Toplum, kendi kendini devam ettiren, belli bir fiziksel yeri olan

advertisement
Toplum, kendi kendini devam ettiren, belli bir fiziksel yeri olan varlığını uzun zaman sürdüren ve bir hayat şeklini paylaşan
insanlar topluluğudur.
Toplumların beş önemli işlevi bulunmaktadır:
1. Ekonomik işlevler-malların ve hizmetlerin üretimi, dağıtımı ve tüketimi,
2. Sosyalleşme ya da toplumun üyesi olmak için gereken eğitim,
3. Sosyal kontrol, insanların birlikte yaşamasına imkân tanıyan ve sosyal normlardan sapmayı düzelten yasama, mahkeme
sistemi, yönetim ofisleri, yasalar, yönetmelikler ve kurallar gibi politikanın tüm boyutlarını bir araya getirme,
4. Sosyal katılım ya da insanların toplumdaki etkileşme biçimleri,
5. Sorunları olanlara yardım etmek amacıyla karşılıklı destek.
GENELCİ SOSYAL HİZMET
Genelci sosyal hizmet uygulamsının özü; sorunu, çevresi içinde birey çerçevesinde ele almak ve gerektiğinde birçok farklı
düzeyde bu düzeylerin gerektirdiği rolleri gözeterek uygulama yapmaya istekli ve yetenekli olmaktır.
Genelci sosyal hizmet uygulaması ile ilgili, üzerinde anlaşmaya varılmış tek bir tanım yoktur. Ancak uygulamanın üç özelliği,
bu konu üzerinde tüm çalışanlarca benimsenmiştir.
1. Çoklu müdahale düzeyi (birey, aile, grup, toplum)
2. İlgili teorilerden özenle seçilmiş bilgi temeli
3. Sosyal adaleti sağlama yönünde çaba
Mikro düzeyde; sosyal kişisel çalışma yöntemi kullanılır. Sosyal kişisel çalışma, birey ve aileye sıkıntıya düştükleri ya da
güçlükle karşılaştıklarında bunların üstesinden gelebilmeleri için yardım etmek amacıyla geliştirilmiştir.
Mezzo düzeyde; sosyal grup çalışması ile grup yöneticisi tarafından yönlendirilen bir grupta ortak ilgi, ihtiyaç ya da sorunu
olan bireylerin, grup ortamında diğer grup üyeleriyle aralarında gelişen iletişim ve etkileşim aracılığıyla belirlenen ortak grup
ve birey amaçlarına ulaşılmasının sağlanması hedeflenmiştir.
Makro düzeyde; toplumla çalışma yöntemi kullanılır. Toplumla çalışma temelde toplumun bütünleşmesi ve toplum katılımı
esasına dayalı olarak toplumun ihtiyaçlarının karşılanması ve barınma, sağlık, eğitim ve toplum kalkınması gibi alanlardaki
eksikliklerin giderilmesinde, geliştirilen toplumla çalışma projeleri aracılığıyla işlevsel olan bir sosyal hizmet yöntemidir.
Genelci Sosyal Hizmette Uygulama Düzeylerine İlişkin Bir Örnek
Genelci sosyal hizmetin temel özelliği, uygulama düzeyleri arasında bütünleştirici bir bağ kurmasıdır.
Toplumla sosyal hizmet, müracaatçının bireysel olarak güçlenmesi ve toplumsal değişimi sağlamak üzerinde odaklanır.
Toplumla sosyal hizmet, müracaatçının bireysel olarak güçlenmesi ve toplumsal değişimi sağlamak üzerinde odaklanır.
MAKRO UYGULAMA
Toplumla sosyal hizmet uygulaması sosyal hizmetin tarihsel gelişimi boyunca, mesleğin güçlendirme geleneğini ve sosyal
adalet değerini somutlaştıran ana yöntemlerden biridir.
Toplum çalışması, öncelikle bir değerler dizisi; ikinci olarak teknikler, beceriler ve yaklaşımlar dizisi olarak en iyi biçimde
tanımlanabilir.
Toplumla sosyal hizmet uygulaması; toplum örgütlenmesinden insani hizmetlerin planlanması ve eşgüdümüne kadar
kapsamlı uygulamaları içerir.
Toplum örgütlenmesi, arzulanan değişimi sağlamak için insanları bir araya getirme sürecidir.
Toplum planlaması; veri toplama, bir durumu çözümleme ve bir sorundan yola çıkarak çözüme ulaşmak için stratejiler
geliştirmeyi kapsar.
Toplum kalkınması, sosyal ve ekonomik süreçlere artan bir katılım göstermek suretiyle toplumun yaşam koşullarını
iyileştirmek için yardım etme sürecidir.
Toplumla çalışan sosyal hizmet uzmanları, en başta toplumu tanıma, toplumun güçlerini ve sorunlarını belirleme, değişim
çabalarını planlama, gerekli kaynakları oluşturma ve yapılan çalışmaları değerlendirme işlevlerini içerir.
Kirst-Ashman ve Hull (1997) makro uygulama ile ilgili dört temel unsuru vurgulamaktadır.
Birinci unsurun üç görevi içerir:
Kaynakların müracaatçılara dağılımını düzenleyen politika ve prosedürleri değiştirmek ya da düzenlemek,
Müracaatçıların ihtiyaçlarının elde edilebilenlerle karşılanamaması hâlinde yeni kaynaklar geliştirmek,
Müracaatçıların haklarını almalarına yardım etmek, müracaatçıların haklarını kullanabilmeleri için sistemde ihtiyaç
duyulan değişiklikleri yapmak.
İkinci unsur nerede ve hangi değişikliklerin yapılması gerektiğini tespit etmek için sistemi hedef almaktır.
Üçüncü unsur, ihtiyaçların karşılanması için müdahaleyi içeren savunuculuğu merkeze almaktadır.
MAKRO UYGULAMAMODELLERİ
Toplumsal değişimi gerçekleştirmeye yönelik birçok yaklaşım geliştirilmiştir. Bunlar; bölgesel gelişme modeli, sosyal
planlama modeli ve sosyal aksiyon modelidir.
Bölgesel Gelişme Modeli: Bölgesel gelişme (veya toplum gelişmesi) modeli, toplumsal değişimin en iyi yerel toplum
düzeyindeki geniş çaplı toplum katılımının sağlanmasıyla gerçekleşebileceğini vurgular.
Sosyal Planlama Modeli: Sosyal planlama, hem yerel hem toplumsal düzeyde uygulanan, akılcı problem çözme metodlarının
kullanılmasıyla “gelişme, genişletme, sosyal hizmetlerin ve sosyal politikaların koordinasyonu” şeklinde tanımlanmaktadır.
Sosyal Eylem Modeli: Bu model, toplumda daha fazla kaynak vey sosyal adalet için “güç” oluşturmada organize edilmesi
gereken dezavantajlı bir kesim olduğu varsayımına dayanır.
MAKRO UYGULAMANIN YÖNTEMLERİ
Toplum Örgütlenmesi
Yöntemler problem alanlarını, tanımını, nedenlerin analizini, planları oluşturmayı, strateji geliştirmeyi, gerekli kaynakları
harekete geçirmeyi, topluluk liderlerini belirlemeyi, bir araya getirmeyi ve çabalarını kolaylaştırmak için bunlar arasındaki
ilişkiyi özendirmeyi kapsar.
Bu tekniğin ilk tohumları 1843’te New York şehrinde kurulmuş olan Yoksulların Koşullarını İyileştirme Örgütü ile atılmıştır.
Toplum örgütlenmesinde toplum tanımları genellikle üç ölçüte göre yapılır:
1. Fiziki ya da coğrafi ölçüt
2. Ortak davranış ve çıkarlar (fonksiyonel ölçüt)
3. Benimseme (psikolojik ölçüt)
Toplum Kalkınması
1. Toplumların ekonomik, sosyal ve kültürel koşullarını iyileştirmek
2. Ulusal bütünleşmeyi sağlamak
3. Ulusal kalkınmayı küçük toplumların katılmalarını sağlamaktır.
Bu amaçlara varmak için yapılacak işler ise şu şekilde sıralanabilir:
1. Halkın girişkenliğini teşvik
2. Devlet hizmetlerinin bu girişkenliği destekleyecek şekilde düzenlenmesi
3. Halkın girişkenliği ile hizmetlerin eşgüdümün sağlanması
TEMEL KAVRAMLAR
TARİHÇE
Makro sosyal hizmetin tarihsel süreci sosyal hizmet mesleğinin ortaya çıkmasından başlamaktadır. Toplum ve sosyal hizmet
birbirleri ile var olan kavramlardır. Makro sosyal hizmet veya toplumla çalışma; kurumlarda ve toplumlarda planlı değişim
gerçekleştirmek için tasarlanan profesyonellik rehberliğinde gerçekleşen müdahalelerdir.
SOSYAL HİZMETİN GELİŞİMİ
Etnik azınlıkların, kadınların, cinsel azınlıkların ve yoksulların baskı görmesi sosyal hizmet mesleğinin ortaya çıkmasına neden
olmuştur. Sosyal hizmet mesleği görüldüğü gibi sosyal değişim ihtiyacı olan bir çevrede ortaya çıkmıştır.
Yerel Hayırseverlik Organizasyonları 1870’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu
organizasyon kurumları; iş bulma amacıyla kuzey şehirlere göç eden insanların çeşitli problemleriyle ilgilenen aktivitelerin
sunulduğu şemsiye kurumlardı.
ERKEN SOSYAL HİZMET EĞİTİMİ
Bahsedilen hizmetler; zaman içinde gönüllülükten para ödenen iş olanaklarına dönüşmüştür.
1898 yılında New York Hayırseverlik Organizasyonu Topluluğu bünyesinde New York Hayırseverlik Okulu kuruldu. 1904
yılında ise Harvard ve Simmons kolejleri iş birliği ile Boston Sosyal Hizmet Okulu açılmıştır. Ayrıca yoksul evleri hareketine
katılan bireylerin çalışmaları ile 1907 yılında Chicago Yurttaşlık ve Hayırseverlik Okulu kurulmuştur.
Jane Addams tarafından temsil edilen paralel bir yaklaşım politik aktivizm konusunda eğitimin önemini ortaya koymuştur.
Mikro model ise vakaya dayalı yardım ve alan çalışmasının öğrenilmesinin önemli olduğunu savunmuştur.
1917 yılında Mary Richmond, Sosyal Teşhis kitabını yayımladı. Bu kitap, bire bir vaka uygulamasını öne çıkarıyor ve
uygulamayı geleneksel ve mesleki bir kalıba sokuyordu.
TOPLUM ORGANİZASYONU VE SOSYAL REFORM
Mesleki olarak özellikle odak noktası olmamakla birlikte makro sosyal hizmetin gelişimi devam etmiştir. 1920’li yıllarda
toplum organizasyonuna odaklanan ilk kitap yayımlanmıştır.
1929 yılında borsanın çökmesi ile başlayan Büyük Buhran, makro sosyal hizmet uygulamaları için bir dönüm noktası
olmuştur. 1933 yılına kadarki dönemde Amerika Birleşik Devletleri’nin gayrisafi millî hasılası yarı yarıya düşmüştür ve işsizlik
oranı %2.5’a çıkmıştır.
SOSYAL HİZMET VE SOSYAL DEĞİŞİM
Bu değişim atmosferi içinde radikal sosyal çalışmacılar, gelenekçi sosyal çalışmacı liderleri ile 1930’ların sonlarında çalışmaya
başlamışlardır. Radikal bir dergi olan Social Work Today yayın hayatına başlamıştır. 1930 ve 1940’lı yıllardaki gelişmeler daha
sonrasında birçok gelişimlere yol açmıştır. 1950’lerde pek bir gelişim görülmese de 1960’lı yıllarda sosyal değişim alanında
radikal değişimler yaşanmıştır
1964 yılında Lyndon Johnson’ın yoksulluğa savaş açması ile sosyal refah programlarının önü açılmıştır. Bu programlar; makro
uygulamaların denenmesi için fırsatlar ortaya çıkarmıştır.
SOSYAL HİZMETİN TOPLUMSAL BAĞLAMI
Toplumlar; tüm sosyal hizmet uzmanlarının etkileşim içinde olduğu ve uygulama modellerinin ortaya çıktığı makro
sistemlerdir. Fakat toplumlar da kendi içindeki diğer organizasyon ağları ile etkileşim hâlindedir ve bu organizasyonlar
toplumun temel işlevlerini gerçekleştirmekten sorumludur.
İngiltere’de 1601 Elizabeth Yoksulluk Yasası; hükümetin yoksullara yardım etmesi için yazılan ilk yasal dokümandır ve adem-i
merkeziyetçilik yaklaşımını içermektedir.
1965 ve 1969 yılları arasında toplum çalışması eğitimi veren sosyal hizmet okullarının oranı %37 oranında artmıştır ve
sonunda ülkedeki tüm okulları kapsamıştır. Bu şekilde toplum çalışması, sosyal hizmet uygulamasının resmî bir parçası
hâline gelmiştir.
1973 yılında Robert Pruger; sosyal çalışmacıların kurumlar içinde nasıl etkili çalışacağına dair bir çalışma yayınlamıştır. Sosyal
hizmet çalışmacılarının iki temel rolü vardır; yardım edici ve kurumsal rol.
GÜNCEL YAKLAŞIMLAR
SOSYAL KOŞULLAR
Nüfusun artması, kentselleşme, sanayileşme ve kurumsal değişimler toplumların, sosyal hizmet mesleğinin ilk ortaya çıktığı
zamanlardan farklılaşmasına neden olmuştur.
Şehirleşmenin bir diğer olumsuz yönü coğrafik bütünlüğün kaybedilmesidir. Küçük kasabalarda yaşayan insanlar genellikle
aynı toprak üzerinde çalışıp aynı mahallelerde yaşarlar ve sel, kuraklık gibi sorunları beraber deneyim ederler.
Toplumsal sorunların yanında insani hizmetler veren kurumların yapılarının değişmesi de önemli bir konudur. Bu kurumların
ve toplumların ortak özelliği, sürekli gelişip karmaşık hâle gelmeleridir. Bu karmaşa ve gelişme hizmet veren kurumların
bürokratik hâle gelmesine neden olmuştur
İDEOLOJİK ÇATIŞMALAR
Psikososyal açıdan bireyin kendini bir toplum ait hissetmesi çok önemlidir. Eski zamanlarda insanlar toplum içinde sadece
bir rol sahibi olurlardı. Bir vatandaş çiftçi, bakkal veya öğretmen olurdu. Fakat modern toplumlarda vatandaşların sahip
olduğu roller kesin olmayabilir ve topluma olan katkıları açıkça görülemeyebilir.
Toplum duygusunun kaybolması ise insanlarda yabancılaşma yaratır. Kişi içinde bulunduğu toplum ile bağ kuramazsa içinde
bulunduğu toplumsal grubun içinde kendini yabancı hisseder.
BASKI ALTINDAKİ NÜFUS GRUPLARI
Toplumla çalışma yapacak uygulayıcılar için toplum içinde dezavantajlı olan gruplar hakkında bilgi sahibi olması çok
önemlidir. Toplumla çalışma; bu dezavantajlı grupların genel olarak iyilik hâllerine odaklanır. Bu gruplar; azınlıklar, kadınlar,
gay ve lezbiyenler, engelliler, yaşlılar olarak sıralanabilir.
BİLİMSEL YAKLAŞIMLAR
Sistem Teorisi
Sistem teorisinin temel varsayımı; parçaların bütünleşik olduğu ve iyi işleyen bir yapıda olmasıdır. Bir araba yapım fabrikası
veya okul bir sistem olduğu gibi herhangi bir birey de bir sistemdir.
Kurumların kendi içindeki bu karmaşık ve etkileşimsel doğası gereği kurumsal kararların verilmesi zor olabilir. Kurumdaki
karar verici yönetici; kararlarını verirken politik, sosyal, ekonomik sistemleri ve kurumsal ilişkiler ile yönetimsel yeteneklerini
değerlendirmelidir.
Sosyal Öğrenme Teorisi
Sosyal hizmet alanındaki davranışsal yaklaşımlar genellikle bireysel ve grup terapisi alanlarında görülür. Bu yaklaşımlar; I.P.
Pavlov, B. F. Skinner, Joseph Wolpe ve Albert Bandura gibi önemli sosyal öğrenme teorisyenlerinin çalışmalarına dayanır.
Sosyal öğrenme teorisinin temel varsayımı; insan davranışının diğer insanlarla ve çevre ile etkileşimden ortaya çıktığı ve
öğrenildiğidir. Kişilerin grup olarak ve kendi başlarına etkililiklerine inanmaları aynı zamanda politik bir farkındalık yaratmak
için esastır. Makro sosyal hizmetin değişim yaratmak için ihtiyaç duyduğu bu farkındalığı geliştirmek ve bileşenlerinin
anlaşılması ancak sosyal öğrenme teorilerinin kullanılması ile mümkün olur.
Sosyal Alışveriş Teorisi
Yaşamımız içinde diğer insanlarla ekonomik, sosyal veya psikososyal olarak karşılıklı alışveriş içinde oluruz. Bu alışveriş
yaptığımız bir işe karşılık takdir almamız da olabilir. Sosyal alışveriş teorisi George C. Homans, Peter M. Blau ve Richard
Emerson’ın çalışmalarına dayanır. Bu teori toplumla çalışma alanı için de oldukça önemlidir. Teoriye göre insan ilişkilerinde
ödül ve kazanımların en yüksek seviyede ve ceza ve maliyetlerin en az seviyede olması istenen bir durumdur.
Örgütlerarası Teori
Birçok toplum uygulaması; diğer gruplar ve kurumlar ile ilişkileri yönetme ve kurma süreçlerini içerir. Bu nedenle teorik
temel, kurumlar arası ilişkileri anlamak için bize yardımcı olur.
Örgütlerarası teorinin temel fikri, her kurumun daha geniş gruplar ve kurumlar ile birbirine bağlı olduğudur. Örgütlerarası bu
ağ içinde, her bir kurumun kendine özel domine ettiği bir alanı veya işlev gösterdiği bir çevresi olmalıdır.
- İnsan sorunları veya ihtiyaçları
- Nüfus grubu veya müracaatçılar
- Teknoloji veya tedavi yöntemleri
- Coğrafik alan
- Mali veya mali olmayan kaynaklar
Daha önce açıklanmış olan alışveriş ilişkileri, kurumlar arası davranışları da içine alır. Makro sosyal hizmet alanındaki
kurumların, diğer kurumlarla ve çevreleriyle olan ilişkileri ve davranışları verilen hizmetlerin başarısını etkilemektedir.
Çatışma Teorisi
Çatışmalar, insan hayatının doğal ve kaçınılmaz bir parçasıdır ve her zaman olumsuzluk anlamına gelmez. Sosyoloji alanının
önemli teorisyenlerinden Karl Marx ve Ralf Dahrendorf’ın teorileri sosyal hizmet alanını da etkilemiştir.
Marx ve Dahrendorf’un toplum düşünceleri farklılık gösterse de topluma dair bazı temel yaklaşımları ortaktır. Bu yaklaşımlar
şunlardır:
- Sosyal sistemler sistematik olarak çatışma ortaya çıkarır ve bu nedenle çatışma, toplumun geleceğini etkiler
- Çatışma; toplumun sosyal yapısının kaçınılmaz bir parçası olan çatışan menfaatler sonucu ortaya çıkar
- Çatışan menfaatler; eşit dağıtılmayan sınırlı kaynaklar ve baskın ve baskın olmayan gruplar arasındaki güç
dengesizliklerinden ortaya çıkar.
Marksistler; devletin sadece hükmeden sınıfın çıkarları için çalıştığını ve ucuz iş gücünün devamlılığını sağladığını düşünürler.
Muhafazakâr politik ekonomistler; devletin pazar sistemi aktivitelerine ve çalışma ücretlerine müdahale etmemesini
savunurken liberaller devletin ücret eşitsizliklerinden doğan gerginliği azaltması gerektiğini düşünmektedirler.
SORUN VE HEDEF NÜFUSUN ANLAŞILMASI
Sosyal hizmet uzmanlarının çoğu genellikle bireylerle bire bir çalışarak doğrudan müracaatçı, aile ya da küçük gruplarda
birlikte sorun çözmek üzerine odaklanır. Bazı uygulayıcılar toplumun genelinde var olan sorunlara odaklanır. Bazıları
örgütlerin planlanması, yönetimi ve idaresinde çalışırlar.
Sorunun Anlaşılması
Sorun ile ilgili çeşitli perspektiflerin keşfedilmesi için birçok sebep bulunmaktadır. İlk olarak makro uygulama bağlamında
hızlı çözümler öne sürmeye çalışmak, mikro uygulama durumlarında müracaatçılara sorunlarını tam olarak nasıl
çözeceklerini anlatmayla tamamen paraleldir
1. Toplum ya da Örgütsel Durumun Belirlenmesi:
Toplumsal ya da örgütsel durumun belirlenmesinde sorulması beklenen bazı sorular vardır:
Durum ve sorun arasındaki fark nedir?
Toplum ya da örgüt öncül sorunlarının neler olduğunu düşünmektedir?
Değişimin bir evresine yaklaşmada, durum ifadesi nasıl oluşturulmalıdır?
Durum ve sorun arasındaki ayrım makro seviye bir müdahale hazırlayan sosyal hizmet uzmanı için önemlidir. Bazı açılardan
bir durum yasal olarak tanınmadıysa, ilk görev bu yasal tanınmayı sağlamak olmalıdır.
2. Destekleyici Veri Toplama
Destekleyici veri toplama aşamasında sorulması beklenen bazı sorular vardır:
Neden en fazla veriler durum, sorun ve fırsatın tanımlanmasında faydalıdır?
Yararlı veri ve bilgiler nerede bulunabilir?
Değişim konusunun açık ve kesin bir hâle getirilmesi için veriler nasıl sunulmalıdır?
Devlet ya da ilçe sosyal hizmet, sağlık, ruhsal sağlık ve cefa infaz kurumları sosyal durum ya da sorunların varlığını
belgelemede faydalı olabilecek veriler toplamaktadır.
3. İlgili Tarihî Olayların Belirlenmesi
İlgili tarihî olayın belirlenmesi sürecinde sorulması beklenen bazı sorular vardır:
Bu toplum ya da örgütte bu durum, sorun ya da fırsat ilk ne zaman tanınmıştır?
İlk tanınmadan itibaren günümüze kadar meydana gelen önemli olaylar nelerdir?
