7-Kosova - Diyanet İşleri Başkanlığı Müdürlükler

advertisement
Î&2J
gündem
Bir Ders Dönemi
İntibaları
Çerçevesinde
Kosova
Dr. Mustafa Küçük
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Uzmanı
Kosova'da dinî ilimler revaçta olduğu gibi, camilere
gençler rağbet etmektedir. Pek çok genç talebe, bir Batı
ülkesine olduğu kadar, tahsil için Türkiye ve Arap ülke­
lerine belli bir müddet için gitmeye çalışmakta ve büyük
bir çoklukla da bu emellerini gerçekleştirmektedir.
Balkanlar'da Sırbistan, Kara­
dağ, Makedonya ve Arnavutluk
devletlerine sınırı olan Kosova,
-daima Türkler için önemli bir
coğrafî mevki olmuştur. Türki­
ye için Akdeniz'de Kıbrıs ne ise
Balkanlar ve Avrupa'da Kosova
öyledir. Bu benzerlik, her iki ülke
insanının taşıdığı ruh ahvali için
de geçerlidir. Ülkenin yaşlıları,
Osmanlı Devleti'nin bölgeyi fethi
sebebiyle kendilerinin Sırp ve
Hristiyan olmaktan kurtuldukla­
rını açıkça ifade etmektedirler.
Bunların büyük bir kısmı Türkçe
bildikleri gibi, bazılarının evlerin­
de de konuşulan dil Türkçe'dir.
Nisan 2009 - 1 2 0
Diyanet
I
Kosova Kurtuluş
Ordusu'ndan Kosova'nın
Bağımsızlığına
Osmanlıların Balkanlar'dan
çıkışıyla birlikte Arnavutlar
Slavlara karşı direnişe başladılar
ve bu direnişi Birinci ve İkinci
Dünya Savaşları sırasında da
sürdürdüler. 1989'da Miloseviç
rejimi tarafından Özerkliklerinin
geri alınmasıyla, Kosova halkının
kendilerine uygulanan siyasî
baskı ve şiddete karşı direnişleri
daha da artarak güçlendi.
Bütün bu baskılar sonucunda
Arnavutlar, Sırplara karşı 1993'te
Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK)
adlı askerî bir teşkilatı tam bir
gizlilik içinde kurdular. Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
(AGİT) Gözetleme Misyonu,
1998 yılında Kosova'da göreve
başladı. Reçak'ta 15 Ocak 1999
tarihinde bir grup Arnavut sivilin
Sırp güvenlik güçlerince katle­
dilmesini Eski Yugoslavya Savaş
Suçları Mahkemesi'nin soykırım
olarak değerlendirmesi, Milo­
seviç rejimine son verilmesine,
dolayısıyla Kosova halkının kur­
tarılması yönünde ciddi bir adım
atılmasına sebep oldu.
Bu sırada Sırplar, Arnavutlar­
la birlikte Türk ve Boşnakları
da Kosova'dan sürmekteydi­
ler. Kısa sürede yaklaşık 700
bin kişi Kosova'dan çıkarıldı.
Ancak Fransa'daki Rambouilet
Konferansı'nda 5 Şubat 1999'da
Sırp ve Arnavut heyetleri ara­
sında anlaşma sağlanamaması
sonucu, Miloseviç rejimine karşı
askeri güç kullanılmasının önü
açıldı ve BM Güvenlik Konseyi­
nin çıkardığı 1244 sayılı karara
Kosova'nın mühim şehirle­
rinden birisi de Yakova'dır.
Pek çok büyük âlim bu­
radan çıkmıştır. Şehir,
savaş sonrası ahşap ve
güzel görünümlü binalarla
donatılmış ve kaldırımlar
yeniden düzenlenmiştir.
Güzel çarşıları ve pek çok
tarihî eseri mevcuttur. Ha­
dım Süleyman Paşa Camii
önemli bir eserdir.
dayanılarak, 24 Mart 1999 günü
NATO güçleri Sırbistan üzerine
hava harekâtı başlattı. 78 gün­
lük hava harekâtının sonunda
Kumanova'da imzalanan Askeri
Teknik İşbirliği Anlaşması ile Sırp
güvenlik güçleri Kosova'dan geri
çekildi, 10 Haziran 1999 günü
NATO güçleri Kosova'ya girdi ve
kısa bir süre içerisinde Kosovalıların büyük bir bölümü evlerine
geri döndüler.
Haziran 1999'dan itibaren Birleş­
miş Milletler tarafından yönetilen
Kosova'da ilk mahallî seçimler
2000 yılında yapıldı. Yapılan üç
seçimin ardından son seçimleri
eski UÇK komutanlarından Haşim Taçi'nin liderliğindeki Kosova
Demokrasi Partisi (PDK) kazandı
ve Kosova Demokratik Birliği
(LDK) ve Kosova Demokratik
Türk Partisi'nin de ortak olduğu
koalisyon hükümeti kuruldu. Bu
dönemde bir yıl süren Belgrad
ve Priştine arasında Kosova'nın
nihaî statüsüyle ilgili müzake­
relerde uzlaşma sağlanamadı.
Ahtisaari'nin Kosova'ya şartlı
bağımsızlık öneren planı, BM
Güvenlik Konseyinde Rusya
tarafından veto edilince, Temas
Grubu tarafından bir yıllık yeni
bir müzakere dönemi başlatıldı.
Bu müzakereler de sonuçsuz
kalınca Kosova, 17 Şubat 2008
günü bağımsızlığını ilân etti.
Böylece dünyanın en genç
bağımsız ülkesi sıfatını, yine
Sırbistan'dan ayrılan Karadağ'ın
elinden almış oldu. 2006 yılının
sonunda çıkarılan Resmî Diller
Yasası'nda; Arnavutça, Sırpça ve
İngilizce resmî dil olarak kabul
edildi. Türklerin baskısıyla Priş­
tine, Prizren, Mitroviça ve Gilan
belediyeleri Türkçeyi resmî dil
olarak ilân ettiler.
Kosova'nın Şehirleri
Kosova'nın şehirlerini, küçük
bir harita ve bölgede kullanılan
üç dilin karşılıklarıyla vermek
yerinde olacaktır. Çünkü her üç
dilin de bilinmesi gereklidir. Yer
isimlerinin Arnavutça karşılığı,
bugün için ne kadar lüzumluysa, Türkçe karşılıkları da tarihî
araştırmalar için gereklidir. Zira
bu şehirler, Osmanlı Türkçesi'yle
yazılmış tarihî belgelerde Türkçe
adlarıyla yer almaktadırlar.
Kosova'nın Osmanlı idaresi
altında kaldığı dönemlerde
Priştine'nin itibar gören yerleri
ve Türkler tarafından inşa edilen
eserler, bugün aynı değeri
taşımamaktadır. Bunların bir
kısmı yıkılmış, bir kısmı muhtaç
duruma düşürülmüştür. Ancak
Priştine, sahip olduğu tarihî
eserler bakımından, Prizren ve
İpek ile yarışacak zenginlikte­
dir. Bölgenin en eski camile­
rinden birisi olan Çarşı (Yaşar
Paşa) ve Fatih Camii şerifleri
Diyanet
Arnavutça / Sırpça / Türkçe Adları ile Kosova
Şehirlerinin Listesi
Sıra
ARNAVUTÇA
Deçani
SIRPÇA
Decani
TÜRKÇE
Deçan
2
Dragash
3
DrasaS
Dakovica
Dragaş
Yakova
4
Gjakova
Gllogovci
Glogovac
Glogovac
5
Gjilani
Gnjitane
Gilan
6
istog
Istok
Istok
7
Kaçanik
Kaçanik
Kaçanik
8
Klina
Klina
Klina
ı
9
Fushe Kosova
Kosovo Polje
Kosova Ovası
10
Kamenica
Kosovska Kamenica
Kameniçe
11
Mitrovice
Kosovska Mitrovica
Mitrovica
12
Leposaviq
Leposavic
Leposavic
13
14
Lipjan
Malisheve
Lipijan
Yanova
MaiiSevo
Malişeva
15
Novoberdö
Novo Brdo
Yeni Brod
16
Obiliq
Obilic
17
Rahovec
Orahovac
Obiliç
Rahofça
18
Peje'
Peö
19
Podujeve'
Podujevo
İpek
Poduyeva
20
Prishtine
Pristina
Priştine
21
Prizren
Prizren
Prizren
22
Skenderaj
Srbica
Gazimestan
23
Shtime
âtimlje
lstimliye
24
Shterpce"
âtrpce
İştirpçe
25
Suhareke'
Suva Reka
Kurudere
26
Ferizaj
UroSevac
Firuzağa
27
Viti
Vitina
Viti
28
Vushtni
VuSitrn
Vuçıtnn
29
Zubin Potok
Zubin Potok
Zubin Potok
30
Zveçan
Zvecan
Zeçan
Priştine'dedir. Keza, Sultan
Murad ve Gazi Mestan türbeleri
de burada bulunmaktadır. Yakın
zamanda tamir edilen bu eser­
lerin Kosova'daki Türk kültür
varlığı bakımından ehemmiyetle­
ri büyüktür.
