gelişen ülkelerde sanayileşme politikalarını etkileyen mali ve

advertisement
GELİŞEN ÜLKELERDE SANAYİLEŞME
POLİTİKALARINI ETKİLEYEN MALİ VE
EKONOMİK FAKTÖRLER
Okan ÜÇER"
I. GENEL GÖRÜŞLER
1.1. Tüm ülkeler olanaklar ölçüsünde hızlı ve istikrarlı kalkınmayı amaçlarlar. Bu amaca çoktan ulaşmış
bulunan sanayileşmiş ülkeler bir tarafa ayrılırlar ve geri kalanlar gelişme ve dolayısı ile gelir düzeyleri itibariyle gruplandırılırsa. oluşacak gruplarda önde gelen belirleyici faktörün sanayileşme sürecinde bulunulan
yer olduğu görülecektir.
1.2 Sağlıklı Sanayileşme, bu süreç içinde gerekli temel mal ve hizmet ürelim alanlarında paralel bir gelişmenin varlığına bağlı olduğundan ülkelerin sanayi kesitlerinin analitik incelenmesi hem geriye dönük değerlendirmeler yapılması, hem de çağdaş çizgiyi tutturma hesaplarına girişilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
1.3 Bu noktada, çok kişi tarafından biliniyor olsa da, bir hususu tekrarlamakta yarar vardır. O da sanayileşmenin ticaret, uzmanlaşma ve teknoloji olgularından soyutlanarak düşünülemeyeceğidir. Bu karşılıklı ve
ayrılmaz ilişkilerde gelişmeye dönük sıçramalar bir diğerini etkiler ve ekonomilerde yapısal değişikliklere yol
açar. Ülkeler, politikaları ve sistemleri ne olursa olsun kendi sanayileşme süreçleri içinde mesafe aldıkça
küreselleşme açısından ortak değerlere yaklaşırlar ve ortak politikaların çizilmesinde ve uygulanmasında
aktif rol oynarlar. Böyle bir ifadenin gerçeklik derecesini, son iki yıldır dünya ölçüsünde yaşanıp tanık olunan
liberalleşme hareketlerinde görmek mümkündür.
1.4. Ekonomik faaliyetlerde özgürlük ve açıklık politikalarının izlenmesi arzulanan gelişme düzeyine
erişmeyi mümkün kılacak olanakları çeşitlendirmekledir. Gelişmenin göstergesi olan kritik sanayi ürünlerine
ve başta teknoloji olmak üzere bunların temel girdilerine erişebilme ticaret sayesinde olabilmektedir. Malların, sermayenin, bilginin ve insanların serbestçe dolaşımlarının sağlanması, teknolojinin ortak kullanıma ve
ekonomik kalkınma için yaratılan olanakların ülkelerin yararına sunulmasına yol açmaktadır.
1.5. Çeşitli iç ve dış ticaret politikalarının sanayileşme üzerindeki rolü hayli derinliğine işlenmiş bir konudur. Ancak bugün ülkemizde serbest ticaret bir ana politika olarak benimsenmiştir. Bu nedenle özellikle
sanayi - ticaret ilişkisini incelemeye çalışmak, konuya yeni bir bakış açısı getiremeyecektir.
Ticaret politikalarının sanayileşmeyi şekillendiren araçlardan birisi olduğunu kabul ederek onu tamamlayıcı nitelik taşıyan fakat onun kadar önemli olan diğer politikalara değinmek, bunlara ilaveten teknolojiyi
ayrı bir ağırlıkla ele almak yerinde olacaktır.
II. SANAYİLEŞMEYİ YÖNLENDİRMEDE ÇEŞİTLİ ARAÇ VE TERCİHLER
2.1. Kontrollü ve kısıtlı veya serbest bir ticaret politikası izlenmesi siyasal yönetimin bir tercihidir. Ne tür
bir ticaret politikası benimsenirse benimsensin Hükümetler bu tercihlerini başka alanlarda da yapacakları
tercihlerle desteklemek ve bir paket halinde uygulamak gereğini duyarlar. Bunların birinin serbestlik esasına
göre yürütülmesi diğerlerinin de aynı serbestlik derecesinde uygulanmasının gerektiği anlamını taşımaz.