Eski çabalar bu sorunu ele almada neyi ortaya çıkarmaktadır?
İlgili tarihî olayların keşfedilmesi değişim ajanının itibarının oluşmasını sağlar. Değişim çabasını organize eden kişiler
geçmişte neler olup bittiğiyle aşina olmayan “yabancılar” olarak algılanıyorsa, birçok kişi, kendi toplumları ve örgütleri için
değişimi desteklemeye açık değildir
4. Sorunun Çözümü için Engellerin Belirlenmesi
Sorunun çözümü için engellerin belirlenmesi sürecinde sorulması beklenen bazı sorular vardır:
İlgili tarihin incelenmesi, verilerin derlenmesi ve tarihin çalışılmasında bu sorunun çözümünde mevcut en önemli
engellerin hangileri olduğu anlaşılmaktadır?
Bu noktada, hangi engeller değişimin evresinde ele alınması gerekenler olarak gözükmektedir?
Değişim çabasında yer alan sosyal hizmet uzmanları sorunu tanımladıkları, literatür incelemesi yaptıkları, kanıt topladıkları
ve önemli tarihi olayları inceledikleri zaman en azından değişimin önünde duran şeylerin neler olduğunu anlayacak bir
anlayışa sahip olmalıdırlar.
5. Durumun Bir Sorun Olup Olmadığının Belirlenmesi
Durumun bir sorun olup olmadığının belirlenmesi sürecinde sorulması beklenen bazı sorular vardır:
Süren sorun analizinden anlaşıldığı kadarıyla, bu toplum ya da örgüt içerisindeki karar vericilerin durumu sorun olarak
düşünmeleri muhtemel midir?
Soruna yönelik çabaların karar vericileri durumun sorun olduğuna ikna etmeye odaklanması gerekli midir?
Kriz durumları hariç, değişen perspektifler, değişik siyasi gündemler ya da artan farkındalık nedeniyle sorunlar
tanımlanmakta ve etiketlenmektedir.
6. Sorunun Anlaşılmasında Yer Alan Adımların Özeti
Aşağıdaki önemli hususlar sosyal hizmet bakış açısıyla bir durumun tanınmasında ve o durumun sorun olduğuna dair
farkındalığın yaratılmasında tanımlayıcı ve yardımcı olması açısından önemlidir:
Örgüt ve toplumlarda makro seviye sosyal hizmet müdahalelerin başlatılabilmesi durum/sorunun belirlenmesi ile
mümkündür.
Bir durumun sorun olarak düşünülmesi için bir çeşit resmî tanınma olması gerekmektedir. Bu tanınmanın sağlanması
müdahale sürecindeki bir sonraki adım olabilir.
Bir durum ya da sorun ifadesi belirlendiği zaman, konu ile ilgili literatür, kavram ya da konuların anlaşılması için
incelenmelidir.
Sorunun var olduğu savının desteklenmesi için ve sorunun yapısı, boyutu ve kapsamının anlaşılmasına yardımcı olmak
için ilgili veriler toplanmalıdır.
Tarihî olayların kronolojisi mevcut durum ya da sorunun bağlama yerleştirilmesi ve kilit katılımcıların belirlenmesini
sağlayabilir.
Durum ya da sorunun çözümünde mevcut engellerin belirlenmesi, gerçekleştirilmesi planlanan müdahale sürecinde var
olan kapsam ve karmaşıklığın açıklığa kavuşturulmasını sağlayabilir.
Bu sorun analizinin gerçekleştirilme amacı sorunun anlaşılmasına açıklık getirmek, sorunun ele alınmasında gerekli olan
kişi ya da sistemleri ikna etmek ve çözüm ya da müdahalenin daha sonraki modelleri için temel sağlamaktır.
Bu noktaya kadar değişim öznesi, durumun sorun olduğuyla ilgili olarak gerekli kişileri ya da grupları ikna etmiş
olmalıdır ya da değişim çabasının odağı, ortak sorun çözmeyi kolaylaştırmaya kaymalıdır
Nüfusu Anlama
Birçok durumda, sorunun çerçevelenmesinde özel bir hedef nüfus ima ya da ifade edilmiştir. Ergen gebeliği gibi sorunlara
odaklanmak, sorunu doğrudan yaklaşık 11 ile 19 yaş arası genç kadın nüfusu ile sınırlandırmaktadır. Yaşlı istismarı nüfusu 65
yaş üstü kişilere ve savunmasız ve bağımlı konumdaki kişiler ile sınırlanmaktadır
1. Hedef Nüfus ile İlgili Literatür İncelemesi
Hedef nüfus ile ilgili literatür incelemesi sürecinde sorulması beklenen bazı sorular vardır:
Bu nüfus ile ilgili literatürden elde edilen hangi faktör ve özellikler hedef nüfusun anlaşılmasında yardımcı olacaktır?
Hedef nüfusun anlaşılmasında hangi teorik çerçeveler faydalıdır?
Teoriler; olgunun açıklanması, hipotezlerin araştırılması ve test edilmesi için bir çerçeve sunmaya yöneliktir.
2. İlgili Etnik ve Cinsiyet Perspektiflerini İnceleme
İlgili etnik ve cinsiyet perspektiflerini inceleme sürecinde sorulması beklenen bazı sorular vardır:
Bu sorundan etkilenen etnik grup temsilcileri bu sorunu nasıl görmektedir?
Cinsiyetle alakalı meseleler var mıdır? Bu sorundan etkilenen kadınlar bu sorundan etkilenen erkeklerden daha farklı bir
perspektife mi sahiptir?
Sosyal sorunun tamamen anlaşılması birçok perspektife dikkat edilmesini gerektirmektedir. Sorunlar birçok şekilde
anlaşılabilir:
1) Sorunla birinci elden ilgilenmek,
2) Sorunu ortaya çıkaran kişilerle yakında çalışmak,
3) Sorunla ilgili literatürü incelemek.
3. Hedef Nüfus ve Sorunla Geçmiş Tecrübeleri Keşfetme
Hedef nüfus ve sorunla ilgili geçmiş tecrübeleri keşfetme sürecinde sorulması beklenen bazı sorular vardır:
Sorunla başa çıkma çabalarında bu nüfusun ne gibi tecrübeleri olmuştur?
Bu grubun temsilcileri mevcut sistemi nasıl algılamaktadırlar?
Nihai olarak değişim ajanı yerel seviyede mümkün olduğunca eksiksiz bir biçimde geçmiş tecrübeleri bir araya getirmelidir.
4. Nüfusun Anlaşılmasında Yer Alan Adımların Özeti
Aşağıdaki adımlar ya da görevler önerilen değişiklikten yaralanması beklenen nüfusun (müracaatçı nüfus), önerilen
değişikliğin etkili olabilmesi için (hedef nüfus) bir şekilde değişmesi gereken nüfusun ya da her ikisinin de anlaşılması için bir
vasıta olarak sunulmuştur.
Yaş, kültür, cinsiyet ve müracaatçı ya da hedef nüfusun perspektiflerinin anlayışının geliştirilmesi adına ilgili literatür
incelemesinin tamamlanması,
Değişim çabasında yer alanların (sosyal hizmet uzmanları vd.) literatürde yansıtılan önemli kavramları ve meseleleri
anladığından emin olunması,
Yaş, kültür, cinsiyet ve müracaatçı ya da hedef nüfus perspektiflerini temsil eden yerel insanların ve bölge sözcülerinin
belirlenmesi,
Değişim çabasında yer alanların (sosyal hizmet uzmanları vd.) bölgesel ve yerel sözcüler tarafından ortaya konulan
önemli kavram ve meseleleri anladığından emin olunması,
Nüfusla alakalı kavram ve meseleler hakkında değişim çabası içerisinde yer alan kişiler (sosyal hizmet uzmanları vd.)
arasında bir fikir birliğinin geliştirilmesi,
Yerel halk, uzman ve ilgili literatürden alının güncel durumla yakından ilişkili olmalıdır.
SORUN İFADESİNİN ARITILMASI
Bu son görev sorunun mevcut varlığının arkasında yatan nedenlerin odaklı, ortak bir anlayış içerisine veri ve bilgilerin
aktarılmasını içermektedir.
1. Sorunun Etiyolojisi Üzerinde Düşünme
Süren sorun analizine bağlı olarak neden sonuç ilişkilerinin anlaşılmasındaki baskın konular hangileridir?
Etiyolojinin hipotezi nasıl çerçevelenmelidir?
Etiyoloji “bir sorun ya da karışıklığın altında yatan sebep” olarak tanımlanmaktadır.
2. Sorun İfadesinin Arıtılması
Bu görevle ilgili olarak sorulması gereken asıl soru:
Sorun ifadesi nasıl çerçevelenmelidir?
Sorun ifadesinin ve içeriğinin nasıl çerçeveleneceği makro düzey çalışan bir sosyal hizmet uzmanı için gerek müdahale
planının belirlenmesi gerekse uygulanması aşamasında en belirleyici ve yönlendirici süreçtir.
3. Sorun İfadesinin Arıtılmasındaki Adımların Özeti
Aşağıdaki adımlar ve görevler makro sosyal hizmet uygulamasının sorun tanımlaması ve analiz aşamasını tamamlamaktadır:
Odak A: Sorunun anlaşılmasında belirtilen asıl kavram, mesele ve perspektiflerin incelenmesi
Odak B: Nüfusun anlaşılmasında belirtilen asıl kavram, mesele ve perspektiflerin incelenmesi
Sorunun altında yatan neden sonuç ilişkilerinin ortak bir anlayış geliştirilerek bir araya getirilmesi
Destek durum ifadesiyle birlikte arındırılmış bir sorun ifadesi hazırlama Sosyal, toplumsal ya da örgütsel ana kavram,
mesele ve perspektiflerin ortak bir anlayışının geliştirilmesinde kullanılacaktır.
TOPLUMSAL YAPI
Toplumsal yapı; içinde toplumsal ilişkilerin, olayların oluştuğu, toplumsal grupların, kurumların yer aldığı, nüfus ile yerleşim
tarzının biçimlendiği bir toplumsal varlıktır. Toplumsal yapı, aktör diye tanımlayabileceğimiz toplum içindeki bireylerden
oluşmaktadır.
1. Fiziki Yapı
a. Yer altı ve yerüstü zenginlikleri, iklim b. Yerleşme şekilleri (şehir, kasaba, köy) c. Ulaşım
2. Demografik Yapı
3. Üretim, Teknoloji, İş bölümü
4. Sosyal Örgütler (dernekler, mesleki ve ticari kuruluşlar...)
5. Sosyal Zümreler (cemaat, cemiyet, tabaka, sınıf...)
6. Sosyal Kurumlar (hukuk, eğitim, ekonomi...)
7. Kültürel Ögeler (normlar, değerler, yaptırımlar...)
Toplumsal yapının özelliklerini Levi Strauss şöyle açıklamıştır:
1. Yapı bir sistem özelliği gösterir.
2. Çeşitli ögelerden meydana gelmiştir ve birinin değişmesi ötekilerini de değiştirir.
Persons ve Merton sosyal yapıyı bir sistem olarak görmektedirler. Bu bakış açısında sosyal yapı, sosyal etkileşimlerden
başlayıp sosyal münasebetler, rol ve statüler, sosyal süreçler vasıtasıyla yaratılan olgular ve kurumlar, kültürel normlar ve
değerler sisteminin fonksiyonel bir bütünüdür.
Sosyal yapı, sosyal etkileşimlerden başlayıp sosyal münasebetler, rol ve statüler, sosyal süreçler vasıtasıyla yaratılan olgular
ve kurumlar, kültürel normlar ve değerler sisteminin fonksiyonel bir bütünüdür.
Özetle toplumsal yapıda;
1-Toplum bütünlüğünü oluşturan gerek maddi, gerekse manevi unsurların kendine özgü biçimlenişi o toplumun sosyal
yapısını ortaya koyar. Toplumdaki insanlar arası ilişkiler, bu ilişkilerin oluşturduğu gruplar, kurumlar toplumun yapısını
meydana getirir.
2-Sosyal yapının temelinde sosyal ilişkiler, sosyal değerler, sosyal normlar vardır.
3-Bu unsurlar toplumsal bütünlüğün kendine özgü biçimlenişini, yapısını ortaya koyar. Örneğin, feodal toplum yapısı,
Amerikan toplumunun sosyal yapısı kendine özgü bir yapı bütünlüğü sergiler. Çekirdek ailenin sosyal yapısı, geleneksel geniş
ailenin yapısından farklıdır.
5-Toplumsal yapı; kültürel yapı ve fiziksel yapı olmak üzere ikiye ayrılır.
6-Toplumun üzerinde yerleştiği toprak parçası, iklimi, coğrafi konumu, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, yerleşme biçimi (köy,
kasaba, kent) fiziksel yapı ögeleridir.
7-Sosyal ilişkiler, statüler, roller, kurallar, değerler vb. kültürel yapı ögeleridir.
Sosyal Hizmet Açısından Sosyal Yapıyı Anlamak
Toplum merkezinde çalışan bir sosyal hizmet uzmanı çalıştığı toplum merkezinin bulunduğu topluluğun soyla yapısını bilmesi
gerekir
Sosyal hizmet insanlarla iç içe olmayı gerektiren bir yapıdır. Pek çok kesimden sosyal hizmet uzmanlarına müracaatçı gelir.
Ayrıca sosyal hizmet uzmanları bir toplumsal yapının içinde hizmet görürler. Sosyal hizmet uzmanları etkili hizmet vermesi
için bulundukları, çalıştıkları yerdeki sosyal yapıyı bilmesi gerekmektedir. Ayrıca müracaatçılarının hangi sosyal yapı içinden
geldiklerini, bu sosyal yapıların onları nasıl etkilediğini bilmesi gerekir.
TOPLUMSAL DEĞERLER
Değerler, toplumun sosyo-kültürel ögelerine anlam veren en önemli ölçütlerdir. Kişiye ve gruba yararlı, kişi ve grup için
istenir veya kişi ve/veya grup tarafından beğenilen her şey değerdir. Hofstede’e göre değerler, bireylerin ve toplumların
özelliklerini ve kültürlerini belirler
Geleneksel değerler, bireyin, toplumsal yapı içerisinde varlığını devam ettirmesini sağlayan değerlerdir.
Evrensel değerler, başkalarının gelişimi ve kişisel ilgilerin aşılması ile ilgilidir. Evrensel değerlerin temelinde, dünyaya gelen
her insanın yaşamına saygı duyulmasının gerekliliği, bu temelin üzerinde hayatın şekillendirilmesi yatmaktadır.
Toplumsal değer; bir toplumda ya da toplumsal grupta bireylerin olumlu tepki gösterdikleri düşünceler, kurallar,
uygulamalardır
Toplumsal değerlerin temel özellikleri şunlardır:
• Toplumsal değerler, toplumun bütünü ya da toplumsal grup üyeleri tarafından bilinir, benimsenir ve çoğunluğu tarafından
uyulur. Örneğin, dürüstlük, yurtseverlik birer değerdir.
• Toplumsal değerler, toplumsal yapı ve düzenin korunması ve sürdürülmesinde önemli bir güce sahiptir. Bazı yasalar
toplumsal değerlerden güç alırlar.
• Toplumsal değerler, toplumsal ilişkilerin düzenleyicileri arasında yer alır. Bir davranış ya da ilişkinin çoğunlukla olumlu
olarak kabul edilmesi, yürürlükteki toplumsal değerlerle uyum içinde olmasına bağlıdır.
• Toplumsal değerlerin bir kısmı birçok toplum ya da ulus tarafından benimsenir.
Bu nedenle, bazı toplumsal değerler evrensel özellik gösterir. Örneğin, 10 Aralık 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu tarafından kabul edilen“İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” ile ortaya konulan değerler evrensel niteliktedir.
Toplumsal değerlerin yerine getirdiği önemli işlevler şunlardır:
• Toplumsal değerler, bireyler ya da gruplar tarafından ortak olarak benimsenip paylaşıldığı için dayanışmayı güçlendirir.
• Değerler, toplumda istenilen düşünme ya da davranma yollarının belirleyicilerindendir. Böylece bireyler hangi durumlarda
nasıl davranacaklarını önceden bilirler.
• Değerler, bireylerin toplumsal rollerini seçmelerinde ve gerçekleştirmelerinde rehberlik eder.
• Değerler, statülerin belirlemesinde de önemli işlevlere sahiptir. Statüler belirlenirken toplumsal değerler etkili olur
• Değerler, bireyler üzerinde toplumsal baskılar uygulayarak bireylerin davranışlarını kontrol eder.
• Toplumsal değerler, bireyin “toplumsal kimliği”ni oluşturma sürecinde de bir işleve sahiptir. Toplumsal değerler
zorlayıcıdır. Bu nedenle ortaklaşa bir kimliğin oluşmasında rol oyar. Kimlik, “bireyin kendisini nasıl tanımladığıdır.”
Sosyal Hizmet Açısından Değerleri Anlamak
Değerler belirli durumlarda tercih edilen hayat tarzı ve davranışlar hakkında, seçimlerimizi veya olayları ve davranışları
değerlendirmemizi yönlendiren, önem sıralamasına göre derecelendirilmiş görüş veya inançlar olduğuna göre değerlerde
zaman içinde değişebilmektedir.
ÇAĞDAŞ TOPLUM TEORİLERİ
1. Sosyal Teori
Sosyal teori, toplumsal hayatın kalıplarını açıklamak yerine toplumsal kalıp ve büyük toplumsal yapıları açıklayacak ve
çözümleyecek özet ve çoğunlukla karmaşık kuramsal çatıların kullanımına başvurur. Sosyal teori bir insan tipi meydana
getirmiş ve bu insan tipine göre kavramsal çerçevesini oluşturmuş; sosyal olayı bu çerçeve içinde algılayarak sosyal
değişmeyi gerçekleştirmiştir.
2. Sanayi Sonrası Toplum Kuramları
Sanayi sonrası toplum kuramı Bell tarafından ortaya konmuştur. Sanayi sonrası toplum kuramlarını anlamak için öncelikle
sanayi öncesi ve sanayi toplumunu tanımakta yarar vardır. Buna göre sanayi öncesi toplumda genel olarak doğadan
kaynakları dönüştürmeye dayalı bir uğraş ve mücadele söz konusudur. Sanayi toplumunda gelişmiş makinelerle ve karmaşık
örgütsel ve yönetsel süreçlerle bir uğraş veya mücadele söz konusudur. Sanayi sonrası toplumun en önemli ve ilk
özelliklerinden biri üretim biçiminin farklılaşmasıdır.
Geleneksel toplumun kültürel yapısı mekanik ve homojendir. Sanayi sonrası toplumda belirginleşen ikinci önemli değişim
toplumsal sınıflarda gözlenen farklılaşmadır. Sanayi toplumlarında endüstriyel toplumda tarım ve sanayi sektörleri gerilemiş,
bu alanda çalışanlar azalmış ve ticaret, finans, sigortacılık, emlak gibi hizmet sektöründeki mesleklerde çalışanlar artmıştır.
Sanayi sonrası toplumda Bell’e göre temel mesele (uğraş) öteki insanlardır. Bu toplum tipinde bazı insanlar diğerlerine
hizmet sağlamaktadırlar ve bu hizmeti sağlayanlar genel olarak diğerlerinden çok daha bilgili, uzman kişilerdir.
Bell’e göre sanayi sonrası toplumda şu gelişmelerle karşılaşmak kaçınılmaz olmaktadır:
Sanayide giderek daha az sayıda insanın istihdam edildiği ve çok az insanın fabrikalarda çalışabildiği bir durum (“robotik
fabrikalar” ya da “topyekûn otomatikleşme” olarak adlandırılabilecek bir dönem)
Sanayi istihdamının düşmesine karşın, merhametsiz akılcılaştırma nedeniyle sürdürülen ve giderek artan bir üretim
randımanı
Refahta artışın sürdürülmesi
İnsanların sanayi istihdamının dışında kalmaya devam etmesi
Hizmet sektöründe sonu asla gelmeyen bir istihdam talebiyle insanların bu sektörlerde çalışmaya yönelmesi (örneğin;
insanlar zenginleştikçe yeni tüketim kalıplarının ortaya çıkması ve bunun da yeni hizmet sektörlerini doğurması)
Bell yaşanan teknolojik dönüşümlerden sonra toplumun ekonomik alandan ve eşya üreten bir ekonomiden hizmet üreten
bir yapıya, daha az enformasyon gerektiren bir yapıdan daha çok enformasyon temelli bir yapıya ve sanayiye geçtiğini;
istihdam açısından, el işçiliğinin değer kaybettiğini, profesyoneller ile teknik işçilerin önem kazandığını söylemektedir.
3. Bilgi Toplumu
"Bilgi toplumu" kavramının 1900'lerden önce ortaya atıldığı; "iletişim çağı" kavramının ilk kez Kanada'lı iletişimci Marshall
Mc Luhan tarafından 1962 yılında kullanıldığı ve ABD'li iktisatçı Fritz Machlup'un da aynı yıl "bilgi toplumu" kavramını
kullandığı belirtilmektedir. Bilgi toplumu; bilginin temel güç ve ana sermaye olduğu, toplumsal yaşamın her aşamasını
aydınlattığı, yönlendirdiği ve başlıca güç olduğu bir yaşam biçimidir. Bilgi toplumu, temelde “bilgi insanı, bilgi
organizasyonları, öğrenen birey ve öğrenen organizasyonların” varlığı ile gerçekleşmektedir.
Sosyal hizmet uzmanının temel görevi bilgi teknolojilerini etkin kullanmak olduğu kadar müracaatçılarının da bilgi
teknolojilerinden yaralanması konusunda onları eğitmek, kaynak sağlamak olmalıdır.
4. Postmodernizm
Kelime anlamı olarak postmodernizm; “post” sözcüğünün İngilizce ve Fransızca gibi dillerde “sonrası” anlamına gelmesi
münasebetiyle birleştiği “modern” sözcüğüyle “modern sonrası” diye ifade edilmektedir. Postmodernist düşünce mimari ve
edebiyattan ayrı olarak politika, felsefe, psikoloji, sosyoloji, teoloji, coğrafya, tarih, ekonomi, antropoloji, medya çalışmaları,
hukuk ve birçok başka akademik uzmanlık alanlarında da açıkça etkisini göstermektedir.
Postmodernizm, diğer -izmler gibi temel ilkelere sahip değildir. Kurama “belirsizlik” hâkimdir. Kuralsızlık, bu sistemde kural
hâlini almıştır. Olamayacak hiçbir şey yoktur, her şey mümkündür.
