İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI ÖZEL BEYLERBEYİ ANAOKULU 2015 – 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI VELİ BÜLTENİ Eylül 2015 PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BÖLÜMÜ ANAOKULUNA MERHABA! Değerli Veliler, Kiminizle öğrencilerimizi bir sınıf daha büyütmenin, kiminizle ise tanışmanın ve yeni başlangıçlar yapmanın heyecanını yaşadığımız şu günlerde, sizin için hazırladığımız bu bültenle okulun ilk haftalarında taşıyabileceğiniz soru ve endişelere ışık tutmayı amaçlıyoruz. Öğrencilerimizin bireyselliklerinin geliştiği bu yaş dönemi, onların hayatındaki birçok kilometre taşını da içinde barındırıyor. Anaokuluna başlangıç ve alışma süreci çocuklar için kısıtlı süreyle de olsa aileden ve evden ayrılma, ayrı bir birey olarak daha özerk ve farklı bir ortama uyum sağlama açısından o kilometre taşlarından biridir. Hem sizin hem de çocuğunuzun önünde alışılması gereken yeni bir okul sistemi, sosyal ortam ve belki de hayatın içinde yeni düzenlemeler yaşarken heyecan ve mutluluğun yanı sıra biraz kaygı taşımanız da son derece normal ve yaygın bir durumdur aslında. Çocuğun penceresinden bakıldığında okulun başlaması ile birlikte bazıları anneden ayrı kalmaya, yeni ortam ve kurallara; bazıları da akademik beklentilere ayak uydurmaya çalışıp zorlanabilirler. Bu durum çocuklarda çeşitli kaygı tepkileri ortaya çıkarabilir. Anne babalar olarak bu süreçte çocuğunuzu en çok rahatlatacak şeyin anlayış, sevgi ve güven olduğunu unutmamak onlara okul hayatına alışmak için ihtiyaçları olan zamanı tanımamıza da yardımcı olacaktır. OKULDA İLK GÜNLER Okula başlamak hem aile hem de çocuk için önemli bir olaydır ancak bu konu üzerinde gereğinden fazla durmak çocuğunuzun kaygısını arttırarak okula uyumunun zorlaşmasına yol açabilir. Okula yeni başlayan her beş çocuktan dördünün okulun ilk günü sınıfta kaygı yaşadığını ortaya koyan araştırmalar da göz önüne alındığında, ne kadar önceden bu yeni başlangıca hazırlanmış olsalar da, ilk günler öğrenciler arasında ağlayan birkaç çocuğun olması şaşırtıcı değildir. Bu, kaygılanmayı gerektirmeyen son derece normal bir durumdur. Yapılan benzer araştırmalarda okulun ilk günlerinde çocuğun anne-babasından ayrılırken güçlük çekmesiyle daha sonraki psikolojik ve eğitimsel gelişimi arasında herhangi bir ilişki bulunmamıştır. Okula uyum süreci, farklı yaş grupları için farklı zorluklar içerebilir: Yetişkinlere aşırı bağımlı olma ya da yetişkinden korkma, Kendini ve duygularını ifade edebilme konusunda zorluk yaşama, Arkadaş ilişkilerinde gerekli olan sosyal beceriyi kullanamama, Okul ve sınıf kurallarına uymada zorluk, Dikkatini yeteri kadar uzun süre odaklayamama, Yönergeleri anlama ve uygulamada güçlük yaşama, 2 Okul ile ilgili sorumluluklarını yerine getirememe, Yaş grubunun gerektirdiği bilişsel ve motor becerilerde zorlanma, Kendisini tehlikeli durumlardan koruyamama okula uyum sürecinde öne çıkabilecek sorunlardır. Çocukların, okula başladıkları ilk günlerde hayatlarındaki bu değişime gösterdikleri tepkiler çeşitlidir. Bazı çocuklar