ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ İmtiyaz Sahibi: Yrd. Doç. Dr. Taner KAYA Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Dr. F. Hülya KURBAN Reklam ve Tanıtım Müdürü: Derya BATMAZ ÜNEY Yayın Kurulu Doç. Dr. M. Vedat KOCA Uzm. Dr. A. Orhan DENGİZ Uzm. Dr. Ahmet Seçkin ÇETİNKAYA Op. Dr. Ali Fuat PAKER Uzm. Dr. Ali Sait ÇAL Op. Dr. Bektaş Kemal ASLAN Op. Dr. Bülent AYMELEK Uzm. Dr. Caner YILDIZ Op. Dr. Deniz GÜLERYÜZ ÇAKMAK Op. Dr. Fatih Volkan TERCAN Op. Dr. Gürsu ÖZER Uzm. Dr. İhsan MAĞUNACI Op. Dr. Meftun ALİCAN Op. Dr. Murat CERAN Uzm. Dr. Mustafa ERCAN Op. Dr. Mustafa SEZEN Op. Dr. Osman Okan YAMAN Uzm.Dr.Önder BEKAR Op. Dr. Ruhi SAYAR Uzm. Dr. Seyfi KAMBEROĞLU Op. Dr. S. Sinan KEJANLIOĞLU Op. Dr. Tevfik ÖNCAN Op. Dr. Vural AKKOÇ Op. Dr. Yavuz Selim DAYIOĞLU Op. Dr. Yasemin Cihan GÜREL Dr. Göksel DORA Dr. Hüseyin YILDIZ Dr. Sabir ZEYVER Uzm. Ecz. Enver SARAÇOĞLU Dt. Funda DÖNMEZ Yrd. Doç. Dr. Taner KAYA Mesul Müdür / Başhekim Değerli Okurlarımız, bahar coşkusu ile hastanemizden herkese merhaba ! SAYI : 5 YIL: 2 MAYIS - AĞUSTOS 2012 Yazışma Adresi : Özel Bursa Anadolu Hastanesi İzmir Yolu No:105 Nilüfer / BURSA Tel: (0224) 451 09 09 Fax: (0224) 451 53 00 E-mail: [email protected] www.bursaanadoluhastanesi.com Görsel Tasarım ve Baskıya Hazırlık: AERONORM Advanced Creativity FSM Bulvarı Gazi Sk. Özkaya Apt. No: 8/1 Nilüfer / Bursa Tel: (0224) 242 22 88 E-mail: [email protected] www.aeronorm.com Baskı : Renkvizyon Matbaa Reklam Tanıtım Hizmetleri Anadolu Mah. Karlıdağ Cad. No: 32 Yıldırım/Bursa Tel: (0224) 251 04 14 Fax: (0224) 251 04 15 E-mail: [email protected] www.renkvizyon.com.tr Tabiatın yeniden uyandığı, çiçeklerin rengarenk açtığı bahar aylarında sizlere de bahar coşkusu içinde sağlıklı, başarılı, mutlu ve umutlu günler diliyorum. Dergimizde sizlere sağlıklı yaşam ve hastalıklar hakkında bilgiler sunarken yaşam kalitenizin artmasına katkımız olursa bizlerde mutlu olacağız. Anadolu Hastanesi olarak sizlere daima güler yüzlü, kaliteli ve güvenilir sağlık hizmeti sunmaya çalışıyoruz. Sizlerin ilgi ve desteğiyle büyüyerek ve gelişerek sizlere daha iyi, daha kaliteli hizmet vermeyi amaçlayarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bizler sağlık çalışanları olarak yüce ulusumuza sağlık hizmeti sunarken, sağlık çalışanlarına karşı uygulanan şiddeti esefle kınıyor ve artık yeter diyoruz. 17 Nisan’da sağlık çalışanlarına yönelik şiddete bir halka daha eklendi. Gaziantep’te Kalp Damar Cerrahisi Uzm. Dr. Ersin Arslan, 17 yaşındaki hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Bu haber, Türkiye’deki sağlık çalışanlarını bir kez daha şok etti ve derin bir üzüntüye boğdu. Kamuda ya da özel sektörde, doktorundan hizmetlisine kadar emek veren sağlık çalışanlarının, vatandaşların sağlığına katkıda bulunmaktan başka hiçbir gayesi bulunmuyor. Doktorlar, meslek yeminine sadık kalmak için, kimi zaman çok uzun saatler çalışarak eşine ve çocuklarına ayırması gereken zamandan alarak sağlık hizmeti sunmaya çalışıyor. Türkiye’nin neresinde olursa olsun, her zaman işlerini en iyi şekilde yapmanın gayreti içindeki sağlık çalışanlarına hoşgörü, her ferdin bir görevi olması gerekirken, şiddet haberleriyle karşılaşmak, ülkemize yakışmayan bir tabloyu ortaya çıkarıyor. Sağlık Bakanımız Sn. Recep Akdağ’ın, bu üzücü olaydan sonra yaptığı, “Sağlık alanında şiddetin dilinin hakim olmasına müsaade etmemeye kararlıyız, geçmişten bugüne aldığımız tedbirleri geliştirerek sürdüreceğiz” açıklamasını önemsiyor, sağlık çalışanlarına yönelik böylesi bir şiddet haberiyle bir kez daha karşılaşmamayı umuyoruz. Hayatını kaybeden, arkadaşımız Dr. Ersin Arslan’ın ailesi başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına başsağlığı diliyoruz. “Gıpta” başlıklı yazısı ile dergimizi onurlandıran değerli yazarımız Sayın Elif Şafak‘a teşekkür ederiz. Sağlıklı ve mutlu günler geçirmeniz dileğiyle… ya a K r e n Ta ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Göz Allerjileri • Dev papiller konjonktivit • Yıl boyu süren konjonktivitler (perennial) • Atopik konjonktivit Op. Dr. Yavuz Selim DAYIOĞLU Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı Gözünüze ve burnunuza temas eden allerjenlerin çoğu havada bulunur. Polen, toz, küf, hayvan tüyleri havadan gelen allerjenlerdendir. Bazı kişilerde göz damlaları içindeki koruyucu maddelere karşı da allerjik reaksiyonlar gelişebilir. Yüzde kullanılan kozmetik ürünlere, göz damlaları ve içindeki koruyucu maddelere karşı da allerji meydana gelebilir. Yiyecekler ya da böcek sokması gibi diğer allerjik nedenler genellikle havadan gelen allerjenler gibi gözleri etkilemezler. Akut konjonktivitler ani olarak ortaya çıkar ve gözde kızarıklık, şişlik ve kaşıntı ile karakterizedir. Çoğunlukla polen, mantar ve göz ve göz çevrelerine kullanılan ilaçlar neden olarak gösterilir. Bu gibi vakalarda solunum yollarında daralma ve hipotansiyona yol açan anaflaksi tablosu ortaya çıkabilir. Acil bir durum olduğu için, kısa sürede müdahale edilmesi hayati önem arz eder. Göz allerjilerinin çoğu mevsimseldir. Genellikle ilkbahar ve sonbahar mevsiminde bitki polenlerinin havaya karışması sonucu her iki gözde kaşıntı, batma, kızarıklık, sulanma ile kendini gösterir. Gözde allerjik reaksiyon ortaya çıktığı zaman kaşıntıyı giderme amacıyla gözü şiddetle ovuşturmak göz yüzeyinde harabiyete sebep olabilir. Bundan dolayı erken çocukluk döneminde allerji mevsimi başlamadan önce de uygun tedaviye başlanabilir. Dev papiller konjonktivit çoğunlukla kontakt lens hastalarında daha az sıklıkla ameliyat sonrası sütür reaksiyonu ile ve göz protezi ile alakalıdır. Tedavisinde sebebin ortadan kaldırılması ve uygun ilaç tedavisi yeterlidir. Perennial yani yıl boyu süren konjonktivitlerde genellikle neden ev tozları, akarlar, mantarlar, evcil hayvan tüyleri gibi sebeplere dayanmaktadır. Bu tip hastalarda komplikasyon daha sık olduğu için uzun süreli takip ve tedavi önem arz etmektedir. Atopik konjonktivitler ise genellikle atopik dermatit ve astımla alakalı kişilerde ortaya çıkan konjonktivit şeklidir. Diğer allerjik konjonktivitlerden farklı olarak 18-20 li yaşlarda ortaya çıkar. Konjonktivaya ilaveten kornea ve göz kapakları da etkilenir. Eğer göz alerjisi olabileceğinizi düşünüyorsanız; • Aile hikayesi var mı? • İlkbahar ve sonbahar aylarında gözünüzde kaşıntı oluyor mu? • Evcil hayvanlara karşı allerjiniz var mı? • Hapşırma, öksürme, burun tıkanıklığı gibi rahatsılığınız oluyor mu? • Tozlu ortamlarda gözünüzde kızarma, kaşıntı oluyor mu? Eğer bu soruların çoğuna evet diyorsanız, göz alerjiniz olabilir ve bir göz muayenesi olmanızda yarar vardır. Allerjiler toplumda % 20 oranında görülür ve bunların da % 70’i göz allerjisi olarak ortaya çıkar. Göz allerjileri, vücuttaki diğer allerji tipleri ile ilişkili olabileceği gibi kalıtsal da olabilir. Allerjen maddeye karşı hassas gözler bu madde ile karşılaştığı zaman klinik tablo ortaya çıkar. Göz allerjileri astım ve saman nezlesi gibi diğer allerjik hastalıklarla beraber bulunabilir. Allerjik gözlerde ne gibi bulgularla karşılaşırız? • Kızarıklık, şişlik, kaşıntı ve akıntı • Hapşırma ve öksürme • Burun, ağız ve boğaz kaşıntısı • Sinüs tıkanıklığını ve baş ağrısı Gözdeki allerjik reaksiyonlar 5 grupta toplanabilir; • Akut • Mevsimsel (vernal konjonktivit) 3 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ 4 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ 5 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ bir kentin sorunlarını en iyi o kentte yaşayanlar bilir. Sorunlara hakim olduğunuzda ise çözüm bulmak daha kolay hale geliyor. Sizin yaptığınız bir park, anıtsal bir eser yada açtığımız bir yol, yıllar boyu bu kentte halka hizmet verecek. Yarın bu koltuklardan ayrıldığımızda, kendi dönemimizde yaptığımız eserlerle gururlanacak olmak bile büyük haz veriyor. Yaşamımızın geri kalan kısmını da bu kentte geçireceğimiz için gelecek kuşaklara en iyi eserleri bırakmanın gayreti içindeyiz. Bugün kente kazandırdığımız hizmetleri gelecekte bir vatandaş olarak kullanacak olmamız da sorumluluklarımızı ikiye katlıyor. Özel Bursa Anadolu Hastanesi; Sayın ALTEPE, Bursa sağlık turizmi açısından ne gibi potansiyellere sahiptir ve sizler bu konuda hangi çalışmaları yapmaktasınız? Sayın Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep ALTEPE ile Röportaj Özel Bursa Anadolu Hastanesi; Sayın ALTEPE, Öncelikle bizi kabul ettiğiniz ve görüşme imkanı tanıdığınız için teşekkür ederiz. Göreve geldiğinizden bu yana Bursamız için yaptığınız çok önemli ve değerli çalışmalarınızı tüm Bursa kamuoyu gibi bizler de takdirle izliyoruz. Recep Altepe kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 6 Başta sağlık açısından baktığımızda doğal zenginliklerimiz var. Uludağ bunların başında geliyor. Uludağ’da 20 gün kalan bir kişinin kanı tazeleniyor. Sağlık açısından baktığımız da bu bile önemli bir değer. Bunun yanında jeotermal kaynaklarımız başlı başına bir değer. Ancak bugüne kadar bu alanda küçük pansiyonculuğun ötesine geçilemedi. Potansiyelimizin yüksek olmasına rağmen bu alanı bir türlü tam olarak turizm yelpazesi içine kanalize edemedik. Ancak son zamanlarda valiliğimizin öncülüğünde bu alanda önemli yatırımlar yapılıyor. Biz de Büyükşehir Belediyesi olarak turizm sektöründe faaliyet gösterecek yatırımcılara gerekli kolaylıkları gösteriyoruz. Özellikle son zamanlarda artan yıldızlı otel inşaatları ne kadar doğru yolda olduğumuzun göstergesidir. Özel Bursa Anadolu Hastanesi; Sayın ALTEPE, Bursa’mızın dev bir turizm potansiyelini barındıran Uludağ için neler söylemek isterdiniz? Ben Makine Mühendisiyim. Isıtma, soğutma ve kazan sistemleri üzerine çalışıyordum. Ancak siyaset; hayatımın tüm aşamalarında oldu. Daha çocuk sayılacak yaşlarda bile siyaseti yakından takip ederdim. 35 yıl önce genel başkanımızla yurt gezilerine çıkardım. Dolayısıyla yaşantımda siyaset öncesi ve sonrası diye bir ayrım söz konusu olmadı. Yıllar önce başlayan siyasi maraton sonucu bugün bulunduğumuz noktalara ulaştık. Evli ve üç çocuk babasıyım. Büyük kızım Zeynep Kuzuca, Katar’da Makine Mühendisi, küçük kızım Ayşegül Hukuk Fakültesi’ni bitirdi ve küçük oğlumuz Ömer ise İstanbul’da Makine Mühendisliği’nde okuyor. Bu yoğun çalışma temposu içerisinde ailemden büyük destek aldığımı söylemeliyim. Az önce de söylediğimiz gibi Uludağ sadece Bursa’nın değil Türkiye’nin önemli bir turizm değeri. Kış turizm merkezi olarak ön plana çıkmasına rağmen, bünyesinde barındırdığı göller, şelaleler ve manastırlarla tam bir turizm cenneti. Ancak bugüne kadar bunlara iyi tanıtamadığımız için sadece kayak turizmi ile öne çıktı. Biz Uludağ’ın sadece kışın değil, yılın 12 ayı aktif olarak kullanılması ve kent ekonomisine katkı sağlaması için gerekli çalışmaları yapıyoruz. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’mızla birlikte başta altyapı ve otopark sorunu olmak üzere gerekli çalışmaları başlattı. İçme suyu ve kanalizasyon hatlarını bu yaz bitirmeyi hedefliyoruz. Bunun akabinde, otopark, spor alanları, itfaiye birimi, günü birlikte tesisler, yürüyüş yolları gibi diğer sosyal donatı alanları Uludağ, 4 mevsim canlılığın olduğu bir merkez haline gelecek. Özel Bursa Anadolu Hastanesi; Sayın ALTEPE, Bursa’nın Belediye Başkanı olmak nasıl bir duygu? Özel Bursa Anadolu Hastanesi; Sayın ALTEPE, Bursa’nın geleceğine dair hedefleriniz nelerdir? Öncelikle insanın kendi yaşadığı şehirde belediye başkanı olup, bu kente hizmet etmesi tarifsiz bir duygu. Çünkü Biz Bursa’yı gelecekte turizm ve hizmet sektörünün öne çıktığı bir kent olarak görüyoruz. Tüm yatırımlarımız ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ da bu yönde. Kentin sahip olduğu tarihi ve kültürel birikimin yanında doğal varlıklarımızı da en iyi şekilde değerlendirip, öncelikle turizmde öne çıkmak, buna paralel olarak da konaklama tesisleriyle de hizmet sektörünün yaygınlaşmasını hedefliyoruz. Sanayi kenti kimliğimizi de teknoloji ve tasarım ağırlıklı yatırımlarla güçlendirmek istiyoruz. Bunun en güzel örneğini yerli tramvay üretimi ile sergiliyoruz. Büyükşehir Belediye’mizin öncülüğünde Bursa Sanayi’si tarafından üretilen yerli tramvaylar sayesinde Bursa yakın bir gelecekte raylı sistemlerin de merkezi olacak. Özel Bursa Anadolu Hastanesi; Sayın ALTEPE, Size göre 22-24 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen 1.Türk-Arap Turizm buluşmasının ilimize katkısı nasıl oldu? Bu hususta beklentileriniz var mı? Bursa zaten yıllardır Arap coğrafyasından önemli miktarda turist alan bir kent. Örneğin yaz aylarında Uludağ’a çıkmak için teleferiğe gittiğinizde Arapların ne kadar yoğun olduğunu görürsünüz. Arap dünyasının turizm yatırımlarını Bursa’da ağırlamak gerçekten önemliydi. Yatırımcılar bizzat gelip, yatırım alanlarını, turizm potansiyelini görme fırsatı buldu. Hepsi de Bursa’dan olumlu izlenimlerle ayrıldı. Bunun meyvelerini yakın bir zamanda toplayacağımız inancındayım. Özel Bursa Anadolu Hastanesi; Sayın ALTEPE, Yoğun bir iş temponuz var. Bu iş temponuzda sağlığınıza dikkat ediyor musunuz? Söylediğiniz gibi iş tempomuz gerçekten çok ağır. Bir günü 24 saate sığdırmak çoğu zaman mümkün olmuyor. Hizmet alanımız çok geniş. Mücavir alan hizmetlerinin yanında Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği ve Marmara Belediyeler Birliği Başkanlığı gibi iki önemli görevi daha yürütmeye çalışıyoruz. Bu da çoğu zaman şehirlerarası bazen de ülkeler arası uzun seyahatleri beraberinde getiriyor. Bu ortam da sağlığa dikkat ediyorum desem doğru olmaz. Ama mümkün olduğunda spor yapmaya çalışıyorum. Tabi sadece Bursa’da bini aşkın proje üzerinde çalıştığımız için sadece projeleri incelemek bile önemli bir spor oluyor bizim için. Kente kazandırdığımız her hizmeti bizzat yerinde inceliyorum, Yeri geliyor 3 kilometre yeri geliyor 5 kilometre yürüyorum. Özel Bursa Anadolu Hastanesi; Sayın ALTEPE, Bu konuda son olarak iletmek istediğiniz bir husus var mı? Bu sayfalarda bana da yer ayırdığınız için öncelikle teşekkür ediyorum. Bursa kökeni nereli olursa olsun Bursa’da yaşayan herkesin ortak değeri. Bu değere sahip çıkmak ise sadece kent yöneticilerinin değil, tüm halkımızın görevi. Ben sizin aracılığınızla, özellikle Bursa’nın değerlerinin sahiplenilmesi ve tanıtılması konusunda tüm vatandaşlarımızdan destek beklediğimizi belirtmek istedim. Röportaj : Derya BATMAZ ÜNEY 7 