Geçmişe Uzanan Yolculuk / Giray Atabey Kırtız Hayatımda ilk defa Memduh Şevket Esendal'ın yazarlığını yaptığı bir kitap okudum. Yaşıtım olan çoğu kişinin sıkıcı bulduğu Mendil Altında, benim için çok da sıkıcı değildi. Ama kitap boyunca hiç sıkılmadım da dersem yalan söylemiş olurum. Peki kitabı okuduğum için pişman mıyım ? Hayır. Kitap yirmi beş farklı hikâyeden oluşuyor. Memduh Şevket Esendal, bu yirmi beş hikâyenin her birinde farklı konular işlemiş. Hikâyelerin konuları, aslında o kadar uzak olduğumuz şeyler değil. Memduh Şevket Esendal, hikâyelerinde günlük hayattan basit konuları işliyor. Kısaca Memduh Şevket Esendal bizi bize anlatıyor diyebilirim. Örneğin “Hayat Ne Tatlı” isimli hikâyesinde Hafız Nuri Efendi'nin akşamüstü yaptığı bir yürüyüşü konu alıyor. Memduh Şevket Esendal, için bir hikâyeye konu bulmak işte bu kadar kolay. Konunun bu kadar sıradan olması belki de sizi düşündürmüş olabilir. Hikâyenin sıkıcı olduğunu düşünebilirsiniz. Ama dikkat ederseniz sadece konunun sıradanlığından bahsettim. Esendal'ın bu hikâyesi kitaptaki okumaktan zevk aldığım hikâyelerden bir tanesi. Hikâyedeki betimlemeler sayesinde âdeta siz de Hafız Nuri Efendi'nin yürüyüşüne eşlik ediyorsunuz. Sizde bu sakin adamla beraber hayattaki basit şeylerden mutlu olmayı öğreniyorsunuz. Adeta Hafız Nuri Efendi'nin duyduğu yemek kokusunu duyup, sonra “Hayat, ne tatlı şey.” diyebiliyorsunuz. Memduh Şevket Esendal'ın hikâyelerinde ilgimi çeken ayrı bir durum daha var. Esendal'ın hikâyelerini okumaya yeni başladığınızda bir anda kendinizi bir olayın içinde buluyorsunuz. Hikâyelerde giriş bölümü bulunmuyor. Önceden bu tarzda hikâyeler okumadıysanız benim gibi bu durum size de garip gelebilir. İlgimi çeken diğer bir durum ise Memduh Şevket Esendal'ın bazı hikâyelerinin belli bir sonu olmaması. Esendal'ın bazı hikâyelerini okuduktan sonra âdeta kitaptan sayfa kopup kopmadığını inceliyorsunuz. Bu durum üzerinde düşünüp, Esendal'ın neden hikâyelerini bu şekilde sonlandırdığına dair bir kaç varsayım geliştirdim. Bu varsayımlardan bana göre en mantıklısını sizinle paylaşayım. Benim görüşüm; Esendal, sadece okurlarından hikâyelerini okuyup ders çıkarmalarını istemiyor. Okurlarından, hayal güçlerini kullanıp bu hikâyeleri kendilerinin sonlandırmasını istiyor olabilir. Kitabın ayrı bir ilginç noktası daha var. Aslında bundan farkında olmadan birkaç cümle önce bahsettim. Esendal'ın her hikâyesinde bir kıssadan hisse bulunmakta. Esendal, hikâyelerinin konularınıda bu doğrultuda belirlemiş. Örneğin yazının başında bahsettiğim “Hayat Ne Tatlı” isimli hikâyesinde küçük şeylerden de mutlu olunması gerektiğini öğütlemiş. Esandal'ın hemen hemen her hikâyesinden bu tip öğütler çıkarmak mümkün. Yazının bu kısmı da kitaptaki beğendiğim bazı hikâyeler hakkında bilgi vermek istiyorum. Öncelikle kitaba ismini veren “Mendil Altında” hikâyesi hakkında bilgi vereceğim. Hikâyede sicil müdürlüğü yapan Cavit Bey'in yediği yemekten sonra uyumaya çalışması konu alınıyor. Yazının ilk kısımında belirttiğim gibi Memduh Şevket Esendal için bir hikâyenin konusu bu kadar basit ve sıradan olabiliyor. Cavit Bey, köylülerin