ilk günlerinde uyumlu davranışlar ve dikkat çekici olumsuz bir tepki göstermezler. Kimi çocuklar ise çok açık şekilde ağlama, bağımlı, saldırgan ya da kontrolsüz davranışlar gibi uyumsuzluk tepkiler gösterebilirler. Bu tepkiler çevreden gözlenebildiği için çocuğa yardım edilmesi daha kolaydır ancak çocukların gecikmiş tepkiler vermesi de karşılaşılabilen ve üstünde durulması gereken bir durumdur. Çocuğunuzda fark ettiğiniz değişimleri sınıf öğretmenleri ve rehberlik birimimiz ile paylaşmanız, hem açık bir iletişimle karşılıklı güven duygusunu pekiştirecek hem de sorunun işbirliği içinde çözülmesine olanak sağlayacaktır. Okula uyum sürecinde “ilk gün sendromu” dışında bazen “okul fobisi” olarak adlandırılabilecek durumlarla karşılaşılabilir. Okul fobisinin asıl kaynağının anneden ayrılma korkusu olduğu söylenebilir. Özellikle aşırı korumacı, özerkliğin gelişmesine müdahaleci tutumlara sahip ebeveynlerle büyümüş çocuklar, anneleri olmadan kendilerini güvensiz ve tehlike içinde hissedebildiklerinden genellikle korumalı ortama dönmeyi isteyerek okulda kalmayı reddederler. Ev ortamındaki bir huzursuzluk, boşanma, ciddi bir hastalık durumu da çocuğun zayıf gördüğü ebeveyni yalnız bırakmak istememesi sebebiyle benzer tepkilere yol açabilir. Bu tür durumlarda çocuğunuzdan sıklıkla karnının ağrıdığı, okulda sıkıldığı, okulu sevmediği, arkadaşları tarafından dışlandığı, öğretmeninin ona iyi davranmadığı ile ilgili şikâyetler ve evde kalan aile bireyleri ile ilgili soruları duyabilirsiniz. Özellikle okul ile ilgili yakınmaların uzun süre devam etmesi halinde okul ile iletişime geçerek, sorunun çözümü yönünde birlikte adım atmak yararlı olacaktır. AİLE BÜYÜKLERİNİN TUTUMU NE OLMALIDIR? Genel olarak aile bağlarına önem veren bir toplumun parçası olarak büyükanne, büyükbaba ve akrabaların da çocuklar üzerinde rol model olarak önemli etkileri olduğunu görüyoruz. Bu nedenle bültenimizde yer verdiğimiz görüş ve önerileri, çocuğunuzla iletişimde olan aile büyükleriyle de paylaşmanın destekleyici olacağına inanıyoruz. Okulun ilk günlerinde, anne-baba ya da aile büyükleri olarak kendi sakinliğinizi korumak, kaygılarınızı çocuklarınıza sözlü ya da sözsüz mesajlarla hissettirmemeniz önemlidir çünkü korku ve kaygı bulaşıcıdır ve çocuklar biz büyüklerin bu duygularından kolayca etkilenebilirler. Ayrıca büyüklerin çocuğa aşırı bağımlı olması, çocuk eve geldiğinde okulla ilgili çok detaylı ve fazla soru sorulması, yaşadığı problemleri dinlemekten çok üstlenmek ve çözmeye çalışmak gibi koruyucu tutumların da çocuktaki korku ve kaygıları beslediği görülmektedir. 3 İşte okulun ilk günlerinde sizlere yardımcı olabileceğini düşündüğümüz birkaç ipucu: Okulla ilgili çocuğunuzu önceden bilgilendirin. Yemeklerini nerede yiyecekleri, tuvalet ihtiyaçlarını nasıl giderecekleri gibi günlük rutinler hakkında bilgi almak çocuğunuzu büyük ölçüde rahatlatacaktır. Bir sonraki gün için giysi ve çantasını birlikte, çocuğunuzun da seçimlerini göz önüne alarak hazırlamanız ertesi sabahın telaşını azaltabilir. Çocuğunuz birkaç hafta içinde bu düzene