BATI TRAKYA MÜSLÜMAN TÜRK AZINLIĞINDA MÜFTÜLERİN

advertisement
BATI TRAKYA MÜSLÜMAN TÜRK AZINLIĞINDA MÜFTÜLERİN
YETKİLERİ VE MECELLE’NİN YERİ1
Giriş
19. yüzyılın başlarında dünyayı etkisi altına alan milliyetçilik akımı, balkan
coğrafyasını da etkilemiş ve bölgenin huzurunu sarsmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun
duraklama dönemin de etkisiyle bu milliyetçilik akımından etkilenen Yunan devleti,
ülkesinde kalan azınlıklara bir takım haklar vermek şartıyla 1830 yılında
bağımsızlığını kazanmıştır. 1830 Londra Protokolü,
1881 İstanbul uluslararası
sözleşmesi, 1913 Atina Barış Antlaşması ve 1920/2345 sayılı kanun ile Yunanistan
sınırları içinde kalan Müslümanların bütün hakları hukuki açıdan güvence altına
alınmıştır. Müslümanların dini önderleri olan müftüleri ve eğitim sisteminin
ekonomik temelini sağlayan vakıfların yönetimini Türk azınlığın seçim yoluyla
belirleyeceği kabul edilmiştir. Yukarıda zikredilen antlaşmalarda karara bağlanan
hususlardan birisi de müftülerin yetkileridir. Yunanistan’da tanınan müftülük kurumu,
dini boyutu ile birlikte yargılama görev ve yetkisine de sahip olan bir kurumdur. Özel
bir mahkemedir. Başka bir ifade ile Müftü, Yunanistan’da sadece bir dini lider olarak
değil, Yargıç/Kadıdır aynı zamanda. Örneğin, Müftü nikâh işlemlerini Kadı sıfatıyla
değil, bir dini lider, din görevlisi, Müftü olarak yapar. Boşanma işlemlerini ise Kadı
sıfatıyla yapar.
Böylece müftüler Kadı sıfatıyla yargılama ve hüküm verme yetki ve hakkına
sahiptir. Batı Trakya Türkleri, şahsın hukuku, aile hukuku, velâyet, vesayet, evlenme
boşanma, evlat edinme, nafaka ve miras hukuklarını ilgilendiren konularda
kendilerine Yunan ulusal hukuku değil, Batı Trakya Türklerinin kendi ulusal, dinsel
başka bir deyişle İslâm/şeriat hukuku, gelenek hukukları uygulanmaktadır. Bunun
nedeni Yunanistan’ın taraf olduğu ve yükümlülük altına girdiği uluslar arası
antlaşmalardır. Aile, miras hukuku, velayet, vasiyet, nafaka, evlat edinme, şahsın
hukuku gibi antlaşmalarda sayılmış bulunan konularda çıkabilecek uyuşmazlıklarda
ve sorunlarda yargılama görev ve yetkisine Müftü sahip olup, Yunan medeni/sivil
mahkemeleri sahip değildir ve Yunan hukuku uygulanmaz. (Yukarıda zikredilen
1
Gümülcine Seçilmiş Müftüsü, İBRAHİM ŞERİF
1
antlaşmalar gereği Yunanistan uyruğundaki Müslüman Türkler hukuki özerkliğe sahip
olup,
kendilerine
kendi
İslâm
hukukları,
gelenek
ve
görenek
hukukları
uygulanmaktadır.) Yunanistan’daki Müslüman Türklerin Müftüleri, Kadı sıfatıyla
yargılama ve hüküm verme yetki ve hakkına sahiptir. Bu nedenle Yunanistan’daki
Müftü, fetva veren, Kur’an-ı yorumlayan ve kural koyan bir makam olarak, Kadı
sıfatıyla yargılama yetkisini 1881 yılından beri yerine getirmekte olup, uluslararası
hukuk gereği Batı Trakya Müslüman Türkleri bakımından bir örf ve adet kuralı
niteliği kazanmış bulunmaktadır.
Yunan Mahkemeleri, Müftülerin Kadı sıfatıyla vermiş oldukları kararları
içerik bakımından inceleme, denetleme ve eleştirme hakkına sahip değildir. Sadece,
Müftünün vermiş oldukları kararları şekil bakımından Yunan Anayasasına
uygunluğunu inceleyip, onaylamama veya onaylayıp, icrası için yetkili mercilere
tevdi ve ilân ederler. Bu kararlar sadece Yunanistan’da değil, Yunanistan dışında da
geçerlidir. Diğer taraftan Türkiye ile Yunanistan’ın taraf olduğu antlaşmalar gereği
Müftülerin
Kadı
sıfatıyla
verdikleri
hükümleri
içerik
bakımından
Yunanistan’daki Başmüftü denetleme ve inceleme yetkisine sahiptir.
sadece
Ancak
Yunanistan, bu konudaki antlaşmaları ihlâl ederek Başmüftülük Kurumunun
açılmasına ve Başmüftünün seçilmesine izin vermeyerek, Müftülerin verdiği
hükümleri inceleyecek merciden, dolayısıyla Müftünün Kadı sıfatıyla vermiş olduğu
kararların özü veya içerik bakımdan denetimden, temyizden mahrum bırakmaktadır.
Buna bağlı olarak Yunan Devleti, Ortodoks Hıristayan Vali Başkanlığında, Batı
Trakya Müslüman Türk Azınlığın karşı çıktığı kişileri Batı Trakya’da Müftü olarak
seçip, atadıktan sonra bu kişilerin resmi Müftü sıfatı ile verdikleri bazı hatalı kararları
ve diğer bazı görüşleri öne sürerek, Müftünün ‘Kadı’ sıfatıyla gerçekleştirdiği
yargılama yetkisinin iptal edilmesi gerektiğini savunmaktadır
Böylece Yunanistan, 1991 yılında 1920 sayılı (1920/1991) yasa ile Müftülerin
Yunanistan uyruklu Müslümanlarca özgür iradeleriyle seçilmelerini de hüküm altına
almış bulunan 1920 tarihli ve 2345 sayılı (2345/1920) yasayı iptal etti ve 1882 yılında
çıkarılan ΑΛΗ’ sayılı (ΑΛΗ/1882) yasa dönemindeki gibi yine Müftülerin atanması
yöntemini 1913 Atina Barış Antlaşmasına aykırı olarak uygulamaya koydu. Bu
bağlamda Yunanistan, 1881’den beri Müftülerin Kadı sıfatıyla Yunanistan’da
gerçekleştirdikleri ve devletler hukuku bakımından bir örf âdet hukuku kuralı niteliği
2
kazanmış bulunan yargılama yetkilerinin kaldırılmasını tartışmalarını da başlatmış
bulunmaktadır.2
Günümüzde Yunanistan sınırları içerisinde bir tek Batı Trakya’da müftülükler
bulunmaktadır. Tarihte Batı Trakya dışında müftülükler kurulmuş olsa da3, zaman
içerisinde bunlar kapatılmıştır.
Batı Trakya’da günümüzde müftülerin şu konular üzerinde yetki sahibi
olduğunu söylemek mümkündür:
a- Nikâh akdetme ve onaylama,
b- Boşama,
c- Nafaka tayin etme,
d- Velayet-Vesayet,
e- Miras taksimi,
f- Vakıfların denetimi,
g- Din görevlilerinin göreve gelmesi ve görevden alınması,
h- İslam Hukuku ile ilgili konularda görüş bildirme.
