İbrahim BALCIOĞLU

advertisement
SOSYAL PSİKİYATRİ
AÇISINDAN OBEZİTE
Prof. Dr. İbrahim BALCIOĞLU
İç Hastalıkları ve Psikiyatri Uzmanı
20.02.2017
«Tıp İle Veteriner Fakülteleri Arasındaki Tek
Fark Psikiyatri»dir.
SOSYAL PSİKİYATRİ AÇISINDAN OBEZİTE
Obezitenin
tanımını basit bir şekilde yapmak
mümkündür. Obezite vücut yağının göreceli veya
mutlak fazlalığı olarak tanımlanabilen bir vücut
kompozisyonu hastalığıdır. Kilo fazlalığı ise bireyin
kilosunun fazla olduğu anlamına gelir. Morbid
obezite denen kavram ileri derecedeki şişmanlığı
ifade eder.
Vücut
Kitle İndeksi: Vücut Ağırlığı (Kg/Boy (m):
Pratik bir hesaplama olup kilo fazlalığının
derecesini tanımlamak için kullanılır.
Bu
hesaplamada bireyin o andaki kilogram cinsinden
vücut ağırlığının bireyin boyunun metre cinsinden
karesine bölünmesi ile yapılır.
Santral
(abdominal visseral) obezite (elma tipi) bel
çevresinin ölçülmesi ile kolay değerlendirilir. Bel
çevresinin erkekte> 102 cm, kadında> 88 cm olması
abdominal olarak kabul edilir.
Obezitenin
biyokimyasal, diyete ve davranışa ait
birçok etkeni vardır. Genetik ve çevresel faktörler
obezitenin nedenleri arasındadır. Genetik yatkınlığı
olan kişide fazla enerji alımı ve az enerji tüketilmesi
sonucu gelişen obezite tablosuna daha sık rastlanır.
OBEZİTE NEDENLERİ
İYATROJENİK SEBEBLER
1.
 İlaçlar ve hormonlar, tüple beslenme
2.
Diyete olan obezite: Aşırı ve sık yeme, yüksek yağlı diyetler
3.
Nöroendokrin obezite: Cushing Sendromu, hipotalamik obezite, büyüme
hormonu eksikliği
4.
Sosyal ve davranışa ait nedenler:
 Sosyoekonomik nedenler.
5.
Etnik köken, psikolojik yeme bozuklukları, sedanter yaşam, yaşlanma,
zorunlu inaktivite (hastalıklar, ameliyatlar vs.)
6.
Genetik (Dismorfik) obeziteler:




Otozomol resesif hastalıklar
Otozomol dominant hastalıklar
X’e bağımlı hastalıklar
Kromozomal hastalıklar
Kilo
fazlalığı ve obezitenin neden olduğu sağlık problemleri:
1.
Tip2 diabetes mellitus
2.
İnsülin direnci, uyku apnesi
3.
Polikistik over sendromu infertilite
4.
Hipertansiyon, hiperlipidemi ve dislipidemi
5.
Aterosklerotik kalp hastalığı ve inme
6.
Safra kesesi hastalıkları, osteoartrit
7.
Kanser, gut
Güllü
Sevim: Obezite Endokrinoloji El Ketabı (Ed: Kabalak
Taylan ve ark). Dördüncü Basım-2013 Güven Kitabevi/İZMİR
Zaman
içinde obezite konusundaki görüşler
değişmiştir. Bir önceki asırda ve halen dünyanın
bazı yörelerinde obezite toplumsal bir üstünlük,
başkalarından farklılık ifade ederdi, ediyor da.
Kilosu az olan kişi şişmanlayınca sınıf atladığını
düşünüyor, önemli insanlar arasına katıldığını
sanıyordu. Halbuki, obezite sağlığın olumlu bir
göstergesi değildir.
Obezite
bir hastalık veya birtakım kronikleşebilen
hastalıklara
zemin
hazırlayan
metabolizma
bozukluğudur. Şişmanlık konusunda genetik ve
çevresel etkenlerle ilgili çalışmalar yapılmıştır.
Şişmanlık ömrü kısaltır, hayat kalitesini düşürür,
başka hastalıklara davetiye çıkartır. Obezitenin
çözümü mümkündür.
