BÖLGESEL GELİŞMELER SUUDİ ARABİSTAN VE MÜSLÜMAN KARDEŞLER İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Suudi Arabistan’ın, merkezi Riyad olmak üzere teröre karşı 34 İslam ülkesinden oluşacak bir ‘İslam İttifakı’ kurulacağını açıklamasından ardından Mısır yönetimine 8 milyar dolarlık yeni yatırım desteği açıklaması, Suud’un Müslüman Kardeşler lehine ciddi bir politika değişikliğine gideceği beklentilerini tamamen boşa çıkarmış oldu. Semir YORULMAZ 66 Ocak-Şubat 2016 Cilt: 8 Sayı: 72 M ısır’da Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) mensubu Muhammed Mursi’nin görevden alındığı 3 Temmuz askeri darbesine verilen dış destek konusuyla ilgili en fazla konuşulan ülkelerden biri, Suudi Arabistan oldu. O dönem Suudi Kralı olan ve 23 Ocak 2015’te 90 yaşında vefat eden Abdullah bin Abdülaziz El Suud, sadece darbeye destek vermekle kalmadı, darbe sonrası yeniden askerin hâkimiyetine giren Mısır’a maddi desteğiyle sürekli gündeme geldi. Suud yönetimi ilerleyen dönemlerde İhvan’a büyük bir darbe daha vurdu ve hareketi ‘terör örgütleri listesine’ dâhil ettiğini duyurdu. Daha sonra ülkenin başına geçen Kral Selman bin Abdülaziz El Suud’un bu konuda politika değişikliğine gideceği ve belli konularda anlaşamadığı Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi’ye karşı bu sefer Müslüman Kardeşler Hareketi’ni desteklemeye başlayacağı yönünde haberler çıkmaya başladı. Ancak bu konuyla ilgili somut bir adım görülmedi. Suudi Arabistan’ın, merkezi Riyad olmak üzere teröre karşı 34 İslam ülkesinden oluşacak bir ‘İslam İttifakı’ kurulacağını açıklamasından ardından Mısır yönetimine 8 milyar dolarlık yeni yatırım desteği açıklaması, Suud’un Müslüman Kardeşler lehine ciddi bir politika değişikliğine gideceği beklentilerini de tamamen boşa çıkarmış oldu. Tarihsel Bir Bakış Müslüman Kardeşler Hareketi’nin kurulduğundan bu yana Suudi Arabistan devleti ile farklı zamanlarda farklı ölçüde ilişkileri olmuştur. Örneğin, İhvan kaynakları, hareketin ilk ortaya çıktığı dönemlerde hareketin kurucusu Hasan El Benna’nın Suudi Arabistan’a müderrislik yapması için davet edildiğini, Ocak-Şubat 2016 Cilt: 8 Sayı: 72 ancak bunun gerçekleşemediğini yazar. Ancak Suudi Arabistan ve Müslüman Kardeşler Hareketi arasında ciddi anlamdaki ilişkiler Cemal Abdülnasır döneminde adını duyurmuştur. Bu dönemde Suudi Arabistan, Arap Milliyetçiliği’nin bayraktarlığını yapan Cemal Abdülnasır’a karşı Müslüman Kardeşler’i desteklemiştir. Bu destek, hem maddi hem de hareketin üyelerinin Suudi Arabistan’da eğitim görmesi gibi değişik alanlarda olmuştur. Ancak Vahhabi Suudi yönetimi ile İslamcı Müslüman Kardeşler arasındaki ilişki -bazı taraflarca zannedildiği üzere- ideolojik bir ilişki değildir. Zira Suudi yönetimi, Müslüman Kardeşler Hareketi’nin görece ılımlı çizgisinden pek hazzetmemektedir. Müslüman Kardeşler’in kurulduğu yıllarda kurucu Hasan El Benna’nın Sufizm ile olan ilişkisi de Suudi Arabistan’ın ideolojik kaygılarını beslemektedir. Dolayısıyla Suudi Arabistan’ın Nasır döneminde Müslüman Kardeşler Hareketi’ne verdiği destek, siyasi konjonktüre göre şekillenmiş ‘rejim dengeleme’ siyasetidir. Hatta Cemal Abdülnasır da buna karşılık Suudi Arabistan’da Prens Talal bin Abdülaziz El Suud gibi bazı prenslerin mevcut rejime karşı başlattığı ‘Hür Prensler Hareketi’ni desteklemiştir. 