Müftülerin bu yetkileri, uluslararası antlaşmalarla kendilerine verilmiştir.
Nitekim Yunan Yargıtay’ının 1723 sayı ve 1980 tarihli kararına göre4 Yunanistan’da
yaşayan Yunan uyruklu Müslümanların bazı yasal ilişkilerinde –ahval-i şahsiyeİslam hukukunun uygulanma sebebi:
a- 1881 İstanbul Antlaşması,
b- 1913 Atina Barış Antlaşması,
c- 1920 Sevr Antlaşması ve
d- 1923 Lozan Barış Antlaşması’dır.
I.
Uluslararası Antlaşmalarda Müftülerin Yetkileri
A- İstanbul Antlaşması
Turgay Cin, Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği, Orion kitabevi, Ankara 2009, s .6- 1920-147-155.
3
Γεωργούλη, Σταμάτη Χρ. Ο Θεσμός Του Μουφτή Στην Ελληνική Και Αλλοδαπή Έννομη Τάξη, Αντ.
Ν. Σακκουλα, Αθήνα-Κομοτηνη 1993, s. 45.
4
Kararın Türkçe tercümesi için bkz. Turgay Cin, Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği,
Orion kitabevi, Ankara 2009, s. 194-198.
2
3
Şer’î mahkemelerin işleyişi ilk defa 1881 İstanbul Antlaşmasıyla birlikte kabul
edilmiştir. Buna göre mahkemeler, Yunan vatandaşı Müslümanların aile ve miras
hukuku ile ilgili davaların çözümünde yetkili olacaklardı.5
İstanbul Antlaşmasının üçüncü maddesi şu şekildedir:
“Yunanistan’a terk olunan mahallerde sakin olub idare-i Yunaniye tahtında
(Yunan idaresi altında) kalacak olan ahalilerin can ve mal ve namus ve din ve adatına
(geleneklerine) kâmilen riayet edilecek (bütünüyle uyulacak) ve ahali-yi merkume (adı
geçen ahali) an-asl (asıl olarak) teb’a-yı Yunaniye’den bulunan kisan (kişiler) misüllü
hukuk-u medeniyye ve politikiyyeden aynıyla ve temamıyla müstefid olacakdır
(yararlanacaktır).”6
Antlaşmanın sekizinci maddesinde ise şu hüküm kabul edilmiştir:
“ Yunanistan’a terk olunan mahallerde sakin ahali-yi İslamiyyeye serbesti ve
icra-yı ayin (ibadet) ve mezhep hususu kain olmuşdur (hakkı tanınmıştır). El-yevm
(bugün) mevcud bulunan ve ilerüde teşekkül idebilecek olan Cemaat-ı İslamiyyenin
muhtariyetine (özerkliğine) ve sisile-yi meratib (hiyerarşik olarak) üzere tertibine ve
anlara aid emlâk ve muhassenatın (hayır kurumları) idaresine ve cemaat-ı mezkurenin
(adı geçen cemaatın) umur-u mezhebiyyece (mezhepsel işleri hakkında) rüesa-yı
ruhaniyyeleriyle (dinsel lider) olan münasebatına asla ika-yı müdafi (müdahale)
olunamayacakdır. Mehakim-i Şer’iyye-yi Mahalliye (yerel kadı mahkemeleri) sırf
mevadd-ı diniyyede (dini konularda) icra-yı hükm (hüküm verme) ve kazada (görev
yapmada) devam edeceklerdir.”7
İstanbul antlaşmasından sonra Yunanistan “Ruhanî Liderler ve Muhammedî
Cemaatler Hakkında” ΑΛΗ΄/1882 sayı ve tarihli yasayı çıkarttı. Bu yasada müftülerin
yetkileri de düzenlenmiştir. Buna göre müftüler, dini konularda, miras ve aile
hukukunda Müslümanlar arasında görüş bildirme yetkisine sahiptir. Müftüler evlilik
izinleri (izinname) verir ve aile kurullarına katılıp başkanlık eder. Oyların eşit çıkması
durumunda ise müftünün oyu belirleyici olur. Müftüler ayrıca dini ve hayır
Τσιτσελικής, Κωνσταντίνος, Η θέση του μουφτή στην Ελληνική έννομη τάξη; Νομικά ζητήματα
θρησκευτικής ετερότητας στην Ελλάδα, Κριτική & ΚΕΜΟ, Αθήνα 1999, s. 276.
6
Adıyeke, Ayşe Nükhet, Yunanistan Sınırları İçinde Müslüman Cemaat Örgütlenmeleri: “Cemaat-ı
İslamiyeler” 1913-1998, SAEMK Yayınları, Ankara:2001, s. 9; Antlaşmanın resmi olmayan Türkçe
tam metni için ayrıca bkz: Cin, Turgay, Yunanistan’daki Müslüman Türk Azınlığın Din ve Vicdan
Özgürlüğü, Seçkin yayıncılık, Ankara 2003, s. 425-429.
7
Adıyeke, Ayşe Nükhet, Yunanistan Sınırları İçinde Müslüman Cemaat Örgütlenmeleri “Cemaat-ı
İslamiyeler” 1913-1998, s. 10.
5
4
kurumlarının menkul ve gayrimenkul malvarlığı ile ilgili yönetim üzerinde denetim,
bu kurumların yöneticilerini atama ve azletme yetkisine sahiptir. Bu yasa haddi
zatında müftülere, var olan ve ileride oluşacak olan Müslüman okulların seçim
kurullarına başkanlık etme yetkisini de tanımaktadır.8
B- Atina Barış Antlaşması
14 Kasım 1913 yılında Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında imzalanan
Atina Barış Antlaşması, Yunanistan ile Osmanlı Devleti arasındaki savaş durumunu
da ortadan kaldırmıştır. Bu antlaşma iki ülke arasında önceden imzalanmış ve
yürürlükte olan antlaşmalardaki azınlık hakları ile ilgili hükümleri yeniden
onaylamıştır. Aynı zamanda müftülerin ve başmüftünün seçimi ve yetkileri gibi
Lozan Antlaşmasında yer almayan bazı konular da ayrıntılı olarak yer almıştır.9
Antlaşmanın 11.maddesine göre10 müftüler, dini işlerinin yanında vakıf
mallarının idaresi üzerinde denetim ve gözetim yetkisine sahip olacaklardır. Müftüler
ayrıca nikâh, boşanma, nafaka, vesayet, velayet, ispat-ı rüşt, Müslümanlara ait
vasiyetler, tevarüs ve tevliyet konularında Müslümanlar arasında hüküm verme
yetkisine sahip olacaklardır. Müftülerin verdiği bu kararlar yetkili yunan makamları
tarafından icra edilecektir. Miras işlerinde ise, konuyla ilgili Müslümanlar kendi
aralarında anlaştıktan sonra hakem sıfatıyla müftüye başvurabilirler.
