TC Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi
Pedodonti Anabilim Dalı
SÜT DENTİSYONDA GÖRÜLEN MALOKLÜZYONLAR
KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR VE TEDAVİLERİ
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi Elif MOUSTAFA CHALİL
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Fahinur ERTUĞRUL
İZMİR - 2015
ÖNSÖZ
"Süt dentisyonda görülen maloklüzyonlar, kötü alışkanlıklar ve tedavileri" adlı
tezimde bana yardımını, anlayışını ve desteğini esirgemeyen çok değerli hocam sayın,
Prof. Dr. Fahinur ERTUĞRUL' a çalışmama olan katkılarından dolayı Dr. İlhan UZEL'
e sevgili meslektaşlarım Dt. Kutay KARACA, Dt. Selman ARSLAN' a ve öğrenim
hayatım boyunca sürekli yanımda olan sevgili aileme sonsuz teşekkürler.
İZMİR - 2015
Stj. Diş Hekimi Elif MOUSTAFA CHALİL
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ
2. SÜT DENTİSYONDA GÖRÜLEN MALOKLÜZYONLARIN TANIMI
VE ÇEŞİTLERİ..............................................................................................................2
2.1. Dikey Düzlemdeki Maloklüzyonlar...................................................................2
2.2. Ön-Arka Düzlemdeki Maloklüzyonlar..............................................................3
2.3. Yatay Düzlemdeki Maloklüzyonlar...................................................................5
3. KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR VE OLUMSUZ ETKİLERİ........................................7
3.1. Parmak ve Yalancı Meme Emme Alışkanlığı....................................................7
3.2. Dudak Emme ve Dudak Isırma Alışkanlığı.......................................................9
3.3. Tırnak Isırma ve Tırnak Yeme.........................................................................10
3.4. Dil İtimi ve Yanlış Yutkunma...........................................................................11
3.5. Ağızdan Solunum...............................................................................................13
3.6. Kendine Zarar Verme........................................................................................14
3.7. Bruksizm..............................................................................................................15
4. KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR SONUCU OLUŞAN MALOKLÜZYONLARIN
TEDAVİLERİ.................................................................................................................18
4.1. Parmak Emme Alışkanlığının Tedavisi............................................................18
4.1.1. Hatırlatma Tedavisi.....................................................................................20
4.1.2. Ödüllendirme Tedavisi...............................................................................21
4.1.3. Aparey ile Tedavi.........................................................................................21
4.1.3.1. Quad Helix Apareyi.............................................................................21
4.1.3.2. Parmak Engelleyici Aparey................................................................23
4.2. Yalancı Meme Emme Alışkanlığı Tedavisi.....................................................24
4.3. Dudak Isırma ve Emme Alışkanlığı Tedavisi..................................................25
4.4. Dil İtimi ve Yanlış Yutkunma Alışkanlığı Tedavisi........................................25
4.4.1. Dili Engelleyen Apareyler..........................................................................26
4.4.1.1. Sabit Dil Tutucular...............................................................................26
4.4.1.2. Hareketli Dil Tutucular........................................................................27
4.4.2. Eğitimle Tedavi...........................................................................................27
4.5. Kendine Zarar Verme Alışkanlığının Tedavisi..............................................28
4.6. Bruksizm Tedavisi............................................................................................28
5. SONUÇ........................................................................................................................30
6. KAYNAKLAR...........................................................................................................31
7. ÖZGEÇMİŞ................................................................................................................34
1. GİRİŞ
Çocuk diş hekimliğinde süt dentisyonun yeri ve önemi büyüktür. Daimi
dentisyonun gelişiminde süt dişleri büyük önem taşımaktadır. Çocukların büyüme ve
gelişim süresince süt dentisyon döneminde, bazı anomaliler görülebilir. Süt
dentisyonunda da maloklüzyon oluşabilmekte ve tedavi edilmez ise sürekli
dentisyona aktarılabilmektedir. Çocuklar dişlere ve destek yumuşak dokulara geçici
veya kalıcı şekilde zararlı olabilen, bazı kötü ağız alışkanlıklarına sahip olabilirler.
Kötü alışkanlıklar, çeşitli anomalilere ve maloklüzyonlara sebep olabilir. Örneğin
çocuğun tırnak yemesi, dudak emme, parmak emme, yutkunurken dili öne doğru
itilmesi gibi kötü alışkanlıklar çeneler arası ilişkiyi ve dişlerin düzgün dizilmesini
bozabilir ve ortodontik anomalilere yol açabilir. Bu alışkanlıklarının çoğu genellikle
fark edilmez ya da anne-baba tarafından önemsiz olarak kabul edilir. Fakat erken
teşhis edilir ve önlem alınırsa, olumsuz sonuçlar iyileşme gösterebilir. Bazen de tüm
önlemlere rağmen aynı kötü alışkanlıklar devam edebilir. Kötü ağız alışkanlıklarını
devam ettiren çocuklarda, şekil bozuklukları görülmeye başlar ve daimi dentisyonda
geri dönüşümü olmayan sorunlara yol açabilir. Bu nedenle çocuklarda, süt dentisyon
döneminde görülen kötü alışkanlıkların önüne geçmek için tedavilere en kısa
zamanda başlanmalıdır.
Bu çalışmanın amacı, süt dentisyonda görülen maloklüzyonları ve kötü
alışkanlıkları inceleyip, bunların oluşturacabileceği sorunları ve hasarları, tedavi
etmek için kullanılan yöntemleri ve çalışmaları literatür bilgisi içinde irdelemektir.
2. SÜT DENTİSYONDA GÖRÜLEN MALOKLÜZYONLARIN TANIMI VE
ÇEŞİTLERİ
Tüm dişlerin sıralandığı ve Sınıf I kapanış ilişkisinin bulunduğu oklüzyon
normal ya da ideal oklüzyon, oklüzyondan sapmalar ise maloklüzyon olarak
tanımlanmaktadır. Maloklüzyon literatürde “kötü kapanış” olarak geçmektedir.
Bazen çocukların çene ve dişleri düzgün olarak gelişemez ve bununla birlikte dişler
düzgün olarak dizilmezler, karşıt çenedeki dişlerle uyumlu olmayan bir kapanış
ilişkisine neden olabilmektedirler (1).