Prizren, coğrafî durumu itibarıy­
la çok dikkat çekici bir şehirdir.
Şehrin ortasından geçen nehir
ile üzerindeki köprü ve şehrin
hemen eteğinde yükselen bir
dağ, şehre ayrı bir tabiî güzellik
katmaktadır.
Priştine bugün de, hem başşe­
hir olması, hem Sultan Mu­
rad Türbesi, Millî Kütüphane,
Priştine Üniversitesi, Millî Arşiv
gibi kurumlara sahip bulunması
itibarıyla ilim ve kültür merke­
zidir. Belediye teşkilâtı, harap
olan Priştine caddelerini yeniden
düzenlemekte ve şehrin pek çok
yerinde yeni ve güzel binalar
yükselmektedir.
Prizren'in sahip olduğu kül­
tür zenginlikleri, burasını
Balkanlar'da Türkler için önemli
bir merkez hâline getirmiştir.
Burada hayat daha sade ve
insanlar birbirine daha sıcak­
tırlar. Şehirde, bütün Balkan­
lar için mühim bir sima olan
Sinan Paşa başta olmak üzere
bir çok Osmanlı devlet ve ilim
adamı namına yapılmış cami,
Î
türbe ve hamam gibi pek çok
tarihî eser mevcuttur. Bunun
haricinde Prizren Arşivi, Türk
çarşısı ve tekkeler de oldukça
dikkat çekicidir. Bu binaların
bir kısmı, aslına sadık olarak
yeniden tamir edilmiştir. Saraç­
hane Tekkesi, yenilenen ahşap
haliyle bu eserlere güzel bir
örnek teşkil etmektedir. Gerek
Saraçhane Tekkesi'nde, gerekse
diğer tekkelerde, oldukça büyük
miktarda ve değerde dinî ve
tarihî yazma eserler ve belgeler
bulunmaktadır.
Kosova'nın mühim şehirlerinden
birisi de Yakova'dır. Pek çok bü­
yük âlim buradan çıkmıştır. Şe­
hir, savaş sonrası ahşap ve güzel
görünümlü binalarla donatılmış
ve kaldırımlar yeniden düzenlen­
miştir. Güzel çarşıları ve pek çok
tarihî eseri mevcuttur. Hadım
Süleyman Paşa Camii önemli
bir eserdir. Bu bölge, emsali
şehirlerden iktisadî bakımdan da
daha iyi durumdadır.
Hadım Süleyman Paşa Camii
avlusundaki hazirede hâlen
mevcut pek çok Osmanlı mezar
taşları bulunmaktadır. Bunların
bir kısmı harap olmakla birlikte,
kalanlarının tedkikiyle Kosova
halkı hakkında bilgi edinmek
pekâlâ mümkündür.
İpek, Millî Şairimiz Mehmed
Akif'in babası Tahir Bey'in
doğduğu şehirdir. Burada da
Osmanlı dönemine ait pek çok
bina, cami, mezar taşları ve el
yazmaları ile millî arşiv binası
bulunmaktadır. İpek, tarihî zen­
ginliğe sahip olduğu kadar tabiî
güzelliğiyle de dikkat çekicidir.
Mitrovica ve onun yolu üzerinde
bulunan Vuçıtnn, geniş caddeleri
Nisan 2009 - 120
-4$f
7
Diyanet
ve kenarları ağaçlı yollarıyla ge­
zilecek yerlerdendir. Vuçıtrın'da
Osmanlı devrinden kalma
hamam ve camiler ile mezarlar
bulunmaktadır. Mitroviça'daki
İsa Bey Camii ise şehrin önemli
eserlerindendir. Burada da arşiv
müessesesi mevcuttur. Şehir
geniş caddelere sahip olmakla
birlikte imar faaliyetiyle henüz
yenilenmemiştir.
Gilan, Türk nüfusun yekûn teşkil
ettiği yerlerden birisidir. Şehrin
merkezine giden yol üzerinde
güzel bir dere mevcuttur. Bütün
Kosova'da olduğu gibi, burada da
şehirler arası yollar küçük, ama
renkli ve güzel ağaçlarla donan­
mıştır. Yol boyunca sağlı-sollu
yükselen küçük ve güzel ağaçlar
ve hemen yakın bir mesafe­
de bulunan dağların eteklerini
görmek, seyahat esnasında
dinlendirici ve güzel bir manzara
meydana getirir. Bu manzara,
Priştine İpek, Priştine-Prizren,
Priştine Mitroviça güzergâhında
da kendini iyice hissettirmektedir.
Novoberde (Yeni Brod) için söy­
lenecek en önemli söz, burada
yer alan kalenin sahip olduğu
manzaranın nefes kesici hâlidir.
Vaktiyle büyük miktarda kömür
gibi madenlerin çıkarıldığı ve
oldukça zengin olan bu şehir,
geçirdiği bir depremin ardından
gittikçe fakirleşmiş ve küçük bir
Osmanlı camisi ile civarında yer
alan bir türbe ve avlusundaki
mezarlık dışında neredeyse
herhangi bir tarihî zenginliği
bugüne aktaramamıştır. Cami­
nin oldukça dar minaresine, sırf
âcizlerine refakat etmek üzere
çıkan ve Mart 2009'un ilk günle­
rinde vefat ettiğini öğrendiğim,
fevkalâde mütevazı ve samimi,
Kosova Millî Arşiv Müdür Yar­
dımcısı Gazmend Berisha'yı, bu
vesile ile rahmetle anıyorum.
Kosova'da dinî ilimler revaçta
olduğu gibi, camilere gençler
rağbet etmektedir. Pek çok genç
talebe, bir Batı ülkesine olduğu
kadar, tahsil için Türkiye ve Arap
ülkelerine belli bir müddet için
gitmeye çalışmakta ve büyük
bir çoklukla da bu emellerini
gerçekleştirmektedir. Ancak
bölgede gerek Osmanlı Türkçesi, gerek Türkiye Türkçesi
bakımından kalıcı ve ciddi bir
hizmete ihtiyaç olduğu muhak­
kaktır. Türkiye'nin Kosova'ya,
Kosova'nın Türkiye'ye olan ilgisi
ile bu bölgede mevcut tapu
kayıtlarıyla arşiv belgelerinin
ehemmiyeti, böyle bir eğitimi
zaruri kılmaktadır.
^ ^ k
• AVRUPA
û
Diyanet
AYLIK DESGl
V
Kosova ve
Sultan Birinci
Murad'ın
Meşhedi
Sultan Birinci Murâd-ı Hudâvendigâr'ın şehid düştüğü Birinci
Kosova Savaşı'ndan sonra sembolik olarak Kosova sahrasında
yapılan ve o dönemde üstünün açık olduğu tahmin olunan
türbe, tarihî olduğu kadar stratejik değeri de hâizdi. Çünkü
bir memlekette bulunan mezarlar, o topraklar için savaşan
milletlerin tapu senetleri hüviyetinde addedilirler.