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Duodenum Ülseri (Oniki Parmak Barsağı) Bulguları Nelerdir? Bulgular, • Üst karının ortasında yakıcı, kemirici ağrı. • Antiasit almakla ağrı hafifler. • Yemeklerden birkaç saat sonra ya da yemeklerde hemen önce ağrının artması • Gece ağrı nedeniyle uyanma. Nasıl Tanı Konur? Doktorunuz sizin şikayetlerinizi gözden geçirip muayene edecek ve sizden bir ya da birkaç test isteyecektir. • Üst sindirim kanalı röntgeni • H.pilori testi için kan testi • Gaita(dışkı)da kan testi • Anemi varlığını (belirgin ya da gizli kanama) aramak için kan testi • Endoskopi; ülserin varlığını göstermek için endoskopi aletiyle (ucunda ışık olan kameralı uzun bükülebilen ince bir tüp) doktor ağızınızdan midenize inerek inceleme yapar. • Biyopsi; Bu endoskopi aletiyle alınır, alınan örnek dokuda H.Pilori adlı bakteride araştırılır. Eğer ülser kanıyorsa; • Kusmada kırmızı parlak renkli ya da kahve telvesi gibi kan gelmesi ya da siyah, katran renkli dışkılama Nasıl Tedavi Edilir? Tedavinin amacı ağrının geçmesi, ülserin iyileşmesi ve komplikasyonlarının önlenmesidir. ani psikolojik stresler ve kazaları takiben (beyin kanaması vs.gibi) gözlenir. Nikotin, alkol, kafeinin ülser yapıcı değişiklikleri hızlandırdığı biliniyor. Ailesinde ülser hikayesi olan kişilerde ülser gelişme ihtimali yüksektir. Erkeklerde, kadınlara oranla 4 misli fazladır. Uzm. Dr. Mustafa ERCAN İç Hastalıkları Uzmanı Mide asidi ve sindirim enzimleri tarafından oniki parmak barsağı tabakalarının tahrip edilmesiyle gelişir. Normalde duodenumun tabakaları asidinin etkilerinden korunmaktadır. Bazı durumlarda bu koruma yeterli olmaz ve ülser gelişir. Duodenum ülseri (oniki parmak barsak) üst ince barsağın mideye komşu olan yerinde gelişen yaralardır. Nasıl Oluşur? En sık rastlanan ülserler Helikobakter Pilori adı verilen bir bakteri türü tarafından oluşturulur. Bu bakteriler duodenal ülserlerin yaklaşık %90’nın sebebidir. Diğer en sık ülser yapıcı sebep antiflamatuar ilaçlardır. Bu grup ilaçlar aspirin, ibobrufen, naproksen gibi romatizma ilaçlarını içerir. Stres ülserleri; 8 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Doktorunuz şu grup ilaçlardan size reçete edebilir, • H. Pilori yi tedavi etmesi için antibiyotikler • Antiasitler • Midenin yaptığı asidi azaltan ilaçlar • Sucralfate, ülser bölgesindeki asidin yakıcı etkisini engelleyen korucu bir tabaka oluşturur. Antibiyotikleri 1-2 hafta kadar kullanmanız gereklidir. Asit salgısını azaltan ilaçları 6 hafta kullanmanız gerekebilir. Bazen ilaçların yeni ülser gelişimini engellemesi için 6-12 ay kadar devam edilmesi gereklidir. Ülserin gelişimine stresinde katkısı da olduğu için hayat biçimi değişikliğine gereksiminiz olabilir. Duodenal ülser tedaviye iyi cevap verir. Duodenal ülserlilerin %25’inde komplikasyonlar gelişir; • Massif kanamalar • Perforasyon • Obstrüksiyon Şikayetleri önlemek için ne yapmalıyız? • Doktorunuzun önerdiği tedaviye uyunuz. • Sigaradan uzak durunuz. • Alkol kullanmayınız. • Kafeinli ve kafeinsiz kahveler, kola ve çaydan uzak durunuz. • Midede irritasyon yapabilen antienflamatuar ilaçları (Aspirin, naproksen, İbobrufen vs.gibi) kullanmayınız. • 2-3 büyük öğün yemek yerine daha sık öğün yemek yeyiniz. Duodenum Ülseri ilaç tedavisiyle %95 oranında tamamen tedavi edilebilen ülserlerdir. 9 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Akut Pankreatit Op. Dr. Ruhi SAYAR Genel Cerrahi Uzmanı Akut pankreatit, ani başlayan bir pankreas inflamasyonudur (yangı). Olay bir anlamda pankreasın değişik derecelerde hasar görmesi olarak da özetlenebilir. Bu hasar bazen pankreas hücrelerinin ölümüne neden olabildiği gibi, ortaya çıkan bazı kimyasal maddelere bağlı olarak gelişen olaylar vücudun tamamını ilgilendiren genel bir felaket haline de dönebilir. Kelimeler ile ifade etmek gerekirse; pankreas hem iç salgı (endokrin: Örn. insülin) hem de dış salgı (ekzokrin: Örn. amilaz, lipaz, tripsin...) yani sindirime yardımcı maddeler salgılar. Bu dış salgı içindeki maddeler inaktif formda olup, barsakta aktif hale geçerler ve yağ, şeker ile proteinlerin parçalanmasını sağlarlar. İşte akut pankreatitte bu maddeler bir şekilde daha pankreas içindeyken veya bir nedenle çevre dokulara ulaşarak aktif hale geçip dokuları parçalamaya başlarlar. Akut pankreatit bu kontrol dışı dokuların parçalanması olayına karşı vücudun ortaya koyduğu savunmanın ve sonuçlarına verilen isimdir. Akut pankreatit ne sıklıkta görülür? Nüfusta ortalama 3,000 kişiden birinde akut pankreatit görülür. Bu olguların yaklaşık % 20’si şiddetli tiptedir. 10 Akut Pankreatit’in Nedenleri Akut pankretitin bir çok nedeni vardır. En sık rastlanılanı ise safra kesesi taşlarıdır. Safra kesesindeki taşlar kesenin kasılması ile ana safra kanalına dökülebilirler ve tıkanma sarılığın nedeni olabilir. Safra kanalına düşen taş ya da kanal çıkışını tıkayarak çıkıştan zorla da olsa geçip bağırsağa düşerken yarattığı olaylara bağlı olarak pankreas kanalında da değişik derecelerde tıkanıklık, basınç artması, hasar ve kanaldakilerin çevreye sızmasına neden olabilir. Aktif hale geçen enzimler çevredeki sağlıklı dokuları parçalamaya başlayabilir. Akut pankreatitin safra taşından sonra ikinci sırada gelen nedeni ise yoğun alkol kullanımıdır. Alkol de direkt ve indirekt yollardan benzer zincirleme reaksiyonları başlatabilir. Bu en sık iki neden dışında, çocuklarda kabakulak, erişkinde hiperlipidemi (kan yağlarının yüksekliği), kanal darlığı, pankreasın bazı doğmalık anomalileri, travma, nadiren de olsa hamilelik, veya hiçbir neden olmaksızın da akut pankreatit gelişebilir. Akut Pankreatit Tipleri Günümüzde hastalığın ağırlığını gösteren 2 tip akut pankreatitten bahsedilir; • Akut ödematöz pankreatit • Akut nekrotizan pankreatit. Akut Ödematöz Pankreatit Akut pankreatitlerin dörtte üçünü oluşturur. Hafif akut pankreatit de denir. Pankreasta minimal hasar olur. Ancak ciddi sorunlar yaratmadan, cerrahi tedavi gerektirmeden tamamen iyileşir ve geride kalıcı bir pankreas hasarı kalmaz. Akut Nekrotizan Pankreatit Akut pankreatitin yaklaşık dörtte birlik kısmını oluşturur. Ağır akut pankreatit de denir. Pankreas dokusunda ve hatta çevre dokularda ağır hasar, doku ölümü ile seyreder. Olayın ağırlığı ve tetiklediği değişik mekanizmalar nedeni ile solunum sistemi, böbrekler ve dolaşım sistemi de ciddi şekilde etkilenebilir. Dolayısı ile hayatı ciddi tehdit eden bir durumdur. Yoğun bakım gerektirir. Çok sayıda cerrahi müdahale gerektirebilir. Her türlü desteğe ve tedaviye rağmen vakaların %30’u kaybedilebilir. İyileşme olsa bile pankreas değişik derecede hasar görmüş ve fonksiyon kaybına uğramıştır. Bunun ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ derecesine göre pankreas yetersizlik bulguları oluşabilir. Akut pankreatit bulguları nelerdir? Bulgular ani başlar. En belirgin bulgu karın ağrısıdır. Karın üst bölümünde künt vasıflı, özellikle sırta ve kuşak tarzında bele yayılan şiddetli bir ağrıdır. Bulantı kusma ve ateş tabloya eşlik edebilir. Hastaneye müracaatı zorunlu kılan bir tablo gelişir. Tanı Bu konuda deneyimli bir cerrah ya da gastroenteroloji uzmanı klinik tablo ve bazı laboratuar testleri (özellikle kan amilaz ve lipazının çok yüksek olması, idrar tripsinojeni amiloid proteini yüksekliği) tanıya yardımcı olur. Özellikle çekilen ilaçlı bilgisayarlı tomografide pankreasın hasarı hakkında fikir edinilebilir. Ultrsonografi ile de ayırıcı tanısı yapılır. Komplikasyonlar Hafif form genellikle komplikasyonsuz iyileşir. Ancak sık görülen komplikasyonlar psödokist gelişimi, pankreas apsesi ve fistüldür (pankreas sıvılarının dışarıya akması). Tedavi En kritik sorun akut pankreatitin tipini belirlemek ve nedeni ortaya koymaktır. Eğer ortadan kaldırılabilir bir neden ise (Ör.: kanalı tıkamış bir safra taşı) nedenin süratle ortadan kaldırılması tablonun süratle düzelmesine neden olur. Hangi tip olursa olsun tedavi genel prensipler doğrultusunda pankreası dinlendirmek yani ağızdan gıda alımını kesmek, damardan beslemek ve pankreastaki hasarın seviyesini bilgisayarlı tomografi ile takip etmek olarak başlar. Hafif formda, görüntülemede doku kaybı olmaksızın olayın 3-5 gün içerisinde gerilediği klinik bulguların (şikayetlerin) süratle gerilediği gözlenir ve ilave tedavi gerekmez. Ancak, değişik derecede doku ölümü (nekroz) saptanması ağır form ile karşı karşıya kalındığını gösterir ki bu özellikle uzman bakımı gerektirir. Doku kaybının seviyesinin takibi, bu ölü dokuları ölümcül bir komplikasyon olan infeksiyondan koruma, bozulan diğer sistemler ile mücadele, ameliyat zamanının planlanması (en önemli faktörlerden biri) gibi hamleler iyi hesaplanarak ve zamanında yapılmalıdır. Yanlış strateji ölüm ile sonuçlanabilir. Bu nedenle deneyim çok önemlidir. Akut pankreatit atağı sonrası ne yapılmalı? Akut atak atlatılır atlatılmaz, altta yatan neden ortadan kaldırılmalıdır. Aksi halde tekrarı kaçınılmaz olur. Neden safra kesesindeki taşlar ise, safra kesesi alınmalı veya ercp ile kanaldaki taş alınmalı, alkol ise alkol alımına son verilmeli gibi. Eğer değişik derecelerde pankreas yetersizliği gelişir ise (sindirim bozukluğu, şeker hastalığı gibi) bunlar ile de ayrıca mücadele edilmelidir. 11 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Vitaminler Uzm. Dr. Seyfi KAMBEROĞLU İç Hastalıkları Uzmanı Vitaminler uzun zamandır yağda (A,D,E,K) ve suda (diğerleri) çözünenler olarak sınıflandırılmışlardır. Bazıları yapısına katılarak koenzim olarak görev alırken bazıları hormon (Vitamin D) olarak görev yapmaktadır. Vitaminler mikrobesinler sınıfındadır. Normal şartlarda günlük alınan vitamin miktarı mg veya daha küçük düşük birimle gösterilir. Fizyolojik fonksiyonların sürmesi için yeterli miktarda alınmaları gerekmektedir. Yağda Çözülen Vitaminler A Vitamini; Gözün retina dokusundaki ışığa hassas proteinlerin iç parçasıdır. Bu nedenle A vitamini eksikliğinin erken göstergesi gece körlüğüdür. Bazı dokularda hücresel farklılıkların başlatılması embiriyonun gelişimin bağışıklık sisteminin devamı için gereklidir. A vitamininin meyve ve sebzelerde bulunan öncül maddesi Beta karotendir. Özellikle sigara dumanı ozon ve hava kirliliğinin zararlı etkilerine karşı koruyucudur. Cildi ultraviole ışınlarına karşı bronzlaşmayı hızlandırarak ve kalıcılığını sağlayarak korur. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Solunum sistemini ve göz sağlığını korumada yardımcı olur. Yüksek dozda A vitamini ihtiyacı olduğunda karaciğerde hasar oluşmaması için beta karoten daha güvenlidir. D vitamini; Vücutta aktif formuna dönüşerek büyüme, gelişme, kemik ve diş sağlığının devamlılığına destek olur. Yetersizliği çocuklarda raşitizm, erişkinde osteomolozi denilen kemik hastalığına yol açar. Kemik düzeni bozulur ve kolay kırılır. Aynı zamanda doğal bağışıklığın güçlendirilmesinde yardımcı olur. Tansiyon şeker hastalığı ve kalp damar hastalığının oluşumunu önlemede öncü rol oynamaktadır. E vitamini; Doku hasarı oluşturan maddelere karşı koruyucudur.(Anti oksidan) eksikliğinde kansızlık ve sinirlerde harabiyet gelişir. Eğer yetersizlik erken düzeltilmezse nörolojik hastalık sıklıkla geri dönüşümsüzdür. Selenyum ile birlikte alınmalıdır. 12 K vitamini; Kan pıhtılaşmasında rol oynayan ve kalsiyumun kemik yapısına katılmasında önemli rol oynayan proteinlerin üretimini sağlar. Anne sütü ile beslenen yeni doğanlarda, yağ emilimi bozulan erişkinlerde ve K vitamini ile etkileşen ilaç kullananlarda (kumarin) yetersizliği görülebilir. Yetersizliği aşırı kanamaya yol açar. Suda Çözünen Vitaminler B vitaminleri beslenmemizin en önemli bileşenlerindendir ve besinler enerjiye dönüştüğünde hayati rolleri vardır. Vitamin B1 (Tiamin) emzinlerin işlevinde koenzim olarak görev alır. Klasik yetersizlik sendromu “beriberi” hastalığı olarak tanımlanmıştır. Yüksek karbonhidratlı diyet B1 vitaminin ihtiyacını artırır. Hafif yetersizlik, sinirlilik, yorgunluk ve baş ağrısına yol açar. Vitamin B2 (Ribofilavin) yetersizliği genelde diğer vitamin B eksiklikleriyle birlikte görülür. Tek başına eksikliğinde yutakta kızarıklık ve şişlik, dilde yanma ciltte yağlanma ve kansızlığa yol açar. Vitamin B3 (niasin) klasik eksiklik sendromu pellagra ve sıklıkla mısırın ana enerji kaynağı olduğu toplumlarda görülür. Nikotinik asit eşdeğerdir. Yüksek ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ doz nikotinik asit (1,5-3,0 gün) Ldl kolesterolü düşürür. Hdl kolesterolu artırır. Vitamin B6; Orta derecede eksiklikte sinirlilik, dudak kenarlarında çatlama, kansızlık görülür. Vitamin B12; B komplex ailesinin en önemli üyelerinde biri olan B12 vitamini kandeğerleri için büyük önem taşıyan bir vitamindir. Hücre oluşumunda büyük önem taşır. Ayrıca sinirleri çevreleyen koruyucu kılıfı oluşumunu destekler ve besinlerin enerjiye dönüşmesini sağlar. 50 yaşın üzerinde, besinlerden vitamin B12 emilimi azalır. Vücutta B12 eksikliği kalp hastalıkları, depresyon ve alzheimer hastalığı gibi önemli sağlık sorunlarına yakalanma riskini artırabilir. Hızlı emilen dil altı tabletleri sindirim sistemine uğramadan direk dolaşıma geçer. Bu sayede B12 vitamini eksikliğinde gelişen kansızlıkta kısa sürede etkisini gösterir. C vitamini; Klasik eksiklik sendromu yorgunluk depresyon ve yaygın bağ dokusu anormallikleri ile karakterize “skorbüttür.” Diş eti iltihabı, küçük kanamalar, yara iyileşmesinde gecikme görülür. Bebeklerde kemik büyümesinde gerilik oluşur. Sigara, C vitamini düzeylerini azaltır. C vitamini bağışıklık sistemi koruyucusu olarak soğuk algınlığı başta olmak üzere, enfeksiyonları yakalanma sıklığı ve enfeksiyon süresini azaltmaya yardımcı olur. Biotin vitamini; Besinlerin vücudumuzda enerjiye dönüşmesinde önemli rol oynayan biotin yağ, karbonhidrat ve proteinlerin parçalanmasında önemli görevler alır. Biotin özellikle zayıf saç ve tırnaklar için kullanılır. Çiğ yumurta beyazının fazla miktarda tüketilmesinde de eksikliğine yol açar. Kaslarda ağrı karıncalanma ciddi iştahsızlık deri iltihabı ve kelliğe yol açar. Yüksek doz biotin kan şekeri kontrolünde yardımcıdır. Vitamin Pontotenik Asit; Kolesterol cinsiyet hormonları A ve D , B12 vitaminleri eksikliği önemlidir. Yorgunluk karın agrısı kusma uykusuzluk ve karıncalanmalara yol açar. Yaşamın değişik zamanlarında farklı vitamin ihtiyacı vardir. Hamilelikte folik asit, emziren kadınlarda D, E ve C vitamini ihtiyacında aşırı artış olur. Bebeklerde doğum sırasında K vitamini ve ilk bir yıl boyunca D vitamini tedavisi uygulanmalıdır. Yaşlıların 3’te birinde belirgin B12 vitamini eksikliği riski mevcuttur. Yaşlılarda vitamin D emiliminin bozulması nedeni ile yaşlılar gençlere göre 2 katı oranda D vitamini almalıdır. (400 ıu) Sigara içenlerde folat C ve E vitamini miktarlarında azalma görülür. Günlük ihitiyaç 400 ıu E vitamini en zengin şekilde bulunduğu bademden almak istersek hergün 46 avuç dolusu yani yaklaşık 1000 tane badem yemesi gereklidir. Yüksek tempolu yaşam tarzı vücudumuzun ihtiyaç duydugu vitamin miktarlarını değiştirmiştir. Günümüzde kalp sağlığı, enerji üretimi ve yaşlanma etkilerine karşı güçlü koruyucu olan vitamin, eser elementler, probiotikler, minareller, esansiyel yağ asitleri, protein ve amino asitlerin birlikte kullanımı ideal tedaviyi oluşturmaktadır. Vitamin Folat; En sık çocuk doğurma yaşındaki kadınlarda görülür. Hamilelikte doğuştan gelen kusura bağlı omurganın arka kısmı üzerinde açıklık ve sinirle ilgili tüm kusurları önler. Hamileliğin ilk 3 ayında kadınların günde 400 mcg folik asit kullanılması konusunda teşvik edilmelidir. Folik asit ihtiyacının arttığı dönemler ; • Hamilelik, emzirme • Alkol sigara tüketimi • Doğum kontrol hapı kullanımı • İdrar söktürücü ve iltihap önleyici ilaç kullanımı • Eksikliğinde kansızlığa yol açar. (B 12 ile birlikte) kalp hastalıklarına karşı önemli ölçüde koruma sağlar. 