Karşılıklı ilintideki tutarlılık dikkate alınarak çeşitli kısıtlamalarla ve kontrollarla uygulanabilirler. Sözü
edilen bu uygulamaların başlıcalan şunlardır:
*
TOBB Genel Sckrcler Yardımcısı
Ürün, Sermaye ve Emek Piyasalarına Dönük Politikalar
2.2 Fiyatlar
2.2.1. Sanayileşmede yönlendirici rolü olan etmenlerden birisi fiyatlardır. Ve bu rolün etkinliği ekonomik
faaliyetlerin serbestleşmesi ölçüsünde arlar. Serbest rekabetin lam hakim olduğu piyasalarda da en üst düzeye
ulaşır. Ancak tekelleşme ve piyasanın mükemmel çalışmasını sağlayan bilgi akımındaki aksaklıklar gibi nedenler hükümetleri müdahalede bulunmaya itebilir. Müdahale piyasalara serbest çalışmalarını sağlama
amacını güdebileceği gibi, gelir dağılımında düzenleyici rol oynamayı, enflasyonu kontrol allına almayı ve
bir ulusal ekonomi politikası gereği olarak özendirilmesi öngörülmüş sanayiler varsa onları desteklemeyi de
amaçlayabilir. Müdahalelerin yararlan görülmemiş değildir. Fakat yararların sadece kısa vadede orlaya çıktıkları ve müdahalenin uzun vadede kendi amacına lers düşen sonuçlar verdiğini çeşitli ülkelerin deneyimleri
göstermiştir. Fiyatlara müdahale politikaları, gencide, sanayi malı üreticisi firmaları maliyet oiLsiirmc çabalarından alıkoymakta ve onların yeni yatırımlara gitmelerini engellemekledir. O halde fiyat konlıollanna
olanaklar ölçüsünde başvurulmaması esastır.
2.2.2. Bu alandaki deneyimler şunu göstermekledir: fiyat kontrollarmın kaldırılması ,
ilan enflasyonun
kontrol allına alındığı ekonomilerde daha başarılı sonuçlar vermekledir. Böyle örnekler daha \ akından incelendiğinde hükümetlerin nihai amacı saptayıp benimsemesinden sonra kontrolların aşamalar halinde kaldırılmasının gerçekleştirildiği görülmekledir.
2.2.3. Uygulamada doğrudan fiyat kontrolünün dışında benzer amaçlar için kullanılan bir başka müdahale
yöntemi temel sanayi ürünleri tüketiminin desteklenmesidir. Bu konudaki uygulamaların çok ağırlıklı saplamalara dayanması halinde fiyat konlrollarına tercih edilebilecekleri söylenebilir. Çünkü bunlar tüketiciler
açısından fiyatı düşürerek malı çekici kılarlar ve bunu yaparken üreticiye tanınan özendirmelere zarar vermezler. Ancak kalıcıdırlar ve çok kez bütçe açıklarına, dolayısı ile de yüksek enflasyona neden olurlar.
2.3. Yatırımların Yönlendirilmesi: Sermaye ve Faiz politikaları
2.3.1. Sanayileşme sürecini etkileyen bir başka müdahale şekli "'piyasalar ulusal önceliklere göre yapılması gereken kaynak tahsis ve dağılımını gerçekleştirmede başarısızdırlar'" görüşünden kaynaklanır ve hem
iç, hem yabancı yatırımları yönlendirmeye çalışır. Yol gösterici değil uygulayıcı kalkınma planları, bu amaca
dönük vergi sistemleri, sanayileşmede bölgesel dengelerin gözetilmesi ve kilil sanayilerde kamu sektörü hakimiyeti buna verilebilecek örneklerdendir. Yabancı sennasC:MIÎ özendirilmesi, bu genel çerçeve içinde değerlendirildiğinde biraz farklı bir durumla karşılaşılmaktad> O t!:ı en ileri liberallik dii/cylerindc bile hükümetlerin bazı alanlarda söz sahibi olma ar/usunu hâlâ nışnualaruiıı. Örneğin yabancı sermaye konusundaki
serbestleşme aşamalarının başında yabancı sermayeye aç;- scak faaliyet alanlarının saplanması gelmekledir.
