AVRUPA BİRLİĞİ YARGILAMA hUKUKUNDA ARA ÖNLEMLER

advertisement
AVRUPA BİRLİĞİ YARGILAMA HUKUKUNDA ARA ÖNLEMLER
(İHTİYATİ TEDBİRLER)
Interim Measures Under European Union Procedural Law
Dr. Servet ALYANAK *
Özet
Ara önlemler (ihtiyati tebirler) koruması Avrupa Birliği yargılama hukukunun aşamalı
olarak daha fazla tanınan bir konusu olmuştur. Ara önlemler AB hukukunda sadece belli
konularla sınırlı olmayıp rekabet, kamu ihaleleri, ortak ticaret politikası, tarım gibi birçok
konuyla alakalıdır. Bu makalede, öncelikle ara önlemlerin yasal bağlamı ve amaçları, nihai
kararın verilmesine kadar geçecek sürede davaya taraf olanların konumunu muhafaza etme
işlevi aktarılacaktır. Ara önlemlere ilişkin bazı istatistikler verildikten sonra belli tür davalar
çerçevesinde bu tedbirler açıklanacaktır. Avrupa Birliği Adalet Divanının bazı kararları
altında ara önlemlere ilişkin kural ve prensipler tartışılacaktır. Bu makale ulusal mahkemeler
önünde yapılan ara önlem başvurularını konu alan ve bu konuda temel davalar olan Divanın
Factortame, Zuckerfabrik ve Atlanta kararlarını analiz edecektir. Ara önlemlere ilişkin maddi
ve usuli koşullar, prosedür türleri, ara önlem türleri, ara önlemlerin esas davaya ilişkin şart
ve bağlılığı gibi ara önlemlere özgü bir çok yön irdelenecektir. Bu bağlamda; talep sahibinin
iddiasının kabulüne kafi ve muteber delilleri bulunan talep prima facie niteliğini taşıması,
başvuru sahibinin çıkarlarına yönelik ağır ve telafi edilemez bir zararın vuku bulmasını
engellemek için bir ihtiyaç olması ve başvuru sahibinin menfaatinden daha üstün gelecek
davanın diğer tarafının veya başka bir kişinin menfaatinin olmaması gerekir.
Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği yargılama hukuku, ara önlemler, yürütmeyi durdurma,
başvurunun haklılığı, aciliyet, çıkarlar dengesi, usul, şekli koşullar.
ABSTRACT
Interim measures of protection have gradually become a more accepted feature of procedure
in the law of the European Union. It appears that they are not confined to specific areas in EU
Law, they concern on different subjects, such as competition, public procurement, common
commercial policy, agriculture etc. In this article, first the legal context and purpose of the
interim measures will be established, their function of protecting the position of the parties
until the final decision is rendered. Having been given some statistics on interim measures
they will be explained under certain types of cases. The governing rules and principles of
interim measures will be discussed on the bases of the ECJ decisions. This article will analyze
the judgements in Factortame, Zuckerfabrik and Atlanta which are the main cases dealing
with applications for interim relief in front of the national courts. Various aspects of the
interim measures will be highlighted such as the provisional and ancillary nature to the
main case, types of measures, types of procedures, substantive and procedural conditions
governing their award. In this context, the applicant needs to show that there is a prima
*
Dr. Servet ALYANAK (LL.M, Mag. Iur., Ph. D), Kamu Denetçiliği Kurumu, [email protected]
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Avrupa Birliği Yargılama Hukukunda Ara Önlemler (İhtiyati Tedbirler)
Dr. Servet ALYANAK
facie case and there should be a necessity, as a matter of urgency, in order to avoid serious
and irreparable damage to his interests and finally the applicant’s interests are deemed to
outweigh those of the opposing or third party (balance of interests).
Keywords: European Union procedural law, interim measures, suspension of enforcement,
prima facie case, urgency, balance of interests, procedure, formal requirements.
♦♦♦♦
Giriş
Hukuk devleti ilkeleri üzerine yapılandırmasını oluşturmuş bütün Toplulukların
bağımsız yargısal denetim sistemine sahip oldukları bir vakıadır. Avrupa Birliği
(AB) de Avrupa Birliğinin İşleyişi Hakkında Antlaşma (ABİHA)1 çerçevesinde
gerek Topluluk tasarrufları gerekse ulusal tasarruflar açısından böyle bir yargısal
denetim sistemi öngörmüştür.
Ara önlemlerin2 amacı Mahkemenin3 nihai hükmü verene kadar geçecek süre
içerisinde hakkın özünün zayi olmasının önüne geçmektir. Nitekim Avrupa Birliği
Adalet Divanı (ABAD) bir çok kararında bu düşünceyi teyid etmiş ve ara önlemlerin
amacının ileride verilecek kararın tam etkililiğini sağlamak olduğu belirtilmiştir.4
248
Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) 29.09.2012 tarihinde Avrupa Birliği Resmi
Gazetesinde yayımlanan yeni yargılama usul kurallarının5 ara önlemlere ilişkin
hükümleri ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Gerek ABİDA ve gerek Divan yargılama
usul kurallarında ara önlemlere ilişkin çok kısıtlı düzenlemeler olması nedeniyle
Adalet Divanının bu konudaki kararları konunun analizi açısından son derece
önemlidir. Makalede öncelikle ara önlemlere ilişkin istatistiki bilgiler aktarılacak,
dava türleri bağlamında ara önlemler konusu incelenecek, Adalet Divanının konu
ile ilgili temel kararları değerlendirilecek, nihayetinde ara önlemlere ilişkin maddi
ve usuli kurallar analiz edilecektir.
1
2
3
4
5
1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması ise, Avrupa Topluluğu’nu Kuran
Antlaşma’nın adını Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma olarak değiştirmiştir.
Bu makalede ara önlem, ihtiyati tedbir veya geçici tedbir terimleri birbirlerinin yerine kullanılmış
olup tümü aynı anlamda kullanılmıştır.
Makalede Avrupa Birliği Adalet Divanının yerine bazen Adalet Divanı bazen Divan veya Mahkeme
ifadeleri kullanılmıştır.
Fernando Castillo De La Torre, “Interim Measures in Community Courts: Recent Trends”, Common
Market Law Review, C. 44, 2007, s. 273-353, s. 281.
Official Journal L 265, 29.9.2012. Adalet Divanının yeni yargılama usul kuralları için bkz. http://
eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2012:265:0001:0042:EN:PDF (10.11.2013).
ABİHA’nın 254. maddesi uyarınca Genel Mahkemenin ayrı yargılama usul kuralları vardır. Bkz. http://
eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31991Q0530:EN:NOT (10.11.2013). Genel
Mahkeme bu kuralları Adalet Divanı ile mutabakat halinde kabul eder ve Konseyin onayına sunar.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Interim Measures Under European Union Procedural Law
Dr. Servet ALYANAK
I. Avrupa Birliği Adalet Divanının ara önlemlerle
ilgili karar istatistikleri
Son yıllarda Avrupa Birliği Adalet Divanında açılan davalarda ara önlemlere ilişkin
taleplerdeki önemli artış ve Divan tarafından dava süreci içinde ara önlemlere
ilişkin olarak verilen kararlar ile bu kurumun değişik dava türleri içerisinde zaman
içerisinde gelişen maddi ve usuli koşulları da olgunlaşmıştır.
Avrupa Birliği Adalet Divanına 1955-1965 yılları arasında 31 başvuru, 1966-1975
yılları arasında 27 başvuru, 1976-1980 yılları arasında 39 başvuru, 1981-1985
yılları arasında 84 başvuru, 1986-1990 tarihleri arasında 92, 1991-1995 yılları
arasında 34 ve İlk Derece Mahkemesinin6 kararlarına karşı ABAD’a yapılan yasa
yolu başvuruları içerisinde 5 adet ara önlem başvurusu, 1996-2000 yılları arasında
15 ve İlk Derece Mahkemesinin kararlarına karşı ABAD’a yapılan yasa yolu
başvuruları içerisinde 26 adet ara önlem başvurusu, 2001-2005 yılları arasında 19
ve İlk Derece Mahkemesinin kararlarına karşı ABAD’a yapılan yasa yolu başvuruları
içerisinde 23 adet ara önlem başvurusu, 2006-2011 yılları arasında 13 ve İlk Derece
Mahkemesinin kararlarına karşı ABAD’a yapılan yasa yolu başvuruları içerisinde
de 40 adet ara önlem başvurusu yapılmıştır.7
İlk Derece Mahkemesine ait 2000 yılı sonrası istatistiklere bakıldığında ise 2000 yılı
içerisinde 42 adet, 2001’de 37 adet, 2002’de 25 adet, 2003’te 39 adet, 2004’te 26
adet, 2005’te 21 adet ara önlem başvurusu yapılmıştır. 2006-2010 yılları arasında
ise İlk Derece Mahkemesi’ne toplam 183 adet ara önlem başvurusu yapılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi’nin ara önlem taleplerinin kabulüne ilişkin istatistiklere
bakıldığında ise bu yöndeki talep ve başvuruların kabul edilme oranı çok düşüktür.
Örneğin 2010 yılında Divana yapılan 38 başvuru içerisinde sadece 3 tanesi olumlu
bulunarak ara önlem kararı verilmiştir.8
Sayısal istatistklere bakıldığında ara önlem için Adalet Divanına yapılan müracaatların
sayısı 1980’den sonra çarpıcı bir şekilde artmıştır. 1990’ların ortalarına gelindiğinde
bu sayı daha da artmıştır. Bu sayı 1990’ların ortalarından 2010 yılına kadar daha
sabit bir hal almıştır. Bir yılda Adalet Divanının önüne gelen davalarda yapılan ara
6
7
8
1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması AB’de yargı düzeninde bazı yapısal
değişikliklere gitmiş ve bu değişikliklerden birisi de Avrupa Birliği İlk Derece Mahkemesi yerine
geçmek üzere Avrupa Birliği Genel Mahkemesi olarak kabul edilmiştir. Bu makalede de Avrupa
Birliği İlk Derece Mahkemesi ile ilgili yapılan atıf ve açıklamaların Avrupa Birliği Genel Mahkemesi
için yapıldığı anlaşılmalıdır. Avrupa Birliği İlk Derece Mahkemesi yargılama usul kurallarına yapılan
atıfların da aynı şekilde Avrupa Birliği Genel Mahkemesi için yapıldığı anlaşılmalıdır.