Birinci Kosova Muharebesi'nin
ardından (1389) Balkanlar'a
yerleşen Osmanlı Devleti, Sultan
Birinci Murad-ı Hudâvendigâr'ın
şehid düşerek iç organlarının
gömüldüğü Kosova sahrasına
Meşhed-i Hudâvendigâr nâmıyla
bir türbe yaptırmış ve bu civara
yerleşen Müslümanları, türbe­
nin bakımına karşılık vergiden
m u a f t u t m u ş t u r . (Münir Aktepe,
"Kosova", İslâm Ansiklopedisi, e. 6, İstanbul
1977, s. 871'den naklen: Başbakanlık
Osmanlı Arşivi (BOA), Vuçıtrın Livası Tahrir
Defteri, nr. 234, tarih, 951/1544) B u
ilk dönemlerde Kosova halkı,
Üsküp sancağına bağlı olarak
idare olunmuştur. İkinci Koso­
va Savaşı'nda (1448) tarafsız
kaldıkları için Sırplar'ın elinde
bulunan Kuzey Kosova'daki
Vuçıtrın'e dokunulmamış, ancak
bu bölgenin de 1455 tarihinde
fethedilmesiyle birlikte ve Fatih
Sultan Mehmed'in padişahlığı
döneminde, coğrafî mânada
bütün Kosova, Türkler'in eline
geçmiştir. (Aktepe, a.g.m., s. 872)
Osmanlı Devleti'nin ilerle­
mesini temin bakımından
hükümetçe 1864 yılında Vilâyet
Nizâmnâmesi ve 1867 tarihinde
ise Vilâyetler Nizâmnâmesi çıka­
rılmıştır. (İskender Rızaî, "Kosova Vilâyeti
Teşkilâtı", Yedinci Türk Tarih Kongresi:
25-29 Eylül 1970-Ankara, Kongre Bildirileri,
Nisan 2009 - 1 2 0
Diyanet
AYLIK OE«GI
»
c. 2, Ankara 1971, s. 667) Bunların
neticesinde Üsküp, İşkodra,
Prizren (Pirzerin) ve Manastır
vilâyetleri teşkil edilmiştir. Bu
vilâyetlerin kurulması, Kosova
vilâyetinin kurulmasına zemin
hazırlamıştır. Nitekim önceleri
Sofya eyaletinin idaresi altında
bulunan Kosova (P. L incidyan-H. D.
1881-1912
Andreasyan, Osmanlı Rumelisi Tarih ve Coğ­
rafyası, Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları
Dergisi, sayı 2-3'den ayrı basım, İstanbul
1974, s. 16-26), Manastır vilâyetinin
lağvedilip Selanik ile birleşmesi
sırasında ve 14 Muharrem 1294
(29.1.1877) tarihinde Sofya,
Niş ve Priştine'nin birleşmesiyle,
merkezi Priştine olmak üzere bir
eyalet şekline getirilmiştir. Koso­
va vilâyetine bağlı Üsküp, bazen
Prizren'e, bazen de Manastır'a
bağlı iken, bu tarihten bir müd­
det sonra tekrar Manastır'dan
ayrılarak Kosova'ya bağlanmış­
tır. 1877-1888 yılları arasında
merkezi Priştine olan Kosova
vilâyeti, bağlı olduğu vilâyetinin
değişmesinin ardından Üsküp
sancağını merkez edinmiştir.
( 1 8 8 8 - 1 9 1 2 ) (Kosova'nın coğrafî de­
ğişiklikleri için ayrıca bk. Şemseddin Sami,
Kâmûsu'l-a'lâm, c. 5, İstanbul 1314, s.
3746-3748; Ali Haydar Midhat, Midhat Paşa,
İstanbul 1325, s. 13-24; M. Rüşdü-M. Eşref,
Mükemmel ve Mufassal Atlas, İstanbul
1325, s. 2-24; Salnâme-i Vilâyet-i Kosova,
sene 1314; Tayyib Gökbilgin, "Kanunî Sultan
Süleyman Devri Başlarında Rumeli Eyaleti,
Livaları, Şehir ve Kasabaları", Belleten, c.
20, sayı 78 (1956), s. 247-294)
Kosova vilâyeti zaman zaman
idarî değişikliğe uğramakla
birlikte, 1912 yılına kadar büyük
bir idarî bölge olarak Osmanlı
Devleti'nin idaresi altında kal­
mıştır. Niş ve Şehirköy kazaları,
1878 Berlin Kongresi'nden sonra
Kosova vilâyetinden ayrılmışlar-
O Kosova Vilayeti
© Osmanlı Devleti
dır. 1880 yılında ise Prizren ve
Debre sancakları da Kosova'dan
ayrılmış ve yeni kurulan Manas­
tır vilâyetine bağlanmışlardır.
Ancak 1883 yılının sonuna doğ­
ru Prizren ve Debre sancakları
tekrar Kosova vilâyetinin idaresi
altına girmişler, 1886 tarihinde
ise yeniden Manastır'a bağlan­
mışlardır. Kısa bir müddet sonra
Kosova vilâyetinin idaresi altına
giren Prizren sancağı, 18881912 yılları arasına kadar bu
şekilde kalmıştır. Buna karşılık
Debre sancağı aynı tarihler ara­
sında Kosova vilâyetinin idaresi
haricinde bulunmuştur. Bütün
bu değişikliklerin ardından 1912
yılında Kosova vilâyetini şu
sancaklar teşkil etmiştir: Üsküp,
Priştine, Seniçe, İpek, Taşlıca,
Prizren.
Daha önce Priştine sancağına
bağlı İpek kazası ve Yeni Pazar'a
(Seniçe) bağlı Taşlıca kazası,
1880-1882 yılları arasında bu
sancaklardan ayrılarak kendileri
sancak hâline gelmiş ve Kosova
vilâyetini teşkil eden sancaklar
arasındaki yerlerini almışlardır.
Sultan Birinci Murad'ın
Meşhedi
Osmanlı sultanları, bütün Rumeli
ile olduğu gibi Kosova ile de
yakından alâkadar olmuşlardır.
Bilhassa Rumeli fâtihi Sultan
Birinci Murad'ın bu bölgede
şehid olması, hemen bütün
Osmanlı padişahlarının adetâ
gıbta derecesinde yakın ilgisini
çekmiştir. Sultan Birinci Murâd-ı
Hudâvendigâr'ın şehid düştü­
ğü Birinci Kosova Savaşı'ndan
sonra sembolik olarak Kosova
sahrasında yapılan ve o dönem­
de üstünün açık olduğu tahmin
Olunan t ü r b e (Semavi Eyice, "Meşhed-i
Hudâvendigâr ve Gazi Mestan Türbesi",
İÜEF Tarih Dergisi, c. 12, sayı 16 (Eylül
• • ^
• AVRUPA
4
Diyanet
1961), s. 74), tarihî olduğu kadar
stratejik değeri de hâizdi. Çünkü
bir memlekette bulunan me­
zarlar, o topraklar için savaşan
milletlerin tapu senetleri hüviye­
tinde addedilirler. Osmanlılar'ın
bu anlayışı, fetih hareketleri
boyunca daima var olmuştur.
Bu itibarla zamanla ihmal edilen
Sultan Birinci Murad'ın mesnedi­
ni tamir etmekten geri durma­
mışlardır. Nitekim Melek Ahmed
Paşa ile birlikte ziyaret eden
Evliya Çelebi'nin dikkat çekmesi
neticesinde türbe temizlenerek
yeniden düzenlenmiş ve girişine
bir kapı konulduğu gibi, bir
türbedar ile bir bekçi tayin edil­
miştir. (Semavi Eyice, a.g.m., s. 74-75)
Daha sonraları 1 Zilkade 1280
(8 Nisan 1864) tarihli bir irâde
ile; Sultan Murad ile sancakdarı
Gazi Mestan'a ait türbelerin,
yapılan keşif neticesinde gere­
ken tamir masrafının ödendiğini
g ö r m e k t e y i z . (BOA, İrâde-Dahiliye,
nr. 36107. Bu hususta ayrıca bk. İrâdeDahiliye, nr. 10345, 37952)
Sultan Reşad'ın Avrupa
Seyahati
Sultan Beşinci Mehmed Reşad, 7-28 Cemâziyelâhir 1329
(5-26 Haziran 1911) tarihleri
a r a s ı n d a (Dânişmend, a.g.e., s. 383384; Mufassal Osmanlı Tarihi, İstanbul
1963, c. 6, s. 3467. Münir Aktepe, İslâm
Ansiklopedisi'ndeki "Kosova" maddesinde,
Sultan Reşad'ın Rumeli'ye seyahat tarihini
1912 olarak zikretmektedir ki bu yanlıştır.