Maloklüzyon genel sağlığı etkileyen bir hastalık değildir, sadece dişlerin normal
pozisyonlarında olmamasıdır. Ancak bu durum, bireyin yüz şeklini, dişlerin
görünümlerini etkileyerek kişide utangaçlık, kendine güvende eksiklik ve hatta
depresyona sebep olabilir. Erken
dönemlerdeki problemler için çözümler
düşünülürken, problemin kesin olarak ne olduğu ve tedavinin hedefi açıkça
bilinmelidir. Az sayıda problem, gelişimin bu safhasında kesin ve tam tedavi
edilebilirken, bununla birlikte bazı basit dişsel problemler de çözülebilir (2).
2.1. Dikey Düzlemdeki Maloklüzyonlar
Emme alışkanlıklarından kaynaklanan ve dentoalveoler yapıda gözlenen ön
açık kapanışın süt dentisyonda görülme sıklığı fazladır ve alışkanlığın bırakılması ile
2
düzelmektedir (2). Derin kapanış görülme oranı yüksek olsa da, çapraz kapanışla
birlikte izlenmediği sürece klinik olarak çok önemli değildir. Derin kapanış eğer
dişsel kaynaklı ise genellikle sürekli birinci azıların sürmesiyle düzelecektir. Süt
dişlenme döneminde derin kapanış sonucu alt kesici dişlerin üst damak mukozasına
temas etmesi ile kronik oklüzal travma oluşabilmekte ve tedavi gerektirmektedir
(3,4).
Şekil 1. Parmak emme alışkanlığı sonucu görülen ön açık kapanış.
2.2. Ön - Arka Düzlemdeki Maloklüzyonlar
Ön - arka düzlemdeki maloklüzyonlarda genellikle azı ilişkilerindeki
deviyasyonlar ile overjet ya da negatif overjet miktarları ölçülmektedir. Ancak süt
dentisyonda azı ilişkilerinin gelecekteki çenelerin ya da diş kavislerinin ilişkileri
hakkında net bir bilgi vermediği bilinmektedir. Bunun nedeni olarak da alt ve üst
çene azılar arasındaki boyut farkı, çenelerde büyüme ve dişlerde atrisyon
3
görülmektedir. Bu durumda süt dentisyonda ön-arka yön ilişkilerini değerlendirirken
kanin rehberliği çok daha önemlidir. Distal azı ilişkilerinin overjet ile beraber
görülme sıklığı yüksektir. Süt dentisyonda bu durum önemli bir sorun olarak
görülmekte, sürekli dentisyonda da aynı sorunla sıklıkla karşılaşılabilmektedir (2).
Bishara ve ark.; süt dentisyondaki azı ilişkileri ile sürekli dentisyondaki azı ilişkileri
arasındaki değişiklikleri incelemişler ve süt dentisyonda distal azı ilişkilerine sahip
olguların sürekli dentisyonda Sınıf II sürekli birinci azı ilişkisine sahip olduğunu
gözlemlemişler, büyüme ve gelişim ile birlikte süt dentisyonda gözlenen distal azı
ilişkilerinin kendiliğinden düzelmediğini belirtmişlerdir. Süt dentisyonda başabaş ya
da mezyal basamak ilişkisi bulunan olgularda, sürekli dentisyon döneminde Sınıf II
oklüzyon ilişkisinin görülme oranının azaldığını bildirmişlerdir (5).
Şekil 2. Overjet ve Sınıf II oklüzyon.
İskeletsel
Sınıf
II
olgularında,
erken
dönemde
ortodontik
tedavi
uygulamasının var olan iskeletsel büyümeye geçici bir etkisinin olması nedeni ile,
çok
ciddi
olgular
hariç
süt
dişlenme
4
döneminde
tedaviye
başlanması
önerilmemektedir. Alt çenenin distal pozisyonunun çapraz kapanış ya da derin
kapanışla birlikte görüldüğü olgularda süt dişlenme döneminde tedavi endikasyonu
bulunmaktadır (2). Mezyal azı ilişkilerinin negatif overjet ile birlikte ya da negatif
overjetsiz de görülme sıklığı azdır. Negatif overjet nötral oklüzyonda görülebildiği
gibi, mezyal oklüzyonda negatif overjetsiz görülebilmektedir. Maloklüzyonlar;
iskeletsel, dişsel ve fonksiyonel olmak üzere 3 ana gruba ayrılmaktadır. İskeletsel
Sınıf III maloklüzyonlarda, üst çene ve alt çene boyutları ya da pozisyonları
orantısızdır (2).
2.3. Yatay Düzlemdeki Maloklüzyonlar
Süt dentisyonda yatay düzlemdeki maloklüzyonlar genellikle üst çene
darlığından kaynaklanan arka çapraz kapanış şeklindedir. Süt dentisyonda çapraz
kapanışların çoğu tek taraflıdır. Arka çapraz kapanış, üst çene arka dişlerden bir ya
da daha fazlasının palatinal tüberküllerinin, alt çenedeki dişlerin santral fossaları ile
oklüzyona girmemesi ile oluşan yatay uyumsuzluk olarak bilinmektedir (4).
Posterior çapraz kapanış, süt ve erken karışık dişlenme döneminde en sık
karşılaşılan maloklüzyondur ve prevalansının %8-22 arasında olduğu rapor
edilmektedir. Çapraz kapanışın etiyolojisinde kalıtımın yanı sıra, emme alışkanlıkları
ile nazal hava yolunun tonsiller ve adenoidal büyüme nedeniyle tıkanması yer
almaktadır (6).
Arka çapraz kapanışlar tek ya da çift taraflı olabilir. Alt çene sentrik ilişkide
iken kavisin iki tarafında dişler çapraz kapanışta ise çift taraflı çapraz kapanış, alt
çene sentrik ilişkide iken kavisin yalnızca bir tarafında çapraz kapanış var ise tek
5
taraflı çapraz kapanış görülmektedir. Fonksiyonel arka çapraz kapanış dar fakat
simetrik üst çene ile karakterizedir. Alt çene geride konumlandığında, arka dişler
başabaş kapanış göstermektedirler, daha dengeli bir oklüzyon için alt çene tek taraflı
kayma hareketi ile fonksiyonel çapraz kapanış oluşturmaktadır (7).
Ark ilişkilerinde yatay uyumsuzluklara yol açan bir arka çapraz kapanış
iskeletsel, dişsel ya da sıklıkla görüldüğü gibi hem iskeletsel hem de dişsel kaynaklı
olabilir. Süt dentisyondaki yatay problemler özellikle kanin bölgesinde oklüzal
çatışmalara yol açabilmekte, bu da daha sonra alt çenenin anterior ya da lateral yönde
fonksiyonel kayması ile sonuçlanabilmektedir (4).