13 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Genital Hijyen mikroplar vajinaya doğru taşınabilir. Bu mikroorganizmalardan en önemlisi E.Coli isimli bakteridir ve vajinal enfeksiyonların sık görülen nedenlerindendir Op. Dr. Deniz Güleryüz ÇAKMAK Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Vajinal enfeksiyonlar, her kadının hayatının belli bir döneminde karşılaştığı, bazen son derecede basit bazende ciddi sorunlara yol açabilecek sağlık sorunudurlar. Vajinal enfeksiyonların sıklığı genellikle cinsel hayatın başlaması ile birlikte artar. Alınacak basit önlemlerle bu enfeksiyonların sık oluşmasını önleyebiliriz. Vajinal duş yapılmamalıdır; Sanılanın aksine vajina içini basınçlı su ile yıkamak ortamın asit-baz dengesini değiştireceğinden içeride bulunan mikroorganizmalarında ortamını değiştirir. Bu dengenin bozulması bazı mikroorganizmaların olması gerekenden daha fazla oranda ortamda bulunmasına neden olarak enfeksiyona yol açar. Nemden korunmak gereklidir; Genital bölgenin nemli kalması mantar başta olmak üzere genital enfeksiyonlara zemin hazırlar. Cinsel bölgenin temizliğinde bu bölge için üretilmiş yıkama jelleri tercih edilmelidir. Genital bölge kuru ve temiz tutulmalıdır. İç çamaşırları hergün değiştirilmelidir. önlem alın. Bu hastalıklardan korunmanın tek ve en etkili yoludur. Dar giysilerden kaçınmak gerekir; Dar pantolonlar, özellikle zayıf kadınların tercih ettiği kıyafetlerdendir. Uzun süre dar kıyafetlerin giyilmesi bölgedeki nem oranının artmasına yol açar. Genital hijyenin kadının özgüveni ve sağlıklı cinsel hayatı için ne kadar önemli olduğunu göz önünde bulundurursak, bu enfeksiyonlardan korunmanın ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. 14 Pamuklu çamaşır tercih edilmelidir; Sentetik iç çamaşıları ortamın hava dolaşımını engeller ve nemi emmedikleri için de vajinal enfeksiyonlara zemin hazırlar. İç çamaşırları ütülenmeli ve mümkün olduğunca çamaşır suyu kullanılmamalıdır. Sağlıklı bir cinsel yaşam ve genital hijyen için dikkat edilecek önemli noktalar: Tahriş edici maddelerden uzak durulmalıdır; Renkli tuvalet kağıtları,parfümler, kokulu kişisel hijyen ürünleri ve sabun genital bölgenin düşmanlarıdır. Bu ürünler mümkün olduğunca kullanılmamalıdır. Tuvalette temizlik önemlidir; Tuvalet sonrası mutlaka önden arkaya temizlik yapılmalıdır. Arkadan öne doğru yapılan temizlikte makat bölgesinde olan Güvenli olmayan cinsel ilişkide prezervatif kullanılmalıdır; Uzun süreli tek eşli ilişkiniz yoksa mutlaka cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı prezevatif ile Adet kanaması döneminde dikkat edilmesi gereken hususlar; Adet kanaması döneminde hareket serbestliği sağlayan vajinal tamponların kullanımında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta sık değiştirilmeleri gerektiğidir. Bu tamponlar uzun süre vajen içinde kaldığında ağır enfeksiyonlara yol açabilecekleri gibi toksik şok sendromu gibi ağır tablolara bile yol açarlar. Adet kanaması döneminde cinsel ilişkiyi yasaklayan yeterli tıbbi bilgi elimizde bulunmamakla birlikte,üst genital sistem enfeksiyonu daha önceden geçirmiş olan bayanların ilişkiye girmemeleri gerektiği bilinmektedir. ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Enfeksiyon belirtisi varsa, hemen doktorunuzla temasa geçin. Her 6 ayda bir şikayetiniz olmasa bile jinekolojik muayene olun. Vajinal Akıntı Kadınların jinekoloğa başvurma nedenlerinden başta geleni vajinal akıntılardır. Akıntıların özellikle bekar genç kızlarda ve menopozdaki kadınlarda başta olmak üzere herhangi bir sebebi yoktur. Bunlar doğal akıntı olarak bilinir. Bir enfeksiyon veya altta yatan bir neden varsa bu akıntılar doğal olmayan akıntılardır. Doğal akıntılar; Berrak yapıda olup, sıvı yumurta akını andırır. Genellikle kokusuzdur, fakat bazı kadınlar ekşi bir kokudan şikayet ederler. Genellikle kaşıntı yoktur ve cinsel ilişkide ağrı olmaz. Bu akıntıların en büyük özelliği aynı şiddette uzun süre devam etmesidir. Bazen bu akıntı miktarı çok fazla miktarda olup, endişeye kapılabilirler. İç çamaşırları ve günlük pedleri devamlı ıslaktır. Bu ıslaklığın kıvamı yumurtlama döneminde biraz sıvılaşabilir. Bunun amacı döllenmeyi kolaylaştırmak içindir. Adet dönemine yaklaştıkça bazı hanımlarda akıntının renginde koyulaşma ve koku olabilir.Bu adet kanamasını oluşturan hormonların etkisir. Eğer akıntı normale göre artmış ise, görüntü ve yapısında değişiklik oluşmuş ise vajinal enfeksiyon teşhisi konulabilmesi için mutlaka jinekolog muayenesi gerekmektedir. Doğal olmayan akıntılar; En sık görülen nedenleri: • Vajen enfeksiyonları • Rahim ağzı yaraları • Cinsel ilişki ile bulaşan enfeksiyonlar • Rahim ağzı kanseri • Spiralin ipine bağlı akıntı • Rahim ağzında olan poliplere bağlı akıntı En sık görülen belirtileri: Akıntı Kaşıntı ve tahriş Cinsel ilişki sırasında ağrı Kasıklarda rahatsızlık hissi veren ağrı Dış bölgede şişme, ödem • • • • • Bu belirtileri gördüğünüzde mutlaka en yakın zamanda tedavi için doktorunuza başvurun. 15 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ 16 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ 17 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Organ Bağışı ve Önemi Dr. F. Hülya KURBAN Başhekim Yardımcısı [email protected] Organ ve doku bağışı, kişinin hayatta iken serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesidir. Organ bağışı son yıllarda ülkemizde de sıklıkla yapılan yüz ve kompozit doku nakilleri ile oldukça güncel bir konu haline gelmiştir. 18 Organ ve Doku Bağışı Nedir? Organ Nakli Organ ve doku bağışı, kişinin hayatta iken serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesidir. Bunun için şahsın 18 yaşını doldurmuş olması ve akli dengesinin yerinde olması gereklidir. • Canlıdan ve • Beyin ölümü gerçekleşmiş(kadavra) Şahsın yaşının ileri olması ve kronik bir hastalığının olması organ bağışına engel değildir. Organ bağışı için Sağlık Müdürlükleri, Kamu ve Özel Hastaneler ile Organ Nakli yapan merkezler başta olmak üzere birçok sağlık kuruluşuna başvurularak organ bağış kartı alınabilir. Ülkemizde organ bağışı ve nakli hizmetleri 1979 yılında yürürlüğe giren ve 1982 yılında ilaveler yapılan 2238 sayılı Organ ve Doku alınması, aşılanması, saklanması ve nakli hakkındaki kanun sınırları içinde yürütülür. Ancak Türkiye de kişinin organ bağışı kartı olması bağış için yeterli değildir. Beyin ölümü gerçekleşen kişinin organlarının alınması ailesinin yazılı onayı ile mümkün olmaktadır. Bu kanuni bir zorunluluk olmayıp toplumun hassasiyeti ve etik kurallar göz önüne alınmaktadır. Organ bağış kartının bir başkasının eline geçmesinin kişiye hiçbir zararı olmayacaktır. Toplumda yerleşmiş bazı yanlış inanışlarla ‘’Organ Bağışı yaptığımı organ mafyası öğrenir de peşime düşerse’’ gibi gerçek dışı endişeler taşıyanların oranı da az değildir. Bilgi eksikliği ve bazı yayın organlarının etkisi (özellikle internet ortamında çıkan haberler) bu endişeleri doğurmaktadır, oysa ki organ mafyası diye bahsedilen kişilerin bağış kartına ihtiyacı yoktur. Türkiye’de organ ve doku nakli ameliyatı yapan merkezlerin ve uzmanların sayısı bellidir. Organ ve doku nakli Ulusal Koordinasyon Sistemi, hastanelerdeki organ nakli koordinatörlerinden başlayarak, Bölge Koordinasyon Merkezi ve Ulusal Koordinasyon Merkezi olarak yapılanır. kişilerden olmak üzere iki şekilde mümkündür. Canlıdan nakil, akrabalardan yapılmakta olup, karaciğer, akciğer, böbrek gibi organların naklinde mümkündür. Kadavradan (beyin ölümü gerçekleşmiş kişi) organ nakli, yoğun bakımlarda solunum cihazına bağlı yatan, beyin ölümü gelişmiş kişilerden yapılır. Hastanelerde, Nöroloji Uzmanı, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı, Kardiyoloji Uzmanı ile Anestezi ve Reanimasyon Uzmanından oluşan ‘’beyin ölümü’’ tespit kurulları vardır. Bu kuruldaki dört uzman doktor tarafından yapılan muayene ve tetkiklerle kişinin beyin ölümünün gerçekleştiği tespit edilebilir. Beyin ölümünde beyin fonksiyonları (beynin tüm kan akımı ve oksijenlenmesi) geri dönmemek üzere durmuştur. Beyin ölümünde kişi ventilatöre (solunum cihazı) bağlı olduğu için kalp ve diğer organlar bir süre daha çalışırlar. Ancak bir süre sonra diğer organlarda işlevini yitirir. Bu kişiler tıbben ölüdürler. Bitkisel hayatta ise hastanın solunumu devam eder. Bu kişiler makina desteği ile aylar ve yıllarca yaşayabilirler. Bazı hallerde iyileşebilirler. Bu kişilerden organ nakli yapılamaz. Ülkemizde organ bağışının önünde ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ yanlış inanışlar ve bilgi eksikliği hala önemli bir engeldir. Bu engelleri ortadan kaldırmak için Organ Nakli Koordinatörleri sürekli halka yönelik eğitimler düzenlemektedirler. Bu konuda sivil toplum kuruluşlarından da zaman zaman destekler alınmaktadır. İlkokuldan itibaren okullarda verilen eğitimler oldukça etkili olmaktadır. Ülkemizde beyin ölümlerinde ailelerin %30-35 ‘i organ bağışını kabul etmektedir. Nakillerde daha çok canlıdan olmaktadır. Organ bağışında hedef yılda milyon nüfus başına en az 25 kadavra donördür. Kadavradan nakillerde yıllık ortalamanın çok altındayız. Her yıl 6-7 bin kişi organ nakli beklerken hayatını kaybediyor. Bunların önemli bir kısmını çocuklar oluşturuyor. Organ nakilinin gelişmiş olduğu ülkelerle aramızda 15-20 kat fark vardır. Ülkemizde organ bağışlarını %70’i canlıdan %30 kadarı kadavradan yapılmaktadır. Bekleme listelerine her yıl 4-5 bin kişi eklenirken yılda 2-3 bin kişiye organ nakli yapılabilmektedir. Şunu unutmamalıyız ki, hepimizin kendimiz ve yakınlarımız hasta konumuna gelebiliriz. Olmamasını dilerken bu konuda duyarlı olmalıyız. Çok zorda olsa organ bağışı, yakınını kaybeden kişinin acısını bir derece hafifletebilir. Dünyada ve özellikle ülkemizde son yıllarda gerçekleştirilen başarılı organ ve doku nakilleri hayat kurtarıcı, yaşamı uzatan, yaşamın niteliğini artırıcı özellikledir. Organ bağışı bekleyen hastalar her sabah bir organ bulma ümidi ile uyanmaktadırlar. Yeni bir yaşam beklemektedirler. Bu gerçekleri görerek gelin organ bağışlayalım. Bir hayat biterken başka hayatlar başlatalım... Hepinize sağlıklı bir yaşam dilerim... 19 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Deri Mantar Hastalıkları b. Kronik hiperkeratotik (kepekli); Hafif eritemli (kızarık) bir zemin üzerinde özellikle ayağın dış yan yüzeyinde ve topuklarda ince beyaz çizgilenmelerle karakterizedir. c. Veziküler tip; İçi sıvı dolu küçük kabarcıklar ile karakterizedir. Bazen bu lezyonlar ilerleyip daha büyük büllere neden olur, bu büllerin patlamasıyla da erozyonlar ortaya çıkar. Uzm. Dr. A. Sait ÇAL Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Yüzeyel mantar hastalıkları havaların da ısınmasıyla birlikte nem oranlarının artmasıyla dermatoloji polikliniklerinde ve 1. Basamak sağlık kuruluşlarında en sık karşılaşılan dermatolojik rahatsızlıklar arasındadır. Bu nedenle tanı ve tedavisi kişi ve toplum sağlığı açısından önem arz etmektedir. Hastalıkları tek tek incelemeye geçmeden kişisel hijyen kurallarına dikkat edilmesi mantar hastalıklarının oluşmaması için son derece gereklidir. Başta diabet (şeker) olmak üzere bazı hastalıklarda mantar hastalıkları daha fazla görülebilmektedir. Atopi, topik ve sistemik steroid kullananlarda, ihtiyozis, kollojen vasküler hastalıkları olanlarda da yüzeyel mantar infeksiyonları daha sık görülmektedir. Mantar Hastalıkları 1. Tinea pedis (ayak); Atlet ayağı da denilen ve ayaklarda görülen mantar infeksiyonudur. 3 ana klinik görünümü vardır. a. İnterdigital tip (Parmak arası); En sık görülen tiptir. Parmak aralarında çatlaklar, kızarıklıklar, kaşıntı bazen de akıntı ile karakterizedir. Bu tipin biraz daha dermise doğru ilerlemesi ile ülseratif tip oluşabilir. Ayrıca parmak aralarına mantar hastalığının üzerinde bakteriyel infeksiyon oluşması İnfekte Tinea pedis adı verilen oldukça ağır bir klinik tabloya neden olur. 20 3. Tinea Cruris(kıvrım yerleri); Kasıkların subakut yada kronik mantar infeksiyonudur. Genellikle kasıkların her iki tarafında kenarları hafif kabarık olabilen, koyu kırmızı, kahverengi renkte üzeri kabuklu olabilen geniş ise ortadan iyileşme gösterebilen oldukça kaşıntılı bir klinik görünüm arz eder. Önlemler Genel olarak iyi hijyen önemlidir. Banyodan sonra kurulanmak gerekir. Sürtünmeyi önlemeye çalışmak önemlidir. İç çamaşırlar sıkı ve havasız olmamalıdır. 4. Tinea Corporis(gövde); Gövde, kol ve bacakların yüzeyel mantar infeksiyonudur. Tek yada çok sayıda, küçükten-büyüğe ortadan iyileşme gösterebilen, kenarları hafif kabarık, dışa doğru ilerleyen kırmızıkahverengi üzeri pullanmış alanlarla karakterizedir. 2. Tinea manum (avuç içleri); Avuç içlerinin kronik mantar infeksiyonudur, genellikle tek elde (daha çok kullanılan elde) ve tinea pedis ile birlikte görülür. Dishidrotik tip olarak adlandırılan ve nadir görülen küçük papül ve veziküllerle karakterize bir tipi de vardır. Sıklıkla iyi sınırlı, hiperkeratotik, avuç içi çizgilerinde daha belirgin beyaz pullanmalarla karakterize hiperkeratotik tip olarak görülür. 