ABAD’ın bu konudaki istatistikleri için bkz. http://curia.europa.eu/jcms/upload/docs/application/
pdf/2012-06/ra2011_statistiques_cour_en.pdf (15.06.2012) sf. 115, 116
ABAD’ın bu konudaki istatistikleri için bkz.
http://curia.europa.eu/jcms/upload/docs/application/pdf/2011-05/ra2010_stat_tribunal_final_
en.pdf (15.06.2012)
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
249
Avrupa Birliği Yargılama Hukukunda Ara Önlemler (İhtiyati Tedbirler)
Dr. Servet ALYANAK
önlem başvurusu toplam dava sayısının %10’undan daha az sayıdadır. Bu oran da
aslında normal olarak düşük kalmıştır.9 1980’lere kadar ara önlem başvurularında
daha önce Adalet Divanı tarafından verilen ara önlem kararlarına atıf yapma
hususu pek yaygın değildi. Başvuruların sayısının artmasıyla Adalet Divanının da
bu konuda içtihat oluşturmasıyla talepler daha standartlaşmış ve ara önlem kararları
da maddi vakıa temelli bir çerçeveden daha detaylı bir şekilde gerekçelendirilen ve
daha normatif bir hal almıştır.10
II. Dava türlerine göre Adalet Divanına yapılan ara
önlem başvuruları
250
ABİHA’nın 258. maddesi kapsamında (ihlâl usulüne göre) Topluluk hukukuna
aykırılık teşkil eden ulusal mevzuat hükümleri de Avrupa Birliği Adalet Divanı
(ABAD) önünde yargı denetimine tabi kılınabilir. Diğer bir yandan Topluluğun bir
tasarrufu da Topluluk hukukunun daha üst normlarına aykırılık teşkil ettiğinden
dolayı geçerliliği dava konusu edilebilir. Dahası, eğer Topluluk kurumları Antlaşma
hükümlerini ihlal ederek bazı işlemleri yapmada hareketsiz kalırsa Antlaşmanın
265. maddesine göre de kendilerine karşı dava açılabilir. Davalı Kurumun gerekli
işlemi yapmamasının (tedbiri almamasının) açıkça hukuka aykırı olduğu ve söz
konusu tedbirin alınması açısından Kurumun bir takdir yetkisi yoksa böyle bir
durumda hareketsiz kalan Kurum yönünden geçici tedbir kararı verilebilir.11 Bütün
bu aktarılan durumlarda söz konusu işlem hakkında dava açılabilir ve işlemin icrası
her somut olayın niteliği ve özelliğine göre Antlaşmanın 278 ve 279. maddelerine
uygun olarak herhangi bir ara önlem vasıtasıyla geçici olarak nihai karar verilinceye
kadar durdurulabilir. Nitekim iki tane eylemsizlik davasında T.Port12 ve Camar13
davasında Adalet Divanı ara önlem kararı vermiştir.14
İptal davaları çerçevesinde ABİHA’nın 278. maddesi, davacılara, dava konusu
tasarrufun uygulanmasının askıya alınmasını talep etme imkânını tanımakta ve
Adalet Divanına da bu şekilde askıya almaya hükmetme yetkisini vermektedir.15
9
10
11
12
13
14
15
De La Torre s. 274.
De La Torre s. 275.
Peter Oliver, “Interim measures: Some recent developments”, Common Market Law Review, 1992, C.29,
s.7-27, s.9. Sergio Ariel Apter, “Interim Measures in EC Law: Towards a Complete and Autonomous
System of Provisional Judicial Protection before National Courts”, Electronic Journal of Comparative
Law, June 2003, vol 7.2, sf.2, http://www.ejcl.org/72/art72-1.html (20.09.2013).
ABAD’ın C-68/95 sayılı, T.Port, [1996] ECR I-6065 kararı, 60 ve 62 no’lu paragraflar,
ABAD’ın Case 43/98 P(R) sayılı, Camar v Commision and Council, [1998] ECR I-1815, 44 no’lu
paragraflar.
De La Torre, s. 281.
ABİHA’nın 278. maddesine göre; “Adalet Divanına açılan davaların otomatik olarak yürütmeyi
durdurucu etkisi yoktur. Bununla beraber, Adalet Divanı, koşulların gerekli kıldığı kanısına varması
halinde, dava konusu tasarrufun uygulanmasının durdurulmasına karar verebilir”.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Interim Measures Under European Union Procedural Law
Dr. Servet ALYANAK
Üye ülkelerin, AB hukukunu ihlal niteliği taşıyan ulusal idarelerin işlemlerine karşı,
hakları bu işlemden dolayı haleldar olanların kendi ulusal mahkemelerinden bir
takım ara önlemleri isteme imkanlarını tanıması gerekmektedir. Bu durum aşağıda
detaylarıyla inceleyeceğimiz Factortame kararında16 açıkça zikredilmiştir.
Bununla birlikte, iyi bilindiği üzere Topluluk Hukuku genellikle ulusal mahkemeler
tarafından tatbik edilmekte ve Topluluk hukukuna ilişkin olarak bu organların
ön karar prosedürüne göre ABAD’a müracaat imkanları vardır (ABİHA’nın 267.
maddesi). ABAD’ın, Antlaşmada herhangi bir hüküm olmamasına rağmen ulusal
mahkemelerin ön karar prosedürüne göre karar verilinceye kadar ara önlemler
vasıtasıyla geçici bir yasal koruma temin edebilmesine işaret ettiği belirtilmiştir.17
Böylece bireylere tanınan hukuksal koruma ulusal mahkeme sistemleri çerçevesinde
de koruma altına alınmıştır. Adalet Divanına ulusal mahkemece yapılan ön karar
müracaatı çerçevesinde Adalet Divanı hukuka aykırılığı iddia edilen bir Topluluk
tasarrufunun uygulanmasını askıya alacak bir ara önlem kararı alabilir.18
ABİHA’nın 258. maddesinde ifade edilen ihlal davası Komisyon’un, AB hukukunun,
üye ülkelerde gereği gibi ve özenle uygulanması görevinin yerine getirilmesinde
kullandığı en etkili araçtır. Çünkü Komisyon, bu dava ile, üye devletlerin AB
hukukuna uygun hareket etmelerini ve AB hukukunun uygulanmasında birliği
sağlayabilmektedir. Bu davanın bir diğer işlevi de bir üyenin AB hukukunu ihlal
etmesi halinde, diğer üye ülkelerin, AB’nin veya AB vatandaşlarının açacakları tazminat
davalarına dayanak oluşturmasıdır. ABİHA’nın 258. maddesindeki öngörülen
ihlal davası süreci yaklaşık mahkeme aşamasıyla birlikte üç yılı bulabilmektedir.
Sürecin bu uzunluğunun sebebi Komisyonun yetersiz kaynakları ile Divan önünde
bekleyen iş yükünün fazlalığı nedeniyle geç işleyen süreçtir. İvedi işlerde veya ihlalin
sonuçlarının tahribat yaratabileceği hallerde, Komisyonun elinde iki imkan vardır.
Bunlardan birincisi usulü hızlandırmaktır, bunun için de verdiği süreleri kısaltması,
bazı durumlarda da ikinci cevap, karşı dilekçelerin verilmesinden de vazgeçmek
yoluna gitmesi gerekir. İkinci imkan da Avrupa Birliği Adalet Divanından ABİHA’nın
278. maddesine göre ihtiyati tedbir istemektir. Komisyonun açtığı ihlal davalarında
Divan ara önlemlere karar verebilmektedir.
Ara önlem türleri dava türüne göre de farklılıklar taşır, Topluluk kurumunun
bir tasarrufu aleyhine açılan iptal davalarıyla ilgili ara önlem sözkonusu işlemin
yürütmesinin durdurulması şeklinde olmaktadır. İhlal davalarında da Topluluk
hukukuna aykırı düşen bir ulusal bir işlem veya önlemin askıya alınması şeklinde,
personel davalarındaki tazminat davalarında davacıya belli bir miktar para ödemesi
16
17
18
ABAD’ın C-213/89 sayılı Factortame Ltd. v. Secretary of State for Transport, [1990] ECR I-2433
kararı.
Apter sf.2.
Oliver, s.10.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
251
Avrupa Birliği Yargılama Hukukunda Ara Önlemler (İhtiyati Tedbirler)
Dr. Servet ALYANAK
yapılması şeklinde ara önlem kararları söz konusudur. ABİHA’nın 279. maddesinde
ifade edilen “gerekli herhangi bir ara önlem” ifadesinde verilecek ara önlemlerin
sınırlı tip ve çeşitlilikte olmayacağı belirtilmiştir. Tabi istenecek ara önlemin dava
konusu ile alakalı ve yakın bir bağlantının olması gerekmektedir. Burada verilecek
ara önlemin zararın vukubulmasını önleyecek yeterlilikte olması gerekmektedir.
Ayrıca, örneğin bir iptal davasında talep edilen ara önlem iptali istenen tasarrufun
kapsamını aşıyorsa ara önlem talebi kabul edilebilirlik açısından uygun görülmez. 19
Lasok geçici tedbirlerin alınmasına yönelik olarak üç tane değişik durum öngörerek
bir kategorilendirmeye gitmiştir.
Bir gerçek veya tüzel kişinin, bir üye ülke veya bir Topluluk kurumunun münferit
bir işleminden dolayı ağır, ciddi ve telafisi mümkün olmayan zarara uğranılması
tehdidine ilişkin ihtiyati (geçici) tedbir arayışı içerisinde olunmasına ilişkin durum,
Bir üye ülkenin veya Topluluk kurumunun genel ve düzenleyici bir işleminden
dolayı ağır, ciddi ve telafisi mümkün olmayan zarara uğranılması tehdidine ilişkin
ihtiyati (geçici) tedbir arayışı içerisinde olunmasına ilişkin durum,
252
Komisyonun (veya teorik olarak bir üye ülkenin) bir üye ülkenin bir tasarrufundan
veya hareketsizliğinden kaynaklı ağır, ciddi ve telafisi mümkün olmayan zarara
uğranılması tehdidine ilişkin ihtiyati (geçici) tedbir arayışı içerisinde olunmasına
ilişkin durumlar,20
Lasok, yukarıda sayılan ilk iki kategorideki dava konusu olan işlemlerin bir Topluluk
kurumunun işlemi olmasından dolayı olup geçerliliğine ilişkin bir varsayımdan
yararlandığından bahsetmiştir21. Ancak kanaatimce bu varsayım bizatihi ihtiyati
(geçici) tedbir istemine kesinlikle bir engel teşkil etmez ve aleyhte bir durum yaratmaz.
Adalet Divanının kararları çerçevesinde ulusal mahkemelerce AB hukukunun
uygulanmasına ilişkin olarak iki durumdan bahsedilebilir. Bunlardan ilki Topluluk
hukukuna aykırılık teşkil eden ulusal tasarrufların uygulanmasının geçici olarak
durdurulması (yürütmesinin durdurulması) ve ikincisi de Topluluk tasarrufunu
uygulamaya yönelik alınan ulusal önlemlerin uygulanmasının geçici olarak durdurulması
- ki bu da bir nevi başvuru sahibinin hukuken geçersizliğini ileri sürdüğü Topluluk
tasarrufu hükümlerinin uygulanmamasına yönelik pozitif bir ara önlem alınmasışeklinde tezahür etmektedir. AB hukukunda ara önlemler ile ilgili olarak yapılan
çalışmaların önemli bir kısmı bu yaklaşım üzerinden Adalet Divanının kararları
arasından bir sınıflandırma yapmaktadır. Bunlar; Factortame tipi durum, (Topluluk
hukukuna aykırı ulusal düzenlemelerin yürürlüğünün durdurulması, diğeri de AB
19
20
21
De La Torre, s. 279.
Paul (K.P.E ) Lasok, The European Court of Justice, Practice and Procedure, 2. bası (2nd ed.)
Butterworth&Co(Publishers) ltd., Londra 1994, sf. 252
Lasok, sf. 252
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Interim Measures Under European Union Procedural Law
Dr. Servet ALYANAK
tasarruflarını (Tüzük, Yönerge gibi) uygulayan iç hukuk kurallarının yürürlüğünün
durdurulması ile ilgili Zückerfabrik ve Atlanta davalarının kararları tipi durum olarak
bir sınıflandırma yapmaktadır. AB hukukunda yeknesaklığı sağlamak amacıyla Adalet
Divanı Zückerfabrik ve Atlanta davalarında ara önlemlere karar verilebilmesine ilişkin
gerekliliklerin Factortame tipi durumlar açısından da geçerli olduğunu belirtmiştir.22
Yapılan bu iki tür sınıflandırma doğrultusunda Factortame, Zückerfabrik ve Atlanta
davası kararları ara önlemler açısından aşağıda incelenecektir.