Bk. Aktepe, a.g.m., s. 875) v e h e m
"Meşrutiyetin ilânı üzerine pek
ziyade revaç bulan bir tabir" ile
"unsurları birleştirme" ("Hatta pek
iyi hatırlıyorum, hünkâr bile Üsküp'te bir
nutka mukabele ederken bu tabiri kullandı;
bu seyahate çıkmaktan maksadının,
unsurlar arasında birleşmenin husulünü
görmekten ibaret olduğunu söyledi." Halid
Ziya Uşaklıgil, Saray ve Ötesi, İstanbul
1965, s. 267) ve hem de Sultan
Murâd-ı Hudâvendigâr'ın kabrini
ziyaret maksadıyla Rumeli'ne
22 günlük bir seyahat gerçek­
leştirmiştir. ("Zât-ı hümâyûn-ı Hazret-i
I
Pâdişâhî, maksad-ı aslî-i seyahatleri olan
Murâd Hân-ı Evvel Hazretleri'nin meşhed-i
mübareklerine bi'l-âfiye vâsıl olarak, orada
yüz bini mütecaviz cemiyet-i kübrânın
feverân-ı hissiyât-ı sâdıkası arasında salât-ı
cum'ayı edâ buyurdukları..." Başbakanlık
Osmanlı Arşivi (BOA), Teşrifat Defterleri, nr.
503, tarih: 1327 (İrâde-i Teşrifat - Ceride
i), s. 4i) Sultan Reşad ve maiyyetini Üsküp'e doğru götüren tren
Köprülü İstasyonu'nda durdu­
ğu sırada, toplanan kalabalık
içerisinde bulunan 11 yaşındaki
Dimice adlı Bulgar çocuğunun
irad ettiği şu nutuk, padişahı
fevkalâde duygulandırmıştır:
"Ey hükümdâr-ı muazzam! Altı
Nisan 2009 - 1 2 0
•>&&
11
fLfc,
Diyanet
*YLIK DERCİ
E
u
e
a
•o
Ol
V
yüz seneden beri ecdadınız
buraları fetih eylemişdir. Siz
bu memâlikin fâtihisiniz. Biz
de sizin tebe'anız ve fedakâr
kullarınızız. Bizim hayatımız bi'lumûm Osmanlılar'ın hayatına
merbuttur. Onlarla beraber ya­
şayacak, beraber ölecek, bera­
ber mes'ud olacağız. Bütün Bul­
gar kulları bu teşrîf-i şahaneden
dolayı bahtiyardır. Bulgar milleti
bütün mevcudiyeti, bütün varlığı
ile bu hanedana sâdık ve muti
kalacaktır. Hiç bir kuvvet yoktur
ki bu emel-i mukaddesden bizi
inhirafa muktedir olabilsin. Ey
pâdişâh-ı muazzamımız, var
olun, milletinle bin yaşa." (BOA,
Teşrifat Defterleri, nr. 503, s. 39)
olarak değerlendirilirken (Nitekim
Başkâtip sıfatıyla Sultan Reşad'ın bu seya­
hatine katılan Halid Ziya, hatıratında aynen
şöyle yazmaktadır: "Bu seyahatin vukuu
esnasında öyle tezahürlere şahit olduk ki,
başta hünkâr olduğu hâlde beraberinde
bulunanların hepsi, sadrâzam, harbiye
nâzın, bütün saray erkânı hep inandık ki bu,
yalnız bir gösteriş değil, hakikatte şu kaç
yıldan beri her vesile ile işitilen unsurları
birleştirme niyetinin bir fiile inkılâbıdır.
Uşaklıgil, a.g.e., s. 267), b i l â h e r e
yapılan değerlendirmelerde ise,
bu seyahatin geçici olarak bir
başarı elde ettiği ifade edilmiştir.
("Bu seyahatin Sultan Reşad'da bıraktığı
ruhanî zevk, yalnız ecdadından Murâd-ı
Hudâvendigâr'ın mesnedini ziyaret etmiş
olmaktı. Ancak O, dahilî siyaset itibariy­
le mühim ve muvaffakiyetli, şâhâne bir
hizmet ifa ettiği kanaatini de besliyordu
ve bu kanaatiyle vücudça yorgunluğu,
devlete hakikî bir faydası dokunmadı. Afva
uğrayanlar arasında İsa Bolatin'den başka
Seyahati boyunca ırk ve din farkı
Süleyman Batuşa, Hasan Plave gibi ruesâ
g ö z e t m e d e n (Uşaklıgil, a.g.e, s. 266,
dahi vardı. Bundan sonra yalnız bu gibiler
270,271) mahallî hayrî kuruluşlara
yardımda bulunan Sultan Reşad,
değil; hemen bütün Arnavutlar bir kat
(Meselâ padişah Selânik'de toplam 2430,
Osman Selim Kocahanoğlu), İstanbul 2000,
Üsküp'te ise 7250 Osmanlı lirası yardımda
bulunmuştur. Bunlar arasında şu kuruluş­
lar vardır: İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin
yaptıracağı bir mektep (5000 lira), mahallî
mektepler (500), sanayi mektebi (300),
hastahane (300), fukara (510), mevlevihane (200), tekke ve medreseler (150).
Bk. BOA, Teşrifat Defterleri, nr. 503, s. 35,
39) bu sebeple Hazîne-i Hâssa'yı
adetâ güç duruma düşürmüştür.
16 Haziran 1911 Cuma günü,
Murâd-ı Hudâvendigâr'ın şehid
düştüğü Kosova sahrasında
yaklaşık yüz bin kişilik muazzam
bir cemaatle cuma namazı kılan
padişaha, bütün Arnavut âsileri
gelip itaatlerini arz etmişlerdir.
daha şımardılar." Süleyman Kani İrtem,
Meşrutiyet'ten Mütareke'ye (Hazırlayan:
s. 170) Ancak uyandırdığı müsbet akisleri ve -her ne sebeple
olursa olsun- kaside ve gazellere
konu olması; Osmanlı toplumu­
nun, Sultan Reşad'ın seyahatini
başarılı olarak kabul ettiğini
gösteren unsurlardan sayılabilir.
C'Bu mühim seyâhat-i şahaneyi tebcîlen bir
çok tarihler, tarih kasideleri nazmedilmiştir."
İrtem, a.g.e., s. 173. Bunlara örnek olmak
üzere Recâizâde Ekrem'in yazdığı kaside için
bk. aynı eser, s. 173; Mevlüt Çelebi, Sultan
Reşad'ın Rumeli Seyahati, İzmir 1999, s.
98. Recâizâde'nin, seyahatin tarihi olan hicrî
1329'u (1911) düşürdüğü mısra'ı şöyledir:
Bi'l-bedâhe yazdı Ekrem mısra'-ı târihini:
Rûh-ı pâk-i ceddini şâd eyledi Sultân Reşâd
(Dânişmend, a.g.e., s. 384)
(1329/1911). İrtem, a.g.e., s. 174; Çelebi,
Bu seyahat; gerek Sultan Reşad,
gerekse seyahatta kendisiyle
birlikte bulunanlar tarafından,
tahminlerinin üzerinde başarılı
a.g.e., s. 98. Bu seyahatin resimleri için bk.
Nisan 2009 -120
Ubeydullah Esat, "İstanbul'dan Meşhed-i
Hudâvendigâr'a", Resimli Kitab, c. 5, sayı
30 (Mayıs 1327), s. 551-533; Mevlüt Çelebi,
a.g.e., Albüm bölümü) Gerçekten Sul­
tan Reşad'ın, kendisini "Baba"
diye benimseyen Arnavutlar
üzerindeki derin tesirini müsbet
yolda kullanmaktan ittihatçılar
âcİZ kalmışlardır. ("Padişahın oralara
gitmesi, muhtelif unsurlar ve bilhassa
"Baba!" diye bağrışıp ağlayan Arnavutlar
üzerinde çok iyi bir te'sir bırakmışsa da,
ittihatçılar bundan bile istifade etmesini
bilmedikleri ve kan dâvalarını halledecek
tedbirler ittihâzını vaad ettikleri hâlde hiç
bir şey yapmadıkları için, biraz sonra isyan
yeniden alevlenmiştir." Dânişmend, a.g.e.,
s. 383-384) Nitekim kısa bir süre
sonra Balkanlar'da Osmanlı Dev­
leti aleyhine ittihad fikri tatbi­
kata konulacak ve çıkan Balkan
Harbi sırasında Sırp kuvvetle­
rinin hemen bütün Kosova'yı
işgal etmeleri üzerine, Berat
Mebusu İsmail Kemal'in önder­
liğindeki Arnavutlar, 15 Teşrîn-i
Sânî 1328/18 Zilhicce 1330 (28
Kasım 1912) tarihinde bağımsız­
lıklarını ilân edeceklerdir.
(Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi,
c. 2, kısım 2, Ankara 1991, s. 338: Devlet-i
Aliyye'nin Roma Sefâreti'nin Babıâli'ye
çektiği 29 Kasım 1912 tarihli telgraf.
Ancak Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde
Arnavutluk, İzmir 1944, adlı eserinin 431.
sayfasında, bu tarihi 29 Kasım 1912 olarak
zikretmektedir.)
Sırpların 23 Ekim 1912 tarihinde
Kosova'yı istilâsı, zaten Kosova
ovası ile Osmanlı Devleti'ni kafi
olarak birbirinden ayırmışken,
30 Mayıs 1913 tarihli Londra
Anlaşması'yla Kosova vilâyeti
tamamen Sırbistan'a terkedil­
miştir. (Münir Aktepe, a.g.m., s. 875)
10 Ağustos 1913 tarihli Londra
Konferansı ise Arnavutluk'u
bağımsız bir devlet olarak kabul
etmiş ve sınırlarını belirlemiştir.
(Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi,
c. 12, s. 130)
Diyanet
• ^ ^
"AVRUPA
d_
AYLIK DERCİ ^ P
Kosova İslam Birliği Başkanı Naim Ternava:
Kosova
İslam Birliğinin
En Güzel Modeli
Türkiye Cumhuriyeti
Diyanet İşleri
Başkanlığıdır
Kosova İslam Birliğinde
görev yapan 31 personel,
22-28 Mart 2009 tarihleri
arasında Diyanet İşleri Baş­
kanlığının hizmetleri hak­
kında bilgilendirme semi­
nerlerine katıldı. Kosova'da
verilen din hizmetlerinin
verimliliğinin yükseltilmesi,
din görevlilerinin mesleki
gelişimlerine yönelik bilgi
paylaşımı, vakıf hizmetle­
riyle vakıf mallarının sevk
ve idaresi, hac hizmetleri,
yayın faaliyetleri ve tarihi
eserlerin korunması ve ona­
rılması konularının işlendiği
seminerin açılışında Kosova
İslam Birliği Başkanı Naim
Ternava da bir konuşma
yaptı. Konuşmada ön plana
çıkan başlıklar şöyle:
Bağımsızlığını Yeni Kazanan
Kosova'nın Dinî Kurumu
Olan İslam Birliğinin
Başkanı Olarak Türkiye'ye
Yapılan İlk Ziyaret
Daha önce Türkiye'ye bir­
kaç defa ziyarette bulundum.
Elbette her birisinin bende
uyandırdığı ayrı ayrı güzellikte
duygular oldu. Ancak bu seferki
ziyaretimin başkaca bir anlamı
var. Esenboğa Havalimanına
iner inmez çok özel bir duygu
içerisinde buldum kendimi.
Çünkü beni Diyanet'in güler
yüzlü idarecileri çok samimi
şekilde karşıladılar. O karşıla­
manın bir ayrıntısı var ki, onu
belirtmeden geçemem. Karşıla­
ma heyeti içerisinde Kosova'nın
Ankara Büyükelçisi de vardı.
Yüzyıl devletsiz yaşadıktan sonra
bağımsızlığını elde eden ve dışa­
rıda büyükelçisi bulunan bir ülke
vatandaşı olmanın mutluluğunu
bu ziyaretimde ayrıca yaşadım.
Havaalanında büyükelçimizle
karşılaşmak beni çok sevindirdi.
Türk Halkının Balkan Top­
lumlarına ve Kosova Halkına
Gösterdiği Yakın İlgi
Nisan 2009 - 120
Diyanet
^
^
• AVRUPA
AYLIK DERGİ
d
" #
Tarihe baktığımızda altı yüz­
yıllık bir beraberliğimiz var.
Bir sofra etrafında beraber
yemek yedik, beraber güldük,
beraber ağladık... Bize yapmış
oldukları maddi manevi des­
teklerden dolayı kardeş Türk
halkına şükranlarımı sunuyo­
rum.
Kosova meclis binası 1389 yı­
lında Sultan Murat tarafından
inşa edilen caminin temel­
leri üzerinde bulunmaktadır.
Cami ve parlamento binası
arasındaki mesafe sadece
15 metredir. Bağımsızlık ilan
edildikten sonra Sultan Murat
Camisinden ve diğer cami­
lerden ezan ve Kur'an sesleri
yankılanmaya başladı. Uluslar
arası camiaya ve bizi destekle­
yen herkese teşekkürler ki biz
bugün halkımızla bağımsız bir
ülkede yaşamaktayız. En büyük
şükran halkımıza aittir. O kadar
zulme karşı dimdik ayakta dur­
du, teslim olmadı, Kosova'yı terk
etmedi. Allah'a şükür ki bugün
olduğumuz yerdeyiz ve olduğu­
muz yerde de devam edeceğiz.
Bundan sonra da ülkemizde
olmaya devam edeceğiz. Hayat­
ta olduğumuz müddetçe bütün
özelliklerimizle orada bulunaca­
ğız. Kosova'nın hayatı içerisinde
her saatinde her alanında Tür­
kiye Cumhuriyetinin mensupları
mevcuttur. Türkiye'den gelen
çeşitli kurum, kuruluş ve çok
sayıda insan Kosova'nın iyiliği
ve geleceği için çalışmaktadır.
Kosova'nın bağımsızlığını ilan
ettiği günü ve anı hiçbir zaman
unutmayacağız.
En büyük şükran halkımıza aittir. O kadar zulme karşı
dimdik ayakta durdu, teslim olmadı, Kosova'yı terk etmedi.
Allah'a şükür ki bugün olduğumuz yerdeyiz ve olduğumuz
yerde de devam edeceğiz. Hayatla ve bütün özelliklerimizle
orada bulunacağız. Bundan sonra da ülkemizde olmaya de­
vam edeceğiz. Hayatta olduğumuz müddetçe bütün özellik­
lerimizle orada bulunacağız.
Kosova'nın Bağımsızlıktan
Sonraki Durumu ve Konumu
İslam birliği bu dönemde
gerçekten çok sıkıntılar yaşadı.
Bu savaş ve zulümden sonra
Kosova'daki 218 cami ya yıkıldı
ya harap oldu ya da tamamen
yok oldu. Sırp zulmünde harap
olan bu camiler XIII., XIV., XV.
ve XVI. asra ait camilerdir. Bu
dönemde en büyük zulmü İslam
Birliği yaşamıştır. Bu zulümde
İslam Birliği binamız yakıldı,
yıkıldı ve oradaki 600 yıllık bir
arşiv yok oldu. Savaştan sonra
Kosova halkının, kardeş toplu­
lukların, kurum ve kuruluşların,
devlet kuruluşlarının yaptığı
yardım ve desteklerle çok kısa
bir sürede bütün camileri eski
hâline getirdik. Şu anda Prizren
ve Piriştine'de iki adet Osman­
lı eseri Türkiye Cumhuriyeti
Devleti kurumu TİKA aracılı­
ğıyla onarılmaktadır. Kosova
İslam Birliği olarak biz devlet
kurum ve kuruluşlarına, devlet
idaresinin, devlet geleneğinin
güçlendirilmesi için destekte
bulunmaktayız.
Kosova İslam Birliğinin,
Diyanet İşleri Başkanlığı ile
İlişkileri
Kosova İslam Birliğinin en güzel
Diyanet
»YLIK DERGİ W0
modeli Türkiye Cumhuriyeti
Diyanet İşleri Başkanlığıdır.
Başkanlığın çalışma şeklini
kendimize model kabul edi­
yor ve işbirliğimizi daha ileri
düzeylere çıkarmak istiyoruz.
Diyanetle olan işbirliğimizi daha
da güçlendireceğiz. Geçen on
yıl zarfında münasebetlerimizi
geliştirmek için büyük çaba sarfettik. Kosova'da yaşayan tüm
toplum ve topluluklarla birlik ve
beraberlik sağlanması için birlik
ve huzur çatısı oluşturulması için
gayret gösterdik.
Kosova'da Dinî Yapı
Kosova'nın nüfusunun yüzde
90'ı Müslüman nüfustur. Ço­
ğunluğu Müslüman olduğu için
Katolik ve Ortodoks azınlıklara
karşı saygı ve hürmette bulu­
nuyoruz. Kosova İslam Birliği
devlet idaresine ve bünyesine
karışmamaktadır. Ama İslam Bir­
liği devlet erkânından kendisine
destek görmeyi arzu etmektedir.