5. Tinea Versikolor (göğüs/sırt/omuz); Samyeli denilen cildin üst tabakasının mantar enfeksiyonudur.Bu durum cilt renginde kepekli ve gözle görülmeyecek şekilde olabilir. Bazı kişilerde şiddetli kaşıntı ile birlikte döküntü şeklinde olur. Enfeksiyon normalde deride yaşayan mayalardan oluşur. (Malessesia Furfur) Sırtta, üst göğüste ve boyun gibi yağlı bölgelerde gelişen hastalık etkenidir. Çok yaşlılarda ve çocuklarda nadiren görülür. Bazı insanların neden samyeli olup diğerlerinin olmadığı anlaşılamamıştır ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ çünkü, az miktarda maya herkeste bulunabileceğinden herkes enfeksiyona yakalanabilir. Yaz aylarında nem ve sıcaklığın fazla oluşundan dolayı daha sık görülür. 8. Tinea Barbae (sakal); Bıyık ve sakal bölgesinin kabarıklık, sivilce ve çıbanlarla karakterize mantar infeksiyonudur. 6. Tinea Facialis (yüz); Yüzde görülen iyi sınırlı yama tarzı yada plak tarzı kızarık ve pullu bir lezyondur. Genellikle asimetriktir. 7. Tinea Capitis (baş); Saçlı derinin çocuklarda görülen mantar enfeksiyonudur. a. Tinea capitis süperficialis; Genellikle yuvarlak, üzeri beyaz pullarla kaplı, hiperkeratotik, saçların kırılması ve dökülmesine bağlı açık bir alanla karakterizedir. b. Kerion; Üzerinde çok sayıda sivilcemsi kabarık olabilen, saç kaybı ile karakterize, büyük, oldukça ağrılı şişliğin varlığıyla karakterizedir. İyileşme skatris bırakarak olur. Saç kaybı olur. c. Favus; Sarı, kalın, yapışık kepekler (Skutula) ile karakterize, uzun süreli, yaygın saç kaybına yol açan, saçlı deride incelmeye yol açan tipidir. 9. Onikomikoz (tırnak); El ve ayak tırnaklarının genellikle kronik mantar infeksiyonudur. Çeşitli tipleri mevcuttur. İnfeksiyonun yerleşim yerine ve oluşturduğu beyazlık, kalınlaşma, şekil bozukluğuna yol açabilen özelliklerine göre isimlendirilir. Mantar infeksiyonlarının tedavisi için burada sayılan özelliklerde şikayetleri olan kişilerin sağlık kuruluşlarına başvurmaları uygun olur. Önlemler • Ayak temiz ve kuru tutulmalıdır. • Pamuklu, yün veya bunlar gibi emici maddelerden yapılmış çoraplar giyilmelidir. • Ayakkabılar ayağa tam olmalı ve böylece ayağa ya da tırnaklara travma azaltılmalıdır. Dar burunlu, yüksek topuklu, eski, yıpranmış ayakkabılar, çorapsız giyilen ayakkabılar veya başkasının ayakkabısı giyilmemelidir • Yüksek yoğunlukta mantar sporları içerebilecek yüzeylerde yalın ayak yürümekten kaçınılmalı (halı döşeli zeminler, banyo yerleri, duşlar, jimnastik salonları, soyunma odaları, yüzme havuzu salonları, hamamlar gibi.) • Ayak tırnakları kısa ve düz kesilmelidir. Kenarları yuvarlak kesilmemelidir. Vücudun diğer kısımlarında olan tinea pedis ve yüzeysel mantar infeksiyonları tedavi ettirilmeli, normal ve anormal tırnakları kesmek için farklı tırnak makasları kullanılmalıdır. Genel olarak iyi temizlik şartları infeksiyonu önlemeye yardımcıdır. Mantarlar bulaşıcı olduğu için elbise, saç fırçası veya kişisel kullanılan gereçler risk grubunda olan veya mantar geçiren insanlarla paylaşılmamalıdır. 21 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Kalp Krizi Doç. Dr. Vedat KOCA Kardiyoloji Uzmanı Kalp krizi (miyokard infarktüsü), kalbi besleyen damarların kan akımının çeşitli nedenlerle ani azalmasına veya kesilmesine bağlı olarak gelişen ve o damarın beslediği kalp kasında çeşitli derecede hücre ölümü ile sonuçlanan bir hastalıktır. Kalp krizlerinin çoğu koroner arterlerde (kalp kasına kan ve oksijen taşıyan atardamarlar) oluşan pıhtılar (trombüs) sebebiyle meydana gelir. Pıhtılar genelde ateroskleroz (damar sertleşmesi) sonucu meydana gelen değişiklikler yüzünden daralmış koroner arterlerde oluşur. Damar duvarının içindeki aterosklerotik plak bazen çatlar ve bu da pıhtı oluşumunu tetikler. Koroner arterlerdeki pıhtılar kalp kasına kan ve oksijen akışını engeller, bu da o bölgedeki kalp hücrelerinin ölümüne sebep olur. Kalp krizi riski iki başlık altında toplanabilir. Bunlardan birincisi “değiştirilemeyen riskler” olarak bilinir. 22 Genetik faktörler, yaş ve erkek cinsiyet sayılabilir. İkincisi ise “değiştirilebilen riskler” olarak bilinir. Bu risk faktörlerini azaltmak kişinin çabalarına bağlıdır. Sigara kullanımı, yüksek kan basıncı (hipertansiyon), diyabet hastalığı, kan yağlarının yüksek olması ve yüksek vücut ağırlığı, yani obezite, değiştirilebilir gruba girer. Bu risk faktörlerinin tamamına sahip biri, en üst düzeyde kalp krizi riskini de beraberinde taşıyor demektir. Bu nedenlerle kalp krizi geçirme riskini önceden öğrenmek ve gerekli tedbirleri almak önemlidir. Belirtilerine gelecek olursak temel şikayet göğüs ağrısıdır. Klasik hastada 20 dakikadan uzun süren bu göğüs ağrısı şiddetli, baskı ya da basınç tarzında, ezici, sıkıştırıcı bir ağrı ve göğsün sol yarısında ya da göğüs kemiğinin altında hissedilir. Ağrı sol kola, alt çeneye, sırta da yayılabilir. Bazen ağrı sadece bu bölgelerden birinde de hissedilebilir. Fakat, özellikle diyabet hastalarında ve yaşlılarda, bu ağrı çok belirsiz olabilir yada hiç hissedilmeyebilir (sessiz kalp krizi) Bu kişiler halsizlik, bayılma, nefes darlığı gibi belirtileri hissedebilir ve bu durumlarda da akıllarına kalp krizinin gelmesi gerekir. Tüm hastalarda sıklıkla soğuk ter dökme, bulantı, kusma,sıkıntı hissi gibi belirtiler de olabilir. Kalp krizi tanısı için en önemli iki bilgi, hastanın yakınmaları ve EKG’sinin değerlendirilmesiyle sağlanır. EKG bulguları tipik olarak kalp kriziyle uyumluysa ve hastanın yakınmaları da ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ kalp krizine uyuyorsa, tanı konulur ve derhal tedaviye başlanır. Bazı durumlarda EKG bulguları belirgin olmayabilir. Bu durumda kalp kasının zarar görmesi sonucu kanda yükselen bazı enzimler ölçülür. Bu kan tahlilleri tanı koymada yardımcı olsa da, ancak belirli bir süre geçtikten sonra yükselmesi gibi bir dezavantajları da bulunur. Kalp krizi acil bir durumdur. Hastaneye yatmayı ve yoğun bakımda tedaviyi gerektirir. Kalp krizinin geçirilmekte olduğunun farkına varılmış ise ilk yapılacak şey hemen tam donanımlı bir ambulans ile mümkünse “Kalp Krizi Merkezi” olan bir hastaneye süratle ulaşmaktır. Ambulans beklenirken bir adet aspirin (160-325 mg dozunda) alınmalı. Eğer kalp krizi hastada ani kalp durmasına´ yol açmış ise o zaman derhal suni solunum ve kalp masajı başlatılıp, ambulans çağrılmalıdır. Kalp krizi geçiren kişiler ambulans dışında bir taşıt ile (taksi, özel oto gibi) hastaneye taşınması, son derece tehlikelidir ve başkalarının hayatı için de risk oluşturur. Tedavide tıkanan kalp damarının açılması iki yöntemle olabiliyor. Bunlardan birincisi, pıhtı eritici ilaçların damar yoluyla verilmesi. Bu işlem koroner yoğun bakım ünitesinde uygulanıyor. Başarı şansı, tıkanan damarın anjiyoplasti ve stentle açılması yöntemine göre daha düşük olduğu için, acil anjiyo laboratuvarı ve ekibine ulaşmanın mümkün olmadığı durumlarda yapılıyor. İkinci ve daha etkin yöntem ise hastanemizde de 7/24 uygulabilen tıkanan damarın acil kalp anjiyosuyla belirlenip anjiyoplasti ve stentle açılması tedavisidir. Bu tedavi yöntemi yüksek başarı oranına sahip giriş yapılıp damar içerisinden kalbe ulaştırılan bir tel geçirildikten sonra bir balon yardımıyla gideriliyor ve tekrar tıkanmaması için stent denilen kafes benzeri bir materyal yerleştiriliyor. Bu şekilde damarın açılması, kalp işlevinin uzun vadede bozulması riskini önemli ölçüde azaltıyor. olsa da deneyimli ve hemen müdahale edebilecek bir ekip ve gerekli ekipmanlara ihtiyaç duyuluyor. Bu yöntemde kalp damarındaki tıkanıklık, kasık damarından Kalp krizinde erken tanı çok önemlidir. Zaman geçtikçe ritim bozukluklarından yaşamı yitirme ihtimali ve harap olan kalp kası miktarı artacaktır. Harap olan kalp kasının telafisi yoktur. Kalp krizinde “ZAMAN=KALP KASI” demektir. Bu nedenle ilk tedaviye kadar geçen süre ne kadar kısa olursa hastalarımıza faydamızda o kadar yüksek olur. Hastanın yaşam tahmini, krizde kalpte hasar gören dokunun büyüklüğü ve yeriyle ilgili olarak değişiklik gösterir. Vakaların yaklaşık üçte biri ölüm ile sonlanır. Komplikasyon olmayan durumlarda tamamen iyileşme görülebilir; Kalp krizi tedavisi, hastanede 3-7 gün yatarak tedaviyi gerektirir. Bu tedavi bitiminden sonra kişi eve dönüp, günlük 5-10 dk´lık yürüyüşlere hemen başlayarak bu süreyi 1-2 hafta içinde iş hayatı ve cinsel yaşam dahil tamamen normal yaşama dönebilir. Bir kalp krizinden sonra dikkatli bakım, ikinci bir kalp krizi riskini azaltmak açısından önem taşımaktadır Doktorunuzun önerdiği egzersiz, beslenme ve ilaç tedavisini düzenli uygulamaya özen gösterin. 23 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Yaz İshalleri Yaz İshalleri Nasıl Ortaya Çıkar? Bazen insanlar ishal olup mikropları dışkıları ile çevreye yayabilir. Dışkıyla bulaşmış ellerin ağıza götürülmesi sonucu da ishal olabilir. Her zaman kullanılan suların sağlıklı olup olmadığını bilmek mümkün olmaz. Doğada, özellikle insan ve hayvan dışkılarıyla kirlenmiş sularda yaşayan, ishal nedeni olabilecek çeşitli mikroplar bulunmaktadır. Bunlar özellikle Uzm. Dr. Önder BEKAR İç Hastalıkları Uzmanı Doğadaki sıcaklık artışıyla tüm canlıların su ihtiyaçları da buna paralel olarak artar.Dolayısıyla insanlar, yaz aylarında daha fazla su tüketir. Böylece, bu tüketimin beklenmeyen bir sonucu olan yaz ishalleri, çoğunlukla mikroplu suların içilmesi veya bu sularla yıkanmış meyve ve sebzelerin yenilmesi ile ortaya çıkar. İshal, dışkılama sayısında artışla beraber, dışkının şekilsiz bir hal alması olarak tariflenir. Normalde dışkı kuru ve şekilli iken, ishal durumunda içerdiği su miktarı artarak şekilsiz olur. İshal nedeniyle barsak hareketleri artar, normal süreden daha kısa aralıklarla dışkılama ortaya çıkar. Örneğin, günde bir kez katı, şekilli dışkılaması olan bir kişi, günde 3-4 kez veya çok daha fazla dışkılıyorsa veya dışkı cıvıklaşmış, su gibiyse ya da sümüksü olmuşsa ishalden bahsedebiliriz. İshale neden olan pek çok durum mevcutttur. İshal nedenlerinin başında mikrobik ishaller gelmektedir ki, konumuz olan yaz ishalleri de bu gruptandır. Mikroplar dışında başta antibiyotikler olmak üzere çeşitli ilaçlar, çeşitli mide barsak hastalıkları,bazı hormonal hastalıklar, barsak ve barsak komşuluğunda ortaya çıkan tümöral durumlar, aşırı ve ani ısı değişimleri de ishale neden olabilir. Heyecanlanma, üzüntü, korku, stres gibi durumlar da ishale neden olabilir. Yaz İshallerinin Nedenleri Nelerdir? Yaz ishaline neden olan mikroplar, bakteriler ile protozoon denilen gözle görülmeyen parazitlerdir. 24 durgun sularda, kanalizasyonun karıştığı sularda, iyi ilaçlanmamış içme ve kullanma sularında, özellikle yaz aylarında uzun süre canlı kalarak çoğalır. Bu suların içilmesi veya böyle sularla bulaşık, sıcak ortamda beklemiş gıdaların, örneğin çiğ sebzelerle hazırlanmış salataların ve meyvaların tüketilmesi sonucu ishal yapan mikroplar, ağız yoluyla alınarak insanların barsaklarına ulaşır. Bunların bir kısmı barsak duvarında iltihap oluşturarak hem barsak hareketlerini arttırır,hem debarsağa su ve iltihabi hücrelerin geçişine neden olur. Bir kısmıda barsakta iltihap yapmadan, salgıladıkları toksin denilen zehirli maddelerin etkisiyle su ve tuz geçişini arttırmak suretiyle ishale neden olur. Yaz İshallerinin Belirtileri Nelerdir? En önemli belirti, dışkılama sayısının artması ve dışkı vasfının değişmesidir. Dışkı, cıvık, patates püresi görünümünde olabileceği gibi, sümüksü ve iltihaplı veya su gibi olabilir. Dışkı miktarı ve su içeriği, ince barsaklarda hastalık yapan parazit ve bakterilerin ishallerinde fazladır. Kalın barsakta hastalık yapanlarınkinde ise azdır. Ayrıca bunlarda dışkılama sayısı diğerlerine oranla daha fazladır. Su gibi tariflenen ishallerin çoğunluğu paraziter nedenlidir. En sık giardia denilen protozoon neden olur. Bu tip ishallerin en ciddisi ve hayatı tehtit edeni ise dışkının pirinç suyu görüntüsü olarak tariflendiği, kolera bakterisinin yaptığı ishaldir. İltihaplı dışkılamaya neden olan bakterilere ise tifo ve tifo benzeri hastalıklara neden olan salmonella bakterilerini örnek verebiliriz. Kalın barsakta ishale neden olan bakterilerin bir kısmı ve bazı parazitler dışkının iltihaplı, sümüksü görünmesine, aynı zamanda barsak duvarını da zedeleyerek damarların kanamasına neden oldukları için ,kanlı olmasına da neden olurlar. Dışkının böyle kanlı ve iltihaplı olması dizanteri olarak adlandırılır. Nedenlerinden birisi şigella denilen bakteri, bir diğeri, bir diğeri amip denilen protozoondur. İshalle birlikte bulunan belirtiler karın ağrısı, karında buruntu hissi, bazen bulantı, iltihabi durumlarda bunlara ilaveten ateş olarak karşımıza çıkar. Dışkılamadan sonra tam rahatlayamama da bir diğer belirti olabilir. Örneğin kalın barsak ishallerinde ağrı ve rahatlayamama sıktır. Aşırı su ve tuz kaybına bağlı olarak kalp damar sistemine,böbreklere sinir sistemine ait kalp ritm bozuklukları, böbrek yetmezliği, şuur bozuklukları gibi belirtiler ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ de olabilir. Dilin kuruması, cildin parlaklık, nem ve yumuşaklığını kaybetmesi, gözlerin göz çukuruna çökmesi gibi belirtiler, su kaybının işaretleridir. İshal Olunca Ne Yapmalıyız? İlk tedbir olarak kaybedilen su ve tuzu geri koymak için pratik olarak hazırlayacağımız şu solusyonu içebiliriz: Bir litre kaynatılmış soğutulmuş suya 1 çorba kaşığı şeker,1 tatlı kaşığı sofra tuzu ve 1 çay kaşığı karbonat konularak karıştırılır, içilebildiği kadar sık aralıklarla içilir. Ancak mikrobik ishallerin hemen hepsi 24 saatten fazla devam eder ve hemen hepsi ilaç tedavisi almadan düzelmez. Bu nedenle, 24 saatten fazla süren ishallerde en yakın sağlık merkezine başvurarak muayene ve tetkik olunması gerekir. Çünkü farkında olmadan dışkımız yoluyla çevreye mikrop bulaştırabilir, ayrıca ishalin tedavisiz kalarak daha ciddi sağlık problemlerine yol açmasına neden olabiliriz. Sağlık Kuruluşunda Neler Yapılacaktır? Sağlık kuruluşunda,şüphelenilen gıdaların ve suyun olup olmadığı ve ne zaman tüketildiği,ishalin ne zaman başladığı,karın ağrısı,ateş,dışkıda iltihap ve/veya kan olup olmadığı,yakınımızda başka hasta insanların olup olmadığı sorulacak;muayenelerin ardından dışkı tahlili ve kültürü,kan sayımı ve gerekirse diğer kan tetkikleri istenecektir.Tüm verilere