(Midilli) Kruvazörü YAVUZ VE MİDİLLİ KRUVAZÖRÜNÜ NASIL

advertisement
YAVUZ VE MİDİLLİ KRUVAZÖRÜNÜ NASIL ALDIK VE BİRİNCİ DÜNYA HARBİNE NASIL
GİRDİK?
Birinci Dünya Savaşı’nın öncesinde; gerek hızı ve gücü, gerekse görüntüsünün güzelliği
bakımından Akdeniz’de rakipsiz olan Almanların Göben (Goeben) zırhlı kruvazörü, güzellikten
Göben’den hiç de aşağı olmayan Breslav (Breslau) hafif kruvazörü ile beraber Amiral Şoşon
(Souchon)’un komutasında, 2 Ağustos 1914 günü Messina Limanı’na iniyorlardı.
Bu arada amiralin yaveri heyecanla köprü üstüne gelerek, amiraline bir şifreli telsiz uzattı.
Berlin’den verilen telsiz “savaş tehlikesi” olduğunu bildiriyordu. Biraz sonra yaver, yine gözüktü. Bu
sefer uzattığı telsizde “seferberlik ilan edildiği” bildiriliyordu. Amiral:
Eh yirmi dört saate kadar da savaşın ilan edildiği haberini alırız.
Diye mırıldandı. Ertesi gün Messina Limanı’nda iken, Fransa’ya savaş ilan edildiğini bildiren
şifre geldi. Amiral kararını vermişti, Fransa’nın Cezayir’deki bindirme limanlarını ve müstahkem
mevkilerini bombardıman ederek, Cezayir’deki XIX. Fransız Kolordu’sunun Fransa’ya nakline engel
olacaktı. Bu amaçla Göben ile Breslav, 3 Ağustos gecesi saat 1’de Messina’dan hareket ettiler. Yolda
amiral düşünüyordu. Peki sonra ne yapacaktı? Arkadan İngiltere’ye savaş ilan edileceği kesindi.
Göben her ne kadar Akdeniz’in en hızlı ve en güçlü gemisi ise de Breslav ile beraber Akdeniz’deki
Fransız ve İngiliz donanmalarına elbette ki karşı duramazdı. Amiral fazla derinlere dalmadı; gerekirse
şerefle ölürüz, fakaz bilinmez, geceler neler doğurur? Diyerek karanlık düşüncelerden kendisini
kurtardı.
Ağustos’un dördüncü günü sabaha karşı Cezayir kıyılarına
yaklaştığı sırada Amiral Şoşon (Souchon) Berlin’den:
Her şeye tercihen ve derhal İstanbul’a hareket ediniz.
Diye bir telsiz aldı. Fakat amiral kendisinin de, personelin de barut
kokusu duymak arzularını yenemedi, iki saat daha seyrederek Cezayir
kıyılarına sokuldu. Bon ve Filipevil limanlarını bombardıman etti. Artık
İstanbul’a dümen kırabildi. Ancak kömür ikmali yapmak üzere Messina’ya
yol verdi. Artık heyecanlı hayat başlamıştı. Her an yolları üzerine çıkması beklenen Fransız
donanmasını kollayarak seyrettikleri bir sırada saat onda, iskele baş omuzluğu yönünden iki zırhlının
geldiği görüldü. Çalan alarm zilleri geminin en kuytu köşesine kadar durumu bildirdi. Toplar gelen
gemiler üzerine çevrildi. aralarındaki mesafe 9.000 metreye yaklaştığı zaman, bunların İngiliz savaş
gemileri olduğu anlaşıldı. İngiliz gemileri de toplarını Göben ile Breslav üzerine çevirmişlerdi. Alman
amirali, İngiltere’ye savaş ilan edildiği hakkında bir emir almamış olduğu için, karşı taraf ateş açtığı
taktirde boş bulunmamak üzere hazır duruyordu. İngilizler de aynı düşünceyi taşıyorlardı. Her iki taraf,
birbirini bu şekilde bordalayarak geçip uzaklaştılar. Ertesi günü yani 5 Ağustos, Berlin’den alınan bir
telsizden, 4 Ağustos’ta İngiltere’nin Almanya’ya savaş ilan etmiş olduğu öğrenildi.