III. Avrupa Birliği Adalet Divanının konu ile ilgili
önem arzeden kararları
Aşağıda Avrupa Birliği Adalet Divanının kararlarına konu olmuş ve bu kararlarıyla
da daha açık hale gelen ihtiyati tedbir kararı verilebilmesine ilişkin maddi koşullar
ayrıntılı olarak incelenecektir. Divanın bu anlamda ihtiyati tedbire ilişkin ele aldığı
olaylardan Factortame kararı önem arzetmektedir.
A. Factortame Kararı23
Factortime davası, İngiliz hukukuna göre kurulmuş Factortame ve diğer şirketlerin,
İngiliz Deniz Ticaret yasasında 1988 yılında yapılan değişiklikler hakkında ileri
sürdükleri Topluluk hukukuna aykırılık iddiasına dayanır. Bu şirketlerin çoğunun
yöneticileri ve pay sahiplerinin çoğunluğu İspanyol vatandaşlarından oluşmaktaydı. Bu
şirketler, 1894 tarihli İngiliz Deniz Ticaret Yasasına uygun olarak tescil edilmiş balıkçı
teknelerinin donatanlarıdırlar. Yasada yapılan değişiklik, İngiliz bayrağı taşımasına
rağmen pay sahipleri ve yöneticileri açısından İngiltere ile bağlantıları bulunmayan
şirketlerin “avlanma kotalarından” yararlanmasına sınırlamalar getirmektedir.
Sınırlamalara uyulmaması durumunda, yeni sicile tescil yapılmayacak ve şirketlere ait
gemiler İngiliz bayrağını taşıyamayacaklardır. İngiliz Ticari Gemicilik Yasasına göre
ilgili kotalardan yararlanacak gemilerin tescili, sahiplerinin İngiliz vatandaşı olması
şartına bağlanmış, böylece, diğer Topluluk üyesi ülke vatandaşlarına ait gemileri
dışta bırakan hükümlerin, AT Antlaşmasının 12. maddesindeki ayırımcı muamele
yasağı (ABİHA’nın 18. maddesi) ile 43. maddede (ABİHA’nın 43. maddesi) yer
alan yerleşme serbestisinin ihlâlini oluşturduğu iddia edilmiştir. Ulusal mahkeme,
davacıların Topluluk hukukuna aykırılık iddiasına rağmen iki gerekçeyle ihtiyati
tedbir kararı – olayda yasanın yürürlüğünün durdurulması kararı- vermeyi reddeder.
Çünkü bu tür bir karar, İngiliz hukukuna göre tümüyle ulusal nitelikli davalarda
bile verilemeyen bir karardır.
22
23
Dimitrios Sinaniotis, “Interim Protection of Individuals before the European and National Courts”,
Kluwer Law Intearnational, 2006, s. 196.Ayrıca bkz. Book reviews, Common Market Law Review,
2007, s.1834.
ABAD’ın C-213/89 sayılı Factortame Ltd. v. Secretary of State for Transport, [1990] ECR I-2433
kararı.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
253
Avrupa Birliği Yargılama Hukukunda Ara Önlemler (İhtiyati Tedbirler)
Dr. Servet ALYANAK
Olayın İngiliz Lordlar Kamarasına intikal etmesi üzerine Lordlar Kamarası tarafından
Divana yöneltilen ilk soru, İngiliz mahkemelerinin önlerindeki davada, henüz
Adalet Divanı tarafından Topluluk hukukuna aykırı olduğu saptanmamış sonraki
tarihli bir ulusal yasama tasarrufunu uygulamama yönünde, Topluluk hukukundan
kaynaklanan bir yükümlülüğe veya yetkiye sahip olup olmadıklarıdır.
Adalet Divanı önüne ABİHA’nın 267. maddesinde (önceki AT Antlaşmasının
234. maddesinde) düzenlenen ön karar prosedürü çerçevesinde gelen Factortame
davasının öne çıkardığı sorunlardan ilki, Topluluk hukuku çerçevesinde tanınıp
tanınmadığı henüz belli olmayan hakların, ulusal hukukun açık hükümleri karşısında
önceliğe sahip olup olmadığı24 ve ulusal mahkemenin, ABİHA gibi Birliğin temel
Antlaşmalarından biri olan Avrupa Birliği Antlaşmasının25 4(3) maddesi kapsamındaki
(önceki AT Antlaşmasının 10. maddesi kapsamındaki) sadakat yükümlülükleri
gereği, Topluluk hukukunun söz konusu beklenen haklara geçerlilik tanımak
amacıyla, ulusal hukuk hükümlerinin bertaraf edilmesini de içerip içermediği
davanın cevaplanması gereken sorularından birini oluşturmaktadır.
254
Lordlar Kamarası tarafından Divana yöneltilen ikinci soru ise, İngiliz mahkemelerinin,
Topluluk hukukunu ihlâl ettiği henüz tespit edilmemiş olan bir yasama tasarrufunun
uygulanmasına karşı ihtiyati (geçici) tedbir kararı alma yönünde yetkilerinin
bulunup bulunmadığıdır. Factortame davasından önceki dönemde İngiliz ulusal
mahkemeleri, Topluluk hukukunun önceliği ilkesini, ancak Topluluk hukuku
hükmünün anlamının ve kapsamının, önceki tarihli bir Divan kararıyla açıklığa
kavuşturulmuş olması halinde kabul etmekteydiler. Burada ise, davacı İspanyol
balıkçılar, henüz Topluluk hukukuna aykırılığı tespit edilmemiş bir ulusal yasama
tasarrufunun uygulanmaması yönünde bir tedbir kararı alınmasını talep etmektedirler.
Bu davada Divana Lordlar Kamarası tarafından yöneltilen üçüncü soru ise, İngiliz
mahkemelerinin, ulusal hukukta, iç hukuk kaynaklı davalar için böyle bir yaptırım
imkânı bulunmamasına rağmen, idareye karşı bu tarz bir geçici tedbire başvurma
imkânı tanıma konusunda Topluluk hukuku kaynaklı bir yükümlülük altında
olup olmadıklarına ilişkindir. Burada önemli olan nokta, ulusal mahkemeye, geçici
tedbire hükmetmek konusunda değil, ancak böyle bir yaptırıma başvurma imkânını
mevcut bulundurmak konusunda yükümlülük tanınmasıdır.
24
25
Burada, bireylere ilgili Topluluk hukuku kuralının anlamının ve etkisinin henüz Adalet Divanı
tarafından yorumlanmamış ve belirlenmemiş olmasından dolayı, bu kuralın ulusal hukuka nazaran
öncelikle ve doğrudan etkili biçimde uygulanıp uygulanamayacağı; yani bireyler için hak doğurup
doğurmayacağı belirsizdir. Divan, ön karar prosedürü aracılığıyla önüne gelen davada karar
verinceye dek, bu belirsizlik devam edecektir. Ancak, burada, Divanın ilk ön karar davasındaki
hükmünü vermesine dek geçecek sürede geçici tedbir uygulamasının mümkün ya da zorunlu olup
olmadığının belirlenmesine yönelik bir ön karar başvurusu yapılmaktadır.
Avrupa Birliği Antlaşmasının 1(3) maddesinde, Avrupa Birliğinin, Avrupa Birliği Antlaşması ve
Avrupa Birliğinin İşleyişi Hakkında Antlaşma üzerine kurulu olduğu belirtilmiştir.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Interim Measures Under European Union Procedural Law
Dr. Servet ALYANAK
Divanın Factortame davasında verdiği karar, özellikle, Topluluk hukukunun önceliği
ilkesinin, Divan tarafından, ulusal mahkemeler için yeni bir hukuki yaptırım öngörme
ya da yaratma yükümlülüğünün temelini oluşturacak şekilde yorumlanmasının ilk
adımını oluşturması açısından önemlidir. Factortame kararı, ulusal mahkemenin, iç
hukuk çerçevesinde benzer bir yaptırımın mevcut olmamasını, Topluluk hukuku
kaynaklı hakların korunması için gerekli bir yaptırımın uygulanamamasına mazeret
olarak kullanamayacağını göstermektedir.
Divan, Simmenthal26 kararına atıfta bulunarak, “...bir ulusal mahkemenin... Topluluk
hukuku hükümlerinin, ...geçici bir süre için bile olsa... tam etki ve geçerliğe sahip
olmasına engel teşkil edecek ulusal hukuk kurallarını bertaraf etmek için ....gereken
her türlü önlemi alması gerektiği...” hususunu belirtmiş ve Topluluk hukukunun
etkililiği ilkesinin, Topluluk hukuku kapsamına giren bir uyuşmazlığa bakan ulusal
mahkemenin, Topluluk hukukuna dayanarak ileri sürülen hakların mevcudiyeti
konusunda Divan tarafından verilecek, bir kararın tam etkililiğini teminat altına
almak amacıyla geçici tedbire hükmetmesinin, bir ulusal hukuk kuralı tarafından
engellenmesi halinde de, aynı ölçüde zarar göreceği sonucuna varmıştır.27
Bu davada Divan, topluluk hukukundan kaynaklı bir hakkın korumasına ilişkin
ihtiyati tedbir kararının ulusal bir yargıç –olayımızda bir İngiliz yargıç- tarafından
uygulanması gerektiğine de değinmiş ve Topluluk hukukunun tam ve etkili
uygulanmasını engelleyecek herhangi bir ulusal hukuk hükmünün yasal, idari
veya yargısal herhangi bir uygulama tarzının ulusal yargıç tarafından dikkate
alınmayacağını da hatırlatmıştır.
Divanın hiç şüphesiz en önemli vurgulamalarından bir tanesi de Factortime davasına
konu olan ulusal düzenleme uyarınca ve benzer nitelikli ulusal davalarda da ulusal
mahkemenin uygulayamadığı ihtiyati tedbir kararının Topluluk hukukundan
kaynaklı hakların korunmasında uygulanmak zorunda olunduğuna ilişkin içtihadıdır.
Ancak Divan, Factortame kararında, imkanı olduğu halde, ulusal mahkeme tarafından
ihtiyati (geçici) tedbire hükmedilebilmesi için gerekli ölçütler ile Topluluk hukuku
tarafından ulusal mahkemelere getirilen yeni yaptırım yaratma yükümlülüğünün
maddi koşullarına ve bunlara değinme yoluna gitmemiştir. Aynı şekilde, Divan,
başvurulabilecek bu yeni yaptırımın niteliği konusunda yol gösterici ilkeler de
öngörmemiştir. Topluluk hukukundan kaynaklanan hakların etkili korunmasını
sağlamak açısından, ulusal mahkemeler tarafından hükmedilebilecek ihtiyati (geçici)
tedbire ilişkin temel şartlarla ilgili yol gösterici ilkelerin, kendisi tarafından ortaya
konması gerekliliğinin farkında olduğunu, aşağıda incelenecek olan Zuckerfabrik
ve Atlanta davalarında vermiş olduğu kararlarla göstermiştir.
26
27
Adalet Divanının 106/77 sayılı Amministrazione dele Finanze dello Stato v. Simmenthal kararı [1978]
ECR 629.