Gıda
teknolojisi alanında günümüzde baş
döndürücü ilerlemeler kaydedilmiştir. Reklamlar
her yanımızı kuşatmıştır. Sonunda olanlar olmuş,
yeme dürtümüz durdurulmaz hale gelmiştir. Vücut
tipinde değişiklikler dikkati çekmiş, kilolardaki
artış üzücü durumlara ulaşmıştır.
Obeziteyi
hastalık kabul edersek tedavisi ve bunu
için de para harcamak gerekir. Obezitenin yol açtığı
komplikasyonları hesaba katarsak, harcamalar
daha da artar. Yaşlanma ile masraflar daha da
çoğalmaktadır.
Bilgilerimize
göre kilo vermek kolay değildir.
İştahın denetim altına alınması zordur ama
gereklidir.
Obezite
toplumsal, psikolojik ve ekonomik yönü ile
devleti, herkesi, cemiyetin her dilimini ilgilendirir.
Tekstil sektörünü de ilgilendirir, zira oturma yerleri ve
beden kalıpları genişleyerek değişikliğe uğramıştır.
Obezler için statlarda, arabalarda, sinemalarda, tiyatro
gibi yerlerde oturak yerleri değiştirilmek zorunda
kalmıştır. Dolayısıyla şişmanlık hekimlerle birlikte
mühendisleri,
mimarları
ve
tasarımcıları
da
ilgilendirmektedir. Giysi ve iç çamaşır kalıpları ile
bunların fabrikasyon imalatı da değişime uğramıştır.
Günümüzde
sanayileşmiş ülke nüfusunun üçte biri
obezdir. Zengin ülkelerin orta ve az gelirli
kesimlerinde obeziteye daha çok rastlanır. Orta
direk insanlarda ve kasabalarda oturanlarda
şişmanlık çok rastlanan bir tablodur. Sanayileşmiş
ülkelerde yoksul insanlar arasında şişmanlık
yaygındır. Zaten onların yoksul kesimi bizim orta
kesime gelir.
Ülkemizde
obezite prevelansı erkeklerde %9,
kadınlarda %29 bulunmuştur. 40-59 yaş dilimi
obezite sıklığı oranı erkeklerde %16, kadınlarda
%47 olarak tespit edilmiştir. Her yaşta obeziteye
rastlamak mümkündür, ancak yaşla şişmanlama
artar. Kadınlar gebelik ve doğum sebebiyle daha
çok kilo alırlar.
Öğle-akşam
yemeği
buluşmaları,
oturgan
(sedanter) hayat, sürekli karar verme durumunda
olmak, işlerin yoğunluğu ve stres sebebiyle spora
ve diyet uygulamasına vakit ayıramamak, alkol
kullanımı obeziteye çağrı yapar. Bu ölçülere uyan
hayatı seçmiş kişilerde, özellikle iş adamı, yüksek
düzey bürokrat, yöneticiler ve iş bitiricilerde sık
görülür.
Ailesel
şişmanları gözlersek, yeme alışkanlıklarının
obeziteye sebep olabileceklerini tespit ederiz.
Obezlerin 2/3’ünün ya annesi ya babası ya da her
ikisi birden obez bulunmuştur.
İki obez
evlendiği zaman çocuklarının obez olma ihtimali
%60-70 orandadır. Olağan obezitedeki genetik
aksama hipotalamustaki acıkma ve uyuma
merkezinde olabilir.
Obezler
fazla yerler, az hareket ederler. Kol
emekçilerinde, bedeni ile çalışanlarda obezite
nadirdir. Obezler haftadaki yürüyüşleri 25 km
tutar. Obez olmayanlar haftada ortalama 56 km
yürürler (şişmanlar çiğnemeden hızla yerler).
Obeziteye toplumun bakışı önemlidir ve zamanla
değişebilir.
Modern
toplumlarda insanları hareketsizliğe iten
aletler yaygın hale gelmektedir (asansör, yürüyen
merdivenler,
araba).
Bunlar
enerji
sarfını
düşürmektedir. Bilgisayara, televizyona ilgi arttıkça
şişmanlıkta artma beklenmektedir.