Kosova'da şu anda 700 cami
mevcuttur. 5 medrese, 7 hafızlık
Diyanet İşleri Başkanlığının
çalışma şeklini kendimize
model kabul ediyor ve iş­
birliğimizi daha ileri dü­
zeylere çıkarmak istiyoruz.
Diyanetle olan işbirliğimizi
daha da güçlendireceğiz.
merkezi, İlahiyat Fakültesi,
İslamî ilimler dalında faaliyet
gösteren 26 eğitim kuruluşumuz
var. Vakıf mallarımız İkinci Dün­
ya Savaşından seksenli yıllara
kadar sistemli şekilde tahrip ve
talan edildi. Amaçları aktivitelerini yerine getirmesin diye Koso­
va İslam Birliğini dize getirmek,
çökertmekti. Şu anda elhamdü­
lillah hem kendi gayrimenkullerimiz hem de çeşitli belediyelerin
bize tahsis ettiği arazilerimiz var.
Böylece hem camiler hem de
gelir getiren vakıf binaları inşa
etmekteyiz.
Camilerin ve Eğitim Kurum­
larının Durumu
Yeni camilerin yapılmasına çok
ihtiyacımız var. Camiye giden
vatandaşlarımızın sayısı her
geçen gün artmaktadır. Şu anda
Kosova'da 200'den fazla camiye
ihtiyaç var. Bize yardım edilse
de edilmese de inşallah bunları
yapacağız. Gelecek ayın sonları­
na doğru yeni fakülte binasının
temelini atacağız ve onu inşallah
en yakın zamanda hizmete
açacağız.
Son Söz
Büyük bir mutlulukla ifade
etmek istiyorum ki Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, Kosova
halkına vize uygulamayacak.
Hür iradeyle Türkiye'ye gelmek
bizim için ayrı bir mutluluktur.
Halkımız böyle bir haberi umutla
beklemekteydi ve bu haber bi­
zim için onur vericidir. Sizler için
Kosova hatta bütün Balkanlar
yabancı bir yer değildir. Hepsini
iyi bilirsiniz. Bu gayretinizden
dolayı sizlere teşekkür ediyorum
ve Allah'a dua ediyorum ki bu
halkla her türlü iyiliği, güzelliği
nasip etsin.
Nisan 2009 - 120
in
C:
3
O.
n
3
Diyanet
AYLIK DERGİ
V
Diyanet İşleri
Başkanlığının
Kosova'ya
Hizmetleri
Kemal Hakkı Kılıç
DİB Avrasya Ülkeleri Şubesi Müdürü
Tarih boyunca büyük acılar çeken, 1995-1999 yılları
arasında bu acılarına daha da beterleri eklenen Kosova, bugün bağımsızlığını kazanmanın huzuru, mutlulu­
ğu, sevinci ve dinamikliği, dost ve kardeş ülkelerin de
(başta Türkiye olmak üzere) desteğiyle geleceğe emin
adımlarla ilerlemektedir.
1991 senesine kadar
(YFC) Yugoslavya Federal
Cumhuriyeti'nde Özerk bir bölge
olan, dağılma sürecine giren
YFC'nden 1999 savaşıyla birlikte
koparak BM Kosova Misyonu
(UNMIK) yönetimine giren ve
17 Şubat 2008 tarihinde de
bağımsızlığını ilan eden Kosova,
2.800.000 nüfuslu ve 10.577
Km2 yüzölçümü olan Balkanların
ikinci Müslüman ülkesidir.
Nüfusunun % 95'i Müslüman, %
5'i Hristiyan, 1995 Mart ayında
Sırpların saldırısıyla 216 caminin
yıkılıp veya yakılmasına, 15.000
Arnavut'un, yaklaşık 30 din
görevlisinin şehit edilmesine,
200.000 evin oturulamayacak
hâle getirilmesine ve bir milyon
kişinin mülteci durumuna düş­
mesine rağmen bugün Kosova,
700 camisiyle, 2000 görevlisiyle,
Alaaddin medreseleri (5 adet) ve
ilahiyat fakülteleriyle geleceğe
emin adımlarla ilerleyen güzel ve
şirin bir Balkan ülkesidir.
Bundan tam 620 sene önce
Sultan I. Murat'ın şehadetiyle
tanıdığımız ve o günden beri biz­
den biri olan Kosova'da, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ve Başkan­
lığımız, Müslüman kardeşleri­
mize Kosova Türk Tabur Kuvvet
Komutanlığı, polis gücü, din
görevlisi başta olmak üzere her
Diyanet
I
J
^^^^H
r
1
-^ikZ*
110%*
'jjıı
ustafa Küçük
türlü yardımı, hizmeti ve desteği
vermiş ve hâlen vermeye de
devam etmektedir.
Müşavirliği kadrosu ihdas edil­
miştir.
Diyanet İşleri Başkanlığının
Kosova'ya götürdüğü, Müslüman
kardeşlerimize sunduğu hizmet­
leri şu başlıklar altında sıralaya­
biliriz:
Soydaş ve dindaşlarımızdan
gelen talepler doğrultusunda
çocuklarını ülkemizde okutmak
isteyen ailelerin başvurusu üze­
rine 1996-2008 yılları arasında
Başkanlığımız:
A- Din Hizmetleri
Diyanet İşleri Başkanlığı 2001
senesinden beri Türk Eşgüdüm
Bürosu (şimdi Büyükelçilik)'na
bağlı olarak Din Görevlileri
Yöneticiliği ile hizmet sunmaya
başlamış, Mamuşa kasabasına
da bay ve bayan din görevlileri,
1996-2008 yıları arasında Ra­
mazan aylarında 25 din görevlisi
göndermek suretiyle bugüne
kadar din hizmeti götürmüştür.
Hizmetlerde verimliliği artırmak,
süreklilik sağlamak ve iki ülke
arasında dinî konularda daha da
kalıcı hizmetler sunmak amacıy­
la T.C. Priştine Büyükelçiliğimiz
bünyesinde bir Din Hizmetleri
B- Eğitim Hizmetleri
Hizmetiçi eğitim amacıyla ma­
halli din görevlisi
93,
Kur'an kursu öğrencisi
315,
İmam-hatip lisesi öğrencisi 72,
İlahiyat fakültesi öğrencisi 49,
Yüksek lisans öğrencisi
9,
Doktora öğrencisi
1,
olmak üzere toplam
539
öğrenciyi Türkiye'ye getirerek
eğitim-öğretim almalarına imkan
sağlamıştır.
2008-2009 eğitim-öğretim dö­
neminde ise;
Kur'an kursuna
10,
İmam-hatip lisesine
7,
İlahiyat fakültesine
21,
Yüksek lisansa
5,
Doktoraya
1,
öğrenci olmak üzere toplam 44
öğrenci (kısa süreli gezi amacıy­
la da 140 civarında öğrenci ve
mahalli din görevlisi) ülkemize
getirilmiş, her türlü ihtiyaçları
karşılanmıştır.
Ayrıca Kosova İslam Birliğince
belirlenen 30 kişilik idari bir
grup Başkanlık merkezinde;
- İl ve ilçe müftülüklerinin yö­
netimi,
- Din görevlilerinin verimliğinin
artırılması,
- Hac organizasyonu,
- Mali işlemler,
- Eski eserlerin korunması ve
- Başkanlığımız merkez, taşra
ve yurt dışı teşkilatları hakkında
önümüzdeki dönemde genel
bilgilendirme ve hizmetiçi semi­
nere alınacaktır.
C- Restorasyon Hizmetleri
- Fatih Sultan Mehmet'in 1455
senesinde Kosova'nın tamamını
Osmanlı hâkimiyetine alma­
sından sonra ilk namaz kıldığı
Nisan 2009 - 1 2 0
Diyanet
I
yer olan ve 21 Haziran
1455'te yapılan Na­
mazgah (Kırık Camii),
Kosova Türk Tabur
Kuvvet Komutanlığı ve
Diyanet İşleri Başkanlı­
ğınca ortaklaşa restore
edilmiş ve 05 Nisan
2002 tarihinde ibadete
açılmıştır.
-11 Haziran 1389 tari­
hinde Kosova'da şehit
düşen Sultan I. Murat
Hüdavendigar Türbesi ve Müş­
temilatının son yıllarda bakımsız
bir hâle gelmesi sebebiyle bu
önemli tarihi mirasımızın 2006
yılı Aralık ayında restorasyonu
yaptırılarak tamamlanmıştır.
