128. Sayımız (Tümü)

advertisement
Vesayeti davet
etmemeliyiz!
Artık son dönemece girdiğimiz genel kurul sürecinde adaylar birer birer ortaya çıkmaya ve çizgiler belirginleşmeye başladı…
Bu dönemin en önemli farklılığı, uzunca
bir zamandan sonra birden fazla listeyle
TÜRMOB seçimlerine gidiyor olmamız.
Herşeye rağmen bunu sevindirici bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Keşke
bu durum nispi temsil fırsatçılığı şeklinde
ortaya çıkmasaydı, daha değerli, daha anlamlı olurdu.
Odalarımızın kurulduğu günden beri mesleki mücadelenin içinde Çağdaş Demokrat
Grup ve Meslekte Birlik Gruplarını görmemize rağmen, TÜRMOB’da Meslekte Birlik
Grubunu mesleki mücadele içinde hiç göremedik.
Bu durumu mesleki gelişim açısından eleştirilmesi gereken ciddi bir eksiklik olarak değerlendiriyorum. Mesleki mücadele sadece
yönetim erkine sahip olmak için değil, yönetimlere katkı sunmak, yol göstermek,
doğru bildiğini söylemek adına da yapılabilmelidir.
Geç de olsa bugün bu noktaya gelinmesini
mesleki açıdan bir kazanım olarak görüyorum. Ama Meslekte Birlik Grubu’nun seçim
yarışına halen daha kendi adıyla girmeyip,
Değişim Grubu adıyla girmesini, yani kendisini tam olarak ortaya koyamamasını da
doğrusu yadırgıyorum.
Çağdaş Demokrat Grup, 20 yıldır TÜRMOB’ da mesleki mücadeleyi yalnız başına
sürdürmek ve tüm sorumluluğu tek başına
taşımak zorunda kalmıştır.
Geçen 20 yıla bakıldığında çok önemli mesafeler kat edildiğini görmek isteyen gözler
görür.
20 yılda çözüme ulaşan pek çok sorun
olmasına rağmen, süreç içinde bazı yeni
sorunlar ortaya çıkmış, bazı sorunlar ise
biçim değiştirmiştir. Bazı dönemlerde
hedeflenin çok üzerinde bir performans
gösterilmiş, bazı dönemlerde ise hedefler
tutturulamamıştır.
Ancak şu hakkı teslim etmek gerekir:
Bu süreçte TÜRMOB yönetiminin vizyonu, meslektaşın ve toplumun hep bir adım
önünde olmuştur. Bir meslek örgütü üst
birliğinden beklenecek en önemli mesleki
katkı da budur.
Bu yazıya başlık olan cümle ise bana ait
değil.
“Vesayeti davet etmemeliyiz” uyarısı,
İzmir SMMMO tarafından düzenlenen ‘XIV.
Muhasebe Standartları Sempozyumu’nun
açılış konuşmasını yapan TÜRMOB Genel
Başkanı Sayın Masum Türker’den geldi.
Sayın Türker, aynı konuşmada ‘Devlet
gölgesinde muhasebe uygulamalarının
devri geçmiştir’ sözüyle de meslek örgütünün bugünkü vizyonunu çok net ortaya
koymaktadır.
Aynı toplantıda söz alan TÜRMOB eski
Genel Başkanı Sayın Mustafa Özyürek’ de
mesleğin 20 yılını değerlendirirken, bu camianın kendi sorunlarını çözme konusunda
her zaman istekli ve yetenekli olduğunu belirtmiş ve bazı örnekler vermiştir.
3568 Sayılı Yasa’nın çıkışını, “Tek
Düzen” hesap planının getirilişini ve
Türkiye’de “Muhasebe Standartları”nın
dünya ile eşzamanlı olarak uygulamaya
konulmasını meslek camiasının sağladığını belirtmiştir.
Genel başkanların kendine ve meslek
mensubuna güven duyan bu yaklaşımına
karşı, seçim sürecinde genel başkanlığa
aday olan Sayın Arıoğlu’nun “devletle kavga eden, dayak yer” sözü ise oldukça düşündürücüdür.
Meslek örgütünün olgunluk dönemine girdiği bu süreçte “devlet gölgesinde ve güdümünde bir meslek örgütünden” mesleki
gelişime katkı beklemenin, hayatın olağan
akışına aykırı olacağını düşünüyorum.
Bu genel kurulda kimin seçileceğinden
ziyade, sanırım delegenin vermesi gereken en önemli karar bu olacaktır.
Saygılarımla…
Mesut TOPCU
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bursa SMMM Odası Başkanı
[email protected]
128 / Eylül - Ekim 2010
Geçen sayıda TÜRMOB genel kurul sürecine bir sonraki sayıda değineceğimi söylemiştim. Çünkü süreç henüz yeni başlamıştı
ve bazı belirsizlikler mevcuttu.
B
başkan’dan
başkan’dan
3
26 Doğru sanılan yanlışlar var
Yıl 13 Sayı 128
BSMMMO’da bayram buluşması
13
Bursa Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirler Odası
Adına Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
MESUT TOPCU
Ailemiz büyüyor
128 / Eylül -Ekim 2010
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
SERVET KURU
4
Yürütme Kurulu
Mesut TOPCU
Özcan DİLEKYİĞİT
Servet KURU
Erdinç DOĞAN
Yazı Kurulu
Doç. Dr. Mehmet YÜCE
Doç. Dr. Sait KAYGUSUZ
Doç. Dr. Adnan GERÇEK
Dr. Şükrü DOKUR
Öğr. Gör. Adem YILDIRIM
Editör
İbrahim ÖGE
Basın Yayın ve
Halkla İlişkiler Sorumlusu
Sinem KARABULUT
Görsel Yönetmen
Nazlı ÖZCAN
Matbaa
AKMAT Akınoğlu Matbaa San.ve Tic.A.Ş.
0 224 243 29 29
Basım Tarihi: 20/10/2010
10
Sanlı TÜRMOB için avantaj olur
18
Yeşil sahada ince hesaplar
Apollon kelebeği
için yeni bir umut
36
38
İÇİNDEKİLER
Haber.... Güncel... Mevzuat.....Akademik Bakış...
HABER / TÜRMOB’da listeler yarışı
Sf.14
HABER / Büyük zafere coşkulu kutlama
Sf.15
GÖRÜŞ / Demokratikleştik mi?
Sf.16
HABER / Evet: Yüzde 58, Hayır: Yüzde 42
Sf.20
HABER /5.’ yılında TFRS uygulaması
Sf.21
HABER /Muhasebe tarihi masaya yatırıldı
Sf.22
HABER /AYÖP’ten destek çağrısı
Sf.23
HABER / Birikmiş borçlara taksit kolaylığı
Sf.24
HABER / Önce eğitim
Sf.25
HABER / Yeni bir muhasebe kültürü şekilleniyor
Sf.26
HABER / Torba değil, çorba yasa
Sf.28
HABER / Doğru sanılan yanlışlar!..
Sf.30
HABER / Herkes korkuyor!
Sf.31
HABER / Güçlü muhasebe, özgür Türkiye
Sf.32
RÖPORTAJ / Hesabın stresine kulaç atıyor
Sf.35
HABER / Kademeli emeklilik gelebilir
Sf.36
SPOR / Yeşil Sahada İnce Hesaplar
Sf.42
YENİ ÜYELER
Sf.46
Sf.48
Sf.50
Sf.52
GÜNCEL/ Afosia’dan Avşa’ya
Sf.54
MEVZUAT/ Disiplin Cezaları ve uygulanması-2
Sf.57
MEVZUAT/ KDV İadesi Devlet tarafından verilen bir hibe midir?
Sf.59
MEVZUAT/ Konsolidasyon Yöntemleri ve
Yorumlayıcı Taslak(ED)9
Sf.62
MEVZUAT/ Fazla Çalışma ve Tatil Ücretleri
Sf.66
MEVZUAT/ 4857 Sayılı Kanunda Geçici İş İlişkisi
Sf.68
MEVZUAT/ Doğum Borçlanması
Sf.70
AKADEMİK BAKIŞ/
Yargı Kararlarına Karşı Kanun Yolları
Sf.74
AKADEMİK BAKIŞ / Kamu Alacaklısının Vergilendirme ve Tahsil Yetkisi
Sf.78
MEVZUAT /
Sf.84
MEVZUAT DEĞİŞİKLİKLERİ
Sf.90
İDARE KARARLARI
Sf.96
YARGI KARARLARI
Sf.101 SORU CEVAP
GÜNCEL/ Haksız Rekabetle Mücadelede Yeni Dönem Sf.104 PRATİK BİLGİLER
GÜNCEL/ Nikah Şekeri
Sf.120 VEFATLAR
GÜNCEL/ Marka Değeri
128 / Eylül - Ekim 2010
Sf.6
5
haber
B
haber
TÜRMOB’da
listeler yarışı
TÜRMOB, 20. Olağan Genel
Kurulu’na hazırlanıyor. Mevcut Başkan Masum Türker’in
aday olmayacağı seçimli
genel kurulda, ‘Çağdaş Demokrat Muhasebeciler Grubu’
adına Nail Sanlı, ‘Meslekte
Birlik Grubu’ adına ise Osman
Arıoğlu’nun listeleri yarışacak.
T
ÜRMOB, 20. Olağan Genel Kurulu, 23-24 Ekim 2010 tarihlerinde,
Ankara’da gerçekleşecek. Seçimlere
sayılı günler kala, TÜRMOB Genel
Başkanı Masum Türker, yeni dönemde
aday olmayacağını açıklarken, TÜRMOB Genel Başkan Yardımcısı Nail
Sanlı, ‘Çağdaş Demokrat Muhasebeciler Grubu’ adına, Gelir İdaresi eski
Başkanı Osman Arıoğlu ise ‘Meslekte
Birlik Grubu’ adına, genel başkanlık
için yarışacağını bildirdi. İki listeyle
girilecek seçimlerde ülke genelindeki
SMMM ve YMM Odaları’ndan gelen
delegasyon üyeleri, genel kurulda oy
kullanacak.
GÖREV SÜRESİ 3 YIL
Bu arada 3568 Sayılı Meslek Yasası’na
göre; üç yıl süresince görev yapacak olan yeni yönetim kurulu, dokuz
asıl, dokuz yedek üyeden oluşacak.
Yönetim kurulu üyelerinden beşinin
yeminli mali müşavir olması zorunlu
kılınırken, üst üste iki seçim döneminde iki defa TÜRMOB Yönetim Kurulu
Başkanlığı’na seçilmiş olanlar, aradan
iki seçim dönemi geçmedikçe yönetim kurulu üyeliğine seçilemeyecekler.
Birlik Disiplin Kurulu ise, beş asıl ve beş
yedek üyeden oluşacak. Oda disiplin
kurullarının kararlarına karşı yapılacak
itirazları incelemekle görevli olacak
olan disiplin kurulu, bu konularda gerekli kararları da verecek. Birlik Denetleme Kurulu ise üç asıl ve üç yedek
üyeden oluşacak. En az birinin yeminli
mali müşavir olması zorunluluğu olan
denetleme kurulunda, süresi dolan üye
yeniden seçilebilecek.
128 / Eylül -Ekim 2010
Sanlı :“TÜRMOB’u mesleği icra edenler yönetmeli”
6
TÜRMOB’un birikimlerini iyi bilen
biri olarak genel başkanlığa aday olduğunu ve kendini şanslı hissettiğini söyleyen Nail Sanlı, “Ya buraların Maliye
Bakanlığı’nın bir şubesi gibi çalışmasına, ya da meslek örgütünün bu mesleği yapan kişiler tarafından yönetilmesine müsaade edeceğiz. İhtiyacımız
olan tek şey sizlerin desteğidir” dedi.
TÜRMOB Genel Başkan Yardımcısı Nail Sanlı, İstanbul SMMM Odası Başkanı Yahya Arıkan ile birlikte
BSMMMO’yu ziyaret etti. TÜRMOB’un
23-24 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek
olan genel kurulu ve seçimi öncesi
başkanlığa aday olduğunu açıklayan
Genel Başkan Yardımcısı Nail Sanlı,
seçimlerde oy kullanacak BSMMMO
üyesi meslek mensuplarıyla buluştu.
“SİHİRLİ DEĞNEK YOK”
Konuşmasında Masum Türker’in genel başkanlık sürecinden de bahseden
İstanbul SMMM Odası Başkanı Arıkan,
şunları söyledi:
“Türker, genel başkanlık koltuğuna
oturduğunda hepimiz çok umutlanmıştık. Başlarken de siyaseti bırakacağını ifade etmişti. Ama süreç O’nu bir
anda genel başkanlığa götürdü. Biz anlayış itibariyle iki ayrı şapkanın meslek
örgütünde yürüyeceğine inanmıyoruz.
Ama Türker’in bu görev süresini tamamlaması gerekiyordu. Ve tamamladı. Şimdi de bu dönem bürodaki çilelerin ne olduğunu iyi bilen, yaşadığımız
sorunları bizim adımıza tek başına
kurtarıcı olarak değil arkasındaki kadrosuyla, 73 SMMM ve 8 YMM Odası ile
ve en önemlisi siz değerli üyelerimizin
desteğiyle bir yönetim anlayışını sunmak üzere genel başkanlığa adaylığını
açıklayan Sanlı’nın yanındayız.”
Yahya Arıkan, camiaya bürokrat gözüyle bakanları değil, sorunlarını bilen,
yaşayan bir ekiple yola devam etmek
istediklerini sözlerine ekleyerek, “Elimizde sihirli değnek yok. Bu meslek
mücadelesine gönül koyan herkesin
desteğini bekliyoruz” diye konuştu.
ÖNEMLİ PROJELER
Arıkan’dan sonra söz alan TÜRMOB
Genel Başkan Yardımcısı Nail Sanlı ise
gruplarının 20 senedir iktidarda olduğunu söyledi. Seçimlere grupla girdiklerini ancak, seçimlerin ertesi günü
grup şapkasını bir kenara bırakarak çalışmaya başladıklarını söyleyen TÜRMOB Genel Başkan Yardımcısı Sanlı,
“Burayı yönetecek arkadaşlarımızın,
yönetim iddiasında olan arkadaşlarımızın önce bu meslek örgütüyle bir
bağ kurması gerektiğine inanıyorum”
dedi.
TÜRMOB’un önündeki sürece ilişkin
ciddi çalışmaları olduğunu dile getiren
Nail Sanlı, şöyle konuştu:
“Üzerinde 7-8 aydır çalıştığımız konu
başlıklarını hazırlarken, yalnızca tespitlerle de sınırlı kalmadık. 34 başlıkta
topladığımız bu sorunların çözüm yollarını da hazırladık. Haksız rekabet ve
tahsilat sorunundan zaman endeksli
ücret tarifesine, Damga Vergisi’nin
kaldırılmasından kariyer planlama
merkezine, uzmanlıkların oluşturulmasından ortaklık yapılarına, büro yönetim rehberinden e-finans siteminin
kurulmasına, üye çağrı merkezinin kurulmasından yardımlaşma sandığının
oluşturulması ve müşteri eğitim programlarının hayata geçirilmesine kadar
pek çok farklı konu başlıkları altında
çalışma hazırladık.”
“YÖNETİMDE REVİZYON”
“Ben 20 yıllık süreçte dernek mücadelesinden gelen bir arkadaşınızım”
diyen TÜRMOB Genel Başkan Yardımcısı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yönetim anlayışımızda revizyona
gideceğiz. Birtakım değişiklikler yapacağız. Mesela, Oda başkanlar kurulu ve
toplantılarının ciddi anlamda formatı
değişecek. Bu kurulu, sadece başkanların bir araya geldiği değil, TÜRMOB’un
önüne iş koyan, iş programını denetleyen, takip eden, sonuçlara ulaştıran ve
karara bağlayarak, TÜRMOB Yönetim
Kurulu ile eşgüdüm içersinde çalışan
bir kurul haline getireceğiz.”
128 / Eylül - Ekim 2010
BSMMMO Başkanı Mesut Topcu’nun
ev sahipliğinde Oda Hizmet Binası’nda
gerçekleşen ziyarette konuşan İstanbul SMMM Odası Başkanı Yahya Arıkan, “Biz mesleği fiilen yapan, benim
bürodaki çilemin ne olduğunu bilen,
yaşadığım sorunları bilen, angaryanın
nasıl bir şey olduğunu tadan, tahsilat
sorununun nasıl bir şey olduğunu bilen
insanların yönetici olmalarını istiyoruz” dedi.
B
haber
haber
7
haber
B
haber
“KENDİMİ ŞANSLI
HİSSEDİYORUM”
Kendini yönetim konusunda şanslı
hissettiğini ifade eden Sanlı, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Ben, üç genel
başkanla birlikte çalıştım. TÜRMOB’un
birikimlerini, gerek arşivsel gerekse
üretimsel ve raporlama kısmını, kamu
kurum ve kuruluşlarla ilişkilerini, hangi
işin nerde kaldığını, hangi işe ağırlık
vermemiz gerektiğini, hangi işin daha
öne çıkması gerektiğinin kıyaslamasını
iyi yapabilecek bir arkadaşınızım. Projelerimizi hayata geçirebilecek kadrolarımız, bunları planlayıp başaracak
ekiplerimiz var. Belki de içinde bulunduğumuz bu seçim dönemi, 20 yıllık
sürecin yan yana, kol kola durmamızı
gerektiren en ciddi sürecidir. Ya buraların Maliye Bakanlığı’nın bir şubesi
gibi çalışmasına müsaade edeceğiz,ya
da meslek örgütünün, bu mesleği yapan kişiler tarafından yönetilmesine
müsaade edeceğiz. Dik duracağız ve
bundan taviz vermeyeceğiz.”
Arıoğlu :“Devletle kavga eden dayak yer”
128 / Eylül -Ekim 2010
T
8
ÜRMOB 23-24 Ekim tarihlerinde
yapılacak seçimli genel kurulu
öncesi adaylığını açıklayan Gelir İdaresi eski Başkanı Ymm. Osman Arıoğlu, beraberindeki TÜRMOB eski Genel Başkanı Ymm. Mehmet Timur ile
BSMMMO’yu ziyaret etti. BSMMMO
Başkanı Mesut Topcu ve yönetiminin
ağırladığı Ymm. Osman Arıoğlu, mesleğin ve meslek mensuplarının sorunlarını çözmek için TÜRMOB’un 23-24
Ekim tarihlerinde yapılacak genel
kurulunda başkanlığa aday olduğunu
açıkladı.
bize ölçü olmamalı. Biz dünyanın en
iyisi olmayı hedeflemeliyiz. Hedef,
gündelik problemleri çözmek değil.
Dünya ile rekabet edebilmek. Büyükler pastayı alıyor zaten. İstediğiniz kadar siyaset yapın. Yarın yabancı
meslek mensupları Türkiye’ye gelir ve
pasta kalmaz ise o zaman iş iyice değişir. Atı alan Üsküdar’ı geçtiğinde ‘Ya
biz hata yapmışız’ demeyelim diye, bu
mesleğin bir mensubu olarak, meslek
örgütümüzü dünyaya örnek bir örgüt
haline getirmek için yola çıktık” şeklinde konuştu.
ÖRNEK OLMALIYIZ
ÇÖZÜM KOLAY
“Ne yaptığın değil, nasıl yaptığın
önemlidir” diyen Ymm. Osman Arıoğlu, “Barolar, mimarlar, mühendisler
Konuşmasında, Maliye Bakanlığı ile
işbirliğinin günümüzdeki halini değerlendiren Ymm. Arıoğlu, şunları söyledi:
“Devletle kavga eden dayak yer.
Kamu, meslekle ilgili kavga etme değil, çözüm üretme yoluna gidiyorsanız,
sizi dinler. Size itibar eder. Dediklerinizi değerlendirir. Burada karşılıklı güven önemlidir. Burada, kişilerin yapabilecekleriyle ilgili plan ve programları
önemlidir. Şu anda sorun olarak gördüğüm birçok şeyin çözümünün çok kolay olduğunu düşünüyorum. Kendimden emin olarak söylüyorum. Sorun ve
sıkıntıları çok kolay çözüme kavuşturabileceğimizi düşünüyorum.” Adaylığını
da değerlendiren Arıoğlu, “Ben Gelir
İdaresi Başkanlığı yapmış biriyim. Genel başkanlık için geliyorum. Bunun
ötesinde bir şey düşünmüyorum. Aksi
bir ihtimalini de görmüyorum. Ben girdiğim işe iddialı girerim” dedi.
128 / Eylül - Ekim 2010
haber
haber
B
9
röportaj
B
röportaj
“Sanlı TÜRMOB
için avantaj olur”
TÜRMOB seçimlerine sayılı
günler kala, gündemi genel
başkanlık, yeni yönetim kadrolarının kimlerden oluşacağı
konuları epeyce sarmış sarmalamışken, soluğu Ali Ekber
Kartum’un yanında aldık.
K
artum’la TÜRMOB’u, seçim
sürecini enine boyuna masaya
yatırdık… Mesleği, meslek mensuplarını, sorun ve sıkıntıları, geleceğe
dönük planlamaları ve seçimleri konuştuk…
128 / Eylül -Ekim 2010
Geride bırakılan iki yıllık dönemi irdelerken, döneme damgasını vuran
icraatları sorduk Kartum’a… SMMM
ve YMM Odaları’nın çalışmalarını bir
de TÜRMOB gözüyle izledik.
10
Odamız hakkındaki düşüncelerini
de almadan salmadık Kartum’u…
Ve…
Elbette ki seçim sürecine yönelik
düşüncelerini… İşte,Masum Türker
hakkında, “Keşke DSP Genel Başkanı olmayıp, TÜRMOB Genel Başkanı
olarak, görevine devam etseydi de
tecrübelerinden daha fazla istifade
edebilseydik” derken, Nail Sanlı’nın
adaylığı hakkında ise “Sanlı’nın baş-
kanlığı TÜRMOB için avantajdır” yorumunu yapan ve sorularımızı tüm
içtenliği ile yanıtlayan Kartum ile
kritik bir süreçte yaptığımız samimi
söyleşimiz…
-Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Mesleğe ilk, 1989 yılı eylül ayında başladım. Serbest muhasebeci
olarak uzun yıllar faaliyet gösterdikten sonra şu anda mali müşavir olarak mesleğime devam ediyorum. Oda’nın kuruluşundan bu
yana örgütsel çalışmanın içindeyim.
Oda’nın çeşitli kurul ve komisyonlarında başkanlık ve üyelik görevlerinde bulundum. BSMMMO’da bir
dönem saymanlık ve sekreterlik de
yaptım. Son iki yıldır da TÜRMOB
Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev
yapıyorum.
BAKANLIĞA ELEŞTİRİ
-TÜRMOB nasıl bir dönemi geride bırakıyor?
TÜRMOB Yönetim Kurulu’na aday
olurken, oluşan ekipten beklentiler
son derece yüksekti. Bu beklentilerin de kısmen karşılandığını düşünüyoruz. Beklentiler çok yüksek
olduğu için belki bu dönemde Odalar ve meslek mensupları faaliyetlerden çok memnun kalmamış olabilir.
Birtakım eleştiriler de var elbette ki
döneme dair. Ama biz yine de hü-
kümetten kaynaklanan bazı sorunlar nedeniyle Maliye Bakanlığı ile
yeterli ilişkiler kuramadık. Maliye
Bakanlığı bizim yönetimimize çok
sıcak bakmadı. Zamanında, yapmak
istediklerimizin hep önüne geçtiler. Hala da birtakım şeyleri ortak
olarak yapamıyoruz. Böyle olunca
da ‘Çok iyi bir dönem geride kaldı’
demek çok mümkün olmuyor. Ama
her şeye rağmen TÜRMOB yönetimi
çok başarılı.
“BİNALAR YENİLENDİ”
-Bellibaşlı ve döneme damgasını
vuran en önemli icraatlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Biz, TÜRMOB’un kurumsal yapısını tamamlatmaya uğraştık. Bu
dönemde TÜRMOB’a iki yeni bina
aldık. Sadece TÜRMOB’a da değil.
Mali müşavir ve yeminli mali müşavir, bütün meslek odalarının hepsinin kendi bina ve tesislerine sahip
olmalarını sağlayan projeyi de hayata geçirdik. Şu anda YMM odaları da
dahil bütün odalarımız, kendi yerlerinde. Bunların dışında, uluslararası
düzeyde TÜRMOB’un Türkiye’yi
temsili konusunda çok başarılı bir
dönem geçirdiğini düşünüyoruz.
En önemli çalışmalarımızdan biri de
SM’den SMMM’ye geçiş süreciydi.
Bu süreci de başarıyla tamamladığımızı düşünüyoruz. Şu anda tahmin ediyorum, SM’lerin yüzde 50’si
“ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR VAR”
-Devam eden projeleriniz hakkında
bilgi verir misiniz?
Önümüzde daha pek çok proje var.
Kendi sınav merkezimizi kurma gibi bir
çalışmamız var mesela. Önümüzdeki
dönemlerde kendi sınavlarımızı artık
TESMER bünyesinde yapacağız. Bu da
çok önemli bir proje. SPK ile ilgili süreç
ve görüşmeler de devam ediyor. Mesleğin alanının genişletilmesiyle ilgili
yine önemli çalışmalar var. Ücret tarifesi çalışmamız da devam ediyor. Projelerimizin çoğunu tamamladık ama
devam eden projelerimiz de var.
ÖNE ÇIKAN ODALAR
-TÜRMOB gözüyle SMMM ve YMM
Odalarının çalışmalarını, faaliyetlerini nasıl görüyorsunuz?
Odalarımızın çoğunun kendi illerinde önemli çalışmalara imza attıklarını düşünüyorum. Ama Türkiye’yi ve
mesleği etkileyecek, önemli projeler
ağırlıklı olarak, birkaç odamızdan çıkıyor. Bunların başında İstanbul, Bursa
ve İzmir SMMM Odalarımız geliyor.
Bu odalarımız proje bazında da öne
çıkıyorlar. Bursa Odası’nın öne çıkan
bazı çalışmaları oldu. Ba-Bs formlarıyla ilgili açtığımız bir dava vardı. Mahkeme bunu en son taraf olarak kabul
etmişti. Bu da çok önemli bir gelişme
aslında. Yine, tahsilat sıkıntısına ilişkin
de bir çalışma vardı. Aslında tahsilat ve
haksız rekabetle ilgili problemlerinin
çözümü, 3568 Sayılı Meslek Yasası’nın
içinde var. Ama elbette ki meslek yasamızda olması, sorunun çözümü için
yeterli değil. Öncelikle üyenin haksız
rekabet ve ücretin tahsil edilememesi
konularında çok hassas olması lazım.
Ücretini üç ay üst üste almadığı kişi-
nin işini yapmayacak. Aslında herkes
bu kurala uyarsa, hem bir süre sonra
saygınlıkları artacak. Hem de gelir ve
refah düzeyleri yükselecek. Ücretleri
zamanında tahsil ettikleri için çok mükellef tutmak zorunda da kalmayacaklar. Böylelikle mükelleflerin bir kısmı
yeni meslek mensuplarına da kaymış
olacak. Meslek mensuplarımız, tahsilat ve haksız rekabet konusunda daha
duyarlı olduğunda eminim önümüz
daha da aydınlık olacak.
AVANTAJ
-Mesleğe olan talep ve meslek
mensuplarının sayısı her geçen gün
artıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında çok meşakkatli girilen bir
meslek. Lisans eğitimi aldıktan sonra
bir lisans eğitimi süresince daha staj
yapmanız gerekiyor. Ama mesleğimize giriş alanları çok fazla. Bu yüzden
de talep çok fazla. Ama bunun da bir
takım avantajları var. Ne kadar büyük
örgüt olursanız, lobiniz o kadar güçlü
olur. Siz de o kadar güçlü olursunuz.
Meslek mensuplarına yeni iş alanları
iş kolları yaratabilirseniz, büyüme her
zaman olumludur. Belki önümüzdeki
süreçte denetim işi yapanlarla
muhasebe işi yapanlar, aynı
meslek içinde farklı dalları
tercih etmek zorunda kalabilirler. İş alanı yaratırsanız,
sayınız ne kadar fazlaysa o
ölçüde güçlü bir örgüt olursunuz diye düşünüyorum.
Meslek mensubu sayısının çok olması, başta dezavantaj gibi görülse de
aslında avantajdır.
“YAPILMASI
GEREKENLER”
-Mesleğin ve meslek
mensuplarının
belli
başlı sorunları hakkında neler söylemek istersiniz?
Mesleğin
geleceğiyle
ilgili yapmamız gereken şeyler var. Çözemediğimiz en önemli sorunlardan
bir de haksız rekabet. Bu da uzun zamandan beri ayağımıza dolanıyor ama
yasal bir yolu da yok. Aslında haksız
rekabeti önümüzdeki süreçte, mecburi
meslek içi eğitim kapsamına alabiliriz.
Ben zannediyorum ki zorunlu meslek
içi eğitim geldiği zaman bu konuyla
ilgili daha düzenli, disiplinli eğitimler
yapabiliriz. İnsanlara haksız rekabet
ve ücret meselesini de anlatabiliriz.
Bugün kime giderseniz gidin, avukata, mühendise, doktora… Paranızı
almadan hiçbir işinizi yatıramazsınız.
Herkes bilmeli ki artık mali müşavirin
ücretini ödemeden bu işleri yaptıramayacaklar.
röportaj
SMMM oldu. Bunun dışında SGK ile
olan çalışmalarımız da vardı. SGK işlemelerinin birleştirilmesiyle ilgili. Bu
proje de bizim dönemimizde tamamlandı. Şu anda meslek mensuplarımızın kurumla ilgili sorunlarının yüzde
70’e yakın kısmı çözülmüştür.
B
128 / Eylül - Ekim 2010
röportaj
11
röportaj
B
röportaj
“ÇOK TEHLİKELİ”
-Seçimler hakkında genel bir değerlendirme yapmanızı istesem… Sürece ilişkin neler söylemek istersiniz ?
Ben ilk defa TÜRMOB seçimlerinde,
bir başkan adayının ulusal kanallara
çıkarak meslekle ilgili yorum yaptığını
görüyorum. Hükümetin sivil toplum
örgütlerini baskı altında tutup, bu örgütleri kanatları altında tutma gibi bir
çabası var. Bunun çok büyük dezavantajları var. Toplumsal muhalefeti yok
etmeye çalışıyorlar şu anda. Bu da çok
tehlikeli bana göre.
128 / Eylül -Ekim 2010
“AVANTAJ OLACAKTIR”
Nispi temsil olduğu için TÜRMOB’un
yeni yönetiminde biz yer alamayabiliriz. Büyük olasılıkla TÜRMOB’un denetim kurulunda yer alırız. Nispi temsil
var oldukça biz de denetim kurulunda
olacağız gibi görünüyor. Bursa’nın bu
yapının dışında olması çok doğru bir
şey değil. Çağdaş Muhasebeciler Grubu Türkiye Örgütlenmesi de bu şekilde
düşünüyor. Bursa’nın yönetim kadrolarında yer alması gerektiğini düşünüyor.
“TEŞEKKÜR EDİYORUM”
-Sanlı’nın adaylığını TÜRMOB için
avantaj olarak mı görüyorsunuz?
-Röportajımızı sonlandırırken, iki
yıllık sürece dair neler söylemek istersiniz?
-Seçim sürecinde son viraja girilmişken, TÜRMOB’un son iki yılına
Kesinlikle öyle… Örgütlerin hafızalarını iyi bilmek lazım. Hafızalar da böyle
Bu süreçte Bursa Odamızı, gerek yerelde gerekse ülke çapında yürütmüş
bizzat tanıklık etmiş biri olarak, düşüncelerinizi alabilir miyiz?
örgütlerde tecrübeli insanların bulunmasından kaynaklanıyor. Sanlı’nın
başkanlığı, daha önce alınmış kararların uygulanmasından devam eden
projelerin tamamlanmasına kadar pek
çok konuda avantaj sağlayacaktır. Nail
Bey’in genel başkan olması TÜRMOB
için yönetimsel bazda, odalar bazında,
meslek ve meslek mensupları bazında
avantaj olacaktır.
olduğu çalışmalardan ötürü ben tebrik
etmek istiyorum. Başta başkanımız
ve yönetim kurulu üyelerimiz olmak
üzere, kurul ve komisyonlarda görev
yapan arkadaşlarıma, Oda çalışanlarımıza sizlerin aracılığıyla teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Başarılı bir süreç
geçirildiğini düşünüyorum. 20 yıldır
bu örgütün içindeyim. Her zaman da
olacağım. Nerede görev verirlerse, görevim olmasa da yine ben bu meslek
camiasının içinde olacağım. Elimden
gelen katkıyı da arkadaşlarıma vereceğim.
“TÜRMOB SİVİLLEŞİYOR”
12
ağırlıklı olarak, vergi ve öğretim görevlileri ile gelirler kontrolörleri aday
oldular genel başkanlık için. Ama artık,
TÜRMOB’ta da bir sivilleşme dönemi yaşanıyor diyebiliriz. TÜRMOB’da
ikinci defa serbest kökenli bir genel
başkan adayımız olacak. Nail Bey, çok
deneyimli bir meslektaşımız. Odaları,
mesleği, meslek mensuplarını, örgütü,
mesleğin uluslararası ilişkiler boyutunu iyi tanıyor. O yüzden Sanlı’nın genel
başkan olması, TÜRMOB için de bir
avantaj olur.
Bu dönemde genel başkanımız aday
olmayacak artık. DSP Genel Başkanı
olarak görevine devam etmek istiyor.
Yeni dönemde de Çağdaş Muhasebeciler Grubu’nun Türkiye örgütlenmesi,
genel başkan yardımcımız Nail Sanlı’yı
aday olarak uygun gördü. Serbest
kökenli ilk genel başkanımız Masum
Türker olmuştu. Bu dönem de inşallah
ikincisi oluyor. Bu da meslek açısından çok önemli aslında. Daha önceleri
“DENETİM KURULU”
-Seçimlerde Bursa’nın temsili hakkında ne düşünüyorsunuz?
BSMMMO’da
bayram buluşması
B
haber
haber
Bursa Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirler Odası’nın
(BSMMMO) BAOB Yerleşkesi’
nde gerçekleştirdiği geleneksel bayramlaşma töreni,
meslek mensuplarını bir araya
getirdi. Ailelerin de katıldığı
bayramlaşma töreninde, hoş
sohbetlere imza atıldı.
ursa Akademik Odalar Birliği
(BAOB) Yerleşkesi BSMMMO
Hizmet Binası’nda bayramın ikinci
günü gerçekleştirilen geleneksel
buluşmaya, meslek mensuplarının
yanı sıra aileleri de büyük ilgi gösterdi. Türkiye Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Yönetim Kurulu Üyesi Ali Ekber Kartum
ve BSMMMO yönetim kurulu üyelerinin de katılımıyla gerçekleşen bayramlaşma töreninde konuşan Oda
Başkanı Mesut Topcu, tüm meslek-
taşlarının ve ailelerinin bayramını
kutladı.
İYİ BİR FIRSAT
Bayramların dayanışma ve kaynaşmayı artırdığını dile getiren
Topcu, “Meslektaşlarımız bir nebze
olsun yoğun iş temposundan uzaklaşarak eşi, çocukları ve sevdikleriyle beraber oluyor. Bir araya gelerek
sevinçlerini paylaşıyor. Bayramın,
barış ve kardeşlik ortamına kat-
kı sağlamasını temenni ediyor, bu
vesile ile tüm meslektaşlarımın
ve Bursalı hemşerilerimin Şeker
Bayramı’nı kutluyorum” dedi. Bu
arada, tatlı ve içecek ikramının da
yapıldığı bayramlaşma töreni, hoş
sohbetlere sahne oldu. Özellikle
meslek duayenleriyle gençleri bir
masada buluşturan bayramlaşma
töreni, uzun süredir bir araya gelemeyen birçok meslek mensubu için
iyi bir fırsat oldu.
128 / Eylül - Ekim 2010
B
13
haber
B
haber
Büyük zafere
coşkulu kutlama
Büyük Taarruz’un 88’inci
yıldönümü, tüm yurtta olduğu gibi Bursa’da da coşkulu törenlerle kutlandı. 30
Ağustos Zafer Bayramı’nda
Atatürk Anıtı önünde gerçekleştirilen kutlama coşkusuna,
BSMMMO üyeleri de ortak
oldu.
128 / Eylül -Ekim 2010
Z
14
afer Bayramı, tüm yurtta olduğu gibi Bursa’da da coşkuyla kutlandı. Kutlama programı, 30 Ağustos sabahı Heykel’deki
Atatürk Anıtı’na çelenk sunulması
ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla
başladı. Devlet Bakanı Faruk Çelik,
Vali Şahabettin Harput, Garnizon ve
Jandarma Bölge Komutanı Zeki Es,
Büyükşehir Belediye Başkanı Recep
Altepe’nin yanı sıra kamu kurum ve
kuruluşlarıyla sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin de katıldığı törende, Türkiye Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Mü-
şavirler Odaları Birliği (TÜRMOB)
Yönetim Kurulu Üyesi Ali Ekber
Kartum, Bursa Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirler Odası (BSMMMO)
Başkanı Mesut Topcu, yönetim kurulu üyeleri Servet Kuru, Ali Çevdir
ve üyeler de hazır bulundu. Vali Şahabettin Harput, Garnizon ve Jandarma Bölge Komutanı Zeki Es ve
Büyükşehir Belediye Başkanı Recep
Altepe’nin törene katılan birliklerin
ve halkın bayramını kutlamasıyla
devam eden program, Orduevi’nde
tebriklerin kabul edilmesiyle sürdü.
COŞKULU YÜRÜYÜŞ
Program daha sonra tekrar Atatürk Anıtı önünde yapılan törenlerle
devam etti. Heykel’de vatandaşların
da katıldığı törende, Vali Harput,
Garnizon ve Jandarma Bölge Komutanı Es ile Başkan Altepe, tören
alanında askeri araçla tur atarak
Bursalıların zaferini kutladı. Saygı duruşu ve Büyükşehir Belediye
Bandosu’nun eşliğinde seslendirilen İstiklal Marşı ile başlayan tören,
günün anlam ve önemine ilişkin
yapılan konuşmalarla devam etti.
Konuşmaların ardından Büyükşehir Belediye Bandosu, Işıklar Askeri Hava Lisesi öğrencileri, Türkiye
Muharip Gaziler Derneği ile Türkiye
Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimler Derneği Bursa Şubesi üyeleri,
Bursa Mehter Takımı, Bursa Kılıç
Kalkan Halk Oyunları Derneği ve
Jandarma ekiplerinin tören yürüyüşü gerçekleşti.
“COŞKUYU YAŞIYORUZ”
Bu arada, günün anlam ve önemine ilişkin bir açıklama yapan
BSMMMO Başkanı Mesut Topcu da
“Bu yıl 88’inci yılını kutladığımız 30
Ağustos Zafer Bayramı’nın coşkusunu yaşıyoruz” dedi. BSMMMO
olarak, 30 Ağustos Zafer Bayramı
kutlamalarına ortak olduklarını
kaydeden Mesut Topcu, “İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terk etmesi
ve ülke topraklarının geri alınmasını
temsil eden Türkiye Cumhuriyeti’nin
ulusal bayramı 30 Ağustos Zafer
Bayramı, herkese kutlu olsun” diye
konuştu.
görüş
Burada aslında sürece ilişkin de değerlendirme yapmamız gerekiyor.
Çünkü anayasa değişikliğine dair tartışmaların önceden yapılıp Meclis’e
gelmesi ve oradan geçmesi gerekirken, TBMM çalışmasını ancak eksiği,
fazlası, yanlışı doğrusu ile tamamladı.
Sonra kamuoyu konuyu detayları
ile öğrenmeye başladı ve süreç giderek hükümete güvenoyu tartışmasına
döndü.
Muhalefetimizin anayasa değişikliği ile neleri elde edip, neleri elde
edemeyeceğimizi daha iyi anlatması
gerekirken, nedense eleştiri konusu
yapılanlar hükümetin icraatları oldu.
Oysa anayasa paketinde “yargı reformu” diye sunulan bölüm, ayrı tartışılıp
oylanabilse idi sonuç yine böyle mi çıkardı?
Burada şöyle bir soruyu da seslendirmemiz gerekiyor:
Sonuçlar alındı referanduma göre
demokratikleşme gerçekleşti, tamamlandı mı?
Oysa biz biliyoruz ki demokrasi ilerlemedir, gelişimdir.
Peki ilerleme ve gelişim kimlerle, nasıl olacaktır?
Devlet yönetiminde söz sahibi
olanlar bunu siyasi tercihleri doğrultusunda, hakim olma adına değil,
ilerleme, gelişim ve demokrasi adına
yapmalı ortaya koymalıdırlar.
Bakın bugün biz; YÖK’ün hala yerinde durduğu,
Yüzde10 seçim barajının hala devam ettiği,
Parti kapatmalarının hala yaşandığı,
Milletvekili dokunulmazlıklarının
kaldırılamadığı,
Tek parti devleti ve dayatmalarının
tekrar görülmeye başlandığı,
Laiklikten ve Avrupa Birliği’nden
uzaklaşan,
Gittikçe muhafazakarlaşan,
Siyasi iktidarın yargı kararlarını
açıkça eleştirdiği ve yargı sistemi
üzerinde etkinliğinin giderek yoğun
Servet KURU
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bursa SMMM Odası Sekreteri
[email protected]
laştırdığı bir Türkiye’de yaşıyoruz.
Bu anlayışta yukarıda bahsettiğim
durumların yaşandığı Türkiye’mizde
gelişim ve ilerlemeden nasıl bahsedeceğiz?
Ülkemizde farklı grup ve kimliklerin
olduğu gerçeğini asla inkar edemeyiz.
Tüm kesimlerin özgürce tartışabildiği, yönetimlere katılabildiği,
devlet kademelerinde yetkili olarak
görev aldığı, hiç kimsenin dışlanmadığı ve ötekileştirilmediği, baskı ve
dayatmaların olmadığı, sansürsüz
ve yönlendirilmeyen objektif haber
alma hakkının olduğu, tarafların birbirlerine düşman olmadığı ve yok
etme amacı gütmediği bir yaşam
varsa, demokratik bir devletten bahsedebiliriz.
Demokratik bir devlet için talimatla
bir anayasa yapılmaz, yapılamaz…
Çünkü anayasalar, toplumsal ihtiyaçların karşılanması için halkın isteğiyle
hazırlanan uzlaşı metinleridir…
Kaldı ki bunun adı çağdaş dünyada
tam demokrasi ve gerçek halk idaresidir…
Burada hiç unutmamamız gereken
bir başka önemli konu ise demokrasinin durağan olmadığı gerçeğidir.
Yaşam devam ettikçe gelişmektedir
ve gelişmelidir de.
Demokratikleşme de devam etmelidir.
Olanla yetinmek değil, olanı geliştirmek idealimiz olmalı.
“Ayranımız bu, yarısı su” demeyeceğimiz günler dileğimle mutlu ve sağlıklı kalın...
128 / Eylül - Ekim 2010
Oldukça ilginç bir referandum sürecini hep birlikte izledik.
Bir tarafta daha demokratik bir anayasa yapma iddiası ile yola çıkan siyasi
irade, diğer tarafta bugüne kadar değişiklik isteyen, daha fazla demokrasi
diyen ve siyasi kutuplaşma neticesinde kalmış karşı taraf. Başka bir ifade
ile siyasi iktidar ve yanında olanlar ile
karşısında olanlar.
Demokrasinin özü bireysel ve toplumsal özgürlüktür. Bu özgürlüğü
kurumlarda ve bireylerde kısıtlamak
demokrasi anlayışı ile bağdaşmamaktadır.
Yapılan değişiklikler her zaman daha
fazla demokrasi, daha fazla özgürlük
ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi
adına yapıldığı iddia edilir.
Anayasa değişikliği gündeme geldiğinde hangi platformlarda, hangi sivil
toplum örgütlerinin görüşleri alındı.
Kamuoyunda yeterince tartışıldı mı?
TBMM iradesi tam olarak bu değişikliğe yansıdı mı?
Ya da “biz anayasada sadece bunları değiştirmek istiyoruz ve böyle
yapmak istiyoruz” şeklinde mi halkın
önüne kondu?
Burada ilginç olan durumlardan biri
de bugüne kadar değişiklik isteyenlerin, değişikliğe karşı duruşu idi.
Acaba neden?
Bir başka ilginç durum ise hukukçu
bilim adamlarının anayasa değişikliğini
yorumlarken taraf oldukları kişi ve partilerin görüşünü ifade etme, destekleme çabaları idi.
Siyaset yapan insanlar, kaliteli bir
üretim için sivil toplum örgütlerinin
görüşünü öncelikli olarak almalı, onların talepleri doğrultusunda değişiklik
yapmalıydı.
Toplumsal mutabakata önem verilmeliydi. Bir ilin yüzde75 ile “hayır”
dediği, başka bir ilin yüzde75 ile “evet”
dediği konuda mutabakat sağlanmış
mıdır,
Ya da değişiklik yeterince özümsenmiş midir?
görüş
Ayranımız bu
yarısı su!..
B
15
haber
B
haber
Evet: Yüzde 58,
Hayır: Yüzde 42
Türkiye tarihi bir referandum
daha yaşadı. 30 yıl sonra yine
bir 12 Eylül’de bu kez hükümet
tarafından hazırlanan anayasa metni halk oylamasına
sunuldu ve değişiklik paketi
Türkiye genelinde yüzde 58,
Bursa’da ise yüzde 56 oy oranıyla kabul edildi.
12
128 / Eylül -Ekim 2010
Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda halkın Türkiye genelinde yüzde 58’i,
Bursa’da ise yüzde 56’sı anayasa değişikliğine “evet” dedi. Türkiye’nin
81 vilayetinden 63’ü anayasa deği-
16
şikliğine “evet” derken, 18’inde ise
“hayır” oyları belirginleşti. Bu 18 ili
ise, son yerel seçimlerde AKP’nin
kaybettiği Batı ve Akdeniz sahilindeki kentler oluşturdu. Güneydoğu
illerindeki evet oylarının oranı oldukça yüksek, referanduma katılım
oranları ise oldukça düşüktü.
Bursa’da referandum sonuçları ise
ilçelere göre farklılık arz etti. Bursa
ve Türkiye ortalamasının üzerinde
anayasa değişikliğine Büyükorhan
yüzde 81, İnegöl 73, Keles yüzde 73,
Gürsu yüzde 70, Harmancık yüzde
67, Orhaneli yüzde 66 ve Yıldırım
yüzde 63 ile “evet” dedi.
DİĞER İLÇELER
Osmangazi yüzde 56 oy oranıyla Bursa ortalamasını tuttururken,
anayasa değişikliğine Kestel yüzde 57, Orhangazi yüzde 52, İznik
yüzde 52, Yenişehir yüzde 50.46 ve
Gemlik yüzde 50.15 oy oranıyla yeşil
ışık yaktı. Anayasa değişik paketine
“hayır” diyen ilçeler ve oy oranları
ise şöyle:
“Karacabey evet yüzde 45-hayır
55, Mustafakemalpaşa evet yüzde
49.6-hayır yüzde 50.4, Mudanya
evet yüzde 39- hayır yüzde 61, Nilüfer evet yüzde 42, hayır yüzde 58.”
BAOB, “HAYIR” DEDİ
Hayrettin ÇAKMAK
AKP Bursa Milletvekili
Bu arada referandum öncesi Bursa Akademik Odalar Birliği
Yerleşkesi’nde (BAOB) yer alan 21
oda temsilcisi, ortak bir basın toplantısı düzenleyerek, anayasa değişikliğine ‘hayır’ diyeceklerini açık-
toplum kesimlerinin de görüşlerine
başvurulmamıştır” dedi.
ÖYMEN’DEN UYARI
Referandum öncesi CHP Bursa
Milletvekili Onur Öymen de CHP
Bursa İl Başkanı Gürhan Akdoğan ve
il yönetim kurulu üyeleriyle birlikte
Bursa Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nı (BSMMMO) ziyaret
etti.
Hükümetin referandumla Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üzerinde
etkili olmaya çalıştığını iddia eden
Onur Öymen, “Yargının tarafsızlı-
ğı, bağımsızlığı tehlikeye düşer ise
demokrasi de tehlikeye düşecektir.
Bunlar yargı bağımsızlığından, yargı
denetiminden, Danıştay’dan rahatsızlar. Referandumdaki 26 maddenin 24’ü süs madde. İstemediğimiz,
karşı çıktığımız diğer iki maddenin
etrafını elma şekeri gibi sardılar.
Adeta demokrasiye kelepçe takma
operasyonu yapılıyor” dedi.
AKP ZİYARETİ
Onur ÖYMEN
CHP Bursa Milletvekili
CHP gibi AKP Bursa Milletvekili
Hayrettin Çakmak da beraberinde,
AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı
Refik Özen ile birlikte referandum
öncesi BSMMMO’yu ziyaret etti.
Ziyarette yaptığı konuşmada muhasebeci ve mali müşavirlerin referandum ile ilgili görüşünü önemsedik-
lerini söyleyen AK Parti Osmangazi
İlçe Başkanı Refik Özen, parti olarak
da oyların evet yönünde olmasını
arzu ettiklerini kaydetti. Milletvekili
Hayrettin Çakmak ise “Referandum
öncesi yaşanan süreçte, muhalefetin bir başarısı var. Olayı vatandaşa
seçim gibi anlattılar. Bu mecrada
işin aslı tartışılmaz oldu. Sürecin bu
şekilde olmaması, biraz daha ciddi
boyutta olayın tartışılması lazımdı.
Aslında ciddi şekilde tartışılsaydı,
Meclis’te paket bu haliyle de kalmazdı” dedi.
ÇÖZÜMÜN ADRESİ
Öte yandan siyasi ziyaretlerde
konuşan BSMMMO Başkanı Mesut
Topcu da referandumun iktidar partisine güvenoyu haline dönüştüğünü dile getirerek, “Türkiye’de çözüm
üretemeyen bir siyaset yapısının
olduğunu düşünüyorum. Anayasa
değişikliği, parlamentoda çözüme kavuşturulmalıydı. Parlamento
bunu başaramıyor ve halka gidiyorsa, halk yetkisini eksiksiz kullanabilmeliydi. Madem yetki halkın, o
zaman hangi maddelere evet deyip
demeyeceğine de halk karar vermeliydi. Sorun, parlamentoda çözüme
kavuşturulsaydı, Türkiye bu kadar
gerilmezdi” dedi.
128 / Eylül - Ekim 2010
lamıştı. Bursa Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirler Odası Başkanı Mesut Topcu, Oda Yönetim Kurulu Üyeleri Özcan Dilekyiğit, Servet Kuru ve
TÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi Ali
Ekber Kartum’un da katıldığı ortak
basın açıklamasını okuyan BAOB
Dönem Sözcüsü Remzi Çınar, “Şu
anda referanduma sunulan Anayasa
değişiklik paketi, ne yazık ki siyasal
iktidarın kendi anayasasını topluma
dayatma anlayışının bir ürünüdür.
Değiştirilmek istenen anayasa değişiklikleriyle ilgili meslek örgütlerinin, sendikaların ve diğer örgütlü
B
haber
haber
17
haber
B
haber
Ailemiz büyüyor
128 / Eylül -Ekim 2010
BSMMMO tarafından BAOB
Yerleşkesi’nde düzenlenen
tören ile ruhsat almaya hak
kazanan 117 serbest muhasebeci mali müşavire belgeleri
verildi.
18
B
ursa Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler Odası (BSMMMO)
yorucu tempo ve eğitim sürecinin
ardından ruhsat almaya hak kazanan 117 meslek mensubu için BAOB
Yerleşkesi’ndeki hizmet binasında
tören düzenledi. BSMMMO Başkanı
Mesut Topcu ve yönetim kurulu üyelerinin de katıldığı etkinliğe ruhsat
almaya hak kazanan meslek mensupları ve aileleri de büyük ilgi gösterdi. Ruhsat töreninin açılış konuşmasını yapan BSMMMO Başkanı
Mesut Topcu, muhasebe mesleğinin
günümüzde en gözde mesleklerden
biri haline geldiğini kaydetti.
MESLEKİ GELİŞİM
“Bir meslek ancak o mesleği icra
eden meslek mensupları tarafından
yüceltilebilir” diyen BSMMMO Başkanı Topcu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mesleği yüceltmek her meslek
mensubunun en temel görevidir. Ve
göreviniz bugünden itibaren başlamış bulunmaktadır. Yani mesleği
daha üst noktalara taşımak konusunda şu andan itibaren bizlerle
aynı sorumluluğu paylaşıyorsunuz.
Sizler, mesleğin uluslararası standartlarda yapılmasını ve uluslararası
arenada meslektaşın rekabet edebilmesini sağlayacak mesleki gelişimi sağlayacaksınız.”
B
haber
haber
Konuşmasında mesleğin sorunlarından da bahseden Mesut Topcu, yeni
meslek mensuplarına şu tavsiyelerde
bulundu: “Çok zor şartlarda elde ettiğiniz bu ruhsat, sizin ayrılacağınızdır.
Ruhsatınızı başkalarına kullandırmayın. Meslek etik kurallarına uygun davranın. Müşteri kazanmak adına fiyat
rekabeti yapmayın.” Tören, düzenlenen kokteyl ve açılış konuşmalarının
ardından ruhsat almaya hak kazanan
meslek mensuplarına ruhsatlarının verilmesiyle sona erdi.
128 / Eylül - Ekim 2010
AYRICALIĞINIZ
19
haber
B
haber
5’inci yılında TFRS
uygulamaları
zorunlu TFRS Uygulamasının İlk 5
Türkiye Muhasebe StandartYılına İlişkin Değerlendirmesi’ koları Sempozyumu’nun 14’ünnusu masaya yatırılırken, Ankara
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ercan
cüsü, İzmir SMMM Odası ev
Bayazıtlı’nın başkanlığını yaptığı
sahipliğinde, ‘Türkiye Zorunlu ikinci oturumda ise ‘Dünyadan ve
Ülkemizden UFRS Araştırmaları:
TFRS Uygulaması’nın 5’inci
Temel Bulgular’ konusu ele alındı.
Yılı, Kazanımlar, Sorunlar,
Beklentiler ve Öneriler’ başlığı FARKLI KONU BAŞLIKLARI
altında, Kıbrıs’ta gerçekleşti.
Sempozyumun üçüncü oturumu
T
128 / Eylül -Ekim 2010
ÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi
Ali Ekber Kartum, BSMMMO
Başkanı Mesut Topcu, Oda Yönetim
Kurulu Üyesi Ali Çevdir, Denetleme
Kurulu Üyesi Rıdvan Demir ve Disiplin Kurulu Sekreteri Nesrin Yezer’in
de katılımıyla Girne’de gerçekleşen
sempozyuma meslek mensupları
büyük ilgi gösterdi.
Sempozyumun açılış oturumunu
TÜRMOB Genel Başkan Yardımcısı Nail Sanlı gerçekleştirdi. İlk
oturumda, ‘TMSK’nın ülkemizdeki
20
İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden
Prof. Dr. Cengiz Erol’un başkanlığında ‘Düzenleyiciler Gözüyle
Ülkemizdeki Zorunlu TFRS Uygulamasına Genel Bakış’, dördüncü
oturumu Ankara SMMM Odası
Başkanı Mehmet Koç’un başkanlığında ‘TMS-1’e Göre Kapsamlı
Gelir Tablosu’, beşinci oturumu
BSMMMO Başkanı Mesut Topcu
başkanlığında ‘TMS-7-Nakit Akış
Tablosu-Açıklamalar ve Örnek Uygulama’, altıncı oturumu İSMMMO
Başkanı Yahya Arıkan’ın başkanlı-
XIV. Muhasebe Standartları sempozyumunda 5. oturum başkanlığını
Oda Başkanımız Mesut TOPCU yaptı.
ğında ‘Uygulayıcılar ve Kullanıcılar
Gözüyle Ülkemizdeki Zorunlu TFRS
Uygulamasına Genel Bakış’, yedinci
oturumu ‘TMS 21-Kur Değişiminin
Etkileri’, sekizinci oturumu ‘TMS
27-Konsolide ve Bireysel Finansal
Tablolar’, dokuzuncu oturumu Prof.
Dr. Tuğrul Tüfekçi’nin başkanlığında,
‘Türk Üniversitelerinde TFRS Eğitimi’, son oturumu ise Dokuz Eylül
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nergis
Tek’in başkanlığında ‘Dünyada
UFRS Gündemi’ başlığı altında gerçekleşti. Sempozyum, ‘Sürdürülebilir ve Güvenilir Finansal Raporlama
Sistemi’nin Gereklilikleri’ konulu
panel ile sona erdi.
B
haber
haber
Muhasebe tarihi
masaya yatırıldı
Muhasebe ve Finansman Öğretim Üyeleri Bilim ve Araştırma Derneği (MUFAD) tarafından düzenlenen, ‘2. Balkanlar
ve Ortadoğu Ülkeleri Denetim
ve Muhasebe Tarihi Konferansı’ İstanbul’da gerçekleşti.
‘
Türkiye genelindeki SMMM ve
YMM Oda temsilcileri ile meslek
mensuplarının büyük ilgi gösterdiği
konferans, 40 ülkeden yaklaşık 600
konuğun katılımıyla gerçekleşti.
Sempozyumun konferans başkan-
lığını ve açılış konuşmasını yapan
Prof. Dr. Oktay Güvemli, eğitim
programının iki ana gündem maddesinden ilkinin iktisadi-mali küreselleşmenin daha da önemli kıldığı
muhasebe denetimi, diğerinin ise
muhasebe tarihi olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Güvemli yaptığı açıklamada, İstanbul’un 2010 yılında
Avrupa’nın Kültür Başkenti olarak
ilan edilmesinin, konferansın bu
kentte yapılması kararlarını etkilediğini belirtti. Prof. Güvemli, “21. yüzyıla girildiğinde ekonomik küresel-
leşme, Balkanları ve Ortadoğu’yu,
Avrupa Birliğindeki gelişmeler bağlamında, muhasebe kayıt ve denetim düzeninde değişim sürecine
yönlendirmiştir.
Afrika, Orta Doğu ve Güneydoğu
Asya ülkeleri de benzer ihtiyaçlar ile
karşı karşıyadır. Bu sebeple konferans, geniş bir coğrafyada duyulan
ihtiyaca yönelik düzenlenmektedir”
diye konuştu.
128 / Eylül - Ekim 2010
Dünden Bugüne Muhasebe Denetimi ve Kültürü’ teması çerçevesinde İstanbul Harbiye Askeri
Müze ve Kültür Sitesi’nde gerçekleştirilen ‘2. Balkanlar ve Ortadoğu
Ülkeleri Denetim ve Muhasebe Tarihi Konferansı’nda BSMMMO’yu
temsilen Başkanı Mesut Topcu katıldı. BSMMMO Yönetim Kurulu Üyeleri Özcan Dilekyiğit, Servet Kuru,
Erdinç Doğan, Ali Nazım Tekelioğlu
ve Ali Çevdir’in de bulunduğu konferansa, Denetim Kurulu’ndan Doğan
Yılmaz, Bircan Kılıç ve Rıdvan Demir, Disiplin Kurulu’ndan ise Ahmet
Süleyman Güzey ve İmdat Atak da
katıldı.
21
haber
B
haber
AYÖP’ten
destek çağrısı
Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu (AYÖP)
Şube Sözcüsü Ümit Varol,
yaklaşık 320 bin öğretmenin
kadro beklediğini belirterek,
“Yasal yoldan sürdürdüğümüz mücadelemiz başarıyla
sonuçlanana kadar eylemlerimize kararlılıkla devam edeceğiz” dedi.
128 / Eylül -Ekim 2010
Ç
22
eşitli eylemlerle kamuoyunun
dikkatini çeken AYÖP üyeleri, kangrene dönüşen sorunlarına
çözüm bulmak için destek turlarını sürdürüyor. Bu çerçevede sivil
toplum örgütleri, siyasi partiler ve
basın kurumları nezdinde destek
arayışına giren ataması yapılmayan
öğretmenler, Bursa Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nı
(BSMMMO) da ziyaret ederek sıkıntılarına dikkat çekti. BSMMMO
Başkanı Mesut Topcu ev sahipliğinde, Oda Hizmet Binası’nda gerçekleşen ziyarette konuşan AYÖP Şube
Sözcüsü Ümit Varol, Türkiye’de Milli
Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre 254 bin öğretmen açığının bulunmasına rağmen, yaklaşık
320 bin öğretmenin kadro beklediğini belirtti.
Bakanlığın yılda 30 bin öğretmen
atayabileceğini açıkladığını da kaydeden Ümit Varol, “Mademki 254
bin öğretmen açığınız varsa niçin
bizim gibi bekleyen 320 bin öğretmenin atamasını yapmıyorsunuz?
Bununla ilgili bir açıklama bekliyoruz. Bizim asıl amacımız, KPSS sınavında kopya çeken veya soruları
sızdıran kişilerin bulunması” dedi.
EYLEMLERİMİZE DEVAM
EDECEĞİZ
Platform üyesi Ayça Topsakal`ın
da katıldığı ziyarette kadrolu öğretmenlerin yaklaşık 3`te biri oranında
ücret aldıklarını dile getiren Varol,
kadro ve geçim sıkıntısı nedeniyle
çok sayıda arkadaşlarının intihar ettiğine işaret etti.
Bursa ve Türkiye genelinde çok
sayıda öğretmenin güvenceden
yoksun bir şekilde ücretli olarak çalışmak zorunda kaldığını ifade eden
Ümit Varol, bugüne kadar yaptıkları
gibi haklarını almak için mücadele
etmeye devam edeceklerini vurguladı. Çeşitli eylemlerle seslerini
duyurmaya çalıştıklarını ve imza
kampanyası başlattıklarını söyleyen
Varol, taleplerini ise şöyle sıraladı:
“Ücretli öğretmenliğin ve benzeri
esnek üretim biçimlerinin koşulsuz
olarak kaldırılmasını, Bakanlığın
açıkladığı öğretmen açığının acilen
tam gün kadrolu ve güvenceli biçimde istihdamının sağlanmasını istiyoruz. Bu süreçte bizim durumumuzda
olan veya destek vermek isteyen
herkesi meşru ve haklı mücadelemizde yanımızda olmaya davet ediyoruz. Yasal yoldan sürdürdüğümüz
mücadelemiz başarıyla sonuçlanana kadar eylemlerimize kararlılıkla
devam edeceğiz.”
EĞİTİM PAYI ARTIRILMALI
Makamına gerçekleşen ziyaretten
memnun kaldığını söyleyen Oda
Başkanı Mesut Topcu da bütçeden
eğitime ayrılması gereken payın artırılması gerektiğini bildirdi. Topcu,
“Öğretmensiz okullar varken, 320
bin öğretmenin atamasının yapılmaması düşündürücüdür” diye konuştu.
