulamasına derhal son vermelidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıslı Türklerin oluşturduğu bir devlettir. Demokratik yollardan, insan haklarına saygılı bir şekilde yönetime getirdiği bir hükümeti ve bu hükümeti oluşturan Bakanlıklara, dairelere, müdürlüklere, birimlere ve benzeri alt kuruluşlara sahiptir. Geçen hafta içinde AB Tarım Bakanları Konseyi toplantısında, Rum Tarım, Doğal Kaynaklar ve Çevre Bakanı Nikos Kuyalis'in tek taraflı beyanı ve sunduğu evraklarla Kıbrıs'ın Rum kesiminde bir müddettir tavuk çiftliklerinde görünen "yalancı veba" hastalığının, Rum veteriner Dairesinin ihmalkârlığından kaynaklanmadığını beyan etmesi ve hastalığın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden geçerek bulaştığını ve yayıldığını iddia etmesi kabul edilebilir bir davranış değildir. Hükümetimizin ve Tarım Bakanlığımızın, Rum Tarım, Doğal Kaynaklar ve Çevre Bakanı Nikos Kuyalis'in geçen hafta gerçekleştirilen AB Tarım Bakanları Konseyi toplantısında sunduğu bu yalan beyan ve iddiayı reddetmesi ve Rum Bakanı protesto ederek yalan söylediğini AB Tarım Bakanları Konseyi’ne bildirmesi gerekmektedir. Bu tür olaylarda Avrupa Birliğinin genel uygulaması, tazminat olarak ilgili üye ülkedeki üreticilerin salgın hastalık nedeni ile uğradığı zarar ziyan ile hükümetin hasta hayvanları itlaf etmek için yaptığı harcamaların yüzde yirmi beşini ödeyerek zararın karşılanmasına destek olmak şeklindedir. Ama belli ki Rum Bakan Kuyalis'in sahte ve yalan beyanını hiç araştırma yapmadan yutan AB Tarım Bakanları Konseyi, yalancı veba hastalığının Rum tarafından yayılmasında KKTC'yi ve Kıbrıslı Türkleri suçlu bularak Rum hükümetine yüzde 25 olağan tazminat yerine, yüzde 75 olağanüstü tazminat ödemeye karar vermiş. KKTC Tarım Bakanlığının ve Veteriner Dairesinin yaptığı yayınlardan, söz konusu bu hastalığın Rum tarafında görülmesinden uzun bir müddet sonra KKTC'de görüldüğü açık ve net olarak bellidir. Rumların AB Komisyon ve Bakanlar Kurulu toplantılarında bu tür KKTC'yi suçlayan yalan beyanlarına son vermek ve önüne set çekmek için, Hükümetimizin AB Komisyonu Başkanı, KKTC Tarım Bakanımızın da AB Tarım Bakanları, KKTC Başbakanlık Avrupa Birliği Koordinasyon Merkezi'nin de Avrupa Komisyonu düzeyinde derhal girişim yapması ve ellerindeki bu hastalıkla ilgili tüm resmi belgeleri gönderip, Rum Tarım Bakanı’nın ve AB'nin Tarım Bakanları Konseyi'nin doğrudan veya manasal olarak KKTC'yi suçlayan bu tazminat kararını protesto etmeleri gerekmektedir. Halkımız, bu yalan beyana ve tazminat kararına hiç tepki göstermeyen Siber hükümetinden bu girişimi beklemektedir. SAYFA 06 6 Araflt›rma SIYAH MAVI KIRMIZI SARI KOSOVA 22 Temmuz 2013 Pazartesi Bosna-Hersek iflgali ve Srebrenitsa soyk›r›m› 2 So¤uk savafl sonras›nda küresel aktörlerin Balkanlar üzerindeki güç mücadelesi, 20. yüzy›l›n sonunda, Avrupa’n›n ortas›nda ve dünyan›n gözü önünde ifllenen bir soyk›r›ma sebep oldu osna-Hersek’te 20. yüzyılın ortasında yaşanan soykırım, aslında Sırpların tarihi ‘Büyük Sırbistan’ projesinin bir devamı niteliğindeydi. Bu plana göre Drina havzasının Sırplaştırılması ve bölgedeki Müslüman varlığının sonlandırılması gerekiyordu. Bölgede yaşayan Müslüman Boşnaklar özellikle 1. ve 2. Dünya Savaşı yıllarında Sırplar tarafından gerçekleştirilen çok sayıda katliama maruz kalmışlardı. Ancak 20. yüzyılın sonlarında gerçekleştirilen bu soykırım hepsinden daha büyük acılara sahne oldu ve tüm dünyanın gözü önünde gerçekleştirildi. Sırpların 1992 yılında başlayan ve 3 yıldan uzun bir süre devam eden soykırımına giden yolda Sırp liderlerin açıklamaları olacaklara işaret ediyordu. Miloseviç; “Tanrı bazı milletleri üstün ve seçkin yaratmıştır. Bazılarını değersiz ve üstün olana itaat eden bir konumda yaratmıştır. Hristiyan Avrupa’nın en dindar ırkı olan Sırpların, Müslümanlardan daha üstün oldukları bir gerçektir. Müslümanlar yok olmaktan kurtulmak istiyorlarsa, üstün olana itaat etmeye mecburlar” diyordu. Bosna Sırplarının lideri Radovan Karadziç ise; “Biz tek din ve tek kültürlü bir Avrupa için savaşıyoruz. Amacımız Balkanlar’daki İslam kalıntılarını yok etmek ve Anadolu’ya kadar sürmektir. Bu büyük mücadelemizde Avrupa ve Batı dünyası bizi tam olarak desteklemeli!”diyerek yapacaklarının ne anlama geldiğini ifade ediyordu. Böyle bir ortamda, bağımsızlığı dünya tarafından kabul görmüş bir ülkenin topraklarını işgal eden Sırplar tarafından 1992–1995 yılları arasında gerçekleştirilen soykırımında, 250 bine yakın insan hayatını kaybetti, 2 milyondan fazla insan göç etmek zorunda bırakıldı, 170 bin kişi B soykırım sürecinde gerçekleştirilen saldırılar sonucunda sakat kaldı, 50 bin kadın tecavüze uğradı ve 1000’e yakın cami, medrese ve tarihi eser yok edildi. Siyaset bilimci Prof. Dr. Tanıl Bora soykırım süreci devam ederken kaleme aldığı ‘Yeni Dünya Düzeninin Av Sahası’ adlı eserinde şunları söylüyordu: “Bosna-Hersek’teki savaş, Soğuk Savaş sonrasında dünya düzeninin başındaki en büyük dert. Sadece ‘Yeni Dünya Düzeni’nce çözülemediği için değil, o düzenin mahiyetinin en çıplak ifadesi olduğu için. Bosna-Hersek’teki kıyım, çapıyla ve şiddetiyle değil ama ‘anlamıyla’, (post-)modern zamanların en feci olaylarından birisi. Çünkü ‘çağ’ını kamilen ‘temsil ediyor’. Naklen yayımlanıyor, bütün dünyada ‘izleniyor’ ve bir görsel horror-show (korku gösterisi) halinde rutinleşiyor.” Bir başka siyaset bilimci Prof. Dr. Fuat Keyman ise, modernist kimlik anlayışının etnisite boyutunda hareket ettiğini öne sürerek şunları söylüyordu: “Bu söylem ulus-devletin en güçlü ideolojisi olan modern uluslararası ilişkiler anlayışı tarafından kuruluyor. Uluslararası ilişkileri devletler-arası ilişkilere indirgeyerek ulus-devleti modern (uluslararası) toplumun ayrıcalıklı aktörü ve tanımlayıcı kimliği yapan bu anlayış Avrupa’nın ve uluslararası toplumun (ve BM’nin) Yugoslavya’nın trajik ölümüne seyirci kalmasına ve yaşanan bir etnik kıyımı ‘etnik savaş’ olarak kurgulamasına neden oluyor.” SREBREN‹TSA SOYKIRIMI Dünya devletleri ve sorumluluğu altındaki bölgeleri korumayarak soykırımın en büyük suçlularından olan uluslararası kuruluşlar BM ve NATO’nun seyirci kaldığı bu kanlı süreç, planın bir parçası olarak Aralık 1995’te zorla imzalattırılan Dayton Antlaşması ile sona erdirilirken, Bosna-Hersek topraklarının yüzde 49’u Sırp yönetimine verildi, yüzde 51’inde ise Hırvat-Boşnak Federasyonu kurularak aslında ülke fiilen üçe bölünecekti. Büyük Soykırıma Kadar Srebrenica’da Yaşanan Süreç ‘Gümüş’ anlamına gelen Srebrenica kenti Bosna-Hersek’in doğusunda Sırbistan sınırına 10 kilometre uzaklıktadır. Savaştan önce 27 bin civarında olan nüfusun yüzde 64’ünü Boşnaklar, yüzde 28’ini Sırplar oluşturuyordu. Srebrenitsa hem Sırbistan sınırında olması hem de ‘Büyük Sırbistan’ planı bakımından kritik bir konumda olduğu için Sırplar açısından büyük önem taşıyordu. Nisan 1992’de Srebrenitsa’yı ele geçiren ve yoğun bombardımana tabi tutan Sırp birlikleri, sivil halka karşı toplu katliamlara başladılar. Kuşatma altındaki halk arasında açlık ve salgın hastalık her geçen gün daha tehlikeli boyutlara ulaşıyordu. Mayıs 1992’de Nasır Oric komutasındaki Boşnak birlikleri Sırp kuşatmasını yararak Srebrenitsa’ya girdi ve kasabanın kontrolünü yeniden ele geçirdi. Daha önce burada yaşayan Sırpların kalmasına ve silahlı askerlerin silahlarını bırakarak kasaba- yı terk etmesine izin verildi. Bu tarihten sonra bombardımandan ve kuşatmadan kaçan Boşnaklar güvenli olduğu gerekçesi ile Srebrenitsa’ya göçmeye başladılar. Bu göçlerle birlikte nüfus artmaya başladı. Etrafı Sırp kuşatması altında olduğundan açlık ve hastalık had safhaya çıktı, üretim ve tedavi imkanları ilkel şartlarda sürdürülebildi. Aylar boyunca devam eden yoğun bombardıman ve kuşatmaların ardından geriye toplu mezarlar, işkence izleriyle dolu parçalanmış cesetler, tecavüze uğratıldıktan sonra öldürülen kadınlar, tedavi imkanlarından yoksun yaralılar ve anne-babalarını yitirmiş öksüz ve yetim binlerce çocuk kalmıştı. Dünya kamuoyu, gözleri önünde işlenen bu drama seyirci kalıyor, bölgede bulunan BM Barışgücü UNPROFOR (The United Nations Protection Force) hiçbir müdahalede bulunmuyordu. Dünyada barışın teminatı olduğu iddiasındaki küresel güçlerin tepkileri ise göstermelikti. Başta ABD olmak üzere, Fransa, İngiltere, Almanya, Rusya, Çin gibi ülkeler, Sırpların uyguladığı bu sistematik soykırıma sırtını dönüyordu. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in dünya kamuoyunu ve uluslararası kurumları göreve çağıran açıklamaları, Bosna-Hersek halkının can güvenliğinin kalmadığını, BM ve NATO’nun duruma müdahale etmesi gerektiğini ortaya koyuyordu. Bosna BM Gücü Komutanı Fransız General Philippe Morillon’un Bosna’daki Sırpların komutanı General Ratko Mladiç ile yaptığı görüşmeden sonra Nisan 1993’te ateşkes ilan edildi. Mladiç’in bu görüşmeyle ilgili olarak, Morillon’un kendisine ‘daha ileri giderlerse NATO’nun müdahale etmek zorunda kalacağını, her şeyi zamana bırakmaları gerektiğini’ söylediği iddia edildi. BM Güvenlik Konseyi, 16 Nisan 1993’te yaptığı toplantıda, Saraybosna Tuzla, Jepa, Gorajde ve Bihaç ile birlikte Srebrenica’yı da ‘Güvenli Bölge’ ilan etti. BM Güvenlik Konseyi’nin Srebrenica’yı güvenli bölge ilan etmesinin ardından, nüfus Bijeljina, Brutunaç ve Zvornik gibi komşu bölgelerden kaçan on binlerce insanın buraya sığınmasıyla 60 bine kadar çıktı. Bu tarihten sonra Srebrenica’da Boşnak birliklerinin elinde bulunan silahlar toplanmaya başlandı ve ‘gerektiği takdirde’ bölgede bulunan BM gücüne bağlı Kanada birliğinin Boşnakları savunacağı sözü verildi. İngiltere hükümeti de Srebrenica’yı savunma görevini üstlenen Kanada birliğinin zor durumda kalması halinde gerekirse kuvvet kullanabileceğini deklare etti. Uluslararası kurumlar ve küresel güçler tarafından verilen bu taahhütler, yalnızca Bosna-Hersek halkını kandırmaya ve elindeki silahları toplamaya yaradı. BM Barışgücü UNPROFOR’un soykırım sürecindeki uygulamaları insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecek türdendi. Sırp kuşatmalarının ve katliamlarının tüm hızıyla sürdüğü yıllarda, BM askerleri, güvenliğini korumakla yükümlü olduğu Boş- nak halkına karşı Sırplarla birlikte hareket etti. Açlıktan kıvranan halkın mağduriyeti kullanılarak, halka dağıtılmak üzere bölgeye yollanan erzak paketleri karşılığında kadınlardan cinsel ilişki talep edildi, Sırp askerleri ile ortak ziyafetler düzenlendi. Bosna-Hersek’teki BM Barışgücü’nün konumuna ilişkin en çarpıcı örneklerden biri, 9 Ocak 1993’te Bosna-Hersek Başbakan Yardımcısı Hakkıya Turayliç’in Türkiye Devlet Bakanı Orhan Kilercioğlu ile gerçekleştirdiği görüşmeden dönerken Saraybosna’daki havaalanında bindiği BM Barışgücü aracından Sırp milislerce indirilerek Fransız komutanın yanıbaşında öldürülmesidir. Aralık 1994’te Bosna’daki Sırp Yönetimi’nin daveti üzerine ABD tarafından gönüllü arabulucu sıfatıyla gönderilen ABD Eski Başkanı Jimmy Carter, Sırp Cumhuriyeti’nin başkenti Pale’de Radovan Karadziç ile yaptığı görüşmeden sonra Sırp tarafının barış istediğini ve barış için gerekli şartları yerine getirdiğini ileri sürdü. 31 Aralık 1994’te 4 aylık bir süre için imzalanan ateşkes antlaşmasına ihanet eden daha önceki kararlarda olduğu gibi Sırplar oldu, ancak ilk saldırıların Boşnaklar tarafından gerçekleştirildiği iddia edildi. Karadziç, Mart 1995’te Srebrenitsa ve Zepa kentlerinin dış dünyayla bağlantılarının kesilmesi emrini verdi ve ‘Krivaja 95’ adı verilen ve birkaç gün içinde onbinlerce insanın acımasızca katledildiği kirli operasyonun hazırlıklarına başlandı. Ve Srebrenitsa Soykırımı… 1995 yazında, 3 yıldır süren işgal sebebiyle artık tükenme noktasına gelen Boşnak halkını tamamen ortadan kaldırmak niyetinde olan Sırplar, 6 Temmuz günü BM tarafından ‘Güvenli Bölge’ ilan edilen Srebrenica’yı bombalamaya başladılar. 6 Temmuz günü başlayan bombardımandan sonra Bosna tarafı, BM Barışgücü UNPROFOR’a bağlı Hollanda birliğinin komutanı General Thom Karremans’tan güvenliklerini korumaları için yardım talebinde bulundu Ancak Karremans’ın durumu BM’ye bildiren mesajına, ‘ateşkes görüşmelerinin sürdüğü bir süreçte böyle bir müdahalenin barış görüşmelerini olumsuz etkileyeceği, bu yüzden durumun idare edilmesi gerektiği’ şeklinde yanıt geldi. Yani görüşmeler bahane edilerek müdahale talebi reddediliyordu. 7 Temmuz’da yoğun sağanak yağış sebebiyle bombardıman olmadı. İnsanlar yoğun yağış altında elleriyle molozların altından ölü ve yaralılarını çıkartmaya çalışıyorlardı. Hiçbir tıbbî malzemenin de olmadığı kentte yaralılar ahırlara doldurulmuştu. 8 ve 9 Temmuz’da bombardıman devam etti. Dönemin Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegovic ‘Tarihe Tanıklığım’ adlı eserinde bu süreci şöyle özetliyor: “Srebrenica’ya yönelik nihai saldırı 6 Temmuzda başladı fakat ilk başta o da, önceki bütün o sınırlı çaptaki saldırıları andırıyordu. Bunun kasabaya yönelik kitlesel bir saldırı olduğu sonucuna ulaşılabilmesi ancak 8 ve 9 Temmuz’da mümkün olabildi. DEVAMI GELECEK SAYIDA... UHİM web sitesinden alınmıştır... SAYFA 07 Yerel Haberler 7 KOSOVA 22 Temmuz 2013 Pazartesi SIYAH MAVI KIRMIZI SARI Bilge Kral Aliya, Esenler’de an›ld› Bosna Hersek’in Bilge Kral lakapl› merhum Cumhurbaflkan› Aliya ‹zzetbegoviç, Esenler'de an›ld› İSTANBUL BALKAN GÜNLÜĞÜ amazan ayında birbirinden güzel etkinliklere ev sahipliği yapan Esenler Belediyesi, Anadolu’yu Mayalayanlar programı kapsamında bu kez Bosna Hersek’in Bilge Kral lakaplı merhum Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’i andı. Eski milletvekillerinden Hüseyin Kansu’nun İzzetbegoviç’in hayatını ve bağımsızlık mücadelesini anlattığı programa; binlerce vatandaş katıldı. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan R program, Aliya İzzetbegoviç’in hayatını anlatan sinevizyon gösterimiyle devam etti. Programda konuşan Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu, Aliya İzzetbegoviç'i Esenler'de anmaktan gurur duyduklarını belirtti ve "Cenab-ı Hakk O'nun Bosna Hersek'de yakmış olduğu meşaleyi, yakmış olduğu meşalenin aydınlığını kıyamete kadar söndürmesin inşallah" dedi. Göksu, şöyle devam etti: "92'de biz bu ülkede Bosna Hersek savaşını izlerken, Bosna Hersek savaşını televizyonlarda görür- ken, bu ülkenin Edirne'sinden Kars'ına, Kars'ından Hakkari'sine kadar bu ülkenin bütün insanları Bosna Hersek'te birlikte oldu, Bosna Hersek için kadınlarımız parmağındaki alyansları, kulağındaki küpeleri gönderdiler. Biz birbirimizden ayrılamayız. Biz birbirimizden kopamayız. Balkanlar biziz, biz Balkanlarız. Rumeli biziz, Rumeli biziz. Biz birbirimizden ayrılamayız çünkü biz, et ve tırnak gibiyiz. Nasıl ayrılabiliriz? Onun içindir ki, bizim kardeşlik türkülerimiz çok önemlidir." Bereket Treni Tiran’a ulaflt› TİRAN BALKAN GÜNLÜĞÜ ayrampaşa Belediyesi tarafından yürütülen "Kardeşlik Sınır Tanımaz Projesi" çerçevesinde, Arnavutluk'ta bulunan "Bereket Konvoyu" başkent Tiran'da iftar programı düzenledi. İftara, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Bayrampaşa Belediyesi Başkanı Atila Aydıner, Arnavutluk Sağlık Bakanı Halim Kosova, Arnavutluk Müslüman Cemiyeti Başkan Yardımcısı Buyar Spahiu, Tika'nın Tiran ofisi yöneticileri, Tiran'daki Yunus Emre Türk kültür merkezi yöneticileri ile yüzlerce vatandaş katıldı. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, Arnavutluk'a kardeşliği paylaşmak için B geldiklerini söyledi. Arnavutluk'taki tüm Müslümanların ramazan ayını tebrik eden Müezzinoğlu, "Kardeşliğimizi paylaşmak için buraya geldik. Kardeşliği, sevgiyi, dostluğu paylaşarak çoğaltıyoruz. Kardeşliğimizi güçlendirerek geleceğimize umutla bakmak istiyoruz. Balkanlarda daha çok huzur olsun, barış olsun. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugüne kadar olduğu gibi yarın da yanınızda olacak" diye konuştu. Bayrampaşa Belediye Başkanı Aydıner de yaptığı konuşmada, "Bugün 'Bereket Konvoyu' ile buradayız. 'Kardeşlik Sınır Tanımaz' projesi mükemmel bir projedir. Arnavutlar Osmanlılarla birlikte yaşadı. Osmanlı döneminde Müslümanlık Arnavutluk'ta yayıldı, hatta tüm Balkanlar'da yayıldı. Allah Balkanlar'da asla savaşlar vermesin" ifadelerini kullandı. Sincan’dan Kosova ve Bosna’da iftar sofras› ANKARA BALKAN GÜNLÜĞÜ ardeş belediyeler Kosova'nın Prizren Belediyesi ile Bosna Hersek'in Doboj Jug Belediyesi sınırları içinde iftar çadırları kuran Sincan Belediyesi, Ramazan boyunca farklı kültürleri aynı masada buluşturuyor. Bu kapsamda, Kosova ve Bosna Hersek'teki kardeş belediyelerde kurulan iftar çadırların- K da Ramazan ayı boyunca iftar yemeği veriliyor. Ramazan'ın birlik ve beraberlik olduğunu her fırsatta vurgulayan Sincan Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tuna, "Ramazan ayı gönüllerin birleştiği mübarek bir aydır. Bizlerden çok uzaklarda olan sevgili kardeşlerimiz için düzenlediğimiz iftar yemekleri ile yanlarında olamasak da kalplerimizi ve dualarımızı iftar sofralarında birleştireceğiz" dedi. Bosnal› ö¤renciler ‹zmir’de denizi gördü H.MERKEZİ BALKAN GÜNLÜĞÜ illi Eğitim Bakanlığı Kardeş Okul Projesi kapsamında Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi ile kardeş okul olan Bugojno Teknik Meslek Lisesi öğrenci ve öğretmenleri İzmir’e geldi. Misafir öğretmen ve öğrenciler Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan’ın ev sahipliğinde gerçekleşen Gümüldür Tabiat Parkı’nda bütün gün denizin keyfini çıkardı. Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi öğrencilerinin de katıldığı deniz gezisinde, öğrenciler dostluk mesajları verdi. Türkiye’nin Balkan ülkeleriyle ilişkilerin yüzyıllardır sürdüğünü ifade eden Konak Belediye Başkanı Dr. M Hakan Tartan, bakanlık, milletvekilliği ve belediye başkanlığı döneminde Balkanlarla Türkiye arasında bir yapı taşı olduğunu belirtti. Bugojno Teknik Meslek Lisesi ile Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi öğrencilerinin geleceğe yönelik umut penceresi olduğunu vurgulayan Başkan Tartan, “Bosna Hersek ile İzmir’in ilişkileri her yıl biraz daha büyüyor. Kültür, sanat ve ekonomide yaşanan gelişmeler teknik ve eğitim alanlarında da olacak. İki teknik okulun bilgi birikimlerini paylaşması, öğrencilerin kaynaşması Türk - Balkan dayanışmasına ivme kazandıracaktır. Biz de iki kardeş okulun dostluk rüzgarına kayıtsız kalmayarak onları Gümüldür Tabiat Parkı’nda misafir ettik” dedi. NİYETİN ARDI [email protected] Ahmet GÖKSAN “Birleşmiş Milletlerin vazifesi yapılan anlaşmaların tatbikinde imzası bulunan tarafları taahhütlerini yerine getirmeye zorlamak, keyfi hareketler ve emirlerle kan dökmek isteyenlere vecibelerinin ve vazifelerinin ne olduğunu bildirmektir. Aksi takdirde hakkı boğmak, Birleşmiş Milletlerin temellerini yine kendi elleriyle kundaklamak olacaktır ki bozulacak nizam ve intizamdan hiç şüphe yoktur ki kendileri de büyük zararlara uğrayabilecektir.” 1967 Dr. Fazıl KÜÇÜK B’nin üye sayısı Hırvatistan’ın da katılması sonrasında 28 üyeye çıkmış oldu. Türkiye’nin üyelik sürecinin daha uzun süre alacağını söylemek istiyoruz. Birliğin şu anda hatta başından beri kendi içerisinde egemenlik savaşı verdiği biliniyor. Ortak para birimi olan Euro’ya geçildikten sonra sürdürülen savaş yeni boyutlar kazanarak devam ediyor. Üye ülkelere mali desteği ağırlıklı olarak sağlayan Almanya ile Fransa birlik içinde ve kendi aralarında egemenlik yarışı içindeler. Bu yarış biter mi sorusunu sorduğunuzu duyar gibiyiz. Bize göre bu yarış bitmez. Çünkü ikinci paylaşım savaşı sırasında iki ülke arasında yaşananlara çözüm bulabilmek için çalışmalar yapıldı. Aradan 50 yıl geçmesine karşın arpanın boyu kadar bile yolun alınmadığını adı geçen ülkelerin önde gidenleri tarafından da kabul ediliyor. Aradan geçen yıllara karşın uzlaşmayanların dünya durduğu sürece anlaşmalarının olanaklı olmayacağını düşünüyoruz. Olayın ekonomik üstünlük sağlama boyutunun ötesinde yukarıda da kaydettiğimiz gibi bir de egemenlik boyutu vardır. Birliğe üye olarak kabul edilenler kendi egemenliklerini Brüksel’deki lahana tarlalarında gezinenlere bırakmak zorundadırlar. Şimdi sormak durumundayız. Birliğin ana omurgasını oluşturan ülkeler 1915 yılında Çanakkale Boğazından neden geçmek istiyorlardı. Bunu ötesinde ise güdüledikleri Yunanlıları Küçük Asya diye tanımladıkları Anadolu coğrafyasını işgale neden göndermişlerdi. AB’ne girmeyi düşünenlerin bu soruların yanıtını çok net olarak verilmeleri gerektiğini kaydediyoruz. A ÇAĞDAŞ UYGARLIK YOLU Bu gerçekleri paylaşırken Türkiye’nin yönünün çağdaş uygarlık yolu olduğunun da bilincindeyiz. Anadolu’nun insanları bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini sürdürürken AB ve benzeri kuruluşların hiçbirisi yoktu. Günümüzde AB’nin ana omurgasını oluşturan ülkelerle aynı çatı altında bulunmamızı istemeyen açıklamalar sıklıkla yapılıyor. Bunun ötesine geçerek kirli düşüncelerle Türkiye’ye saldırıyorlar. Son olarak Almanya’nın Malı-ye Bakanı Bay Wolgeng Schouble’nin başına bir şeyler düşmüş gibi “Avrupa’ya ait olmayan Türkiye Birliğe alınmamalı” diye buyuruyor. Bu ve benzeri sözleri özellikle Alman siyasetçiler sıklıkla söylüyorlar. Partisinin mitinginde konuşurken bu incileri söyleyen kişinin kim olduğunu ve geçmişini araştırdığımızda ilginç bulgulara ulaşmış bulunuyoruz. Adı geçen Bay, şu anda iktidarda olan Hıristiyan Demokrat Birliği’nin başkanı idi. 1988’de silah tüccarı olan ve her yanı kirli olan Bay Karl Heins Schreiber’den partisi adına para bağışı almış. Bu rezilliğin ortalık yerlere çıkması sonrasında başkanlıktan 2000 yılında ayrılmak zorunda kalmış. Kudurmuşun alışmıştan beter olduğu bilindiğinden Bay Malı-ye Bakanı’nın Birleşik Amerika Devletleri’nin Irak’ı işgalini destekleyen kişi olduğunun da unutulmaması gerekiyor. Dinime küfür eden bari Müslüman olsa diyoruz. Burada bir hususa dikkati çekmek durumundayız. Türkiye Cumhuriyeti’nin AB’ne alınıp alınmamasına bu türden kişilerin onay vermesinin beklenilmemesi gerekiyor. Çağdaşlık yolunda ilerleyen Türkiye’nin adı geçen birlik içinde hiçbir zaman yerinin olmadığını kaydediyoruz. AB ile ilişkilerin düzeyi bu noktada iken mendil büyüklüğündeki ülkeyi yönetenler adada yaşanan uyuşmazlığı çözebilmek için yarış ediyorlar izlenimini vermeye çalışıyorlar. Uyuşmazlığın çözümü uzun yıllardan beridir BM treninde yolculuk ediyorken son yıllarda BM treninden indirilerek AB limanına yönlendirilmeye çalışılıyor. Rumlar Kıbrıs’a ilişkin konuları AB’nin konusu haline getirme çabalarına devam ediyorlar. BM ölçütlerine göre bütünlüklü çözümün parçası olan Maraş bölgesini birliğin marifeti ile çözmek anlaşılır bir husus olmanın çok ötesinde art niyetin ürünüdür. Avrupa Komisyonu Rumların bu yöndeki çalışmalarına karşın AB Haber’e yaptıkları açıklamada Maraş ile ilgili olarak AB’nin bir plan hazırlamadığına dikkat çekiyor. BM sürecindeki uyuşmazlığın çözümüne ilişkin olarak tam destek verdiklerine vurgu yapıyor. Maraş konusunun “BM gözetimindeki iki toplum arasındaki kapsamlı bir Kıbrıs çözümüne ilişkin müzakerelerin bir parçası olduğu” kaydediliyor. Buna karşın Maraş’a ilişkin çözüm önerilerini AB’nin genişlemeden sorunlu üyesi Bay Stephan Füle’ye sunmaya hazırlanıyorlar. Bu yaklaşımları ile adadaki uyuşmazlığın çözümünden uzaklaşmakta olduklarının artık görülmesi gerekiyor mu ne... SAYFA 08 8 Balkan Haberleri KOSOVA ‹zzet KARASU [email protected] Balkanlardan gülümseten anlar... NÜFUS KAYDI ş başvurusunda bulunan Muhacir Şükrü'nün kimliğini inceleyen görevli Şükrü'ye sorar. “Sen hangi nüfus kütüğüne bağlısın? Kimlik bilgilerin tam okunmuyor da!” “Hiç birina!” “Niye bağlı değilsın?” “Niya bağlanaim. Ben kütukmiyum beyaa?” İ İ.T.Ü. Terzi Boşnak Hasan’ın oğlu İTÜ Kamu Yönetimi bölümünü bitirir. Bitirir bitirmesine de bir işe giremez. Boşta kalmasın diye terzi dükkanında babasına yardım eder. Boşnak Hasan'ın bir arkadaşı dükkana gelir. O sırada pantolon ütüsü yapan oğlunu görür. “More senin uglan ne ka guzel ÜTÜ yapiiy!” “Te emşerim ulsin o kaa. Üvünmek gibi ulmasinda bizım uğlan " İTÜ " mezunidır!” SİZE (SLİP) VERSEM Bir Rumelili hemşerimiz Manisa'da iç çamaşırı satan bir mağazaya girer. “(H)ayirli işler more, ben kendima kişlik uzun "DON" bakayim. Tezgahtar üzgün olduğu ifade ederek “Efendim DON'umuz kalmadı. DON yerine size SLİP(*) versek olur mu? “Yok yok SİLMAYİN! Siz bana DONİ verın, ben evda yıkar giyerım. galiba? Ben yardımcı olsam” “Mori, kafama güre ulsa bulurim da “ elleriyle göğüslerini göstererek şöyle der: "Bunlara göre bulamayim!" PSİKOLOG Üsküplü bir teyzemiz ailevi sorunlarından dolayı, bir arkadaşının tavsiye üzerine psikologa gider. Psikolog sorar: “Şikayetiniz nedir?” “Alevi surunlarım var doktur bey. Kucamla anlaşamayiz.” “Siz ALEVİ misiniz?” “Yoo “ GÜÇMENİM ” SAKAT Rumelili Nazliye Teyze iki katlı evinin penceresinden bakınırken, karşıda oturan eltisine postacının bir şey bıraktığını görür. Eltisine hemen sorar: “O Veyseliça, şo sakat çovekon? (Veyseliça Adam ne istiyor?) Ayağında hafif aksama olan postacı bu söz üzerine hışımla dönerek; Sen kime "SAKAT" diyorsun be kadın? diye çıkışır. MOTOROLOJİ MÜDÜRLÜĞÜ İki Rumelili kahvede sohbet ederken hava birden kapanır ve gök gürlemeye başlar. İçlerinden birisi; “Maşallah gökyüzü MOTOR gibi gürler be ya” der. Diğer arkadaşı cevap verir. “Ben hava durumuni izledım. MOTOROLOJİ Mudurliği havanin büyle ulacağini ünceden sülemiş idi” TAM ADRES OLSUN KAÇ KİLOSUN Rumelili yaşlı bir amcamız, vefat eden bir yakınının ruhuna " Hatim " okutmak için bir arkadaşının tavsiye ettiği hoca ile görüşür. Hoca hem çakma hem uyanık çıkar! "İki çeşit hatim var; paralı olursa hatim tam adrese gidiyor, parasız olursa okunan tüm dualar havada uçuşuyor hangisini istersin?” Bizim yaşlı amcamız da; “O ka para veracez tam adrese gidendan ulsin bea!“ İki Rumelili arkadaş kahvede sohbet ederken aralarında şöyle bir diyalog olmuş. “More dikkat et kendina biraz. Bayagi kilo almişsin” “Hiç sorma bre tami tamina 102 kilo oldim.” “Çok kilo almişsin be. Ayi gibi olmişsin. Neredeysa yakinde beni da geçaceksın” KAFAMA GÖRE Evlerine yakın bir yerde inşaata giden Mizo usta eşine öğleyin börek yapmasını tembih eder. Eşi evde un olmadığı söyler ver para ister. Mizo usta sorar. “Ne ka isteysin be kadin?” “More sadece “UN” alacem. “ UN LİRA VER YETER” der. Rumelili hafif toplu bir bayan, iç çamaşırı satan bir mağazaya girer. Ürünlere bakar, aradığı özellikte bir şey bulamamıştır. Tezgahtar kız sorar; “Abla kafanıza göre bir şey bulamadınız UN LİRA YETER 22 Temmuz 2013 Pazartesi AG‹T Ek ‹nsani Boyut Toplant›s› yap›ld› ABTTF Bat› Trakya Türk Az›nl›¤›’n›n kendini tan›mlama, örgütlenme ve din özgürlü¤ü ile e¤itim alanlar›nda yaflad›¤› sorunlar› dile getirdi VİYANA-BALKAN GÜNLÜĞÜ vrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR) tarafından düzenlenen İnsan Haklarının Korunmasında ve Teşvik Edilmesinde Hukukun Üstünlüğü konulu Ek İnsani Boyut Toplantısı’na katıldı. Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen toplantıya Batı Trakya Türk Azınlığı’nı temsilen ABTTF Uluslararası Çalışmalar ve Lobi Grubu üyeleri Funda Reşit ile Fatih Hafızmehmet iştirak ettiler. Toplantının ilk açış konuşmasını AGİT Daimi Konseyi Başkanı ve Ukrayna’nın AGİT Nezdindeki Dimi Temsilcisi Büyükelçi Ihor Prokopchuk yaparken toplantının ev sahibi AGİT/ODIHR Direktörü Büyükelçi Janez Lenarcic, geçmiş toplantılara nazaran bu toplantıya düşük sayıdaki sivil toplum temsilcisinin katılımının üzücü olduğunu ve sivil toplumdan daha fazla katılımın olması gerektiğini belirtti. A Moderatörlüğünü AGİT/ODIHR İnsan Hakları Bölümü Başkanı Snjezana Bokulic’in yaptığı “insan haklarının korunması ve teşvik edilmesinde yasa koyucu, düzenleyici ve kurumsal çerçevelerin yanı sıra hükümetlerin ve sivil toplumun rolü” başlıklı toplantının ilk oturumunda konuşan Hollanda Helsinki Komisyonu Yönetici Direktörü Harry Hummel, ulusal insan haklarını koruma sisteminde H.MERKEZİ BALKAN GÜNLÜĞÜ zmir Bal-Göç Derneği Gaziemir Sarnıç Şubesi tarafından Sarnıç Cumhuriyet Meydanında düzenlenen iftar yemeğinde yaklaşık 1250 kişi hep birlikte iftar yaptı. Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol, eski Sarnıç Belediye Başkanı İsmail Acar, eski Görece Belediye Başkanı Mustafa Öztürk, Gaziemir Belediye Meclis Üyeleri, Bulgaristan’ın Kırcaali ilinin Belediye Başkanı Hasan Aziz ve çok sayıda seçkin davetli katıldı. İftar İ yemeğine katılan ve Sarnıç’ta yaşayan Bulgaristan göçmeni Türkler bu manevi günlerde bir araya vrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) üyesi Witten Batı Trakya Türkleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Almanya’nın Wetter şehrinde iftar programı düzenledi. İftar programına ABTTF Başkanı Halit Habipoğlu ve ABTTF Yüksek Tahsillilerden Sorumlu Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi ve ev sahibi Witten Derneği Başkanı Dr. Mesut Hüseyin ile ABTTF üyesi derneklerden Güters- A duğu Almanya’da yerleşik Türk sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin de katıldığı iftar programına T.C. Essen Başkonsoluğu’nda görevli Konsolos Mete Zaimoğlu ile Almanya’da 22 Eylül 2013 tarihinde gerçekleştirilecek federal seçimlerde Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) partisinden Hagen federal milletvekili adayı olarak gösterilen Batı Trakya Türk’ü ve ABTTF Uluslararası Çalışmalar ve Lobi Grubu’nun ilk üyesi olan Cemile Yusuf ve ailesi de iştirak etti. gelmenin derin heyecanını ve mutluluğunu hissettiler. İzmir Bal-Göç Derneği Gaziemir Sarnıç Şube Başkanı Halim Garip yapmış olduğu konuşmada on bir ayın sultanı olan mübarek Ramazan ayının ülkemize, devletimize, milletimize, tüm Müslümanlara ve bütün insanlığa sağlık, huzur, mutluluk ve bereket getirmesini dileyerek bu iftar yemeğine katılanlara ve yemeğin düzenlenmesinde maddi ve manevi katkısı bulunan herkese teşekkür etti. SR Bas›n Yay›n Da¤›t›m E¤itim Reklam Org. Dan. ‹nfl. D›fl Tic. Ltd. fiti. ad›na ‹mtiyaz Sahibi Sevilay SA‹T Genel Yay›n Yönetmeni ve Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü Sevilay SA‹T Yaz› ‹flleri Müdürü Bat› Trakyal› Soydafllar’dan Ramazan program› loh Batı Trakya Türk Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı İbrahim Süleyman ve Duisburg Batı Trakya Türkleri Eğitim ve Spor Derneği ve Lüdenscheid Batı Trakya Türkleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin yönetici ve üyeleri katıldı. Aralarında Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) Sabık Genel Başkanı Hasan Özdoğan, DITIB Witten Sultan Ahmet Camii Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Arslan ve Dortmund ve Çevresi Trabzonlular Derneği Başkanı Aydoğan Köse’nin de bulun- kanunların işleyişi, uluslararası insan hakları standartlarının ulusal seviyede uygulanması ve sivil toplumun öneminden bahsetti. ABTTF Uluslararası Çalışmalar ve Lobi Grubu üyesi Funda Reşit, AGİT’in insan hakları ve ulusal azınlıklar konusundaki çalışmaları ve taahhütlerinin önemini vurgulayarak ulusal azınlık gruplarının karar alma mekanizmalarındaki yetersiz rolünün altını çizdi. Sarn›ç, Bal-Göç iftar›nda bulufltu Dobruca T‹AD Köstence’deki yetimleri sevindirdi WETTER BALKAN GÜNLÜĞÜ SIYAH MAVI KIRMIZI SARI Hakan SERBEST TEMS‹LC‹L‹KLER ANKARA Ahmet ÇOLAK SAMSUN Ak›n ÜNER BURSA Hüseyin TOY MU⁄LA Mehmet TOKGÖZ MAN‹SA Ersin AKBAfi ANTALYA Kenan KURTEfi ‹STANBUL Faruk AZEM DEN‹ZL‹ Fahrettin KOYUNCU KÖSTENCE BALKAN GÜNLÜĞÜ obruca Türk İş Adamları Derneği, Köstence’de kimsesiz çocukların bulunduğu yetimhaneyi ziyaret ederek buradaki çocukları hediye paketleri ile sevindirdiler. Toplam 55 yetimin kaldığı Traian Çocuk Esirgeme Kurumuna içinde; gıda ve giyecek eşyalarının bulunduğu hediye paketlerini Dobruca TİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Zeki Uysal, eşi Ya- D semin Uysal ile dernek genel Sekreteri Tahsin Demir birlikte dağıttı. Türk işadamlarının bu jestini unutamayacaklarını söyleyen Çocuk Esirgeme Kurumu Müdürü Liliana Panaitescu yaptığı konuşmada, “Bu sizin bayramınız olmamasına rağmen bunu yapmanız gerçekten bizi çok şaşırttı. Bizim için büyük bir sürpriz oldu” dedi. Hediye paketleri ile yüzleri gülen kimsesiz çocuklar dernek yetkililerine seslendirdikleri ‘şarkı ve dans gösterileri’ ile teşekkür etti. DIfi TEMS‹LC‹L‹KLER ARNAVUTLUK Sokol BRAHAJ BULGAR‹STAN ‹smet TOPALO⁄LU SOFYA DR. Sunay YILMAZ KOSOVA Orhan EM‹NC‹K ROMANYA Erkan ERUYSAL YUNAN‹STAN Varol HAL‹LO⁄LU BOSNA-HERSEK Murat ÖZKAYA KKTC Mehmet ALDEM‹R YAYIN KURULU KORAY BAfiOL ‹SMET TOPALO⁄LU NAZ‹F MANDACI SOKOL BRAHAJ BALKAN DEVLEN AYfiE KARADAN fiARIK C‹BO ATA ATUN ‹LBER fi‹YAK GÖRSEL YÖNETMEN ÜM‹T GÖZLEMEC‹ MAL‹ ‹fiLER KUTLU KARAN‹ B‹LG‹ ‹fiLEM KEMAL B‹ÇER YAYINTÜRÜ: ULUSLARARASI HAFTALIK SÜREL‹ YAYIN YÖNET‹M YER‹: Yi¤itler Mah. Menderes Cad. No:250 D:2 fiirinyer-BUCA/‹ZM‹R TEL: 0 232 439 02 00 FAX: 0 232 439 02 01 BASKI TAR‹H‹: 22 Temmuz 2013 BASKI: ROTO PR‹NT ADRES: Prishtine Sok. Shpetim Robaj No: 56 TEL: 00377 44 199 073 [email protected] Köfle yaz›lar›n›n sorumlulu¤u yazar›na aittir. Y›ll›k abone bedeli 500 TL olup ulusal ve uluslararas› aboneler için posta ücreti ilave olunur. SAYFA 09 KOSOVA 22 Temmuz 2013 Pazartesi BERNANKE NE SÖYLER, PİYASALAR NE ANLAR? [email protected] Murat ÇİÇEK on zamanlarda Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası FED’in söylemleri ile piyasaların bu söylemler neticesindeki algılamaları etrafında oluşan dalgalanmalar, bana yıllar önce izlediğim bir filmi hatırlattı. ”Erkekler ne söyler, Kadınlar ne anlar” Ken Kwapis tarafından yönetilen ve Greg Behrendt ile Liz Tuccillo’nun aynı adlı eserinden 2009 yılında sinemaya uyarlanan bu filmde, kadın-erkek ilişkileri, farklı yaş gurupları ve yaşam tarzlarındaki durumları ile ele alınmış. Filmde, çiftlerin ilişkideki farklı beklentileri ve farklı beklentileriyle birbirlerinden aldıkları işaretleri kendilerine göre farklı yorumlamalarıyla ortaya çıkan neticeyi romantik-komedi formatında işlenmesi söz konusu. Evlilik mi, birlikte yaşamak mı? Sorularına gönderme yapılan film, ideal ve uzun ömürlü ilişkinin ipuçlarını verirken düşülen şaşkınlıkları da ortaya koyması bakımından oldukça başarılıydı. İşte bugün FED başkanı Bernanke ile piyasalar arasındaki ilişkinin geldiği nokta da, bende bu filmden ipuçlarını çağrıştırdı. Başta evlilik yolunda gibi görünen parasal genişleme programı ve tahvil alımları, değişik zamanlamalarda gelen düzelmelere rağmen ilk açıklandığında bu ilişkinin bir birlikte yaşamaktan ibaret olduğunu ortaya koydu. Ya da verilen sinyaller ilişkinin piyasalarca daha uzun ömürlü olacağı şeklinde algılanmasına neden oldu. Oysaki Lehman Brothers’ın batışı ve ardından açıklanan parasal genişleme programları ile aylık 80 milyar doları bulan tahvil alımları bu ilişkide en sıkı ve en sıcak dönemler yaşanmıştı. Son FED toplantılarında likidite genişlemesinin son bulabileceği söylemleri ile tüm dünya para piyasalarında çalkantılı günler başladı. İlk açıklamadan sonra defalarca bu sona ermenin hemen olmayacağı ve mevcut politikaların devam edeceği Bernanke tarafından açıklansa da ilişkideki güven sarsılmıştı bir kere. S PARİTELER ALLAK BULLAK Şaka bir yana; Mevcut genişlemeci politikalar nedeniyle kaynağı olan ABD’den çıkan likidite ait olduğu yere dönmek için yola çıkmaya başladı. Bulundukları ülkelerde pariteleri allak bulak eden bu paralar arkalarında epey bir tahribat bırakarak bu yolculuğu başlattılar. Bizim gibi gelişmekte olan ülke olmanın