Oliver, s.13 ve 14.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
255
Avrupa Birliği Yargılama Hukukunda Ara Önlemler (İhtiyati Tedbirler)
Dr. Servet ALYANAK
Divanın bu kararı doğrultusunda Lordlar Kamarası, öncelikle, ulusal yasama
tasarrufundan dolayı idareye karşı ihtiyati tedbire hükmedilemeyeceği şeklindeki
common law kuralını uygulamamak ve ardından da, davanın somut koşullarını
değerlendirdikten sonra ihtiyati tedbire hükmetmek durumunda kalmıştır.
Lewis, Factortame kararının, sadece, Divanın, ulusal mahkemelerden, ihtiyati tedbire
hükmetme yetkilerini muhafaza etmelerini talep ettiği; bu mahkemelere ihtiyati
tedbire hükmetme yükümlülüğü yüklemediği şeklinde anlaşılması gerektiğini
ileri sürmektedir. Yazara göre, ulusal hukuk çerçevesinde ulusal mahkemenin
ihtiyati tedbire hükmetme yetkisi bulunmuyorsa, Topluluk hukuku ona bu yetkiyi
bahşedemez.28 Factortame kararı, ulusal mahkemelere, daha önce ulusal hukukta
bulunmayan bir yaptırımı ‘yaratma’ yükümlülüğü yükleyen ve bu itibarla son
derece önemli bir karar olmuştur.
Bununla birlikte, Bruno De Witte’nin vurguladığı gibi, ‘ulusal hukuku uygulamama’
ancak asgari bir gereklilik olup, Topluluk hukukundan kaynaklanan bireysel hakların
etkili korunmasının gerektirmesi halinde ihtiyati tedbir, iptal veya tazminat gibi
etkili bir yaptırımın ulusal mahkemeler tarafından sağlanması zorunluluğunu
ortadan kaldırmamaktadır.29
256
B. Zuckerfabrik Kararı30
Şeker üreten Zuckerfabrik Suederdithmarschen şirketi, 1986/198 şeker pazarlama
kampanyası için 1914/87 sayılı Konsey Tüzüğü31 gereğince özel çekme katkısı olarak
1.982.942,66 DM (eski Alman Markı) tutarında bir ödeme yapmasını emreden
Alman gümrük makamlarının kararına bir ulusal mahkeme önünde itiraz etti.
İtirazını desteklemek için, şirket, bu kararın dayanağı olan Topluluk tüzüğünün
geçersiz olduğunu iddia etti. Aynı zamanda iptal davasının esasına dair verilecek
kararı beklerken, şirket, söz konusu kararın yürürlüğünün durdurulması için ihtiyati
tedbir talebinde bulundu. Böyle bir durdurma, zorunlu olarak, tüzüğün etkilerinin
geçici olarak askıya alınması sonucunu verecekti.
Bu nedenle, konu kendisine havale edilmiş olan mahkeme, Adalet Divanına iki soru
yöneltti. Birinci soru, geçici yargısal koruma bağlamında, ulusal mahkemelerin, esas
anlaşmazlık konusunda bir hüküm beklenirken, bir Topluluk Tüzüğü temelinde
yapılmış bir idarî işlemin yürürlüğünü askıya alıp alamayacakları konusuyla ilgiliydi.
Bizi burada ilgilendirmeyen ikinci soru ise, itiraz edilen karara dayanak teşkil etmiş
olan tüzüğün hukuka uygun olup olmadığı sorusuydu.
28
29
30
31
Clive Lewis, Remedies and Enforcement of European Community Law, Sweet & Maxwell, London,
1996, s 72-73.
Bruno De Witte, “Direct Effect, Supremacy and Nature of the Legal Order”, Craig-De Burca (Eds.),
The Evolution of EU Law, Oxford University, Oxford, 1999, içinde, s.190.
ABAD’ın C-143/88 & C-92/89 sayılı Zuckerfabrik Süderdithmarschen v. Bundestam für Ernahrung
und Forstwirtschaft [1995] ECR I-3761.
Bkz. OJ 1987, L 183/5.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Interim Measures Under European Union Procedural Law
Dr. Servet ALYANAK
Adalet Divanı, ilk soruya olumlu yanıt verdi. Yani, bir ulusal mahkeme, esasa dair
bir hüküm verilmesine kadar, böyle bir idarî işlemin yürürlüğünü durdurabilirdi.
Divanın bu kararı, bir yandan, Adalet Divanı önünde bir Topluluk işleminin
iptal edilmesi için dava açan bir tarafın bu işlemin yürürlüğünün durdurulmasını
istemesine olanak tanıyan ABİHA’nın 278. maddesine ( eski AT Antlaşmasının
242’nci maddesine), öte yandan, Divanın geçmiş içtihadına (AAD, 19 Haziran
1990, Factortame, dava C-213/89, ECR I-2433) dayanıyordu. Söz konusu içtihada
göre, bir yasanın Topluluk mevzuatına uygunluğu hakkında kuşkuları olan bir
ulusal yargıç, o yasanın yürürlüğünü her zaman askıya alabilir.
Zuckerfabrik davasında temel sorun, ulusal mahkemenin, AT Antlaşmasının 230
ve 234. maddeleri (ABİHA’nın 263 ve ve 267. maddeleri) ile Adalet Divanının
münhasır yetkisine bırakılmış bir alan olan Topluluk tasarruflarının geçerliliği
üzerinde karar verme imkânından yoksun olmasıdır. Bununla birlikte, bireylerin
Topluluk hukukundan kaynaklanan haklarının etkili korunması ilkesi, gerektiğinde,
Topluluk hukukuna aykırı olma ihtimali taşıyan ikincil Topluluk tasarruflarının,
söz konusu olaya, belirli bir süre için de olsa, uygulanmaması ihtiyacını ortaya
çıkarabilecektir. Aksi halde, Topluluk tasarrufunun Adalet Divanı tarafından iptal
edilmesine kadar geçecek sürede uygulanması durumunda, bireylerin sonradan
telâfisi güç veya imkansız zararlara uğraması ihtimali mevcuttur. Bu duruma engel
olmak açısından, ulusal mahkemelerin, gerekli olduğu durumlarda, Topluluk
tasarrufunun uygulanmaması ve yürütmenin durdurulması yönünde bir geçici
tedbir kararı alma imkânına sahip olmaları, Topluluk hukukundan kaynaklanan
bireysel hakların etkili korunması ilkesinin olduğu kadar, Topluluk hukukunun
etkili uygulanması ilkesinin de bir gereğidir.32
Divan, Zuckerfabrik davasında, söz konusu yaptırımın tâbi olacağı ve Topluluk
hukuku tarafından öngörülen koşulları belirleme imkânını bulmuştur. Bu çerçevede
Divan, söz konusu yaptırımın tâbi olacağı koşulların ve ölçütlerin homojen
nitelikte olmasının, Topluluk hukukunun, üye devletlerin hukuk düzenlerinde
etkili uygulanmasını temin açısından sahip olduğu önemin de altını çizmiştir.
Ancak, bu bağlamda, öncelikle belirtilmesi gereken husus, söz konusu davanın, bir
ulusal düzenlemenin değil, bir Topluluk tasarrufunun hukuka aykırılığı halinde
tanınacak ihtiyati tedbir yaptırımı ile ilgili olduğudur. Bununla birlikte, söz konusu
ilke ve koşulların, ulusal mahkemeler tarafından, ulusal düzenlemelerin Topluluk
hukukuna aykırılığı halinde başvurulabilecek geçici tedbir kararlarına da teşmil
edilebileceği açıktır.
Ancak, bir Topluluk Tüzüğü temelinde yapılmış bir idarî işlemin yürürlüğünü
durdurmak isteyen bir ulusal mahkeme, kesin bir takım ölçütlere uymak zorundadır.
Divan, bu konuda Factortame kararından farklı bir tutum benimseyerek, ulusal
32
Oliver,, s.23.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
257
Avrupa Birliği Yargılama Hukukunda Ara Önlemler (İhtiyati Tedbirler)
Dr. Servet ALYANAK
mahkemelerin bu tarz bir geçici tedbir kararı alırken uygulayacakları yol gösterici
nitelikli genel ilkeleri de tayin etme yoluna gitmiştir. Ulusal mahkemelerin böyle
bir tedbire hükmetme konusundaki yetkileri, AT Antlaşmasının 230. maddesi
(ABİHA’nın 263. maddesi) uyarınca açılan iptal davaları çerçevesinde, ABİHA’nın
278 ve 279. maddeleri (AT Antlaşmasının 242. ve 243. maddeleri) ile Adalet
Divanına verilen yetkiye karşılık geldiğinden, söz konusu mahkemelerin böyle bir
yaptırıma ancak Adalet Divanı tarafından geçici tedbir ile ilgili olarak uygulanan
koşulların yerine gelmesi halinde hükmetmeleri gerekir.33
258
İlk olarak, davanın maddi ve hukuki vakıalarının Topluluk işleminin geçerliliği
hakkında ciddî şüphe bulunduğuna ikna edecek nitelikte olmalı ve o işlemin
geçerliliği sorusu Divana daha önce havale edilmemiş ise, mahkemenin kendisi
konuyu Divana havale etmelidir. İkinci olarak, ivedilik söz konusu olmalı, yani davacı
ciddî ve telafi edilemez zarar veya ziyan tehlikesiyle karşı karşıya bulunmalıdır. Bu
ivedilik ölçütü değerlendirilirken, Topluluğun çıkarları dikkate alınmalıdır. Yani,
anlaşmazlık konusu olan Topluluk işleminin, derhal uygulanmaması halinde, pratikte
hükümsüz kalıp kalmayacağına bakılmalı ve zarara uğrayan kişilerin menfaatleri ile
Topluluk hukukunun gerekleri arasındaki menfaatler dengesinin dikkate alınmış
olması gerekir. Ayrıca, bir yürürlüğü durdurma kararının Topluluk için bir malî
risk doğurması ihtimali mevcut ise, mahkeme davacıdan para veya benzeri garantiler
şeklinde uygun teminatlar gerekmektedir.34
C. Atlanta Kararı35
Atlanta davası, muz için ortak pazar organizasyonu oluşturmak ve mevcut ulusal
düzenlemelerin yerine ortak bir ithalat rejimini öngören 404/93 sayılı Konsey
Tüzüğünün36 geçerliliğine ilişkindir.
Bu tüzüğe göre Avrupa Topluluğu içerisinde meyve tüccarları için 3. ülkelerden ve
Afrika, Karayip ve Pasifik ülkelerinden (İngilizcede ACP countries olarak anılmaktadır)
tahsis edilmiş bir kota uygulaması tesis etmekteydi. Ancak, Afrika, Karayip ve Pasifik
ülkelerinden ithal edilen muzlar vergiye tabi değilken 3. ülkelerden gelen muzlar
için bir vergi alınması söz konusu idi. Ayrıca kotayı aşan miktarlar için de kaynak
ülkeye göre farklı bir gümrük vergisi uygulanması öngörülmekteydi.
Üçüncü ülkelerden ithalat yapan davacılar Alman yetkililerinin geçici lisansla önceki
yıllara göre önemli oranda miktar kısıtlamasına gidilerek ithalat yapmalarına ilişkin
33
34
35
36
De La Torre, s. 275.