Psotmodernliğin temel özelliklerine bakacak olursak;
1. Derinsizlik ve yüzeysel bir dünyadır. Bir simülasyon dünyasıdır. Örneğin Disleynand’da yapılan bir gezi gerçek vahşi orman
gezisidir.
2. Etkileyicilik ve duygudan yoksun bir dünyadır.
3. Tarihteki yerle ilgili bir anlam kaybı olması, geçmiş, şimdi ve geleceği birbirinden ayırmak zordur.
4. Modernliğin gelişimci, patlayıcı, genişleyici üretici teknolojilerine karşın (örneğin otomobil üretim hatları gibi)
postmodernin toplu, iç patlamalı, yassılaşan ve yeniden üretime yönelik (örneğin televizyon) teknolojileri vardır.
5. Genel geçerlilik iddiasını taşıyan önermelerin reddedilmesi
6. Dil oyunlarında, bilgi kaynaklarında, bilim adamı topluluklarında coğulculuğun ve parçalanmanın kabul edilmesi
7. Farklılığın ve çeşitliliğin vurgulanıp benimsenmesi
8. Gerçeklik, hakikat, doğruluk anlayışlarının tartışılmasına yol açan dilsel dönüşümün yaşama geçirilmesi
9. Mutlak değerler anlayışı yerine, yoruma açık seçeneklerle karşı karşıya gelmekten çekinmemek, korkmamak
10. Gerçeği olabildiğince (sonsuz) yorumlamak
11. Belli bir zaman ve markanın sözcüklerini kullanmak yerine gerçekliği kendi bütünlüğü, özerkliği içinde anlamaya çalışmak
12. İnsanı ruh, beden olarak ikiye bölen anlayışlarla hesaplaşmak
13. Tek ve mutlak doğrunun egemenliğine karşı çıkmak
14. Önemli olan hakikat/doğrunun ne olduğu değil, nasıl kurulduğu sorusudur.
15. Genel ahlaksal anlayışlar, ilkeler geçerli değildir; her şey çağın, zamanın gereklerine göre oluşur.
Sonuç
Sosyal hizmetin gelişimi, üstlendiği roller ve yerine getirdiği görevler büyük ölçüde sosyal devlet anlayışı ile ilgilidir. Sosyal
hizmet 1601 tarihli Yoksullar Yasası’ndan beri temelinde sosyal devlet anlayışının hâkim olduğu sistemlerde var olabilmiştir.
Ancak 1970’lerin ortalarında itibaren neoliberal politikaların hükûmet politikalarında egemen bir konuma almasıyla
değişmeye başlamıştır.
Postmodern çağ, zamanın, mekânın, insanın, insan ilişkilerinin ve emeğinin anlamını değiştirmiştir. Tüm bu değişim
kaçınılmaz olarak insan ve insanla ilgili beklentileri de değiştirmiştir. Postmodern toplumlarda eleştirel düşünme, yaratıcı
düşünme, çok kültürlülük, problem çözme, bilgi ve iletişim becerileri, lokal olduğu kadar evrensel değerlerle donanmış, farklı
durumlara adapte olabilen, esnek niteliklerde, iletişim, iş birliği, araştırma, yaşama ve üretim yeterliliği olan bireyler
önceliklidir.
MAKRO MÜDAHALEDE SOSYAL HİZMET UZMANI
-Toplum örgütlenmesi: Değişimi sağlamak için insanları bir araya getirme
-Toplum planlaması: Çözüm için stratejiler geliştirme
-Toplum kalkınması: Sosyal ve ekonomik süreçlere artan bir katılım gösterme
-Toplumsal değişme: Gereksinim duyulan hizmetleri geliştirme, güç dengesini olandan olmayana doğru değiştirme olarak
özetlenebilir.
-İnsanları plan oluşturmak için harekete geçirme becerisi: Bu beceri liderlik rolü ile de ilgilidir.
-Planlayıcılara ve politika yapıcılara toplum liderlerine ulaşma becerisi: Karar verme mekanizmalarındaki kişilere ulaşma
becerisidir.
-Fon oluşturma becerisi: Çalışma alanımızla ilgili var olan fonları ve başvuru ve temin koşullarını iyi bilmek, çalışma
alanımızda kullanılabilmesi için yerel kaynakları harekete geçirmek ve böylece yeni fonların oluşmasına ön ayak olmaktır.
-Savunuculuk ve sözcülük yapma becerisi: Kendini yeterince iyi ifade edemeyen ya da kendini ifade etme araçlarından
yoksun birey ve toplulukların sözcülüğünü yapabilmektir.
-Düzenleme (organizasyon) yapabilme becerisi: Bir olay, kampanya ya da etkinliği düzenleyebilme becerisidir.
RİSK ALTINDAKİ GRUPLAR
Dezavantajlılar; eşitsizlik, adaletsizlik, haksızlık ve toplumdan dışlanmışlıkla karşı karşıyadır. Sonuç olarak toplumsal dışlanma
ve değersizlik duygusu, yoksul insanların var oluşlarının temel bileşenleri hâline geldiğinde, bu artık ekonomik bir sorun
değildir; insani, varoluşsal bir sorundur.
Kimler ve hangi gruplar risk altındaki toplulukları oluşturmaktadır? Bunlar;
• Özürlüler (fiziksel ve zihinsel )
• Evsizler ve kimsesizler
• Kadın, çocuk ve insan ticareti sorunu
• İşsizler (uzun dönemli ve eğitimli işsizler vb. )
• Yaşlılar
• Eğitim düzeyi düşük ve kalifiye olmayan iş gücü
• Düşük gelirliler
• Madde bağımlıları
• Kadınlar
• Çalışan çocuklar ve sokak çocukları
• Kayıt dışı çalışanlar
• Sosyal haklardan yararlanamayanlar (bilgi eksikliği)
• Göçmenler
• El sanatkârlarıdır.
İşsizlik
İşsizlik modern sanayinin bir sorunudur. İşsizlik sanayiye dayalı ekonomik sistemin yapısından kaynaklanmaktadır. Bu
nedenle de kişisel değil, sosyal bir sorundur. İşsizlilik kavramı geçmiş dönemlerden itibaren kullanılmaktadır. Ancak tanımın
içeriğinin değişen koşullarla birlikte farklılaştığı söylenebilir. 1800’lü yıllara bakılacak olursa yapılan işsizlik tanımlamalarında;
kişinin herhangi bir becerisi olmaması dolayısıyla meslek edinememiş ya da sosyal uyumsuzluk gibi sebeplerden iş sahibi
olamamış kişilere işsiz denildiğini görmekteyiz.
Günümüzde yapılan tanımlamalarda ILO’nun Cenevre’de 1982 yılında yaptığı işsizlik tanımı temel belirleyicidir. İşsizlik
üretim faktörlerinden emeğin üretime katılmaması durumunu ifade etmek için kullanılabilir. En yaygın tanımıyla çalışma
istek ve arzusunda bulunduğu hâlde cari ücret düzeyinden iş bulamayanlara işsiz denilmektedir. Bu tanımda üç temel husus
dikkat çekicidir: Birincisi kişinin çalışma isteği yani iş talep etmesidir. İkinci husus kişinin çalışmaya elverişli olmasıdır. Üçüncü
olarak bu iki durum sağlanmış olduğu hâlde kişinin işsiz olması işsizliği açıklayan üç temel unsur olarak kabul edilmektedir.
İş gücü piyasasında dezavantajlı olarak nitelendirilen kadınlar, gençler, uzun süreli işsizler, iş bulma ümidi olmayanlar ve
engelliler, yasa önünde diğer gruplarla eşit olmalarına rağmen, iş gücü piyasasında “kötü işler” olarak adlandırılan kayıt dışı
ve düşük ücretli işlerde istihdam edilmektedir.
İşsizliğin Nedenleri
İşsizlik için iki açıklama şekli vardır. Biri kişisel diğeri yapısal faktörler ile açıklanabilir. Kişisel nedenler, iş arayanın yeterli
becerisinin olmaması, zayıf motivasyonu ve diğer kişilik özelikleri ile ilgilidir. Bu açıklama işsiz olmayı bireyin kendi sorunu,
sorumluluğu olarak görmektedir.
İkinci açıklamaya göre yapısal ve ekonomik faktörlere ulusal ekonominin bütün iş gücüne yetecek kadar iş olanakları
sunmaması söz konusudur. Dolayısıyla burada işsizlikle mücadelede yapısal sorunlardan söz edilmektedir.
İşsizliğin Sonuçları
Toplumda, bireyin çalışmak istek ve yeteneğinde olup da işsiz kalması, bir başka ifadeyle çalışma olanağı bulamaması, insan
yaşamı üzerinde derin ekonomik, sosyal ve moral etkiler bırakan bir olaydır.
• Kendilerine olan güvenlerini kaybettikleri,
• Algılanan yeterlilik ve özyeterlik düzeylerinde azalma yaşadıkları,
• Hayat tatminlerinin azaldığı,
• Depresif duygularının arttığı,
• Stres düzeylerinin yükseldiği,
• Genel olarak sağlık ve iyilik hâllerinde önemli bir düşüş yaşandığı
• Umutsuzluk, çaresizlik içine girdikleri,
• İçine kapanma, yalnızlık duygusu hissettikleri,
• Özsaygılarının zedelendiği gözlenmektedir.
Bir ülkedeki işsizlik sorunu ekonomik, sosyal, siyasal ve psikolojik pek çok soruna yol açabilir. İşsizlik, toplam üretim ve refah
kaybı yanında suç ve şiddet olaylarının da artmasına neden olmaktadır.
İşsizlikten en çok etkilenenlerin alt sosyoekonomik düzeyde bulunanlar oldukları görülmüştür.
İşsizlikle Çalışmada Makro Sosyal Hizmet
Sosyal hizmet mesleği ilk meslekleşme sürecinden itibaren işsizlikle sürekli bağ kurmuş ve işsizlikle bağlantılı sorunlar
karşısında kendi rolünü ve işlevini geliştirmiştir.
İşsizliğin büyük bir toplumsal felaket olduğuna ilişkin en önemli deneyim 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ile ortaya çıkan
gelişmelerle yaşanmıştır. Bu dönemde işsizliğe ilişkin geleneksel sosyal yardım anlayışlı yetersiz kalmış ve daha kapsamlı
program ve hizmetlere gereksinim duyulmuştur.
İşsizler için doğal olarak götürülecek en önemli hizmetler;
1. Kendilerini iş bulabilir hâle getirmek için gerekli beceri ve motivasyon kazandıracak eğitim programları sunmak,
2. İş sağlamak
3. Hükümet programlarında işsizliği önleyici yatırımlar yapmaktır.
Makro Düzey
-Toplumu bilinçlendirme
-Toplum içindeki değerlerin değişmesi
-Siyaset kurumu
Müdahale
-Toplumla çalışma
-Medyayla çalışma
Vakıflar, İŞKUR, v.b.
-Yasa yapıcıları etkileme
Roller
- Bilgilendirme
- Bilinçlendirme
- Savunuculuk
- Yönlendirme
Göç
Göç, oturma yerinin sürekli ya da geçici olarak değiştirilmesi; ait olunan sosyokültürel çevreden temelde farklı olan ve eski
yaşam ile sürekli ilişkinin sürdürülmesini engelleyecek kadar uzakta bulunan bir başka çevreye geçici veya kalıcı olarak geçiş
yapmak olarak tanımlamaktadır.
Göç olgusuna neden olan birçok faktör vardır ancak göçün tek bir nedene bağlı olmadığı nedenler topluluğu sonucu
meydana geldiği söylenebilmektedir. Buna göre nedenler aşağıdaki gibi gruplanabilmektedir:
İtici nedenler: Dünyada ve ülkemizde ortaya çıkan yapısal değişimlerden göç olgusunun tek bir etmenin değil, birden fazla
etmenin sonucunda oluştuğu görülmektedir. Yurt dışına yapılan göçler; yurt dışının çekiciliğinden çok, yaşanılan ülkedeki
yetersizliklere yani iticiliğe bağlıdır. İtici nedenler; ekonomik yetersizlikler, fakirlik, işsizlik, nüfus artışı, yaşam biçiminin
kısırlığı gibi nedenler olabilmektedir.
İletici nedenler: Göçler itici ve çekici nedenler ile oluşmuş ve iletici etmenler ile de hareketlilik kazanmıştır. Ancak iletici
nedenler tek başına bir göç etmeni değil, itici ve çekici nedenlerin etkinleşmesini sağlayan fiziksel bir koşul olarak
tanımlanabilmektedir.
Çekici nedenler: İtici nedenler kadar çekici nedenler de göç hareketini etkilemektedir. Ekonomik ve sosyal gelişim sağlama
çekici nedenler arasında yer alabilmektedir.
Siyasal nedenler: Ülkelerde değişen siyasi koşullar, savaşlar yönetimin ve hukuk kurumlarının uluslararası özendirici
tutumları siyasal nedenler arasında yer alabilmektedir.
Doğal nedenler: Bu tip göçe doğal afetler neden olabilmektedir. Depremler, tayfunlar, fırtınalar, sel, radyoaktif felaketler
veya ekolojik ya da iklimsel değişimler gibi insanın kısıtlı olarak veya engelleyemeyeceği değişimler göçe neden
olabilmektedir.
Göç nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
1- Endüstrileşme ve buna bağlı şehirleşme,
2- Kapitalizmin hızla gelişmesi,
3- Gelir adaletsizliği,
4- İş gücü talebi,
5- Siyasi kargaşalar,
6- Ekonomik buhranlar,
7- Dış/iç savaşlar ve terör,
8- Dinî sebepler,
9- Göçmen kaçakçılığı şebekelerinin rolü.
1990’larda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılması ile ortaya çıkan yeni Avrasya haritası ve bu haritada
yer alan yeni ülkeler, Avrupa’ya yönelen göç hareketlerinde önemli bir yer tutmuştur. Günümüzde, özellikle Soğuk Savaş
döneminde yıllarca yoksulluğa mahkûm kılınan Asya’daki pek çok insan, daha iyi bir yaşam amacıyla hayat standartlarının
yüksek olduğu gelişmiş ve güvenli ülkelere yasal ya da yasadışı yollardan göç etmektedirler.
Türkiye’de nüfus artışının 1945’lerden bu yana çok hızlanması ve Anadolu’daki toprakların artan nüfusu barındırıp
besleyecek yeterlilikte olmaması göç ve kentleşme hareketlerini de hızlandırmış ve içinden çıkılamayan sorunların
yaşanmasına neden olmuştur. Bunların başında ve belki de en önemlisi, öteki kentleşme sorunlarının da yaratıcısı, bizce
gecekondu sorunudur. Bu sorunun temelinde göç ve yerleşme sorunu bulunmaktadır.
Göçmenlerin Yaşadığı Sorunlar
Göçmenler ve mülteciler genellikle belli metropol alanlarında toplanmaya eğilim gösterir. Göçmenler ve mülteciler arasında
kaynak ülke ve yasal statüleri temelinde, bireyler arasında önemli demografik ve sosyo-ekonomik çeşitlilikler vardır. Genel
olarak yabancı ülkelerde doğan insanlar, ülkede doğanlara göre daha çok kamu yardımı fakat daha az sağlık ve akıl sağlığı
hizmetlerini kullanırlar. Bununla birlikte yine hizmet kullanımında farklı etkenlere dayanarak önemli ölçüde çeşitlilik
gözlenir.
Göç kabul eden ülkelerde de bir dizi sorun barındırır. Bunlar kabul etme, yerleşme, katılım, ailenin kurulması veya yeniden
birleşmesi, uyruk, fırsat eşitliği, eğitim ve benzeri maddelerle ilintilidirler. Bunlar göçmenleri kabul eden ülkelerin
kurumlarında ve yaşam tarzında yer almaları mümkün kılındığı politikalar vasıtasıyla ele alınabilirler.
Göç ve Sosyal Hizmet
Sosyal hizmet uzmanları mesleki bilgi, becerilerini göçle ya da mülteci sıfatıyla gelen bireyleri ve aileleri yeni geldikleri
topluma entegre olmaya yardım etmede kullanırlar.
Sosyal hizmet uzmanları bireylerin dil farkları gibi belirli kültürel meseleleri aşmalarında onlara yardım etmek, göçmenle
kolluk güçleri ve göç bürosu yetkilileri arasında bir aracı rolü üstlenmek ve göçmenin kabul eden ülke kalıcı ikamet için bir
aday olarak duygusal ve psikolojik açıdan sağlıklı ve uygun olduğundan emin olmak üzere atanabilirler.
Makro düzeyde , sosyal hizmet mesleğine göçmen ve sığınmacıların, ekonomik, psiko-sosyal, eğitim ve sağlık gibi alanlarda
karşılanamayan gereksinimlerinin belirlenmesi için araştırma yapmak, söz konusu müracaatçıları ilgilendiren politikaların
oluşturulmasına katkıda bulunmak ve bu kişilerin yararına toplum örgütlenmesi yapmak gibi roller düştüğü belirtilmiştir.
Gecekondulaşma
Gecekondu sorunu yalnızca kentleşme bağlamında değil, ülke düzeyinde de bir göç sorunu olarak önem taşımaktadır. Kent
toplumu içinde yerleşme ve konut sorununu çözümleme olanağı bulamayan insanlar, bu gereksinmelerini yasal koşulların
dışında gidermek amacıyla kentleşme olgusunun önemli bir boyutunu yani marjinal kesimi ve bu kesimin fizik mekândaki
görünümü olan ve adına “gecekondu” denilen konutları, mahalleleri, bölgeleri oluşturmuşlardır.
Genel olarak bu sorunlar şöyle özetlenebilir:
• Ülke genelinde nüfus dağılışında dengesizliklerin görülmesi
• Yatırımların orantısız dağılışı
• Kırsal kesimde uygun olmayan yatırımlardan dolayı meydana gelen verimsizlik
• Düzensiz kentleşmenin görülmesi
• Sanayi tesislerinin kent içinde kalması,
• Kentlerde konut sıkıntısının baş göstermesi ve gecekondulaşmanın yaygınlaşması
• Kent nüfusunda aşırı artışın meydana gelmesi
• Alt yapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik) yetersizliklerin ortaya çıkması ve
• Kentlerde işsiz insanların oranının artması
Gecekondulaşma Sorunlarında Sosyal Hizmet
Gecekondu bölgeleri sıklıkla risk gruplarını içinde barındır. Bu sorunlar içinde işsizlik, düşük eğitim seviyesi, sağlıksız
beslenme, yetersiz alt yapı, mülk hakkı gibi sıralanabilir. Gecekondu bölgelerinde çalışan sosyal hizmet uzmanlarının bütün
bu sayılan sorunlarla baş etmek sorumluluğu vardır.
Risk Gruplarıyla Çalışmada Sosyal Hizmet
İşsizlik, göç, gecekondulaşma birbirinin içinden çıkmış, birbirini her zaman tetikler durumdadır. İşsizlik nedeniyle insanlar göç
edebilir, göç ettiği yerde mesleki eğitimsel yetersizliklerden dolayı yeterli, kalıcı iş bulmayabilir ve işsizlikle mücadele etme
zorunda kalabilir.
İçinde yaşanılan bir toplum açısından ele alındığında, bir sosyal sorunun ve o sosyal sorunu yaşayan hedef nüfusun
belirlenmesi düzeyinde, toplumlarda ele alınabilecek bazı temel nüfus grupları vardır:

Çocuklar
Gençler
Aileler
Yetişkinler
Yaşlılar
Gelişimsel engelli kişiler
Fiziksel/zihinsel engelli kişiler
Suç işlemiş bireyler
Tıbbi tedavi görmekte olan bireyler (kanser, diyaliz, AIDS vb. hastalık sahipleri gibi)
Göçmen ve sığınmacılar vb.
1. İhtiyaç Sürekliliğinin Tanımlanması
Bir hedef nüfusun ihtiyaçları, bu ihtiyaçların ne ölçüde karşılanıp karşılanmadığının anlaşılması için nasıl
kavramsallaştırılabilirler?
1) İhtiyaç, bireylerin ve/veya ailelerin belirlenen sosyal, ekonomik ya da sağlıkla alakalı sorunlarını temsil eder.
2) Sorun, benzer özelliklerle bireylerin (ya da ailelerin) kategorilerini etkiler.
3) Etkilenen kişi, tanımlı bir coğrafi alanda konumlanmış olabilir.
4) Belirlenen sorun, bir kuruluş ya da birey tarafından sunulabilen bazı güncel ya da gelecek hizmetlerle doğrudan ele
alınabilir.
2. Hedef Nüfus İhtiyaçlarının Değerlendirilmesi
Bu hedef nüfusla alakalı olarak belirlenen ihtiyaç alanlarının her birinde ne kadar ihtiyaç sahibi insan olduğunun
anlaşılmasına yönelik uygulanabilir ve uygun yöntemler nelerdir?
1) Toplum içerisinde yer alan kişilerle yapılan görüşmelerden oluşan genel nüfus anketleri,
2) Seçilen grubun üyeleriyle görüşme yapan hedef nüfus anketleri,
3) Toplum içerisindeki hedef nüfusa hizmet eden grup ve örgütler ile görüşme yapan hizmet sağlayıcısı anketleri,
4) Bilgili ve nüfuzlu toplum liderleri üzerinde yoğunlaşan kilit bilgi kaynakları anketi,
5) Hedef nüfusla ilgili mevcut istatistiklerin ikincil veri analizi,
6) Hedef nüfusun gelir ya da mesleki seviyeleri gibi sosyal göstergelerin incelenmesi,
7) İdari ya da yönetimsel kayıt incelenmesi,
8) Başka kurumlardan alınan bilgilerin incelenmesi
İdeal olarak makro düzeyde çalışan sosyal hizmet uzmanı;
Sorunların her birini tecrübe eden hedef nüfus içerisinde yer alan insan sayısını,
Mevcut kaynaklar kullanılarak hizmet edilebilecek insan sayısını bilmek isteyecektir.
İlk sayıdan ikinci sayının çıkarılması toplumun karşılanmayan ihtiyaçlarını göstermektedir. Karşılanmayan ihtiyaç, yeterli bir
biçimde karşılanmayan ihtiyaç ya da uygun bir biçimde karşılanmayan ihtiyaç genellikle makro seviye değişim çabalarının
odağındadır.
3. Ortak Toplum İhtiyaçlarının Belirlenmesi
Ortak toplum ihtiyaçlarının belirlenmesi sürecinde sorulması beklenen temel soru:
Bu toplumda sosyal hizmet yanıtından başka bir şey gerektiren ihtiyaçlar mevcut mudur?