uyum sağlamaya ve giderek daha az zamanda hazırlanmaya başlayacaktır. Tatil döneminde esneyen uyku saatlerini, okula başlamadan en azından bir hafta önce düzene sokmak hem çocuğunuzun sabah hazırlıklarını gerginlikten uzak tutacak hem de okulda daha keyifli bir gün geçirmesini sağlayacaktır. Çocuğunuz onu bıraktığınız anda tedirgin görünmeye başlarsa, sınıfa girince kendini daha iyi hissedeceğini, her şeyin yolunda gideceğini ona anımsatın. Sınıftaki diğer arkadaşlarının da onunla benzer duygular yaşayabileceklerini, öğretmeninin onu sabırsızlıkla beklediğini söyleyebilirsiniz. Ayrılırken ağlarsa, net bir tavırla gitmeniz gerektiğini ve onun da zamanla kendini daha iyi hissedeceğini söyleyip kısa bir kucaklaşmadan sonra kararlı adımlarla çocuğunuzu öğretmenine bırakarak ayrılmanızı öneririz. Vedalaşma süresini uzun tutmayın. Sınıf önünde beklemeniz çocuğunuzu daha fazla kaygılandırıp uyum sürecini uzatacaktır. Çocuğunuz üzgün görünse bile ayrılma konusunda tereddüt hissetmeyin. Çocuğunuzun ayrılmakta özellikle zorlandığı bir kişi yerine, daha rahat ayrılabildiği kişilerce okula bırakılmasını planlayabilirsiniz. Çocuğunuz kaygı duyduğu, canı sıkıldığı her durumda ne kadar endişelendiğinizi anlamak için size bakacak ve endişeli olduğunuzu gördüğünde korkmakta haklı olduğunu düşünecektir. Bu nedenle ne kadar tedirgin ve gergin olursanız olun, dışarıdan bakıldığında sakin ve rahat görünmeye çalışın. Okul bittiğinde eve nasıl döneceği ve evde onu kimin karşılayacağı ile ilgili net bilgiler verin. Özellikle kaygılı çocuklar akşam okulda kalacakları, sizin onu okulda unutacağınız, servis şoförünün evin yolunu bulamayacağı ya da eve gidince onu kimsenin karşılamayacağı gibi düşüncelerle okula gitmek istemeyebilir. Çocuğunuza okulun her zaman çok eğlenceli ve çok mutlu bir ortam olacağı garantisini vermeyin. Bazen zorlandığı, sıkıldığı, yorulduğu zamanları da olacaktır. Daha sonra hayal kırıklığına uğramaması için sorduğu sorulara gerçekçi cevaplar vermeye çalışın. Çocuğunuza asla tutamayacağınız sözler vermeyin. Örneğin, sınıf dışında onu bekleyeceğinizi söyleyip daha sonra gitmek durumunda kalmanız çocuğunuzun durumunu daha da zorlaştırır ve endişesini artırır. 4 Okul idaresi, sınıf öğretmeni ve rehberlik birimi ile iletişim halinde olun. Çocuğa, öğretmenine güven duyduğunuzu hissettirin ve kendisinin de güvenebileceği mesajını verin. Eğer varsa, ilk günlere dair kaygınızı çocuğunuzun yanında dile getirmemeye özen gösterin ve okulla ilgili yaşadığınız sorunlar varsa onun yanında konuşmayın. Öğretmenin rolünü çocuğa doğru tanımlayın. (Abla, teyze vb. ifadelerden kaçının.) Alışma döneminde çocuğunuzu motive edici ödüller kullanmak (birlikte sinemaya gitmek, özel bir program yapmak vb.) bu süreci kolaylaştırabilir ancak çocuğa vaat edeceğiniz normalde almayacağınız büyük ve pahalı hediyeler onda okulun ancak bu büyük ödüller uğruna katlanılması gereken bir yer olduğu fikrini uyandıracaktır. Çocuğunuza bu yeni başlangıçta güvendiğinizi, başarılı olacağına dair inancınızı mutlaka belirtin çünkü çok az şey, bir