göre hekim tedaviye karar verecektir. Nasıl Tedavi Edilir? Sıvı ve tuz kaybının az olduğu, ishalin hastanın konforunu çok bozmadığı durumlarda, hastaneye yatırılmadan genellikle sadece uygun bir diyetle hasta ayaktan tedavi edilir. Aşırı su ve tuz kaybı, ağır dizanteri halleri, kolera şüphesi olan durumlarda hasta mutlaka hastaneye yatırılarak öncelikle kaybedilen su ve tuzun yerine konması amacıyla serum verilir, daha sonra uygun ilaçlara başlanır. hepsinde iyileşme tamdır. Ancak mikroplu ortamla temas devam ediyorsa, gerekli tedbirler alınmadıysa ishalin tekrarlama şansı her zaman vardır. Yaz İshalleri Nasıl Önlenebilir? Bu ishallerin önlenmesinin en önemli yolu, menşei bilinmeyen suların tüketilmemesi ve kişisel temizliğe dikkat edilmesi, özellikle ellerin her yemekten önce ve sonra yıkanmasıdır. Kullanılan ve içilen suların klorlanması pekçok mikrobun yaşamasını önler. Şüpheli suların, şüpheli olmasa bile salgın olduğu bilinen yerlerdeki suların kaynatılarak kullanılması gerekmektedir. İshal Diyeti Nasıldır? İshali olan kimselerin düzelene kadar posasız ve yağsız gıdalar alması gerekir. Yani sebze ve meyvalar, kuru yemiş, çikolata, kızartmalar gibi gıdalar alınmamalıdır. Yağsız makarna, pirinç pilavı, haşlanmış patates-patates püresi, haşlanmış yağsız et ve tavuk, yağsız ızgara köfte yenebilir. Ayrıca bol miktarda içecek alınmalıdır. İyileşme Şansı Nedir? Uygun tedaviyle yaz ishallerinin tedavisi oldukça yüz güldürücüdür; hemen 25 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Çocuklarda Ağız ve Diş Sağlığı olukların üzeri kapatılıp, o bölgeye mikrop, yemek artığı vs.nin sızması engellenerek çürük başlaması önlenir. Bu işlem, 6 yaşından itibaren çıkan kalıcı azı ve küçük azı dişlerinde de uygulanabilir. Çürüğü engellemenin başka bir yolu da dişlerin çürüğe karşı direncini artırmaktır.Dişlere yüzeysel florür uygulanması suretiyle bu direnç kazandırılır. Dt. A. Funda DÖNMEZ Diş Hekimi Süt dişleri normal dişlere oranla daha çok organik madde içerirler, bu nedenle çürümeye daha yatkınlardır, daha kolay ve hızlı çürürler. Çocuklar, çürüğün erken döneminde görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif ağrı gibi sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olmasında fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir. Çocukların dişleri niye çürüyor? Çocuklar ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler. Özellikle annelerin sıklıkla yaptığı bir hata da emzik ya da biberonu şeker, reçel vb. gibi gıdalara batırarak çocuklara vermeleri veya uyku aralarında şekerli süt, meyva suyu gibi gıdalara alıştırmalarıdır. Böylece beslenme düzensizliğinden dolayı dişler çürümeye yatkın hale gelir. Çürük oluşumu engellenebilir mi? Çürüğü tamamen engelleyebilecek bir aşı ya da ilaç henüz geliştirlmedi.Ancak, çürük sayısını azaltmaya yönelik bazı malzemeler günümüzde kullanılmaktadır, bunlardan birisi; ‘’fissür örtücü’’dediğimiz malzemedir. Diş çürükleri, genellikle azı ve küçükazı dişlerinin, çiğneyici yüzlerinde bulunan ’’fissür’’ adı verilen oluklarda başlar. Bahsettiğimiz malzemeyle 26 Süt dişlerinin önemi nedir? Süt dişlerinin birinci görevi çocuğun düzgün beslenmesini sağlamaktır. Ayrıca konuşmanın düzgün gelişimi de süt dişlerinin varlığına bağlıdır. Süt dişleri kapladıkları alanı kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı diş için korumakta ve kalıcı dişler sürerken ona rehberlik yapmaktadır. Süt dişi erken çekildiği zaman bu doğal yer tutuculuk fonksiyonu da ortadan kalkmaktadır. Süt dişlerindeki çürükler tedavi edilmeli mi? Tedavi edilmeyen süt dişi çürükleri, ağrı, kötü koku, çiğneme zorluğu, beslenme bozukluğu ve çirkin görüntüye yol açar. Bu dönemdeki tedavi edilmeyen diş bozuklukları, ileride diş çarpıklığı, çene gelişiminde bozukluk ve genel sağlık problemlerine (romatizmadan kalp rahatsızlıklarına kadar) sebep olabilecektir. Dolayısıyla süt dişlerindeki çürükler, ‘’nasıl olsa yerine yenileri gelecek’’ yanılgısına düşmeden tedavi edilmelidir. Süt dişlerindeki çürükler, ağrı ile çocuğun çok küçük yaşlarda tanışmasına ve gelecekte bazı fobileri olmasına neden olabilir. Ayrıca bu çürükler süt dişlerinin çok erken kaybına neden olabilir. Çocuklarda Diş Yaralanmaları Çocuklarda dişlerin zarar gördüğü kazalarda zaman kaybetmeden müdahalede bulunulmalıdır. Doğru tanı konması çok önemlidir. Bunun için hekiminiz size, kazanın ne zaman ve nerede olduğunu, darbenin ne taraftan geldiğini, kaza sonrası baygınlık, kusma, hafıza kaybı vb.olup olmadığını soracaktır. Verilen bilgiler doğrultusunda en doğru tedavi uygulanabilecektir. Çocuklardaki diş yaralanmaları, bazen kalıcı dişin tamamıyla yuvasından ayrılmasına sebep olabilir. Bu durumda çıkan diş ile birlikte acilen diş hekiminize gitmelisiniz.Bu esnada diş, bir bardak sütün içinde,eğer süt mevcut değilse, temiz bir su içinde muhafaza edilmelidir. Bebeklerde Ağız Bakımı Bebeklerin, en azından ilk dört ay anne sütü ile beslenmeleri ağız çevresindeki yumuşak doku ve kas fonksiyonlarının normal gelişimi sağlayacaktır.Anne sütünün yetersiz olduğu durumlarda fizyolojik balıklı (damaklı,kesik uçlu) biberon kullanımı gerekir. Bebekler 1 yaşından itibaren bardak ve kaşıkla beslenmeye alıştırılmalıdır. Biberonla beslenme en fazla 2 yaşına kadar devam edebilir. Parmak emme, yalancı emzik kullanma gibi alışkanlıklara 2-2,5 yaşına kadar izin verilebilir. Eğer parmak emme alışkanlığı mevcutsa, bunun sebebi araştırılarak 3-6 yaş arasında bu alışkanlık mutlaka giderilmelidir. Solunum problemleri, çene gelişmesi üzerine olumsuz etki eder. Burundan değil de, sadece ağızdan soluma durumu mevcutsa (bu durum uykuda daha iyi anlaşılır) muhakkak Kulak Burun Boğaz Uzmanı’na danışılmalıdır. Çocuklarda diş fırçalama ne zaman başlamalıdır? Bebek 6-8 aylıkken (yani ilk dişler ağızda göründüğünde) temizleme işlemi başlamalıdır. Sabah kahvaltısı sonrası ve ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ gece yatmadan önce dişleri (en azından çiğneme yüzeylerini) temiz bir tülbent Ya da gazlı bezi ıslatarak silmek, temizlemek yerinde olur. Diş fırçası kullanımına ise çocuğun arka dişerinin çıkmasından sonra (ortalama 2,5-3 yaşında) başlanması uygundur. Okul öncesi çocuklarda diş fırçalama için bir teknik uygulatmak çok zordur. Bu yaşlarda önemli olan çocuğa diş fırçalama alışkanlığı kazandırmaktır. Çocuklar diş fırçalarken çoğu zaman dişlerin görünen ya da kolay ulaşılan yüzleri ve çiğneyici yüzeylerini çok daha iyi temizlemek gerekir. Bu nedenle fırçalamadan anne ve babanın kontrolü olur. Çocuklar için nasıl bir diş fırçası seçilmelidir? Çocuğun ağız büyüklüğüne uygun, yumuşak ve naylon kıllardan üretilmiş diş fırçaları kullanılmalıdır. Sert fırçalar dişleri aşındıracağı için kullanımı uygun değildir. Eskimiş bir süpürgeyle süpürme işlemi nasıl yapılamazsa, eski bir fırçayla da dişler fırçalanamaz. Fırça kılları aşınır aşınmaz (ortalama 6 ay) mutlaka değiştirilmelidir. Çocuğuma dişlerini günde kaç gün fırçalatmalıyım? Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce, sadece üçer dakikalık etkili bir fırçalama işlemi yeterlidir. Her iyi alışkanlık gibi diş fırçalama alışkanlığı da çocukluk döneminde kazanılacaktır. Çocuklarda bazı ağız ve diş problemleri? • Diş Gıcırdatma Stress,agresif,takıntı veya sıkılgan kişilik yapıları,anne-babası diş gıcırdatan çocuklar bu alışkanlığa daha eğilimlidir. Belirtileri Dişlerde aşınma, uyurken çıkarılan gıcırdatma sesleri, yüz kaslarında ağrı, çene ekleminde problemler, baş ağrısı, dişlerde sallanma ve hassasiyet. Tedavisi Öncelikle psikolojik açıdan diş gıcırdatmaya yol açan faktörler ortadan kaldırılmaya çalışılır. Bu başarılamaz ise hastaya takip çıkartılabilen bir gece plağı yapılır. • Parmak Emme Parmak emme küçük yaşlarda sık görülen bir alışkanlıktır. Genellikle dört yaşına kadar kendiliğinden ortadan kalkar. Alışkanlığın sürekli olup dişlerin çıktığı yaşlarda sürmesi, bu dişlerde ve damakta yapısal bozukluklara yol açar. Bu bozuklukların nedeni parmağın ön dişlere ve damağa uyguladığı basınçtır. Ortaya 27 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ çıkan bozukluğun derecesi emmenin süresine, sıklığına, şiddetine ve emme sırasında parmağın pozisyonuna bağlıdır. Tedavisi Parmak emmeyi önlemenin en etkili yolu parmak emmeye eğilim gösteren çocuğu emziğe alıştırmaktır. Emziğin hem verdiği zarar azdır, hemde daha kolay bırakılabilir. Tedavinin zamanlaması çok önemlidir. Çocuğun kendisi bu alışkanlıktan kurtulmayı istemedikçe, tedavinin başarıya ulaşması imkansızdır. Çocuğun çevre baskısına uğramaması ve alay edilmemesi için okul çağından önce bırakılması psikolojik yönden çok faydalıdır. Çocuk baskı altına alınmadan cesaretlendirilerek, ödüllendirilerek pozitif yönlendirilmelidir. Eğer herşeye rağmen 6 yaşına kadar alışkanlık kırılamamışsa diş hekimine başvurularak profesyonel yardım alınması gerekmektedir. 28 • Emzik Bebekler için emmek rahatlamanın ve güven içinde hissetmenin en doğal yoludur. Eğer bebek parmak emme eğilimi gösteriyorsa, derhal emziğe yönlendirilmelidir. Emzik parmak emmeye göre hem daha az zararlıdır; hem de sonraki yaşlarda daha kolay bırakılabilir. Emzik günün büyük bir bölümünde değil sadece gerekli olduğunda verilmelidir. Yapısal bozukluklara yol açmamak için, mümkün olduğu kadar doğal meme yapısındaki emzikler seçilmelidir. Emziğin yapısının sağlamlığı hergün kontrol edilmelidir. Emziğin büyüklüğü ağzın yapısına uygun olmalıdır. • Biberon Çürüğü Bebeğimin dişleri sürer sürmez çürüdü. nedeni ne olabilir? Bebeklerde bazen dişlerin üzerinde sürer sürmez kahverengi lekeler oluştuğu ya da bu dişlerin kırılıp döküldüğü gözlenir. Aslında bu lekeler diş çürükleridir ve dişler de çürük nedeniyle kırılır. Bu kadar erken bir dönemde çürük oluşmasının nedeni de biberon çürüğü adı verilen çürüklerdir. Bebek beslenmesinde en önemli besin olan anne sütü ya da inek sütü doğal olarak şeker içerir. Gece yatmadan önce ya da uyku sırasında bebek anne sütü veya biberon emerse süt ağızda birikerek mikropların dişleri çürütmesi için elverişli bir ortam oluşturur. Bu nedenle özellikle gece beslenmesi sonrası dişlerin temizliğine özen gösterilmelidir. ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ bize benzeyenlere şükran duymak kolay. Sevmediklerimize, tepki duyduklarımıza, gıcık olduklarımıza, sabrımızı zorlayanlara, hele hele rakip olarak gördüklerimize teşekkür etmek ise nasıl da imkânsız geliyor kulağa. Halbuki onlardan çok şey öğreniyoruz, farkında bile olmadan. Gıpta Hayli varlıklı ve kudretli bir adam, bir bilgenin kapısını çalar günün birinde. “Namını işittim. Hakikaten keramet sahibi misin merak ediyorum” der. “Bilmediğim iki şey öğret bana. İkisini de aynı günde, aynı anda göster. Sana ayıracak fazla zamanım yok, bir an evvel dönmem lazım işimin gücümün başına.” Bilgenin yanındaki öğrenciler böyle bir küstahlık karşısında sinirlenir, adamı kovmaya yeltenirler. Lakin hocaları gülümseyerek teklifi kabul, misafiri buyur eder. “Öyleyse bana hangi alanda mahirsin, evvela onu söyle” der. “Satranç” diye cevaplar beriki. “Ben çok iyi satranç oynarım. Hayatta, evlilikte, işte, her yerde, rakiplerimi alt etmişimdir hep.” Sedeften ve abanozdan yapma muhteşem bir satranç tahtası getirilir, ortaya yerleştirilir.Muktedir bir tarafa kurulur, tam karşısına da süklüm püklüm bir yeniyetme oturur: Belli ki daha toy, bıyıkları bile terlememiş. Bilge der ki: “Hadi oynayın o zaman. Yalnız bir şartım var. Her kim bu oyunu kaybederse kellesini verecek bize, kabul mü?” Muktedir tereddütsüz “Evet” der. Kendinden emindir. Cılız bir delikanlıya yenilecek hali yoktur ya. Başlarlar oynamaya. Bizimki zorlanmaz hamlelerini tasarlamakta, üstünlük bariz biçimde ondadır. Lakin giderek içinde, Sanat ve edebiyat âlemi rekabetten muaf değildir. Dünya kuruldu kurulalı didişir yazar taifesi. Bir sanatçı çıkıp da bir başka sanatçıyı methetmez orta yerde. Romancılar birbirlerinin eserlerini okumaz. Ne de şairler birbirlerinin şiirlerini. Dört kelime var bir duyguyu anlatan. Gıpta farklı, kıskançlık farklı, haset farklı, rekabet farklı. Gıpta etmek insana has, hepimize. Elif ŞAFAK / Yazar Âdemoğlu Havva kızı sadece etten ve kemikten değil, bir de gıptadan müteşekkil. Aslında saklı bir takdir barındırır gıpta. yüreğinin bir yerinde kıymık gibi bir sızı Özeniriz bir başka insana. Onun yerinde başlar: “Bu delikanlı benim yüzümden olmak isteriz. Kıskançlık farklıdır ama. ölecek mi şimdi?” Giderek kazanmak Zehirdir damla damla. Kanımıza karışır, önemini yitirir. Hatta kazanmak istemez ruhumuza. Bir başkasını kıskanmak ağır bir artık. Ne var ki kaybetmek de istemez. En yüktür, kalbimiz tökezler, nefesimiz daralır iyisi berabere kalmaktır. Bir yolunu bulup bunca ağırlık altında. Kıskanç insan bir bu oyunu eşit bitirmelerini sağlamaya başkasının yerinde olmak istemez, o başkası karar verir. Ama nasıl? Sürekli yenmeye konumundan olsun ister. Yukarıdaki aşağı alışkın biri için hata yapmayı hedeflemek insin, kazanan kaybetsin, kartlar tersine çok zordur. dönsün. Gene de yetmez. Kıskanç insan mutlu olmayı bilmez. Haset ise katmerli Üstelik vahim bir hata yaparsa bu sefer de zehirdir. Sadece kötü düşünmekle, fesat hem oyunu hem hayatını kaybedecektir. konuşmakla yetinmez burada kişi, bir de Nasıl yapmalı da arada kalmalı? Ne tutar başkalarıyla uğraşır. Vaktini, enerjisini kazanmalı, ne kaybetmeli, bir eşikte sakin hep başkalarını zedelemeye harcar, geçip ve mutmain durabilmeli? Nasıl yapmalı da gider yıllar. kimseyi incitmeden ve kimse tarafından incinmeden yola devam etmeli? Başlar Ve rekabet en beteridir. Rakip zannetmek bizimki boncuk boncuk terlemeye. Ne bir başkasını. Dört kelime var aynı duyguyu zor ikilemdir. Bir süre sonra bilge yaklaşır, anlatan. Dördü de birbirinden farklı. satranç tahtasını tutup havaya kaldırıverir. Yüreklerimiz ceviz kabuğu, bata çıka ilerleriz Oyun bitmiştir. “Bugün iki şey öğrendin” sularda. Kâh gıpta eder kâh kıskançlık der adama. “Şefkat duymak ve arafta duyarız. Sonra gelir bir bilge, tutar satranç durmak. Bir başkasını korumak, kollamak tahtasını, kaldırıverir. Bir bakmışız ki her nasıl bir his onu anladın; aynı zamanda şey boşmuş. Bunca yük, bunca ağırlık. Bir kimseyle yarışmaksızın var olmak nedir, bakmışız ki kimsenin kimseyle yarıştığı onu kavradın. Bunları sana bu delikanlı yokmuş aslında, kâinat sonsuzmuş. Farklı gösterdi, onun sayesinde. Sana