Bu ihtiyaçların varlığını destekleyen veriler nelerdir?
Bu ihtiyaçlar bu toplumda yaşayan insanlar tarafından nasıl açıklanır?
İhtiyacı anlarken ve her bir seviyeye yönelik toplum yanıtlarını incelerken önemli görevlerin bir hiyerarşi içerisinde
kavramsallaştırılması yeterli değildir. İhtiyaç ifade edilmesi güç ve karmaşık bir kavramdır ve çeşitli perspektiflerle
anlaşılmalıdır.
4. Gayri resmî Hizmet Sunma Birimlerinin İncelenmesi
Gayri resmî hizmet sunma birimlerinin incelenmesi sürecinde sorulması beklenen temel sorular:
Bir yerel toplum içerisinde hedef nüfusa yardım edecek gayri resmî birimler nelerdir?
Hanehalkı birimi bu toplum içerisindeki hedef nüfus için ne gibi bir önem arz etmektedir?
Doğal destek sistemleri ya da sosyal ağları bu toplum içerisindeki hedef nüfus için ne gibi bir öneme sahiptir?
Hangi gayri resmî birimler bu toplum içerisindeki hedef nüfusa hizmet sağlanmasında aktif bir biçimde rol alırlar?
Gayri resmî hizmetlerin ya da desteğin sağlanmasında ırk, etnisite ya da cinsiyet herhangi bir faktör müdür?
Yerel toplum içerisinde gayri resmî komşu gruplar ve destek sistemlerinin boyutlarının göstergeleri mevcuttur. Komşu
dernekler, çocuk bakım fikir alışverişleri, komşudan komşuya etkileşimin hepsi bu birim içerisinde yer alan desteğin
boyutunun göstergeleridir
5. Aracı Hizmet Sunma Birimlerinin İncelenmesi
Aracı hizmet sunma birimlerinin incelenmesi sürecinde sorulması beklenen temel sorular şunlardır:
Hangi aracı birimler yerel toplum içerisinde yer alan hedef nüfusa yardım sağlayacaktır?
Bu toplum içerisinde hedef nüfus için hangi bireysel gruplar mevcuttur?
Hangi gönüllü dernekler bu toplum içerisindeki hedef nüfustan üye barındırmaktadır ya da üye ile ilgilenmektedir?
Hangi aracı birimler bu toplum içerisindeki hedef nüfusa hizmet sunulmasında aktif bir biçimde rol alacaktır?
Aslında, etnik gruplar, lezbiyenler, geyler ve diğer baskı gören kişiler diğer nüfuslara kıyasla gayri resmî ve aracı birimleri
daha fazla kullanabilirler. Komşu gruplar, kendine yardım grupları ve gönüllü dernekleri karşılıklı destek, perspektiflerin
aydınlatılma noktası ve eylem için odak noktası görevi görmektedir.
6. Resmî Hizmet Sunma Birimlerinin İncelenmesi
Resmî hizmet sunma birimlerinin incelenmesi sürecinde sorulması beklenen temel sorular:
Hangi kâr amacı gütmeyen kuruluşlar bu toplum içerisindeki hedef nüfusa hizmet sunmaktadır?
Hangi kamu kurumları bu toplum içerisindeki hedef nüfusa hizmet sunmaktadır?
Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar bu toplumdaki hedef nüfusa neden hizmet sunmaktadır?
Irk, etnisite, cinsiyet, cinsel yönelim, engel, yaş ya da dine bağlı gözüken resmî birimler arasında hizmet sunumunda
farklılıklar mevcut mudur?
Kâr amacı gütmeyen kurumlar sağlık ve sosyal hizmet sunumunun yasal araçlarıdır. Geleneksel olarak toplum içerisinde özel
bir müracaatçıyı hedefleyen gönüllü bir girişim ve tercih edilen durum olarak görülürler. Kâr amacı gütmeyen kurumlar
bağış, müşteri ya da sigortacılardan ödeme, devlet kurumlarından ödeme, özel ya da kamu hibeleri gibi başka kaynaklardan
fon sağlarlar.
SİSTEM YETERLİLİĞİNİN BELİRLENMESİ
Sistemde hangi kurumların mevcut olduğunun bilinmesi yeterli değildir. Makro uygulayıcı için bu kurumların hedef grupların
hizmet sunma sistemindeki boşluklardan etkilenmemesi için gerçekten çalışıp çalışmadığını bilmesi gerekmektedir.
1. Birimler Arası Bağlantıların Belirlenmesi
Burada sorulması gereken sorular şunlardır:

Bir toplum içerisindeki çeşitli hizmet birimleri genel olarak nasıl bağlantılıdır?
Bu toplum içerisindeki hedef nüfusa hizmet veren birimler arasındaki kurulmuş bağlantılar nelerdir?
İhtiyaç duyulan ancak şu anda kurulmamış olan hizmet birimleri arasındaki bağlantılar nelerdir?
Ayrımcılığa maruz kalan ya da baskı gören grupların çıkarları birimler arasında kurulan ağlar içerisinde temsil edilmekte
midir?
2. Sorun İfadesinin Arıtılmasındaki Adımların Özeti
Aşağıdaki adımlar ve görevler, makro sosyal hizmet uygulamasının sorun tanımlaması ve analiz aşamasını tamamlamaktadır:
Odak A: Sorunun anlaşılmasında belirtilen asıl kavram, mesele ve perspektiflerin incelenmesi.
Odak B: Nüfusun anlaşılmasında belirtilen asıl kavram, mesele ve perspektiflerin incelenmesi.
Sorunun altında yatan neden sonuç ilişkilerinin ortak bir anlayış geliştirilerek bir araya getirilmesi.
Destek durum ifadesiyle birlikte arındırılmış bir sorun ifadesi hazırlama. Sosyal, toplumsal ya da örgütsel ana kavram,
mesele ve perspektiflerin ortak bir anlayışının geliştirilmesinde kullanılacaktır.
ORGANİZASYONUN TANIMI VE KAPSAMI
Sosyal hizmet organizasyonları, politika ve prosedürler olarak tanımlanan belirli kurallar bağlamında işler. Bununla birlikte
insanların toplu ve yerleşik yaşamının olduğu her zaman diliminde organizasyon vardır ve ortak gereksinimlere karşılıklı
yardımlaşma ile yanıt verilmiştir. Modern toplum, bir bakıma, bir organizasyonlar/kurumlar kompleksidir. Bu toplumda
organizasyonlar/örgütleşmeler o denli ileri boyutlara varmıştır ki adeta, her bir insan edimi kadar değişik organizasyonlar
ortaya çıkmıştır.
Belirlenmiş amaçları ortak çaba harcayarak gerçekleştirmek üzere bir araya gelen, gerekli araç, gereç, malzeme, yer ve
tesisle donatılmış olan ve her birinin görev, yetki ve sorumluluğu belirlenmiş kişiler veya gruplardan oluşan yapıya
organizasyon denir.
Sosyal hizmet sözlüğünde organizasyonlar, “kurumsallaşmış stratejilerle önceden belirlenmiş amaçlara erişmek için
insanların, araçların ve kaynakların biçimsel olarak yapılandırılması” olarak tanımlanır. Uyum içinde birlikte çalışan kişilerin
bağımsız olarak çalışan aynı sayıdaki kişiden çok daha fSosyal Hizmet Organizasyonlarının Türleri
Sosyal hizmet uzmanlarının çalıştıkları organizasyonlar, sosyal hizmet literatüründe genel hatlarıyla beş gruba ayrılmaktadır:
1. Tekil veya Çoklu Hizmet Sunan Organizasyonlar
2. Hükûmete Bağlı Organizasyonlar
3. Özel – Kâr Amacı Gütmeyen Organizasyonlar
4. Kâr Amacı Güden Organizasyonlar
5. Gönüllü – Kendine Yardım Organizasyonları
Bu organizasyon tiplerinin temel özelliklerine kısaca değinmemizde yarar vardır. azla ürün veya hizmet üretebilmesi,
organizasyonların en önemli avantajıdır.
Tekil veya Çoklu Hizmet Sunan Organizasyonlar
Sosyal hizmet organizasyonlarının birçok işlevini yerine getiren ve doğrudan hizmet sunan organizasyonlardır. Kuruluşlar
bazen çocuk veya yaşlı gibi belirli bir müracaatçı grubuna hizmet vermek için kurulsa da genelde birden çok nüfus grubuna
hizmet verecek şekilde yapılandırılmaktadır.
Hükûmete Bağlı Organizasyonlar
Bu organizasyonlar kanunlarla kurulan ve devlet eliyle işleyen yapılardır. Dolayısıyla hükûmete bağlı organizasyonlar,
toplumsal taleplere karşı duyarlı ve toplum yaptırımlarıyla karşı karşıyadırlar. Bu organizasyonların hizmetleri belirlidir,
kanunlarla sınırlandırılmıştır ve müracaatçıların özel gereksinimlerine yanıt vermede genelde yetersiz kalan yapılardır.
Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde sosyal hizmet organizasyonları genelde devlete bağlı olan kurum ve kuruluşlardan
oluşmaktadır. Özellikle sosyal yardım ve korunmaya muhtaç kişiler için çalışan bakım organizasyonları bu kapsamda yer
almaktadır.
Özel – Kâr amacı Gütmeyen Organizasyonlar
Kâr amacı gütmeyen organizasyonlar genelde bir yönetim kurulu tarafından yönetilir ve bu kurul organizasyonunun tüm
politikalarını belirler, mali kaynakların harcanmasında yetkilidir ve yöneticilerle çalışanların performanslarını izler.Kâr amacı
gütmeyen organizasyonlar genelde bir yönetim kurulu tarafından yönetilir ve bu kurul organizasyonunun tüm politikalarını
belirler.
Gönüllü – Kendine Yardım Organizasyonları
Toplumların oluşumundan beri insanlar, birbirlerine karşılıksız yardım etme isteğini her zaman duymuşlardır.
Ülkemizde sağlık, sosyal hizmetler, sosyal yardımlaşma, kalkınma, eğitim, kültür ve mesleki alanlarda çalışmalar yapan
binlerce gönüllü kuruluş bulunmaktadır. Bunlardan bazıları çok köklü olan, toplumun güven ve desteğini sağlamayı,
başarmış ve iyi çalışmalar yapan gönüllü kuruluşlardır.
BÜROKRASİ VE ÖRGÜTSEL YAPI
Günümüzde sosyal hizmet uzmanları çeşitli sosyal hizmet organizasyonlarında istihdam edilmektedir. Genel olarak bu
kurum ve kuruluşlar bürokratik yapıya sahiptir. Bilimsel ve teknolojik gelişimdeki baş döndürücü hıza rağmen istihdam
edilen organizasyonlardaki değişimin yavaşlığı, bu yapılarda müracaatçıların gereksinimlerine aynı hızda yanıt verilememesi,
sosyal hizmet uzmanlarının sık karşılaştığı bir durumdur.
• Bürokrasi kavramının öncelikle Fransa'da ortaya çıktığı ve ilk kez Vincent de Gournay tarafından 1745'te kullanıldığı kabul
edilmektedir. Latince, masaları örtmekte kullanılan koyu renkli kumaşı ifade eden "burra" sözcüğü ve Yunancada egemenlik
ve yönetim anlamına gelen "kratos" kelimesinin birleşimi ile aslında "masaların ya da büroların egemenliği" anlamında
kullanılan bürokrasi sözü ile öncelikle memurların toplum üzerinde giderek artan egemenliği vurgulanmak istenmiştir.
Bilim adamları tarafından bürokrasi için değişik değerlendirmelerde bulunulmuş, kavramın farklı anlamları üzerinde
durulmuştur. Bunları;
• Rasyonel organizasyon,
• Kamu yönetimi,
• Büyük yapılı örgütler ve modern toplum,
• Verimsizlik ve kötü yönetim,
• Memurlar tarafından yönetim
Rasyonel Organizasyon
Rasyonel organizasyon; örgütsel yapının, kurallarının ve işleyişlerinin, performansın belirlenmesindeki esas etken olduğu
kabulüne dayalı bir mantığın hâkim olduğu düşüncenin ürünüdür. Rasyonel bürokratik model, belirli amaçların elde
edilmesini amaçlayan, açık yapısal düzenlemeler ve yönetsel pratikler sunan bir yapıdadır. Söz konusu yapısal düzenlemeler
genel itibarıyla altı başlık altında toplanmaktadır. Weber'in tanımlaması içinde bu altı merkezî başlık şunlardır :
1. Açıkça tanımı yapılmış iş bölümü ve otorite,
2. Kademeli yetki düzeylerine dayalı yapı,
3. Performans kriterlerini tanımlayan yazılı kurallar bütünü,
4. Uzmanlığa dayalı bir iş bölümü,
5. İşlerin bir meslek ve kariyer olarak yerine getirilmesi,
6. Görevlerin ve otoritenin kişilere değil pozisyonlara bağlı olması.
Kamu Yönetimi
Bürokrasi, özel yönetimden farklılığını vurgulamak üzere kamu yönetimi anlamında da kullanılmaktadır. Bu anlamda
bürokrasi, devletin günlük yaşamda vatandaşa yansıyan yüzüdür.
Büyük Yapılı Örgütler ve Modern Toplum
Weber ve birçok sosyal bilimcinin de üzerinde durduğu biçimde, örgütlerin, büyümeleri ile doğru orantılı olarak
bürokratikleşme eğiliminde oldukları görülmektedir.
Günümüzde sosyal ilişkileri bürokratikleştiren organizasyonların sayıları ve yapıları giderek büyümektedir. Uzmanlaşmış
fonksiyonlara sahip büyük yapılı organizasyonlar, modern hayatın çok önemli yapısal özelliklerinden biridir.
Verimsizlik ve Kötü Yönetim
Bürokrasi denildiğinde akla verimsizlik ve kötü yönetim de gelmektedir. Bürokrasinin zayıf yönlerinden hareketle birçokları
kavramın olumsuz yönüne dayalı anlamlar ifade etmişlerdir. Bu yönüyle "işlerin ağır yürümesi, monotonluk, işlemlerin
karmaşıklığı ve ihtiyaçların yeterince tatmin edilememesi vurgusu yapılmıştır.
Her birimiz, kamu kurumlarında çoklukla karşılaştığımız sıkıntılarımızı, bürokrasi deyimi ile ifade etmişizdir. Verimsizlik,
işlemlerin yavaşlığı, kırtasiyecilik, gizlilik, otoriteye aşırı bağlılık, sorumluluktan kaçınma, merkeziyetçilik, önemsenmeme gibi
şikâyet mevzularını içeren bu ifadeler çok yaygındır.
Memurlar Tarafından Yönetim
Bürokrasi; demokrasi, aristokrasi ve monarşi gibi bir yönetim türü sayılarak yönetici unsur olarak memurları göz önüne
koymuştur. Bu anlam, bürokratların siyasal yaşamdaki etkin gücünün yanı sıra yetki ve güçlerini halkın zararına kullanmaları
olgusunu da ifade eder.
Bürokratik memurların güçlü olma talepleri ve bilgi tekeli ile güçlerini artırma eğilimleri Weber de dâhil birçok düşünür
tarafından eleştirilegelen bir husustur. Weber bu konuda şu uyarıda bulunmaktadır: “Bütün bürokrasiler, bilgilerini ve
niyetlerini gizli tutarak meslekten yetişmiş olanların üstünlüğünü artırmaya çalışırlar. Bürokratik yönetim her zaman için
“gizli oturumlar yönetimi” olmak eğilimindedir; bilgisini ve eylemlerini eleştirel gözlerden olabildiğince saklamaya özen
gösterir. “Resmî sır” kavramı, bürokrasinin özgül buluşudur
Sosyal Hizmet Bürokrasisi
Buraya çeşitli anlam ve çağrışımlarına yer verdiğimiz bürokrasi oldukça geniş yelpazede günümüz sosyal hizmet
organizasyonlarını şekillendiren ve işler kılan temel çerçeve olmayı sürdürmektedir.
1. Sosyal hizmet organizasyonlarında amaçlar sisteme dışsaldır. Bunun anlamı amaçların kurum çalışanları için değil,
kurumdan yararlanan müracaatçıların yararına göre şekillendirilmiş olmasıdır.
2. Çalışanlar üretmeyen, hizmet eden kişilerdir. Hizmet işlevi sosyal hizmet organizasyonlarını üretim ve pazarlama
organizasyonlarından ayırır.
3. Organizasyon amaçları; bilgide, inançlarda, davranışlarda ve yeteneklerde değişim sağlama biçiminde tanımlanmıştır. Bu
amaçları başarmanın araçları ve ölçülmesi oldukça karmaşıktır.
4. Sosyal hizmet organizasyonunun en önemli unsuru uzmanlığa sahip olan kişilerdir. Bu uzmanlar sıklıkla organizasyonun
klasik işleyişi ile çatışabilir.
ORGANİZASYON VE YÖNETİM KURAMLARI
Modern topluma egemen olan organizasyon paradigmasının aslında birbirlerine oldukça yaklaşan, ancak çıkış noktaları ve
kültürel olarak ayrışmaları olan iki temel söylemin üzerinde geliştiğini belirtmeliyiz. Bunlardan birincisi, mühendislik eğitimi
almış olan Amerikalı Frederick Taylor'un 1911 yılında yayımladığı Bilimsel Yönetimin İlkeleri başlıklı kitabıyla belirlenen ve
özel kesim üretim örgütlenmesi üzerine yoğunlaşan bilimsel yönetim söylemidir. İkincisi ise Alman sosyal bilimci Max
Weber'in toplumsal çözümlemeden yola çıkıp insan ilişkilerinde güç ve ondan kaynaklanan yetkinin meşrulaştırma biçimi
olarak teknik yanlarını belirlediği bir yaşam tarzı olarak bürokrasi kuramıdır.
Taylor’ın Bilimsel Yönetimi
Frederick Taylor'ın öncülüğünü yaptığı "bilimsel yönetim" akımı, Sanayi Devrimi’nin sonucunda ortaya çıkmıştır. İşletmelerin
büyük boyutlara ulaşması ve sanayide tekelci eğilimlerin baskınlaşması hem 19. yüzyılın ikinci yarısında fen bilimlerinde
kaydedilen ilerlemeler sonucu bilimin amaçlı ve sistemli bir biçimde üretime aktarılmasını hem de üretimi bilimsel kurallara
bağlayarak geliştirme çabalarını ve bu zincirin bir parçası olarak Taylorizm'i kaçınılmaz olarak gündeme getirdi.
Bilimsel yönetimin kaldırmayı amaçladığı bu tutumun adı, Taylor'un deyimiyle sistematik aylaklıktır. İşçilerin kasıtlı ve
örgütlü bir şekilde iş hızını düşürmeye çalışmalarını Taylor böyle adlandırmıştır. Taylor' ın önerdiği yöntem, birinci sınıf
olarak çalışması beklenen işçilere bu sınıfa özgü görev, hız ve çaba ayrıntılarının yanı sıra çok daha yüksek bir ücret
sunmaktır. İlk çarpıcı uygulaması Ford fabrikalarında gerçekleşen bu yöntemin mantıksal sonucu, Taylor' ın da önceden
gördüğü gibi, yeterli alıştırma ve gerekli iş planı verildikten sonra her işçinin birinci sınıf olmasıdır.
1. Yönetim, işçilerin tüm birikmiş geleneksel bilgisini toplamalı ve sistematikleştirmelidir
2. Kol ve kafa işleri birbirlerinden ayrılmalıdır
3. Yönetim, yapılacak işin tüm ayrıntılarını ve kullanılacak zamanı önceden ve yazılı olarak vermelidir. Yani yalnızca ne
yapılacağı değil, nasıl yapılacağı ve ne kadar sürede yapılacağı da belirtilmelidir
Weber'in Bürokrasisi
Modern kamu yönetimi literatürünün çağdaş bürokrasileri incelemede hareket noktası olarak kabul ettiği bürokrasi modeli,
teknik üstünlükleri sayesinde rasyonel, dolayısıyla verimli bir örgüt biçimini ifade eder.
a. Yasalarla Düzenlenmiş Yetki Alanı
Bürokratik örgüt, hedefine ulaşmak amacıyla kurduğu organizasyonel yapı içinde bütün çalışmaları belirli biçimler hâlinde
resmî görevler olarak standartlaştırır.
b. Görev ve Otorite Hiyerarşisi
Örgütlenmede, her ne kadar tematik yapılar oluşturulabilse de tüm yapılar birbirleri ile hiyerarşik bir sıra ve düzen içerisinde
ilişkidedir. Ast- üst ilişkisi içindeki bu organizasyon, en üst noktada bir kişi ile temsil edilir.
c. Yazılı Belgeler
Bürokrasinin yapısına ve işleyişine ilişkin hemen her şey resmî bir biçimde yazılı olarak belirlenmiştir.
d. Uzmanlaşma
Görevlerin yerine getirilmesinde gerekli iş bölümünün bir sonucu olarak belirli bir personelin belirli bir işte istihdamı ve o
konu üzerinde zamanla uzmanlaşması görülür.
e. Gayrişahsilik
Rasyonel olmayan duygusal unsurları ortadan kaldırmada en önemli faktörlerden biri olan bu hususu Weber, bürokrasinin
çok özel bir niteliği olarak değerlendirmiştir. Bu sayede çalışanların ve dolayısıyla organizasyonun performansının ve
verimliliğinin çok daha yüksek olacağı düşüncesindedir
f. Kurallar Sistemi
Bürokrasi; kişiye değil, soyut kurallara dayanır. Memurun bağlılığı, üst konumdaki amire değil, makama ya da görevedir.
Kurallar sistemi, bürokraside çalışanların sorumluluklarını ve kendi aralarındaki ilişkileri tanımlar.
g. Kariyer
Keyfiliğin önlenmesinde ve verimliliğin artırılmasında kullanılmak üzere öne sürülen bir diğer temel yapı taşı da kariyer
sistemidir. Bürokraside memuriyet bir meslektir. Memurluk mesleği, belirli esaslara dayalı bir terfi sistemi içinde yürütülür.
h. Kamu ve Özel Yaşamın Ayrışması
Bürokrasinin hem yönetim hem de iş gören düzeyindeki bütün unsurları için çalışma alanındaki malzemelerin aidiyeti
kendilerinde değil, örgütün zimmetindedir. Bürokratlar, bunları yalnızca örgütün amacının gerçekleştirilmesi yönünde iş
görmek üzere emaneten kullanmaktadırlar.
