KOZMOS`TAN KUANTUM`A3

advertisement
YALÇIN ĠNAN
KOZMOS’TAN
KUANTUM’A3
1
KOZMOS’TAN
KUANTUM’A3
(Bilim ve Bilim Adamları)
YALÇIN ĠNAN
2
Kozmos’tan Kuantum’a3
Yalçın Ġnan
Ġkinci Baskı
ISBN 975 – 94837 – 0 – X
Bu kitabın her türlü yayın hakkı yazarına aittir.
Yazarın halen yayınlanmıĢ eserleri:
Kozmos‟tan Kuantum‟a 1
Kozmos‟tan Kuantum‟a 2
3
Bizlere daima, okumanın ve öğrenmenin en büyük erdem
olduğunu söyleyen, kendisinden ilk bilim terbiyesini
aldığımız,
binlerce öğrenci yetiĢtirmiĢ olan kırk yıllık felsefe
öğretmeni, bilim aĢığı, babam, merhum,
M. Naci Ġnan‟ın
anısına...
4
ĠÇĠNDEKĠLER
Yazarın Notu
GiriĢ
Bilim
Bilim ve matematik
Bilimin dalları
Bilimin baĢlangıcı
Bilimin geliĢmesi
Bilimin Dalları Ve Konuları
Fiziksel bilimler
Biyolojik bilimler
Bilimde Özetler
Fizik
Mekanik
Kuvvet ve hareket
Gravitasyon
Sürtünme
Kütle ve ağırlık
AkıĢkanlar
Aerodinamik ve hidrodinamik
Enerji
Gaz yasaları
Isı transferi
Termodinamik ve entropi
Dalgalar
Akustik
IĢık
Elektromanyetik spektrum
Renkler
Elektrik ve manyetizma
5
Elektronik
Sıcaklık ve parlaklık
Yoğunluk ve basınç
Relativite
Atom teorisi
Kuantum teorisi
Parçacık fiziği
Temel kuvvetler
Nükleer fizik
Yapay ıĢık: maser ve laser
Kimya
Moleküller
Periyodik tablo
Radyoaktivite
Kimyasal reaksiyonlar
Kozmoloji
Evren
Büyük Patlama
Yıldızlar
Karadelikler
GüneĢ sistemi ve gezegenler
GüneĢ
Ay
Dünya
YaĢam Bilimi
Hücre
DNA
Organizmalar
YaĢamın baĢlangıcı
Evrim
Yeryüzünde YaĢam
Atom, Temel Kuvvetler ve Kozmik IĢınlar
6
Bir atomu oluĢturan parçacıklar
Doğayı kontrol eden temel kuvvetler
Doğadaki ıĢınım türleri
Bilimde Dev Adımlar
Bilimsel Kavramlar
Bilimde Teoriler, Yasalar, Prensipler
Bilim Tarihinin Önde Gelen 300 Ġsmi
Nobel Ödülü Kazanan Bilim Adamları
Bilim Dünyasının Devleri
Bilimde Tarihsel Dağılımlar
Bilim Tarihinin En Büyük Ġki Ġnsanı
Dr. Albert Einstein
Sir Isaac Newton
Bilimsel Kronoloji
Bilimde Kim Neyi Buldu, Neyi KeĢfetti ?
Ġnsanoğlu Tarihindeki En Önemli Bilimsel
Olaylar
Kısa Bilgiler
Bilimde Rekorlar
Bilimsel Değerler
Bilgisayarın Evrimi
Bilimde Klasikler
Bilimsel Güzel Sözler
Bilimin Son Sınırına mı Gelindi ?
Bilimsel Lügat
Kaynaklar
Ġndeks
Yazarın Notu
7
Bu kitap Nisan, 1996‟da yayınlanan Kozmos‟tan
Kuantum‟a2 isimli ikinci kitabımın düzeltilmiĢ ve geniĢletilmiĢ
baskısıdır. Yeni ismi Kozmos‟tan Kuantum‟a3 olarak
değiĢtirilmiĢtir.
Ġlk iki kitap, birbirini tamamlayan ve içlerindeki konuları
basitten derinliğine devam ettiren kitaplar olarak tanımlanabilir.
Temel konuları, kozmoloji, kuantum mekaniği ve moleküler
biyoloji olup, evren ve içindeki kozmik olaylar, bir atom ve
içindeki parçacıkların davranıĢları, bir canlı hücresi ve hücre
çekirdeği içindeki çalıĢma sistemleri ve bunlarla ilgili yan
konulardır.
Okumakta olduğunuz bu kitapta ise MÖ-600‟lerden bugüne
kadar yaĢamıĢ, bilimi yaratmıĢ ve geliĢtirmiĢ bilim adamları,
yaĢamları, buluĢları, keĢifleri, ayrıca bilim, bilimin konuları ve
bilimsel olaylar özet bilgilerle anlatılmaktadır.
Bugün sahip bulunduğumuz teknolojiyi ve lüks yaĢamı
bizlere getiren bu gizli kahramanlarla ilgili bir kitap yazmıĢ
olmanın gururunu duymaktayım. Ġnsanlarımıza bilimi tanıtmak
ve onların bilime olan sevgilerini artırmak en büyük idealimdir.
Yalçın Ġnan, Mak. Yük. Müh.
Ağustos, 2001 / Ankara
8
GiriĢ
15 milyar yıl önce, içinde yaĢadığımız evren korkunç bir
patlama ile yaratıldı. Sonsuz yoğunlukta ve sonsuz sıcaklıktaki
iğne ucu büyüklüğünde bir noktanın birden patlamasıyla
atomlar, moleküller ve madde oluĢtu. Galaksiler, yıldızlar ve
gezegenler Ģekillendi. Katılar, sıvılar ve gazlar meydana geldi.
Bundan 3.5 milyar yıl önce, evrendeki milyarlarca
galaksiden biri olan Samanyolu‟nun içindeki yüzlerce milyar
yıldızdan teki olan GüneĢ‟in etrafında dönen Dünya isimli
gezegenin üzerinde ilkel bir hücre ortaya çıktı. Bu ilk hücre
kendisinin bir kopyasını yaptı, kopyalar çoğaldı, büyüdü, geliĢti
ve yeryüzü üzerindeki bugünkü yaĢamı oluĢturdu.
Ġlk ilkel hücreden meydana gelen milyonlarca canlı türünden
sadece biri fakat en geliĢmiĢ beyne sahip olanı, insan denilen
varlık bundan 2600 yıl önce „nereden gelip nereye gitmekte‟
olduğunu merak etmeye baĢladı. Ve böylece „bilim‟ doğdu.
Önce astronomi sonra felsefe, matematik, fizik, kimya,
biyoloji, atom fiziği, genetik bilimleri yaratıldı. GeliĢen bilim
yanında teknolojiyi getirdi. Teknoloji hassas cihaz ve
makinaları imal etti. Bu makinalarla bilim daha da ileri gitti.
Galileo‟lar, Newton‟lar, Einstein‟lar çıktı. Onların yanında
daha binlerce harika insan, dünya nimetlerinden faydalanmak
yerine mütevazı bir yaĢamı ve bilimsel çalıĢmayı tercih ettiler.
Sonunda, evreni, maddeyi, kim olduğumuzu, nereden gelip
nereye gittiğimizi çözdüler. Bu, „gerçek‟ bilim insanlarına
9
teĢekkür borçluyuz, bugünkü rahat yaĢamımız onların
yarattıkları teoriler, yasalar, keĢifler ve buluĢlar sayesindedir.
Bundan 2600 yıl önce doğa yasalarının incelenmesi ile
baĢlayan bilim 1850-1950 arasında altın devrini yaĢadı. Son iki
yüz yıl içinde bilim adamları inanılmaz bir yarıĢ içinde sayısız
buluĢlarda bulundular. ġu anda bir karadeliğin tekillik
noktasındaki kuantum köpüğü malzemesi, boyları 10-33 cm olan
sicimler, üç temel kuvveti birleĢtiren Büyük BileĢim Kuramı
gibi bu evrenin denklemlerinin yetiĢemeyeceği konular
araĢtırılmakta-dır.
Bilim adamları artık, evrim süreci içinde insan soyunun
daha ne kadar devam edeceğini, bilimdeki denklem ve
formüllerin son sınırına mı gelindiğini tartıĢmaktadır.
10
Bilim
Bilimsel metot ve diğer özel düĢünce yollarını kullanarak
insanların üzerinde çalıĢtıkları herhangi bir konuya bilim adı
verilir.
Bilim, bilgi anlamına gelen Latince Scientia kelimesinden
türetilmiĢtir. Bilim, doğa ve doğa yasalarının gözlem ve
deneylerle incelenmesi ve matematiksel olarak anlatımıdır.
Doğa olayları insanoğlunun hep merakını çekmiĢtir. Onu
anlama ve sebeplerini bulma çabaları bilimin doğmasına neden
olmuĢtur.
Bilimsel çalıĢmalar iki kola ayrılır. Kuramsal bilim ve
uygulamalı bilim. Kuramsal bilim evren ve içindekilerle ilgili
keĢfedilen gerçekleri ve prensipleri açıklar ve özetler. Uygulamalı bilim ise bunları kullanarak insanların faydalanmasını
sağlar.
Bilimin ortaya çıkıĢı ile insanoğlu nereden geldiğini, nereye
gittiğini, içinde yaĢadığı evreni, ısı ve ıĢığından faydalandığı
GüneĢ‟i, maddeyi, vücudunu
meydana getiren hücreyi
çözmüĢtür. Bilim olmasaydı bunların hiçbiri bilinmeyecekti.
Bazıları insanlığın doğanın sırlarına el atmaması gerektiğini
söyler. Eğer öyle olsaydı, insan yaĢamı çok zor ve kısa olurdu.
Tamamen bir merak sonucu olayların nedenini bulmaya
çalıĢan bilim adamları çalıĢmalarında bilginin imkanlarını
araĢtırırlar. Bir disiplin içinde çalıĢarak, önce bilginin
doğruluğundan Ģüphe eder, sonra onu ispat ederler. Bazıları
alıĢılmıĢ açıklamalara uymaz ve tamamen farklı izahatlarla
11
incelenir. Sonuçta, bir olayın bilimsel açıklaması ve onun
teorisi baĢarılı tarifler yapar ve her durumda neler olabileceğini
belirtir.
Hiçbir bilim adamı tek baĢına bir bilim konusunu
bulmamıĢtır. Birisi, daima daha öncekilerin fikir ve buluĢlarını
geliĢtirerek yeni teorilerin keĢfini yapmıĢtır. Çoğu zaman,
büyük buluĢlar bilim adamının konu üzerinde konsantre olması
ve olayı her detayı ile düĢünebilmesiyle ortaya çıkmıĢtır. Bazı
buluĢların uzun yıllar almasına karĢılık, bazıları Ģans eseri
birden keĢfedilmiĢtir. Birden keĢfedilen buluĢların arkasında
uzun düĢünme süreleri daima olmuĢtur. Gezegen hareketleri,
radyoaktivite, x-ıĢınları, antimadde gibi Ģans eseri birden
bulunan teorileri keĢfeden insanlar bu konularda büyük bilgi
sahibi Bilim adamlarıydılar.
Doğa yasalarını açıklayan çalıĢmalara teori adı verilir.
Bilimsel metotlar bir hipotez oluĢturmak için gözlemi de içine
alır. Hipotez henüz ispatı yapılmamıĢ bir açıklamadır.
Hipotezin test edilmesi için deneyler yapılır. Hipotez birçok
deneyle desteklenince de teori oluĢur. Çoğu üniversitelerde
yapılan bilim-sel araĢtırmaların bir kısmı da sanayide
gerçekleĢtirilmektedir.
Bilimde ölçme ve kaydetme çok önemlidir. Bir buluĢun
matematiksel ifadesi deneyle ispatlanır. Deney için de ölçme
makina ve cihazlarına ihtiyaç duyulur. Saat, kronometre, cetvel,
basınç ve hız cihazları, mikroskop, teleskop bunlardan
bazılarıdır. Modern bilimde kullanılan enstrümanlar, bir
parçacık hızlandırıcısındaki gibi kilometrelerce uzunlukta
olduğu gibi, laboratuarlardaki ufak cihazlar da olabilir.
Gözlenecek cisimler gözle görülemeyecek kadar küçük de
olabilir, diğer çok uzak galaksilerdeki bir cisim de olabilir. Çok
hassas gözlemlerde milyonlarca yılda bir saniye kadar sapma
yapan atomik saatler de kullanılabilir. Boyut, pozisyon, basınç,
12
sıcaklık, ses, ıĢık, renk, elektrik gibi olaylar için farklı ölçme
cihazları geliĢtirilmiĢtir.
Cihazların geliĢmesiyle bilim daha da ilerlemiĢtir. Bugünün
gözlem cihazlarının çoğuna bilgisayarlar, kapalı devre
televizyonlar bağlanmıĢtır. Birçok gözlemin analizi geliĢmiĢ
bilgisayarlarda yapılmaktadır. Çok hassas ağırlık ölçümleri
artık piezoelektrik prensibi ile gerçekleĢmektedir. Teleskop,
mikroskop, fotosel, spektroskop, radyasyon detektörü,
galvanometre, pH metre, kalorimetre bugünün binlerce geliĢmiĢ
test cihazlarından sadece birkaçıdır.
Ġnsanoğlunun son elli yıl içinde geliĢtirdiği en önemli üç
gözlem cihazı, dıĢ dünyaları gösteren radyo teleskoplar ile iç
dünyaları gösteren elektron mikroskopları ve parçacık
hızlandırıcılarıdır.
Radyo teleskoplar, metalden yapılmıĢ konkav bir çanak
Ģeklindedir. Uzak gök cisimlerinden gelen elektromanyetik
sinyaller ve radyo dalgaları, bir radyo spektrumu halinde
çanağın merkezindeki bir küçük antene yansıtılır. Cisimlerden
gelen radyo dalgaları o cisim hakkında bir çok bilgiyi verir.
Birbirine bağlı çanaklarla oluĢan dev radyo teleskoplarda daha
detaylı radyo resimleri elde edilir.
Elektron mikroskoplarında, görünür ıĢığın dalga uzunluğundan çok daha kısa dalga boylu elektron ıĢını kullanılır. Elektron
dalgasının uzunluğu elektronların momentumu ile ilgili olup,
momentum arttıkça daha kısa dalga boyu ve daha güçlü
mikroskop görüntüsü elde edilir. Bunun için mikroskoptaki
elektronların hızı yükseltilir. Elektron ıĢını mikroskobun diğer
ucundaki sıcak bir filament tarafından yaratılır ve 100.000
Voltluk güçlü pozitif yüklerle hızlandırılır. Optik mikroskoplardaki ayna yerine kullanılan elektrik akımı taĢıyan sargılar bir
elektromanyetik alan çıkararak elektron ıĢınının görüntüyü
13
fosfor kaplı bir cam plaka üzerinde oluĢmasını sağlar. Modern
elektron mikroskopları bir atom boyutunda görüntü verebilirler.
Dünya‟nın en büyük ve pahalı makinası olan parçacık
hızlandırıcıları, kilometrelerce
uzunluktaki lineer
veya
dairesel tüp ve etrafındaki elektromıknatıs sistemlerinden
meydana gelmiĢtir. Tüpün içinde mıknatıslarla hızlandırılan
parçacıklar ıĢık hızına yaklaĢınca belli bir hedef veya birbiri ile
çarpıĢtırılırlar. ÇarpıĢma sonucu parçalanan parçacığın içindeki
ondan daha küçük parçacıklar ortaya çıkar. Milyarlarca dolara
mal olan ve dünyanın belli yerlerinde bulunan bu makinalarda
en üst düzeyde bilimsel çalıĢmalar yapılmaktadır.
Bilim, insanoğlunun doğaya ve doğadaki olaylara duyduğu
merak ve sorularına aradığı cevaplardan ortaya çıkmıĢtır.
Bilimsel keĢifler de teknolojiyi meydana getirmiĢtir. Genelde,
bilim olayların „niçin‟ oluĢtuğunu, teknoloji de „nasıl‟ meydana
geldiklerini inceler. Bilim ve teknoloji de bir çok sanayi dalının
ortaya çıkmasına sebep olmuĢtur.
Bilim ve Matematik
Matematik bilimin en önemli bir parçasıdır ve evrensel bir
lisandır. Sembolleri her yerde aynıdır. Matematik bir tarafta
bilgiyi aktarır ve diğer tarafta operasyonun tamamlandığını
gösterir. Matematik denklemlerindeki her sembolün bir anlamı
vardır.
Logaritma, geometri, trigonometri, diferansiyel ve integral
hesaplar matematiğin bölümlerindendir. Hesaplamanın iki ana
dalı diferansiyel ve integral eĢitliklerdir. Diferansiyel hesap
esas olarak, bir değiĢkenin baĢka bir değiĢkene olan değiĢim
oranıdır. DeğiĢimin oranı fonksiyon olarak bilinir. Ġntegral
hesaplamalara diferansiyel hesap metotları dahil edilir ve bir
sonuç için bütün olaylar entegre duruma getirilir. Koordinat
14
geometri, X ve Y eksenleri üzerine konan sayılarla ifade edilir.
Trigonometri açılar, üçgenler ve Ģekillerle ilgilidir.
Matematik sayı saymakla baĢladı. Bundan 50.000 yıl önce
mağaralarda yaĢayan Neanderthal insanı parmaklarını
kullanarak sayı saydı. Ġlk geometrik Ģekilleri 25.000 yıl önce
Cro-Magnon adamı düz taĢlara çizdi. Günümüzden 5000 yıl
önce Mezopotamya‟da Sümerliler kilden yaptıkları taĢlara
matematiksel Ģekilleri iĢlediler. Daha sonra gelen Akadlılar,
Babilliler ve eski Mısırlılar bazı sembollerle hesaplar yaptı.
MÖ-585‟de Thales geometri ile uğraĢtı. MÖ-540‟da
Ptyhagoras aritmetik ve geometrik hesaplar yaptı. MÖ-300‟de
Euclid geometri ve aritmetiğin 13 ciltlik kitabı olan Elements’i
yazdı. Tarihte bir problemin çözümü ilk olarak Archimedes
tarafından yapıldı. Archimedes (MÖ 287-212) bir dairenin
alanını çıkaran hesaplamaları buldu. Aristotle, Apollonius,
Aristarchus, Ptolemy, Diophantus, Pappus gibi eski Yunanlılar
aritmetik, geometri, matematiksel astronomi, geometrik cebir,
sayılar teorisi, trigonometri, hacim ve alan hesaplarını
yarattılar.
MS-400‟de Çinliler Pi sayısını 3.1415927 olarak çıkardı.
Çinlilerin yanında Hindistanlılar matematikte büyük geliĢmeleri
gerçekleĢtirdi ve sıfır sayısını buldu. Daha sonra Araplar
kendilerinden önceki çalıĢmaları toparlayarak cebiri yarattılar.
Onların buluĢları 1202 yılında Ġtalyan Fibonacci tarafından
Avrupa‟ya taĢındı.
Avrupa‟da Rönasansın baĢlaması ile Viete, John Napier,
Henry Briggs, Galileo, Kepler, Cavalieri, Laplace, Rene
Descartes, Blaise Pascal gibi isimler matematikte çok önemli ve
yeni geliĢmeleri gerçekleĢtirdi. Daha sonraları, Leonhard Euler,
D‟Alembert, Carl Gauss, Cauchy, Bolyai, Lobachevsky, Galois,
Riemann, Hamilton, Cayley, Poincare ve Hilbert matematik ve
geometriye yeni anlayıĢlar ve teoriler getirdi.
15
Bir eğrinin minimum ve maksimum tanjantlarını veren
metotları bularak eğrinin sınırları içindeki alanı ilk hesaplayan
ve gerçekte diferansiyel hesabı keĢfeden Fransız Pierre de
Fermat (1601-1665) oldu. Bir matematikçi olan dahi Ġngiliz
Isaac Newton (1642-1727), 1666‟da bulduğu hesap
denklemlerini Principia adlı kitabında 1687‟de yayınladı. Bir
filozof olan Alman Wilhelm von Leibniz (1646-1716) ise aynı
hesaplama sistemlerini ondan bağımsız olarak 1684‟de
yayınladı. Ġki yüz yıl süren tartıĢmalarda, her iki bilim adamının
taraftarları hesapların bir diğerinden kopya edildiğini iddia
ettiler. Ġlk hesaplama yöntemlerinin bu iki kıymetli bilim
adamından hangisi tarafından bulunduğu hala bilinmemektedir.
Matematiksel prensibe göre bir miktarın sonucunu belirleme
operasyonunun keĢfi Ġngiliz matematikçi George Boole (18151864) tarafından yapıldı. Boole, sembolik lojik sistemini kurdu.
Böylece lojik matematiksel olarak düĢünüldü ve basit bir cebire
indirgendi. Boole, iki değerli cebiri geliĢtirerek dijital
bilgisayar iĢlemlerinin temellerini attı. Bulunan metotla bir
saniye içinde milyonlarca iĢlemin yapılması mümkün hale
geldi. Bu arada Fransız matematikçi Jean Baptiste Fourier
(1768-1830) analiz metotlarını yarattı. Ve geliĢmeler devam
etti.
GeliĢmiĢ matematiğin 17‟ci asırda bulunmasıyla bilimdeki
ilerlemeler çok hızlı olmuĢtur. Böylece fizik, kimya, kozmoloji
ve fizyoloji dallarında binlerce yeni buluĢ gerçekleĢtirilmiĢ,
teoriler ortaya atılmıĢ ve bunların matematiksel ispatları
yapılmıĢtır. BuluĢlar daha geliĢmiĢ gözlem cihazlarını yaratmıĢ,
onlar da daha yeni ve ileri buluĢları beraberinde getirmiĢtir. Bir
ağacın kökü yerine geçen matematik, bilimin geliĢmesindeki en
büyük etken olmuĢtur.
Bilimin bütün dallarında geliĢmelerin yanında düzeltmeler
de yapılmıĢtır. Aristotle‟nin cisimler üzerindeki fikirleri
16
1590‟larda Galileo tarafından, Galen‟in anatomik buluĢları
1543‟de Vesalius ve 1628‟de Harvey tarafından, Newton‟un
ıĢığın tabiatı ve evrensel gravitasyon yasaları 1916‟da Einstein
tarafından düzeltilmiĢti. Bilimde böyle sayısız örnek
bulunmaktadır. Sadece matematikte önemli bir düzeltme
olmamıĢtır. Matematikte sadece geliĢmeler yapılmıĢtır. MÖ300‟de Euclid‟in yarattığı teoremler bugün hala geçerli
bulunmaktadır.