çok şey zannettiğimde benim gibiymiş, o da meğer öğreten rakibine teşekkür et.” Bizimkisi bir başkasına gıpta edermiş. Bir bitimsiz yorgun, biraz da sersemlemiş bir halde çekişme, boşu boşuna... En iyisi, en sadesi, teşekkür eder yeniyetmeye. Sevdiklerimize, şefkat duymak ve arafta durmak!!! Ebru Bilun / Fotoğraf 29 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Çocuklarda Burun Tıkanıklığı ebevenylerin uzun süre ilgisine muhtaç olabilmektedir. Bademcik ameliyatları için günümüzde farklı seçenekler vardır; Klasik Yöntem: Bisturi ve makas gibi keskin aletler ve bademciği alttaki kas tabakasından ayırmaya yarayan mekanik aletlerle yapılan ameliyat, yüzyılı aşkın süredir uygulanmaktadır. Op. Dr. Bülent AYMELEK Kulak Burun Boğaz Uzmanı Bademcikler ağzımızın arka tarafında dil kökünün her iki yanına yerleşmiş lenf bezleridir. Bulunduğu yer nedeniyle irileşmesi halinde boğazı daraltarak horlamaya ve daha ileri durumlarda uykuda nefes tıkanmalarına neden olabilir. Uyku sırasında gevşeyen boğaz etrafındaki kaslar bademcik nedeniyle zaten dar olan hava yolunun tamamen kapanmasına neden olur. Çocuklarda horlama, yatakta sık yer değiştirme, huzursuz ve yetersiz uyku, gece terlemeleri gibi belirtilerle ortaya çıkan bu durum, büyüme ve gelişmede geri kalmaya, saldırganlık, huysuzluk gibi kişilik değişikliklerine, öğrenme güçlüklerine neden olabilmektedir. Bu istenmeyen durumlar daralan nefes yolundan havanın geçememesi, akciğerden kana karışan oksijenin azalmasına bağlı olarak dokulara ve beyne yeterli düzeylerde ulaşamaması nedeniyle olmaktadır. Uykuda nefes alma güçlüğü yaşayan çocuklarda bademcik dokusunun alınması veya çeşitli teknolojik yöntemlerle küçültülmesi dünyada yaygın olarak kabul gören tedavi yaklaşımıdır. Çocuklarda ameliyat sonrasında erken dönemde uykuda rahatlama gözlenmekte; ilk altı aylık süreç sonunda gelişme ve büyümelerinde olumlu değişiklikler görülebilmektedir. Bu ameliyatla hava yolu önemli ölçüde genişletilmektedir, ancak ağrılı bir ameliyat olması nedeniyle çocuklar ve ebeveynler için zorluk çıkabilmektedir. Ağrı nedeniyle çocuğun ameliyat sonrası ilk 10 günde gıda alımı azalabilmekte, 30 Avantajları: Eskiden beri kullanılan ve alışılmış yöntem olması ve bademcikleri tam olarak çıkarmasıdır. Dezavantajları: Zaman zaman kanama ve sıklıkla yemek yerken ağrıya yol açmasıdır. Hem kronik bademcik iltihaplarının hem de uykuda nefes durması ve horlama tedavisinde kullanılır. Elektrokoter Yöntemi: Bu yöntemde keskin aletler yerine elektrik akımı kullanılmaktadır. Bu yöntem ile bademcikler tam olarak çıkarılmaktadır. Ancak ameliyat sonrası yutkunurken ağrı olabilmektedir. Hem kronik bademcik iltihaplarının hem de uykuda nefes durması ve horlamanın tedavisinde kullanılabilir. Coblator Yöntemi: Coblator radyo frekans enerjisi ile dokuları buharlaştırabilen cihazdır. Bu cihaz ile bademciklerin büyük bir kısmı alınabilir. Avantajları: Kanama ve ağrının neredeyse hiç görülmemesi ve iyileşmenin çok çabuk olmasıdır. Özellikle tıkayıcı büyüklükteki bademciklerin küçültülmesi, kronik bademcik ilktihaplarında hastalıklı dokunun büyük ölçüde ortadan kaldırılması amacıyla kullanılabilmektedir. Ayrıca bademciklere bağlı ağız kokusu şikayetlerinde erişkinlerde de koku yapan dokunun ortadan kaldırılması da kullanım alanları arasındadır. Radyo Frekans Yöntemi: Radyo frekans yöntemi klasik ameliyatın dezavantajlarını ortadan kaldırmaktadır. Havayolunda genişlemeyi sağlarken, bu işi ağrısız başarmaktadır. Radyo frekans enerjisi veren cihaza bağlı iğne bademciklere batırılmaktadır. Bu iğne yoluyla verilen radyo frekans enerjisi bademciklerin büzüşmesine ve boyut olarak küçülmesine neden olur. Araştırmalar bu yöntemle hava yolunda %70-80 genişleme sağlanabildiğini göstermiştir. Erişkinlerde ve büyük çocuklarda bu yöntem genel anestezi verilmeden de uygulanabilmektedir. Uygulama sonrasında ağrı olmamaktadır. Bu da normal yemek alışkanlıklarına dönmeyi kolaylaştırmakta, çocuklarda ve ailede ameliyat sonrası oluşan huzursuzlukları önlemektedir. Hastalıklı olmayan ancak büyük olan bademciklerin çıkarılmayıp sadece küçültülmesi amaca uygun tedavi sağlamaktadır. ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Termal Welding Sistemi (TWS): Bu sistemde bademcik ameliyatı dokudaki protein moleküllerini doğal halini bozan (denatüre) eden bir ısıtıcı sistem kullanılarak gerçekleştirilir. Avantajları: Ameliyat sırasında kanamanın az olması, normal diyete dönüş süresinin kısa olması ve ameliyat sonrası ağrının daha az olmasıdır. Bademcik ameliyatı ne zaman gereklidir? Bademcik ameliyatı şu durumların herhangi birisinin olması durumunda gereklidir: • Sık bademcik iltihabı geçiriyorsa (senede 5 veya daha fazla sayıda). • Uykuda horlama ve nefes kesilmesine sebep olacak kadar sorun çıkaran büyük bademciklerin varlığında. • Çocuğun havale geçirmesine sebep olan sık bademcik iltihapları oluşuyorsa. • Beslenme bozukluğu ve kilo kaybına yol açıp büyüme gelişmeyi bozacak kadar büyük bademciklerin varlığında. • Erişkinlerde tüm tedavilere rağmen geçmeyen bademcik taşı ve ağız kokusu varlığında. • Geçirilen bademcik iltihapları kalp, eklem romatizmasına ve böbrek yetmezliğine yol açmışsa (hastanın bu aşamaya gelmesini hiç arzu etmiyoruz). Geniz Eti ve Tedavisi Burun eti yani konka sağlıklı her insanda bulunan burun sağlığı için gerekli dokulardır. Yerleşim olarak burnun içindedirler. Geniz eti ise burnun çıkış deliğinde bulunup vücut için faydası olmayan lenf dokulardır. Genellikle çocuklarda bulunurlar. Burun etleri burnun girişinden görülebilirler. Geniz etleri ise ancak özel aletler yardımı ile (endoskop) görülebilirler. Geniz eti çok büyükse burundan nefes alıp vermeyi engeller. Buna bağlı olarak; • Gece ağzı açık uyuma, horlama, uykuda nefes durması, gündüz gürültülü solunum oluşur. • Çocuklarda büyüme gelişme geriliği yapabilir. • Sık üst solunum yolları enfeksiyonu geçirme sebebi olabilir. • Diş ve çene gelişimini olumsuz etkileyebilir. Diş ve çene ile ilgili sorunlar sebebiyle ortodontik tedavi gerektiren çocuklarda bu sorunların sebebi geniz eti olabilir. Geniz eti problemi çözülmeden ortodontik tedavi başarılı olmayacaktır. Büyük geniz eti orta kulak havalanmasını bozabilir. Böyle bir durumda; • Tekrarlayan orta kulak enfeksiyonlarına yol açabilir. • Bazen orta kulakta sıvı birikmesine yol açarak işitme kaybına sebep olur (seröz otit). • Gece altını ıslatma sebebi de geniz eti ne bağlı burun tıkanıklığından kaynaklanabilir. • Geniz eti olan çocukların sesleri de olması gerektiğinden farklıdır. Dolu dolu kalın tonda konuşurlar. Çocuğunuzda geniz eti olduğunu (adenoid vejetasyon hipertrofisi) nasıl anlarsınız? Her hangi bir üst solunum yolu rahatsızlığı geçirmemesine rağmen her gece burnu tıkalı oluyor ve horluyorsa geniz eti olma ihtimali düşünmelisiniz. Bir KBB uzmanına başvurmanız doğru olur. Geniz etinin tedavisi nasıldır? Tedavi cerrahidir. Genel anestezi altında tıkayıcı geniz eti ameliyatla alınmalıdır. Geniz eti ameliyatı nasıl yapılır? Ameliyat tam donanımlı hastanelerde genel anestezi altında yapılmalıdır. Ameliyat günü hastaneye aç ve susuz gidilmelidir. İşlem öncesi bazı tetkikler yapılarak ameliyata engel bir durum olup olmadığı araştırılır. Her şey normalse ameliyata alınır. Geniz eti ameliyatı yaklaşık 15 dakika sürer. Hasta açısından kolay bir ameliyattır. Geniz eti ameliyatı sonrası nelere dikkat edilmelidir? Ameliyat sonrası 3 gün kadar katı, kuru, sıcak yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Sulu yumuşak gıdalar tercih edilmelidir. Aşırı efordan sakınılmalıdır. Aksi takdirde nadir görülmekle beraber ameliyat sonrası kanama olabilir. Kanamanın olmaması için ameliyat öncesi aspirin benzeri ilaçları kesmekte dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Geniz eti ameliyatı kaç yaşından itibaren yapılabilir? Geniz eti ameliyatı 1,5 yaşından itibaren yapılabilir. 31 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Kepçe Kulak Kulağın Anatomisi ve Gelişimi Op. Dr. Murat CERAN Kulak Burun Boğaz Uzmanı Kulak kenarlarının öne doğru açılması ve kulak kıvrımlarının oluşmaması ile kendini gösteren doğumsal kulak şekil bozukluğuna kepçe kulak deformitesi denir. İşitme fonksiyonu normaldir. Bu deformiteyi düzeltmek amacıyla yapılan işleme kepçe kulak düzeltilmesi ameliyatı denir. 32 Yetişkin bir kişinin kulağının yüksekliği 5,5-6,5 cm, genişliği ise 3-4,5 cm’dir. Kulak kepçesi kenarının kafadan uzaklığı 1,5-2 cm’dir. Kafa ile kulak kepçesinin kenarı arasındaki bu mesafe, kulağın üst ucunda en yakınken kulak memesi ile birleştiği kısımda ise en uzaktır. Kulak kepçesi ile kafa arasında bir açı vardır. Bu açının kadınlarda en fazla 20°, erkeklerde en fazla 25° olması gerekir. Kulak yukarı doğru dik bir hatta olmayıp aşağıdan yukarı doğru yaklaşık 20°’lik açıyla arkaya doğru yatıktır. 3 yaşında kulak olması gereken büyüklüğün %85’ine ulaşır. Kulak gelişimini 6-15 yaşları arasında tamamlar. Kepçe Kulak Deformitesindeki Anatomik Farklılıklar Kepçe kulak doğuştan itibaren bulunur. Kulağın kıkırdak yapısının anatomik özelliklerinde farklılıklar vardır. Kulak kepçesinin boyutları genellikle normaldir. Yani herhangi bir boyut farkı yoktur. Ancak kulak kepçesi ile kafa arasındaki açı 25°’den daha fazladır. Özellikle arkadan görüntülerde bu açının fazlalığı çok net olarak gözükür. Bazı kişilerde kulak memesi veya kulak üst ucunda da şekil ve açı deformasyonları olabilir. Bunun dışında bazı kişilerde kulak kepçesi içindeki kıvrımlar yeterince oluşmamış olabilir. Ayrıca her iki kulakta farklı düzeylerde kepçe kulak deformitesi olabilir. Ameliyatsız Kepçe Kulak Düzeltilmesi Yenidoğanda kepçe kulak saptanırsa ilk 72 saat içinde cerrahi yapılmaksızın düzeltilme şansı vardır. Anneden bebeğe geçen yüksek seviyedeki östrojenin etkisi ile kıkırdak elastikiyeti fazladır. Bu olağandışı yumuşaklıktan dolayı kulak kıkırdakları şekillendirilebilir. 72 saatten sonra anneden geçen hormonun seviyesi düşer ve kıkırdaklar sertleşir. Bu nedenle doğumdan sonraki birkaç gün içinde kulağı arkaya yatırmak için özel bantlar veya plastik kaplı özel teller kullanılmaya başlanıp 1-2 ay devam edilerek kepçe kulak düzeltilebilir. Kepçe Kulak Deformitesinde Cerrahi Tedavi Kepçe kulak ameliyatı en küçük yaşta yapılan estetik amaçlı ameliyatlardandır. Çok ileri derecedeki kepçe kulakta tedavi 3 yaşından itibaren yapılabilir. Bunun nedeni ise okul çağından önce bu problemin çözümlenip çocuğun psikolojik olarak etkilenmemesini sağlamaktır. Ancak küçük yaştaki hastaların pansuman, dikiş alınması ve ağrı gibi durumlara toleransı ve uyumu maalesef çok fazla değildir. Bu nedenle ilkokula başlamadan veya ilkokul çağında ameliyat yapılması için ailenin değil hastanın istekli olması çok önemlidir. ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ameliyat izi olmaz. Tedavide kulak kepçesinde saptanan problemler düzeltilir. Kulak kepçesi ile kafa arasındaki açı kıkırdağa dikişler atılarak olması gereken düzeye çekilir. Özellikle kulak kepçesinin üst bölümünün yakınlaştırılmasına dikkat edilmelidir. Çünkü kulak kepçesinin orta bölümü geri çekilirken üst kısmı geri çekilmezse gene hoş gözükmeyen bir görüntü ortaya çıkar. Eğer kulak kepçesi üstündeki kıvrımlar yetersiz oluşmuşsa özel dikişler yardımı ile bu kıvrımlar tekrar belirginleştirilir. Kulak arkasından bir miktar cilt çıkartılır. Böylece ameliyat sonrası fazlalık cildin kulak arkası oluğunda birikmesi engellenir. Ancak bu işlem yapılırken kulak arkası oluğu yok edilmemeli veya deforme edilmemelidir. Ülkemizde hastanın isteği ile ameliyat için en erken 12-13 yaşlarında gelinmektedir. 3-6 yaş arasında ameliyat genel anestezi ile yapılırken 12-13 yaşlarından itibaren lokal anestezi ile yapılabilir. Kepçe kulak ameliyatı 1-2 saat kadar sürer. Kepçe kulak düzeltilmesinde sadece cilt çıkartılmasının yeterli olmadığı en az 150 yıldır bilinen bir gerçektir. Operasyon kulağın arka tarafından yapıldığı için görünen bir Kulak kepçesi kıkırdağına yapılan müdahaleler sonrası kıkırdağın yüzeyi düzgün ve düzenli olmalı, kulak kepçesinin kenarında tırtıklanmış gibi görüntüler oluşmamasına dikkat edilmelidir. Kıkırdak şekillendirmede kullanılan dikişler, kalıcı olduğundan mutlaka cilt altından görünmeyecek kadar derinden geçilmelidir. Kulak kepçesi kafaya aşırı derecede yaklaştırılmamalıdır, çünkü bu kafaya yapışmış gibi duran görünüm de göze en az kepçe kulak kadar kötü gözükecektir. Eğer her iki kulakta farklı düzeylerde kepçe kulak deformitesi var ise her iki kulağın eşit oranda kafaya yaklaştırılması ile bu sorun simetri sağlanarak çözümlenir. Fakat amaçlanan mükemmel bir simetri değil eski görünümden daha iyi ve olağan kulak yapısıdır. Operasyon sonrası Operasyon sonrası kulak kepçesini içine alan ve 1 hafta kadar süren bir bandaj yapılır. Bu bandajın çok titiz yapılması gerekir. Bandaj sayesinde kulakta oluşabilecek kan birikimini engellenirken ve ameliyat sonrası şişlik ise en az düzeye inecektir. Ameliyat sonrası hastanede kalmak gerekmez. Bandajla da olsa 2.-3. günde normal hayata dönülebilir. Dikişler 10 gün içinde alınır. Kulaktaki şişliklerin geçip şeklin tam olarak ortaya çıkması 2-3 ayı alacaktır. Komplikasyonlar Kepçe kulak ameliyatları sonrası enfeksiyon, kan birikimi gibi istenmeyen durumlar nadiren görülebilir. 