Obezite
önemli bir halk sağlığı problemidir. Obez
bireyler işe girmekte zorlukla karşılaşırlar.
Güvenlik görevlisi, polis, itfaiye gibi alanlarda
şişmanların iş bulma şansı hemen hemen yoktur.
Hava yolları, iş mağazaları, fabrikalar obez
bireyleri işten çıkarmaktadır. Bu ayrımcılık obez
bireylerin ruh sağlığını bozabilir.
Obez
bireylere karşı küçük görme, önyargı,
saygısızlık küçük yaşlarda başlar. Küçük yaştaki
çocuklara arkadaşları «miskin, tembel, uyuşuk,
aylak, hantal, çirkin» gibi adlar takarlar.
Şişman
bireyler sosyal alanda «etiketlenmeye,
damgalanmaya» başlarlar. Obez çocuklar birçok
kolejlere alınmazlar, birçok sportif etkinliklere
katılmazlar. Bu tablo, obez bireylerde özsaygısının
azalmasına, benlik değerinin zayıflamasına ve
depresyonun ortaya çıkmasına yol açar.
Obez
hastalarda «hantal, beceriksiz, sakar, çirkin,
iradesiz» gibi birtakım sıfatlar verenlere de
rastlanabilir. Bu durum onlarda her zaman
psikolojik rahatsızlık meydana getirmez. Ancak,
obezlerde ortaya çıkan disfori, anksiyete ve
depresyon gibi tablolar obezitenin bir sonucudur.
Düşük
sosyoekonomik sınıflarda ve bazı etnik
gruplarda obeziteye sıkça rastlanır. Fakir ülkelerde
obezite, zenginliğin ve saadetin, refahın bir ölçüsü
olarak ele alınabilir. Sanayileşmiş ülkelerde, tersine
düşük kilolu olmak özendirilir.
Obezite
riski taşıyan bireylerin fizyolojik uyarılma
eşikleri düşük olabilir. Düşük kilolu olanlarda
fizyolojik uyarılma eşiği daha düşüktür. Obez
kişiler düşük kilolu bireylere göre ağrı, stres ve
diğer uyaranlara karşı daha büyük bir uyarılma
sinyali verirler. Bunların sonucunda aşırı ölçüde
yeme başlar.
Obez
bireylerde beden imajı küçümsenmiştir ve
aşağılanmıştır. Kişi kendi vücudunu beğenmez,
kaba ve iğrenç bulur. Obezler başkalarının
kendilerini küçük gördüğünü düşünürler. Bu
konuyu devamlı kafasına takar, benlik saygısı
düşer, olumsuz kendilik kavramı gelişir. Burada
kişinin zeki veya yetenekli olup olmaması önemli
değildir.
Obezler
zayıflamayı
başaramayacaklarını
düşünürler. Aile fertleri zayıflamanın gereğini ve
bunun prosedürünü algılayamazlar. Obezler
kaloriden zengin yiyecekleri tercih ederler. Çünkü,
bu yiyecekler genelde lezizdir; dolayısı ile daha
fazla tüketilir.
Obezitenin
tedavisi nasıl yapılır? Hastalarda
tedavi, diyet, idman, davranış tedavisi, ilaç tedavisi
ve cerrahi girişim yöntemlerini kapsamaktadır.
Obezite tedavisinde ilk hedef, ideal vücut ağırlığına
ulaşılması değil, vücut ağırlığının %10 oranında
kaybedilmesi olmalıdır. Obezite tedavisi irade
gerektirir, umut icap ettirir, moral bozucu olabilir.
Hafif derecede bir kaybı varsa, sağlıkla ilgili
problemler çözümlenebilir.
Obezler
az hareket ederler, kısıtlı diyetler hızlı kilo
verdirirken, ağır idmanlar yaptırmak güçtür ve
doğru değildir. Önceleri yavaş yavaş yürüyüş
yapmaları önerilir; kişinin yaş ve sağlık durumuna
göre yüzme, bisiklete binme öğütlenebilir. Spor
yapmak ve diyete uymak kolay değildir. Spor
yapmak alışkanlık haline gelirse kişi hem kilo verir,
hem de tekrar şişmanlamaz. Spor gerektiği şekilde
yapılırsa yağın yakılması artar, insülin direnci ile
kan lipidleri ve tansiyon düşebilir.