Arka çapraz kapanışın tanısı sagital ve vertikal yönlerdeki iskeletsel ve dişsel
farklılıklar nedeniyle karmaşık olabilmektedir. Sınıf II divizyon I maloklüzyonda
olduğu gibi, ciddi ön arka yön iskeletsel uyumsuzlukları olan bireyler tam bukkal
çapraz kapanış gösterebilirler. Diğer taraftan, Sınıf III maloklüzyonlu bireyler üst ve
alt çene kavis genişlikleri normal olduğu halde çift taraflı arka çapraz kapanış
gösterebilirler (4).
Correa Faria ve ark. (2014), 10 temel sağlık bakım ünitelerinde 381 çocuk
üzerinde yaptıkları araştırmalarında, maloklüzyon varlığı, açık kapanış, çapraz
kapanış ve çapraşıklık yönünden değerlendirmişlerdir. Cinsiyet, yaş, sağlık sorunları,
emzirme, biberon, zararlı ağız alışkanlıkları, annenin eğitimi, hane geliri ve evdeki
çocuk sayısı gibi bilgiler anket yoluyla elde edilmiştir (8). Bu çalışmada,
maloklüzyon prevalansı % 32.5 olarak bulunmuştur. En sık görülen maloklüzyonun
açık kapanış olduğu kaydedilmiştir. Biberon kullanma öyküsü olan ve zararlı ağız
alışkanlıkları bulunan çocuklarda, maloklüzyon oranlarının yüksek olduğu tespit
edilmiştir. Çapraz kapanışın görülme sıklığı zararlı ağız alışkanlıkları ile bağlantılı
6
olup, açık kapanışın görülme sıklığı ise biberon kullanma öyküsü olan çocuklarla
ilişkili olduğu bulunmuştur (8).
3. KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR VE OLUMSUZ ETKİLERİ
3.1. Parmak ve Yalancı Meme Emme Alışkanlığı
Parmak ve yalancı meme emme çocuğun gelişiminde belli bir döneme kadar
normal bir alışkanlık olarak kabul edilebilir. Bu alışkanlıklar çocuğun acıkması,
uykusu ve diş çıkarması sırasında tekrarlanır. En çok baş parmak emilmekte, diğer
parmakların emilmesi daha seyrek görülmektedir. Baş parmak emme alışkanlığının
uzun süre devam etmesi, dentoalveolar komplekse büyük zararlar vermektedir.
Ailelerin bu konudaki endişelerini diş hekimine iletmeleri durumunda diş hekimleri
tarafından bilinçlendirilip, parmak emmenin 36 aya kadar normal, 36 ay ve ilerleyen
dönemlerde patolojik olduğu şeklinde bilgilendirilmelidir. Bu dönemde
gerekli
tedbirlerin alınması ve uygun tedavilerin yapılması araştırmacılar tarafından
önerilmektedir (9). Finlandiya’da yapılan bir çalışmada, uzun süreli emzik ve parmak
emen 3 yaş grubu çocukların %35’inde maloklüzyon geliştiği belirlenmiştir. Bu
çocukların %27’sinde anterior açık kapanış ve kalan %8’inde unilateral çapraz
kapanış olduğu gözlenmiştir (10).
7
Şekil 3. Parmak emme alışkanlığı.
Parmak emme alışkanlığını sürdüren çocuklarda kız ve erkek oranının eşit
dağıldığı, yani cinsiyete bağlı değişkenlik göstermediği görülmüştür. Deformitenin
derecesi, alışkanlığın sıklığına, şiddetine, süresine ve ağızdaki parmağın pozisyonuna
bağlıdır. Klinik çalışmalarda meydana gelen hasarın sadece oral kaviteyi
kapsamadığı, aynı zamanda parmaklarda da hasarlar oluşturduğu tespit edilmiştir (2).
Uzun süren emme alışkanlıklarının okluzal gelişimi olumsuz yönde etkilediği
bilinmektedir. Bunun en önemli örneği de parmak ya da yalancı meme emme sonucu
görülen ön kapanış olgularıdır (11).
Şekil 4. Yalancı meme emme alışkanlığı.
8
Ön açık kapanışta dişler oklüzyondayken üst ve alt kesicilerin vertikal olarak
örtüşmemesi,
parmağın
doğrudan
doğruya
kesicilere
dayanması
nedeniyle
gelişmektedir. Bu olay kesicilerin tam veya devam eden sürmelerini önler, fakat
posterior dişlerin sürmesi serbesttir. Ön açık kapanış kesicilerin intrüzyonu nedeniyle
de olabilir. Ancak kesicilerin intrüzyonunu engellemek için uygulanan tedavi, uzun
süreli bir alışkanlık sonucu oluşan gerçek intrüzyona göre daha kolaydır (11).
3.2. Dudak Emme ve Dudak Isırma Alışkanlığı
Dudak ve perioral yapıların hareketini içeren alışkanlıklar dudak alışkanlıkları
olarak adlandırılır. Birkaç çeşit dudak alışkanlığı vardır ve dentisyon üzerindeki
etkileri çeşitlidir. Serin havalarda bu alışkanlıklarla birlikte en sık görülen bulgular
kırmızı, iltihaplı, çatlak dudaklar ve perioral dokulardır. Bu alışkanlıkları etkin bir
şekilde durdurmak için yapılacak çok az şey vardır. Bazı klinisyenler tarafından
alışkanlığı durdurmaya yönelik aparey kullanılmasına rağmen, genellikle tedavi
dudakların nemlendirilmesi ile sınırlı ve hafifleticidir (9).
Bu alışkanlık alt veya üst dudağın ısırılmasına bağlı olarak farklı anomalilere
neden olabilir. Daha sık görülen alt dudak ısırılması veya emilmesi sonucu, üst kesici
dişlerin protrüzyonu nedeniyle diastemalar oluşabilir ve ön açık kapanış meydana
gelebilir. Alt dudak ısırma veya emme, başparmak emmeyle birlikte de görülebilir.
Daha seyrek görülen üst dudak ısırma sonucuna göre; üst kesici dişlerde retrüzyon ve
çapraşıklık, alt kesici dişlerde protrüzyon ve diastemalar, ön çapraz kapanış veya
açık kapanış oluşabilir.
9
Ayrıca maksiller ve mandibuler kesiciler arasında alt dudağın emilmesiyle
karakterize olan alışkanlık uzun süreli olduğu taktirde, alt dudakta yarım daire
şeklinde lezyonlar görülebilmesine neden olabilir (3).
Şekil 5. Dudak emme ve ısırma alışkanlığı.