14 Kasım 1913 tarihli Atina Barış Antlaşması ΔΣΙΓ΄ (4213) sayı ve
14.11.1913 tarihli yasa ile Yunanistan tarafından onaylandı.11
Yunanistan, 1913 Atina Barış Antlaşmasının hükümlerinin uygulanmasına ve
yürürlüğüne ilişkin olarak 1914 tarihli ve 147 sayılı yasanın 4.maddesi ile 1920 tarihli
ve 2345 sayılı yasaları tanzim etti.12
1914 tarihli ve 147 sayılı yasanın 4.maddesine göre13 Müslüman ve
Yahudilerin, evliliğin hukuki oluşumu ve dağılması, eşlerin kişisel ilişkileri ve
akrabalık bağı ile ilgili konular onların kutsal yasalarına göre düzenlenir ve hükme
Γεωργούλη, Σταμάτη Χρ. Ο Θεσμός Του Μουφτή Στην Ελληνική Και Αλλοδαπή Έννομη Τάξη, s. 45.
Sevin Toluner, Milletlerarası Hukuk Açısından Türkiye’nin Bazı Dış Politika Sorunları, Beta
Yayıncılık, İstanbul, 2000, s. 213; Turgay Cin, Yunanistan’daki Müslüman Türk Azınlığın Din Ve
Vicdan Özgürlüğü (Başmüftülük ve Müftülükler Sorunu), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2003, s. 105.
10
Antlaşmanın metni için bkz. Erim, Nihat, Devletlerarası Hukuku ve Siyasî Tarih Metinleri, Ankara
1953, I, 477-488.
11
ΦΕΚ Α΄229, 14.11.1913
12
Cin, Turgay, Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği, s. 68.
13
ΦΕΚ Α’25, 1.2.1914’ten naklen Γεωργούλη, Σταμάτη Χρ. Ο Θεσμός Του Μουφτή Στην Ελληνική
Και Αλλοδαπή Έννομη Τάξη, s. 177.
8
9
5
bağlanır. Bunun yanında Müslümanlarla ilgili olarak Türkiye ile Yunanistan
arasındaki son antlaşmanın özel hükümleri uygulanır.
C- 2345 Sayı ve 1920 Tarihli Kanun
Yunan Meclisi 24 Haziran - 3 Temmuz 1920 tarihinde 2345 sayılı yasa
ile iç hukukunda Yunanistan’daki İslâm Cemaatinin haklarının korunması ile
ilgili olarak yeni düzenlemeler yapmıştır. Buna göre, 2345 sayılı yasa,
“Müftüler ve Başmüftü İntihabıyla İslâm Cemaatlerine Ait Varidat-ı Evkafın
Suret-i İdaresine Müteallik Kanun” Yunan Hükümet gazetesinde yayınlanarak
yürürlüğe girmiştir.14
2345 sayılı ve 1920 tarihli yasanın15 konumuz ile ilgili 10.maddesinin
1.paragrafına göre ise müftüler, sırf dini görevlerinin yanında kendi
bölgesindeki Müslüman cemaatlerin din ve eğitim adamlarını denetler. Bunun
yanında, Cemaat-ı İslamiye tarafından idare edilen vakıfların malvarlığını da
denetleme yetkisine sahiptirler. Müftüler ayrıca, Müslümanlar arasında evlilik,
boşanma, nafaka, velayet, vesayet, kazaî rüşt, vasiyet ve kanuni mirasçılık
konularında hüküm verme, bunun yanında, gerek dini konularda, gerekse
miras ve aile ile ilgili her çeşit konuda görüş bildirme yetkisine sahiptirler.
Aynı yasanın 10.maddesinin 3.paragrafına göre de şu sonuca varılmaktadır:’
Müftünün Kadı sıfatıyla verdiği kararı, Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından
icra edilebilir olarak ilân edilmedikçe uygulama şansı bulamaz.’ Ancak
Müftünün evlenmeye ve boşanmaya ilişkin verdiği hükümleri daha önceden
Asliye Hukuk Mahkemesince ‘icra edilebilir olarak ilân edilmeden’ yetkili
nüfus memurluklarınca işleme konulmaktadır. Bununla birlikte söz konusu
yasa, Asliye Hukuk Mahkemesince Müftünün verdiği kararların özü
bakımından incelenmesini yasaklamaktadır.16
D- Yunan Sevri ve Lozan Barış Antlaşması
Yunan Sevri Antlaşmasının konumuzla ilgili 14.maddesinde Yunanistan, aile
hukuku ve kişisel durumla ilgili konuların Müslümanların örf ve adetlerine göre
halledilmesi için gerekli tüm tedbirleri almayı kabul etmiştir.17
Yunan Krallığının Resmi Gazetesi, Sayı: 148, 1920, s. 1423 vdm.
ΦΕΚ Α’148, 03.07.1920
16
Turgay Cin, Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği, Orion kitabevi, Ankara 2009, s.
111- 112.
17
ΦΕΚ Α΄311, 30.10.1923
14
15
6
Lozan Antlaşmasının 42. maddesinin ilk paragrafında18 da bu hüküm
benimsenmiş, 37.maddeye göre ise hiçbir yasa, kanun, nizam ve resmi muamelenin
buna aykırı ve bu maddeden üstün olmayacağı taahhüt edilmiştir.19
II.
Günümüzde Müftülerin Yetkileri
Daha önce de ifade edildiği gibi Atina Barış Antlaşmasının hükümleri
2345/1920 sayı ve tarihli yasayla iç hukuka geçmiş ve 1991 yılına kadar bu yasa
yürürlükte kalmıştır. 1991 yılında çıkartılan 1920 sayılı (1920/1991) kanun hükmünde
kararnameyle 2345/1920 yasası yürürlükten kaldırılmış ve o tarihten itibaren
müftülerle ilgili konular bu yasaya göre düzenlenmiştir.
Müftülerin yetkileri açısından 2345/1920 yasası ile 1920/1991 yasası20 nı
karşılaştırdığımızda şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır: 2345/1920 yasasında
müftülere vakıf mallarıyla ilgili yetkiler tanırken (Cemaat-ı İslamiye’leri denetleme),
1920/1991 yasasında bu ifadelerden kaçınılmıştır. Bunun haricinde, en son çıkartılan
yasa ile bundan önceki yasa arasında müftülerle ilgili iki önemli fark daha
bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, müftülerin seçim meselesidir. Atina Barış
Antlaşmasında müftülerin seçimle göreve gelmesi karara bağlanmıştı. 2345/1920
yasası da buna sadık kalarak bu düzenlemeyi yunan iç hukuka almıştı. Ancak
1920/1991 yasası, bu uygulamayı kaldırarak müftülerin tayin uygulamasını
getirmiştir.
Yapılan bir diğer önemli değişiklik de, müftülerin verdiği kararlarla ilgilidir.
2345/1920 yasasına göre müftülerin verdiği kararlar, kendi bölgelerindeki Bidayet
mahkemesinin başkanı tarafından onaylanmadıkça ilâm sayılmazdı. Bidayet
mahkemesinin başkanı, müftülerin vermiş olduğu bu kararların sadece müftünün
yetkisi dâhilinde olup olmadığını inceleyebilirdi. Kararların içeriğini inceleme
hakkına sahip değildi.
Oysa 1920/1991 yasası bundan farklı bir uygulama getirmiştir. Bu yasaya göre
müftülerin verdiği kararlar, kendi bölgelerindeki Tek Hâkimli Bidayet Mahkemesi
tarafından onaylanmadıkça hüküm teşkil etmezler. Mahkeme, müftülerin vermiş
olduğu bu kararların müftülerin yetkisi dâhilinde olup olmadığını incelediği gibi, bu
kararların anayasaya aykırı olup olmadığını da inceler.