SMS Goeben (Yavuz
Sultan Selim) Zırhlısı
Göben ve Breslav, Messina’ya demirler demirlemez kömür
ikmaline başladılar. Amiral Şoşon, girdiği çıkmazdan nasıl
kurtulacağını düşünüyordu. Biraz sonra İngiliz gemileri tarafından
ablukaya alınacağına şüphe etmiyordu. Bu ablukayı yarmakta
başarılı olabilecek miydi? Acaba Almanya’nın müttefiki olan
Avusturya’nın donanması, kendisine yardım etmez miydi. Bu
SMS Breslau (Midilli)
düşünce ile Avusturya Amirali Haus’a bir telsiz çekerek; Avusturya
Kruvazörü
donanmasının yardımını rica etti. Amiral Haus; buna İngiltere ile
savaş halinde olduğundan, Avusturya donanmasının Adriyatik’ten çıkmasının mümkün olmadığı
cevabını verdi; Göben ile Breslav’ın, İngiliz ve Fransız harp gemileri tarafından kuşatıldığı zaman,
sonucun ümitsiz olduğunu da ilave etti. Şoşon düşündü, taşındı; Göben’in gücüne güvenerek kadere
atılmaktan başka çare olmadığına kanaat getirdi. Ancak İstanbul’a varmak için yolda iki defa kömür
ikmaline zorunluluk vardı. Acaba buna fırsat bulabilecek miydi? Mademki kaderine boyun eğiyordu,
şansını deneyecekti. Hemen Atina’daki memuruna Mataban Burnu’nda ve İstanbul’daki memuruna da
Siklad Adası güneyinde 800 ton kömür bulundurmaları için bir telsiz çekti.
1
Messina şehrinde çıkan gazeteler; son seyahat “ya teslim, ya ölüm” , “ Şan ve şerefin zirvesi”
gibi garip başlıklar altında makaleler yayınlayarak Göben ve Breslav’ı günün konusu yapmışlardı. Bu
başlıkları avaz avaz bağıran gazete satıcılarının; sahile yakın bulunan Göben ile Breslav’dan işitilen bu
sesleri, gemilerin havasına hüzün çöktürüyordu.
İçlerinde fahişeden papaza kadar her çeşit insan bulunan Sicilyalılardan yüzlerce sandal
Göben ile Breslav’ın etrafını sarmışlar, kömür almaktan elleri, yüzleri simsiyah olmuş bu gemilerin
personeline mutlak bir ölüm yolcusu olarak bakıyorlar; pantolon düğmesinden, kömür küreklerine
varıncaya kadar akla ne gelirse hatıra olarak almaya uğraşıyorlardı.
6 Ağustos günü saat 11’de Amiral Şoşon, önüne yaymış olduğu haritadan, elindeki pergel ile
Messina’dan Çanakkale’ye kadar olan uzaklığı ölçtüğü bir sırada, yaveri bir telsiz getirdi. Bunda siyasi
sebeplerden dolayı şimdilik İstanbul’a gitmenin mümkün olmadığı bildiriliyordu. Amiral düşündü,
Türlerle olan görüşmeler demek ki henüz bir sonuca başlanmamıştı. O halde ne yapacaktı. İngiliz ve
Fransız donanmalarının hakim olduğu Akdeniz’de kalamazdı ya. Adriyatik’e gitmek; bir harekat sahası
olmadıktan sonra Avusturya limanlarında ne yapacaktı. Karar verdi, İstanbul’a gidecekti. Eğer bunu
başarırsa, Karadeniz gibi bir harekat sahasına kavuşacaktı. Akdeniz boğazına varıncaya kadar, belki
de Berlin ile İstanbul anlaşırdı.
Göben ile Breslav 6 Ağustosta güneş battıktan sonra Messina’dan hareket ettiler. Hava
mehtaplı olduğundan, dışarı da bekleyen İngiliz kruvazörü bu çıkışı görerek peşlerine takılırdı. Şoşon,
İngiliz kruvazörünü şaşırtmak için Adriyatik’e dümen kırdı. Saat 22.45’e kadar Adriyatik rotasında
seyrettikten sonra İngiliz kruvazörünü atlattıklarını sanarak dönüp Mataban’a yol verdiler. Fakat gün
ışıdığı zaman kruvazörü peşlerinde gördüler. Öğle üzeri bu müziç takipçiye toplarını çevirerek ateş
açtılar. O da karşılık verdi. Kısa bir savaştan sonra İngiliz kruvazörü dönüp gözden kayboldu.