3.3. Tırnak Isırma ve Tırnak Yeme
Tırnak ısırma alışkanlığı, 3 yaşından önce seyrek olmak üzere 6 yaşına kadar da
görülebilir. Adolesan döneme kadar tırnak yiyen kişi sayısının arttığı bildirilmiştir,
fakat bu konuda çok az veri vardır. Alışkanlığın artan stresin bir göstergesi olduğu
ileri sürülmüştür. Tırnak veya tırnak eti yemek, alt ve üst iki dişe gelen basınç
sonucu bu dişlerde; dişsel değişime bağlı olarak çapraşıklık veya diastema, kronik
travma nedeniyle kemik erimesi, dişeti çekilmesi ve ufak mine fraktürleri görülebilir.
Bu yerel anomalilerden başka, alt ve üst kesici dişlerle tırnağı kesmek için alt
10
çenenin öne getirilerek alt ve üst kesici dişlerin başabaş kapanış durumuna gelmesi
gerekmektedir. Bunun sonucunda tırnağı ısırma kuvveti ile, üst kesici dişler öne, alt
kesici dişler ise arkaya doğru yer değiştirerek ön çapraz kapanış oluşabilir (11).
Şekil 6. Tırnak ısırma ve tırnak yeme alışkanlığı.
3.4. Dil İtimi ve Yanlış Yutkunma
Son zamanlarda maloklüzyonların nedeni olarak dil itimi ve ağız solunumu
alışkanlıklarına daha çok dikkat çekilmektedir. Dil itimi, infantil
yutkunmadan
erişkin yutkunmaya geçiş yutkunmalarının karakteristik özelliği olup, yeni doğmuş
bebekler için normal kabul edilir. Epidemiyolojik veriler infantil ve geçiş yutkunma
modeli gösteren bireylerin yüzdesinin, açık kapanışa sahip bireylerin yüzdesinden
daha fazla olduğunu göstermektedir. Bu açık kapanış ve dil itimi arasında basit bir
neden-sonuç ilişkisi olmadığını ortaya koymaktadır. Bundan başka, dil itimi ile
oluşan kuvvetin süresi, şiddeti ve sıklığını ölçen veriler, alışkanlığın açık kapanışı
destekleyebileceğini ama neden olmayacağını da göstermektedir (3).
11
Şekil 7. İnfantil Yutkunma.
Yapılan bir çalışmada sekiz yaşındaki bir kız hastada position-trainer
kullanılarak infantil yutkunmaya bağlı gelişen ön açık kapanışın düzeltilmesi
amaçlanmıştır. Yapılan ağız içi muayenede, hastanın karışık dişlenme döneminde ve
Sınıf I okluzyona sahip olduğu görülmüştür. Hastaya uygun boyutta başlangıç
apareyi seçilip, apareyi nasıl kullanması gerektiği anlatılmıştır. Yutkunma
egzersizleri yaptırılarak infantil yutkunmadan normal yutkunmaya geçilmesi
amaçlanmıştır. Apareyin bütün gece boyunca ve gündüz bir saat kullanımı
önerilmiştir. Bir sene sonra da retansiyon apareyi kullanılmaya başlanmıştır. İki
senelik tedavinin sonunda infantil yutkunma alışkanlığının düzeldiği, açık kapanışın
ortadan kalktığı görülmüştür. Hasta periyodik olarak kontrollere çağrılmaktadır (12).
12
Şekil 8. İnfantil yutkunmaya bağlı görülen açık kapanış.
İnfantil yutkunma olgularında dil, alt ve üst dişler arasına girmeye devam eder.
Dilin yutkunma esnasında alt ve üst dişler arasına girmesi şu nedenlerle olabilir; eğer
daha önce parmak emme gibi bir nedenle açık kapanış oluşmuşsa, oluşmuş olan bu
açıklığa dil girebilir. İltihaplanarak şişmiş olan tonsilla palatina, yutkunma esnasında
dil ile temas edince ağrı oluşur. Bu ağrıdan sakınmak amacıyla dilin iltihaplı
bademciklere temas etmemesi için, yutkunma esnasında alt çene alçalarak alt ve üst
dişler arasında bir aralık meydana gelir, dil de bu aralığa girerek doğru olmayan
yutkunma gerçekleşir (3).
3.5. Ağızdan Solunum
Ağızdan solunum ve maloklüzyonun birlikte görülmesi karmaşık bir sorundur.
Ağız solunumunun çene yüz sisteminde yaptığı bozukluklar şu şekilde oluşur. Çocuk
ağzı açık nefes alırken, çok güçlü bir kas olan dil ağız tabanında yer alır ve olması
gerektiği gibi damak kubbesini içten destekleyemez. Sürekli aktif olan çiğneme ve
mimik kasları üst çeneye sirküler şekilde kuvvet uygular, içerden de destek
13
göremeyen damak daralmaya başlar. Çene daraldıkça dilin doğru yerine yerleşme
imkanı tamamen ortadan kalkar ve alt çeneyi ileri ve aşağıya doğru iter. Olay bir
kısır döngü haline gelir, gerek fonksiyon gerekse estetik açıdan istenmeyen
kapanışlar meydana gelir (13,14).
Hong ve ark. yaptıkları çalışmalarında, iskeletsel Sınıf III maloklüzyona sahip
hastalardaki farengeal hava yolu hacminin Sınıf I oklüzyona sahip bireylerden fazla
olup olmadığını ve bu havayolu hacminin yüz morfolojisiyle ilişkisini belirlemeyi
amaçlamışlardır. Araştırmanın sonucunda, uzun yüze sahip hastalarda farengeal
havayolu hacminin daha yüksek olduğu gösterilmiştir. İskeletsel Sınıf III
maloklüzyonu olan hastalarda, aksiyal düzlemde farengeal hava yolunun alt
bölümünün kesitsel alanları oldukça artmıştır ve Sınıf I hastalarla kıyaslandığında
farengeal havayolunun üst bölümünün hacminin artmış olduğu görülmüştür (15).
3.6. Kendine Zarar Verme
Kendine zarar verme, yani kişinin fiziksel zarar görmesiyle sonuçlanan
tekrarlayan hareketler normal çocuklarda çok nadirdir. Ancak mental retarde
popülasyonda kendine zarar verme insidansı % 10- 20 arasındadır (16).
Kendine zarar vermenin öğrenilen bir davranış olduğu öne sürülmüştür.