Birikmiş borçlara
taksit kolaylığı
B
haber
haber
BSMMMO’nun borçlu üyelere
yönelik sunduğu, birikmiş aidat borçlarının taksitle ödenmesini sağlayan kolaylık,
üyelerden ilgi gördü. Birikmiş
borçlarını taksitle ödemek isteyen 917 üye Oda’ya gelerek,
aidat borcunu taksitlendirdi.
ursa Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirler Odası’nın
(BSMMMO) 20. Olağan Genel
Kurulu’nda alınan karar doğrultusunda, 31 Mayıs 2010 tarihi itibariyle aidat borcu bulunan üyelerin
birikmiş borçlarına sağlanan taksitle
ödeme kolaylığı, 2 Ekim tarihinde
sona erdi. 31 Mayıs 2010 tarihine
kadar olan birikmiş tüm borçlarını
aylık eşit taksitler şeklinde ödemek
isteyen meslek mensuplarının bu
haklarını kullanmalarını değerlendiren BSMMMO Saymanı Erdinç
Doğan, “Ekonomik krizin etkisiyle
aidat borcu biriken üyelerimizin
durumları dikkate alınarak, 20. Olağan Genel Kurulumuzda Odamıza
vadesi geçmiş borcu bulunan üye-
BSMMMO Saymanı Erdinç Doğan, aidat borçlarını
taksitlendirme işlemini gerçekleştiren üyelere teşekkür etti.
lerimize yönelik, ödeme kolaylıkları
getirilmişti.
Buna göre, 31 Mayıs 2010 tarihi
itibariyle borcu bulunan üyelerimiz, asıl borçlarına, bu tarihe kadar tahakkuk etmiş faiz borçlarının
eklenmesi suretiyle hesaplanan
toplam borç tutarını 31 Mayıs 2011
tarihine kadar aylık eşit taksitler
halinde ödeyebileceklerdi. Bu fırsattan yararlanmak isteyen 917
meslek mensubumuz, bizzat Fomara ve BAOB Yerleşkesi’ndeki Oda
Hizmet Binamıza gelerek, bu im-
kandan yararlandı” dedi. Birikmiş
borçlara yönelik yapılan bu uygulamanın, gerek üyeler gerekse Oda
açısından büyük önem taşıdığını ifade eden Erdinç Doğan, “Genel Kurulumuzda aldığımız karar ile üyelerimiz birikmiş borçlarını 31 Mayıs
2011 tarihine kadar taksitle ödeme
kolaylığı bulurken, Odamız da tahsilatın hızlanması konusunda avantaj
sağlamış oldu” dedi. Doğan, aidat
borcu bulunan üyeleri, önümüzdeki
süreçte borçlarını zamanında ödemeleri konusunda duyarlı olmaya
davet etti.
Birikmiş borçlarını taksitle ödemek isteyen üyeler, Fomara ve BAOB Yerleşkesi’ndeki
Oda Hizmet Binasına gelerek bu imkandan yararlandı.
128 / Eylül - Ekim 2010
B
23
haber
B
haber
Önce eğitim
BSMMMO- 2010 yılı ikinci
dönem ‘Staja Başlama Hazırlık Kursu’ Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi’nden Öğretim Görevlisi Adem Yıldırım’ın ‘Finansal Muhasebe’ dersiyle başladı.
Y
128 / Eylül -Ekim 2010
eni dönemde de BSMMMO
tarafından düzenlenen eğitim
programları hız kesmedi. Bu çerçevede planlanan BSMMMO- 2010 yılı
ikinci dönem ‘Staja Başlama Hazırlık
Kursu’, BSMMMO Fomara Hizmet
Binası’nda start aldı. Kursun açılışında TESMER Başkan Yardımcısı Ş.
Nuri Acı da hazır bulundu. Ders öncesi kursiyerlere sınav ve staj hakkında kısaca bilgi veren Ş. Nuri Acı,
“Başarılı olmak tamamıyla sizin elinizde. Gerekli özen ve dikkati gösterir, ciddi olarak bu sınava hazırlanırsanız, başarılı olmamanız mümkün
değil. Tabi ki sınavda zorluk derecesi
24
yüksek ve çok basit sorularla da
karşılaşacaksınız. Ama iyi hazırlanırsanız, bu sınavı rahatlıkla aşarsınız.
Süreç zor da olsa, sona ulaştığınızda
bütün bunlara değecek olduğunu
göreceksiniz” diye konuştu.
BU BİR YARIŞ
UT İİBF Öğretim Görevlisi Adem
Yıldırım da mali müşavirlik mesleğinin günümüzde kariyer mesleği haline geldiğini söyledi. Mali müşavirliğin herkesin yapabildiği değil, belli
aşamaları geçenlerin yapabildiği bir
meslek olduğunu dile getiren Adem
Yıldırım, “Bu yüzden günümüzde
intiba gören, kazanan ve kazancı iyi
olan bir meslek” dedi.
Kursiyerlere sınav hakkında da bilgi veren Yıldırım, “Bildiğiniz gibi bu
sınav bir yarışma sınavı. Birbirinizle
yarıştığınız ve çan eğrisinin uygulandığı bir sınav. Siz herkes kadar çalışırsanız bu sınavı kazanamayacak,
herkesten biraz fazla çalışırsanız bu
sınavı kazanacaksınız. Bu iki aylık
süreçte yoğun bir çalışma temposuna girip de sınavı kazanamayan kişiye pek rastlamadım” diye konuştu.
SINAV 6 KASIM’DA
Oda bünyesinde düzenlenen kursta, derslerin üniversite camiasından
konusuna hakim akademisyenlerce
işlendiğinden bahseden Yıldırım,
“Yıllardır Odanın kurslarında görev
almış ve bu işi kendilerine dert edinmiş akademisyenler derslerinize girecek. Eğitimler de hedefe uygun.
Çalışanlar kolaylıkla başarılı olacaktır” dedi.
Bu arada, BSMMMO Fomara Hizmet Binası’nda 2 Eylül 2010 tarihinde başlayan 2010 yılı ikinci dönem
‘Staja Başlama Hazırlık Kursu’ 1
Kasım 2010 tarihinde ‘Mali Analiz’
dersiyle sona erecek. Toplam 184
saatten oluşan kurs programının
sonunda kursiyerler, 6 Kasım 2010
tarihinde İstanbul ve Ankara’da
gerçekleşecek olan ‘Staja Başlama
Sınavı’na katılacak.
B
haber
haber
Yeni bir muhasebe
kültürü şekilleniyor
Sakarya Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler Odası’nın (SMMMO) Serdivan ilçesinde yaptıracağı hizmet
binasının temeli, düzenlenen törenle atıldı.
Türkiye Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB)
Genel Başkanı’nın yanı sıra SMMM
ve YMM Odalarının yöneticilerin
de katıldığı temel atma töreninde,
BSMMMO Başkanı Mesut Topcu,
yönetim kurulu üyeleri Servet Kuru
ve Ali Çevdir de hazır bulundu. Hiz-
met binasının temel atma töreninde
konuşan TÜRMOB Genel Başkanı
Masum Türker, dünyada yeni bir
muhasebe kültürünün şekillendiğini
belirtti. Oluşan yeni muhasebe kültürünün yalnız yerel veya ulusal faaliyetle yetinmediğini, uluslararası
düzeyde faaliyet gerektirdiğine işaret eden Türker, ‘’Sakarya’da kredi
alan bir kişinin finansal tabloları kredi aldığı bankanın tablolarını etkilediği gibi o banka da dünyada bulduğu fonlardan dolayı Sakarya’daki bir
işletmenin varlığını etkilemektedir.
Yeni kültüre baktığınız zaman en
önemli yapısı şeffaflık, açıklık ve
kamu yararını sağlamaktır’’ dedi.
MUHASEBE KÜLTÜRÜNDE
dikkati çeken Türker, ‘Bu yeni kültürün nasıl pekiştirilip, yaygınlaşacağı
konuşulacak. Türkiye’de 23 ve 24
Eylül’de Ankara’da ‘Güçlü ve Özgür
Bir Ülke İçin Muhasebe Kültüründe
Devrim’ başlığı altında muhasebe
kongresini topladık. Buradaki sonuçları Malezya’da sunacağız’ diye
konuştu.
Konuşmaların ardından Türker, Sakarya Valisi Mustafa Büyük ve protokol üyeleri, hizmet binasının temelini attı. 700 metrekarelik temel
üzerine inşa edilecek bina, bin 600
metrekarelik kapalı alanıyla hizmet
verecek. 3 kat olarak inşa edilecek
binada 300 kişilik konferans salonu
da bulunacak.
Birkaç ay sonra Malezya’da 7 bin
muhasebecinin bir araya geleceğine
128 / Eylül - Ekim 2010
TÜRMOB Genel Başkanı Masum Türker, dünyada yeni bir
muhasebe kültürünün şekillendiğini belirtti.
25
haber
B
haber
Torba değil,
çorba yasa
128 / Eylül-Ekim 2010
Vergi Usul, Gelir Vergisi, Damga Vergisi ve Gider Vergileri
Kanunları’nda yapılan değişiklikleri değerlendiren TESMER
Bursa Şubesi Başkan Yardımcısı
Smmm. Şahap Nuri Acı, “Çıkarılan yasa torba yasa değil,
adeta çorba yasadır. Yasa
koyucuların daha dikkatli davranmaları gerektiğini düşünüyorum” dedi.
26
Smmm. Ş. Nuri ACI
S
mmm. Şahap Nuri Acı ve
Smmm. Tolga Bacak, “6009
Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun” konulu düzenlenen
seminer programının konuşmacısı
oldu. BSMMMO Hizmet Binası’nda
meslek mensuplarının yoğun katılımıyla gerçekleşen seminerde
BSMMMO Başkanı Mesut Topcu,
Yönetim Kurulu Üyeleri Özcan Dilekyiğit, Servet Kuru ve Ali Çevdir
de hazır bulundu.
Seminerde ilk olarak söz alan
Smmm. Şahap Nuri Acı, “6009 Sayılı Yasa ile özellikle Torba Kanun
şeklinde çıktığı için gözden kaçabileceğine inandığım Vergi Usul
Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu,
Damla Vergisi Kanunu ve Gider
Vergileri Kanunu’nda yapılmış
olan değişikliklerle ilgili genel bir değerlendirme yapacağım.
Sayısal olarak bakıldığında çok fazla
değişiklik olmasa
da örneğin, Vergi
Usul Kanunu’nda
mükellef haklarına
yönelik yapılmış
değişikliklerle ilgili meslektaşların
dikkat etmesi gereken birtakım hususlar var” dedi.
İNCELEME HÜKÜMLERİ
“Örneğin incelemelerde birtakım
değişiklikler yapıldı” diyen Şahap
Nuri Acı, şöyle devam etti:
“İncelemenin başladığı tarihte tutanağa bağlanması noktasında birtakım hükümler getirildi. Böylece
incelemelerin ne zaman başladığı
konusundaki tereddütler ortadan
kalkacak.
Ancak bununla ilgili bir netlik olmaması eleştiri konusu. Diğer bir
eleştiri konusu da incelemeler süreye bağlandı. Sınırlı olanlarda 6 ay,
B
haber
haber
İPTAL EDİLMİŞ MADDELER
Smmm. Tolga Bacak da 3 maddede
üç adet önemli değişiklik olduğunu
dile getirerek, “Bunların tamamı Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş maddelerin yeniden düzenlenmiş
şekilleri. Bunlar ücret tarifelerindeki
değişiklikler, yatırım indirimi konusundaki değişiklik ve sermaye piyasası
araçlarındaki stopaj yükümlülüğünün
sıfıra indirilmesiyle ilgili değişikliklerdir” diye konuştu.
128 / Eylül - Ekim 2010
tam incelemelerde 1 yılda bitirme zorunluluğu getirildi. Ama mesela, yasa
hükmünde bu sürelere uyulmaması
durumunda ne türden bir yaptırım
uygulanacağı konusunda bir açıklama
yok. Bu da bence bu yasal düzenlemenin şekli bir yasal düzenleme olarak
kalacağını gösteriyor.”
Soru-cevap şeklinde devam eden
seminerin sonunda, BSMMMO Başkanı Mesut Topcu, Şahap Nuri Acı’ya,
BSMMMO Sekreteri Servet Kuru da
Tolga Bacak’a günün anısına plaket
takdim etti.
Smmm. Tolga BACAK
27
haber
B
haber
Doğru sanılan
yanlışlar !..
Gelirler Başkontrolörü İrfan
Vural, AR-GE mevzuatıyla
ilgili, yalnızca mükellef ve
muhasebeciler nezdinde değil
tüm uygulayıcılar nezdinde
bir algılama sıkıntısı olduğunu
söyledi…
128 / Eylül -Ekim 2010
Serdar AKIN
Gelirler Kontrolörü
28
G
elirler Başkontrolörü İrfan Vural ve Gelirler Kontrolörü Serdar Akın, Bursa Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirler Odası (BSMMMO)
tarafından düzenlenen ‘AR-GE Faaliyetlerine Yönelik Vergisel Teşvikler’
konulu seminerin konuşmacısı oldu.
BAOB Yerleşkesi’ndeki hizmet binasında, BSMMMO yönetim kurulu
üyelerinin de katılımıyla gerçekle-
şen seminerin açılış konuşmasını
Oda Sekreteri Servet Kuru yaptı.
Meslek mensuplarının da yoğun
katılımıyla gerçekleşen seminerde
ilk olarak söz alan Gelirler Kontrolörü Serdar Akın, AR-GE faaliyetleri
kapsamında, Türkiye’de uygulanmakta olan vergi mevzuatındaki
teşviklerden bahsetti. Konuşmasında, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nda düzenlenen
Servet KURU
Bursa SMMM Odası Sekreteri
vergisel teşviklere değinen Gelirler
Kontrolörü Akın, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Gelir Vergisi Kanunu
kapsamındaki AR-GE indirimleri
hakkında bilgi verdi.
DİKKAT VE ÖZEN
5746 Sayılı Kanun kapsamında,
AR-GE indirimi, Gelir Vergisi Stopa-
İrfan VURAL
Gelirler Baş Kontrolörü
B
haber
haber
var. Dolayısıyla mükelleflerin, uygulayıcıların ve muhasebecilerin özellikle
uygulama yaparken çok dikkatli ve
özenli davranmaları gerekiyor.
Uygulayıcıların, konuyla ilgili tüm düzenlemeleri, araştırmaları gerektiğini
söyleyebilirim” dedi. Konuşmasında,
mevzuatla ilgili bir algılama sıkıntısı
olduğunun da altını çizen Gelirler Baş-
kontrolörü Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sadece mükellef ve muhasebeciler nezdinde değil. Genel olarak, tüm
uygulayıcılar nezdinde karşılaşılan bir
sıkıntı bu. O yüzden, mutlaka ve mutlaka AR-GE teşvikleriyle ilgili bir durum
varsa muhasebecilerimizin buna ayrıca
bir özen göstermesi gerekir.”
128 / Eylül - Ekim 2010
jı Teşviki ve sıklıkla karşılaşılan uygulama hatalarıyla dikkat edilmesi gereken
hususların masaya yatırıldığı seminerde söz alan Gelirler Baş Kontrolörü İrfan Vural da, “Özellikle mükelleflerimizin dışarıdan, kamu kuruluşlarından ve
vakıflardan aldıkları destekleri değerlendirmede hata yaptıklarını görüyorum. AR-GE Mevzuatıyla ilgili olarak,
ciddi şekilde doğru sanılan yanlışlar
29
haber
B
haber
Herkes korkuyor!
Doç. Dr. Murat Erdoğan,
özellikle eğitim programlarıyla Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (UFRS)
konusunda şirketlere destek
verdiklerini söyleyerek, “Bu
süre zarfında gördüğümüz
tek şey korkmak. Herkes
korkuyor. Ama önemli olan
UFRS’nin nasıl yönetileceğini
bilmek” dedi.
D
128 / Eylül -Ekim 2010
oç. Dr. Murat Erdoğan, özellikle eğitim programlarıyla
30
Uluslararası Finansal Raporlama
Standartları (UFRS) konusunda şirketlere destek verdiklerini söyleyerek, “Bu süre zarfında gördüğümüz
tek şey korkmak. Herkes korkuyor.
Ama önemli olan UFRS’nin nasıl yönetileceğini bilmek” dedi.
Doç.
Dr.
Murat
Erdoğan,
BSMMMO’nun BAOB Yerleşkesi’
ndeki hizmet binasında, ‘UFRS Nedir? Nasıl Yönetilir?’ konulu bilgilendirme toplantısı düzenledi. Oda
yönetim kurulu üyelerinin yanı sıra
meslek mensuplarının da yoğun
katılımıyla gerçekleşen toplantıda
konuşan Doç. Dr. Murat Erdoğan,
UFRS hakkında önemli bilgiler verdi. Doç. Dr. Erdoğan, UFRS yönetimiyle ilgili yaklaşık 3 yıldır üzerile-
rinde çalıştıkları ve tamamladıkları
yazılım hakkında bilgi verdi.
VUK ÜZERİNE KURULU
Türkiye genelinde altı yıldır
UFRS’ye yönelik, seminer ve konferans gerçekleştirdiklerini, şirketlere destek verdiklerini dile getiren
Erdoğan, “Bu süre zarfında ise gördüğümüz tek şey korkmak. Herkes
korkuyor. O yüzden bugünkü toplantımızı UFRS nedir ve nasıl yönetilir üzerine kurduk. Asıl önemli olan
UFRS’nin nasıl yönetileceği konusu”
diye konuştu.
Erdoğan, UFRS’yi bilmek için gerekli olan en önemli şeyin VUK’u bilmek olduğunu kaydeden Erdoğan,
sözlerine ekledi.
B
Güçlü muhasebe,
özgür Türkiye
T
ürkiye Muhasebe Kongresi’nin
18.’si, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali
Müşavirler Odaları Birliği’nin (TÜRMOB) organizasyonuyla Ankara’da
gerçekleşti. BSMMMO’yu temsilen
Oda Başkanı Mesut Topcu, Oda Yönetim Kurulu Üyeleri Ali Nazım Tekelioğlu ve Ebubekir Şimşek’in de
katıldığı etkinlikte, Disiplin Kurulu
Başkanı Halil Erdoğan, Denetim
Kurulu Üyesi Bircan Kılıç, TESMER
Yönetim Kurulu Üyesi Nalan Can ve
Haksız Rekabetle Mücadele Kurulu
Üyesi Ayşe Şahin de hazır bulundu.
HER ŞEY ŞEFFAFTIR
SMMM ve YMM Oda temsilcileri ile meslek mensuplarının yoğun
katılımıyla gerçekleşen kongrenin
açılış konuşmasını yapan TÜRMOB
Genel Başkanı Dr. Masum Türker,
önceki dönemlerde denetçi kimliğinin geri plana itildiğini, herkesin
denetçi olabileceğinin düşünüldüğünü, ancak dünyadaki gelişmelerin bu anlayışın ne kadar yanlış
olduğunu ortaya koyduğunu ifade
etti. Meslek mensuplarının bugün
gerek Türkiye’de, gerekse uluslararası alanda ekonomik gelişmelerde
önemli adımlar attığını kaydeden
Türker, özgür ve güçlü bir Türkiye’ye
giden yolun da muhasebe kültüründen geçtiğini belirtti.
“Bir ülkede muhasebe mesleği
güçlüyse sermaye piyasaları da güç-
lüdür” diyen Türker, konuşmasını
şöyle sonlandırdı:
“Muhasebe mesleği güçlüyse
bankaları kimse hortumlayamaz.
Ticaret erbabına kimse baskıda bulunamaz. Çünkü muhasebe mesleği
güçlüyse her şey şeffaftır. Kamuoyuna açıktır. Çünkü bu meslekte ne
yaparsak yapalım kamu yararını, çıkarını ön planda tutuyoruz.”
128 / Eylül - Ekim 2010
TÜRMOB Genel Başkanı Dr.
Masum Türker, “Bir ülkede
muhasebe mesleği güçlüyse
sermaye piyasası güçlüdür.
Bankaları kimse hortumlayamaz. Ticaret erbabına kimse
baskıda bulunamaz” dedi.
haber
haber
31
B
röportaj
röportaj
B
128 / Eylül - Ekim 2010
ilanço Dergisi, ruhsatıyla hesaba gömülenlerin değil, hayata
kulaç atanların, müziği
hayatının baş köşesine oturtanların, renkleri hayatına
yansıtanların, sesiyle mest
edenlerin özetle farklı beceri
ve sanatı yaşamıyla bütünleştiren meslek mensuplarının hayatlarına yolculuğa çıkıyor. Eğer, “gelin hayatıma
bir de bu pencereden bakın”,
“yaşadıklarım anlatılmaya,
paylaşılmaya değer” diyorsanız, ruhsatınızla değil,
hikayelerinizle sizleri sayfalarımızda konuk edelim.
Emin
SEZGİN
“
32
Elde ettiği mesleki ruhsatını alıp, daktilo ve hesap
makinesiyle hayatın bir kenarına çekilmemiş O…
Hayatın O’nu ertelemesine, kulaçlarıyla karşı çıkmış…
66 yıllık ömrüne yüzme şampiyonluğu ve 21 madalya
sığdırmış…
“
Hesabın stresine
kulaç atıyor...
elin hep birlikte, kazandığı
bütün madalyaları tek torunu
olan Ayça’ya adayan, torununun adı
her geçtiğinde gözleri dolan Emin
Sezgin’in hayatına 2 sayfalığına da
olsa konuk olalım…
“SERBEST
MUHASEBECİYİM”
- Öncelikle bize ve Bursa Bilanço
okurlarına kendinizi tanıtabilir misiniz? Emin Sezgin kimdir?
-1944 yılında Mudanya’da doğdum. İlk ve ortaokul tahsilimi
Mudanya’da tamamladım. O zamanlar Mudanya’da lise olmadığı
için Bursa’ya geldik. Lise öğrenimimi Bursa’da tamamladım. Yine
benim dönemimde Bursa’da üniversite olmadığı için mecburen üniversite eğitimim için İstanbul’a gittik. Üniversite hayatım İstanbul’da
geçti. Edebiyat Fakültesi Sosyoloji
Bölümü’nden mezun oldum. Üniversite eğitimimin ardından İktisat
Fakültesi’nden işletme ve muhasebe üzerinde sertifika aldım. Şu an
da serbest muhasebeci olarak görev
yapıyorum. Biri kız, biri erkek iki çocuk babasıyım.
“OKURKEN DE ÇALIŞTIM”
-İş hayatına nasıl adım attınız?
-Okulum devam ederken, bir muhasebe bürosunda yardımcı eleman
olarak iş hayatına adım attım. 1981
senesine kadar İstanbul’daydım.
İstanbul’da bazı özel firmalarda
muhasebe müdürlüğü yaptım. 1981
yılında Bursa’ya geldim. Ağabeyim
(İsmail Hakkı Sezgin) o zaman yanına yardımcı olarak beni ve kardeşimi (Mustafa Metin Sezgin) almak
istedi. Sonra Bursa’daki büromuzda
muhasebe ve avukatlık üzerine çok
güzel işler yürüttük. Bu zaman içersinde binlerce şirket kurduk. 2002
yılında ben özel bir fabrikada idari
ve mali koordinatörlük vazifesi yapmak üzere, bürodan ayrıldım. 2009
yılına kadar görevimi sürdürdüm.
“BİZİ DENİZE ATTILAR”
-Sporla tanışmanız nasıl oldu?
-Benim sporla tanışmam aslında
çocukluğa dayanıyor. En büyük hobim olan yüzme ile tanışmam ise ilginç bir olaya dayanıyor. Ağabeyim
ve arkadaşı, kardeşimle beni bir gün
Mudanya’da sandala bindirdi. Denizde epey bir açılmıştık ki birden
bizi denize attılar. Yüzme bilmiyorduk. Kardeşimle suda öylece kalakaldık.
Yüzmekten başka çaremiz yoktu.
Mecburen yüzmeyi öğrendik. Hatta
sahile kadar yüze yüze gittik. Böylece yüzmeyi o an, orada öğrenmiş
olduk.
“KULÜBE ÜYE OLDUM”
-Peki mecburiyetle başlayan bu
hobi, derecelere, madalyalara kadar nasıl uzandı?
-O olaydan sonra ben devamlı yüzmeye başladım. Özellikle de yazları.
O zamanlar havuz olmadığı için kışları yüzme gibi bir imkanımız da olamıyordu. Sonra, 2008 tarihinde bir
kulübe üye oldum. Ve kulübe üyeliğimle beraber lisanslı sporcu olarak,
müsabakalara katılmaya başladım.
Lisans aldıktan kısa süre sonra Türkiye Yüzme Federasyonu’nun düzenlediği yarışmalara da katıldım.
Çeşitli illerde pek çok yarışmaya
katıldım. Şimdi de 29 Ekim’de
Ankara’da ‘Atatürk’ü Anma Kupası’
yarışı var. Ona katılacağım. Her gün
oturduğumuz sitenin havuzunda
antrenman yapıyorum.
“AKINTI OLUMSUZ
ETKİLİYOR”
-Yüzerken ve müsabakalarda
zorlandığınız anlar oluyor mu?
128 / Eylül - Ekim 2010
G
B
röportaj
röportaj
33
röportaj
B
röportaj
-Yarış parkurlarını tamamlıyorum.
Sadece beklenmedik durumlarda
mesela akıntı olduğunda olumsuz bir
sonuçla karşılaşıyorum. Onun dışında
katıldığım müsabakalarda, olumsuz
bir durum çıkmadığı hallerde parkuru
MADALYALAR AYÇA’YA
-3 yıla sığdırdığınız bu onlarca madalya sizin için ayrı bir gurur kaynağı
olsa gerek…
-Hepsinin yeri, hikayesi, yaşattıkları
“Aman tren kaçarsa kaçsın” demiştim ki müsabakada üçüncü olduğumu
öğrendim. Milli Yüzücü Behçet Kurtiş
birinci, Fransız yüzücü ikinci, ben de
üçüncü olmuştum. Bu benim için çok
gurur verici bir sonuçtu. Trene de yetişmiştim.
“O ANI UNUTAMAM”
Bazı ferdi müsabakalara da katıldım.
Mesela katıldığım bir müsabakanın
sonunda 10. Yıl Marşı’nı çaldırtmıştım.
O bitiş benim hayatım boyunca unutamayacağım bir andı. Çok madalyam
var ama o gün, o an benim için unutulmazdı.
“DOSTLARIMI
GÖRÜYORUM”
tamamlıyor ve dereceyle yarışı bitiriyorum.
“YAŞAM TARZIM OLDU”
-Yüzmek, hayatınızın vazgeçilmezlerinden biri diyebilir miyiz?
-Kesinlikle öyle. Yüzünce insan tüm
stresini, yorgunluğunu atıyor. Yüzmek,
bende hobinin ötesinde bir yaşam tarzı
haline geldi. Yüzmediğim zaman kendimde bir eksiklik hissediyorum. Yaşadığım sürece yüzeceğim.
128 / Eylül -Ekim 2010
“İDEALİM TÜRKİYE
BİRİNCİLİĞİ”
34
-Bir de ‘yaşam tarzım oldu’ dediğiniz bu hobinizin ödül tarafı var…
-60-65 yaş kategorisinden, birincilik,
ikincilik ve üçüncülüklerim var. 21 civarında madalyam var. Şimdiye kadar
girdiğim 50, 100, 200, 400 metrelik
bütün müsabakalarda madalya aldım.
İdealim ise dalımda Türkiye birinciliğini elde etmek. Bunun için çalışıyorum.
İnşallah bu idealim de bir gün gerçekleşecek.
farklı… Bir de bu madalyaların hepsini
ben torunum Ayça’ya hediye etmek istiyorum. Henüz 2 yaşında. “Torun çok
sevilir” derlerdi. Torun sahibi olunmadan bu duygunun anlaşılamayacağına
inanıyorum. İnşallah O’nu da yüzücü
olarak yetiştireceğim.
“SONUÇ GURUR VERİCİYDİ”
-Bizimle paylaşmak istediğiniz ilginç bir olay yaşadınız mı?
-Geçen sene Ankara’da gerçekleşen
Cumhuriyet kupasında ilginç bir şey
yaşadım. Yarışmada Milli Yüzücü Behçet Kurtiş ile Fransız bir yüzücü de
vardı. Yarışma bitti ve sonuçlar bekleniyordu. Ben de sabırsızlıkla yarışmada dereceye girip giremediğimi merak
ediyordum. Ama yarışma Ankara’da
olduğu için trenle gitmiştim. Ve trenle
dönmem gerekiyordu. Son trene yetişebilmem için de sonuçların açıklanmasını beklemeden oradan ayrılmam
gerekiyordu. Yoksa treni kaçıracak,
dönemeyecektim. Erken çıkabilmek
için hakemlere gidip sürekli dereceye
girip giremediğimi sormuştum. Tam,
-Yeni dostluklar, arkadaşlıklar da
ediniyorsunuzdur?
-En güzel taraflarından biri de o. Gittiğim yarışlara eşimi de götürüyorum.
Şu anda Türkiye’nin dört bir yanında
dostlarımız var. Ve o kadar güzel dostluklar ki bunlar… Hiçbir menfaatin,
çıkar ilişkisinin olmadığı dostluklar…
Sadece dostlarımızı görmek için bile
müsabakalara katıldığımız oluyor. Müsabakalar bizim buluşma nedenimiz
oluyor. Dostlarımızı görüyor, mutlu
oluyoruz.
“STRESİNİZİ ATIN”
-Röportajımızı okuyan meslek
mensuplarına öneri ve tavsiyeleriniz
var mı?
-Muhasebe işi, hesap kitap işi, çok
stresli bir iş. Muhakkak o stresin bir
şekilde atılması lazım. Onlara yüzün
demek istiyorum. Fırsat buldukça yüzsünler…
“BAŞARILAR DİLİYORUM”
-Son olarak, mesleğin mensubu
olarak, Odamızın çalışmalarını nasıl
buluyorsunuz?
-Başkanımız, sekreterimiz, yönetim
kurulu üyelerimiz olsun çok güzel işlere imza atıyorlar. Ben de Odamızın
faaliyetlerini dergimizden takip etmeye çalışıyorum. Hepsine, yürüttükleri
çalışmalar ve Oda faaliyetlerinde başarılar diliyorum.
Yıldız: Kademeli
emeklilik gelebilir
B
SMMMO TESMER Yönetim
Kurulu Sekreteri Ali Kahve ve
Yönetim Kurulu Üyesi Nalan Can,
SGK İl Müdürü Ramazan Yıldız’ı
makamında ziyaret etti. Fomara
SGK Hizmet Binası’nda gerçekleşen
ziyarette konuşan Ali Kahve ve Nalan Can, SGK İl Müdürlüğü görevine
başlayan Ramazan Yıldız’a hayırlı olsun dileğinde bulundu. Muhasebeci
ve mali müşavirler olarak, sosyal
güvenlik kurumu ile sıkı bir işbirliği
içinde olduklarını söyleyen Kahve
ve Can, iki kurum arasındaki ilişkilerin önem taşıdığını vurguladılar.
Ziyarette, BSMMMO’nun BAOB
Yerleşkesi’ndeki yeni hizmet binasına taşınması ile Fomara’daki hizmet
binasının boşaldığını dile getiren Ali
Kahve, “Fomara’daki binamızı şimdi akademi olarak kullanacağız. Bu
binamızı, meslek mensuplarımızın
farklı uzmanlık alanlarında eğitim
görerek, sertifika alacakları bir
akademiye dönüştüreceğiz. Onun
hazırlıklarını sürdürüyoruz. Gerek dersliklerimizi, gerekse eğitim
programlarını planlamaya çalışıyoruz” dedi. Konuşmasında, eğitim
programlarını planlarken, SGK ile
ilgili ortak çalışmalar yürütebileceklerini ifade eden Kahve, eğitim
programı ile ilgili karşılıklı fikir alışverişinde bulunabileceklerini de
sözlerine ekledi.
“İŞBİRLİĞİNİ ÖNEMSİYORUZ”
Makamına gerçekleşen ziyaretten
memnun kaldığını söyleyen SGK
İl Müdürü Ramazan Yıldız ise mali
müşavirlere, işlerini kolaylaştıran,
paydaşları olarak baktıklarını bildirdi. Kurumları için muhasebeci
ve mali müşavirlerin büyük önem
taşıdığını söyleyen SGK İl Müdürü
Yıldız, karşılıklı işbirliğini de önemsediklerini vurguladı. Ramazan Yıldız, BSMMMO’nun eğitim amaçlı
kurulacak olan akademideki programlarına da destek verebileceklerini belirtti. Ziyaret sırasında, 1 Ekim
2008 itibari ile ilk defa işe girenleri
kapsayacak olan 65 yaş emeklilik
düzenlemesinden bahseden Yıldız,
şunları söyledi:
“2009 yılı istatistiklerine göre,
Türkiye’de erkeklerin ortalama yaşam süresi 70, bayanların ise 75. Eskiye göre bakıldığı zaman, ortalama
yaşam süresinin ciddi oranda arttığı
görülüyor. Yaşam kalitesin artması,
ortalama yaşam süresinin artmasında büyük etken. İstatistiklere göre,
2040 yılında bayanların ortalama
yaşam süresinin 83, erkeklerin ise 80
yıl olacağı öngörülüyor. 1 Ekim 2008
itibari ile ilk defa işe girenleri kapsayacak olan 65 yaş emeklilik düzenlemesi de buna dayanılarak yapıldı.”
65 yaş emeklilik düzenlemesinin
Türkiye’de tepkiyle karşılandığının
altını çizen Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu düzenleme, istatistiklere göre
ve ilerisi düşünülerek yapılmış bir çalışmaydı. Emekliliğin dünyada farklı
uygulamaları var. Erken emekli olmak isteyenler, maaşlarında indirim
yapılarak emekli olabiliyorlar. Mesela kişi, 55 yaşında emekli olmuş 800
Euro maaş alıyor. 65 yaşında olsaydı
bin 500 Euro maaş alacaktı. İlerleyen zamanlarda, bu tarz kademeli
emeklilik de olabilir. Bunlarla ilgili
altyapının oluşturulması gerekiyor.”
128 / Eylül - Ekim 2010
SGK İl Müdürü Ramazan
Yıldız, 65 yaş emeklilik düzenlemesinin Türkiye’de tepkiyle
karşılandığını belirterek,
“Emekliliğin dünyada farklı
uygulamaları var. İlerleyen
zamanlarda, kademeli emeklilik gündeme gelebilir” dedi.
B
haber
haber
35
spor
B
spor
Yeşil sahada
ince hesaplar
128 / Eylül -Ekim 2010
BSMMMO Geleneksel Sonbahar Halı Saha Futbol Turnuvası, Asya Spor Tesisleri’nde 16
takımın katılımıyla başladı.
Muhasebeci ve mali müşavirlerin yeşil sahadaki çekişmeli
hesabı, izleyenlere de keyifli
anlar yaşattı.
36
B
SMMMO 2010 Yılı Sonbahar
Futbol Turnuvası, 25 Eylül Cumartesi günü, 16 takımın katılımıyla başladı. Asya Spor Tesisleri’nde
gerçekleşen turnuvanın açılışında
konuşan BSMMMO Başkanı Mesut Topcu, “Geleneksel hale gelen
turnuvada tekrar birlikte olmanın
mutluluğunu yaşıyoruz. Bu turnuvalar, meslektaşlarımın biraz olsun
yoğun iş temposundan uzaklaşmalarını sağlıyor. Maçların centilmence
geçmesini temenni ediyor ve tüm
takımlara başarılar diliyorum” dedi.
Organizasyon hakkında da kısaca
bilgi veren BSMMMO Başkanı Topcu, İhsaniye Vergi Dairesi karşısındaki Asya Spor Tesisleri’nde düzenlenecek turnuvadaki karşılaşmaların,
cumartesi günleri 13.00 ila 17.00 saatleri arasında oynanacağını belirtti. Konuşmasında, BSMMMO’nun
kendi bünyesinde gerçekleştireceği
organizasyonun önemine de işaret
eden Topcu, şunları söyledi: “Futbol
kalitesi ve centilmen oyuncularıyla
seyir zevkinin yüksek olacağı turnuvamızı izlemeye herkesi bekliyoruz.”
“BAŞARILAR DİLİYORUM”
Turnuva
hakkında
konuşan
BSMMMO Sağlıklı Yaşam ve Sportif Faaliyetler Komisyonu Başkanı
Ayhan Erken de “Meslek mensupları olarak, işimizden kaynaklanan
yorgunluk ve stresi, düzenleyeceğimiz sportif faaliyetlerle bir kenara
itip, meslektaşlar arası iletişim ve
kaynaşmayı güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Futbol turnuvası da bu
faaliyetlerimizden biri. Tüm meslektaşlarıma ve takımlara başarılar
diliyorum” dedi.
B
spor
spor
Turnuvaya katılan takımlar
1. Hafta sonuçları
A GRUBU
Matrahszılar 5
Altın Mizan
11
Derman Baba 2
Aktif
11
Bağımsızlar
V.U.K.371
Dayanışma
Denetim
1
0
3
2
Mali United
Karacabey
Yeşil İnciler
Mavi Mizan
0
3
2
1
Mali Çözüm 5
Mali Yıldızlar
12
Gemlik Mizan 2
Genç Meslektaşlar 14
127 / Ağustos 2010
B GRUBU
37
güncel
B
güncel
Apollon kelebeği
için yeni bir umut
128 / Eylül -Ekim 2010
Asit yağmurlarının durması
nedeniyle dünyada sadece
Uludağ’a özgü bir kelebek
türü olan Apollonlar için yeni
bir umut doğduğunu vurgulayan Türkiye’nin en saygın lepidopteristi Dr. Oktay Onaran,
Bursa’yı bu değerine sahip
çıkmaya çağırıyor…
38
D
r. Oktay Onaran… 1926 yılındaki mübadelede Selanik’ten
Bursa’ya gelen bir ailenin oğlu… Bugünkü Zafer Plaza’nın hemen arkasındaki Apolyont Han’daki evlerinde
1954 yılında doğdu. Bursa’nın yerlilerinin yakından tanıdığı Hancı Halil
Ağa’nın 3 çocuğundan biri olan Oktay Onaran, ilkokulu Hoca İlyas’ta,
ortaokulu Süleyman Çelebi’de lise
eğitimini ise İstanbul Haydarpaşa
Lisesi’nde tamamladı. Sonrasında
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni
128 / Eylül - Ekim 2010
güncel
güncel
B
39
güncel
B
güncel
bitiren ve dahiliye uzmanı olarak
Sivas’ın Gemerek İlçesi’ne bağlı Sızır
Beldesi’nde göreve başlayan Doktor
Oktay Onaran’ın en önemli özelliği ise
Türkiye’nin en önemli lepidopterist
yani kelebek koleksiyoncusu olması…
Güzelyalı’daki çeşit çeşit, renk renk
binlerce kelebeğiyle adeta bir müzeye dönüştürdüğü evinde Şehrengiz’i
ağırlayan Dr. Oktay Onaran’a önce
kelebek koleksiyonculuğuna nasıl başladığını ardından Uludağ’a özgü bir
kelebek türü olan Parnassiyus Apollo
Grassini’yi sorduk. Doğaya olan tutkusunun Bursa’dan kaynaklandığını
anlatan Dr. Oktay Onaran, “İlkokul
çağlarında arkadaşlarımla Uludağ’a
yürürdük. Maksem’den Uludağ’ın yamaçlarına tırmanırdık.
bir sezonda oluşturduğum koleksiyonu Atıf hocamla paylaştım. Çok beğendi ve beni ödüllendirmek istedi. ‘Seni
İngiltere’ye gönderelim’ dedi.
Yeşile doğaya bayılırdım. Patika yollarda uçuşan kelebekleri ise merakla
takip ederdim. Sonra hatırladığım kadarıyla İngiltere-ABD ortak yapımı ve
başrollerini Terence Stamp ile Samantha Eggar’ın paylaştığı dramatik gerilim
türünde bir film olan The Collector,
yani ‘Korkunç Koleksiyoncu’yu izledikten sonra kelebeklere olan ilgim arttı.
Hatta filmi izledikten sonra ben de bir
koleksiyon yapma kararı aldım. Ancak
Türkiye’de kaynak yoktu ve kelebek
familyaları hakkında bilgi de yoktu.
Zaten koleksiyon yapmayı da bilmiyordum, üstelik koleksiyon yapmaya
malzeme de bulmak imkansızdı” diyor.
PARNASSİYUSLARLA
TANIŞMA
BRITISH MUSEUM’DA STAJ
128 / Eylül -Ekim 2010
“Ancak içimdeki koleksiyon merakını
bir türlü bastıramıyordum” diyen Oktay Onaran, sonrasını şöyle anlatıyor:
40
“Henüz lise birinci sınıf öğrencisi iken İstanbul Üniversitesi Zooloji
Bölümü’nün kapısını çaldım. Burada
Prof. Dr. Atıf Şengün ile tanıştım. Sağ
olsun Atıf hocam bana çok yardımcı
oldu. Birkaç yayın verdi, hatta kelebek
türlerinin saklandığı bölüme girme izni
verdi. Ben de aylarca okul çıkışı, fakülteye giderek hava kararana kadar
kelebeklerin saklandığı özel bölümde
çalıştım. Artık bilgi sahibiydim ve ilk
olarak İstanbul kelebekleri adı altında
Ben de kabul ettim hatta yolculuk
masraflarımın yarısın Atıf hocam, yarısını ailem karşıladı ve ben 1974 yılında
İngiltere’ye gittim. Burada Atıf hocamın beni yönlendirdiği böcek galerisinin yetkilisi Donald’ın yanında tam 2.5
ay kadar staj yaptım. Bu staj benim için
çok yararlı oldu çünkü British Museum
dünyanın en büyük ve en zengin müzesi idi ve ben burada kelebeklerin bir
sistematiği olduğunu, hangisinin hangi
familyaya ait olduğunu, koleksiyonun
nasıl yapıldığını ve hepsinden önemlisi
nasıl korunduğunu öğrendim.”
İngiltere’den çok sayıda kitap ve koleksiyon malzemesi ile döndüğünü
anlatan Dr. Oktay Onaran, İstanbul’da
kısa süre sonra Türkiye kelebekleri
adı altında oluşturduğu koleksiyonu
sergiye açtıklarını belirtiyor. Ancak
daha fazlasını yapma noktasında sürekli araştırmalarda bulunduğunu belirten Onaran, lise ikinci sınıftayken
İstanbul’da iyi bir koleksiyoncu olan
Alman Nikodemus ile tanıştığını ifade
ediyor. “Alman konsolosluğunda görevli olan Nikodemus o tarihte “Parnassiyus” tür kelebeklerden bahsedip,
bu türün Uludağ’da yaşadığını anlatınca çok heyecanlanmıştım” diyen Oktay Onaran, şöyle devam ediyor:
“İşte bu tarihten itibaren iyi bir koleksiyoncu olma yolunda adımlar attım.
Hemen koşa koşa Uludağ’a çıktım ve
burada Parnassiyus Apollo Grassini
türüyle tanıştım. Bir çoğumuzun Apollon kelebeği olarak bildiği tür, beni o
kadar etkiledi ki… Bu kelebeklerin türü
aynıydı ama hiç biri birbirine benzemiyordu. Tıpkı insandaki parmak izi gibi…
Ardından Parnassiyus türüne yoğunlaştım ve bu türün Türkiye’de değişik
lokalizasyonlarda uçtuğunu öğrendim.
Sonrasında geçen 40 yılda 13 tane alt
türünü yakaladım…”
APOLLAN ONARANİ
Uludağ’dan sonra sırasıyla SivasÇamlıbel’de
Perenereus,
KarsSarıkamış’ta Dubius, Batı Toroslarda
Taurus, Doğu Toroslarda Ausperji, İspirKaçkarlarda Trabzonicus, ErzurumAşkale-Kopdağı’nda
Hkasthucovi,
Ağrı-Ağrı Dağı’nda Kaşhenskovi ve
Afyon-Sultan Dağı’nda Anotolicus olmak üzere diğer Parnassiyus türleriyle
tanıştığını dile getiren Dr. Oktay Onaran, “Tüm bu Parnassiyus türleri hakkında birçok bilimsel yayın mevcut.
Ancak Erzincan-Akarsu’da bulduğum
Parnassiyus ile ilgili hiçbir yayın mevcut değildi.
Hatta bölgedeki 250 kilometre mesafedeki yükseltilerde yaşayan diğer
Parnassiyuslar ile benzerlik arz etmiyordu ve morfolojik olarak çok farklıydı. 1988 yılında Japonya’dan bulduğum
Parnassiyus’un gövdesini istediler ve
bunun yeni bir alt tür olduğunu bildirdiler ve literatüre Onarani olarak
geçirdiler. Yani Erzincan’daki Apollon
kelebekleri Parnassiyus Apollo Onarani olarak isimlendiriliyor. Ama bendeki Apollon sevdası bitmedi. Avrupa
ve Asya türlerini merak ediyordum.
Özellikle Tibet ve Himalayalar türünü… Bunları da her yıl ekim ayında
dünyadaki tüm lepidopteristlerin Çek
Cumhuriyeti’nde gerçekleştirdiği buluşmalardan temin ettim…” Geniş koleksiyonunda sadece Türkiye’den değil, Güney Amerika’dan Uzakdoğu’ya
kadar Dünya’nın 5 kıtasından toplam
30 bin çeşit kelebek bulunduğunu anlatan Dr. Oktay Onaran, her meslekte
olduğu gibi kelebek koleksiyonculuğunda da emeğin çok önemli olduğunu ifade ediyor ve ekliyor:
“Sadece bir kelebeği görme umuduyla aynı yerde 12 ay bekliyorsunuz.
Ben bu umudu yıllarca içimde taşıdım.
Sonuçta 35 senedir kelebeklerle yaşıyorum”
TÜRKİYE VE ULUDAĞ
‘Parnassiyus Apollonlar’ın, Avrupa’
“Bugün Parnassiyus Apollon’un
Avrupa’da yaşayan türleri birbirine
benzer türler. Dünya üzerinde sadece iki tane topotype yani alt tür soyu
devam ediyor ve bunların ikisi de
Türkiye’de... Biri Bursa-Uludağ’da yaşayan P. A. Graslini, diğeri de Ağrı Dağı
zirvesinde yaşayan P. A. Kaşenskovi…
9-11 cm kanat mesafesiyle bunlar aynı
zamanda dünyanın en büyük Apollonları...
120-150 milyon yıl öncesinde şu an
bulundukları yerde oluşmuş ve hala da
yaşamlarını sürdüren türler. İnsan türünün dünya üzerindeki varlığı sadece
7 - 7.5 milyon yıla kadar gidiyor. Birkaç
günlük ömrü olan bu kelebek türünün,
150 milyon yıl öncesinden beri yaşadığı
düşünülürse değeri daha
iyi anlaşılabilir.”
Avrupa’da sanayileşmenin bu kelebek
türüne büyük zarar verdiğine dikkati
çeken Onaran, “Hızlı sanayileşmesi sonucu, asit yağmurları ve çevre kirliliği
Avrupa’daki ekolojik zinciri kırdı. Tırtılın yediği sedum bitkisi çok azaldı hatta yok oldu. Ve bu değer Avrupa’da yok
oldu. Bu yüzden Parnassiyus Apollon,
1978 yılında Soyu Tükenme Tehlikesindeki Türlerin Ticaretine Dair Uluslarası
Konvansiyon (CITES) listesinde ilk sırada korunma altına alındı ve ticareti yasaklandı. Koleksiyoncular bu türü çok
seviyor ve bu türün en önemli iki üyesi
şu anda Türkiye’de yaşıyor. Yani bu konuda lider ülkeyiz ve bu araştırmanın
gözbebeğiyiz” diyor.
ASİT YAĞMURLARI DİNDİ
Uludağ’daki Parnassiyus Apollon
Graslini türünün asit yağmurları nedeniyle yok olma tehlikesi yaşadığını
da anlatan Dr. Oktay Onaran, “İlk kez
1972’te Uludağ’da karşılaştığım Apollon kelebekleri o yıllarda örneğin gittiğim bir bölgede 200- 300 tane birden
uçuyordu. Ama sonrasındaki yıllarda
asit yağmurları ve hava kirliliği yüzünden apollon kelebeklerini gözlemleyebilmek çok zor oldu. Hatta 1-2 tane zor
görebiliyorduk. Şimdi asit yağmurları durdu. Bu yönde uluslararası yaptırımlara
gidildi. Bu da
Apollon
kelebeklerini yok olma tehlikesinden
kurtardı. Son yıllarda gözlemleyebildiğim kadarıyla apollon kelebeklerinin
sayısında bir artış var. Ama tehlike tam
anlamıyla geçmiş değil” diye konuşuyor.
Son olarak elindeki 30 bin kelebeklik koleksiyonu Bursa’da kurulacak bir
müzeye bırakmaya hazır olduğunu
anlatan Onaran, “Açıkçası geçtiğimiz
günlerde İzmir-Konak Belediyesi’nden
beni aradılar. Kelebekler için bir müze
yapmaya hazır olduklarını belirttiler
ama ben bu müzenin Bursa’da açılmasını istiyorum. Çünkü Apollon kelebeği
Bursa’ya has bir tür ve bu kelebeğe
Bursa’nın sahip çıkması gerekiyor. Dolayısıyla yerel yönetimlerden bu noktada bir adım atmasını bekliyorum”
şeklinde konuşuyor.
128 / Eylül - Ekim 2010
nın değişik dağlarında, Türkiye’de,
Kafkasya’da ve Himalayalar’a kadar
uzanan dağ zincirindeki 2 bin metrenin
üzerinde ‘Paleatric’ bölge olarak isimlendirilen alanlarda yaşadığına işaret
eden Onaran, şunları kaydediyor:
B
güncel
güncel
41
yeni üyeler
yeni üyeler
B
Aramıza
2476
Oda Sic. No
Smmm. Nihal ATUNKAYA
1975 Ardanuç doğumlu. 2002 yılında Anadolu Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/2.
dönemde SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak
Şubat 2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
2477
Oda Sic. No
Smmm. Semra TABAK
1982 Ankara doğumlu. 2004 yılında Anadolu
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/2. dönemde
SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak Şubat 2010’ da
Odamıza kaydını yaptırdı.
2479
Oda Sic. No
Smmm. Meltem NARGELEÇEKENLER
1978 Mardin doğumlu. 2001 yılında Uludağ
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2008/1. dönemde SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak
Şubat 2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
42
Smmm. Barış DOĞAN
1983 Kiğı doğumlu. 2006 yılında
Anadolu Üniversitesi’nden mezun
oldu. 2009/3. dönemde SMMM
Yeterlilik sınavını kazanarak Şubat
2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
Oda Sic. No
2481
Smmm. Ensar KARAMAN
Oda Sic. No
128 / Eylül - Ekim 2010
2480
1982 Bursa doğumlu. 2005 yılında Anadolu
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/2. dönemde SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak
Şubat 2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
B
yeni üyeler
yeni üyeler
Hoş Geldiniz
2482
Oda Sic. No
Smmm. Şenol KELEŞ
1978 Trabzon doğumlu. 2001 yılında Uludağ
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/2. dönemde SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak Şubat
2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
2483
Oda Sic. No
Smmm. Yasemin KUMRU
1985 Bursa doğumlu. 2007 yılında Uludağ
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/3. dönemde
SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak Şubat 2010’ da
Odamıza kaydını yaptırdı.
2484
Oda Sic. No
Smmm. Nurcan BİLGİN
1979 Domaniç doğumlu. 2006 yılında Anadolu
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/3. dönemde
SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak Şubat 2010’
da Odamıza kaydını yaptırdı.
Oda Sic. No
1970 Bursa doğumlu. 1993 yılında
Uludağ Üniversitesi’nden mezun
oldu. 2009/2. dönemde SMMM
Yeterlilik sınavını kazanarak Şubat
2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
2486
1981 Kırcali doğumlu. 2005 yılında Anadolu
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/3. dönemde SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak
Şubat 2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
Oda Sic. No
Smmm. Gülbahar ÖZTÜRK
128 / Eylül - Ekim 2010
2485
Smmm. Abdullah KÜTAHYA
43
yeni üyeler
yeni üyeler
B
Aramıza
2487
Oda Sic. No
Smmm. Neslihan KOÇAK
1977 Bursa doğumlu. 2000 yılında Dumlupınar Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/3.
dönemde SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak
Şubat 2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
2488
Oda Sic. No
Smmm. Şerife KAHRAMAN
1983 Bulgaristan doğumlu. 2006 yılında Anadolu
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/3. dönemde
SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak Şubat 2010’ da
Odamıza kaydını yaptırdı.
2489
Oda Sic. No
Smmm. Nihal YILDIRIM
1981 Bursa doğumlu. 2006 yılında Anadolu
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/3. dönemde SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak
Şubat 2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
44
Smmm. Serpil SAVAŞ
1975 Borçka doğumlu. 2002 yılında Anadolu Üniversitesi’nden
mezun oldu. 2009/3. dönemde
SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak Şubat 2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
Oda Sic. No
2491
Smmm. İsa GÜN
Oda Sic. No
128 / Eylül - Ekim 2010
2490
1984 Aybastı doğumlu. 2005 yılında Anadolu
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/3. dönemde SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak
Mart 2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
B
yeni üyeler
yeni üyeler
Hoş Geldiniz
2492
Oda Sic. No
Smmm. Dinçer ÖNER
1977 Elazığ doğumlu. 2005 yılında Anadolu
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/3. dönemde
SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak Mart 2010’ da
Odamıza kaydını yaptırdı.
2493
Oda Sic. No
Smmm. Erdem KAMİL
1977 Bursa doğumlu. 2004 yılında Anadolu
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/3. dönemde
SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak Mart 2010’ da
Odamıza kaydını yaptırdı.
2494
Oda Sic. No
Smmm. Temel KARAMAN
1973 Arsin doğumlu. 1998 yılında Anadolu
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/3. dönemde
SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak Mart 2010’
da Odamıza kaydını yaptırdı.
Oda Sic. No
1969 İnegöl doğumlu. 2005 yılında
Anadolu Üniversitesi’nden mezun
oldu. 2009/3. dönemde SMMM
Yeterlilik sınavını kazanarak Mart
2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
2497
1969 Yalova doğumlu. 2004 yılında Anadolu
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009/3. dönemde SMMM Yeterlilik sınavını kazanarak
Mart 2010’ da Odamıza kaydını yaptırdı.
Oda Sic. No
Smmm. Bilgin ALTIPARMAK
128 / Eylül - Ekim 2010
2495
Smmm. Mümtaz ÜLGEN
45
güncel
B
güncel
Haksız Rekabetle
Mücadelede
Yeni Dönem
Değerli Bilanço okurları…
128 / Eylül -Ekim 2010
Yeni dönemde Haksız Rekabetle
Mücadele Kurulu olarak çalışmalarımıza, kurulumuzdaki tecrübeli
arkadaşlarımızdan önceki dönemde
gerçekleştirilen 2 yıllık faaliyetin aktarımlarını alarak başladık.
46
Görev paylaşımından sonra gelen
dosyaların değerlendirilmesine yoğunlaştık. Geçen dönemden farklı
olarak, soruşturmalara en az 2 ve
daha fazla kurul üyesi ile katılmaktayız. Ayrıca kurulumuzu temsilen 1
üye Yönetim Kurulunun ve Disiplin
Kurulunun toplantılarına katılarak
dosyalarla ve işleyişle ilgili bilgilendirme yapmaktadır. Haksız Rekabetle Mücadele Kurulu’nun görev
tanımlaması kısaca BSMMMO Yönetim Kurulu’na gelen şikayetleri
kovuşturmak, ön soruşturmaları yürütmek ve sonuçlandırarak tavsiye
kararı vermek (Ya dosyayı işlemden
kaldırmak ya da disiplin kuruluna
sevk etmek) şeklindedir.
Kurulun 2 yıllık faaliyeti ve göreve
geldiğimiz yaklaşık 2 aylık süreyi de-
ğerlendirirsek çalışmalarımız daha
çok;
Müşteri şikayetleri,
Meslek mensuplarının haksız rekabetin alanına giren defter alış verişlerindeki uyuşmazlıkları,
Vergi idaresinin sözleşmelere dayalı Damga Vergisi beyanı vermemekten dolayı meslektaşları şikayetleri,
Kurumlar Vergisi ya da Gelir Vergisi beyannamelerini vermediği halde
vergi levhası tasdik etme iddialarına
ilişkin şikayetler,
SGK’dan gelen şikayetler şeklinde
sıralayabiliriz. Tabi burada SGK’dan
gelen şikayetlerin konusunu da açmamız gerekiyor. Bu kurumdan
müşterilerin haberi olmadan işçi girişi yapılmasının yanı sıra, yasadan
faydalanmak için 2008/Nisan ayında yoğunluklu olarak küçük yaştaki
çocukların sigortaya giriş yapılması
ile ilgili şikayetler yoğunluk arz etmekte..
Ahmet Hikmet SÖNMEZ
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Haksız Rekabetle Müc. Kurulu Bşk.
[email protected]
HAK VE HUKUKU
KORUMAK
Genel olarak özetlemeye çalıştığım yukarıdaki konu ve konularda
gelen şikayetlerin 21.11.2007 tarih
ve 26707 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Mesleklerine İlişkin Haksız
Rekabet ve Reklam Yasağı Yönetmeliği’’ kapsamında değerlendirip,
mesleğini layıkıyla yapmakta olan
üyelerimizin hak ve hukukunu korumak, şikayeti yapanın iddiaları
ışığında, tarafsız bir bakışla suç atfedilenin kendisini en rahat bir şekilde
savunabildiği koşulları oluşturarak,
ön soruşturmaları gerekçeli karara
bağlayabilmek için her türlü kanıt ve
belgeyi bir araya getirerek, kurulumuzdan sonraki sürecin daha rahat
işlemesi için çaba sarf etmekteyiz.
Hedefimiz şikayete dayalı olmaksızın genel konularda da denetim
planlamaları yapmak ve gerçekleştirmektir. Haksız rekabetin en aza
indirilmesi için elimizden geleni
yapmak, gelemeyeni zorlamaktır.
Mesleği yürütürken uyulması gereken kuralları ve mecburi meslek
kararlarını şöyle sıralayabiliriz :
- Tüm meslek mensupları; Dürüstlük, Tarafsızlık, Mesleki Yeterlilik ve
Özen, Gizlilik (Sır Saklama), Mesleki
Davranış gibi mesleğin etik kurallarına uymalı ve bu kuralların gönüllü
takipçisi olmalıdırlar.
- Çalışanlar kütüğüne kayıtlı olan
meslek mensupları büro açmak zorundadırlar ancak birden fazla büro
açamazlar.
- Adres değişiklikleri 15 gün içinde
bildirilmelidir.
- Serbest çalışan meslek mensupları, Ortaklık bürosu veya şirket kurup mesleki faaliyette bulunabilirler.
- Meslek mensupları, Mecburi
Meslek kararı gereği meslek kaşesi
almak ve kullanmak zorundadır.
- Odalar arası nakilde kaşenin değiştirilmesi gerekmez.
- Meslek mensubu olmak için aranan şartların sonradan kaybedilmesi meslekten çıkarılma nedenidir.
- Meslek mensuplarının, basılı evrakları reklam niteliği taşıyacak şekilde düzenlenemez.
- Meslek mensuplarının kurduğu
mesleki şirketler, tasfiye kararı aldıktan sonra en geç 3 yılda tasfiyeyi
tamamlamaz iseler çalışanlar listesindeki şirketler bölümünden silinir.
- Unvanlar hiçbir sıfat altında marka olarak tescil ettirilemez.
- Meslek mensupları Meslekle bağdaşan işlerden olan Marka ve Patent
vekilliği, Bilirkişilik, Tasfiye memurluğu vb. gibi konularda Limited ve
Anonim şirketlerde ortak olabilir.
- Meslek mensuplarının, mesleki
konularda yazılan kitapları bastırıp
satması yayıncılık faaliyeti sayılmaz.
- Meslek mensuplarının, Tacir ve
Esnaf sayılmayı gerektirecek faaliyetleri yürütmeleri yasaktır.
- Meslek mensupları, mesleki faaliyetlerine son verseler bile önceki
faaliyetlerine ilişkin bilgi ve sırları
ifşa edemezler.
- Meslekte Nispi ve Maktu olmak
üzere 2 aidat türü vardır.
- Meslek mensupları, başka meslek mensubunun sözleşmeli olduğu
gerçek ve tüzel kişilere hizmet veremezler.
- Serbest çalışan her meslek mensubu tabela asmak zorundadır.
- Meslek mensupları, gerçeğe aykırı belge düzenleyemez ve onaylayamazlar.
- Meslek mensupları mesleki konularla ilgili faaliyetlerinden dolayı
sözleşme yapmak zorundadır.
- Her Meslek mensubu mesleki dayanışma sorumluluğu taşımalıdır.
- Tazminat hakları genel hukuk kurallarına tabidir.
- Meslek mensupları, üçüncü kişilere ve iş sahiplerine menfaat sağlayamazlar.
- Ücret sözleşmesi sözlü yapılırsa
Disiplin cezası uygulanır.
- Ücretin tespitinde tarifeye uyulması zorunludur.
- Meslek mensupları, müşterilerini
odalara 6 ayda bir bildirilmek zorundadır.
- Bürosunu kapatanlar Çalışanlar
listesinden(Meslek kütüğünden) silinir.
- Meslek mensupları, iş elde etmek
için reklam yapamaz ve yaptıramaz.
- Meslek mensubu, bürosunun tanıtımı için broşür bastırabilir.
- Meslek mensuplarının, asılsız ihbar ve şikayet te bulunmaları Haksız
Rekabet sayılmaktadır.
- Mesleki ortaklıklarda, ortaklığın
unvanının yazılması zorunludur.
- Tanıtıcı yayınlarda müşteri isimleri açıklanamaz.
- Meslek mensupları, büro açılışlarını basın ve yayın yoluyla duyuramazlar.
- Meslek mensupları, internette
yer alabilir.
- Meslek mensupları sahip olmadıkları unvanları kullanamaz.
- Meslek mensupları, çalışanlar
listesine kayıt olmadan birden fazla
beyanname imzalayamazlar.
- Meslek mensupları, ücret veya
çıkar sağlanması veya vaat karşılığında iş alamazlar.
GÜVEN DUYGUSU
Yukarıda öne çıkarmaya çalıştığım başlıklar belki de bir çoğumuzun bildiği kural ve mecburi meslek
kararları olup ortak hukukumuzu
korumak amacıyla oluşturulmuşlardır. Genel kurullarda tartışılarak
bağıtlanmışlardır. Bu kuralları tekrar
tekrar okumak ve uygulamak bizi
haksız rekabetten uzaklaştırdığı gibi
mesleki bütünlüğümüzü sıkılaştırıp
yan yana gelip ortak sorunlarımızı
çözme noktasında birbirimize güven duygularımızı da kuvvetlendireceğine olan inancımla. Hepinize
rekabet değil, dayanışma ve örgütlenme duygularımızı geliştirdiğimiz
önümüzde duran sorunlarımıza saldırıp onlarla baş edecek güce ulaştığımız bir örgüt yapısına kavuşmayı
diliyorum.
128 / Eylül - Ekim 2010
MECBURİ MESLEK
KARARLARI
B
güncel
güncel
47
güncel
güncel
B
Nikah
şekeri
Tanımadığımız bir sürü hanım yanımıza yaklaşıp, “Affedersiniz ama
nikâh salonu nerede?” diye sordu...