Göben ile Breslav, 8 Ağustos’ta Mataban ve 10 Ağustosta Siklad Adaları açıklarında, randevu
yerinde bekleyen kömür gemilerinden ikmallerini yaptıktan sonra Çanakkale yolunu tuttular. Fakat
Almanlar telsiz haberleşmelerinden İngiliz filosunun peşlerinde olduğunu anlayarak gemilere yol
verdiler. Bir an önce Çanakkale’ye varmak için sabırsızlanmaya başladılar. Almanların heyecan
seviyeleri en üst seviyeye çıkmıştı. Ya İngiliz filosu, Çanakkale ağzını tutmuş veya Berlin ile İstanbul
anlaşamamış ise ne olacaktı? Almanlar uzaktan boğazı gördükleri zaman, İngiliz filosunun
bulunmadığını anlayarak biraz rahatladılar, ama boğaza iyice yaklaşıp da, kıyı bataryalarındaki
namluların üzerlerine çevrilmiş olduklarını görünce, endişeye düştüler. Amiral Şoşon Göben’in baş
direğine uluslararası işaretle “bana bir kılavuz gönderiniz” işaretini çekti. Almanlar son derece heyecan
içinde, sanki nefes almayı unutmuşlar gibi, gözlerini kırpmadan, verilecek cevabı bekliyorlardı.
Verilecek cevap onları ya hayata yeniden iade edecek, veya kaldırıp ölümün kucağına savuracaktı. Bu
sırada direğinde “beni takip ediniz” işareti okunan bir Türk torpidosu gözüktü. Almanlar ölümden
uzaklaşıp, hayata yeniden düşmenin sevinci ile birbirlerini kucakladılar. Önde Türk torpidosu, arkada
Akdeniz’in en kuvvetli gemisi Göben, onun gerisinde nazlı bir kraliçe gibi süzülen Breslav olduğu halde
mayın ve engel geçitleri geçilerek Çanakkale’ye demirlendi. İki saatlik bir zaman bu iki gemiyi
kurtarmıştı. Zira arkalarından tam iki saat sonra İngiliz filosu boğaz ağzına gelmişti.
Ertesi günü gazetelerimiz, Türkiye’nin bu gemileri 80 milyon marka satın almış olduğunu ilan
ettiler. Tabii bu habere kanan olmadı.
14 Ağustos’ta Tuzla’ya demirleyen Alman gemilerine ertesi sabah Türk bayrağı çekildi.
Göben’e Yavuz Sultan Selim’in ismi verildi, Breslav’a da Midilli ismi takıldı.
Enver Paşa, Türkiye’yi savaşa sokmaya karar vermişti. Fakat bu kararı kabine üyelerinden bile
saklayarak, savaşa girişimizi bir emri vaki göstermek istiyordu ve böyle de oldu.
Türk donanması Amiral Şoşon’un emrine verilmişti. Savaşa denk gelen günlerde Bahriye
Nazırı Cemal Paşa, Amiral Şoşon’un emrine, kendi amiriymiş gibi uymalarını Türk gemi komutanlarına
bildirdiğine göre, Enver Paşa’nın kararından Cemal Paşa’da haberdar olmuştu.
27 ekim günü Şoşon, Türk donanmasını peşine takarak Karadeniz’e açıldı. Boğazdan
çıkılınca, gemi komutanlarına uygun bir zaman sonra açılmak üzere kapalı birer zarf verdi ve
donanmayı çeşitli filolara ayırarak çeşitli limanlara gönderdi. Bu zarflarda Rus limanlarının
bombardıman edilmesi hakkında emir vardı. İki gün önce de Yüzbaşı Mehmet Nuri Bey komutasında
2
bulunan Samsun mayın gemimiz tarafından gizlice ve başarıyla Sivastopol limanının ağzı
mayınlanmıştı. Türk personeli Karadeniz’e çıkışı manevra için sanıyorlardı. Hoş gerçekleri tahmin
edenler de yok değildi.
Kurban Bayramı’nın birinci gününe rastlayan 29 Ekim sabahı saat 06.30’da Yavuz
Sivastopol’u; Midilli kruvazörü Kerç’i; Hamidiye kruvazörü Yalta’yı , Berk-i Satvet, Novrosiski’yi, Gayret
ile Numune de Odesa’yı bombardıman etmeye başlamışlardı. İşte , artık bu saatten itibaren Birinci
1
Dünya Savaşı’na bu şekilde girmiş bulunuyordu.
1
Tevfik İnci tarafından hazırlanan “Deniz Tarihimizin Şeref Sayfaları” adlı kitaptan alınmıştır.
3
Download