33 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Damar Hastalıkları Op. Dr. Ali Fuat PAKER Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Ateroskleroz, atardamarlarda meydana gelen en yaygın hastalıklardan biridir. Atardamarların, belirli bir sebeple daralması veya tıkanmasına Ateroskleroz denir. Genelde damar çeperlerine yağ birikmesi sonucu meydana gelir. Biriken bu yağ aynı zamanda damarların esnekliğini bozar ve sertleşmelerine neden olur. Genelde orta yaşlı erişkinlerde ve erkeklerde daha sık görülen tedavi edilmezse ölümcül olacak kadar tehlikeli bir rahatsızlıktır. Kadınlarda menapoz sonrası risk hızla artar. Periferik Damar Hastalıkları (Damar Tıkanıklıkları) Damar Tıkanıklığının Belirtileri Nelerdir? Arteriyosklerozda belirti, damarda olan tıkanıklığın veya arızanın yeri ile ilgilidir. Damar tıkanıklığı nedeni ile dokulara yeterli kan, dolayısıyla oksijen gidemez, sonucunda ilgili bölgede hasar meydana gelir. Lezyon şah damarında ve beyinde ise; görme ve konuşma bozuklukları, hafıza kaybı, kısa süreli bilinç kaybı, yer ve zaman kaybı, kol 34 veya bacaklarda kas gücünün ani ve geçici olarak zayıflaması ve daha kötüsü inme yada felç olarak karşımıza çıkabilir. Lezyon kalpte ise; kalp kasının kasılma gücü zayıflar. Kalpte ritim düzensizlikleri, göğüs ağrıları ve sonunda ise kalp krizi oluşur. Lezyonlar bacakta ise; yürürken kramp ağrıları, ısı kaybı, kramplar, deride kalınlaşma ve koyulaşması oluşur. Böbrekte ise; kan basıncının artması, böbrek fonksiyonlarında işlev kaybı meydana gelebilir. Kimler Daha Fazla Risk Altında Sigara; Özellikle 10 yılın üstünde ve günde 1 paketten fazla sigara tüketen kişilerin hastalığa yakalanma oranı çok artmaktadır. Sigara tüketimi arttıkça risk katlanarak artar. Yaş; Hastalık 40 yaş ve üstü daha fazla gözlenmektedir. Yaş ilerledikçe risk artar. Şeker Hastalığı; Şeker hastalığı olan kişilerde damar yapısında daha hızlı bozulma olduğu için tıkanma da daha hızlı gerçekleşecektir. O nedenle şeker hastalarının çok dikkatli olması ve tedavilerini aksatmamaları, diyetine uygun beslenip hayat tarzlarını bu yönde değiştirmeleri riskin azalmasına katkıda bulunacaktır. Kan Yağlarında Yükseklik; Hastalardaki kan LDL kolesterol ve trigliserid seviyelerindeki yükseklik damar yapısını bozarak, tıkanıklığı şeker hastalığı gibi hızlandırmaktadır. Aynı şekilde iyi huylu kolesterol (HDL kolesterol) düzeyinin düşük olması riski artırabilir. Hipertansiyon; Kan basıncı yüksekliği de damar sertliğine gidişi hızlandırarak tıkanıklığın oluşmasında rol oynamaktadır. Obezite (şişmanlık) önemli risk faktörlerinden biridir. Hareketsizlik egzersiz yapmamak ve sedanter yaşam aterosklerozu artırır. Stres aterosklerozu kolaylaştırır ve hızlandırır. Aile hikayesi olan ve anne baba ve yakın akrabalarda aterosklerozu ve buna bağlı damar tıkanıklığı olanlarda hastalık daha fazla görülür. Şah Damarı Hastalıkları Karotis Arter Hastalığı; Şah damarı beyni besleyen ana damardır ve kalpten çıkan ana atardamar olan aortadan köken alır. Ayrıca beynin arka tarafından gelen atardamarlarda beyin dolaşımına katkıda bulunur. Son derece hassas bir kan basıncı ile düzenlenen dengeli ve herhangi bir darlık durumunda diğer damarlardan beslenmenin sağlandığı bir sistem vardır. Kalp damar hastalıklarının genel gelişimine paralel olarak diğer bölgelerde oluşan darlıklar gibi şah damarlarında da darlıklar oluşur. Bazen bir kaç bölgedeki darlıklara şah damarındaki darlıklarda katılabileceği gibi tek başına şah damarı tıkanıklığı da görülebilir. Temel olarak aterosklerotik (damar kireçlenmesi) risk faktörleri burada da geçerlidir. ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Şah damarlarında ani bir tıkanma olması inme (felç) ile sonuçlanır. Şah damarının tamamen tıkanması ya da bu aterosklerotik daralmaya neden olan plaktan kopan küçük kireç parçacıkları veya kalpten ya da bu bölgeden gelen küçük pıhtılar beyinin içindeki küçük damarları tıkayarak felç yapabilir. Beyin kanaması diye adlandırılan durum bundan farklıdır. Bu durumda genelde beyin içindeki küçük damarlardan beyin dokusu içine olan kanama sözkonusudur. Darlık ya da tıkanıklığın olduğu damarın beslediği bölgelerin fonksiyonlarının kaybına bağlı kalıcı ya da geçici bir inme oluşur. Bu tabloda en hafifinden en ağırına kadar geçici görme kaybı, bayılma, his, motor ve konuşma kayıpları oluşur. Bu durum geçici olabilir ve genelde 24 saat içinde düzelir. Bu tabloya ‘’Geçici felç’’ adı verilir. Bu tablo tek başına şah damarlarında ya da beyin içindeki damarlarda bir sorun olduğunu akla getirir. Arkadan gelecek daha ağır bir atağın habercisi olabilir. Nadiren bu düzelme uzun süre alabilir. Zaman içerisinde düzelme olmayan olgularda oluşan nörolojik felç tablosu kalıcı hale gelebilir ya da haftalar ve aylar içerisinde tamamen ya da geride bazı hasarlar bırakarak düzelebilir. Her iki tabloda da hastaların hem şah damarı tıkanıklığı hem de genel kalp damar hastalıkları açısından incelenmesi gerekir . Hekime başvurulduğunda basit olarak steteskop ile şah damarı üzerinde üfürüm duyulması tanı için ilk basamak işlemdir. Sonrasında doppler ultrasonografi ve şah damarı anjiyografisi ile tanı konulur. Ultrasonografide saptanan darlık ile tek başına ameliyat yapılabilir. Hastanın özellikle kalp açısından değerlendirilmesi gereken ve risk faktörleri taşıyan olgularda ek olarak koroner (kalp) anjiyosu ile birlikte şah damarlarına yönelik anjiyo da planlanabilir. Önemli bir nokta kişilerde yukarıdaki belirtiler olmaksızın tesadüfen de bu darlıklar saptanabilir. Olağan kontrollerin dışında koroner bypass ameliyatları sırasında yapılan tarama testlerinde de saptanabilir. Bu durumda patolojinin şiddetine göre aynı anda ya da önce şah damarına müdahele edilebilir. Tedavi Darlığın belirli oranın altında olması ve belirti görülmemesi durumunda ilaç tedavisi ve izlem ilk tedavi aşamasıdır. Sonraki aşamada uygun darlıklarda stent uygulaması yapılabilir. Stentlerde ileri de yeniden darlık ya da tıkanıklık oluşabileceği düşünülmelidir. Belirli koşullarda en sık uygulanan cerrahi yöntem karotid endarterektomisidir. Bu işlem ile damar için tıkayan aterosklerotik plak damar duvarından soyularak çıkartılır. Bu teknik ile inme ve inme sonrasında gelişen komplikasyonlarda azalma sağlanır. Bu cerrahi işlemde düşük de olsa inme riski de bulunmaktadır. 35 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Çocuklarda Kabızlık kadar dışkılaması normal karşılanmalıdır. Haftada üçten daha az dışkılaması, dışkılanırken zorlanması, ağrı çekmesi ve sert dışkılaması durumunda kabızlık söz konusu olur. Eğer kabızlık iki haftadan uzun sürecek olursa bu durumda kronik(uzun süreli) kabızlıktan söz edilir. Uzm. Dr. A. Orhan DENGİZ Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Çocuklarda kabızlığın en önemli nedeni yeterli sıvı ve lifli besin tüketmemeleridir. Diğer bir önemli neden de dışkı yapmak için tuvalete gitmemeleri ve dışkılamayı ertelemeleridir.Çocuklar sıklıkla kaka yapma ihtiyaçları geldiğinde oyuna ara vermemek veya ailenin bulunduğu ortamdan ayrılmamak için kakalarını tutarlar ve bu dışkılama hissinin geçmesini beklerler. Hangi durumlarda kabızlıktan söz edilir? Yaş grubu ve kullanılan besinin özellikleri günlük dışkı sayısını değiştirir. Bebekler anne sütü aldıkları dönemde günde 6-8 defa yumuşak dışkı yapabilirler. Bu durum ishal olarak algılanmamalıdır. Önemli olan bebeğin bu koşullarda büyümesini uygun ölçülerde sürdürmesidir. Ancak yine anne sütü alan bebeklerin günde bir defa veya iki günde bir defa dışkıladıklarını da biliyoruz. Bu nedenle kabızlık tanımında da dikkatli olmak gerekir. Bebeğin alışılmıştan daha sert ve/veya ağrılı ve/veya seyrek dışkılaması kabızlık olarak düşünülebilir. Bebekler büyüdükçe tükettikleri besinler de değişkenlik göstererek artar. Genellikle günde bir veya iki günde bir dışkılamaları beklenir. Günde üç defaya 36 Çocuklarda Kabızlığın Nedenleri Nelerdir? Bazı çocuklar daha önce dışkı yaparken zorlandıkları durumda canlarının yandığını veya rahatsız olduklarını bilerek bekletirler. Bu durumda dışkı daha da su kaybederek sertleşir ve çıkarılmaları sırasında daha çok sıkıntı yaratırlar. Eğer kabızlık tuvalet eğitimi sırasında başlarsa bunun çocuğun yaşadığı baskı ve strese tepki olarak geliştiği düşünülür. Ayrıca kabızlığa neden olan hastalıkların varlığı da akıldan çıkarılmamalı,uzun süre kabızlık durumunda hekime bu nedenle danışılmalıdır. Kabızlık neden tedavi edilmelidir? Kabızlık tedavi edilmezse dışkılama gittikçe zorlaşır ve ağrılı olur. Sebepsonuç ilişkisi içinde çocuk dışkı yapmaktan daha çok kaçınır ve kabızlık sorunu giderek önemli bir sorun olmaya başlar. Karnın alt yarısında ağrı ve dışkılama sırasında oluşan çatlaklara bağlı ağrı/acı ve kanamalar ortaya çıkar. Kabızlığın başka sonucu ise, çocuğun zaman zaman dışkı kaçırmasıdır. Bu durum çocuk için daha da çok stres kaynağı olur. Kabızlık uzun süreli olduğunda bazı çocuklar altlarını ıslatmaya başlarlar. Bu durum kalın barsakların son kısmında bekletilen dışkı kitlesinin mesaneye baskı yapmasından kaynaklanır. Bu nedenle bu çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu da daha sıktır. Bazen de kabızlık çocukta iştahsızlık nedeni olur. Büyümesini olumsuz etkiler. Kabızlık Nasıl Tedavi Edilir? Tuvalet disiplinin geliştirilmesi önemli bir başlangıçtır. Dışkılama duygusu olsun ya da olmasın çocuk mutlaka günde iki defa aynı saatlerde tuvalete oturmalı ve en az on dakika gibi makul bir süre ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ dışkılama için gayret etmelidir. Çocuklarda tuvalet eğitimi için en uygun zaman çocuktan çocuğa farklılık gösterir. İki yaşından önce söz konusu olmamalıdır. Üç yaşından sonra nörolojik olarak dışkıyı tutmayı öğrenebilecek hale gelirler. Bu durum dört yaşına kadar gecikebilir. Acele edilmesi ve baskı yapılması kabızlıkla sonuçlanabilir. Erken yaş gruplarında eğitim kurumlarında tüm gün vakit geçiren çocuklarda kabızlık daha sık görülebilir. Bu durum tuvaletin fiziki koşullarından kaynaklanabilir. Temiz olmaması, tuvalet kağıdının olmaması gibi nedenler çok sık olarak dile gelir. Üzerinde durulması gereken bir diğer konu da çocuğun beslenmesidir. Tükettiği besinlerin liftenzengin olması önemlidir. Sebze ve meyveler liften zengin besin gruplarıdır. Ancak çocuklar genellikle bunları sevmezler. Günde iki porsiyon meyve, üç porsiyon sebze yenilmesi ideal uygulamadır. Ancak çocuklarda bu miktarlarda sebze-meyve tüketimini sağlamak gerçekten çok zordur. Makul ölçülerde ve baskı yaratmadan tüketmeleri için gayret edilmelidir. Ayrıca normal ekmek yerine kara ekmek tercih edilmeli, çocuk bol su içmelidir. Bu önerilerin de işe yaramadığı sorunun bir hekim tarafından değerlendirilmesi çok yerinde olur. • Ağrılı dışkılamayı gidermek için dışkıyı yumuşatıcı ilaçlar, gerekirse lavman ve sıcak oturma banyosu doktor tarafından önerilecektir. Anüs çevresinde ağrıyı azaltıcı kremler önerilir. Çocuğun ağrı kaygısı ile dışkıyı tutma davranışını kırmak gerekir. • Yeterli lif tüketimi sağlanmalıdır.(20-25 gr/gün) • Çocuğun yeterli sıvı tükettiğinden emin olmak gerekir. 1 yaşın üzerinde kilo başına 100 ml. olarak kabaca hesaplanabilir. • Aşırı süt tüketimi (günde 500 cc den fazla) engellenmelidir. Kola, gazlı içecekler, çay verilmemelidir. • Rafine beyaz un yerine kepeği alınmamış un, çavdar unu, yulaf unu veya mısır unu tercih edilmelidir. • Günlük 1-2 tatlı kaşığı zeytinyağının yemeklere eklenmesi yarar sağlayabilir. • Çocuk her yemekten sonra tuvalete oturtularak, acele ettirilmeden kakasını yapması teşvik edilmelidir. • Çocukların her gün yaşlarına uygun fiziksel aktivite yapmaları sağlanmalıdır. Tedavi Ne Kadar Sürer? Tedavi aylarca sürebilir. Sabırla ve anlayışla çocuğa yaklaşılmalıdır. Aksi halde çocukta ömür boyu sürebilecek sorunlar ile karşılaşırız. Lifli Gıdalar • Meyveler: Armut, üzüm, erik, kavun, kayısı, incir, hurma gibi meyveler günde en az 2 porsiyon verilmelidir. Mevsimine göre yaş veya kuru olabilir. Çocuğun ağız tadına göre komposto veya meyve suyu şeklinde verilebilir. Kompostonun taneleri de yedirilmelidir. Meyve suyunu hazırlarken posasının içinde kalması gerekir. • Sebzeler: Lahana, kereviz, pırasa, bamya, enginar, brokoli, karnıbahar, fasulye, kabak gibi sebzelerden bir veya iki porsiyon yedirilmelidir. Sebze yememekte direnen çocuklar salatalık veya haşlanmış mısır yiyebilirler. Baklagiller (kurufasulye, mercimek, bezelye, nohut) de iyi posa kaynağıdırlar. Mercimek çorbası içine kereviz gibi sebzeler katılıp ezilerek verilebilir. Patates ve unlu gıdalardan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. 37 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Endülüs Endülüs, bugün İspanyolca’da “Andalucia” olarak telaffuz edilen ve ülkenin güneyindeki Granada, Kordoba, Jaen, Almeria, Sevilla, Huelva, Malaga ve Cadiz illerini kapsayan bölgenin ismidir. Elhamra, Endülüs İslam sanatının zirvesi olarak kabul ediliyor. Ana mekânlardaki İslami etki hiç bozulmamış. Çevresine daha sonraları Hıristiyan mimari özelliğinde yapılar ve eklemeler yapılmış. Bunlardan en önemlisi, bir arenayı andıran V. Karlos Sarayı. Genel Cerrahi Uzmanımız Op. Dr.Gürsu ÖZER’in Objektifinden Yıl 711: Sonradan adını taşıyacak Cebelitarık Boğazından peşinde ordusuyla İber Yarımadasına çıkartma yapar Tarık bin Ziyad. Akabinde gemileri yakar; artık geriye dönüş yoktur. Geriye dönmedikleri gibi sekiz yüzyıl kalır Araplar. Bölge 1492’ye kadar Müslümanların elinde kalmış, bu tarihte Katolik kralları Granada şehrini de ele geçirerek Müslümanları bölgeden uzaklaştırmışlardır. 1 38 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Elhamra, Endülüs İslam sanatının zirvesi olarak kabul ediliyor. Ana mekânlardaki İslami etki hiç bozulmamış. Çevresine daha sonraları Hıristiyan mimari özelliğinde yapılar ve eklemeler yapılmış. Bunlardan en önemlisi, bir arenayı andıran V. Karlos Sarayı.Resim1 5 2 Granada kentinin en yüksek tepesinde Magrip yapısı Elhamra Sarayı ve kalesi yükselir. Kalenin surlarından Granada manzarası. Resim2 3 1500’lü yıllardan sonra dönemin Hıristiyan yöneticilerince büyük değişiklikler yapılarak 55 küçük şapel ve Kral Ferdinand tarafından bir büyük katedral inşa ettirilen La Gran Mezquita’da 25.000 kişi eşzamanlı olarak ibadet edebiliyor. Resim5 Tarihte ilk katarakt ameliyatı Muhammed El Gafaki tarafından Kordoba’da yapılmıştır. Resim6 Kordoba’da doğan 12. yüzyıl Arap düşünürü İbn-i Rüşd, akıl ve mantığın, doğru düşünme, yanlıştan kurtulma, gerçek bilgiye ulaşma konusunda tek geçerli araç olduğunu savunmuştur. 