Fayol’un Yönetim Süreci
Henry Fayol’un öncülüğünü yaptığı “Yönetim Süreci Yaklaşımı”, organizasyonun işlevsel birimleri arasındaki yapısal ilişkiler
üzerinde dikkatini yoğunlaştırarak organizasyon ile ilgili birtakım ilkelerin oluşturulması ve uygulanması, yetkinin oluşumu,
yönetim işlevleri, örgüt yapısı ile faaliyetler arasındaki mantıksal ilişkilerin gerçekleştirilmesi için amaçların oluşturulması
konularıyla ilgilenmiştir.
Fayol, üretimsel, ticari, mali gibi klasik fonksiyonların organizasyonlarda genel kabul gördüğü ve dikkate alındığı dönemlerde
yönetim işlevlerinin önemine vurgu yapmakta ve bunları klasik organizasyon işlevleri içine dâhil etmektedir. Fayol’a göre
bütün organizasyonların temel işlevleri altı grupta toplanır:
1. Teknik işlevler (üretim, imalat ve transformasyon),
2. Ticari işlevler (alım, satım, değişim),
3. Mali işlevler (sermaye üretimi ve yönetimi),
4. Güvenlik işlevleri (malların ve kişilerin korunması),
5. Muhasebe işlevleri (envanter, bilanço, istatistik) ve
6. Yönetim işlevleri (öngörü, organizasyon, kumanda, koordinasyon ve kontrol).
Taylor, Weber ve Fayol organizasyonu; yasal otoriteye dayanan, planlanan ve denetlenen mekanik bir sistem olarak
tasarlamışlardır.
Organizasyon alanında sistemli bilgi birikiminin ilk aşamasını oluşturan klasik yaklaşımca öne sürülen düşünceler küçük
değişikliklerle günümüze değin etkinliklerini yitirmeden gelmiş olup yakın gelecekte de etkinliğini kaybedeceğe
benzememektedir. Klasik Kuram’ın, insanların davranış şekillerini, hislerini, inançlarını ve bunların birbiriyle olan ilişkilerini
hesaba katmadığı için organizasyon teorisine etkisi büyük, katkısıysa sınırlıdır.
Mayo’nun İnsan İlişkileri
Taylor ve Weber’in organizasyon bilgi birikimine yaptığı katkılar çok önemli olmakla birlikte her ikisinin de çalışma ve
yaklaşımlarında göz ardı edilen temel bir değişken, organizasyonun insani yönüdür.
İnsan İlişkileri Okulu, organizasyon üzerindeki çeşitli görüşleri toplayan dağınık ve değişen bir düşünce akımıdır. Elton Mayo
yönetiminde Hawthorne fabrikasında yapılan ünlü araştırmalara, insani ilişkiler alanında daha sonra yapılan tüm
araştırmaların başlangıç noktası ve ilham kaynağı olarak bakılabilir.
İnsan ilişkileri yaklaşımı; insanın sosyal bir varlık olması nedeniyle, sosyal gereksinimlerinin davranışlarını büyük ölçüde
etkilediğini ve bu nedenle davranışlarında her zaman mantıksal - yasal ve ekonomik olmadığı düşüncesini taşır.
Sistem Yaklaşımı
Yönetim ve organizasyon disiplininin bugün kullanmakta olduğu sistem olgusu, bir biyolog olan Ludwig von Bertalanffy‟nin
1920’li yıllarda çalıştığı “Genel Sistem Kuramı’’na dayalıdır. Bertalanffy, sistemlerin hiyerarşik basamaklarını ortaya
koymuştur.
Sistem yaklaşımı, tekil neden - sonuç ilişkisini reddetmektedir. Dolayısıyla insan davranışlarının da tek bir nedene
dayandırılarak algılanmasını ve motive edilmeye çalışılmasını reddeder. Sistem yaklaşımı, hem organizasyonlar ve hem de
bireyler için dinamik bir denge öngörmektedir
Sistem yaklaşımının, geniş bir alana yayılmış, oldukça çeşitlenmiş ve farklılaşmış uzmanlık alanlarındaki bilimsel bilginin
bütünleştirilmesi için bir temel sağlama işlevi gördüğü söylenebilir. Buna göre gittikçe artan uzmanlaşma nedeniyle,
uzmanlık alanları arasında ilişkiler zayıflamakta, dolayısıyla belirli konularla ilgilenenlerin gittikçe karmaşıklaşan olayları
anlamaları daha da güçleşmektedir.
Sistem yaklaşımının sosyal hizmet mesleğiyle bağlantılı özelliklerini şöyle sıralayabiliriz :
1. Sistem yaklaşımı, çeşitli disiplinlerden alınan bilgileri belirli bir düzene koyar. Bu bilgi toplama ve düzenleme sistematiği,
sosyal hizmetin eğitim ve uygulama süreçlerine işlerlik kazandırır.
2. Sistemlere bağlı kavramlar ve onların gelişmesi, işlevleri ve yapısı, birey ve toplum düzeyinde her müracaatçı sistemine
uygulanabilir.
3. Sistem yaklaşımı, birtakım unsurların bir bütünü oluşturacak şekilde sıralanmasına ilişkin bir anlayışa sahip olunması için
temel çerçevedir.
4. Sistem yaklaşımı, kişi ve çevrenin ayrı ayrı sahip olduğu özelliklerden çok, sistemler arası hareketliliğe önem verir.
5. Sistem yaklaşımı, aktif bir kişilik sistemi olarak insanın, kendi inisiyatifini kullanabilme, yaşama katılım gösterebilme,
davranışlarını ve çevreyi değiştirebilme özelliğine sahip olduğunu kabul eder
6. Yaşayan bir açık sistem, gelişebilmek için diğer sistemlerle sürekli bir şekilde karşılıklı hareketlilik içinde olmayı
beklediğine göre sosyal hizmet uzmanlarının temel rol ve işlevleri tüm nüfus grupları için bu tür bir hareketliliğe yönelik
yardım ve tedbirleri sağlayabilmek olmalıdır.
7. Sistemin bir parçasında meydana gelen değişmenin sistemin bütününü büyük ölçüde değiştirmesi, müracaatçıların daha
serbest hareket edebilmeleri için müdahalelere dikkat etmemiz gerektiğini göstermektedir.
Durumsallık Yaklaşımı
Yönetim üzerine olan klasik, neoklasik ve modern yaklaşımlar, örgütsel sorunlara çözüm getirecek tek bir model üzerine
çalışmışlardır. Bu yaklaşımlar çoğunlukla, sundukları bu modellerin genel, evrensel ve her örgüt için geçerli olduğu
iddiasındadırlar. Ancak değişik düşünürler tarafından farklı örgütsel koşullarda yapılan araştırmalar, her organizasyona
uygulanabilecek evrensel modellerin olabileceği varsayımını reddeder niteliktedir. Durumsallık yaklaşımına göre,
organizasyon yapıları ve işleyiş yöntemleri belirli genel ilkeler doğrultusunda değil, organizasyonun iç ve dış çevre özellikleri,
kullanılan teknoloji ve organizasyonun büyüklüğüne göre tasarlanır.
Toplam Kalite Yönetimi
Güncel organizasyon yaklaşımlarının en önemlilerinden biri “Toplam Kalite Yönetimi”dir. Özellikle 1970‟lerdeki petrol
kriziyle birlikte Batı dünyasının ilgisini çeken bu anlayış, Japon yönetim felsefesinin bir alt sistemi olarak görülmektedir.
Günümüzün sıkça vurgulanan “sürekli değişen rekabet ortamı” nda toplam kalite yönetimi, oldukça popüler bir kavram
hâline gelmiş ve toplam kalite yönetimine yönelim hızlanmıştır. Toplam kalite yönetiminde “müşteri odaklılığı”, “müşteri
tatmini”, “müşteri memnuniyeti” kavramlarının ön plana çıktığı görülmektedir.
Toplam kalite yönetimi kavramı organizasyon kültürüne ve genel yönetim felsefesine son derece önemli değişiklikler
getirmiştir. Bunlardan en önemlisi, yönetmekten yol göstermeye geçiştir.
Toplam kalite yönetiminin ilkeleri literatürde şöyle sıralanmaktadır :
1. Katılımcılık
2. Müşteri Odaklılık
3. Liderlik
4. Sürekli İyileştirme
5. Motivasyon
6. Sürekli Eğitim
7. Ölçüm ve Denetim
Toplam kalite yönetiminde katılımcılık olarak ifade edilen anlayışta iki önemli unsur söz konusudur. Bu unsurlardan biri tüm
kalite çalışmalarında üst yönetimin liderliği, diğeri de takım çalışması ve takım ruhunun oluşturulmasıdır.
Toplam kalite yönetiminin başarıya ulaşması, işletmelerin daha etkin ve verimli çalışmaları açısından motivasyon çok
önemlidir. Çünkü motivasyon, özde insanların başarılı olmalarına, kişisel tatmine ulaşmalarına yardımcı olan bir unsurdur.
Liderler de motivasyonun bu özelliğinden yararlanarak diğer çalışanları kalite hedefleri doğrultusunda
yönlendirilebilmektedir. Toplam kalite yönetiminin temel unsurlarından olan katılımcılık, ancak motivasyon unsurundan
yararlanarak sağlanabilmektedir
Sosyal hizmet organizasyonları varlıklarını sürdürebilmek için hizmet sunum sistemlerini gözden geçirerek değişen koşullara
uyum sağlamak, artan taleplere etkin yanıtlar vermek ve nihayetinde yaşanan kalite krizini aşmak zorundadır.
Sosyal hizmet organizasyonlarının özellikle kamu sektöründe olanlarında kalite sorunu yaşanmaktadır. Çünkü bu tür
organizasyonlara sağlanan kaynaklarda sürekli bir azalma yaşanmaktadır. Azalan kaynaklar, hizmetlere artan talebi, giderek
hantallaşan bürokratik yapıları oluşturmaktadır.
TOPLUMLA ÇALIŞMA
Toplumla çalışma, sosyal refah amaçları için toplumda değişiklik yapmayı hedef alan ve bu yöndeki çalışmaların en etkin
biçimde toplumun demokratik katılımı ile gerçekleşeceğine inanan bir sosyal hizmet yöntemidir.
TOPLUMLA SOSYAL HİZMET
William Schwartz’ ın görüşüne göre ise, her mesleğin toplumda özel bir işlevi vardır. Sosyal hizmetin görevi, birey ile toplum
arasında, her ikisinin karşılıklı doyum gereksinmelerini karşılayan süreçleri uzlaştırmaktır. Schwartz’ın modeli, birey ile
toplum ilgilerinin aslında aynı olduğu varsayıma dayanır.
Sosyal Hizmet Mesleğinde Toplumla Çalişmanin Hedefleri:
Yaşam kalitesini geliştirmek: Temel insan ihtiyaçlarını (beslenme, barınma, güvenlik, eğitim ve sağlık için fırsatlar,
istismardan korunma, yaşamını etkileyecek karar ve süreçlere katılım gibi) referans alan çalışmalardır.
Savunuculuk: hangi yapıların ve davranışların insanları ve toplumları onların tüm potansiyellerine erişmelerinde
sınırladığını belirlemek için çalışma yapmayı, engelleri kaldırmada bireylerle çalışarak izleme yapmayı, amaca yönelik
değişim faaliyetleri ile sağlıklı gelişim fırsatlarını geliştirmeyi içermektedir
Sosyal ve ekonomik gelişim: Bireylerin geçim kaynaklarını artırmak ve geliştirmek için toplumdaki iyileştirmeleri
içermektedir.
Hizmet ve Program planlama: Tüm toplumun ve belirli bir nüfus grubunun ihtiyaçlarını değerlendirme ve bu ihtiyacı
karşılayacak plan yapı ve kaynakları geliştirmeyi kapsamaktadır.
Hizmet bütünleştirme: Toplumdaki bireylerin geniş kapsamlı ihtiyaçlarına yönelik mevcut müdahalenin devamlılığı ve
her çeşit hizmetin bütünleştirilmesini içermektedir
Politik ve sosyal aksiyon: Mevcut politikaları değiştirmek, daha ilerici kanunlar oluşturma ve politika yapıcıların değişimi
için gerekli olan politik bir süreci yansıtmaktadır. Sosyal aksiyon insanların elde edebileceği, yönetebileceği ve açıkça ifade
edebileceği özgür alanlar gerektirir. Politik ve sosyal aksiyon; içerme, katılımcı demokrasinin geliştirilmesi ve yerel, bölgesel
ve uluslararası eşitlik için örgütsel değişimi gerektirir
Sosyal adalet: İnsan eşitliği; ırk, etnisite, cinsiyet ve milliyet farkı gözetmeksizin fırsatlara eşit ulaşımı inşa etmeyi içerir.
Bu hedefleri gerçekleştirmek için;
Sosyal çevre ve toplumun örgütlenmesi,
İşlevsel toplulukların harekete geçirilmesi,
Sosyal planlama,
Program geliştirme ve topluluk iş birliği,
Siyasal ve sosyal eylem,
Koalisyonu sağlama ve sürdürebilme ile
Toplumsal hareketler önemli girişimler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sosyal hizmet mesleğinde toplumla çalışma; grupların ve örgütlerin davranış düzenlerini ya da insanların toplum yapılarıyla
ilişkilerini ve etkileşimlerini değiştirmeye yönelik becerileri gerektirmektedir. Toplumla çalışma;
Toplumun örgütlenmesini ve gelişimini,
Sosyal planlama, siyasal ve sosyal eylem ile ilgili becerileri,
Bilişsel ve analitik becerileri,
Çalışanların yükümlülüklerini güvence altına almayı ve ortaklıklar kurma yeteneğini,
Sorunları belirleme ve etkili iletişim becerilerini,
İkna ve temsil etme ile sorunlara farklı açılardan bakabilmeyi,
Örgütsel, yönetim ve grup becerilerini,
Halkla ilişkiler yeteneklerini,
Sosyal kapitali,
Savunuculuk ve lobiciliği,
Sosyal adalete ve toplum refahını güçlendirmeye olan inancı ve bağlılığı,
Gerektiğinde yeni teoriler geliştirme becerilerini,
Uygulama alanını bütçeleme, hibelere ulaşmayı sağlama ile araştırma becerilerini,
Güç analizine ilişkin analitik becerileri, ihtiyaçları değerlendirmeyi ve politik
süreçleri anlama becerilerini gerektirmektedir.
Sosyal hizmet uzmanlarının topluma yönelik etik sorumlulukları:
1. Sosyal refah
2. Toplumun katılımı
3. Toplumun acil gereksinimleri
4. Sosyal ve siyasal eylem
Sosyal hizmet bilgi ve beceri temelinde, sosyal hizmet uzmanları; bireylerin yaşamlarının iyileştirilmesinde, sosyal adalet ve
hak temelli yaklaşım odağında, sosyal politikalara ilişkin uygulamaların gerçekleştirilmesinde önemli sorumluluklara sahiptir.
MAKRO UYGULAMA KAVRAMSAL ÇERÇEVE: PROBLEMİ, NÜFUSU VE ALANI ANLAMAK
Toplumu ve örgütleri anlamak, sosyal hizmet uygulamalarına karmaşık bir boyut eklemektedir. Fakat bu anlayış, makro
boyutta uygulamaların başarılı olabilmesi için önemli bir yordayıcıdır. Benzer şekilde alkolizm sorununun, yerel toplumu
nasıl etkilediğini anlamalı (Problem ve alanın örtüşmesi); yaşlı, emekli ve bağımlı nüfusun ihtiyaçlarının boyutunu öğrenmeli
ve yerel toplumun sorunları üzerine eğilmelidir (nüfus ve alan arasındaki örtüşme).
Bu sorun alanında çalışan sosyal hizmet uzmanı ve diğer değişim ajanları;
1) Çevredeki alkolizm sorunları ve temel görüşler,
2) Yaşlılık ve emeklilik,
3) Yerel toplum ve ilgili kuruluşlar,
4) Alkolizm ve yerel toplumda sorunun nasıl ele alındığı,
5) Yaşlıların ve emeklilerin ihtiyaçlarının yerel toplumda nasıl ele alındığı,
6) Hem nüfusların hem de toplumun menfaati için uygulanabilir elverişli müdahaleler hakkında belli bir anlayış seviyesine
gelmelidir.
DÜNYADAN MAKRO SOSYAL HİZMET UYGULAMASI ÖRNEKLERİ
Makro sosyal hizmet uygulamalarının bazı yönlerinin öğrenciler ve yeni başlayan uygulamacılar tarafından anlaşılabilmesi
için vaka örnekleri ile açıklanması yararlı olacaktır. Benzer konuları içeren fakat farklı hedef gruplarına odaklanan (gençler,
ebeveynler, engelliler ve kadınlar), dünyada ve Türkiye’de uygulanmış birkaç makro sosyal hizmet uygulamasını
inceleyeceğiz
ÖRNEK 1: OKUL TABANLI HİZMETLER İÇİN TOPLUM ORTAKLIĞI
Toplum ortaklığı, kamu yararı için planlanan değişimi gerçekleştirebilmek adına vatandaşlar ve uygulayıcılar arasında
kurulan ittifaktır.
Çoğu adölesan, güvenli biçimde yetişkinliğe geçiş yapar. İş gücüne katılır, yararlı ebeveyn olur ve toplum yaşantısına katılır.
Zararlı çevresel etkenler ve riskli davranışlar sıklıkla travma, obezite, madde kullanımı, suçluluk ve akademik başarısızlıkla
sonuçlanır ve sağlıklı bir yetişkinlik için ciddi sıkıntılar doğurur
Vatandaşlar ve uygulayıcılar arasındaki güçlü ittifak, gençlere ve ailelerine düzensiz bir şekilde hizmet veren toplumdaki
kuruluşlar arasında statüko düzeninin bozulmasına yol açmaktadır. Toplum ortaklığı, okullar ve toplum örgütleri arasındaki
değişmeyen kurumsal sınırlılıkları bulanıklaştırma ya da kaldırma potansiyeline sahiptir.
Toplum gündeminin oluşturulması: Gündem oluşturma, üzerinde düşünülecek ve göz ardı edilecek olan sorunlarla ilgili karar
vericileri yönlendiren karar verme süreci öncesine dayanmaktadır. Gündem; okul yönetim kurulu, gençlik konseyi, insan
hizmetler komisyonu ve toplumdaki diğer gönüllü karar verici kuruluşların konu listesinden oluşur.
Toplum ortaklığı yapısı: Toplum ortaklığı yapısını geliştirmek için hem vatandaşların hem de uygulayıcıların kapasite
geliştirme sürecinde yer alması gerekmektedir. Vatandaş kaynaklı, eylem odaklı, toplum ortaklığı yapısı yerel problemlerin
çözümünde sorumlulukların paylaşılmasını teşvik eder.
Analiz: Sorunların ve alternatif çözümlerin analizi için topluluk eylemi araştırmalarının kullanılmasıdır. Topluluk eylemi
araştırmaları, olaylar hakkında dikkatli bir şekilde bilgi toplama yoluyla kaliteli bir karar verme sürecini geliştirmeyi
amaçlamaktadır.
Toplum tasarrufu: Tasarruf gücü, sorunun kabul edildiği durumlarda toplumdaki karar verici kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen eylemdir. Toplum tasarrufu, karar verici kuruluşun sorunu tanımlama, sebeplerini belirleme gücüne sahip
olduğu zaman oluşur ve sorumluluk çözümü gerçekleştirebilecek bir yerel kuruma devredilir.
Teknoloji: Teknoloji safhasında sosyal hizmet uzmanı, dikkatini teknolojinin dizayn edilmesi, transferi ve tanımlanmasına
çevirir. Sosyal hizmet uzmanı okul başarısızlığının yeni bir konu olmadığının farkında olmalıdır. Diğer toplumların da benzer
problemlerle karşılaştığı ve teknik çözümler ürettiğinin bilincinde olmalıdır.
Güvenlik: Kapasite geliştirmede en zor aşamadır. Okul tabanlı hizmetler asla planlandığı gibi işlemez. Toplum ortakları
şikâyetçi olabilir, evrak işleri zahmetli olabilir, kaynaklar yetersiz kalabilir ve erken sonuçlarda kaçınılmaz olarak beklentilerin
altında olabilir
ÖRNEK 2: BABALIK PROGRAMLARI VE TOPLUM HİZMETLERİ
Toplum Kapsamlı- Ulusal Babalık Girişimi
Kamu politikaları, babalık ile ilgili çalışmalarda önemli roller üstlenmiştir. Evliliği sürdürme, geliştirme, sorumlu ebeveynliği
geliştirme, babanın ekonomik statüsünü geliştirme ve ulusal medya kampanyaları ile sorumlu babalığı geliştirme çalışmaları
için fonlar oluşturulmuştur.
Birleşmiş Milletlerin genelinde ulusal babalık girişimi gibi programlarla personel eğitim programları düzenlenmiştir. Toplum,
babalık programları için iş birliğini ve babalarla çalışacak olan elemanların eğitiminin yaygınlaştırılmasında önemli role
sahiptir. Yeni internet ve yayın materyaller, babalar için hedeflenen hizmetlerin yayımlanması, babalarla yapılacak olan
uygulama yaklaşımlarının kolayca anlaşılmasında yardımcı kaynaklardır.
Babalık programlarının yetkinleşmesinde ve evrilmesinde geçirilen beş aşama aşağıdaki gibidir:
1. Babaların ihtiyaçlarının ve rollerinin anne ile tartışılması fakat anne- çocuk ikilisi programın odağındadır.
2. Babaların dâhil olduğu programlardaki, öncelik sadece erkek için düzenlenmiş aktivitelerdedir.
3. Programlar, erkek için düzenlenmiş aktivitelerden; ev ziyaretleri, aile planlaması gibi babalar için düzenlenmiş olan
aktivitelere doğru kaymıştır.
4. Programda görevli personel, babalar hakkında daha bütüncül düşünmeye başlamıştır. Personeller babaların babalık
endişeleri ile ilgilenmeye başlamıştır.
5. Babalar ortak ebeveyn olarak görülmüştü. Personel de babaların çocuğuyla ilişkisinde daha düşünceli davranmışlar ve
hem anneyi hem de babayı çocuklarıyla ilişkilerinde düşünceli davranmaları için cesaretlendirmişlerdir.