Biz ise birkaç arkadaş sıcaktan dumanımız tüterken hanımlara bakakaldık..
Hemen hemen hepsinin ellerinde Oda seçimlerine giren grupların
şapkaları, bloknotları, dosyaları ve
kalemleri vardı.
128 / Eylül - Ekim 2010
Biz, hiç görmediğimiz bu insanları
seçimden seçime ortaya çıkan Oda
üyeleri sanmıştık.
48
Nikâh salonunu sorunca yeri karıştırdıklarını anladık daaa…
Ellerinde sıkı sıkıya sahiplendikleri
seçim propaganda aksesuarlarına
takıldık kaldık bu sefer de… Şimdi
bu hanımlar nikâha gidiyorsa ellerindekileri ne yapacaklar, yok oy
vermeye geldilerse nikâh salonunu
niye soruyorlar?
Sonunda olayı çözdük.
Aslında nikâh salonuna gelen va-
E.Gülhan ATTİLÂ
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
[email protected]
tandaşlarımız farklı kapıdan girince, yanlışlıkla seçim masalarında
görevli arkadaşları ziyaret etmişler
ve lâzım olan yerde “hayır!” demeyi
bilmeyen yurdum insanları olarak
dosyalarını, şapkalarını alıp karşımıza kadar gelmişlerdi.
Ama neye sahip çıktıklarını bilmeden.
Aldıkları şeylerin üzerini okumamışlar ve sorgulamamışlardı.
“Benden sonrası tufan” diyenler mi yoksa eline her tutuşturulanı
bakıp sorgulamadan kabullenenler
mi?
Herhalde zamane nikâhlarında,
nikâh şekeri yerine bunların verildiğini düşünmüşlerdi!
Ama şeker sorununu çözdükten
sonra ortada gelin ve damat göremeyince bir terslik olduğunu hele
şükür!
Anlamışlardı.
Biz durumu açıklayınca hiç bozuntuya vermeden nikâh salonuna yönlendiler ama ellerindekileri sımsıkı
tutarak.
Aslında meslektaşların çoğunun
sahip çıkmadığı kadar sahip çıkarak.
“Olsun o kadar kusur kadı kızında da var ”
Hepsi ayrı bir çelişki.
Çık çıkabilirsen işin içinden.
O nikâhtan sonra, muhtemelen
eve dönen hanımların çocukları
seçim propaganda malzemelerini
kullanmışlardır. Ama ezkaza üzerlerini okudularsa bir sürü değişik grup
ismi görmüş ve akıl sır erdirememişlerdir sanırım.
Sahi bu kadar grubun bu camiada
ne işe yaradığını ya da aralarındaki
farklılıkları bilen var mı aramızda?
güncel
B
güncel
Marka
Değeri -3
Marka Değerini Hesaplama
128 / Eylül - Ekim 2010
Araştırma yazımızın 1 ve 2. bölümlerinde “Marka ve marka değerinin
ne olduğunu”, “Marka değerinin
firmalar açısından finans ve yöneticilikte ne kadar önemli olduğunu”
genel ve ülkemiz açısından örneklerle ifade etmiştik.
50
Bugün işletmelerin mali durumlarına, faaliyet sonuçlarına, finansman olanaklarına etki yapan fakat
para birimi ile ifade edilemeyen, bir
işletmenin kuruluş yeri, işletmenin
sahip olduğu müşteri kitlesi, kamuoyunda bıraktığı imaj, personelin
işletmeye bağlılığı, yöneticilerin ve
personelin yetenek, beceri, yeterliliği, işletmenin piyasadaki itibarı,
diğer işletmeler ve çevre ile iyi ilişkileri, hammadde, malzeme sağlama olanakları, uzun vadeli satış
bağlantıları gibi etmenler nicel olarak değerlendirilip mali tablolarda
gösterilemezler. Bu anlamda bir entelektüel varlık unsuru olan marka
değerinin de bilânçoda sunulması,
günümüzde işletmelerin marka değerine verdikleri önemden dolayı
son derece gerekli olmaktadır.
Marka değeri ile ilgili yapılan farklı
tanımlamalar, marka değerinin hesaplanmasında kullanılan yöntem
sayısının artmasına neden olmakta,
dolayısıyla da, hesaplanan marka
değerleri arasında büyük farklar ortaya çıkmaktadır. Bu farklar, marka
değerinin muhasebeleştirilmesi ve
bilânçoya yansıtılmasında sorunlar
yaratmaktadır.
Marka Değerleme
Yöntemleri:
Marka değerlemede geliştirilen
yöntemler üç ana bölümde toplanabilir. Parasal yöntemler, Parasal
olmayan yöntemler ve Karma yöntemlerdir.
1) Parasal Yöntemler: Parasal
yöntemler, markanın muhasebeleştirilmesi, marka sahibi işletmenin
bir başka işletme tarafından satın
alınması/ başka bir işletmeyi satın
alması ve franchising gibi durumlarda, markanın finansal değerinin
hesaplanması ya da tahminlenmesi
amacına yönelik olan yöntemlerdir.
Başlıca kullanılan parasal yöntemler
a) Maliyete Dayalı Yöntem: Tarihi
Orhan AYDIN
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
[email protected]
maliyet yöntemine göre, marka değeri, işletme tarafından marka için
yapılmış tüm harcamalardan oluşmaktadır. Değiştirme maliyetine
göre, marka değeri, markaya benzer yeni bir marka yaratılmasıyla
katlanılacak toplam maliyete eşittir
b) Piyasa Değeri Yöntemi: Piyasa değerine yöntemi, aynı ürünü
üreten piyasadaki diğer markalarla
yapılan kıyaslama ile sonuca ulaşma
esasına dayanmaktadır. Bu yöntem, markalar için gerçek bir piyasanın var olduğunu ve bu piyasada
emsal alınabilecek işlemler gerçekleştiğini varsaymaktadır.
c) Sermaye Piyasası Yöntemi:
Marka değerini, gelecekte elde edilecek, sadece markaya dayandırılabilen gelirlerin bugünkü değeri olarak tanımlayan bu yöntem, sermaye
piyasalarının etkin olduğu yerlerde
işletmelerin bir piyasa değerine sahip olduğu ve bu piyasa değerinin
işletmenin tüm maddi ve maddi
olmayan varlıkların gelecekte elde
edeceği gelirleri yansıttığı görüşü
esasına dayanmaktadır.
B
güncel
güncel
e) Fiyat Pirimi Yöntemi: Fiyat primi
yöntemi, markalı bir ürüne sahip işletmenin, aynı ürünü markasız olarak
üreten veya daha güçsüz bir markaya
sahip başka bir işletmeye göre daha
fazla fiyat talep edebileceği varsayımından hareket etmektedir.
2) Parasal Olmayan Yöntemler: Parasal Olmayan yöntemler, tüketici ve
davranışını dikte alan modellerdir.
a) Aaker Yöntemi: Bu yöntemde
marka değerini oluşturan beş unsur olduğu ileri sürülmektedir. Bu unsurlar,
diğer marka varlıkları (patent, ticari
marka vb.), algılanan kalite, marka
çağrışımı, marka farkındalığı, marka
bağlılığı, olmak üzere beş tanedir
b) Keller Yöntemi: Keller’e göre marka değeri, marka bilgisinin kavramsallaştırması ile oluşur. Marka bilgisinin,
marka farkındalığı ve marka imajı olmak üzere iki marka farkındalılığının
da, marka tanınması ve hatırlanması
olmak üzere iki boyutu bulunmaktadır.
Keller’in yönteminde de, Aaker’in
yönteminde karşılaşılan sorunlar bulunmaktadır. Her iki yöntemin en büyük eksikliği, hesaplamaya ilişkin sayısal bir örneğin bulunmayışıdır.
3- Karma Yöntemler: Bu yöntemler,
parasal ve parasal olmayan yöntemlerin sakıncalarını ortadan kaldırmak için
geliştirilen yöntemlerdir. Karma yön-
temler arasında en çok kullanılan InterBrand ve Brand Rating yöntemidir.
a- InterBrand Yöntemi : En çok kullanılan yöntemlerden biri olan InterBrand Yöntemi, 4 aşamadan oluşmaktadır
• Finansal tahmin(bu aşamada maddi olmayan varlıklardan kaynaklanan
gelir tespit edilmektedir),
• Markanın rolü (Finansal tahmin
sonucu elde edilen değerin ne kadarlık
kısmının markaya ait olduğu hesaplanmaktadır).
• Marka gücü (marka gücünü hesaplamak için 7 kriter bulunmaktadır. Bu kriterler önemlerine göre
ağırlandırılmaktadırlar.Bu
kriterler,
pazar (yüzde25), istikrar (yüzde15),
liderlik (yüzde10), pazarlama desteği yüzde25), trend (yüzde10), markanın uluslar arası erişimi (yüzde10),
korunma(yüzde10)’dır.
• Marka değerinin hesaplanması
b- Brand Rating Yöntemi : Brand
Rating, GmbH adlı bir işletme tarafından, marka değerini müşteri bakış açısından belirlemeyi amaçlayan 3 parçalı
bir değerleme yöntemidir. Yöntemin
ilk parçası, “Aysberg(Buzdağı)” modelidir. Bu aşamada markanın gücü hesaplanmaktadır.
İkinci bölümde markanın yarattığı fiyat farkı hesaplanmaktadır. Fiyat farkı,
aynı endüstrideki bir markasız ürünle
son 3 yılı kapsayacak şekilde fiyatların
kıyaslanması ile tespit edilmektedir.
Yöntemin 3. bölümü markanın gelecekteki performansını tahmin etmeye yöneliktir. Markanın gelecekteki
performansı,markanın gelişme potansiyeli ve markanın sahip olduğu mev-
cut kanuni korunmaya göre hesaplanmaktadır
Tüm yöntemlerin ortak amacı, marka değerini sayısallaştırmak ve marka
değerinin mali tablolarda yansıtılmasına yardımcı olarak, işletmeye marka
değeri kullanım alanları için fayda yaratmaktır.
Marka değeri, 38 numaralı “Maddi
Olmayan Varlıklar” konulu Uluslararası
Muhasebe Standardı’nda incelenmiş,
bu standartta markalar maddi olmayan duran varlıklar arasında sayılarak,
varlığın, işletmenin gelecekte maddi
olmayan bu varlıktan ekonomik fayda
elde etmesinin muhtemel olması ve
maddi olmayan duran varlığın maliyetinin güvenilir bir biçimde ölçülebilmesi halinde mali tablolara alınacağı belirtilmiştir. Marka değerini hesaplamak
için çeşitli yöntemler geliştirilmiş ve
uzman kuruluşlar kurulmuş, bu yolla,
marka değeri sayısallaşmıştır. Karma
yöntemlerde yaşanan sorunlardan biri,
her kuruluşun aynı işletme için farklı
bir değer hesaplamasıdır.
Muhasebenin tam açıklama, önemlilik, sosyal sorumluluk kavramlarının
gereği olarak, yapılan düzenlemelerle,
marka değerinin bilânçolarda gösterilmesi yukarıda değinilen kurullarca
yasal zorunluluk olarak getirilmelidir.
Ama bunun öncesinde Türkiye için
Sermaye Piyasası Kurulu veya Türkiye
Muhasebe Standartları bünyesinde
oluşturulacak bir komisyon tarafından
yapılacak çalışma ile objektif, ortak,
kabul edilebilir bir yöntem belirlenmesi gerekmektedir.
Kaynaklar: David AAKER, -1991, Robert SHAW -2006, Hüseyin Sabri KURTULDU- Çiğdem ŞAHİN-2006, Refik Yaşar DURUSOY -2005, Carol
J SIMON- Mary W SULLIVAN-1993 Yusuf KAYA-2006, Duygu FIRAT-A.Cemkut BADEM Araştırma Yazısı, www.interbrand.com,
128 / Eylül - Ekim 2010
d) Telif Hakkını Devretme Yöntemi:
Telif hakkını devretme yöntemi, markaya sahip olunmayıp, markanın kullanımı karşılığında, bir telif ödendiği
varsayımına dayanmaktadır.
51
güncel
B
güncel
Afosia’dan
Avşa’ya
Marmara Denizi’nin güneyinde
tamamı Balıkesir’e bağlı, Kapıdağ
Takımadaları olarak adlandırılan
adalardan biri Avşa.
128 / Eylül - Ekim 2010
Ve bu adalar içinde turizm açısından en gelişmişi en tanınmışı. Turizmin başlaması ve sonrasında da
yaygınlaşması üzerine bağcılık ve
balıkçılıkla geçimini sağlayan ada
halkı bağlarını, zeytinliklerini satarak yeni turistlik işletmeler kurmaya
başlamışlar ve adada ev pansiyonculuğuyla başlayan turizm faaliyeti
böylece konforlu müstakil pansiyonlar, daireler ve otellerle devam
etmiş.
52
Şimdi o bağların üzerinde yazlık
villalar, ada halkının eski evlerinin
yerinde de büyük pansiyonlar yer
alıyor.
Bağcılık, zeytincilik kısmen devam
etse de eskiyle kıyaslanamayacak
kadar az. Balıkçılığı saymıyorum
bile…
Çünkü bir çok yerde olduğu gibi
buradaki denizde de balık sayısı ve
çeşitliliği çok azalmış. Çok önceleri
balıkçıların kalan balıkları denize
döktüğünü söylemem kıyaslama
açısından yeterince fikir sahibi olmanızı sağlar sanırım. Trajikomik
bir durum ama adada satılması için
başka yerlerden balık bile getiriliyor.
Bütün bunların yanında adanın diğer tarafında yer alan Yiğitler Köyü’nde (Bu köy artık Avşa
Belediyesi’ne bağlı bir mahalle) ise
tarım hala öncelikli durumda. Burada yetiştirilen üzümler yine burada
kurulu fabrikalarda ve küçük imalathanelerde şarap haline getiriliyor
ve o meşhur Avşa şarapları çıkıyor
ortaya. (Adakarası, Mavikoy, Bortaçina, Büyülübağ…)
Bağcılıktan bahsetmişken, çok
kısa olan turizm sezonunu uzatmak için neden “Bağbozumu Şenlikleri” düzenlenmez diye de düşünmüyor değilim. Hatta ‘Tarım
Turizmi’nin yayılmaya başladığı bu
dönemde kasım ayı gibi başlayan
Mehmet ÇETİNKAYA
Serbest Muhasebeci
[email protected]
zeytin hasat döneminde bile böyle bir organizasyon yapılsa fena mı
olur?)
Adada tarihi kalıntıya rastlamak
pek mümkün değil. Büyük ihtimalle korunmamış. Bu yüzden adanın
tarihiyle ilgili çok ayrıntılı bilgi yok.
Kısa bir araştırma yapıldığında hemen tüm internet sitelerinde aynı
metinle karşılaşıyoruz.
“Kizikoslu Diogenes, Propontis
Marmara Adaları’ndan bahsederken
OFİOUSA ile FİSİA”yı birbirinden
ayırıyor. Pilinius bu adaya OPHİUSSA diyar diyor. Bizans tarihinde adanın ismi AFOUSİA olarak
geçiyor. Toprak durumu yüzünden
hiçbir zaman zengin olamamış ve
bağımsız idareye kavuşamamış olan
bu ada, tarihi akışına göre çevresinde hakim olan kuvvetlerin egemenliğine girmiş. Ada Hıristiyan din
adamları için sürgün yeri olarak kullanılmış. Ve GEDEON’un iddiasına
göre ortaçağda boş kalmış.”
Avşa’nın tarih boyunca büyük
B
ğer tarafında yer alan Yiğitler Köyü’nde
ise Türkler. Yunanistan’la yapılan
mübadele sonrası Girit’ten gelen vatandaşlar yerleştirilmiş buraya. Yiğitler köyünde yaşayan Türklerden bir
bölümü de Avşa’ya taşınmış. Burada
hakim olan kültür de anlaşılacağı üzere
Rumlarla Türklerin oluşturduğu karma
bir kültür. Bu kültür kendini dilde de
gösteriyor, yemekte de törenlerde de.
güncel
güncel
Dilde hafif bir aksan var, balık hala
sofraların baş tacı ama Girit kültürünün etkisi olsa gerek ot yemekleri de
çok özel. Turp, gelincik, ebegümeci,
hindiba, labada daha neler neler. Tören
demişken evlilik törenine de bizzat şahit oldum. Sizi bilmem ama bana çok
ilginç geldi.
Adayı gezerken gördüğüm ilginç düğün sonrası yöre insanları bana yok
olmaya yüz tutan gelenek ve görenekleri hala devam ettirdiklerini söyledi…
Nedir bu ilginç gelenekler diye sorarsanız;
Fakat yapılan kazılarda ortaya çıkan
kemikler, pişmiş topraktan yapılmış
çanak-çömlek, çakmak taşı gibi ka-
lıntılar, genel bilgilerin aksine adanın
tarihinin çok daha eskilere kadar gittiğini gösteriyor. Fakat günümüzde bir
manastır ve bir de şapel harabesinden
başka kalıntıya rastlanmamaktadır.”
Burada da belirtildiği üzere adada
tarihi yapı yok denecek kadar az. O
yüzdendir ki adayla ilgili bilgiler kalıntıların araştırılması sonucu değil tarihçilerin ulaşılabilmiş belgelerine dayalı.
Bütün adalar gibi bu adada da bir zamanlar Rumlar yaşıyormuş. Adanın di-
Düğün yapılır, eğlenilir lakin gelin babasının evine döner… Ertesi gün çalgı
eşliğinde gene bayrak ve zeytin dalı
takılı sopanın eşliğinde gelin damadın
evine götürülür v.s
Unutmadan, adaya gitmişken zeytinyağının tadına bakmadan dönmeyin.
128 / Eylül - Ekim 2010
gelişmeler göstermediği genel geçer
bir kanıdır. Hıristiyanların sürgün yeri
olarak kullanıldığı düşünülen adada
bir tane de manastır bulunuyor. Bizans
dönemindeki kayıtlarda adanın ismine ‘Ofousia’ olarak rastlanıyor. Daha
sonra bölgeye göç ettikleri düşünülen
Rumlar ise adaya ‘Afissia’ adını vermişlerdir. Avşa ise bu adın Türkçeleştirilmiş hali.
Düğün günü uzun bir çubuğun ucuna
bayrak ve zeytin dalı takılarak çalgı eşliğinde ada gezilir, evlerinin balkonuna
uzatılır para takılır ve toplanan paraları
sağdıç ve arkadaşları arasında eğlence
için harcanır… Kendi evi olmayan nişanlı olarak bekler. Ta ki ev sahibi olana
dek… 7 yıl bekleyenler bile olmuş bu
uğurda
53
mevzuat
mevzuat
B
Disiplin Cezaları
ve uygulanması-2
128 / Eylül - Ekim 2010
Yazarın, Bursa Bilanço Dergisi,
“Haziran-Temmuz-Ağustos” sayısındaki yazısının devamıdır.
54
i) Çalışanlar listesine kaydolmadan
unvan kullanarak, mesleki faaliyette
bulunulması.
j) Yeminli Mali Müşavirlerce, kendi defterleri hariç, defter tutulması, muhasebe bürosu açılması veya
muhasebe bürosuna ortak olunması.
k) Başka bir meslek mensubu ile
sözleşmesi bulunan müşterilere, bilerek iş önerilmesi ve diğer meslek
mensubu hakkında olumsuz yorumlarda bulunulması.
l) Aynı unvan sahibi meslek mensubunun sorumluluğundaki işlerle
ilgili, görev ve sorumluluk almadan,
bir başka meslek mensubunun görüş bildirmesi, uygulamaları hakkında iş sahiplerine karşı olumsuz eleştiriler yapması.
m) Mesleğin gereği gibi yürütülmesin! sağlayacak şekilde; şubenin
bağlı bulunduğu odanın çalışanlar
kütüğüne kayıtlı sorumlu ortak görevlendirmeden ve bu ortak sayısından fazla şube açılması.
n) Meslek mensuplarınca, kasıt
olmaksızın gerekli özen ve titizlik
yetirince gösterilmeden; yasal dü-
zenlemelere ve ilan olunmuş norm
ve standartlara aykırı olarak beyanname ve bildirimlerin imzalanması,
denetlenmesi ve tasdik edilmesi.
o) Oda ve birlik kurulları başkan ve
üyelerinin; bu görevleri dolayısıyla
kanun ve yönetmeliklere aykırı davrandıkların in tespit edilmesi.
p) Serbest Muhasebeci ve Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlerce; çalışanlar kütüğüne kayıt olmadan birden fazla beyanname imzalanması.
r) Bu Yönetmelikte yer almayan;
3568 Sayılı Kanuna aykırı diğer eylemlerde bulunulması ve Birlikçe
çıkarılmış diğer yönetmelik hükümlerine ve zorunlu meslek kararlarına
uyulmaması.
s) 27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
Yönetmeliğin 3. maddesiyle eklenen bent; Yürürlük: 27.09.2007)
Büro Tescil Belgesi alınmaması, süresinde vize ettirilmemesi.
ş) 27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 3. maddesiyle eklenen
bent; Yürürlük: 27.09.2007) Birlik
Genel Kurulunca belirlenen “büro
standartları”na uyulmaması, açılan
işyerlerinin bağımsız büro şeklinde
olmaması, başka bir serbest meslek faaliyeti veya ticari faaliyet ile
İmdat ATAK
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
BSMMMO Disiplin Kurulu Üyesi
[email protected]
iç içe olması, ev olarak kullanılan
ikametgâhların aynı zamanda büro
olarak kullanılması, bir meslek mensubunun (ortaklık durumu hariç) birden fazla bürosunun olması.
t)27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 3. maddesiyle eklenen
bent; Yürürlük: 27.09.2007) Stajını tamamlayarak mesleği yapmaya
hak kazanan meslek mensuplarının,
meslek ruhsatlarını aldıkları tarihten
itibaren iki yıl geçmedikçe staj yaptıkları meslek mensuplarının rızası
olmadan onların müşterilerine hizmet vermesi.
u) 27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
Yönetmeliğin 3. maddesiyle eklenen bent; Yürürlük: 27.09.2007)
Meslek mensubunun, kendisi, hizmetleri ve faaliyetleri hakkında gerçekdışı veya yanıltıcı açıklamalarda
bulunması.
ü) 27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
Yönetmeliğin 3. maddesiyle eklenen bent; Yürürlük: 27.09.2007)
Üçüncü kişilere ücret ya da herhangi
bir çıkar sağlanması veya vaat edilmesi sureti ile iş alınması.
v) 27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
mal edilmesi veya emanetin inkar edilmesi.
e) Ticari faaliyet yasağına uyulmaması.
f) Meslek mensuplarınca, beyanname ve bildirimlerin imzalanması ve denetimi ile ilgili yasal düzenlemelerdeki
ilke ve kurallarla, ilan olunmuş norm ve
standartlara kasten aykırı davranılması veya beyanname imzalama ve denetim yetkisinin kasten gerçeğe aykırı
olarak kullanılması.
g) Yeminli mali müşavirlerce, tasdike
ilişkin yasal düzenlemelerdeki ilke ve
kurallarla, ilan olunmuş norm ve standartlara kasten aykırı davranılması
veya tasdik yetkisinin kasten gerçeğe
aykırı olarak kullanılması.
h) Geçici olarak mesleki faaliyetten
alıkoyma cezası kesinleştiği hâlde,
mesleki faaliyete doğrudan devam
edilmesi.
GEÇİCİ OLARAK MESLEKİ
FAALİYETTEN ALIKOYMA
CEZASI
YEMİNLİ SIFATINI KALDIRMA
CEZASI
Mesleki sıfatı saklı kalmak koşuluyla
altı aydan az, bir yıldan fazla olmamak
üzere mesleki faaliyetten alıkoymadır.
Yeminli mali müşavirin yeminli sıfatının kaldırılması ve mührünün geri
alınmasıdır. Yeminli mali müşavirlerin,
mükerrer şekilde, tasdike ilişkin yasal
düzenlemelerdeki ilke ve kurallarla,
ilan olunmuş norm ve standartlara
kasten aykırı davrandıklarının veya
tasdik yetkilerini mükerreren kasten
gerçeğe aykırı olarak kullandıklarının
anlaşılması ve bu durumun mahkeme
kararı ile kesinleşmesi halinde, yeminli
sıfatını kaldırma cezası verilir ve mührü
geri alınır.
27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 4. maddesiyle değiştirilen
madde; Yürürlük: 27.09.2007) (7) Geçici olarak mesleki faaliyetten alıkoyma cezası, her bir eylem için altı aydan
az, bir yıldan çok olmamak üzere aşağıdaki hâllerde uygulanır:
a) Üç yıllık bir dönem içinde kınama
cezası gerektiren herhangi bir hâl ve
eylemin yinelenmesi.
b) Çalışanlar listesinde kayıtlı bulunan meslek mensuplarınca sahip
olunan unvanla kanunun 2’nci maddesinde yer alan işlerin yürütülmesi amacıyla gerçek veya tüzel kişilere bağlı ve
onların işyerlerine bağımlı olarak açık
veya gizli hizmet sözleşmesi ile çalışılması.
c) Meslek mensuplarınca; meslek
mensubu olmayan veya mesleği yapmaları yasaklanmış kişilerle Kanun ve
yönetmelik hükümlerine aykırı olarak
işbirliği yapılması.
d) Müşterilerden makbuz düzenlemek veya her türlü yöntem ile topladıkları para veya para hükmündeki
değerleri kendisine veya bir başkasına
(7) (Değişmeden önceki şekli) Madde
7a) Üç yıllık bir dönem içinde kınama
cezası gerektiren hallerin ve eylemlerin yinelenmesi,
b) Çalışanlar listesinde kayıtlı bulunan meslek mensuplarınca sahip
olunan unvanla kanunun 2’nci maddesinde yer alan işlerin yürütülmesi
amacıyla gerçek ve tüzel kişilere bağlı
ve onların işyerlerine bağımlı olarak
açık veya gizli hizmet sözleşmesi ile
çalışılması,
c) Meslek mensuplarınca mesleği
yapmaları yasaklanmış kişilerle işbirliği yapılması,
d) Ticari faaliyet yasağına uyulmaması,
e) Meslek mensuplarınca, beyanna-
B
me ve bildirimlerin imzalanması
ve denetimi ile ilgili yasal düzenlemelerdeki ilke ve kurallarla, ilan
olunmuş norm ve standartlara kasten
aykırı davranılması veya beyanname
imzalama yetkisinin kasten gerçeğe
aykırı olarak kullanılması,
f) Yeminli Mali Müşavirlerce, tasdike
ilişkin yasal düzenlemelerdeki ilke ve
kurallarla, ilan olunmuş norm ve standartlara kasten aykırı davranılması
veya tasdik yetkisinin kasten gerçeğe
aykırı olarak kullanılması.
MESLEKTEN ÇIKARMA
CEZASI
Meslek mensubunun ruhsatnamesinin geri alınarak bir daha mesleği yürütmesine izin verilmemesidir. Meslekten çıkarma cezası aşağıdaki hallerde
uygulanır:
a) Beş yıllık dönem içinde iki defa
mesleki faaliyetten alıkoyma cezası ile
cezalandırılmasından sonra bu cezayı
gerektiren eylemin yeniden işlenmesi.
b) Mesleğin yürütülmesi sırasında,
meslek dolayısıyla işlenen suçlardan
dolayı ağır hapis cezası ile cezalandırılmış olunması.
c) Meslek mensuplarının kasten vergi
zıyaına sebebiyet verdiklerinin mahkeme kararı ile kesinleşmesi.
d) 27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliğin 3. maddesiyle eklenen bent;
Yürürlük: 27.09.2007) (8) Meslek
ruhsatnamesinin bir başkasına kiraya verilmesi, herhangi bir şekilde bir
başkasına kullandırılması veya meslek mensubunun mesleki konulardaki
yetkilerini genel vekâletname ve/veya
düzenleme şeklinde vekâletname ile
veya muvazaa yoluyla yahut da başka
kanunlardaki düzenlemeleri kötüye
kullanarak, mesleğini bizzat yapmayıp, yetkilerini devamlı ya da geçici
olarak meslek mensubu olmayan kişilere kullandırması, kendi adına müşteri
kabul etmesine, resmî belgelerde mühür ya da kaşesinin kullanılmasına izin
verilmesi.
e) Başka meslek mensuplarının ad ve
unvanları kullanılarak, beyanname düzenlenmesi ve imzalanması.
f) Meslek mensuplarının kanunun
4’üncü maddesindeki koşulları taşımaması veya bu koşulların sonradan kay-
128 / Eylül - Ekim 2010
Yönetmeliğin 3. maddesiyle eklenen
bent; Yürürlük: 27.09.2007) Mevzuat hükümlerinin emredici kurallarına
aykırı davranmak sureti ile rekabette
avantaj yaratılması.
y) 27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 3. maddesiyle eklenen bent;
Yürürlük: 27.09.2007) Diğer meslek
mensubu hakkında, ilgili kuruluşlara
asılsız ihbar veya şikâyette bulunulması.
z) 27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 3. maddesiyle eklenen bent;
Yürürlük: 27.09.2007) Bir diğer meslek mensubunun çalışanlarına ve vekillerine onları işlerini yerine getirirken
yükümlülüklerine aykırı davranmaya
yöneltebilecek çıkarlar sağlayarak
veya önererek doğrudan veya dolaylı
olarak menfaat sağlaması.
mevzuat
mevzuat
55
mevzuat
B
mevzuat
bedilmesi.
g) 27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliğin 5. maddesiyle eklenen bent;
Yürürlük: 27.09.2007) Affa uğramış,
ertelenmiş veya paraya çevrilmiş olsa
dahi Kanunun 4 üncü maddesinde sayılan suçlardan biri ile hüküm giymiş
olunması.
Ayrıca, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Serbest Muhasebecilik
Staj Yönetmeliği uyarınca, kanunun ve
bu yönetmeliğin meslek mensupları
hakkında düzenlemiş olduğu disiplin
esasları aday meslek mensuplarına
da uygulanır.
Üç yıllık bir dönem içinde iki veya
daha fazla disiplin cezasını gerektiren
davranışta bulunan meslek mensubuna her yeni suçu için bir öncekinden
daha ağır ceza uygulanabilir. Ancak,
disiplin cezası kesinleşip ilgiliye bildirildikten sonra, aynı cezayı gerektiren bir
eylemin yinelenmesi durumunda bir
üst ceza uygulanır.
128 / Eylül - Ekim 2010
Disiplin kurulları, her iki durumda da;
yaptıkları incelemeler sonucu bir derece ağır veya bir derece hafif disiplin cezası uygulanmasına karar verebilirler.
56
(27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 6. maddesiyle değiştirilen fıkra; Yürürlük: 27.09.2007) (9)
Uyarma ve kınama cezaları hariç diğer
disiplin cezaları; Maliye Bakanlığı ile
diğer ilgili kurum ve kuruluşlara duyurulur. Duyuru yapılan ilgili kurum ve kuruluşlar gerekli önlemleri alırlar. Geçici
olarak mesleki faaliyetten alıkoyma,
meslekten çıkarma ve yeminli sıfatının
kaldırılması cezaları; Resmî Gazete’de
ve meslek mensubunun bağlı olduğu
Oda ve Birlik internet sayfasında yayımlanır ve yöresinde uygun araçlarla
ilan olunur. Disiplin cezaları, meslek
mensubunun dosyasında saklanır.
(8) (Değişmeden önceki şekli) Madde 9/d- Meslek ruhsatnamesinin bir
başkasına kiraya verilmesi veya herhangi bir şekilde bir başkasına kullan-
dırılması,
(9) (Değişmeden önceki şekli) Madde 12/ikinci fıkra- Uyarma ve kınama
cezaları hariç diğer disiplin cezaları;
Maliye Bakanlığı ile diğer ilgili kurum
ve kuruluşlara duyurulur. Duyuru yapılan ilgili kurum ve kuruluşlar gerekli
önlemleri alırlar. Geçici olarak mesleki
faaliyetten alıkoyma.meslekten çıkarma ve yeminli sıfatını kaldırma cezaları;
Resmi Gazete ve yöresinde uygun
araçlarla ilan olunur. Disiplin cezaları,
meslek mensubunun dosyasında saklanır.
Geçici olarak mesleki faaliyetten alıkoyma, meslekten çıkarma veya yeminli şifalının kaldırılması cezasını alan
meslek mensubu; elindeki işlerini, cezasının kesinleşme tarihinden itibaren
60 gün içerisinde bağlı bulunduğu odaya teslim eder. Oda bu iş veya defter
ve belgeleri iş sahiplerine geri verir. İş
sahiplerinin isteği halinde; Odaya yönetim kurulunca görevlendirilecek bir
meslek mensubuna, bu iş veya defter
ve belgeler teslim edilir.
(27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 6. maddesiyle değiştirilen fıkra; Yürürlük: 27.09.2007)
(10) Geçici olarak mesleki faaliyetten
alıkoyma, yeminli sıfatının kaldırılması ve meslekten çıkarma cezalarının,
bu Yönetmeliğin 29’uncu maddesine
göre kesinleşmesinden sonra serbest
muhasebeci, serbest muhasebeci mali
müşavir ve yeminli mali müşavirler iş
kabul edemez ve mühür ya da kaşe
kullanamazlar. Bu konuda Odalarca,
Maliye Bakanlığı ile diğer ilgili kurum
ve kuruluşlara bildirim yapıldıktan sonra önlem olarak yeminli mali müşavirin
mühürlerinin, serbest muhasebeci ve
serbest muhasebeci mali müşavirlerin ise ruhsatlarının ve kaşelerinin geri
alınması sağlanır.
27.09.2007 tarih ve 26656 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 6. maddesiyle eklenen fıkra; Yü-
Yararlanılan Kaynak:
3568 Sayılı Meslek Yasası ve Son Değişikliklerle Yönetmelikler
TÜRMOB Yayınları - 330
rürlük: 27.09.2007) Mesleki faaliyetten
alıkoyma, yeminli sıfatının kaldırılması
ve meslekten çıkarma cezalarının yargı organlarınca iptal edilmesinin kesinleşmesi ve ilgilinin istemi hâlinde
durum ilgili kurum ve kuruluşlara bildirilerek Oda ve Birlik internet sayfasında yayımlanır.
Meslekten çıkarılanlar, yeminli sıfatı
kaldırılanlar ve geçici olarak mesleki
faaliyetten alıkonulanlar; bu yasakların gereklerini derhal yerine getirirler.
Bu gerekleri yerine getirmeyenler hakkında odalar ve Birlik tarafından Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda
bulunulur.
Meslek mensuplarının, ilgili kanun ve
yönetmelikler çerçevesinde mesleki
faaliyetlerine devam etmeleri ve yukarıda açıklamaya çalıştığım disiplin
cezaları ile karşılaşmamaları en büyük
temennimiz olmaktadır.
Fakat yine de; BSMMMO Haksız Rekabetle Mücadele Kurulu’nun yapmış
olduğu çalışmalar sonucunda, bazı
meslek mensuplarının disiplin cezaları
aldıklarını görmekteyiz. Bu durumları
önlemek için, böyle davranan meslek mensuplarından ve ruhsatsız çalışanlardan, mesleğimizin çok büyük
zarar gördüğünü, mesleki dayanışma
sorumluluğu bilinci ile bu kişiler, odamızdaki yetkili yerlere yazılı veya sözlü
bildirilirse, bu bildirimde bulunan kişiler kendi adlarına ve mesleğimiz adına
çok doğru bir davranış yapmış olacaklardır.
(10) (Değişmeden önceki şekli)
Madde 12/dördüncü fıkra- Uyarma ve
kınama cezaları dışındaki geçici olarak
mesleki faaliyetten alıkoyma, yeminli şifalının kaldırılması ve meslekten
çıkarma cezalarının, bu yönetmeliğin
29’uncu maddesine göre kesinleşmesinden sonra Serbest Muhasebeci,
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve
Yeminli Mali Müşavirler iş kabul edemez ve mühür kullanamazlar. Bu konuda odalarca Maliye Bakanlığı ile diğer ilgili kurum ve kuruluşlara bildirim
yapıldıktan sonra önlem olarak Yeminli
Mali Müşavirin mühürlerinin. Serbest
Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlerin ise ruhsatlarının
geri alınması sağlanır.
B
mevzuat
mevzuat
İhracatı teşvik ederek, döviz girişini artırmak için ihracatçıya “ton
başına” havadan para ödendiği
zamanların üzerinden çeyrek asır
geçti.
Devletten KDV iadesi alacağı olan
kişi ve kurumların sıkıntılarından söz
açılınca, “hikmeti avam” ile söylersek “Tüyü bitmemiş yetimin hakkı”
har vurup harman savruluyor gibi bir
izlenim hakim.
Halbuki gerçekler bunun aksini
söylüyor.
Mal ve hizmetlerin, nihai manada
tüketildikleri veya faydalanıldıkları
memlekette KDV’ye tabi tutulması,
KDV’nin uygulandığı tüm ülkeler tarafından benimsenen ve “destination ilkesi” (varış yerinde vergileme
ilkesi) adı verilen temel ilkelerden
biridir(1).
Bir şirket, ürettiği veya satın aldığı
ürün bedeline ilave olarak tedarikçilerine Katma Değer Vergisi ödemektedir. İmalatçılar, bir mamul üretmek için yüzlerce çeşit hammadde
tedarik ederler. Bunları bilgisiyle,
makineleriyle işler ve yeni bir ma-
mul haline getirir. Dolayısıyla ürün
bedelini ve KDV’sini içeren fatura
bedelini tedarikçi firmalara ödemek
zorundadırlar. Katma Değer Vergisi
oranının yüzde 18 uygulandığı ürün
gamında faaliyet gösteren imalatçıihracatçı firma, üretim maliyeti dışında, yaklaşık yüzde 15 oranındaki
KDV maliyetini de yüklenmek durumunda kalmaktadır.
Bununla birlikte, yüzde 18 KDV
ödeyerek ürettiği veya satın aldığı
ürünleri ihraç ettiği zaman yukarıda değindiğimiz “destination ilkesi”
gereği, yurtdışındaki müşterisinden
hiç KDV tahsil edemez. Dolayısıyla
aylarca süren çalışma sonunda elde
edilen ticari mal veya mamül adına
bir de KDV ödenmek suretiyle ihraç
edilir. Bu ihraç konusu ürünler adına
katlanılan ek mali külfetin oranı günümüzdeki ortalama yüzde 10’luk
enflasyon ile kıyaslandığında önemli bir maliyeti temsil eder. Özellikle
kâr marjlarının KDV oranından daha
az olduğu dönemlerde, ihracatçı firmalar otomatik olarak zarar etmektedirler.
Avrupa Birliği EU27 bölgesindeki
son beş yılda gerçekleşen enflasyon
oranları baktığımızda; 2005 yılı: 2,2;
2006 yılı:c2,2; 2007 yılı: 2,3; 2008
yılı: 3,7; 2009 yılı: 1,0(2) seviyesinde
gerçekleşmiş olup, ülkemizdeki son
beş yılın tüketici enflasyon oranları
ise 2005 yılı: 7,72; 2006 yılı: 9,65;
2007 yılı: 8,39; 2008 yılı: 10,06; 2009
yılı: 6,53(3) şeklinde gerçekleşmiştir.
KDV iadesi tutarının mali
külfete dönüşümü
İhracatçı firmalara ödenen KDV
iadelerinin, gerçekte nasıl bir finansal yük oluşturduğu aşağıdaki kısa
örnek yardımıyla daha kolay anlaşılabilir.
Örnek:1
100 birim maliyeti olan ve 18 lira
KDV ödeyerek satın alınmış bir ticari mal, yurtdışına yüzde 10 brüt kâr
marjıyla satılmış olsun. İhracatçının
tahsil edeceği bedel toplamı 110 liradır. Fakat 100 lira mal bedeli, 18
lira KDV’si olmak üzere toplam maliyeti (finansal yönden) ise 118 liradır. Görüleceği üzere ihracat yapan
şirket, yurtiçinde mal aldığı firmaya
ödediği KDV tutarını devletten alamaz ise, yaptığı ticaretten 8 lira zarar edecektir.
128 / Eylül - Ekim 2010
Dursun Ali YAZ
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
[email protected]
KDV İadesi
Devlet Tarafından
Verilen Bir
Hibe midir?
57
mevzuat
B
mevzuat
Zaten “KDV İadesi” tamlamasındaki,
“iade” kelimesinden, daha önceden bir
şekilde verilmiş/ödenmiş bir değerin
veya tutarın geri alındığının anlaşılması gerektiği çok açıktır.
Küresel ekonomik coğrafyada, müşteri bulmak çok zorlaştı. Ancak yurtdışında müşteri bulmak, ihracat yapmak
daha da zor. KDV iadeleri mükelleflere
devlet tarafından karşılıksız verilen bir
hibe değildir. Mükelleflerin ihracatları
nedeniyle sırtında biriken finansman
kamburudur. Sözkonusu iade uygulamasından devletin cebinden ekstra
bir bedel çıkmaz. Önceki safhalarda
ödenmiş KDV bedelleri devletin kasasına zaten girmiştir veya girecektir. Bu
kısmı da başka bir örnek yardımıyla
açıklayalım.
Örnek:2
Katma Değer Vergisi, nihai tüketicinin ödediği bir tüketim vergisidir. Vergi
literatüründe muamele vergisi olarak
geçer. Mekanizma ise şöyle işler:
128 / Eylül - Ekim 2010
İmalatçı şirket, bir adet mamül üretimi için toplam 10 lira KDV öder. Ödediği KDV’ler tedarikçiler tarafından
Hazine’ye aktarılır. Üretici ise mamülünü 13 lira KDV ile toptancıya satar.
Toptancı 13 lira KDV ödeyerek tedarik
ettiği ürünü, perakendeci mağazaya
14 lira KDV tahsil ederek satar. Perakendeci ise tüketiciden 18 lira KDV
tahsil ederek malını satar. Ve zincirle-
58
me reaksiyon tamamlanır. Şimdi devletin Katma Değer Vergisi’ni nasıl tahsil ederek kasasına koyduğuna örnek
yardımıyla bakalım.
İmalatçıya satış yapan tedarikçilerden 10 .-TL. KDV devlete aktarılmış
olur.
İmalatçı aşamasında
(=13-10) 3.- TL. KDV devlete aktarılmış
olur.
(=14-13)
Toptancı aşamasında 1.- TL. KDV devlete aktarılmış olur.
Perakendeci aşamasında (=18-14)
4.- TL. KDV devlete aktarılmış olur.
Yukarıdaki vergileme zincirinde,
Hazine’ye aktarılan toplam KDV tutarı
18 TL olmuştur.
Bu tutar aynı zamanda nihai tüketici
tarafından perakende satış mağazasına ödenen bedele eşittir. Herhangi bir
malın veya hizmetin nihai tüketiciye
ulaşacağı safhalarda yer alan ithalatçı,
imalatçı, toptancı, perakendeci aslen
vergi yükümlüsü olmayıp bir nevi taşıyıcı durumundadır.
Tekrar edersek, ihracatçı firmaların
devletten KDV iadesi talepleri hibe
veya destek değildir. Yukarıdaki minik
örneğimizdeki nihai tüketicinin yabancı ülke pasaportu taşıyan birisi olması
durumunda, perakendeciye (ihracatçıya) 18 liralık KDV’yi ödemeyecekti.
vergi miktarı ise (10+3+1=) 14 TL olacaktı. Perakendeci (ihracatçı) ise, toptancıya ödediği katma değer vergisi
miktarı olan 14 lirayı hazineden KDV
iadesi olarak talep eder. Sonuç olarak
iadeyi talep eden ihracatçı (perakendeci) daha önce ödediği KDV’nin iadesini devletten alır. Vergi yönünden
herhangi bir kâr /zararı yoktur. Hatta
aylar öncesinde ödediği KDV’nin finansman yükünü üzerinde taşıdığı gibi
bir de onu geri alabilmek için masraf ve
çaba sarfeder. Devlet ise daha önceki
safhalarda tahsil ettiği KDV’yi ihracatçıya ödemiş olur. Onunda vergi yönünden herhangi bir kâr /zararı yoktur.
Sadece tüketiciden tahsil edebileceği
KDV’den mahrum kalır. Bunun karşılığında kendi sınırları içerisinde üretilerek üzerinde katma değer taşıyan
ürünün yurt dışına satılmasının kanunen önünü açarak, istihdama, gayri
safi milli hasılanın yükselmesine katkı
sağlar.
Katma Değer Vergisi’nin uygulandığı
tüm ülkelerde ihracatta KDV istisnası
düzenlemesi mevcuttur. Ve ülkelerinde
kahraman gibi algılanan ihracatçıların,
zaten hak ettikleri iadeler, çok hızlı bir
şekilde sonuçlandırılır. Bizde ise KDV
iadesinin yersiz olduğunu savunanların, sahaya “yüzde 18 oranında vergi
yüküyle” yenik çıkan ihracatçılara,
nasıl mal satabileceklerini anlatması
gerektiğini düşünüyorum.
Bu durumda devlete intikal etmiş
KAYNAKÇA;
(1) Mehmet MAÇ, KDV-5 (e-kitap) Denet Bağımsız Denetim Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş
(2)http://epp.eurostat.ec.europa.eu/tgm/table.do?tab=table&language=en&pcode=tsieb060&tableSelection=1&footnot
es=yes&labeling=labels&plugin=1
(3) http://www.yaklasim.com/malibilgiler/pratikbilgiler/maddeler/039.htm
Bayram EROL
İstanbul Aydın Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek
Lisans Öğrencisi
[email protected]
Özet
Bu makalede konsolidasyon yöntemlerine kısaca değinilmiş ve
IASB’nin 6 Ağustos 2009’da sunulan, IAS32’ye yapılan değişikliklerle
ilgili yorumlayıcı taslağın (ED 9) bir
özeti, yorumu ve bu uygulama değişikliğinin Türkiye’de bulunan holdinglerdeki etkileri anlatılmıştır.
Konsolidasyon yöntemlerini tam
konsolidasyon, oransal konsolidasyon ve özkaynak yöntemine göre
konsolidasyon olarak 3 temel başlık
altında toplamak mümkündür ve
ED 9 oransal konsolidasyon yönteminin kaldırılmasına ilişkindir.
Anahtar kelimeler: Konsolidasyon,
Konsolidasyon yöntemleri, ED 9,
oransal konsolidasyon
ED 9; IASB tarafından sadece yorum amaçlı yayımlanmıştır. Bu teklifler uluslar arası finansal raporlama
standardı olarak yayımlanmadan
önce alınan öneriler ışığında modifiye edilebilecektir. (1)
ED 9’a göre bir şirketin belli sayıdaki kendi özkaynak kalemlerini
herhangi bir para biriminde sabit
bir tutardan elde etme hakkı, eğer
şirket bu hakları aynı sınıftaki türev
olmayan özkaynak araçlarının var
olan sahiplerine oransal biçimde
teklif ediyorsa, özkaynak kalemidir.
(1) Bu değişiklikle birlikte IAS 32’nin
izin verdiği iş ortaklıklarına uygulanabilen oransal konsolidasyon
yöntemini kaldırmakta ve sadece
tam konsolidasyon ya da özkaynak
yöntemi ile konsolidasyona izin verilmektedir.
Konsolide mali tabloların düzenlenme amacı, bir kurumlar topluluğuna dahil ana ortaklık ile kontrolü
ana ortaklıkta olan bağlı ortaklıkların, iştiraklerin ve sınırlı iştiraklerin aktif, pasif, gelir ve giderleri ile
gayri nakdi yükümlülüklerini tek
bir ortaklığa aitmiş gibi göstererek,
topluluğun bir bütün olarak finansal
durumu ve faaliyet sonuçları hakkında tasarruf sahiplerine, finansal
yatırımcılara, denetim mercilerine
ve ilgili diğer kişilere bilgi vermektir. (2)
Finansal raporlama standartlarına göre farklı ortaklık yapısındaki
şirketler farklı muhasebeleştirilme
işlemine tabi tutulmalıdır. Konsolidasyon yöntemleri ile ilgili uluslararası muhasebe standartları; IAS 27
(Konsolide ve Bireysel Finansal Tab-
lolara İlişkin Uluslararası Muhasebe
Standardı), IAS 28 (İştiraklerdeki Yatırımlara İlişkin Uluslararası Muhasebe Standardı) ve IAS 31 (İş Ortaklarındaki Paylara İlişkin Uluslararası
Muhasebe Standardı)’dir. IAS 27; bir
ana ortaklığın kontrolü altında bulunan bir grup işletmenin konsolide
finansal tablolarının hazırlanmasına
ve sunumuna ilişkin esasları belirler.
(3) IAS 28; iştiraklerdeki yatırımların
muhasebeleştirilmesinde uygulanır.
Ancak risk sermayesi (girişim sermayesi) kuruluşları ve yatırım fonları ve yatırım amaçlı sigorta fonlarını
kapsayan benzer işletmeler tarafından elde bulundurulan ve “IAS 39
Finansal Araçlar: Muhasebeleştirme
ve Ölçme” Standardı uyarınca muhasebeleştirilerek, ilk muhasebeleştirmeyi takiben gerçeğe uygun
değeri ile değerlenip kâr veya zararla ilişkilendirilen veya alım-satım
amaçlı elde bulundurulan iştirak
yatırımları IAS 28 kapsamında değildir. Bu tür yatırımlar, TMS 39 uyarınca gerçeğe uygun değerlerinden
ölçülür ve gerçeğe uygun değerde
meydana gelen değişimler, değişimin gerçekleştiği dönemde kâr
veya zararda muhasebeleştirilir. (4)
İş ortaklıklarındaki payların muhasebeleştirilmesi ve iş ortaklıklarının
mevzuat
Konsolidasyon
Yöntemleri ve
Yorumlayıcı
Taslak(ED)9
B
128 / Eylül - Ekim 2010
mevzuat
59
128 / Eylül - Ekim 2010
mevzuat
B
60
mevzuat
yapılarına ve faaliyetlerinin gerçekleştirilme şekline bağlı olmaksızın; iş
ortaklığının varlık, borç, gelir ve giderlerinin ortak girişimcilerin ve yatırımcıların finansal tablolarında raporlanması IAS 31 hükümlerine göre yapılır. (5)
Tek Düzen Muhasebe Sistemi’ne göre
finansal yatırımların muhasebeleştirilmesinde tek kıstas sahiplik oranı iken;
Uluslararası Muhasebe Standart’larına
göre sahiplik oranının yanı sıra kontrol gücü de belirleyici bir etkendir.
Sahiplik ve kontrol gücü beraber düşünülmek kaydıyla; bir şirket üzerinde
yüzde50-yüzde100 arasında etki söz
konusuysa bağlı ortaklık; yüzde50 etki
söz konusuysa iş ortaklığı; yüzde20yüzde100 arasında etki söz konusuysa
iştirak ve yüzde20’nin altında etki söz
konusu ise bağlı menkul kıymet olarak
muhasebeleştirilir. Bağlı ortaklıklar
tam konsolidasyon yöntemine; iştirakler öz kaynak yöntemine; iş ortaklıkları
oransal konsolidasyon ya da öz kaynak
yöntemine ve bağlı menkul kıymetler
makul değerleri ile konsolidasyona
tabi tutulur. Görüldüğü üzere iş ortaklarının muhasebeleştirilmesinde iki
yöntem söz konusu olmakta ve ED9
iş ortaklarında oransal konsolidasyon
yönteminin kaldırılmasına ilişkin görüş
sunmaktadır.
İş ortaklıkları her ne kadar kendi varlıklarını ve yükümlülüklerini ve oluşan
gider ve kazanılan gelirlerini kendileri
kontrol eden bağımsız yasal kuruluşlar
olsalar da bütün önemli kararlar ortakların onayı alınarak verilmektedir.
Ortaklık anlaşmasında ve iş ortaklıklarının kuruluş sözleşmesinde ortakların
iş ortaklığının yönetiminde ve karar
almada ne şekilde etkilerinin olacağı
belirtilmektedir. Genellikle, ortakların
iş ortaklıklarının yönetim kurulunda
eşit sayıda temsilcileri bulunmaktadır
ve her iki taraf da yönetim ve karar almada eşit koşul ve haklara sahiptir. İş
ortaklıkları hisse sahipleri tarafından
bağlı ortaklık gibi görülmekte ve buna
göre davranılmaktadır. Ortaklar özellikle iç denetim ve finans birimleri ile
iş ortaklıkları üzerinde çalışmakta ve
ortakların yönetim birimleri iş ortaklıklarının yönetiminde etkili olmaktadır.
Bunun yanı sıra, yatırımcılara yapılan
bütün sunumlar ve müşterilere yapılan
bütün reklamlar iş ortaklıklarını yerel
holding şirketinin bir parçası olarak
göstermekte olduğu için yatırımcılarda ve müşterilerde de bu yönde bir
izlenim bulunmaktadır. İş ortaklıklarında alınan kararlarda ve yapılan işlerde
şirket sahiplerinin “ortak kontrol hakkı” bulunması, bir şirketin iştirakinde
“önemli etki”ye sahip olmasından
daha etkin bir kontrol gücü olduğunu
gösterir. Ortaklar “ortak kontrol”de
daha etkin bir şekilde yönetime katılım sahibi ve operasyonel ya da yönetim kurulu düzeyinde daha büyük etki
sahibi olmaktadır. İş ortaklıklarında
iştiraklere nazaran ortakların onayı
olmadan önemli kararlar alınamaması
durumu oransal konsolidasyon yöntemi ile daha iyi yansıtılmaktadır.
ED 9, iş ortaklıklarındaki finansal ve
operasyonel politikaların JV ortakları tarafından yönetildiğini belirtir. Bu
durum iş ortaklıklarının kendi varlık
ve yükümlülüklerini ve oluşan gider ve
kazanılan gelirlerini kendilerinin kontrol etmesiyle ile ilgili durumla çelişir.
ED9 özkaynak yöntemi ile konsolidasyonun neden daha uygun ve tercih edilebilir bir yöntem olduğunu açıklamamaktadır. Şu anda yürürlükte olan IAS
31 p40’da “Bu standart özkaynak yönteminin uygulanmasını önermemektedir, çünkü oransal konsolidasyon bir
ortağın bir iş ortaklığındaki payının
ekonomik durumunu yani ortağın gelecekteki ekonomik faydalarındaki payını daha iyi yansıtır. Bununla beraber,
bu standart iş ortaklıklarındaki payların tanımlanmasında özkaynak yönetiminin alternatif bir yöntem olarak
kullanımına izin vermektedir” denilmektedir. Bu değişikliğin arkasındaki
rasyonalite iyi anlaşılamamaktadır.
Özkaynak yönteminin
zayıflıkları
Özkaynak yönteminde, yatırımcı ile
yatırım yapılan şirket arasındaki işlemlerin eliminasyonu sadece gerçekleşmeyen karlar ile sınırlı iken oransal
konsolidasyon yönteminde şirketler
arasındaki tüm işlemler elimine edilmektedir.
Özkaynak yönteminde, yatırımcı
yatırım rakamı sıfır olduğu durumda
yatırımdaki zararlarının kaydını durdurur. Fakat oransal konsolidasyon
yönteminde bu şekilde bir kısıtlama
yapılmamaktadır.
Oransal konsolidasyon yöntemi finansal tablo kullanıcılarına ayrıştırılmış bilgi sağlamaktadır.
Yatırımcılar, yatırım yapacakları
şirketin iş ortaklıklarının bu şirketin
operasyonları ve konsolide finansal
tabloları üzerindeki etkileri hakkında
yeterli bilgiye sahip olamayacaklardır.
Özellikle de iş ortaklığı bağlı bulunduğu Grup’un faaliyet gösterdiği temel
endüstriyel bölümlerden birisinde
önemli etkiye sahipse özkaynak yöntemiyle konsolidasyon yapıldığında
yatırımcılar, bu endüstriyel bölümün
risk ve faydalarını değerlemede zorluk
yaşayacaklardır.
Oransal konsolidasyon finansal tablo kullanıcılarının temel stratejik kararları ve ana şirket konumunu daha
iyi anlamasını sağlar. Bundan da öte
finansal tablolarda yer alan tüm varlıkları, yükümlülükleri, nakit akışı ve
riskleri dahil ederek gelecekteki nakit
akışlarının projelendirilmesini sağlar.
Kullanıcıların karşılaştırma ve gelecek
analizleri yapması bir bölümde yoğunlaşan veriyi değerlendirmekten daha
kolaydır. Ortak girişim ve ortak kazancın toplanması, ortak girişim gelirleri
ve giderlerinin toplanması ilgili bilgi
tahmini değerlemesinin kaybolmasına yol açar. Böylece özkaynak metodu kullanıcının gelecekteki kazançları
öngörmesini ve paylaşım fiyatlarını
açıklamak gibi bilgi gizleme riskini içerir. Gelişmekte olan piyasalarda doğru
mesajı vermek potansiyel yatırımcılar
için özellikle önemlidir.
Özkaynak yöntemi ortakların
tüm faaliyetlerini yansıtır mı?
Şirketin sahip olduğu iş ortaklıklarının önemli faaliyetleri ve önemli
miktarlarda finansal rakamları olduğu durumlarda, iş ortaklıkları grubun
operasyonlarında önemli rollere sahip
Finansal kaynaklar, karlılık, varlık
verimliliği (aktif karlılık), nakit akımı,
kaldıraç oranı gibi konularda iş otaklıklarının finansal tablolarının daha anlaşılır olması için oransal konsolidasyon
gereklidir. Notlarda yer verilecek olan
bir takım detaylar bunları finansal tablolara yansıtmaktan daha iyi değildir.
Ortakların iş ortaklarında kontrol
hakkına sahip oldukları tek varlık kalemi yatırımları değildir. Ortaklar genellikle iş ortaklarını kendi faaliyetlerinin
bir parçası gibi görüp yönetirler.
Finansal tabloların sunumundaki kalite düşüklüğü
İş ortaklığı için oransal konsolidasyonun yürürlükten kaldırılması, finansal
bilginin kalite, işe yararlık ve alakalılığı
üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olacaktır.
Karar verici taraflar için bilginin kalitesi düşecek ve bu durum özellikle
iş ortaklığı sayısı ve miktarsal olarak
bakıldığında iş ortaklıklarının konsolide finansal tablolara etkisi büyük olan
işletmeler için önemli boyutlarda olacaktır.
Yönetimin karar oluşturma süreci ve
risk yönetimi, sadece net sonuçlardaki
paylara değil; operasyonlar, varlıklar,
yükümlülükler, nakit akışları ve risklerin detaylı bir şekilde kavranmasına
dayanmaktadır.
İş ortaklıkları riskin girişimciler arasında paylaşılması amacı ile kurulurlar; fakat oransal konsolidasyonun
ortadan kaldırılmasıyla riskler finansal
bilgilere yeteri derecede yansıtılama(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
yacaktır.
Bu yöntem aynı zamanda kurumsal
yönetim prensiplerinden olan şeffaflık
ilkesiyle de çelişmektedir.
Analistler trend ve büyümeleri anlamakta zorlanacaklar, girişimcilerin
değerlemeleri olumsuz bir şekilde etkilenecektir.
Çifte Raporlama
ED 9’un kullanımı zorunlu hale getirilse bile yerel ve uluslararası kurumsal
yatırımcılara ve şirket içi hissedarlara
yapılan raporlamada oransal konsolidasyon yönteminin kullanılması daha
maliyetli olacak olsa da daha sağlıklı
olacaktır.
Yatırımcılar ortaklıkların performansını yakından takip ettiği için ek finansal bilgilere ihtiyaç duyacaklardır.
Yatırımcılar bağlı ortaklıkların yanı sıra
iş ortaklıklarıyla ilgili de sorular yöneltmektedirler. Bu nedenle yatırımcılar
için iş ortaklıklarının performanslarını
açıklayıcı ek raporlar hazırlanması gerekebilir.
Finansal bilgi finansla alakalı olmayan taraflarca kullanıldığında ortaya
bir karışıklık çıkacaktır.
Türkiye’deki çoğu girişimci şirket için
iş ortaklıkları önem arz ettiğinden anlaşılır değerlendirmeler için iç raporlama yönteminin değiştirilmemesi uygundur Bu da çifte raporlamaya sebep
olmaktadır.
Türkiye’de ED 9’un (Oransal
Konsolidasyonun Kaldırılması) etkileri
formlarındandır. Bunun başlıca sebebi
global bir şirketin Türkiye’deki yerel bir
şirketle ortaklık kurarak Türkiye pazarına girmesidir; nitekim Türkiye’deki iş
ortaklıklarının önemli çoğunluğu da bu
tür yabancı-yerel ortaklık yapısına sahiptir. Bazı durumlarda yabancı-yerel
ortaklık yapısı yasal bir zorunluluktur,
örneğin Türkiye’de nükleer enerji sektöründe şirket kurmak için yabancı bir
şirketle ortak olunması zorunludur.
Türkiye’deki holdinglerin sahip olduğu
iş ortaklık sayısının fazla ve toplam varlık ve gelir rakamlarının payının yüksek
olması nedeniyle ED 9’un onaylanmasıyla Türkiye’deki holdinglerin finansal
tablo sunumunda zorluklarla karşılaşabileceği düşüncesindeyim.
ED 9 ile ilgili varılan sonuç
Yukarıda adı geçen sebeplerden dolayı oransal konsolide yöntemi ortakların ekonomik gerçekliğini yansıtmada
daha doğru bir yöntemdir.
IMKB’ye kote olan şirketlere
01.01.2005 tarihinden itibaren UFRS’yi
kullanma zorunluluğu getirilmiştir.
Türk Ticaret kanunu taslağının yürürlüğe girmesinden itibaren de tüm
anonim şirketler finansal tablolarını
UFRS’ye uygun olarak hazırlayacaklardır.
IASB’nin gelişmekte olan piyasalardaki iş yaşamını, var olan gerçekleri ve
şirket yönetimlerinin iş ortaklıklarına
yaklaşımını göz önünde bulunduracağını düşünmekteyim.
Yukarıda da açıklanan nedenlerden
dolayı ED 9 onaylanmayıp; mevcut durumun devam ettirilmesinin gerektiği
düşüncesindeyim.
Türkiye gibi gelişmekte olan pazarlarda iş ortaklıkları çok sık görülen şirket
Exposure Draft ED 9 Joint Agreements, International Accounting Standards Board, September 2007
http://archive.ismmmo.org.tr/docs/malicozum/59MaliCozum/19yüzde20-üzde2059yüzde20HADIyüzde20EKICI.doc
International Accounting Standards 27, Consolidated and Separate Financial Statements, paragraph 1
International Accounting Standards 28, Investments in Associates, paragraph 1
International Accounting Standards 31, Investments in Joint Ventures, paragraph 1
128 / Eylül - Ekim 2010
olmasına rağmen konsolide finansal
tablolarda gelir, brüt kar, faaliyet karları ve yükümlülüklerde etkileri olmamaktadır.
B
mevzuat
mevzuat
61
mevzuat
mevzuat
B
Fazla Çalışma ve
Tatil Ücretleri
Eski İş Kanunu olan 1475 Sayılı
Kanun’un 61’inci maddesinin “a”
bendine göre “haftalık çalışma süresi en fazla 45 saat olmakla” fazla
çalışma “… haftanın 6 günü çalışılan
işyerlerinde günlük 7,5 saati aşan
çalışmalar” olarak tanımlanmıştır.
