Asya-Pasifik`te Trans-Pasifik Ortaklığı ve Bölgesel

advertisement
Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti
Sayfa
Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı ve Bölgesel Kapsamlı
Ekonomik Ortaklık
Yrd. Doç. Dr. Emine AKÇADAĞ ALAGÖZ
ABD dış politikasının yönünü AsyaPasifik olarak belirleyen Obama
yönetimi, Çin’in bölgede artan
etkinliğine karşı bölge ülkeleriyle
ilişkilerini geliştirme, askeri ittifaklarını
güçlendirme,
Güneydoğu
Asya
Ülkeleri Birliği (ASEAN) ve AsyaPasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) gibi
örgütlerle bağlarını kuvvetlendirme
yoluna gitmiştir. ABD’nin bölgeye yönelik bu
girişimlerinin en fazla ses getireni, yeni nesil
uluslararası ticaret anlaşması olarak addedilen
Trans-Pasifik Ortaklığı (Trans-Pacific Partnership/TPP) aracılığıyla ekonomik işbirliğinin artırılmasıdır. 2008 yılında görüşmeleri başlayan
anlaşmanın Ekim 2015 başında üyelerce imzalanması, TPP’nin içeriğine, uluslararası ticaret
açısından önemine, gerek üyeler gerek üçüncü
taraflar gerekse Asya-Pasifik bölgesi üzerindeki etkisine ilişkin hususların yeniden tartışmaya açılmasını beraberinde getirmiştir. Bu
çalışmada TPP, bölgedeki ABD-Çin rekabeti
kapsamında ele alınacak ve bu anlaşmanın AsyaPasifik bölgesindeki güvenlik temelli ilişkilere
muhtemel etkisi üzerinde durulacaktır.
Trans-Pasifik Ortaklığı
TPP; 2002 yılında Brunei, Singapur, Şili ve Yeni
Zellanda arasında serbest ticaret anlaşması girişimi olarak ortaya çıkan Trans-Pasifik Ekonomik Ortaklık Anlaşması’na ABD’nin 2008’de
dahil olması sonucu gündeme gelmiştir. Başkan
Obama’nın Asya odaklı politikası, TPP’yi Amerikan dış politikasının önemli bir hamlesi haline
getirmiştir. Anlaşmanın amacı, Pasifik üzerinden Doğu Asya ülkelerinin Batı yarımküreye
ekonomik olarak bağlanması olsa da ülkelerin
konumu, TPP’nin sadece bir ticaret anlaşması
değil, aynı zamanda bir jeopolitik girişim olduğunu ortaya koymaktadır.
Bugün TPP’ye taraf olan 12 ülke (ABD, Japonya, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Meksika, Şili, Singapur, Brunei, Vietnam, Peru ve
Malezya) küresel gayrı safi hâsılanın %40’ını,
uluslararası ticaretin ise üçte birini oluşturmaktadır.1 Dünya Ticaret Örgütü tarafından henüz
düzenlenmemiş alanları da kapsadığından yeni
nesil ticaret anlaşması olarak nitelendirilen
TPP’nin, küresel ticaretin 21. yüzyılın gerektirdiği yüksek standartlara ulaştırılması amacına
1 Brock R. Williams, Trans-Pacific Partnership Countries: Comparative Trade and Economic Analysis, CRS
Report for Congress, (June 2013):5.
Bilge Adamlar Stratejik
Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM)
www.bilgesam.org
Mecidiyeköy Yolu Caddesi, No:10, 34387 Şişli -İSTANBUL www.bilgesam.org www.bilgestrateji.com [email protected] Tel: 0212 217 65 91 - Fax: 0 212 217 65 93
© BİLGESAM Tüm hakları saklıdır. İzinsiz yayımlanamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
1
Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti
katkı sağlayacağı ifade edilmektedir.2
29 bölümden oluşan anlaşma; mal ticareti
ve pazara giriş hükümleri ile başlamakta;
gümrükler, ticaretin kolaylaştırılması, hayvan ve
bitki sağlığı, yatırımlar, hizmetler, fikri mülkiyet,
kamu ihaleleri gibi ticaretin geleneksel alanlarını
olduğu kadar internet ve dijital ekonomi, kamu
iktisadi teşebbüslerinin uluslararası ticaret ve
yatırımlardaki konumları gibi yeni konuları da
içermektedir.3 Standart serbest ticaret antlaşmalarından farklı olarak; kapsamlı pazara ulaşım
(tarifelerin ve tarife dışı engellerin azaltılması),
bölgesel yaklaşım (sorunsuz ticaretin oluşturulması, sınırların bütünleştirilmesi, istihdam yaratılması), yeni nesil ticarete yönelik girişimler
(inovasyon, verimlilik ve rekabet gücünün artırılması), kapsayıcı ticaret anlayışı ve bölgesel
bütünleşme platformu niteliği gibi özelliklere
sahiptir.