Düstur, Üçüncü Tertip, İstanbul 1931, V, 39.
Düstur, Üçüncü Tertip, İstanbul 1931, V, 36.
20
ΦΕΚ Α΄11, 04.02.1991
18
19
7
Müftünün vermiş olduğu kararları içerik yönünden, antlaşmalar gereği sadece
Başmüftü denetleyebilir. Ancak bugün Yunanistan’da Başmüftülük kurumu
antlaşmalara aykırı olarak Yunanlılar tarafından açılması engellediğinden Müftünün
kararları sadece Yunan Anayasasına uygunluğu bakımından Tek Hâkimli Asliye
Hukuk Mahkemesince denetlenmektedir. Tek Hâkimli Asliye Hukuk Mahkemesinin,
özellikle Müftünün görevini yetki alanı çerçevesinde yapıp yapmadığına ilişkin olarak
verdiği hükmü yasa gereği ikinci dereceli bir mahkeme olan Çok Hâkimli Asliye
Hukuk Mahkemesi denetleyebilir. 2345 sayılı yasayı yürürlükten kaldıran 1991 tarihli
ve 1920 sayılı yasanın 5.maddesi ile bu durum düzenlenmiş bulunmaktadır. Oysa bu
daha önce (1991’den önce) yoktu ve durum antlaşmalarda da öngörülmemektedir.
Yunanistan bunu iç hukukuna yeni ithal etmiştir ve bu kabul edilebilir nitelikte
değildir.21
1920/1991 yasasına göre müftülerin yetkilerini şu şekilde sıralamak
mümkündür:
a-
Kutsal
İslam
Yasalarından
kaynaklanan
dini
görev
ve
sorumluluklarını ifa ederler,
b-
Müslüman din görevlilerini atar, denetler ve azlederler,
c-
Müslümanlar arasındaki dini nikâhları akdeder veya onaylarlar,
d-
Kutsal İslam Yasaları ile ilgili konular üzerinde görüş bildirirler ve
e-
Kutsal İslam Yasaları öngördüğü takdirde Evlilik, boşanma, nafaka,
velayet, vesayet, kaza-i rüşt, İslami vasiyetname ve kanuni
mirasçılık konularında hüküm verme yetkisine sahiptirler.
Şimdi, diğer yasaları da göz önünde bulundurarak müftülerin günümüzde
sahip oldukları yetkilerini incelediğimizde;
A- Nikâh Akdetme ve Onaylama
Yunanistan’da 1982 yılına kadar bir tek dini nikâh resmi olarak geçerliydi. Bu
tarihte çıkartılan yasayla gerek dini nikâh, gerekse medeni nikâh eşit derecede geçerli
kabul edilmiştir.22
Yunan Medeni Kanunu’nun 1367.maddesinin ilk paragrafında23 da nikâhın
gerek medeni nikâh şeklinde, gerekse Doğu Ortodoks Kilisesi papazı tarafından ya da
Turgay Cin, Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği, Orion kitabevi, Ankara 2009, s.
113-114.
22
Papastathis, Charalambos, “Yunanistan”, Avrupa Birliği Ülkelerinde Din-Devlet İlişkisi, İsam
yayınları, İstanbul 2008, s. 288.
21
8
Yunanistan’da tanınmış bir başka dogma ya da din adamı tarafından dini nikâh
şeklinde icra edilebileceği ifade edilmiştir.
Nikâh bizzat müftü tarafından kıyılabileceği gibi, nikâh kıymaya yetkili
imamlar (Müftünün Mürâsele verdiği imamlar. Bu bapdan her yerleşim biriminde
şehir merkezinde ise her mahallede bir imam vardır.) tarafından da kıyılabilir.24 Daha
önce evlenmemiş bir kıza “izinname-i bâkire”, dul bir kadına ise “izinname-i seyyibe”
isimli evlilik izin belgeleri verilmektedir.
B- Boşama ve Nafaka Tayini
Yunan Medeni Kanunu’nun 1438.maddesine göre, gerekli şartların mevcut
bulunması durumunda, boşanmanın mahkeme kararıyla gerçekleşebileceği karara
bağlanmıştır.25 Söz konusu şartlar ise sonraki maddelerde şiddetli geçimsizlik26,
gaiplik27 ve anlaşarak boşanma28 diye belirlenmiştir. Yunan Medeni Kanunu’nun
1439.maddesine göre, davalı aksini ispat etmedikçe, çift eşlilik veya zina, davalının
davacıyı terk etmesi veya canına kast etmesi ve aile içindeki şiddet sebebiyle şiddetli
geçimsizliğe karar verilir.29
İslam hukukunda ise üç çeşit boşamanın varlığından söz etmek mümkündür.
Bunlardan birincisi, taraflardan birinin boşamasıyla gerçekleşen talâk; ikincisi,
kadının malının bir kısmından veya tamamından vazgeçmesi sonucunda gerçekleşen
muhâlea ve üçüncüsü de, taraflardan herhangi birinin başvurusu üzerine mahkemenin
(kadının) tarafları boşamasıyla gerçekleşen tefrîkdir.
İslam hukukunda boşanmadan sonra kadının beklemek zorunda olduğu iddet
süresi vardır ki, iddet süresi içinde kadın, kocasının evinde kalmaya devam ettiği
gibi30, nafakası da kocası tarafından karşılanır. Nafaka hayatın normal ihtiyaçlarının
hepsine şamildir. Bu bağlamda31;
a- Yiyecek ve içecekler,
b- Giyecekler,
Νασίκα, Αγάπη Χρ, Αστικός Κώδικας και Εισαγωγικός Νόμος, Σακκουλα, Αθήνα-Θεσσαλονίκη
2009,
s. 258.
24
Σολταρίδης, Συμεών Α, Η Ιστορία Των Μουφτειών Της Δυτικής Θράκης, Νέα Σύνορα-Α.Α Λιβανη,
Αθηνα 1997, s. 179.
25
Νασίκα, Αγάπη Χρ, Αστικός Κώδικας και Εισαγωγικός Νόμος, s. 271-272.
26
1439.madde.
27
1440.madde.
28
1441.madde.
29
Νασίκα, Αγάπη Χρ, Αστικός Κώδικας και Εισαγωγικός Νόμος, s. 272.
30
Talak 65/1.
31
Durmuş, Üzeyir, İslâm Hukukunda İddet ve Hükümleri (Yüksek Lisans Tezi, M.Ü, S.B.E. 2006),
İstanbul 2006, s. 62.
23
9
c- Mesken,
d- Tedavi,
e- Muhtaç olduğu veya emsali sahip bulunduğu ve kocası bunu
karşılayabildiği takdirde hizmetçi… nafaka mefhumunun kapsamına
dahildir.
Ev eşyası, elektrik ve su masrafları, temizlik araçları ve örfen gereken diğer
şeyler, mesken kapsamında değerlendirilmektedir.32
Batı Trakya’da müftülerin, iddet süresine ait nafakayı belirleme yetkisi
bulunduğu gibi, evliliğin devam ettiği süre içerisinde eşinin gerekli ihtiyaçlarını
karşılamaması
durumunda
da
müftünün
kocaya
nafaka
yükleme
yetkisi
bulunmaktadır.33 İslam hukukuna göre nikâh akdi ile birlikte kadının almaya hak
kazandığı mehir, ödenme zamanına maccel ve müeccel diye iki sınıfta değerlendirilir.