6 Ronda kenti, kireçtaşı bir koyağın iki tarafında, büyük bir kayalığın üzerinde kurulmuş. Şehrin tarihi kısmı, 100 metre aşağıda akan Tajo Nehriyle anakaradan ayrılmış bir ada gibi. Resim3 7 4 Guadalquivir Nehrinin ardında La Gran Mezquita, yani Kordoba Büyük Camii yer alır. Resim4 39 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Düşünceleri hem İslam hem de Batı dünyasında büyük ilgi görmüş ve eserleri Latince’ye çevrilerek Avrupa’da uzun yıllar okunmuştur. Bununla birlikte kendisinden üç yüzyıl sonra yaşamış Hollandalı Herman van Rijswijk’in, onun düşüncelerini savunduğu için yakılması ilginçtir. Resim7 Guadalquivir Nehri kıyısında on köşeli Torre del Oro (Altın Kule). Resim9 11 10 8 Rivayete göre, döneminin İspanyol otoriteleriyle arası açılan Kristof Kolomb İspanyol toprağına gömülmemeyi vasiyet ettiği için, Sevilla Katedrali’nde yerle temas etmeyen bir katafalka defnedilmiştir. Resim11 Sevilla’nın en etkileyici yerlerinden biri yarım ay şeklinde tasarlanmış olan İspanyol Meydanı. Resim8 “Büyük Perhiz”in son, Paskalya’nın ise önceki haftası olan ve nisan ayının ikinci haftasına tekabül eden Semana Santa’da (Kutsal Hafta) bir kutlama. Resim10 12 9 Ronda kentindeki Plaza de Toros, İspanya’nın en eski ve en saygın boğa güreşi alanlarından biri. Resim12 40 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Ayak Cerrahisi Ayak bileği burkulması sonrası ayak bileğinde; • Ağrı • Şişme • Kızarıklık, birkaç gün sonra morarma • Dokununca hassasiyet • Ağırlık verirken ağrı ve üzerine basamama Op. Dr. Fatih Volkan TERCAN Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ayak bileği üst üste iki eklem ve bunları çevreleyen bağlardan oluşan karmaşık bir eklemdir. Gerçek ayak bileği eklemi ,üstte tibianın ve üst dıştan fibulanın oluşturdukları yatakla kubbe kemiğinin(talusun) yuvarlak tavanı arasındaki eklemdir. Ayak bileğinin yukarı ve aşağı hareketlerine izin verir. Ayak bileğinin ikinci eklemi birincinin altında bulunan topuk kemiği (kalkaneus) ile kubbe kemiği(talus) arasındaki subtalar eklemdir. Hareketi son derece kısıtlıdır ve ayağın yanlara hareketine izin verir. Bunların dışında ayak bileğinin sağlamlığını sağlayan ve eklemi destekleyen bağlar vardır. İç yandan destekleyen 5 parçadan oluşan deltoid bağ ve dış yandan destekleyen 3 bağ vardır. Bu bağlar sayesinde ayak bileği burkulmalardan korunur. Tedavi En sık görülen yaralanma dış bağ yırtılmalarıdır. Çok hafif olanları (grade I) dışında büyük çoğunluğuna alçı uygulanması gerekir. Alçı uygulanmayan vakalarda bağlar tam formunda iyileşemez ve ayak bileğinde sürekli burkulmalar olur. Ayak bileğinin fizyolojik öne-arkaya hareketine yuvarlak bir hareket eklenir. Bu da zamanla kireçlenmeye neden olur. Günümüzde üzerine kolaylıkla basılabilen, banyo yapılabilen, üzerine ayakkabı giyilebilen alçı teknolojileri nedeniyle risk almak son derece anlamsız hale gelmektedir. Alçı süresi yaralanmanın ağırlığına göre 3-6 haftadır. Eklem seviyesinin hemen üzerinde tibia ile fibula birbirlerine syndesmoz denilen bir bağla bağlıdır ve bu bağ iki kemiğin birbirinden açılmasını engeller. Ayrıca ayak bileğinin dört bir yanından geçerek onu kuşatan tendonlar ayak bileğine ayrı bir destek görevi görürler. Ayak Bileği Burkulmaları ve Bağ Yaralanmaları Geçtiğimiz 10 yılda tedavi yaklaşımı en fazla değişen bölgelerden biri ayak bileğidir. Ayak bileği tibianın ana eklem yüzeyinin dış kısımdan fibulanın desteklediği yuva ile talus kemiğinin eklem yapmasıyla oluşur. Bu eklemdeki yapıyı ve kazalarındaki tedaviyi karmaşıklaştıran faktör ise içteki 5, dıştaki 3 ve üstte tibia ve fibulayı bağlayan 1 (syndesmos) bağdır. Bu çok sayıdaki bağ yapısı, eklemin kusursuz hareketinin kontrollü olmasını sağlar. Çok ciddi olanlarda ameliyat gerekebilir. İç bağlar nadiren yırtılır ve büyük kısmına cerrahi müdahale gerekir. Aksi halde bağ iyileşmez ve dış bağ yırtıklarına benzer biçimde öğütücü bir hareket gelişir ve kısa süre (1-3 yıl) ciddi kireçlenmeler oluşur. 41 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Fatsa Fatsa- Ordu ilinin ve Karadeniz Bölgesi’nin ilçesidir. Konumu itibariyle, Samsun’un 110 km kuzeyindedir. Ordu ilçe merkezinin de 55 km kuzeyinde bulunmaktadır. Bölge ekonomisine yön veren şehirlerin başında gelir. Fındık üretiminin yaygın olması ile tanınan ilçe, bu özelliği ile Türkiye’nin dünyada en fazla organik üretim alanına sahip 30. ülke olmasına önemli derecede katkıda bulunmuştur. M.Ö. 400 yılında Fatsa ve çevresinde Kolhlar, Driller, Halipler, Mossinoikler ve Tibarenler gibi Yunan asıllı olmayan yerli kabileler yaşamıştır. Döneme ait önemli buluntulara Yapraklı köyü mevkisinde Çıngırt Kaya ve çevresinde rastlanmıştır. M.Ö. 675 yılından itibaren sırası ile Kimmerler, Persler, M.Ö. 547 yılında, Makedonyalı imparator Büyük İskender, M.Ö. 334 yılında, komutanları ise M.Ö. 312 - 208 yılları arasında, Fatsa ve 42 çevresine hakim olmuştur. Fatsa’da ilk çağ dönemlerinden en dikkat çekeni ise Pontus devridir. Pontus, M.Ö. 280 - M.S. 263 yılları arasında Fatsa’da egemen olmuştur. Pont hakimiyeti dönemi, Side olarak anılan yörenin daha da güçlenmesine neden olmuştur. Fatsa’nın tarih sahnesinde önemli bir yer alması M.S. 1. yüzyılda başlamıştır. Mitridatın ölümünden sonra II. Farnak, M.Ö. 65-42 yılları arasında Roma’ya bağlı bir krallık olan Pont Devleti’nin başına geçmiştir. Farnak, bugünkü Fatsa’nın bulunduğu yerde hükümdarlığını sürdürürken, Roma’nın iç karışıklıklarından faydalanarak hem bağımsızlığını kazanmak hem de idaresini genişletmek için çalışmış fakat başarılı olamamıştır. II.Farnak, Fatsa’nın eski hükümet binasının bulunduğu alandır. Kızı Fanizan adına bir şato inşa ettirmiştir. Bu şatodan dolayı kasabaya Fanizan adı verilmiştir. Sonraki yüzyıllarda Fanise, Phadsane, Pytane ve Faça adları ile anılan kasaba son olarak Fatsa adını almıştır. Pont Devleti’nin sınırları içerisinde Fatsa yer almaktaydı. Kasaba, Şarl Teksiye’de, Fatizan şatosu, vilayet yıllıklarında ise Vadisane olarak adlandırılmaktadır. II.Farnak’tan sonra bölgeye ayrı bir sülaleden gelen Polemen hükümdarlık yapmıştır. M.S. 63 yılında Pont devri , Roma İmparatorluğu tarafından ortadan kaldırılmış, M.S. 395 yılında ise bu topraklar Roma İmparatorluğu tarafından, Bizans İmparatorluğu’na devredilmiştir. M.S. 391 yılından itibaren Anadolu’ya giren Peçenek ve Kuman Türklerinin akınları sonucu, Fatsa’ya ilk Türkler giriş yapmıştır. Türklerin Fatsa yöresine kesin olarak yerleşmeleri, 1071 Malazgirt Savaşı sonrası meydana gelen akınlar sonucu sağlamıştır. ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Danişmend Gazi’nin beylerinden Sevli Bey, Ladik yöresinden harekete geçerek kısa sürede; Samsun, Ünye, Fatsa ve Giresun bölgelerini fethedip, Trabzon’a kadar ilerlemeyi başarmıştır. Bu olaylardan sonra yerleşen oymaklar sayesinde Türkleşme ve İslamlaşma süreci başlamıştır. Bu oymaklardan en önemlisi Çepni’lerdir. Çepniler bu alt yapıyı sağladıktan sonra 1380 yılında Hacı Emiroğulları adlı bir Türk Beyliğinin hakimiyet dönemi başlamıştır. 1427-1428 yılları arasında Yörgüç Paşa’nın Canik seferi ile Fatsa, Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde dahil edilmiştir. Hacı Emiroğulları dönemi Fatsa’daki Türk nüfusunun temelini oluşturmuştur. İlçenin ekonomisi tarım ve balıkçılığa dayalıdır. Balıkçılık, ilçenin 2. önemli geçim kaynağıdır. 4 adet üretim tesisinde alabalık üretimi yapılmakta olup, üretilen balık ilçede oldukça yüksek seviyede tüketilmektedir. İlçenin ekonomik yapısında balıkçılığında önemli bir yeri vardır. Özellikle sahilde yaşayan halkın önemli bir kısmı direk veya dolaylı olarak bu sektörün içinde yer almaktadır. Balığın denizde avlanmasından tüketimine kadar geçen süreçte pek çok kişiye iş imkânı sağlanmaktadır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında fındık, çay, mısır gelmektedir. Temel olarak tarıma dayanmaktadır. Ekonominin can damarı olan fındık sosyal yaşamı da belirlemektedir. Fındığın hasat zamanı olan temmuz sonu ve ağustos aylarında ilçenin boşaldığı, insanların köylere gittikleri gözlenmektedir. Gerek fındık tarımı ile uğraşan aileler, gerek fındık ticareti ile uğraşan ticarethaneler ve gerekse de fındık kırma tesisleri ekonominin can damarını oluşturmaktadır. İlçe yerleşkesinin büyük kısmını fındık bahçeleri kaplamaktadır. Fındık dışındaki ürünler ekonomik hayatta büyük bir yer kaplamayan, ailelerin genelde kendi ihtiyaçları için yetiştirdikleri ya da köylülerin pazarda sattıkları ürünlerdir. Ünye hurması, mısır, pancar diye bilinen kara lahana da yetiştirilmekte, son yıllarda iklimin elverişliliği nedeniyle kivi üretimi artmaktadır. Tarım dışında ilçenin en büyük sanayi kuruluşu Ünye Çimento fabrikasıdır. Ünye limanı beklenen canlılığa bir türlü kavuşamamıştır.Fakat içerisinde kurulan Ünye Tersanesi sayesinde gemi onarım ve yapım çalışmalarıyla daha aktif bir rol üstlenmiştir. Ünye un fabrikası ÜNSAN orta çaplı bir un fabrikasıdır. Son yıllarda tekstil atölyeleri sayısında bir canlanma gözükmektedir. Esnaf işletmeleri tarımdan sonraki en önemli geçim kaynağıdır. Fatsa coğrafi konumu nedeniyle tarih boyunca idari ve ticari bir merkez olmuştur. Özellikle ekonomisinin tarıma dayalı olması, bu özelliği kazandıran emellerden biridir. 2010 TÜİK verilerine göre ilçe nüfusu 65.384’dir. Tarihte Fanise, Phadsane, Pytane ve Facha olarak adlandırılan bölgelerde bulunmaktadır. Türkler tarafından kesin olarak 1380 yılında alınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, ilçedeki ticaretin hareketli olması, imparatorluğun ekonomi bakımından ilerleme kaydetmesini sağlamıştı. İpek Yolu’nun ilçeye yakın olması, Fatsa’ya uzunca bir süre parasal bakımdan kazanç sağlamıştır. Fakat, coğrafi keşifler sonucunda, bu yolun fazla işlev görmemesi nedeniyle, ekonomik hareketlilikte duraklamalar meydana gelmiştir. Şehrin ilk çağ tarihi ile ilgili bilgiler yeteri kadar bulunmamaktadır. Tarihi eserlerinin tahribi, o dönemlere ait kaynak yetersizliği, arkeolojik araştırmalara yeteri kadar önem verilmemesi, şehir hakkında az bilgilere ulaşılmasına neden olmuştur. Gaga Gölü Fatsa İlçesi’nin 10 km, güney doğusunda ve Örencik köyünün sınırları içinde bulunan Gaga Gölü 15000 m2 lik bir yer kaplar. 43 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ ANADOLU’DAN HABERLER Bursa Emniyet Müdürümüze Ziyaret... Bursa Emniyet Müdürümüz Ali Osman KAHYA’yı Polis Haftası vesilesiyle ziyaret ettik. Emniyet Teşkilatımızın 167.Kuruluş Yıldönümünde Emniyet Müdürümüz Ali Osman Kahya’yı makamında ziyaret ettik. Halkın huzuru,genel güvenlik, asayişin sağlanması ve devletimizin bütünlüğü için fedakarca hizmet veren Emniyet Teşkilatımızın 167. yıldönümünü Emniyet Müdürümüze ziyaretimizle kutladık. Emniyet Müdürümüz ziyaretimizden ötürü memnuniyetlerini ifade edip teşekkür ettiler... “Bir İyilik Yap” Projesine Destek “Liselerde İyilik Zamanı’’ projesiyle Özel Bursa Anadolu Hastanesi’nden projelerine destek isteyen öğrencilere yardımcı olduk.Tarafımıza gelen lise öğrencilerinin seçmiş olduğu yardıma muhtaç olan öğrencilere göz muayenelerini Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanımız Op.Dr.Meftun 44 Alican, Diş muayenelerini de Diş Hekimimiz A.Funda Dönmez yaptı. Muayeneler sonucunda çocukların çok sağlıklı olması sevindiriciydi. Böylelikle bir iyilikte siz yapın diyen öğrencilerin projelerine destek olduk. ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Hemşirelere Kutlama Hemşirelik insan sevgisiyle dolu, şefkatle, sabırla yapılan kutsal ve onurlu bir meslektir. 1964 yılından itibaren de ülkemizde 12 -18 Mayıs Haftası Hemşireler Haftası olarak kutlanmaktadır.Bu vesile ile hastane bünyesinde çalışan hemşirelere Meşhur Tavacı Recep Usta’da yemek daveti düzenleyen Özel Bursa Anadolu Hastanesi hemşirelerini bu güzel günde unutmadı. Özel Bursa Anadolu Hastanesi Başhemşiresi Sebahat Altun da yapmış olduğu konuşmada’’ İnsanı yaşatmayı ve insanın acısını azaltmayı,insanlığa nitelikli bir yaşam sunmayı amaç edinen kutsal, saygın ve onurlu mesleği büyük özveriyle yerine getiren sağlık çalışanlarımızın insan yaşamına saygıyı ifade eden, hemşirelik haftamızı canı gönülden kutlar, başarılarınızın devamını dilerim’’ dedi. Yemek davetinde Yönetim Kurulu Başkanı Sabahattin Toprak ve Başhekim Yrd. Doç. Dr. Taner Kaya da tüm hemşirelerin hemşireler gününü kutladılar. 45 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Tıp Bayramı Kutlaması Özel Bursa Anadolu Hastanesi, Tıp Bayramını Meşhur Tavacı Recep Usta’da verilen yemekle kutladı. Yönetim Kurulu Başkanı Sabahattin Toprak’ın da katıldığı bu yemekte Başhekim Taner Kaya da bir konuşma yaptı. Taner Kaya konuşmasında, ‘’İlk tıp bayramı 14 Mart 1919’da, işgal altındaki İstanbul’da kutlanmıştır. Tıp mensuplarının bu işgal hareketine karşı verdikleri mücadele ve tepkiler, ülke tarihinde tıbbiyelilerin yurt savunma hareketi olarak yer edinmiştir. 1919 yılında tıbbiyelilerin yurt savunmasındaki hassasiyetini gösteren bu önemli hareket, daha sonraki yıllarda Türk bilim adamlarının tıp bilimine yaptıkları katkıların teşvik edildiği, buluşların ödüllendirildiği, hizmet sorunlarının tartışıldığı bir gün olarak her yıl 14 Mart’ta düzenli bir şekilde tıp bayramı olarak kutlanmaktadır. Bir yurt savunma hareketi ile başlayan 14 Mart Tıp Bayramı kutlamaları; temel özü fedakarlık olan tıp mesleği çalışanları tarafından sahip çıkılması gereken en önemli bir gündür.’’ dedi. Bursa Anadolu Hastanesi’nden Çocuklara Özel Özel Bursa Anadolu Hastanesinde tedavi gören çocuklar 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutladı. Özel Bursa Anadolu Hastanesi’nde çocuk polikliniğindeki çocuklara hastanede eğlenceli dakikalar yaşatıldı.Çocuklara dağıtılan hediyeler ve balonların verdiği mutluluk,çocukların gözlerinde net bir şekilde görünebiliyordu.Çocuklara hediyelerini Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr.Orhan Dengiz verdi ve ‘’Çocuklarımıza biraz olsun moral verebildiysek ne mutlu bize’’ dedi.Bayramlarını neşe içinde kutlayan çocuklarla aileleri,hastane yönetiminin düşündüğü incelikten dolayı teşekkür ettiler.Başhekim Yrd.Doç. Dr.Taner Kaya, hasta çocuklara moral vermek istediklerini belirterek ‘’23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını, hastanemizde tedavi gören çocuklarında yaşama hakkı var.Bizlerde hastane yönetimi olarak çocuk bölümüzü süsleyip,fikirlerimizi gerçeğe dönüştürmek istedik.’’dedi. 46 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Yemen Türk Okulu Öğrencilerine Özel Davet Yemen’de Uluslararası Türk Okulunda okuyan Yemenli öğrencilere Bursa ziyaretleri sırasında Özel Bursa Anadolu Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Sabahattin Toprak özel bir yemek daveti verdi.Sabahattin Toprak davetli öğrencilerle tek tek ilgilendi.Türk okulunda okumaktan oldukça mutlu olduklarını söyleyen öğrenciler,gecenin ilerleyen saatlerinde Yemen Marşı ve İstiklal Marşını söylediler. Davette yer alan öğretmenler de düzenlenen organizasyonun çok güzel olduğunu ve öğrencilerin bu güzel geceyi asla unutmayacaklarını söyleyerek memnuniyetlerini ifade ettiler. 47 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ Özel B ursa A 48 nadol u Hast anesi Basınd a ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ 49