TPP müzakerelerinde, ülkelerin özellikle korudukları sektörlerde (Japonya’nın pirinç üretimi
gibi) tarifelerin indirilmesi, gümrük yönetimlerinin ve kurallarının uyumlu hale getirilmesi,
fikri mülkiyet hakkının güçlendirilmesi, rekabet
hukuku kurallarının düzenlenmesi gibi hususlar
ön plana çıkmaktadır. ABD’nin fikri mülkiyet ve
biyolojik ilaçlarının patentlerinin korunması konusundaki tutumu, Yeni Zelanda’nın süt ürünleri
ile ilgili ısrarlı pazar giriş talebi, Avustralya’nın
ABD’ye şeker ihracatı girişimi, Japonya’nın
pazarını ABD pirinç ve et ithalatına açılması
en çetin müzakere konularıdır.4 Üye devletlerin
2 Office of the Press Secretary, the White House, ‘Remarks by President Barak Obama at Suntory Hall’, http://
www.whitehouse.gov/the-press-office/remarks-presidentbarack-obama-suntory-hall. (Erişim: 05.11.2015).
3 Bozkurt Aran, “Trans Pasifik Ortaklık ve Türkiye”,
TEPAV, (Ekim 2015):3.
4 A.g.e
Sayfa
anlaşmazlık yaşadığı temel unsurlar ise özellikle
otomotiv ve ilaç sanayisine ilişkin hükümlerdir.
Başkan Obama’nın Asya-Pasifik’e yönelik ekonomi politikasının belkemiğini oluşturmakla
birlikte TPP ile ilgili ciddi eleştiriler de mevcuttur. Anlaşmanın eşit güçte olmayan devletleri
aynı kurallara göre yarışmaya zorlayan adaletsiz
bir yapıda olduğu, ulusal hukuk sistemlerinin
üzerinde birtakım sonuçlar doğurma potansiyeli,
gelişmekte olan ülkelerin teknolojiye erişimini
sınırlandırması, küçük ölçekli işletmelere zarar
vermesi ihtimali ve Asya’da ekonomik gelişiminin mimarı olarak gösterilen devlet kontrolündeki ya da devlet destekli şirketleri zor durumda
bırakması başlıca eleştiri kaynaklarıdır.5
Çin’in Karşı Hamlesi
TPP, 2011’den itibaren dış politikasının yönünü
Asya-Pasifik olarak belirleyen Obama yönetiminin bu bölgedeki nüfuzunu artırma ve güçlenen
Çin’e karşı oyun kurucu rolünü pekiştirme amacının bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
TPP’ye ABD’nin stratejik hedefleri kapsamında
bakıldığında, ekonomik durgunluğun aşılması
amacıyla Obama’nın ticarete ve bilhassa ihracata yöneldiği görülmektedir ki TPP’nin bu anlamda Asya-Pasifik ile olan ilişkileri güçlendirecek
olması önem taşımaktadır. ABD malları açısından en geniş pazar niteliği taşıyan TPP ülkelerinin ABD ihracatındaki yerinin 2012 yılında %61
olduğu, Obama’nın “dünya pazarlarının % 95›i
sınırlarımız dışında. Amerika›da üretilen malları
ve hizmetleri diğer ülkelere satabilmemizi sağlamamız gerekiyor”6 açıklaması çerçevesinde
5 Rick Rowden, “9 Ways the TPP Is Bad for Developing Countries”, Foreign Policy, July 7, 2015, http://
foreignpolicy.com/2015/07/07/9-ways-the-tpp-is-bad-fordeveloping-countries/ (Erişim: 07.11.2015).