Mehr-i muaccel, peşin ödenmesi gereken, yani nikah akdiyle birlikte hemen kadına
teslim edilmesi gereken mehre denir. Mehr-i müeccel ise vadeli ödenmesi kabul
edilen mehre verilen isimdir. Yani müeccel olan mehrin hemen ödenme zorunluluğu
bulunmamaktadır. Olası bir boşanma durumunda, o ana kadar Mehr-i müeccel kadına
teslim edilmediyse, boşanma durumunda erkeğin bu mehri verme mecburiyeti
çıkmaktadır. Batı Trakya arşivlerinde yapılan araştırmalarda, kadına mehrini
vermekten imtina eden erkeklerin sahip oldukları mallarının müftünün kararıyla
satıldığı ve elde edilen gelirle de kadına mehir hakkının verildiği görülmüştür.
C- Velayet-Vesayet
İslam hukukunda doğumla birlikte küçükler üzerinde üç türlü velayetin
olacağı kabul edilir. Bunlar, doğrudan doğruya küçüğün şahsına bağlı hakların
kullanımıyla ilgili velayet, küçüğün mallarının koruma ve idaresine yönelik velayet,
üçüncüsü de küçüğün bedenen ve ruhen sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesini, gözetilip
eğitilmesini konu alan velayettir.34
Velayet kavramı daha çok doğrudan doğruya küçüğün şahsına bağlı hakların
kullanımı için kullanılmaktadır. Küçüğün mallarının korunması ve idaresi vesayet,
bedenen ve ruhen sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesi, gözetilip eğitilmesi ise hidâne
kavramıyla ifade edilmektedir.35
Durmuş, Üzeyir, İslâm Hukukunda İddet ve Hükümleri, s. 62-63.
Örnek bir belge için bkz: EK II
34
Bardakoğlu, Ali, “Hidâne”, DİA, XVII, 467.
35
Örnek bir belge için bkz: EK III
32
33
10
Hidâne müddeti çocuğun buna olan ihtiyacına bağlıdır. Umumiyetle “kendi
kendine yiyip içene ve giyinene kadar” devam eder denmiş, sonraları ihtilafa yer
kalmaması için erkek çocukta 7 ve 9, kızda 9 ve 11 yaşlar nihai had olarak kabul
edilmiştir.36
Yunan aile hukukunda ise çocuklar ile ebeveynlerin ilişkilerini 1983 tarihli ve
1329 sayılı (1329/1983) yasa düzenlemektedir. Bu yasayı iki temel görüş/ilke
belirlemektedir: a- Birincisi çocuk merkezli anlayış, b- ikincisi de ortak çocuklara
karşı ebeveynlerin eşitliği. Bu iki ilke evlilik devam ederken veya evlilik boşanma ile
sona erince çocuklar ile ebeveynler arasındaki ilişkiyi biçimlendirmektedir. Bu son
yasada ebeveynlerin eşitliği ilkesi tartışmasız olarak kabul edilmiştir. Oysa
Yunanistan’da 1983 tarihli ve 1329 sayılı yasadan önceki yasada babanın iktidarı ile
babaya öncelik tanınması düzenlenmişti ve koca “aile reisi” idi.37
Yunan yasasını belirleyen bu iki amile karşılık İslam hukukunda merkezde
bulunan husus bir tek çocuğun menfaatidir. Merkezde çocuğun menfaati
bulunduğundan dolayı da ebeveynin eşitliği ön planda değildir. Sonuçta bu işi
yapmaya birisi daha ehildir ve İslam hukuku da bunu gözetmiştir. Bu sebepten dolayı
da, erkek olmasından dolayı daha rahat takip edebileceği ve çocuğun hakkını daha
rahat muhafaza edebileceği için velayet ve vesayette öncelik babaya; şefkat ve
merhametiyle çocuğu en iyi bir şekilde yetiştirecek, doğası itibarıyla buna ehil
olmasından dolayı hidânede ise öncelik anneye tanınmıştır. Dolayısıyla tarafların güç
ve kabiliyeti göz önünde bulundurularak çocuğun fiziki ve ruhi ihtiyaçlarının en iyi
bir şekilde karşılanabilmesi için adeta bir işbölümüne gidilmiştir.
D- Miras
Yunanlı yazarlar tarafından en çok eleştiri konusu olan mevzu, İslam miras
hukukudur. Özellikle İslam miras hukukunda kadına erkeğe göre yarım pay verilmesi
ve şahitlikte bir erkeğin şahitliğine iki kadının denk görülmesi Yunanlı yazarlar
tarafından İslam’ın kadını daha alt derecede görmesi olarak yorumlanmıştır.
Yunan Medeni Kanunu’nun 1813.maddesine38 göre çocuklar mirastan eşit pay
alırlar. Yunan anayasasının 4.maddesi de kadın erkek eşitliğini kabul etmiştir.39 Bu
sebepten dolayı Yunanlı yazarlar, anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslam Hukuku, İz yayıncılık, İstanbul 2006, I, 396.
Cin, Turgay, Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği, s. 128; Κοτζάμπαση, Αθηνά, Οι
οικογενειακές έννομες σχέσεις Ελλήνων και Ελληνίδων μουσουλμάνων, s. 53-54.
38
Νασίκα, Αγάπη Χρ, Αστικός Κώδικας και Εισαγωγικός Νόμος, s. 364.
39
Σύνταγμα Της Ελλάδας, Βουλή Των Ελλήνων, 2008, s. 20.
36
37
11
aykırı
olduğu
gerekçesiyle
müftülerin
yetkilerinin
kaldırılması
gerektiği
kanaatindedirler.40
Ktistakis’in verdiği bilgilere göre son yıllarda müftülüğün çözdüğü miras
davaları son derece azalmıştır. Gümülcine müftülüğünün gayri resmi verilerine göre
1985 yılı öncesinde miras hukukunda yıllık dört yüz fetva verilmiş, günümüzde ise bu
sayı on beş-yirmiye düşmüştür.41
E- Vakıfların Denetimi
İstanbul Antlaşmasının sekizinci maddesinde gördüğümüz gibi Cemaat-ı
İslamiyenin özerkliği kabul edilmiş, bunlara ait mal varlığı ve hayır kurumlarının
idaresi yine cemaatin hiyerarşik yapılanmasına bırakılmış, bunlara müdahale
edilmeyeceği karara bağlanmıştır.
Atina Barış Antlaşmasının 11.maddesinde42 de bu hüküm tekrar edilmiş ve
müftülere vakıf mallarının idaresi üzerinde denetim ve gözetim hakkı tanınmıştır.
Sevr antlaşmasının 8.maddesi43 ve Lozan antlaşmasının 40.maddesine göre44
de azınlık, masrafları kendilerine ait olmak üzere hayır kurumları, dini veya sosyal
Τσιτσελικής, Κωνσταντίνος, Η θέση του μουφτή στην Ελληνική έννομη τάξη, s. 316.