Divanın Topluluk kurumlarının işlemleri aleyhine ihtiyati tedbire başvurulması ile ilgili içtihadı için
ayrıca bkz. 152/88 Sofrimport v. Commission (1988) ECR 2931; C-145/95 Commission v. Atlantic
Container (1995) ECR I-2165;C-51/90 & C-59/90 Cosmos-Tank v. Commission (1990) ECR 1-2167.
ABAD’ın C-465/93 sayılı Atlanta Fruchtthandelsgesellschaft v. Bundestam für Ernahrung und
Forstwirtschaft [1995] ECR I-3761kararı.
Bkz. OJ 1993, L 47.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Interim Measures Under European Union Procedural Law
Dr. Servet ALYANAK
karara karşı dava açmışlardır. Davacılar o zamana kadar kendilerine ithalatta tahsis
edilen vergisiz kota uygulamasına son veren Tüzüğün geçerliliğine ilişkin dava
açmışlardır. Başvuru sahiplerinin iddiası; ithalat kotası ittihazının bizatihi kendisinin
ve uygulamasının Topluluk tacirleri arasında ayrımcı bir şekilde uygulandığını,
mülkiyet haklarını ihlal ettiği, haklı beklentilerin korunması ile orantılılık ilkelerine
aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Başvuru sahipleri ayrıca daha düşük oranlı bir
gümrük vergisi uygulamasını içeren bir ek-ithalat lisansının kendilerine verilmesi
konusunda bir ihtiyati tedbir kararı verilmesini de talep etmişlerdir.
Söz konusu davada ulusal mahkeme, Adalet Divanından, ABİHA’nın 267. maddesi
(önceki AT Antlaşmasının 234. maddesi) prosedürü uyarınca geçerliliği hakkında
güçlü şüpheler bulunan bir Topluluk tüzüğünün, geçici olarak uygulanmaması
yönünde, pozitif bir emir verme yetkisine sahip olup olmadığını sormaktadır.
Divan, bu soruyu, ABİHA’nın 278. maddesinin (önceki AT Antlaşmasının 242.
maddesinin), kendisine ihtilaf konusu tasarrufun uygulanmasını askıya alma kararını
verme yetkisi tanıdığını, ABİHA’nın 279. maddesinin (önceki AT Antlaşmasının
243. maddesinin) ise, iptal davası çerçevesinde, gerekli her türlü önlemi alma yetkisi
verdiğini belirterek cevaplamaktadır.
Divan, Atlanta davası ile ilgili kararında, ulusal mahkemelerin, Avrupa Birliği
Antlaşmasının 4(3) maddesi (önceki AT Antlaşmasının 10. maddesi) çerçevesinde,
bir Topluluk tasarrufu aleyhine ihtiyati tedbire hükmederken tâbi oldukları
yükümlülükler üzerinde de durmuştur. Divana göre, söz konusu ulusal mahkemeler
ilgili tasarruf konusunda Divan tarafından verilen geçersizlik ve geçici tedbir
kararlarına uymakla yükümlüdür. Divan konu ile ilgili kararında, “...Adalet
Divanının ilgili tüzük aleyhine açılmış bir iptal davasını esastan reddetmesi halinde...,
ulusal mahkemenin artık geçici tedbire veya mevcut önlemlerin geri alınmasına...”
karar veremeyeceğini hükme bağlamıştır. Divana göre, bu durumun tek istisnası,
ulusal mahkeme önüne getirilen geçersizlik nedenlerinin, Divanın konu ile ilgili
önceki kararında reddettiklerine nazaran farklılık arz etmesidir. Dolayısıyla, ulusal
mahkeme, sadece ilgili Topluluk tasarrufunun askıya alınmasına karar verebilir
ve söz konusu karar ancak ilgili tasarrufun geçerliliği konusundaki itirazın Adalet
Divanı tarafından karara bağlanmasına kadar geçerlidir. Bu nedenle, Topluluk
tasarrufunun uygulanması aleyhine ihtiyati tedbire hükmeden ulusal mahkemenin,
ilgili tasarrufun geçersizliği iddiasını derhal ön karar talebi ile Adalet Divanı önüne
getirmesi gerekecektir.
Divan, aynı zamanda, ulusal mahkemelerin ihtiyati tedbire hükmetme konusundaki
yetkilerinin, kendisinin ABİHA’nın 279. madde (önceki AT Antlaşmasının
243. madde) çerçevesindeki yetkisine karşılık geldiğine işaret etmiş, uygulanacak
koşulların da Zuckerfabrik davasındakine benzer olması gerektiğini vurgulamıştır.
Burada yukarıda ifade edilen koşulları tekrarlamak yerine koşullar açısından davanın
niteliği gereği şu hususa değinmekte fayda vardır. Ulusal mahkemenin Topluluk
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
259
Avrupa Birliği Yargılama Hukukunda Ara Önlemler (İhtiyati Tedbirler)
Dr. Servet ALYANAK
menfaatlerini de dikkate alması gereği ile ilgili olarak ise Divan, ulusal mahkemenin,
öncelikle söz konusu Topluluk tasarrufunun derhal uygulanmaması halinde tüm
etkililiğini yitirip yitirmeyeceğinin ulusal mahkeme tarafından değerlendirilmesi
gerektiğini karara bağlamış ve bir yandan “...geçici önlemin söz konusu tüzük aracılığıyla
Topluluk çapında kurulan hukuki düzene vereceği zararı dikkate alacak” bunun da
ötesinde, bir yandan, “...çok sayıda mahkemenin benzer nedenlerle geçici tedbire
hükmetmeleri halinde ortaya çıkacak toplam etkiyi, davacının durumunun, onu diğer
ilgililerden ayıran özel unsurlarını göz önünde tutacaktır”. Böylece Divan bir ihtiyati
tedbir talebini reddetmenin, bireysel menfaatler üzerinde ne ölçüde ciddi ve telâfi
edilemez zararlar doğurabileceğini, ancak ulusal mahkemenin değerlendirebileceğini
belirtmekle birlikte, “...davacının, kendisini ilgili sektörde faaliyet gösteren diğer
işletmelerden ayıran özel konumunu ispat edememesi halinde, ulusal mahkemenin,
Divan tarafından zararın ciddi ve telâfi edilemez niteliği ile ilgili olarak halihazırda
ortaya konmuş bulguları kabul etmesi” gerektiğini vurgulamıştır.
IV. Ara önlemlere karar vermenin koşulları
A. Maddi Koşullar:
260
Her ne kadar ABİHA’nın 279. maddesinde (önceki AT Antlaşmasının 243.
maddesinde) Divanın ihtiyati tedbir kararı verebileceğine ilişkin bir yetkisinden
bahsedilmiş ise de bunun koşullarına hiç değinilmemiştir. İhtiyati tedbirlerle ilgili
düzenlemeler, yukarıda aktarılan Antlaşma hükümleri (ABİHA’nın 278 ve 279.
maddeleri) dışında Avrupa Birliği Adalet Divanının Statüsü37 ile Avrupa Birliği
Adalet Divanının Yargılama Usulü Kurallarında38 mevcuttur.39 İhtiyati tedbir
kararı verilebilmesine ilişkin maddi koşullar sadece Avrupa Birliği Adalet Divanının
Yargılama Usulü Kurallarının 10. bölümde 160 ve 166. maddeleri arasında ve
Avrupa Birliği İlk Derece Mahkemesinin Yargılama Usulü Kurallarının 104(2)
maddesinde zikredilmiştir.
Makalenin bu kısmında hem bu maddelerde ifade edilen şartları daha detaylı
inceleyeceğiz hem de Adalet Divanın kendi içtihatları ile oluşturulan yargılama
hukukunu irdeleyeceğiz.
37
38
39
ABİHA’nın 281. maddesinde Avrupa Birliği Adalet Divanının Statüsünün ayrı bir protokol ile
belirleneceği ifade edilmiştir. ABİHA ve AB Antlaşmasına ekli 3 No’lu Protokolde Avrupa Birliği
Adalet Divanının Statüsü yer almaktadır. Bkz. OJ 2008 C115/210.
ABİHA’nın 253. maddesine göre Adalet Divanı, Konsey’in onayı ile kendi yargılama usul kurallarını
kabul edeceği belirtilmiştir. ABAD Yargılama Usul Kuralları için bkz. Official Journal L 265, 29/09/2012,
p. 1–42, Bkz.http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2012:265:0001:0042:EN
:PDF (10.11.2013). ABİHA’nın 254. maddesi uyarınca Genel Mahkemenin ayrı yargılama usul kuralları
vardır. Bkz. http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31991Q0530:EN:NOT
(10.11.2013). Genel Mahkeme bu kuralları Adalet Divanı ile mutabakat halinde kabul eder ve Konseyin
onayına sunar.
Martin Hedeman-Robinson, Enforcement of EU Environmental Law and Role of Interim Relief
Measures, European Energy and Environmental Law Review, October 2010, s.204-229, s.208.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Interim Measures Under European Union Procedural Law
Dr. Servet ALYANAK
Lenaerts, Adalet Divanının içtihadından yola çıkarak ara önlem talebinde bulunmak
için üç tane koşulun birarada gerçekleşmesi gerektiğini belirtmiştir. Buna göre; talep
sahibinin iddiasının kabulüne kafi ve muteber delilleri bulunan talep prima facie
niteliğini taşıması, başvuru sahibine yönelik ağır ve telafi edilemez bir zararın vuku
bulması olasılığının yüksek olması (urgency) ve başvuru sahibinin menfaatinden
daha üstün gelecek menfaatin (davanın diğer tarafının menfaati veya başka bir
kişinin menfaati) olmaması (balance of interest) gerekir.40
Ara önlem başvuruları inceleyen yargıcın bu koşulların bütünüyle ilgili bir
değerlendirme yapması gerekmektedir. Başvurunun prima facie niteliğinin zayıflığı
veya güçlülüğü aciliyet ve çıkarlar dengesi unsurlarının irdelenmesinde dikkate alınır.
Bununla birlikte Adalet Divanının yakın tarihli bir kararında, prima facie niteliği
çok güçlü ancak aciliyet unsuru olmayan bir başvurunun prima facie niteliğinin
varlığının tek başına diğer unsurları telafi etmek açısından yeterli olmayacağı
belirtilmiştir.41 Adalet Divanı çok istisnai durumlarda örneğin, Topluluk hukuk
düzeninin bazı önemli kurallarının açık bir şekilde ihlal edildiğinin tespiti halinde
tek başına bu durumun 278 ve 279. maddelere göre geçici tedbir kararı verilmesi
açısından yeterli olacağına dair kararlar vermiştir.42 Ancak bu durumda bile aciliyet
unsurunun ne oranda gerekli olmadığı tartışılır.
1. Başvurunun prima facie niteliği
Her şeyden önce başvuru sahibinin ilk önce iddiasının prima facie (ilk nazarda,
başvuru sahibince asıl müracaatın başarıya ulaşacağının yüksek ihtimal olduğunun
gösterilmesi; aksi sabit oluncaya kadar davacının iddiasının kabulüne kafi ve muteber
delilleri bulunan dava) niteliğini taşıması gerekmektedir.43
Lasok’a göre başvurunun prima facie niteliği, ihtiyati tedbir talebinin kabulü için
başvuru sahibinin iddia ettiği durum veya durumların çok açık ve aşikar olması
gerektiği anlamına gelmez. Ancak yapılan başvurunun sarih bir şekilde mesnetsiz ve
temelsiz olmaması da gerekir. En azından başvuru sahibinin iddiasındaki haklılığını
gösterir bir takım unsurların da bulunması gerekir. Bu durum yargıcın yapılan
başvuruyu başlangıç aşamasında detaylı bir şekilde incelemesine de engel teşkil
etmemelidir. Başvuru sahibinin davasının prima facie niteliğinin hem başvurunun
kabul edilebilirliğine hem de başvurunun ilerideki safahatlardaki maddi içerik
yönüne de hitap edecek nitelikte olması gerekir.44 Bu bağlamda ihtiyati tedbire
40
41
42
43
44
Koen Lenaerts / Dirk Arts / Maselis Ignace, Procedural Law of the European Union, 2nd ed., Editör
BRAY Robert, Sweet and Maxwell, London, 2006, s. 433.