Sporun
yararları çeşitlidir ve çoktur. İdman kişinin
iştahını kapatmaktadır, dolayısı ile fazla yemek
istenmeyecektir. İnsanların korkulu rüyası olan
koroner kalp hastalığı riski en aza inmektedir.
İdman ile yağ dokusu kitlesi azalırken kas
kitlesinin korunması sağlanmaktadır. Sporla verilen
kiloların tekrar geri alınması önlenebilmektedir.
Spor bir hayat tarzı haline gelince keyif verir, vücut
forma girer.
Yürüyüş
en önemli ve kolay spor şeklidir. Bir
saatlik yavaş yürüyüş kadınlarda 132, erkeklerde
156 kalori harcatır. Hafif koşu (jogging), bir insan
için en uygun idman şeklidir, kolay kalori
kaybedilir. Koşudan ve yürüyüşten önce kişi hekim
denetiminden geçmelidir. Koşu sırasında bol
oksijen alıyoruz, solunum ve dolaşım sistemimiz
gelişiyor; bacak, sırt ve kol kasları çalışıyor.
Spor,
zayıflamada kilometre taşı görevi yapar. Spor
diyetle desteklenirse, zayıflamada yararlı işlev
görür. Spor, zayıflamak isteyenin hayatına disiplin
getirir, düzen temin eder, keyif verir, geleceğe
umutla bakmasını sağlar.
Yapılacak
idman açık havada, dayanıklılık veren
tarzda (koşma, yürüme, bisiklete binme, yüzme,
aerobik, dans gibi) olmalıdır. Enerji sarfı azdan
çoğa doğru artırılmalıdır. İdmana yavaş başlayıp
hız giderek yükseltilmeli, böylece gaye edinilen
dakikalık nabız sayısına uluşmalıdır.
İdmanın
tipi zevk verici özellikte olmalı, kişiye
eğlence imkanı tanınmalıdır. Spor hayat boyunca
düzenli bir şekilde yapılmalı ve doğal ortamda icra
edilmelidir. Haftalık kilo kaybı 1 kg. kadar olmalı,
fazla olmamalıdır. Zayıflamada idmanın günlük
süresi ve haftalık sıklığı önemlidir. Obezitenin
tedavisinde kullanılan idmanda önemli olan,
toplam harcanan kaloridir.
Tıpta
koruyucu hekimliğin önemi son yüzyılda
hızla artmaktadır. «Bozulmadan koruma» ilkesi
daha ucuz, daha pratik ve daha tesirlidir. Sağlığın
bütün alanlarında, enfeksiyonlardan kalp-damar
hastalıklarına, aşılardan antibiyotiklere kadar
«koruyucu hekimlik» önem kazandı. Ancak obezite
için aynı şeyleri söyleyemiyoruz ve o, toplum için
tehdit ve tehlike arzetmeyi sürdürüyoruz. Obezite
ile mücadele daha çok tedaviye indirgeniyor.
Obezitenin
bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.
Koruyucu hekimliğin ana konularından birisi de
OBEZİTE olmalıdır. Gelecek nesilleri korumak ve
risk gruplarını denetlemek için koruyucu hekimliğe
yatırım yapmak gereklidir. Yalnız başına diyet ve
spor yapmak obeziteyi ortadan kaldırmaya
yetmeyecektir.
Alışkanlıkları
terk etmek zordur. Alışkanlıklar
dikkat edilmezse mirasa dönüşebilir. Alışkanlıklar
devamlı tekrarlayınca kader haline gelebilir. Bu tip
alışkanlıkları kontrol ederek obeziteyi problem
olarak çıkarmak mümkündür. Öğrenilmiş yanlış
alışkanlıklar, ezberler genetik olarak devir alınmış
obeziteyi kişi ve toplum için tehlikeli hale getirir.
Kilo
vermek zor bir süreçtir. Obezleri caydırmak
için çeldiriciler, kötü niyetliler devreye girerler.
Diyete niyet edip başarısız olanlar obeziteye nokta
koymak için yola çıkanların ayağına taş koyarlar.
İnatçı ve iradeli olanlar obeziteyi yenebilirler.
Download