en önemli unsuru olan cari açığı kamufle eden bu fonlar ters yönde hareket edince, zücaciye dükkânında hareket eden fil etkisi kaçınılmaz oldu. Bernanke her ne kadar programın sona ermesinin ekonomide iyileşmenin görülmesinin ardından olacağını söylese de, ”gelecek de bir gün gelecek” algılaması, bu hareketin devam edeceğini gösteriyor. Zira ekonomik gidişata dair her iyi veri gelişmekte olan ülkelerde kurların yürekleri ağızlara getirecek derecede dalgalanmasına neden oluyor. Bizde Gezi Parkı eylemleriyle de örtüşen bu dalgalanmalar BIST endeksini doksan binli seviyelerden yetmiş bin seviyelerine düşürürken, tahvil satışları ile faiz seviyesi 17 Mayıs 2013’te gördüğü tarihi dip seviyesi olan 4,61 in ardından yüzde 9’un üzerine çıktı. Gelen döviz talebi ile 1,9700 TL’nin üzerini test eden USD/TL paritesi bu dönemde taleplerin karşılanması için yapılan ve toplamda 6,5 milyar dolar olduğu söylenen Merkez Bankası satışları ile ancak 1,9200 seviyesine geriledi. Evlilikle sonuçlanmasa da bu ilişkinin kısa sürede bitmesini istemeyen FED, şimdi herkesin gönlünü almaya çalışan tavırlar içinde, hem parasal genişleme mevcut haliyle devam edecek diyor, hem de iyileşmede istenilen seviye yakalanırsa paranın muslukları kısmam gerekebilir imasını da ortaya atmaktan geri durmuyor. Artık, karşı taraf bu işlen ne anlarsa! Dr. Sad›k Ahmet 18. kez an›lacak GÜMÜLCİNE BALKAN GÜNLÜĞÜ atı Trakya Türk Azınlığı’nın demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin temsilcisi Dr. Sadık Ahmet, trafik kazasında yaşamını yitirdiği 24 Temmuz 1995 tarihinin 18. yıldönümünde özel bir törenle anılacak. Dr. Sadık Ahmet’in kurucusu olduğu ve ilk genel başkanlığını yaptığı Dostluk, Eşitlik, Barış (DEB) Partisi tarafından düzenlenecek özel anma töreninde Dr. Sadık Ahmet, saygı ve sevgi ile yad edilecek. 24 Temmuz 2013 Çarşamba günü Dr. Sa- B dık Ahmet, Dr. Sadık Ahmet’in eşi ve Sabık DEB Partisi Genel Başkanı Işık Sadık Ahmet ve ailesinin katılımı ile gerçekleştirilecek anma töreninde kabri başında dualar ile anılacak. Sonrasında Dr. Sadık Ahmet için Gümülcine Eski Camii’de Mevlid-i Şerif okutulacak. Aynı günün akşamında ise DEB Partisi tarafından iftar yemeği verilecek. SIYAH MAVI KIRMIZI SARI Balkan Haberleri 9 Karada¤’›n 4 kentinde Elvin Öztürk rüzgâr› esti Gazeteniz Balkan Günlü¤ü’nün yazar› ve Balkanlar›n ressam› Fatma Elvin Öztürk Karada¤'da 4 farkl› flehirde ülkemizi baflar› ile temsil etti Karfl›yaka-Prizren kardeflli¤i tazelendi ROZAJE BALKAN GÜNLÜĞÜ atma Elvin Öztürk Karadağ'da 4 farklı şehirde ülkemizi başarı ile temsil etti. Yoğun bir çalışma temposu içinde olan Fatma Elvin Öztürk, önce Karadağ Rozaje şehrinde sergi için özel olarak yeni çalıştığı 32 eseri ile kişisel sergisini açtı. Kültür Müdürü İsmet Hadzic ve Müze Müdürünün misafirperverliğinin yoğun olarak hissedildiği serginin açılışını Bosna Hersek kökenli ünlü ressam ve sanat eleştirmeni Dzeko Hodzic gerçekleştirdi. Eserlerin düşüncede vurgulanış biçimi ve tekniğinin kendine has yapısı ile sanatçı özel bir takdir gördü. Sanatçının eleştirmenler tarafından ünlü ressam Amedeo Modigliani 'ye benzetilmesi geçen dönemlerde İtalya'da almış olduğu dünya üçüncülüğü ödülünü de bir kez daha doğrulamış oldu. Basının ve F özel davetlilerin, bürokrasinin de katılımı ile geniş bir davetli sayısı ile çok başarılı bir sergi geçirdi. Sergiye katılan Sırbistan Novi Pazar Kültür Müdürü ve Müze Müdürü de sergiden çok memnun ayrılırken bir sonraki sergi için sanatçımızı ülkelerinde görmekten mutluluk duyacaklarını belirttiler. Sergi basında geniş yer buldu. Daha sonra Karadağ Bijole Polje merkezli Abaz Dizdaraviç küratörlüğünde Reis-ul Ulema Kavazoviç’ten Türkiye’ye övgü SARAYBOSNA BALKAN GÜNLÜĞÜ osna Hersek Reis-ul Uleması Huseyin Kavazoviç, Türkiye'nin, Balkanlar'daki rolünün her zaman önemli olduğunu belirterek, "Türkiye, günümüzde hem Balkan halkları arasındaki bağları hem de ekonomik anlamda bölgeyi güçlendiriyor" dedi. Kavazoviç, Türkiye'nin, Balkanlar'da barışı inşa eden ve tüm Balkan ülkelerinin yararına olacak bir politika izlediğini belirtti. Türkiye'nin, Balkan ülkelerinin en güçlüsü olduğunu ifade eden Kavazoviç, "Türkiye'nin Balkanlar'daki rolü her zaman önemli olmuştur. Türkiye, Balkanlar'da medeniyeti ve kültürü yaydı. Türkiye, hem Balkan halkları arasındaki bağları hem de ekonomik anlamda bölgeyi güçlendiriyor" diye konuştu. Kavazoviç, Türkiye'nin, Balkanlar'da barış, istikrar ve refahın güçlendirilmesi konusunda önemli işler yaptığını, Boşnak, Sırp, Arnavut, B Hırvat, Romen, Bulgar ve Yunan halkarı arasında tansiyonun düşürülmesine de katkı sağladığını söyledi. Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç'in, Srebrenitsa'da yaşananlardan dolayı özür dilemesini de değerlendiren Kavazoviç, bunun ileriye dönük atılmış bir adım olduğunu söyledi. Kavazoviç, "Cumhurbaşkanı Nikoliç, soykırımdan dolayı değil, yapılan zulümden dolayı özür diledi. Ancak, Boşnaklar ve Sırplar bir arada yaşamanın bir yolunu bulmalılar. Bu iki millet, Balkanlar'da karışık olarak yaşamaktalar. Bu, Bosna Hersek'te olduğu gibi Sırbistan'daki Sancak bölgesinde de böyle. Srebrenitsa'da, Boşnaklar bir trajedi yaşadı ancak ilerleyen zamanlarda Srebrenitsa Sırplar için çok daha önemli bir konu haline gelecek. Eski Sırp nesli, Srebrenitsa'da soykırım yaptı. Yeni nesil ise bundan ders alıp bir daha kötülük anlamında, sınırı geçmeme bilinci edinmeli" şeklinde konuştu. organize edilen Gathering Point Montenegro 2013 isimli sanat çalıştayına davet edilen sanatçımız kişisel sergisinin açılışının hemen ardından çalıştaya katılım göstererek iki eser üretti ve çalıştayın Berane şehrinde yapılan karma sergisine katıldı. Oradan Budva şehrine geçen sanatçımız Karadağlı Sanatçılar ile birlikte bir sergiye daha katıldı. Karadağ’ın dört şehrinde birden ülkesini gururla temsil eden sanatçımız Fatma Elvin Öztürk '' Yoğun bir yaz sezonu geçiriyorum Bir sanatçı için çok gurur ve mutluluk verici. Üretmek ve ürettiklerini sergileyebilmek yolunda çok çalışmanın gerekli olduğunu belirten sanatçımız önümüzdeki günlerde bu sefer kendine has tekniğini öğretmek üzere Bahreyn' e özel davet aldığını ve bu davete icabet ederek ülkesini temsil etmenin gururu ile yola çıkacağını belirtti. PRİZREN BALKAN GÜNLÜĞÜ arşıyaka Belediyesi, kardeş şehirlerinden Prizren ile dostluğunu pekiştirdi. 1996 yılında Sırbistan’ın bir kenti olan Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle, bu ülkenin bir kenti haline gelen Prizren’in yeni yönetiminin isteği üzerine, her iki kent arasındaki protokol, belediye başkanlarının katıldığı törenle yenilendi. Prizren Belediye binası “Beyaz Saray”da düzenlenen imza töreninde Karşıyaka Başkanı Cevat Durak ile Kosova Prizren Belediye Başkanı Prof. Dr. Ramadan Muya, yenilenen protokole imza attı. Karşıyaka ve İzmir’de Kosova kökenli çok sayıda yaşayanın olduğunu belirten Başkan Durak, “İki kent arasındaki dostluğu arttırmak istiyoruz” dedi. Geçmiş yıllarda başlayan kardeş şehir ilişkilerinin kültür sanat K etkinliklerinin yanı sıra, ticaret yönüyle de sürmesini arzuladığını belirten Durak, “Ortak projeler hayata geçirebiliriz” diye de ekledi. Türkiye’nin her zaman Kosova’ya desteğini gördüklerini belirten Prizren Belediye Başkanı Ramadan Muya ise, “Türkiye, Kosova halkını savaştan önce, savaş döneminde ve savaştan sonra da hep destekledi. Türk Taburu Prizren’de halen bulunuyor. Kentimizde Türkçe ana diller arasında yer alıyor. Dostluklarımızın sürmesini çok istiyoruz“ diye konuştu. Karşıyaka ile Prizren arasındaki “Kardeş Şehir” ilişkilerini pekiştiren törene Prizren Meclis Başkanı Niyazi Krüesiu, Türkleri temsilen seçilmiş Başkan Yardımcısı Orhan Lopar, 1. Başyardımcısı Rujdi Reca, Prizren Belediyesi müdürleri, Karşıyaka Belediyesi’nde kardeş şehir ilişkilerini yürüten Etüt ve Proje Müdürü Tayfun Varlı da katıldı. SAYFA 10 10 Güncel TURİSTLER MEMNUN KALMALI [email protected] Kenan KURTEŞ uristlerin ülkemizden mutlu ayrılması için kolları sıvayan Kültür ve Turizm Bakanlığı, valiliklere genelge gönderdi. Genelgede turistlerle ilgilenen görevlilerin yabancı dil bilmesi, korsan taksinin önlenmesi, başıboş gezen hayvanların koruma altına alınması gibi tedbirler bulunuyor. Geçtiğimiz yıl Türkiye’ye 36 milyonun üzerinde turist geldi. Bu yıl bu sayının artması için farklı çalışmalar yapılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı ise turistlerin memnuniyeti için kolları sıvadı. Yoğun başlayan yaz sezonunda, turistlerin kirlilikten korsan taksiye, gürültüden kötü kokuya kadar birçok olumsuzluktan etkilenmemesi için tüm valiliklere genelge gönderdi. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik adına gönderilen genelgede, belirlenen tüm kriterlere göre turistik tesislerin, lokantaların, şehir içindeki lavaboların, tur acentelerinin sıkı bir şekilde denetlenmesi isteniyor. “Ülkemize gelen ziyaretçilerin memnun ayrılmalarını sağlayacak; bu durum ise ülkemizin uluslararası arenada imajına olumlu yönde katkıda bulunarak ülkemizin tanıtımına büyük katkı sağlayacaktır.” ifadelerinin yer aldığı genelgede valiliklerin denetiminin önemine işaret ediliyor. T YABANCI DİL BİLEN ÇALIŞANLAR Yapılması istenen düzenlemeler listesinin ilk sırasında turistlere hizmet veren tüm görevlilerin yabancı dil bilen kişilerden seçilmesi ve bu kişilerin nezaket kurallarına uygun, onlara yol gösterici, güven sağlayacak şekilde yürütülmesi isteniyor. Komisyon karşılığında turistleri otel, pansiyon ve mağazalara götüren hanutçu diye aldırılan kişilerle alışverişe veya geziye çıkan turistlerin rahatsız edilmemesi genelgenin bir başka maddesi. Genelgede dikkat çeken isteklerden biri de ‘taksi şoförlerinin yolculardan fazla ücret almasının ve korsan taksiciliğin önlenmesi.’ ‘Cadde ve sokaklarda başıboş gezen kedi ve köpeklerin koruma altına alınması, trafik sıkışıklığına yol açtığı görülen minibüs duraklarında gerekli düzenlemelerin yapılması da diğer maddeler. İşletmelerde çalışan personelin kılık, kıyafet ve görünümlerinin temiz, müşterilere karşı davranışlarının da olumlu olmasına itina gösterilmesinin de talep edildiği genelgedeki diğer maddeler de şöyle: “Belediye denetiminde çalışan konaklama, yeme-içme ve eğlence tesislerinin fiyat, kalite ve temizlik yönünden sürekli denetiminin sağlanması, müşteriye sunulan her ürünün fiyatının mutlaka fiyat listesinde yer almasının sağlanması, bu yerlerdeki fiyat listelerinin yabancı dillerde de hazırlanması. Çöplerin sokağa bırakılmasından, toplanması ve imhasına kadar temizlik ve çevre açısından gerekli önlemlerin alınması, korsan çöp ve kağıt toplayan kişilerle mücadele edilmesi, temizlik kampanyaları düzenlenmesi.” Bu arada Türkiye'nin, 2023 yılında dünya turizminde ilk 5 ülke arasına girmesini hedefleyen Kültür ve Turizm Bakanlığı, turizm bölgelerinin teknik altyapılarının oluşturulması ve mevcutların iyileştirilmesi için bu yıl sektöre 130 milyon lira destek verecek. SIYAH MAVI KIRMIZI SARI KOSOVA 22 Temmuz 2013 Pazartesi Makedonca’y› söktüler, dil sertifikalar›n› ald›lar S BATILI ÜLKELER MISIR’A DA DUYARSIZ Ege Bölgesi'nde yaflayan Makedonya göçmenlerinin iste¤i üzerine Makedonya Baflbakan› Gruevski'nin talimat›yla düzenlenen dil kurslar›n› baflar›yla tamamlayanlara sertifikalar› verildi H.MERKEZİ BALKAN GÜNLÜĞÜ ge Bölgesi'nde yaşayan Makedonya göçmenlerinin isteği üzerine Makedonya Başbakanı Gruevski'nin talimatıyla düzenlenen dil kurslarını başarıyla tamamlayanlara sertifikaları verildi. Ege Bölgesi'nde yaşayan Makedonya göçmenlerinin talebi üzerine Makodenya Başbakanı Nikola Gruevski'nin talimatı, Makedonya'nın Ankara Büyükelçisi Goran Taskovski'nin himayesinde düzenlenen Makedonca dil kurslarını başarıyla tamamlayanlar sertifikalarını törenle aldı. Makedonya Başbakanı Gruevski'nin geçen yıl İzmir'e gerçekleştirdiği ziyarette, Makedonya Göçmenleri Dernekleri yöneticileri tarafından iletilen talep üzerine İzmir'in E Bornova, Konak, Selçuk, Çiğli ve Bergama ilçeleri ile Aydın'ın Tepecik beldesinde toplam 7 merkezde düzenlenen Makedonca dil kursları sona erdi. Makedonya Eğitim Bakanlığı tarafından görevlendirilen öğretmen tarafından verilen dil eğitimini başarıyla tamamlayan 248 kişiye, Makedonya'nın Ankara Büyü- kelçisi Goran Taskovski'nin de katıldığı törenle sertifikaları verildi. Makedonya Göçmenleri Dernekler Platformu Dönem Başkanı İzmir Makedonya Göçmenleri Derneği Başkanı Medat Şenay öğrenci ve yetişkinlere yönelik olarak iki ayrı grupta düzenlenen kurslar ile çok önemli faydalar elde edildiğini ifade etti. Kursu başarıyla bitirenlere verilen sertifikanın, Makedonya'da üniversite öğrenimi için dil yeterlilik belgesi yerine geçtiğini ve bu sayede genç kuşaklara Makedonya'da üniversite öğrenimi seçeneği sunduklarını belirten Şenay, kursla aynı zamanda genç kuşağın ya da göçmen ailelere gelin ya da damat olarak katılanların aile büyükleriyle yaşadıkları iletişim kopukluğu sorunun aştıklarını söyledi. NATO S›rplara göz k›rpt› BRÜKSEL-BALKAN GÜNLÜĞÜ ATO Genel Sekreteri ve eski Danimarka Başbakanı olan Anders Fogh Rasmussen, Sırbistan’ın ileride NATO üyesi olabileceğini söyledi. Brüksel’deki NATO’nun merkezinde yaptığı açıklamada Rasmussen, “NATO’nun kapısı Sırbistan’a açık” mesajını gönderdi. Ağustos 2009?da Türkiye’nin de onayıyla NATO Genel Sekreteri olan Rasmussen, demokratik bir ülke olan Sırbistan’ın NATO üyesi olmaması için bir sebep olmadığını söyledi. Sırbistan kamuoyu ise NATO üyeliği konusunda Rasmussen kadar istekli değil. Yapılan son anketlere göre Sırbistan halkının yaklaşık dörtte üçü NATO üyeliğine karşı duruyor. N 1999 yılında Kosova Savaşı sürerken NATO’nun hava saldırılarıyla 78 gün boyunca Sırbistan’ı bombalaması ve seyreltilmiş Uranyum kullanması halkın bel- leğinde oldukça taze. Bu arada Bosna Hersek’in NATO üyeliğine en güçlü muhalefetin de BH Sırp Cumhuriyeti tarafından geldiğini hatırlatalım. S›rp as›ll› müzisyen Rajnatoviç huzuru ‹slamiyet’te buldu B tan gerçekten ne istediğimi sorgulamaya başlamam etkili oldu. Gerçeği ve insandan daha yüce varlığı ararken dini kitaplar okumaya başladım. Tevrat'ı ve İncil'i okuduğumda benim tam manasıyla memnun etmediklerini gördüm. Tevrat'ta ve İncil'de gördüğüm bazı noktaları din adamlarına sordum, ancak aklıma yatan cevapları alamadım. Daha sonra, İslamiyet'i araştırmaya başladım. Kuran-ı Kerim'i okudum, çok şükür aklımda hiçbir şüphe kalmadı ve bir süre önce Müslüman olmaya karar verdim. Hamza ismini aldım. Müslüman olduktan sonra hissettiklerimi kimseye açıklayamam, onu sadece yaşayanlar bilir.'' uriye’de iki yıldan beri süren iç savaşa karşı ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin ilgisi büyük ölçüde azaldı. Almanya gibi ülkeler artık Esad’ın iktidarda kalmasına yeşil ışık yakıyorlar ve bu konunun yavaş yavaş gündemden düşmesini istiyorlar. Aynı gelişmeyi Avrupa’nın birçok ülkesinde de görmek mümkün. Avrupa’da baktığımız zaman Batı ülkeleri hiçbir zaman Mısır’daki darbeye ve bu gelişmelere soğuk bakmıyorlar. Eğer siz Paris’te, Brüksel’de, Berlin’de yetkililerle görüşürseniz Mısır’a daha demokrasi için erken görüşü hakim. Mübarek’e karşı halkın ayaklanması sonucu Mursi rejimi ve Müslüman kardeşler iş başında geldiler. Bunlar ülkenin gelişmesi için olumlu çalışmalar yapmıyorlar o yüzden “Demokrasinin kesilmesi Batı’nın zararına değildir” görüşü içindeler. Şu anda baktığınız zaman Afrika ülkeleri dışında Mısır’daki gelişmelerle ilgili ciddi bir şekilde tek fikir beyan eden Türkiye’dir. Mısır’dan da Türkiye’ye tepki gelmeye başladı. Bugünkü yönetim büyükelçilik vasıtası ile Türkiye’nin içişlerine karışmaması gerektiğini söyledi ve bu konuda bir tepki koydu. Avrupa Birliği ülkeleri de bundan çekiniyor. Mısır hakikaten Avrupa Birliği için İslam dünyasında önemli bir ülke. Ticari olarak çok büyük etkisi yoksa da turizm açısından Mısır Avrupa ülkelerinden birçok kişinin ucuz turizm ülkesi olarak ziyaret ettiği bir yer. Bu kapsamda Mısır’daki askeri darbeye hiç biri darbe demediği gibi Mursi’nin iktidardan gidişine sevinmiş ya da en azından daha tedbirli yaklaşırsak üzülmemiş bir havaları var. Bundan sonra herhalde Batı görelim Avrupa Birliği ülkeleri Temmuz ve Ağustos ayında politik olarak bir dinlenceye çekiliyorlar. Ağustos ayında Avrupa Birliği’nin neredeyse hiç bir komisyonu hiç bir örgütü çalışmıyor. Temmuz ayında da ciddi bir rahatlık ve az çalışma ortamı var. Şimdi herkesin beklentisi Mısır’da gelişim nasıl olacak? Mursi karşıtları askeri darbeye ne kadar karşı koyacaklar, yoksa askeri darbe yapan ordu yavaş yavaş iktidarı emin adımlarla ele geçirecek mi? Avrupa Birliği ülkelerinin buna Amerika Birleşik Devletlerini de dahil edelim tek korktukları Mısır’da ciddi bir iç savaş çıkması. İstikrarsız bir konum haline gelmesi Mısır’daki gelişmeler iç savaş açısından Avrupa Birliğini huzursuz edecek gelişmeler. İç çatışma çıkmadığı müddetçe Mısır konusunda Batı ülkelerinin duyarsızlığının devam edeceğinden hareket edebiliriz. Şimdi bakarsanız Türkiye’nin dışında buna ciddi tepki veren sadece Tunus ve Kenya. Tunus’un tepkisinin çok ciddiye alındığını sanmıyorum, çünkü zaten Tunus da bir demokrasi sınavından geçme konumunda. Kenya’nın dünya ülkeleri arasında etken bir gücü yok. Şuanda eğri oturup doğru konuşmak gerekirse Türkiye tek başına askeri darbeye karşı çıkan bir ülke. Avrupa Birliği’ne tam üyelik görüşmeleri yapan bir ülkeyiz ve şimdiye kadar bu konuda da ciddi bir gelişme yok. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bu konuda cok iyi çalışıyor . Önemli ve duyarlı ülkelerdeki bütün Büyülelçilerimizi Ankara’ya davet etti. Başta Hüseyin Avni Karslıoğlu Almanya Büyükelçimiz olmak üzere tartışmalar yapıyor. Türkiye ve bugünkü hükümet kendisini Mursi hükümeti ile özdeşleştiriyor. Türkiye’de yapılabilecek bir darbe olarak görüyor. SURİYE’DEN SONRA MISIR SARAYBOSNA BALKAN GÜNLÜĞÜ osna Hersek'in ünlü müzisyenlerinden Sırp asıllı İgor Rajnatoviç, ölüm ve insan tabiatına dair varoluşsal sorularına İslamiyet'te cevap bulduğunu belirterek Müslüman oldu. Müslüman olduktan sonra müzik kariyerini de İslamiyet'e adayan Rajnatoviç, yazdığı ve seslendirdiği şarkılarla dinleyenlerine İslami mesajlar veriyor. Rajnatoviç, Bosna savaşında, yakın arkadaşı Kenan Şahinoviç'i kaybettiğini ve bu olayın ruhunda derin izler açtığını belirtti. Arkadaşının şehit edilmesinin ardından evrene, ölüme, hayata ve insanın tabiatına dair pek çok şeyi sorgulamaya, varoluşa dair cevapların peşinde koşmaya başladığını ifade eden Rajnatoviç, şöyle konuştu: ''Benim İslamiyet'i seçmem, birkaç parçanın bir mozaiği oluşturması gibi. Bazı soruların cevaplarını aramam, bu hayat- Prof.Dr. Faruk ŞEN Yunan sanatç› Ananiadou’dan ilginç sergi SAKIZ BALKAN GÜNLÜĞÜ limpoi Köyü’ndeki Amethistos Restaurant’ta sergilenen eserler deniz kabuğu, taş, tüy ve tahtalardan oluşuyor. Sergi hakkında gazetecilere açıklama yapan sanatçı Daizy Ananiadou, sanatla çocukluk yaşlarından itibaren ilgilenmeye başladığını belirterek, "Bu sergimde değişik tekniklerle doğada bulunan deniz kabuğu, taş, tüy ve tahta gibi malzemelerden yaratıcı eserler ortaya çıkartmaya çalıştım. Bu eserler duvarınızı süsleyebileceği gibi evde dekorasyon amaçlı da O kullanılabilir. Sanatseverler sergiyi, Temmuz ayı sonuna kadar Amethistos’da görülebilirler" dedi. Amethistos Restorantı Halkla İlişkiler sorumlusu İrene Sassau ise işletmenin özellikle Türk müşterilere yönelik hizmet verdiğini belirterek, "Olimpoi köyü tipik bir Sakız köyü. Buranın en güzel özelliği ise doğal yapısını koruması. Buraya gelen müşteriler her hafta sonu Atina’dan gelen müzik grupları ile Yunan müziğinin keyfini yaşıyorlar. Ayrıca işletme olarak da gündüzleri çeşitli sergi ve etkinliklerle turistlere hizmet veriyoruz" şeklinde konuştu. Türkiye’nin bu ikinci yalnızlığı oldu. Biliyorsunuz Suriye konusunda da Türkiye yalnız kalmıştı. Biz 911kilometre sınırımız olan Suriye’nin iç işlerine karışır bir duruma geldik ve batılı dünyanın gözünde El Kaide ve Kürtleri destekleyen bir konuma girdik. Zira El Kaide’nin de Kuzey Suriye’de yaptırımları bugün Esat’ın acımasız rejimine eşit bir durumda. Dolayısı ile Türkiye her iki konuda da yalnız bırakılmış bir ülke. Türkiye son yıllarda güçlü bir konum içinde. Fakat Mısır’da çok fazla ileri gidip içişlerine karışmamamız lazım. Baktığınız zaman askeri müdahaleye Batılı ülkeler tepki gösterir fakat iç işlerine karışmazdı. Biz hem tepki gösteriyoruz hem de iç işlerine karışmak istiyoruz. Bu bizim için sorun olur. Mısır halkı Türkleri ve Türkiye’yi seven bir halk. Şimdi hangi tarafın haklı olduğunu, ne açıdan bugünkü darbenin sağlam kanallara dayandığını da bilmiyoruz. Bu açıdan bizim biraz daha geri vitese geçmemizin Türkiye’nin dış politikası açısından doğru olacağı kanısındayım. Ahmet Davutoğlu muhakkak aktif müdahalelerde bulunuyor fakat Avrupa Birliği ülkeleri şuanda Türkiye’den gelen atılımlara hiç cevap vermiyor. Suanda diplomatik olarak atılım yapacak durumumuz yok. Almanya ile ilişkilerimiz çok gerilmiş durumda. Diğer güçlü ülkeler kendi politikalarını uygulamaktalar ve Mısır’la katiyen kötü bir duruma düşmek istemiyorlar. Bu açıdan Türkiye’nin büyük bir yaptırım gücü yok. Davutoğlu zaten bu ülkelerdeki Büyükelçileri çağırarak büyük bir atılım içine girdi. Atılımın çerçevesinde fazla Mısır’ın iç işlerine karışmadan devam ederse faydalı olacağını düşünüyorum. İngitere son yıllarda Avrupa’nın bir çok atılımına karşı çıkan yada en azından duyarsız kalan bir konumda. İngiltere’ye baktığımız zaman ABD ile dengeleri daha çok uyuşan bir ülke ve İngiltere’nin ABD politikası Polonya gibi ülkelerden de destek görüyor. Ben İngiltere’nin gerek Suriye gerekse Mısır konusunda AB’nin geneli ile aynı fikirde olmadıgını düşünüyorum. Göstergeler bunu böyle ortaya çıkarıyor. Önümüzde güç günler var. Başka ülkelerdeki çatışmalara daha soğukkanlı yaklaşmamız ülkenin yararınadır. SAYFA 11 KOSOVA 22 Temmuz 2013 Pazartesi SIYAH MAVI KIRMIZI SARI Araflt›rma 11 Dzeko Hodzic [email protected] Sembollerin ustas›: Elvin ÖZTÜRK Onun kanatlar› yorgun benimse ruhum dingin. Besledim ruhumu yeflillerin reverans›ndaki do¤a ile Adriyatik’in yeflil mavi rengi. Berrak sular›n içindeki parmak midyelerin deldi¤i kayalar ile. ‹yot kokusunu sindirdim ci¤erlerime... Kuşlar da bu sabah benim gibi az evvel göz kırptık birbirimize lakin göz kapaklarımızın bile kâh yorgunluktan kâh mutluluktan hali dermanı kalmamış. Ne derseniz deyin gezip gelmenin mutluluğumu, yoksa evde olmanın huzurumu ikisi birbirine karıştı sanırım. Onun kanatları yorgun benimse ruhum dingin. Besledim ruhumu yeşillerin reveransındaki doğa ile Adriyatik’in yeşil mavi rengi. Berrak suların içindeki parmak midyelerin deldiği kayalar ile. İyot kokusunu sindirdim ciğerlerime. Çektikçe çektim daha derine. Beynim fısıldadı kulaklarıma iyot sevdam şiirimi usul usul. Deniz sevdama ulaşamadığım günlerde biriktirdiğim mısralarımdı. Şimdi o kokunun içinde dillendirdiğim. B ‹YOT SEVDAM Fısıltılar geldi burnuma sabah ile Hepsi birbirinden önde Ama istediğim değil Ah be kalksam doğrulsam da Hasta dimağlardan Nice devran devran yollar alsam da Yakalasam iyot kokusunu Sakinleşsem enginliğinde Huzurlaşsam maviliğinde Kokunu çekip Altın varaklarında Resmetsem tablolarımı Beyaz köpüklerde yüzdürsem kulaçlarımı Benliğimin üç beş şarjını tamamlasam Koklayarak iyot sevdanı… İşte tamda bu şiirimdeki gibi benliğimin üç beş şarjını tamamladım sanırım. En çok ta her şeyden önce sanat ile. Yine bir çalıştay da bata çıka boyalara biraz oradan biraz buradan diye diye bulandım. Dostların fırçalarını izledim. Sofralarda demlendim sanatın sohbetinde. Gecelerde şarkılar söyleyen pamuk yastık seslerde uyuttum hayallerimi. Tam 15 gün dolandım geldim. Şimdi siz söyleyin yorgunluk mu, mutluluk mu. Ben tarif edemedim kuşa. Oda bana… Karadağ’da idim bu sefer, hiçte kara olmayan bir dağda her yer yemyeşil orman. İnsanlar candan, güler yüzlü. Gerçi ülkeye girerken tablolarım ile biraz sıkıntı çektim ama şükür onu da hallettik. Gazetemizin sahibi Sayın Milletvekilimiz Rıfat Sait’in desteği hızır gibi yetişti sağ olsun. İşte on- dan sonrası bir doyum sofrası. Ruhum ve dimağım birbirlerinden çaldılar tabakları, beslendikçe beslendiler. Tabi nice sanatçılar biriktirdim ben de satırlarıma sizlerle bir bir paylaşmak için. Hatırlarsanız daha önceki sayılarımızdan birinde bahsetmiştik Abaz Dizdaraviç’ten işte onun düzenlediği çalıştaya katılmak ve kişisel sergimi açmak için Karadağ’dayım. Çalıştayın yapılacağı mekâna doğru ilerliyorum. Arkadaşlar dostlar ile merhabalaştıktan sonra içerden Dzeko Hodzic çıkıyor. Nasıl mutlu oluyorum onu gördüğüm için. Bir sene önce Konya’da organize edilen bir çalıştayda beraber idik kendisi ile. Sonrasında İzmir Balkan Festivali’ne gelmişti kendisi ben o zaman felçli idim. Geldiğini duydum önce bir düşündüm nasıl giderim sonra dedim ki niye gitmeyeyim sanatçı bir dostum ta oralardan geliyorsa ben felçli de olsam onu karşılamaya giderim. Ve ikinci görüşmemizde böyle gerçekleşmiş oldu kendisi ile. Beni görünce çok sevindi. Değneklerimin olmadığını görünce daha çok. E doğru ya hayata yeniden merhaba demiştim. Bir gecede felç olup daha sonra Allahın izni ile onu yenmenin yeniden sanatın peşinde seyahat etmenin huzuru ile daha mı başka bakıyordum hayata artık bilmiyorum. Ne tesadüf ki şu an bu satırları yazarken iç kanama geçirmemin de seneyi devriyesi tam bir sene olmuş yeniden başlamanın. Ve çok şükür ki satırlarımdayım. Renklerimdeyim. Mısralarımdayım… Nerde kalmıştık hım tamam hemen oturduk uzun sohbet ettik. Anladınız evet bugün bu büyük üstat konuk satırlarımıza. Dzeko Hodzic kimdir biraz bahsetmeye ne dersiniz? 1950 yılında Karadağ Cumhuriyeti’nin Godiyev şehrinde başlıyor hayatına. BOSNA HERSEK RESSAMLAR B‹RL‹⁄‹ ÜYES‹ 1970 senesinde İpek kasabasında Resim Lisesi’ni bitiren sanatçı 1972 senesinde Pedagoji Akademisi Resim Bölümü’nü tamamlayarak 1979 senesinde ilk kişisel sergisini açıyor. Ve her şey işte o an başlıyor dile kolay tam 60 kişisel 300 kusur karma sergi ki bunlara çalıştaylar bienaller dâhil değil. Ömrü sanatın gölgesinde mi yoksa tam kendisi olarak mı geçiyor işte o belirsiz. Sanırım sanattan bir ömrün içinde yardımcı oyuncu rolünde kendisi. Başrol sanatın. 1980 yılında Bosna Hersek Ressamlar birliği üyesi oluyor. 1992–1995 döne- izlerini yeni bir onurda uyandırmak istiyor. Yok, edemiyor o izleri. O zaman o izlerden yeni temizlikler yaratmak istiyor bes belliki. Ahşa- bın tahripsel izleri, beyazın örttüğü bir onurda uyandırmak sanatçının içindeki duygusallığın şiirselliği. 