6 “Çin şeffaf olmalı”, Bloomberght, 8 Ekim 2015, http://
www.bilgesam.org
2
Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti
göz önünde bulundurulmalıdır.7 Ayrıca TPP’nin
yürürlüğe girmesiyle oluşacak rekabetçi ortam,
diğer ülkelerin de anlaşmaya dahil olma taleplerini artıracak, böylece ABD önderliğindeki yeni
ekonomik yapıda daha fazla ülke yer alacaktır.
Öte yandan TPP daha önce imzalanmış ve birbiriyle çelişen maddelere sahip serbest ticaret anlaşmalarını tek bir çatı altında toplayarak bunların yaratacağı olumsuz durumları önleyebilmesi
açısından önemlidir. Bunun dışında TPP, uzun
vadede ABD›yi Çin›in nüfuzunun her geçen gün
artığı bölgede oyun kurucu haline getirebilir ki
bu bağlamda Obama›nın “Bölgedeki kuralları
biz yazmazsak, Çin yeniden yazacaktır” sözü
hatırlanmalıdır.8
“Bu kadar geniş çaplı ve bölgenin ekono-
mik entegrasyonu açısından önem taşıyan
bir anlaşmaya Çin gibi bölgedeki siyasi ve
ekonomik etkisi tartışılmaz bir ülkenin dahil olup olmayacağı tartışma konusudur.”
Bu kadar geniş çaplı ve bölgenin ekonomik entegrasyonu açısından önem taşıyan bir anlaşmaya Çin gibi bölgedeki siyasi ve ekonomik etkisi
tartışılmaz bir ülkenin dahil olup olmayacağı
tartışma konusudur. Kasım 2013’te ABD’nin
mevcut üyeler arasındaki görüşmeler sona ermeden yeni bir ülkenin üye olarak kabul edilmeyeceğinin açıklanmasıyla Çin, en azından
www.businessht.com.tr/piyasalar/haber/1137367-cinseffaf-olmali (Erişim: 09.11.2015).
7 Alan Field, “Will Canada’s gain from the upcoming
TPP winding up givivng away to the US?”, Canadian
Sailings, October 14, 2013, http://www.canadiansailings.
ca/?p=7538(Erişim: 09.11.2015)
8 “Obama Presses Case for Asia Trade Deal, Warns
Failure Would Benefit China”, The Wall Street Journal,
April 27, 2015, http://www.wsj.com/articles/obama-presses-case-for-asia-trade-deal-warns-failure-would-benefitchina-1430160415 (Erişim: 10.11.2015).
Sayfa
şimdilik, bu ortaklığın dışında kalmıştır. ABD
yönetimi anlaşmanın yürürlüğe girmesinden
sonra Pekin’in üyeliğine olumlu bakıldığını ifade etse de Obama’nın, birbirine geçmiş küresel
bir ekonomide Çin’in eski kurallarla hareket
edemeyeceği ve ekonomik büyümenin önemli
bir lokomotifi artık daha şeffaf, daha profesyonel ve yeni uygulamalara daha uyumlu olması
gerektiği açıklaması bu üyeliğin kolay olmayacağına işaret etmektedir.
12 ülkenin söz konusu anlaşmayı onaylaması
durumunda Çin’in önünde iki seçenek olacaktır:
gerekli standartlara ulaşmak için çabalayarak
ABD tarafından kuralları önceden belirlenmiş
oyuna dahil olmak veya bugünkü ekonomik büyümesini borçlu olduğu dış ticaretini zarara uğratacak olmasına rağmen TPP’nin dışında kalmak.
Başlangıçta Pekin TPP’yi Çin’in yükselişini
engellemek için ABD’nin kullandığı stratejik
bir araç olarak yorumlamıştır. Çin medyasında
TPP, Çin’i ve diğer yükselen ekonomileri
yeni ticaret düzeninden çıkarmaya çalışmanın
yolunun aranması şeklinde yorumlanmıştır.
