Aradan 100 yıl geçti: Osmanlı Kudüs`ü neden

advertisement
Aradan 100 yıl geçti: Osmanlı Kudüs'ü
neden İngilizlere teslim etti?
401 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı olan Kudüs, 1917'de İngilizlere teslim
edildi..
30.07.2017 / 12:57
Yıllardan bitmeyen gerginliklerin yaşandığı Kudüs, 401 sene boyunca Osmanlı
İmparatorluğu’na bağlı bir yerleşim merkezi idi ama Kudüs’ü bize ait olan diğer
topraklardan ayrı tutmuş, Mekke ile Medine’ye gösterdiğimiz saygıyı buraya da
göstermiş, hattâ Birinci Dünya Savaşı’nda İngiliz birliklerinin yaklaşması üzerine şehri
tahrip olmasını önlemek maksadıyla boşaltmıştık.
Bugün bu sayfada yeralan arşiv belgeleri de gösteriyor: Kudüs’teki birliklerimizi
çekerek şehri 1917’nin 9 Kasım’ında İngilizler’e bırakmamızın sebebi işte bu endişe
idi: Belgelerdeki ifadesi ile “mübarek makamların tahrip olmasını önlemek”!
1914’te katıldığımız dünya savaşında cephelerin çoğunda ardarda yenilmiştik ve
çöken cepheler arasında Filistin de vardı. İngiliz generali Sir Edmund Henry
Hynmann Allenby’nin 1917’nin 7 Kasım sabahı Kudüs’e karşı giriştiği saldırıya karşı
koyamamış, şehre top mermilerinin düşmeye başlaması üzerine de o gün öğleden
sonra çekilmeye başlamıştık. Kaybımız bu kadarla da kalmadı, Gazze’yi de verdik,
sonra 120 kilometre geriye gittik ve Suriye’de tutunmaya çalıştığımız sırada Filistin’in
tamamı bir anda elimizden çıkıverdi. Tam 401 sene boyunca İstanbul’dan giden
mutasarrıfların, yani vali ile kaymakam arasındaki mülki amirlerin idare ettiği
Kudüs’ün ardından diğer şehirler de İngilizler’in oldu.
Kudüs Mutasarrıfı İzzet Bey’in İngiliz Kumandanlığı’na gönderdiği teslim
mektubu
HAZRETİ İBRAHİM’İN GİRDİĞİ KAPI
Kudüs’teki 401 senelik hâkimiyetimiz, İngilizler’in “boğa” lâkaplı generali Allenby’nin
1917’nin 9 Aralık günü bizim “Babu’l-Halil” yani “Hazreti İbrahim Kapısı” dediğimiz, Batı’nın da “Yafa Kapısı” diye bildiği yerden şehre girmesi ile noktalandı.
Şehrin bin küsur sene boyunca harabe halinde duran surları 16. asrın ortalarında Kanuni Süleyman tarafından yeniden inşa ettirilmiş, Akdeniz sahilindeki Yafa
kasabasından Kudüs’e uzanan yolun surlarla birleştiği yere bir kapı yapılmış, buraya
“Halil Kapısı” denmişti. “Halil” sözüyle Hazreti İbrahim kastediliyor ve
peygamberin Kudüs’e buradan girmiş olduğuna inanılıyordu.
Kanunî surları yaptırırken Halil Kapısı’nın üzerine “Lâ ilâhe illâllah, İbrahim
halilullah” yani “Allah’tan başka ilâh yoktur, İbrahim de onun dostudur” yazan bir kitabe koydurmuş, böylelikle Kudüs’ün sadece Müslümanlar’a değil, her üç
semavî dine ait olduğunu ifade etmişti.
General Allenby, Kudüs’e Kanunî’nin koydurduğu işte bu kitabenin altındaki kapıdan
girdi... Ama otomobili ile değil, yürüyerek...
Şehre yaya olarak girmesinin sebebini “Böyle kutsal bir şehre otomobil ile yahut
at üzerinde girmek mekâna saygısızlıktır” diye açıklamıştı ama vermek istediği
mesaj farklı idi: Alman İmparatoru İkinci Wilhelm’in Kudüs’ü 1898’de ziyareti
sırasında şehre otomobil girmesinin, hattâ Halil Kapısı’nın İmparator’un otomobilinin
geçebilmesi için genişletilmesinin yarattığı tepkiye karşı propaganda yapmak!
Kudüs Mutasarrıfı İzzet Bey’in İstanbul’a gönderdiği telgraf
İŞGAL YÜRÜYÜŞÜ
1898’de İstanbul’a gelen Wilhelm hem Hristiyanlar’ın hem de Müslümanlar’ın
koruyucu melekliğine soyunup Kudüs’e kadar uzanmış ama arabasının Halil
Kapısı’ndan geçemeyeceğinin anlaşılması bizim teşrifatçılara derd olmuştu. Uzun uzun
düşünülüp taşınıldı, çözüm nihayet bulundu ve Kanuni’nin yaptırdığı kapı
majestelerinin arabalarının şerefine “genişletildi”, yani yan tarafları yıkıldı.