Bilimin Dalları
Bilim en geniĢ anlamda iki sınıfa ayrılır: fiziksel bilimler ve
biyolojik bilimler. Bugün mevcut yüzlerce bilim dallarının
sınıflandırılmasındaki en büyük zorluk, her konunun kendi
baĢına bir bilim dalı olması veya bir diğer dalın bir branĢı
olması konusunda karar verme güçlüğüdür.
Fiziksel bilimler cansızlar veya biyolojik olmayan nesnelerle
ilgilidir. Fiziksel bilimlerin ana dalları fizik, kimya, gök
bilimleri, yer bilimleri ve doğa bilimleri olup, bunların her
birinin de kendi branĢları bulunmaktadır. Astronomi galaksi,
yıldız, kuasar, pulsar, karadelik gibi gök cisimlerini, evrenin
boyutlarını, yıldızların kimyasal yapılarını, radyasyonları, son
yüzyıl içinde geliĢtirilmiĢ optik ve radyo astronomi ile inceler.
Kozmoloji, astronomiye matematik ve teorik fiziğin tatbiki ile
evrenin oluĢumunu ve yapısını inceler. Fizik mekanik, hareket,
gravitasyon, sürtünme, ısı, optik, elektrik, manyetizma,
termodinamik, ıĢık ile baĢlamıĢ sonra relativite, atom fiziği,
kuantum teorisi, süper iletkenlik, enerji, nükleer reaksiyonlar
ile devam etmiĢtir. Kimya atom ve moleküller, radyoaktivite,
reaksiyonlar, bileĢim ve karıĢımları inceler. Yer bilimleri
kıtaların oluĢumu, yer kabuğu, dünyanın iç yapısı, atmosfer,
okyanuslar, volkanlar, depremleri içine alır.
17
Biyolojik bilimlerin konusu canlılardır. Bitki ve hayvanları
inceler. 18 ve 19‟cu yüzyıllarda bilim adamları bitkiler, hayvanlar, bunların orijinleri ve evrimleri, türlerin sınıflandırılması
gibi konularla uğraĢtılar. 20‟ci yüzyılın baĢlarından itibaren ise
konulara mikroskobik boyutlarda bakıldı. Moleküllerin
yapısının bulunması, kimyanın geliĢmesiyle canlıların kimyası
olan biyokimya ortaya çıktı. Hücre biyolojisi beraberinde,
molekül biyolojisini, biyofizik ve genetik dallarını getirdi.
1950‟lerden sonra hücre biyolojisindeki geliĢmeler çok hızlı
oldu ve bir hücre içindeki bütün organellerin fonksiyonları ve
çalıĢma mekanizması çözüldü. Bütün bu geliĢmeler klinik
tıbbın yüzlerce dalını ortaya çıkardı. Bazılarının tıbbı bir bilim
dalı olarak saymamalarına karĢılık, oradaki geliĢmelerin bilime
olan katkıları göz önüne alındığında biyolojik bilimlerin bir
bölümü olarak düĢünülmesi gerekir.
Bilimin BaĢlangıcı
Bilimin ilk önce Orta Doğuda baĢladığı, daha sonra Mısır‟a
oradan da Batıya geçtiği bilinmektedir. Dicle ve Fırat nehirlerinin arasında yer alan Mezopotamya‟da MÖ-3000 yıllarında
yaĢamıĢ Sümerliler bilimle uğraĢan ilk ve en eski insanlar
olmuĢlardır. Bilimin ilk kaĢifleri olan Sümerliler ve daha sonra
gelen Babilliler aritmetik kullanarak alan ve hacim hesapları
yapmıĢlardır. Eski Yunanlılar tarafından Dünya‟ya tanıtılan
geometri ve bir üçgenin alan hesabı, onlardan 2000 yıl önce
yaĢayan Sümerliler tarafından yapılmıĢtı. Sümerliler hesaplarını
düzgün taĢların üzerine tebeĢir ile yazıyorlardı.
Bilim daha sonra Nil nehri kenarında yaĢayan eski Mısır
uygarlığına geçti. Mısırlılar papirüs yaprağından yapılmıĢ
kağıtları kullandılar. Bunlardan bir kısmı günümüze kadar
gelebilmiĢtir. Bilinen en eski bilimsel doküman MÖ-1700
18
yılında yazılmıĢ, insanlar arasındaki buğday paylaĢımını
belirten ve aritmetik iĢlemlerini içeren bir papirüs sayfasıdır.
Eski Mısırlılar anatomi, tıp, diĢçilik ve ameliyat konularını
geliĢtirerek ölmüĢ bedenlerin mumyalanmasını öğrendiler.
Ayrıca inĢaat mühendisliğini geliĢtirerek dev piramitleri
yaptılar. Büyük piramidin yönünü kuzeye bir dereceden daha
küçük bir hassasiyetle oturtacak astronomi bilgisine sahip
oldular. Bir yılı 365 gün gösteren takvim yaptılar. Pi sayısını
3,1605 olarak hesaplayarak bunun bir dairenin çapı ve çevresi
arasındaki oran olduğunu anladılar. Bu yıllarda Avrupa‟da
herhangi bir bilimsel çalıĢma bulunmuyordu.
Astronomi bilimlerin en eskisidir. Ġnsanoğlu ilk bilimsel
düĢünmeye gökyüzüne bakarak baĢlamıĢtır. GüneĢ‟in doğuĢu,
batıĢı, Ay‟ın çeĢitli Ģekilleri, yıldızların hareketleri Dünya
üzerinde yaĢayan ilk insanların dikkatini çekmiĢtir. Bunlar, ilk
insanlar için daima birer bilmeceydi. Gökyüzü ilk insanlara asla
ulaĢılamayacak bir dam gibi gözüküyordu. Yıldızlar da bu dama
yapıĢtırılmıĢ birer Ģekil idi. Mezopotamyalılar, Mısırlılar ve
Çinliler yıldızları Ģekillendirerek onlara hayvanların isimlerini
verdiler. Uzaydaki bazı ıĢık olayları bu insanları korkuttu,
kuyruklu yıldızlar ise birer felaketin iĢareti olarak kabul edildi.
Daha sonra astronomi uzmanları çıktı ve GüneĢ, Ay ve
yıldızların hareketlerini değerlendirerek bunları zaman ölçüsü
olarak kullandılar. Dünya‟nın ilk takvimi Ay‟ın çeĢitli Ģekilleri
üzerine kuruldu. Mısırlılar Sirrus yıldızının güneĢin
doğuĢundan biraz önce görülmesi ile Nil nehrinin her yıl
taĢmasının aynı zamana rast geldiğini anladılar.
Filozof ve gökbilimci Miletli Thales (MÖ 624-545) eski
Yunan biliminin kurucusudur. Thales‟in gençliğinde Mısır‟ı
ziyaret ettiği ve orada astronomi ve geometri dersleri aldığı
bilinmektedir. Thales Manisa‟da bulduğu bir taĢın ufak demir
parçalarını çektiğini keĢfetti ve bu olaya Manisa‟nın eski
19
isminden gelen manyetizma adını verdi. Öğrencisi
Anaximander (MÖ 611-546) göğün kutup yıldızı etrafında
döndüğünü, görülen uzayın bir kürenin yarısı olduğunu,
Dünya‟nın da bu kürenin ortasında yer aldığını söyledi. Bu
sıralarda Dünya‟nın düz bir disk Ģeklinde olduğuna
inanılıyordu. MÖ 580-500 yılları arasında yaĢayan Pythagoras
geometri ve aritmetikte önemli buluĢlar yaptı, fakat
düĢüncelerine mistisizm, sihir ve dini karıĢtırdı. Pythagoras
Dünya‟nın bir küre Ģeklinde olduğunu söyleyerek, Dünya, Ay
ve gezegenlerin hareketlerine matematiksel bir yaklaĢım getirdi.
Dünya‟nın Ģeklinin bir küre olduğunu ve her Ģeyin onun
merkezine doğru çekildiğini MÖ-350 yılında Aristotle
delilleriyle gösterdi.
Democrittus (MÖ 460-370) maddenin atomos denilen çok
küçük parçacıklardan meydana geldiğini söyleyerek 2300 yıl
sonra ispat edilecek olan modern atomik teorinin temelini atmıĢ
oldu. Aristotle (MÖ 384-322) biyoloji ve fizyoloji konularında
çalıĢtı. Herakleides Dünya‟nın ekseni etrafında döndüğünü
iddia etti. Eratosthenes (MÖ 270-190) GüneĢ ıĢığı gölgesinin
verdiği açıları kullanarak Dünya‟nın çevresini 40.000 km ve
çapını da 12.800 km olarak hesapladı. Hipparchus Dünya ile Ay
arasındaki uzaklığı bugünkü değere çok yakın hassasiyette
ölçtü.
Eski Yunanlı bilim adamlarının en büyüğü Archimedes (MÖ
287-212) idi. Archimedes gerçek matematiği baĢlattı ve
problemleri çözdü. Levye prensibi, hacim, ağırlık, yoğunluk
konularında çalıĢarak mekanik ve hidrostatik bilimlerinin
temellerini attı. Vida sistemi, aynalar, kasnak tertibatını icat
etti. Ptolemy (90-170) Dünya‟nın uzayın merkezinde yer
aldığını, bir küre olduğunu, yıldızların bu kürenin içinde
kalarak Dünya‟nın etrafında döndüklerini söyledi. Doğru
olmasa da Ptolemy‟nin fikirlerine 1400 yıl boyunca inanıldı.
20
Roma imparatorluğu zamanında ve ondan sonraki 1000 yıl
içinde Hıristiyan ülkelerinde hiç bir önemli bilimsel olay
olmadı. Avrupa‟nın karanlık dönemi olarak adlandırılan bu süre
içinde Araplar kendi çabalarıyla bilimde önemli geliĢmeleri
gerçekleĢtirdiler. 8 ve 9‟cu yüzyıllarda tıp ve kimyayı
ilerlettiler. Al-Khwarizmi 825‟de aritmetiği kurdu. Ġbni-Sina
(980-1037) astronomik tablolar, tıp ansiklopedilerini yaparak
matematik ve doğa bilimlerinde önemli çalıĢmaları
gerçekleĢtirdi.
Eski zamanların en büyük bilim merkezi MÖ-300 yıllarında
Nil deltasındaki Ġskenderiye‟de kurulan kütüphane idi. Bu
kütüphane Dünya‟nın yedi harikasından biriydi ve 600 yıldan
fazla yaĢadı. Astronomi, matematik, edebiyat ve tıp bölümleri
vardı ve içinde papirüs ruloları halinde yarım milyondan fazla
el yazması bilimsel kitap bulunuyordu. Eski zamanların en
büyük bu bilim merkezi önce Romalılarca, sonraki yıllarda da
fanatik Hıristiyanlarca tahrip edilerek yakıldı. Bu olay insanlık
tarihinin en büyük kayıplarından biri ve Hıristiyan dünyasının
bir yüz karası olarak kabul edilir.
Bilimin GeliĢmesi
9‟cu yüzyıldan sonraki 500 yıl boyunca bilimde duraklama
devri yaĢandı. Bu süre içinde önemli bir bilimsel çalıĢma ortaya
çıkmadı. 15‟ci yüzyılda her Ģey tekrar baĢladı. ÇalıĢmalara
gözlemler, deneyler, hipotez ve teoriler girdi. Ġtalyan Leonardo
da Vinci (1452-1519) kendinden sonra gelen bilim adamlarına
güzel bir örnek oldu. Vinci bir ressam, mühendis ve bilim
adamıydı ve bir hidrodinamik ve optik uzmanıydı. Ay‟ın
GüneĢ‟in ıĢığını yansıttığını anladı ve GüneĢ‟in yerinde sabit
durduğuna inandı. Birçok makina dizayn etti, uçmanın
prensibini bularak, uçak, helikopter, paraĢütü tanıttı.
21
Polonyalı Nicholaus Copernicus (1473-1543) GüneĢ‟in
yerinde durduğunu, Dünya ve diğer gezegenlerin onun
etrafındaki yörüngelerde döndüklerini ciddi olarak açıklayan ilk
insan oldu. Bu, Ptolemy‟den 1300 yıl sonra söylenmiĢ ilk doğru
ifade idi. Danimarkalı Tycho Brahe (1546-1601) kendi yaptığı
gözlemevinde yıldız ve gezegenlerin pozisyonlarının hassas
ölçümlerini yaptı. Gökyüzünün haritasını çıkardı. Asistanı
Johannes Kepler (1571-1630) Brahe‟nin bıraktığı notlardan
faydalanarak gezegenlerin yörüngelerinin birer elips Ģeklinde
olduklarını çıkararak gezegenler yasasını kurdu. Copernicus‟un
teorisi ve Kepler‟in hesaplarıyla, gezegenlerin GüneĢ etrafında
birer eliptik yörüngelerde döndükleri nihayet ispat edilmiĢ oldu.
Fizik bilimini insanlığın dikkatine sunan ilk insan ise,
Ġtalyan gök bilimci, matematikçi ve fizikçi Galilei Galileo
(1564-1642) oldu. Galileo, ilk bilimsel teleskopu imal ederek,
Ay‟ın yüzündeki kraterleri, Jüpiter‟in uydularını ve
Samanyolu‟nun dönüĢünü gözledi. Bu, tarihteki ilk bilimsel
gözlem olayı idi. Fikirlerinden dolayı kilise tarafından evinde
hapsedilen Galileo‟nun en önemli çalıĢması dinamik
üzerindeydi. Ağır ve hafif iki cismin aynı hızda yere
düĢtüklerini, cisimlerin düĢme hızlarının ivmenin bir
fonksiyonu olduğunu, hareket eden cisimlerin hareketlerinin
dıĢarıdan gelebilecek bir engele kadar devam edeceğini
gösterdi. Bu arada, GüneĢ‟in ve Dünya‟nın kendi çevreleri
etrafında döndüklerini belirtti. 1665‟de yine Ġtalyan Cassini
(1625-1712) Mars‟ın her 24.5 saatte bir, Jüpiter‟in de 10 saatte
bir kendi çevrelerinde döndüklerini ispat etti. Bu sıralarda
Ġngiltere‟de yaĢayan William Harvey (1578-1657) damarlardaki
kanın devri daim halinde sürekli dolaĢtığını göstererek
kendinden önceki inanıĢları değiĢtirdi. Harvey modern tıp
bilimini kurdu.
22
Ve, 1642 yılında Newton doğdu. Ġngiliz fizik ve matematikçi
Isaac Newton (1642-1727) bilim tarihinin gelmiĢ geçmiĢ en
büyük birkaç isminden biridir. Newton, ağaçtan elmayı düĢüren
kuvvetle, Ay‟ı Dünya etrafında tutanın aynı kuvvet olduğunu
anlayan ilk insandı. Gravitasyonu keĢfetti, ıĢık bilimini kurdu,
optik ve hareket yasalarını buldu. Diferansiyel ve integral
hesaplama metotlarını
bularak bilime matematiği soktu.
Teorilerin matematiksel ispat yollarını yarattı. 1687‟de bütün
zamanların en mükemmel bilimsel eseri olan The Principia adlı
kitabını yayınladı. Evrendeki her cismin birbirini çektiğini ispat
eden Newton 1905 yılına kadar sürecek olan klasik fiziği
yarattı. Newton farklı tip bir teleskop imal etti. Teleskopunda,
yıldızların ıĢınlarını toplayarak daha temiz bir görüntü veren
eğri yüzlü ayna kullandı. Bugünün optik teleskoplarının sistemi
budur.
Newton‟dan sonra bilim hızlandı, teoriler kuruldu,
matematik ve fizik geliĢtirildi. Matematiğin iĢin içine
girmesiyle bilim roket hızı ile geliĢmeye baĢladı.
1675‟de Danimarkalı Christensen Roemer (1644-1710)
ıĢığın hızını ölçtü, 1678‟de yine Danimarkalı Christian
Huygens (1629-1695) ıĢığın dalga teorisini kurdu. 1770‟de
Fransız Laurent Lavoisier (1743-1794) termokimyayı baĢlattı.
1781‟de Alman William Herschell (1738-1822) 124 cm‟lik
aynalı teleskopuyla Uranüs‟ü keĢfetti. Bu uzak mesafedeki
keĢfedilen ilk gezegendi. Yakındakiler ise binlerce yıldan beri
zaten biliniyordu. 1783‟de içinde bir insan bulunan ilk balon
uçuruldu.
1800 yılında Ġtalyan Giuseppe Volta (1745-1827) bir pil
yaparak ilk elektrik akımını üretti. Manyetizma binlerce yıldır
zaten biliniyordu, fakat elektrikle olan bağlantısı hakkında hiç
bir fikir yoktu. Danimarkalı Hans Oersted (1777-1851)
sonraları birçok buluĢa neden olacak olan, elektrik akımının bir
23
manyetik alan ürettiğini keĢfetti. Kendi kendini yetiĢtiren
Ġngiliz dahi Michael Faraday (1791-1867) 1830‟da mıknatıstan
elektrik akımı elde etti, dinamoyu buldu ve klasik alan teorisini
yarattı. 1833‟de Ġngiliz Charles Babbage (1792-1871) ilk delikli
kartlı bilgisayarı imal etti ve Lady Ada bu bilgisayar için ilk
programı yazdı.
1859‟da Ġngiliz Charles Darwin (1809-1882) canlı türlerini
yirmi yıl süren incelemesinden sonra kendisinden çok önceleri
ortaya atılan evrim teorisinin kitabını yazdı. Türlerin orijinleri
ve evrimleriyle ilgili teorisi kilisenin büyük tepkisini aldı.
1864‟de Ġskoçyalı fizikçi James Clark Maxwell (1831-1879)
manyetik ve elektrik kuvvetleri birleĢtirerek elektromanyetik
kuvvetin denklemlerini çıkardı. Böylece elektrik dalgalarının
ıĢık hızı ile yol aldığı ve ıĢığın bir elektromanyetik dalga
olduğu anlaĢılmıĢ oldu. 1888‟de Alman Heinrich Hertz (18571894) radyo dalgalarını keĢfetti ve bunların ıĢık hızı ile
gittiklerini ispat etti. Artık elektrik ve manyetizma çözülmüĢtü.
Bu arada, kimya ve fizyolojideki geliĢmeler devam
ediyordu. 1839‟da Alman Theodor Schwann (1810-1882) hücre
teorisini, Fransız Louis Pasteur (1822-1895) üç boyutlu
kimyayı, Rus Ivanovich Mendelayev (1834-1907) elementlerin
periyodik tablosunu, Fransız Henry Becquerel (1852-1908)
radyo- aktiviteyi buldular. 1897‟de Ġngiliz Joseph Thomson
(1856-1940) elektronu keĢfetti ve 1900‟ün ilk günü, Alman
Max Planck (1858-1947) yayınladığı bir makalesiyle kuantum
teorisinin temelini attı.
Ve, Newton‟dan sonra ikinci sihirli yıla gelindi. Yetersiz
bulunduğu için üniversiteye öğrenci olarak kabul edilmeyen
Alman Albert Einstein (1879-1955) bir memur olarak çalıĢtığı
patent bürosundaki masasında 1905 yılında özel relativite
teorisini yayınladı. Tarihin en büyük bilim adamlarının baĢında
gelen Einstein böylece Newton‟dan beri kullanılan klasik fiziği
24
yıktı ve yepyeni bir modern fiziği baĢlattı. Dünya boyutlarında
geçerli olan Newton fiziği yerini evren boyutlarında geçerli
Einstein fiziğine bıraktı.
Einstein, o zamana kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen
olayları, boyutların ve zamanın mutlak olmadığını, bir cismin
boyutunun ve zamanın gözlemciye göre relatif olduğunu, ıĢığın
daima aynı hızla yol aldığını, hız arttıkça kütlenin arttığını ve
zamanın yavaĢladığını, hiç bir Ģeyin ıĢık hızına
ulaĢamayacağını, enerjinin kütleye eĢit olduğunu ispat etti.
Bundan on yıl sonra yayınladığı genel relativite teorisinde de,
gravitasyonun Newton‟un belirttiği gibi cisimler arasındaki bir
kuvvet olmadığını, ağır cisimlerin etrafındaki uzayın çöktüğünü
ve hafif cisimlerin bu çukura doğru çekilmeleriyle çekim
kuvvetinin oluĢtuğunu gösterdi. BuluĢları bilimde yeni bir devir
açtı.
Yeni Zelandalı Ernest Rutherford (1871-1937) 1911‟de bir
atomun iç yapısını keĢfederek nükleer fiziği baĢlattı. 1923‟de
Amerikalı Edwin Hubble (1889-1953) Andromeda galaksisini
keĢfederek, evrenin geniĢlemekte olduğunu gösterdi. 1920‟lerde
Max Planck ve Albert Einstein‟ın baĢlattığı kuantum fiziği
geliĢtirildi. Böylece bir atomun içindeki dünyalar anlaĢılmıĢ
oldu. 1937‟de ilk radyo teleskop imal edildi ve geliĢmiĢ bir
uygarlığın en belirgin tanımı olan radyo astronomi bilimi
baĢladı. 1942 yılında Amerika çölünde ilk atom bombası
patlatılarak nükleer reaksiyon elde edilmiĢ oldu. Bundan
sonraki yıllarda bilim adamları, son derece geliĢtirilmiĢ makina
ve cihazlarla, atoma, hücreye ve evrenin derinliklerindeki
olaylara el attılar. Kuarklar, leptonlar, mesonlar, DNA, RNA,
pulsarlar, kuasarlar ve kara delikler keĢfedildi.
1960‟da ilk insan uzaya çıktı. 1969‟da da Ay‟a ayak basıldı.
GüneĢ sistemi içindeki diğer gezegenlerde bizler için uygun bir
yaĢam Ģartı bulunmadığı anlaĢıldı. Uzaktaki yıldızların
25
etrafında bulunan gezegenleri araĢtırmak üzere uzay gemileri
fırlatıldı. Evrenimizdeki her Ģeyin 15 milyar yıl önce meydana
gelmiĢ bir Büyük Patlama ile oluĢtuğu ispat edildi.
Galaksimizin merkezinde yer alan dev bir karadeliğin varlığı
tespit edildi.
ġu anda, insanoğlu, bundan 2500 yıl önce yine evreni ve
atomu düĢünebilen fakat ispatını yapamayan insanın çok
ilerisindedir. Artık, geliĢmiĢ matematiğe, relativite teorisine ve
kuantum mekaniğine sahibiz. Teorilerin yardımıyla, evreni ve
içindeki yasaları ve sistemin çalıĢma mekanizmasını kolaylıkla
anlayabilmekteyiz. RNA‟nın bir hücre çekirdeği içindeki
DNA‟dan aldığı bilgiyi hücre içinde yer alan organellere nasıl
aktardığı, bir atom çekirdeği içindeki dört yüzden fazla ve
ondan çok daha küçük parçacıkların aralarındaki alıĢ veriĢ,
Büyük Patlamanın birinci saniyesinin trilyon kere trilyon kere
trilyon kere milyarda birinde maddenin oluĢum senaryosu artık
bilinmektedir.