ABAD’ın T-69/06 R sayılı, Aughinish Alumina v. Commission [2006] ECR II-58 kararı.
ABAD’ın Joined Cases 31/77 R & 53/77 R sayılı, Commission v. United Kingdom, [1977] ECR 921, 17
ve 20 numaralı paragrafları, ABAD’ın Joined Cases C-239/96 R & C-240/96 R sayılı, United Kingdom
v. Commission, [1996] ECR I-4475kararı, 69 numaralı paragraf.
De La Torre s. 284.
Lasok, sf. 254
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
261
Avrupa Birliği Yargılama Hukukunda Ara Önlemler (İhtiyati Tedbirler)
Dr. Servet ALYANAK
karar verecek yargıcın da kabul edilebilirlik açısından dava konusunun niteliğini
incelemesi gerekir. Lasok, ayrıca burada esas davanın kabul edilebilirliği ile ihtiyati
tedbir talebine ilişkin yapılan başvurunun kabul edilebilirliği arasında ince bir ayrıma
gitmiştir. İhtiyati tedbir talebine ilişkin kabul edilebilirlik açısından yargıcın esas
davanın kabul edilebilirliğinden farklı olarak bir incelemeye rahatlıkla gidebileceğine
değinmiştir. Zaten genel olarak kabul gören görüşe göre ihtiyati tedbir talebine
ilişkin kabul edilebilirlik yönünden yapılan inceleme esas davadaki kabul edilebilirlik
incelemesinin yerine geçmez45.
Buna göre davanın prima facie niteliği, yargıcın başvuru sahibinin esas davayı
kazanacağı kesinliğinde ikna edilmesi anlamına gelmez, ancak, kazanma ihtimalinin
ve istenen ihtiyati tedbir talebine karar vermenin koşullarının oluştuğunun da nesnel
olarak belli bir düzeyde ikna edici mahiyette ortaya konulması gerekir.
262
Fernando De La Torre, Adalet Divanının prima facie unsuru ile ilgili bakış açısının
zaman içerisinde değiştiğine dikkati çekmiştir. De La Torre, eskiden Adalet Divanının
başlangıçta prima facie koşulunu, geçici tedbir talebinde bulunan başvuru sahibinin
esas davadaki haklılığının46 veya dava konusu edilen işlemin geçerliğinin gerçekten
şüpheli, tartışılır olması47 gerektiğine ilişkin hukuki pozisyonun sağlam bir şekilde
ortaya konulması (fumus boni juris) şeklinde yorumlamakta ve uygulamaktaydı.
Ancak, Adalet Divanı son zamanlardaki kararlarına48 bakıldığında bu koşulun,
geçici tedbir talebinde bulunan başvuru sahibinin başvurusunun sarih bir şekilde
mesnetsiz ve temelsiz olmaması (fumus non mali juris) şeklinde yorumlanmaya ve
uygulanmaya başladığı görülmektedir.49
2. Yargısal korumayı gerektiren aciliyetin varlığı
İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için derhal yargısal korumayı gerektiren aciliyetin
varlığının bulunması gerekir.50 Buradaki aciliyetten kasıt başvuru sahibine yönelik
ağır ve telafi edilemez bir zararın vuku bulması olasılığının yüksek olmasıdır.51
Bilahare bahse konu hukuka aykırılığın da bir ara önlem alınmaması halinde
başvuru sahibine yönelik en azından ağır veya telafisi olmayan bir zarara maruz
kalma riskini ihtiva etmesi gerekir.
45
46
47
48
49
50
51
Lasok, sf. 256-257. Hedeman-Robinson, s.209. Ayrıca bkz. Avrupa Birliği Adalet Divanı Statüsünün
39. maddesi.
ABAD’ın 42/82 R sayılı, Commision v. France, [1982] ECR 841, kararının 13 ve 14 numaralı paragrafları.
ABAD’ın 232/81 R sayılı, Agricola Commerciale Olio v. Commision, [1981] ECR 2193, kararının 5
numaralı paragrafı.
ABAD’ın C-149/95 P(R) sayılı, Commision v. Atlantic Container Line, [1995] ECR I-2165, kararının
26 ve 27 numaralı paragrafları.
De La Torre, s. 284.
De La Torre, s. 288.
ABAD’ın C-471/00 P(R), Commision v. Cambridge Healthcare Supplies, [2001] ECR I-2865, 107
numaralı paragrafı.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Interim Measures Under European Union Procedural Law
Dr. Servet ALYANAK
Zararın ara önlem talebinde bulunan kişinin bizzat kendisine yönelik olması
gerekmektedir. Başka bir tarafın ( karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin) maruz
kaldığı veya kalacağı zarar ancak çıkarlar dengesi koşulunun irdelenmesinde nazara
alınabilir. Başvuru sahibi özel kişi genel çıkarlara ilişkin zararı52 veya dağıtıcılarının
(bayilerinin),53 işçilerinin (ünvan veya ekonomik çıkarlarının)54 ve hatta kendi şirket
hissedarlarının55 zarara uğradıkları veya uğrayacaklarını öne sürerek ara önlem
talebinde bulunamaz.56 Bununla birlikte başvuru sahibinin bir üye devlet olması
durumunda ise; ulusal ekonomik veya sosyal çıkarlarının koruyucusu konumunda
olan bir endüstriyel sektörünün,57 kendi ulusal sınırları içerisindeki belli kategorideki
işletmelerin,58 patent hakkına sahip veya sahip olacak işletme ve kişilerin59 veya kendi
ülkesindeki çevre kalitesinin60 uğradığı veya uğrayacağı zararı konu ederek ara önlem
talebinde bulunabilir. Bununla birlikte bir üye devletin belli bir işletmenin uğradığı
veya uğrayacağı zararı konu ederek61 veya temel haklara yapılacak genel atıfla62 ara
önlem talebinin yeterli bulunarak kabul edilmesi mümkün gözükmemektedir. 63
Buradaki zarar kavramı da AB hukukçuları arasında ileride aktarılacağı gibi bazı
tartışmalara da konu olmuştur. Kamu ihale mevzuatına ilişkin davalarda bazı
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
ABAD’ın 112/88 R, sayılı Crete Citron Producers Association v. Commission, [1988] ECR 2597 kararı,
2 numaralı paragraf. ABAD’ın T-213/97 R sayılı, Eurocoton v. Council, [1997] ECR II-1609 kararı,
46 numaralı paragraf, ABAD’ın T-316/04 R sayılı, Wam v. Commission, [2004] ECR II-3917, 28 ve
32 numaralı paragrafları. ABAD’ın T-417/05 R sayılı, Endesa v. Commission, 55 numaralı paragrafı.
ABAD’ın T-70/99 R sayılı Alpharma v. Council, [1999] ECR II-2027, kararının 146 numaralı paragrafı.
ABAD’ın T-420/05 R sayılı, Vischim v. Commission, [2006] ECR II-18, 73 ve 74 numaralı paragrafları.
ABAD’ın T-213/01 R sayılı, Österreichhische Postsparkasse v. Commission, [2001] ECR II-3963,
kararının 71 numaralı paragrafı. ABAD›ın T-455/05 R sayılı, Componenta v. Commission, [2006]
ECR II-00038, 41 numaralı paragrafı.
ABAD’ın T-417/05 R sayılı, Endesa v. Commission, 37-40 numaralı paragrafları. Divan, hisedarların
hisse alım teklifleriyle ilgili kanaatlerinin elde edilmekte olan şirketten farklı olabileceğini nazara
almıştır. Bununla birlikte, Divan T-88/94 R sayılı Société commerciale des potasses et de l’azote et
Enterprise miniére et chimique v. Commission, [1994] ECR II-401, kararında sözkonusu olan ana
hissedarın ortak girişimin (iş ortaklığının) sonlandırılması neticesinde şahsi olarak uğrayacağı
zararla ilgili geçici tedbir talebini yukarıdaki durumdan ayırdetmiştir.
De La Torre, s. 289.
ABAD’ın C-280/93 R sayılı, Germany v. Council, [1993] ECR I-3667, kararının 27 numaralı paragrafı.
ABAD’ın Joined cases C-182/03 R & C-217/03 R sayılı, Belgium and Forum 187 v. Commission, [2003]
ECR II-6887 kararı. ABAD’ın C-278/00 R sayılı, Greece v. Commission, [2000] ECR I-8787 kararı.
ABAD’ın C-377/98 R, Netherlands v. Parliament and Council, [2000] ECR I-6229 kararının 49 numaralı
paragrafı.
ABAD’ın C-445/00 R, Austria v. Council, [2001] ECR I-1461 kararının 67 numaralı paragrafı. ABAD’ın
C-296/02 R, Austria v. Commision, [2002] ECR I-9159 kararının 91-92 numaralı paragrafları.
ABAD’ın C-142/87 R, Belgium v. Commission, [1987] ECR I-2589 kararının 23 ve 24 numaralı
paragrafları. ABAD’ın C-365/90 R, Belgium v. Commission, [1991] ECR I-2423 kararının 23 numaralı
paragrafı.
ABAD’ın C-377/98 R, Netherlands v. Parliament and Council, [2000] ECR I-6229 kararının 45 numaralı
paragrafı.
De La Torre, s. 290.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
263
Avrupa Birliği Yargılama Hukukunda Ara Önlemler (İhtiyati Tedbirler)
Dr. Servet ALYANAK
üye ülkeler ağır veya telafisi olmayan bir zarara maruz kalma riski koşulu öne
sürerek ara önlem taleplerini, eğer başvuru sahibince sadece finansal olarak zarara
uğrama riski altındaysa bilahare bu risk daha sonradan tazminat müessesi altında
telafi edilebileceğinden, sistematik olarak reddedilebilmektedir.64 Buradaki hakim
düşünceye göre, mali nitelikteki zararın telafisinin sonradan istenebilecek tazminat
müessesesi ile mümkün olduğu dolayısıyla telafisi mümkün olmayan bir zarar
kapsamında kalmadığından ara önlem istemeyi haklı kılacak nitelikte olmadığıdır.
Bu gerekçelendirme ara önlemlerin elde edilmesini neredeyse imkansız hale getirebilir.
Bu durumun da Avrupa Birliği hukuku kaynaklı hakların ileri sürülüp etkili bir
şekilde uygulanması açısından son derece kısıtlayıcı bir hal teşkil edebilir. Bunun
etkililik ilkesine açıkça bir aykırılık teşkil ettiğine dair kanımca kuşku yoktur. Kaldı
ki ara önlemlerin elde edilmesinin de nasıl olsa tazminat müessesesinin varlığına
ilişkilendirilerek buna bağımlı hale sokulması ileriki aşamalarda pratikte de bazı
hukuki sıkıntılara da yol açabilir.Burada başvuru sahibinin belli bir zarara uğramasının
önüne geçip olagelebilecek zararı bertaraf etmeye ilişkin olarak bir geçici tedbir
önleminin alınması söz konusudur. Daha açık bir ifadeyle eğer mahkeme zararın
vukubulması ihtimalinden önce davayı esastan çözüme bağlayacaksa bir ihtiyati
tedbir kararı vermeye gerek yoktur.