2007- 2010 yıllarında ‘’ Yok olanlar ‘’ dizi halindeki resimleri bu çağrışımların en iyi göstergesi belki de. Aslında Dzeko Hodzic Bosna Hersek geleneksel sembollerinin yorumları ile sanatını oluşturmaktadır. Lakin savaş gibi bir doğaüstü olaya nasıl kayıtsız kalabilirdi ki. Bu neden ile eserlerinin hemen hemen hepsinde. Savaş ve yıkım ile kaplanmış Bosna Herminde “Savaşın Tanığı” adlı çalışmalarından oluşan ilginç eserler yaratıp sergiliyor. Savaş alanlarından ahşap artıklar kullanıyor eserlerinde bazen birkaç acı bazen birkaç gözyaşı, savaşı buluyor büyük bir inada ve cesarete… Ahşap savaşın canlı tanığı. Ve o bu tanığı kullanıyor eserlerinde savaşın tahripsel izlerini yaşatmak istercesine. Cesaret, kararlılık ve büyük duygusal güç ile örülmüş yaşamın ağırlığının, savaşın, acının yansıması gerek bu serisinde gerekse bütün eserlerinde göze çarpan bir gerçeklik. Resimleri bazen onun çığlığı, öfkesi bazen de ilahi gücü olmuş. İlahi simgeler ile beslediği çizimler ona ve seyredenler e cesareti, sabrı ve onuru sunmakta. Bir serisinde tablolarını beyazlattığını görüyorsunuz sanatçının. Beki neden bu beyazlık, neden simgelerin üstü örtülü diye sormaktan alamadığınız bir noktada fark ediyorsunuz ki tablolarını özellikle beyazlattığını. Yeni bir onuru geliştirmek için beyazlatıyor. Acıyı umuda, şiiri anlatıma bağlamak için. İçinde yoğrulan acıyı, bir sanatçının duygusallığı ile baktığı savaşın o korkunç sek yakın tarihi temalar ile İslami motifleri oldukça fazla tespit edebilirsiniz. ST‹L‹ZE ED‹LM‹fi MOT‹FLER Çalışmaların da genellikle soyut semboller ve son derece stilize edilmiş motifler hakim olmakla beraber. Renklerin etkisinde de bu manevi tutuma özel önem gösterdiği söylenebilmektedir. İslami sembollerin işlenişi maneviyat dünyasının yoğunluğunu gösterirken kayıtsız kalamadığı dünya ise onun erdemliğini ve olmuşluğunu vurgulamaktadır. Maneviyat dünyasının izlerini dünyaya, dünyanın izlerini de maneviyatına karıştırmak konusunu eserlerinde büyük bir ustalık ile işlemektedir. Bu bağlamda hemen hemen dünyanın tüm ülkelerinde sergiler açmış çok sayıda ressamlar buluşması ve bienale katılım göstermiştir. Kendisi de ülkesinde uzun yıllardır çalıştaylar organize etmektedir. Ressamlığının yanında sanat eleştirmenliği yapmakta benim sergimde içlerinde sayılmakla beraber birçok ressamın sergisini açarak kendinden sonraki neslinde hep yanında bulunduğunun örneğini göstermektedir. 2002 yılından beri Almanya Kunst Verein Erlangen Birliği üyesidir. Bir süre Almanya da yaşayan ve orada üreten Hodzic ülkesinden ayrı kalamamış, beslendiği özü bırakamayarak Bosna Hersek’e geri dönmüş ve hala yaşamını orada sürdürmektedir. Hayat bizi nereye savurursa savursun özümüze dönme çabası buradan geliyor sanırım. Bir başka ülkede yaşarken bile her zaman ülkene dönme çabası, kendi şehrinde özünde olma isteği bu sanırım köklerini kökenlerini arama düşüncesi bu. Oralardan beslenmek mi daha kolay yoksa orada olduğumuz için mi daha üretken oluyoruz işte bu tartışılır. Ama şu bir gerçek ki her nesnenin özüne dönme çabası yadsınamaz. Ve tarih hayat aktıkça mutlaka özünüze doğru çekilirsiniz. Siz dönemiyorsanız bile sizden sonraki kuşaklar mutlaka bir geri dönüş sağlar. Nerden mi biliyorum. Atalarımın topraklarındayım her fırsatta. Balkanlarda üretiyorum. Balkanlar da yazıyorum ve orada besliyorum ruhumu… Biz Dzeko Hodzic ile daha nice sergilerde çalıştaylarda buluşacağız. Ben benim dilimden sizlerinde tanımasını istedim büyük üstadı. Hayatı sanat birini. Nasıl kendini ifade edişini. Sadeliğin vurgulanışı eserlerinde bize onu çok iyi anlatıyor aslında. Beyazlığın altındaki karmaşa, yalnızlığın altındaki kalabalık gibi. Tabloları onun ruhu. O yalnız görünse de kalabalık biri. Dolu dolu biri. İçinde birçok Dzeko barındıran ve aslında bu Dzekoların her biri toplanınca kendi olan biri. Maneviyatının yoğunluğunda yaşayan İslami sembolleri tablolarında olduğu kadar yüreğinde de taşıyan biri. Daha birçok şey söylenebilir o ve sanatı hakkında belki satırlarda sığmaz. En iyisi ben onun herkesten saklamayı tercih ettiği güzel melodik ninni gibi sesisin sırrında dinleneyim biraz. Aramızda kalsın o söylerken ben gizli gizli kaydetmiştim. Şimdi yorulduğumda dinlenmek için diniliyorum arada bir. Haftaya başka bir Karadağlı üstadın satırlarında soluklanacağız. Evlerinde gittiğimde içmiştim. Biraz mavi böğürtlen suyu içip o düzenlimi düzenli atölyesinde sanattan dem vuracağız. SAYFA 12 22 Temmuz 2013 Pazartesi www.balkangunlugu.com 600 YILLIK TAR‹H‹N AZ‹Z HATIRASINA Karateciler Karada¤’dan Avrupa üçüncüsü döndü ‹flitme Engelliler Olimpiyat› Sofya’da H.MERKEZ‹ BALKAN GÜNLÜ⁄Ü zmir’de devam eden ‹flitme Engelliler Spor Federasyonu Hentbol Milli Tak›m› Kamp› 26 Temmuz - 4 A¤ustos tarihleri aras›nda yap›lacak Deaflympics (‹flitme Engelliler Yaz Olimpiyat Oyunlar›) 2013, 84 ülkeden 3 bin sporcunun kat›l›m›yla Bulgaristan’›n baflkenti Sofya’da yap›lacak. Türkiye’nin 16 branflta kat›ld›¤› yaz olimpiyatlar›na Hentbol Milli ‹ Tak›m Kafilesi toplam 25 kifliyle ülkemizi temsil edecek. Hentbol Milli Tak›m›m›z 2012 Avrupa fiampiyonas›’nda 2. ve 2009 olimpiyatlar›nda da 4. olmufltu. A Milli Tak›m Teknik Direktörü Doç Dr. Serdar Eler “‹flitme Engelliler Hentbol Tak›m›m›za ait sporcular›n yüzde 85 iflitme kayb›na sahip sporculardan oluflmakta ve hiçbir ülke tak›m›nda bu seviyede sporcu yok bu yüzden madalyan›n en çok Türk Tak›m›na yak›flaca¤›n›” dile getirdi. HERCED NOVİ-BALKAN GÜNLÜĞÜ vrupa Kulüpler Karate Şampiyonası’nda yüksek performansını devam ettiren Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü Karate Takımı, takım halinde üçüncü olarak bronz madalya almayı başardı. Bu yıl 11’incisi yapılan Avrupa Kulüpler Karate Şampiyonası Karadağ’ın Herceg novi şehrinde yapıldı. Mayıs ayında Edirne’de düzenlenen Türkiye Kulüpler Karate Şampiyonası’nda birinci olarak Türkiye’yi etme hakkı kazanan Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü, A SIYAH MAVI KIRMIZI SARI 30 ülkeden 600 sporcunun katılımıyla gerçekleşen Avrupa Kulüpler Karate Şampiyonası’nda yüksek performansını devam ettirerek takım halinde bronz madalya almayı başardı. Büyükşehirli karateciler birinci turu geçtikten sonra ikinci turda Bosna takımını yenerken, şampiyonanın tek yenilgisini ise sayı averajıyla birinci olan Hırvatistan’ın Zagreb takımından aldı. Üçüncülük karşılaşmalarında Sırp ekibini ve röpesaj finalinde İtalyan takımını açık ara yenen Büyükşehir ekibi Avrupa Kulüpler Şampiyonası’nın en çok takdir toplayan takımı oldu. Spor Günlü¤ü ÇİLEK MODASI HIZ KESMİYOR, YA KAKTÜSLER! [email protected] Suzan ERNOYAN ürkiye’deki tabirle “çilek” transfer modası aldı yürüdü. Her takım kadrosuna çilek katmak için birbiriyle yarışır duruma geldi. Üç büyüklerin “çilek” transferleri normal karşılanabilir, sonuçta şampiyonluk yarışı için gerekli. Ancak PTT 1 Lig takımlarının “çilek” tutkusunu anlamak mümkün değil. Maddi sıkıntılarla boğuşan ve transferde hareket edemeyen Manisaspor’a, Belediye Başkanı Cengiz Ergün, iki çilek hediye edecekmiş. Beşiktaş ve Fenerbahçe‘nin kiralık olarak düşündükleri isimlerden iki tanesini Cengiz Ergün, Başkan Manisa’ya getirecekmiş. Bravo başkana. Dilerim bu destekler diğer Belediye Başkanlarına da örnek olur. O zaman ortalık çilekten geçilmez artık.! Süper Lig takımlarından ve son anda asansör olmaktan kurtulan Ege’nin tek takımı Akhisarspor ise kadrosuna Fransız asıllı Senegalli bir “Çilek” katacakmış. Bakalım hangi kulüpler yeni “çilekler transfer edecek. Kulüplerin az ama öz olsun diye yöneldikleri çilek transferler sayısındaki düşüşe karşın, geçen yıl 700 milyon dolar seviyesinde olan anlaşmaların, mali portresi bu yılın aynı dönemi olarak 1 milyar dolara dayandığı söyleniyor. Yani Brezilyalı, Kolombiyalı, Alman futbol yıldızlarının transferlerine sahne olan ve son 6 ayda kulüplerin harcadığı para geçen yıla göre artış gösterdiğini görüyoruz. En çok futbolcu ihraç eden ülke Brezilya olurken, geçtiğimiz yıl transfere en çok para harcayan ülke sıralamasında “Türkiye 78 milyon dolarla üçüncü sırada” Bu rakamla Türkiye’nin İspanya ve Almanya gibi ülkeleri bile geride bıraktığı görülüyor. Sonra deniliyor ki, kulüplerimiz mali kriz içinde. Hadi canım geçiniz bunları. Kulüpler transfere bu kadar çuval dolusu para ayırmak yerine bonservis bedeli olmayan oyunculara yönelmeleri doğru olmaz mı? Allahtan geçen yıl uygulanan yabancı sınırlaması bu yıl değişti de, kulüplerimizin transfer iştahı kesildi. Çilek, çilek, diye kendimizi paralayıp duruyoruz, ancak yaşı kemale gelmiş ve ülkemizin kaktüse dönüşmüş olan “çilekleri” ne yapacağız, onları kim transfer edecek, hiç düşündünüz mü? Hele ki, yaşı geçmiş olan ve mecburen üçüncü lige dönüş yapan topçular. Üçüncü lig takımlarının statü gereği, 30 yaşında futbolcu oynatamayacağına göre... T