Ġnsanoğlu Ģimdi, maddenin en temel parçacığı olan bir
kuark‟ın içinde nelerin bulunduğunu, bir DNA‟nın o bilgiyi
nasıl ürettiğini, bir karadelikde zamanın durduğu o tekillik
noktasının arkasında neyin yer aldığını ve Büyük Patlama‟dan
önce nelerin mevcut olduğunu anlamaya çalıĢmaktadır.
Bilim adamları Ģu anda, daha iĢin baĢında mı olduklarını,
yoksa her Ģeyin keĢfedilmiĢ olup yolun sonuna mı ulaĢtıklarını
tartıĢmaktadır.
26
27
Bilimin Dalları Ve Konuları
Bilimin yüzlerce dalı bulunmaktadır. Bir sıralama yapmak
gerektiği takdirde, her Ģeyin ona dayandığı matematiği en baĢa
koymak gerekir. AĢağıda, yaklaĢık 250 farklı bilim dalının
grupları, sıralanması, orijinal Ġngilizce ve Latin ifadeleriyle
birlikte belirtilmektedir.
Her Ģeyin arkasında matematik bulunur. Matematik bir
ağacın kökü gibidir. Ağacın gövdesi fizik, kimya ve biyoloji
olup, dalları ve yaprakları ise bu üç ana bilimden türeyen
yüzlerce değiĢik bilim konularıdır. Her bir bilim konusunun
birbirleriyle dolaylı, dolaysız ilgisi olsa da, her biri ayrı ve
değiĢik fiziksel, kimyasal ve biyolojik konularla ilgilenir.
Matematik (mathematics), cebir (algebra), geometri
(geometry), trigonometri (trigonometry), logaritma (logarithm),
analiz (analysis), hesaplama (calculus), entegral (integrals),
diferansiyel (differential), aritmetik (arithmetic), topoloji
(topology), ihtimaller (probability), fraktal (fractals), vektörler
(vectors), geometrik cebir (geometric algebra), lojik cebiri
(algebra of logic) gibi konuları kapsar. Matematiğin büyük ve
önemli bir kısmını teĢkil eden geometri ise izdüĢüm (projective)
geometri, diferansiyel (differential) geometri, koordinat
(coordinate) geometri, analitik (analytical) geometri,
tanımlamalı (descriptive) geometri, Kartezyen (Cartesian)
geometri, sentetik (synthetic) geometri, temel (elemantary)
geometri, cebirsel (algebraic) geometri, N-boyutlu (Ndimensional) geometri, Öklid (Euclidian) geometrisi, Öklid
karĢıtı (non-Euclidian) geometri, Gauss (Gaussian) geometrisi,
28
Riemann (Riemannian) geometrisi gibi muhtelif farklı Ģekilleri
ihtiva eder. Matematik ayrıca, teorik matematik (pure
mathematics) ve uygulamalı matematik (applied mathematics)
diye, gayeleri itibariyle, kısımlara da ayrılabilir.
Fizik ile kimya birleĢerek Fiziksel Bilimleri (Physical
Sciences) meydana getirir. Fiziksel Bilimler cansızlarla
ilgilenir. Bu ana bilim dalı doğadaki cansız cisim ve nesnelerin
oluĢumlarını, yapılarını, özelliklerini, evrimlerini ve
birbirleriyle olan etkileĢimlerini inceler. YaĢayan canlılar bu
bölüme girmez. Fiziksel Bilimleri altı ana bölüme ayırabiliriz:
fizik, kimya, uzay bilimleri, yer bilimleri, doğa bilimleri ve
diğerleri. Bunlardan fizik, klasik fizik ve modern fizik olmak
üzere iki bölüme ayrılabilir.
Biyolojik Bilimlerin (Biological Sciences) konusu
canlılardır. Atomlar, elementler, gök cisimleri, dünyadaki doğa
olayları, felsefe ve bilgisayar gibi konular bu bölüme girmez.
Bu bölüm canlıları, yapılarını ve özelliklerini inceler.
Biyolojik Bilimleri, canlılar biyolojisi (insan, hayvan ve
bitki), hayvanlar biyolojisi (insan ve hayvan), bitkiler biyolojisi
(bitkiler), moleküler biyoloji (hücre ve moleküller), klinik
biyolojisi ve tarih öncesine ait biyoloji diye bölümlere
ayırabiliriz.
ġimdi, Fiziksel ve Biyolojik Bilimleri meydana getiren
bölümleri ve onların dallarını, hangi konularla uğraĢtıklarını
inceleyelim.
Fiziksel Bilimler
Fizik (Physics) : cisimlerin özelliklerini, yapı ve davranıĢlarını, ısı, enerji, hız, kütle, ıĢık, elektrik, manyetik,
29
mekanik ve atomsal açıdan inceleyen ana bilim dalıdır.
Bölümleri:
Klasik Fizik (Classical Physics) : kuantum teorisi ve
relativitenin
keĢfedilmesinden
önce
kullanılan,
gözlemlene-bilir olaylar ve ıĢık hızından küçük hızları
ihtiva eden fiziktir. Bölümleri :
AkıĢkanlar mekaniği (fluid mechanics) : sıvı maddelerin
kuvvet etkilerini inceler.
Akustik (acoustics) : sesin özelliklerini inceler.
Deneysel fizik (experimental physics) : teorilerin,
yasaların doğruluğunu göstermek için deneyler yapar.
Dinamik (dynamics) : cisimlerin hareket özelliklerini inceler.
Elektrik (electricity) : elektronların iletkenler içindeki
kütle-sel hareketlerini inceler.
Kromatoloji (chromatology) : renkleri inceler.
Manyetizma (magnetism) : elektronlar tarafından üretilen
alan ve kuvvetleri inceler.
Mekanik (mechanics) : kuvvet ve hareketlerin cisimler
üzerindeki etkilerini inceler.
Optik (optics) : ıĢıkla ilgili fiziksel ve fizyolojik bütün
olayları inceler.
Statik (statics) : duran cisimler üzerine gelen kuvvetleri
inceler.
Termodinamik (thermodynamics) : ısı ve iĢ arasındaki
iliĢkileri ve ısı transferlerini inceler.
Termoloji (thermology) : ısıyı inceler
Vakum fiziği (vacuum physics) : hava veya bir gazdan
yoksun ortamların fiziksel özelliklerini inceler.
Modern Fizik (Modern Physics) : kuantum teorisi ve
relativitenin 1900‟lerin baĢında bulunmasından sonra
30
kullanılan, atomik boyutlardaki nesneleri içine alan ve ıĢık
hızını öngören fiziktir. Bölümleri:
Atom fiziği (atomic physics) : bir atomun parçalarını
inceler.
Elektronik (electronics) : elektronların iletkenlik,
depolama ve bilgi iletme özelliklerini inceler.
Katılar fiziği (solid-state physics) : katı malzemeleri ve
içlerindeki elektrik yüklerinin hareketlerini inceler.
Kuantum mekaniği (quantum mechanics) : çok küçük
enerji seviyesindeki maddenin davranıĢlarını açıklayan
teoridir.
Matematiksel fizik (mathematical physics) : fiziksel
olayları matematiksel olarak inceler.
Nükleer fizik (nuclear physics) : atom çekirdeğinin
yapısını ve özelliklerini inceler.
Parçacık fiziği (particle physics) : atomun temel
parçacıkla-rını inceler.
Plazma fiziği (plasma physics) : atom çekirdekleri ile
elektronları birleĢmiĢ durumda, yüksek sıcaklıklardaki
gazları inceler.
Radyoaktivite (radioactivity) : atom çekirdeğinin
bozunma-sını inceler.
Relativite (relativity) : hareketin uzay-zaman içindeki bir
gözlemciye göre relatif olduğunun ve kütle-enerji
eĢitliğinin matematiksel açıklamasıdır.
Spektroskopi (spectroscopy) : spektrum çizgilerinin
analizi-ni yapar.
Steroloji (stereology) : genelde iki boyutlu görülen üç
boyutlu cisimlerin özelliklerini inceler.
Teorik fizik (theoretical physics) : fiziksel olayları fiziksel
olarak inceler.
31
Kimya (Chemistry) : malzemelerin esas kompozisyonlarını
inceleyen ana bilim dalıdır. Bölümleri:
Aktinoloji (actinology) : ıĢığın kimyasal etkilerini inceler.
Analitik kimya (analytical chemistry) : elementlerin
kimyasal kompozisyonlarını inceler.
Astrokimya (astronomical chemistry) : yıldızların kimyasal
özelliklerini inceler.
Biyokimya (biochemistry) : canlı organizmaların kimyasını
inceler.
Elektrokimya (electrochemistry) : kimyasal bileĢiklerin
elek-triksel özelliklerini inceler.
Endüstriyel kimya (industrial chemistry) : sanayi türü
kimyasal maddeleri inceler.
Eriyik kimyası (solution chemistry) : karıĢımları gevĢetme
ve ayırma özelliklerini inceler.
Fizikokimya (physical chemistry) : fiziksel özellikleri
kimyasal terkiplerine bağlı malzemeleri inceler.
Fiziksel organik kimya (physical organic chemistry) :
karbon ihtiva eden kimyasal maddelerin fiziksel
özelliklerini inceler.
Fizyolojik kimya (physiological chemistry) : klinik kimyasını inceler.
Ġnorganik kimya (inorganic chemistry) : canlı olmayanlarla
ilgili moleküllere ait, karbon olmayan bileĢimleri inceler.
Kolloid kimya (colloid chemistry) : bazı ortamlarda
ayrıĢan malzemeleri inceler.
Kristal kimyası (crystal chemistry) : kristallerin kimyasal
özelliklerini inceler.
Kryojenik kimyası (cryogenics chemistry) : son derece
soğuğu ve malzemelerin çok düĢük sıcaklıklardaki özelliklerini inceler.
32
Kryojenoloji (cryogenology) : sıcaklıkları azaltmak için
kullanılan maddeleri inceler.
Kuantitatif kimya (quantitative chemistry) : bir bileĢimi
meydana getiren malzemelerin miktar ve oranlarını inceler.
Nükleer kimya (nuclear chemistry) : atom çekirdeğinin
kimyasal özelliklerini inceler.
Organik kimya (organic chemistry) : karbon içeren
bileĢimleri inceler.
Polimer kimyası (polymer chemistry) : çok küçük moleküllerin oluĢturduğu bileĢikleri inceler.
Radyo kimyası (radiochemistry) : radyoaktif malzemeleri
inceler.
Sentetik kimya (synthetic chemistry) : elementlerden veya
basit maddelerden bir kimyasal bileĢimin oluĢumunu
inceler.
Stereo kimyası (stereo chemistry) : moleküllerin üç
boyutlu bağlanma Ģekillerini inceler.
Teorik kimya (theoretical chemistry) : kimyasal olayları
teorik olarak inceler.
Tıp kimyası (medical chemistry) : fizyoloji ve tıp ile ilgili
kimya dalıdır.
Yapısal kimya (structural chemistry) : moleküllerin
yapılarını inceler.
Yüzey kimyası (surface chemistry) : katıların atom dıĢ
yörüngeleriyle, katıların yüzeyine gelen sıvı veya gazların
molekülleri arasındaki reaksiyonları inceler.
Uzay Bilimleri (Space Sciences) : evrendeki cisimlerle ilgili
bilim dalı olup, bölümleri Ģunlardır:
Astrofizik (astrophysics) : gök cisimlerinin yapılarını,
evrimlerini, fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceler.
Astronomi (astronomy) : uzayı ve gök cisimlerini
gözlemsel olarak inceler.
33
Kozmoloji (cosmology) : evrenin baĢlangıcını, evrimini ve
yapısını inceler.
Radyo astronomi (radioastronomy) : uzayı radyo dalgaları
ile inceler.
Yer Bilimleri (Earth Sciences) : dünyanın iç yapısını,
yeryüzünü ve üzerindeki olayları inceleyen ana bilim dalı
olup, bölümleri Ģunlardır:
Coğrafya (geography) : yeryüzünün bugünkü Ģeklini ve
durumunu inceler.
Deniz jeolojisi (marine geology) : deniz ve okyanusların
alt yapısını inceler.
Gezegensel jeoloji (planetary geology) : gezegenler arası
jeolojik konuları inceler.
Hidrografi (hydrography) : yeryüzü üzerindeki suları inceler.
Jeofizik (geophysics) : yeryüzünün ve atmosferin fiziksel
özelliklerini inceler.
Jeokimya (geochemistry) : yeryüzü kabuğundaki
elementleri ve kimyasal değiĢikliklerini inceler.
Jeoloji (geology) : yeryüzünün yapısını ve fiziksel tarihini
inceler.
Jeomorfoloji (geomorphology) : yeryüzünün Ģeklini
inceler.
Klimatoloji (climatology) : yeryüzündeki iklim
değiĢiklikle-rini inceler.
Kristallografi (crystallography) : maddenin kristal yapısını
inceler.
Metallurji (metallurgy) : yeryüzündeki metalleri inceler.
Meteoroloji (meteorology) : atmosferi ve içindeki hava
hareketlerini inceler.
Mineraloji (mineralogy) : yeryüzündeki mineralleri
inceler.
34
Okyanus bilimi (oceanography) : yeryüzü üzerindeki okyanusları inceler.
Petrol jeolojisi (fuel geology) : yeryüzü kabuğunu
meydana getiren elementleri ve kimyasal değiĢikliklerini
inceler.
Sismoloji (seismology) : yeryüzündeki deprem olaylarını
inceler.
X-ıĢını
kristallografisi (X-ray crystallography) :
malzemelerin kristal yapılarını X-ıĢınları ile inceler.
Yapısal jeoloji (structural geology) : jeolojik yapıları
inceler
Doğa Bilimleri (Nature Sciences) : doğayı ve doğadaki
olayları felsefik ve psikolojik açıdan inceleyen ana bilim
dalıdır. Bölümleri Ģunlardır:
Doğa felsefesi (natural philosophy) : doğayı bir bütün
olarak felsefik açıdan inceler.
Ekoloji (ecology) : ortam ve organizmaların yaĢam tarihini
inceler.
Evrim (evolution) : canlıların geçirdikleri evrimi inceler.
Felsefe (philosophy) : bir canlı vücudun fonksiyonlarını
felsefik olarak inceler.
Fenoloji (phenology) : iklimlerin yaĢam ve canlılar
üzerindeki etkilerini inceler.
Fenomenoloji (phenomenology) : fenomenleri inceler.
Fisiyonomi (physionomy) : doğa yasalarını inceler.
Sosyoloji (sociology) : doğadaki sosyal iliĢki ve olayları
inceler.
Diğerleri (Others) : yukarıdaki bölümlerin dıĢında
sayılabilecek diğer fiziksel bilim dalları da mevcut olup,
Ģöyle sıralanabilirler:
35
Bilgi bilimi (information science) : bilginin anlamını
inceler.
Bilgisayar bilimi (computer science) : bilgisayarların
fonksiyonlarını inceler.
BuluĢ (invention) : fiziksel ve biyolojik olayların buluĢ ve
icatları ile ilgili bilim dalıdır.
Fotoğraf bilimi (photography science) : ıĢık ve enerji ile
ilgili görüntüleri inceler.
Holografi (holography) : lazer ıĢını ile üç boyutlu
görüntüleri inceler.
KeĢif (exploration) : olayların, yerlerin bulunması ve keĢfi
ile ilgili çalıĢmalar yapan bilim dalıdır.
Komünikasyon (communication) : haberleĢme ve iletiĢim
tekniklerini inceler.
Metroloji (metrology) : ölçümlere ait bilim dalıdır.
Metodoloji (methodology) : araĢtırma ve çalıĢma
prosedürünün prensiplerini inceler.
Mühendislik (engineering) : makina, cihaz ve yapıların
dizayn, hesap ve imalatları ile uğraĢan bilim dalıdır.
Teknoloji (technology) : bir tekniğin tamamını bilimsel
olarak inceler.
Biyolojik Bilimler
Canlılar Biyolojisi (Living Things Biology) : hayvan ve
bitkileri içine alan bu biyoloji ana dalının bölümleri
Ģunlardır:
Aerobiyoloji (aerobiology) : canlı organizmalara oksijen
temini ile ilgilenen biyoloji dalıdır.
Anatomi (anatomy) : bir canlı vücudun yapısının bütün
bölümlerini inceler.
36
Biyofizik (biophysics) : canlıların yapılarını ve biyolojik
iĢlemlerini fiziksel olarak inceler
Biyokimya (biochemistry) : canlı organizmaların kimyasal
özelliklerini inceler.
Biyoloji (biology) : bütün canlıları her bakımdan inceler.
Biyometri (biometry) : biyoloji, tıp ve tarımda istatistiksel
aplikasyonları inceler.
Biyonomi (bionomy) : yaĢam yasaları ile ilgili bilgileri
toplar.
Bromatoloji (bromatology) : canlıların yiyecek ve
dietlerini inceler.
Deniz biyolojisi (marine biology) : deniz dibi canlı
organiz-maları inceler.
Ekoloji (ecology) : bitki ve hayvanlar arasındaki iliĢkileri
inceler.
Fizyoloji (physiology) : canlı bir vücudun fonksiyonlarını
inceler.
Fizyolojik psikoloji (physiological psychology) : canlı
organizmaların fiziksel ve kimyasal özelliklerini fizyolojik
olarak inceler.
Ġmmünoloji (immunology) : canlıların bağıĢıklık
sistemlerini inceler.
Ġstatistik (statistics) : ihtimaller teorisiyle yaĢam
problemlerini inceler.
Jeobiyoloji (geobiology) : gezegenlerdeki canlı yaĢamın
biyolojisini inceler.
Morfoloji (morphology) : organizmaların Ģekil ve
yapılarını inceler.
Parazitoloji (parasitology) : hayvan ve bitki parazitlerinin
davranıĢlarını inceler.
Taksonomi (taxonomy) : bitki ve hayvan türlerini ve
sınıflandırılmalarını inceler.
37
Toksinoloji (toxinology) : bitki ve hayvanların ürettiği
toksinleri inceler.
Hayvanlar Biyolojisi (Animal Biology) : sadece hayvan
türlerini ve insanı içine alan ana bilim dalı olup, bölümleri
Ģunlardır:
Anesteziyoloji (anaesthesiology) : canlıların uyuĢturulmalarını inceler.
Antropobiyoloji (anthropobiology) : insanı biyolojik
açıdan inceler.
Antropoloji (anthropology) : bir insanın bütün
fonksiyonla-rını inceler.
Antroponomi (anthroponomy) : insanın geliĢme yasaları
ile onun ortam ve diğer organizmalarla iliĢkisini inceler.
Bakteriyoloji (bacteriology) : mikropları inceler.
Deniz zoolojisi (marine zoology) : deniz hayvanlarını
inceler.
Elektrobiyoloji (electrobiology) : canlı dokulardaki
elektrik fenomenini inceler.
Elektrofizyoloji (electrophysiology) : bir canlı organizma
içindeki elektrik üretim mekanizmalarını inceler.
Embriyoloji (embryology) : doğum öncesi ve doğum
sonrası bir vücudun geliĢmesini inceler.
Entomoloji (entomology) : böceklerin yapısını ve
sınıflandı-rılmasını inceler.
Etholoji (ethology) : insan ve hayvanların davranıĢlarını ve
huylarını inceler.
Etioloji (etiology) : hastalıklara sebep olan faktörleri ve
hastalıkların nedenlerini inceler.
Etnobiyoloji (ethnobiology) : farklı insan tür ve ırklarının
fiziksel karakteristiklerini inceler.
Etnoloji (ethnology) : insan türleri arasındaki iliĢkileri
inceler.
38
Filogeni (phylogeny) : hayvanların orijinlerini ve
evrimlerini inceler.
Gerontoloji (gerontology) : bütün yönleri ile canlıların
yaĢlanmasını inceler.
Hayvan psikolojisi (animal psychology) : hayvanların
akılsal davranıĢlarını inceler.
Herpetoloji (herpetology) : sürüngen hayvanları inceler.
Ġktiyoloji (ichthyology) : balıkları ve onların davranıĢlarını
inceler.
Nosoloji (nosology) : hastalıkların sınıflandırılmasını inceler.
Ornitoloji (ornithology) : kuĢların sınıflandırılmasını ve
davranıĢlarını inceler.
Protozooloji (protozoology) : tek hücreli organizmaları ve
davranıĢlarını mikroskobik olarak inceler.
Psikoloji (psychology) : canlı organizmaların fiziksel ve
kimyasal fonksiyonlarını ve akılsal proseslerini inceler.
Sitoloji (sitology) : canlıların yiyeceklerini inceler.
Sosyobiyoloji (sociobiology) : biyolojik temelli genlerle
kontrol edilen davranıĢları inceler.
Zooloji (zoology) : hayvanları ve davranıĢlarını inceler.
Zoobiyoloji (zoobiology) : hayvanların biyolojisini inceler.
Zoocoğrafya (zoogeography) : dünya üzerindeki hayvanların dağılımını inceler.
Zoogeni (zoogeny) : hayvanların evrimi ve geliĢmelerini
inceler.
Zoofizyoloji (zoophysiology) : hayvanların fizyolojisini
inceler.
Zoonosoloji (zoonosology) : hayvan hastalıklarının
sınıflan-dırılmasını inceler.
Zoopatoloji (zoopathology) : hayvan hastalıklarını inceler.
39
Zoopsikoloji (zoopsychology) : hayvanların psikolojisini
inceler.
Zootomi (zootomy) : hayvanların anatomisini inceler.
Bitkiler Biyolojisi (Plant Biology) : sadece bitkileri içine
alan bilim dalı olup, bölümleri Ģunlardır:
Algealoji (algealogy) : algleri inceler.
Botanik (botany) : bitkilerin yapısını ve fonksiyonlarını
inceler.
Dendrokronoloji (dendrochronology) : bir ağacın
büyümesini gövdesindeki halkalarla inceler.
Fitopatoloji (phytopathology) : bitki hastalıklarını inceler.
Mikoloji (mycology) : mantarları inceler.
Protopitoloji (protophytology) : bitkilerin en basit
Ģekillerini inceler.
Tarım (agricultural) : bitkileri tarımsal olarak inceler.
Mikrobiyoloji
(Microbiology)
:
mikro
ölçekli
organizmaları, hücre ve hücre yapılarını inceleyen ana
bilim dalı olup, bölümleri Ģunlardır:
Bitki genetiği (plant genetics) : bitkilerin genetik özelliklerini inceler.
Biyokimyasal genetik (biochemical genetics) : genlerin
biyo-lojik, kimyasal yapılarını inceler.
Genetik (genetics) : karakter kalıtımlarını inceler.
Genetik mühendisliği (genetic engineering) : hücre
çekirdeği içindeki DNA tekniklerini ve yaĢayan
organizmaların karakterlerindeki genetik değiĢimlerini
inceler.