Κτιστάκις, Γιάννης, Ιερός Νόμος του Ισλάμ και Μουσουλμάνοι Έλληνες Πολίτες, s. 82.
42
Antlaşmanın 11. Maddesi şöyledir: “Yunanistan’a terk olunan mahaller ahalisinden zir-i idare-i
Yunaniyede kalacak olanların can ve mallariyle namus ve din ve mezhep ve âdâtına kemal-i ihtimam
ile riayet olunacak ve bu kısım ahali an asıl tebea-i Yunaniyeden olanların haiz oldukları aynı hukuk-ı
medeniye ve siyasiyeyi tamamiyle haiz bulunacaktır. Müslümanlar hürriyet-i diniyeye ve âyin-i dininin
alenen icrası hususunda serbestiye malik olacaklardır. Zat-ı hazret-i padişahinin nam-ı nami-i
hilâfetpenahilerinin hutbelerde zikrine devam olunacaktır. Elyevm teessüs etmiş veya âtiyen teessüs
edecek olan cemaat-ı islâmiyenin muhtariyetine ve silsile-i meratip itibarıyle teşkilâtına ve anlara ait
nukut ve emvalin idaresine aslâ iras-ı nakisa edilemeyeceği gibi ahali ve cemaat-ı islâmiyenin
Dersadet’te makam-ı meşihat-ı ulyâya tabi bulunacak olan rüesa-yı diniyeleri ile olan münesabatına
dahi aslâ iras-ı nakisa olunamıyacak ve baş müftünün menşuru makam-ı âli-i meşihattan ita
kılınacaktır.
Müftülerden her biri kendi dairesi dahilinde Müslüman müntehipler tarafından intihap olunacaktır.
Baş müftü Yunanistan’ki bilcümle müftülerden mürekkep bir meclis-i intihap tarafından intihap ve irae
olunan üç namzet meyanında bittefrik haşmetlû Yunan kıralı hazretlerince tayin olunur.
Hükumet-i Yunaniye baş müftünün intihabını Dersaadet’teki Yunan sefareti vasıtasiyle makam-ı âli-i
meşihatpenahiye tebliğ edecek ve taraf-ı âli-i meşihatpenahiden müfti-i numaileyhe bir menşur ve
umur-ı memurisini ifa ve bu bapta kendisi dahi Yunanistan’daki diğer müftülere hüküm ve iftâ
salâhiyetini bahşedebilmesi için bir mürasele gönderilecektir.
Müftüler sırf dini umur ve hususat hakındaki salâhiyetlerinden emval-i vakfiyenin idaresi üzerindeki
teftiş ve nezaretlerinden maada nikâh, talâk, nafaka, velâyet, ispat-ı rüşt, Müslümanlara ait vasiyetler,
tevarüs ve tevliyet gibi mevadda beynelmüslimin icray-ı ahkâm edeceklerdir.
Müftüler tarafından isdar olunan ilâmlar Yunan memurin-i iadesi tarafından icra edilecektir.
Umur-ı irsiyeye gelince Müslümanlardan işte alâkadar olan taraflar evvel beevvel beyinlerinde itilâf
hasıl ettikten sonra hakem sıfatiyle müftüye müracaat edebilirler. Bu veçhile sadır olacak hakem
kararına karşı mahakm-i mahalliyeye vukubulacak ter türlü müracaatlar kabul olunacaktır. Meğerki
aksi kaziyeyi mübeyyin olarak sarahaten bir kayıt ve şart mevcut olmuş ola.’’ Bkz: Mecmua-i
Kavanin-i Yunaniyye, yayına hazırlayan: Hristaki Karagöz, Yeni Asır Matbaası Selanik, 1921, ss. 3839.
40
41
12
kurumlar, okul ve diğer eğitim kurumları kurma, yönetme ve denetleme hususunda
diğer yunan vatandaşlarıyla eşit haklara sahip olacaklardır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi Atina Barış Antlaşmasının ardından
Yunanistan, 1920 tarihinde 2345 sayılı yasayı tanzim etti. Bu yasanın 10.maddesinde
de45 müftülere, Cemaat-ı İslamiyye tarafından idare edilen vakıfların malvarlığını
denetleme yetkisi verilmekteydi. Ancak 1949 yılına gelindiğinde Yunanistan, Batı
Trakya Müslüman Türk Azınlığın eğitimin finans kaynağını sağlayan vakıfları
eritebilmek için 1949 Tarihli Kral İradesi46 ile ‘Cemaat-i İslamiyeler’in Yerine
İslam Cemaatlerine Ait Servetleri İdare Komisyonlarının Kurulması’ nı
kararlaştırarak eğitim ve vakıfların kontrolü, valiliklerin emrine verilmiştir. Bu
durumda Yunanistan, imza koyduğu antlaşmaların bütün hükümlerine karşı bir tutum
sergilenmiştir. 1913 Atina Anlaşması ve 1920/2345 sayılı kanuna göre müftülüklere
ait olan denetleme yetkisi, bu düzenlemeyle kaldırılmış ve valilere devredilmiştir.
Kral İradesi ile bütçeleri valiliğe tescil ettirmek zorunluluğu doğmuştur. Bu
uygulama, vakıflarının yenilenmesi veya yeni bir yerin yapılmasını neredeyse
imkânsız hale getirmiştir. Kral İradesi azınlığın vakıflarına bir darbe gibi
indirilmiştir.47 Çünkü cemaatin dava açma yetkisi görülmekle birlikte açılan davalar
uzun sürmüş ve genellikle cemaat aleyhine sonuçlanmıştır. Bu durum ise, birçok vakıf
mülkünün el değiştirmesi ve devlet tarafından gasp edilmesi anlamına geliyordu.48
ΦΕΚ Α΄311, 30.10.1923
Düstur, Üçüncü Tertip, İstanbul 1931, V, 38.
45
ΦΕΚ Α΄148, 03.07.1920
46
Ülkedeki Müslümanların Geçici Başmüftü ve Müftülerle Müslüman Cemaatleri Mülklerinin
Yönetimine dair 24 Haziran- 3 Temmuz 1920 tarih ve 2345 Sayılı Kanun’un 12. Maddesinin Batı
Trakya’da uygulanması hakkındadır. 16 Haziran 1949 tarihli Cemaat Seçimlerine ait Kral İradesi.Hükumet Gazetesinin 29 Temmuz 1949 tarih ve 164 sayılı nüshasında neşredilmiştir.
47
1920/2345 sayılı kanuna göre:
43
44
a- cemaatlerin bütçelerini vilayet tasdik hakkına malik değildir.
b- Cemaat bir kararla istikraz akdedebilir
c- Gayrimenkul istimlak edebilir.
d- Hibe kabul etmek başlıca hakkıdır
e- İstediği gibi dava ikame edebilir.
f- Uzlaşma yapabilir
g- Türlü sigortalar yapabilir.
48
İskeçe Türk Cemaat Heyeti Karar Defteri, Karar No: 11, 9 Temmuz 1962.
13
Yunanistan’da vakıflarla ilgili günümüzde geçerli olan yasa 3647/2008 sayı ve
tarihli yasadır49 ki bu yasaya göre de güya müftülere vakıflar üzerinde denetim yetkisi
verilmektedir. Ancak günümüzde, antlaşmalara göre yapılması gereken müftülük
seçimlerinin yaptırılmadığı, dolayısıyla halkın benimsemediği kimselerin devlet
tarafından müftü olarak atandığını ve müftülük makamında oturduğunu belirtmek
gerekmektedir.