25 Ocak 2011’de gerçekleşen Tahrir Devrimi, Müslüman Kardeşler Hareketi ve Suudi Arabistan ilişkileri açısından bir dönüm noktası oldu. Bu süreçte Arap Dünyası’ndaki kitlesel ayaklanmalar ve rejim değişiklikleri, Müslüman Kardeşler’i siyaset sahnesinde çok önemli bir aktör haline getirdi. 2012’deki Mısır cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Müslüman Kardeşler’in zaferiyle sonuçlanmasıyla beraber, hareket Ortadoğu’da ciddi şekilde söz sahibi oldu. Zaten Arap ülkelerindeki ayaklanmaların 2012’deki Mısır cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Müslüman Kardeşler’in zaferiyle sonuçlanmasıyla hareket Ortadoğu’da ciddi şekilde söz sahibi oldu. Zaten Arap ülkelerindeki ayaklanmaların ‘domino etkisinden’ çekinen Suudi Arabistan’ın endişelerine İhvan’ın yükselmesi de eklenmiş oldu. ‘domino etkisinden’ çekinen Suudi Arabistan’ın endişelerine İhvan’ın yükselmesi de eklenmiş oldu. Suudi rejimi, Mısır gibi Ortadoğu’nun merkezi olarak nitelendirilebilecek bir ülkesinde iktidara yerleşen İhvan hareketini, ciddi bir tehlike olarak görmüştür. Müslüman Kardeşler İktidarı Döneminde İlişkiler Müslüman Kardeşler Hareketi, bu dönemde Suudi Arabistan ile ilişkilerini iyi tutma niyetinde olmuştur. Özellikle Muhammed Mursi’nin cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğazdan çıkmak için Suudi Arabistan’nın yapacağı maddi yardımlar büyük önem taşıyordu. Bunun yanı sıra, yurtdışında çalışan Mısırlıların en fazla bulunduğu ülke Suudi Arabistan’dı. Bu yüzden Muhammed Mursi cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk yurtdışı ziyaretini bu 67 BÖLGESEL GELİŞMELER ülkeye gerçekleştirerek Suudi yönetiminin kaygılarını gidermek istedi. Ancak gerek yukarda sayılan nedenler, gerekse de Körfez ülkeleri arasında Suudi Arabistan’la pek de iyi ilişkileri olmayan Katar’ın Müslüman Kardeşler ile olan yakınlığı gibi durumlar, Suudi Arabistan’ın İhvan Hareketi’ne yönelik tutumunu devam ettirmesine neden oldu. Ortadoğu siyasetinde daha etkin olabilmek adına ‘denge politikası’ çerçevesinde Mursi’nin İran’a yaptığı ziyaret (1979 İslam Devrimi’nden bu yana Mısır tarafından İran’a cumhurbaşkanlığı düzeyinde yapılan ilk ziyarettir) Suudi yönetimi tarafından pek de hoş karşılanmamış ve Suudi Arabistan’ın İhvan’a ‘karşı’ tavrını daha da güçlendirmiştir. Suudi Arabistan, Müslüman Kardeşler’in iktidarda kaldıkları süre zarfında, Mısır’a istenilen ölçüde maddi yardımda bulunmamış ve Suudi yönetiminin Mısır’a yatırım vaatlerinin çoğu havada kalmıştır. Sadece Suudi Arabistan değil, Katar haricindeki diğer Körfez ülkeleri de Müslüman Kardeşler yönetimindeki Mısır’a karşı mesafeli bir duruş sergilemişlerdir. Hatta Birleşik Arap Emirlikleri bu süreçte Mübarek dönemindeki önemli şahsiyetlerle iyi ilişkiler içinde olmuştur. Suudi rejimi, söz konusu süreçte ‘rejimi dengeleme’ siyaseti çerçevesinde ülkede hatırı sayılır bir desteğe sahip olan Selefi hareketleri ve bu çizgideki siyasi partileri desteklemiştir. Başta Selefi Nur Partisi olmak üzere bu kesimler her ne kadar birçok konuda İhvan iktidarının müttefiki konumunda olsalar da, 3 Temmuz darbesinde Suudi Arabistan’ın politikasına uygun olarak ordudan yana tutum takınmışlardır. 