Histoloji (histology) : mikroskobik canlıların yapısını
inceler.
Hücre biyolojisi (cell biology) : hücre yapısını inceler.
40
Mikrobiyoloji (microbiology) : virüs, bakteri ve
mantarların yapılarını inceler.
Moleküler biyoloji (molecular biology) : moleküllerin
biyolojisini inceler.
Moleküler genetik (molecular genetics) : genlerin molekül
yapısını, genetik malzemelerin aktivitelerini inceler.
Morfoloji (morphology) : organizmaların yapı ve
Ģekillerini inceler.
Protobiyoloji (protobiology) : virüs gibi, bakterilerden
daha küçük canlıları inceler.
Sitoloji (cytology) : bir hücrenin fonksiyonlarını ve
Ģekille-rini inceler.
Tektoloji
(tectology)
:
yapısal
elementlerden
organizmaların inĢa edilmesini inceler.
Xenoloji (xenology) : parazitlerle onların ev sahipleri
arasındaki iliĢkileri inceler.
Viroloji (virology) : virüsleri inceler.
Biyomedikal Bilimi (Clinical Biology) : biyolojik olayların
klinik ve tıp çalıĢmalarıyla ilgili bölümleridir.
Algoloji (algology) : vücut ağrılarını inceler.
Analitik psikoloji (analytical psychology) : bilincini
kaybetmiĢ kompleks durumları inceler.
Anjioloji (angiology) : vücut kan damarlarını inceler.
Arteriyoloji (arteriology) : bir vücut içindeki atar
damarları inceler.
Audoloji (audiology) : iĢitme konularını inceler.
Cerrahi (surgery) : hastalıkları operasyonlarla iyileĢtirir.
Dermatoloji (dermatology) : deri hastalıklarını inceler.
Elektrofizyoloji (electrophysiology) : elektrikle ilgili
fizyolo-jik olayları inceler.
Endokrinoloji (endocrinology) : hormonları inceler.
41
Epidemiyoloji (epidemiology) : hastalıkların yayılmasını
inceler.
Etiyoloji (etiology) : hastalıkların orijinlerini ve
faktörlerini inceler.
Farmakoloji (pharmacology) : ilaçların orijinlerini, doğalarını, kimyasallarını, etki ve kullanımlarını inceler.
Hematoloji (haematology) : kanları inceler.
Hemopatoloji (hemopathology) : kan hastalıklarını inceler.
Hücre patolojisi (cellular pathology) : hücre bozukluklarını
inceler.
Kardiyoloji (cardiology) : canlıların kalplerini inceler.
Kardiyovasküler fizyoloji (cardiovascular physiology) :
kalp ve damarların iĢleyiĢini inceler.
Klinik psikoloji (clinical psychology) : insanın akılsal
davranıĢlarını psikolojik olarak inceler ve iyileĢtirir.
Klinik tıp (clinical medicine) : hastalıkları iyileĢtirir ve
inceler.
Kriyo cerrahi (cryosurgery) : dokuların soğutularak yok
edilmesi ile ilgilidir.
Kromatografi (chromatography) : karıĢık maddeleri birbirinden ayırma tekniklerini inceler.
Mikroskopi (microscopy) : organizmaları mikroskop
altında inceler.
Miyoloji (myology) : kasları inceler
Nöroloji (neurology) : sinir sistemini inceler.
Nörobiyoloji (neurobiology) : sinir sisteminin biyolojisini
inceler.
Nörofizyoloji (neurophysiology) : sinir sisteminin fonksiyonlarını inceler.
Nörohistoloji (neurohistology) : sinir sisteminin yapısını
mikroskobik olarak inceler.
Onkoloji (oncology) : tümörleri inceler.
42
Osteyoloji (osteology) : kemikleri inceler.
Patoloji (pathology) : hastalıkların tabiatını inceler.
Psikiyatri (psychiatry) : mental hastalıkları inceler.
Pulmonoloji (pulmonology) : akciğerlerin anatomisini
inceler.
Seroloji (serology) : serumları inceler.
Sosyopsikoloji (social psychology) : sosyal iliĢkilerdeki
psikolojik davranıĢları inceler.
Toksikoloji (toxicology) : zehirleri bilimsel olarak inceler.
Üroloji (splanchnology) : idrar yollarını inceler.
Tarih Öncesine Ait Biyoloji (Pre-Historical Biology) :
biyolojik bilimlerin tarih önceki kısmı ile ilgilenen bu
dalın bölümleri Ģunlardır.
Arkeoloji (archaeology) : tarih öncesi insan yapısını
inceler.
Ferenoloji (phrenology) : kafatasının biçiminden zeka ve
karakterleri inceler.
Paleoantropoloji (palaeoanthropology) : fosilleri inceler.
Paleoklimatoloji (palaeoclimatology) : tarih öncesi
zamanların iklimlerini inceler.
Paleontoloji (palaeontology) : tarih öncesi yaĢamı inceler.
Paleopatoloji (paleopathology) : eski zamanlardan kalan
mumyalardaki hastalıkları inceler.
Primatoloji (primatology) : primatları inceler.
43
BĠLĠMLER
Matematik
(teorik uygulamalı)
- cebir
- trigonometri
- logaritma
- Geometri
- analiz
- diferansiyel
- integral
- vs
-koordinat
-tanımlamalı
-analitik
-cebirsel
-diferansiyel
-öklid
-gauss
-riemann
-vs
Fiziksel Bilimler
(cansızlar)
Biyolojik Bilimler
(canlılar)
44
Fizik
Kimya
Uzay Bilimi Yer Bilimi Doğa Bilimi Diğerleri
(cisimlerin (cisimlerin (evren ve
(yeryüzü, (Felsefe, (Cihazlar
davranıĢları, yapıları) içindekiler) iç ve üstü) ortam,
makinalar
özellikleri)
yasalar,
keĢifler)
fenomenler)
Klasik Fizik (Newton,1665)
Modern Fizik (Einstein, 1905)
Canlılar Hayvanlar Bitkiler
Biyolojisi Biyolojisi Biyolojisi
(Ġnsan,
(insan ve (bitkiler)
hayvan, hayvanlar)
bitki )
Mikrobiyoloji Biyomedikal Tarih
(hücre, DNA bilimi
Öncesine
genler
(klinik, tıp, Ait Biyoloji
moleküller) tedaviler)
(fosiller,
primatlar)
Bilimde Özetler
45
Çok geniĢ bir alanı ve yüzlerce farklı konuyu kapsayan bilim
dallarının tek bir kitapta incelenmesi mümkün olamaz.
Doğadaki olayların en dip noktaları olan, atom, evren ve hücre
temel alındığında, bilimin yapı taĢları olarak fizik, kimya,
kozmoloji ve biyoloji ana baĢlıklar olarak kabul edilebilir.
Bu kitapta fizik, MÖ Archimedes ile baĢlamıĢ, sonra Galileo
ve Newton ile geliĢmiĢ ve 1900 yılına kadar sürmüĢ, Dünya
üzerindeki olayları esas alan klasik fizik ve 1900‟de baĢlamıĢ,
atomun içini ve evrenin derinliklerini inceleyen modern fizik
olarak iki ana grupta ele alınacaktır. Her iki grubun temel
konuları özet halinde anlatılacaktır. Kimya bölümünde
elementler,
moleküller
ve
aralarındaki
etkileĢimler
anlatılacaktır. Kozmoloji kısmında evrenin oluĢumu, galaksiler,
yıldızlar ve evrimleri, içinde bulunduğumuz sistemin
özellikleri, son bölüm olan yaĢam biliminde ise bir canlıyı
meydana getiren hücrenin içindeki çalıĢma mekanizması ve
yeryüzündeki canlı yaĢamın özellikleri incelenecektir.
Dört ana baĢlık halinde anlatılacak konuların özet listesi,
faydalı olacağı düĢüncesi ile, aĢağıda verilmektedir.
Fizik
Klasik fizik
Mekanik
Kuvvet ve hareket
Gravitasyon
Sürtünme
Kütle ve ağırlık
AkıĢkanlar
Aerodinamik ve hidrodinamik
46
Enerji
Gaz yasaları
Isı transferi
Termodinamik ve entropi
Dalgalar
Akustik
IĢık
Elektromanyetik spektrum
Renkler
Elektrik ve manyetizma
Elektronik
Sıcaklık ve parlaklık
Yoğunluk ve basınç
Modern fizik
Relativite
Atom teorisi
Kuantum teorisi
Parçacık fiziği
Temel kuvvetler
Nükleer enerji
Yapay ıĢık: Maser ve Laser
Kimya
Moleküller
Periyodik tablo
Radyoaktivite
Kimyasal reaksiyonlar
Kozmoloji
Evren
Büyük Patlama
Yıldızlar
Karadelikler
47
GüneĢ sistemi ve gezegenler
GüneĢ
Ay
Dünya
YaĢam Bilimi
Hücre
DNA
Organizmalar
YaĢamın baĢlangıcı
Evrim
Yeryüzünde yaĢam
Fizik
48
Fizik bilimi, MÖ 287-212 yılları arasında yaĢayan eski
Yunanlı Archimedes‟in mekanik ve hidrostatiğin temellerini
atmasıyla baĢladı, Ġtalyan Galileo ile 16‟cı asırda devam etti.
Gerçekte fizik bilimin kurucusu Ġngiliz Isaac Newton‟dur.
Newton kütlesel çekim veya gravitasyon, hareket ve optik
yasalarını buldu ve buluĢlarına ilk olarak matematiği tatbik etti.
Bu 1665-1687 yıllarında oldu. Newton‟un kurduğu fiziğe klasik
fizik adı verilir. Bu fizik yeryüzü boyutlarında ve günlük
yaĢamda görülen olaylarda geçerlidir.
Klasik fizik, Albert Einstein‟ın 1905 yılında yayınladığı özel
relativite ve 1916‟da yayınladığı genel relativite teorileriyle
yerini yepyeni bir modern fiziğe bıraktı. Modern fizik evren
boyutlarında geçerli olup, evrendeki bütün olayları
açıklayabilmektedir. Klasik fiziğin hareket yasaları, güç,
momentum ve ivme gibi değerler üzerine kurulmuĢ olmasına
karĢılık Einstein‟ın modern fiziği ıĢık, ıĢık hızı, uzay-zaman,
kütle-enerji eĢitliği, uzayın eğriliği gibi özellikleri kapsamaktadır.
Sonuçta, fizik yasaları evrenseldir. Dünya üzerindeki fizik
yasaları diğer gezegenlerde de, evrenin uzaklarındaki
yıldızlarda da aynıdır. Biz bu bölümde klasik ve modern fiziğin
önemli dallarını inceleyeceğiz.
49
Klasik Fizik
50
Mekanik
Fiziksel bilimler içinde en eskisi sayılır. Kuvvetlerin
cisimler üzerine yaptığı etkileri inceler. Cisimleri hareket
ettiren kuvvetlerle ilgili mekanik dalına dinamik denir. Bazı
durumlarda cisimlere gelen kuvvetler tek baĢlarına sonsuza
kadar devam edemez, kuvvetler dengelenir ve kuvvetin
etkilediği sistem sabit kalır. Dengeli kuvvetlerin etkisi altındaki
mekanik dalına statik adı verilir. Mekanik, en hızlı ve en
küçüklerin dıĢında, kozmolojiden atom fiziğine kadar çok geniĢ
bir alanda geçerli bulunmaktadır.
Kuvvet ve Hareket
Hareket, hız ve ivme, kuvvetlerin birer ürünüdür. Düz veya
eğik bir çizgide hareket eden bir cisim zamanla uzaklığını
değiĢtirir. DeğiĢme hızı o cismin hızıdır ve metre/saniye olarak
ifade edilir. Dairesel hareket yapan bir cisim açısal hıza sahip
olup, hızı devir/saniye olarak adlandırılır. Hızlar duran bir Ģeye
göre relatif olarak tayin edilmelidir. Yeryüzü üzerindeki
cisimlerin hızları, onlara göre statik görünen Dünya yüzeyine
göre hesap edilir. Halbuki Dünya uzay içinde hareket
etmektedir ve üzerindeki her Ģey de aynı hızla gitmektedir.
Üzerindekilere göre ise Dünya statik görülmektedir. IĢık hızının
%90‟nının altındaki hızlarda böyle bir sistem geçerlidir.
Üniform olmayan hızlar bir oranda değiĢirler. Bu orana ivme
denir ve saniyedeki hız miktarının değiĢimi olarak ifade edilir.
Hızı değiĢtiren ivmedir. Ġvmenin birimi metre/saniye/saniye‟dir.
Hareket yasalarını ilk bulan Newton‟un birinci yasasına
göre, duran bir cisim dıĢardan bir etki gelmedikçe hareket
etmez. Düz bir çizgide üniform bir hızla hareket eden cisim bir
51
dıĢ etki olmaksızın hızını değiĢtirmez. Yani, hareket eden cisim
dıĢarıdan etkilenmedikçe düz bir yol üzerinde sabit hızla sonsuz
süre hareketine devam eder. Günlük yaĢamda sürtünme,
havanın direnci, gravitasyon ve manyetik alanlar gibi nedenler
yüzünden bu mümkün olamaz. Uzay boĢluğunda bu dıĢ
etkilerden sadece gravitasyon, yani kütlesel çekim kuvveti
vardır.
Newton‟un ikinci yasası, bir cisme gelen kuvvetle oluĢan
ivme kuvvetin ölçüsüne ve cismin kütlesine bağlıdır der. Kütle
arttıkça cismi hareket ettirmek için daha büyük kuvvet gerekir.
Newton‟un üçüncü hareket yasasına göre, bir cisim baĢka
bir cisme bir etki yaptığı zaman, ikinci cisim de birinciye aynı
eĢit etkiyi yapar, fakat ters yönde. Bu iki birbirine karĢıt
yönlerdeki eĢit kuvvetlerin birbirini yok etmemesinin sebebi, bu
iki kuvvetin tek bir cisme etki yapmamasıdır.
Hareket eden her cismin momentum adı verilen bir özelliği
vardır. Bir cismin momentumu, o cismin hızı ile kütlesinin
çarpımına eĢittir. Cisimlerin momentumları ne kadar büyükse
onları bir dıĢ etki ile durdurmak da o kadar zor olur. Hareket
eden bir cisim duran bir cisme çarpınca her ikisi de hareket
eder. Her ikisi de momentum kazanır. ÇarpıĢmadan sonraki
cisimlerin momentumlarının toplamı, çarpıĢmadan önceki
çarpan cismin momentumuna eĢit olur. Buna momentumun
korunumu yasası denir.
Sabit hız cismin hızına ve yönüne bağlıdır. Bir daire
etrafında üniform bir hızla hareket eden bir cismin sabit hızı
olamaz. Böyle cisimler bir açısal hıza sahiptir. Bu hız, yön ile
sabit olarak değiĢir.
Yeryüzüne düĢen cisimlerin hızına düşme hızı denir. Bu hız
saniyede 9.8 metredir. DüĢme hızı her saniye aynı miktarda
artar. Bir taĢ 1 saniye düĢtükten sonra saniyede 9.8 metrelik bir
düĢüĢ hızı kazanır. 2 saniyelik bir düĢüĢten sonra hızı saniyede
52
19.6 metre olur. Çekim gücü daha fazla olan büyük
gezegenlerde düĢme hızı daha yüksektir.
Yer çekiminin etkisinden kurtularak yeryüzünü terk ederek
uzaya çıkan cismin hızına kaçma hızı denir. Yeryüzü için
kaçma hızı saniyede 11.23 kilometredir. GüneĢ‟in yüzeyinden
kaçma hızı ise 617 km/sn‟dir. Bir roketi Dünya üzerinden uzaya
gönderebilmek için onu en az 11.23 km/sn‟lik bir hızla
fırlatmak gerekir. Ġnsanoğlu bugün saniyede 14.5 km‟lik bir
hızla uzaya roket fırlatma teknolojisine sahip bulunmaktadır.
Gravitasyon
Gravitasyon kuvveti, Newton‟un elmanın ağaçtan yere
neden düĢtüğünü ve Ay‟ın Dünya‟nın etrafında nasıl devamlı
dönüp durduğunu anlamasıyla bulundu. Bunların her ikisini de
gerçekleĢtiren kuvveti Newton gravitasyon olarak adlandırdı.
Buna göre, evrende bir kütlesi bulunan bütün cisimler
birbirlerini çekmektedir. Bu, evrensel gravitasyon yasasıdır. Ġki
cisim arasındaki gravitasyon kuvveti, cisimlerin kütlelerinin
birbirleri ile ve onun da bir gravitasyon sabiti ile çarpımının,
aralarındaki uzaklığın karesine bölümüne eĢittir. Gravitasyon
sabitini tarif eden Newton bu sayıyı bilemedi. Gravitasyon
sabitinin tam değeri Newton‟dan yüz yıl sonra Henry
Cavendish tarafından hesap edildi.
Ġnsanlar ve bütün diğer cisimler gravitasyon kuvveti
yüzünden Dünya yüzeyinde durabilmektedir. Çünkü Dünya‟nın
kütlesi üzerindeki cisimlerin kütlelerinden çok fazladır ve
onları kendine doğru çekmektedir. Eğer gravitasyon kuvveti
bulunmasaydı, yeryüzü üzerindeki her Ģey insanlar, eĢyalar,
binalar, sular Dünya‟nın dönüĢünün etkisiyle uzaya savrulup
giderdi. Dünya GüneĢ‟in etrafında yine bu kuvvet sayesinde
milyarlarca yıldır dolanıp durmaktadır. Çünkü, GüneĢ‟in kütlesi
53
Dünya‟nınkinden çok daha büyük olup bu durum Dünya‟nın
kendi yörüngesinden çıkıp uzaya dalmasına engel olmaktadır.
Dünya üzerinde bulunan her cisim arasında da bu kuvvet
mevcuttur. 70 kg ağırlığındaki bir insan 65 kg‟lık diğer insanı
kendine doğru çekmektedir. Fakat bu çekme kuvveti o kadar
küçüktür ki günlük yaĢamda asla hissedilmez. Dünya, Ay,
GüneĢ, galaksiler gibi çok büyük kütlelere sahip gök
cisimlerinde ise çekim kuvveti çok belirgindir.
Dört temel kuvvetten biri olan gravitasyon kuvveti cisimlere
ağırlıklarını da verir. Bir gezegenin yüzeyindeki gravitasyon
kuvveti, o gezegenin kütlesine ve yüzeyin gezegen kütle
merkezine olan uzaklığına bağlıdır. Ay‟ın kütlesinin Dünya‟nın
kütlesinden 80 defa daha az olmasına rağmen, Ay‟ın
yüzeyindeki gravitasyon kuvveti, Dünya yüzeyindeki
gravitasyonun 80‟de birinden çok daha fazladır. Ay yüzeyinde
hissedilen gravitasyon kuvveti Dünya üzerindekinin 1/6‟sıdır.
Yeryüzünde 60 kg gelen bir insan Ay‟da 10 kg gelir. Bunun
sebebi, Ay yüzeyi ile merkezi arasındaki uzaklığın, Dünya
yüzeyi ile merkezi arasındaki uzaklıktan sadece 4 defa daha
kısa olmasıdır. Bu uzaklıklar eĢit olsaydı, Dünya üzerinde 80 kg
gelen bir insan Ay yüzeyinde 1 kg olarak tartılacaktı.
Sürtünme
Sürtünme, birbiri ile temas eden iki yüzey arasındaki
harekete ters yönde olan bir kuvvettir. Ġki yüzey arasındaki
sürtünme kuvveti, birbiri ile temas halindeki alanların
durumuna ve cisimlerin ağırlıklarına bağlıdır. Sürtünme
yasaları Fransız fizikçi Charles A. Coulomb tarafından 1779‟da
bulundu. Coulomb yasaları, birbiri ile temas halindeki iki
cismin ancak yatay doğrultuda gelen kuvvetin, sürtünme
direncinden fazla olması halinde hareket edebileceğini öngörür.
54
AĢağı ve yukarıdan gelen kuvvetler ise sürtünmeyi artırır veya
azaltır.
Sürtünme kuvveti olmasaydı, ne yürümek, ne de konuĢmak
veya yemek yemek mümkün olurdu. Bütün bunlar iki cisim
arasındaki sürtünme kuvveti sayesinde olabilmektedir.
Yürüdüğümüz zaman ayağımızla yeri iteriz. Yer de ayağımıza
aynı etkiyi yapar. Ayak ve yer arasındaki sürtünme ve karĢıt
kuvvetler yüzünden yürümek mümkün olabilmektedir.
Bütün cisimlerin yüzeyleri girinti ve çıkıntılarla doludur. En
düzgün ve parlak yüzeylerde bile girinti ve çıkıntılar mevcut
bulunmaktadır. Bu çıkıntıların yüksekliği hiç bir zaman 100
atom boyundan aza indirilemez. Çıkıntı ve girintiler birbiri ile
temas halindeki cisimler arasındaki sürtünme kuvvetini
oluĢturur ve onların birbiri üzerinde hareket etmelerini sağlar.
Kütle ve Ağırlık
Maddeyi ifade eden en önemli özellik kütledir. Sadece
maddesel nesnelerin kütleleri bulunur. Kütle daima sabit olup
gravitasyon kuvveti ile değiĢmez. Dünya üzerindeki bir cismin
kütlesi diğer gezegen veya yıldızlarda da aynıdır. Cisimler
kütlesiz olamazlar ve kütle cismin hızının artması ile fazlalaĢır.
Ağırlık kütlenin bir özelliğidir. Ağırlık bir cismin etkisi
altında bulunduğu yerçekimi kuvveti ile ölçülür. Yerçekimi
değeri yükselince ağırlık da artar. Yeryüzü üzerindeki bir
cismin ağırlığı, aynı cismin Ay yüzeyindeki ağırlığının altı
katıdır. Çünkü, Dünya‟nın çekim kuvveti Ay‟ın çekim
kuvvetinden altı defa daha fazladır. Deniz seviyesinde duran bir
cismin ağırlığı ve kütlesi eĢit olur. Yükseklere çıkıldıkça
kütlenin aynı kalmasına karĢılık ağırlık azalır.
55
Cisimler ağırlıksız olabilirler fakat kütlesiz olamazlar.
Dünya ile Ay arasında bulunan bir yerde, Dünya ve Ay‟ın
gravitasyon kuvvetlerinin sıfır olduğu bir nokta bulunmaktadır.
Böyle bir noktada yer alan bir cismin herhangi bir ağırlığı
yoktur. Cisim bu noktada ağırlıksız olarak asılı durur. Kütlesi
sıfır olan cisimler fotonlar ve gravitonlardır. Nötrinolar, sıfıra
çok yakın olan kütleleriyle aynı sınıfa dahil edilebilirler.