Toplum Uygulamaları Yaklaşımı
Uygulama yaklaşımları genellikle, toplumda babalarla çalışmada destek grupları, ebeveyn eğitimi ve babaların dâhil olduğu
faaliyetlerle yürütülmektedir. Genel olarak teröpatik ve güçlendirme temelli olmak üzere iki destek grubu vardır. Teröpatik
gruplarda ele alınan önemli konular, çocukla bağın kopmasına direnç gösterme, direnme gücünü artırmak için duyarlılığı ve
empatiyi artırma, aile odağında erkekliği geliştirme ve pozitif benlik imajını geliştirme gibi konulardır.
Babalık programları, sıklıkla okullarda, dinlenme- eğlence merkezlerinde uygulanmaktadır. Örneğin, Bir Adım Önde Babalar
Grubu;
1) gönüllü babalar sınıfı, 2) haftalık olarak babaların toplanma günü, 3) erken çocukluk dönemi için baba duyarlılık
programları, 4) baba- çocuk eğlenme faaliyetlerini yürütmektedir. Babalar çocuklarıyla oyun oynayarak vakit geçirmektedir.
TÜRKİYE’DEN MAKRO SOSYAL HİZMET UYGULAMASI ÖRNEKLERİ
ÖRNEK 1: NAR TANELERİ: Güçlü Genç Kadınlar, Mutlu Yarınlar
Proje, Boyner Holding ve Grup Şirketlerinin 2008 yılında eğitim ve istihdamda kadın- erkek eşitliği, çocukların ve gençlerin
eğitimi üzerine gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk çalışmalarını değerlendirmek üzere bir araya gelmeleri sonucu bir sosyal
sorumluluk projesi olarak ortaya çıktı.
Türkiye İş Kurumu sunduğu hizmetleri genç kadınlarla paylaşarak projeye destek oldu.
Nar; bereket, bolluk, çeşitlilik, doğru olan ve yaşamın sembolü anlamına geldiği için projenin ismi, Nar Taneleri olarak
belirlendi. Proje ile toplumda kadın-erkek eşitliğine, farklılıkların zenginlik olduğuna, gençlerin istihdamına ve sosyal
içermeye dair bir farkındalık yaratmak hedeflenmiştir.
Proje Amacı: Toplumda sosyal ve ekonomik dışlanmaya maruz kalan yetiştirme yurtlarında yetişen/ yetişmiş olan genç
kadınların sosyo-ekonomik açıdan güçlenmesi yoluyla Türkiye'nin kalkınmasına ve kadınların iş gücü piyasasına dâhil
olmalarına destek vermek ve ilgili kurum ve kuruluşlar arasında güç birliği oluşturmak ve mevcut iş birliklerini geliştirmektir.
Proje Ortakları: Proje, Boyner Holding ve Grup Şirketleri'nin sosyal sorumluluk projesi olan Nar Taneleri, Çocuk Hizmetleri
Genel Müdürlüğü, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), Türkiye Personel Yönetimi Derneği (PERYÖN) ortaklığında
yürütülüyor. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) ve Millî Eğitim Bakanlığı Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü iş birliği yapılan
kurumlar.
Proje Faaliyetleri;
Eğitim çalışmaları
Mentorluk sistemi
Sosyal içerme faaliyetleri
Toplumsal farkındalık çalışmaları
Meslek elemanları eğitimi
2012 yılı projenin faaliyet gösterdiği illerimiz arasında; Ankara, Artvin, Amasya, Aksaray, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Çankırı,
Çorum, Erzincan, Erzurum, Giresun, Gümüşhane, Iğdır, İstanbul, İzmir, Karaman, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir,
Mersin, Nevşehir, Niğde, Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Sivas, Tokat, Trabzon, Yozgat yer almıştır.
2009-2011 yılları arasında eğitime katılan genç kadınların %41,32’si istihdama katılmış, % 45,45’si eğitime devam etme
kararı almış, % 13,22’si aktif iş arama sürecine girmiştir.
Boyner Grubu Gönüllüleri tarafından planlanan ve uygulanan sosyal içerme etkinliklerinde görev alan 223 kişi 1509 saat,
Türkiye İnsan Yönetimi Derneği (PERYÖN) gönüllüleri tarafından Nar Tanelerine verilen mentorluk desteğinde 117 mentor
gönüllüsü 5778 saat gönüllülük yapmıştır.
Basın iletişimi yanında Boyner Grubu şirketlerine ait 380 mağazada ve 30 markaya ait ürünlerde müşterilere ve mağaza
ziyaretçilerine yönelik iletişim yapılmıştır.
Dezavantajlı gruplar için aktif istihdam tedbirlerinin hayata geçirilebilmesi üzerine kamu kurumları ile iş birliği yapılmış,
Kamu& özel sektör& sivil toplum diyaloğu ve iş birliği sağlanmıştır.
PROJE HEDEFLERİ
Kamu - Özel Sektör - Sivil toplum ortaklığını ve bu ortaklığın yaratacağı sosyal diyalog,
Kadın erkek eşitliğini ve kadının sosyal ve ekonomik yaşama katılımı,
Genç Kadınların eğitime devamlarını ve istihdama katılmaları,
Dezavantajlı grupların sosyal içerilmesi,
Dezavantajlı gruplar için aktif istihdam tedbirleri geliştirme,
Dezavantajlı grupların sosyal yaşama entegrasyonu için toplumsal farkındalığı arttırma,
Yoksullukla, erken evlilikle ve çocuk annelikle mücadele,
Kadın ve kız çocuklarının özellikle cinsel sağlık konusunda bilgilerini artırma,
Genç kadınların yurttaşlık hakları bilgisini artırma,
Dezavantajlı grupların hak temelli mücadele ekseninde örgütlenme bilincini artırma,
Genç kadınların insan kaynakları yöneticileri başta olmak üzere özel sektör yöneticileri arasında ayrımcılık yapmama ve
farklı ihtiyacı olan bireyler için olumlu eylem politikaları geliştirme bilinci geliştirme,
Özel sektör çalışanları arasında sorumlu vatandaşlık bilincini geliştirme,
Özel sektörde kurumsal gönüllülük programlarını teşvik etme
Kamunun politika oluşturma süreçlerinde paydaş katılımını teşvik etme, hedeflenmiştir.
Gönül Elçisi’nin Hizmete Katkı Faaliyetleri
1. Gönül elçisinin görev tanımı doğrultusunda (kurumlarla iş birliği, ev ziyaretleri, lobi faaliyetleri, toplum duyarlılığı artırma
vb.) ilk adım İl / İlçe Müdürlüğü danışmanlığı ile atılır.
2. Gönüllü hizmetin ilk gününde iş birliği ve iletişim içinde çalışılacak kişiler gönül elçileri ile tanıştırılır.
3. Gönüllü hizmetler ev ziyaretleri ile yapılacak özellikteyse yine ilk ziyaret İl / İlçe Müdürü ve/veya ilgili uzman ile birlikte
yapılarak hizmet alan kişiye ne tür bir destek verilebileceği açıklanır.
4. Gönül elçisi, her ay sonunda kısa bir “Aylık Faaliyet Raporu” (Ek:3) hazırlayarak deneyim, izlenim ve önerilerini paylaşır.
Gönül elçisi hizmet vereceği alana (örneğin; koruyucu aile, kaliteli yaşlanma ve kuşaklar arası uyum, engelli ve hizmetlere
erişim, aile ve yoksulluk, kadın ve güçlenme vb.) ilişkin il, ilçe ve mahalle düzeylerinde farkındalık toplantılar ve görüşmeler
yapar
MAHALLE VE TOPLUM ÖRGÜTLENMESİ
Toplum örgütlenmesi uygulamasında sosyal hizmet uzmanının rolü önemlidir. Toplum örgütleyicisi; bir muktedir kılıcı
(enabler), uzman (expert), güdüleyici (manipulator) ve bir teknisyen olarak düşünülmektedir.
Toplum örgütlenmesi, profesyonel meslek elemanlarının değişik müdahale yöntemleriyle, bir demokratik değerler sistemi
içinde toplumsal sorunlarla ilgili planlı kolektif aksiyon örgütlenme, bir toplum eylem sistemi içinde birey ve grup-ların
birlikteliklerini sağlama olarak tanımlanabilir. Toplum örgütlenmesi birincil olarak toplumsal kurumlar ve çevresel koşullarla
ilgili toplumsal değişme amaçlayan programlarla ilgilidir. Toplum örgütlenmesi iki temel ilgi içerir. a) Teşhis etme, düzeltme,
üyelerle çalışma ve onların güçlerini kolaylaştıncı, aralarındaki kişisel ve organizasyonel ilişkileri geliştirmeyi içeren bir eylem
sistemiyle çalışmanın karşılıklı etkileşim süreçleri, b) Teşhis edilen problem alanlarındaki teknik görevler, nedenlerin analiz
edilmesi, planların formüle edilmesi, stratejiler geliştirme, programların sonuçlarını tayin eden eylemi etkileyecek gerekli
kaynakları mobilize etmek.
Mahalle ve toplum örgütlenmesi için öncelikle mahalle ve toplum belirlenmeli ve çalışma ilişkisi kurulmalıdır. Ardından
örgütte var olan ya da olası liderlik, örgütsel özellikler ve meydan okumalar güncel eğitim ve katılımcı tekniklerle
değerlendirilmelidir. Sosyal hizmet uzmanları liderler, katılımcılar ve bölge örgütleriyle birlikte çalışarak çalıştay ve eğitimler
düzenleyerek örgüt oluşturma becerilerinin geliştirilmesine yardımcı olmalıdır.
Toplum Örgütlenmesinin Temel İlkeleri
Toplum örgütlenmesi, sosyal hizmet mesleğinin en son gelişen yöntemidir. Kuşkusuz, sosyal hizmet mesleğinin tüm temel
değer ve ilkeleri burada da geçerlidir. Toplum örgütleyicisi, mesleğin temel ilke ve değerleri doğrultusunda, hareket eder.
— Gereksinme ve soruna yönelik program hazırlama (Fonksiyonlara uygun program),
— Her toplumu kendi özgünlüğü içinde ele alma (Bireyselleştirme ilkesi),
— Toplumlar gereksinimlerini, isteklerini bildirebilmeli,
— Hizmetin odağı toplum, amacı ortak refahı sağlamak olmalı (Müracatçı odaklı program),
— Toplumun gereksinimlerinden, sorunlarından hareket edilmeli (Kabul etme, müracaatçının bulunduğu yerden başlama),
— Toplumun gereksinmeleri ve sorunları içinde öncelikleri belirleme,
— Olanaklar ölçüsünde, bütün grupların ve kişilerin önerilen değişimden etkilenmesi, bu gibi değişimlerin tanımlanmasında
ve planın şekillenmesinde ve yürütülmesinde rolü olması, sürecin tüm aşamalarına katılımda bulunmasının sağlanması
— Toplumda iş birliğini geliştirmek, korumak
Sosyal hizmet uzmanının esas rolü; profesyonel yetenek, yardım ve bilgisini kullanarak sosyal refah amaçlarına ulaşmak ve
bu süreçte programa toplumun etkin katılımını sağlamaktır.
Sosyal hizmet, özü itibariyle müracaatçının (birey, grup, toplum) etkin katılımı ile verilebilen bir hizmettir. Mesleğin “Self
Defermination, değerinde ifadesini bulan “katılım” ilkesi hizmetlerin demokratik bir ilişki ve ortam içinde verilmesini sağlar.
Hizmetlerin etkililiği katılımın ölçüsü ile ilişkilidir.
Toplum Örgütlenmesi Yaklaşımları
1920’li yıllarda ABD’de toplum örgütlenmesinin amacı köysel ve kentsel böl-gelerdeki toplumların yeniden inşası olmuştur.
a) Grup Yaklaşımı: Toplumun esas olarak gruplardan meydana geldiğini ve grupların karşılıklı tatminkâr ilişkisini sağlamaya
çalışan bir yaklaşımdır.
b) Hizmet Yaklaşımı: “Belli bir özel hizmet alanında ya da coğrafi alanda sosyal refah hizmetlerini buluşturma ve aralarındaki
uyuşmayı sağlama sanat veya sürecidir.
c) Süreç ve Sorun Çözme Yaklaşımı: Bu yaklaşıma göre toplum örgütlenmesi, Toplumun ihtiyaçlarını ya da amaçlarını
belirlediği, ihtiyaç ya da amaçlarını sıraya koyduğu, onlara erişmek için çalışma iradesini ve güvenini geliştirdiği ve onları
karşılamak için (iç ve/veya dış) kaynaklar bulduğu, onlarla ilgili olarak harekete geçtiği ve böyle yaparken toplumdaki iş
birliği, tutum ve uygulamalarını geliştirip yaydığı bir süreçtir.
d) Değiştirme Yaklaşımı: Bu yaklaşım planlı değişmeyi öngörmektedir. Bu yaklaşım üç aşamayı öngörmektedir.” a) İnceleme
b) Teşhis e) Hareket. Bu yaklaşım; sorun üzerinde odaklaşmakta ve sorunun çözümü için planlı değişmeyi öngörmektedir.
e) Kurumsal (yapısal) Yaklaşım: Bu yaklaşıma göre “Toplum örgütlenmesinin odak noktaları küçük gruplar ya da onların
sahip olduğu sorunlar değil, toplumun temel sorunları ve değişmenin ortaya koyduğu gerekliliklerdir.” Bu yaklaşım içinde
toplum örgütlenmesinin odak noktaları; 1) Kentleşme ve endüstrileşmenin çeşitli gruplar üzerindeki etkilerinin
çözümlenmesi, 2) Sosyal refah programlarının çözümlenmesi, 3) Bütün sosyal refah tedbirlerinin, sosyal hizmet
programlarının toplumsal sistemin bir parçası olarak formüle edilmeleri ve uygulanmalarıdır.
İŞLEVSEL TOPLUMLARIN ÖRGÜTLENMESİ
Bu modelin temel özelliği, coğrafi bir toplumdan ziyade işlevsel bir toplum üzerinde odaklanmasıdır. İşlevsel toplum
örgütlemesinde odak, seçilen bir konuda kabul ve içerme düzeyinin artırılması amacıyla sosyal adalet ve politik değişiklik için
savunuculuk yapmaktır.
İşlevsel bir toplum AIDS, kürtaj, suç ve aile içi şiddetin önlenmesi gibi ortak bir konu üzerinde odaklanmayı gerektirir. Bu tür
örgütlenmenin temel amacı sosyal adaletin gerçekleştirilmesidir
SOSYAL VE EKONOMİK KALKINMA
Sosyal ve ekonomik kalkınma modelinin amacı düşük gelirli ve baskı altındaki toplumlarda yaşam kalitesini geliştirmek ve
ekonomik fırsatlar yaratmaktır. Sosyal ve ekonomik kalkınma modelinde halkla birlikte hareket ederek toplumun gelişimi
sağlanmaya çalışılır. Bunun için ilk olarak bölgede oturanlar örgütlenir, liderlik ve örgütsel kapasiteleri geliştirilir, ardından
sosyal ve ekonomik kalkınma için plan hazırlanır ve bu plan uygulanır.
SOSYAL PLANLAMA
Sosyal planlama modeli, problem çözmenin teknik sürecini vurgular ve karmaşık sanayileşmiş çevrede toplumsal değişimi
gerçekleştirebilmek için karmaşık değişim süreçlerine rehberlik edebilecek çok iyi eğitim görmüş ve becerikli planlayıcılara
gereksinim olduğunu varsayar.
Sosyal planlama modeli mahalle ya da daha geniş alanları güçlendirir; toplumsal ıslah çalışmaları, konut yapımı, toplumsal
alt yapı eksikliklerini giderme, sosyal hizmetler ve toplumsal programlar arasında eşgüdüm yapma yoluyla toplumsal ve
ekonomik bütünleşmeye yardımcı olur.
PROGRAM GELİŞTİRME VE TOPLUM LİYEZONU
Bu modelin temel odağı, yeni hizmetler tasarlamak ya da var olan hizmetleri geliştirmektir. Bu hizmet toplumdaki bir nüfus
grubu tarafından belirlenen gereksinimleri karşılamak üzere verilir.
Bu modelde, sosyal hizmet uzmanları tarafından üstlenilecek olası roller planlayıcı, öneri hazırlayıcısı, arabulucu, sözcü, fon
sağlayanlar ve hizmetlerden yararlananlar ile çalışmada kolaylaştırıcı olarak sıralanabilir. Program yerleşik hâle geldikçe
hizmetlerin amaçlarına ulaşması için sosyal hizmet uzmanları denetleyici, yönetici, değerlendirici gibi ilave rolleri
üstlenebilir.
SORUN
POLİTİKA
PROGRAM
Özürlü bireylere sunulan
Mevzuatta özürlüler lehine
Özürlüler yasasında belirtilen
hizmetlerin yetersiz
yapılan değişiklikler
evde bakım hizmeti
olduğunun düşünülmesi
Bağlam: Hangi sosyal,
Bağlam: Mevzuattaki
Neden bugün evde bakım
ekonomik ve tarihsel
değişilikler hangi sosyal,
hizmeti uygulanabilir hâle
faktörler, sosyal refah
politik ve ekonomik
geldi?
sistemi içinde özürlü
faktörlerden etkilendi?
bireyleri dezavantajlı hâle
getirdi?
Özürlülere karşı ayrımcılık,
Ülkenin sosyal ve ekonomik
Mevcut yatılı kurumların
öncelikli hizmet grubu olarak olarak gelişmesi, ülkede
kapasitelerinin yetersiz
görülmemesi
sosyal refah alanına kaynak
olması Değerler: Geleneksel
Değerler: Hangi sosyal değer
aktarımının artması,
yapının çözülmesi
bu sorunla daha ilişkili?
özürlülere yönelik haklar
Toplumdaki olumsuz değerler perspektifinin gelişmesi,
(özürlülerin işlevsel
Avrupa Birliği’ne giriş süreci,
olamayacaklarına, topluma
özürlü aktivistlerin artması.
yük olduklarına ilişkin
Değerler: Toplumsal
olumsuz değerler)
beklentilerin yükselmesi,
toplumsal bilinçlilik düzeyinin
artması
EŞYÖNETİM (KOALİSYON) OLUŞTURMA
Eşyönetim oluşturma, iş birliğinin bir türüdür. Eşyönetimler, gruplararası eylem ve iş birliği gereksinimi ve isteğinden ortaya
çıkan karmaşık yapılardır. Sosyal politika düzeyinde çalışanlar için eşyönetim oluşturma önemli bir işlevdir.
POLİTİK VE SOSYAL AKSİYON
Bu model, demokrasi ve sosyal adaletle uyumlu olarak daha fazla kaynak ve daha fazla hizmet alabilmek amacıyla güç
yapısına baskı oluşturabilmek için örgütlenmeye, belki de başkalarıyla temas kurmaya ve birleşmeye gereksinim duyan
dezavantajlı bir nüfus grubunun olduğunu varsaymaktadır.
Toplumda en fazla saldırıya açık kişilerin savunma ihtiyacı olduğu düşüncesi, sosyal aksiyonun temel kabullerindendir.
Kaynakların ve gücün yeniden dağıtılması ve marjinal grupların karar alma süreçlerine katılımının artırılması temel toplum
değişikliklerinin sağlanması amacının birer bileşenidir. Sosyal aksiyon, sosyal sorunların çözülmesine yardım etme ve
toplumdaki bazı hastalıkları ortadan kaldırma konusunda içten katılanlar için bir yaklaşımdır.
Sosyal aksiyon, sosyal sorunların çözülmesine yardım etme ve toplumdaki bazı hastalıkları ortadan kaldırma konusunda
içten katılanlar için bir yaklaşımdır.
TOPLUMSAL HAREKETLER
Toplumsal hareketler, sosyal ve ekonomik koşulları değiştirmek için insanlık tarihi boyunca olagelmiştir (Weil ve Gamble
2002). Son yıllarda ise örgütler politikalarda, yasalarda, kurumlarda, tutumlarda ve davranışlarda değişiklikler yapmak için
başarılı savunuculuk yapmak amacıyla eşyönetimler oluşturmaktadır. Sivil haklar hareketi aynı zamanda kadın hareketi,
engelli hakları hareketi, gey ve lezbiyenler hareketi gibi ilgili hareketlerden de destek almıştır
Toplumsal hareketler amacına doğru ilerledikçe, toplumda yeni siyasal ve toplumsal normlar kabul edilmeye başlar.
Örneğin, kadın hakları hareketi cinsiyet rolü beklentilerinde ve kadın erkek ilişkilerinde esaslı değişiklikler yaratmıştır. Sosyal
hizmet uzmanları, toplumsal hareketlere gönüllü olarak katılabileceği gibi istihdam edilerek de katılabilir. Sosyal hizmet
uzmanları, toplumsal hareketler modelinde savunucu, danışman, araştırmacı ve sözcü olarak işlev görebilir.
ÖN DEĞERLENDİRME
Toplumu anlama yolunda ilk adım, bir toplumdaki unsurları bir diğeriyle karşılaştırmaya yardımcı olacak bir çerçeve
oluşturmaktır. Bazı toplumlar diğerlerine göre daha geniş, bazı toplumlar diğerlerine göre farklı etnik özelliklere sahipken
bazıları da diğerlerine göre daha zengin olabilir. Toplumu anlama ve analiz etmek, bir başka ifadeyle ön değerlendirme
yapabilmek için hedef toplumu saptama, toplumun özelliklerini ortaya koyma, farklılıkları tanıma ve yapıyı belirleme olmak
üzere dört odaktan oluşan bir çerçeve sunmaktadır. Hedef toplum üyelerinin özelliklerini anlamak, değerlendirme sürecinde
sosyal hizmet uzmanlarının yerine getirmesi gereken görevlerden bir diğeridir. Sosyal hizmet uzmanlarının sosyal hizmet
müdahalesinin odağı olan toplumu ve üyelerini tanıması ve anlaması gerekmektedir. Bunun için hedef toplumun tarihi,
nüfusu ve toplumu oluşturan insanların özellikleri belirlenmelidir.
Toplumun Özelliklerini Ortaya Koyma Becerisi
Büyüklük, toplumun önemli bir özelliğidir ve birçok şekilde değerlendirilebilir. Büyüklük, alanın miktarıyla bu alan içinde
yaşayan insan sayısıyla veya her ikisiyle hesaplanabilir.