ABD Savunma Bakanı Ashton Carter’ın yeniden denge kurma stratejisinin uygulanması için
TPP’nin büyük önem taşıdığını, ABD çıkarlarını
ve değerlerini yansıtan bir küresel düzenin kurulmasında bu anlaşmanın bir uçak gemisi kadar
önemli olduğunu dile getirdiği düşünülürse bu
yorumların temelsiz olmadığı anlaşılacaktır.9
Ancak son dönemde Çinli yöneticilerin daha
ılımlı söylemlerde bulunduğu görülmektedir.
9 Secretary of Defense Speech, Remarks on the Next
Phase of the U.S. Rebalance to the Asia-Pacific (McCain Institute, Arizona State University), April 6, 2015,
http://www.defense.gov/News/Speeches/Speech-View/
Article/606660/remarks-on-the-next-phase-of-the-usrebalance-to-the-asia-pacific-mccain-instit (Erişim:
10.11.2015).
www.bilgesam.org
3
Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti
Çin Ticaret Bakanlığı, “Çin TPP’ye üyeliğin
olumlu ve olumsuz yönlerini, hakkaniyet ilkesi
ve ortak çıkar temelinde analiz edecek ve kararını verecektir” açıklamasında bulunmuştur.10 Bu
tavır değişikliğinin sebebi, öncelikle TPP’nin
dışında kalmanın getireceği zararların daha net
hesaplanmış olmasıdır. Zira Çin’in ihraç ettiği
ürünlerin benzerlerini ihraç eden Vietnam ve
Malezya’nın TPP’ye dahil olması rekabeti artıracak ve Çin’in ihracat oranlarını düşürecektir.
Japonya ve Güney Kore gibi iki önemli ticaret
ortağının TPP’ye dahil olması durumunda bu
ülkelerle dış ticaretin zarar görmesi söz konusudur. TPP’ye bağlı ticari tercih değişimleri sonucunda Çin’in 2020’de 28 milyar $, 2025’te
ise 47 milyar $ kaybı olacağı tahmin edilmektedir.11 Ekim 2015 itibariyle Çin’in son 6 yılın
en düşük büyüme oranını kaydettiği göz önünde
tutulursa dış ticarette daha fazla kayıp yaşamak
Çin ekonomisi için ciddi sorunlar doğurabilir.
Öte yandan TPP’nin sadece Asya-Pasifik’teki ticaret kurallarını yeniden belirlemeyeceği, gelecekte çok taraflı ticari serbestleşmeyi de yeniden
şekillendireceği düşünülmektedir.12 Bu sebeple
Çin’de bazı çevreler TPP’ye dahil olunmasının uzun vadeli çıkarlar açısından önemli olduğunu dile getirmektedir. Çin’in Trans-Pasifik
Ortaklığı’na açık olması gerektiği Çin Sosyal
Bilimler Akademisi Dünya Ekonomi ve Siyasi
Enstitüsü araştırmacısı Zhang Lin, Çin’in enerji
kaynakları ve iş gücüne dayanan geleneksel dış
10 MOFCOM, “Interview with the Spokesman of the
MOFCOM”, http://www.mofcom.gov.cn/article/ae/
ag/201305/20130500146218.shtml (Erişim: 10.11.2015).
11 Peter Petri, Michael Plummer and Fan Zhai, The
Trans-Pacific Partnership and Asia-Pacific Integration: A
Quantitative Assessment, Peterson Institute of International Economics, November 2012, p.78
12 Ming Du, “Explaning China’s Tripartite Strategy toward the TPP Agreement”, Journal of International Economic Law, 18:2 , (May 2015):413.
Sayfa
ticaret modelini değiştirmesi, uluslararasılaşma
seviyesini yükseltmesi ve yabancı ülkelerle işbirliğini artırarak iç reformları da desteklemesi
gerektiğine dikkat çekmektedir.13
“Gerek TPP’nin ABD’nin Çin’i çevrele-
mek için uygulamaya koyduğu stratejik
bir hamle olduğu algısının yaygın olması,
gerekse TPP’nin öngördüğü pazar ve iç
düzenleme standartlarının Çin gibi gelişmekte olan ülkeler için oldukça yüksek
olması Pekin’i farklı arayışlara sevk etmektedir.”