AkıĢkanlar
Akan her Ģey bir akıĢkan olarak kabul edilir. Gazlar, erimiĢ
katılar, çamur ve katıların tozları birer akıĢkandır. AkıĢkanların
temel özelliği yoğunlukları ve özgül ağırlıklarıdır. Bu özellikler
akıĢkanların davranıĢlarını belirler.
Bir sıvı ile temas halinde olan her Ģey onun basıncından
etkilenir. Sıvının içine giren bir cismin her yüzeyine sıvı basınç
uygular. Derine inildikçe bu basınç artar. Basınç, aynı zamanda
o sıvının yoğunluğu ile yükselir. Bir sıvı kendisine uygulanan
basıncı bütün hacmi ile iletir. Sıvının molekülleri arasında
mesafeler bulunmadığından basıncın iletilmesinde herhangi bir
verim kaybı olmaz.
Archimedes tarafından bulunan yasaya göre, bir sıvının
içine giren bir cismin ağırlığına eĢit miktarda sıvı yukarı çıkar
veya kabın dıĢına taĢar. Sıvının içine kısmen veya tamamen
giren bir cisim, dıĢarı taĢan suyun ağırlığına eĢit bir ağırlık
kaybına uğrar.
Sıvı içindeki moleküllerin arasındaki etkileĢimlerden dolayı
sıvı yüzeyi bir gerilim altında olur ve yüzey elastik bir zar gibi
davranır. Bu gerilimin nedeni, sıvı içindeki moleküllerin birbiri
ile olan etkileĢimlerde denge halinde olması ve sıvı yüzeyindeki
molekülleri de dengede tutacak dıĢ bölgede ona uygun
moleküllerin bulunmamasıdır. Bu yüzden yüzeydeki moleküller
56
içeriye doğru yönelirler. Yüzey gerilimi sıvıdan sıvıya değiĢir.
Bir civanın yüzeyindeki gerilim suyun altı katıdır.
Bir kap içindeki sıvının yüzeyinin yatay olmasına karĢılık
sıvının kabın cidarı ile temas gören yerleri içe veya dıĢa doğru
eğiktir. Bu eğikliğin durumu, kabın ve sıvının molekülleri
arasındaki etkileĢimlerin farkına bağlıdır. Eğer kabın
molekülleri arasındaki etkileĢimler sıvınınkinden daha büyükse
o zaman, sıvı kabın cidarında yukarı doğru, yoksa aĢağı doğru
bükülür. Bir kap içindeki su yukarı, cıva ise aĢağı doğru eğiktir.
Aerodinamik ve Hidrodinamik
Aerodinamik, gazların içinde hareket eden cisimlerin
üzerine gelen kuvvetleri inceler. Bu kuvvetler Ġsviçreli Daniel
Bernoulli tarafından 1700‟lerde, Newton hareket yasalarının
akıĢkanlara tatbiki ile bulunmuĢtur. Bernoulli, sıvı ve gazların
arasındaki iliĢkileri inceleyerek, dar bir boru içindeki sıvının
geniĢ boru içindekinden daha hızlı aktığını buldu ve geniĢ boru
içindeki sıvının dar borudakine göre daha fazla basınç
uyguladığını da keĢfetti. Bunlar Bernoulli yasaları olarak
adlandırılmaktadır.
Bernoulli yasalarına göre, hızlı hareket düĢük basınç ve
yavaĢ hareket yüksek basınca tabidir. Bir uçağın kanadının üst
ve alt yüzeyleri arasındaki basınç farkı uçağın kanadını
yukarıya doğru iter. Uçakların kanatlarının altı düz, üst kısmı
ise bombeli Ģekildedir. Kanadın üst kısmından akan havanın
hızı alt kısmından akan hava hızından daha fazladır. Bu durum
üstteki hava basıncını azaltır ve alttaki hava basıncını normal
seviyede tutar. Böylece alttan yukarıya doğru bir itme gücü
oluĢur ve bu da uçağı yukarıya iter. Aynı etkiler, uçakların
pervanelerinin bükülmüĢ Ģekilleri, uzunluk ve kalınlık
özellikleri için de geçerlidir.
57
Hidrodinamik, hareket eden sıvılar ve onların katı cisimlerle
olan iliĢkilerini inceler. Hidrodinamik, aerodinamikle aynı
prensiplere sahiptir. Su üzerinde giden bir kraft bu prensipler
içinde hızlı gidebilmektedir.
Enerji
Enerji, bir iĢ yapma kapasitesidir. Isı, ıĢık, hareket, ses,
elektrik, kimyasal değiĢiklikler gibi çok çeĢitli ve farklı
biçimlerde olabilir. Enerji bir türden baĢka bir türe
dönüĢtürülebilir. Bir sistem enerji kaybederken diğer bir sistem
enerji kazanır. Fakat kapalı bir sistemde toplam enerji daima
sabittir. Buna enerjinin korunumu yasası denir.
Enerji deyimi bilimsel olarak ilk defa 1807 yılında Thomas
Young tarafından tanımlandı. Daha önce enerjinin doğası MÖ300‟de Aristotle tarafından felsefik olarak belirtilmiĢti. Fakat o
zamanlar enerjinin ne olduğu bilinemiyordu. Archimedes
deneylerinde bir enerjinin varlığını anlamıĢtı. 1580‟lerde Simon
Bruges yaptığı çoklu kasnak ve gravitasyonla çalıĢan vidalı
makinasında ve daha sonra 1700‟lerin baĢında Gottfried
Leibnitz enerjiyi modern anlamda tanıttılar.
Her cisim bir enerjiye sahiptir. Bir cisim birden fazla enerji
Ģekline de sahip olabilir. Enerji, ne yok edilebilir ne de yoktan
var edilebilir. Sadece sekil değiĢtirir. Potansiyel enerji, yerden
yüksekte duran bir cismin kütlesinin gravitasyondan dolayı
ivmelenmeyle oluĢan enerjidir. Cisim yere düĢerken potansiyel
enerji kinetik enerjiye dönüĢür. Kinetik enerji cisimlerin
hareket halindeki enerjileridir. YokuĢun üzerinde durmakta
olan bir araba sadece potansiyel enerjiye sahiptir. Kinetik
enerjisi yoktur. Araba yokuĢ aĢağı hareket edince potansiyel
enerji azalmaya, kinetik enerji ise çoğalmaya baĢlar. YokuĢun
en altında potansiyel enerjinin çoğu kinetik enerjiye çevrilmiĢ
58
olur ve bir sonraki yokuĢa gelince kinetik enerji tekrar
potansiyel enerjiye dönüĢür. Ġkinci yokuĢun baĢındaki
potansiyel enerji ilk yokuĢtakine göre daha azdır, çünkü bir
miktar enerji arabanın yerle arasındaki sürtünmeden dolayı
kaybedilmiĢtir.
Newton, enerji artıĢının hızın artıĢından ileri geldiğini
belirtmiĢti. Einstein bu durumun normal hızlar için geçerli
olduğunu, gerçekte enerji artıĢının kütlenin artıĢından ileri
geldiğini söyledi. Kütlenin artıĢı da hızın artıĢından ileri
geliyordu. Günlük yaĢamdaki normal hızlarda hareket eden
cisimlerin kütlelerindeki artıĢın fark edilemeyecek kadar küçük
değerlerde olmasına karĢılık, ıĢık hızına yakın hızlarda
kütledeki artıĢ çok büyük olmaktadır.
Einstein‟ın meĢhur m=e/c2 formülüne göre kütle enerjiye
eĢittir. Bu formüldeki değerler, c=30.000.000.000 cm/sn, m=1
gram olarak yerlerine konduğunda, 1 gramlık kütlenin eĢdeğeri
olan enerji e=21.500.000.000 Kcal olarak bulunur. Bu enerji ise
215.000.000 kg ağırlığındaki suyun sıcaklığını 100 0C‟ye
çıkarmaya yeterlidir. 1 gramlık bir maddeden elde edilecek
enerji kullanılabilir duruma getirilebilseydi Dünya insanlarına
24.000 yıl süresinde yeterli olacaktı. Bu tip enerji dönüĢümleri
teorik olarak mümkün olup, uygulanması imkansızdır. Zira 1
gramlık maddenin tamamının bir anda dönüĢtürülebilmesi için
gerekli enerjinin yeterli süre içinde üretilmesi ve gerekli hacim
içinde yoğunlaĢtırılması bugünkü bilgilerimize göre mümkün
değildir.
Enerji evrenin sahip olduğu en önemli özellik olup, içindeki
değiĢikliklerin kaynağıdır. Evrendeki olayların sebebi içindeki
enerjinin düzgün bir Ģekilde dağılmamıĢ olmasındandır.
Evrendeki enerji düzensiz dağılımdan düzgün dağılıma doğru
akmaktadır. Enerji dağılımı eĢit hale gelince evrendeki
59
değiĢiklikler ve kozmolojik olaylar da son bulacaktır. Bu da
evrenin sonunu getirecektir.
Gaz Yasaları
Gaz, maddenin üç halinden biridir. Her tür madde, yeterli
sıcaklıkta gaz haline dönüĢür. 0 ve 100 derece arasında su bir
sıvıdır, 100 derecenin üzerinde ise bir gaz olur.
Gaz halindeki bir maddenin molekülleri her yöne serbestçe
hareket eder. Gaz molekülleri kapalı bir alanda tutulmadıkça
uzayda belirsiz uzaklıklara dağılır. Ġçinde bulundukları bir
kabın ise içini doldurur. Gaz bir sıvı gibi davranır, sıvı ve
katıların aksine sıkıĢtırılabilir. Katı ve sıvılara göre
yoğunlukları çok düĢüktür. Suyun 1 olan yoğunluğuna karĢılık
havanınki 0.0013 gram/cm3‟dür. En hafif gaz olan hidrojeninki
ise 0.00009‟dur.
Robert Boyle tarafından 1662‟de bulunan gaz yasalarına
göre, bir gaza tatbik edilen basınç iki katına çıkarılırsa gazın
hacmi yarıya iner. Basınç üç katına çıkarılırsa hacim üçte bire
düĢer. Basınç bırakılınca sıkıĢmıĢ gazın hacmi birden
geniĢleyerek iki katına çıkar. Yani gaz, bu durumda, bir yay
gibi davranır. Bunun sebebi, gaz moleküllerinin basınçla
birbirlerine zor yakınlaĢmaları, basınç boĢalınca da birbirlerini
itmesidir.
Sabit sıcaklıkta belli miktardaki gazın basıncı hacmi ile ters
orantılıdır. 1787‟de Jacques Charles tarafından bulunan yasaya
göre, bir gazın belli basınçtaki hacmi gaz ısıtıldıkça artar.
Sıcaklığın her bir derece yükselmesinde, 0 dereceden baĢlamak
üzere, gazların hacmi 0 derecedeki hacmin 1/273‟ü kadar
geniĢler. Mutlak sıfır denilen -273.16 derecede ise gazların hiç
bir hacmi bulunamaz. Charles tarafından bulunan fakat
yayınlanmayan bu yasalar, ondan 15 yıl sonra J. Louis Gay-
60
Lussac tarafından ilan edilmiĢtir. Hacim, sıcaklık ve basınç
olmak üzere üç adet parametreye bağlı olan gaz yasalarına göre,
bir gazın basıncı yükseldikçe hacmi azalır, sıcaklığı
yükseldikçe basıncı artar ve hacmi geniĢledikçe sıcaklığı azalır.
Isı Transferi
Isı, bir sistemden baĢka bir sisteme akan enerji veya sadece
bir sistem içindeki enerjidir. Bütün cisimler, hatta çok soğuk
olanlar bile her zaman ısı çıkarırlar. Sıcaklığı sabit cisimler, bu
iĢi yaparken, civardan çıkardıkları ısıya eĢit miktarda ısı
toplarlar.
Isı transferi ile ilgili yasaları ilk bulan bilim adamları
Benjamin Rumford ve Humphry Davy olmuĢlardır. Bu adamlar,
1798‟de suyun donduğu zaman ağırlığının değiĢmediğini, iki
buz parçasının birbirine sürtünmesi ile eriyeceğini ve bir demir
parçasının delinmesi sırasında ısınacağını keĢfettiler. Daha
sonra 1860‟da James Maxwell ısının, moleküllerin
hareketinden oluĢtuğunu ve bir cismin sıcaklığının içindeki
moleküllerin ortalama hızlarına bağlı bulunduğunu buldu.
Bir ısının sıcak bir cisimden soğuk bir cisme transferi, sıcak
cisimdeki parçacıkların ortalama hızlarında azalma, soğuk
cisimdeki parçacıkların ortalama hızlarında çoğalmaya neden
olur. Isı hareketinin yönü de sıcak cisimden soğuk olana
doğrudur. Bir cismin ısısı onun sıcaklığına bağlı değildir. Zira,
yüksek sıcaklıktaki küçük bir cisim, düĢük sıcaklıktaki büyük
bir cisimden daha az ısıya sahip olabilir. Cismin malzemesinin
türü o cismin depolayabileceği ısı miktarını etkiler. Dolayısıyla,
bir cismin ısısı, moleküllerin hareketlerinin ortalama hızlarının
yanında, içindeki moleküllerin sayısına ve türlerine de bağlı
bulunmaktadır.
61
Isının transferi üç yolla olmaktadır. Birincisi iletme
(conduction) olup katı, sıvı ve gazların içlerindeki moleküllerin
birbirlerine çarparak ısıyı geçirmeleridir. Bir çubuğun bir ucu
ısıtıldığında orada hızlanan moleküller ısıyı çubuğun önce
ortasına sonra diğer ucuna doğru taĢırlar. Ġkincisi aktarım yolu
(convection) olup, gaz ve sıvılarda görülür. Burada ısıtılan sıvı
veya gaz miktarının hacmi geniĢler ve geniĢleyen hacim ısıyı
soğuk bölgelere nakleder. Üçüncüsü ise ıĢınım (radiation)‟dır.
Evrende, mutlak sıfırın üzerindeki her cisim elektromanyetik
radyasyon çıkarır. GüneĢ bunlardan biridir. Bu radyasyon ıĢık
hızı ile yayılır ve diğerlerinin aksine içinde hiç bir maddenin
bulunmadığı boĢluktan da geçebilir.
Elektromanyetik radyasyon spektrumun, görünen ıĢık ile
mikrodalga sınırları arasında kalan kızılötesi bandı ısı
transferini gerçekleĢtiren bölgedir. Isıyı ileten bu bandın dalga
uzunluğu soğuk uçta 1 mm‟den, sıcak uçta 0.001 mm‟ye kadar
değiĢir. Bir cismin radyasyonla ısıtılması için, radyasyonu
çıkaran cismin frekansı onu alan cismin frekansından daha
yüksek, dalga boyu ise daha kısa olmalıdır.
Termodinamik ve Entropi
Termodinamik ısı hareketlerini, ısı ile iĢ arasındaki iliĢkileri
inceler. Termodinamiğin üç ana dalı vardır. Bunlar, moleküller
arası etkileĢimleri göz ardı edecek büyüklükteki sistemleri
inceleyen termodinamik, moleküller arası etkileĢimleri kuantum
mekaniği içinde inceleyen istatistiksel termodinamik ve son
olarak da kimyasal reaksiyonlardaki enerji transferlerini ve
biyokimyasal prosesleri inceleyen termodinamiktir.
Bu bilim dalı James Watt‟ın 1780‟de ilk buhar makinasını
imal etmesiyle baĢladı ve daha sonraları Nicholas Carnot, Lord
Kelvin, Rudolf Clausius, James Joule ve Hermann von
62
Helmholtz‟un çalıĢmalarıyla geliĢti. 18‟ci yüzyıl içinde Watt‟ın
buhar makinasının verimi üzerinde yapılan araĢtırmalardan
sonra 19‟cu yüzyılın ortalarında termodinamiğin üç yasası,
enerjinin korunumu yasası ve entropi kavramı ortaya atıldı.
Termodinamiğin birinci yasası, bir sistemdeki toplam
enerjinin sabit ve değiĢmez olduğunu, sadece bir Ģekilden baĢka
bir Ģekle dönüĢtürülebileceğini söyler. Bunun anlamı, hiçbir Ģey
alabileceğinden daha fazla enerji çıkaramaz ve %100‟den fazla
verim veremez. En mükemmel motor ancak %65, bir insan
vücudu ise %20 verim çıkarabilir.
Termodinamiğin ikinci yasasına göre, ısı soğuk bir cisimden
sıcak bir cisme asla transfer olamaz. Bir ısı iĢe veya bir iĢ ısıya
dönüĢtürüldüğünde daima bir kayıp olur.
Termodinamiğin üçüncü yasasına göre ise, bir sistemin
sıcaklığı mutlak sıfıra doğru gittikçe, o sistemin entropisi de
sıfıra yaklaĢır. Entropi arttıkça korunan enerji miktarı azalır.
Kapalı bir sistemde entropi aynı kalır, pratikte ise zamanla
entropi yükselir.
Entropi, bir sistemin ısı miktarının onun mutlak sıcaklıkla
olan iliĢkisini belirtir.
Yani enerji dağılımındaki
düzgünlülüktür. Entropi yükseldikçe enerji miktarı azalır.
Entropi asla azalmaz ve zaman içinde daima artar. Bir insanın
doğuĢu ve büyümesi entropiyi geçici olarak azaltır. Ġnsan
ölünce vücut tekrar element ve moleküllere dönüĢünce entropi
tekrar artar.
ġu andaki bilgilerimize göre, evrendeki tek kapalı sistem
evrenin kendisidir. Evrende entropi devamlı olarak yükselmekte
ve iĢ yapmak için gerekli enerji miktarı da devamlı olarak
azalmaktadır. Gerçekten de evren bir kapalı sistem ise sonunda
entropi ve enerji eĢit seviyeye gelecek, kullanılabilir faydalı
enerji kalmayacak ve bir iĢ yapabilme olanağı olmayacaktır. Bu
durum, ısıl ölümü ve yaĢamın sonunu getirecektir.
63
Farklı sıcaklıktaki iki cisim birbiri ile temas edince bir süre
sonra birbiri arasındaki enerji akıĢı durur ve cisimlerin
sıcaklıkları eĢitlenir. Bu fikirden termodinamiğin „sıfırıncı‟
yasası ortaya çıkmaktadır. Buna göre, eğer iki sistemden her
ikisi de bir üçüncü sistemle aynı eĢdeğer ısıda ise, iki sistem
birbiri ile eĢdeğer ısıya sahiptir.
ĠĢ makinalarının esas prensibi, ısının bir sistemden diğer bir
sisteme hareket ettirilmesidir. Isı sistemler arasında yol almazsa
iĢ yapılamaz. Isı makinaları bu prensiple iĢ çıkarırlar. Hacmi
sabit olan bir gazın sıcaklığı yükseltilince, molekülleri daha
hareketli ve daha hızlı olacaklarından ve hacim artmayacağından, gaz yasalarına göre gazın basıncı fazlalaĢır. Artan basınç
da iĢ çıkarır.
Bir cisim eridiğinde, katı halden sıvı veya sıvı halden gaz
haline geçince ısı emer. Cisim gaz halinden sıvı veya sıvıdan
katı hale dönüĢünce de ısı çıkarır. 0 derecedeki buza ısı
verilince buz aynı sıcaklıkta kalır, daha fazla ısıtılınca su haline
dönüĢür. Bu sırada cisim ısı enerjisi kazanır.
Dalgalar
Evren dalgalarla doludur. Bazı dalgalar su üzerinde ilerler
ve hareketleri görülebilir. Bazıları katıların içinde ilerler ve
sadece titreĢimleri hissedilir ve bazıları ise hava gibi
görünmeyen ortamda yol alırlar ve ses olarak iĢitilirler.
Elektromanyetik dalgalar ise içinde hiç bir Ģey bulunmayan
boĢlukta ilerler.
Bütün farklı dalgaların ortak özelliği, kaynaklarından
çıktıktan sonra ileriye doğru yaptıkları karıĢıklık hareketidir.
Dalga bir ortam içinde ilerlerken o ortam hareket etmez. Dalga
ilerlerken ortamın parçacıkları dalga ile birlikte ilerlemez,
sadece ortamın parçacıkları dıĢarı gider ve hemen sonra orijinal
64
pozisyonlarına geri dönerler. Bu gidiĢ ve geri dönüĢler de belli
bir oranda titreĢim hareketlerini oluĢturur. Bir deniz kıyısında
kırılan dalgalar, denizin ortalarından uzanıp gelen sular
olmayıp, sadece kıyıda bulunan sulardır.
Dalgalar ya uzunlamasına yada yanlamasına yol alırlar. Ses
gibi uzunlamasına giden dalgalarda titreĢimler dalgalarla aynı
yönde, elektromanyetik gibi yanlamasına giden dalgalarda ise
titreĢimler dalga yönünün sağ tarafında yol alırlar. Yol
alabilmesi için ses dalgalarının gaz, sıvı ve katı gibi bir ortama
ihtiyaçları vardır. Hava içindeki moleküller ileri ve geri
salınarak birbirlerini sıkıĢtırır ve ayrıĢtırırlar.
Bir dalganın en üst noktasına tepe, en alt noktasına dip
denir. Dalganın ortasından geçen yatay eksenin üstünde kalan
kısım pozitif, altında kalan kısım ise negatif bölgelerdir. Ġki
tepe noktası arasındaki uzunluğa dalga boyu denir. Ortadan
geçen eksenle tepe arasındaki mesafe de dalga yüksekliğidir.
Belli bir süre içinde oluĢan tepe veya dip noktalarının sayısı
frekansı belirtir. Dalga boyu ve frekans birbiri ile bağlantılıdır.
Dalga boyu kısaldıkça frekans fazlalaĢır. Dalga boyu uzadıkça
da frekans azalır. 1 cm/sn hızla yol alan bir dalganın 1 cm‟lik
uzunluğu içinde kalan tepe veya dip noktalarının sayısı,
elektromanyetik dalgaları keĢfeden Heinrich Hertz‟in anısına,
Hertz (hz) olarak adlandırılır. Dalga yüksekliği o dalganın
yoğunluğunu temsil eder. Dalganın enerjisi de, dalga
yüksekliğinin karesi ile orantılıdır. Dalga boyu ile frekansın
çarpımı o dalganın yol alma hızını verir.
Bütün dalgaların baĢka bir ortak özelliği, aynı türden iki
veya daha fazla dalganın bir araya gelince bir girişim
oluĢturmasıdır. GiriĢim, iki veya daha fazla dalganın bir araya
gelmesiyle meydana gelen yeni karakterdeki bir dalgadır.
Frekans ve dalga yükseklikleri ile ilgili olan giriĢim
özelliklerinden, iki benzer sesin birleĢtirilmesiyle ya çıkacak
65
yeni sesin Ģiddeti yükseltilir yada bu sesler birbirini iptal ederek
tam bir sessizlik elde edilir. Keza, iki ıĢık ıĢını ile tam bir
karanlık elde etmek mümkündür.