Şu anda yürürlükte olan 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 63. Maddesinin 1.
Fıkrası ile ise yine “genel bakımdan
çalışma süresi haftada en çok 45
saat” olarak düzenlenmiştir.
yönelik ilke kararları verilmiştir. 1475
Sayılı Kanun ile günlük 7,5 saati aşan
çalışmaların fazla çalışmadan sayılacağı açıkça belirtilmişse de yeni İş
Kanunu olan 4857 Sayılı Kanun’un
yürürlüğe girdiği 10 Haziran 2003
tarihinden önceki son 5 yıl içerisinde Yüksek Yargıtay işçinin fazla çalışmasını hesaplarken günlük değil,
haftalık çalışma saatlerinin toplamına göre fazla çalışma saatlerinin
hesaplanmasını ilke kararı olarak
benimsemiştir. İşte 4857 Sayılı Kanun ile de bu ilke kararı kanunlaştırılarak uygulamada ortaya çıkan
aksama ve hak kayıplarının önüne
geçilmiştir.
İki kanun arasındaki açık farklardan birisi fazla çalışma saatleri konusundaki düzenlemedir. Zira 1475
Sayılı Kanun dönemindeki düzenleme uygulamada işçi ve işveren
arasında fazla çalışma saatlerinin
ve ücretlerinin hesaplanması konusunda problemlere sebep olmakta
idi. Bu sebeple Yargıtay tarafından
fazla çalışma saatlerinin hesaplanması konusunda işçi lehine olmakla birlikte temelde uygulamadaki
sorunları gidermek için 1475 Sayılı
Kanun’un yürürlük tarihi döneminde 4857 Sayılı Kanun’da yer alan
düzenleme paralelinde uygulamaya
4857 Sayılı Kanun’un düzenlemesi 1475 Sayılı Kanun’a göre esneklik taşımaktadır. Çünkü buna göre
yine 63’üncü maddede düzenlendiği
üzere, “Aksi kararlaştırılmamışsa bu
süre, işyerlerinde haftanın çalışılan
günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanır. Tarafların anlaşması ile haftalık normal çalışma süresi, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine,
günde on bir saati aşmamak koşulu
ile farklı şekilde dağıtılabilir. Bu halde, iki aylık süre içinde işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal
haftalık çalışma süresini aşamaz.”
Burada düzenlenen denkleştirme
128 / Eylül - Ekim 2010
Fazla çalışma, genel olarak; kanunun belirlediği çalışma sürelerini
aşan süreler ile yapılan çalışmalar
olarak tanımlanabilir.
62
Av. Naciye UÇAR
İş Hukuku Enstitüsü
[email protected]
çalışmasıdır, bu düzenleme ile iş hukuku uygulamamıza “denkleştirme
çalışması” kavramı girmiştir.
Ayrıca 41’inci madde ile işçiye,
yaptığı fazla çalışma karşılığında ücret almak yerine “fazla çalıştığı her
saat karşılığında bir saat otuz dakikayı, fazla sürelerle çalıştığı her saat
karşılığında bir saat on beş dakikayı
serbest zaman olarak kullanabilir”
şeklindeki düzenleme ile işçinin
yapmış olduğu fazla mesaiden dolayı dinlenme olanağını da tercihli hak
olarak işçiye sunmaktadır. İşçi fazla
çalışma ücreti yerine serbest zaman
kullanmak isterse, bunu fazla mesai
yaptığı tarihten itibaren altı ay zarfında, çalışma süreleri içerisinde ve
ücretinde bir kesinti olmadan kullanır.
4857 Sayılı Kanun’un 63’üncü
maddesinin son fıkrasına göre;
“Sağlık kuralları bakımından günde
ancak yedi buçuk saat ve daha az
çalışılması gereken işler, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sağlık
Bakanlığı tarafından müştereken
hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.” İşte bu yönetmelik ile düzenlenen işlerde fazla mesai yapılmaz. Aynı şekilde 69’uncu maddede
düzenlenen “Gece Süresi ve Gece
cazip olmakta ve hatta fazla çalışma
talepleri birçok zaman işçilerden de
gelebilmektedir.
Yine kanunda düzenlendiği üzere
fazla saatlerle çalışmak için işçinin
onayının alınması gerekir. Bu kurala
uyulmadan fazla çalışma yaptırmak
isteyen işverene karşı işçinin haklı
nedenle fesih hakkı bulunmaktadır.
Bununla birlikte Yargıtay’ın yerleşik
kararlarına göre şayet işyerinde denkleştirme çalışması yapılmakta ise ve
işçi bu çalışmaya ses çıkartmaksızın
katılıyorsa açık bir onay olmasa da
işçinin denkleştirme çalışmasına zımni onay verdiği kabul edilmektedir.
Yargıtay’a göre; işçi işyerinde denkleştirme çalışması yapıp fazladan çalıştığı
zamanı diğer bir zaman diliminde dinlenmek suretiyle kullanıyor ve yaptığı
bu fazla çalışma ve dinlenme ile ilgili
herhangi bir itirazda bulunmuyorsa
denkleştirme çalışmasının şartları
oluşmuş, işçi yaptığı çalışmanın karşılığında dinlendirilerek yaptığı çalışma
denkleştirme çalışmasına dönüştürülmüştür. Dolayısıyla işçinin yazılı yahut
açık bir denkleştirme çalışması kabulü
beyanına ihtiyaç yoktur, işçi işyeri uygulamasına göre hareket ettiği sürece
denkleştirme çalışmasına zımni de
olsa onay vermiştir.
Her iki tarafın da faydasına olmasına
rağmen tatil günlerinde ya da haftalık
45 saatin üzerinde yapılan çalışmalarda ücretlendirme konusu her zaman
işçi ve işverenler arasında ihtilaflara
sebep olmuştur ve mahkeme önüne
en çok taşınan konulardan biri halini
almıştır. Üzerinde en büyük ihtilafların yaşandığı konular ise yapılan çalışmanın niteliği, hangi ücretin esas
alınacağı ve hesaplamanın nasıl yapılacağı gibi hususlardır. İş Kanunumuz,
hesaplama konusunda farklı nitelikteki çalışmalar için farklı usul ve esaslar
getirmiş, hafta tatili çalışmalarında
ücretlendirmenin nasıl yapılacağını ise
belirtmemiştir. Hafta tatilinde yapılan
çalışmaların ücretlendirilmesi konusunda Yargıtay kararları belirleyici rol
oynamaktadır.
4857 Sayılı Kanun ile fazla çalışma
kurumu düzenlenirken, kanunen yapılabilecek fazla çalışma sürelerine de
sınırlama getirilmiştir. Buna göre; “fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda
iki yüz yetmiş saatten fazla olamaz.”
Fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışmaların ne şekilde uygulanacağı ise
İş Kanunu’na ilişkin Fazla Çalışma ve
Fazla Sürelerle Çalışma Yönetmeliği ile
belirlenmiştir.
İş Kanunumuzdaki düzenleme bu
şekilde iken, gerek ülke yararı gerekse
işin niteliği veya işyeri şartları ve tabii
ki en önemlisi de ekonomik sebepler
ve küresel rekabet sebebiyle işverenler
ayakta kalabilmek için haftalık çalışma
süresinin üzerinde, ulusal bayram ve
genel tatillerde veya hafta tatilinde çalışmalar yaptırmaktadır. Bu çalışmalar
işverene verimlilik ve karlılık açılarından girdiler sağlarken, ücretleri artırımlı ödendiği için işçiler açısından da
Hesaplamalarda dikkate alınacak ücret:
İster fazla çalışma olsun, hafta tatili
çalışması veya ulusal bayram ve genel
tatil günü çalışması olsun, hesaplamaya esas alınacak ücretin çıplak mı yoksa giydirilmiş ücret mi olacağı hususu
da önemlidir.
İşçinin iş sözleşmesinde belirtilen
ücret, “çıplak ücret”tir. Bu çıplak ücrete “kök ücret”, “esas ücret”, “temel
ücret” ya da “dar anlamda ücret” de
denilmektedir. İkramiye, prim, bonus,
sosyal yardım gibi ödemeler çıplak
ücretin dışındaki yan ödemelerdir. Bu
yan ödemelerin çıplak ücrete dahil
edilmesine “giydirilmiş ücret” ya da
“geniş anlamda ücret” denilmektedir.
İş Kanunu’nun 50. maddesine göre
ulusal bayram ve genel tatil günlerinde
yapılan çalışmaların ücretlendirilmesinde; fazla çalışma ücretleri, primler,
hazırlama, tamamlama ve temizlik
işleri için ödenen ücretler ile sosyal
yardımlar dikkate alınmayacaktır.
Yani, ulusal bayram ve genel tatil günü
yapılan çalışmalar için hesaplanacak
tutar sadece çıplak ücretten dikkate
alınacaktır.
Aynı şekilde, fazla çalışmaların ücretlendirilmesinde de sadece çıplak ücret dikkate alınacaktır. İş Kanunu’nun
41. maddesi; her bir fazla çalışma için
verilecek ücretin, normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının
yüzde 50 yükseltilmesi suretiyle ödeneceğinden bahsederken, saat başına
düşün ücretten, çıplak ücreti kastetmektedir. Yerleşik Yargıtay kararları da
bu yöndedir.
Çalışma hayatında işçi ve işveren ilişkileri iş barışının temelini oluşturmaktadır. Çalışma mevzuatı iş barışının
sürdürülebilir olmasını sağlayacak düzenlemeleri ihtiva etmelidir. Bu nedenle, kanun maddeleri yorumlanırken
hukuki gerçeklikten uzaklaşılmamalı
ve çalışma hayatının taraflarını asgari
müşterekte buluşturmalıdır.
Ulusal bayram ve genel tatil
günlerindeki çalışmaların
hesaplanması:
2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanun’da hangi günlerin genel tatil hangi günlerin ulusal
bayram olduğu düzenlenmiştir. Buna
göre; ulusal bayram 29 Ekim günüdür
ve tatil 28 Ekim günü saat 13.00’den
itibaren başlar. 1 Ocak, 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs, 30 Ağustos ile resmi ve
dini bayramlar “genel tatil günleri”dir.
Kurban ve ramazan bayramları tatili,
arife günleri saat 13.00’den itibaren
başlamaktadır.
Dikkat edilirse, hafta tatili bunların
arasında sayılmamıştır çünkü hafta tatili 394 Sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Aynı şekilde, İş
Kanunu’nda da hafta tatilinde yapılan
çalışmalar ayrı maddede düzenlenmiştir. Bu nedenle, ulusal bayram ve genel
tatil günlerinde yapılan çalışmaların
hesaplanma usul ve esasları, hafta tatili çalışmaları için geçerli değildir.
Ulusal bayram ve genel tatil günü
çalışmalarında hesaplama usulü, 4857
Sayılı İş Kanunu’nun “Genel tatil günü
ücreti” başlıklı 47. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, mülga 1475
Sayılı İş Kanunu’nun yaratmış olduğu
tartışmaları sona erdirmesi açısından
isabetlidir.
Şöyle ki; mülga İş Kanunu’nun 42.
128 / Eylül - Ekim 2010
Çalışmaları” başlığı altında düzenlenen
gece çalışmalarında da fazla çalışma
yapılamaz.
B
mevzuat
mevzuat
63
mevzuat
B
mevzuat
maddesinde, ulusal bayram ve genel tatil gününde çalışılması halinde,
buna ilişkin ücretlerin “bir kat fazlasıyla” ödeneceği düzenlenmekteydi.
Bu düzenleme, söz konusu günlerde
çalışılmaması halinde zaten işçinin bir
günlük ücretinin ödenmesi gerektiğine ilişkin hüküm nedeniyle, çalışılan
zamanlarda toplamda 2 yevmiye mi
yoksa 3 yevmiye mi ödenmesi gerektiği sorununu ortaya çıkarmıştı. Her iki
görüş de kendi içinde tutarlı olduğundan, Yargıtayımız da bir dönem çelişkili
kararlar vermiş, sonunda bugünkü düzenlemenin temeli olan yerleşik görüşünü oluşturmuştu.
128 / Eylül - Ekim 2010
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 47. maddesine göre; “Bu Kanun kapsamına giren
işyerlerinde çalışan işçilere, kanunlarda
ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışmazlarsa, bir iş karşılığı olmaksızın o günün
ücretleri tam olarak…ödenir”. Mülga
İş Kanunu’nda da olan bu hüküm uyarınca, işçinin söz konusu günlerde çalışmadan dahi 1 yevmiye alacağı doğmaktadır. Aynı madde devamla; “tatil
yapmayarak çalışırlarsa ayrıca çalışılan
her gün için bir günlük ücreti ödenir.”
İfadesine yer vermektedir. Yani, söz konusu günlerde çalışan işçilere artırımlı
ücret olarak 1 yevmiye hesaplanacak;
zaten çalışmadan hak kazandığı 1 yevmiye ile birlikte toplamda 2 yevmiye
ödenmesi gerekecektir.
64
Uygulamada Ulusal bayram ve genel
tatil hesaplamaları yapılırken artık günler sayılmaksızın yıllık 12 gün üzerinden
hesaplanır. Buna göre ulusal bayram ve
genel tatil ücreti hesaplaması formülü:
Günlük ücret x çalışılan ulusal bayram ve genel tatil günlerinin sayısı x
2 olmaktadır. Somut örnek ile açıklamak gerekirse örnek vermek gerekirse
2.250.-TL. ücret ile 17.06.2009 –
17.06.2010 döneminde günde 12 günlük ulusal bayram ve genel tatil ücreti
hesaplaması:
75.-TL. x 12 gün x 2 = 1.800.-TL. ulusal
bayram ve genel tatil ücreti alacağı bulunmaktadır.
Kanaatimizce, maddenin bu şekilde
açıkça düzenlenmesi hem Türkçe açısından hem de tartışmalara sebebiyet
vermemesi açısından son derece isabetlidir. Zaten Yargıtay’ın 1475 Sayılı
İş Kanunu dönemindeki uygulamaya
ilişkin yerleşik görüşleri de maddenin
bugünkü haliyle aynıdır.
Fazla çalışmaların hesaplanması
4857 Sayılı İş Kanunu’nun fazla çalışmaları düzenleyen 41. maddesi uyarınca, haftalık 45 saati aşan çalışmalar
fazla çalışmalardır. Fazla çalışmalar için
verilecek ücret, normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde
50 artırılması suretiyle ödenecektir.
Yani, bir günlük fazla çalışma karşılığında toplamda 1,5 yevmiye ödenmesi
sonucu doğmaktadır.
Fazla çalışılan saat başına saat
ücretinin 1,5 katının ödenmesi
halinde hesaplama formülü:
Saat ücreti x hafta olarak fazla mesai
süresi x haftalık fazla mesai saati x 1,5
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu formülde söz edilen “fazla mesai süresi”
işçinin fazla mesai talebinin bulunduğu
zaman dilimini ifade etmektedir. Ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin
hesaplanması konusunda örnek verdiğimiz işçi için 17.06.2009-17.06.2010
tarihleri arasında yapılan haftalık 6 saatlik fazla mesai için :
10,00.-TL. x 52 hafta x 6 x 1,5 =
4.680,00.-TL. brüt fazla mesai ücreti
alacağı bulunmaktadır.
Esasında hafta tatilinde yapılan çalışmalar da haftalık 45 saatin üzerinde yapılan çalışmalar olduğundan, bir
nev’i fazla çalışma gibi görülebilse de,
hukuken hafta tatilinde yapılan çalışmalar fazla çalışma değil hafta tatili çalışmasıdır ve ücretlendirmesi farklı usul
ve esaslara göre yapılmaktadır.
Hafta tatilinde yapılan çalışmaların hesaplanması:
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 46. maddesi “Hafta tatili ücreti” başlığını taşımaktaysa da, ilginç bir şekilde bu madde,
hafta tatilinde yapılan çalışmaların ücretlendirmesine ilişkin bir düzenleme
içermemektedir.
Maddeye göre, “çalışılmayan hafta
tatili günü için işveren tarafından bir iş
karşılığı olmaksızın o günün ücreti tam
olarak ödenir”. Yani, aynı ulusal bayram
ve genel tatil gününde olduğu gibi, işçinin hafta tatili gününde çalışmadan
dahi 1 yevmiye alacağı doğmaktadır.
Madde, hafta tatilinde çalışılması halinde ilave ücretin nasıl hesaplanacağını düzenlememektedir. Bu husustaki
hukuki boşluğu Yargıtay kararları doldurmaktadır. Yargıtayımızın yerleşik
görüşüne göre hafta tatilinde yapılan
çalışmalar, aynı fazla çalışmalar gibi
yüzde50 artırımlı ödenmelidir.
Ancak, buradaki hesaplama fazla
çalışmalardakinden farklıdır. İşçi, 46.
madde uyarınca, hafta tatili gününde
çalışmadan dahi 1 yevmiyeye hak kazanmaktadır. Yüzde 50 artırımlı hesaplanan ücret, bu 1 yevmiyenin üzerine
ilave edilmelidir. Yani, hafta tatili günü
çalışan işçi çalışmasa dahi 1 yevmiye
alacağından, çalıştığı zaman 1,5 yevmiye daha alacaktır ve kendisine hafta tatili çalışması için toplamda 2,5 yevmiye
ödenecektir.
Hafta tatilinde fazla çalışılan saat başına saat ücretinin 2,5 katının ödenmesi halinde hesaplama formülü:
Saat ücreti x çalışılan hafta tatillerinin
sayısı x hafta tatilinde çalışma süresi x
2,5 olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu
formülde söz edilen “çalışılan hafta tatillerinin sayısı” işçinin hafta tatili çalışması ücreti talebinin bulunduğu zaman
dilimini ifade etmektedir. Yine aynı işçinin hafta tatilinde de 4 saat çalıştığını
varsayarsak:
10,00.-TL. x 52 hafta x 4 x 2,5 =
5.200,00.-TL. brüt hafta tatili çalışma
ücreti alacağı bulunmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalarda da görüldüğü üzere, işçi ulusal bayram ve genel
tatil günü çalıştırılırsa, çalıştığı her gün
için toplamda 2 yevmiye alacak, hafta
tatilinde çalıştırılırsa daha fazla yani
toplamda 2,5 yevmiye alacaktır. Burada hakkaniyet açısında durum tartış-
İşçinin hafta tatili, ulusal
bayram ve genel tatil gününe
denk gelen günlerde çalıştırılması :
Uygulamada karşılaştığımız bir başka sorun ise Hafta tatili gününün aynı
zamanda ulusal bayram ve genel tatil
gününe denk gelmesi halidir. Böyle bir
gün çakışmasında, işçi bir de aynı gün
çalıştırılırsa o zaman artırımlı ücretin
nasıl hesaplanacağı halen işçi ve işverenler arasında sorun olmaya devam
etmektedir.
Hafta tatili günüyle ulusal bayram ve
genel tatil gününün çakıştığı anda işçinin çalıştırılması halinde, artırımlı ücretin hesaplanması konusunda üç ayrı
görüş bulunmaktadır.
Birinci görüşe göre; söz konusu gün
ulusal bayram ve genel tatil günü
olarak kabul edilirse işçi toplamda 2
yevmiye, hafta tatili çalışması olarak
kabul edilirse toplamda 2,5 yevmiye
alacağından, işçi lehine yorum ilkesi
gereği bu günü hafta tatili çalışması
olarak kabul etmek ve söz konusu günde yapılan çalışmalarda toplamda 2,5
yevmiye ödemek gerekecektir.
İkinci görüşe göre; söz konusu günde yapılan çalışmalarda hafta tatili
çalışması ve ulusal bayram ve genel
tatil günü çalışması hükümleri birlikte
uygulanmalıdır. Bu görüşe göre söz konusu günde çalışan işçiye toplamda 4,5
yevmiye ödenmelidir.
Üçüncü görüşe göre; işçinin hafta
tatili günü her zaman için esneklik
hükümleri uyarınca değiştirilebildiğinden, ulusal bayram ve genel tatil gününü ise değiştirebilme imkanı bulunmadığından, söz konusu çalışmayı ulusal
bayram ve genel tatil günü çalışması
olarak kabul etmek gerekecektir. Bu
görüşe göre hafta tatilinin ulusal bayram ve genel tatil gününe denk gelmesi tamamen bir “takvimsel tesadüf”tür
ve hafta tatili haftanın herhangi bir
günü olabileceğinden, bu günde ya-
pılan çalışmalarda işçiye toplamda 2
yevmiye ödenmesi gerekecektir.
Kanaatimizce, ilk ve son görüş kendi içinde tutarlı olmakla birlikte, ikinci
görüşün işçiyi koruma ilkesinin amacı
ve sınırlarını aştığını söylemek yanlış
olmayacaktır. Aynı çalışma günü aynı
anda iki farklı çalışma şekline sokmak
hukuken kabul edilebilecek bir yorum
değildir.
Buradaki en önemli sorunu ise
Yargıtay’ın konuya ilişkin bir yerleşik
görüşünün bulunmamasıdır. Akademik alanda ağırlıklı olarak üçüncü
görüşün savunulduğu görülmektedir.
Bu görüş her ne kadar ağırlıklı olarak
kabul görmekte ise de işçinin toplamda sadece 2 yevmiye ücret alabilmesi
sonucu bakımından eleştiriye açık görülmektedir.
Yargıtay 9. HD, Basın İş Kanunu uyarınca açılmış olan bir davada, bu görüşü
destekleyebilecek bir karar vermiştir.
Karara konu olayda, işyerinde uygulanan TİS gereği ulusal bayram ve genel
tatil günü yapılan çalışmalarda ayrı bir
artırımlı ücret, hafta tatili günü yapılan
çalışmalarda ise ayrı bir artırımlı ücret
düzenlenmiştir. Olayda işçinin hafta
tatili günü ulusal bayram ve genel tatil
gününe denk gelmiş ve işçi çalışmıştır.
Yargıtay 9. HD, ulusal bayram ve genel
tatil gününün hafta tatiline denk gelmesi halinde, söz konusu günün “ulusal bayram ve genel tatil günü” olarak
kabul edilerek hesaplama yapılmasına
karar vermiştir.
Kanaatimizce, hafta tatilinin ulusal bayram ve genel tatil gününe
denk gelmesi tamamen bir “takvimsel tesadüf”tür. Bilindiği üzere, İş
Kanunu’nun 63. maddesi uyarınca çalışma süreleri işveren tarafından haftanın çalışılan günlerine serbest olarak
dağıtılabilir ve Yargıtayımızın yerleşik
kararları doğrultusunda işveren hafta
tatili gününü de serbestçe belirleyebilme hakkına sahiptir. Oysa ki ulusal
bayram ve genel tatil günleri, 2429
Sayılı Kanun’da tanımlanmıştır ve bu
günleri değiştirmek tarafların anlaşmasıyla dahi mümkün değildir. Yani örneğin, 29 Ekim gününü 20 Ekim’de kut-
lamak ya da Ramazan Bayramı’nın
tarihini değiştirmek mümkün değildir.
Kanunla getirilen emredici bir düzenlemeyi, tarafların ihtiyarına bırakılan
diğer günlerden üstün tutmak gerekir.
Bu nedenle de, hafta tatiliyle çakışan
ulusal bayram gününü “genel tatil
günü” olarak kabul etmek ve o gün
yapılan çalışmayı da İş Kanunu’nun 47.
maddesine göre hesaplamak hukuken
daha uygun olacaktır.
Sonuç olarak; hafta tatili ulusal bayram ve genel tatil gününe denk gelen
işçi aynı gün çalışırsa, toplamda sadece 2 yevmiye ücret ödenmelidir.
Sonuç olarak; hesaplamaların özetini
yapmak gerekirse; fazla mesai ücreti
için işçinin saat ücretinin 1,5 katı ödenirken ulusal bayram ve genel tatiller
için işçinin saat ücretinin 2 katı, hafta
tatili çalışması için ise işçinin saat ücretinin 2,5 katı ödenecektir.
4857 Sayılı İş Kanunu ile fazla çalışma
şekilleri, süreleri, ücretleri vs. konularda ayrıntılı düzenlemeler yapılmış,
1475 Sayılı Kanun’da yer alan bir takım
boşluklar da doldurulmuştur. Bu yasal
düzenlemelerin yanı sıra Yargıtay’ca
da bir takım prensip kararları oluşturulmuş ve fazla mesai konusunda içtihatlardaki tutarlılık yerleşmeye başlamıştır.
Fazla mesai çalışmasının prensipleri kanunda düzenlenmesine rağmen
uygulamada maalesef işveren ve işçi
tarafları arasında çatışmalara yol açmaktadır. İşçisine fazla mesai yaptırmasına rağmen işçilik haklarını daha
az ödemek isteyen işveren ile işçi lehine yorum ve kararların yaygınlaşması
sonucu hak etmediği halde mahkeme
nezdinde diğer alacak taleplerinin yanına fazla mesai kalemini de sıkıştırıveren işçinin önüne bu yasal düzenlemeler ile geçmek oldukça zor olmaktadır.
Oluşan içtihatların ve yasal düzenlemelerin yanı sıra ancak çalışma ahlakının gelişerek işveren ve işçinin çalışma
barışına yönelik tutum ve tavırlarının
artması ile bu sorunların ya da hak ihlalleri ve suiistimallerin önüne geçilebilecektir.
128 / Eylül - Ekim 2010
maya açık olmakla beraber, Kanun’un
düzenlemesi ve yerleşik yargı kararları
bu yöndedir.
B
mevzuat
mevzuat
65
mevzuat
mevzuat
B
128 / Eylül - Ekim 2010
4857 Sayılı
Kanunda Geçici
İş İlişkisi
66
Geçici iş ilişkisi 4857 Sayılı Yasa ile
iş hayatına giren esnek çalışma modellerinden biridir. Konuyu anlamak
için önce bu ilişki türünün iş hukukuna neden getirildiğini anlamak
gerekir. Geçici iş ilişkisinin amacı;
işverenlerin belirli bir süre devam
edecek ve yeni bir personel istihdam edilmeden işletmede ortaya
çıkan personel ihtiyacının giderilmesidir. Yine bir diğer önemli amaç
da aynı şirketler topluluğunda, bir
şirketin iş yükündeki artmaya karşın
aynı şirketler grubu ya da holdinge
bağlı diğer bir şirketin iş yükündeki
azalma nedeniyle personelin işten
çıkarılmasını önlemeye ve personel fazlalığı olan şirketin deneyimli
elemanlarından faydalanma ve iş
gücünü üretime dönüştürme olarak
sayılabilir.
DİKKAT EDİLMESİ
GEREKEN NOKTA
Örnek olarak işyerinde fazla çalışma yapmak suretiyle yerine getirilmesi mümkün olmayan bir siparişin hazırlanması,mevsimlik işler ve
mevsimsel dalgalanmalar,işyerinde
bir veya birkaç işçinin sürekli
hastalığı,kadının ücretsiz doğum iz-
nine ayrılması ya da işyerinin önemli
bir işçisinin yıllık izine çıkması ve
buna benzer hallerde geçici işçi çalıştırılması mümkündür.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, geçici iş ilişkisinin işletmenin sürekli faaliyetlerinde ucuz
iş gücü çalıştırma yöntemi olmadığıdır. Yasanın amacı, işletmenin
arızi veya özel hallerde ortaya çıkan
geçici iş gücü ihtiyacının giderilmesidir. İşletmenin normal ve sürekli
faaliyetlerinde ise kural, işverenin
belirsiz süreli sözleşme ile işçi çalıştırmasıdır. Uygulamada kimi zaman
görüldüğü üzere geçici işçi adı altında iki grup işçinin altı ay gibi belirli
sürelerle münavebeli olarak çalıştırılması yasanın amacına aykırıdır.
İşletmenin konusunu teşkil eden
ve daimi işçi çalıştırmak gereken
işlerde sürekli olarak geçici işçi çalıştırılması, geçici işçiler yasada
öngörülen sürelerde çalıştırılsa bile
muvazaalı bir işlem ve kanuna karşı
hile teşkil eder. Bu durumda, mahkemenin işçiyi fiilen çalıştıran kişinin
asıl işveren ve söz konusu işçilerin işletmenin asli ve sürekli işçisi olduklarına hükmetmesi beklenir.
Hayrettin SALDI
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı - İş Müfettişi
[email protected]
İŞVERENİN HAK VE
YÜKÜMLÜLÜĞÜ
İşveren, devir sırasında yazılı rızasını almak suretiyle bir işçiyi;
holding bünyesi içinde veya aynı
şirketler topluluğuna bağlı başka
bir işyerinde veya yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması
koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere
geçici olarak devrettiğinde geçici iş
ilişkisi gerçekleşmiş olur. Bu halde iş
sözleşmesi devam etmekle beraber,
işçi bu sözleşmeye göre üstlendiği
işin görülmesini, iş sözleşmesine
geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı yerine getirmekle yükümlü olur.
Geçici iş ilişkisi kurulan işveren işçiye talimat verme hakkına sahip
olup, işçiye sağlık ve güvenlik risklerine karşı gerekli eğitimi vermekle
yükümlüdür.
Geçici iş ilişkisi altı ayı geçmemek
üzere yazılı olarak yapılır, gerektiğinde en fazla iki defa yenilenebilir.
İşverenin, ücreti ödeme yükümlülüğü devam eder. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren, işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden,
işçiyi gözetme borcundan ve sosyal
sigorta primlerinden işveren ile bir-
ilişkisine gerek duyulan neden temelde çalışma hayatında esneklik gereğini ortaya çıkaran nedenle aynıdır.
İşletmelerin ekonomik gelişmeler ve
mevsimlik olarak artan talep karşısında geçici olarak duyduğu işçi ihtiyacını anında karşılamak, işverenin vasıflı
iş gücüne olan talebine hemen cevap
vererek üretimin aksamamasını sağlamak temel amaçlar arasındadır.
TİS, GREV VE LOKAVT
HALLERİ
SİGORTA BİLDİRİMLERİ
İşçiyi geçici olarak devralan işveren
grev ve lokavt aşamasına gelen bir
Asıl işveren, işçi, devir alan şeklinde
ortaya çıkan ve kazanç amacı güdül-
toplu iş uyuşmazlığının tarafı ise, işçi
grev ve lokavtın uygulanması sırasında çalıştırılamaz. Ancak, 2822 Sayılı
Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt
Kanunu’nun 39’uncu maddesi hükümleri saklıdır. İşveren, işçisini grev ve lokavt süresince kendi işyerinde çalıştırmak zorundadır. Toplu işçi çıkarmaya
gidilen işyerlerinde çıkarma tarihinden
itibaren altı ay içinde toplu işçi çıkarmanın konusu olan işlerde geçici iş ilişkisi gerçekleşmez.
meyen geçici iş ilişkisi, şirket topluluklarında ve holdinglerde, şirketlerin vasıflı iş gücü ihtiyacının karşılanmasında
veya üst düzey yöneticilerin yetiştirilmesinde ya da aynı gruptan olmayan
şirketlerin birlikte bir iş üstlenmelerinde ortaya çıkabilmektedir. Bunun yanı
sıra mali güçlükle karşılaşan bir işverenin işçisini işler düzelene kadar bir başka işverene vermesi de geçici iş ilişkisi
çerçevesinde değerlendirilebilir.
Ödünç ya da 4857 Sayılı Kanun’daki
adıyla geçici iş ilişkisi işverenin kendisine hizmet akdi ile bağlı bulunan işçisinin iş görme edimini geçici ve belirli
bir süre ile bir başka işverenin emrine
vermesini ifade etmektedir . Geçici iş
Geçici iş ilişkisinin uygulanmasında
dikkat edilmesi gereken hususlarda
biri de geçici iş ilişkisi ile iş görme edimini yerine getirmek üzere başka bir
işverene devredilen işçinin sigorta bildirimlerinin nasıl yapılacağı konusundadır.Bu konuya Sosyal güvenlik Kuru-
munun 16-294 sayılı Genelgesi ile
yön vermiştir.Buna göre;
B
İşverenin, sigortalıyı, 4857 Sayılı İş
Kanunu’nun 7’nci maddesine göre başka bir işverene iş görme edimini yerine
getirmek üzere geçici olarak devretmesi halinde, sigortalıyı devir alanın,
geçici iş ilişkisi süresine ilişkin prim
belgelerini bir ay içinde asıl işverene
ait tescilli işyerinden Kuruma vermesi
gerekmektedir. Bu durumda, prim belgelerinin verilmesinden sigortalıyı devir alan işveren, asıl işveren ile birlikte
müteselsilin sorumlu tutulacaktır.
Sigortalının devrine ilişkin yazılı olarak yapılmış sözleşmenin Kuruma ibraz edilmesine rağmen, bu sigortalılar
ile ilgili prim belgelerinin sigortalıyı
bizzat çalıştıran (devir alan) tarafından
Kuruma verilmemesi halinde, uygulanacak idari para cezalarının öncelikle
devir alana tebliğ olunması, ödenmemesi durumunda ise sigorta primlerinde olduğu gibi, sigortalıyı devir eden
asıl işverene de tebligat gönderilmek
suretiyle ve müteselsil sorumluluk esası nazara alınarak, idari para cezasının
bu defa asıl işverenden tahsiline başvurulacaktır.
mevzuat
likte sorumludur. İşçi, işyerine ve işe
ilişkin olup kusuru ile sebep olduğu zarardan geçici iş ilişkisi kurulan işverene
karşı sorumludur. İşçinin geçici sözleşmesinden aksi anlaşılmıyorsa, işçinin
diğer hak ve yükümlülüklerine ilişkin
bu Kanundaki düzenlemeler geçici iş
ilişkisi kurulan işverenle olan ilişkisine
de uygulanır.
128 / Eylül - Ekim 2010
mevzuat
67
mevzuat
mevzuat
B
Doğum
Borçlanması
I- GİRİŞ
128 / Eylül - Ekim 2010
Doğum borçlanması hakkı, kadın
sigortalılar için 5510 Sayılı Yasa’nın
41. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendiyle getirilmiştir. Ancak maddenin
uygulanmasıyla ilgili çıkarılan tebliğ
ve genelgelerle doğum borçlanması
zorlaştırılmış, kadın sigortalılar da
borçlanma hakları için mahkemeye
gitmek zorunda kalmışlardır. Sosyal
Güvenlik Kurumu tarafından çözüm
için çıkarılan 01.07.2010 tarihinde
Resmi Gazete’de yayımlana tebliğ
ve 16.09.2010 tarih 2010/106 Sayılı
Genelge’nin de yeterli olmayacağı
kadın sigortalıların yine haklarını
neden mahkemede arayacağı aşağıdaki irdelemeden anlaşılacaktır:
68
II-YASADAKİ DOĞUM
BORÇLANMASI
5510 Sayılı Yasa 41. maddesinde
(değişik 17.4.2008-5754-67. madde)
“Kanunları gereği verilen ücretsiz
doğum ya da analık izin süreleri ile
4. maddenin 1. fıkrasının (a) bendi
kapsamındaki sigortalı kadının,
iki defaya mahsus olmak üzere
doğum tarihinden sonra iki yıllık
süreyi geçmemek kaydıyla hizmet
akdine istinaden iş yerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması
şartıyla talepte bulunulan süreleri” borçlanabileceğini hüküm altına
almıştır.
Görüleceği üzere kadının doğum
borçlanması için ;
- 4/a sigortalısı olarak tescil edilmiş
olması
- Çocuğunun yaşaması
- İki doğum için olmak üzere borçlanma talebinde bulunulan sürenin,
doğum tarihinden sonraki iki yıllık
süreyi geçmemesi
- Bu süre içinde iş yerinde çalışmaması,
yeterlidir, başkaca bir şart yoktur.
III-(28.04.2008 tarihli)
TEBLİĞ ve (2008/111 Sayılı)
GENELGEDEKİ DOĞUM
BORÇLANMASI
a- 5510 Sayılı Yasa’nın 41. maddesinin uygulanmasına dair çıkarılan
28.09.2008 tarih 27011 Sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan Hizmet Borçlanma İşlemlerinin Usul ve Esasları
Hakkında Tebliğ’de “sigortalı kadının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihten sonra”
Niyazi YAMAÇ
Emekli SGK Başmüfettişi
BSMMMO Danışmanı
[email protected]
B
mevzuat
mevzuat
ibaresine yer verilerek, kanunda belirtilen şartlar dışında, kadınların sigortalı olarak çalışmaya başladıktan sonraki
yapmış olduğu iki doğum için borçlanma yapabilecekleri esası getirilmiştir.
28.09.2008 tarihli Tebliğ ve 2008/111
Sayılı Genelge ile doğum borçlanması
için kanunda olmayan şartların getirilmesi, kamuoyunda çok tenkit edilmiş,
davalar açılmıştır.
tarih ve 27628 Sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan yeni Tebliğ de “ sigortalı
kadının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihten sonra” ibaresi kaldırılmıştır.
b-Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yayımlanan 2008/111 Sayılı Genelge ile de 4/a kapsamındaki sigortalı kadının, doğum borçlanması yapabilmesi
için doğumdan önce sigortalı çalışmaya başlamış olması şartına ilave olarak
doğumun işten ayrıldıktan sonra 300
gün içinde gerçekleşmesi şartı getirilerek doğum borçlanması zorlaştırılmıştır.
Yargıtay
10.
Hukuk
Dairesi
(25.02.2010 tarih ve E. 2009/8312 K.
2010/2516 Sayılı Kararı) doğum borçlanmasının kanunun yürürlük tarihinden önceki borçlanmalarda da uygulanabileceği, doğum sırasında aktif
sigortalı olma şartı aranmayacağı,
hizmet akdine istinaden iş yerinde çalışmaması, çocuğunun yaşaması ve iki
yıllık süreyi geçmemesi dışında başka
bir şart aranmayacağı hususlarında karar vermiştir. Yargıtay’ın vermiş olduğu
bu karar doğrultursunda 01.07.2010
V- 2010/106 SAYILI
GENELGE’DEKİ BORÇLANMA
SONUÇ
5510 Sayılı Yasa’nın 41. maddesinde olmadığı halde 28.09.2008 tarihli
Uygulama Tebliği ve 2008/111 Sayılı
Genelge ile istenmekte olan kadın
sigortalının doğum nedeniyle çalışmadığı, en fazla iki defa olmak üzere
ikişer yıllık sürelerin borçlandırılmasında, sigortalının doğumdan önce
4/a kapsamında tescil edilmiş olması
şartı 01.07.2010 Sayılı Tebliğ ile kaldırılmış olmasına rağmen, 16.09.2010
Sayılı Genelge ile yeniden uygulamaya konulduğundan; kadın sigortalılar
4/a sigortalısı olarak tescil edilip pirim
ödedikleri tarihten önceki doğum yaptığı bir veya iki doğum için borçlanma
yapabilme haklarını yeniden mahkemede arayacaklardır.
NOT: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi
25.02.2010 tarih ve E. 2009/8312 K.
2010/2516 Sayılı Kararı, yargı kararları
bölümünde yayımlanmıştır.
128 / Eylül - Ekim 2010
IV- (01.07.2010 tarihli)
TEBLİĞ’DEKİ BORÇLANMA
16.09.2010 tarih 2010/106 Sayılı
Genelge’de 01.07.2010 tarihli tebliğde kaldırılmış olan “sigortalı kadının
ilk defa sigortalı olarak çalışmaya
başladığı tarihten sonra” ibaresi muhafaza edilerek sigortalı kadının 4/a
kapsamında tescil edilmiş olması ve
adına kısa ya da uzun vadeli sigorta
kolları yönünden pirim ödemiş olması
istenmiş, doğumun çalıştığı işten ayrıldıktan sonra 300 gün içinde gerçekleşmesi şartı kaldırılmıştır.
69
akademik bakış
akademik bakış
B
Yargı Kararlarına
Karşı Kanun Yolları
128 / Eylül - Ekim 2010
1. GİRİŞ
70
Kanun yolu, davanın taraflarına
tanınan bir hukuki yol olup, bununla
yanlış olduğu iddia edilen kararların
tekrar incelenmesi ve değiştirilmesi
sağlanır. İlk derece mahkemeleri tarafından verilen nihai kararlardaki
hataların, usulsüzlüklerin ve bunlar
gibi diğer hukuka aykırı hususların
düzeltilmesi, bunların hukuka ve
kanunlara uygunluğunun sağlanması amacıyla bu kararların bir üst
mahkemede incelenebilmesi için
taraflara tanınan hukuki başvuru
yollarına genel olarak “kanun yolu”
denilmektedir.(1) Kanun yolu, mahkemelerce verilen nihai kararların
üst derece yargı organları veya doğrudan doğruya kararı veren yargı
organı tarafından yeniden incelen-
mesi, hukuki denetimin yapılması
ve gerekli görülürse değiştirilmesi
amacıyla kural olarak davanın taraflarına tanınmış çeşitli başvuru yollarını ifade eder. (2)
Böylece davanın tarafları, dava sonucunda verilen ve yanlış olduğunu
düşündükleri kararın değiştirilmesi
veya düzeltilmesi için bir üst mahkemeye başvurarak ilgili karara ilişkin
hukuki denetimin yapılması imkânı
elde etmiş olurlar. Mahkemelerin
vermiş oldukları nihai kararların kesinleşmesini önleyen kanun yollarına olağan kanun yolları, kesinleşmiş
hükümlere karşı tanınmış olan kanun yollarına ise olağanüstü kanun
yolları denir. Kanun yoluna başvurulmakla yargılamanın daha üst bir
mercie intikal ettirilmesi ve şekli an-
Doç. Dr. Mehmet YÜCE
Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F.
Maliye Bölümü Öğretim Üyesi
[email protected]
lamda kesin hükmün engellenmesi
sağlanmaktadır.
II. KANUN YOLARI
Kanun yolu, davanın taraflarına
tanınan hukuksal bir yoldur. Bu yol
ile ilk derece mahkemelerince yanlış
veya hukuka aykırı olarak verildiği iddia olunan kararların, hukuka
aykırı olup olmadıklarını tespiti ve
varsa oluşacak haksızlıkların giderilmesi açısından yeniden incelenmesi
sağlanır. İdari yargıda kanun yollarına davanın tarafları başvurusu
üzerine işletilir. Yoksa ceza yargılamasında olduğu gibi doğrudan ve
kendiliğinden kanun yolu işlemez.
İdari yargıda “olağan kanun yolu” ve
“olağanüstü kanun yolu” olmak üzere iki tür kanun yolu vardır.
Vergi Mahkemesi Kararlarına Karşı Kanun Yolları
Olağan Kanun Yolları
Olağanüstü Kanun Yolları
- İtiraz (Bölge İdare Mahkemesine)
- Kanun Yararına Bozma (Danıştay’a)
- Temyiz (Danıştay’a)
- Yargılamanın Yenilenmesi
(Esas kararı vermiş olan mahkemeye)
- Kararın Düzeltilmesi
(İtiraz ve Temyiz kararı veren yere)
1- Zehra Odyakmaz, Türk İdari Yargılama Usulünde Kararlara Karşı Başvuru Yolları, İstanbul, 1993, s. 6.
2- Yusuf Karakoç, Vergi Sorunlarının/Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları (Vergi Yargılaması Hukuku), Yetkin Yayınları, Ankara, 2007, s. 204.
Vergi mahkemelerince verilen nihai kararlara karşı uyuşmazlığın niteliğine bağlı olarak nihai karar, tek
hâkimle verilmişse Bölge İdare Mahkemesi nezdinde “itiraz” yoluna, kurul olarak karar verilmişse Danıştay
nezdinde “temyiz” yoluna giderler.
İtiraz ve temyiz müesseselerinin
temel amacı vergi mahkemesi kararlarının üst (yüksek) mahkeme
konumunda bulunan itiraz itibariyle
Bölge İdare Mahkemesi’nce, temyiz
itibariyle de Danıştay’ca hukuka uygun olup olmadığı yönünden denetlenmelerinin sağlanmasıdır.
1. İtiraz Yolu
Vergi
mahkemelerinin
tek
hâkimle verdiği nihai kararlara,
başka kanunlarda aksine karar bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu
yargı çerçevesindeki Bölge İdare
Mahkemesinde itiraz edilebilir. İtiraz başvurusu vergi mahkemesinin
yargı çevresindeki Bölge İdare Mahkemesine, mahkemenin kararının
tebliğ tarihini izleyen 30 gün içinde
yapılır. (3) İtirazda bulunan kişi doğal olarak aleyhine karar verilen kişi
olmak durumundadır. İtiraz, yetkili
Bölge İdare Mahkemesine hitaben
yazılmış dilekçeyle olur. Dilekçeler
vergi mahkemesine dava açmada
geçerli olan yerlere de verilebilir.
Bölge İdare Mahkemesine itiraz
yoluyla başvurulduğunda, vergi
mahkemesinin kararıyla tahakkuk
eden vergi ve cezalara ilişkin süreç
hakkında yürütme kendiliğinden
durmaz. Karara göre düzenlenen
ödeme emrinin hükümlerini durdurmak için itiraz yoluyla da yürütmenin durdurulmasının talep edilmesi
gerekir.
Vergi mahkemesi itiraz eden tarafından verilen itiraz dilekçesi ve ek-
lerinin bir örneğini karşı tarafa tebliğ
eder. Karşı tarafta bu tebliği izleyen
30 gün içinde itiraz dilekçesine cevap verebilir. Cevap veren, süresi
içinde itiraz etmemiş olsa bile itiraz
üzerine vereceği cevap bu defa kendisinin itiraz dilekçesi yerine geçer.
Vergi mahkemesi tekemmül eden
dosyayı Bölge İdare Mahkemesine
gönderir. Yürütmeyi durdurma talepli itiraz dilekçesi karşı tarafa tebliği edilmeden vergi mahkemesince
Bölge İdare Mahkemesine gönderilir. Bu şartlarda tebligat ve cevaplamalar Bölge İdare Mahkemesince
yerine getirilir.
İtiraz incelemesi kural olarak evrak
üzerinden yapılır. İtiraz başvurusunda bulunanın duruşma yapılması
yönünde talebi varsa Bölge İdare
Mahkemesinin bu yönde karar vermesi halinde duruşma yapılır (İYUK
md. 17/2).
Bölge idare mahkemeleri, vergi
mahkemesinin kararlarını onaylar,
bozar veya bazı hallerde esas hakkında karar verebilir. Bölge idare
mahkemesi itiraz incelemesi sonucunda maddi vakıalar hakkında
edinilen bilgiyi yeterli görürse veya
itiraz sadece hukuki noktalara ilişkin ise veya itiraz olunan karardaki
maddi yanlışlıkların düzeltilmesi
mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Maddi olaylar yeterince
incelenmemiş ise bölge idare mahkemesi gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir. Ancak, bölge idare
mahkemesi ilk inceleme üzerine
verilen kararlara karşı yapılan itirazı
haklı bulması veya davaya görevsiz
hakim tarafından bakılmış olması
hallerinde kararı bozmakla birlikte
dosyayı geri gönderir.
Bölge idare mahkemesinin bu kararları kesindir. Bu kararlara karşı,
itiraza konu kararı veren hâkim, ka-
rarında ısrar edemeyeceği gibi bu
kararlar aleyhine temyiz yoluna da
gidilemez.
2. Temyiz Yolu
Vergi mahkemelerinin kurul halinde verdiği kararlara karşı temyiz yoluyla Danıştay’a başvurulur.
Temyiz taraflardan birinin temyiz
talebi üzerine gerçekleşir. Bu nedenle, taraflardan herhangi biri
kararı temyiz etmediği sürece
Danıştay’ın kararı temyizen incelemesi söz konusu olmaz. Temyiz
süresi nihai kararın tebliğ tarihini
izleyen 30 gündür.
Vergi dairelerinin temyiz yoluna
gidebilmeleri için Maliye Bakanlığın onayını almaları şarttır. Bu
onay alınmadan vergi daireleri vergi
mahkemelerinin kararları aleyhine
temyiz davası açamazlar (VUK md.
377/3).
Temyiz başvurusu vergi mahkemesinin kararının yürütülmesini
durdurmaz. Kararın yürütülmesinin
durdurulması isteniyorsa bu yönde
talepte bulunulması gerekir. Şartların var olması halinde yürütmeyi
durdurma kararı verilebilir.
Temyiz başvurusu Danıştay başkanlığına hitaben yazılmış imzalı bir
dilekçe ile yapılır. Temyiz dilekçesi
kararı veren mahkemeye, Danıştay’a
veya vergi mahkemesine dava açmada geçerli olan yerlere verilebilir.
Vergi mahkemesi ya da Danıştay ilk
olarak temyiz dilekçesi ve eklerinin
bir örneğini karşı tarafa tebliğ eder.
Karşı taraf tebliği takip eden 30 gün
içinde cevap verir. Cevap veren kararı temyiz etmemiş bile olsa bu
cevap dilekçesiyle temyiz isteminde
bulunabilir. Bu takdirde cevap dilekçesi temyiz dilekçesi yerine geçer
(İYUK md. 48/3). Vergi mahkemesi
cevap dilekçesi verildikten veya ve
3- Takdir komisyonlarının arsa ve arazilere ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin takdir veya yeniden takdir (VUK mük. md. 49/b-2) kararlarına karşı açılan davalar üzerine vergi mahkemelerince verilecek kararlar aleyhine onbeş gün içinde Danıştay’a başvurulabilir (VUK mük. md. 49/b-3).
128 / Eylül - Ekim 2010
A. OLAĞAN KANUN
YOLLARI
B
akademik bakış
akademik bakış
71
akademik bakış
B
akademik bakış
128 / Eylül - Ekim 2010
rilme süresi geçtikten sonra dosyayı Danıştay’a
gönderir.
72
Temyiz dilekçesinde yürütmenin
durdurulması talebi varsa dosya,
temyiz dilekçesi karşı tarafa tebliğ
edilmeden yürütmenin durdurulması hakkında karar verilmek üzere
Danıştay’a gönderilir. Danıştay’ın
görevli dairesi yürütmeyi durdurma
talebi hakkında karar verdikten sonra tebligat bu daire tarafından yapılarak dosya tekemmül ettirilir.
Danıştay’da yapılan temyiz incelemesi üç açıdan yapılır (İYUK md.
49/1):
- Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış mı?
- Hukuka aykırı karar verilmiş mi?
- Usul hükümlerine uyulmuş mu?
Temyiz incelemesi sonucunda Danıştay, dosyayı esastan ele alarak
yeni bir karar vermez. Danıştay aşağıdaki kararlardan birini verebilir:
Vergi Mahkemesi Kararının Onanması:
Onama tam onama ve düzelterek
onama şeklinde olabilir. Danıştay
vergi mahkemesinin hüküm altına
aldığı kararın bütünüyle hukuka uygun olduğu kanaatine varırsa kararı
tam onamış olur. Danıştay’ın mahkeme kararının onanmasına karar
vermesi halinde, dava dosyası mahkemesine gönderilir ve olağan yargılama süreci tamamlanmış olur. Vergi
mahkemesi kararında maddi yanlışlıklar yapıldığı bunların düzeltilmesi
imkanı varsa kararın düzeltilerek
onanmasına karar verilebilir.
Onanan karara karşı aleyhine karar
verilen taraf Danıştay’ın kararının
vergi mahkemesince tebliğinden
itibaren 15 gün içinde “karar düzeltme” talebinde bulunabilir. Karar düzeltme istemi temyizin yapıldığı da
ire tarafından incelenir ve
reddi halinde karar kesinleşir.
Vergi Mahkemesi Kararının
Bozulması:
Vergi mahkemesi kararının bozulması tam ve kısmen bozulma şeklinde karşımıza çıkar. Bozulan kısımlar
için dosya vergi mahkemesine geri
gönderilir ve onun karar vermesi
beklenir. Onaylanan kısım için tahsil
işlemleri sürdürülmeye devam eder.
Vergi mahkemesi kendisine gelen
bozmaya ilişkin Danıştay kararının
bozulan kısımları (tamamı bozulmuşsa tamamı) için inceleme yapar
ve inceleme sonucuna göre yeni bir
karar verir. Vergi mahkemesi yapılan
yargılama sonucunda ya Danıştay’ın
bozma kararına “uygun” ya da aksi
Vergi Mahkemesinin Danıştay Dairesinin Bozma Kararına Uymaması:
Vergi mahkemesi Danıştay dairesinin
bozma kararına uymaz, ilk kararında
“ısrar” eder veya direnebilir. Mahkemenin kararı, aleyhine olan
kişi kararın tebliğini takip eden
30 gün içinde kararı temyiz
edebilir. Bu durumda temyiz makamı Danıştay
dairesi değil, Danıştay
Vergi Dava Daireleri
Kurulu olur. Vergi
Dava
Daireleri
Kurulu, Danıştay
dairesinin verdiği bozma kararını uygun bulursa
vergi mahkemesinin kararını bozar, aksi halde onar.
Bu karara vergi mahkemesi artık uymak zorundadır (İYUK md. 49).
yönde “ısrar” kararı verir. Vergi mahkemesi
Danıştay’ın bozma kararına uymaya
mecbur değildir.
Vergi Mahkemesinin Danıştay Dairesinin Bozma Kararına Uyması:
Vergi mahkemesi Danıştay’ın bozma kararına uyarsa, yeniden yargılama yapmak suretiyle bozma kararı
doğrultusunda yeni bir karar verir. Bu
durumda aleyhine dava sonuçlanan
taraf, vergi mahkemesinin verdiği bu
yeni karara karşı ilk karar üzerine yaptıkları gibi temyiz yoluna başvurmaları
mümkündür. Bu durumda Danıştay’ın
bozma kararına uygun olarak verilen
mahkeme kararını onaması beklenir.
Danıştay’ın onama kararı üzerine, karar aleyhine verilen taraf için onama
kararının tebliğini takip eden 15 gün
Vergi Dava Daireleri Kurulu kararı
onarsa, aleyhine karar verilen taraf
onama kararının kendisine tebliğ edildiği tarihi takip eden 15 gün içinde “karar düzeltmesi” yoluna gidebilir. Karar
düzeltme talebi Vergi Dava Daireleri
Kurulu tarafından karara bağlanır.
3. Kararın Düzeltilmesi Yolu
Karar düzeltme yolu, Danıştay
Dava Daireleri ve Vergi Dava Daireleri Kurulunu’nun temyiz talebi üzerine
verdikleri kararlar ile Bölge İdare Mahkemelerinin itiraz üzerine verdikleri
kararlara karşı tanınmış olan olağan
bir kanun yoludur. Bir hüküm hakkında Danıştay’ın temyiz incelemesi ve
Bölge İdare Mahkemelerinin itiraz sonucunda vermiş olduğu kararlara karşı
karar düzeltme yolu açık ise, o hüküm
ancak karar düzeltme yoluna başvurulmaması veya başvurunun reddi ile ke-
sinleşir. Karar düzeltme yolunda, karar
düzeltme talebi, bu kararı vermiş olan
Danıştay Dava Dairesinde / Danıştay
Dava Dairesi Kurulunda ya da Bölge
İdare Mahkemesinde incelenip karara
bağlanır. Bu nedenle karar düzeltme
yolu ilgili yargı yerlerinin temyiz ya da
itiraz incelemesi sırasında yapmış olduğu hatalardan dönmesini sağlayan
kendine özgü bir kanun yoludur.
- İlk derece mahkemesi olarak verilen
kararlara,
- Ara kararlara,
- Yürütmenin durdurulması kararlarına,
- Görev ve yetki açısından mercii tayini kararlarına,
- Yargılamanın yenilenmesi kararlarına,
karşı karar düzeltme yoluna başvurulamaz.
Diğer taraftan karar düzelme talebinde bulunabilmek için İYUK md. 54’te
belirtilen gerekçelerden birine dayanmak gerekir. Bu gerekçeler şunlardır:
- Kararın esasına etkisi olan iddia ve
itirazların, kararda karşılanmamış olması,
- Bir kararda birbirine aykırı hükümler bulunması,
- Kararın usul ve kanuna aykırı bulunması,
- Hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekarlığın ortaya çıkmış
olması.
Karar düzeltme talebi üst yargı yerine ulaştırılmak üzere vergi mahkemesine verilir. Kararın düzeltilmesi istemine ilişkin dilekçe vergi mahkemesi
tarafından karşı tarafa tebliğ edilir.
Karşı taraf 30 gün içinde cevap verebilir. Tekemmül eden dosya karar düzeltilmesine karar verecek Danıştay’a
veya Bölge İdare Mahkemesine gönderilir. Karar düzeltmeye başvurmak
yürütmeyi kendiliğinden durdurmaz.
Karar düzeltmesini inceleyen yargı
yeri daha önce verdiği eski kararında
ya değişiklik yapar ya da yapmaz. Kararın değiştirilmesi yani düzeltilmesine
karar verirse eski kararını kaldırarak
yerine yeni bir karar verir.
akademik bakış
içinde gidilebilecek “karar düzeltme”
yolu öngörülmüştür.
B
128 / Eylül - Ekim 2010
akademik bakış
73
akademik bakış
B
akademik bakış
Kamu Alacaklısının
Vergilendirme ve
Tahsil Yetkisi
GİRİŞ
128 / Eylül - Ekim 2010
Kamu hukuku alanında gerçekleşen borç – alacak ilişkisinde bir
tarafta kamu alacaklısı veya aktif
taraf olarak devlet, diğer tarafta
kamu borçlusu veya pasif taraf olarak kişi ve kurumlar bulunmaktadır.
Bu ilişkide devlet daima üstün durumdadır. Bu nedenle, devlet daha
çok yetkisini kullanmakta ve kamu
borçlusu veya sorumlu olanlara ise
ödevler yüklemektedir. Bu ödevlerin başında vergi borcunun kanuna
uygun surette ödenmesi gelmektedir.
74
Kamu alacağından doğan hukuki ilişkinin aktif tarafını oluşturan
“kamu alacaklısı”, yeni mali yükümlülükler koyma, değiştirme
veya kaldırma yetkisine sahip ve
bunların uygulanmasından sorumlu
olan devlet ve ilgili kamu idareleridir. Kamu borcu koyma yetkisini
kullanan devlet, il özel idaresi ve
belediyeler “alacaklı kamu idaresi”, 6183 Sayılı Kanunu uygulama ve
kamu alacaklarını tahsil etme görevi
verilen idare, servis veya memurları ise “tahsil dairesi”dir (AATUHK,
md. 3).
I. ALACAKLI KAMU İDARESİ VE VERGİLEME YETKİSİ
Vergileme yetkisi, devletin ülkesi
üzerindeki egemenliğe dayanarak
vergi alma konusunda sahip olduğu
hukuki ve fiili gücüdür. Devlet bu
vergilendirme yetkisini, kural olarak, yasama organı aracıyla kanun
çıkararak kullanmaktadır. Vergilerin
kanuniliği ilkesi olarak adlandırılan
bu kural Anayasamızın 73. maddesinde düzenlenmiştir.(1) Günümüzde, alacaklı kamu idaresi olarak
devlet, maliye hakimiyetine sahip
yegane kurumdur.(2) Dolayısıyla
gerçek kamu alacaklısı devlet veya
onun tüzel kişiliğinin mali yönü olan
Hazinedir. (3)
Devlet vergileme yetkisini yasama
organı ve merkezi devlet idaresin-
1- Sadık Kırbaş, Vergi Hukuku, 16. baskı, Ankara: Siyasal Kitabevi, 2004, s. 75.
2- F. Neumark, Maliyeye Dair Tetkikler, 4. b., İstanbul: İ.Ü. Yayını No: 118, 1951, s. 68.
3- Orhan Şener, a.g.m., s. 218.
4- Uluatam, a.g.e., s. 90.
Doç. Dr. Adnan GERÇEK
Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F.
Maliye Bölümü Öğretim Üyesi
[email protected]
ce kullanabileceği gibi Anayasa’nın
73/4. maddesinde çizilmiş sınırlar
içinde, kısmen Bakanlar Kurulu’na,
yerel yönetimlere ya da bağımsız
kamu kuruluşlarıyla meslek örgütlerine de devredebilir.(4) Bakanlar
Kurulu’na vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık,
istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun
belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar
içinde değişiklik yapma yetkisi verilebilmektedir. Görüldüğü gibi,
Bakanlar Kurulu’na verginin sadece
dört temel öğesi ile ilgili ve kanunla
belirlenen sınırlar içinde yetki devredilmiştir.
Yerel yönetimler, Anayasa tarafından yasama organına ve Bakanlar
Kurulu’na tanınan yetkiler dışında
vergilerin tarh, tahakkuk ve tahsil
gibi yönetsel işlemlerini kanunun
çizdiği yetki sınırları içinde yapabilmektedir. Nitekim Anayasamızın
127. maddesinde yerel yönetimlerin; il özel idareleri, belediyeler ve
Belediyeler, 5393 sayılı Belediye
Kanunu(6) ile 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Kanunu’nda(7) tahsili kendilerine bırakılmış olan vergi, resim
ve harçları tahsil etmekle görevlidirler. Köylere ise, 442 sayılı Köy
Kanunu’nda belirtilen birkaç kalem
vergiyi tahsil etme yetkisi verilmiştir. Ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumu,
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Ticaret ve Sanayi Odaları, Barolar gibi
kamu yararına görev yapan kurum
ve kuruluşlar, özel kanunlara göre
mensuplarından prim, aidat, ödenek adları altında çeşitli kesintiler
yapma yetkisine sahiptirler. Kanunla alınmalarına rağmen, genel bütçe
dışında kaldıkları için, bu kesintilere
“vergi benzeri” (parafiskal) gelirler
adı verilmektedir.(8)
Vergilendirme yetkisinin yasama
organı ve merkezi idare tarafından
kısmen Bakanlar Kurulu’na ve yerel
yönetimlere devredilmesi kamu alacaklısı açısından bir yenilik doğurmamaktadır. Çünkü, AATUHK’nın
3. maddesine göre alacaklı kamu
idaresi kavramı “devleti, il özel
idarelerini ve belediyeleri” ifade
etmektedir. Keza, vergilerle ilgili
temel usul hükümlerini düzenleyen
VUK’un 1. maddesinde, bu kanun
hükümlerinin sadece genel bütçeye
giren vergi, resim ve harçlarla il özel
idaresine ve belediyelere ait vergi,
resim ve harçlar hakkında uygulanacağı vurgulanmaktadır. Dolayısıyla,
vergi alacaklısı olarak asli vergilendirme yetkisine tek başına sahip bulunan devletin yanında, başta yerel
yönetimler olmak üzere, devredilmiş vergilendirme yetkisine sahip
kamu tüzel kişilerin de sayılması gerekmektedir.
II. KAMU ALACAKLARININ
TAHSİLİNE YETKİLİ TAHSİL
DAİRELERİ
A. Merkezi İdare Tahsil Daireleri
Devlet genel bütçeye dahil kamu
alacaklarının tahsilinde Maliye
Bakanlığı’na bağlı Gelir İdaresi
Başkanlığı’nı birinci derecede yetkili
ve sorumlu kılmıştır. Nitekim 5345
Sayılı Kanun(9) ile kurulan Gelir
İdaresi Başkanlığı’nın diğer görevlerinin yanı sıra “Devlet alacaklarının
tahsilini sağlamak ve bu konuda gerekli tedbirleri almak, tecil ve terkin
işlemlerini yerine getirmek” görevi
de vurgulanmıştır.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatı bulunmaktadır. Merkez teşkilatı kendi içinde
ana hizmet, danışma ve yardımcı
hizmet birimlerinden oluşmaktadır.