Restorasyon sonunda;
- Sultan I. Murat Hüdavendigar
Türbesi,
- Çeşmeleri,
- Selamlık binası yenilenmiş, zi­
yaretçiler için modern tuvaletler,
Türbedar ve ailesi için bir de ev
yaptırılmıştır.
D- Dinî Yayın Hizmetleri
Başta Kur'an-ı Kerim ve Kur'an-ı
Kerim meali olmak üzere
bugüne kadar 100.000 adet
Türkçe ve Arnavutça çeşitli dinî
yayın Kosova'ya gönderilmiş,
bir kısmının da (Dinimi Öğreni­
yorum, Kitabımı Öğreniyorum
ve Peygamberimi Öğreniyorum
serisi vb.) Kosova'da basımı
sağlanmıştır.
Ayrıca görme engelli Müslüman
kardeşlerimiz için de 10 adet
Braille Kur'an-ı Kerim hediye
edilmiştir.
E- Çeşitli Hizmetler
- Mahalli din görevlileri için 100
adet cübbe ve 100 adet sarık,
- Prizren Brod Köyü Camiine halı
alınmıştır.
- Alaaddin Medresesinde okuyan
kız ve erkek öğrenciler gezi
amacıyla çeşitli kereler ülkemize
getirilmiştir. (Bu sene Mart ayın­
da 70 öğrencinin daha getiril­
mesi planlanmıştır.)
- 24/07/2006 tarihinde 204 soy­
daş çocuğu sünnet ettirilmiş,
- 2008 yılı Ramazan ayında iftar
yemeği verilmiş,
- Kosova'dan Suudi Arabistan'a
hacca giden Müslüman kardeş­
lerimizin ihtiyaç duydukları 800
adet menenjit aşısı Başkanlığı­
mızca temin edilerek bu ülkeye
gönderilmiştir.
F- Kardeş Şehir Çalışmaları
Mitroviça ile kardeş şehir olan
İstanbul Bayrampaşa İlçe
Müftülüğü vasıtasıyla 200 koli
gıda maddesi ile çeşitli giyecek
ve okul malzemesi Kosova'ya
gönderilmiş, 28-29 Ağustos
2007 tarihlerinde de 110 çocuk
sünnet ettirilmiştir.
G- Karşılıklı Ziyaretlerin
Gerçekleştirilmesi
Kosova İslam Birliği ile Başkan­
lığımız arasında iyi bir
diyalog ve çalışma ortamı
oluşmuştur. 05-09 Eylül
2005 tarihleri arasında
İstanbul'da gerçekleşti­
rilen VI. Avrasya İslam
Şûrası Teşkilatı toplantı­
sında Kosova İslam Birliği
Başkanı, Avrasya İslam
Şurası Teşkilatı Başkan
Yardımcılığına seçilmiş­
tir. Kosova İslam Birliği
Başkanlığı'nı (1999'dan
önce Recep Boja iken) şimdi
Naim Ternava yürütmektedir.
İki kurum arasındaki bu samimi
işbirliği ve dostluk neticesinde
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr.
Ali Bardakoğlu beraberindeki
heyetle 07-11 Haziran 2004
tarihleri arasında Arnavutluk'la
birlikte bu ülkeye resmi bir
ziyaret gerçekleştirmiş, dostlu­
ğun ve işbirliğinin pekişmesini
sağlamıştır.
Kısaca, tarih boyunca büyük
acılar çeken, 1995-1999 yılları
arasında bu acılarına daha da
beterleri eklenen Kosova, bugün
bağımsızlığını kazanmanın
huzuru, mutluluğu, sevinci ve
dinamikliği, dost ve kardeş ül­
kelerin de (başta Türkiye olmak
üzere) desteğiyle geleceğe emin
adımlarla ilerlemektedir. Dinî
sahada Başkanlığımız ile birlikte
hizmet üretmeye özen gösteren,
Balkanların istikrara kavuşmuş
ülkesi olan Kosova'ya Başkanlığı­
mız imkanları ölçüsünde bugüne
kadar olduğu gibi, bundan
sonra da destek vermeye devam
edecektir.
ff^t
* AV «UCA
A_
Diyanet
Başbakanlık
Osmanlı Arşivi Uzmanı
Ayten Ardel ile
Söyleşi
Söyleşi: Doç. Dr. Ahmet Kavas
İstanbul Üniv. İlahiyat Fak.
i
17 Mart 2008 tarihinde bağımsızlığına kavuşan Kosova, Bal­
kanlarda, hatta Avrupa'da nüfusunun tamamı Müslüman
olan bir ülke. Halk ise kendi millî ve manevi değerlerine sahip
çıkma konusunda geçmişte Sırp merkezli etkileşimden uzak
kendine dönmüş bir vaziyette sağlam bir toplum tesis etme
gayreti içerisindedir.
Türkiye'de yaşayan bir Kosovalı
olarak kendinizi tanıtır mısınız?
1954 yılında Kosova'nın Mitroviça şehrinde mütedeyyin aile
ordamında doğdum. Eğitimimin
ilk ve orta kısmını Mitroviça'daki
Türk okulunda tamamladım. Lise
eğitimim sırasında Türkçe eğitim
veren liseler olmadığından Arna­
vutça eğitim veren liseye devam
ettim. Kosova'nın başkentinde
bulunan Priştine Üniversitesinde
1973 yılında açılan Doğu dilleri
bölümünün ilk öğrencilerindenim. Yüksek eğitimimi tamam­
ladıktan sonra 1981 senesinde
Saraybosna Üniversitesi Doğu
dilleri bölümünde Türkçe okut­
manı olarak 1986 yılına kadar
ders verdim. Bu dönemde Gazi
Hüsrev Bey Medresesinde de
ayrıca dersler verdim. 1987'de
Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesin­
de çalıştım, ardından 1988'de
İtalya'nın Venedik Üniversite­
sinde Doğu dilleri bölümünde
Türkçe okutmanı olarak görev
yaptım. Burada bulunduğum
sürede benden özellikle Kosova
Türkçesi'nin farklı bir ağız oldu­
ğunu tanıtmam istendi. 1991'de
Türk vatandaşı olan eşimle
tanışmamın ardından Türkiye'ye
gelerek burada yaşamaya baş­
ladım. 1992 senesinden itibaren
İstanbul'da bulunan Başbakanlık
Nisan 2009 - 1 2 0
Diyanet
mm of saı <m
E
<u
•o
c
Osmanlı Arşivinde uzman olarak
çalışmaktayım. Arnavutça, Türk­
çe, Boşnakça, İtalyanca ve orta
düzeyde İngilizce bilmekteyim.
Çocukluk ve gençlik yıllarınızın
geçtiği Kosova'daki Müslüman
toplumun yaşantısı hakkında
neler söyleyebilirsiniz?
Osmanlı idaresinin Kosova
topraklarından çekilmesinden
sonra burada kalan toplum son
derece dinine ve diyanetine
düşkün bir durumdaydı. Ailem
de aynı şekilde inançlarına ve
geleneklerine samimi bir şekilde
bağlı idi. Arnavut asıllı olan ba­
bam bizleri besmele çekmeden
sofraya oturtmazdı ve özellikle
Türk asıllı olan annem ise hıfzını
15 yaşına kadar tamamlamış ve
hafız olmuştu. Sırbistan Krallığı
döneminde eğitim konusunda
çok hassas olan dedem, annem
ve teyzelerimi Sırp okullarına
göndererek eğitimli olmaları
için büyük gayret göstermiş. Bu
okullarda farklı dinlere mensup
öğrenciler olmasına rağmen
her öğrenciye kendi dininin din
adamları tarafından din eğitimi
verilmekteymiş. Haliyle annem
ve teyzelerim bu okullarda
Kur'an-ı Kerim eğitimi dâhil Sırp­
ça, Arnavutça ve Türkçe dersleri
almışlar. Annem ve teyzem Os­
manlı döneminde basılmış olan
ve Kosova'da bulunan eserleri
okuyabiliyorlardı. İkinci Dünya
Savaşı'nın ardından kurulan Yu­
goslavya devletinde bir dönem
Türk okulları kapanmıştı. Yeni
siyasi sistem insanlar üzerinde
büyük bir korku düzeni kur­
muştu. Yine de ev ortamlarında
.,*&..
