Bizler, yıllardır Türk Sineması ve Türk dizilerinde evlere ayakkabı ile girilen, başörtülülerin kendine ancak hizmetçi kadın olarak yer bulabildiği, imamların yobaz ve üçkâğıtçı karakterler olduğu yapımların hegemonyasından rahatsız olan bir grup arkadaşın bir araya gelerek temellerini attığı kısa adı AKİDE olan bir oluşumun mensuplarıyız. Psikologlar, iletişim ve tanıtım uzmanları, dil bilimciler, eğitimciler olmak üzere sosyal bilimlerin çeşitli alanlarından meslek mensupları olarak İslamı doğrudan hedef alamayacak, bilinç dışı süreçlerle insanların İslam algısı ile oynamayı kendisine şiar edinmiş yapımların, yukarıda zikredilen klasik kurgularının hiç de tesadüfî saiklerle gerçekleşmediğinin farkındayız. Bizleri sevindiren, son dönemde başta TRT dizileri ile İslam karşıtı cenahın karşısına kendi mecrasında dikilen yapımları görmektir. Bununla birilikte, sizin emeğinizin ürünü olan dizilerimiz gibi inancımızla, tarihimizle, değerlerimizle barışık bu yapımların da hedef kitlesine yıllardır çarpıtılarak aktarılan değerleri etkili bir biçimde sunmak noktasında karşıtları kadar etkili yöntemlere müracaat edemediğini mülahaza etmekteyiz. “Dinin yobaz ve cahillerin bilgisizliğinden kaynaklandığı”, “alkol ve cinsellik başta olmak üzere nefsanî bir hayat yaşamanın en önemli insani değerler olduğu”, “batılı yaşam biçiminin ve „modernitenin‟ tartışılmaz olarak en iyi olduğu” gibi çarpık mesajlar yıllardır yerli ve yabancı yapımlarda bizlerin bilinçaltı düşünce alanına yerleştirilirken “klasik koşullama”, “sevgi ve uzmanlık etkisi”, “ikna edici iletişim süreçleri”, “çoğunluk etkisi” vb birçok sosyal psikolojik teknik ve kuram ustaca kullanılmıştır. Buna karşılık bizlerin yüzünü güldüren yapımlarımızın senaryolarında bu unsurların eksikliği zaman zaman dolaylı olarak hali hazırda yerleştirilmiş olan bu algıya hizmet etmektedir. Örneğin, dizilerimizde namaz gibi günlük yaşamda sıklıkla içinde olduğumuz bir ibadet, ömründe namazını hiç aksatmamış karakterler tarafından dahi yalnızca önemli bir iş öncesinde Allah‟tan bir şey istemek için bir sefer yapılan bir şey gibi yansıtılmaktadır. Oysaki namaz günlük yaşam içinde sıradan, sık tekrarlanan ve haz alınan bir an olarak yansıtıldığında insanlar nezdinde hak ettiği algıya kavuşacaktır. Yalnızca namaz değil benzer şekilde İslam ahlakı ve ibadetlerine dönük, milli yaşayışımızla barışık öğeler, muhataplarının birkaç saniyelik hafızalarına değil, genel tutum ve kanılarını oluşturan derin bilinç yapılarına hitap etmelidir. Üstelik menfi yapımlar büyük bir profesyonellikle milletimizin yaşayışına ve zihin dünyasına bu denli zarar vermişken, hiçbir ticari kaygının, Müslüman dizi ve film yapımcılarının bu önemli misyondan geri durmasına sebep olamayacağını düşünmekteyiz. Tarihimize siyasi ve askeri dehalarıyla mâl olmuş şahsiyetlerin hayatlarını bizlere model olarak aktaran dizilerin söz konusu mecraya girişi ve son bölümlerinde sözünü ettiğimiz eksiklik noktasındaki duyarlılığı nedeniyle ziyadesiyle memnunuz. Bununla birlikte, yalnızca tarihî dizilerle değil, sözünü ettiğimiz bilimsel yöntemlerin eşlik ettiği, günlük yaşantımıza dokunan ve gençliğe İslam ahlakıyla kuşanmış bir yaşayışı model olarak sunan aynı zamanda ilgiyi cezp edecek yapımlara ihtiyaç olduğu kanısındayız ve imkanlarınız itibarıyla bunun sizler üzerinde toplumsal bir vazife olduğunu düşünüyoruz. Akide olarak bizler bu hususlara dikkat çekmeyi kendimiz için bir sorumluluk kabul ettik ve söz konusu alanlarda bilimsel destek sunmaktan imtina etmeyeceğimizi bilmenizi istedik. Ortaya koyduğunuz bu eserlerin, emeğiniz ve iyi niyetinizle Allah‟ın iziyle başarılı olmasını temenni eder ve Allah‟ın yardımının sizlerle olmasını dileriz.