Taşra teşkilatı ise, doğrudan merkeze bağlı vergi dairesi başkanlıkları,
vergi dairesi müdürlükleri ve vergi
dairesi şubelerinden oluşmaktadır.
Bugün itibariyle Türkiye’de 29 ilde
Vergi Dairesi Başkanlıkları ve ayrıca
İstanbul’da Büyük Mükellefler Vergi
Dairesi Başkanlığı bulunmaktadır.
Vergi Dairesi Başkanlıklarına bağlı
olarak il ve ilçelerde vergi daireleri,
bazı semtlerde ise vergi dairesi şubeleri tahsilat işlemini yürütmektedirler. Geriye kalan 52 ilde ise eski
yapıdaki Defterdarlıklar ve bunlara
bağlı vergi dairesi müdürlükleri ve
mal müdürlükleri görev yapmaktadır.
5- 04.05.2005 tarih ve 25745 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
6- 13.07.2005 tarih ve 25874 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
7- 29.05.1981 tarih ve 17354 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
8- Akif Erginay, Vergi Hukuku, 16. baskı, Ankara: Savaş Yayınları, 1998, ss. 57-58.
9- 16.05.2005 tarih ve 25817 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
AATUHK’nın 3. maddesinde tahsil dairesi teriminin “alacaklı kamu
idaresinin bu yasayı uygulamakla
görevli idaresini, servisini, memur
veya memurlarını ifade edeceği”
belirtilmiştir. Diğer taraftan VUK’un
4. maddesinde vergi dairesi “mükellefi tespit eden, vergiyi tarh eden,
tahakkuk ettiren ve tahsil eden dairelerdir” şeklinde tanımlanmıştır.
Ayrıca, 24.12.1994 tarih ve 22151
sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan
“Vergi Daireleri Kuruluş ve Görev
Yönetmeliği”nin 4. maddesinde vergi daireleri AATUHK hükümlerine
göre aynı zamanda “tahsil dairesi”
olarak sayılmış ve 5. maddesine
göre “vergi kanunları ve özel kanunlar ile bu kanunlara dayanılarak Maliye Bakanlığı’nca belli edilen kamu
gelirleri ile ilgili mükellefi tespit,
tarh, tebliğ, tahakkuk, tahsil, tecil,
terkin, ödeme, iade ve muhasebe
işlemlerini yürütme” işleri ile görevlendirilmişlerdir.
Görüldüğü gibi, tahsil dairesi terimine göre vergi dairesi tanımı daha
dar anlamdadır. Aslında vergi dairesi de kanunu uygulanan bir daire
olmak sıfatıyla tanıma uygun bir
tahsil dairesidir. Ancak, tahsil dairesi olmak için 6183 sayılı Kanunu
uygulamakla görevli bulunmak yeterli görüldüğünden, gerektiğinde
vergi dairesinin dışında başka bir
idare de tahsil dairesi olabilmektedir . Nitekim ülkemizde, merkezi idare adına kamu alacağı tahsil
eden daireler olarak Vergi Daireleri,
Gümrük İdareleri, Tekel İdaresi, Hazine Saymanlıkları ile Askeri ve Mülki Saymanlıklar sayılabilir. Ayrıca,
AATUHK’da servis veya memurlara
kadar inilerek bunlara da tahsil dairesi sıfatı verilmiştir.
Kamu borçlularının hangi vergi dairesine bağlı olacakları, ilgili
kanunlarda belirlenmiştir. Örneğin Gelir Vergisi Kanunu’nun 106.
akademik bakış
köylerden oluştuğu belirtilerek, bu
idarelere görevleri ile orantılı gelir
kaynaklarının sağlanacağı hüküm
altına alınmıştır.
İl özel idareleri, 5302 Sayılı İl Özel
İdareleri Kanunu(5) hükümlerine
göre yönetilmektedir. Bugün 81 ilimizin her birinde ayrı tüzel kişiliğe
sahip birer il özel idaresi bulunmaktadır. Bu idareler hasılatı önemsiz
sayılabilecek birkaç vergi, resim
ve harç tahsil etme yetkisine sahip
oldukları için, görevlerinin birçoğu
fiilen genel idare tarafından yürütülmektedir.
B
128 / Eylül - Ekim 2010
akademik bakış
75
akademik bakış
B
akademik bakış
maddesine göre gelir vergisi, mükellefin ikametgahının bulunduğu
yerdeki vergi dairesince tarh edilir.
Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre
ise, tam mükellefiyette kurumun
kanuni veya iş merkezinin bulunduğu yerdeki (KVK, md. 14), dar mükellefiyette kurumun Türkiye’deki
işyerinin veya daimi temsilcisinin
bulunduğu yerdeki (KVK, md. 25)
vergi dairesi görevli ve yetkilidir.
Dolayısıyla, AATUHK’nın 5. maddesi
uyarınca yapılacak uygulama ve takip kural olarak kamu alacağını tarh
ve tahakkuk ettiren vergi dairesi tarafından yapılmaktadır. Borçluların
rızaen ve süresinde kamu borcunu
ödememeleri halinde vergi daireleri tıpkı bir icra dairesi gibi ve fakat
re’sen hareket etmek suretiyle icra
takibi yapmaktadırlar.
128 / Eylül - Ekim 2010
Tahsil dairelerinde cebren takibat
ve tahsilat işlerini yürütmek üzere
icra ve satış servisleri bulunmaktadır. Cebren takibat ve tahsilat sürecinde haciz uygulaması ve taşıma
işleri ile borçlunun aciz durumunu
tespit etmek ve izlemek icra servisinin görevidir. Haczedilen malların
korunması, satışla ilgili hazırlıkları
yapılması ve satış işlemlerinin yürütülmesi ise satış servisinin görevidir.
76
B. İl Özel İdareleri Tahsil Daireleri
İl özel idareleri, üstlenmiş oldukları görevleri yerine getirebilmeleri
için bazı gelirlerle donatılmışlardır.
Bunlar öz gelirler, genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylar ve
diğer gelirlerden oluşmaktadır. (11)
İl özel idarelerinin öz gelirleri, taşocakları resim ve harçları, iskele resmi
ve çeltik resmidir. Bunların dışında il
özel idareleri; kira gelirleri, hizmet
karşılığı ücretler, faiz ve ceza gelirleri, bağışlar vb. gelirler de tahsil
etmektedirler. İl özel idareleri gelirlerinin en önemli kısmı ise genel
bütçeden vergi gelirlerinden ayrılan
paylardan oluşmaktadır. Bunlar İller
Bankası aracılığıyla aylık olarak il
özel idareleri hesabına gönderildiğinden, bunların tahsil edilmesi ile
ilgili il özel idaresine herhangi bir
görev düşmemektedir.
İl özel idarelerinin öz gelirleri ile
diğer gelirleri, il özel idareleri Mali
Hizmetler Birimi içinde yer alan
Gelir Müdürlükleri tarafından tahsil
edilmektedir. Dolayısıyla il özel idarelerinin yetkili tahsil dairesi, Gelir
Müdürlükleri olmaktadır. Uygulamada gelir müdürlükleri tarafından
düzenlenen belgelere bağlı tahsilatlar bankalar aracılığıyla yapılmaktadır.
C. Belediye Tahsil Daireleri
Belediyeler, yerel ihtiyaçların
karşılanmasına yönelik olarak üstlenmiş oldukları görevleri yerine
getirebilmek için bazı gelirlerle donatılmışlardır. Bunlar öz gelirler, genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan
paylar ve diğer gelirlerden oluşur.
(12)
Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan pay, belediyelerin toplam gelirleri içinde önemli yer tutmaktadır.
Bunlar İller Bankası aracılığıyla aylık
olarak belediye hesabına gönderildiğinden, bunların tahsil edilmesi ile
ilgili belediyelere herhangi bir görev
düşmemektedir.
Belediye Gelirleri Kanunu ile belediyelere tahsis edilen öz gelirler;
belediye vergileri, belediye harçları
ve harcamalara katılma paylarından oluşmaktadır.
Belediye vergileri; İlan ve reklam
vergisi, Eğlence vergisi, Haberleşme
vergisi, Elektrik ve havagazı tüketim
vergisi, Yangın sigortası vergisi, Çev-
re temizlik vergisi ve Emlak vergisi
olarak sayılabilir.
Belediye harçları ise şunlardan
ibarettir: İşgal harcı, Tatil günleri
çalışma ruhsatı harcı, Kaynak suları
harcı, Tellallık harcı, Hayvan kesimi,
muayene ve denetleme harcı, Ölçü
ve tartı aletleri muayene harcı, Bina
inşaat harcı, İmarla ilgili harçlar ve
çeşitli harçlar.
Harcamalara katılma payları, belediyeler tarafından yol, kanalizasyon
ve su tesisleri inşası sonucunda bu
hizmetlerden yararlanan gayrimenkul sahiplerinden alınan paylardır.
Belediyelerin elde ettiği diğer gelirler olarak ise; kira gelirleri, hizmet
karşılığı ücretler, faiz ve ceza gelirleri, yardım ve bağışlar ile borçlanma
gelirleri sayılabilir.
Belediyelerin öz gelirleri ile diğer
gelirlerin tahsili ve takibi ile ilgili uygulama yetkisi Belediye Gelir Şube
Müdürüne aittir. Gelir şube müdürü,
vergi incelemesi hariç vergi dairesi
müdürü sıfat ve yetkisine sahiptir.
Gelir şube müdürü olmayan yerlerde Belediye Hesap İşleri Müdürü,
hesap işleri müdürü olmayan yerlerde Belediye Muhasebecisi yetkilidir.(13)
III. DİĞER TAHSİL DAİRELERİNİN YETKİLİ KILINMASI
Kamu alacağının hangi tahsil dairesince takip edileceği hususu, 6183
sayılı Kanunun 5. maddesinde tespit edilmiştir. Genel ilke, takibatın
alacaklı kamu idaresinin bulunduğu
yerdeki tahsil dairesince yapılmasıdır. Dolayısıyla tahsil dairelerinin yer
itibariyle yetki alanları, kuruldukları
il veya ilçe sınırları ile sınırlıdır. Aynı il
sınırları içinde bazen birde fazla tah-
10- Hasan Şener, “6183 Sayılı Kanunun Uygulama Sorunları ve Yapılan Son Değişiklikler”, a.g.m., s. 16.
11- İl özel idarelerinin gelirleri hakkında geniş bilgi için bkz. Özhan Çetinkaya, Mahalli İdareler Maliyesi, Bursa: Ekin Basım Yayın Dağıtım, 2009, ss. 176-179.
12- Belediye gelirleri hakkında geniş bilgi için bkz. Çetinkaya, a.g.e., ss. 127-137.
13- Belediye Gelirleri Kanunu, md. 102.
Tahsil daireleri, takibat ve tahsile ilişkin yetkilerini bazen kullanamamaktadır. Bu durum genellikle
borçlu veya mallarının başka yerde
bulunması halinde ortaya çıkmaktadır. İşte böyle zamanlarda alacaklı tahsil dairesi, borçlunun veya
malların bulunduğu yerde yapılacak
takipleri o yerdeki aynı idareye ait
tahsil dairelerine temsilen (niyabeten) yaptırır (AATUHK, md. 5).
A. Temsilen Yetkili Kılma Şartları
Takibatın temsilen yaptırılması
için borçlu veya mallarının (yahut
her ikisinin) başka bir yerde bulunması gerekir. Başka yer kavramı,
esas itibariyle tahsil dairesinin yetki
alanı dışında, yani başka bir şehirde
bulunmasını ifade etmektedir. Çünkü tahsil dairelerinin yetkileri, bulundukları il veya ilçe sınırları içinde
kullanılabilmektedir.
Bu durumda, örneğin Bursa il
merkezinde bulunan Uludağ Vergi
Dairesi ile Nilüfer Vergi Dairesi’nin
yapacakları takibat için birbirini
temsilen yetkili kılmaları söz konusu değildir. Takip ve tahsil işlemlerini bizzat alacaklı tahsil dairesinin
yapması gerekir. Oysa, Bursa’da
bulunan Uludağ Vergi Dairesi’nin takip ettiği borçlunun veya mallarının
İzmir’de bulunması halinde, oradaki
Bornova Vergi Dairesi’ni temsilen
yetkili kılması gerekmektedir.
Başka şehir deyimi özellikle İstanbul, Ankara gibi çok büyük merkezlerin ayrı belediye sınırları içinde
bulunan tahsil daireleri bakımından
yeterli açıklığa kavuşturulmamıştır.
Bu nedenle, örneğin İstanbul’da Beyoğlu Vergi Dairesine ait bir alacak
için Kartal Vergi Dairesinin yetkili
kılınması mümkündür. Esasen tahsilat ve takibatın temsilen yapılması
borçlu hukukunu etkileyen bir unsur
olmayıp, daha çok idarelerin kendi
birimleri arasındaki iş bölümü ile ilgilidir.(15)
Diğer taraftan temsilen yetkili kılma, ancak aynı idarelere ait tahsil
daireleri arasında mümkündür.
Buna göre, örneğin Bursa’daki bir
vergi dairesi, kamu borçlusunun
veya mallarının İzmir’de bulunması
durumunda İzmir’deki vergi dairesine kamu alacağını takip ettirebilir.
Ancak, Bursa’daki bir vergi dairesi
İzmir il özel idaresi tahsil dairesine
veya İzmir belediyesi tahsil dairesine kamu alacağını takip ettiremez.
(16)Bir başka ifadeyle, devlete ait
bir tahsil dairesi özel idare veya belediye tahsil dairesine temsilen yetki veremez.
liğ ettirildiğinde, mal beyanının da
tebliği yapan daireye yapılması gerekir. Bununla beraber, alınacak mal
beyanı, asıl alacaklı tahsil dairesine
de bildirilmelidir. Çünkü, borçlunun
durumunu en iyi bilecek ve takip
edecek olan alacaklı tahsil dairesidir. (19)
Diğer taraftan, cebren takibat ve
tahsilat sürecindeki işlemlere karşı açılacak davalarda, yetkili vergi
mahkemesi asıl alacaklı tahsil dairesinin bulunduğu yerdeki vergi
mahkemesidir (İYUK, md. 37). Bunun nedeni, vergi mahkemelerinde
yetki alanının asıl alacaklı tahsil dairesine göre belirlenmiş olmasıdır.
Buna karşılık temsilen uygulanan
haciz ve ihtiyati haciz işlemlerinde
borçlu teminat gösterdiğinde, haczi
kaldırıp teminat haczi koyacak olan
temsilen görev yapan ve uygulamayı yürüten tahsil dairesidir .
Buna karşılık devlet alacaklarının
takibinde Gelir İdaresi Başkanlığı’na
bağlı vergi daireleri, Muhasebat Genel Müdürlüğü’ne bağlı mal müdürlükleri ile Gümrük İdarelerine bağlı
tahsil daireleri arasında temsilen
yetkili kılma yoluyla takip ve tahsil
işlemleri yürütülebilir.(17)
B. Temsilen Yapılacak Tahsil
İşlemleri
Temsil yoluyla yapılacak tahsil işlemleri, cebren takibat ve tahsilata
dayalı olarak yapılabilecek işlemlerdir. Cebren takibat ve tahsilat işlemleri, ödeme emri tebliği ile başlayıp,
teminat isteme, ihtiyati haciz ve haciz uygulamalarından sonra haczedilen malların satışına kadarki tüm
işlemleri kapsamaktadır.(18)
Ödeme emri normal olarak, posta
yoluyla taahhütlü olarak gönderilir.
Ancak ödeme emri temsilen teb-
14- Bayraklı, Vergi İcra Hukuku, a.g.e., s. 22. 15- Özbalcı, AATUHK Yorum ve Açıklamaları, a.g.e., s. 116.
16- Çelik, a.g.e., s. 44.
17- Seri: A Sıra No: 1 Tahsilat Genel Tebliği, s. 2, 30 06.2007 tarih ve 26568 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
18- Bayraklı, Vergi İcra Hukuku, a.g.e., s. 24.
19- Özbalcı, AATUHK Yorum ve Açıklamaları, a.g.e., s. 116.
128 / Eylül - Ekim 2010
sil dairesi bulunabilir. Bu durumda,
bunların yetki alanları il sınırları ile
çevrilidir.(14)
B
akademik bakış
akademik bakış
77
akademik bakış
B
akademik bakış
Vergi Kabahatlerinde
ve vergi suçlarında
tekerrürün incelenmesi
I. GİRİŞ
128 / Eylül - Ekim 2010
Toplumsal düzenin devamı için hukuk sisteminin varlığı ve buna bağlı
olarak hukuk ihlalleri sonucunda
ceza yaptırımlarının düzenlenmesi
kaçınılmazdır. Bu yaptırımlarla ulaşılmak istenen en önemli amaç kişileri, işledikleri kabahat ve suçlardan
ötürü cezalarını çekerek ıslah etmek
ve onların tekrar aynı fiilleri işlemelerini önlemektir.
78
ma, vergi kabahatleri ve vergi suçları açısından şartları, yaptırımları
ve diğer bazı hususlarda farklılıklar
arz etmektedir. Özellikle Yeni Türk
Ceza Kanunu ile getirilen tekerrür
hükümleri ve VUK’da yapılan değişikliklerle vergi kabahatleri ve suçları açısından yeni bir durum ortaya
çıkmıştır. Bu çalışmada, ortaya çıkan bu yeni durum dikkate alınarak
öncelikle ve kısaca tekerrür kavramı
ortaya konulacak, daha sonra ise
vergi kabahatlerinde ve vergi suçlarında tekerrür uygulaması ayrıntılı
bir şekilde incelenecek ve bunların
karşılaştırmalı değerlendirilmesi yapılacaktır.
Vergi hukuku alanında da öyle durumlar vardır ki, kanun hükümlerini
ihlal eden bireyler cezalarını çektikten sonra aynı veya farklı nitelikte
kabahat ve suçları tekrar işlemektedirler. Bu kişilere ilk kez vergi kabahati veya suçu işlemiş gibi yaptırımlar uygulamak, onların hukuka aykırı
fiillerde bulunma eğilimini göz ardı
etmek anlamına gelir. Bu nedenle,
sonraki defalar vergi kabahati veya
suçu işleyenlere öncekinden daha
ağır yaptırımlar uygulanması adalet
anlayışına uygun düşmektedir.
Tekerrür kelime anlamı olarak;
tekrarlanma, bir daha meydana gelme demektir. Hukuk dilinde tekerrür ise, kanunların suç veya kabahat
saydığı bir fiilden dolayı cezalandırılan kişinin aynı suçu veya kabahati
tekrar işlemesini ifade eder.(1)
Tekerrür olarak bilinen bu uygula-
Diğer bir tanıma göre tekerrür,
II. TEKERRÜR KAVRAMI
Feride BAKAR*
Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F.
Maliye Bölümü Araştırma Görevlisi
[email protected]
daha önce işlemiş olduğu bir suç
veya kabahatten dolayı verilen ceza
kesinleştikten sonra, kanunun belirtmiş olduğu süreler içinde tekerrüre esas olacak yeni bir fiil işleyen
kişinin durumudur.(2) Bu duruma
düşen kimseye “mükerrir” denir.(3)
Tekerrür durumunda, kişinin gerçekleştirdiği hukuka aykırı bir fiilden
sonra eylemlerine devam etmesi
söz konusu olduğundan, yasa koyucu ilk defa suç veya kabahat işleyen
kişiye göre daha ağır yaptırımlar
uygulamak yoluna gitmektedir.(4)
Yaptırımın ağırlaştırılmasına gerekçe olarak; kişinin yeni bir suç veya
kabahat işleme olasılığının fazla
olması, hukuka aykırı eylemlerine
devam eden bireyin toplumda sosyal endişe doğurması, bu kişilere verilen cezanın yeterli olmaması gibi
sebepler ileri sürülmektedir.(5)
Hukuk sistemlerinde uygulanan
tekerrür farklı açılardan sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır. Buna
göre; gerçek – varsayılan,(6) genel
– özel,(7) süreli – süresiz(8) ve milli
* Uludağ Üniversitesi, İİBF Maliye Bölümü
1- Süleyman Hayri Balcı, “Vergi Suç ve Cezalarında Tekerrür”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı 235, (Mart 2001), s. 134.
2- İlhan Üzülmez, “Suçta Tekerrür”, AÜEHF Dergisi, Cilt IV, S 1-2, (2000), s. 298.; Hasan Hüseyin Bayraklı ve Ahmet Bozdağ, “Türk Ceza Hukukunda ve Vergi Ceza Hukukunda Tekerrür”, Afyon
Kocatepe Üniversitesi İİBF Dergisi, S II, (2008), s. 378.
3- Çetin Arslan ve Murat Kayançiçek, Suçta Tekerrür, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2009, s. 23; BALCI, a.g.m., s. 134.
4- Memduh Aslan, “Türk Vergi Sisteminde Cezai Yaptırımların Etkinliği”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi SBE, İzmir, 2008, s. 58.
5- Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku (Genel Hükümler), 3. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2005, s. 515.
6- Varsayılan tekerrürde, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın kesinleşmiş olması yeterli görülmektedir; gerçek tekerrürde ise kabahatler için cezanın ödenmesi, suçlar için ise cezanın
infaz edilmiş olması da aranır.
7- Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için, ilk hukuka aykırı eylemle sonraki arasında bir ayniyet aranıyorsa özel tekerrür; eğer bir ayniyet aranmıyorsa genel tekerrür söz konusudur.
8- Süreli tekerrür sisteminde tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için, kişinin ilk fiilden sonra belli bir süre içinde tekrar hukuka aykırı bir fiil gerçekleştirmesi gerekir; eğer böyle bir süre düzenlemesi
yoksa kişiye ilk fiilinden sonra her zaman tekerrür uygulanabiliyorsa süresiz tekerrürden söz edilir.
Vergi Ceza Hukuku’nun konusuna
giren vergi kabahat ve suçlarına ilişkin
hükümlerin büyük bir bölümü 213 sayılı
VUK’un 4. kitabında ve çeşitli vergi kanunlarında yer almaktadır. Vergi kabahatlerine ilişkin düzenlemeler VUK’da
yapılmış iken, vergi suçlarının sadece
fiilleri ve cezaları VUK’da yer almakta,
diğer düzenlemeler için ise genel ceza
hukukundan yararlanmak gerekmektedir. Bu durumda, vergi kabahatleri
ile ilgili tekerrür için VUK’un tekerrür
hükümleri, vergi suçları için ise bu
konudaki genel kanun olan TCK’daki
tekerrür hükümleri uygulanır hale gelmektedir.(10) Bunun içindir ki tekerrürden bahsederken vergi kabahatlerindeki ve vergi suçlarındaki tekerrürü
ayrı ayrı ele almak gerekmektedir.
III. VERGİ KABAHATLERİNDE
TEKERRÜR
Hukuka aykırı eylemlerin bazılarının
hukuk düzenine karşı ağır ihlaller yarattığını bazılarının ise daha hafif nitelikte olduğunu söyleyebiliriz. Hukuk
düzenini ihlal eden eylemlerden ağır
nitelikli olanlar suç sayılırken, daha hafif olanlar kabahat olarak adlandırılır.
Günümüzde kabahatlerin ceza kanunlarından çıkarılarak ayrı bir sistem
içinde yaptırıma tabi tutulmaları birçok hukuk sisteminde kendini göstermektedir. Nitekim 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu’nda sadece suç sayılan
fiiller ve bunlara ilişkin ceza hükümleri düzenlenmiş, kabahatler bu kanun kapsamı dışında tutulmuştur.(11)
Kabahatler ile ilgili düzenlemelere ve
yaptırımlara ise 5356 sayılı Kabahatler
Kanunu’nda yer verilmiştir.(12)
Vergi kabahati, vergi ödevlerinin yerine getirilmemesi sonucunu içeren
ve kanunların cezalandırdığı fiillere
verilen isimdir.(13) VUK’da vergi kabahatleri; “vergi ziyaı kabahati” ve
“usulsüzlük kabahatleri” olarak iki ana
grupta düzenlenmiştir. Usulsüzlük kabahatleri de kendi içinde biri “genel
usulsüzlük”, diğeri “özel usulsüzlük”
olmak üzere iki alt gruba ayrılmıştır.
Genel usulsüzlük kabahatleri için ise
birinci derece ve ikinci derece şeklinde
derecelendirmeye gidilmiştir.
Vergi kabahatlerinde tekerrürü düzenleyen VUK md. 339’a göre; “Vergi
ziyaına sebebiyet vermekten veya
usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve
cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında
beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar
ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı
cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası
yüzde yirmi beş oranında artırılmak
suretiyle uygulanır”.
İlgili madde metninden yola çıkarak
tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için bazı şartların arandığını söyleyebiliriz. Bunları tek tek ele almakta
yarar vardır.
A. VERGİ KABAHATLERİNDE
TEKERRÜRÜN ŞARTLARI
1. Kabahatin Vergi Ziyaı veya Genel
Usulsüzlük Olması
Kanun metninde tekerrür kapsamına
giren kabahatler olarak vergi ziyaı ile
usulsüzlükten bahsedilmiştir. Bu ifadede vergi ziyaı kabahati ile anlaşılması
gereken açıktır. Fakat “usulsüzlük”
ifadesinin genel ve özel usulsüzlük kabahatlerinden sadece birini mi, yoksa
her ikisini mi kapsayıp kapsamadığının
tespiti bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özel usulsüzlük cezasını gerektiren
fiilin yeniden işlenmesinin tekerrür hükümlerine göre artırım imkanı vermemesinden dolayı, özel usulsüzlük fiil ve
cezaları VUK’un tekerrüre ilişkin 339.
madde hükmü kapsamında değerlendirilmez. Özel usulsüzlük cezalarında
fiilin yeniden işlenmesi halinde verilecek ceza VUK’un 353. madde hükmünde özel düzenlemeye bağlanmıştır.
(14) Buradan yola çıkarak, tekerrürden
dolayı cezanın artırılmasının kabahatin
vergi ziyaı veya genel usulsüzlük olması halinde mümkün olduğu sonucuna
varılır.
Tekerrürün uygulanması için önceki kabahat ile sonraki kabahatin
aynı olmasının aranıp aranmayacağı
yönünde iki görüş vardır. Bunlardan
biri, yeni işlenen kabahatin tekerrür
sayılabilmesi için ilk kabahatle aynı olmasını, yani ilk kabahat vergi ziyaıysa
ikincinin de vergi ziyaı ya da ilk kabahat usulsüzlükse ikincinin de usulsüzlük olmasını aramaktadır.(15) Bir diğer
görüşe göre tekerrür uygulaması için,
ilk kabahatle ikinci kabahat arasında
herhangi bir ayniyet aranmasına gerek
yoktur.(16)
B
Bizce 4369 sayılı VUK’da yapılan tekerrür düzenlemesinde önceki kanundaki “aynı neviden bir fiili” ibaresinin
kaldırılması karşısında, yasa koyucunun kabahatler arasında bir ayniyet
aranmasını şart koşmadığı görülmektedir. Dolayısıyla önceki kabahat ile
sonraki kabahat arasında aynılık aranmadığından sınıflandırma açısından
genel tekerrürün varlığı söz konusudur.
Yani, vergi ziyaı veya genel usulsüzlük
kabahatinde hangisinin önce işlendiği
önemli olmaksızın sonraki fiilin vergi
ziyaı veya genel usulsüzlük olması halinde tekerrür hükümleri uygulanır. Bu
durumda “kabahatin aynı olması” yerine “belirli kabahatlerin farklı olması”
anlayışı benimsendiğinden, “yarı özel”
tekerrürden söz edilebilir.(17)
2. Yeni Bir Ceza Kesilmiş Olması
Tekerrürden söz edebilmek için,
daha önceki bir vergi kabahatinin cezası kesinleşen kişiye tekrar bir vergi kabahati cezası kesilmesi gerekir.
Yasa koyucu, vergi kabahatinin önceki kabahatin kesinleşmesinden sonra
işlenmesini bir şart olarak aramamış,
bunun yerine ne zaman işlenmiş olursa
olsun, önce kesilen cezanın kesinleşmesinden sonra yeni ceza kesilmesini
yeterli görmüştür.(18) İlgili maddedeki
hüküm nedeniyle işlenen bir kabahatin
kesinleşmesinden sonra, daha önceki
bir zaman diliminde başka bir kabahatin işlenmiş olmasının tespit edilmesi
durumunda, kesilen cezalara tekerrür
hükümleri uygulanmaktadır.(19) Kanunda “yeni bir kabahat işlenerek ceza
kesilmesi” durumunun değil de “yeni
bir ceza kesilmesi” durumunun dü-
9- Fiillerin benzerliği veya farklılığı ayrımına girilmeden tekerrüre esas olacak hukuka aykırı önceki eylemin cezasının milli kurumlarca verilmiş olması koşulunu arayan sisteme milli tekerrür sistemi denir. Milletlerarası tekerrürde ise ceza kararının milli kurumlarda verilmiş olma şartı aranmaz, kararın menşei dikkate alınmadan tekerrür hükümleri hukuka aykırı sonraki eylemlere uygulanır. [Bkz. Yusuf Yaşar, “Tekerrür Çeşitleri-TCK Sistemi”, http://
www.e-akademi.org/makaleler/yyasar-2.htm, (15.12.2009).]
10- Doğan Şenyüz, Vergi Ceza Hukuku, Ekin Basım Yayın Dağıtım, 4. Baskı, Bursa, 2008, s. 14-15.
11- Şenyüz, a.g.e., s. 2-4.
12- Adnan Gerçek, “Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Yapılan Değişikliklerden Sonra Vergi Cezalarının Durumu”, Yaklaşım, Sayı: 183, (Mart 2008), s. 274.
13- Şenyüz, a.g.e., s. 11.
14- Şenyüz, a.g.e., s. 143.
15- Bkz. M. Ezhan Doğrusöz, “Vergi Ceza Hukuku’nda Tekerrür-I”, Yaklaşım, Sayı 155, (Kasım 2005), s.259; Bumin Doğrusöz, “Vergi Cezalarında Tekerrür Karmaşası”, http://www.bumindogrusoz. com/artikel.php?artikel_
id=14, (10.01.2010); Balcı, a.g.m., s. 137; Y. Burak Aslanpınar, “Vergi Suç ve Cezalarında Tekerrür-I”, E-Yaklaşım, Sayı 193, (Ocak 2009).
16- Bkz. Şenyüz, a.g.e., s. 143; Hasan Hüseyin Bayraklı, Vergi Ceza Hukuku, Külcüoğlu Kültür Merkezi Yayınları, 3. Baskı, Afyonkarahisar, 2006, s. 167.
17- Şenyüz, a.g.e., s. 143-144.
18- Bayraklı, Bozdağ, a.g.m., s. 387.
19- Y. Burak Aslanpınar, “Vergi Suç ve Cezalarında Tekerrür-II”, E-Yaklaşım, Sayı 194, (Şubat 2009).
128 / Eylül - Ekim 2010
– milletlerarası(9) tekerrür çeşitleri ile
karşılaşılmaktadır.
akademik bakış
akademik bakış
79
akademik bakış
B
akademik bakış
zenlenmiş olması, daha önce işlenmiş
olan kabahatin tespitinin daha sonra
yapılması durumunda bile tekerrür uygulanmasına yol açtığından, cezaların
caydırıcılığı ve hukuki güvenlik ilkelerine aykırı bir durum yaratmaktadır. (20)
3. Önceki Cezanın Kesinleşmiş Olması
VUK, md. 339’da belirtildiği gibi, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi
için kişinin öncelikle bir vergi kabahati
işleyip, bunun kesinleşmiş olması gerekir, fakat kesilen cezanın tahsili aranmaz. Bu açıdan varsayılan tekerrürden
söz edilir.(21) Tekrarlanmanın varlığı
için aranan en önemli şartın önceki
kabahatin kesinleşmesi(22) olmasının
nedeni işlediği vergi kabahati nedeniyle cezası henüz kesinleşmemiş birine
“vergi kabahatlisi” olarak bakılamayacağıdır.
Vergi cezalarını kesmeye, mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi yetkilidir.
Kesilen ceza “ihbarname” aracılığıyla
muhataba tebliğ edilir. Tebliğ ile birlikte cezanın kesinleşmesine doğru
giden bir hukuki süreç başlar. Cezanın
kesinleşmesi için şu durumlardan birinin meydana gelmiş olması gerekir:
mükellefin kesilen cezaları dava yoluna gitmeden kendi rızasıyla ödemesi;
cezaya karşı dava açma süresi içinde
(tebliğden itibaren 30 gün) dava açılmaması; uzlaşma yoluna gidilip uzlaşma sağlanması;(23) cezaya karşı, süresinde dava açılmasına rağmen dava
reddedilmiş ve bunun üzerine hukuk
yollarının tüketilmiş olması.(24)
4. Sonraki Kabahatin Belirli Sürede
İşlenmesi
Tekerrürün uygulanabilmesi için ce-
zanın, önceki kabahatin kesinleştiği
tarihi izleyen yılın başından başlamak
üzere, sonraki kabahat vergi ziyaı ise
beş, genel usulsüzlük ise iki yıl içinde
kesilmesi gerekir. Hukukumuzda süreli
tekerrür benimsenmiştir. Yani öngörülen süreler içinde işlenen kabahatte
tekerrür hükümleri uygulanacak, bu
sürelerin geçmesi halinde ise normal
ceza verilmekle yetinilecektir.(25)
Kanun metninde tekerrür ile ilgili
sürelerin başlangıcı, kabahatin kesinleştiği tarihi takip eden takvim yılının
başı olarak düzenlenmiştir. Bu durum,
tekerrür hükümlerinin kabahatin kesinleştiği tarih ile izleyen yılın başına
kadar geçen süre içinde uygulanıp uygulanmayacağı konusunda bir çelişki
doğmasına sebep olmaktadır. Konuyla
ilgili iki görüş vardır. Birincisi, hükmün
sürenin başlangıç tarihini değil bitiş
tarihini vurgulamak için konulduğunu
belirtmektedir ve bu süre içinde de
tekerrür hükümlerinin uygulanacağını
savunmaktadır.(26) Diğer bir görüşe göre ise kanun metninde sürenin
başlangıcının izleyen yılın başı olarak
belirtilmesiyle ortaya çıkan sonuç,
kabahatin kesinleştiği tarih ile izleyen
yılın başına kadar olan sürede yeni bir
kabahat söz konusu olsa bile tekerrür
hükümlerinin uygulanmayacağıdır.(27)
Bizce, kanun metnindeki “takip
eden yılın başından…” ibaresinin,
tekerrür uygulamasında bitiş tarihini
vurgulamak için yapılmış olması daha
yerindedir. Hukuk kurallarının yorumlanmasında evleviyet ilkesi dikkate
alındığında, daha sonra işlenen bir fiil
için tekerrür uygulanması söz konusu
olduğuna göre, daha önce işlenen bir
fiil için tekerrür uygulanmasının haydi
haydi gerekeceği sonucuna varılacaktır. Buradan yola çıkarak, önceki cezanın (vergi ziyaı veya genel usulsüzlük)
kesinleştiği tarihten izleyen yılın başına kadar, izleyen yılın başından itibaren de beş yıl içinde vergi ziyaı, iki yıl
içinde de genel usulsüzlük cezası kesilmesi halinde tekerrür durumunun söz
konusu olacağı söylenebilir.
B. VERGİ KABAHATLERİNDE
TEKERRÜRÜN SONUÇLARI
Vergi kabahatlerinde tekerrürün cezası, sonraki fiilin cezasında belli oranlarda artırıma gidilmek suretiyle bulunmaktadır. Tekerrür cezası kesilmesi
durumunda vergi ziyaında % 50, genel
usulsüzlükte % 25 oranında bir artırım
yoluna gidilmektedir. Bu durum aşağıdaki tabloda şu şekilde özetlenebilir:
Eskiden gelir idaresinde otomasyon
sistemi yetersiz olduğundan tekerrür
durumunun tespit edilmesinde sorunlar yaşanmaktaydı. Ancak VEDOP çerçevesinde E-VDO sisteminin tüm vergi
dairelerine yaygınlaştırılması ile birlikte artık mükelleflerin kayıtları net bir
şekilde takip edilebilmekte ve tekerrür
halinin tespiti ile tekerrür hükümlerinin uygulanması otomatik olarak sistem tarafından yapılmaktadır.
IV. VERGİ SUÇLARINDA
TEKERRÜR
Genel anlamda suç kavramından;
kamu düzenini bozan, ceza mahkemesinde yargılanan ve Türk Ceza
Kanunu’na göre cezai yaptırım uygulanan eylemleri anlarız.(28)
Yargılanması ve cezalandırılması
Ceza Muhakemeleri Kanunu hükümle-
128 / Eylül - Ekim 2010
Tablo 1: Vergi Kabahatlerinde Tekerrür Uygulaması
80
Önceki Vergi
Kabahati
Sonraki Vergi
Kabahati
Tekerrür
Süre
Artırılacak
Oran
Vergi Ziyaı
Vergi Ziyaı
Var
5 Yıl
% 50
Genel Usulsüzlük
Vergi Ziyaı
Var
5 Yıl
% 50
Vergi Ziyaı
Genel Usulsüzlük
Var
2 Yıl
% 25
Genel Usulsüzlük
Genel Usulsüzlük
Var
2 Yıl
% 25
Kaynak: Şenyüz, a.g.e., s. 144; www.malihukuk.net/pdf/idari_suc_ve_cezalar.pdf, (02.01.2010).
20- Ayrıntılı bilgi için bkz. Doğrusöz, “Tekerrürde Yeni Sorunlar”, http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx? HBR_KOD=114988&YZR_KOD=156, (10.01.2010); Aslanpınar, a.g.m.
21- Şenyüz, a.g.e., s. 145.
22- Danıştay 3. D.’nin, 08.11.1993 tarih ve E. 1992/2643, K. 1993/3305 sayılı Kararı: Kaçakçılık sebebi ile tekerrür cezası kesilebilmesi için aynı fiil nedeniyle daha önce kesilen kaçakçılık cezasının kesinleşmiş olması gerektiği
hk.
23- Sağlanan uzlaşma sonucunda vergi cezasının tutarı “sıfır” olarak tespit edilmişse, bu durumda cezanın sadece parasal yönü ortadan kalkmış olacağından, suç fiili ve ceza bütün sonuçları ile varlığını sürdürmektedir. Bu
durumda da tekrar bir suç işlenmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanacağı açıktır. [M. Ezhan Doğrusöz, “Vergi Ceza Hukuku’nda Tekerrür-II”, Yaklaşım, Sayı 156, (Aralık 2005), s. 249.]
24- Şenyüz, a.g.e., s. 144-145; Suat Taş ve Şerafettin Karakış, “Vergi Suç ve Cezalarında Tekerrür (II)”, Mükellefin Dergisi, Sayı 91, (Temmuz 2000), s. 120.
25- Şenyüz, a.g.e., s. 146. 26- Bkz. Şenyüz, a.g.e. s. 146; Bayraklı, a.g.e., s. 167; Nihat Edizdoğan, Metin Taş ve Ali Çelikkaya, Vergi Ceza ve Yargılama Hukuku, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, 2007, s. 38.
27- Bkz. M. Ezhan Doğrusöz, a.g.m., s. 250; Bumin Doğrusöz, “Vergi Cezalarında Tekerrür Karmaşası”.
28- Süheyl Donay, Ceza Mahkemesinde Yargılanan Vergi Suçları, Beta Basım, İstanbul, 2008, s. 8.
Ceza mahkemesinde yargılanacak
VUK’daki vergi suçları şunlardır:(29)
- Kaçakçılık suçu (VUK md.359)
- Vergi mahremiyetini ihlal suçu (VUK
md.362)
- Mükelleflerin özel işlerini yapma
suçu (VUK md.363)
- Haysiyet ve şerefe tecavüz suçu
(VUK md.5)
- Ekim sayım beyanlarını denetlememe suçu (VUK md.246/2).
VUK’da, vergi suçlarında tekerrüre
ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından bu konuda TCK md. 58’deki genel hükümler uygulanır.(30) İlgili maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere,
tekerrür kişinin daha önce işlediği suç
nedeniyle belli bir cezaya mahkum
edilmiş olmasına rağmen suç işlemede
gösterdiği kararlılıkla toplum açısından tehlikeli olmasını ifade etmiş, bu
durum kişi hakkında hükmolunan cezanın infazı sırasında dikkate alınması
gereken ve hatta infazdan sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının
bir nedeni olarak görülmüştür.
A. VERGİ SUÇLARINDA
TEKERRÜRÜN ŞARTLARI
1. Önceden İşlenen Suçtan Dolayı
Verilen Hükmün Kesinleşmesi
Vergi suçlarında tekerrür, önceden
işlenen suçtan dolayı verilen hüküm
kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde söz konusudur. Burada cezanın infaz edilmiş olması şartı
aranmaz. Dolayısıyla vergi suçlarında
da varsayılan tekerrür geçerlidir.(31)
Bu durumda, bir kimsenin farklı zamanlarda işlemiş olduğu birden fazla
suçun sonradan ortaya çıkması halinde tekerrür hükümleri uygulanamaz.
Benzer şekilde henüz sanık hakkında
ceza yargılaması devam ederken veya
verilen mahkumiyet kararı kesinleşmeden sanığın başka suç işlemesi halinde de tekerrürden söz edilemez.(32)
Önceki hükümlülüğün varlığını tespit
ederken, “adli sicil kaydı ”(33) ve “arşiv
kaydı” doğru kimlik bilgileri ile adli sicilden -gelişen uygulamaya göre UYAP
(34)portalı üzerinden- temin edilerek
kullanılmaktadır.(35)
Ceza mahkemesinin vermiş olduğu
kararın kesinleşmesinden söz etmek
için, süresi içinde kanun yollarına gidilmemesi, ikinci olarak da temyize gidilmiş olsa bile temyiz merciinin verdiği
kararın bir daha temyize gidilmeyecek
hale gelmesinin gerçekleşmiş olması
gerekir.(36)
2. Yeni Bir Suçun İşlenmesi
Vergi suçlarında tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için failin yeniden bir suç işlemesi gerekir. İşlenmiş
vergi suçları arasında bir benzerlik
aranmadığı için “genel tekerrür” kabul
edilmiştir. İşlenen suçların her ikisinin
de TCK hükümlerine aykırı fiillerden
olması da aranmamaktadır, TCK’nın
kapsadığı ve suç niteliğindeki fiillerden
olması yeterlidir. Örneğin, failin daha
önce işlediği suç zimmete para geçirmek, ikinci işlemiş olduğu suç vergi
mahremiyetini ihlal ise diğer şartların
yerine gelmesi durumunda tekerrür
hükümleri uygulanabilecektir.(37)
3. İkinci Suçun Belirli Bir Süre İçinde
İşlenmesi
Kişi hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararından sonra, bu kişinin
ilelebet tekerrür hükümleri ile karşı
karşıya olması hukukumuz tarafından
kabul edilmemiş ve belli bir süre sınırı getirilmiştir.(38) Bu uygulama bize
“süreli tekerrür”ün kabul edildiğini
göstermektedir.
Tekerrürün uygulanabileceği süreler önceki suçun cezasına bakılarak
B
belirlenmektedir.(39) TCK’nın 58.
maddesine göre; beş yıl veya daha az
süreli hapis ya da adli para cezasına
mahkumiyet halinde, tekerrür süresi
bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıldır. Vergi suçları açısından
en uzun belirlenen hapis cezası süresi
beş yıl olduğundan,(40) bunlar için de
üç yıllık tekerrür süresi esas alınacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus,
bu sürelerin hesaplanmasında cezanın
işlendiği tarih değil, infazın tamamlandığı tarihin esas alınmış olmasıdır.(41)
B. VERGİ SUÇLARINDA
TEKERRÜR İLE İLGİLİ
HUSUSLAR
Vergi suçlarında tekerrür hükümlerinin uygulanması ile ilgili ortaya çıkan
özel bazı durumlar söz konusudur. Bu
durumların ortaya çıkmasının sebebi
ceza hukukunun kendine özgü kuralları ve müesseselerinin bulunmasıdır.
Dolayısıyla suçlarda tekerrür uygulaması açısından önemli olan aşağıdaki
hususlar üzerinde durmak gerekir:
- Hapis cezaları bir tedbire çevrilmişse, asıl mahkumiyet çevrilen adli para
cezası olmaktadır (TCK md.50/5). Bu
durumda, tekerrür uygulanmaz.(42)
- Kabahatler ile suçlar arasında tekerrür ilişkisi kurulamaz.(43)
- Kasıtlı suçlar ile taksirli suçlar, sırf
askeri suçlar ile diğer suçlar arasında
tekerrür hükümleri uygulanmaz (TCK
md. 58/4).
- Genel af, önceki hükümlülüğü bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırdığından, affa uğrayan ceza tekerrüre esas
alınmaz. Özel af ise, sadece cezanın
yerine getirilmesi olanağını ortadan
kaldırdığı ve önceki mahkumiyet diğer
sonuçlarıyla varlığını sürdürdüğü için,
sonradan işlenecek suça tekerrür hükümleri uygulanır.(44)
- Ön ödeme, kamu davasının açılmasına veya açılmışsa ceza verilmesine
engeldir. Bu nedenle, ön ödemede bir
mahkumiyet hükmünden söz edile-
29- Şenyüz, a.g.e., s. 223.
30- Bayraklı, Bozdağ, a.g.m., s. 385.
31- Şenyüz, a.g.e., s. 268; Balcı, a.g.m., s. 135.
32- Engin Akın, “Yeni Ceza Sistemine Göre Suçta Tekerrür”, Yaklaşım, Sayı 159, (Mart 2006), s. 272-273.
33- 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 4. maddesinde, adli sicile kaydedilecek bilgilere yer verilmiş; aynı kanunun 9. maddesinde, sicile kaydedilen bilgilerin infazla ve diğer sayılan hallerde silinip arşive alınacağı ifade
edilmiştir.
34- Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP): Adalet Bakanlığı ve bağlı kuruluşları bünyesinde yürütülen faaliyetlerin ve yargı sistemi ile ilgili işlevlerin bilgisayar yardımıyla tam entegre bir şekilde otomasyona geçirilmesidir.
Ayrıntılı bilgi için bkz. www.uyap.gov.tr
35- Arslan, Kayançiçek, a.g.e., s. 70-71.
36- Bayraklı, a.g.e., s. 161.
37- Bayraklı, a.g.e., s. 161.
38- Akın, a.g.m., s. 273.
39- Şenyüz; a.g.e., s. 269.
40- Kaçakçılık suçunun cezası VUK md. 359/a’daki birinci grup fiiller için bir yıldan üç yıla kadar hapis; VUK md. 359/b’de yer alan ikinci grup üç fiil için üç yıldan beş yıla kadar hapis; yine aynı maddedeki üçüncü grup
anlaşmalı olmayan matbaaların belge basmasıyla ilgili fiil için iki yıldan beş yıla kadar hapistir. Bir diğer vergi suçu olan vergi mahremiyetini ihlal suçunun cezası, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli
para cezasıdır. Haysiyet ve şerefe tecavüz suçu için üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası düzenlenmiştir. Mükelleflerin özel işlerini yapmanın cezası ise bir yıldan üç yıla kadar hapis olarak belirlenmiştir. Ekim
sayım beyanlarını denetlememe suçunun cezası görevi kötüye kullanma fiiline verilen ceza olarak bir yıldan üç yıla kadar hapistir. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Şenyüz, a.g.e., s. 291-308, Gerçek, a.g.m., s. 276-278.)
41- Akın, a.g.m., s. 273.
42- Şenyüz, a.g.e., s. 268.
43- Arslan, Kayançiçek, a.g.e., s. 85; Balcı, a.g.m., s. 134.
44- Şenyüz, a.g.e., s. 269; Arslan, Kayançiçek, a.g.e., s. 96-97; Üzülmez, a.g.m., s. 304.
128 / Eylül - Ekim 2010
rine göre ceza mahkemelerince yapılacak yargılama sonucu olan vergi suçları
ve bunlara ilişkin cezalar VUK’un IV. Kitabının 2. Kısmının Üçüncü bölümünde
düzenlenmiştir.
akademik bakış
akademik bakış
81
128 / Eylül - Ekim 2010
akademik bakış
B
82
akademik bakış
mez ve tekerrür hükümleri uygulanmaz.(45)
- Cezanın ertelenmesi halinde, denetim süresinin yükümlülüklere uygun ve
iyi halle geçirilmesi durumunda, ceza
infaz edilmiş sayılır (TCK md. 51/8).
Bu durumda, cezanın ortadan kalması
gibi bir durum söz konusu değildir ve
ceza tekerrüre esas alınır.(46)
- Koşullu salıverilmenin deneme süresi içerisinde yeni suç işlendiğinde tekerrür hükümleri uygulanır.(47)
- Yeni bir kanun hükmü önceki bir fiili
suç olmaktan çıkarırsa, mahkumiyet
hükmü kendiliğinden kalkacağından
(TCK md.7/1) tekerrür hükümleri de
uygulanmaz.(48)
- Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak
hapis cezası ile adli para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur
(TCK md.58/3).
- TCK’da ceza zamanaşımı sürelerinin geçmesinin, cezayı ve dolayısıyla
hükümlülüğü ortadan kaldırmayacağı, sadece bir “infaz engeli” oluşturacağı kabul edilmiştir (md. 68/1). Bu
durumda, kesinleşmiş mahkumiyet
ortadan kalkmadığı için sonraki suçlar
“tekerrür”e esas alınacaktır. Dava zamanaşımının varlığı halinde ise, mahkumiyet kararı verilemeyeceğinden,
sonraki suç nedeniyle tekerrür de söz
konusu olamaz.(49)
- Hüküm kesinleşinceye kadarki süre içinde şikâyetten vazgeçme
söz konusu olursa, mahkûmiyet şartı
gerçekleşmediğinden, tekerrür hükümleri uygulanmaz. Ancak hükmün
kesinleşmesinden sonra gerçekleşen
şikâyetten vazgeçme, cezanın infazına
engel olmaz ve ortada mahkûmiyet
söz konusu olduğundan tekerrür hükümleri uygulanır.(50)
C. VERGİ SUÇLARINDA
TEKERRÜRÜN SONUÇLARI
5237 sayılı TCK ile birlikte tekerrür,
sonraki suçun ağırlaştırıcı nedeni olmaktan çıkartılmış, bunun yerine cezanın infazında fail aleyhine bir takım değişikliklere gidilmiştir.(51) Buna göre,
yeniden suç işleyen kişiler hakkında
ağırlaştırılmış infaz rejimi ve cezanın
infazından sonra denetimli serbestlik
tedbiri öngörülmüştür.(52) TCK md.
58/6’da öngörülen mükerrire özgü infaz rejimi 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
(CGTİHK) md. 108’de(53) düzenlenmiştir. Aslında maddede özel bir infaz
rejiminden ziyade, tekerrür halinde,
suçlunun, koşullu salıverilmeden yararlanabilmesi için infaz kurumunda
geçirmesi gereken süreyi uzatan, tekerrürden sonra bir defa daha tekerrür
durumunda ise koşullu salıvermeden
yararlanma olanağını ortadan kaldıran
bir düzenleme yapılmıştır.(54) Aynı
maddede tekerrür nedeniyle koşullu
salıverme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınan cezanın en
ağırından fazla olamayacağı da hükme
bağlanmıştır.
Bununla birlikte CGTİHK’nın md.
108/4, 108/5 ve 108/6’da mükerrir
hakkında denetim sürelerine yönelik düzenlemelere de yer verilmiştir.
Buna göre hakim, mükerrir hakkında
cezanın infazının tamamlanmasından
sonra başlamak üzere denetim süresi
belirler. Belirlenen süre bir yıldan az ve
beş yıldan fazla olamaz ve bu süreler
boyunca koşullu salıverilmeye ilişkin
hükümler uygulanır.
Denetimli serbestlik uygulaması
ile ilgili kurumlar ve yaptırımlar 5402
sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları
Kanunu’nda (DSYMKKK) düzenlenmiştir.
Buna göre, denetim süresini iyi halle
geçirmesinin yanında, hükümlünün bu
süre içinde kamu kuruluşlarında veya
bir başkasının yanında ücretli olarak
çalıştırılması, aynı zamanda bir uzman
kişi denetiminde izlenerek davranışlarının raporlanması söz konusudur.
Hükümlüden denetim süresi içinde yükümlülüklerine uyması ve kasıtlı bir suç
işlememesi beklenmektedir.(55)
V. VERGİ KABAHATLERİNDE VE VERGİ SUÇLARINDA
TEKERRÜRÜN KARŞILAŞTIRILMASI
Vergi kabahatleri ve vergi suçlarında
tekerrürün niteliği ve uygulanmasındaki benzer ve farklı yönlerini net bir
şekilde ortaya koyabilmek için, çeşitli
kriterlere göre bir karşılaştırma yapılmasında yarar vardır. Karşılaştırmada
kullanılacak kriterler; tabi oldukları
kanunlar, tekerrür çeşitleri, tekerrürün geçerliliği, tekerrür hükümlerinin
uygulanabileceği süre ve uygulanacak
yaptırımlar olarak belirlenmiştir. Karşılaştırma ile ilgili şu şekilde tablo yapılabilir:
Kriterler
Vergi Kabahatlerinde Durum
Vergi Suçlarında Durum
Tabi Oldukları Kanunlar
Bakımından
Tekerrür VUK hükümlerine tabidir.
Tekerrür TCK hükümlerine tabidir.
Gerçek
-Varsayılan
Tekerrür
Kesilen cezanın tahsili aranmaz. Varsayılan
tekerrür söz konusudur.
Cezanın infaz edilmiş olması aranmaz. Varsayılan
tekerrür söz konusudur.
Genel - Özel
Tekerrür
Sadece vergi ziyaı ve genel usulsüzlük
dikkate alınır. Yarı özel tekerrür söz konusudur.
Her türlü vergi suçu dikkate alınır. Genel tekerrür söz
konusudur.
Süreli -Süresiz
Tekerrür
Tekrar kesilecek ceza için belli bir süre
öngörülmüştür. Süreli tekerrür vardır.
Tekrar işlenecek suç için belli bir süre
öngörülmüştür. Süreli tekerrür vardır.
Milli
-Milletlerarası
Tekerrür
Milli tekerrür esas alınmaktadır.
Milli tekerrür esas alınmakla birlikte kanunda belirtilen istisnai haller söz konusu olduğundan karma
sistem olduğu söylenebilir .
Tekerrürün Geçerliliği Bakımından
Sonraki cezanın kesilmesi yeterlidir. Kabahatin ne zaman işlendiği önemli değildir.
Önceki suça verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suç işlenmesi halinde tekerrür geçerlidir.
Tekerrür Uygulanmasında Zamanaşımı
Bakımından
Cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın
başından itibaren vergi ziyaında beş yıl,
genel usulsüzlükte iki yıl
Önceki suça verilen hükmün infaz edildiği tarihten
itibaren üç yıl
Uygulanacak Yaptırımlar Bakımından
İkinci kabahate verilecek cezada artırım
yoluna gidilmektedir.
İkinci suçun cezasında artırım yoktur. Cezanın
infazında ve sonrasında ağırlaştırılmış tedbirler
uygulanır.
Tekerrür Çeşitleri
Bakımından
Vergi kabahatleri ile vergi suçlarının hukuki nitelikleri ve tabi oldukları
cezalandırma sisteminin birbirinden
farklı olması nedeniyle, bunlara uygulanan tekerrür hükümlerinde de çok
önemli farklılıklar görülmektedir. Bu
farklılıkların temelinde vergi kabahatleri ile ilgili tekerrür hükümlerinin
VUK’da düzenlenmiş olmasına karşılık,
vergi suçları ile ilgili tekerrür hükümlerinin TCK, CGTİHK ve DSYMKKK’da
düzenlenmiş olması yatmaktadır.
Buna bağlı olarak tekerrür uygulamasının hukuksal sonuçları da vergi kabahatleri ve vergi suçları aşısından farklı
olmaktadır. Vergi kabahatleri ve vergi
suçları açısından tekerrür hükümlerinin uygulanmasındaki en önemli fark;
KAYNAKÇA
vergi kabahatlerinde ikinci kabahate
verilecek cezada artırıma gidilirken,
vergi suçlarında ikinci suça verilecek
cezada artırım yapılması yerine ağırlaştırılmış bir infaz rejimi ve denetimli
serbestlik uygulamasının söz konusu
olmasıdır.
Diğer çarpıcı bir fark da tekerrürün
uygulanabileceği sürelerin hesaplanmasında ortaya çıkmaktadır. Vergi
kabahatleri açısından bu sürenin başlangıcı olarak kesinleşmeyi takip eden
yılın başı dikkate alınırken, vergi suçlarında sürenin başlangıcı olarak cezanın
infazı dikkate alınmaktadır.
Vergi kabahatlerinde tekerrürün uygulanabileceği sürelerin cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından
itibaren başlıyor olması, ilk kabahatin
kesinleştiği yıl içinde tekerrürün uygulanıp uygulanmayacağı sorununu
gündeme getirmektedir. Bizce, ilk kabahatin kesinleştiği tarihten itibaren
tekerrür hükümleri uygulanabilecektir.
VUK’un 339. maddesinde yer alan “cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın
başından …” şeklindeki düzenleme tekerrürün uygulanabileceği tarihin bitişini tespit etmek amacıyla yapılmıştır.
“Türk Ceza Hukukunda ve Vergi Ceza Hukukunda
Tekerrür”, Afyon Kocatepe Üniversitesi İİBF Dergisi,
AKIN, Engin, “Yeni Ceza Sistemine Göre Suçta Tekerrür”, Yaklaşım, Sayı 159, (Mart 2006).
ARSLAN, Çetin ve Murat KAYANÇİÇEK, Suçta Tekerrür, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2009.
S II, (Aralık 2008).
DOĞRUSÖZ, Bumin, “Tekerrürde Yeni Sorunlar”,
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?
HBR_KOD=114988&YZR_KOD=156, (10.01.2010).
B
Bir diğer tartışmalı konu ise, kabahatlerde tekerrürden söz edebilmek
için, mutlaka aynı kabahatin işlenmiş olmasının şart olup olmadığıdır.
VUK’un 339. maddesinde “vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten” bahsedildiğine göre, kanaatimizce bu kabahatler açısından ilk
ve sonraki kabahatte bir ayniyet aranmasına gerek yoktur. Bu tartışmalı
konularla ilgili yaşanabilecek sorunları
önlemek için, Maliye Bakanlığı’nın bir
tebliğ ile bu konuları açıklığa kavuşturması gerekmektedir.
Ayrıca, kabahatlerde tekerrürden söz
edebilmek için “tekrar ceza kesilmesi”
yeterli görülmüştür. Bu durumda, daha
önce işlenmiş olan kabahatin tespitinin daha sonra yapılması halinde bile
tekerrür hükümleri uygulanmaktadır.
Bu ise cezaların caydırıcılığı ve hukuki
güvenlik ilkelerine aykırı bir durum yaratmaktadır. Bu nedenle VUK’un 339.
maddesine “yeni bir kabahat işlenerek
tekrar ceza kesilmesi …” ibaresinin eklenmesinde yarar vardır.
larının Durumu”, Yaklaşım, Sayı 183, (Mart 2008).
KALPAK, Ahmet,
sı”,
“Tekerrür
ve Uygulama-
http://www.adalet.org/makale/xysbekran.
php?idno=6823, (15.12.2009).
SOYASLAN, Doğan, Ceza Hukuku (Genel Hükümler), 3. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2005.
ASLAN, Memduh “Türk Vergi Sisteminde Cezai
DOĞRUSÖZ, Bumin, “Vergi Cezalarında Tekerrür
ŞENYÜZ, Doğan, Vergi Ceza Hukuku (Vergi Kaba-
Yaptırımların Etkinliği”, Yayınlanmamış Doktora
Karmaşası”, http://www.bumindogrusoz.com/arti-
hatleri ve Suçları), Ekin Basım Yayın, 4. Baskı, Bursa,
Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi SBE, İzmir, 2008.
kel.php?artikel_id=14, (10.01.2010).
2008.
ASLANPINAR, Y. Burak, “Vergi Suç ve Cezalarında Tekerrür-I”, E-Yaklaşım, Sayı 193, (Ocak 2009).
ASLANPINAR, Y. Burak, “Vergi Suç ve Cezalarında Tekerrür-II”, E-Yaklaşım, Sayı 194, (Şubat 2009).
BALCI, Süleyman Hayri, “Vergi Suç ve Cezalarında Tekerrür”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı 235, (Mart
2001).
BAYRAKLI, Hasan Hüseyin, Vergi Ceza Hukuku,
Külcüoğlu Kültür Merkezi Yayınları, 3. Baskı, Afyonkarahisar, 2006.
BAYRAKLI, Hasan Hüseyin ve Ahmet BOZDAĞ,
DOĞRUSÖZ, M. Ezhan, “Vergi Ceza Hukuku’nda
Tekerrür-I”, Yaklaşım, Sayı 155, (Kasım 2005).
DOĞRUSÖZ, M. Ezhan, “Vergi Ceza Hukuku’nda
Tekerrür-II”, Yaklaşım, Sayı 156, (Aralık 2005).
DONAY, Süheyl, Ceza Mahkemesinde Yargılanan
Vergi Suçları, Beta Basım, İstanbul, 2008.
EDİZDOĞAN, Nihat, Metin TAŞ ve Ali ÇELİKKAYA, Vergi Ceza ve Yargılama Hukuku, Ekin Basım
Yayın, Bursa, 2007.
GERÇEK, Adnan, “Temel Ceza Kanunlarına Uyum
TAŞ, Suat ve Şerafettin KARAKIŞ, “Vergi Suç ve
Cezalarında Tekerrür (II)”, Mükellefin Dergisi, Sayı
91, (Temmuz 2000).
ÜZÜLMEZ, İlhan, “Suçta Tekerrür”, AÜEHF Dergisi, Cilt IV, S 1-2, (2000).
YAŞAR, Yusuf, “Tekerrür Çeşitleri - TCK Sistemi”,
http://www.e-akademi.org/makaleler/yyasar-2.
htm, (15.12.2009).
www.malihukuk.net/pdf/idari_suc_ve_cezalar.
pdf, (02.01.2010).
Amacıyla Yapılan Değişikliklerden Sonra Vergi Ceza-
45- Şenyüz, a.g.e., s. 269; Arslan, Kayançiçek, a.g.e., s. 106; Üzülmez, a.g.m.,s. 305.
46- Şenyüz, a.g.e., s. 269; Arslan, Kayançiçek, a.g.e., s. 89.
47- Şenyüz, a.g.e., s. 269; Arslan, Kayançiçek, a.g.e., s. 108.
48- Şenyüz, a.g.e., s. 269; Arslan, Kayançiçek, a.g.e., s. 101.
49- Arslan, Kayançiçek, a.g.e., s. 103-104.