yüzlerine mendil sererek uyuduğunu hatırlıyor ve o da cebinden bir mendil çıkarıp uyumuya çalışıyor. Mendilin altında uyurken bütün derdinden, tasasından kurtulacağını düşünüyor. Ancak umduğunun tam tersi bir durumla karşılaşıyor. Mendilin altında uyumaya çalışırken âdeta sorunlarından dolayı boğuluyor. Uyuyamayacağını anlayınca bir kahve söylüyor ve masasına oturuyor. Esendal'ın neredeyse her hikâyesinde bir kıssadan hisse olduğunu belirtmiştim. Benim görüşüm; Esendal, bu hikâyesinde günlük hayat sıkıntılarından bir insanın asla kurtulamayacağından bahsediyor. Kitapta okurken zevk aldığım diğer bir hikâye ise “Hasta” isimli hikâye. Esendal, bu hikâyesinde Tevfik Efendi'nin at arabasından inerken bileğini burkmasını konu alıyor. Tevfik Efendi küçük bir kaza geçirmesine rağmen geçirdiği bu kazayı herkese abartarak anlatıyor. Geçirdiği bu kaza sebebiyle kendisine gösterilen özen ve alâka Tevfik Efendi'nin hoşuna gidiyor. O da bu durumdan yararlanıyor ve 10 gün boyunca hasta numarası yapıyor. Ancak süre ilerledikçe ziyaretçi sayısı azalıyor, karısı ise Tevfik Efendi'den şikayet etmeye başlıyor. Bu yüzden Tevfik Efendi de işine geri dönüyor. “Hasta” isimli hikâye kitaptaki en beğendiğim hikâye. Çünkü hikâyeyi okurken yüzünüzden gülümseme eksik olmuyor. Tevfik Efendi'nin kazasını ballandıra ballandıra anlatması ise kahkahalara boğulmanıza sebep olabilir. Esendal, bu hikâyesinde hastayken bize bakan kişilere çok yük olmamamız gerektiğini öğütlüyor. Yazının bu kısmını çok da uzatmak istemiyorum. Ancak beğendiğim diğer hikâyelerin isimlerini de sizinle paylaşayım. Eğer kitabı okuyacak olursanız “Rüya Nasıl Çıktı” ve “Feminist” isimli hikâyelere de özellikle göz atmalısınız. Memduh Şevket Esendal, dönemin insanını her yönüyle çok başarılı bir şekilde işliyor. Esendal'ın hikâyelerinde bulunan karakterlerinin genelinde belli başlı ortak özellikler bulunuyor. Esendal'ın çoğu karakteri bir devlet dairesinde çalışıyor. Çoğu karakterinin de politika ile alâkalı görüşleri olduğunu fark edebiliyorsunuz. Bu karakterlerin geneli hayatın hızına ayak uydurmaya çalışıyor. Esendal'ın anlattığı dönem insanı ile günümüz arasında bir karşılaştırma yapacak olursanız, bana göre çoğu şeyin aynı kaldığını farkediyorsunuz. Günümüzde de çoğu insan hayatın hızına uyum sağlamaya çalışıyor. Günümüzde de sokakta gördüğünüz neredeyse herkesin politika hakkında görüşleri olduğunu söyleyebiliriz. Değişen hiçbir şeyin olmadığını söylemek ise yanlış olur. Özellikle sosyal yaşamda farklılıklar olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin arkadaşlık ilişkilerinin o döneme göre biraz zayıfladığını farkediyorsunuz. Mendil Altında' yı okumadan önce bu kadar sıradan ve basit konuların işlendiğini hikâyeleri okumanın bu kadar eğlenceli olacağını düşünmüyordum Memduh Şevket Esendal, bu eseriyle benim bakış açımı değiştirmeyi başardı. Esendal, özellikle yaptığı başarılı betimlemelerle âdeta sizi oturduğunuz koltuktan alıp götürüyor. Sanki siz de Tevfik Efendi'nin kazasını dinliyor, onunla birlikte karşılıklı kahve içiyorsunuz. Memduh Şevket Esendal'ın bu kültleşmiş eseri mutlaka okunmalı.