Yunanistan’da vakıfların idaresi de 1967 yılından beri Batı Trakya MüslümanTürk toplumunun güvenmediği kimselerin elinde bulunmaktadır. Dolayısıyla
günümüzde ecdat yadigârı vakıfların idaresi de denetimi de azınlığın tasvip etmediği
ve güvenmediği şahısların ellerinde bulunarak Türk İslam Kültürünün izleri tarih
sahnesinden kazılmaktadır.
F- Din Görevlilerinin Göreve Gelmesi ve Görevden Alınması
Yukarıda da gördüğümüz gibi, 1920/1991 yasasında din görevlilerinin göreve
gelmesi ve görevden alınması müftülerin eline verilmiştir. Bu yasadan önce de
uygulama aynı şekilde olmuş ve din görevlileri aynı usulle göreve gelmişlerdir.
Herhangi bir bölgeye imam atanacağı zaman müftülük kurumu, ilgilenen ve
gerekli özelliklere sahip kimselerin belli bir zaman dâhilinde müftülüğe başvuru
yapabilmesi için atamanın yapılacağını Müslümanlara duyururdu. Başvuruda
bulunanlar heyet tarafından sınava tabi tutulur ve bunun sonucunda başarılı olan kişi
müftü tarafından daimi veya geçici bir süre için din görevlisi olarak atanırdı. Herhangi
birilerinin başvuru yapmaması halinde ise müftü, kendi görüşüne göre hareket eder ve
uygun gördüğü bir Müslümanı göreve getirirdi.50
2007 yılına kadar uygulama bu şekilde gelmiş ancak o yıl 3536 sayılı
yasayla51 (240 İmam Yasası), din görevlilerinin atamalarına ilişkin yeni bir
düzenleme getirilmiştir. Söz konusu bu yasanın 38.maddesine göre imamlar52
müftünün görüşü alındıktan sonra İçişleri Kamu Yönetimi ve Adem-i Merkeziyet,
Dışişleri
ile
Milli
Eğitim
ve
Dinişleri
Bakanlıklarından
birer,
Yunan
üniversitelerinden İslam dini ile ilgili konularda uzman iki üniversite öğretim
ΦΕΚ Α΄ 37, 29.02.2008
Σολταρίδης, Συμεών Α, Η Ιστορία Των Μουφτειών Της Δυτικής Θράκης, s. 176-177.
51
ΦΕΚ Α΄42, 23.02.2007
52
Yunanca metinde esasında din eğitimcisi manasına gelen “ιεροδιδάσκαλος” ifadesi kullanılmaktadır.
Ancak gerek azınlık ileri gelenleri ve yerel Türk basını, gerekse Yunan basını bu yasayı imamlar
hakkında anlamış ve yorumlamıştır. Bu sebepten dolayı biz de imam kavramını kullandık.
49
50
14
görevlisinden oluşan beş kişilik bir heyet tarafından seçilecektir. Heyet üyeleri Milli
Eğitim ve Dinişleri bakanlığının kararıyla atanacaktır. Yunanistan’da yönetimin,
kiliselere herhangi bir atama yetkisinin olmamasına rağmen Müslüman din
görevlilerinin bu şekilde beş kişilik Hıristiyan bir heyet tarafından belirlenmesi
düşündürücüdür.
Batı Trakya Müslüman-Türk azınlığı, tamamı Hıristiyanlardan oluşan beş
kişilik bir heyetin imam atamasına karşı çıkmış, böyle bir düzenlemeyi kabul
etmeyeceklerini sık sık duyurmuştur.53 240 imam yasası ile, azınlığın antlaşmalardan
doğan hakkı elinden alınmak istenmekte ve Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı
anavatan
Türkiye’den
dolayısıyla
da
Türk
İslam
kültüründen
koparılarak
asimilasyonu hedeflenmektedir.
Sonuç
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Uluslararası antlaşmalarda
müftülere tanınan yetkiler daha çok aile, miras, ve vakıflar hukuku alanında
tanınmıştır. Borçlar hukukuyla ilgili yetkiler ise sınırlı bir alanda kalmıştır. Müftülerin
bu alanlar dışında görüş ve fetva vermesi mümkün olsa da, resmi hüküm niteliğine
sahip kararlar vermesi yasalar çerçevesinde mümkün değildir. Mecelle’nin içeriği göz
önünde bulundurulduğunda ise daha çok borçlar hukuku alanında hazırlanmış bir
kanun olduğu görülecektir. Oysa Batı Trakya’daki müftülerin borçlar hukuku alanında
sahip oldukları yetkiler oldukça sınırlıdır. Ancak yaptığımız araştırmalarda,
muhakeme hukukuyla ilgili olarak Batı Trakya’da cereyan eden şer’î davalarda takip
edilen yöntemlerin Mecelle’de yer alan muhakeme hukukuyla paralellik arzetmiştir.
Bunun dışında, kısmen borçlar hukuku alanında yetki sahibi olan müftülerin bu
yetkilerini kullanırken (karar verirken) Mecelle’de yer alan maddeler çerçevesinde
hüküm verdikleri görülmüştür. Örneğin vekâletle ilgili verilen kararlarda gözetilen
hususlar, Mecelle’deki “Kitâbü’l-vekâle” başlığında karara bağlanmış hususlarla
paralellik arzetmektedir.
Batı Trakya Türklerinin öteden beri talepleri Kadı sıfatıyla yargılama yetkisine
sahip olan Müftünün Yunanistan’daki Müslüman Türk cemaati tarafından
antlaşmalara ve 1920 tarihli 2345 sayılı yasaya uygun bir biçimde seçilmesidir. Başka
İskeçe milletvekili Çetin Mandacı’nın 6 Şubat 2008’de mecliste yaptığı konuşmanın yunanca metni
için bkz. http://www.millet.gr/haber.php?haberid=1054 (05.04.2010);Batı Trakya Türk Azınlığı
Danışma
Kurulu’nun
yayınladığı
açıklama
için
de
bkz.
http://www.bttadk.org/TR/default.asp?P=AnnouncementsRead&id=43 (31.03.2010)
53
15
bir deyişle 1913 Atina Barış Antlaşmasının 11. Maddesinin uygulanması talebidir.
Müftü aynı anda birden fazla görev icra etmektedir ve antlaşmalar gereği bu hakka
sahiptir. Yunanistan’ın taraf olduğu ve yükümlülük altına girdiği uluslararası
antlaşmalar gereği Müftünün Kadı sıfatıyla verdiği kararlar içerik bakımından
denetimi Başmüftülük yapacaktır. Ancak bu denetimin yapılabilmesi için Yunanistan
tarafından Başmüftülük kurumunun açılmasına izin verilmesi gerekmektedir. Oysa
Yunanistan Müftünün yargılama yetkisini sınırlandırmakla kalmayarak 240 imam
yasası ile camilere çoğunluğu Hıristiyanlardan oluşan beş kişilik bir heyetle imam
atamaya girişmiştir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, Yunanistan’ın azınlığın antlaşmalardan doğan
haklarını çiğnemesi ve böylece müftülerin yetkilerinin gasp edilip halkın
benimsemediği
kişileri
atamasının
sebebi
şudur.