50- Ahmet Kalpak, “Tekerrür ve Uygulaması”, http://www.adalet.org/makale/xysbekran.php?idno=6823, (15.12.2009).
51- Akın, a.g.m., s. 273.
52- Mahkûmiyet kararında ağırlaştırılmış infaz ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilmelidir (TCK, md. 58/7).
53- CGTİHK’nın 107. maddesinde koşullu salıverilme için düzenlenen ve vergi suçları için esas alacağımız süre cezanın üçte ikisinin infazı iken; aynı kanunun 108. maddesinde tekerrür durumunda esas alınacak süre
cezanın dörtte üçüne çıkmaktadır.
54- Arslan, Kayançiçek, a.g.e., s. 157.
55- Bayraklı, a.g.e., s. 165.
128 / Eylül - Ekim 2010
VI. SONUÇ
Tekerrürü, hukuka aykırı eylemlerden kabahat işleyen bireyin, cezası
kesinleştikten sonra tekrar kabahat
işlemesi veya suç işleyen bireyin bu
suçu kesinleştikten sonra tekrar suç
işlemesi durumu olarak tanımlayabiliriz. Mükerririn kabahat veya suç işleme
eğiliminin varlığı, sonraki eylem için
ayrı bir düzenleme yapılmasının sebebi olmuştur.
akademik bakış
akademik bakış
83
B
mevzuat değişiklikleri
Mevzuat
Değişiklikleri
„
25.07.2010 tarih ve 27652 Sayl Resmi Gazete’de ÖTV Kanunu’na Ekli (I) Sayl Listenin (B) Cetvelinde Yer Alan Mallarda Uygulanan
ÖTV Tutarlarna İlişkin BKK No:
2010:668 yaymlanmştr. Bu Karar
ile; söz konusu mallara ilişkin açklamalara yer verilmiştir.
128 / Eylül - Ekim 2010
„
27.07.2010 tarihinde Gelir İdaresi Başkanlğ tarafndan Özel Tüketim Vergisi Sirküleri/13 yaymlanmştr. Bu sirkülerde; ÖTV Kanununun 8 inci maddesinin (1) numaral
fkras uyarnca (I) sayl listenin (B)
cetvelinde yer alan mallar için
G.T.İ.P. numaralar itibariyle uygulanacak yürürlükteki ÖTV, tecil ve
tahsil tutarlarna ilişkin bilgilere yer
verilmiştir.
29.07.2010 tarih ve 27656 Sayl Resmi Gazete’de 2 Seri No'lu
3218 Sayl Serbest Bölgeler Kanunu Genel Tebliği yaymlanmştr. Bu
Tebliğinde; 12.03. 2009 tarihli ve
27167 sayl Resmi Gazete’de yaymlanan 1 Seri No.lu 3218 Sayl
Serbest Bölgeler Kanunu Genel
Tebliği uyarnca mükelleflerin öngörülen şartlar sağlayp sağlamadklarnn tespit edilmesi amacyla
düzenlenmesi gereken Serbest
Bölge Faaliyet Tasdik Raporunun
ibraz süresine ilişkin açklamalara
yer verilmiştir.
„
„
„
84
ile; zorunlu karşlk oranlar; Türk paras yükümlülüklerde yüzde 5, yabanc para yükümlülüklerde yüzde
10 olarak yeniden belirlenmiştir.
28.07.2010 tarih ve 27655 Sayl Resmi Gazete’de 4904 Sayl
Türkiye İş Kurumu Kanununun 20
nci Maddesine ve 4857 Sayl İş
Kanununun 108 inci Maddesine
İstinaden Uygulanacak İdari Para
Cezalar Hakknda Tebliğin Değiştirilmesine Dair Tebliğ yaymlanmştr.
Bu Tebliğ ile; ilgili Tebliğlerin baz
maddelerinde değişiklik yaplmştr.
„
29.07.2010 tarih ve 27656 Sayl Resmi Gazete’de Zorunlu Karşlklar Hakknda Tebliğde Değişiklik
Yaplmasna Dair Tebliğ (Say:
2010/7) yaymlanmştr. Bu Tebliğ
sayl Gelir Vergisi Kanununun 103
üncü maddesinde yer alan gelir
vergisi tarifesi 01.01.2010 tarihinden geçerli olmak üzere değiştirilmiş olup, 01.01.2010 tarihi ile 6009
sayl Kanunun Resmi Gazete’de
yaymlandğ tarih olan 01.08.2010
arasndaki ücret ödemeleri için
6009 sayl Kanunun yaymndan
önceki tarifeye göre yaplmş olan
ancak, yeni tarifeye göre fazla kesilen gelir vergisi tevkifat tutarlarnn
ödenecek vergilerden mahsubu
veya red ve iadesi ile eksik kesildiği
tespit edilen vergilerin ilave olarak
kesilmek suretiyle ödenmesi işlemlerinin nasl yerine getirileceğine
ilişkin açklamalara yer verilen 274
Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği
yaymlanmştr.
01.08.2010 tarih ve 27655 Sayl Resmi Gazete’de Gelir Vergisi
Kanunu ile Baz Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yaplmasna Dair Kanun No:
6009 yaymlanmştr. Bu Kanun ile;
Gelir Vergisi Kanunu, Baz Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde
değişiklikler yaplmştr.
05.08.2010 tarih ve 27663 Sayl Resmi Gazete’de Belgesiz İhracat Kredileri İle Vergi Resim Ve
Harç İstisnas Belgeleri Hakknda
Kararda Değişiklik Yaplmasna İlişkin BKK No: 2010/709 yaymlanmştr. Bu Karar ile; ilgili kararn baz
maddelerinde değişiklik yaplmştr.
„
„
04.08.2010 tarih ve 27662 Sayl Resmi Gazete’de 274 Seri No'lu
Gelir Vergisi Genel Tebliği yaymlanmştr. 6009 sayl Gelir Vergisi
Kanunu ile Baz Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yaplmasna Dair Kanunla 193
„
07.08.2010 tarih ve 27665 Sayl Resmi Gazete’de Yatrm Fonlarna İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik Yaplmasna Dair Tebliğ (Seri:
VII, No: 39) yaymlanmştr. Bu Tebliğ ile; ilgili Tebliğlerin baz maddelerinde değişiklik yaplmştr.
B
mevzuat değişiklikleri
22.08.2010 tarih ve 27680 Sayl Resmi Gazete’de Dahilde İşleme Rejimi Kararnda Değişiklik Yaplmas Hakknda BKK No: 2010/
768 yaymlanmştr. Bu Karar ile; ilgili kararn baz maddelerinde değişiklik yaplmştr.
„
25.08.2010 tarihinde Gelir İdaresi Başkanlğ tarafndan Tütün
Mamulleri ve Alkollü İçkilerde Bandrollü Ürün İzleme Sistemi Sirküleri/4
yaymlanmştr. Bu sirkülerde; 1. Seri
No.lu Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerde Bandrollü Ürün İzleme Sistemi Sirkülerinin ithalatçlar için
bandrol uygulamasnn yaplacağ
tesislerin adreslerine ilişkin açklamalarn yer aldğ bölümünde değişiklikler yaplmştr.
„
26.08.2010 tarih ve 27684 Sayl Resmi Gazete’de Türkiye Muhasebe Standartlar Kuruluna Ait Tebliğler (Sra No: 197, 198, 199, 200,
201, 202, 203, 204, 205, 206, 207)
yaymlanmştr. Bu Tebliğler ile; ilgili
tebliğlerin baz maddelerinde değişiklikler yaplmştr.
„
26.08.2010 tarih ve 27684 Sayl Resmi Gazete’de 275 Seri No'lu
Gelir Vergisi Genel Tebliği yaymlanmştr. Bu Tebliğler ile; 5258 sayl
Aile Hekimliği Pilot Uygulamas Hakknda Kanun uyarnca görevlendirilen aile hekimlerinin temizlik, sekreterlik, şoförlük gibi hizmetler için
yanlarnda çalştracaklar hizmet
erbabna yaplacak ücret ödemeleri, serbest meslek işleri dolaysyla
yaplan ödemeler ile işyerine ilişkin
kira ödemeleri ve esnaf muaflğndan yararlananlardan mal ve hizmet almlar karşlğnda yaplan
ödemelerden 193 sayl Gelir Vergisi Kanunu uyarnca yaplacak
gelir vergisi tevkifatna ilişkin açklamalara yer verilmiştir.
„
28.08.2010 tarih ve 27686 Sayl Resmi Gazete’de Mükelleflerin
İzahat Taleplerinin Cevaplandrlmasna Dair Yönetmelik yaymlanmştr. Bu Yönetmeliğin amac,
mükelleflerin ve vergi sorumlularnn
vergi durumlar ve vergi uygulamas bakmndan müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar
hakknda yaz ile isteyecekleri izahatn özelge tayin edilmek veya
sirküler yaymlanmak suretiyle cevaplanmasna ilişkin usul ve esaslar belirlemektir.
„
01.09.2010 tarihinde 293 sra
numaral Vergi Usul Kanunu Genel
Tebliğinin 1/B bölümü ve 398 sra
numaral Vergi Usul Kanunu Genel
Tebliğine göre 30.06.2010 tarihi itibariyle ödenmemiş ve toplam
miktarlar 850.000 TL’ yi aşan vergi
ve cezalar bulunan mükellefler listesi ile 293 sra numaral Vergi Usul
Kanunu Genel Tebliğinin 1/A bölümü ve 398 sra numaral Vergi
Usul Kanunu Genel Tebliğine göre
01.06.2009 ile 31.05.2010 tarihleri
arasnda kesinleşen ve toplam
miktarlar 850.000 TL’yi aşan tarhiyatlara ilişkin liste Maliye Başkanlğnn internet sayfasnda yaynlanarak kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.
„
01.09.2010 tarihinde Gelir İdaresi Başkanlğ tarafndan Serbest
Bölgeler Kanunu Sirküleri 3 yaymlanmştr. 3218 sayl Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü
maddesi uyarnca, serbest bölgelerde istihdam edilen personelin
ücretlerinin gelir vergisinden istisna
edilmesine
ilişkin
açklamalar
12.03.2009 tarih ve 27167 sayl
Resmi Gazetede yaymlanan 1 Seri
No.lu 3218 sayl Serbest Bölgeler
Kanunu Genel Tebliğinde yaplmş
olup, Tebliğin baz bölümlerinde
yer alan çeşitli ibareler ve örneklerin iptali için açlan dava hakknda
Danştay tarafndan verilen karara
ilişkin açklamalara 01.09.2010 ta-
rihli 3218 SBK-3 /2010-3/ Ücretler
Sayl 3 Seri No.lu Serbest Bölgeler
Kanunu Sirkülerinde yer verilmiştir.
„
04.09.2010 tarih ve 27692 Sayl Resmi Gazete’de Gümrük Genel Tebliği (Gümrük İşlemleri) (Seri
No: 77) yaymlanmştr. Bu Tebliğin
amac; menşe ispat belgelerinin
basm, dağtm, düzenlenmesi ve
onaylanmasna ilişkin Gümrük Müsteşarlğnca yetki verilecek kişi, kurum, kuruluşlarn belirlenmesi ile
bunlar tarafndan yaplacak işlemlere ilişkin usul ve esaslarn tespit
edilmesidir.
„
07.09.2010 tarih ve 27695 Sayl Resmi Gazete’de 36 Seri No'lu
Motorlu Taştlar Vergisi Genel Tebliği yaymlanmştr. Bu Tebliğde 6009
sayl Gelir Vergisi Kanunu ile Baz
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yaplmasna
Dair Kanunun Geçici 5 inci maddesiyle 5838 sayl Kanunun Geçici
2 nci maddesinde yaplan değişikliklerin uygulanmasna ilişkin usul ve
esaslara yer verilmiştir.
„
12.09.2010 tarih ve 27697 Sayl Resmi Gazete’de Gümrük Genel Tebliği (Tarife-Snflandrma Kararlar) (Seri No: 12) yaymlanmştr.
Bu Tebliğin amac, Türk Gümrük Tarife Cetvelinin yeknesak olarak uygulanmasn sağlamak amacyla,
baz eşyalarn Türk Gümrük Tarife
Cetvelinde snflandrlmasna ilişkin
Gümrük Müsteşarlğnn snflandrma kararlarnn duyurulmasdr.
„
23.09.2010 tarih ve 27708 Sayl Resmi Gazete’de Zorunlu Karşlklar Hakknda Tebliğde Değişiklik
Yaplmasna Dair Tebliğ (Say:
2010/9) yaymlanmştr. Bu Tebliğ
ile zorunlu karşlk oranlar; Türk paras yükümlülüklerde yüzde 5,5,
yabanc para yükümlülüklerde
yüzde 11 olarak tespit edilmiştir.
128 / Eylül - Ekim 2010
„
mevzuat değişiklikleri
mevzuat değişiklikleri
85
mevzuat değişiklikleri
B
mevzuat değişiklikleri
mevzuat değişiklikleri
274 SERİ NO'LU GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ
04.08.2010 Tarih ve 27662 Sayl Resmi Gazete
1. Giriş
6009 sayl Gelir Vergisi Kanunu
ile Baz Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yaplmasna Dair Kanunla1, 193 sayl
Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü
maddesinde yer alan gelir vergisi
tarifesi 1/1/2010 tarihinden geçerli
olmak üzere değiştirilmiş olup,
1/1/2010 tarihi ile 6009 sayl Kanunun Resmî Gazete'de yaymlandğ
tarih olan 1/8/2010 arasndaki ücret ödemeleri için 6009 sayl Kanunun yaymndan önceki tarifeye
göre yaplmş olan ancak, yeni tarifeye göre fazla kesilen gelir vergisi
tevkifat tutarlarnn ödenecek vergilerden mahsubu veya red ve iadesi ile eksik kesildiği tespit edilen
vergilerin ilave olarak kesilmek suretiyle ödenmesi işlemlerinin nasl
yerine getirileceği hususlar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadr.
2. Konu ile İlgili Mevzuat
128 / Eylül - Ekim 2010
6009 sayl Kanunla Gelir Vergisi
Kanununun 103 üncü maddesi
yeniden düzenlenmiş ve yaplan
değişiklikle gelir vergisine tabi gelirlerin;
86
8.800 TL'ye kadar
%15
22.000 TL'nin 8.800 TL'si için %20
1.320 TL, fazlas
50.000 TL'nin 22.000 TL'si için %27
3.960 TL
(ücret gelirlerinde 76.200
TL'nin 22.000 TL'si için 3.960
TL), fazlas
50.000
TL'den
fazlasnn %35
50.000 TL'si için 11.520 TL
(ücret gelirlerinde 76.200
TL'den fazlasnn 76.200 TL'si
için 18.594 TL), fazlas
orannda vergilendirileceği belirtilmiştir.
Öte yandan, 6009 sayl Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen
Geçici 78 inci maddede, "2010
takvim ylna ilişkin olarak yaplmş
ücret ödemeleri için bu Kanunun
yaymlandğ tarihe kadar yaplmş
olan gelir vergisi tevkifat tutarlarnn,
103 üncü maddede bu Kanunla
yaplan değişiklik hükmü uyarnca
hesaplanan vergiden fazla olmas
halinde, fark vergi tutar terkin edilir,
tahsil edilmişse mükelleflerin sonraki dönemlerde ödeyecekleri gelir
vergisinden mahsup edilir, mahsup
imkânnn olmamas halinde ise
red ve iade olunur. Eksik olmas halinde ise bu fark, vergi sorumlular
tarafndan bu Kanunun yaymlanmasndan sonra yaplacak ilk ücret
ödemesinden kesilerek bu ödemenin ait olduğu döneme ilişkin
muhtasar beyannamenin verilme
ve ödeme süresi içinde topluca
(muhtasar beyanname verme yükümlülüğü olmayanlar hariç) verilecek ayr bir beyanname ile beyan edilir ve ödenir. Bu beyanname için ayrca damga vergisi hesaplanmaz. Anlan sürede düzeltilen söz konusu fark için gecikme
faizi ve vergi cezas aranmaz; eksik
tahakkuk etmiş olan verginin bu süre içinde tamamlanmamas halinde bu tarihte vergi ziya doğmuş
olur. Bu hükmün uygulanmasna
ilişkin usûl ve esaslar Maliye Bakanlğnca belirlenir." hükmüne yer verilmiş olup, bu hükmün vermiş olduğu yetkiye istinaden aşağdaki
açklamalarn yaplmasna gerek
duyulmuştur.
3. Mahsup İşleminin Yaplmas
3.1. 2010 Yl Temmuz Ayna Ait
Olup Ağustos Aynda Muhtasar Beyanname Verecek Olan Mükellefler
Temmuz ayna ait olup Ağustos
aynda muhtasar beyannameyi
verecek olan mükellefler, yeni tarifeye göre 1/1/2010 tarihinden itibaren kendi hesaplar üzerinde gerekli düzeltmeyi yaparak, beyanname ekinde toplam çalşan bazndaki tevkifat ve fazla yaplan
tevkifat tutarlar ile aradaki fark
gösteren Ek-1'deki listeyi ekleyecek
ve sadece ödenmiş vergileri, beyannamenin Tablo-1 "Matrah ve
Vergi Bildirimi" bölümünün "Mahsup
Edilen Vergiler" ksmnn (20) no'lu
satrndan (KVK 34/8 Mad. Uyarnca
KVK 15/3 Maddeye Göre Yaplan
Vergi Kesintisinden Mahsup Edilecek Kesinti Tutarlar) sonra gelmek
üzere "GVK Geçici 78 inci maddeye göre yaplan mahsuplar" ifadesi
ile göstererek mahsup etmek suretiyle beyannameleri düzeltilmiş tutarlara göre vereceklerdir. Ödenmiş olan verginin ilk muhtasar beyannameden mahsup edilememesi durumunda, kalan tutarn
sonraki dönemlerde de ayn şekilde mahsup edilebileceği tabiidir.
Fazla yaplan tevkifat tutarlarnn tahakkuk etmesine rağmen
ödenmemiş olmas halinde ise
mahsup söz konusu olmayacak,
muhtasar beyanname ekinde verilecek olan her bir aya ilişkin toplam
çalşan baznda yaplan tevkifat ile
fazla yaplan tevkifat tutar ve aradaki fark gösteren Ek-1'deki listeye
dayanlarak, vergi dairelerince ilgili
dönem tahakkuklarnda gerekli düzeltme yaplacaktr.
B
mevzuat değişiklikleri
Örnek:
Aylk muhtasar beyan mükellefiyeti olan (A) Ltd. Şti.'nin çalştrdğ
2 işçinin ücretlerine ait aylk vergi
matrah tutarlar 40.000 TL olup,
aylar itibariyle kanuni düzenlemenin yapldğ tarihten önce ve sonra
geçerli olan tarifeler üzerinden
yaptğ tevkifat tutarlar aşağdaki
gibidir:
(TL)
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mays
Haziran
Temmuz
-
Değişiklik öncesi
hükme göre kesilen
gelir vergisi
7.120
10.520
12.400
14.000
14.000
14.000
Yeni hükme göre
hesaplanan
gelir
vergisi
7.120
10.520
10.800
11.408
14.000
14.000
0
0
1.600
2.592
0
0
(A) Ltd. Şti. Mart ve Nisan aylarna ilişkin olarak ücretlilerden fazladan kesilip vergi dairesine beyan
edilen ve tahakkuk ettirilerek ödenen 4.192 TL'yi, Ağustos aynda verilecek muhtasar beyannamede,
ödenecek vergiden mahsup ederek kalan tutar olan (14.000 4.192=) 9.808 TL'yi vergi dairesine
ödeyecektir. Dolaysyla, Temmuz
aynda ücretlilerden yaplacak
tevkifat tutar toplam 9.808 TL olacaktr.
3.2. 2010 Yl Temmuz Ayna Ait
Muhtasar Beyannamesini Vermiş Ancak Tahakkuk Eden Vergiyi Henüz
Ödememiş Olan Mükellefler
Muhtasar beyannameyi vermiş
ancak tahakkuk eden vergiyi henüz ödememiş olan mükellefler tarafndan beyanname verme süresinin sonuna kadar düzeltme beyannamesi verilmesi halinde; bu
beyannameye Ocak, Şubat, Mart,
Nisan, Mays ve Haziran 2010 aylarna ilişkin beyannamelerdeki tutarlar ayrntl olarak gösteren Ek1'deki liste eklenecek ve bu Tebliğin 3.1. bölümünde açklandğ
şekilde işlem yaplacaktr.
14.500
0
3.3. 2010 Yl Temmuz Ayna Ait
Muhtasar Beyannamesini Vermiş ve
Tahakkuk Eden Vergiyi Ödemiş Olan
Mükellefler
ye göre yaplan mahsuplar" ifadesi
ile gösterilecektir.
Muhtasar beyannameyi vermiş
ve tahakkuk eden vergiyi ödemiş
olan mükelleflerin fazladan ödemiş
olduklar vergi tutarlar, sonraki dönemlerde verecekleri muhtasar beyannamelere göre ödenecek gelir
vergisinden mahsup edilecektir.
Muhtasar beyannameyi üçer
aylk olarak veren mükellefler, fazladan ödenmiş olan vergi tutarlarn Ekim aynda verilecek muhtasar
beyannameden, Tebliğin 3.1. bölümünde yaplan açklamalar çerçevesinde mahsup edeceklerdir.
Sonraki dönemlerde verilecek
muhtasar beyannamelerde, çalşanlara ait ücret matrahlar beyan
edilerek bunlara ilişkin yeni tarife
üzerinden hesaplanan vergilerin
tahakkuk ettirilmesi sağlanacaktr.
Her bir aya ilişkin toplam çalşan
baznda yaplan tevkifat ile fazla
yaplan tevkifat tutar ve aradaki
fark gösteren Ek-1'deki liste muhtasar beyanname ekinde verilecek
ve fazla hesaplanmas nedeniyle
mahsup edilecek tutar, muhtasar
beyannamenin Tablo-1 "Matrah ve
Vergi Bildirimi" bölümünün "Mahsup
Edilen Vergiler" ksmnn (20) no'lu
satrndan (KVK 34/8 Mad. Uyarnca
KVK 15/3 Maddeye Göre Yaplan
Vergi Kesintisinden Mahsup Edilecek Kesinti Tutarlar) sonra gelmek
üzere "GVK Geçici 78 inci madde-
3.4. Muhtasar Beyannameyi Üç
Aylk Olarak Veren Mükellefler
3.5. Beyannamelerini Elektronik
Ortamda Verecek Mükelleflerin Yapacaklar İşlemler
Beyannamelerini elektronik ortamda veren mükellefler fazla
ödedikleri tutarlar Tebliğin 3.1. bölümünde açklanan şekilde tespit
ederek, e-beyannamede bu işleme münhasr olmak üzere açlmş
bulunan "Mahsup Edilen Vergiler"
ksmnn "GVK Geçici 78 inci maddeye göre yaplan mahsuplar" satrnda göstereceklerdir.
Ayrca, her bir aya ilişkin toplam
çalşan baznda yaplan tevkifat ile
fazla yaplan tevkifat tutar ve aradaki fark gösteren Tebliğ ekinde
yer alan liste (EK:1), elektronik ortamda muhtasar beyanname
ekinde verilecektir.
128 / Eylül - Ekim 2010
FARK
mevzuat değişiklikleri
mevzuat değişiklikleri
87
mevzuat değişiklikleri
B
mevzuat değişiklikleri
mevzuat değişiklikleri
4. Yaplmş Olan Gelir Vergisi
Tevkifat Tutarnn Yeni Hükme Göre
Hesaplanan Vergiden Az Olmas Durumunda Yaplacak İşlemler
1/1/2010 - 1/8/2010 tarihleri
arasndaki ücret ödemelerinden,
yeni tarifeye göre hesaplanmas
gerekenden daha düşük tutarda
tevkifat yaplmş olmas durumunda oluşan fark tutarlar, vergi sorumlular tarafndan 6009 sayl Kanunun Resmî Gazetede yaymlanmasndan sonra yaplacak ilk
ücret ödemesinden kesilerek, bu
ödemenin ait olduğu döneme ilişkin muhtasar beyannamenin verilme ve ödeme süresi içinde topluca (muhtasar beyanname verme yükümlülüğü olmayanlar hariç)
verilecek ayr bir muhtasar beyanname ile beyan edilecek ve ödenecektir. Söz konusu beyanname
e-beyanname vermek zorunda
olanlarca elektronik ortamda verilecektir.
Bu düzeltme beyannamelerinde de mevcut muhtasar beyanname kullanlacak ve söz konusu
beyanname için ayrca damga
vergisi hesaplanmayacaktr. Süresinde düzeltilen söz konusu fark için
gecikme faizi ve vergi cezas
aranmayp, eksik tahakkuk etmiş
olan verginin bu süre içinde tamamlanmamas halinde ise bu
tarihte vergi ziya doğmuş olacaktr.
Birden fazla ayda oluşan farklarda her bir ay için ayr ayr muhtasar beyanname verilmeyecek,
tek bir beyanname ile kesilen vergiler beyan edilerek ödenecektir.
5. Emeklilik, İşten Ayrlma, İşyerinin Kapanmas, Ölüm vb. Durumlarda Fazla Kesilen Vergi Tutarlarnn
İadesi
Emeklilik, işten ayrlma, işyerinin
kapanmas, ölüm gibi haller nedeniyle fazla kesilen vergi tutarlarnn hak sahiplerine iadesi, vergi
dairelerince yerine getirilecektir.
Söz konusu mükellefler, işverenden
alacaklar ve kendilerinden yaplan
tevkifat tutarlarn ayrntl olarak
gösteren bir yaz ile en son çalştklar işverenin muhtasar beyanname yönünden bağl olduğu vergi
dairesine başvuracak olup, gerekli
düzeltme işlemleri ilgili vergi dairesince yerine getirilecektir.
Tebliğ olunur.
275 SERİ NO'LU GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ
2.08.2010 Tarih ve 27684 Sayl Resmi Gazete
128 / Eylül - Ekim 2010
1. Giriş
88
5258 sayl Aile Hekimliği Pilot
Uygulamas Hakknda Kanun uyarnca görevlendirilen aile hekimlerinin temizlik, sekreterlik, şoförlük gibi
hizmetler için yanlarnda çalştracaklar hizmet erbabna yaplacak
ücret ödemeleri, serbest meslek
işleri dolaysyla yaplan ödemeler
ile işyerine ilişkin kira ödemeleri ve
esnaf muaflğndan yararlananlardan mal ve hizmet almlar karşlğnda yaplan ödemelerden 193
sayl Gelir Vergisi Kanunu uyarnca
yaplacak gelir vergisi tevkifatna
ilişkin açklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadr.
2. Yasal Düzenleme ve Tevkifat
Uygulamas
Aile Hekimliği Pilot Uygulamas
Hakknda Kanunun 1 inci maddesinde, "Bu Kanunun amac; Sağlk
Bakanlğnn pilot olarak belirleyeceği illerde, birinci basamak sağlk
hizmetlerinin geliştirilmesi, birey ihtiyaçlar doğrultusunda koruyucu
sağlk hizmetlerine ağrlk verilmesi,
kişisel sağlk kaytlarnn tutulmas ve
bu hizmetlere eşit erişimin sağlanmas amacyla aile hekimliği hizmetlerinin
yürütülebilmesini
teminen görevlendirilecek veya
çalştrlacak sağlk personelinin statüsü ve malî haklar ile hizmetin
esaslarn düzenlemektir." hükmüne
yer verilmiştir.
Ayn Kanunun 3 üncü maddesinde de "Sağlk Bakanlğ; Bakanlk
veya diğer kamu kurum veya kuruluşlar personeli olan uzman tabip,
tabip ve aile sağlğ eleman olarak çalştrlacak sağlk personelini,
kendilerinin talebi ve kurumlarnn
veya Bakanlğn muvafakat üzerine, 657 sayl Devlet Memurlar Kanunu ile diğer kanunlarn sözleşmeli
personel çalştrlmas hakkndaki
hükümlerine bağl olmakszn, sözleşmeli olarak çalştrmaya veya bu
nitelikteki Bakanlk personelini aile
hekimliği uygulamalar için görevlendirmeye yetkilidir.
...
Sözleşme yaplan aile hekimi
ve aile sağlğ elemanlarna, 657
B
idare kararlar
Konu ile ilgili olarak yaymlanan
Aile Hekimliği Pilot Uygulamas
Kapsamnda Sağlk Bakanlğnca
Çalştrlan Personele Yaplacak
Ödemeler ve Sözleşme Şartlar
Hakknda Yönetmeliğin1 17 nci
maddesinde aile hekimlerine yaplan ödemelerin unsurlar saylarak,
maddenin (C) bendinde, "Aile sağlğ merkezi giderleri: Sözleşmeyle
çalştrlan aile hekimine hizmet
verdiği merkezin kira, elektrik, su,
yakt, telefon, internet, bilgi-işlem,
temizlik, büro malzemeleri, küçük
onarm ve tbbi sarf malzemeleri
gibi giderleri için her ay tavan ücretin %100'ü ödenir." açklamasna
yer verilmiştir.
Ayrca, Aile Hekimliği Uygulama
Yönetmeliğinin2 4 üncü maddesinin (1) numaral bendinde, "Aile
hekimi, aile sağlğ merkezini yönetmek, birlikte çalştğ ekibi denetlemek ve hizmet içi eğitimlerini
sağlamak, Bakanlkça yürütülen
özel sağlk programlarnn gerektirdiği kişiye yönelik sağlk hizmetlerini
yürütmekle yükümlüdür.", 18 inci
maddesinin (4) numaral bendinde
"Aile hekimleri, sağlk hizmetlerine
yardmc olmak amacyla ebe,
hemşire, sağlk memuru, tbbi sekreter gibi ilave sağlk hizmetleri personeli ile güvenlik, temizlik, kalorifer,
sekretarya vb. hizmetler için ferden
veya müştereken personel çalştrabilir ya da hizmet satn alabilirler.", 22 nci maddesinde de "Aile
sağlğ merkezinde birden çok aile
hekimi hizmet veriyor ise, aile hekimleri kendi aralarnda bir yönetim
plan oluşturarak yönetici belirler ve
yönetici ismini müdürlüğe bildirirler." açklamalar yer almaktadr.
Buna göre, aile hekimleri ile aile sağlğ elemanlarnn Sağlk Bakanlğnn emir ve talimatlar doğrultusunda ücretli olarak çalştrldklar, ayrca aile hekimliği hizmetlerinin yürütülmesi srasnda yaplacak
giderlerin karşlanmas ve aile sağlğ merkezinin yönetimine ilişkin yükümlülüğün de Sağlk Bakanlğnca
aile hekimlerine verildiği anlaşlmaktadr.
Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fkrasnda,
kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklklar, dernekler, vakflar, dernek ve vakflarn iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatrm fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye
mecbur olan ticaret ve serbest
meslek erbab, zirai kazançlarn bilanço veya zirai işletme hesab
esasna göre tespit eden çiftçiler
maddede bentler halinde saylan
ödemeleri nakden veya hesaben
yaptklar srada, istihkak sahiplerinin
gelir vergilerine mahsuben tevkifat
yapmaya mecbur olduklar hükme
bağlanmş olup, maddenin devamnda da hangi mal ve hizmetlerden hangi oranda tevkifat yaplacağ saylmştr. Ayrca, ayn
maddenin son fkrasnda, "Maliye
Bakanlğ, vergiye tâbi işlemlere taraf veya arac olanlar verginin
ödenmesinden sorumlu tutabilir."
hükmüne yer verilmiştir.
Bu hüküm ve düzenlemelere
göre, Gelir Vergisi Kanununun 94
üncü maddesinin son fkrasnn
Maliye Bakanlğ'na verdiği yetkiye
istinaden, ayn maddenin birinci
fkrasnda tevkifat yapacaklar arasnda saylmayan aile hekimlerinin,
aile hekimliği hizmetlerinin verilmesiyle ilgili olarak temizlik, sekreterlik,
şoförlük gibi hizmetler için yanlarnda çalştracaklar hizmet erbabna
yaplacak ücret ödemeleri, serbest
meslek işleri dolaysyla yaplan
ödemeler ile işyerine ilişkin kira
ödemeleri ve esnaf muaflğndan
yararlananlardan mal ve hizmet
almlar karşlğnda yaplan ödemelerden
maddede belirtilen
oranlarda tevkifat yapmalar uygun
bulunmuştur. Birden çok aile hekiminin görev yaptğ aile sağlğ
merkezlerinde ise bu yükümlülük
yönetici olarak belirlenen aile hekimi tarafndan yerine getirilecektir.
3. Diğer Hususlar
Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi kapsamnda yapacaklar ödemelerden vergi tevkifat
yapmak zorunda olan aile hekimlerinin, ilgili vergi dairesinde muhtasar yönünden mükellefiyet kayd
yaptrmalar ve yapmş olduklar
tevkifat tutarlarn muhtasar beyanname ile beyan ederek ödemeleri
gerekmektedir.
Aile hekimlerinin bu Tebliğ uyarnca yapacaklar tevkifatlara ilişkin
olarak verecekleri muhtasar beyannamelerinin, 3403 ve 3464 Sra
No.lu Vergi Usul Kanunu Genel
Tebliğlerinde belirtilen usul ve esaslar doğrultusunda elektronik ortamda verilmesi zorunludur. Bu zorunluluğa uymayanlara, 213 sayl
Vergi Usul Kanununun mükerrer
355 inci maddesi uyarnca durumlarna uygun özel usulsüzlük cezas
kesilecektir.
Bu Tebliğle getirilen düzenlemeler, Tebliğin Resmi Gazete'de
yaymlandğ tarihi takip eden ay
başndan geçerli olmak üzere yürürlüğe girer.
Tebliğ olunur.
128 / Eylül - Ekim 2010
sayl Kanunun 4 üncü maddesinin
(B) bendine göre belirlenen en
yüksek brüt sözleşme ücretinin aile
hekimi için (6) katn, aile sağlğ
eleman için (1,5) katn aşmamak
üzere tespit edilecek tutar, çalşlan
ay sonuçlarnn ilgili sağlk idaresine
bildiriminden itibaren onbeş gün
içerisinde ödenir..." denilmiştir.
mevzuat değişiklikleri
mevzuat değişiklikleri
89
idare kararları
B
idare kararları
idare kararlar
İdare Kararlar
MÜKELLEFLERİN İZAHAT TALEPLERİNİN CEVAPLANDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK
28.08.2010 Tarih ve 27686 Sayl Resmi Gazete
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanmlar
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin
amac, mükelleflerin ve vergi sorumlularnn vergi durumlar ve vergi uygulamas bakmndan müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakknda yaz ile isteyecekleri izahatn özelge tayin
edilmek veya sirküler yaymlanmak
suretiyle cevaplanmasna ilişkin
usul ve esaslar belirlemektir.
(2) Bu Yönetmelik, mükelleflerin
ve vergi sorumlularnn yapacaklar
izahat taleplerine cevaben Gelir
İdaresi Başkanlğ veya diğer yetkili
makamlarca tayin edilen özelgeler
ile Başkanlkça yaymlanacak sirkülerleri kapsar.
128 / Eylül - Ekim 2010
Dayanak
90
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik,
4/1/1961 tarihli ve 213 sayl Vergi
Usul Kanununun 413 üncü maddesine dayanlarak hazrlanmştr.
Tanmlar
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte
geçen;
a) Bakan: Maliye Bakann,
b) Bakanlk: Maliye Bakanlğn,
c) Başkan: Gelir İdaresi Başkann,
ç) Başkanlk: Gelir İdaresi Başkanlğn,
d) Kanun: 213 sayl Vergi Usul
Kanununu,
e) Komisyon: Gelir İdaresi Başkanlğ bünyesinde 213 sayl Vergi
Usul Kanununun 413 üncü maddesinin üçüncü fkras uyarnca teşekkül ettirilen Komisyonu,
f) Özelge: Mükelleflerin ve vergi
sorumlularnn vergi durumlar ve
vergi uygulamas bakmndan,
kendilerince açk olmayan ve tereddüt ettikleri konular hakknda
yazl olarak açklama talebinde
bulunmalar üzerine yetkili makamlarca kendilerine verilen yazl görüşü,
g) Sirküler: Vergi durumlar ve
vergi uygulamas bakmndan açk
olmayan ve tereddüt edilen konular hakknda ayn durumda olan
tüm mükellef ve vergi sorumlular
için uygulamaya yön vermek ve
açklk getirmek üzere Gelir İdaresi
Başkanlğnca yaymlanan görüşü,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Komisyonun Teşekkülü ile Çalşma
Usul ve Esaslar
Komisyonun teşekkülü
MADDE 4 – (1) Komisyon, Başkanlk bünyesinde, Gelir İdaresi
Başkan veya tevkil etmesi hâlinde
gelir yönetimi daire başkanlklarndan sorumlu olan bir başkan yardmcsnn başkanlğnda, üç kişi-
den az olmamak şartyla gelir yönetimi daire başkanlklarndan sorumlu daire başkanlarndan teşekkül eder.
(2) Komisyona, gelir yönetimi
daire başkanlklar dşnda bir daire
başkanlğ tarafndan özelge taslağ sevk edilir ise taslağ sevk eden
daire başkan da sevk edilen bu
taslakla snrl olmak üzere üye sfatyla Komisyona katlr.
Komisyonun görevi
MADDE 5 – (1) Komisyon, mükelleflerin ve vergi sorumlularnn
özelge taleplerine uygun olarak
özelge tayinine yetkili makamlarca
hazrlanan özelge taslaklarn değerlendirerek
tayin
edilecek
özelgeleri ve gerekli görmesi halinde vergi uygulamalarna ilişkin
olarak tüm mükellefler bakmndan
uygulamaya yön vermek ve tereddüt edilen hususlara açklk getirmek amacyla yaymlanacak sirkülerleri oluşturur.
Özelgelerin onaylanmas
MADDE 6 – (1) Komisyon,
özelge taslaklarn oy çokluğu ile
aynen veya değiştirerek onaylar.
Sekretarya hizmetleri
MADDE 7 – (1) Komisyonun sekretarya
hizmetleri,
Komisyona
özelge taslağn sevk eden daire
başkanlğ tarafndan yerine getirilir.
B
idare kararlar
Özelge
Özelge talebinin kapsam
MADDE 8 – (1) Özelge, mükelleflerin ve vergi sorumlularnn vergi
durumlar ve vergi uygulamas bakmndan müphem ve tereddüdü
mucip gördükleri hususlar hakkndaki izahat taleplerine ilişkin olarak
verilir.
(2) Mükelleflerin aşağdaki başvurular özelge kapsamnda değerlendirilmez:
a) Başkalarnn vergi durumlar
hakknda bilgi ve izahat talepleri.
b) Yargya intikâl etmiş olaylara
ilişkin izahat talepleri.
c) Hakknda vergi incelemesi
yaplmakta olan mükelleflerce veya vergi sorumlularnca incelemeye konu olan işlemlerle ilgili izahat
talepleri.
ç) Somut bir olaya dayanmayan, teorik hususlara ilişkin bilgi ve
izahat talepleri.
d) Mücbir sebep hâli ilan, vergi
borçlarnn terkini, belge düzenine
ilişkin yetkilerin kullanlmas gibi kanunlarla uygulamann tespitine dair Maliye Bakanlğna yetki verilen
konulara ilişkin talepler.
e) Mükelleflerin ve vergi sorumlularnn vergi uygulamalar ile ilgili
işlemlerinin
gerçekleşmesinden
sonra yaptklar başvurular ile Kanunun 122 nci maddesine göre
vergi hatalar ile ilgili yaplan düzeltme talepleri ve 124 üncü
maddesine göre Maliye Bakanlğnca incelenecek olan şikâyet yoluyla müracaatlar.
f) Sözlü veya yazl olarak veya
internet araclğyla, 3071 sayl Dilekçe Hakknn Kullanlmasna Dair
Kanun ve 4982 sayl Bilgi Edinme
Hakk Kanunu uyarnca yaplan talepler.
Özelge talep edebilecekler
MADDE 9 – (1) Özelge talepleri,
mükellefler ile vergi sorumlular,
bunlarn mirasçlar, yetki belgesine
sahip kanuni temsilcileri veya vekillerince yaplr.
(2) Odalar ve birlikler gibi mesleki kuruluşlar, kendi mükellefiyetleri
ile ilgili olanlar hariç olmak üzere,
üyelerine ilan etmek amacyla
özelge talebinde bulunamazlar.
Ancak, bu kuruluşlar Başkanlktan,
vergilendirme ile ilgili konularda
özelge niteliğinde olmayan görüş
talep edebilirler.
Özelge talep edilecek merci
MADDE 10 – (1) Özelge, mükelleflerin gelir veya kurumlar vergisi
bakmndan sürekli mükellefiyetlerinin bulunduğu vergi dairesi başkanlklar ile vergi dairesi başkanlğ
bulunmayan illerde defterdarlklardan talep edilir.
(2) Diğer mükellef veya vergi
sorumlular özelge talepleri için,
ikametgâh veya kanuni merkezlerinin bulunduğu vergi (Ş.Abac) dairesi başkanlklar ile vergi dairesi
başkanlğ bulunmayan illerde defterdarlklara; ikametgâh veya kanuni merkezi bulunmayanlar ise
Ankara, İstanbul ve İzmir Vergi Dairesi başkanlklarndan herhangi birine başvurur.
(3) Özelge talepleri, Başkanlğn
internet sitesinde bir örneği yer
alan Özelge Talep Formu kullanlmak suretiyle yaplr. Söz konusu
form kullanlmakszn yaplacak
özelge talepleri kabul edilmez.
Taleplerin değerlendirilmesi ve
özelge tayini
MADDE 11 – (1) Vergi dairesi
başkanlklar ile vergi dairesi başkanlğ bulunmayan illerde defterdarlklar özelge taleplerini, 8 inci, 9
uncu ve 10 uncu maddelerde yer
alan hükümler bakmndan değerlendirir. Söz konusu maddelerde
yer alan hükümlere aykr bir durumun varlğ hâlinde, başvuru sahibine yazl ve gerekçeli olarak gerekli bildirim yaplr.
(2) Birinci fkrada belirtilen makamlarca; konu, kapsam ve ilgili
olduğu mevzuat bakmndan ilk
defa özelge talep edilen hususlara
ilişkin olarak özelge taslağ hazrlanarak, Başkanlğa gönderilir ve
Komisyonun onayndan
sonra
özelge tayin edilir.
(3) Komisyonca onaylanmş
özelgeler emsâl teşkil etmek üzere
Özelge Otomasyon Sisteminde bu
amaçla hazrlanan emsâl özelge
havuzuna konulur.
(4) Vergi dairesi başkanlklar ile
vergi dairesi başkanlğ bulunmayan illerde defterdarlklar, Komisyonda oluşturulmuş sirküler veya
özelgeler ile konu, kapsam ve ilgili
olduğu mevzuat bakmndan tamamen ayn mahiyeti taşyan bir
hususta özelge talebinde bulunulmas hâlinde, Komisyon tarafndan oluşturulan sirküler veya emsâl
özelge havuzunda yer alan
özelgelere uygun olmak şartyla
özelge verebilir.
Özelge Otomasyon Sistemi
MADDE 12 – (1) Başkanlk,
özelge talebinde bulunulmas,
özelge taslaklarnn; hazrlanmas,
Başkanlğa iletilmesi, Komisyonca
onaylanmas ve tayin edilmiş olan
özelgelerle ilgili emsâl özelge havuzu oluşturulmasn sağlamaya
yönelik olarak bir Özelge Otomasyon Sistemi kurar.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Sirküler
Sirküler
MADDE 13 – (1) Başkanlk, mükelleflerin ve vergi sorumlularnn
128 / Eylül - Ekim 2010
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
idare kararları
idare kararları
91
idare kararları
B
idare kararları
idare kararlar
vergi durumlar ve vergi uygulamas bakmndan müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar
hakknda tüm mükelleflere yönelik
olarak uygulamaya yön vermek ve
açklk getirmek üzere sirküler yaymlayabilir.
(2) Komisyonca hazrlanarak
Bakan veya Başkan tarafndan im-
zalanan sirkülerler Başkanlğn internet sitesinde yaymlanr.
yaplmş müracaatlara cevaben
tayin edilecek özelgeler için de bu
Yönetmelik hükümleri uygulanr.
Yürürlük
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Cevaplandrlmay bekleyen izahat
talepleri
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin yaymlandğ tarihe kadar
MADDE 14 – (1) Bu Yönetmelik
yaym tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 15 – (1) Bu Yönetmelik
hükümlerini Maliye Bakan yürütür.
Gelir İdaresi Başkanlğ
ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ SİRKÜLERİ/13
Tarih: 27.07.2010
Konusu: Tecil Edilecek Özel Tüketim Vergisi Tutarlar
İlgili olduğu maddeler: ÖTV Kanunu Madde 8 ve 12. Maddeler
25/07/2010 tarihli ve 27652 sayl Resmi Gazete'de yaymlanan
07/06/2010 tarihli ve 2010/668 sayl Bakanlar Kurulu Kararnn 1 inci
maddesi ile 4760 sayl Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (I) sayl
Say: ÖTV-1/2010-4
listenin (B) cetvelindeki mallarn ayn Kanunun 8 inci maddesinin (1)
numaral fkras uyarnca tesliminde, birimi itibariyle bu mallar için
yürürlükte olan özel tüketim vergisi
tutarnn uygulanacağ ve bu tutarn söz konusu cetveldeki mallarn
karşlarnda gösterilen orana göre
hesaplanacak vergi tutarnn tecil
edileceği hükme bağlanmştr.
Buna göre söz konusu kararname kapsamnda ÖTV Kanununun 8 inci maddesinin (1) numaral
fkras uyarnca (I) sayl listenin (B)
cetvelinde yer alan mallar için
G.T.İ.P. numaralar itibariyle uygulanacak yürürlükteki ÖTV, tecil ve
tahsil tutarlarna ilişkin tablo aşağda yer almaktadr.
(I) SAYILI LİSTE (B) CETVELİ
128 / Eylül - Ekim 2010
G.T.İ.P. NO.
92
MAL İSMİ
2707.10
Benzol (Benzen)
2707.20
Toluol (Toluen)
2707.50.90.00.11 Solvent nafta
(Çözücü nafta)
2710.11.21.00.00 White spirit
2710.11.25.00.00 Diğerleri
2710.11.90.00.11 Diğer solventler
(Çözücüler) (Petrol eteri)
2710.11.90.00.19 Diğerleri
(Petrol eteri)
2710.19.29.00.00 Diğerleri
(Petrol eteri)
2901.10.00.90.11 Hekzan
ÖTV TUTECİL TAHSİL
TARI
(TL)
(TL)
(TL)
Kilogram 2,0135 1,9984 0,0151
Kilogram 2,0135 1,9984 0,0151
Kilogram 2,0135 1,9984 0,0151
BİRİMİ
Kilogram 2,0135 1,9984 0,0151
Kilogram 2,0135 1,9984 0,0151
Kilogram 2,0135 1,9984 0,0151
Kilogram 2,0135 1,9984 0,0151
Kilogram 2,0135 1,9984 0,0151
Kilogram 2,0135 1,9984 0,0151
B
idare kararlar
3811.21.00.10.00
3811.29.00.10.00
3811.90.00.10.12
3814.00.90
3824.90.40.00.00
2710.19.71.00.00
2710.19.75.00.00
2710.19.81.00.00
2710.19.83.00.00
2710.19.85.00.00
2710.19.87.00.00
2710.19.91.00.00
2710.19.93.00.00
2710.19.99.00.25
2710.19.99.00.21
2710.19.99.00.22
Heptan
Pentan
Benzen (Benzol)
Toluen (Toluol)
Metil tersiyer bütil eter (MTBE)
(Petrol yağlar veya bitümenli minerallerden elde edilen
yağlar içerenler)
Mineral yağlar veya mineral yağlar gibi ayn amaçla
kullanlan diğer sv yağlar için diğer müstahzar katklar
(Petrol yağlar veya bitümenli minerallerden elde edilen
yağlar içermeyenler)
Mineral yağlar veya mineral yağlar gibi ayn amaçla
kullanlan diğer sv yağlar için diğer müstahzar katklar
Hafif mineral yağlar için müstahzar katklar
Tarifenin başka yerinde belirtilmeyen veya yer almayan
organik karma çözücüler ve incelticiler; boya ve vernik
çkarmada kullanlan müstahzarlar
Diğerleri
(Esas bütil asetat olanlar hariç)
Vernikler ve benzeri ürünler için anorganik karma çözücüler ve incelticiler
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
Özel bir işleme tabi tutulacak olanlar
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
2710.19.71.00 Alt pozisyonunda belirtilen işlemlerden
başka bir işlemle kimyasal değişime tabi tutulacak
olanlar
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
Motor yağlar, kompresör yağlama yağlar, türbin yağlama yağlar
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
Hidrolik amaçlara mahsus sv yağlar
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
Beyaz yağlar, sv parafin
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
Dişli yağlar ve redüktör yağlar
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
Metal işlemeye mahsus bileşikler, kalp çkarma yağlar,
aşnmay önleyici yağlar
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
Elektrik izolasyonuna mahsus yağlar
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
Diğer madeni yağlar
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
Spindle oil
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
Light neutral
Kilogram
Kilogram
Kilogram
Kilogram
Kilogram
2,0135
2,0135
2,0135
2,0135
2,0135
1,9984
1,9984
1,9984
1,9984
1,9984
0,0151
0,0151
0,0151
0,0151
0,0151
Kilogram 2,0135 1,9984 0,0151
Kilogram 2,0135 1,9984 0,0151
Kilogram 2,0135 1,9984 0,0151
Kilogram 0,0650 0,0499 0,0151
Kilogram 0,0650 0,0499 0,0151
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
Kilogram
1,0560 0,7550 0,3010
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
128 / Eylül - Ekim 2010
2901.10.00.90.12
2901.10.00.90.13
2902.20.00.00.00
2902.30.00.00.00
2909.19.90.00.13
idare kararları
idare kararları
93
idare kararları
B
idare kararları
idare kararlar
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
2710.19.99.00.23 Heavy neutral
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
2710.19.99.00.24 Bright stock
(Yağlama yağlar; diğer yağlar)
2710.19.99.00.98 Diğerleri
(Yalnz baz yağlar)
2710.19.25.00.11 Gazyağ
2710.19.25.00.19 Diğerleri
(Yağlama müstahzarlar)
Dokumaya elverişli maddelerin, deri ve köselenin, post
3403.11.00.00.00 ve kürklerin veya diğer maddelerin işlenmesine mahsus
müstahzarlar
(Yağlama müstahzarlar)
Esas madde olarak kabul edilmemek şartyla, ağrlk iti3403.19.10.00.00 baryla %70 veya daha fazla petrol yağlar veya
bitümenli minerallerden elde edilen yağlar içerenler
(Yağlama müstahzarlar)
Makine, cihaz ve taştlarn yağlanmasnda kullanlan
3403.19.91.00.00
müstahzarlar
(Yağlama müstahzarlar)
3403.19.99.00.00 Diğerleri
(Yağlama müstahzarlar)
Dokumaya elverişli maddelerin, deri ve köselenin, post
3403.91.00.00.00 ve kürklerin veya diğer maddelerin işlenmesine mahsus
müstahzarlar
(Yağlama müstahzarlar)
Makine, cihaz ve taştlarn yağlanmasnda kullanlan
3403.99.10.00.00
müstahzarlar
(Yağlama müstahzarlar)
3403.99.90.00.00 Diğerleri
Duyurulur.
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
Kilogram 1,0560 0,7550 0,3010
Litre
Litre
0,7605 0,7453 0,0152
0,7605 0,7453 0,0152
Kilogram 0,3000 0,2850 0,0150
Kilogram 0,3000 0,2850 0,0150
Kilogram 0,3000 0,2850 0,0150
Kilogram 0,3000 0,2850 0,0150
Kilogram 0,3000 0,2850 0,0150
Kilogram 0,3000 0,2850 0,0150
Kilogram 0,3000 0,2850 0,0150
128 / Eylül - Ekim 2010
Gelir İdaresi Başkanlğ
94
TÜTÜN MAMÜLLERİ VE ALKOLLÜ İÇKİLERDE BANDROLLÜ ÜRÜN
İZLEME SİSTEMİ SİRKÜLERİ/4
Tarih: 25.08.2010
Konusu: Bandrolü Ürün İzleme
Sisteminin Uygulamas
İlgili Olduğu Maddeler ve Tebliğler: Vergi Usul Kanunu Mükerrer
Madde 257/ 6
Say: ÜİS/ 2010 -IV
1.Giriş
Bilindiği üzere, 17.03.2007 tarih
ve 26465 sayl Resmi Gazetede 1
Seri No.lu Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerde Bandrollü Ürün İzleme
Sistemi Genel Tebliği yaymlanarak
yürürlüğe girmiş; 20.09.2007 tarihinde ise, bu tebliğde yer alan düzenlemelerle ilgili olarak 1. Seri
No.lu Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerde Bandrollü Ürün İzleme Sistemi Sirküleri yaymlanmştr. Söz
konusu sirkülerde, ithalatçlar için
B
idare kararlar
bandrol uygulamasnn yaplacağ
tesislerin adreslerine ilişkin açklamalarn yer aldğ bölümde aşağdaki değişikliğin yaplmasna gerek
duyulmuştur.
2.Açklama
1 Seri No'lu Tütün Mamulleri ve
Alkollü İçkilerde Bandrollü Ürün İzleme Sistemi Genel Tebliğinin Sistemin Devreye Alnmas ve İşletilmesi başlkl (3.1.2) bölümünün son
paragrafnda "İthal edilecek tütün
mamulleri ve alkollü içkiler için İstanbul, İzmir ve Mersin illerinde kurulacak olan tesislerin yerleri ve
faaliyete geçiş tarihleri Gelir İdaresi
Başkanlğnca duyurulacaktr." denilmektedir.
20.09.2007 tarihli 1 Sra No'lu
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerde
Bandrollü Ürün İzleme Sistemi Sirkülerinin İthalatçlar İçin Bandrol Uygulamasnn Yaplacağ Tesislerin
Adresleri başlkl (2.2) bölümünde
ise İstanbul ili için "SS Kadköy
Ağaçişleri Küçük Sanayi Sitesi
Muallimköy-2000 ada 6 nolu Gebze/KOCAELİ" adresine yer verilmiştir.
Söz konusu adres bundan böyle
"Yayla Mahallesi D-100 Karayolu
Rüya Sokak No:2 Tuzla/İSTANBUL"
olarak değiştirilmiştir.
idare kararları
idare kararları
Duyurulur.
Gelir İdaresi Başkanlğ
SERBEST BÖLGELER KANUNU SİRKÜLERİ/ 3
Konusu: 3218 sayl Serbest Bölgeler Kanununda yer alan Gelir
Vergisi Stopaj teşvikinin uygulanmasna ilişkin Danştay Karar
İlgili Olduğu Maddeler: Serbest
Bölgeler Kanunu Geçici Madde 3
İlgili olduğu kazanç türleri: Ücretler
1.Giriş
3218 sayl Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesi
uyarnca, serbest bölgelerde istihdam edilen personelin ücretlerinin
gelir vergisinden istisna edilmesine
ilişkin açklamalar 12.03.2009 tarih
ve 27167 sayl Resmi Gazetede
yaymlanan 1 Seri No.lu 3218 sayl
Serbest Bölgeler Kanunu Genel
Tebliğinde yaplmş olup, Tebliğin
baz bölümlerinde yer alan çeşitli
ibareler ve örneklerin iptali için açlan dava hakknda Danştay tarafndan verilen karara ilişkin açklamalar bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadr.
Say: 3218 SBK-3 /2010-3/ Ücretler
2. Konu İle İlgili Mevzuat ve Yarg
Kararlar
Anlan Genel Tebliğin baz bölümlerinde yer alan çeşitli ibareler
ve örneklerin iptali ve dava sonuçlanncaya kadar yürütmenin durdurulmas talebiyle açlan dava
sonucunda Danştay Dördüncü
Dairesi tarafndan 08.10.2009 tarihli ve Esas No:2009/5196 sayl karar ile söz konusu Genel Tebliğin "İs-
tisna Şartlarnn Gerçekleşmemesi"
başlkl 5 inci bölümünde yer alan
"213 sayl Kanun hükümlerine göre
düzeltme işlemi yaplarak mükellefe gelir vergisi kesintisinin red ve iade edilmesi durumunda, tahsil edilen gecikme zamm iade konusu
olmayacaktr." şeklindeki açklama
hakknda yürütmeyi durdurma karar verilmiş ve bu karara yaplan
itiraz ise Danştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 25.12.2009 tarih ve
YD İtiraz No:2009/59 sayl karar ile
reddedilmiştir.
Bu karar üzerine, davann esasna ilişkin hüküm verilinceye kadar,
anlan düzenlemenin uygulanma-
snda, yukarda açklanan yürütmeyi durdurma kararnn dikkate
alnarak işlem yaplmas gerektiği
hususu Başkanlğmzca yaymlanan 1 Sra Numaral Serbest Bölgeler Kanunu Sirküleri ile duyurulmuştu.
Danştay Dördüncü Dairesi davann
esasna
ilişkin
olarak,
07.04.2010 tarihli ve E:2009/3570 K:2010/1900 sayl karar ile söz konusu Genel Tebliğin "İstisna Şartlarnn Gerçekleşmemesi" başlkl 5 inci bölümünde yer alan ‘213 sayl
Kanun hükümlerine göre düzeltme
işlemi yaplarak mükellefe gelir
vergisi kesintisinin red ve iade edilmesi durumunda, tahsil edilen gecikme zamm iade konusu olmayacaktr.' şeklindeki açklamann
iptaline karar vermiştir.
Buna göre, anlan düzenlemeye ilişkin olarak uygulamada, yukarda açklanan iptal karar dikkate
alnarak işlem yaplmas gerekmektedir.
Duyurulur.
128 / Eylül - Ekim 2010
Tarih: 01.09.2010
95
yargı kararları
B
yargı kararları
idare kararlar
Yarg Kararlar
DANIŞTAY 4. DAİRESİ
Tarih: 25.05.2009
İNDİRİMLİ KDV ORANI UYGULAMASI
İÇİN BİNA İNŞAAT RUHSATININ
KOOPERATİF ADINA OLMASI
GEREKMEDİĞİ
128 / Eylül - Ekim 2010
Kat karşlğ inşaat işlerinin özelliklerinden kaynaklanan nedenlerle
bina inşaat ruhsatnn kat karşlğ inşaat işi yapan konut yap kooperatiflerinin adna düzenlenmesi söz
konusu olmadğndan, bina inşaat
ruhsatnn konut yap kooperatifleri
adna alnmamas nedeniyle iade
isteminin reddi yolunda tesis edilen
işlemde yasaya uyarlk bulunmadğ
ve indirim imkan bulunmayan
KDV’nin iadesi gerektiği hk.
96
İstemin Özeti: 2006 ylnda gerçekleştirdiği indirimli orana tabi işlemler nedeniyle indirim konusu yapamadğ katma değer vergisinin
ret ve iadesi yolundaki başvurusu
reddedilen davac, söz konusu işlemin iptali istemiyle dava açmştr.
Vergi Mahkemesi, mal teslimi ve
hizmet ifalarnda uygulanacak
katma değer vergisi oranlarnn
3065 sayl Kanun’un 28. maddesinin verdiği yetkiye dayanlarak Bakanlar Kurulunca belirlendiği, buna
göre çkarlan 97/10465 sayl Bakanlar Kurulu Karar ile % 1 oranl
teslimlere konut yap kooperatiflerine yaplan inşaat taahhüt işlerinin
de eklendiği, konut yap kooperatiflerine yaplan inşaat taahhüt işlerinde indirimli oran uygulamasyla ilgili
Esas No: 2008/2967
Karar No: 2009/2641
olarak 66 seri no.lu Katma Değer
Vergisi Genel Tebliğinde % 1 orannn uygulanmasnda inşaat taahhüt
işleri açsndan 49 seri no.lu Kalma
Değer Vergisi Genel Tebliğinde yer
alan açklamalarn geçerli olduğunun belirtildiği, 49 seri no.lu Katma
Değer Vergisi Genel Tebliğinde ise,
konut yap kooperatiflerine yaplan
inşaat taahhüt işlerinde %1 orannn
uygulanabilmesi için, kooperatifin
konut yap kooperatifi olmas, işin
konut yap kooperatifine yaplmş
olmas, yaplan işin inşaat işi olmas
ve taahhüde dayanmas şartlarnn
aranacağnn belirtildiği, 3065 sayl
Kanunda ve 3065 sayl Kanun’un
29. maddesinin 2. fkrasnda verilen
yetkiye dayanlarak Maliye Bakanlğnca çkarlan genel tebliğlerde,
indirimli oran uygulanmas için yap
ruhsatnn münhasran kooperatif
adna düzenlenmesi gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmadğ,
olayda inşaat yap ruhsatlarnn inşaat yapacak kooperatif adna
alndğ, söz konusu inşaatlarn ad
geçen kooperatif tarafndan yaptrldğnn yasal olarak kantlandğ,
fiilen de söz konusu inşaat maliyetinin kooperatif ve dolaysyla üyeleri
tarafndan karşlandğnn anlaşldğ,
üyelerini daha ucuz konut sahibi
yapmay amaçlayan konut yap
kooperatiflerinin bu amaçlarn başkalarnn arsalar üzerine kat karşlğ
inşaat yapmak suretiyle gerçekleş-
tirmelerinin de normal ve mutad bir
yol olduğu, bu şekilde yaplan inşaatlara ilişkin bina inşaat ruhsatnn
arsa sahibi adna olmasnn kat karşlğ inşaat işlerinin özelliği olduğu,
bina inşaat ruhsatnn da yap ruhsatn veren Belediyeler tarafndan
arsa sahibi adna düzenlendiği, özel
mülkiyete ait arsann kat karşlğ müteahhide
verilmesinde
taraflar
yapmay ve vermeyi taahhüt ettiklerini gösteren bir sözleşme yaptklar
ve bu sözleşmeye göre arsa sahibinin müteahhide vermeyi taahhüt
ettiği bağmsz bölümlerin arsa paylar üzerine kat irtifak hakk tesis ettirerek müteahhide devretmekte veya vekâletname vermekte, ancak
kendisine verilecek bağmsz bölümlerin arsa paylarn ise kendi uhdesinde braktğ, inşaat tamamlandğ zaman gerek arsa sahibi
gerekse müteahhit veya alc durumundaki üçüncü şahslarn yap
kullanma için belgelerini belediyeden kendi adlarna müracaat etmek suretiyle aldklar, müteahhitlerin çoğunlukla kendilerine ait bağmsz bölümleri inşaatn başlangcnda kat irtifak ile üçüncü şahslara
sattklar, baz arsa sahiplerinin ise
arsa paylarnn tamamn kendi uhdelerinde tutup müteahhide sözleşme ile verilen bölümlerin satşn
tapuda müteahhit adna kendilerinin yaptğn, kat karşlğ inşaat işlerinin belirtilen özelliklerinden kaynak-
B
idare kararlar
lanan nedenlerle bina ruhsatnn kat
karşlğ inşaat işi yapan konut yap
kooperatiflerinin adna düzenlenmesinin söz konusu olmadğn, dolaysyla bina inşaat ruhsatnn konut
yap kooperatifleri adna alnmamas nedeniyle davacnn iade isteminin reddi yolunda tesis edilen
işlemde yasaya uyarlk görülmediği
gerekçesiyle dava konusu işlemin
iptaline, indirim imkan bulunmayan
katma değer vergisinin davacya
iadesine karar vermiştir. Daval idare, tesis edilen işlemin yasal olduğunu ileri sürerek kararn bozulmasn istemektedir.