Düzenlemeler genellikle bazı alanları yabancılara kapalı Kılmaktadır. Bu aşama uıtide bırakıldığında, ona
bağlı olsun olmasın, diğer kısıtlayıcı düzenlemeler güıuk IK '[çimektedir. Bunlara >."ick olarak da \al\;iıcı
sermayeye tanınacak pay oranı, kullanılacak girdilerde yc-ıH • il -ıranı, üretimin bir kısmı•••;••> \eva tamamının
ihraç edilme zorunluluğu, çalıştırılanlarda ev sahibi ülke vatanı aslarının çoğunlukla olması k'ivhı. yöneticiliklerin ev sahibi ülkeye verilmesi, isim hakkı ve kârların transferine sınırlar geti'ilmesi ve tek;1 . jinin
kullanım süresinin kısıtlanması gösterilebilir. Kısıtlayıcı değil aksine özeıvhnti ama zaman / a n ı n sc''x '
piyasa dengelerini olumsuz yönde etkileyici örnekler olarak da vergi muafiyet ve <ı\ nevltkln- inin laıi'tımasi.
hızlandırılmış amortisman uygulamaları, sermaye mallarının gümrüksüz ithali, ya'.ırımm destekle i ve kamulaştırmaya karşı garantiler sayılabilir.
2.3.2. îc ve dış yatırımları birarada mütalâa ederek basil değerlendirmelere indirgemek ve kesin iradelere
gitmek kanımızca doğru değildir. Amaç. elbette serbestlik ilkesinden ayrılmamaktadır. Ancak unutulmanı.)-'
lıdır ki en gelişmiş ülkeler bile çeşitli isimler allında çok karmaşık ve çok iyi tasarımlanmış müdahale >ön
temlerine başvurmaktadırlar. Bu konuda görüş oluştururken şu hususları dikkate almakla yarar vardır:
(a) Yerli ve yabancı yatırım politikalarının saplanmasında çözümün olayların akışına bırakılması söz
konusu olamaz. Fakal diizenlcyicilik rolünün paylaşımında hassas bir dengenin varlığı ve bunu ko-
rumanin gerekliği daima hatırda tutulmalıdır. Dışa dönük ekonomi politikaları izlemede dikkate alınan husus, iç kaynakların dışa da açık olmasıdır. Yabancı sermaye kendi yararını en üst düzeyde
gerçekleştirmek üzere gelir. Diğer bir deyişle bir ülkede varlığı saptanan karşılaştırmalı avantajı kendi
lehine arttırmak ister. Bunu yaparken başla sermaye olmak üzere iç kaynak ve olanaklarla bütünleşir
ve etkili bir sınai gelişmede rol üstlenir. Korumacılık önlem, yönlcm ve politikalarının varlığı veya
yolduğu, varsa türleri, hem iç, hem dış yatırımları yönlendirmede büyük önem taşırlar. Örneğin uygulama tür ve yöntemlerine göre korumacılık yabancı sermayenin kaçışına yol açabileceği gibi onu
çekebilir de. Bu çok yönlü, düşünülmeden alınan bazı korumacılık kararlarının yatırımlar sonucu elde
edilen mali gelinlerin, yaratılan ekonomik değerlerin çok üzerine çıkması durumlarında sık rastlanılan
bir sonuçtur. Konuyu daha da açmak gerekirse bu, yalının yapılan ülkenin döviz cinsinden belirlenen
kaynaklarında net kayıplarla karşılaşılmasından başka birşey değildir. Çünkü sözü edilen bu gibi
hallerde ithâl edilen girdilerle çıkışına izin verilen kârlar toplamı içeride elde edilen üretimin karşılığı
olan döviz miktarının üzerinde kalır. Sonuçta da doğrudan yabancı yatının ülkenin reci gelirinin
azalmasına neden olur.
(b) Her ne kadar özendirme yöntemleri genelde geçici ve oynak karakterde olarak görülürse de bunların
yabancı sermaye hareketlerinde etkisiz oldukları söylenemez. Fakat dengeli ve gerçekten yararlı yabancı sermaye girişlerinin ülkelerin zengin doğal kaynaklara sahip olmalarına son yıllar ortalaması
olarak makul bir büyüme oranını sürdürmelerine ve siyasi ve ekonomik istikrar itibariyle güven
duygusu yaratmalarına bağlı bulunduğu gözlenmiştir.