Akustik
Akustik bir ses bilimidir ve bütün mekanik dalgalarla
ilgilidir. Akustiğin esas alanı insan kulağının alabildiği
frekanslardır. Ses, hava, gaz, sıvı ve hatta katı gibi her elastik
ortam içinde yol alır fakat bir boĢlukta ilerleyemezler.
Ses havada 1126 km/saat hızla gider. Diğer ortamların
içindeki hızı ise o ortamların yoğunluğuna bağlıdır. Bir insan
kulağının alabildiği sesler 16-20.000 Hz frekansa sahiptir.
DüĢük frekanslardaki sesleri iĢitmek kolay olup, yüksek
frekanslardaki sesler yaĢlılıkta zor iĢitilir. Ses, sert ortamlar
içinde daha hızlı, yoğun ortamlar içinde de daha yavaĢ yol alır.
Yoğunluğu düĢük olan hava içinde oldukça yavaĢ gider.
SıkıĢtırılması zor olan katılar, sıvılar gibi ortamlarda daha hızlı
seyahat eder. Sıcaklık ve nem oranı yükseldikçe ses havada
daha hızlı gider.
Ses patlaması bir Ģok dalgasıdır. Bu bir uçağın ses hızını
geçtiği anda meydana gelir. Uçak ses hızına ulaĢtığında havayı
sıkıĢtırarak arkasında kendisini takip eden yüksek basınçlı bir
koni oluĢturur. Devamlı geniĢleyen bu koni bir sessizlik sınırı
ile çevrilir. Koninin geniĢ ucu yerle temas edince de müthiĢ bir
patlama duyulur ve sonra yine sessizlik takip eder.
Akustik biliminin en önemli prensiplerinden biri Doppler
etkisi‟dir. Christian Doppler tarafından 1842‟de bulunan bu
etkiye göre, bir gözlemciye doğru gelen bir ses kaynağından
çıkan ses daha yüksektir ve uzaklaĢan kaynaktan çıkan ses ise
daha düĢüktür. Bunun sebebi, gözlemciye doğru gelen kaynak
önündeki ses dalgalarını devamlı olarak sıkıĢtırır ve
66
gözlemcinin kulağına gelen dalgalar daha kısa aralıklarla ulaĢır.
Gözlemciye göre uzaklaĢan kaynaktan çıkan ses dalgalarında
ise bunun tersi olur. Doppler etkisi sesin dıĢında
elektromanyetik dalgalar içinde geçerli olmaktadır.
IĢık
IĢık bir elektromanyetik dalgadır. Bütün elektromanyetik
radyasyonlar gibi ıĢık da, ya elektrik yüklerinin
ivmelenmesinden yada bir nükleer reaksiyonun sonucundan
meydana gelir. Elektrikle ısıtılmıĢ bir ampul içindeki filamentte
olduğu gibi bir maddenin ısıtılması ile yükler hızlandırılır.
Madde ısıtıldığında atomların negatif yüklü elektronları daha
yüksek enerji seviyelerine çıkar ve sonra eski seviyelerine
düĢerlerken birer foton salarlar. Açığa çıkan fotonlar da ıĢığı
meydana getirir.
IĢığın parçacıklardan meydana geldiğini ilk olarak Isaac
Newton ileri sürdü. 1803‟de de Thomas Young ıĢığın bir dalga
hareketi olduğunu ispat etti. IĢığın hem parçacıkların akıĢı hem
dalga halinde yayıldığını, yani onun bu iki karaktere birden
sahip olduğunu ise 1900‟ün baĢında Max Planck ve Albert
Einstein gösterdi. IĢık bir enerji türüdür. Böylece, oluĢan
elektromanyetik radyasyon birbirlerine göre sağ açılarda ve
yayılma yönünde titreĢen elektrik ve manyetik alanlara sahiptir.
IĢık boĢlukta 299.792,458 km/saniye hızla yol alır. Bu hız
evrendeki en büyük hızdır. IĢığın hızı, kaynağının hızı ve yönü
ne olursa olsun daima aynıdır ve asla değiĢmez. IĢık hızına
yakın bir hızda ters yönde giden bir kaynaktan çıkan ıĢık bile
yine aynı hızda yol alır. Bu durum doğada sadece ıĢığa ait olan
bir özelliktir. Hiç bir cisim ıĢık hızından daha hızlı gidemez.
Fizik yasaları ıĢık hızının %99,999‟u kadar bir hızı mümkün
67
kılar, fakat %100‟üne ulaĢmayı asla. IĢık hızına en yakın hızla
yol alan cisimler atom altı parçacıklarıdır.
IĢık farklı ortamlarda farklı hızlarla gider. Suda 225.000
km/saniye, cam içinde 176.000 km/saniye, elmas içinde de
124.000 km/saniye hızla yol alır. Kütlesi sıfır olan foton
parçacıklarından meydana gelmiĢ olmasına rağmen ıĢık, üzerine
düĢtüğü maddeye bir kuvvet uygular. Normal Ģartlarda bu
kuvvet fark edilemez. Havası boĢaltılmıĢ ortamda yapılan
deneylerde bu kuvvet ölçülebilir.
Yaz aylarının sıcak günlerinde ısınmıĢ hava yere yakın
bölgelerde, soğuk hava ise yukarılarda yer alır. GüneĢ‟ten gelen
ıĢık yere yakın sıcak havadan geçerken yansıyarak, duran veya
otomobil süren bir insanın gözüne ulaĢır. Böyle zamanlarda,
çöllerde veya yolun ilerisinde bir göl hayali görüntüsünün
görülmesinin sebebi budur. Gerçekte, görünen göl mavi renkli
göğün yere yansıyan görüntüsüdür.
Tam bir düz çizgiler halinde yol alan ıĢık ıĢınları bir yüzeye
düĢtüklerinde, bir kısmı o cisim tarafından soğurulur, bir kısmı
yansır, bir kısmı ise cismin içinden geçerek yoluna devam eder.
Bunların oranları o cismin malzeme özelliklerine, rengine,
yüzey kalitesine bağlıdır. IĢık kaba bir yüzeyden her yöne
dağınık olarak yansır, parlatılmıĢ düzgün bir yüzeyden ise
birbirine paralel Ģekilde yansır. Daha yoğun bir ortama giren
ıĢığın hızı azalır ve ıĢık ıĢınları o ortama girdiklerinde kırılır.
Ortamın yoğunluğu yükseldikçe kırılma miktarı da artar. Yoğun
bir ortamdan daha düĢük yoğunluktaki ortama giren ıĢık ıĢınları
ise bükülür. IĢığın bu özelliklerinden faydalanılarak gözlükler,
mercekler, mikroskop ve teleskoplar imal edilmiĢtir.
Elektromanyetik Spektrum
68
Elektromanyetik spektrum, birbirlerine göre sağ açılarda
titreĢen elektrik ve manyetik alanlara sahip dalgaların
çıkardıkları geniĢ bir aralıktır. Bu aralığın içinde radyo
dalgaları, TV, radar, mikrodalgalar, kızılötesi, görünen ıĢık,
morötesi, x-ıĢınları ve gamma ıĢınları yer alır. Bütün bu ıĢınlar
birbirlerinden dalga boyları ve frekansları ile ayrılırlar. Hepsi
boĢlukta ıĢık hızı ile yol alır. Dalga boyları kısaldıkça
frekansları artar, dalga boyları uzadıkça frekansları azalır.
Spektrumun bir ucunda, dalga boyu yüzlerce metre
uzunluğunda ve frekansı 10.000 Hz olan radyo dalgaları, öbür
ucunda ise, dalga boyu milimetrenin milyarda biri ve frekansı
10.000.000.000.000.000.000.000 Hz olan gamma ıĢınları yer
almaktadır.
Elektromanyetik ıĢıma, elektrik yüklerinin hareketleri ve
hızlanmalarıyla
meydana
gelir. Bir elektrik yükü
ivmelendirilince elektromanyetik dalga Ģeklinde enerji
kaybeder. Hareket eden bu yükler her yöne dağılan sayısız
elektron ihtiva eder. Elektrik alanı içinde meydana gelen bu
olay ayrıca bir manyetik alan yaratır. Elektrik alandaki
değiĢiklik manyetik alanı da değiĢtirir. Elektrik ve manyetik
alanlar
içindeki
elektronların
hızlanmalarıy-la
da
elektromanyetik radyasyon oluĢur. Doğadaki her cisim içinde
hareket halinde olan elektronlardan meydana geldiğine göre,
evrendeki her madde her zaman dalga neĢretmektedir.
Elektromanyetik ıĢımanın sebebi budur.
Evrendeki her cisim mutlak sıfırın üzerinde bir sıcaklığa
sahiptir ve her biri karıĢık dalga boylarında elektromanyetik
radyasyon çıkarır. Oda sıcaklığında cismin çıkardığı radyasyon
spektrumun kızılötesi bölgesine tekabül eder. Cismin sıcaklığı
yükseltildikçe dalga boyları kısalır ve cismin radyasyonu
spektrumun görünen ıĢık bölgesine yaklaĢır. 800 derecede cisim
akkor hale gelir, dalga boyu kısalır ve cisim karanlıkta
69
görülebilir. Daha fazla ısıtılınca cismin rengi beyaza dönüĢür.
3000 derecede cisim, bir ampulün içindeki tel gibi, tam beyaz
olur. Bu sıcaklıkta cismin çıkardığı enerjinin sadece %10‟u ıĢık
halindedir, gerisi ise hala ısı enerjisi Ģeklindedir. Sıcaklıkla
enerji arasındaki oran düzgün olmayıp, sıcaklık yükseldikçe
ortaya çıkan enerji üniform bir Ģekilde artmamaktadır.
Gerçekte, sıcaklığın yükselmesiyle serbest kalan enerji oranı
çok hızlı olarak artar ve bu da mutlak sıcaklığa bağlıdır.
Bir karanlık odada bulunan kalorifer radyatörünün çıkardığı
60-70 derecelik radyasyon, dalga boyu çok uzun olduğundan
gözle görülemez. Fakat aynı oda içindeki bir ampulün tungsten
telinden çıkan binlerce derece sıcaklığındaki radyasyon, dalga
boyunun çok kısa olması nedeniyle, beyaz ıĢık olarak kolayca
görülebilir.
Bugün bilinen elektromanyetik spektrum, 10-16 ile 109 metre
arasındaki dalga boylarını içine almaktadır. Bunlardan TV,
radyo ve mikrodalgalar, çok sayıdaki elektron veya yüklü
parçacıkların güçlü manyetik alanlar içinde kütlesel
hareketlerinden oluĢur. Elektronların hareketleri molekülleri
hareketlendirir ve titreĢtirir. Bu titreĢimler de kızılötesi
radyasyonu meydana getirir. Görünen ıĢık ve morötesi
radyasyon, atomların en dıĢ yörüngelerindeki elektronların
yüksek enerji seviyelerinden düĢük enerji seviyelerine
inmeleriyle, x-ıĢınları ağır metal atomlarının yüksek enerjili
elektronlarla bombardıman edilmesiyle oluĢurlar. Gamma
ıĢınları, radyoaktif elementlerin atomlarındaki fisyon
reaksiyonu sırasında veya elementlerin yüksek enerjili
parçacıklar tarafından bombardıman edilmesinde atomların
çekirdeklerinden ortaya çıkar.
GüneĢ bizim için en kuvvetli bir radyasyon kaynağıdır.
Oradan çıkan ıĢınlar boĢlukta 150 milyon kilometre yol alarak
hiç bir engelle karĢılaĢmadan 8.3 dakikada Dünya‟ya ulaĢır.
70
Elektromanyetik dalgalar bir cismin içinden geçerken yavaĢlar.
Zira, cisimlerin içindeki yüklü parçacıkların oluĢturduğu
manyetik ve elektrik alanlar, dalgalarla aynı frekansta titreĢime
neden olur ve bu titreĢimler için harcanan enerji
elektromanyetik dalgalardan harcanır. Harcanan enerji ısı
Ģeklinde açığa çıkar. GüneĢ‟le aramızda bir engelin
bulunmaması onun ıĢık ve ısısını tam bir verimle almamızı
sağlamaktadır.
Aydınlık bir kaynaktan gelen ıĢık bir prizmadan geçirilip
ekran üzerine düĢürülünce renklerden oluĢmuĢ bir spektrum
meydana gelir. Eğer ıĢık daha önce ince bir yarıktan geçirilirse
spektrum yerine farklı renklerde ayrı ayrı parlak çizgiler
görülür. Spektrumdaki her renk farklı bir elemente aittir.
Sodyumun spektrumu birbirine yakın iki tane sarı çizgi,
hidrojeninki ise geniĢ alana dağılmıĢ kırmızı, mavimsi yeĢil ve
mor çizgilerdir.
1800‟lerin baĢlarında Joseph von Fraunhofer GüneĢ‟ten
gelen ıĢığın spektrumunu inceledi ve üzerindeki 574 tane
karanlık çizgiyi ve dalga boylarını tespit etti. Daha sonra aynı
çizgileri Venüs ve diğer yıldızlardan gelen ıĢığın çıkardığı
spektrum üzerinde de buldu. Fraunhofer‟den 50 yıl sonra
Gustav Kirchoff bu farklı renkteki çizgilerin ıĢık kaynağındaki
farklı elementlerin özelliklerinden oluĢtuğunu anladı. Ve
bilinen bütün elementlerin spektrum haritasını çıkardı. Bu
keĢifle, gök cisimlerinin ve çok uzaklardaki yıldızların oluĢtuğu
elementlerin kimyasal özelliklerinin bilinmesi mümkün
olmuĢtur.
Renkler
Renklerle ilk uğraĢan insan Newton oldu. 1666‟da karanlık
oda içindeki bir prizmadan geçirdiği ıĢık demetinde muhtelif
71
renkleri gördü. Sonra bu farklı renkteki ıĢın demetlerini baĢka
bir prizmadan geçirerek beyaz ıĢığı elde etti. Prizmadan geçen
beyaz ıĢığın çıkardığı renkli demetler kırmızı, portakal, sarı,
yeĢil, mavi, koyu mavi ve mor olup, hepsi farklı dalga
boylarında olmaktadır. Bunların dıĢında gözün alamadığı daha
bir çok baĢka renkleri hassas cihazlar tespit etmektedir.
Renklerin en önemli özelliği onların sahip oldukları dalga
uzunluklarıdır. Dalga boyu bandının geniĢliği veya içindeki
beyaz ıĢığın miktarı o rengin doygunluğunu gösterir. Beyazlık
azaldıkça renk daha doygun olur. Rengin parlaklığı da dalga
yüksekliğine bağlıdır.
Kendilerini renkli olarak gördüğümüz cisimler aslında renkli
değildir. Onların renkli görüntüleri aldatıcıdır. Cisimlerin
yüzeyleri bazı dalga boylarını soğurur, bazılarını da yansıtırlar.
Yansıtılan dalga boyuna sahip ıĢın bize o cismin rengi olarak
gelir. Bize kırmızı olarak görülen bir maddenin yüzeyi
kırmızının dıĢındaki bütün dalga uzunluklarını yutar ve sadece
kırmızıya tekabül eden dalga boyunu yansıtır. Bu dalga da
gözümüze o cismi kırmızı olarak gösterir. IĢık yansıtmayan bir
cisim siyah olarak görülür.
Gözün retina bölgesinde bulunan üç tür hücreden her bir
ayrı tipi, sarı-kırmızı, yeĢil ve mavi-mor ıĢığa karĢı duyarlı
olmaktadır. Bunlar üç temel renklerdir. Diğer bütün renkler bu
üç renk grubunun karıĢımından oluĢur. Temel renkler olan
kırmızı, yeĢil ve mavi renklerin ikisinin karıĢımından ikincil
renkler olan pembe, sarı veya turkuvazdan biri elde edilir. Üç
temel renk karıĢınca çıkan renk beyaz olur. Renkleri birbirinden
çıkararak da yeni renkler meydana getirilebilir. Sarı maviyi
soğurur, kırmızı ve yeĢil renkleri yansıtır. Turkuvaz kırmızıyı
soğurur, mavi ve yeĢili yansıtır. Pembe yeĢil ıĢığı emer, kırmızı
ve mavi ıĢığı yansıtır. Pembe, turkuvaz ve sarıdan herhangi
72
ikisinin karıĢımı bir temel renk verir. Üçü karıĢınca da siyah
elde edilir.
Elektrik ve Manyetizma
Atom çekirdeğinin etrafındaki yörüngelerde dönen
elektronlar çok küçük parçacıklardır. Bunların her biri bir
elektrik yükü taĢır ve bu yük negatif iĢaretlidir. Aynı yüklerin
birbirini itmelerinden dolayı, benzer yükleri taĢıyan serbest
elektronlar da birbirlerinden mümkün olduğu kadar
uzaklaĢmaya çalıĢırlar. Bu uzaklaĢma çabaları birbirlerine bir
güç tatbik etmelerine neden olur. Elektron sayısı arttıkça oluĢan
güç fazlalaĢır. Ortaya çıkan bu elektronları itme kuvvetine
voltaj denir.
Ġçinde elektron fazlalığı bulunan bir iletken cisim baĢka bir
iletken cisimle temas edince, birinci cisimdeki elektronlar
birbirlerini iterek, elektron miktarı eĢitleninceye kadar ikinci
cisme akar. Birinci cisimdeki voltaj veya elektronların basıncı
azalır. Birinci cisimden ikinci cisme geçen bu elektronların
akıĢına elektrik akımı adı verilir. Bir elektrik akımının
oluĢabilmesi için, cisimlerden birindeki elektron sayısının
pozitif yüklü protonlardan fazla olması, yani o cismin negatif
voltaja sahip olması, gerekir.
Dünya‟da bir elektrik akımı elde eden ilk insan Alessandro
Volta oldu. Volta, farklı metallerin birbiri ile temas ettiklerinde
bir elektrik üreteceklerini düĢündü ve 1799‟da bakır ve çinko
disklerinin arasına aside batırılmıĢ bez parçaları koyarak yaptığı
pilden ilk elektriği elde etti.
Elektrik akımı elektronların aynı yönde kütlesel akıĢıdır. Bu
akıĢın birimine Amper (Amp) denir. 1 amperlik akım, belli bir
zaman içinde bir noktadan geçen elektrik miktarını gösterir. 1
amperlik akımın 1 saniye içinde bir noktadan geçen yük
73
miktarına da Coulomb adı verilir. Elektronların yayılmaya
baĢlaması ıĢık hızına yakın bir hızla olmasına rağmen, bir
iletken içindeki 1 amperlik akımın 1 metrelik yolu alması
yaklaĢık yarım saati alır. Elektronlar daima negatif taraftan
pozitif tarafa doğru yol alırlar.
Saf metallerin atomları tek tip olmasına rağmen
elektronlarının sayısı faklıdır. Hafif metallerin atomlarında az
sayıda demir, bakır, altın ve kurĢun gibi ağır metallerin
atomlarında ise çok sayıda elektron bulunmaktadır. Metallerin
elektronlarının bir kısmı atomlarını terk edip, bir elektron akıĢı
halinde uzaklaĢmaya hazır durumdadır. Bu tip elementlerin
elektronları, elektron fazlalığı durumunda, elektrik akımını
meydana getirmeye çok uygundur. Plastik, cam, porselen, tahta,
lastik gibi malzemelerin atomlarında ise bu akıĢa uygun serbest
elektronlar yoktur ve dolayısıyla bu cisimler birer yalıtkandır.
Bakır ve gümüĢün elektronları geçirme kabiliyeti bir plastiğin
milyarlarca katıdır.
Ġki iletken cisim arasındaki negatif yüklü elektronların akıĢı
çok çabuk olur ve iki cisim arasındaki yüklerin dağılımı eĢit
hale gelince akıĢ durur. Bir elektrik akımının devamlı
olabilmesi için elektronların çıktığı cisimdeki elektron sayısı ve
basıncının sürekli tahrik edilmesi gerekir. Yani, farklı bir
voltajın ve akımın yol alabileceği devamlı dairesel bir yolun
bulunması Ģarttır.
Bazı maddeler, içinden akan elektrik akımına direnç
gösterirler. Katılar içinde akıma direnç göstermeyen iletkenler,
yüksek direnç gösteren yalıtkanlar ve bunların arasında yer alan
yarı iletkenler vardır. Sıvılar ve gazlar değiĢiktir. Akımı
geçirmeyen fakat içlerine bazı maddeler ilave edilince
geçirenler bulunur. Katı iletkenlerin geçirgenliği ayrıca o
malzemenin kesitine ve uzunluğuna bağlıdır. Kesit büyüdükçe
74
malzemeden geçen serbest elektronların miktarı, dolayısıyla
elektrik akımı, fazlalaĢır.
Metaller ısıtıldıkça akıma karĢı olan dirençleri artar. Bazı
malzemeler ise ısıtılınca daha düĢük direnç gösterirler. Bir
telden geçen elektrik akımının sabit voltajda telin uzunluğu ile
azalacağını ve kalınlığı ile artacağını bulan George Simon
Ohm‟un anısına direnç birimine Ohm adı verildi. Direncin aynı
olduğu yerde voltaj yükseldikçe geçen akım miktarı artar.
Direnç voltajı kontrol eder ve voltajın sabit olduğu bir
malzemenin direnci yükseldikçe içinden geçen akım miktarı
azalır. Yani voltaj, elektrik akımı ve malzemenin direnci ile
orantılıdır.
Ġki farklı metal cisim, tuz veya bir zayıf asit karıĢımına
daldırılınca iyonlarını bu karıĢıma bırakarak elektron kazanır
veya kaybederler. Elektron kaybeden metaller pozitif,
kazananlar ise negatif yüklü hale gelir. Böylece bir voltaj farkı
oluĢan iki metal cismin arası birleĢtirildiğinde buradan
elektronların akıĢı baĢlar. Bu sistemden faydalanılarak elektrik
akımı üreten bir çok sistem imal edilmiĢtir.
Elektrikten binlerce yıl önce bilinen mıknatıslığın kaynağı
ve elektrikle olan bağlantısı 1800‟lerin baĢlarında anlaĢıldı.
Manyetizmanın kaynağı mıknatısın içindeki hareketli
durumdaki elektrik yükleridir. Atom altı parçacıkların kendi
etraflarındaki dönüĢleri de buna neden olmaktadır. Bir telden
geçen elektrik akımı civarında bir manyetik alan üretir.
Manyetik alan ve meydana gelen manyetik kuvvet hareket eden
yüklerin bir sonucudur.