264
Etkililik prensibi65 gereğince ara önlemlere özel bir önem verilmelidir. Zira ileride
değiştirilemeyebilecek durumların önüne geçebilecek tek çözüm olarak bu ara
önlemler kalmaktadır. Bu yüzden ara önlemlerin bazı durumlarda kolayca elde
edilebilmelerini temin etmek gerekir
Genel olarak; eğer başvuruya konu vakıalar ile ağır ve telafisi mümkün olmayan
zararların oluşumu tehdidi arasında bir bağlantı ve nedensellik yoksa bir aciliyetin
olmadığı kabul edilmektedir. Yoksa tek başına itiraz edilen dava konusu önlemin
derhal uygulanacak olması veya muhtelif yollarla statükoyu (mevcut durumu)
değiştirecek olması münhasıran ihtiyati tedbir almaya yeterli değildir. Bunun aynı
zamanda esas karar verilmeden önce ağır ve telafisi imkansız zararlara yol açacağının
da ispatı gerekir. Prensip olarak, başvuru sahibi üzerinde değil de üçüncü bir kişi
64
65
Belçika ve İngiltere’deki ihale inceleme ve denetim sisteminde ihale sürecinin durdurulması
taleplerine ilişkin böyle bir usul takip etmektedir. Buradaki düşünce ve mantık şudur, eğer başvuru
sahibinin süreç durdurma talebi kabul edilmezse ihale başka birisinin üzerinde bırakılabilecek
ve başvuru sahibinin buradaki kaybı sadece mali nitelikte olacağından daha sonradan uğradığı
zararları tazminat müessesi ile tam olarak telafi edebileceği düşüncesidir.
Her ulusal makam ve mahkeme bir bütün olarak AB hukukunu uygulamalı ve AB hukukunun etkinliğini
azaltacak herhangi bir yasama, yürütme ve yargı uygulamasına girişmemelidir. Bunun anlamı iç hukuki
düzenlemelerin AB Hukukuna uyumlu olarak yorumlanması ve bu doğrultuda uygulanmasıdır. AB
hukukundan kaynaklı hakların ileri sürülmesi ile ilgili ulusal kuralların, benzer nitelikteki ulusal
hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatlere ilişkin davaları düzenleyen kurallardan daha ağır koşullar
öngörmemesi (Eşitlik İlkesi) ve bu Topluluk Hukukundan kaynaklı hakların kullanımını çok zor
koşullara bağlamaması veya pratikte imkansız hale getirici düzenleme öngörmemesi gerekmektedir.
Ayrıca Bkz. ABAD’ın C-271/91 sayılı Marshall-Southampton Area Health Authority [1993] kararı.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Interim Measures Under European Union Procedural Law
Dr. Servet ALYANAK
üzerinde vuku olabilecek ağır ve telafi edilmesi imkansız zarardan dolayı yapılan
ihtiyati tedbir talebi ilgisiz bulunmakta ve reddedilmektedir.
Davanın tarafının ulusal üye devletlerin olması halinde ise durum tartışmalıdır. Şöyle
ki buradaki zarar kavramı münhasıran üye devletin kendi kurumlarının zararları mı
yoksa kendi sınırlarında yaşayan herkese yönelik (özel gerçek, tüzel kişi ve tüm kamu
kurumları) oluşan zararlar olarak mı anlaşılmalıdır?
Bazı olaylarda kimisi eğer ilgili üye devletin ulusal çıkarlarına doğrudan ve şahsen
bir zarar vukuu söz konusu değilse üye devletin buradaki zarar kavramına göre taraf
olamayacağını iddia ederken, bir kısım kişiler de bir üye devletin sınırları içerisinde
vukubulan gerek kendi vatandaşlarına gerekse bizzat devletin kendi kurumlarından
birisine yönelik olarak ağır ve telafi edilmesi imkansız zarar tehdidi oluşumunu yeterli
görmektedir. Nitekim Avrupa Birliği Adalet Divanının içtihatları her iki yöndedir.66
Topluluğa (Avrupa Birliğine) ilişkin zarar kavramı için hakim düşünce, hem Topluluğun
çıkarlarına (Topluluk kurumları ve Topluluk hukuk düzeninin korunmasına yönelik
olarak) ilişkin olarak hem de Topluluk hukukuna göre kendilerine hak bahşedilen
kişilerin çıkarlarına yönelik ağır ve telafi edilmesi imkansız zarar tehdidi oluşumunu
bu kapsamda değerlendirmektedir.
İhtiyati tedbir önlemi almayı gerektiren durumların üçüncü bir kişinin davranışına
veya harici bir vakıanın oluşumuna bağlı ise bu durumda da ihtiyati tedbire ilişkin
taleplerinin reddedilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Zira bu vakıaların oluşumu kesin
olmamakla beraber üçüncü kişilerin de korkulduğu şekilde davranacakları da şüphe
ve zan altındadır. Gerek idari yargılama usulünde gerekse adli yargılama usulünde
genel kabul gören bir görüş olarak eğer geçici tedbir kararı asıl davadaki netice ile elde
edilebilecek geçici olmayan kalıcı etkiler yaratacaksa bu durumda da ihtiyati tedbir talebi
kabul edilmemektedir. Her ne kadar ihtiyati tedbir talebi yargılamada hızlılığın bir
fonksiyonu değil de ihtiyaçların bir işlevi yani ihtiyaçların koşullarına göre değerlendirilen
bir olgu olduğu genel olarak ifade edilmekteyse de ihtiyati tedbir talebinin daha erken
istenebilmesi imkanı olduğu halde geç istenmesi aleyhte bir durum yaratabilir.
Henüz hukuken bir icrai nitelik kazanmayan ve dolayısıyla tamamen hazırlık işlemi
mahiyetinde olan kesinleşmeyen ve ileride kabulü henüz ihtimal olarak bulunan
tasarruflar aleyhine ihtiyati tedbir talebinde bulunulamaz. Keza eğer başvuru sahibinin
korunmasını istediği hakkına haleldar gelmemesi açılacak başka bir davayla yerine
getirebilmesi mümkünse burada da ihtiyati tedbir talebine ilişkin bir aciliyetin
olmadığı kabul edilmektedir. Halihazırda devam eden bir idari soruşturma devam
ederken henüz daha bu soruşturma neticesinde hasıl olacak bir idari işlemin söz
konusu olmadığı bir durumda istenen ihtiyati tedbir talebi de reddedilmektedir.67
66
67
Lasok, sf. 268
Lasok, sf.266-267.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
265
Avrupa Birliği Yargılama Hukukunda Ara Önlemler (İhtiyati Tedbirler)
Dr. Servet ALYANAK
3. Başvuru sahibinin menfaati açısından diğer menfaatlere üstünlük
İhtiyati tedbire karar verilirken aranan üçüncü koşul da ihale sürecinde ihtiyati tedbir
isteyen başvuru sahibinin menfaatinden daha üstün gelecek menfaatin (davanın diğer
tarafının menfaati ve kamu menfaati) olmaması gerekir. Yürütmeyi durdurma kararı
verilirken, Topluluk hukukunun tam geçerliliği ve etkililiği üzerindeki etkisinin,
diğer bir ifade ile, zarara uğrayan kişilerin menfaatleri ile Topluluk hukukunun
gerekleri arasındaki menfaatler dengesinin dikkate alınmış olması gerekir. Bu koşul
üye devletlerin hukuk sistemlerine hakim olan ortak ilkelerden esinlenmektedir.
Nitekim, Divanın gördüğü davalarda ihtiyati tedbire hükmetmek için başvurduğu
menfaatler dengesi ulusal davalardaki ihtiyati tedbir kararlarına benzerlik arz
etmektedir. Bu durum, Topluluk ile ulusal hukuk düzenleri arasındaki karşılıklı
etkileşime de bir örnek teşkil etmektedir.
B. Prosedür (usul) kuralları
1. Ara önlem talebini yapma, karar verme
266
İhtiyati tedbir kararı verilmesini ancak davanın tarafları isteyebilir, davaya müdahil
olanlar isteyemezler. En azından ABİHA’nın 278. maddesi ile ilgili sürecin geçerli
olduğu davalarda bu durum söz konusudur.68 İhtiyati tedbir kararı davanın herhangi
bir aşamasında istenebilir, yeter ki istenen önlemi anlamsız kılacak ve faydasını
yitirecek bir gecikme içerisinde istenmesin.
ABİHA’nın 279. maddesine göre, Avrupa Birliği Adalet Divanı, önündeki davalarda,
gerekli geçici tedbirlerin alınmasına karar verebilir. Madde metninden de anlaşılacağı
üzere geçici tedbir talepleri AB düzeyinde yasal bir dava açılmış olması koşuluna
bağlanmıştır.69 Bu durumda AB Komisyonunun ABİHA’nın 258. maddesine göre
açacağı ihlal davası öncesinde dava açılmadan Adalet Divanından ihtiyati tedbir
talebinde bulunması mümkün değildir.70
İhtiyati tedbir talebi ana davadan ayrı bir doküman içerisinde ve ayrıca talep edilmelidir
aksi halde bu talep reddedilir.71 İstenen geçici önlem talebi ne olursa olsun geçici
önlem talebinin içeriği biraz farklı olmakla birlikte ana dava dilekçesindeki genel
format muhtevasına göre istenmesi gerekir. ABAD yargılama usul kuralları md.
160(4) maddesi uyarınca 120 ve 122. maddelerinde ve İlk Derece Mahkemesinin
yargılama usul kuralları 104(2), 43 ve 44. maddelerindeki istenen hususların da
başvuruda ayrıca belirtilmesi gerekir. Buna göre başvuru sahibinin başvurusunda
dava konusunu, başvurusuna dayanak olan ve başvurusunun haklılığını, aciliyeti
68
69
70
71
De La Torre, s. 332. ABAD yargılama usul kuralları md. 160(1), (2) ilk cümle ve Adalet Divanı
Statüsünün 40. maddesi.
Koen Lenaerts / Dirk Arts / Maselis Ignace, s. 421. ABAD Yargılama Usul Kuralları md. 160 (1-2).
Hedeman-Robinson, s.209.
ABAD yargılama usul kuralları md. 160(4) ve İlk Derece Mahkemesinin yargılama usul kuralları
md. 104(3).
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Interim Measures Under European Union Procedural Law
Dr. Servet ALYANAK
ortaya koyan fiili vakıaları ve hukuki sebepleri belirtmelidir.72 Adalet Divanının ara
önlemlerle ilgili ilk kararlarına gözatıldığında geniş bir takdir yetkisi kullanımının söz
konusu olduğu, zaman içerisinde bu taleplerle ilgili olarak başvurularda bulunması
gereken koşullara ilişkin daha belirgin bir tutum içerisine girdiği gözlemlenmektedir.73
Örneğin, Adalet Divanı ancak 1970’lerin sonunda Komisyonun üye devletler
aleyhine açtığı ihlal davalarında ihtiyati tedbir talebinde bulunmanın mümkün
olduğunu açık bir şekilde belirtmiştir.74
Mahkeme başkanı uygun görmesi halinde geçici tedbir talebiyle ilgili karar vermek
üzere konuyu Adalet Divanına gönderebilir. Mahkeme böyle bir durumda konu
hakkında Hukuk Sözcüsünün görüşüne başvurur.75 Geçici tedbir talepleriyle ilgili ara
önlemlerin mahiyeti, kapsamı, koşulları ve etkisi hakkında içtihat oluşturmak adına
ilk zamanlarda Mahkeme Başkanı bu müracaatları Adalet Divanına karar verilmek
üzere göndermiştir. Bununla birlikte son zamanlarda Mahkeme başkanının ara
önlem talepleri hakkında çoğunlukla artık tek başına karar verdiği görülmektedir.76
2. Talep edilebilecek ara önlemler
Yargıç geçici tedbir için istenen talebi kabul veya reddetmekle yükümlü değildir.