<
2 0 l%f
Nisan 2009 -120
En fazla gurur duydu­
ğumuz yerlerin başında
Osmanlının mirası olarak
gözbebeğimiz gibi ko­
ruduğumuz camilerimiz
ve özellikle Priştine ile
Vıçıtırın şehri arasındaki
Kosova ovasındaki Sul­
tan Murad Hüdavendigar
Türbesi gelmektedir.
genelde gizli bir şekilde ibadet
edilmekteydi, ancak 1960'lı
yılların ortalarına kadar örgün
ve yaygın eğitimde herhangi
bir dinin eğitimi verilmediği için
Müslüman toplumda bu eğitim
aile ortamlarında elde edilebili­
yordu. Sadece yaşlıların camile­
re gitmesine müsaade edilirken
federatif bir yapıya sahip ülke
genelinde manevi değerlerini
öne çıkaran aydınların toplumu
yönlendirmesine müsaade edil­
miyordu. Müslümanlar kendileri­
ne dayatılmasına rağmen domuz
eti içeren salam ve sosis gibi
gıda maddelerini ne evlerinde
ne de işyerlerinde yemiyorlardı.
Bu davranışları Müslüman olarak
kalmalarında önemli bir etken
oldu. Bütün Yugoslavya genelin­
de Müslüman toplumlar Osmanlı
idaresinden sonra ilk defa en ra­
hat dönemlerini 1968-1980 yıl­
ları arasında yaşadılar. Hatta bu
dönemlere ait güzel bir olaydan
bahsetmek istiyorum. 1970'lere
geldiğimizde Ramazan aylarında
teravih namazlarında camiler
kadın, erkek, çocuk, genç-yaşlı
insanlarla dolup taşardı.
Kosova'da çocukluk yıllarınızda
devlet okullarına devam eder­
ken İslami eğitiminizi nasıl elde
ettiniz?
Öncelikle ailemin bu konudaki
hassasiyeti hem benim hem iki
ağabeyimin hem de ablamın
üzerinde çok etkili oldu. Küçük
yaşlarda oruç tutmaya alış­
tık, henüz dokuz yaşında iken
namaz surelerini öğrenmiştim.
Ama örgün eğitimde dinî konu­
ları öğretmek yasaktı. O yıllarda
bizlere yayınladıkları Boşnakça,
hatta Sırpça İslamla ilgili bütün
eserleri gönderen Bosna-Hersek
Diyanet Meşihatına çok şey
borçluyuz. Aile içerisinde Sırpça,
Boşnakça, Arnavutça ve Türkçe
dilleri gayet iyi bilindiği için bu
dillerde İslam konusunda yazılan
her eser rahatlıkla okunmak­
taydı. Priştine Üniversitesinin ilk
asistanlarından olan ağabeyim
oruç tutmanın yasak olduğu
dönemde bu ibadeti çok gizli bir
şekilde yerine getirmeye gayret
ederdi. Öyle ki oruçlu olduğu
anlaşılmasın diye yıkadığı bir
misketi ağzında sakız varmış
gibi tutardı. Cuma namazları­
na mümkün mertebe gitmeye
çalışırdı.
Avrupa'nın ortasında yer alan
Kosova ve Bosna-Hersek,
Sancak, Karadağ, Makedonya,
hatta Arnavutluk Müslümanları
kendilerini bugünden geleceğe
nasıl bir konumda görüyorlar?
Son yıllarda çok olmamakla
birlikte bazı Müslüman Arna­
vut ailelerin dinî duygularının
zayıflığından kaynaklanan bazı
Diyanet
25 kadar öğrenciye eğitim ver­
mek üzere açıldı ve hâlen bu lise
eğitime devam etmektedir.
ihmaller olduğu görüldü. Mesela
annesi ve babası Müslüman olan
çocuklara Hrıstiyan ismi bilinçsiz
bir şekilde veriliyordu. Bu tür
aileler daha ziyade Arnavutluk
propagandası ile böyle davra­
nıyorlardı. Ama 2000'li yıllara
girdiğimiz bugünlerde özelde
Balkanlarda genelde ise Avrupa
kıtasında Müslüman kimlikleriyle
gurur duyan milyonlarca insan
artık hür bir şekilde inançlarına
sahip çıkıyor. Mesela babam
Arnavut asıllı olmakla birlikte
Yugoslavya sınırları içindeki
bütün Müslüman toplulukları bir
kardeş olarak kabul ederdi ve
bizleri de bunun bir sonucu ola­
rak Türkçe eğitim veren okullara
gönderdi. Biz, Kosova toplumu
içinde hiçbir ayrılık ve farklılık
duygusunu yaşamadık. Ayrıca
Kosova'da 1958 yılında Türkçe
eğitim vermeye başlayan lise,
annemin o günkü Yugoslavya
Devlet Başkanı Tito'ya yazdığı
mektup üzerine Mitroviça, Gilan,
Viçıtıtın ve Priştine'den toplanan
Kosova Balkanlarda, hatta
Avrupa'da nüfusunun tamamı
Müslüman olan bir ülke olarak,
Avrupa Birliği çerçevesinde
geçerli uluslararası kuralları
uygulamaya özen göstermek­
tedir. Halk ise kendi millî ve
manevi değerlerine sahip çıkma
konusunda geçmişte Sırp mer­
kezli etkileşimden uzak kendine
dönmüş bir vaziyette sağlam bir
toplum tesis etme gayreti içeri­
sindedir. Siyasi konularda küçük
bir azınlığı temsil eden Sırpların
attığı adımlar yanında Müslüman
toplum artık kendini daha rahat
hissederek bir taraftan Avrupa
ile bir taraftan Türkiye'yle diğer
taraftan da İslam dünyasıyla
daha yakın ilişkiler içine girmiş­
tir. Gelecekte bunun çok daha
büyük etkileri olacaktır.
Kosova'da İslam medeniyeti
deyince -bilmeyenler için- tarih­
ten bugüne gelen izler hakkında
neler söyleyebilirsiniz?
En fazla gurur duyduğumuz
yerlerin başında Osmanlının
mirası olarak gözbebeğimiz gibi
koruduğumuz camilerimiz ve
özellikle Priştine ile Viçıtırın şehri
arasındaki Kosova ovasındaki
Sultan Murad Hüdavendigar
Türbesi gelmektedir. Mitroviça
şehrinde ise maalesef Osmanlı
döneminden geriye sadece bir
hamam kaldı, camiler ise XX.
yüzyıldaki gelişmeler esnasında
yıkıldı. Osmanlı döneminden bu­
güne Yugoslavya Federal Devleti
sınırları içinde ayakta kalan üç
medrese bulunmaktadır. Bunlar­
dan birisi Saraybosna'daki Gazi
Hüsrev Bey Medresesi, ikincisi
Üsküp'teki İsa Bey Medresesi,
üçüncüsü de Kosova'nın Priştine
şehrindeki Alaeddin Medresesidir.
Siz, Kosova Müslüman toplumu
için Boşnakça'dan Arnavutça'ya
ilk defa bir ilmihâl tercümesi
yaptınız. Ayrıca Osmanlı Arşivin­
de de Kosova ile ilgili çok sayıda
belge gördünüz. Bu çerçevede
Kosovalı bir Müslüman olarak
neler istersiniz?
Saraybosna'da bulunduğum
dönemde çalıştığım Gazi Hüsrev
Kütüphanesinin o dönemde­
ki müdürü Bilal Hasaoviç'in
İlmihâlini Boşnakça'dan
Arnavutça'ya tercüme ettim.
Kitabın ilk baskısı 1993 yılında
İstanbul'da MÜSİAD tarafın­
dan, ikinci baskısı ise Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Vakfı tarafından yayınlanarak
Balkanlardaki bütün Arnavutlara
dağıtıldı. Bu eser, İslam'ı yeni
öğrenmekte olan çocuklara ve
gençlere hitap eden oldukça
anlaşılır bir ifadeye sahip olduğu
için Arnavut Müslümanlar tara­
fından da okunup istifade edildi.
Arşivde gördüğüm Kosova ile
ilgili her belgede Osmanlı'nın
bütün eyaletlerinde olduğu gibi,
buradaki bütün toplumlar için
de adaletten şaşmadığına şahit
olmaktayım ve bu adaleti ne
Roma ne Bizans toplumlarında
maalesef göremedim.
Nisan 2009 - 120
21
Ifi
C:
3
a
3
Download