2.4. Faiz Uygulamaları
2.4.1. Sanayi yatırımları üzerindeki rolünün önemi nedeniyle faiz uygulamaları ayrı bir başlık altında
incelenmelidir. Sınai gelişmenin temci gereklerinden birisi uygun miktar ve koşullarda finansmanın sağlanmasıdır. Dolayısı ile sanayileşmeyi hedefleyip onu bir ulusal ekonomik politika olarak benimseyen hükümetler finans sektörünü bu hedeflerine ulaşmakla kullanılacak etkili bir araç kabul ederler. Özellikle kamu
yatırımlarının ağırlık taşıdığı ekonomilerde buna sıkça rastlanır. Kamu tarafından sahip oluna» sanayi kuruluşları kontrol edilen faiz hadlerinden alabildiğine yararlanırlar. Bankalar hükümetlerce bu kuruluşlara kaynak sağlamak üzere çıkartılan düşük getirili tahvilleri almaya zorlanabilirler. Faiz politikalarının nihai etkileri
de fiyat politikalarına benzer sonuçlar sergilemektedir. Faiz oranlarının kontrol allında tutulması ve selektif
kredi politikaları zaman zaman yararlı sonuçlar verse de yatırımın etkinlik derecesini azaltmakta ve tasarrufların artmasını engellemekledir. Unutulmamalıdır ki gözlemler söz konusu politikaların amaçlara uygun
kullanılmaları halinde dahi bu sonuçları verdiğini göstermekledir. Çok sık rastlanan kayırma, hatalı karar
verme, zayıf kadrolar nedeniyle uygulamalardan sapma gibi hususlar da dikkate al ınırsa, gerçekle amaçlardan
uzaklaşma riskinin ne kadar yüksek olduğu görülecektir.
2.5. Finansal Reform
2.5.1. Arlık bugün için kabul edilen tek bir gerçek vardır. O da sanayileşmeyi hedefleyen bir ülkenin bir
finansal reformu başarmak zonında olduğudur. İlginçtir, uluslararası resmi sermaye akımlarında büyük pay
ve dolayısı ile politika saplanmasında söz sahibi olan kuruluşlar, örneğin Dünya Bankası, sanıldığının aksine
finansal reformu bir istikrar programının parçası olarak görmemekte, o programda başarı işaretleri görüldükten sonra uygulanacak bir başka paket gibi mütalâa etmektedir^*) Halta daha da ileri gidilerek, uluslararası sermaye hareketleri üzerindeki kontrolün ülkelerde finans sektörü relbrmları tamamlanıncaya kadar
devam etmesi savunulmakladır. Bu noktada bankalar sisteminin sıkı bir şekilde gözetimde bulundurulması
da önerilmekledir. Özel sektörün sanayi yatırımlarında rolü büyük olan bankaların mali yönden sağlam olmaları, sistemin bütünlüğü ve sağlıklı işlemesi için hayati önem taşımaktadır. Çünkü bankalar yatırıma yönelik toplam tasarruf miktarının artması için varlığı kaçınılmaz olan hisse senedi piyasalarının oluşumu için
(*) World Development Repon (pp 120 - 121) 1987; IBRD: Washington. D.C.
vazgeçilmez kuruluşlardır. Bu piyasaların tasarruflar için güvenli ortam oluşturması, dolayısı ile sanayi yatırımlarını asgari riskle sürekli bcslcyebilmesi için makro ekonomik istikrar ve gelişmiş bir bankacılık sistemi
iki temci koşuldur.
2.6. İşgücü Piyasaları
2.6.1. Ham maddenin nihai mamule dönüşmesinde sermayenin oynadığı rol yanında emeğin payı da düşünüldüğünde emek piyasasının sanayileşme sürecinde ne kadar büyük önem taşıdığı ortaya çıkacaktır. Zaten
ekonomi politikalarının özünde emek ve sermayenin en fazla verimi sağlayacak şekilde biraraya getirilmeleri
yatar. Zamanımızda tarımdan sanayiye geçişin hızlanması imalât sanayi ile hizmetlerin GSMH içindeki payının giderek artması ve belki daha da önemlisi sanayi faaliyetlerinin kompozisyon ve nitelik olarak çok
büyük değişimlere uğraması hükümetlere düzenleyici olmaktan çok gözetici bir rol yakıştırmakladır.