Aynı zamanda başvuru sahibinin istediği önlem dışında davanın niteliği ve somut
olayın özelliğine göre dava konusu ile ilgili farklı bir tedbire da karar verebilir.
Genel uygulamaya göre tedbir talebi başvurusu yapıldıktan sonra Mahkeme başkanı
karşı tarafın yazılı cevap layihasını sunması ve sözlü olarak da tarafları dinlemesi
için kısa bir zaman aralığı verir.77 Ancak davanın niteliğine göre Mahkeme başkanı
karşı taraftan yazılı cevap almadan sadece tarafları dinleyerek yani yapacağı sözlü
oturum ile ihtiyati tedbir kararı alabilir.78 Mahkeme başkanı aciliyet durumunu
gözönünde bulundurarak tarafları dinlemeden başvuru üzerinde ex parte tek taraflı
karar verebilir.79 Burada yapılan yargılamanın niteliği nizalı uyuşmazlık esasına
göre ihtilafın çözümü özelliğini göstermediğinden tarafların sundukları layihalara
savunma hakkı doğmasını bir zorunluluk olarak görmemek gerekir. Nitekim
Divanın uygulaması da bu yöndedir. Bunun yanı sıra Mahkeme Başkanı karşı
72
73
74
75
76
77
78
79
Hedeman-Robinson, s.209. ABAD Yargılama Usul Kuralları 160(3) maddesi.
Hedeman-Robinson, s.209-210.
Hedeman-Robinson, s.209-210.
ABAD yargılama usul kuralları md. 161 (1), (3) ve İlk Derece Mahkemesinin yargılama usul kuralları
md. 106 (1)
Hedeman-Robinson, s.209.
ABAD yargılama usul kuralları md. 160 (5) ve İlk Derece Mahkemesinin yargılama usul kuralları
md. 105 (1).
Adalet Divanı Başkanına ABİHA’nın 278 ve 279. maddelerine göre istenen ara önlem talebinin
değerlendirilmesine ilişkin ciddi yetkiler tanınmıştır. Hedeman-Robinson, s.209. ABAD yargılama
usul kuralları md. 160 (6), (7)
Hedeman-Robinson, s.209.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
267
Avrupa Birliği Yargılama Hukukunda Ara Önlemler (İhtiyati Tedbirler)
Dr. Servet ALYANAK
tarafın gözlemlerini ibraz etmesini beklemeden de çok aciliyet kesbeden durumlarda
ihtiyati tedbir kararı verebilmesi mümkündür.80 Mahkeme başkanı kural olarak tek
başına ihtiyati tedbir talebi hakkında karar verir ancak gereksinim duyması halinde
hukuk sözcüsü ile yargıç raportör veya bir üçüncü kişinin katılımı ile de geçici tedbir
başvurusu hakkında karar verebilir. Avrupa Birliği Adalet Divanı başkanınca verilen
geçici tedbir kararları aleyhine temyiz imkanı yoktur. Ancak Avrupa Toplulukları
İlk Derece Mahkemesi Başkanının (Avrupa Birliği Genel Mahkemesi Başkanının)
vermiş olduğu ihtiyati tedbir kararları aleyhine ABAD başkanına temyiz yapma
imkanı vardır. Bunun yanı sıra verilen geçici tedbir kararının şartların değişmesine
binaen davayı gören mahkeme tarafından her zaman için değiştirilebilmesi veya
kaldırılabilmesi mümkündür.
Mahkeme tarafından verilecek ara önlemler mahkeme tarafından esas davada karar
verilince artık prensip olarak yasal sonuç doğurmayacaklarından bu önlemlerin
geçici olduğu düşünülmelidir. Esas dava hakkında yapılacak yargılama ve nihai karar
hakkında da davanın hukuki ve fiili unsurları itibariyle bir önyargı oluşturmamalıdır.
Ara önlemler daha önce de ifade edildiği üzere nihai kararın pratik olarak sonuç
doğurabilmesi yani etkililiğini sağlamayı amaçlamaktadır.81
268
Herhangi bir tarafın yapacağı müracaat üzerine ara önlem kararı Mahkeme tarafından
koşulların değişmesine bağlı olarak deüiştirilebilir veya kaldırılabilir.82 Ara önlem
talebi reddedilen kişi yeni vakıların geliştiğini öne sürerek tekrar talepte bulunması
mümkündür.83
3. Başvuru sahibinin bazı hallerde göstereceği teminat
ABAD yargılama usul kurallarının 162 (2) maddesi uyarınca ara önlem başvuru
sahibi tarafından davanın özelliği ve niteliğine göre belli miktarda paranın bir
teminat olarak yatırılması şartına bağlanabilir.
Ulusal mahkemelerin AB hukukunun uygulanmasıyla ilgili bir davada bir ara
önlem talebiyle karşılaşmaları durumunda verilecek ara önlem kararı (örneğin
yürütmeyi durdurma kararı) Topluluk açısından bazı mali riskler doğuruyorsa,
ulusal mahkemenin de, davacının, para veya benzeri garantiler şeklinde, yeterli bir
teminat göstermesini talep etmesi, gerekmektedir.84 Burada gösterilecek teminat para
80
81
82
83
84
ABAD yargılama usul kuralları md. 160 (7) ve İlk Derece Mahkemesinin yargılama usul kuralları
md. 105(2).
De La Torre, s. 276.
ABAD yargılama usul kuralları md. 163.
ABAD yargılama usul kuralları md. 164.
Divanın Topluluk kurumlarının işlemleri aleyhine geçici tedbire başvurulması ve bu konuyla ilgili
içtihadı için bkz. ABAD’ın 152/88 sayılı Sofrimport v. Commission, [1988] ECR 2931 kararı; ABAD’ın
C-145/95 sayılı Commission v. Atlantic Container [1995] ECR I-2165; ABAD’ın C-51/90 & C-59/90
sayılı Cosmos-Tank v. Commission [1990] ECR 1-2167 kararı.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Interim Measures Under European Union Procedural Law
Dr. Servet ALYANAK
veya benzeri mali değerlerdir, bunun için de kat’i bir oran yoktur, ancak alınacak
teminatın miktarı, başvurunun niteliği ve somut olayın özellikleri ile mali riskin
büyüklüğüne göre değişiklikler gösterebilmektedir.
SONUÇ
Ara önlemlerin önemi ve rolü, her somut olayın özellikleri ve başkaca imkanın mevcut
olmaması durumlarında daha da artmakta ve ulusal yargıçların böyle bir taleple
karşılaşmaları durumunda yukarıda izah edilen Avrupa Birliği Adalet Divanının
kararları doğrultusunda değerlendirme yapmaları gerekmektedir. AB hukukunu
uygulayan ulusal yargı kurumlarının ara önlemlere karar verme kriterlerinin tespiti
üye ülkelere bırakılmıştır (ulusal usul özerkliği). Bununla birlikte AB hukukunun
uygulayıcısı olan ulusal makam ve yargı organlarının ihtiyati tedbir ile ilgili bir
talep vukubulması durumunda Adalet Divanı tarafından ortaya konulan prensipleri
gözetmesi gerekmektedir.
Ara önlemlerin (ihtiyati tedbirlerin), AB hukukundan kaynaklı haklara ilişkin
ulusal usul ve uygulamaların imkan vermediği durumlarda (örneğin taleplerin
sistematik olarak reddedildiği durumlarda) veya elde edilmelerinin çok güç olduğu
durumlarda (örneğin delillendirmenin çok sıkı kurallara bağlandığı durumlarda)
etkililik prensibinin yargılama hukukuna ilişkin sistemin bir bütün olarak uygulanması
neticesinde kolayca elde edilebilmeleri gerekir. Ulusal usul özerkliği ilkesini bu
anlamda kısıtlayan en önemli ilke de etkililik ilkesi olmaktadır.
Ara önlemler, davaların karara bağlanmasının biraz uzun zaman aldığı üye ülkelerde
çok daha önem arzetmektedir. Bu nedenle ihtiyati tedbir taleplerinin böyle hukuk
sistemlerinde kolayca elde edilebilmesi gerekmekte ve bir emrivakiyete, oldu bittiye
getirilmemesi (fait accompli) gerekir.
Ara önlemler hukukun imkan tanıdığı hakların korunması açısından bu anlamda
son derece önemlidir. Bu durumlar özellikle ilgili ara önlemlerin alınmaması halinde
ileride değiştirilmesi çok güç veya imkansız olan durumların önüne geçmek için
kabul edilmiştir. Bu bağlamda ara önlemler her somut olayın niteliğine göre gereken
hızlılıkta ve elverişlilikte (kolaylıkta) elde edilebilmelidir. Aksi durumda ana davada
istenen neticenin elde edilmesinin bir anlamı kalmayabilir.
KAYNAKÇA
KİTAPLAR
Paul (K.P.E ) Lasok, The European Court of Justice, Practice and Procedure, 2.
bası (2nd ed.) Butterworth&Co(Publishers) ltd., Londra 1994.
Bruno De Witte, “Direct Effect, Supremacy and Nature of the Legal Order”, CraigDe Burca (Eds.), The Evolution of EU Law, Oxford University, Oxford, 1999,
(kitabının içinde).
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
269
Avrupa Birliği Yargılama Hukukunda Ara Önlemler (İhtiyati Tedbirler)
Dr. Servet ALYANAK
Koen Lenaerts / Dirk Arts / Maselis Ignace, Procedural Law of the European Union,
2nd ed., Editör BRAY Robert, Sweet and Maxwell, London, 2006.
Clive Lewis, Remedies and Enforcement of European Community Law, Sweet &
Maxwell, London, 1996.
Sue Arrowsmith, Remedies for Enforcing the Public Procurement Rules, Earlstage
Press, Hull, 1993.
Dimitrios Sinaniotis, “Interim Protection of Individuals before the European and
National Courts”, Kluwer Law Intearnational, 2006.
MAKALELER
Fernando Castillo De La Torre, “Interim Measures in Community Courts: Recent
Trends”, Common Market Law Review, C. 44, 2007, s. 273-353,
Sergio Ariel Apter, “Interim Measures in EC Law: Towards a Complete and
Autonomous System of Provisional Judicial Protection before National Courts”,
Electronıc Journal Of Comparatıve Law, June 2003, vol 7.2, sf.2, http://www.ejcl.
org/72/art72-1.html (20.09.2013)
270
Martin Hedeman-Robinson, “Enforcement of EU Environmental Law and Role
of Interim Relief Measures”, European Energy and Environmental Law Review,
October 2010, s.204-229.
Peter Oliver, “Interim measures: Some recent developments”, Common Market
Law Review, 1992, C.29, s.7-27.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Download