Ancak gerek TPP’nin ABD’nin Çin’i çevrelemek için uygulamaya koyduğu stratejik bir
hamle olduğu algısının yaygın olması, gerekse
TPP’nin öngördüğü pazar ve iç düzenleme standartlarının Çin gibi gelişmekte olan ülkeler için
oldukça yüksek olması Pekin’i farklı arayışlara
sevk etmektedir. Bu arayışın sonucu ise Çin’in
Asya-Pasifik bölgesinde kendi serbest ticaret
anlaşması stratejisini ortaya koymak olmuştur.
12 bölge ülkesiyle serbest ticaret anlaşması imzalayan ve hâlâ farklı ülkelerle bu konuda görüşmeler yürüten Çin’in hedefi, Asya özelinde bir
ekonomik ve ticari yapı oluşturmaktır. Bu amaçla ASEAN tarafından ortaya konan Bölgesel
Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (Regional Comprehensive Economic Partnership/RCEP) inisiyatifini aktif olarak desteklemektedir. ASEAN
örgütü, “ASEAN+1” yaklaşımıyla Çin, Güney
Kore, Japonya, Hindistan, Avustralya ve Yeni
Zellanda gibi ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları imzalamış ve Doğu Asya’nın ekonomik en13 “Trans-Pasifik Ortaklığı’na Çin’in katılımı tartışılıyor”, AB Haber, 8 Ağustos 2015, http://www.abhaber.
com/trans-pasifik-ortakligina-cinin-katilimi-tartisiliyor/
(Erişim: 12.11.2015)
www.bilgesam.org
4
Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti
tegrasyonunda öncü rol üstlenmiştir. ABD’nin
TPP hamlesi sonucu pek çok ASEAN üyesinin
ABD ile görüşmelerde bulunması, ASEAN’ı
bölgesel ekonomik entegrasyon hususunda
lider konumunu kaybetme ve ötekileştirilme
tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Bu endişe
sonucu ASEAN 2012’de Bölgesel Kapsamlı
Ekonomik Ortaklık oluşturulması önerisinde
bulunmuştur. Pekin’in ciddi destek verdiği,
hatta son dönemde öncülük ettiği bu girişim,
ASEAN ile daha önce serbest ticaret anlaşması imzaladığı 6 ülke arasında ortak bir serbest
ticaret anlaşması tesis edilmesine dayanmaktadır. Görüşmelerin ilk turu Mayıs 2013’te
başlamış olup bu ortaklık mal ve hizmet ticareti,
yatırım, ekonomik işbirliği, fikri mülkiyet,
rekabet, anlaşmazlıkların çözümü gibi konuları
içermektedir. Mal ticaretinde tarife ve tarife dışı
engellerin, hizmet ticaretinde kısıtlama ve ayrım
gözeten tedbirlerin aşamalı olarak kaldırılması
öngörülmektedir.14
Sayfa
küreye bağlamaya çalışmaktadır. Müzakerelerin
sonuçlandırılıp anlaşmaların onaylanmasından
sonra, birbirini tamamlayıcı nitelikte olmaktan
uzak bu iki girişimin öngördüğü düzenlemelerin
çakışması halinde ilgili ülkeler bir tarafı tercih
etmek zorunda kalacaktır ki bu da bölgesel istikrar açısından olumsuz bir gelişme olacaktır.
Nitekim bu durum yükselen milliyetçilik, toprak
anlaşmazlıkları ve artan militarizm sebebiyle istikrar ve barışın hassas dengelere bağlı olduğu
bölgede yeni bir kutuplaşmaya yol açabilecektir.
“Çin, ABD’yi dışarıda bırakacak şekilde
Doğu Asya’da bir ekonomik entegrasyon
oluşturmayı amaçlarken, diğer tarafta
ABD Çin’in bölgedeki etkinliğini azaltacak
şekilde Pasifik üzerinden bölge ülkelerini
Batı yarımküreye bağlamaya çalışmaktadır.”
Asya-Pasifik’te nüfuz rekabeti içindeki iki gücün önderliğinde ortaya çıkan bu iki ekonomik temelli girişimin bölgede zaten var olan
bölünmeyi körükleyeceğini söylemek yanlış
olmayacaktır. Yedi Asya-Pasifik ülkesinin hem
TPP hem de RCEP ile müzakereleri yürüttüğü
göz önüne alındığında bu ülkelerin gelecekte bir
tarafı seçmek durumunda kalması muhtemeldir.