2.6.2. Hemen her ülkede benimsenen ulusal politikalardan birisi istihdam olanaklarını devamlı olarak
arttırmaktır. İstihdam dengesinin ve istihdam edilenlerin sosyal ve ekonomik güvencelerinin tamamen piyasalara bırakılması artık yeni klâsik düşüncede bile terkedilmiştir. Demek ki önümüzdeki yıllarda yeni i.ş
alanlarının yaratılmasında sanayide istihdam tek başına gündemi sürükleyecek ve yaşam standardı konusunda
en büyük göstergeyi oluşturacaktır.
2.6.3. Böyle bir saptamadan hareket ederek sanayiye dayalı kalkınma modelini yerleştirmiş bir ülkede
sanayi sektörünün emeğe olan lalcbininnin ülkenin ticaret ve kalkınma stratejisine bağlı olacağını söylcye. biliriz. Örneğin, reel olarak güçlü paralar karşısında gerilemiş ulusal parasının değerini koruma yolunu seçmiş bir hükümet, çok kez görüldüğü üzere, sanayiini de korumaya almış ve ithal elliği sermaye mallarına
gümrük muafiyetleri tanıma yoluna gitmişse, istihdam artışını engelleyen bir sanayileşmeyi benimsemiş demektir.
2.6.4. Kentsel alanlardaki emek piyasaları sanayinin istihdam performansını doğrudan etkiler. Bu özellikle çağdaş imâlat sanayii için geçerlidir. Gelişen ülkelerdeki emek piyasaları resmi ve gayri resmi sektörler
biçiminde görülürler. Burada resmi sektörden kasıt, kamunun kendisi ve modern imalât sanayii sektörüdür.
Diğeri güvence ve disiplini sağlayan yasal düzenlemelerin dışında kalan küçük sanayi işle neleri ile aile çapında kalmış işletmelerdir.
2.6.5. Emeğin fiyatlandırılması halâ üzerinde görüş birliğine varılmış bir konu değildir. Sosyal adaletin
sağlanması, hemen her siyasal yönetimin ana amaçiarındandır. Bu amaca erişmek için hükümetler emek piyasasına çeşitli müdahalelerde bulunurlar ve bunu reci icretleri korumak için yaptıklarını ifade ederler. Ancak hızlı enflasyonun yaşandığı ve kamu sektörünün asıl işveren olduğu ekonomilerde, bu yaklaşım teoride
savunulsa bile, pratikte uygulanabilir bir politika olmaktan çıkmış, düşük verimlilik sorunu ile birleşince
enflasyon sarmalını körükler hale gelmiştir.
2.6.6. Bu konudaki araştırmalar da hükümet müdahalesinin azaldığı durumlarda büyümenin hızlandığını
göstermekledir. Örneğin asgari ücret düzenlemelerinden kaçınmanın işçi ücretlerinde duraklamaya yol açmadığı saplanmıştır. Bu gibi örneklerde düşük ücretli işlerden yüksek ücretli işlere kaymanın hızlandığı ve
yüksek ücret ödemek durumunda kalan sanayi dallarında yüksek verimlilik elde etme çabalarının arttığı, bunu
gerçekleştirmede önem taşıyan teknolojik gelişmeyi, araştırma çalışmalarını sağlayacak olanaklar konusunda
sınırların zorlandığı görülmektedir.
III. TEKNOLOJİK GELİŞME VE SANAYİLEŞME
3.1.1. Bir ekonomik büyüme süreci içerisinde kaynak tahsislerinde yapılan değişiklikler yolu ile etkililik
derecesinde kaydedilen kazançlar teknolojik gelişme sayesinde elde edilen verimlilik artışları ile bütünleşir.
Ürün çeşitliliği, kalite ve verimlilikteki artışlar, toplam üretimde sanayiin payının yükselmesi, hep teknolojik
gelişmelerin eseridir. Bu bakımdan teknoloji sanayileşme süreci için gerekli koşulların başına rahatlıkla
yerleştirilebilir.
3.1.2. Teknoloji, gelişme düzeyini daha gelişmiş makinalara. ürünlere, yöııicmlerc götüren bilgidir. Bu
bilgi stokuna yapılan her yeni ilave üresini nınliyellcıînde reel dus.us.lerc yol açar ve yeni ürünleri kullanıma
sokar. Teknoloji aynı zamanda yönelim bilgisi içinde de yerini almıştır. Teknolojide gelişmenin en önemli
göstergesi verimlilik artışlarıdır. Son yıllarda toplu olarak istikrarlı büyüme gösteren Doğu Asya ülkelerinde
GSYİH artışlarının % 3()*u verimlilikteki artışlardan kaynaklanmaktadır.