I. YAPI, TARİH VE NÜFUS
A. Fiziksel yapı
1. Yerleşim, ekoloji ve büyüklük 2. Diğer coğrafi yerleşim yerleriyle ilişkiler
B. Tarihsel gelişim
1. Yerleşim, önemli olaylar, tarihsel süreç içinde değişim, kültürel faktörler
C. Demografi
1. Nüfus:
a. Yaş ve cinsiyet dağılımı, b. Kültürel, etnik ve ırksal gruplar, c. Sosyoekonomik dağılım
2. Fiziksel yapı:
a. Kim, nerede yaşıyor? b. İşyeri, sanayi ve kurumların yerleri
3. Diğer:
a. Hareketlilik, b. Konut koşulları
D. Kültürel yapı
1. Toplum normları, değerleri ve beklentileri 2. Toplum gelenekleri ve olaylar
II. EKONOMİK SİSTEM
A. İstihdam
1. Sanayi: niteliği, istihdam edenler, istihdam edilenlerin sayısı, diğer toplumlardan etkilenmesi, toplum ve istihdam
edilenler arasındaki ilişki
2. Dağılım-tüketim: perakende ve toptan satış işleri, türü, yeri, sahipleri, istihdam edilenler
3. Çok sayıda kişiyi istihdam eden kuruluşlar: türü, istihdam edilenlerin sayısı, türü, toplumla ilişkileri, diğer toplumlardan
gelen etkiler
B. Diğer ekonomik faktörler
1. Ekonominin dengesi 2. Önde gelen ticaret adamları 3. Ekonomik sisteme etki eden örgütler
III. SİYASAL SİSTEM
A. Hükümete bağlı üniteler (yapı ve işlevleri)
1. Kontrol alanı 2. Personel yapısı 3. Mali durumu 4. İşlevsellik biçimi
B. Hukuksal yapı
C.Siyasal partiler: önde gelen partiler ve son seçimdeki oy dağılımı
D. Sosyal hizmet sistemi üzerindeki etkileri
E. Sağlanan hizmetler
IV. EĞİTİM SİSTEMİ
A. Yapı ve yönetimi (her düzeyde) B. Finansmanı
C. Öğrenci dağılımı
1. Her bir düzeydeki öğrenci sayısı
2. Okula devam ve devamsızlık oranları
D. Öğretime ilişkin faktörler
1. Öğretmen öğrenci oranı 2. Öğretilen konular, eğitim felsefesi
3. Özel gereksinimi olan öğrenciler için sağlanan hizmetler
E. Müfredat aktiviteleri
F. Toplum ilişkileri
V. SOSYAL-KÜLTÜREL SİSTEM
A. Rekreasyon-kültürel aktiviteler, olaylar
1. Parklar, topluma açık rekreasyon programları
2. Kültürel kaynaklar: kütüphaneler, müzeler, tiyatrolar, konserler
3. Ticari rekreasyon
B. Dinsel kurumlar ve aktiviteler
1. Türü, yeri, üyeleri, aktiviteler, liderleri
2. Tutumlar: değerler, sosyal refah sorunlarına ilgi
3. Toplum üzerindeki etkisi
C. Dernekler ve organizasyonlar
1. Türü, üyeleri, amaçları ve hedefleri
2. Aktiviteleri, işlevsellik biçimi, liderlik
3. Gruplararası organizasyonlar ve toplum içinde ve dışındaki bağlantıları 4. Var olan kaynaklar
D. Medya
1. Radyo, tv, gazete
E. Etnik, ırksal ve diğer farklılaşan gruplar
1.Yaşam tarzları, gelenekleri, çocuk yetiştirme kalıpları, 2.Toplumla ilişkileri, 3.Yapısı ve işlevselliği
F. Toplum liderleri
1. Etkili kişiler, güç nasıl kullanılıyor 2. Liderlik ve saygın kişiler
VI. İNSANİ HİZMET SİSTEMİ
A.Tıbbi bakım hizmetleri ve kurumları
1. Doktorlar, dişçiler ve diğer personel 2. Hastaneler, klinikler, bakımevleri
3. Toplum sağlığı hizmetleri
4. Tıbbi bakım sisteminin insanların gereksinimlerini karşılama durumu
B. Formel sosyal refah sistemi
1. Toplumdaki kuruluşlar: işlevi, hizmetler için uygun kişiler, nasıl desteklendiği veya onaylandığı, hizmet koşulları, personeli,
yeri
2. Topluma dışarıdan hizmet veren kuruluşlar: yeri, verdiği hizmetler, hizmet koşulları, denetimi
3. Sosyal refah kuruluşları arasındaki çatışmalar, örtüşmeler ve birbirini tamamlayıcı faktörler
C. Enformel yardım sistemi
1. Bireyler ve organizasyonlar 2. Yardımın kime, nasıl verildiği 3. Formel sistemle ilişkileri
D. Planlayıcı yapılar
1. Fon oluşturucu, düzenleyici, danışmanlık verici
VII. GENEL KONULAR
A.Toplumun genel konuları. Kimi ilgilendiriyor? Niçin? Bu konuyla ilgili neler yapılabilir?
B.Sosyal sorunların çözümünde geleneksel yollar.
C.Toplumun karar verme süreci
D. Toplum ne kadar özerk? Çeşitli hizmet alanları birbiriyle uyumlu mu yoksa farklı mı? Toplumla psikolojik özdeşim nasıl?
E. Toplumun güçlü yönleri F. Toplumun zayıf yönleri
Metropolitan olmayan alanlarda inceleme yapılacak alan küçük bir kent ya da ilçe olabilir. Metropoliten alanlarda inceleme
yapılacak alan, bir mahalle ya da diğer yönetim birimleri olabilir. Toplumun nasıl tanımlanacağına karar vermede yaratıcılık
gereklidir.
Alan, bir toplum tarafından kullanılan mesafedir. Toplumun büyüklüğünün bir boyutudur. Alan üzerine odaklanma sosyal
hizmet uzmanlarının idare edilebilir sınırlar oluşturmasına yardımcı olur.
Sosyal hizmet uzmanları uygulama yapacakları toplumun sınırlarını belirlemelidir. Sosyal hizmet uzmanları, müdahalenin
gerçekleştirileceği coğrafi sınırları, hedef toplum üyelerinin coğrafi sınırlar içinde nereye yerleştiğini, hedef toplum için var
olan fiziksel ve sosyal engeller ile hedef topluma hizmet veren sağlık hizmetleri ile insani hizmet programlarını saptamalıdır.
Sosyal hizmet uzmanları, toplumda hedef nüfusu etkileyen en önemli sosyal sorunları, bu sorunları yaşayan hedef nüfusun
alt gruplarının olup olmadığını, belirlenen sosyal sorunlarla ilgili var olan verileri ve var olan verilerin toplumda nasıl
kullanıldığını ve bu verileri kimin topladığını ve verilerin sürekli olarak toplanıp toplanmadığını ortaya koymalıdır
Toplumdaki baskın değerleri anlamak sosyal hizmet uzmanlarının toplumla sosyal hizmet uygulaması sürecinde yerine
getirmesi gereken görevlerden bir diğeridir. Toplumla sosyal hizmet uygulaması kapsamında, sosyal hizmet uzmanlarının
toplumdaki baskın değerleri anlamasında yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda hedef toplum için önemli olan kültürel
değerler, gelenekler veya inançların, hedef nüfusu etkileyen baskın değerlerin, bu değerlere saygı duyan veya karşı çıkan
grupların veya değerlerin ve hedef nüfusu çevreleyen değer çatışmalarının belirlenmesi gereklidir. Toplumu anlama
sürecinde dikkate alınacak bir diğer değişken değerlerdir. Değerler, toplumu oluşturanlar tarafından kabul edilen inançları
içerir.
FARKLILIKLARI TANIMA
Sosyal hizmet uzmanları, büyük metropoliten alanlarda, mahallelerde, küçük kentlerde ve kırsal kesimde olmak üzere çeşitli
büyüklük ve türdeki toplumlarda hizmet verir. Her bir toplumun farklı özellikleri vardır. Bir sosyal sistem olarak herhangi bir
toplumun incelenmesi, müracaatçıların kültürünü, ulaşılabilir kaynaklarını, toplumun ne zaman değişim odağı olacağını ve
hangi stratejinin işe yarayacağını belirlemeye yardımcı olur. Sosyal hizmet uzmanları toplumlardaki farklılık etmenlerini de
göz önünde bulundurur.
Elde edilen bilgiler toplumun tüm kesimlerini ve birimlerini kapsamalıdır. Toplumla ilgili bilgiler yerel tarih kitapları ve nüfus
sayımı sonuçları gibi farklı kaynaklardan edinilebilir. Ayrıca ticaret odalarından, yerel yönetim birimlerinden, gönüllü
örgütlerden de bilgi sahibi olunabilir. Bununla birlikte, bazı bilgileri elde etmek çok zordur.
Bu bağlamda, hedef toplum üyeleri arasında gözlenen farklılıkların neler olduğu, hedef toplum üyeleriyle toplumdaki diğer
gruplar arasında ne tür farlılıkların gözlendiği, hedef toplumu oluşturan nüfus arasındaki farklılıkların, içinde bulunulan
büyük toplum tarafından nasıl görüldüğü ve hedef toplumun tanımlanabilecek güçlerinin neler olduğu ve bu güçlerin
güçlendirmeye nasıl katkıda bulunabileceği konularına açıklık getirilmelidir. Baskı, bir grup veya kuruluş üzerinde şiddetli
kısıtlamalar oluşturma eylemidir.
Toplum etkileşimini anlamak için gerekli bilgiler birçok bireyden ve küçük gruplardan toplanabilir. Sosyal hizmet uzmanları
hem resmî hem de gayrı resmî mülakat yapma, gözlem yapma ve küçük gruplara katılma yoluyla bilgi toplar. Sosyal hizmet
uzmanları toplum hakkında anlayış geliştirmek için toplum etkileşimleri ve bu etkileşimlerin bireyler, gruplar ve aileler
üzerindeki etkilerini gözler.
Ayrımcılık, toplumdaki insanlar arasındaki yaşam kalitesi farklılıklarına bakılarak ayırt edilebilir. Bir grup insan diğer
insanlardan ayrıldığında, bir birey sadece bir grubun üyesi olarak görüldüğünde ve bireysel farklılıklar gözardı edildiğinde
bölgenin yapısı, dolayısıyla toplumun yapısı ciddi zararlar görür. Bu tutumların mağduru olan birçok insana verilen mesaj
şudur: Bu insanlar ne kadar çok çalıştıklarına, ne kadar dürüst ve yasalara saygılı olduklarına, kurallara ne kadar uyduklarına
bakılmaksızın, yaşadıkları sürece bu grubun üyesi olacakları için ayrımcılıktan ve baskıdan kesinlikle kaçamaz.
YAPIYI BELİRLEME
Toplumu anlamadaki dördüncü odak alanı “yapı”dır. Amacı; sosyal hizmet uzmanının güç dağılımını tanımasına, kaynakların
sağlanıp kullanılmasına, toplumdaki hedef insanları etkileyen hizmet biçimlerine zemin oluşturmaktır.
Sosyal hizmet uzmanlarının yapıyı belirleme odağı ile ilgili olarak güç unsurlarının yerlerini tanıma görevi bulunmaktadır.
Sosyal hizmet uzmanları toplumdaki kaynaklara insanların ulaşabilmesini, yani kaynak ulaşılabilirliğini belirlemelidir.
Kaynaklara ulaşılabilirlik bakımından hedef toplum için önemli hizmet sağlayıcıları olarak görülen toplum kuruluşları ve
grupları, önemli fon kaynakları, parasal olmayan kaynaklar dikkate alınmalıdır.
Toplumdaki kaynakların kontrolünün nasıl sağlandığı ve hizmet sunum kalıplarının belirlenmesi, sosyal hizmet uzmanları
tarafından yerine getirilmesi gereken görevlerden bir diğeridir. Katılım biçimlerini ve derecelerini değerlendirirken sosyal
hizmet uzmanlarının yurttaş ve müracaatçı katılımını ayırt etmesi önemlidir. Toplumda baskı altındakilerin ve yoksulların
hakları için mücadele eden birçok yurttaş vardır.
Sosyal hizmet uzmanları toplumları değerlendirirken toplum sisteminin güçlerini ve sınırlılıklarını yani toplumun sorunlarını
nasıl çözdüğünü, değişim kapasitesini ve motivasyonunu göz önünde bulundurmalıdır. Toplumda birincil ilişkilerin varlığı,
toplumların göreli olarak özerkliği, sorunlarla karşı karşıya gelme ve bu sorunları çözmek için çaba harcama kapasitesi, geniş
bir güç dağılımı, vatandaşların topluma bağlılığı, vatandaş katılımı, heterojen ilişkilerden ziyade homojen ilişkilerin varlığı ve
anlaşmazlıkları çözebilme gücünün bulunması insanların işlevlerini yerine getirmelerine ve gereksinimlerini karşılamalarına
yardımcı olur. Sorunlar toplumun çözme kapasitesinin üstünde ise, örgütler ve kurumlar yeterli özerkliğe sahip değilse ve
vatandaşlar kendisini topluma ait hissetmiyorsa, toplumun vatandaşların gereksinimlerini karşılaması zordur.
PLANLAMA
Politikaları, programları ve örgütleri değiştirmenin çeşitli yolları vardır ve bu değişim için planlama yapmak gereklidir. Sosyal
hizmet uzmanları toplumla sosyal hizmet uygulamasının planlama aşamasını bireylerle, ailelerle ve gruplarla sosyal hizmet
uygulamasında izlenen alt basamakları göz önünde bulundurmak durumundadır. Problemleri önceliklerine göre sıralama: Bu
modele göre problemlerin planlı değişim sürecinin değerlendirme aşamasında belirleneceği varsayılır. Bir program
geliştirilmesi durumunda, sosyal hizmet uzmanlarının toplumda var olan bazı sorunları belirlemiş olması gereklidir. Örneğin,
toplumda evsiz insanlar için barınak olmayabilir ya da yoksul insanlar sağlık hizmetlerine gereksinim duydukları anda
ulaşamıyor olabilir. Bu alt basamakta istenen, toplumda var olan sorunların belli bir sıraya konulmasıdır.
SON DEĞERLENDİRME
Toplumla sosyal hizmet uygulamasında da gerçekleştirilen çalışmaların, geliştirilen programların etkililiği ve verimliliğini
ortaya koymak amacıyla son değerlendirme yapmaya gereksinim bulunmaktadır. Bu gereksinimi karşılamak üzere bireylerle,
ailelerle ve gruplarla sosyal hizmet uygulamalarında olduğu gibi değerlendirme yapılan çalışmaların devamlılığı açısından
büyük önem taşımaktadır.
Çağdaş sosyal hizmet uygulamalarında profesyonel sorumluluğu yerine getirmek amacıyla değerlendirmenin yapılması
gerektiğini belirtilmektedir. Bu gerekliliği karşılamak üzere sosyal hizmet uzmanları, öncelikle geliştirilen programlamların
amaç ve hedeflerine etkili bir biçimde ulaşıp ulaşmadığını belirlemeli ve gerçekleştirilen programların yeniden
yapılandırmaya ya da daha etkili biçimde yönetmeye yardımcı olacak bilgiyi elde etmelidir.
Gereksinim Değerlendirmesi: Bir kurumun yeni bir hizmet programına gereksinimi olup olmadığını ve varsa boyutlarını
belirlemek; karşılanmayan gereksinimleri ortaya koymak amacıyla yapılır.
Değerlendirmenin Değerlendirmesi: Bu program değerlendirilebilir mi? Kurumun müdahale ve amaçları açık bir şekilde
tanımlanmamış ise bunun yapılması çok zordur.
Süreç Analizi: Kurum tarafından verilen hizmetler ve yapılan müdahalelerin biçimi ve tarzı ile ilgili değerlendirmedir. Bu
değerlendirmeyi yapacak meslektaşlar için müracaatçı doyum envanterleri uygun bir değerlendirme aracı olabilir.
Program Çıktı (Ürün) Analizi: Bir programın amaç doğrultusunda işleyip işlemediğini belirlemek amacıyla yapılır. Örneğin;
amaç, bilgi, beceri ve tutum değişikliği ise bunların gerçekleşme düzeyine bakılır.
Program İzleme: Bir kurumun yapmış olduğu uygulamaların her boyutu ile ilgili veri toplamak amacıyla sürekli yapılan bir
aktivitedir. Var olan problemler, müracaatçıların demografik özellikleri, verilen hizmetler, ulaşılan çıktılar belirlenir.
PROJE YÖNETİMİ
Genel olarak baktığımızda, proje yönetimi, “5N-1K” olarak kısaltılan, “Ne, Nerede, Ne zaman, Neden, Nasıl ve Kiminle”
sorularına verilen yanıtlar üzerinden gerçekleşir. Proje denildiğinde birçoğunun aklına inşaat projeleri gelir. Dolayısıyla
başlangıçta teknik konularda, günümüzde ise sosyal konularda kapsamlı olarak proje uygulaması yapıldığını görebiliriz.
Projenin bir tanımını yapacak olursak, proje;
öngörülen süre içinde sonlandırılması planlanmış (ortalama 3 yıl),
yalnızca bir kez uygulanan (proje uzadığında beklenen amaç ve çıktılar değişir),
faaliyet alanı sınırlı olan (belirli müdahaleler),
belirli bir hedef grubu olan (sektörel, nüfus grubu temelli vs.),
genelde yerel düzeyde gerçekleştirilen eylemler setidir.
Proje, özgün bir üretim türüdür, uzun vadeli amaç ile kısa vadeli amaçlar içerir. Projeler, belirli bir amaca hizmet etmek,
birtakım eksiklikleri gidermek ve beklentilere cevap vermek üzere yapılır. Tüm işlerde olduğu gibi projelerin de planlanan en
kısa sürede, tatmin edici kalitede ve en düşük maliyetle bitirilmesi düşünülür.
Toplumla sosyal hizmet açısından proje; belirlenmiş bir amaç etrafında toplanmış, hükûmete bağlı veya hükûmet dışı
(gönüllü veya özel), bir sosyal hizmet örgütünde çalışanların misyonlarından (görev tanımlarından) yola çıkarak
oluşturdukları strateji çerçevesinde, toplumda (bölgelerinde/çevrelerinde) yaşanan bir sosyal sorunu çözme amacına
ulaşabilmek için çalışmalarını belirli zaman, faaliyetler ve kaynaklar temelinde tasarlayıp yürütmeleri olarak
adlandırılmaktadır. Bu bağlamda proje toplumla sosyal hizmetin uygulamasıdır.
Yukarıda verilen tanımda yer alan “sosyal sorun” kavramından anlaşılması gereken, tüm toplum için önemli olabilecek
makro ölçekli sosyal sorunlar değildir
Bölgesel, yerel toplumsal sorunları, toplumdaki farklı kesim ve kimliklerin yaşadıkları mikro ölçekli sorunları
tanımlamaktadır. Örneğin belirli bölgelerde ya da mahallelerde yaşayanların doğrudan kendilerinin karşı karşıya kaldığı bir
sorun, tanımda yer alan sosyal bir sorunun kapsamındadır.
Proje Döngüsü Yönetimi
Proje ile proje fikrini birbirinden ayırmak gerekir. Çevremizde, gönüllü sosyal hizmet kuruluşlarında çalışanlardan sıkça
duyduğumuz “bir projemiz var” ifadesi, genellikle bir proje fikridir. Bir projeden söz edilebilmesi için proje fikrinin
geliştirilmesi ve
• yaklaşımı, amacı, içeriği, yöntemi,
• sorumlusu/yürütücüsü,
• süresi,
• planı, faaliyetleri,
• sonuçları, ürünleri, etkileri,
• kaynakları, bütçesi,
• bitişi ve değerlendirilmesi
olan işlerin “sistematik çalışmalar” hâline getirilmiş olması gerekmektedir.
Bu aşamaların tümünü içine alarak kavramsallaştıran yaklaşım “Proje Döngüsü Yönetimi” olarak adlandırılmaktadır. Proje
fikrinin oluşması ise ‘’Proje Döngüsü Yönetimi’nin ön aşamasıdır.
Proje döngüsü, proje fikrinin ortaya çıkışından tasarlanmasına, bu fikrin kâğıda dökülmesinden geliştirilmesine, proje için fon
başvurularının yapılmasından, projenin yürütülmesine, bitmesi ve değerlendirilmesine, bilgi üretiminin sağlanmasına ve
bunun topluma ve diğer sosyal hizmet örgütlerine yayılmasına kadar olan süreci kapsayan tüm döngüyü yönetme
yaklaşımıdır.
Mantıksal çerçeve yaklaşımı, durum analizi ve planlama olmak üzere iki ana adımdan oluşur.
Durum analizi,
1. Sorun analizi, 2. Hedef analizi, 3. Strateji analizi, 4. Paydaş analizinin yapılması ve
5. Projenin genel hedef ve amacının belirlenmesi, adımlarını kapsar.
Planlama ise,
1. Projenin faaliyetlerinin planlanması,
2. Beklenen etki ve çıktılarının planlanması,
3. Risk analizi yapılması ve
4. Nesnel başarı göstergeleri ve doğrulama kaynaklarının oluşturulması,
5. Kaynakların planlanması,
6. İzleme ve değerlendirme,
adımlarını kapsar.
Dersimizde bu adımların çoğunluğunu teorik ve uygulamalı olarak ele alacağız.
Sorun Analizi
Sorun analizi, toplumda var olan bir sorunu temel sorun olarak ele alır ve bu sorun çevresinde yer alan tüm güçlükleri ve
engelleri ortaya çıkartmaya çalışır. Temel sorunun çevresindeki olumsuzlukların kimileri, bu temel soruna neden olan,
kimileri ise bu temel sorunun sonucu olarak gelişen sorunlardır. Sorun analizi, incelenmeye çalışılan temel sorunun
çevresindeki tüm sorunlar arasında “neden-sonuç” ilişkisi kurmaya yarar.
Temel Adımları
Sorun analizi, temel sorundan etkilenen mümkün olan çok sayıda paydaşın katılımıyla bir grup faaliyeti olarak
gerçekleştirilmelidir.
Pratik olarak sorun analizinin ana adımlarını şöyle sıralayabiliriz:
1. Analiz çerçevesinin ve buna bağlı olarak temel sorunun belirlenmesi (Çalışma grubu için önemli, incelemek ve çözümüne
katkıda bulunmak isteyeceğiniz temel sorun nedir?),
2. Bu temel sorun çerçevesinde paydaşların karşılaştığı sorunların belirlenmesi (Bu temel soruna yol açan sorunlar nelerdir?