Çocuğun dikkat çekmesini sağlayan ve bu nedenle de kuvvetlenen birkaç davranıştan
biri olduğu için öğrenilen bir davranış olabilir. Kendine zarar vermenin en sık
görülen belirtisi dudak, dil ve ağız mukozasının ısırılmasıdır. Bir çocuğun isteyerek
kendine ağrı veya acı vermesi, psikolojik olarak anormal olarak değerlendirilmelidir.
Böyle çocuklar psikolojik değerlendirme ve tedavi için yönlendirilmelidir. Davranış
14
düzenlemesi ile birlikte kendine zarar verme tedavisinde koruyucu yastık ve
sedasyondan yararlanılabilir. Eğer engelleme ve koruyucu yastık başarısız olursa,
zarar veren dişin çekimi gerekebilir (16).
Şekil 9. Kendine zarar verme alışkanlığı.
3.7. Bruksizm
Bruksizm; gün içinde veya gece uyku esnasında, dişlerin oklüzal
yüzeylerindeki aşırı kontaklar
sonucu görülen parafonksiyonel bir alışkanlıktır.
Etiyolojisi multifaktöriyel olmakla birlikte, genel faktörler (emosyonel stres,
parasomnia, beyin travması, nörolojik bozukluklar) ve morfolojik faktörler
(maloklüzyon ve kas spazmları) olarak 2 kısımda toplanabilir. Bruksizm sonucu
oluşan oklüzaldeki mine kayıpları, asitli gıda tüketimi veya gastroözofageal reflü ile
beraber görülen oklüzal mine aşınmalarından farklıdır. Bruksizm, zaman içinde
dental atrisyon, şiddetli baş ağrısı, TME disfonksiyonlarına, şiddetli masseter kas
ağrılarına sebep olabilir. Yapılan çalışmalarda, çocuklarda görülen bruksizmin
kendini sınırladığı ve çoğu zaman da yetişkin döneme kadar devam etmediği
görülmüştür. Bruksizmin şiddeti hastalarda farklılık göstermektedir. Ailenin bu konu
15
hakkındaki hassasiyeti, oklüzal splint kullanımı, psikolojik tedavi ve ilaç tedavisi bu
süreçte rol oynamaktadır (17).
Bruksizmin görülme sıklığını inceleyen araştırmacılar, bu parafonksiyonel
alışkanlığın, yalnızca
yetişkin nüfusu
değil,
çocukları
da
etkileyebildiğini
belirtmişlerdir (18).
Şekil 10. Bruksizm sonucu dişlerde görülen aşınmalar.
Diş sıkma ve gıcırdatma (bruksizm), çiğneme kaslarının ritmik kasılmaları
sonucu hafif ya da şiddetli seslerin de eşlik ettiği bir rahatsızlıktır. Bruksizmi olan
çocuk durumun farkında değildir. Kontrol dışında olan bir alışkanlık olduğu için de
durduramaz. Çocukların bir kısmı ise, anne ve babalarının dikkatini çekmek için bu
alışkanlığı sürdürebilirler. Çocuğun diş sıkması esnasında nabızda, tansiyonda ve
nefes almada değişiklikler görülebilir. Çocukta rahatsızlık genellikle uyku sırasında
oluşmakla birlikte bazı zamanlarda gün içinde de görülebilmektedir. Nedeni tam
olarak bilinmemektedir. Ancak stres, dişlerin birbirleriyle iyi temas etmemesi,
alerjiler ve uyku pozisyonu ile ilişkili olabildiğini gösteren araştırmalar mevcuttur.
İlave olarak strese yatkın kişilerde daha sık görülebilmektedir (18).
16
Bazı çocuklarda süt kanin ve molarlarda orta derecede aşınmayla sonuçlanan
bruksizm de görülebilmektedir. Nadiren sekonder dentin yapımından daha hızlı
ilerleyen aşınma, pulpayı tehlikeye atar. Çiğneme kaslarında hassasiyet ve
temporomandibuler eklemde ağrı da bruksizme bağlanabilir. Bruksizmin kesin
nedeni, lokal, sistemik ve psikolojik etkenler üzerine odaklanılmasına rağmen
bilinememektedir. Bruksizmin oklüzal interferans, yüksek restorasyon veya bazı
rahatsız edici dişsel nedenlere karşı bir tepki olduğu ileri sürülmektedir. Bruksizmle
görülen sistemik faktörler bağırsak parazitleri, subklinik beslenme yetersizlikleri,
alerjiler ve endokrin bozukluklarıdır. Psikolojik teoride bruksizm, artmış stres ve
kişilik bozukluğunun belirtisi olduğu ifade edilmektedir. Yaygın olarak kas ve iskelet
bozukluğu ve şiddetli mental retardasyonu olan çocuklar da dişlerini gıcırdatırlar. Bu
hastaların bruksizmi fiziksel ve mental durumlarının bir sonucu olarak ortaya
çıkmaktadır (18).
Şekil 11. Bruksizm, diş gıcırdatma.
17
4. KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR SONUCU OLUŞAN MALOKLÜZYONLARIN
TEDAVİLERİ
4.1. Parmak Emme Alışkanlığının Tedavisi
Parmak emme alışkanlığının engellenmesinde başarılı olmak için hastanın
uyumunu sağlayan, uzun süreli ve değişik ortamlarda uygulanabilen bir tedavinin
uygulanması gereklidir. Tedaviye en uygun başlama yaşı 4-6 yaşları arasındadır.
Parmak emme alışkanlığı olan çocuğun daimi dişleri sürmeden önce tedaviye
başlanması önemlidir. Ancak hangi tedavi yöntemi seçilirse seçilsin, hastanın
alışkanlığının farkında olması tedavinin başarısını olumlu yönde etkileyecektir. Diğer
bir önemli husus ise, bu alışkanlığın kökeninde psikolojik problem olup olmadığının
araştırılmasıdır. Eğer asıl neden psikolojik sorunlar ise diş hekimi aktif tedaviden
önce bu problemlerin giderilmesi için bir psikolog ile işbirliği içine girmelidir (19).
Altun
ve ark. (2010) yaptıkları olgu sunumunda, GATA Diş Hekimliği
Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı’nda ön açık kapanışı olan 8 yaşında bir kız
hastayı incelemişlerdir. Hastadan alınan anamnezde baş parmağını emdiği tespit
edilmiştir. Çocuğun ailesinden alınan bilgiye göre bu alışkanlığın uzun zamandan
beri strese, sıkıntıya ve parmak emmeden zevk almaya bağlı olarak devam etmekte
olduğu anlaşılmıştır. Ailenin, çocuklarına bu alışkanlıktan vazgeçmesi konusundaki
telkinlerine rağmen, çocuk bu alışkanlıktan vazgeçmemiştir (20).