Haber İstanbul’u günlerce meşgul etmiş, “Yıkmakla iyi mi, yoksa kötü mü ettik?” diye tartışılmıştı...
General Allenby’nin Kudüs’e işte bu yüzden yaya olarak girmişti: “Wilhelm kutsal
şehre gereken saygıyı göstermemişti ama ben gösteriyorum” demek için!
Kudüs’ü İngilizler’e teslimimizin fotoğrafı: Belediye Başkan Vekili
Hüseynîzade Hüseyin Bey, teslim mektubunu beyaz bayrak çekerek İngiliz
birliklerine veriyor
Kudüs’ün teslim töreni Yafa Kapısı’nda başladı, İngiliz birlikleri Yafa Caddesi boyunca
Kudüs’ün Arap ve Hristiyan halkının tezahüratı arasında ilerleyip şehrin idaresini ele
aldılar ve güvenliğin sağlanıp bir sıkıyönetim ilânının ardından Allenby fatih edâsı ile
Kudüs’e girdi. İngiliz birliklerinin Yafa Caddesi’nde o gün, yani 9 Kasım 1917’deki işgal
yürüyüşleri ile Allenby’nin şehre girişini gösteren fotoğraflar, Kudüs’teki 401 senelik
hâkimiyetini kaybeden Türkiye’de bir hüzün sembolü olacaktı...
Ve, bir tuhaflık daha: General Allenby 9 Aralık’ta Halil Kapısı’ndan Kudüs’e adımını
attığı sırada, müttefikimiz Almanya’dakiler de dahil olmak üzere Avrupa’da kiliseler
zafer çanları çalıyor ve Selâhaddin Eyyubî’den buyana Müslümanlar’ın
hâkimiyetinde olan Kudüs’ün yeniden Hristiyanlar’ın eline geçmesini kutluyorlardı.
Bugün bu sayfada, Kudüs’ü İngilizler’e terketmemiz ile ilgili şifreli bir telgraf ile şehrin
teslim belgesini görüyorsunuz...
General Allenby’nin Kudüs’e girişi Batı basınında böyle yeralmış, Allenby’nin
şehri meleklerin himayesinde aldığı resmedilmişti
TESLİMİN TELGRAFI VE MEKTUBU
Osmanlı Arşivleri’nde DH.ŞFR./573-68 numarada muhafaza edilen şifreli telgraf,
Kudüs’teki son mutasarrıfımız İzzet Bey’in Dahiliye Nezareti, yani İçişleri Bakanlığı ile
yaptığı son yazışma...İzzet Bey şehre top mermilerinin düşmeye başladığını söyleyip
mübarek mekânların tahribini önlemek maksadıyla askeri çekip Kudüs’ü boşaltmak
zorunda kaldıklarını ve teslim konusunda İngilizler ile temas ettiklerini haber veriyor.
Bugün İngiliz Arşivleri’nde bulunan diğer belge ise, İzzet Bey’in Kudüs’ün el-Hüseynî
ailesine mensup Belediye Reisi Vekili Hüseyin Bey ile İngiliz Kumandanlığı’na
yolladığı teslim mektubu.
İzzet Bey, General Allenby’nin karargâhına gönderdiği mektupta şöyle diyor:
“İngiliz Kumandanlığı’na,
Her milletçe mukaddes olan Kuds-i Şer’if’te iki günden beri bazı emâkine
(mekânlara) obüsler düşmektedir. Hükümet-i Osmaniye’ce sırf emâkîn-i
diniyyeyi (dinî mekânları) tahripten vikayeten (korumak için) asker
kasabadan çekilmiş ve Kamame ve Mescid-i Aksa gibi emâkîn-i diniyyenin
(dinî mekânların) muhafazasına memurlar ikame edilmiştir.
Tarafınızdan da bu yolda muamele edileceği ümidiyle işbu varakayı Belediye
Reisi Vekili Hüseynîzade Hüseyin Bey ile gönderiyorum efendim.
Kudüs Müstakil Mutasarrıfı İzzet. 8-9/12/33 (1917)”.
Biz, Kudüs’ü işte bu telgrafın gönderilmesinden birkaç saat sonra kaybettik!
Murat Bardakçı | Habertürk
© 2015 Mepa News Tüm Hakları Saklıdır!
Kaynak Gösterilmeden Alıntı Yapılamaz!
Tasarım ve Yazılım: Mepanews
Download