3.2. Küreselleşme ve Teknoloji
3.2.1. Bugün yaşanılan küreselleşme süreci teknolojide gözlemlenen değişimleri uluslararası ticaret yolu
ile ve iki yönlü olarak etkilemektedir. Ticaret yeni teknoloji arzını kolaylaştırır ve yeni teknolojiye talebi
arttırır.
3.3. Teknoloji arzı ve talebi
3.3.1. Teknolojik artık giderek artan bir ağırlıkla ihraç mallarına yansımış olarak ticarete konu teşkil etmekledir. Arlık ülkeler sınırlı kaynaklarını teknolojik gelişmelerin emrine vererek çok ilaha dikkatli kullanmaktadırlar. Bu nedenle yeni teknoloji eseri olan sermaye malları, anahtar teslimi fabrika yapımları, elektronik sanayii ürünleri, dünya dış ticareti içindeki paylarını arttırmaktadırlar. Burada "dış ii aıvl"' deyimi genel
anlamda kullanılmıştır. Deyimin kapsamına doğrudan alım ve satım kadar lisans yolu ile satış, doğrudan
yapılan yabancı yatırımlar ve işçi hareketleri de girmekledir. Uluslararası piyasaların etkinlik derecesinin
önemi burada kendisini daha iyi göstermekledir. Çünkü arz ve talebe ilişkin yoğun bilgi değişimi bu piyasalarda gerçekleşir ve hem alıcıyı, hem sancıyı özendirir ve yönlendirir.
3.3.2. Rekabetin arttığı ortamlarda ülkeler uluslararası yarışla yerlerini koruyabilmek ve yeni pazarlar elde
edebilmek için öncelikle maliyetleri düşürmeye çalışırlar. Bu ise kullanılmakta olan teknolojiden daha iyi
yararlanmayı veya yeni teknolojileri elde edip uygulamaya koymayı gerektirir. Türkiye 1°8() sonrasında bunu
yapmış bir ülkedir. Göreceli fiyatların saptırıldığı ekonomilerde ve bunlar içinde de özellikle yoğun emek
olanağının mevcut olduğu ülkelerde korumacılık uygulamalarının hayli yüksek maliyetli sermaye - yoğun
tekniklerin benimsenmesine yol açtığı görülmektedir. Bu alanda en uygun emek - yoğun ve sermaye - yoğun
geçişlerine örnek olarak Japonya ve Güney Kore'de tekstil sanayiinin geçirdiği evreler gösterilmektedir. Her
iki ülkede de ithal edilen kullanılmış makinalarda sermaye yerine yoğun emekle rekahetçi olmaya çalışılmış,
teknolojinin sermaye haline gelmesi ancak göreceli fiyatların değişmesinden ve işgücünün kıt faktöre dönüşmesinden sonra gerçekleşmiştir.
3.4. Bilgi ve Danışma Hizmetlerinin Önemi
3.4.1. Gerek kamu kurumları, gerek sanayi kuruluşları teknoloji ithal ve ihracı ile ilgili bilgi dağıtımını
koordine ederek çok değerli katkılarda bulunabilirler. Bu hizmetin sislcmü ve devamlı yapılması halta kurumlaştırılması teknoloji ticaretine konu olacak inallarda suındardizasyonun yerleşmesine yardımcı olur.
Hatla fikir ve ıclil haklarının güvence allına alınmasında da büyük rol oynar. İzinsiz yapılan alıntıların,
kopyaların ve kullanımların günümüzdeki açıklamasının ahlâki yönünün yanışını ekonomik yönü de vardır.
Bu en basit bir ifade ile ticaret kayıpları demektir.