Hareket eden elektrik akımı bir manyetizma ürettiği gibi,
hareket eden mıknatıs da bir elektrik akımı çıkarır. Michael
Faraday tarafından deneyle keĢfedilen bu olay James Clerk
Maxwell tarafından matematiksel olarak genelleĢtirdi. 1873‟de
Maxwell hareketli elektrik yüklerinin uzayda yarattığı
75
elektromanyetik alanı izah etti ve elektrik ve manyetik alanların
birbirine ve yayılma yönüne dik olduklarını gösterdi.
Elektronik
Elektronik, kontrol altında tutulan elektronların uzayda ve
katılar içindeki hareketleriyle ortaya çıkmıĢ bir bilim ve
teknoloji dalıdır. Elektronik, elektriğin tersine çok küçük
miktarlardaki akımlarla ilgilidir. Elektroniğin ekipmanları
transistörler gibi ufak cihazlardır.
Elektronik bilimini 1904‟de John A. Fleming baĢlattı.
Fleming elektrik ampulünün içine bir metal plaka koydu.
Hemen arkasında yer alan kızgın flamentdeki ısınmıĢ
elektronlar aradaki boĢluğu geçerek soğuk plakaya atlıyor fakat
plakadan flamente geri geçemiyorlardı. Bu durum kızgın
flament telinden soğuk metal plakaya tek yönde akan
elektronların ilk kontrolüydü ve sistem bir vana görevini
yapıyordu. Daha sonraki yıllarda bu sistem geliĢtirilerek radyo,
mikrofon, gramofon gibi cihazlara uygulandı.
Ġlk yıllarda kullanılan kristallerin yerini yarı iletken
transistor ve yarı iletken element olan silikonlar aldı.
Transistorlar çok küçük boyutta, ısıtılmaya gerek duyulmayan
ve çok düĢük voltajda çalıĢabilen elemanlardır. Voltaj
uygulanan bir transistorda elektronlar negatif taraftan pozitif
tarafa doğru akar fakat tersi yönde gidemezler. Ufak saf bir
silikon kristaline bağlanmıĢ transistor, diyot ve kapasitörlerin
yer aldığı entegre devreler 1952‟de imal edilmeye baĢlandı.
Böylece, elektroniğe yeni bir boyut geldi ve hesap makinaları,
saatler, video, robot, bilgisayarlar üretildi.
76
Sıcaklık ve Parlaklık
Sıcaklık, belli bir hacim içindeki enerji miktarının
ölçüsüdür. Isı Ģiddetinin bir ölçüsü olan sıcaklığa karĢı insanlar
biyolojik duyarlılık hissederler. Ġnsanoğlunun hesaplayabileceği
en büyük sıcaklık Büyük Patlamanın 10-43‟cü saniyesinde
mevcut olmuĢ olan 1032 derecedir. Bundan daha büyük sıcaklık
ise Büyük Patlamanın henüz baĢlamadığı sıfır zamanındaki
sonsuz derecedir. En düĢük sıcaklık mutlak sıfır adı verilen 273.16 derecedir. UlaĢılması imkansız olan bu sıcaklığa
derecenin bir milyonda biri kadar yaklaĢılabilmiĢtir.
Cisimler,
mutlak
sıfırın
üzerindeki
sıcaklıklarda
elektromanyetik radyasyon çıkarırlar. Çıkan radyasyonların
farklı dalga boyları, o dalga boyuna ait bir sıcaklığı ifade eder.
600 derecenin üzerindeki sıcaklıktaki bir cismin çıkardığı
radyasyon görünen ıĢık bölgesine kayar ve cisim daha fazla
ısıtılınca parlaklığı fazlalaĢır. 3000 derecede cisim çok
parlaktır. Ġçinde 15 milyar, yüzeyinde ise 6000 derece sıcaklığa
sahip olan güneĢ bizim için çok parlak bir ıĢık kaynağıdır.
Yoğunluk ve Basınç
Birim hacim içindeki kütle miktarına yoğunluk denir. Her
maddenin yoğunluğu farklıdır. Yoğunluk, cismi meydana
getiren atomların birbirlerine yakınlığına bağlıdır. Katı ve
sıvılarda olduğu gibi, atomların ağırlığı, sıklığı, boyutları ve
moleküllerin birbirlerine yakınlığı yoğunluğu artırır.
Moleküllerin birbirinden uzak mesafelerde yer aldığı gazlarda
ise yoğunluk düĢüktür. Bazı elementlerin atomlarında ise daha
fazla sayıda proton ve nötron mevcut olup bunların kütleleri,
dolayısıyla yoğunlukları büyüktür.
77
Ġki atom çekirdeği arasındaki uzaklık çekirdek çapının
200.000 katıdır. Çekirdekler birbirine yaklaĢtıkça yoğunluk
yine artar. Çekirdekleri, sadece birbirine yapıĢmıĢ nötronlardan
meydana gelen bir nötron yıldızının yoğunluğu 1018 kg/m3‟ dür.
Bunun üzerinde yoğunluğa sahip olan cisim ise, nötron
yıldızının bir sonraki safhası olan, karadeliktir.
Sıvıların çoğu katılaĢınca yoğunlukları fazlalaĢır. Çünkü
katılardaki moleküller birbirine daha sıkıca birleĢmiĢtir. Bu
yüzden katılar aynı hacimdeki sıvılardan daha ağırdır ve katılar
sıvılarına konunca dibe batar. Suda ise durum tersinedir. Buz
sudan daha az yoğun olup suda yüzer. Çünkü buzdaki
moleküllerin araları daha açık olup bu durum buzun
yoğunluğunu azaltır.
Basınç, birim alan üzerine gelen ağırlıktır. Madde üzerine
yapılan basınç yükseldikçe, atomlarındaki elektronlar çekirdeğe
yaklaĢır, basınç arttıkça elektronların yapısı parçalanır ve
serbest kalan çekirdekler birbirlerine yaklaĢır. Birbirlerine
yaklaĢarak çarpıĢan çekirdekler sonunda çeĢitli reaksiyonlara
girer.
Katılarda basınç yerel olarak soğurulur. Çünkü katıların
atomları yerlerinde sabit durur. Sıvı ve gazlarda ise durum
değiĢiktir. Bir sıvı veya gaza tatbik edilen basınç bütün hacim
boyunca ilerler. Çünkü bunların atom ve molekülleri serbesttir.
78
Modern Fizik
79
Relativite
Relativite‟ye lisanımızda izafiyet veya görecelik de
denmektedir. Relativite kuramları, öğrencilik yılları oldukça zor
geçen, Ġsviçre‟deki patent bürosundaki memurluğu sırasında
teorik fizik konusunda okuduğu makalelerle kendisini yetiĢtiren
Albert Einstein tarafından ortaya atıldı. Ondan beĢ yıl önce
Max Planck tarafından baĢlatılan kuantum teorisinin de
geliĢmesine neden olan Einstein‟ın teorilerine bilim adamları
uzun süre Ģüphe ile baktılar. Çünkü teorileri Newton tarafından
1666‟da kurulmuĢ olan klasik fiziği yıkıyor ve evren boyutunda
geçerli olan yepyeni, modern fizik bilimini getiriyordu.
Einstein‟ın relativite teorileri iki bölümde incelenir. 1905
yılında yayınladığı özel relativite ve 1916 yılında yayınladığı
genel relativite teorisidir. Ġlk teorisi yayınlanmasından sekiz yıl
sonra kabul gören Einstein bu buluĢu ile bilimde yeni bir çığır
açtı ve modern fiziğin baĢlamasına neden oldu. Einstein,
teorilerine o zamana kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen, ıĢığı
ve zamanı soktu ve kendisinden önceki bilimsel inanıĢları
tamamen değiĢtirdi.
1800‟lerin ortalarında ıĢığın bir elektromanyetik dalga
hareketi olduğu anlaĢılınca, onun ancak bir ortam içinde yol
alabileceğine inanıldı. Bu ortama eter adı verildi. Bütün evrenin
eter denilen madde ile kaplı olduğu sanılıyordu. Zira ses hava,
katı veya sıvı gibi bir ortam içinde gittiğine göre ıĢığın da yol
alabilmesi için bir ortamın bulunması gerekliydi. 1880‟lerde
herkesi sürpriz içinde bırakan bir deney yapıldı. Dünya,
GüneĢ‟in etrafındaki yörüngesinde uzayda bir eter içinde yol
aldığına göre, yeryüzündeki bir kaynaktan Dünya‟nın gidiĢ
yönünde çıkan bir ıĢık demetinin ilerideki bir noktaya gidip
yansıdıktan sonra kaynağa geri dönmesi için geçen sürenin,
Dünya‟nın gidiĢ yönünün yan tarafındaki aynı eĢit uzaklığa
80
gidip geri dönmesi için geçecek süreden daha az olması
gerekirdi. Deney sonucu, ıĢığın her iki yönde gidiĢ ve geri
dönüĢ süreleri eĢit çıktı.
Albert Michelson ve Edward Morley tarafından yapılan bu
deneye ilk tepki George F. Fitzgerald„den geldi. Fitzgerald,
maddenin hareket yönünde büzüleceğini ileri sürdü. Daha sonra
Hendrick A. Lorentz hareket yönünde kütlenin artacağını
belirtti. Michelson-Morley deneyi ve Fitzgerald ve Lorenz‟in
çalıĢmalarında uzayda bir eterin izine rastlanmadı. IĢığın içinde
yol alabileceğine inanılan eterin bulunamaması bilim
adamlarının kafasını karıĢtırdı. Ta ki Einstein‟ın 1905‟de
yayınladığı özel relatvite kuramına kadar.
Özel Relativite Teorisi
1905‟de yayınlanan özel relativite teorisi, birbirlerine göre
hızlanma ve yavaĢlama olmaksızın yani ivmesiz, sabit hızlarda
hareket eden cisimleri inceler. Özel relativitenin birinci sonucu
uzayda eterin mevcut olmadığını açıklar. Evrendeki bütün
cisimler hareket halindedir ve hiçbiri sabit ve durağan değildir.
Eğer bir eter bulunmuĢ olsaydı bunlar sabit hızlara sahip
olacaklardı. Evrendeki cisimlerin hareketlerinde referans olarak
alınabilecek bir sabit cisim bulunmamaktadır.
Uzayda bütün yıldızlardan uzak, boĢlukta bir gemi içinde
yol alan bir insan hareket edip etmediğini asla anlayamaz.
Çünkü civarında referans alabileceği bir gök cismi yoktur.
Hareket ettiğini ancak görebileceği baĢka bir cisme göre
söyleyebilir. Bir cismin hareketi sadece baĢka bir cisme göre
tarif edilebilir ve ancak bu durumda hareket mutlaktır. Gerçekte
evrendeki bütün hareketler relatif yani izafidir. Yeryüzü
üzerinde yol alan bir cisim, hareketini ve hızını ancak üzerinde
bulunduğu Dünya‟ya göre tarif edebilir. Aynı cisim uzay
81
boĢluğunda ise hareket ettiğini bilemez. Dolayısıyla, evrende
eter denilen bir madde yoktur ve olsaydı bile Dünya‟dan tespit
edilemezdi.
Özel relativitenin ikinci konusu ıĢık hızıdır. Buna göre ıĢık
hızı sabittir, asla değiĢmez. IĢık, ıĢığın çıktığı yönde veya tersi
yönde çok büyük hızla giden hangi cisimden çıkarsa çıksın
daima aynı hızda yol alır. IĢık hızına ne bir hız ilave edilir ne de
ondan baĢka bir hız çıkartılır. BoĢlukta ıĢık hızı son hızdır ve bu
evrendeki en büyük hızdır. Hiç bir Ģey ıĢık hızından daha hızlı
gidemez. Bu durum doğada sadece ıĢığa ait olan bir özelliktir.
Bir cismin hızı arttıkça cismin boyu kısalır. IĢık hızına
ulaĢınca cismin boyu sıfır olur ve cisim ortadan kaybolur.
Cismin hızı arttıkça o cismin kütlesi artar ve ıĢık hızına
ulaĢınca cismin kütlesi sonsuz olur. Yani, ıĢık hızında
cisimlerin boyu sıfır, kütleleri sonsuz olur. Dolayısıyla bunlar
olamayacağından ıĢık hızına asla ulaĢılamaz. Bir cismi ıĢık
hızına ulaĢtırmak için ona sonsuz miktarda enerji vermek
gerekir ki bu da imkansızdır.
Bir cismin hızı yükseldikçe kütlesi artar. Kütle artınca onun
enerjisi de artar. Çünkü eĢit hızlarda, ağır bir cismin enerjisi
hafif cisimden daha fazladır. Hız yükseldikçe kütle
artacağından, kütleye gelen ilave kütleye ait enerji, kütle ile
birlikte fazlalaĢır ve ıĢık hızına ulaĢıldığında cisimdeki kütle ve
enerji eĢit olur. Bu durum E=mc2 (Enerji = kütle x ıĢık hızının
karesi) formülü ile ifade edilir.
Hız arttıkça geçen zaman yavaĢlar. IĢık hızına ulaĢıldığında
zaman tamamen durur. Hareket eden iki uzay gemisinin
içindeki insanların saatleri birbirine göre yavaĢlamıĢ görünür.
Bunun nedeni, gemiler arasında yol alan ıĢık dalgalarının bir
gemiden diğerine ulaĢması için geçen zamanın aralığıdır. IĢık
hızına yakın hızlarda uzaktaki bir yıldıza yolculuk eden bir
insan için gidiĢ ve dönüĢ süresi çok kısa olmasına karĢılık, onu
82
Dünya‟dan uğurlayan insanlara bu süre çok uzun görülecektir.
Buna zamanın genleşmesi adı verilir.
IĢık hızının %80‟i bir hızda 4 ıĢık yılı uzaklıktaki bir yıldıza
yolculuk yapan bir insan için gidiĢ ve dönüĢ süresi 6 yıl olur.
Onun Dünya‟da bıraktığı ikiz kardeĢi için ise bu süre 10 yıl
olarak hesap edilir. Seyahat eden kardeĢ dönüĢünde ikizinden 4
yıl daha genç olur. Dolayısıyla, hızlı hareket eden insanlar daha
uzun süre yaĢarlar. Ve ıĢık hızına ulaĢabilenler ise hiç ölmez.
Fakat bu durum daha önce belirtilen nedenlerden dolayı
mümkün olamaz. Günlük yaĢamda zaman bir cisme veya bir
olaya dayanılarak ölçülür. Zaman için ideal olan standart ıĢık
hızı olup, relatif olan zaman hareket eden ve duran gözlemciler
için farklı bir Ģeydir.
Genel Relativite Teorisi
1916 yılında yayınlanan genel relativite teorisi, birbirine
göre hızlanan veya yavaĢlayan yani sabit olmayan ivmeli
hızlarda hareket eden cisimleri inceler. Bu teori, özel
relativitenin daha geniĢletilmiĢ hali olup, Einstein‟ın en büyük
eseri ve tarihin en önemli kuramlarından biridir. Kütlelerin
birbirine yaptıkları çekim kuvveti üzerine kurulmuĢ olan teori
uzay ve zamanın mutlak olmadığını açıklar.
1687‟de Isaac Newton, evrendeki kütlesi bulunan bütün
cisimlerin birbirlerini çektiklerini bularak, evrensel gravitasyon
kuvvetini yaratmıĢtı. Newton teorisinde gezegenlerin güneĢ
etrafındaki hareketlerinde daireye çok yakın bir eliptik yörünge
çizdiklerini de öngörmüĢtü. Genel relativiteye göre,
gezegenlerin yörünge düzlemleri aynı konumda kalmayıp
dönmektedir. Çok küçük miktarlarda olan bu düzlemsel
83
dönüĢler ancak milyonlarca yıl sonra tam bir dönüĢ haline
gelmektedir.
Genel relativite gravitasyonun kütleler arasındaki bir kuvvet
olmadığını belirtir. Teoriye göre evrendeki ağır cisimler uzayı
ağırlıklarından dolayı çukurlaĢtırmaktadır. Cismin ortasında yer
aldığı bu çukura civarındaki daha az ağır cisimler
çekilmektedir. GüneĢ‟in etrafında milyarlarca yıldan beri dönüp
duran gezegen ve Ay‟lar, onun uyguladığı çekim kuvvetinden
değil, GüneĢ‟in çukurlaĢtırdığı ve eğdiği uzay-zaman içinde
kalıp çukurun dıĢına çıkamadıkları için dolanmaktadır.
Nitekim, GüneĢ‟in arkasındaki uzak bir yıldızdan Dünya‟ya
gelen ıĢık ıĢını GüneĢ‟in yanından geçerken onun etrafındaki
uzay-zamanın eğriliğine girer, yolunu değiĢtirerek Dünya‟ya
ulaĢır. Böylece kütlesel çekim yerini uzay-zaman
devamlılığında ağır cisimlerin oluĢturdukları bükülmüĢ uzayzamana bırakmıĢ oldu.
Teori, büyük kütleli cisimler üzerindeki zamanın, küçük
kütleli cisimlerdeki zamandan daha yavaĢ akacağını da
öngörmektedir. Dünya‟daki saatler GüneĢ‟te yavaĢlar. Ay‟daki
bir saat Dünya‟dakine göre daha hızlı çalıĢır. Aynı Ģekilde
Dünya üzerindeki bir yüksek binanın üst katında bulunan bir
saat alt katta bulunan saatten daha hızlı ilerler. Bunun sebebi,
Dünya‟nın çekim merkezine daha yakın olan alt kattaki saatin
çekim merkezinin etkisinde kalmasıdır.
Genel relativite, üç boyutlu evrene bir dördüncü boyut olan
zamanı ilave etti. Uzay ve zaman birbirinden bağımsız olmayan
değerlerdir. Evrendeki bütün cisimler biri zaman, diğer üçü de
uzay olan dört boyutlu uzay-zamanda hareket etmektedir. Uzayzaman ağır cisimlerin etrafında eğrilmiĢ olduğundan ağır
cisimlerin etrafından geçen daha hafif cisimler eğrilmiĢ yüzeyin
eğriliğini takip eder. Gravitasyon kuvveti, uzay-zamanın bu
eğriliğinin yerini almaktadır. Ağır ve hafif cisimlerin birlikte
84
bir gravitasyon alanı içinde hareket etmeleri ve cisimlerin
kütleleri ne olursa olsun, hareketleri uzay-zamanın eğriliğine
bağlıdır. Bu yüzden ağır ve hafif iki cisim aynı hızda düĢer.
Genel relativitenin sonuçlarından evrenin, geniĢlemekte olan
açık bir evren olduğu hesap edildi. Evrenin ortalama
yoğunluğunun kritik bir değere olan oranı, evrenin durumunu
belirtecektir. Bugünkü bilgiler ortalama yoğunluğun kritik
değerin altında olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla evren
devamlı geniĢlemektedir.
Atom Teorisi
Cisimlerin gözle görülemeyecek kadar küçük nesnelerden
meydana gelmiĢ olduğu fikri ilk defa Democritus tarafından
ileri sürüldü. Eski Yunanlı filozof Democritus bu nesnelere
atom adını verdi. Atomik teorinin babası olan Democritus‟dan
2200 yıl sonra John Dalton atomu tarif etti ve atomların
görülemeyen ve değiĢmez parçacıklar olduğunu söyledi.
Daha sonra J.J. Thomson katot tüpünde yaptığı bir deneyde,
katot ıĢınlarının flüoresan ekran üzerinde belirgin noktaların bir
manyetik alan içinde saptıklarını gördü ve bunların pozitif
kutupta çekildiklerini, negatif kutupta ise itildiklerini gözledi.
Thomson bu nokta parçacıkların negatif yüklü olduklarını,
sonradan bunlara elektron adı verilecek yeni parçacıklar
olduğunu anladı. Sapmaların miktarından bu yeni parçacıkların
kütlelerini hesaplayarak bir hidrojen atomunun kütlesinden
2000 defa daha küçük olduklarını keĢfetti. Böylece bir atomdan
daha küçük olan ilk parçacık bulunmuĢ oldu.
Atomun kendisinden daha küçük olan bir parçacığının
bulunduğunun anlaĢılması üzerine onun yapısı üzerindeki
çalıĢmalar yoğunlaĢtırıldı. Bu sıralarda Ernest Rutherford
radyoaktivite üzerinde çalıĢıyordu ve radyoaktif cisimlerden
85
çıkan ıĢınların pozitif yüklü alpha ve negatif yüklü beta ıĢınları
olduğunu
ve
alpha
ıĢınlarının
helyum
atomunun
çekirdeklerinden meydana geldiğini biliyordu.
Rutherford alpha parçacıklarını çok ince bir altın levhaya
ateĢledi. Parçacıklardan çoğu levhadan geçip gitti. Her 20.000
parçacıktan biri ise levhaya çarpıp geri döndü. Geri dönen bu
parçacıklar Rutherford‟u çok ĢaĢırttı ve Rutherford bu olaydan
atomun içinin boĢ olduğunu ve ayrıca alpha parçacıkları gibi
pozitif yüklü bir merkezi olabileceğini tahmin etti. Zira, aynı
yüklerin birbirini ittiği halen biliniyordu ve pozitif yüklü alpha
parçacıkları aynı yüke sahip merkeze çarpıp geri dönüyor
olmalıydı.
Rutherford 1911 yılında atom modelini kurdu. Buna göre,
atomun merkezinde yer alan pozitif yüklü bir çekirdek bütün
atom hacminin sadece çok küçük bir kısmını iĢgal ediyordu.
Çekirdeğin etrafındaki geniĢ boĢlukta da negatif yüklü
elektronlar yer alıyordu. Rutherford, çekirdekte bulunan pozitif
yüklü parçacığın elektrondan 1800 kat daha ağır olduğunu
hesaplayarak bu parçacığa proton adını verdi. Çekirdekle ters
yüklü olan elektronların onun etrafında hızlı bir Ģekilde
dönebilmeleri için kendilerine ait birer enerjiye sahip
olmalıydılar. Rutherford, çekirdek etrafındaki yörüngelerinde
dolanan elektronların çekirdeğin çekim kuvvetini dengeleyecek
miktarda bir açısal hıza sahip olduklarını ileri sürdü. Ayrıca, bir
atomun elektriksel bakımdan nötr olabilmesi için her protona
karĢılık bir adet elektronun bulunması gerektiğini de belirtti.
Hidrojen atomu, çekirdeğinde bir adet proton ve bir adet
elektrona sahiptir. Helyum atomu iki proton ve iki elektron,
lityum üç proton ve üç elektrona haizdir. Rutherford, iki tane
protona sahip olan helyum çekirdeğinin kütlesinin iki kat
olması gerektiğini hesap etti. Önceleri helyum çekirdeğinde
ikisinin iki adet elektronla nötrleĢtirildiği dört proton
86
bulunduğunu düĢündü, sonra çekirdekte proton ile aynı kütleye
sahip yüksüz baĢka bir parçacığın da bulunması gerektiğini
anladı. Bu yüksüz yeni parçacık onun asistanı James Chadwick
tarafından 1934‟de keĢfedildi ve adına nötron dendi.