Karar: Temyiz dilekçesinde ileri
sürülen iddialar, bozulmas istenilen
kararn dayandğ gerekçeler karşsnda, yerinde ve kararn bozulmasn sağlayacak durumda görülmemiştir.
yargı kararları
yargı kararları
Bu nedenle, temyiz isteminin
reddine, Vergi Mahkemesinin kararnn onanmasna, oybirliğiyle karar
verildi.
DANIŞTAY 13. DAİRESİ
Not: 03 Ağustos 2010 Tarih ve
27661 Sayl Resmi Gazete’de yaymlanmştr.
İstemin Özeti: .... Limited Şirketi’nin lisans almakszn bayilik faaliyetinde bulunduğundan bahisle verilen idarî para cezasnn tahsili
amacyla adna düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açlan
davann süre aşm nedeniyle reddi
üzerine 6183 sayl AATUHK’nn 58.
maddesi uyarnca, ödeme emrinin
konusu olan idarî para cezasnn
%10’u orannda haksz çkma
zammnn tahsili amacyla düzenlenen 12.3.2007 tarih ve 19 sra nolu
ceza ihbarnamesinin iptali istemiyle
açlan davada, Bursa 1. İdare
Mahkemesi’nin 21.10.2008 tarih ve
E:2007/713, K:2008/1017 sayl karar ile, davac şirket adna düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle
açlan davann süre aşm nedeniyle reddine ilişkin Bursa 1. İdare Mahkemesi'nin 16.02.2007 tarih ve
E:2006/2522, K:2007/197 sayl kararnn temyizi üzerine Danştay
Onüçüncü Dairesi'nin 28.01.2008
tarih ve E:2007/6037, K:2008/1610
sayl karar ile onandğ, 6183 sayl
Esas No: 2010/733
Karar No: 2010/3678
Yasa'nn 58. maddesi uyarnca, davasnda haksz çkan davacdan
ödeme emrine konu alacağn %
10'u orannda haksz çkma zammnn tahsilinde hukuka aykrlk bulunmadğ, davann esastan veya
süre aşm nedeniyle reddedilmesinin ayn hukukî sonucu doğuracağ
gerekçesiyle davann reddi yolunda
verilen karara yaplan itirazn Bursa
Bölge
İdare
Mahkemesi'nin
14.04.2009 tarih ve E:2009/893,
K:2009/1187 sayl karar ile reddedilmesi ve kararn düzeltilmesi isteminin Bursa Bölge İdare Mahkemesi'nin 24.09.2009 tarih ve E:2009/
3136, K:2009/3113 sayl karar ile
reddedilerek kesinleşmesi üzerine,
Danştay Başsavclğ tarafndan Bursa
1.
İdare
Mahkemesi'nin
21.10.2008 tarih ve E:2007/713,
K:2008/1017 sayl kararnn hukuka
aykr olduğu ileri sürülerek 2577 sayl İdari Yarglama Usulü Kanunu'nun
51. maddesi uyarnca kanun yararna bozulmas istenilmektedir.
Danştay Başsavcsnn Düşüncesi:
İdari yargda açlan bir iptal davasnda, davacnn hakl olup olmadğ ancak davaya konu idari
işlemin; yetki, şekil, sebep, konu ve
maksat yönlerinden hukuki denetiminin yaplmas suretiyle ortaya konulabilmektedir.
Uyuşmazlkta, idari para cezasnn tahsili amacyla davac şirket
adna düzenlenen ödeme emrinin
iptali istemiyle açlan davada, 2575
sayl Yasann 14 üncü maddesi
uyarnca yaplan ilk inceleme sonucu, davada süre aşm bulunduğu nedeniyle anlan Yasann 15 inci
maddesi uyarnca davann süre
yönünden reddine ilişkin karar verilmiş olup, dava konusu idari işlemin
6183 sayl Yasann 58 inci maddesinde saylan itiraz nedenleri yönünden esasa ilişkin olarak incelenmediği, söz konusu kararda, davacnn
iddialarnda hakllğnn veya hakszlğnn tespitine esas olacak bir
hükme yer verilmediği anlaşldğndan, ödeme emrinin iptali istemiyle
açlan davada, davacnn haksz
çktğndan bahisle, 6183 sayl Kanunun 58 inci maddesi uyarnca
haksz çkma zammnn tahsili
amacyla ceza ihbarnamesi düzenlenmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadr.
128 / Eylül - Ekim 2010
Tarih: 03.05.2010
97
128 / Eylül - Ekim 2010
yargı kararları
B
98
yargı kararları
idare kararlar
Bu durumda; İdare Mahkemesi'nce, davann reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadr. Nitekim benzer bir
uyuşmazlk nedeniyle Danştay Dördüncü Dairesince verilen E:2005/
1164, K:2005/2267 sayl kararda
da, davann süre aşm nedeniyle
reddi yolundaki kararla davacnn
davasnda haksz çkma durumunun gerçekleşmediği kabul edilmiştir.
Açklanan nedenle, niteliği bakmndan yürürlükteki hukuka aykr
sonuç ifade eden, Bursa 1. İdare
Mahkemesi'nin tek hakimle verdiği
21.10.2008 günlü, E:2007/713,
K:2008/1017 sayl kararnn; 2577
sayl İdari Yarglama Usulü Kanunu'nun 51 inci maddesi uyarnca
kanun yararna bozulmasnn uygun olacağ düşünülmektedir.
Danştay Tetkik Hâkiminin Düşüncesi: 6183 sayl Yasa'nn 58. maddesinin 5. fkrasnda, itiraznda tamamen veya ksmen haksz çkan
borçludan itiraznn reddolunduğu
miktardaki alacağn % 10 zamla
tahsil edileceği kurala bağlanmştr.
Uyuşmazlkta ise, davac şirket
tarafndan, adna düzenlenen
ödeme emrinin iptali istemiyle açlan davann süre aşm nedeniyle
reddedildiği tartşmasz olup, davacnn tamamen veya ksmen
haksz çktğ yönünde bir saptama
mevcut olmadğndan, kamu alacağnn davac şirketten % 10
zamla tahsil edilmesinin hukuki dayanağ bulunmamaktadr. Açklanan nedenle, idare mahkemesi
kararnn kanun yararna bozulmas
gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
2577 sayl YUK'un "Kanun yararna bozma" başlkl 51. maddesinde, bölge idare mahkemesi kararlar ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danştay'ca ilk derece
mahkemesi olarak verilip, temyiz
incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği
bakmndan yürürlükteki hukuka aykr bir sonucu ifade edenlerin, ilgili
bakanlklarn göstereceği lüzum
üzerine veya kendiliğinden Başsavc
tarafndan kanun yararna temyiz
olunabileceği, temyiz isteği yerinde
görüldüğü takdirde kararn kanun
yararna bozulacağ, bu bozma kararnn daha önce kesinleşmiş olan
mahkeme veya Danştay kararnn
hukuki sonuçlarn ortadan kaldrmayacağ, bozma kararnn bir örneğinin ilgili bakanlğa gönderileceği ve Resmî Gazete'de yaymlanacağ kural bulunmaktadr.
Dosyann
incelenmesinden,
davac şirketin lisans almakszn bayilik faaliyetinde bulunduğunun saptandğndan bahisle 5015 sayl Petrol Piyasas Kanunu'nun 19. maddesi uyarnca verilen idarî para cezasnn tahsili amacyla adna düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açlan davann Bursa 1. İdare
Mahkemesi'nin 16.02.2007 tarih ve
E:2006/2522, K:2007/197 sayl karar ile süre yönünden reddedilmesi
sonucu, davacnn ödeme emrine
karş açtğ davada haksz çktğndan bahisle ödeme emrine konu
kamu alacağnn % 10 zamla birlikte
tahsili
için
düzenlenen
12.03.2007 tarih ve 1/19 sayl vergi/ceza ihbarnamesinin iptali istemiyle açlan davann, Bursa 1. İdare
Mahkemesi'nin 21.10.2008 tarih ve
E:2007/713, K:2008/1017 sayl ka-
rar ile reddedildiği, davac şirketin
itiraznn Bursa Bölge İdare Mahkemesi'nin 14.04.2009 tarih ve
E:2009/893, K:2009/1187 sayl karar ile reddedildiği ve kararn düzeltilmesi isteminin Bursa Bölge İdare
Mahkemesi'nin 24.09.2009 tarih ve
E:2009/3136, K:2009/3113 sayl karar ile reddedildiği anlaşlmaktadr.
Uyuşmazlkta, davac şirkete verilen idarî para cezasnn tahsili
amacyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açlan davann
işin esasna girilmeksizin süre aşm
yönünden reddedilmesi nedeniyle,
ödeme emrinin, 2577 sayl Yasa'nn
2. maddesinde öngörülen yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönlerinden hukukî denetiminin yaplmamş
olmas karşsnda, davac şirketin,
6183 sayl Yasa'nn 58. maddesinin
5. fkrasnda düzenlenen anlamda
tamamen veya ksmen haksz olduğu veya hakl olduğu hususu
saptanmadğndan,
tamamen
haksz çktğndan bahisle düzenlenen vergi/ceza ihbarnamesinde ve
bu ihbarnamenin iptali istemiyle
açlan davann reddine ilişkin idare
mahkemesi kararnda hukuka uyarlk bulunmamaktadr.
Açklanan nedenlerle; 2577 sayl İdari Yarglama Usulü Kanunu'nun
51. maddesi uyarnca Danştay
Başsavclğ'nn kanun yararna temyiz isteminin kabulüne, Bursa 1. İdare Mahkemesi'nin 21.10.2008 tarih
ve E:2007/713, K:2008/1017 sayl
kararnn kanun yararna ve hükmün
sonuçlarna etkili olmamak koşulu
ile bozulmasna, kararn bir örneğinin Maliye Bakanlğ ile Danştay
Başsavclğ’na gönderilmesine ve
Resmî Gazete'de yaymlanmasna,
03.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
yarg kararlar
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 15.02.2010
İŞÇİLİK ALACAKLARINA İLİŞKİN ISLAH
TALEBİNE KARŞI İŞVERENİN ZAMAN
AŞIMI DEF’İ
İşçilik alacaklarna ilişkin slah
talebine karş işverenin süresinde
zamanaşm def’inde bulunmas
halinde, bu def’i nazara alnmadan sonuca gidilmesinin hatal olduğu hk.
B
yargı kararları
yargı kararları
Esas No: 2008/16847 Karar No: 2010/3342
İstemin Özeti: Davac, ikramiye
alacağ, vasta yardm, hizmet
zamm, sosyal yardm, giyim, konut
yardm, fazla mesai, genel tatil
ücret alacaklarnn ödetilmesine
karar verilmesini istemiş, yerel mahkeme isteği ksmen hüküm altna
almş, hüküm süresi içinde daval
avukat tarafndan temyiz edilmiştir.
Karar: Davacnn hükmedilen
alacaklar 26.06.2002 tarihinden
itibaren hesaplanmştr. Davacnn
05.12.2007 günlü slah talebine,
daval işveren süresinde zaman
aşm def’inde bulunduğu halde
bu def’i nazara alnmadan sonuca
gidilmesi hatal olup, temyiz olunan kararn bozulmasna oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ
SİGORTALININ İKİ ÇOCUGUNDAN DOLAYI, DOĞUMA DAYALI BORÇLANMA
YAPABİLMESİ
Sigortalnn iki çocuğundan dolay, doğuma dayal borçlanma
yapabilmesi ve dava tarihi itibariyle yaşllk aylğ bağlanmas istemine ilişkindir.
İlgili Maddeler:
506 - Sosyal Sigortalar Kanunu
60 / 60 / 60 / 60 / 60 / 60 / 60
5510 - Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlk Sigortas Kanunu 4 / 41 /
82 / 41 / 4 / 82 / 4 / 41 / 82 / 41
506 - Sosyal Sigortalar Kanununun Yürürlükten Kaldrlmş Hükümleri 60 /60 / 60 / 60 / 60 / 60 / 60
İSTEMİN ÖZETİ: Sosyal güvenlik
hukukunun özel ve kamusal niteliği
itibaryla ve sigortallarn lehine olan
bu borçlanma hakknn, kanunun
yürürlüğünden önceki doğum
olaylarna uygulanmasn engelleyen bir düzenlemenin olmadğ
gözetilmelidir. Davacnn, gerçekleştirdiği doğumlar sebebiyle, ancak doğum tarihinden sonra iki yllk süreyi geçmemek kaydyla, hizmet akdine istinaden işyerinde ça-
Esas No: 2009/8312 Karar No: 2010/2516
lşmamas ve çocuğunun yaşamas şartlarnn dşnda, başkaca
bir şart aranmakszn borçlanma
hakkna sahip olduğu kabul edilmelidir.
önceki doğum olaylarna uygulanp uygulanmayacağ, doğum srasnda aktif sigorta" olma şartnn
aranp aranmayacağ noktalarnda toplanmaktadr.
DAVA: Dava, davacnn iki çocuğundan dolay, 5510 sayl Kanunun 41/1-a maddesi gereğince,
doğuma dayal borçlanma yapabilmesi ve dava tarihi itibariyle yaşllk aylğ bağlanmas istemine ilişkindir.
5510 sayl Kanunun, "Sigortallarn borçlanabileceği süreler" başlkl, 41/1-a maddesinde;
Mahkemece,
düzenlemenin
yürürlüğünden önceki vakalara
uygulanamayacağ gerekçesiyle
davann reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davac vekili tarafndan temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşldktan ve Tetkik Hakimi E.P.A tarafndan düzenlenen raporla dosyadaki kağtlar okunduktan sonra işin
gereği düşünüldü ve aşağdaki karar tespit edildi.
KARAR: Uyuşmazlk, öncelikle
5510 sayl Kanunun 41/1-a maddesi ile hukukumuzda ilk kez düzenlenen ve ksaca "doğuma dayal borçlanma" olarak nitelendirilebilecek borçlanma hakknn, bu
düzenlemenin yürürlük tarihinden
"Bu Kanuna göre sigortal saylanlarn; Kanunlar gereği verilen
ücretsiz doğum ya da analk izni
süreleri ile 4’üncü maddenin birinci
fkrasnn ( a ) bendi kapsamndaki
sigortal kadnn, iki defaya mahsus
olmak üzere doğum tarihinden
sonra iki yllk süreyi geçmemek
kaydyla hizmet akdine istinaden
işyerinde çalşmamas ve çocuğunun yaşamas şartyla talepte bulunulan süreleri, …... kendilerinin
veya hak sahiplerinin yazl talepte
bulunmalar ve talep tarihinde
82’nci maddeye göre belirlenen
prime esas günlük kazanç alt ve
üst snrlar arasnda olmak üzere,
kendilerince belirlenecek günlük
kazancn % 32'si üzerinden hesaplanacak primlerini borcun tebliği
tarihinden itibaren bir ay içinde
ödemeleri şart ile borçlandrlarak,
borçlandrlan süreleri sigortallklarna saylr..," hükmü düzenlenmiştir.
128 / Eylül - Ekim 2010
Tarih: 25.02.2010
99
128 / Eylül - Ekim 2010
yargı kararları
B
100
yargı kararları
yarg kararlar
Kural olarak her kanun, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren derhal
hukuksal sonuçlarn doğurmaya
başlar ve bu tarihten sonra meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanr. Bu kuraln doğal sonucu da,
kanunlarn geriye yürümemeleridir.
Ancak sosyal güvenlik hukukunun
özel ve kamusal niteliği itibaryla ve
5510 sayl Kanunda, anlan hükümle getirilen, sigortallarn lehine olan
bu borçlanma hakknn, Kanunun
yürürlüğünden önceki doğum olaylarna uygulanmasn engelleyen bir
düzenlemenin olmadğ gözetildiğinde, 5510 sayl Kanunun yürürlük
tarihinden önce meydana gelmiş
doğum olaylarna da uygulanabileceğini kabul etmek gereklidir. Zira
maddi hukukun her zaman, hayatn
değişen sosyal akş içinde gelişen
tüm olaylar ve ayrntlar kurallaştrma gücüne sahip olmadğn da
dikkate alp, çkarlar dengesi ve
adalet duygularn gözeterek toplumun gereksinmelerini karşlamakla
yükümlü bulunan yarg organlar,
sigortallarn lehine hükümler içeren
düzenlemelerin yürürlüğe girdiği durumlarda, kanun koyucunun amacn da göz önünde bulundurarak,
söze oranla öze üstünlük tanyan bir
yorumla sonuca varmaldr. Doğuma dayal borçlanma hakkndan
yararlanabilmek için doğum srasnda aktif sigortal olma şartnn
aranp aranmayacağ hususunda
ise, geçmişte hizmet akdine dayal
olarak zorunlu sigortallk tescilinin
yaplmş olmas, bu haktan yararlanabilmesi için yeterli saylmaldr.
Kadnn fiziksel yaps, doğurganlk
işlevi, aile yükümlülükleri ile çalşma
yaşamndaki konumu yannda, doğum borçlanmasyla amaçlanan
sonucun tam olarak elde edilebilmesi için, bu tip borçlanmalarda
aranan doğum öncesi sigortallk,
herhangi bir süre snrna tabi tutulmamaldr. Konuyla ilgili olarak 5510
sayl Kanunda değişiklik yapan
5754 sayl Kanuna ilişkin TBMM alt
komisyon raporunda bu değişiklik
hakknda, "Ücretsiz doğum ya da
analk izin sürelerinin de borçlanla-
cak sürelerden sayldğ, bu sürelerde kadn çalşanlarn doğum ve
çocuk bakm gibi özel bir durum
nedeniyle izin kullandğ, bunun sonucunda doğum yapan kadnn
sosyal güvenlik alanndaki bir hakk
kullanmasndan dolay emeklilikle
ilgili sürelerini tamamlamak için ortaya çkan bir maliyete katlanmak
zorunda kalacağ, oysa çocuk bakmnn ayn zamanda toplumsal
olarak devletin de üstlenmesi gereken bir sorumluluk olduğu ... " görüşlerine yer verilmiştir. Bu yaklaşm,
cinsiyeti sebebiyle sosyal güvenlik
şemsiyesinde farkl muamele görmesi gereken ve başta yaşllk aylğ
olmak üzere çeşitli sosyal güvenlik
haklar yönünden de bu şekilde
değerlendirilen kadnlar için karş
cinsle eşitliği sağlayc bir bakş açs
getirecektir. Böylelikle, prim yatrma
imkan bulunamadğ halde yasa
koyucunun çeşitli Saiklerle sigortallk
imkan sunmak ve prim süresine eklemek istediği bu gibi dönemlerin
telafisine yönelik getirilen borçlanma müessesesinin amac da gerçekleşmiş olacaktr. Aksine bir yorum, kanunda bu yönde bir snrlamann olmadğ da gözetildiğinde,
sosyal güvenlik hakkna aykrlk oluşturacaktr. Hukuk Genel Kurulunun
27.4.2006 gün ve 10-367/386 sayl
kararnda da vurgulandğ üzere
sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti
tanm içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan
birisidir. Sosyal güvenlik alannda
oluşturulacak tüm kurallarn, özde,
sosyal hukuk devleti anlayşna uygun olmas zorunludur. Sosyal güvenlik, insanlğn en derin gereksiniminin bir sonucudur. Bu gereksinim,
bireyin karşlaşacağ ve yaşam için
tehlike oluşturan olaylara karş bir
güvence arayşnn ürünüdür. Tehlikeye ve yoksulluğa düşen birey için
asgari bir güvence sağlamak, sosyal güvenliğin varoluş koşulu, diğer
bir ifadeyle, olmazsa olmazdr.
Önemli olan yön, sosyal güvenlik
kavramna, işlevsel olarak temel bir
insanlk hakk görünümü yaratmaktr.
Doğuma dayal borçlanma talep
tarihinde sigortal olmann gerekip
gerekmeyeceği noktasnda ise kanun koyucunun bahis konusu düzenlemede, doğuma dayal borçlanma hakkn verdiği kişinin borçlanma talep tarihinde sigortal olmasn gerekli gören bir ifadeye yer
vermediği ve bu düzenlemeye göre sigortal olanlarn yannda, hak
sahiplerinin de, yazl talepte bulunmalar halinde borçlanabilecekleri dikkate alndğnda, böyle bir
şartn var olmadğ belirgindir.
Somut olayda, ilk kez 506 sayl
Kanun kapsamnda 01.6.1982 tarihinde zorunlu sigortal olduğu anlaşlan davacnn, 3.3.1987 ve
21.3.1988 tarihlerinde gerçekleştirdiği doğumlar sebebiyle, ancak
doğum tarihinden sonra iki yllk süreyi geçmemek kaydyla, hizmet
akdine istinaden işyerinde çalşmamas ve çocuğunun yaşamas
şartlarnn dşnda, başkaca bir şart
aranmakszn borçlanma hakkna
sahip olduğu kabul edilmelidir. Yaplacak değerlendirmede, zorunlu
sigortal olarak tescil edildikten sonra ilk doğumu yapan ve iki yllk süre
dolmadan ve tekrar çalşmaya
başlamadan ikinci doğumu yapan
kadn sigortalnn, ilk doğumdan
ikinci doğuma kadar geçen süre ile
ikinci doğum için borçlanabileceği
iki yllk sürenin toplam kadar geçen
süreyi borçlanabileceği gözetilmelidir.
Mahkemece, anlan maddi ve
hukuki olgular göz önünde tutulmakszn eksik inceleme ve yanlgl
değerlendirme ile yazl şekilde hüküm kurulmas usul ve yasaya aykr
olup bozma nedenidir.
O halde davac vekilinin bu
yönleri amaçlayan temyiz itirazlar
kabul edilmeli ve sair yönler incelenmeksizin hüküm bozulmaldr.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün
yukarda açklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcnn istek halinde
davacya
iadesine,
25.02.2010 günü oybirliği ile karar
verildi.
B
soru cevap
soru - cevap
idare kararlar
Soru - Cevap
SORU: Kurmakta olduğumuz
fabrikada kullanacağmz makine
ve tesisatn bir bölümünü ithal ediyoruz. Ancak bu makine ve tesisatn bir ksmn Türkiye'de temin ettiğimiz montörlerle, diğer bir ksmn
ise mal satan firmalarn montörleri
vastasyla işler hale getireceğiz.
Yurt dşndan ithal yolu ile edinilen makine ve tesisatta maliyete
dâhil etmek zorunda olduğumuz
giderler nelerdir?
CEVAP: Vergi Usul Kanunu ge-
reği gayrimenkuller ile gayrimenkul
gibi değerlenen iktisadi kymetler
maliyet bedeli ile kaytlara intikal
ettirilmektedir. Bu bağlamda ayn
Kanun’un 269. maddesi uyarnca
‘tesisat ve makinelerde gayrimenkul' olarak kabul edilmiştir.
Yasal düzenleme gereği olarak
‘makine ve tesisatta gümrük vergileri, nakliye ve montaj giderleri'nin
maliyete eklenmesi zorunludur.
Buna karşlk noter, mahkeme, kymet takdiri, komisyon ve özel tüketim vergilerinin maliyete intikal ettirilmesi seçimlik hak olarak belirlenmiştir.
Buna göre ithal edilen makine
ve tesisatta ithalatla ilgili olarak
ödenen gümrük vergileri maliyet
bedeline dâhil edilecektir. İsmen
vergi olmamakla birlikte gümrükte
ödenen ‘Fon'lar ile kaynak kullanm
destekleme fonu ve benzeri fonlar
ile harç veya çeşitli kamu kurumlarnn ya da bunlar tarafndan kurulan vakflarn bağş ad altnda yaptklar tahsilâtlarn da maliyete dâhil
edilmesi gerekmektedir.
Vergi Usul Kanunu’nun 270.
maddesinde yer alan maliyete
dâhil edilmesi zorunlu olan ‘Makine
ve tesisatta gümrük vergileri, nakliye ve montaj' giderleri sözü edilen
makine ve tesisatn çalşr hale gelene kadar yaplan tüm harcamalar içermektedir.
Ancak ithal edilen maln ithalat
srasnda ortaya çkan sorunlar dolaysyla ödenen cezalarn maliyete
intikal ettirilmesi mümkün değildir.
Gümrükleme işlemlerinin tamamlanmasndan sonra yaplan beyandan kaynaklanan uyuşmazlklar
nedeniyle ödenen ceza ve faiz de
bu kapsamda maliyete dâhil edilememektedir.
Apartman duvarna
alnan reklâm
SORU: Ana cadde üzerindeki
apartmanmzn duvarn bir banka
kiralamş bulunmaktadr. Banka tarafndan yaplan kira ödemeleri
nasl vergilendirilecektir?
CEVAP: Apartmanda bulunan
bağmsz birimlerin her birinin söz
konusu kira gelirinden pay aldklar
varsaylarak, kira gelirini elde edenlerce değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere apartman yöneticiliğinin gerçek veya tüzel kişilik
olmas durum değiştirmemektedir.
Dolaysyla apartmanlarn dş yüzeylerinin kiralanmas suretiyle elde
edilen gelirler kat maliklerine ait
olup, elde edilen kira gelirlerinin kat
maliklerinin hisseleri orannda elde
ettikleri gayrimenkul sermaye irad
olarak kabul edilir.
Söz konusu gelirden kat maliklerine düşen payn 22.000 TL'yi aşmas halinde, elde edilen gelirin
gayrimenkul sermaye irad olarak
beyan edilmesi gerekmektedir.
Gayrimenkulde ticari amaçla
kullanlan bir işyeri sahibinin bulunmas halinde, söz konusu işyeri sahibinin Vergi usul Yasas'nn 187 nci
maddesi gereğince söz konusu
gayrimenkulü envanterine almak
zorunda
olduğundan,
reklam
amacyla ödenen kira bedelinden
hissesine düşen pay ticari kazancna dahil etmesi gerekmektedir.
Diğer yandan yaplan kiralama
işlemi ticari amaçla olduğu için
Gelir Vergisi Yasas'nn 94/5 inci
maddesi hükmü gereği olarak
%20 orannda gelir vergisi kesintisine tabi tutulacaktr.
Apartman duvarna verilen ilan
nedeniyle elde edilen gelirlerin
vergilendirilmesinde kat maliklerinin
vergi yasalar açsndan mevcut
durumlar önem arz etmektedir.
Dolaysyla vergilendirilmeleri de bu
özelliklerine göre farkllaşmaktadr.
Avans senetleri reeskonta tabi tutulamaz
SORU: Sözleşmeli olarak yapacağmz bir iş için başlangçta
avans olarak almş bulunduğumuz
senetler reeskonta tabi tutulabilir
mi? Söz konusu senetleri muhasebe kaydmza almş bulunuyoruz?
CEVAP: Maliye Bakanlğ'nca,
avans olarak senet alnmas halinde bu senetlerin reeskonta tabi tutulmas, gelir kaydedilmemiş bir
128 / Eylül - Ekim 2010
Makine ve tesisatta
maliyet
101
soru cevap
B
soru - cevap
idare kararlar
haslat için gider yazlarak dönem
matrahnn azaltldğ gerekçesi ile
uygun bulunmamaktadr. Bu konuda 1993/1 sayl Vergi Usul Kanunu İç Genelgesi'nde yer alan
açklamalar çerçevesinde; ticari
kazancn elde edilmesinde tahakkuk esas geçerli olup, dönem kazancnn tespitinde, gelir ve giderlerin tahakkuk esasna göre muhasebeleştirilmesi; haslat, gelir ve
kârlarn ayn döneme ait olan ticari
kazancn elde edilmesi ve idame
ettirilmesiyle ilgili maliyet, gider ve
zararlarla karşlaştrlmas esastr.
Dolaysyla gelecek dönemlerde teslimi gerçekleşecek bir hizmet veya mal için avans olarak
verilen senetler; gelecekte gerçekleşmesi muhtemel bir kazancn bir
anlamda teminat altna alnabilmesi içindir.
Söz konusu işlemin gerçekleşmemesi halinde iş veya mal isteminde senet borçlusu ile senet
alacakls arasnda ortaya çkmas
muhtemel uyuşmazlklar taraflarn
mevcut sözleşmeye uyumluluğu
ve/veya uyumsuzluğuna göre çözümlenebilecektir.
128 / Eylül - Ekim 2010
Diğer yandan Vergi Usul Kanunu’nun 281'inci maddesi uyarnca
"Vadesi gelmemiş olan senede
bağl alacaklar, değerleme gününün kymetine icra olunabilir" hükmünde mevcut senetlerin mutlaka
yaplmş bir iş veya satlmş bir
maldan kaynaklanmasna yönelik
bir açklk mevcut değildir.
102
Vergi Usul Kanunu’nun 287'nci
maddesi gereği olarak "Gelecek
hesap dönemlerine ait olarak peşin tahsil olunan haslat ile cari hesap dönemlerine ait olup henüz
ödenmemiş olan giderler mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerlenir."
Bu hüküm gereği olarak avans
mukabili alnan nakit, menkul kymet, kymetli evrak ve mal, Vergi
Usul Kanunu’nda yer alan kendi
değerleme ölçülerine göre değerlendirilmek zorundadr.
Böyle bir durumda avans olarak alnan yabanc para nedeniyle
ortaya çkan kur farklar da muhasebeleştirme açsndan sorun yaratmaktadr.
Ancak Maliye Bakanlğ bugüne
kadar avanslarla ilgili olarak yaşanan sorunlar giderici bir yasal düzenlemeye gerek görmemiştir.
Bir başka açdan "Bir alacak
senedinin reeskonta tabi tutulabilmesi için ilk önce bu alacağ doğuran bir teslim veya hizmetin bulunmas ve bu teslim ve hizmet dolaysyla elde edilen (tahakkuk
eden) haslatn dönem kazancna
ilave edilmesi gerekmektedir."
Bilgisayar programlarnn yenilenmesi gider
midir?
SORU: Bilgisayar programlarn
yeniletmemiz halinde ödenen bedeller giderleştirilebilir mi? Yoksa
söz konusu ödemelerin amortismana tabi tutulmas m gerekir?
CEVAP: Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu’nun 2/1'inci maddesi uyarnca "Herhangi bir şekilde dille ve
yaz ile ifade olunan eserler ve her
biçim altnda ifade edilen bilgisayar programlar ve bir sonraki
aşamada program sonucu doğurmas koşuluyla bunlarn hazrlk
tasarmlar", ‘Fikir ve Sanat Eseri'
olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle
uygulama programlar gayri maddi hak olarak kabul edilmektedir.
Dolaysyla işletmelerin kullandklar iş bilgisayar için yaptrdklar
bilgisayar programlarnn (software)
iktisadi ve teknik ömrünün bir yldan
uzun sürmesi ve değerlerinin Vergi
Usul Kanunu’nun 313'üncü maddesinin son fkrasnda yazl tutar
aşmas halinde, bunlarn genel
esaslara göre itfa edilmeleri bir
başka ifade ile amortismana tabi
tutulmalar gerekmektedir.
Uygulamada bilgisayarlar kullanabilmek için gerekli yazlmlar iki
gruba ayrlmaktadr.
- İşletim sistemleri; işletim sistemi bilgisayar kullanmak için zorunlu bir yazlmdr. Bu programlar olmadan
bilgisayar
kullanmak
mümkün değildir. Örneğin, MS
DOS ve Windows. Ancak bu tür sistemler bilgisayarn kendisi ile birlikte
satlmakta, daha sonra yeni versiyonlar üretildiğinde değiştirilebilmektedir. Baz hallerde de bilgisayarn kullanm için zorunlu olmayan programlarda satş aşamasnda verilebilmektedir. Her iki halde
de bilgisayarla birlikte verilen programlar satn alma bedeline dahil
olduğu için bilgisayarla birlikte
amortismana tabi tutulmaktadr.
- Programlarn yeni versiyonunun bilgisayara yüklenilmesi halinde bu yüklenim nedeniyle ödenen
bedelin maliyet bedeline eklenmesi dolaysyla amortismana tabi
tutulmas gerekmektedir.
Bankadan ödenmeyen
kirann cezas kime kesilir
SORU: Sahibi bulunduğum daireyi kiraya vermiş bulunuyorum.
Ancak kiracm kira bedelini bankalarn almş olduğu masraf nedeniyle banka araclğ ile göndermekten imtina ediyor. Konuyu Vergi
Dairesi yetkilileri ile görüştüm. Yetkililer size ceza keseriz diyor. Böyle bir
durumda ben dairemi kiraya vermekten mi vazgeçeyim?
CEVAP: Vergi Usul Kanunu’nun
mükerrer 257'nci maddesinin birinci fkrasnn (2) numaral bendi
hükmü olarak ‘Mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini, banka, benzeri finans veya
posta idarelerince düzenlenen
belgelerle tevsik zorunluluğu getirmeye ve bu zorunluluğun kapsa-
B
idare kararlar
Bu yetkiye dayanlarak Maliye
Bakanlğ tarafndan işyeri ve konut
kiralama işlemlerine ilişkin yaplacak tahsilat ve ödemelerin banka
veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsikine (kantlanmasna) ilişkin usul ve esaslar belirleyen 268 seri no'lu Gelir Vergisi
Genel Tebliğ yaymlanmş bulunmaktadr.
Söz konusu tebliğin ‘Tevsik Zorunluluğunun Kapsam' başlkl (1)
inci bendinde;
Bakanlğ verilen yetkiye istinaden,
- Konutlarda, her bir konut için
aylk 500 TL ve üzerinde kira geliri
elde edenlerin,
- İşyerinde, işyerini kiraya verenler ile kiraclarn kiraya ilişkin tahsilat
ve ödemelerinin 01.11. 2008 tarihinden itibaren banka veya Posta
ve Telgraf Teşkilat Genel Müdürlüğü (PTT) tarafndan düzenlenen
belgelerle,
tevsik zorunluluğu getirilmiştir.
Ayn tebliğin tevsik zorunluluğu
kapsamnda olmayan tahsilat ve
ödemelerin yer aldğ 3'üncü bendinde, her bir konut için aylk 500
TL'nin altndaki konut kira gelirleri ile
mahkeme ve icra yoluyla yaplan
konut ve işyeri kira gelirlerine ilişkin
tahsilatlarn ve ayni olarak yaplan
ödemelerin, tebliğ ile getirilen zorunluluk kapsamnda olmadğ belirtilmiştir.
Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer
257'nci maddesinin birinci fkrasnn
ikinci bendi ve buna dayanlarak
çkarlan 268 seri numaral Gelir
Vergisi Genel Tebliği uyarnca, mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri
finans kurumlar veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğu getirilmiş olduğundan tevsik zorunluluğuna
uyulmamas halinde, söz konusu
belgeleri ibraz edemeyenlere cezai hüküm uygulanmayacaktr.
Dolaysyla mesken kira gelirlerinde tevsik zorunluluğunu kendi kusuru bulunmakszn yerine getiremeyen ev sahibi hakknda da cezai müeyyide uygulanabilmektedir.
Konunun bu açdan değerlendirilerek yaplan kira sözleşmelerine kira
bedellerinin başlangçta banka,
finans kuruluşlar veya posta idarelerince gönderilmesi koşulunun da
konulmas gerekmektedir.
Belediye harcamalarna
katlma pay giderleştirilebilir
SORU: İş merkezimizin yaknna
belediye tarafndan yaplan geçit
ve düzenlemeler dolaysyla talep
edilen miktar ödedik. Ancak bu
ödemenin Gelir Vergisi Yasas'nn
40'nc maddesinde yer almamas
nedeniyle vergi dairesine sorulmas
önerildi. Biz Kurumlar Vergisi mükellefiyiz. Belediyelere yaplan katlma
pay ödemeleri gider olarak kaytlara intikal ettirilebilir mi?
CEVAP: Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6'nc maddesi uyarnca Kurumlar Vergisi, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri
safi kurum kazanc üzerinden hesaplanmaktadr. Bu bağlamda safi
kurum kazancnn tespitinde, Gelir
Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç
hakkndaki hükümleri uygulanmaktadr.
Diğer yandan Belediye Gelirleri
Kanunu’nun ‘Yol Harcamalarna
Katlma Pay' başlkl 86'nc maddesine göre;
"Belediyelerce veya belediyelere bağl müesseselerce aşağdaki
şekilde inşa, tamir ve genişletilmeye tabi tutulan yollarn iki tarafnda
bulunan veya başka bir yola çkş
olmamas dolaysyla bu yoldan
yararlanan gayrimenkullerin sahip-
lerinden Yol Harcamalarna Katlma Pay alnr.
- Yeni yol açlmas,
- Mevcut yollarn yüzde 40 nispetinde veya daha fazla genişletilmesi,
- Kaldrmsz ve bakmsz bulunan yollarn, kaldrm veya parke
kaldrm haline getirilmesi veya asfalt yaplmas, kaldrm veya şose
halindeki yollarn da parke, beton
veya asfalta çevrilmesi,
- Mevcut kaldrm veya parkelerin sökülüp yeniden düzenlenmesi,
Yollarn kaldrmlar da dahil olmak üzere (15) metreden fazla
genişliklerine düşen giderler, belediyelere ait olup harç payna konu
teşkil etmez.
İki ve daha fazla yol kenarnda
bulunan gayrimenkuller için asl
cepheyi teşkil eden yoldan düşen
pay tam, diğer yollara ait pay ise
yarm olarak hesaplanmaktadr.
Ayn kanunun ‘Kanalizasyon
Harcamalarna Katlma Pay' başlkl 87'nci maddesi uyarnca da "Belediyelerce ve belediyelere bağl
müesseselerce, belirlenen şekilde
kanalizasyon tesisi yaplmas halinde, bunlardan faydalanan gayrimenkullerin sahiplerinden, kanalizasyon harcamalarna katlma pay" alnmaktadr.
Dolaysyla mülkiyeti şirketinize
ait bulunan iş merkezinizin çevresinde belediyece yaplan yeni düzenlemeler için ödemiş bulunduğunuz katlma paynn gider olarak
kaytlarnza intikal ettirileceğine dair Gelir Vergisi Kanunu’nun 40'nc
maddesinde açk bir hüküm bulunmuyorsa da yapmş olduğunuz
ödemeler Belediye Gelirleri Kanunu gereği tarafnzdan ödenmesi
zorunlu bir bedel olduğundan, söz
konusu ödemeleri yapmş ve belgelendirmiş olmanz koşuluyla gider olarak kaytlarnza intikal ettirebilirsiniz.
128 / Eylül - Ekim 2010
mn ve uygulamaya ilişkin usul ve
esaslarn belirlemeye' Maliye Bakanlğ yetkili klnmştr.
soru cevap
soru - cevap
103
pratik bilgiler
B
pratik bilgiler
pratik bilgiler
Pratik bilgiler
MALİ TAKVİM (EKİM 2010)
16-30 Eylül 2010 Dönemi (I) Sayl Listedeki mallarn ÖTV beyan ve ödemesi
Eylül 2010 Dönemi BSMV ve Özel İletişim Vergisi beyan ve ödemesi
Eylül 2010 Dönemi II (Tescili olmayan), III ve IV S.L. ÖTV beyan ve ödemesi
Eylül 2010 Dönemi KKDF kesintisi bildirimi ve ödenmesi
Eylül 2010 İlan ve Reklam ile Şans Oyunlar Vergisi beyan ve ödemesi
Eylül 2010 Dönemine ait Stopajlarn ve Damga Vergisinin beyan
Eylül 2010 Dönemi SGK Aylk Prim ve Hizmet Belgelerinin verilmesi
Eylül 2010 Dönemine ait Katma Değer Vergisinin beyan
1-15 Ekim 2010 Dönemi (I) Sayl Listedeki mallarn ÖTV beyan ve ödemesi
Eylül 2010 Dönemi Stopajlarn ve Damga Vergisinin ödemesi
Eylül 2010 Dönemine ait Katma Değer Vergisinin ödemesi
Eylül 2010 Dönemi SGK (SSK ve Bağ-Kur) Prim Borçlarnn ödemesi
Eylül 2010 Dönemi İşsizlik Sigortas Prim Bildirgelerinin beyan ve ödemesi
Eylül 2010 Dönemi Ba ve Bs Formlarn verme süresi
11 Ekim
15 Ekim
15 Ekim
15 Ekim
20 Ekim
25 Ekim
25 Ekim
25 Ekim
25 Ekim
26 Ekim
26 Ekim
1 Kasm
1 Kasm
1 Kasm
128 / Eylül - Ekim 2010
ÜCRETLERLE İLGİLİ BİLGİLER (01.07.2010 – 31.12.2010)
16 yaşndan büyükler için asgari ücret – 760,50
SGK Primine Esas Taban ve Tavan Snrlar
16 yaşndan küçükler için asgari ücret – 648,00
Aylk Taban Snr: – 760,50 Aylk Tavan Snr: – 4.943,25
Asgari ücretten kesintiler
16 yaş +
Asgari ücrete göre işçilik maliyeti
760,50
Brüt Ücret
Asgari Ücret
760,50
148,30
Sigorta Primi İşçi Pay (%14)
Sigorta Primi İşveren Pay (%19.5)
106,47
15,21
İşsizlik Sigortas Primi (%1)
İşsizlik Sigortas İşveren Pay (%2)
7,61
924,01
Gelir Vergisi Matrah
Toplam Maliyet
646,42
Gelir Vergisi
96,96
Vergiden Müstesna Yemek Bedeli
10,00
Damga Vergisi
5,02
Vergiden istisna yurtiçi harcrah tavan
39,00
AGİ Tutar (Bekarlar için)
(-) 54,68
Kdem Tazminat Tavan
2.517,01
Kesintiler Toplam
216,06
Çocuk Yardm
15,21
Net Ücret
599,12
İşs. Sig. Kes.: İşçi - % 1; İşv. - % 2; Devlet - % 1
Aile Yardm (AÜ x 10)
76,05
104
50 VE DAHA FAZLA İŞÇİ ÇALIŞTIRAN İŞYERLERİNDE
ÇALIŞTIRMA ZORUNLULUĞU ORANLARI VE CEZALARI
Kamu işyeri
Özel Sektör işyeri
Çalştrmama Cezalar
Özürlü İşçi Çalştrma Oran
%4
%3
1.552,00
Eski Hükümlü Çalştrma Oran
%2
1.552,00
4/a (SSK) KAPSAMINDA SİGORTALILARIN PRİM ORANLARI (01.10.2008’den itibaren)
Sigorta Kolu
İşçi Pay (%) İşveren Pay (%) Toplam (%)
Ksa Vadeli Sigorta Kollar Prim Oran
1 – 6,5
1 – 6,5
(İş Kazas ve Meslek Hastalklar Primi)
Malullük, Yaşllk ve Ölüm Sigortalar Prim Oran
9
11
20
Malullük, Yaşllk ve Ölüm Sigortalar Prim Oran
9
12 - 14
21 - 23
(Fiili Hizmet Süresi Zamm Uygulanan İşyerleri İçin)
Genel Sağlk Sigortas Prim Oran
5
7,5
12,5
Toplam
14
19,5 - 28
33,5 - 42
B
pratik bilgiler
4/b (Bağ-Kur) KAPSAMINDA SİGORTALILARIN PRİM ORANLARI (01.10.2008’den itibaren)
Sigorta Kolu
Toplam (%)
Ksa Vadeli Sigorta Kollar Prim Oran
1 – 6,5
(İş Kazas ve Meslek Hastalklar Primi)
Malullük, Yaşllk ve Ölüm Sigortalar Prim Oran
20
Genel Sağlk Sigortas Prim Oran
12,5
Toplam
33,5 - 39
pratik bilgiler
pratik bilgiler
4/c (Devlet Memurlar) KAPSAMINDA SİGORTALILARIN PRİM ORANLARI (01.10.2008’den itibaren)
Sigorta Kolu
İşçi Pay (%) İşveren Pay (%)
Toplam (%)
Ksa Vadeli Sigorta Kollar Prim Oran
1 – 6,5
1 – 6,5
(İş Kazas ve Meslek Hastalklar Primi)
Malullük, Yaşllk ve Ölüm Sigortalar Prim Oran
9
11
20
Malullük, Yaşllk ve Ölüm Sigortalar Prim Oran
9
14,33 - 21
23,33 - 30
(Fiili Hizmet Süresi Zamm Uygulanan İşyerleri İçin)
Genel Sağlk Sigortas Prim Oran
5
7,5
12,5
Toplam
14
19,5 - 35
33,5 - 49
İSTEĞE BAĞLI SİGORTALILARIN PRİM ORANLARI (01.10.2008’den itibaren)
Sigorta Kolu
Toplam (%)
Malullük, Yaşllk ve Ölüm Sigortalar Prim Oran
20
Genel Sağlk Sigortas Prim Oran
12
Toplam
32
4/b (Bağ-Kur) KAPSAMINDA ÇALIŞAN EMEKLİLERİN SGDP ORANLARI (01.10.2008’den itibaren)
2008 Y2009 Y2010 Y- 2011’den
SGDP Kesintisine Tabi Emekli Aylğ
lnda (%)
lnda (%)
lnda (%) İtibaren (%)
4/b Sigortallarna ilgili yl Ocak aynda ödenen en yüksek yaşllk
aylğn geçmemek üzere, emekli aylğ üzerinden
12
13
14
15
SS ve GSS KANUNU’NA GÖRE UYGULANACAK İDARİ PARA CEZALARI (TL)
( 01.07.2010 – 31.12.2010)
Sigortal işe giriş bildirgesini süresinde ve Kurumca belirlenen şekle ve usule uygun vermeyenler
hakknda, her bir sigortal için aylk asgari ücret tutarnda
Sigortal işe giriş bildirgesinin verilmediğinin, mahkeme kararndan veya Kurumun denetim ve
kontrol ile görevli memurlarnca ya da diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarnca yaplan tespitlerden veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alnan bilgi ve belgelerden anlaşlmas halinde, her bir sigortal için aylk asgari ücretin iki
kat tutarnda
Sigortal işe giriş bildirgesinin verilmediğinin, bir yl içinde ikinci kez mahkeme kararndan veya Kurumun denetim ve kontrol ile görevli memurlarnca ya da diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarnca yaplan tespitlerden veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alnan bilgi ve belgelerden anlaşlmas halinde, her bir sigortal için aylk
asgari ücretin beş kat tutarnda
760,50
1.521,00
128 / Eylül - Ekim 2010
4/a (SSK) KAPSAMINDA ÇALIŞAN EMEKLİLERİN SGDP ORANLARI (01.10.2008’den itibaren)
İşçi Pay (%)
İşveren Pay (%)
Toplam (%)
Çalşlan işin iş kazas ve meslek hastalğ
7,5
23,5 - 29
31 – 36,5
prim oranna göre
3.802,50
105
pratik bilgiler
B
pratik bilgiler
pratik bilgiler
Sigortal işe giriş bildirgesinin, mahkeme kararna, Kurumun denetim ve kontrol ile görevli memurlarnca yaplan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarnca yaplan soruşturma, denetim ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alnan belgelere istinaden düzenlenenler hariç olmak
üzere, yasal süresinden sonra ilgililerce kendiliklerinden verilmesi halinde, her bir sigortal için asgari
ücretin üçte ikisi tutarnda
507,00
GSS giriş bildirgesini süresinde ve Kurumca belirlenen şekle ve usule uygun vermeyenler hakknda,
her bir sigortal için aylk asgari ücret tutarnda
760,50
İşyeri bildirgesini yasal süresinde Kurumca belirlenen şekle ve usule uygun vermeyenlere:
- Kamu idareleri ile bilanço esasna göre defter tutmak zorunda olanlar için asgari ücretin üç kat
tutarnda
2.281,50
- Diğer defterleri tutmak zorunda olanlar için asgari ücretin iki kat tutarnda
1.521,00
- Defter tutmakla yükümlü olmayanlar için asgari ücret tutarnda
760,50
İşyeri bildirgesini, mahkeme kararna, Kurumun denetim ve kontrol ile görevli memurlarnca yaplan
tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarnca yaplan soruşturma, denetim ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alnan belgelere istinaden düzenlenenler hariç olmak üzere yasal
süresinden sonra ilgililerce kendiliklerinden verilmesi halinde, yukardaki cezalar üçte iki orannda uygulanr.
128 / Eylül - Ekim 2010
Aylk prim ve hizmet belgesini süresinde ve Kurumca belirlenen şekil ve usulde vermeyenlere her bir
fiil için:
106
- Belgenin asl olmas halinde aylk asgari ücretin iki katn (1.521,00 TL’yi) geçmemek üzere,
belgede kaytl sigortal says başna aylk asgari ücretin beşte biri tutarnda
152,10
- Belgenin ek olmas halinde aylk asgari ücretin iki katn (1.521,00 TL’yi) geçmemek üzere, her
bir ek belgede kaytl sigortal says başna aylk asgari ücretin sekizde biri tutarnda
95,06
- Ek belgenin sigortallarn otuz günden az çalştğn gösteren bilgi ve belgelerin süresi içinde verilmemesi veya verilen bilgi ve belgelerin Kurumca geçerli saylmamasna bağl olarak Kurumca
re’sen düzenlenmesi halinde aylk asgari ücretin iki katn (1.521,00 TL’yi) geçmemek üzere,
her bir ek belgede kaytl sigortal says başna aylk asgari ücretin yars tutarnda
380,25
- Belgenin mahkeme karar, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarnca yaplan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarnca yaplan soruşturma, denetim ve
incelemeler neticesinde ya da bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla
kurulan kurum ve kuruluşlardan alnan bilgi ve belgelerden hizmetleri veya kazançlar kuruma
bildirilmediği veya eksik bildirildiği anlaşlan sigortallarla ilgili olmas halinde, belgenin asl veya
ek nitelikte olup olmadğna, işverence düzenlenip düzenlenmediğine baklmakszn, aylk asgari
ücretin iki kat tutarnda
1.521,00
Kurumun defter ve belge incelemeye yetkili denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlar tarafndan
veya SMMM ile YMM’lerce düzenlenen raporlara istinaden kuruma bildirilmediği tespit edilen eksik
işçilik tutarnn mal edildiği her bir ay için, aylk asgari ücretin iki kat tutarnda
1.521,00
İşyeri defter, kayt ve belgelerinin Kurumun denetim ve kontrol memurlarnca incelenmek üzere
Kurumca yaplan yazl ihtara rağmen 15 gün içinde mücbir sebep olmakszn tam olarak ibraz
edilmemesi veya defterlerin tasdiksiz olmas halinde:
- Bilanço esasna göre defter tutmakla yükümlü olanlar için aylk asgari ücretin oniki kat tutarnda
9.126,00
- Diğer defterleri tutmakla yükümlü olanlar için aylk asgari ücretin alt kat tutarnda
4.563,00
- Defter tutmakla yükümlü olmayanlar için aylk asgari ücretin üç kat tutarnda
2.281,50
Defter ve belgelerin tümünü verilen süre içinde ibraz etmekle birlikte, defter kaytlarnn geçersiz saylmas halinde, geçersizlik hallerinin gerçekleştiği her bir takvim ay için:
- Bilanço esasna göre defter tutmakla yükümlü olanlar için, asgari ücretin oniki katn (9.126,00
TL’yi) aşmamak üzere aylk asgari ücretin yars tutarnda
380,25
- Diğer defterleri tutmakla yükümlü olanlar için, asgari ücretin alt katn (4.563,00 TL’yi) aşmamak
üzere aylk asgari ücretin yars tutarnda
380,25
B
pratik bilgiler
- Defter tutmakla yükümlü olmayanlar için, asgari ücretin üç katn (2.281,50 TL’yi) aşmamak üzere aylk asgari ücretin yars tutarnda
380,25
Bilanço esasna göre defter tutulmas gerekirken işletme hesab esasna göre defter tutulmas
halinde, aylk asgari ücretin oniki kat tutarnda
9.126,00
Geçersiz saylan her bir ücret tediye bordosu için aylk asgari ücretin yars tutarnda
pratik bilgiler
pratik bilgiler
380,25
İşyeri defter, kayt ve belgelerinin ibraz süresi geçirildikten sonra ibraz edilmesi halinde geçersizlik fiilleri için ayrca idari para cezas uygulanmakszn:
9.126,00
4.563,00
- Defter tutmakla yükümlü olmayanlar için, aylk asgari ücretin üç kat tutarnda
2.187,00
Asgari işçilik uygulamas ile ilgili olarak Kurumca istenilecek bilgileri ve belgeleri yazl olarak
en geç bir ay içinde vermeyen kamu idareleri, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan kurum ve
kuruluşlar ile bankalara, aylk asgari ücretin iki kat tutarnda
1.458,00
Aylk prim ve hizmet belgesinin işyerine aslmamas halinde, aylk asgari ücretin iki kat tutarnda
1.458,00
Kendi mevzuatlarna göre kayt ve tescilini yaptklar 4/b (Bağ-Kur) kapsamndaki sigortallar için sigortal işe giriş bildirgesi düzenleyerek Kuruma vermeyen kurum ve kuruluşlar ile tüzel kişilere aylk asgari ücret tutarnda
729,00
Faaliyetinin sona erdiğini bildiren 4/b sigortallarn Kuruma bildirmeyen kuruluşlar ve vergi daireleri ile kendilerine, aylk asgari ücret tutarnda
729,00
Vazife malûllüğüne sebep olan olay süresi içinde Kuruma bildirmeyen kamu idarelerine, aylk asgari
ücret tutarnda
729,00
İhale yolu ile yaptrdklar her türlü işleri üstlenenleri ve bunlarn adreslerini süresi içinde Kuruma
bildirmeyen kamu idareleri ile döner sermayeli kuruluşlara ve 5411 sayl Bankaclk Kanunu kapsamndaki kuruluşlara, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlara, aylk asgari ücret tutarnda
729,00
Kurumca belirlenecek işlemlerde, işlem yaptğ kişilerin sigortallk bakmndan tescilli olup olmadğn kontrol edip, sigortasz olduğunu tespit ettiği kişileri Kuruma bildirmeyen kamu idareleri ile
bankalara, sigortal başna aylk asgari ücretin onda biri tutarnda
72,90
Şirket kuruluşu aşamasnda, çalştracağ sigortal saysn ve bunlarn işe başlama tarihini Ticaret sicili memurluklarna bildiren işverenlerin, bu bildirimlerini süresinde Kuruma bildirmeyen
Ticaret sicili memurluklarna, her bir bildirim yükümlülüğü için aylk asgari ücret tutarnda
729,00
Yap ruhsat ve diğer tüm ruhsat veya ruhsat niteliği taşyan işlemlerine ilişkin bilgi ve belgeler ile varsa bunlarn verilmesine esas olan istihdama ilişkin bilgileri, süresinde Kuruma bildirmeyen valilikler,
belediyeler ve ruhsat vermeye yetkili diğer kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine, her bir bildirim yükümlülüğü için aylk asgari ücret tutarnda
729,00
Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarnn 5510 sayl Kanun’dan doğan inceleme
ve soruşturma görevlerini yerine getirmeleri srasnda görevlerini yapmasna engel olan işverenler, sigortallar, işyeri sahipleri ve bu işle ilgili diğer kişilere, aylk asgari ücretin beş kat tutarnda
3.645,00
Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarnn görevlerini yapmasn engellemek amacyla
cebir ve tehdit kullanan işverenler, sigortallar, işyeri sahipleri ve bu işle ilgili diğer kişilere, aylk asgari
ücretin on kat tutarnda
7.290,00
5510 sayl SS ve GSS Kanunu’nun 100. maddesi kapsamnda Kurum tarafndan istenen bilgi ve belgeleri belirlenen süre içinde mücbir sebep olmakszn vermeyen kamu idareleri, bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlar ile diğer gerçek ve tüzel kişiler hakknda, aylk asgari ücretin beş kat tutarnda
3.645,00
5510 sayl SS ve GSS Kanunu’nun 100. maddesi kapsamnda Kurum tarafndan istenen bilgi ve belgeleri geç veren kamu idareleri, bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlar ile diğer gerçek ve tüzel kişiler hakknda, aylk asgari ücretin iki kat tutarnda
1.458,00
128 / Eylül - Ekim 2010
- Bilanço esasna göre defter tutmakla yükümlü olanlar için, aylk asgari ücretin oniki kat tutarnda
- Diğer defterleri tutmakla yükümlü olanlar için, aylk asgari ücretin alt kat tutarnda
107
128 / Eylül - Ekim 2010
pratik bilgiler
B
108
pratik bilgiler
pratik bilgiler
4857 SAYILI İŞ KANUNU’NA GÖRE UYGULANACAK PARA CEZALARI (01.01.2010’dan İtibaren)
Kanun
Mad.
3/1-2
Ceza
Mad.
98
3/2
98
3, 85
98
5
7
8
14
28
29
30
30
99/a
99/a
99/b
99/b
99/c
100
101
101
32
102/a
32
102/a
39
37
38
102/a
102/b
102/b
52
102/b
41
102/c
56
57
103
103
59
103
60
103
63
64
68
104
104
104
69
104
71
72
104
104
73
104
74
104
75
76
77
104
104
105/c
78
105/a
78
105/c
Cezay Gerektiren Fiil
İşyeri bildirim yükümlülüğüne aykr davranş (çalştrlan her işçi için)
İş Kanunu’nun 3. maddesinin ikinci fkrasnda tanmlanan işyerinin muvazaal olarak bildirilmesi (asl işveren ile alt işveren için ayr ayr)
Ağr ve tehlikeli iş kapsamndaki işyerinin bildirim yükümlülüğüne aykr davranmak
(çalştrlan her işçi için)
İşçilere eşit davranma ilkesine uyulmayan her işçi için
Geçici iş ilişkisi hükümlerine aykr davranlan her işçi için
Çalşma koşullarna ilişkin belge verilmeyen her işçi için
Çağr üzerine çalşma usulüne ilişkin hükümlere uyulmayan her işçi için
Çalşma belgesi verilmeyen veya belgesine yanlş bilgi yazlan her işçi için
Toplu işten çkarma hüküm. aykr davranarak işten çkarlan her bir işçi için
Çalştrlmayan her özürlü ve çalştrlmayan her ay için
Çalştrlmayan her eski hükümlü ve çalştrlmayan her ay için
Ücret ile Kanundan veya TİS’den veya iş sözleşmesinden doğan ücretin kasten
ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde her işçi ve her ay için
Ücret, prim, ikramiye vb. her çeşit istihkakn zorunlu tutulduğu halde özel olarak
açlan banka hesabna ödenmemesi halinde her işçi ve har ay için
Asgari ücret ödenmeyen veya eksik ödenen her işçi ve her ay için
Ücret hesap pusulas düzenlememek
Yasaya aykr olarak ücret kesme cezas vermek
Yüzde usulü uygulanan işyerlerinde, her hesap pusulasnn genel toplamn gösteren belgeyi işçilerin seçtiği temsilciye vermemek
Fazla çalşma ücreti ödenmeyen, hak ettiği serbest zaman alt ay içinde kullandrlmayan, onay alnmadan fazla çalştrlan her bir işçi için
Yllk ücretli izni yasaya aykr olarak bölünen her işçi için
Yllk izin ücretini yasaya aykr şekilde veya eksik ödenen her işçi için
İş sözleşmesinin sona ermesinde kullanlmadğ iznin ücreti ödenmeyen her bir işçi
için
İzin yönetmeliğine aykr olarak izin kullandrlmayan veya eksik kullandrlan her
işçi için
Çalşma sürelerine ve buna ilişkin yönetmelik hükümlerine uymamak
Telafi çalşmasna ilişkin yasa hüküm. uyulmadan çalştrlan her işçi için
Ara dinlenmelerini yasa hükmüne göre uygulamamak
İşçileri geceleri 7,5 saatten fazla çalştrmak, gece ve gündüz postalarn değiştirmemek
Çalştrma yaş ve çocuklar çalştrma yasağ hüküm. aykr davranmak
18 yaşn doldurmamş erkek ve her yaştaki kadnlar yer ve su altnda çalştrmak
Gece çalştrma yasağna ilişkin kanun ve yönetmelik hükümlerine aykr davranmak
Doğum öncesi ve sonras sürelerde kadnlar çalştrmak veya ücretsiz izin vermemek
İşçi özlük dosyalarn düzenlememek
Çalşma sürelerine ilişkin yönetmelik hükümlerine uymamak
İş sağlğ ve iş güvenliğinin gerektirdiği koşullara uymamak
İş sağlk ve güvenliği yönetmelik hüküm. göre alnmayan her iş sağlğ ve güvenliği
önlemi için (alnmayan önlemler için izleyen her ay ayn miktarda)
İşletme belgesi almadan işyeri açmak veya belgelendirilmesi gereken işler veya
ürünler için belge almamak
Ceza Miktar (TL)
114
11.446
1.144
100
100
100
100
100
411
1.552
1.552
114
114
114
411
411
411
204
204
204
204
204
1.034
204
1.034
1.034
1.034
1.034
1.034
1.034
1.034
1.034
1.144
228
1.144
B
pratik bilgiler
Faaliyeti durdurulan işi izin almadan devam ettirmek veya kapatlan işyerini izinsiz
açmak
İş sağlğ ve iş güvenliği kurullarnn kurulmas ve çalştrmas ile ilgili hükümlere
80
105/c aykr davranmak, iş sağlğ ve iş güvenliği kurullarnca alnan kararlar uygulamamak
İşyeri sağlk ve güvenlik birimi oluşturma, işyeri hekimi ile diğer sağlk personeli gö81
105/c revlendirme, iş güvenliği uzman olan mühendis veya teknik eleman görevlendirme
yükümlülüğünü yerine getirmemek
Ağr ve tehlikeli işlerde çalştrlan 16 yaşndan küçük her işçi ve yönetmelikte gös85
105/d
terilen yaş kaytlarna aykr çalştrlan her işçi için
Ağr ve tehlikeli işlerde çalştrlan çalştğ işle ilgili mesleki eğitim almamş her işçi
85
105/d
için
86
105/b Sağlk raporu alnmadan ağr ve tehlikeli işlerde çalştrlan her bir işçi için
87
105/b Sağlk raporu alnmayan 18 yaşndan küçük her bir işçi için
88
105/c Gebe veya çocuk emziren kadnlar hakkndaki yönetmeliğe uymamak
89
105/c İş Kanununa göre çkarlan çeşitli yönetmeliklere aykr davranmak
90
106
İş-kur’dan izin almakszn iş ve işçi bulma faaliyetinde bulunmak
İş müfettişlerinin davetine gelmemek, ifade ve bilgi vermemek, gerekli belge ve de92/2 107/1-a
lilleri göstermemek, kendilerine gerekli kolaylğ göstermemek
İş müfettişleri tarafndan ifade ve bilgilerine başvurulan işçilere telkinde bulunmak,
96/1 107/1-b
işçileri gerçeği saklamaya sevk etmek veya zorlamak
İşçilerin gerçeğe aykr haberler vererek işvereni gereksiz işlemlerle uğraştrmalar
96/2 107/1-b veya haksz yere kötü duruma düşürmeleri, denetim ve teftişin yaplmasn güçleştirmeleri, kötü niyetli davranşlarda bulunmalar
İş müfettişlerinin teftiş ve denetim görevlerini yapmalarn ve sonuçlandrmalarn
107/2
107/2
engellemek
İdari para cezas miktarlar; (2010 ylnda %2,2 Yeniden Değerleme orannda artrlmştr )
79
105/c
AYLIK SAKATLIK İNDİRİMİ TUTARLARI (01.01.2010’dan itibaren)
I. Derece Sakatlar (Çalşma gücünün asgari % 80’ini kaybetmiş olanlar)
II. Derece Sakatlar (Çalşma gücünün asgari % 60’n kaybetmiş olanlar)
III. Derece Sakatlar (Çalşma gücünün asgari % 40’n kaybetmiş olanlar)
1.144
1.144
pratik bilgiler
pratik bilgiler
1.144
1.144
572
228
228
1.144
1.144
11.446
9.157
9.157
9.157
9.157
680 TL
330 TL
160 TL
BAZI ÖNEMLİ ORAN VE MAKTU HADLER
Reeskont işlemlerinde iskonto oran (22.12.2009’dan itibaren) ........ % 15
Avans işlemlerinde faiz oran (22.12.2009’dan itibaren) ................... % 16
2008 yl için uygulanacak Yeniden Değerleme Oran ....................... % 12
2009 yl için uygulanacak Yeniden Değerleme Oran ................. % 2,2
2009 ylnda uygulanacak Enflasyon İndirimi Oran ......................... % 16,7
Fatura kullanma mecburiyetinin alt snr ......................................... 680 TL
Amortismana tabi iktisadi kymetleri gider yazabilme snr ............ 680 TL
Konut istisnas tutar (2009 yl için) ............................................... 2.600 TL
Konut istisnas tutar (2010 yl için) .......................................... 2.600 TL
Bankalar araclğyla yaplmas zorunlu tahsilat ve tediye snr 8.000 TL
Zam ve Faiz Oranlar Aylk
% 1,95
Gecikme zamm
% 1,95
Pişmanlk zamm
% 1,95
Gecikme faizi
% 1,58
Tecil faizi oran
Ay kesirlerine isabet eden
Gecikme Zamm günlük olarak hesaplanr
GEÇİCİ VERGİ ORANLARI
Gelir vergisi
% 15
Kurumlar vergisi
% 20
128 / Eylül - Ekim 2010
BİRİNCİ SINIF TÜCCAR OLMA HADLERİ (01.01. 2010’dan itibaren)
1. Mal alm satm işiyle uğraşanlar için, almlarn 120.000.TL ve satşlarn 170.000 TL’yi aşanlar
2. Hizmet işiyle uğraşanlar için, elde ettikleri gayrisafi iş haslat 68.000 TL’yi aşanlar
1. ve 2.’deki işlerle uğraşanlar için, iş haslatnn 5 kat ile satşlarn toplam 120.000 TL’yi aşanlar
109
128 / Eylül - Ekim 2010
pratik bilgiler
B
110
pratik bilgiler
pratik bilgiler
GELİR VERGİSİ STOPAJ ORANLARI
Ödemenin Türü
TİCARİ KAZANÇLAR
• Yllara yaygn inşaat ve onarm işi yapanlara
ödenen istihkak bedellerinden .......................