18
Şekil 12. Olgunun başlangıç klinik görünümü (20).
Öncelikle hastanın parmağını emmek istediğinde bundan vazgeçmesi
gerektiğini hatırlatmak amacıyla emdiği parmağa oje sürülmüştür. Yapılan kontrol
muayenesinde hastanın buna rağmen parmak emme alışkanlığından vazgeçmediği
saptanmıştır. Parmak emmenin engellenmesi, buna bağlı açık kapanışın düzeltilmesi
ve alışkanlığı önlemek amacıyla hastaya alışkanlık kırıcı hareketli bir aparey
uygulanmasına karar verilmiştir. Bu amaçla, hastadan ölçü alınarak, üst sağ ve sol
birinci büyük azı dişlerine adams kroşe, üst birinci ve ikinci küçük azı dişlerinin
arasına tutuculuğu artırmak amacıyla damla kroşeler, vestibül ark ve akrilik kısma
monte edilen dil tutucu aparey, 0.9 ortodontik tel kullanılarak bükülmüştür (20).
Şekil 13. Olgunun alışkanlık kırıcı apareyli görünümü (20).
19
Dört ay sonra yapılan kontrolde, parmak emme alışkanlığının tamamen
ortadan kalktığı, ön açık kapanış mesafesinin azaldığı; 12 ay sonra yapılan kontrol
muayenesinde ise ön açık kapanışın ortadan kalktığı tespit edilmiştir. Daha sonra
çocuk hasta, posterior çapraz kapanışın tedavisi amacıyla ortodonti kliniğine sevk
edilmiştir (20).
Şekil 14. Olgunun 12 ay sonra yapılan kontroldeki görünümü (20).
4.1.1. Hatırlatma Tedavisi
Alışkanlığı bırakmak isteyen, fakat yardıma gereksinimi olan çocuklar için
uygundur. Çocuğa elini ağzına götürdüğü sırada bu hareketi yapmaması için sözel
uyarı yapılır. Ayrıca parmağa yapışkan bir bant sarılarak devamlı bir hatırlatıcı
sağlanmış olur. Bir başka yöntem ise parmak üzerine kötü tadı olan kimyasal bir
madde sürülebilir. Fakat bu yöntemin hatırlatmadan çok ceza işlevli olduğu için
kullanılması pek tavsiye edilmez (19).
20
4.1.2. Ödüllendirme Tedavisi
Çocukla anne-baba arasında ya da çocukla dişhekimi arasında bir anlaşma
yapılır. Bu anlaşmaya göre çocuk alışkanlığını belirli bir süre bırakırsa ödül alır.
Ödülün çok büyük olması gerekmez, çocuğun motive olması yeterlidir. Örnek olarak
hekimin çocuğun parmak emmediği süreler için hazırladığı takvime işaretler koyması
şeklinde çocuk motive edilebilir (19).
4.1.3. Aparey ile Tedavi
Hatırlatma ve ödül yöntemi başarısız olursa; çocuğun kooperasyonu zayıf ya
da emme kuvveti şiddetli ise apareyli tedaviye geçilmelidir. Ağız içerisine emmeyi
engelleyecek ve alışkanlığı kıracak bir aparey takılmış olur. Dişhekimi bu
uygulamanın çocuğa ceza vermek için değil, sürekli bir hatırlatıcı olduğunu hem
çocuğa hem de ebeveyne anlatmalıdır. Bu apareyin amacı çocuğun parmağını ağzına
yerleştirmesine mekanik olarak bir engel oluşturmaktadır. Bu alışkanlık kırıcı
apareyler şunlardır:
a) Quad Helix Apareyi
b) Parmak Engelleyici Aparey
4.1.3.1. Quad Helix Apareyi
Çok yönlü bir apareydir. Daralmış maksiller arkı genişletmeye yarayan sabit
aparey
şeklinde
hazırlanır.
Apareyin
helixleri
çocuğa
parmağını
ağzına
götürmemesini hatırlattığı gibi, Quad Helix ile maksilla genişletilerek posterior
21
çapraz kapanış da düzeltilmiş olur. Böylece hem posterior çapraz kapanış hem de
aktif emme alışkanlığı sorunu giderilmiş olacaktır. Bu yüzden aktif emme alışkanlığı
ve posterior çapraz kapanışı birlikte görülen hastalarda sık kullanılan bir apareydir
(19).
Şekil 15. Quad Helix apareyi.
Yapılan bir çalışmada, altı yaşında bir erkek hastadan alınan anamnezde,
nazal hava yolunun genişleyen tonsiller ve adenoidler nedeni ile tıkanması sonucu
hastanın ağız solunumu yaptığı ve buna bağlı olabileceği düşünülen tek taraflı çapraz
kapanış varlığı saptanmıştır. Hasta tıbbi tedavisi için Gülhane Tıp Akademisi’ ne
yönlendirilmiştir. Tıbbi tedavi sonrasında ağızdan solunum alışkanlığının bırakıldığı
görülmüş ve oluşan kapanış probleminin düzeltilmesi için Quad Helix apareyi
kullanılarak tek taraflı çapraz kapanışın tedavisi amaçlanmıştır. Hastanın ağız içi
muayenesinde Sınıf I kapanışa sahip olduğu ve sağ üst süt kanin dişin çapraz
kapanışta olduğu görülmüştür. Hastada üst süt II. molar dişlere bant uyumlanarak
Quad Helix apareyi aktive edilerek simante edilmiştir (20).
22
Şekil 15. Simantasyon sonrası Quad Helix apareyinin görünümü (20).
4.1.3.2. Parmak Engelleyici Aparey
Bu apareyde parmağın yerleştirilmesini engelleyerek emme ile alınan hazzın
yok edilmesi amaçlanmıştır. Parmak engelleyici genelde posterior çapraz kapanışın
olmadığı zamanlarda kullanılır. Ayrıca Quad Helix' le genişletilmiş maksillada
pekiştirme apareyi olarak da kullanılabilir. Parmak engelleyici daimi 1. molarlara
veya süt 2. molarlara yerleştirilen bantlara tutunan damağa yerleştirilmek üzere
bükülmüş bir lingual ark telinden oluşmaktadır. Aparey yapıştırıldıktan sonra yeme,
konuşma ve uyuma düzeni ilk birkaç gün değişebilir. Fakat bu durum kısa bir süre
sonra düzelir. Asıl problem apareyin besinler için retansiyon teşkil edip ağız
hijyenini bozmasıdır. İleride doku enflamasyonu ve halitozisle sonuçlanabilir (19).