Bu temel sorunun etkilediği diğer sorunlar nelerdir?),
3. Sorunların “sorun ağacı” ya da “sorun hiyerarşisi” adı verilen ve neden-sonuç ilişkilerini açıklığa kavuşturmayı amaçlayan
bir formda görselleştirilmesi.
Okullarda ders yükünün çok fazla olması ve beslenme saatlerinin az olması nedeniyle çocukların aperatif tarzı yiyeceklere
yönelmesi, projeyi gerçekleştirmek istediğimiz bölgedeki çoğu ailenin alt gelir seviyesinde olması, parçalanmış aile sayısının
artışı ve buna bağlı olarak annelerin çalışmak zorunda kalması nedeniyle çocuklar yeterli ilgiyi görmemekte ve sağlıksız
beslenmektedirler.
Esasında nedenlerine inmeden yalnızca sorunların etkisi ile uğraşan bir projenin sürdürülebilir yararlar getirme olasılığı çok
düşüktür. Örneğin, baş ağrısı şikâyetiyle doktora gittiğinizde, doktor teşhis koymak için detaylı bir inceleme yapmadan
yalnızca bir baş ağrısı ilacı verecek olursa, doktor sorununuzun nedenini değil sadece sorunun etkisini gidermiş olur. Baş
ağrısının nedenini bulmadan verilen ağrı kesicinin etkisi bittiğinde baş ağrınız hâlen devam ediyor olacaktır.
Görüldüğü gibi sağlıksız beslenme sorununun yalnızca etkilerini değil, ondan daha önemlisi, çok boyutlu olarak nedenlerini
sorguladığımızda birçok ilişkili sorunun ve konunun ortaya çıkması söz konusu olmaktadır.
Hedef Analizi
Proje döngüsü yönetiminde durum analizi olan ilk kısmın ikinci aşaması, sorun analizinden sonra hedef analizidir. Hedef
analizinde sorun ağacındaki “olumsuz durumlar”, “olumlu durumlar” olarak ifade edilen çözümlere dönüştürülür. Örneğin,
“Çocuklar sağlıklı beslenmiyor.” ifadesi, “Çocuklar sağlıklı besleniyor.” ifadesine dönüştürülerek hedef analizine başlanır.
Temel Adımları
1. Belirlenen sorunlar ortadan kaldırıldığında, gelecekteki durumun nasıl olacağının tanımlanması,
2. Hedefler hiyerarşisinin ve hedeflerin gerçekçiliğinin kontrol edilmesi,
3. Araç-amaç ilişkilerinin hedef ağacı kullanarak gösterilmesi.
Aşağıdaki örneğimizde sorun analizinde belirlenmiş olan konuların hedef analizinde nasıl üzerinde çalışma yapılacak
hedeflere dönüştürüldüğü görülüyor.
Strateji Analizi
Sorun analizi ve hedef analizinin yapılması süresince temel ve alt sorunlar çözülürse ortaya çıkacak durum resmedilmeye
çalışıldı. Bir temel sorunun çözülmesine katkıda bulunulmasında ya da aynı hedefe ulaşılmasında birkaç değişik yol olduğu
görülmektedir.
Strateji analizi, yapılacak projede hangi hedeflerin dikkate alınacağına ve hangi hedeflerin dışarıda bırakılacağına karar
verme sürecidir.
Paydaş Analizi
Proje döngüsü yönetiminin durum analizi kısmında sorun, hedef ve strateji analizinden sonra paydaş analizi yapılır.
Paydaş analizi, durum analizi aşamasında projenin sonuçlarından doğrudan ya da dolaylı olarak olumlu ve olumsuz
etkilenecek olan kişi, grup ve kuruluşların belirlenmesine yarar. Belirlenen paydaşların, özellikle projeyle ilişkilerini de analiz
etmemizi sağlar; farklı paydaşlar arasında oluşabilecek çatışmaları da öngörmemize yarar. Ayrıca, bu sorunun çözümünden
zarar görebilecek yani kaybedecek, dolayısıyla da projeye karşı çıkabilecek olanları belirlememize, bunun yanı sıra sorunun
çözümünden faydalanabilecek ve çözüme katkıda bulunabilecek olan paydaşları da belirlememize katkısı olur.
Paydaş, gerçekleştirmek istediğiniz toplumsal dönüşümden doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenecek ve bu süreci
etkileyebilecek olan herkestir. Bireyler, gruplar, topluluklar veya kurumlar paydaş olabilirler. Paydaşlar çözülmek istenen
sorunun niteliğine bağlı olarak değişirler.
• Birincil Paydaşlar: Öngörülen süreçten, doğrudan olumlu ya da olumsuz etkilenecek olanlardır. Projenin ulaşmaya çalıştığı
hedef grup(lar) ve doğrudan yararlanıcılar da birincil paydaşlardır.
• İkincil Paydaşlar: Projenin çözmeye çalışacağı sorunla ilgili olarak çıkarları olan veya aracı konumdaki diğer tüm kişi ve
kuruluşları kapsar. Bu sorunun çözümünden dolaylı olarak etkilenecek olanlar, fon veren kuruluşlar, ilgili resmî kuruluşlar ve
diğer sivil toplum örgütleri ikincil paydaşlardır.
• Ortaklar: Gerçekleştirilmek istenen dönüşümü yaratacak olan kurumlardır.
Paydaşlar proje sürecini farklı şekillerde ve düzeylerde etkileyebilirler. Hedef gruplar genelde paydaşlar arasında en güçsüz
olanlardır. Bu yüzden özellikle hedef grupların bilgiye ulaşmaları kolaylaştırılmalı ve toplumsal hiyerarşideki yerleri
dolayısıyla diğer paydaşların oluşturabileceği zararlara engel olunmalıdır.
Projenin Genel Hedef ve Amacının Belirlenmesi
Genel hedef, projenin çözümlenmesine yardımcı olacağı, katkıda bulunacağı büyük sorunu tanımlar. Projenin neden
“önemli” olduğunu açıklar. Bu hedefler grubun vizyonunu da yansıtır. Genel hedefler ideal durumu tanımlar, bir projeyle
ulaşılması beklenmez ve uzun erimlidir.
Proje amacı ise;
• Kim yapacak?
• Kim yararlanacak?
• Ne tür bir toplumsal dönüşüm yaratacak? sorularına cevap arar. Proje amacı net olarak tanımlanmış, ulaşılabilir
hedeflerdir.
Proje Amacını SMART Hâle Getirme
Buraya kadar oluşturduğunuz proje amacınız, çok genel bir ifade şeklindedir. Projenin amacı; projenin süresi, yararlanacak
olanların sayısı gibi daha ayrıntılı bilgileri de içermelidir.
Bunun için projenin amacını SMART hâle getirmek gerekir. Amacın SMART olması için aşağıdaki niteliklere sahip olması
gerekir:
• S - (Specific) Özgül-Belirli-Özel: Amaç; özel, belirli veya somut olmalıdır.
• M -(Measurable) Ölçülebilir: Nitelik veya nicelik içermelidir.
• A -(Achievable) Ulaşılabilir-Gerçekleştirilebilir: Kabul edilebilir bir maliyetle gerçekleştirilebilmelidir.
•R-(Realistic) Gerçekçi-Uygun: Proje, yöneticilerinin yönetebilecekleri uygunlukta olmalıdır.
•T-(Timely) Süreli: Amaca, sonuca ne zaman ulaşmamız gerektiğini belirtmelidir.
Bu bilgilerden yol çıkarak örnek projemizde şunları yapıyoruz:
Amaç: Ankara Altındağ ilçesindeki öğrencilerin sağlıklı beslenmesini sağlamak.
Nicelik (miktar): Ankara Altındağ ilçesinde eğitim yılı boyunca ilk ve ortaokullarda servisle gelen ve alt gelir grubuna sahip
5000 öğrencinin sağlıklı beslenmesini sağlamak.
Nitelik: Ankara Altındağ ilçesinde eğitim yılı boyunca ilk ve ortaokullarda servisle gelen ve alt gelir grubuna sahip 5000
öğrencinin doyurucu, sıcak ve sağlıklı beslenmesini sağlamak.
Okul Aile Birliğinin her bir öğrenci için 2 TL yemek ücreti katkısı sağlanacaktır.
Süre: Bir eğitim-öğretim yılı (Hazırlık aşaması Ağustos ayında başlayacak, Haziran ayı sonuna kadar sürecektir).
Projenin Faaliyetlerinin Planlanması
Projenin amacına ulaşması için yapılması gereken tüm işlemler, faaliyetlerdir. Her faaliyet somut bir işi tanımlar. Bu işlemler
birer çıktı (sonuç, etki, ürün, hizmet) yaratır.
Faaliyet planlaması, projenin sürdürülmesinde gerekli olacak insan, teknik ve diğer kaynakların ayrıntılı olarak şekillenmesi
ve buna bağlı olarak proje bütçesinin netleşmesine yardımcı olacaktır.
Zaman planlaması “Gantt şeması” olarak adlandırılan bir şema üzerinde yapılır. Gantt şeması, iş döküm ağacında her kutuda
yatay olarak bulunan alt ve ana faaliyetleri dikey olarak listeler ve her faaliyetin ne kadar süreceğini tanımlar. Bu nedenle
Gantt şemasında dikey eksende faaliyetler, yatay eksende zaman göstergeleri bulunur.
Kritik faaliyetler projenin dönüm noktalarıdır; proje süresinin belirli bir noktasında mutlaka tamamlanması gereken kilit
faaliyetlerdir.
Örneğin, aile içi şiddete maruz kalan kadınlar için bir sığınma evi açılması, bu evde aynı zamanda hukuki danışmanlık ve
meslek edindirme kurslarının düzenlenmesi gibi faaliyetleri ele alalım. Kadın sığınma evi açılmadan diğer faaliyetlere
başlanması mümkün olamayacağı için, sığınma evinin kurulması kritik bir faaliyet olarak düşünülebilir.
Temel Adımları
Faaliyet planlamasının ana adımları şunlardır:
1. Ana faaliyetlerin oluşturulması 2. Alt faaliyetlerin oluşturulması
3. Faaliyetlerin sıralandırılması 4. Faaliyetlerin başlama ve bitiş sürelerinin saptanması
5. Toplam sürenin ve kritik faaliyetlerin belirlenmesi 6. Faaliyet sorumlularının saptanması
1. Bu projeden yararlanacak hedef kitlenin belirlenmesi
* Okul sayısının belirlenmesi
* Her okulda bu faaliyetten yararlanacak öğrenci sayısının belirlenmesi
2.İlgili okulda mutfak ve yemekhane kurulması
* Mutfak ve yemekhane yerlerini belirleme
* Mutfak araç gereçlerinin belirlenmesi ve temini
* Mutfak ve yemekhanede çalışacak personelin temini
3.Yemek sanayicileri ile işin organize edilmesi
* Yemek sanayicileri ile yemek çeşitlerinin ve sayısının tespiti
* Okullarda yemek hizmetinin verilmesi
4.Öğrenci ve velilerin eğitimi
* Öğrencilere sağlıklı beslenme eğitiminin verilmesi
* Velilere sağlıklı beslenme eğitiminin verilmesi
5.Üniversiteden diyetisyenlerle iş birliği
* Diyetisyenlerden sağlıklı beslenme programının alınması
* Sunulan yemeklerin diyetisyenlerce denetimi
İş Döküm Ağacı
İş döküm ağacında somut olarak ortaya koyduğumuz proje faaliyetlerini Gantt şemasına yerleştirerek faaliyet-zaman
planlamasını yapmış oluyoruz. Zamanlamayı belirlemek, her faaliyetin ne kadar süre içinde gerçekleşeceğiyle ilgili olarak
gerçekçi bir öngörüde bulunmayı gerektirir. Ayrıca faaliyet planında başlangıç ve bitiş tarihlerini göstermeyi de kapsar.
Bununla birlikte, çoğunlukla zamanlamayı tam olarak bilmek mümkün olmaz. Tahminlerin en azından gerçekçi olduğundan
emin olmak için gerekli teknik bilgiye veya deneyime sahip olan kişilere başvurulmalıdır.
Beklenen Etki ve Çıktıların Planlanması
Proje faaliyetlerinin zaman takvimi ve faaliyet sorumlularıyla birlikte planlanmasının ardından proje yoluyla beklediğimiz
etkileri ve çıktıları ortaya koyarız. Hiç şüphesiz, proje yaparak bir amaca ulaşmak isteriz. Bu amaca ise, proje süresince
yapacağımız faaliyetlerle yaratacağımız etkiler, ürünler ve hizmetlerle ulaşırız.
Temel Adımları
Beklenen etkileri oluşturmanın ana adımları şunlardır:
1. Her ana faaliyetin yaratacağı sonucun belirlenmesi
2. Faaliyetlerle sonuçlar arasındaki ilişkinin kurulması
3. Sonuçlarla proje amacı arasındaki ilişkinin kurulması
4. Faaliyetler-sonuçlar-proje amacı arasındaki ilişkinin tamamlanması
ANA FAALİYETLER
SONUÇLAR / ÇIKTILAR
1- Projeden yararlanacak hedef kitlenin
Projeden yararlanacak hedef kitle ayrıntılı
belirlenmesi
olarak tanımlandı.
2- Mutfak ve yemekhanenin kurulması
Sağlıklı beslenme için gerekli altyapı
oluşturuldu ve nitelikli beslenme imkânı arttı.
3- Yemek sanayicileri ile işin organize edilmesi
Yemek sanayicilerin teknik ve pratik
imkânlarından yararlanıldı.
4- Öğrencilerin ve velilerin eğitimi
Öğrenci ve veliler de besleyici-sağlıklı yemek
seçimi gelişti.
5- Üniversitelerdeki diyetisyenlerle iş birliği
Diyetisyenlerden bilimsel katkı ve yemeklere
ilişkin kalori bilgilerine sahip olundu.
Risk Analizi
Projeler, proje yöneticilerinin doğrudan kontrol edemeyecekleri olaylardan etkilenebilirler. Proje gerçek, durumun bütün
boyutlarını kapsayamaz. Dış faktörler, projenin gerçekleşmesi üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Bu nedenle önceden
dikkate alınmalıdır.
Proje yönetiminin kontrolü dışında olan risklerin öngörülmesi, bunların arasında yüksek risk taşıyanların ortadan kaldırılması
ve etkisinin hafifletilebilmesi için projenin yapısına eklemeler yapılması ya da projenin yeniden tasarlanması için yapılan
analize risk analizi denir. Risk analizi, projenin uygulanması süresince karşımıza çıkabilecek, kontrol edilemeyecek
belirsizlikleri ve riskleri öngörmek ve bunları proje başlamadan en aza indirgemek için önemlidir.
Nesnel Başarı Göstergeleri
Nesnel başarı göstergeleri, projenin çeşitli düzeylerinde gerçekleştireceğimizi belirttiğimiz işlerin etkilerinin nasıl ölçüleceğini
belirtirler. Göstergeler, elde ettiğiniz sonuçları göstermek üzere kullanacağınız niceliksel verilerden oluşur. Projenin amacı ve
sonuçlarının doğrulanabilir ve ölçülebilir şekilde tanımlanmasını sağlarlar. Amaç ve sonuçlarla göstergeler arasında doğrusal
bir neden-sonuç ilişkisi yoktur. Göstergeler, aynı zamanda dördüncü bölümde ele alınacak olan izleme ve değerlendirme için
de temel oluştururlar
Nesnel başarı göstergelerinin açık, birbirinden bağımsız ve basit olmaları da gerekir. Nesnel olarak doğrulanabilir olmaları,
bir göstergeyle ilgili bilginin başkaları tarafından da elde edilmesi durumunda, aynı şeyleri ortaya koyacağının ifadesidir.
Nesnel başarı göstergeleri pratik olarak genel hedef düzeyinde ve proje amacı düzeyinde olmak üzere iki başlık altında
saptanır.
Genel hedef düzeyinde göstergeler, bizim projemizle beraber başka proje ve programların katkıda bulunduğu değişimleri
ifade eder. Bu nedenle bu düzeydeki göstergeler, projemizin tek başına yarattığı etki değil, katkıda bulunduğu değişimle
ilgilidir. Bu düzeyde tanımlanacak göstergeler projemizin yaratacağı sürdürülebilir sonuçlara işaret eder. Aşamalı olarak
gelişme kaydedilen projelerde ise bazı ara göstergeler kullanmak faydalı olabilir. Örneğin bir mikro- kredi projesinde, verilen
kredilerin %20’sinin 6 ayda, %50’sinin 12 ayda ve %100’ünün 18 ayda geri ödenmesi gibi aşamalı bir gösterge oluşturulabilir.
Temel Adımları
Kaynak planlaması temelde iki adımdan oluşur. Bunlar:
1. Proje faaliyetleri için gerekli kaynakların (girdilerin) belirlenmesi,
2. Proje süresince bu kaynaklara ne miktarda ihtiyaç duyulacağının saptanmasıdır.
Birinci adımda, faaliyetleri gerçekleştirmek için gerekli insan, donanım, malzeme, mekân, arazi, altyapı, doküman gibi
kaynaklar (girdiler) her ana faaliyet üzerinden giderek belirlenir. İkinci adımda ise, listelenen kaynakların yanına proje
süresinde kaç birim gerekeceği ortaya konulmaktadır
İzleme ve Değerlendirme
İzleme ve değerlendirme, gerçekleştirilmek istenen sosyal dönüşümle ilgili kesin kanıtlar ortaya koymamızı sağlar. Bu
kanıtlar aynı zamanda üretilen işten çıkarılabilecek olan bilgi için de kaynak oluştururlar. İzleme ve değerlendirme aşaması
proje yönetiminin temel bileşenleri arasındadır. Buna ilişkin bir çizim aşağıda görülmektedir.
1. Proje tarafından oluşturulan yapı ve sağlanan hizmetlerin fiziksel olarak üretiminin izlenmesi (faaliyetlerin izlenmesi)
2. Hedef gruplar tarafından yapılanların ve hizmetlerin kullanılmasının izlenmesi (çıktıların izlenmesi)
3. Mali kaynakların yönetiminin izlenmesi
Etkinin izlenmesi ise farklı gruplar üzerinde projenin yarattığı etkinin ve proje amacına ulaşılmasına yönelik kaydedilen
ilerlemenin izlenmesidir. Bu tür bir izleme yukarıda açıklanan değerlendirmeden, projenin yarattığı etkiyi değerlendirmek
yerine, o etkiyi yaratmaya ne kadar yaklaşıldığını ölçtüğü için farklıdır.
LINDBLOM İLÇESİ: FARKLILIKLAR YARDIMSEVERLİĞİ NASIL ETKİLER?
Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Lindblom ilçesinde geçen bu vaka, birlikte ele alınması
gereken bazı durumları içermektedir. Bir grup arkadaş; dostluklarının, topluma ve kuruma karşı
sorumluluklarının, etnik ve toplumsal cinsiyet farklarının yarattığı baskıyla test edildiğini görürler. Bu
durum onların toplumun yardımseverliğini artırma çabalarını çeşitli şekillerde etkilemektedir.
Lindblom ilçesi ağırlıklı olarak balıkçılık, madencilik ve odunculuğun yapıldığı tarihsel değeri olan bir
yerleşim birimidir. İlçe sakinlerinin eğitim düzeyi yükselme eğilimdedir ve yükseköğrenime gidenlerin
oranı artmaktadır. Bununla birlikte ilçe farklı etnik yapılarla heterojen bir toplum profiline sahiptir.
Kuramsal Çerçeve
Sosyal hizmet literatüründe toplum planlaması ve liderlik konusunda yayımlanmış birçok çalışma,
kentsel ve metropolitan bölgelere ilişkindir
Toplumla çalışma; sosyal eylem, sosyal planlama ve bölgesel kalkınma olarak üçe ayrılabilir.
Toplumla sosyal hizmet konusunda yetkin bir akademisyen olan Germain (1991) yetkin toplum
kavramını kullanmakta ve bunu “toplumun toplumsal hayatta ortaya çıkan sorunlarla ve geniş
kapsamlı gereksinimlerle baş etmede kolektif bir kapasitesi” olarak tanımlamaktadır.
Yetkin toplum, toplumun ortaya çıkan sorunlarla ve geniş kapsamlı gereksinimlerle baş etmedeki
kolektif kapasitesidir.
Karar verme ayrıca sorunun çözümüyle ilgili bilimsel, felsefi veya dinî bir referansın yetersiz olduğu
durumlarda gerçekleşen politik bir eylem olabilir. Toplumsal ölçekteki kararlar, sorunla ilgili ilk etkili
alternatifin tercih edilmesiyle hayata geçer.
•Sosyal hizmet literatüründe toplum planlaması ve liderlik konusunda yayımlanmış birçok çalışma kentsel ve
metropolitan bölgelere ilişkindir. •Toplumla çalışma; sosyal eylem, sosyal planlama ve bölgesel kalkınma olarak
üçe ayrılabilir. •Yetkin toplum, toplumun ortaya çıkan sorunlarla ve geniş kapsamlı gereksinimlerle baş
etmedeki kolektif kapasitesidir. •Toplum planlamasında fizibilite önemlidir. •Bu örnekte ilçede çalışan sosyal
hizmet uzmanlarının toplumsal değişme ve kırsal sosyal kalkınma sürecine yerel toplumu aktif biçimde
katamayışının sonuçları görülmektedir. Sosyal hizmet uzmanları her ne kadar iyi niyetle ve bilimsel teknikler
kullanarak yerel halkın sosyal yardım ve hayırseverlik potansiyelini ortaya koymaya ve geliştirmeye çalışsalar da
bunu yalnızca niceliksel verilerle gerçekleştirmeye çalışmaları ilçedeki Latin nüfusun sosyal damgalanması riskini
ortaya çıkartmış ve Los Compadres grubunun güvenirliğini zedelemiştir. Ayrıca teorik kısımda söz ettiğimiz gibi
sosyal hizmet uzmanlarının güçlü elitler ve müracaatçıları oluşturan gruplar arasında orta bir yerde durmaları
gerekirken sosyal hizmet uzmanları elitler arasında yer alarak toplumun tepkisini çekmişlerdir.
!!! BU ÜNİTE NORMAL Bİ HİKAYE ŞEKLİNDE OLDUĞU İÇİN GENEL Bİ KAÇ BİLGİYİ ALDIM VE ONUN HARİCİNDE
SONDAKİ ÖZETE YÖN VERDİM. ÜNİTEYİ OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM ÇÜNKÜ ÖZETLENECEK Bİ BİLGİ YOK
NORMAL Bİ HİKAYE ANLATILMIŞŞŞ.!!!
ALİ ÇELİK
Download