Zira bir tarafta Çin, ABD’yi dışarıda bırakacak
şekilde Doğu Asya’da bir ekonomik entegrasyon oluşturmayı amaçlarken, diğer tarafta ABD
Çin’in bölgedeki etkinliğini azaltacak şekilde
Pasifik üzerinden bölge ülkelerini Batı yarım-
Bir diğer konu TPP’nin güvenlik boyutudur ki
ticaret anlaşmalarının “güvenlikleştirilmesi”
eğilimi şüphesiz yeni değildir. 11 Eylül 2001
saldırıları sonrası NAFTA ülkeleriyle imzalanan
Güvenlik ve Refah Ortaklığı kapsamında ticari ve ekonomik ilişkiler geliştirilirken güvenlik alanı atlanmamış ve bu anlaşma sonucunda
ABD’nin Meksika’daki askeri varlığı artmıştır.15 TPP’nin de üye ülkelerin ilişkisi açısından
ekonomik olduğu kadar güvenlik boyutunun da
bulunduğu görülmektedir. Obama yönetimi bu
anlaşma aracılığıyla Avustralya, Japonya, Singapur, Yeni Zellanda gibi önemli Asyalı müttefikleriyle işbirliğini artırmayı, Vietnam ve Malezya
gibi Çin’in yükselişinin dengelenmesinde ehem-
14Ming Du, “Explaning China’s Tripartite Strategy toward the TPP Agreement”, Journal of International Economic Law, 18:2 , (May 2015):426.
15 Adrian Hearn and Margaret Myers, “China and the
TPP: Asia-Pacific integration or disintegration?”, The
Dialogue, (July 2015):3-4.
Bölgedeki Kutuplaşmanın Derinleşmesi
www.bilgesam.org
5
Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti
miyet arz eden ülkelerle de ilişkileri geliştirmeyi
amaçlamaktadır. Bu ülkelerle gelişen ekonomik
ve ticari ilişkilerin askeri ilişkileri de tetikleyeceği düşünülmektedir. Bu kapsamda 2014 yılında serbest ticaret anlaşması imzalayan Japonya
ve Avustralya’nın artan askeri işbirliği örnek
gösterilebilir.
Ancak TPP’ye dahil olma arzusunu dile getiren
Tayvan’ın durumu bu anlamda ciddi bir sorun
olarak ABD’nin karşısına çıkmaktadır. “Tek
Çin” politikası kapsamında Çin’in dahil olmadığı bir oluşuma (bilhassa güvenlik boyutu olan
bir yapıya) Tayvan’ın kabul edilmesi Asya-Pasifik’teki en hassas meselelerden birinin yeniden
alevlenmesine yol açabilir. Öte yandan ekonomik ve ticari gerekçelerle oluşacak anlaşmazlıklar (Japonya ve Güney Kore’nin birbirinin politik anlamda hassas pirinç pazarlarına ulaşımı
gibi)16 ters etki yaratarak güvenlik alanında da
işbirliğini engelleme potansiyeline sahiptir ki
bu durum ABD’nin Asya-Pasifik’te oluşturulmaya çalıştığı yapıyı olumsuz yönde etkileyebilir. Buna ilaveten TPP’nin öngördüğü yüksek
standartlar sebebiyle, yani ekonomik gerekçelerle, bu anlaşmanın dışında kalan Myanmar,
Laos ve Kamboçya gibi ASEAN ülkeleri mevcut sınır anlaşmazlıklarını rafa kaldırarak Çin ile
ilişkilerini geliştirmek için RCEP’yi uygun bir
platform olarak görebilir. Her ne kadar bölge ülkeleri Çin’in Doğu ve Güney Çin Denizi’ndeki
faaliyetlerini güvenlikleri açısından tehdit olarak
algılıyor olsa da ortak ekonomik çıkarların ilişkilere kazandıracağı ivme bu sorunların çözüme
kavuşturulmasa da dondurulmasını beraberinde
getirebilir.