68 3 Temmuz Darbesi Sonrası Dönem Suudi Arabistan, Müslüman Kardeşler Hareketi’nin iktidardan devrilmesiyle sonuçlanan 3 Temmuz Darbesi’ne açık destek vererek, yeni rejimin uluslararası alandaki meşruiyet çabalarına ciddi anlamda katkıda bulunmuştur. Diğer yandan maddi sıkıntılarla boğuşan ülkenin yeni rejimine en büyük maddi destekte bulunan ülke, yine Suudi Arabistan olmuştur. Suud rejimi, 3 Temmuz 2013’teki darbeden henüz birkaç gün sonra Mısır’a 5 milyar dolarlık bir yardım paketini onaylamıştır. Darbeye ve darbe sonrasında yeni yönetimden yana takındığı bu tutumunu da sürekli olarak “Terörizme karşı Mısır halkının yanında durma” şeklinde açıklamıştır. 3 Temmuz darbesi sonrası Mısır yönetiminin sadece ülke içinde değil uluslararası alanda da Müslüman Kardeşler Hareketi’ne yönelik baskı ve izolasyon çabalarını desteklemiştir. Suudi yönetimi, 7 Mart 2014 tarihinde Müslüman Kardeşler Hareketi’ni ‘terör örgütleri listesi’ne alarak çok tartışılacak bir karara imza attı. Bu kararla Mısır’daki darbe yönetimine verdiği desteğe yönelik eleştirilere de tamamen kulak tıkamıştı ve Müslüman Kardeşler’e yönelik izlediği siyasette kararlı olduğunu gösterdi. İran’ın 5+1 ülkeleriyle nükleer programı konusunda mutabakata varması ve bunun neticesinde Suudi Arabistan’ın İran’ın bölgede artan nüfuzuna ilişkin endişeleri, ülke yönetimini ‘Şii İran’a karşı’ bazı adımlar atmaya itti. Bu süreçte sınır komşusu Yemen’de İran’a yakınlıklarıyla bilinen Ensarullah Hareketi’nin ilerleyişini durdurmak amacıyla başlattığı hava operasyonunda Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi’den istediği desteği bulamamasından kaynaklı, Mısır yönetimi ile arasında soğuk rüzgârlar esmeye başladı. Bu durum, Suudi Arabistan’ın yeni kralı Selman bin Abdülaziz’in Müslüman Kardeşler Hareketi’ne yönelik izlenen siyaseti terk edeceği yönündeki beklentileri arttırmış olsa da, bununla ilgili somut bir gelişme olmamıştır. Yine İran ile P5+1 ülkelerinin uzlaşmasının ardından Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu olan Hamas’ın siyasi lideri Halid Meşal’in 2015 yılının Temmuz ayında Riyad’ı ziyaret etmesi, ‘İhvan ve Suudi yönetimi yakınlaşıyor mu?’ sorusunu akıllara getirmiştir. Ancak Meşal’in bu ziyaretinden sonra da yakınlaşmaya dair somut bir gelişme gerçekleşmemiştir. İlerleyen dönemlerde de Suudi Arabistan’ın Müslüman Kardeşler Hareketi’yle yeniden yakınlaşmaya başlaması zor görünmektedir. Zira bölgedeki gelişmeler ve Suudi yönetiminin politikaları, bu beklentinin pek de gerçekçi olmadığını gösteriyor. Suudi Arabistan’ın 34 ülkeden oluşması öngörülen ve merkezi Riyad olarak belirlenen ‘İslam İttifakı’na Mısır’ın verdiği desteğe karşılık, bu ülkeye 8 milyar dolarlık yeni bir yatırım desteği sözü vermesi, Suudi Arabistan’da Müslüman Kardeşler çizgisine yakın olan kitapların yasaklanmaya başlaması veya müfredattan çıkarılması, bu gelişmelerden bazıları. 3 Temmuz darbesiyle beraber ağır darbe alan Müslüman Kardeşler Hareketi’nin geleceğiyle ilgili belirsizlikler de, hareketi Suudi Arabistan’ın gözünde yatırım yapılacak bir müttefik olmaktan uzak bir konuma düşürmektedir. Gazeteci Ocak-Şubat 2016 Cilt: 8 Sayı: 72