insana sorumluluk vermek ve ona güvendiğinizi belli etmek kadar onun gelişmesine hizmet eder. Çocuğunuzla konuşurken ya da ondan söz ederken aşağıdakilere benzer ifadeleri kullanmanız iletişiminizi olumsuz yönde etkileyecektir: Eğer ağlarsan giderim. Kimseye kendini sevdirmez, çok çekingendir. Şımarıklık yapma! Şimdi sınıfına git, akşama senin için ne almamı istersin? Ağlarsan akşama gelip seni almam. Böyle davranırsan bu okulda kimse seni sevmez. Bugün okulda kalırsan, yarın okula gitmeyebilirsin. Galiba sen okula alışamayacaksın. Acaba bugün başlamasan mı? Arkadaşların seni sevdi mi? Öğretmenin sana iyi davrandı mı? Çocuğunuz eve geldiğinde; Okulda yaşadıklarıyla ilgili onunla konuşmanız onu rahatlatır. Her okul dönüşü, eğer isterse, olan biten o günden aklında kalanları size anlatmasına izin verin. Böylece onun okul yaşamına ilgi duyduğunuzu yansıtır ve onun da okula karşı ilgisini pekiştirebilirsiniz. Ancak bununla birlikte çıkışı hem fiziksel hem de duygusal olarak çok yorgun olabileceğini ve her şeyi anlatmak istemeyebileceğini aklınızdan çıkarmayın. Sabırlı olun ve dinlenmesine izin verin. Okul çocukların aileden bağımsız, özerk alanıdır. Bu sebeple yaşadıklarını, o gün okulda neler yaptıklarını sizinle çok fazla paylaşmak istemeyebilir, sorularına 5 evet- hayır, hiçbir şey, sadece oyun oynadık gibi kısa cevaplar verebilirler. Bu son derece normal bir durumdur. Okulla ilgili sohbetlerinizde “Sıkıldın mı?, “Okuldan korkma.” gibi olumsuz ifadelerden kaçınmaya çalışın. Bunun yerine çocuğunuzu daha iyi anlamanızı sağlayacak sorular tercih edebilirsiniz. Örneğin: -Sence bugün okulda olan en iyi-en kötü şey neydi? -Eğer seçme şansın olsaydı, sınıfta kiminle otururdun, oynardın? --Okuldaki en harika yer neresi? -Bugün herhangi birine nasıl bir yardımın dokunmuştur acaba? -Bugün en çok ne zaman mutlu/mutsuz hissettin? -Sence okulda neyi daha çok öğrenmelisin? -Öğretmeniniz size en çok neyi öğretmek istiyor sence? -Sınıfınızdaki en komik kişi kim, neden? -Eğer yarın sınıf öğretmeni sen olsaydın, neler yapardın? -Bugün okulda kalemlerini kullandığın 3 farklı zamanı anlatır mısın? Neler yapıyordun? Evde çocuğu, öğretmeni ile tehdit etmeyin. (Yemeğini yemezsen öğretmenine söyleyeceğim.) Çocuğunuzun okulda olacağı zaman dilimi için onun yanında özel planlar yapmayın. Çocuğunuzun okula düzenli olarak gelmesini sağlayın. Gösterilen her türlü özene rağmen, her yıl okula uyum sağlama konusunda güçlük yaşayan çocuklar olabilmektedir. Bu durumda zaman kaybetmeden sınıf öğretmeni ve Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü ile işbirliği yapmak, süreci daha rahat atlamanıza yardımcı olacaktır. Hepimize sağlıklı, mutlu ve başarılı bir yıl diliyoruz. 6 KAYNAKÇA: - Okul Çağı Çocuğu, Haluk YAVUZER, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2000. Çağdaş Okulda Eğitim ve Öğretim, İzzettin ALICIGÜZEL, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 1998. Çoluk Çocuk Dergisi, Eylül, 2001. Popüler Psikiyatri, Eylül-Ekim, 2011. Eyvah! Çocuğum Okula Başlıyor, Hatice ŞENEL G., Özgür Yayınları, 2007. 7