3.5. Teknolojinin Sanayileşme Üzerindeki Rolünün Genel Değerlendirmesi
3.5.1. Teknolojik yeterlilik bir kez üretimde uygulanarak edinildikten sonra aşamalı olarak yatırımlar için
yapılacak değerlendirmelerde, tasarımda ve inşada kullanılmak üzere yaygınlaştırılabilir. Ancak bu yola
gitmenin kaçınılmaz olarak gerektirdiği süreyi beklemek her zaman şart değildir. Pek çok ülke yeni bir sektörde işe anahtar teslim bir fabrika için anlaşma yaparak başlar. Bu gibi tercihlerde yerli personelin işin başından itibaren tasarım ve uygulamada yer alması onların önemli ölçüde iş bilgisini (know-how) kapmalarını
sağlar.
3.5.2. Firmalar kullandıkları teknolojilere giderek daha fazla hakim oldukça yapmak isledikleri tadiller ve
geliştirmeler için daha fazla "uygulamalı araştırma'iıın gerekli olduğunu görürler. Bu çabalar da küçük çapta
olmakla beraber sürekli yeniliklerin ortaya konulması sonucunu verir. Aslında bu küçük yeniliklerin verim-
lilik üzerindeki kümülâlif etkisi ilk sunulan teknolojik gelişmeden çok daha büyük olur.
3.5.3. Teknoloji transferinin yapılış yönteminin çok kez ikinci derecede önem taşıdığı saplanmıştır. Asıl
önemli olan husus onun uygulanmasına ilişkin ayrıntılardır. Bu ayrıntıların uygulayıcı taralından öğrenilip
kendisine maledilme süreci kısaldıkça diğer adımların atılma şansı daha da artacaktır.
3.5.4. Pratikle firmaların teknolojik gelişmelerden kendilerini doğrudan yarar sağlayamayacağı kanaatine
vardıkları durumlarda teknolojiye dönük çabalarını birden azalttıkları görülmüştür. Ekonomi açısından bu
önemli ve "dışsal" sorundur. Gelişen ülkelerde bu sorunun çözümüne el atan tarai' tahminlerin aksine özel
sektör değil, devlet olmuştur. Hükümetler böyle bir sorunu ortadan kaldırabilmek ve firmaları teknoloji yarışına özcndircbilmck için çeşitli girişimlerde bulunmakladırlar. Bunlardan birisi firmaların buluşlarını patentlerin tescili yolu ile güvence altına almaktır. Diğeri teknolojide yenilik yaratma çabalarını mali yönden
desteklemektir. Bir başkası teknolojik gelişmede uzmanlaşmış üniteleri, örneğin kamuca desteklenen araştırma ve geliştirme enstitülerini özendirmektir. Bunlara. <laha önce de değinilen teknoloji enformasyon merkezlerinin oluşturulup hizmete sokulması eklenebilir.
IV. SONUÇ
Sanayileşme yolu ile kalkınmayı amaçlayan ülkeler bu sektörlerini süratle rekabetçi kılmak zorundadırlar.
Bunu sağlamak için,
— İnsana yatırıma büyük önem verilmelidir.
— Sanayi yatırımlarını özendirici uygun ortam yaratılmalıdır. Hükümetler müdahaleci politikalardan
aşamalı da olsa vazgeçmelidirler. Fiyatların serbest bırakılması ana amaçlardan olmalıdır. Firmaların iş piyasalarına girmeleri ve terkclmclerinc kayıtlar getirilmemeli, bunun yerine yeterli düzeyde altyapı ve kurumsallaşma sağlanmalıdır.
— Ekonomilerin uluslararası ticaret ve yatırıma açık olmaları temci politika haline gelmelidir. Bunun için
ticaret ve yatırım üzerindeki tarife dışı kısıtlamalardan olanaklar ölçüsünde kaçınılmalıdır.
— Uygun makro ekonomik politikalar benimsenmelidir. Kamu llnans açıklarının küçültülmesi ve enflasyonun makul düzeylere düşürülmesi hedeflenmelidir. Kalkınmanın finansmanında iç kaynakların önemli
rol üstlenmesi isteniyorsa tasarruf ve yatırımlara serbest piyasa kurallarına uygun düşecek teşvikler sağlanmalıdır.
Bütün bu sayılanlar, politika reformlarının ekonomik ve sınai büyüme için taşıdığı büyük öneme işaret,
etmektedir. Gözden kaçırılmaması gereken temel nokta iç rekabeti teşvik eden hükümet politikaları ile dışa
açık ticaret stratejilerinin birbirlerini bütünler nitelik taşıdıklarıdır.
Download