• Mallar kap kap dolaşarak tüketiciye satanlara bu faaliyetleriyle ilgili olarak yaplan
komisyon, prim ve benzeri ödemelerden ….
• Baş bayiler hariç olmak üzere Milli Piyango
İdaresince çkarlan biletleri satanlara yaplan komisyon, prim ve benzeri ödemelerden ...............................................................
• PTT acenteliği yapanlara, bu faaliyetleri
nedeniyle ödenen komisyon bedeli üzerinden ………………………………….………..
• Vergiden muaf esnafa yaplan ödemelerden
- Havlu, çarşaf, çorap, hal, kilim, dokuma
mamulleri, örgü, dantel, her nevi nakş işleri
ve her nevi turistik eşya, hasr, sepet, süpürge, paspas, frça, yapma çiçek ve benzeri emtia bedelleri veya bu emtiann imalinde ödenen hizmet bedelleri üzerinden .....
- Hurda almlar için ........................................
- Diğer mal almlar için ..................................
- Diğer hizmet almlar (mal ve hizmet karşk)
için ……………………….………………...…
ZİRAİ KAZANÇLAR
• Ticaret borsalarna tescil edilmeden
- Çiftçilerden alnan bitkisel ürün satş bedellerinden …………………….…………………
- Çiftçilerden alnan hayvan ve hayvan ürünleri satş bedellerinden .................................
• Ticaret borsalarna tescil ettirilerek
- Çiftçilerden alnan bitkisel ürün satş bedellerinden ……………………………………….
- Çiftçilerden alnan hayvan ve hayvan ürünleri satş bedellerinden .................................
• Zirai faaliyet kapsamnda Orman İdaresine
karş sunulan hizmetler ………………..……
• Zirai faaliyet kapsamnda diğer hizmetler için ................................................................
• Çiftçilere yaplan doğrudan gelir desteği ve
alternatif ürün ödemeleri için ......................
Oran
%3
% 20
% 20
% 20
%2
%2
%5
% 10
%4
%2
%2
%1
%2
%4
%0
ÜCRETLER
GVK,
• Ücretlerden (istisnadan fayd. hariç) ............. md. 103
• TJK’ca organize edilen yarşmalara katlan
atlarn jokey, jokey yamaklar ve antrenörlerine ödenen ücretlerden ………………….… % 20
• Sporculara ücret olarak yaplan ödemelerden;
- En üst ligdekiler için ………………..….……. % 15
- En üst alt ligdekiler için ………………..……
- Diğer liglerdekiler için ………………….……
- Milli sporculara uluslararas müsabakalara
katlmalar karşlğnda yaplan ödemelerden …………………………………………....
SERBEST MESLEK KAZANÇLARI
• Telif niteliğindeki ödemelerden ....................
• Telif niteliğinde olmayan ödemelerden (noterlere yaplan ödemeler hariç) ....................
• Dar mükellefiyete tabi olanlara telif ve patent haklarnn satş dolaysyla yaplan ödemelerden ................................................
GAYRİMENKUL SERMAYE İRATLARI
• Normal kira ödemelerinden .........................
• Vakf ve derneklere ait gayrimenkullerin kiralanmas karşlğ bunlara yaplan kira ödemelerinden ………………………..……..
• Kooperatiflere ait gayrimenkullerin kiralanmas karşlğnda bunlara yaplan kira ödemelerinden ...................................................
MENKUL SERMAYE İRATLARI
• Tam mükellefler tarafndan elde edilen;
- Devlet tahvili ve Hazine bonosu faizleri ile
Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklğ İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çkarlan
menkul kymetlere sağlanan gelirlerden ….
- Diğerlerinden ………………………..………
* Dar mükellefler tarafndan elde edilen yukardaki yatrm araçlar gelirlerinden………….
• Mevduat Faizlerinden ………………………..
• Faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kar
paylar ile kar - zarar ortaklğ belgesi karşlğ
ödenen kar paylarndan ….……………….…
• Repo gelirleri ................................................
• Sermaye Piyasas Kanununa göre kurulan
menkul kymet yatrm fonlar ve yatrm ortaklklar kazançlar üzerinden ………….…..
• Menkul kymet yatrm fonlar ve ortaklklarnn portföy işletmeciliğinden; risk sermayesi veya gayrimenkul yatrm fonlar ve ortaklklarnn kazançlarndan …………………
• Tam mükellef kurumlar tarafndan tam veya
dar mükellef gerçek kişiler ile GV ve KV’den
muaf mükelleflere dağtlan kâr paylarndan
(kârn sermayeye eklenmesi kâr dağtm
saylmaz) ......................................................
• Bireysel emeklilik sisteminden;
- 10 yl süreyle prim ödemeden ayrlanlardan
- 10 yl süreyle prim ödemiş, ancak emeklilik
hakk kazanmadan ayrlanlardan ...................
- Emeklilik hakk kazananlar ve zorunlu haller
nedeniyle ayrlanlara yaplan ödemelerden .
% 10
%5
%5
% 17
% 20
% 20
% 20
% 20
% 20
%0
% 10
%0
% 15
% 15
% 15
%0
% 15
% 15
% 15
% 10
%5
B
pratik bilgiler
pratik bilgiler
pratik bilgiler
KVK Md. 15’E GÖRE STOPAJ ORANLARI
(TAM MÜKELLEFLERLE İLGİLİ)
Ödemenin Türü
1. Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara
göre birden fazla takvim ylna yaygn inşaat
ve onarm işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yaplan hakediş ödemelerinden ……………...…………………………..
2. Kooperatiflere ait taşnmazlarn kiralanmas
karşlğnda bunlara yaplan kira ödemelerinden .................................................................
3. Her nevi Tahvil ve Hazine Bonosu Faizi ile
TOKİ ve Öİ Menkul Kymet Gelirleri;
- Devlet tahvili ve Hazine bonosu faizleri ile
TOKİ ve Özelleştirme İdaresince çkarlan
menkul kymetlere sağlanan gelirlerden ....
- Diğerlerinden ……………………………...…
4. Mevduat faizlerinden ....................................
5. Katlm bankalar tarafndan katlma hesab
karşlğnda ödenen kâr paylarndan ................
6. Kâr ve zarar ortaklğ belgesi karşlğ ödenen kâr paylarndan ..........................................
7. Her nevi Tahvil ve Hazine Bonosu Faizi ile
TOKİ ve Öİ Kymet Gelirlerinin Geri Alm veya Satm Taahhüdü (Repo) Gelirlerinden …..
8. Vergiden muaf kurumlara dağtlan (kârn
sermayeye eklenmesi kâr dağtm saylmaz)
aşağda belirtilen gelirlerden;
- Her nevi hisse senedi kar paylarndan .........
- İştirak hisselerinden doğan kazançlardan …..
- Kurumlarn idare meclisi ve üyelerine verilen kar paylar ……………………………….
9. Türkiye'de kurulu (emeklilik yatrm fonlar
hariç) menkul kymetler fonu ve menkul ky-
Oran
%3
% 20
%0
% 10
% 15
%15
% 15
% 15
% 15
% 15
% 15
metler ortaklklar kazançlar üzerinden dağtlsn veya dağtlmasn;
- Menkul kymetler yatrm fonlarnn veya ortaklklarnn portföy işletmeciliğinden doğan
kazançlar .......................................................
- Portföyü Türkiye'de kurulu borsalarda işlem
gören altn ve kymetli madenlere dayal yatrm fonlar veya ortaklklarnn portföy işletmeciliğinden doğan kazançlar …………...….
- Girişim sermayesi yatrm fonlar veya ortaklklarnn kazançlar ........................................
- Gayrimenkul yatrm fonlar veya ortaklklarnn kazançlar ………………………………….
- Konut finansman fonlar ile varlk finansman
fonlarnn kazançlar .......................................
- Menkul kymetler yatrm fonlarnn veya ortaklklarnn GVK. geç. md. 67/1,2,3,4. bentlerinde belirtilen gelirleri .................................
• Menkul kymet ve diğer sermaye piyasas araçlarnn elden çkarlmas veya elde tutulmasndan kaynaklanan dönemsel getiriler üzerinden (Bankalar ve arac kurumlar tarafndan menkul kymet veya sermaye piyasas
araçlarndan takvim ylnn üçer aylk dönemleri itibaryla yaplacak kesinti);
- Alm satmna araclk ettikleri menkul kymetler
ile diğer sermaye piyasas araçlarnn alş ve
satş bedelleri arasndaki fark üzerinden .........
- Almna araclk ettikleri menkul kymet veya
diğer sermaye piyasas araçlarnn itfas halinde alş bedeli ile itfa bedeli arasndaki fark
üzerinden .......................................................
- Menkul kymet veya diğer sermaye piyasas
araçlarnn tahsiline araclk ettikleri dönemsel getirileri üzerinden ....................................
- Araclk ettikleri menkul kymet veya diğer
sermaye piyasas araçlarnn ödünç işlemlerinden sağlanan gelirler ………………………
- Tam mükellef kurumlara ait İMKB’de işlem
gören bir yldan ksa süre elde tutulan hisse
senetlerinden .................................................
- Portföyünün en az %51’i İMKB’de işlem gören hisse senetlerinden oluşan yatrm fonlarnn bir yldan ksa süre elde tutulan katlma
belgelerinin elden çkartlmasndan sağlanan
gelirler ............................................................
- Vadeli işlem ve sözleşmelerden doğan kazançlar ...........................................................
• - Menkul kymet veya sermaye piyasas aracnn elden çkarlmasndan kaynaklanan gelirleri üzerinden ..............................................
%0
%0
%0
%0
%0
%0
% 10
% 10
% 10
% 10
%0
% 10
%0
%0
128 / Eylül - Ekim 2010
DİĞER KAZANÇ VE İRATLAR
• Tam mükellef kurumlara ait İMKB’de işlem
gören ve bir yldan ksa süreyle elde tutulan
hisse senetlerinin (Gayrimenkul ve menkul
kymet yatrm ortaklklar hisse senetleri
dahil) elden çkarlmasndan sağlanan kazançlar …………………………………….….
%0
• Vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinden
elde edilen gelirlerden …….………………… % 0
• Her nevi tahvil ve Hazine bonolarnn
(eurobondlar hariç) elden çkarlmasndan
sağlanan kazançlardan ……………………... % 10
• Menkul kymet yatrm fonu katlma belgelerinin ilgili fona iadesinden sağlanan gelirler . % 10
* Dar mükellefler tarafndan elde edilen yukardaki yatrm araçlar gelirlerinden ................... % 0
111
128 / Eylül - Ekim 2010
pratik bilgiler
B
112
pratik bilgiler
pratik bilgiler
KVK Md. 30’A GÖRE STOPAJ ORANLARI
(DAR MÜKELLEFLERLE İLGİLİ)
Ödemenin Türü
1. Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim ylna yaygn
inşaat ve onarm işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yaplan hakediş
ödemelerinden .............................................
2. Serbest Meslek Kazançlarndan;
- Petrol arama faaliyetleri dolaysyla sağlanacak kazançlardan ...............................
- Diğerlerinden .............................................
3. Gayrimenkul Sermaye İratlarndan;
- Finansal kiralama kapsamndaki faaliyetlerden ………………………………………
- Diğerlerinden ............................................
4. Her nevi Tahvil ve Hazine Bonosu Faizi ile
TOKİ ve Öİ Menkul Kymet Gelirleri;
- Devlet tahvili ve Hazine bonosu faizleri ile
TOKİ ve Özelleştirme İdaresince çkarlan
menkul kymetlere sağlanan gelirlerden ...
- Diğerlerinden ……………………………..…
5. Her nevi alacak faizlerinden;
- Yabanc devletler, uluslararas kurumlar
veya yabanc banka ve kurumlardan alnan her türlü krediler için ödenecek faizlerden (katlm bankalarnn yurt dşndan
sağladklar fonlar ve benzeri kaynaklar
için ödedikleri kâr paylar dahil) ..................
- Bankalarn ikincil sermaye benzeri kredileri
ile yurt dşnda menkul kymetleştirme yöntemiyle temin ettikleri kredilerinin faizlerinden …………………………………………..
- Katlm Bankalarnn mal tedarikinden kaynaklanan vade farklar üzerinden …………
- Diğerlerinden ..............................................
6. Mevduat faizlerinden ...................................
7. Her çeşit senetlerin skonto bedellerinden ..
8. Katlm bankalar tarafndan katlma hesab karşlğnda ödenen kâr paylarndan ..
9. Kâr ve zarar ortaklğ belgesi karşlğ
ödenen kâr paylarndan …………………….
10. Her nevi Tahvil ve Hazine Bonosu Faizi
ile TOKİ ve Öİ Kymet Gelirlerinin Geri Alm
veya Satm Taahhüdü (Repo) Gelirlerinden .
11. Ticari veya zirai kazanca dahil olup olmadğna baklmakszn telif, imtiyaz, ihtira,
işletme, ticaret unvan, marka ve benzeri
gayrimaddi haklarn satş, devir ve temliki
karşlğnda nakden veya hesaben ödenen
veya tahakkuk ettirilen bedeller üzerinden
12. Tam mükellef kurumlar tarafndan, Türkiye'de bir iş yeri veya daimi temsilci araclğyla kâr pay elde edenler hariç olmak
üzere dar mükellef kurumlara veya kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere
dağtlan kâr paylar üzerinden ……………..
Oran
%3
%5
% 20
%1
% 20
%0
% 10
%0
%1
%5
% 10
% 15
% 10
% 15
13. Türkiye'de iş yeri ve daimi temsilcisi bulunmayan mükelleflerin, yetkili makamlarn
izniyle açlan sergi ve panayrlarda yaptklar ticari faaliyetlerden elde ettikleri kazançlardan ……………………………………
14. Yllk veya özel beyanname veren dar
mükellef kurumlarn, indirim ve istisnalar
düşülmeden önceki kurum kazancndan,
hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten
sonra kalan ksmdan ana merkeze aktardklar tutar üzerinden ………………………
• Bakanlar Kurulunca “vergi cenneti” ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara nakden veya hesaben yaplan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödeme
üzerinden.........................................................
• Menkul kymet ve diğer sermaye piyasas
araçlarnn elden çkarlmas veya elde tutulmasndan kaynaklanan dönemsel getiriler üzerinden (Bankalar ve arac kurumlar
tarafndan menkul kymet veya sermaye piyasas araçlarndan takvim ylnn üçer aylk
dönemleri itibaryla yaplacak kesinti);
- Alm satmna araclk ettikleri menkul kymetler ile diğer sermaye piyasas araçlarnn
alş ve satş bedelleri arasndaki fark üzerinden ............................................................
- Almna araclk ettikleri menkul kymet veya
diğer sermaye piyasas araçlarnn itfas halinde alş bedeli ile itfa bedeli arasndaki fark
üzerinden ......................................................
- Menkul kymet veya diğer sermaye piyasas
araçlarnn tahsiline araclk ettikleri dönemsel getirileri üzerinden ...................................
- Araclk ettikleri menkul kymet veya diğer
sermaye piyasas araçlarnn ödünç işlemlerinden sağlanan gelirler üzerinden …………
- Vadeli işlem ve sözleşmelerden doğan kazançlar üzerinden .........................................
• - Menkul kymet veya sermaye piyasas aracnn elden çkarlmasndan kaynaklanan gelirleri üzerinden .............................................
%0
% 15
% 30
%0
%0
%0
%0
%0
%0
% 15
KAÇAKÇILIK SUÇU VE CEZASI
% 15
% 20
% 15
Suçun Çeşidi
Cezas
Hesap ve muhasebe hilesi yapmak,
Uydurma isimlere hesap açmak,
18 aydan
Çift defter kullanmak, Defter, kayt ve 3 yla kadar
belgelerde tahrifat yapmak, Yanltc belHapis
ge düzenlemek veya kullanmak
Defter, kayt ve belgeleri yok etmek, 3 yldan
Defter sayfalarn yok etmek, Sahte 5 yla kadar
belge düzenlemek veya kullanmak,
Hapis
2 yldan
Anlaşmasz matbaalarca belge basmak
5 yla kadar
ve kullanmak
Hapis
B
pratik bilgiler
Vergi ziya, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamannda yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin
zamannda tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder.
Şahsi, medeni haller veya aile durumu hakknda
gerçeğe aykr beyanlar ile veya sair suretlerle verginin noksan tahakkuk ettirilmesine veya haksz yere geri verilmesine sebebiyet vermek de vergi ziya
hükmündedir.
Vergi ziya, mükellef veya sorumlu tarafndan 341
inci maddede yazl hallerle vergi ziyana sebebiyet
verilmesidir.
Vergi ziya kabahati işleyenlere, ziyaa uğrattklar
verginin bir kat tutarnda vergi ziya cezas kesilir.
Vergi ziyana 359 uncu maddede yazl fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere
iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanr.
Vergi incelemesine başlanlmasndan veya takdir
komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler
hariç olmak üzere, kanuni süresi geçtikten sonra
verilen vergi beyannameleri için bu madde uyarnca
kesilecek ceza yüzde elli orannda uygulanr.
USULSÜZLÜK CEZALARINA AİT CETVEL
Mükellef Gruplar
Sermaye Şirketleri
I. Snf Tüccar ve S.M. Erbab
II. Snf Tüccarlar
Yukardakiler dşnda Gelir Vergisi beyannda bulunanlar
Basit Usule Tabi Olanlar
Gelir Vergisinden Muaf Esnaf
I. Derecede U.
90,00
57,00
28,00
II. Derecede U.
50,00
28,00
14,00
14,00
7,70
7,70
3,50
3,50
2,00
UZLAŞMA KOMİSYONLARININ YETKİ SINIRLARI
Vergi Daireleri Koordinasyon Uzlaşma
3.000.000
Komisyonu
BMVD Başkanlğ Uzlaşma Komisyonu
2.000.000
A) VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI KURULAN YERLERDE
1. Vergi Dairesi Başkanlğ Uzlaşma Komisyonu
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlğ
900.000
I. Grup: Ankara ve İzmir
750.000
II. Grup: Adana, Antalya, Bursa, Kocae600.000
li, Mersin, Konya
III. Grup: Aydn, Balkesir, Denizli, Eskişehir, Hatay, Gaziantep, Kayseri, Mani450.000
sa, Muğla, Samsun, Tekirdağ
IV. Grup: Diyarbakr, Edirne, Erzurum,
Kahramanmaraş, Malatya, Sakarya,
Trabzon, Şanlurfa, Zonguldak
300.000
2. Vergi Dairesi Müdürlüğü Uzlaşma Komisyonu
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlğ
35.000
I. Grup: Ankara ve İzmir
30.000
II. Grup: Adana, Antalya, Kocaeli, Bur25.000
sa, Mersin, Konya
III. Grup: Aydn, Balkesir, Denizli, Eskişehir, Hatay, Gaziantep, Kayseri, Mani20.000
sa, Muğla, Samsun, Tekirdağ
IV. Grup: Diyarbakr, Edirne, Erzurum,
Kahramanmaraş, Malatya, Sakarya,
15.000
Trabzon, Şanlurfa, Zonguldak
3. Mal Müdürlüğü Uzlaşma Komisyonu
I. Grup: Ankara ve İzmir
6.000
II. Grup: Adana, Antalya, Bursa, Kocaeli,
5.000
Mersin, Konya
III. Grup: Aydn, Balkesir, Denizli, Eskişehir, Hatay, Gaziantep, Kayseri, Mani4.000
sa, Muğla, Samsun, Tekirdağ
IV. Grup: Diyarbakr, Edirne, Erzurum,
3.000
Kahramanmaraş, Malatya, Sakarya,
Trabzon, Şanlurfa, Zonguldak
B) Vergi Dairesi Başkanlğ Kurulmayan Yerlerde
Defterdarlk Uzlaşma Komisyonu
50.000
Vergi Dairesi Uzlaşma Komisyonu
3.000
Mal Müdürlüğü Uzlaşma Komisyonu
3.000
BAZI DAMGA VERGİSİ ORANLARI
VE MAKTU TUTARLAR
1. Mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknaBinde 8,25
meler
2. Kira mukavelenameleri (Mukavele süresine göre
Binde 1,65
kira bedeli üzerinden)
3. Kefalet, teminat ve rehin senetleri
Binde 8,25
4. Tahkimnameler ve sulhnameler
Binde 8,25
5. Fesihnameler (Belli paray ihtiva eden bir kâğda
Binde 1,65
taalluk edenler dahil)
6. Ücretler
Binde 6,6
Yllk Gelir Vergisi Beyannamesi ............................... 27,90 TL
Kurumlar Vergisi Beyannamesi ................................. 37,25 TL
Katma Değer Vergisi Beyannamesi …………….….. 18,55 TL
Muhtasar Beyanname ............................................... 18,55 TL
Diğer Vergi Beyannameleri ....................................... 18,55 TL
Gümrüklere verilen beyannameler ............................ 37,25 TL
Belediyelere verilen beyannameler ........................... 13,75 TL
SSK’ya verilen sigorta prim bildirgeleri……………… 13,75 TL
Bilançolar ................................................................... 21,55 TL
Gelir Tablolar ............................................................ 10,55 TL
İşletme Hesab Hülasas ........................................... 10,55 TL
128 / Eylül - Ekim 2010
VERGİ ZİYAI KABAHATİ VE CEZASI
pratik bilgiler
pratik bilgiler
113
pratik bilgiler
B
pratik bilgiler
pratik bilgiler
ÖZEL USULSÜZLÜK CEZALARININ MAKTU HADLERİ (01.01.2010 – 31.12.2010)
Fatura, Gider Pusulas, Müstahsil Makbuzu, Serbest Meslek Makbuzu verilmemesi, alnmamas
veya eksik düzenlenmesi halinde her bir belge için 160,00 TL’den az olmamak üzere, bu belge% 10
lerde yazlmas gereken meblağ veya meblağ farknn
Not: Bir takvim yl içinde her bir belge nevine ilişkin kesilecek cezann toplam 77.000 TL’yi geçemez.
Perakende satş fişi, ödeme kaydedici cihaz fişi, giriş ve yolcu taşma bileti, sevk irsaliyesi, taşma
irsaliyesi, yolcu listesi, günlük müşteri listesi ile Maliye Bakanlğnca düzenleme zorunluluğu getirilen belgelerin düzenlenmemesi, kullanlmamas, bulundurulmamas veya gerçeğe aykr düzen160,00
lenmesi halinde her bir belge için
Not: Her bir belge nev'ine ilişkin olarak her bir tespit için toplam ceza 7,700 TL’yi, her bir belge nev'ine ilişkin bir takvim
yl içinde kesilecek toplam ceza tutar ise 77.000 TL’yi aşamaz. (Nihai tüketicilere – 32,00 TL)
Maliye Bakanlğnca tutulma ve günü gününe kayt edilme mecburiyeti getirilen defterlerin, bulundurulmamas, günü gününe kayt yaplmamas, yetkililere ibraz edilmemesi ile levha bulundurma ve
160,00
asma mecburiyetine uyulmamas
Belirlenen muhasebe standartlarna, tek düzen hesap planna ve mali tablolarna ilişkin usul ve
esaslar ile muhasebeye yönelik bilgisayar programlarnn üretilmesine ilişkin kural ve standartlara 3.500,00
uyulmamas
Kamu kurum ve kuruluşlar ile gerçek ve tüzel kişilerce yaplacak işlemlerde kullanlma zorunlulu190,00
ğu getirilen vergi numarasn kullanmakszn işlem yapanlara (Her bir işlem için)
Belge basm ile ilgili bildirim görevini yerine getirmeyen matbaa işletmecilerine
570,00
Not: Bu bent uyarnca kesilecek özel usulsüzlük cezasnn toplam bir takvim yl içinde 114.000 TL'yi aşamaz.
Vergi kimlik numaras kullanma zorunluluğu getirilen kuruluşlardan yaptklar işlemlere ilişkin bildi770,00
rimleri belirlenen standartlarda ve zamanda yerine getirmeyenlere
Maliye Bakanlğnn özel işaretli görevlisinin ikazna rağmen durmayan aracn sahibi adna
570,00
Tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumlar veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayanlara
%5
Not: Bu bent uyarnca kesilecek özel usulsüzlük cezasnn toplam bir takvim yl içinde 770.000 TL'yi aşamaz.
Bilgi vermekten çekinenler ile 256, 257 ve mükerrer 257. Madde hükmüne uymayanlar için ceza
1- Birinci snf tüccarlar ile serbest meslek erbab hakknda ......................................................... 1.000,00
2- İkinci snf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazanc sabit usulde tespit edilenler hakknda ....
500,00
3- Yukardaki bentlerde yazl bulunanlar dşnda kalanlar hakknda ...........................................
250,00
Yukardaki
Elektronik ortamda Beyanname verme mecburiyetine uyulmamas halinde verilecek cezalar
cezalarn
128 / Eylül - Ekim 2010
1/10’ü
- Kanuni süresinin sonundan itibaren elektronik ortamda 30 gün içinde verilmesi .........................
1/5'i
- Kanuni süresinin sonundan itibaren elektronik ortamda ikinci 30 gün içinde verilmesi ................
1/1’i
- Yukardaki sürelerden sonra verilmesi veya Kağt ortamnda verilmesi ………………………......
E-bildirim veya E-formlara ilişkin olarak süresinden sonra düzeltme amacyla verilmesi halinde
- Kanuni sürelerin sonundan itibaren 10 gün içinde verilmesi halinde ........................................ Ceza Yok
- Takip eden 15 gün içinde verilmesi halinde ise kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezasnn
1/5'i
114
Bildirilmesi Gereken Olay
İşe Başlama
Adres, İş veya İşletme Değişikliği
İşi Brakma, Nakil, Ölüm
Tasfiye ve İflas
Ödeme Kaydedici Cihaz Satn Alma
Ödeme Kaydedici Cihaz Bildirme
Kendi İsteği İle Ö.K.C. Kullanmaya Başlama
İşi Brakmada Ö.K.C. Mühürletme
Tekrar Ö.K.C..Kullanmada Mührü Açtrma
BİLDİRİM SÜRELERİ
Bildirim Süresi
Gerçek Kişilerde İşe Başlama Tarihinden İtibaren 10 Gün İçinde
Kendilerince veya 3568 Sayl Kanuna Göre Yetki Almş Meslek
Mensuplarnca , Şirketlerin Kuruluşlarnda İşe Başlama Bildirimleri
ise Başlama Tarihinden İtibaren 10 Gün İçinde Ticaret Sicil Memurluğunca İlgili Vergi Dairesine Yaplr.
Olayn Vukuundan İtibaren Bir Ay İçerisinde
Olayn Vukuundan İtibaren Bir Ay İçerisinde
Olayn Vukuundan İtibaren Bir Ay İçerisinde
Ö.K.C. Kullandrmay Gerektiren Tarihten İtibaren 30 Gün
Satn Alndğ Tarihten İtibaren 15 Gün
Kullanmaya Başlama Tarihinden İtibaren 30 Gün
İşi Brakma Tarihinden İtibaren Bir Ay
İşe Başlama Tarihinden İtibaren 30 Gün
pratik bilgiler
Dava Konusu
Vergi veya Ceza
İhbarnamesine
İhtirazi Kaytla Verilen
Beyannameye
Mahkeme
DAVA AÇMA SÜRELERİ
Dava Açma Süresi
Vergi Mahkemesine
Tebliğden İtibaren 30 Gün İçinde
Vergi Mahkemesine
Tahakkuk Tarihinden İtibaren
30 Gün İçinde
Ödeme Emrine
Vergi Mahkemesine
Tebliğden İtibaren 7 Gün İçinde
Haciz Varakasna
Vergi Mahkemesine
İhtiyati Hacze
Vergi Mahkemesine
Temyiz Davas
Danştay'a
Haciz Tarihinden İtibaren 7 Gün
İçinde
Haciz Tarihinden İtibaren 7 Gün
İçinde
Kararn Tebliğinden İtibaren 30 Gün
Dayanağ
Vergi Usul Kanunu
2577 S.K. İşlem Yönergesi
B
pratik bilgiler
pratik bilgiler
2577 S.K. İşlem Yönergesi
6183 Sayl Kanun
2577 S.K. İşlem Yönergesi
6183 Sayl Kanun
2577 S.K. İşlem Yönergesi
6183 Sayl Kanun
2577 S.K. İşlem Yönergesi
2010 GELİRLERİNE UYGULANACAK GELİR VERGİSİ TARİFESİ
8.800 Türk Lirasna kadar ................................................................................................ % 15
22.000 TL’nin 8.800 Türk Liras için 1.320 TL, fazlas için ................................................ % 20
50.000 TL’nin 22.000 Türk Liras için 3.960 TL, fazlas için .............................................. % 27
50.000 TL’den fazlasnn 50.000 TL için 11.520 TL, fazlas için …………………………... % 35
2010 ÜCRET GELİRLERİNE UYGULANACAK GELİR VERGİSİ TARİFESİ
KATMA DEĞER VERGİSİNDE TEVKİFAT USULÜ
Tevkifat Yapacak Kişiler
Tevkifata Tabi İşlemler
Tevkifat Oran
Mükellefin Türkiye’de ikametgahnn, işyerinin, kanuni
KDV’nin tamam
veya iş merkezinin bulunmamas halinde hizmet satn KDV konusuna giren işlemler
alan veya faydalananlar
Belgesiz Mal bulunduran veya Hizmet satn alanlar
KDV konusuna giren işlemler
KDV’nin tamam
Telif hakkn satn alan vergi sorumlular (süreklilik)
S.M.K. çerçevesindeki telif faaliyetleri
KDV’nin tamam
GM dşndaki mallar kiralayan KDV mükellefleri
Sorumluluk kapsamnda kiralamalar
KDV’nin tamam
KDV mük. olmayanlara reklam veren KDV mükellef.
Sorumluluk kapsamnda reklamlar
KDV’nin tamam
Fason iş yaptran tüm KDV Mükellefleri
Fason tekstil ve konfeksiyon işleri
KDV’nin 1/2'si
Turizm acentesi vb.’ye ödeme yapan alşveriş mrk.
Sorumluluk kapsamndaki bedeller
KDV’nin 2/3'si
Tüm KDV Mükellefleri ve kamu kurumlar
Sorum. kapsamnda akaryakt alm
KDV’nin 9/10’u
Genel ve özel bütçeli idareler,
1) Makine, teçhizat, demirbaş ve taştlara ait
KDV’nin 1/3’ü
İl özel idaresi, belediyeler,
tadil, bakm ve onarm hizmeti alm
Kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşlar,
(İMKB şirketleri hariç)
Devlet üniversiteleri,
2) Yapm (inşaat) işleri alm
KDV’nin 1/6’s
Bankalar ve Katlm Bankalar,
3) Temizlik hizmetleri alm
KDV’nin 2/3’ü
KİT’ler, Borsalar ve OSB’leri
4) Bahçe ve çevre bakm, yemek servisi /
KDV’nin
1/2’si
Hisse senetleri İMKB’de işlem gören şirketler
/ danşmanlk ve denetim (İMKB şir. hariç)
Alm yapan tüm KDV Mükellefleri
Özel güvenlik hizmeti alm
KDV’nin 4/5’i
Alm yapan tüm KDV Mükellefleri
Büyük ve küçükbaş hayvan etlerinin alm
KDV’nin 1/2'si
Alm yapan tüm KDV Mükellefleri
Hurda metalden elde edilen külçe teslimi
KDV’nin 9/10’u
Pamuk, tiftik, yün ve yapağ ile Ham post ve
Alm yapan tüm KDV Mükellefleri
KDV’nin 9/10’u
deri alm
Tüm KDV Mükellefleri + Saylan Kuruluşlar
İş gücü temini şeklinde hizmet alm
KDV’nin 9/10’u
Bakr, çinko ve alüminyum ve bunlarn alaşmndan mamul; anot, katot, her çeşit takoz,
platina, kütük, filmaşin, granül, slab, levha, bo- KDV’nin 9/10’u
Alm yapan tüm KDV Mükellefleri
ru, lama, pirinç çubuk, tel (bakr kablo ile alüminyum profil ve levha hariç)
İşlem veya teslim bedeli KDV dahil, fatura düzenleme snrn aşmadğ takdirde tevkifat uygulamas yoktur
128 / Eylül - Ekim 2010
8.800 Türk Lirasna kadar ................................................................................................ % 15
22.000 TL’nin 8.800 Türk Liras için 1.320 TL, fazlas için ................................................ % 20
76.200 TL’nin 22.000 Türk Liras için 3.960 TL, fazlas için .............................................. % 27
76.200 TL’den fazlasnn 76.200 TL için 18.594 TL, fazlas için …………………………... % 35
115
mevzuat
mevzuat
B
pratik bilgiler
KDV İADE VE MAHSUPLARINA İLİŞKİN TABLO
İade Hakk Doğuran İşlem
Teminatsz ve Raporsuz
Nakit İade Snr
11 / 1 - a
4.000.TL 84 No.lu GT
Mal İhrac
11 / 1 - a
4.000.TL 84 No.lu GT
Hizmet İhrac
11 / 1 - b
4.000.TL 84 No.lu GT
Yolcu Beraberi
11/1-b Taşmaclk, fuar, panayr 1.000.TL 90 No.lu GT
11 / 1 - c
4.000.TL 84 No.lu GT
İhraç Kaytl Teslim (3)
13 / a
200.TL 73 No.lu GT
Liman ve Hava Meydan araç
teslimi
13 / b
Liman ve Hava Meydan hizmet- 4.000.TL 73,93 No.lu GT
leri
13 / c
200.TL 73,93 No.lu GT
Araçlar (Petrol Aramalar)
Miktarna baklmakszn te13/c
minat mektubu, inceleme
Altn Gümüş, Platin Arama İşraporu veya YMM raporu 93,
letme Zenginleştirme
107 No.lu GT
13/c
4.000.TL 93 No.lu GT
Rafinaj Faaliyetlerinde İstisna
Uygulamas
128 / Eylül - Ekim 2010
Snrsz ( SGK-ithalat nedeniyle doğan vergi
borcu ) 28, 84, 86,107 No.lu GT
Snrsz ( SGK-ithalat nedeniyle doğan vergi
borcu ) 28,84,86,107 No.lu GT
Snrsz ( SGK-ithalat nedeniyle doğan vergi
borcu ) 28,84,86,107 No.lu GT
Yok
Snrsz ( SGK-ithalat nedeniyle doğan vergi
borcu ) 28,84,86,107 No.lu GT
Teminat Mektubu
Snrsz 73,81,83,86, 107 No.lu GT (SGK- ithalat nedeniyle doğan vergi borcu)
Snrsz 73,81,83,86,93,107 No.lu GT (SGKithalat nedeniyle doğan vergi borcu)
4.000.TL 93 No.lu GT
Snrsz 73,81,83,86,107 No.lu GT (SGKithalat nedeniyle doğan vergi borcu)
13/f
Ulusal güvenlik amaçl teslim (4)
4.000.TL 93 No.lu GT
Snrsz 73,81,83,86,107 No.lu GT (SGKithalat nedeniyle doğan vergi borcu)
29 / 2 İndirimli Oran
(Yllk İade)
4.000.TL 74 No.lu GT
29 / 2 İndirimli Oran (Aylk Mahsuben İade)
Nakit İade Yok
29/2 İndirimli Orana Tabi Mallarn İhraç Amaçl Teslimi (aylk)
Nakit İade Yok
Yok
Miktarna baklmakszn teminat mektubu, inceVar 93 Seri No.lu
leme raporu veya YMM raporu 93, 107 No.lu
KDV Genel Tebliği
GT
13/e
Liman ve Hava Meydan inşaas
200.TL 73,92 No.lu GT
G.B. Teyidi Teminat
Mektubu
DAB Teyidi Teminat
Mektubu
DAB Teyidi Özel Fatura
Teminat Mektubu
G.B. Teyidi Teminat
Mektubu
Snrsz 81,83,86,107 No.lu GT (SGK- ithalat Var 8, 23No.lu YMM
nedeniyle doğan vergi borcu)
Tebliği
Snrsz 73,81,83,86,107 No.lu GT (SGKithalat nedeniyle doğan vergi borcu)
200.TL 73,92 No.lu GT
Teyit Yaplan Belgeler
Teminat Mektubu
4.000.TL 72, 73 No.lu GT
1.000.TL 81,92 No.lu GT
YMM Tasdik Raporu ile İade Alma
Hakk (2)
Var 1, 23,31 No.lu
YMM Tebliği
Var 1, 23,31 No.lu
YMM Tebliği
Var 1,15,23,31 No.lu
YMM Tebliği
Yok
Var 1, 23,31 No.lu
YMM Tebliği
Snrsz 73,81,83,86,107 No.lu GT (SGK- itha- Var 8, 23,31 No.lu
lat nedeniyle doğan vergi borcu)
YMM Tebliği
13 / d
Yatrm Teşvik Belgeli teslim
14
Transit Taşmaclk
15 / 1-a
Diplomatik istisna
15 / 1 – b
Diplomatik istisna
116
Kendi Borçlarna Mahsup Snr (1)
Snrsz 50,81,83,86,107 No.lu GT (SGKithalat nedeniyle doğan vergi borcu)
Snrsz 73,81,83,86,107 No.lu GT (SGKithalat nedeniyle doğan vergi borcu)
Snrsz 10,81,83,86,107 No.lu GT (SGKithalat nedeniyle doğan vergi borcu)
4.000.TL 81,83,86,99 ve 101 No.lu GT (SGKithalat nedeniyle doğan vergi, elektrik, doğalgaz
borcu ) Elektrik ve doğalgazn %51'i veya daha
fazlas Kamuya ait kuruluşlardan temin edilmesi
şartyla
4.000.TL 81,83,86,99 ve 101 No.lu GT (SGKithalat nedeniyle doğan vergi, elektrik, doğalgaz
borcu) Elektrik ve doğalgazn %51'i veya daha
fazlas Kamuya ait kuruluşlardan temin edilmesi
şartyla
SINIRSIZ 81,83,86,99 ve 101 No.lu GT (SGKithalat nedeniyle doğan vergi, elektrik, doğalgaz
borcu) Elektrik ve doğalgazn %51'i veya daha
fazlas Kamuya ait kuruluşlardan temin edilmesi
şartyla
Var 93 Seri No.lu
KDV Genel Tebliği
Var 72 No.lu KDV
Tebliğ 31 No.lu YMM
Tebliği
Var 72 No.lu KDV
Tebliğ 31 No.lu YMM
Tebliği
Var 72 No.lu KDV
Tebliğ 31 No.lu YMM
Tebliği
Var 6, 23, 31 No.lu
YMM Tebliği
Teminat Mektubu
Teminat Mektubu
Teminat Mektubu
Teminat Mektubu
Teminat Mektubu
Teminat Mektubu
Teminat Mektubu
Yok
Teminat Mektubu
Var 19, 23,31 No.lu
GTi
Teminat Mektubu
Var 9, 23,31 No.lu
GTi
Teminat Mektubu
Var (Mahsuben İade) 9,23,31 No.lu
GT
Teminat Mektubu
Var 99,101 No.lu GT
Yok
B
mevzuat
mevzuat
pratik bilgiler
29/2 İndirimli Orana Tabi Mallarn İhraç Amaçl Teslimi (yllk)
4.000.TL 99 No.lu GT
4.000.TL 99 ve101 No.lu GT (SGK-ithalat nedeniyle doğan vergi, elektrik, doğalgaz borcu )
Var 99,101 No.lu GT Teminat Mektubu
Elektrik ve doğalgazn %51'i veya daha fazlas
Kamuya ait kuruluşlardan temin edilmesi şartyla
29/2 İndirimli Oran (Tekstil Kon- Miktarna baklmakszn saMiktarna baklmakszn sadece vergi inceleme
Yok
feksiyon İşlerinde Fason Hiz- dece vergi inceleme raporu
raporu (107 No.lu GT)
met)
(107 No.lu GT)
9 Atk Kağt, Hurda Plastik, HurVar 9, 23,31 No.lu
2.000.TL 72,92 No.lu GT
Snrsz 53,58, 81,86,107 No.lu GT
da Metal
GTi
9 Pamuk, Tiftik, Yün ve Yapağ
Var 1,23,31 No.lu
Snrsz 28,84,86,107 No.lu GT (SGK-ithalat
4.000.TL 107 No.lu GT
ile Ham Post ve Deri TeslimleYMM Tebliği 107
nedeniyle doğan vergi borcu)
rinde Tevkifat
No.lu KDV Tebliği
Miktarna baklmakszn teYapm işlerinde
minat mektubu ve inceleme 1.000. TL 95 No.lu GT Aşan ksm teminat
9, 91, 95, 96 Seri No.lu KDV
mektubu ve inceleme raporu 91, 95 No.lu GT
YMM raporu 96
raporu 91 No.lu GT
Tebliği ile Getirilen Tevkifatlar (Yapm işlerinde 1.000 TL'yi (Yapm işlerinde YMM Raporu 95 No.lu
No.lu GT
GT ile)
(Mahsup ve nakit)
aşan iadelerde YMM raporu
ibraz ile 96 No.lu GT)
Yok
Teminat Mektubu
Yok
Teminat Mektubu
Notlar:
(1) KDV iade alacaklar, öncelikle hak sahibinin ithalde alnanlar dşndaki vergi borçlarna mahsup edilecek, artan bir miktar olursa mükellefin isteğine bağl olarak
kendisinin, ortaklarnn veya mal ya da hizmet satn aldğ mükelleflerin ithalde alnanlar dahil vergi borçlarna veya SGK prim borçlarna mahsup yaplr. 61 Seri
No.lu KDV Genel Tebliği uyarnca Türkiye’de ikamet etmeyenlere döviz karşlğ özel fatura ile satş yapanlara ihraç kadyla teslimde bulunanlarn iade talepleri
sadece mahsup yoluyla yerine getirilir, nakden iade yaplmaz.
(2) 37 No.lu SM, SMMM ve YMM Tebliğine göre, KDVK’nn 11/1-a-c, 13/d, 14, 15/1-b maddeleri kapsamnda doğan iadelerin YMM Tasdik Raporuna göre yaplmasnda, süresinde yaplmş tam tasdik sözleşmesi varsa üst iade snr bulunmaz, süresinde yaplmş tam tasdik sözleşmesi yoksa üst iade snrlar dikkate alnr.
(3) KDVK’nn geçici 17. maddesi kapsamndaki tecil-terkin, iade ve mahsup işlemleri, ayn Kanunun 11/1-c maddesindeki usul ve esaslara tabidir.
(4) Bu esaslar, istisna kapsamndaki işlemin tamamlanmasndan sonra ya da işlemin sonuçlanmas beklenilmeden vergilendirme dönemleri itibariyle yaplacak
nakden ve mahsuben iadeler için geçerlidir. Ayn esaslar, anlan istisna kapsamnda yurt dşnda yerleşik firmalara yaplan teslim ve hizmetlerden doğan iadeler
için de geçerlidir.
Yllar
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
Yllar
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
Ocak
96,99
107,17
118,64
124,70
136,39
145,18
156,65
166,52
Ocak
94,77
104,81
114,49
123,57
135,84
146,94
160,90
174,07
İNDİRİMLİ ORANA TABİ İŞLEMLERDE KDV İADE SINIRI
İade Snr
Yllar
İade Snr
Yllar
10.000
2006
10.000
2007
11.600
2009
13.000
2010
Şubat
99,12
107,40
118,77
125,02
137,68
148,90
158,48
169,29
Şubat
96,23
105,35
114,51
123,84
136,42
148,84
160,35
176,59
Mart
100,84
108,03
120,27
125,33
139,02
153,62
158,94
172,58
ÜRETİCİ FİYAT ENDEKSİ (ÜFE) (2003 = 100)
Aylar
Nisan Mays Haziran Temmuz Ağustos
100,02 99,04
98,80
99,16
99,70
110,49 115,50 116,43
115,56
116,69
121,72 121,96 121,38
120,48
121,73
127,76 131,30 136,58
137,76
136,73
140,13 140,68 140,53
140,62
141,82
160,53 163,93 164,46
166,51
162,62
159,97 159,89 161,40
160,26
160,93
176,64 174,61 173,73
173,46
175,46
Mart
98,12
106,36
114,81
124,18
137,67
150,27
162,12
177,62
TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ (TÜFE) (2003 = 100)
Aylar
Nisan Mays Haziran Temmuz Ağustos
99,09 100,04 100,12
99,93
100,09
106,89 107,35 107,21
107,72
108,54
115,63 116,69 116,81
116,14
117,13
125,84 128,20 128,63
129,72
129,15
139,33 140,03 139,69
138,67
138,70
152,79 155,07 154,51
155,40
155,02
162,15 163,19 163,37
163,78
163,29
178,68 178,04 177,04
176,19
176,90
İade Snr
10.800
13.300
Eylül
99,61
117,53
122,68
136,41
143,26
161,16
161,92
Ekim
100,66
120,43
123,52
137,03
143,07
162,08
162,38
Kasm
102,80
120,43
122,35
136,63
144,35
162,03
164,48
Aralk
103,28
119,13
122,30
136,46
144,57
156,29
165,56
Eylül
101,44
109,57
118,33
130,81
140,13
155,72
163,93
Ekim
102,38
112,03
120,45
132,47
142,67
159,77
167,88
Kasm
103,68
113,50
122,14
134,18
145,45
161,10
170,01
Aralk
104,12
113,86
122,65
134,49
145,77
160,44
170,91
128 / Eylül - Ekim 2010
Yllar
2005
2008
117
pratik bilgiler
128 / Eylül - Ekim 2010
pratik bilgiler
B
118
döviz kurlar
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankas
Günlük Döviz Kurlar
MART
Tarih
01.03.2010
02.03.2010
03.03.2010
04.03.2010
05.03.2010
06.03.2010
07.03.2010
08.03.2010
09.03.2010
10.03.2010
11.03.2010
12.03.2010
13.03.2010
14.03.2010
15.03.2010
16.03.2010
17.03.2010
18.03.2010
19.03.2010
20.03.2010
21.03.2010
22.03.2010
23.03.2010
24.03.2010
25.03.2010
26.03.2010
27.03.2010
28.03.2010
29.03.2010
30.03.2010
31.03.2010
ABD DOLARI
Alş
Satş
1.5361
1.5435
1.5353
1.5427
1.5315
1.5389
1.5323
1.5397
1.5380
1.5454
1.5383
1.5457
1.5234
1.5307
1.5325
1.5399
1.5310
1.5384
1.5286
1.5360
1.5190
1.5263
1.5210
1.5283
1.5198
1.5271
1.5090
1.5163
1.5154
1.5227
1.5244
1.5318
1.5379
1.5453
1.5368
1.5442
1.5348
1.5422
1.5344
1.5418
1.5266
1.5340
1.5236
1.5309
1.5215
1.5288
EURO
Alş
Satş
2.0861
2. 0962
2.0875
2.0976
2.0707
2.0807
2.0894
2.0995
2.1020
2.1121
2.0896
2.0997
2.0803
2.0903
2.0806
2.0906
2.0811
2.0911
2.0873
2.0974
2.0896
2.0997
2.0869
2.0970
2.0823
2.0923
2.0786
2.0886
2.0723
2.0823
2.0691
2.0791
2.0786
2.0886
2.0762
2.0862
2.0525
2.0624
2.0478
2.0577
2.0423
2.0522
2.0536
2.0635
2.0523
2.0622
NİSAN
Tarih
01.04.2010
02.04.2010
03.04.2010
04.04.2010
05.04.2010
06.04.2010
07.04.2010
08.04.2010
09.04.2010
10.04.2010
11.04.2010
12.04.2010
13.04.2010
14.04.2010
15.04.2010
16.04.2010
17.04.2010
18.04.2010
19.04.2010
20.04.2010
21.04.2010
22.04.2010
23.04.2010
24.04.2010
25.04.2010
26.04.2010
27.04.2010
28.04.2010
29.04.2010
30.04.2010
ABD DOLARI
Alş
Satş
1.5157
1.5230
1.5115
1.5188
1.5106
1.5179
1.5083
1.5156
1.5042
1.5115
1.4933
1.5005
1.4975
1.5047
1.4827
1.4899
1.4789
1.4860
1.4840
1.4912
1.4740
1.4811
1.4720
1.4791
1.4685
1.4756
1.4877
1.4949
1.4815
1.4886
1.4761
1.4832
1.4750
1.4821
1.4699
1.4770
1.4751
1.4822
1.4984
1.5056
1.4804
1.4875
EURO
Alş
Satş
2.0405
2.0503
2.0395
2.0493
2.0475
2.0574
2.0331
2.0429
2.0174
2.0271
1.9964
2.0060
1.9921
2.0017
1.9863
1.9959
2.0120
2.0217
2.0168
2.0265
2.0086
2.0183
1.9958
2.0054
1.9882
1.9978
1.9992
2.0088
1.9985
2.0081
1.9800
1.9896
1.9716
1.9811
1.9599
1.9694
1.9660
1.9755
1.9773
1.9868
1.9601
1.9696
MAYIS
Tarih
01.05.2010
02.05.2010
03.05.2010
04.05.2010
05.05.2010
06.05.2010
07.05.2010
08.05.2010
09.05.2010
10.05.2010
11.05.2010
12.05.2010
13.05.2010
14.05.2010
15.05.2010
16.05.2010
17.05.2010
18.05.2010
19.05.2010
20.05.2010
21.05.2010
22.05.2010
23.05.2010
24.05.2010
25.05.2010
26.05.2010
27.05.2010
28.05.2010
29.05.2010
30.05.2010
31.05.2010
ABD DOLARI
Alş
Satş
1.4739
1.4810
1.4862
1.4934
1.4911
1.4983
1.5096
1.5169
1.5291
1.5365
1.5603
1.5678
1.5117
1.5190
1.5282
1.5356
1.5213
1.5286
1.5107
1.5180
1.5229
1.5302
1.5370
1.5444
1.5291
1.5365
1.5727
1.5803
1.5756
1.5832
1.5647
1.5722
1.5871
1.5948
1.5728
1.5804
1.5607
1.5682
1.5514
1.5589
EURO
Alş
Satş
1.9616
1.9711
1.9669
1.9764
1.9577
1.9671
1.9548
1.9642
1.9536
1.9630
1.9882
1.9978
1.9663
1.9758
1.9411
1.9505
1.9294
1.9387
1.9050
1.9142
1.9023
1.9115
1.8939
1.9030
1.8978
1.9070
1.9439
1.9533
1.9717
1.9812
1.9426
1.9520
1.9404
1.9498
1.9359
1.9452
1.9155
1.9247
1.9216
1.9309
HAZİRAN
Tarih
01.06.2010
02.06.2010
03.06.2010
04.06.2010
05.06.2010
06.06.2010
07.06.2010
08.06.2010
09.06.2010
10.06.2010
11.06.2010
12.06.2010
13.06.2010
14.06.2010
15.06.2010
16.06.2010
17.06.2010
18.06.2010
19.06.2010
20.06.2010
21.06.2010
22.06.2010
23.06.2010
24.06.2010
25.06.2010
26.06.2010
27.06.2010
28.06.2010
29.06.2010
30.06.2010
ABD DOLARI
Alş
Satş
1.5665
1.5741
1.5799
1.5875
1.5732
1.5808
1.5659
1.5735
1.5772
1.5848
1.5936
1.6013
1.5978
1.6055
1.5928
1.6005
1.5889
1.5966
1.5727
1.5803
1.5611
1.5686
1.5697
1.5773
1.5600
1.5675
1.5566
1.5641
1.5499
1.5574
1.5438
1.5512
1.5539
1.5614
1.5580
1.5655
1.5708
1.5784
1.5750
1.5826
1.5643
1.5718
1.5747
1.5823
EURO
Alş
Satş
1.9273
1.9366
1.9208
1.9301
1.9235
1.9328
1.9214
1.9307
1.9170
1.9262
1.9056
1.9148
1.9071
1.9163
1.9068
1.9160
1.9142
1.9234
1.9064
1.9156
1.9084
1.9176
1.9193
1.9286
1.9177
1.9269
1.9216
1.9309
1.9189
1.9282
1.9155
1.9247
1.9099
1.9191
1.9134
1.9226
1.9307
1.9400
1.9373
1.9466
1.9327
1.9420
1.9217
1.9310
döviz kurlar
ABD DOLARI
Alş
Satş
1.5737
1.5813
1.5770
1.5846
1.5675
1.5751
1.5582
1.5657
1.5522
1.5597
1.5536
1.5611
1.5447
1.5522
1.5431
1.5505
1.5506
1.5581
1.5501
1.5576
1.5358
1.5432
1.5316
1.5390
1.5254
1.5328
1.5331
1.5405
1.5286
1.5360
1.5202
1.5275
1.5177
1.5250
1.5118
1.5191
1.5126
1.5199
1.5051
1.5124
1.5031
1.5103
1.5032
1.5105
-
EURO
Alş
Satş
1.9292
1.9385
1.9400
1.9494
1.9621
1.9716
1.9530
1.9624
1.9533
1.9627
1.9540
1.9634
1.9543
1.9637
1.9554
1.9648
1.9490
1.9584
1.9474
1.9568
1.9523
1.9617
1.9601
1.9696
1.9779
1.9874
1.9857
1.9953
1.9770
1.9865
1.9524
1.9618
1.9478
1.9572
1.9528
1.9622
1.9536
1.9630
1.9576
1.9670
1.9550
1.9644
1.9644
1.9739
-
AĞUSTOS
Tarih
01.08.2010
02.08.2010
03.08.2010
04.08.2010
05.08.2010
06.08.2010
07.08.2010
08.08.2010
09.08.2010
10.08.2010
11.08.2010
12.08.2010
13.08.2010
14.08.2010
15.08.2010
16.08.2010
17.08.2010
18.08.2010
19.08.2010
20.08.2010
21.08.2010
22.08.2010
23.08.2010
24.08.2010
25.08.2010
26.08.2010
27.08.2010
28.08.2010
29.08.2010
30.08.2010
31.08.2010
ABD DOLARI
Alş
Satş
1.5045
1.5118
1.4918
1.4990
1.4862
1.4934
1.4933
1.5005
1.4952
1.5024
1.4904
1.4976
1.4815
1.4886
1.4902
1.4974
1.5028
1.5100
1.5145
1.5218
1.5065
1.5138
1.5054
1.5127
1.4912
1.4984
1.4912
1.4984
1.4943
1.5015
1.5068
1.5141
1.5110
1.5183
1.5253
1.5327
1.5200
1.5273
1.5168
1.5241
1.5153
1.5226
EYLÜL
Tarih
01.09.2010
02.09.2010
03.09.2010
04.09.2010
05.09.2010
06.09.2010
07.09.2010
08.09.2010
09.09.2010
10.09.2010
11.09.2010
12.09.2010
13.09.2010
14.09.2010
15.09.2010
16.09.2010
17.09.2010
18.09.2010
19.09.2010
20.09.2010
21.09.2010
22.09.2010
23.09.2010
24.09.2010
25.09.2010
26.09.2010
27.09.2010
28.09.2010
29.09.2010
30.09.2010
ABD DOLARI
Alş
Satş
1.5209
1.5282
1.5155
1.5228
1.5054
1.5127
1.4994
1.5066
1.4936
1.5008
1.5033
1.5106
1.4884
1.4956
1.4922
1.4994
1.4861
1.4933
1.4847
1.4919
1.4887
1.4959
1.4888
1.4960
1.4845
1.4917
1.4773
1.4844
1.4809
1.4880
1.4786
1.4857
1.4686
1.4757
EURO
Alş
Satş
1.9278
1.9371
1.9361
1.9454
1.9298
1.9391
1.9241
1.9334
1.9252
1.9345
1.9179
1.9272
1.9068
1.9160
1.9194
1.9287
1.9292
1.9385
1.9387
1.9481
1.9526
1.9620
1.9489
1.9583
1.9486
1.9580
1.9717
1.9812
1.9753
1.9848
1.9803
1.9899
1.9778
1.9873
EKİM
Tarih
01.10.2010
02.10.2010
03.10.2010
04.10.2010
05.10.2010
06.10.2010
07.10.2010
08.10.2010
09.10.2010
10.10.2010
11.10.2010
12.10.2010
13.10.2010
14.10.2010
15.10.2010
16.10.2010
17.10.2010
18.10.2010
19.10.2010
20.10.2010
21.10.2010
22.10.2010
23.10.2010
24.10.2010
25.10.2010
26.10.2010
27.10.2010
28.10.2010
29.10.2010
30.10.2010
31.10.2010
ABD DOLARI
Alş
Satş
EURO
Alş
Satş
1.9596
1.9691
1.9499
1.9593
1.9657
1.9752
1.9728
1.9823
1.9713
1.9808
1.9651
1.9746
1.9662
1.9757
1.9608
1.9703
1.9587
1.9681
1.9470
1.9564
1.9325
1.9418
1.9291
1.9384
1.9205
1.9298
1.9196
1.9289
1.9166
1.9258
1.9212
1.9305
1.9194
1.9287
1.9245
1.9338
1.9237
1.9330
1.9275
1.9368
1.9268
1.9361
Alş
EURO
Satş
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Not: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankas tarafndan açklanan döviz kurlarna geçerli olduklar tarihler itibariyle yer verilmiştir.
128 / Eylül - Ekim 2010
TEMMUZ
Tarih
01.07.2010
02.07.2010
03.07.2010
04.07.2010
05.07.2010
06.07.2010
07.07.2010
08.07.2010
09.07.2010
10.07.2010
11.07.2010
12.07.2010
13.07.2010
14.07.2010
15.07.2010
16.07.2010
17.07.2010
18.07.2010
19.07.2010
20.07.2010
21.07.2010
22.07.2010
23.07.2010
24.07.2010
25.07.2010
26.07.2010
27.07.2010
28.07.2010
29.07.2010
30.07.2010
31.07.2010
B
pratik bilgiler
pratik bilgiler
119
128 / Eylül - Ekim 2010
Başımız Sağ Olsun...
120
Odamız üyesi Smmm. Remzi KONAK’
ın babası Ahmet KONAK’ın vefatını
üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve
yakınlarına başsağlığı dileriz.
Odamız üyesi Smmm. Mehmet
YILMAZ’ın annesi Merzuka
YILMAZ’nın vefatını üzüntüyle öğrenmiş
bulunuyoruz. Merhume’ye Allah’tan
rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına
başsağlığı dileriz.
Odamız üyesi Sm. Murat GÜNER’in
babası Ethem GÜNER’in vefatını
üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve
yakınlarına başsağlığı dileriz.
Odamız üyesi Sm. Serdar İNCE’nin annesi Hayriye İNCE’nin vefatını üzüntüyle
öğrenmiş bulunuyoruz. Merhume’ye
Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve
yakınlarına başsağlığı dileriz.
Odamız üyesi Sm. Mehmet ALANBEL’in
babası Ahmet ALANBEL’in vefatını
üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve
yakınlarına başsağlığı dileriz.
Odamız üyesi Sm. Yaşar BAYRAM’ın
annesi Fatma BAYRAM’ın vefatını
üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz.
Merhume’ye Allah’tan rahmet, kederli
ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.
Odamız üyesi Smmm. Mustafa TARIM’ın
babası Halil TARIM’ın vefatını üzüntüyle
öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma
Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve
yakınlarına başsağlığı dileriz.
Odamız üyesi Smmm. Hikmet
BAHÇİVAN’ın annesi Ayşe
BAHÇİVAN’ın vefatını üzüntüyle
öğrenmiş bulunuyoruz. Merhume’ye
Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve
yakınlarına başsağlığı dileriz.
Odamız üyesi Smmm. Ercan
DEMİRKIRAN’ın babası Hayrullah
DEMİRKIRAN’ın vefatını üzüntüyle
öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma
Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve
yakınlarına başsağlığı dileriz.
Odamız üyesi Smmm. Mevlüt AKTAŞ’ın
babası Ahmet AKTAŞ’ın vefatını
üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve
yakınlarına başsağlığı dileriz.
BURSA SMMM ODASI YÖNETİM KURULU
Download