Deniz YÜKSEL MÜZİK MUHAFAZAKÂRLIĞI Geçen gün bir partiye

advertisement
Deniz YÜKSEL
MÜZİK MUHAFAZAKÂRLIĞI
Geçen gün bir partiye gittim. Partiyi Mühendislik Topluluğu düzenliyordu. Bu arada, bir yazıya böyle
başlanır mı bilmem ama bu eğer bir blog yazısıysa kendimi rahat hissetmem gerekir diye düşünüp böyle
başlayayım dedim. Neler yaşadım o partide, en çok ilgimi çeken şeyler nelerdi? Bu soruların cevabı gayet basit.
Vişnelikte, ODTÜ’nün Mezunlar Derneği’nin çim amfi tiyatrosunda, çoğunlukla Bilkent ve ODTÜ öğrencileri…
İçimden düşünüyorum. Şimdiye kadar her şey çok güzel. İnsanlar gülüyor, herkes eğlenmeye gelmiş belli ki.
Sonra sahneye Mahmut Orhan geliyor.
Konsere gitmeden önce, araştırmak istedim. Kimmiş bakalım bu Mahmut Orhan? Ülkemizin yetiştirdiği
başarılı dj’lerdenmiş diye öğrendim. Dj, İngilizcede disk jockey olarak geçiyor. Kelimeleri teker teker Türkçeye
çevirirsek, diskete binen tarzı bir anlam çıkıyor. Tabii ki her dilde kalıplar olduğu gibi burada da bu çevirmeyi
yapmamız doğru olmayabilir. Ama ben, kanımca yapmak istedim, nedendir bilmem. Neyse, kendisi 23 yaşında,
Bursalı bir genç. Şu sıralarda “Feel” adlı parçası ile hem ülkemizde hem de bazı Avrupa ülkelerinde ilk 4’te yer
alıyor. Bu parçayı muhakkak duymuşsunuzdur. Umut Kaya’nın Mor Yazma adlı parçasının teknolojik müzik (veya
deep house diyorlar anlamıyorum pek) ile buluşmasıyla ortaya çıkmış. Bir hayli başarılı olduğu, hem insanların
ilgisinden, hem de bu müzik türü ile uğraşanların takdirinden belli. Fakat benim bir sorunum var. Ben bu
başarının kaynağını anlayamıyorum. Biraz geri kafalı olmamdan kaynaklanıyor olabilir. Bizim eski müziklerin
muhafazakârıyım belki de. Bu yeni nesli anlamıyorum müzik konusunda. Hiç ama hiç. Aslında biliyor musunuz
anlamaya çalışmak bile zor geliyor. Caz, Blues ve Rock türleriyle büyüyen bir çocuk olarak (anam babam sağ
olsun.) bu yeni hissi anlamak hakikaten zor. Cıptas cıp cıp tıs tıs dır tıtı dır tıtıtıtı… Ve büyük patlama! Bir anda
herkes zıplamaya başlıyor. Ritm tutuyorum elbette istemeden, sağ ayağımı yere vururum. Herhangi bir ritmde
ben de hareketlenirim tabii, fakat bu yeni ritmler robotça, dans robotça, insanı hissedemiyorum.
Evet, bence insanı hissedememem normal. Sizce de değil mi? Sahnede bir makine ve bir adam
görüyorum. Gitar, bas gitar, davul, piyano, saksofon yok. Bu arada Microsoft Word altını çiziyor, ama saksafon
değil, saksofon diye yazılır o. TDK’ye göre saksafon olarak yazıldığını bilmemize rağmen, onların da yanlış
yapabileceğini düşünür, onları affederiz. Eğer gerçekten doğru söylüyorlarsa da biraz sabit fikirli olup, caz
insanları olarak aramızda yine de saksofon demeyi tercih ederiz. Benzer bir şekilde, bizim lûgatımızda bateri
diye bir sözcük yoktur. İyi baterist kötü davulcudur. Mekanik müzik, kulaklık var kulağında eller havaya yapıyor.
Kaldırmıyorum. Bizim eskilerden MFÖ gibi, mazeretim var asabiyim ben diyorum. Bu sırada genç bir kız yanımda
duruyordu. Tanıştım, o da Bilkent’tenmiş. Dans etmiyordu. Aramızda küçük bir konuşma geçti. Neden dans
etmediğini merak etmiştim, bir sorayım dedim. O da bana cevap verdi. “Bu müziği seviyorum ama dans etmem
için biraz daha alkole ihtiyacım var”. O anda gerçekten bu müzik eşliğinde dans eden insanlara baktığımda,
neredeyse hiçbirinin elini boş görmedim. Her yerde bardak ve şişeler. Biraz özlemle ve muhafazakârlığımla
cevap verdim: “Ah, bizim eski müzikler olsaydı, vücudunun kıpırdaması için sadece iki kulağa ihtiyaç duyardın.”
Rock & Roll, Swing , Twist ve daha niceleri. Biri de konserde, elektronik müzikten başka bir müzikte
dans edemeyeceğini söyledi. İşte o zaman benim asfalyalar attı. Bu arada, biz İzmirliler, sigorta yerine asfalya da
deriz. İtiraf edeyim çoğu zaman sigortayı kullansam da, bu sefer asfalya dedim düşünmeden. Sebebi, Ankara’da
yaşayıp İzmirli kimliğimin kabarması ve deniz özlemi olabilir.
Kenara geçtim. İyi ki kulaklığımı getirmiştim. Telefonuma bir baktım. Şarjı az kalmıştı. Taş çatlasa iki
şarkıya yeterdi. İlk hakkımı Dire Straits’ten Money for Nothing’e, ikinci hakkımı da Phil Collins’ten Another Day
in Paradise’a kullanıp çimlere uzandım.
Download