23
Şekil 16. Parmak Engelleyici (Palatal Crib)
4.2. Yalancı Meme Emme Alışkanlığı Tedavisi
Bu alışkanlığı kontrol altına almak parmak emme alışkanlığına göre daha
kolaydır. Çünkü yalancı meme anne-babanın kontrolü altındadır. Anne baba yavaş
yavaş yalancı memeyi çocuğa bıraktırabilir. Yalancı memeyi bırakan çocuk, parmak
emme alışkanlığına başlayabilir. Fakat bu duruma izin verilmemesi gerekir. Çocukta
dental deformiteler oluşmuşsa yalancı memenin bıraktırılmasına ek olarak ortodontik
tedavi uygulanabilir. Parmak emme tedavisinde kullanılan apareyler burada da
kullanılabilir. Ayrıca posterior açık kapanışın eşlik ettiği anterior açık kapanış
olgularında maksiller genişletme için önce vidalı genişletme daha sonra parmak
engelleyici kullanılabilir (11).
24
4.3. Dudak Isırma ve Emme Alışkanlığı Tedavisi
Tedavi çocuğun iskeletsel ilişkisine ve dişsel bozukluğun arktaki mevcut
yerine göre kararlaştırılır. Eğer hasta Sınıf I iskelet yapısına sahip ise ve sadece
overjet gösteriyorsa, diş hekimi overjete neden olan dişleri sabit veya hareketli
apareyle normal pozisyona getirir. Eğer Sınıf II iskeletsel kapanışı varsa daha
kompleks bir tedavi gerekir. Ayrıca dudağın önüne yerleştirilen Lip Bumper ile
dudak ısırma ve emme alışkanlığının tedavisinde olumlu sonuçlar alınabilir. Bu
apareyle dudağın alt kesici ve üst kesici dişler arasında alınması güçleşecektir (11).
Şekil 17. Lip Bumper.
4.4. Dil İtimi ve Yanlış Yutkunma Alışkanlığı Tedavisi
Bu alışkanlıkların tedavisinde 2 yol vardır;
a) Dili engelleyen ortodontik apareylerle tedavi ve
b) Eğitimle tedavidir.
25
4.4.1. Dili Engelleyen Apareyler
4.4.1.1. Sabit Dil Tutucular
Anterior sabit dil tutucu dilin anteriorda oluşturduğu düzensizliklerde
kullanılır. Üst 6 yaş dişleri veya II. süt molarlara takılan bantlara adapte edilen dili
engelleyici kısımlardan oluşur. Tedavi süresi 4-6 aydır. Çoğu zaman açık kapanışı
kapatmak için ayrıca ortodontik tedavi gerekir. Dil tutucular 5-10 yaşları arasında
kullanılır (11).
Bu zaman süresinde dil tutucular ne kadar erken kullanılmaya başlanırsa başarı
şansı o kadar artar. Posterior sabit dil tutucu, posterior bölgede dilin dişler arasına
girmesini önlemek amacıyla yapılır. Bu apareyde açıklığın bulunduğu posterior
bölgede bar üzerine lehimlenir(11).
Şekil 18. Anterior sabit dil tutucu.
26
4.4.1.2. Hareketli Dil Tutucular
Dil itmesini engellemek için hem akrilik hem de tel engeller yerleştirilmiştir.
Eğer ek tutuculuk gerekirse molar dişlere adams kroşe bükülür. Hem anteriorda hem
de posteriorda açık kapanış vakalarında kullanılabilir (11).
Şekil 18. Hareketli dil tutucu apareyi.
4.4.2.Eğitimle Tedavi
Dil tutucu apareyler bazen yeterli olmayabilir. Çocuk apareyini düzenli
olarak kullansa bile dilini kuvvetli bir şekilde ittirdiğinde aparey yerinde
durmayabilir, apareyi yerinden çıkartabilir. Böyle vakalarda dil itimi eğitimle
düzeltilmeye çalışılır. Yaş, eğitime başlamada önem taşır. 4-5 yaş grubu hastaların
motivasyona yanıtı genellikle olumsuzdur. Bu tedavi 7 haftadan 16 haftaya kadar
seanslar halinde yapılır. Hasta birer hafta aralarla hekime her hafta 9 kez gelir.
27
Hatırlatıcı notlar (deftere, dolaba yapıştırılan etiketler), çocuğu motive etmek
amacıyla kullanılan küçük ödüllerin ve seanslar halinde klinikte hekimle birlikte ve
de evde tek başına uygulanan özel konuşma, ağız açma ve kapama, dil hareketleri ile
egzersizlerin yer aldığı tedavi sürecine girilir. Hekimin bilgi ve becerisi ile çocuğun
ilgi ve isteği bir araya gelince bir çalışma ve kesici bölgedeki maloklüzyonun da
düzeltilmesi ile alışkanlık genellikle ortadan kaldırılır (11,21).
4.5. Kendine Zarar Verme Alışkanlığının Tedavisi
Davranış değişikliğinden dolayı kendi kendini engelleme tedavisi, hareketlerini
kısıtlama koruyucu petlerin kullanımı ve sedasyonu kapsamalıdır. Eğer hareketlerini
kısıtlama ve koruyucu petler işe yaramıyorsa seçilen dişlerin çekilmesi gerekli
olabilir. Çocukta ağır psikolojik sorunlar varsa, psikolojik değerlendirme ve
tedavisinin sağlanabilmesi amacıyla özel kliniklere sevk etmek gerekir (11).
4.6. Bruksizm Tedavisi
Tedaviye basit ölçümlerle başlanmalıdır. Oklüzal interferanslar belirlenmeli ve
gerekliyse dengelenmelidir. Eğer oklüzal interferansların saptanma ve dengelenmesi
başarılı olursa, sistemik problem olmadığının tespit edilmesi için uygun tıbbi
personele yönlendirilmesi düşünülmelidir. Oklüzal aşınmanın geniş olduğu
durumlarda pulpanın açılmasının önlenmesi ve diş hassasiyetinin giderilmesi için
paslanmaz çelik kronlar uygulanabilir (14).
Bruksizmin tedavisinde hekim alışkanlığın kökeninde yatmakta olan sebebi
araştırılmalıdır. Neden oklüzal engellemeler ise bunları tespit edip oklüzal aşındırma
28
yapılmalıdır. Etken sistemik hastalıklardan kaynaklanıyor ise, medikal tedavi
uygulanmalıdır. Bu yöntemlerde olumlu yanıt alınamıyorsa, dişlerin oklüzal
yüzlerini örten yumuşak plastikten oluşan gece koruyucuları hazırlanmalıdır. Tüm
bunlara ek olarak, hastada şiddetli bir psikolojik rahatsızlık olmaksızın çeşitli
derecelerde anksiyete azaltıcı ilaç tedavisi yardımcı olur (14).