16 Shihoko Goto, “Could the TPP actually divide Asia?”,
The Diplomat, (October 22, 2015): 2.
Sayfa
Sonuç
ABD’nin öncülük ettiği TPP anlaşması her ne
kadar uluslararası ticaretin 21. yüzyılın gereksinimlerine göre yeniden şekillendirilmesi amacının bir yansıması olarak nitelendirilse ve hedefin
Pasifik kıyısı ülkeler arasında ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi olduğu ifade edilse
de anlaşmanın bir de güvenlik boyutunun bulunduğu yadsınamaz. Çin’in artan ekonomik gücü
sonucu Asya-Pasifik bölgesinde ekonomik ve ticari temelli geliştirdiği ilişkiler ve gelişen askeri
gücünün etkisiyle bölgede nüfuzunu artırması
dış politikasının yönünü Asya-Pasifik olarak belirleyen ABD’yi çıkarları doğrultusunda önlem
almaya itmektedir. TPP’nin de bu kapsamlı önlemlerden biri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Üye ülkeler tarafından onaylanması
durumunda bu anlaşma ABD’nin bölgede yeniden oyun kurucu olmasına önemli katkı sağlayacaktır. Pekin her ne kadar anlaşmaya dahil olma
konusunu irdelediğini ifade etse de bu inisiyatifin Çin’in yükselişine karşı geliştirildiği algısı
mevcuttur. Bu durum Çin’i benzer bir ekonomik
girişimde bulunmaya sevk etmiş ve ASEAN tarafından öne sürülen RCEP inisiyatifinde öncü
rol oynamaya başlamıştır.
İki büyük gücün Asya-Pasifik’te etkinlik
sağlama mücadelesinin ekonomi temelli
stratejik hamleleri olarak nitelendirilebilecek
bu iki girişimin rekabeti, ekonomi ile güvenlik
arasındaki organik bağ göz önünde bulundurulduğunda bölgedeki kutuplaşmayı, hassas dengelerin bozulmasını ve istikrarsızlığı körükleyeceği söylenebilir. TPP’nin onaylanma sürecinin,
anlaşmanın öngördüğü standartların yüksekliği
ve üye devletlerin belli sektörlerdeki hassasiyeti
sebebiyle zorlu geçeceğinden kesin bir yargıda
www.bilgesam.org
6
Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti
bulunmak güçtür. Bununla birlikte yürürlüğe
girdiği takdirde bu anlaşmanın bölgedeki hem
ekonomi hem de güvenlik anlamında mevcut
yapıyı yeniden şekillendireceğini söylemek
mümkündür. Ancak bu durumda dahi üye devletler açısından Çin ile ilişkilerin göz ardı edil-
Sayfa
mesi muhtemel değildir, zira bölge ülkelerinin
de korumak istedikleri kendi çıkarları mevcuttur. Dolayısıyla uzun vadede Çin ve ABD’nin
bölgeyi rekabet alanı değil, işbirliği alanı olarak
görmesi tüm taraflar açısından en faydalı gelişme
olacaktır.
www.bilgesam.org
7
Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti
Sayfa
BİLGESAM Hakkında
BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur.
Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın
akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. Ulusal
ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştırmaktadır. BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki
gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.
Yazar Hakkında
Lisans eğitimini 2008 yılında Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan Akçadağ, 2009 yılında Fransız hükümeti başarı bursu ile gittiği Strasbourg Robert
Schuman Üniversitesi Yüksek Avrupa Bilimleri Enstitüsü’nden yüksek lisans derecesini almıştır.
2014 yılında Strasbourg Siyasal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler bölümünden doktorasını alan
Akçadağ, 2010 yılından beri BİLGESAM Güvenlik Araştırmaları Bölümü’nde uzman olarak çalışmaktadır. Emine Akçadağ Alagöz aynı zamanda Gelişim Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası
İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Fransızca, İngilizce, İspanyolca ve
başlangıç seviyesinde Japonca bilmektedir.
Çalışmalarını özellikle güvenlik ve savunma konuları üzerinde yoğunlaştıran Akçadağ, Kuzeydoğu
Asya, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası ve kamu diplomasisi hakkında çalışmalar yürütmektedir.
www.bilgesam.org
8
Download