Asimilasyon
politikasını
önleyebilecek bir güç merkezi olarak müftüleri kontrol altına almayı kararlaştırmıştır.
(Müftü bazen yargıç, bazen hakem, bazen noter, bazen okulları denetleyen Müfettiş,
bazen de tanıktır. Bir kişide bu kadar iktidarın toplanması Müftülük kurumunu çok
önemli kılmaktadır. Batı Trakya gibi bir bölge söz konusu olunca bu daha da önem
kazanmaktadır.) Bundan dolayı devlet, önce müftülerin seçimle belirlenemeyeceğini
ilan etmiş, sonra da müftüleri atama yoluyla kendisi tayin etmeye başlayarak Kadı
sıfatıyla yargılama yetkisini sınırlandırmaya başlamıştır.
Böylece devlet, 2345/1920 sayılı kanunu ilga etmiş ve bunun yerine
1920/1991 sayı ve tarihli yasa ile azınlığa müftü atamaları yapmıştır.
1980’li yıllardan sonra devletin bu anti demokratik uygulamalarını fark eden
Azınlığın ileri gelenleri, basın ve din adamları, Azınlığı bilinçlendirme ve
örgütlendirme faaliyetlerine girişmişlerdir. Bu faaliyetin ilk meyvesi, azınlığın kendi
müftüsünü seçme hakkının kullanılması olmuştur.
Batı Trakya Müslüman-Türk
azınlığı bilinçlenmenin ve ardından da örgütlenmenin değerinin farkına varmış,
oylarıyla seçtiği müftüleri desteklemiştir. Bu harekete karşılık olarak devlet, seçilmiş
müftüleri itibarsızlaştırmaya çalışmıştır. Gümülcine seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine baş vurmak suretiyle Yunan devletinin azınlığa
karşı uyguladığı antidemokratik baskıyı dünya kamu oyuna duyurmakla kalmamış
aynı zamanda sözü edilen mahkemenin Yunan Devletini mahkûm edip tazminat
ödemesini sağlamıştır.
Azınlığın bilinçlenmesiyle birlikte 1990’lı yıllardan günümüze değin başarılı
projeleri hayata geçirmeyi başarmıştır. Sözgelimi bu dönemde Gümülcine Seçilmiş
16
Müftüsü İbrahim Şerif, hızlı bir biçimde Kur’an kursları açmış ve böylece yeni neslin
dinine ve kimliğine sahip çıkmasını sağlamıştır. Bu sürece tahammül edemeyen
Yunan devleti, bütün anlaşmalara aykırı olan bir yasa çıkarmıştır. 3536/2007 sayı ve
tarihli bu yasa, ‘İki Yüz Kırk İmam Yasası’ olarak adlandırılmaktadır. Yasa ile Yunan
devleti, azınlığa hizmet eden camilere ve Kur’an kurslarına görevlileri kendisinin
atamasını sağlamak istemektedir. Devlet bu sürecin kesintiye uğramaması için azınlığı
Müslüman-Türk kimliğinden koparması gerektiğinin farkındadır ve bunun için de
camilerdeki imamların ve yenilenen Kur’an kurslarındaki öğretmenlerin tayin yolunu
istemektedir. Ne var ki Yunan devleti azınlığın, bilinçlenme yolunda hızlıca
ilerlediğinin ve yeni projelere başlamak üzere çaba sarf ettiğinin farkında değildir
KAYNAKÇA
Ayşe Nükhet, Adıyeke, Yunanistan Sınırları İçinde Müslüman Cemaat
Örgütlenmeleri:
“Cemaat-ı
İslamiyeler”
1913-1998,
SAEMK
Yayınları,
Ankara:2001.
Ali, Bardakoğlu, , “Hidâne”, DİA, XVII, 467.
Charalambos, Papastathis, , “Yunanistan”, Avrupa Birliği Ülkelerinde Din-Devlet
İlişkisi, İsam yayınları, İstanbul 2008.
Düstur, Üçüncü Tertip V, İstanbul 193139.
Erim, Nihat, , Devletlerarası Hukuku ve Siyasî Tarih Metinleri I, Ankara 1953.
ΦΕΚ Α΄229, 14.11.1913
ΦΕΚ Α’25, 1.2.1914.
ΦΕΚ Α’148, 03.07.1920
ΦΕΚ Α΄311, 30.10.1923
ΦΕΚ Α΄11, 04.02.1991
ΦΕΚ Α΄311, 30.10.1923
ΦΕΚ Α΄148, 03.07.1920
ΦΕΚ Α΄ 37, 29.02.2008
17
ΦΕΚ Α΄42, 23.02.2007
Γεωργούλη, Σταμάτη Χρ. Ο Θεσμός Του Μουφτή Στην Ελληνική Και Αλλοδαπή
Έννομη Τάξη, Αντ. Ν. Σακκουλα, Αθήνα-Κομοτηνη 1993.
Hristaki Karagöz , Mecmua-i Kavanin-i Yunaniyye, , Yeni Asır Matbaası Selanik,
1921, ss. 38-39.
Hayreddin, Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, İz yayıncılık, İstanbul 2006.
İskeçe Türk Cemaat Heyeti Karar Defteri, Karar No: 11, 9 Temmuz 1962.
Κοτζάμπαση, Αθηνά, Οι οικογενειακές έννομες σχέσεις Ελλήνων και Ελληνίδων
μουσουλμάνων,
Κτιστάκις, Γιάννης, Ιερός Νόμος του Ισλάμ και Μουσουλμάνοι Έλληνες Πολίτες
Νασίκα, Αγάπη Χρ, Αστικός Κώδικας και Εισαγωγικός Νόμος, Σακκουλα, ΑθήναΘεσσαλονίκη 2009,
Σύνταγμα Της Ελλάδας, Βουλή Των Ελλήνων, 2008.
,
Σολταρίδης, Συμεών Α, Η Ιστορία Των Μουφτειών Της Δυτικής Θράκης, Νέα
Σύνορα-Α.Α Λιβανη, Αθηνα 1997.
Turgay Cin, Yunanistan’daki Müslüman Türk Azınlığın Din ve Vicdan
Özgürlüğü, Seçkin yayıncılık, Ankara 2003.
Turgay Cin, Yunanistan’daki Müslüman Türk Azınlığın Din Ve Vicdan
Özgürlüğü (Başmüftülük ve Müftülükler Sorunu), Seçkin Yayıncılık, Ankara,
2003.
Toluner, Sevin Milletlerarası Hukuk Açısından Türkiye’nin Bazı Dış Politika
Sorunları, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2000.
Τσιτσελικής, Κωνσταντίνος, Η θέση του μουφτή στην Ελληνική έννομη τάξη;
Νομικά ζητήματα θρησκευτικής ετερότητας στην Ελλάδα, Κριτική & ΚΕΜΟ, Αθήνα
1999.
Üzeyir, Durmuş, , İslâm Hukukunda İddet ve Hükümleri (Yüksek Lisans Tezi, M.Ü,
S.B.E. 2006), İstanbul 2006.
Yunan Krallığının Resmi Gazetesi, Sayı: 148, 1920, s. 1423 vdm.
.
18
EKLER
EK I
19
20
EK II
21
EK III
22
Download