Şekil19. Gece koruyucu plaklar.
29
5. SONUÇ
Bu çalışmada görüldüğü gibi, kötü alışkanlıklar çocuklarda süt ve daimi
dentisyonda maloklüzyonlara neden olabilmekte, iskeletsel ve dental gelişimi
etkilemektedir.
Bu
alışkanlıkların
ebeveynler
ve
çevre
tarafından
fazla
önemsenmemesi, ailelerin durumu fark etmemesi ve tedaviyi geciktirmeleri sonucu
süt dentisyonda var olan problemler ve deformiteler daimi dentisyonda da
anomalilere zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle en iyi yapılan tedavi erken dönem
gerçekleşen tedavidir. Kötü alışkanlıklar hafife alınmamalı, gerekli uygulamalar ve
tedaviye mümkün olduğunca erken başlanmalıdır.
Tedavide ilk yapılması gereken aileyi bilinçlendirmek, çocuğa dental ve
psikolojik yönden travma yaşatmadan çocuğun tedaviyi kabul etmesini sağlamaktır.
Bu nedenle hatırlatma, ödüllendirme tedavileri ilk seçenek olmalı, bununla birlikte
apareylerle yapılan tedaviler ise daha sonraki seçenekleri içermelidir. Yapılan
araştırmalarda görülmektedir ki, kötü alışkanlıklar en sık süt ve karışık dişlenme
döneminde görülmekte, alınan erken önlemlerle ileri derecede ortodontik
anomalilerin oluşumu engellenmektedir. Aile ve dişhekiminin kooperasyonu ile
kolay ve son derece başarılı sonuçlar elde edilmektedir.
30
6. KAYNAKLAR
1) Mossey PA. The heritability of malocclusion: part 2. The influence of in
malocclusion, Br J Orthod 1999, 26 (3), 195-203.
2) Kurol J. Rasmussen P. Occlusal development, preventive and interceptive
orthodontics. In: Koch G, Poulsen S, editors, Pediatric Dentistry : A
Clinical Approach. 1ST ed. Copenhagen Blackwell Munksgaard, 2001,
324-32.
3) Ülgen M. Ortodonti, Anomaliler, Sefalometri, Etioloji, Büyüme ve
Gelişim, Tanı. Yeditepe Üniversitesi Yayınları, 2000, 185-189.
4) Ngan P, Fields H. Orthodontic diagnosis and treatment planning in the
primary dentition. ASDC J Dent Child 1995, 62(1), 25-33.
5) Bishara SE, Hoppens BJ, Jakobsen JR, Kohout FJ. Changes in the molar
relationship betweeen the decidous and permanent dentitions: A longitudinal
study. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1988, 93(1), 19-28.
6) Egermark-Eriksson I, Carlsson GE, Magnusson T et al. A longitudinal
study on
malocclusion in relation to signs and symptoms of cranio-
mandibular disorders in children and adolescents. Eur J Orthod 1990, 12(4),
399-407.
7) Malandris M, Mohaney EK. Aetiology diagnosis and treatment of
posterior cross-bites in the primary dentition. Int J Paediatr Dent 2004, 14(3),
155-66.
8) Correa-Faria P, Ramos-Jorge M. L, Martins-Júnior P. A , Vieira-Andrade
R. G , Marques L. S. Malocclusion in preschool children: prevalence and
31
determinant factors. European Archives of Paediatric Dentistry 2014, 15(2),
89-96.
9) Friman PC, Mc Pherson KM, Warzak WJ, Evans J: Influence of thumb
sucking on
peer social acceptance in first -grade children. Pediatrics 1993,
91, 784-786.
10) Paunio P, Rautava P, Sillanpaa M. The Finnish family competence study:
The effects of living conditions on sucking habits in 3-year-old Finnish
children and association between these habits and dental occlusion. Acta
Odontol Scand 1991, 51, 23-9.
11) Da Silva Filho O.G, Goncalves R.M, Maia F.A. Sucking habits, Clinical
Management in Dentistry. The journal of Clinical Pediatric Dentistry 1991,
15, 137-149.
12) Ülker A.E, Maşeroğlu Ö, Tulunoğlu Ö. Çocuk Dişhekimliğinde
Kullanılan Alışkanlık Kırıcı Apareyler; Quad Helix, Position Trainer, Palatal
Crib. Hacettepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dergisi 2007, 31(3), 2833.
13) Haryett RD, Hansen FC, Davidson PO: Chronic thumb -sucking, a
second report treatment and its psychological effects. Am J Orthod
Dentofacial Orthop 1970, 57, 164-178.
14) Evrenol BI. Ağız solunumu. http://www.istanbulortodonti.com/ortodonti_
agiz_solunumu. asp.
15) Hong J, Oh K, Kim B, Kim Y, Park Y. Three-dimensional analysis of
pharyngeal airway volume in adults with anterior position of the mandible.
Am J Orthod Dentofacial Orthop 2011, 140, 161-69.
16) Council on Clinical Affairs. Policy on Oral Habits American Academy of
Pediatric Dentistry. Reference Manual 2006, 43-44.
32
17) Guideline on Management of the Developing Dentition and Occlusion in
Pediatric Dentistry. American Academy Of Pediatric Dentristry 1990, 254.
18) Bulut A.C, Atsü S. Bruksizm Tanı ve Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar.
Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 2012, 14(1), 20-25.
19) Ülgen M. Ortodontik Tedavi Prensipleri, 2. Baskı, Diyarbakır 1986, 135136.
20) Altun C, Akgün Ö.M, Güven G. Parmak Emme Alışkanlığı ve Tedavisi:
Olgu Sunumu. Gülhane Tıp Dergisi 2010, 52, 44-46.
21) Melsen B, Stensgaard K, Pedersen J. Sucking habits and their influence
on swallowing pattern and prevalence of malocclusion. Euro J Orthodont
1979, 1, 271-80.
33
7. ÖZGEÇMİŞ
1989 yılında Yunanistan'da doğdum. İlkokul eğitimimi Mega Piston
İlköğretim Okulu'nda tamamladım. 2000 yılında Celal Bayar Azınlık Ortaokulu'na
başladım ve 2006 yılında Celal Bayar Azınlık Lisesi'ni bitirdim. 2007 yılında Ege
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini kazandım.
34
Download