Rutherford tarafından bulunan bu klasik atom modeli tarih
boyunca yapılmıĢ en büyük keĢiflerden biri olmuĢtur.
Hidrojen, çekirdeğinde nötron bulunmayan tek atomdur. Tek
protonu ve tek elektronu vardır. Helyum atomunda iki proton
iki nötron ve iki adet elektron bulunur. Bu sayılar diğer
atomlarda böylece devam eder. Çekirdeklerdeki proton adetleri
atomik sayıları ifade eder. Proton sayıları birer adet ilave
edilerek, hidrojenden 92 protonlu uranyum atomuna kadar
devam eder ve farklı ağırlıklardaki elementleri meydana getirir.
Doğadaki elementlerin en ağırı 92 adet protonu bulunan
uranyumdur.
Çekirdekteki nötronların sayısı protonlar gibi birer sayı
ilavesiyle çoğalmaz. Birçok ağır atom çekirdeğinde proton
sayısından daha fazla nötron bulunur. Keza, birçok aynı sayıda
protona sahip aynı elementin atom çekirdeğinde farklı sayıda
nötron yer almaktadır. Uranyum atomlarının bir çoğu 238
proton kütlesine sahip olup, bunun 92‟si proton, 146‟si ise
nötrondur. 235 sayılı uranyumun 92 protona karĢılık 143 adet
nötronu vardır.
Atomlar özel biçimlerde birleĢerek kimyasal bileĢimleri
oluĢtururlar. Atomların bu birleĢmelerini çekirdek etrafında
dönen elektronlar sağlar. Böyle birleĢmelerin özellikleri de
atomdaki elektronların, dolayısıyla protonların sayısı ile ifade
edilir. Aynı sayıda protonu fakat farklı sayıda nötronu olan
atomlara izotop adı verilir. Ġzotopların fiziksel özellikleri
nötronların sayısı ile belirlenir. Nötron sayısı daha fazla olan
ağır atomlar pek dayanıklı olmayıp kırılarak iki proton ve iki
nötrondan oluĢan alpha parçacıkları çıkarır. Çekirdekten iki
87
proton eksilince atom farklı bir atom haline gelir ve farklı
kimyasal özelliklere sahip bir element meydana çıkar. Bu tür
elementlere de radyoaktif element denir.
Danimarkalı Niels Bohr, Rutherford‟un atom modelini
yeterli bulmadı. Bohr, bir dairesel yörüngede durmadan dönen
elektronun gittikçe hızlanacağını, devamlı radyasyon
çıkaracağını ve enerji kaybederek sonunda spiral bir hareketle
çekirdeğe çarpacağını iddia etti. Bu problemin çözümü olarak
Bohr, elektronların sadece ve sadece belli ve izin verilmiĢ
yörüngelerde dönmeleri gerektiğini söyledi. Elektronlar bu belli
yörüngelerde dolanırken radyasyon çıkarmamalıydılar. Her
elektron kendi yörüngesinde belli bir enerjiye sahipti ve sahip
olduğu potansiyel enerjisi çekirdekten olan uzaklığına, kinetik
enerjisi de onun hareketine bağlıydı. Her bir yörünge özel bir
enerji seviyesini belirtiyor ve her bir elektron aniden yüksek bir
enerji seviyesinden düĢük bir enerji seviyesine hareket
edebiliyordu. Böyle farklı enerji seviyeleri arasında sıçrama
olunca aradaki enerji farkı bir kuanta veya özel bir frekansa
sahip bir elektromanyetik radyasyon paketi olarak dıĢarı
çıkacaktı.
Bohr‟un bu modeli Erwin Schrödinger tarafından
tamamlandı. Schrödinger dalga mekaniğini ileri sürdü ve bunu
1926‟da matematiksel olarak izah etti. Daha sonra De Broglie
elektronların bir dalga karakterine sahip olduklarını ispat etti.
Böylece Bohr‟un modeli de tamamlanmıĢ oldu.
Rutherford-Bohr modeline göre yörüngelerde dönen
elektronların sayısı çekirdekteki protonların sayısına eĢittir. Her
bir yörüngede yer alan elektron sayısı limitli olup, birinci
yörüngede iki elektrondan daha fazla, ikinci yörüngede sekiz
elektrondan fazla, üçüncü yörüngede on sekizden fazla elektron
yer alamaz. Ve bu böyle devam eder. Eğer bir elektron enerji
kazanırsa bir üst yörüngeye sıçrar. Her yörüngenin kendine ait
88
bir enerji seviyesi vardır ve elektronlar yörüngeler arasında
gidip geldikçe ya enerji kaybederler, yada enerji kazanırlar.
Elektron bir üst yörüngeden bir alt yörüngeye indiğinde
kaybettiği enerji, elektromanyetik radyasyonun parçacığı olan
foton Ģeklinde atomun dıĢına çıkar. DıĢarı çıkan fotonlar da
ıĢığı meydana getirir.
Kuantum Teorisi
Kuantum teorisi bir atomun içinde bulunan, atomdan daha
küçük boyutlardaki parçacıkları inceler. Teorinin fikir babası
olan Max Planck bir atomun içindeki parçacıklarından her
birinin kendine ait özellikleri ve kuanta denilen enerjilere sahip
olduğunu ortaya attı. Planck ile baĢlayan ve sonraki yıllarda
geliĢtirilen kuantum teorisi, bilim tarihinin en baĢarılı
buluĢlarından biri olarak, doğadaki olayların çoğunun
anlaĢılmasına yardımcı olmuĢtur.
1600‟lerin ortalarından Isaac Newton ıĢığın çok küçük
parçacıklardan oluĢmuĢ bir yağmur Ģeklinde ilerlediğini
belirtmiĢti. 1807 yılında Thomas Young bunun doğru
olmadığını ve ıĢığın dalgalar halinde yayıldığını ileri sürdü ve
bu durumu meĢhur çift yarık deneyi ile ispat etti. Birbirine
yakın iki dar yarığın içinden geçen bir ıĢık demetinin arkadaki
bir ekran üzerinde çıkardığı giriĢim Ģeklinden, ıĢığın dalgalar
halinde ilerlediği anlaĢılıyordu. Bu durum, Einstein‟ın ıĢığın
parçacıklar halinde yol aldığını ispatlamasına kadar devam etti.
1905 yılında Einstein‟ın fotoelektrik etkiyi bulması ile ıĢığın
hem dalgalar halinde hem parçacıklar halinde yayıldığı
anlaĢılmıĢ oldu.
Evrendeki bütün cisimler, dalga boyları sıcaklıklarına bağlı
olmak üzere, elektromanyetik radyasyon çıkarırlar. Çok sıcak
cisimlerin çıkardığı radyasyonun dalga boyları spektrumun
89
görünen ıĢık bölgesinde olup çok kısa dalga uzunluklarındadır.
Soğuk cisimlerin çıkardıkları dalgaların boyları ise daha
uzundur. En uzun dalga boyuna sahip dalgalar ise en soğuk
bölgelerden geçen mikrodalga ve radyo dalgalarıdır.
Klasik fiziğe göre, dalga boyu kısaldıkça daha büyük enerji
ortaya çıkar. Bunun sebebi, sabit olan ıĢık hızında dalga boyu
ve frekansın birbiri ile ters orantılı olmasıdır. Yani dalga boyu
büyüdükçe frekans azalır veya tersi olur. Dolayısıyla, enerji ile
frekans orantılıdır. Bu teoriye göre, morötesi ıĢınımın
enerjisinin çok yoğun ve büyük, dalga boyunun da çok kısa
olması gerekirdi. Halbuki durum böyle değildir. Nitekim, çok
kısa dalga boylu x-ıĢınları insanları yakıp kavurmaktadır.
Teoride bir yanlıĢlık olmalıydı. Problemin çözümünü 1900
yılında Max Planck yaptı.
Planck, ıĢık dahil bütün elektromanyetik radyasyonun
sadece durmadan yayılan dalgalar olmadığını, aynı zamanda,
kuanta adını verdiği çok küçük enerji paketleri seli olduğunu ve
çıkan bu enerji paketçiklerinin belli bir minimum ölçünün
üzerinde bir boyutta bulunduklarını ileri sürdü. Ve, bu
paketlerin enerjisi ile frekansları arasındaki iliĢkinin E=hf
(E=enerji, f=frekans, h=6.6262x10-34 Joule x saniye) formülü
ile ifade edilebileceğini gösterdi.
Bilim tarihinin en önemli formüllerinden biri olan bu eĢitlik
bir çok olayı açıklığa kavuĢturmuĢtur. Elektronların atom
çekirdeğinin etrafında sadece belli enerji seviyelerine sahip
yörüngelerde yer alabilecekleri, bir yüksek enerji seviyesinden
düĢük enerji seviyesine sıçradıklarında bir radyasyon
neĢredecekleri, yüksek sıcaklık ve frekanslarda bir radyasyon
çıkarabilmek için büyük enerjinin gerektiği, vs bu formülle izah
edilmiĢtir.
Planck‟ın çalıĢmasından etkilenen Einstein 1905 yılında
fotoelektrik etkiyi buldu. Buna göre, ıĢık veya bir
90
elektromanyetik radyasyon bazı metal cisimlerin üzerine
düĢtüğünde metalden elektron çıkarıp fırlatırlar. Einstein bu
olayın sadece Planck‟ın teorisinin doğru olması halinde, yani
ıĢığın kuanta denilen küçük enerji paketleri ve belli enerji
seviyelerinde ve dalga boylarında olması durumunda, geçerli
olabileceğini ileri sürdü. Böylece ıĢığın, dalga karakterinin
yanında belli enerji seviyesinde ve belli dalga boyunda
paketçikler halinde yayıldığı ispat edilmiĢ oldu. Einstein, bu
ıĢık paketçiklerine foton ismini verdi.
Louis de Broglie, Einstein‟ın buluĢunu elektronlara uyguladı
ve elektronların da, ıĢık gibi, hem dalgalar hem de parçacıklar
halinde hareket ettiklerini ispat etti. De Broglie, bir parçacığın
dalga uzunluğunun, Planck sabitinin parçacığın momentumuna
bölümüne eĢit olduğunu gösterdi. Planck sabiti 6,6262x10-34
gibi son derece küçük bir değer olduğundan, büyük
momentumlara sahip günlük yaĢamdaki cisimler çok küçük
dalga boyuna sahip olup, onların dalgasal hareketleri fark
edilememektedir. Momentumu küçük olan atomdan daha ufak
parçacıklar ise, bu formüle göre, uzun dalga boylarındadır.
Maddenin günlük yaĢamdaki halinde gözlenemeyen dalgaparçacık ikiliği, atomik boyutlardaki her davranıĢta görülür.
Sonuçta, doğadaki maddeyi oluĢturan bütün nesnelerin hem
dalgalar hem de parçacıklar halinde davrandıkları açıklığa
kavuĢmuĢ oldu.
1927 yılında Werner Heisenberg, atomik boyutlarda
maddenin ölçüm ve gözlem hassasiyetlerinin farklı olduğunu,
bir parçacığın pozisyonunu hassas olarak ölçmek için yapılacak
bir uğraĢın onun hızını etkileyip değiĢtireceğini ve keza hızının
ölçülmesinin pozisyonunu etkileyeceğini ileri sürdü.
1600‟lerden beri kullanılan klasik fizik cisimlerin belli bir
andaki pozisyon ve hızlarının hesaplanabileceğini öngörüyordu.
Ve bu durum Dünya üzerindeki elle tutulur büyüklükteki
91
cisimler için geçerliydi. Atom boyutlarındaki küçük nesneler
için ise durum tamamen farklıydı. Heisenberg ise, çok küçük
parçacıkların hız ve yerlerinin, aynı bir an içinde, hassas olarak
ölçülemeyeceğini, birinin ölçülmesinin diğerini bozacağını
belirterek, teorisine belirsizlik ilkesi adını verdi. Pozisyondaki
belirsizlik miktarı ile momentumdaki belirsizlik miktarının
çarpımının, 6.6262x10-34 olan Planck sabitine eĢit veya ondan
büyük olduğunu hesapladı.
Böylece Newton‟un kurduğu klasik fizik son buldu ve
yepyeni bir fizik olan kuantum mekaniği ortaya çıktı. Atomu
yani maddeyi meydana getiren, atomdan daha küçük
boyutlardaki parçacıkların hiç bir kaideye uymayan tuhaf
davranıĢlarını açıklayan kuantum mekaniği bilimde bir çığır
açtı. Bir atomun içindeki dünyalar anlaĢıldı, parçacık fiziği,
nükleer fizik ortaya çıktı, elektronik geliĢti, maser ve laser,
bilgisayar, hesap makinaları gibi binlerce cihaz onun sonucu
olarak, daha küçük boyutlarda daha hızlı ve verimli olarak
üretildi.
Parçacık Fiziği
Önceleri bir atom çekirdeğinin görülemez olduğuna
inanılıyordu.
Çekirdeğin
içinde
nelerin
bulunduğu
bilinmiyordu. 1972 yılında ıĢık hızına yakın bir hızda
hızlandırılan elektronlarla protonlar çarpıĢtırıldı. Elektronların
dalga boyları protonların boyutlarından çok daha küçük
olduğundan, bunlar protonların içindeki değiĢik noktalara
çarpabiliyorlardı. Bu deneylerden sonra protonun içindeki
pozitif yükün bu parçacığın içinde üniform bir Ģekilde
dağılmamıĢ olduğu ve protondan daha küçük parçacıklarda
toplanmıĢ olduğu görüldü. Hatta, içerdeki bazı bölgelerde yük-
92
yoğunluk oranının bütün proton ve elek- tronun yükünden daha
fazla olduğu anlaĢıldı.
Evrenin en küçük parçacığını keĢfedebilmek için Dünya‟nın
en büyük ve en pahalı makinası olan parçacık hızlandırıcıları
imal edildi. Parçacık hızlandırıcıları olan akseleratörlerle
parçacık arama çalıĢmaları 1920‟lerde baĢladı. Akseleratörlerde
proton, iyon veya elektron gibi bir elektrik yüküne sahip
parçacık ıĢınları çok yüksek hız ve enerjilere çıkarılır. Negatif
yüklü elektronlar pozitif yükü olan her Ģeye doğru çekilir,
pozitif voltaj yükseldikçe elektronların hızı ve enerjisi artar.
Enerjileri artan hareketli elektronlar elektron-volt birimi ile
tanımlanır ve 1 elektron-volt (eV), bir voltluk potansiyele sahip
elektrik alanına haiz bir hızlandırıcıda yaratılan enerjidir.
John Cockroft ve Ernest Walton 400.000 voltluk bir makina
imal ederek, hızlandırılmıĢ protonlarla bir lityum atomunun
çekirdeğini 1932 yılında parçaladılar. Böylece parçacık
fiziğinin yolu açılmıĢ ve hızlandırıcıların devri baĢlamıĢ oldu.
Aynı yıllarda Robert Van de Graaff bir elektrostatik voltaj
jeneratörü imal etti ve 14 milyon voltluk potansiyele ulaĢtı.
Daha sonra lineer hızlandırıcılar bulundu. Bunlarda
parçacıklar özel elektrotlardan geçerken kademeli olarak
hızlanıyorlardı. Lineer makinaların problemi çok uzun
olmalarıydı ve kullanıĢlı değillerdi. 1930‟ların ortalarında
Ernest Lawrence çevresinde güçlü elektromıknatısların
bulunduğu spiral hızlandırıcıyı tasarladı. Bunlara siklotron adı
verildi. Ġlk siklotron sadece 33 cm çapındaydı ve 1 milyon eV
enerji veriyordu. Daha sonra yapılan 150 cm çapındaki
siklotron‟dan 20 milyon eV elde edildi. UlaĢılan hız ise ıĢık
hızının yüzde doksanı idi.
Ġleriki yıllarda imal edilen sinkrosiklotron‟larda 800 milyon
eV‟lik güce eriĢildi. Bunu, çok geniĢ çaplı dairesel tüp ve
etrafında elektromıknatıslar bulunan sinkrotron’lar takip etti.
93
Bunlarda parçacık hızlandıkça manyetik alan fazlalaĢıyor ve o
da parçacığı daha çok hızlandırıyordu. Bu tip makinalarda
parçacık bir yönde hızlandırıldıktan sonra sonunda bir hedefe
çarparak parçalanması sağlanmaktadır. Amerika FermiLab‟daki
2 kilometre çevresi olan Fermi sinkrotron‟unda protonlar 1
trilyon eV‟luk enerjilere ulaĢabilmektedir.
Daha sonra bir parçacığın bir yönde, onun karĢıtı olan
antiparçacığın ise aksi yönde hızlandırılması düĢünüldü. Bu tip
hızlandırıcılara tevatron adı verildi. 1983‟de FermiLab‟da
kurulan ve çevresi 6.3 kilometre olan tevatron‟un etrafına sıvı
helyum ile soğutulan süper iletken mıknatıslar kondu. 5000 ton
ağırlığındaki bu makinada protonlar bir yönde antiprotonlar da
diğer yönde hızlandırılarak 2 trilyon eV‟luk enerji elde edildi.
Parçacıkları karĢılıklı çarpıĢtırıp parçalarına ayıran bu
makinalar, parçacık çarpıĢtırıcılarıdır. 1989‟da Cenevre‟de
kurulan 26.7 kilometre çevresi olan LEP elektron-pozitron
çarpıĢtırıcısında 100 trilyon eV‟luk enerji alınmaktadır. Bundan
daha büyük ve 85 kilometrelik bir çevreye sahip Amerika‟da
kurulmakta olan çarpıĢtırıcı ise LEP‟den 20-40 kat daha güçlü
olacaktır.
Parçacıklar bu makinalarda hızlandırıldıktan sonra
birbirleriyle çarpıĢtırılmakta, parçalanan parçacığın içindeki
daha küçük parçacıklar açığa çıkarılmaktadır. Son yıllarda
bulunan parçacıkların tamamı bu tip makinalarda
keĢfedilmiĢtir. DüĢük enerjilerde çarpıĢan bazı parçacıklar
elastik bir davranıĢla birbirini iterek parçalanmadan hareket
yönlerini değiĢtirirler. Yüksek enerjilerde parçacıklar kısmen
birbirinin içine dalar. Çok yüksek enerjilerde ise enerjinin bir
kısmı maddeye dönüĢür ve yeni bir parçacık oluĢur. Bunların
çoğu çok kısa bir süre yaĢar. Bütün bu olayların çok kısa bir
süre içinde olmasına rağmen, ortaya çıkan yeni parçacıklar
tanımlanabilmektedir. Bir çarpıĢtırıcı içinde yaratılan enerji ne
94
kadar yüksek olursa yeni bir parçacığı görme ihtimali de o
kadar fazla olur.
Proton çok hızlı elektronlarla bombardıman edildiğinde
içinde farklı yüklere sahip daha küçük parçacıkların bulunduğu
anlaĢıldı. Bu parçacıkların yükleri bir protonun yükünün 1/3‟ü
veya 2/3‟ü kadardı. Bunların varlığı daha önceleri matematiksel
olarak George Zweig ve Murray Gell-Mann tarafından aynı
zamanlarda öngörülmüĢtü. Gell-Mann bu parçacıklara kuark
adını verdi. Kuark‟ların varlığı daha sonraları yapılan
deneylerle kabul edildi.
Bugünkü bilgilere göre kuark‟lar maddenin en temel ve en
küçük parçacıklarıdır. Proton ve nötronların her biri üçer
kuark‟dan oluĢur. Kuark‟lar görülemez ve yerlerinden
kımıldatılamaz. Çünkü güçlü nükleer denilen doğanın en büyük
kuvveti ile bir arada tutulurlar ve bu kuvvet, kuark‟ların arası
açıldıkça büyür. Kuark‟ların arasındaki bu kuvvet bir lastik
bant gibidir. Önce biraz uzayabilir fakat sonra onu daha fazla
uzatmak gittikçe zorlaĢır. Bu lastik bantlara gluon denir. Ġki
kuark‟ın birbirinden uzaklaĢabileceği en büyük mesafe 10-15
metredir. 18 adet farklı türde kuark‟ın varlığı hesaplanmıĢtır.
Bunlar lezzet ve renk diye adlandırılan özellikleriyle
birbirinden ayrılırlar. Altı adet lezzet kuark‟ı halen bilinmekte
olup, bunlar yukarı, aşağı, tuhaf, tılsımlı, dip ve tepe
kuark‟lardır. Her kuark‟ın kırmızı, mavi veya yeĢil olmak üzere
bir rengi vardır. Bir kuark‟ın en belirgin özelliği ise taĢıdığı
elektrik yükünün miktarı, pozitif veya negatif olmasıdır.
Bir protonun içinde, iki tane yukarı kuark ve bir tane aĢağı
kuark vardır. Bunların kesirli yüklerinin toplamı protonun +1
olan birim yükünü verir. Bir nötronda, bir tane yukarı ve iki
tane aĢağı kuark bulunur ve yüklerinin toplamından nötronun
sıfır olan yükü oluĢur. Tepe kuark‟ın dıĢındaki bütün kuark‟lar
parçacık hızlandırıcılarında yapay olarak üretilmiĢtir. Tepe
95
kuark‟ın sadece Büyük Patlama esnasında üretilmiĢ olduğu
sanılmaktadır. Bu kuark‟ı elde etmek için çok daha büyük
enerjiler gerekmektedir.
Kuark‟ların ve gluon‟ların aralarındaki etkileĢimleri
inceleyen bilime Kuantum Kromodinamiği (QCD) adı verilir.
QCD renklerle ifade edilir. Birer rengi olan kuark‟lar arasındaki
kuvvetleri yine birer rengi bulunan gluon‟lar taĢır. QCD‟ ne
göre, kuark‟lar birbirinden uzaklaĢtığında gluon‟ların
aralarındaki güçlü nükleer kuvvet uzaklıkla birlikte artar ve
dolayisiyle kuark‟lar bir proton geniĢliğinin ilerisine gidemez.
QCD, kuark‟ların birbirlerinden uzaklaĢmalarını açıklamıĢtır,
fakat aralarındaki kuvvetin mesafe ile nasıl arttığını
açıklayamamıĢtır.
Pauli dıĢlama ilkesine göre, aynı tip iki parçacık bir atomda
aynı kuantum durumunda olamaz. Parçacıkların bir kısmı bu
ilkeye uyar, bazıları ise uymaz. Bütün parçacıklar kendi
eksenleri etrafında dönerler. Buna spin adı verilir. Her parçacık
bir enerji seviyesinde belli bir spin‟e sahip olup, spin
parçacıkların en önemli özelliklerinden biridir. DıĢlama ilkesi,
spin, elektrik yükü, kütle, renk, yarı ömür gibi temel özellikleri
göz önüne alarak bir atomu meydana getiren ve ondan daha
küçük boyutlardaki parçacıkları aĢağıda özetleyebiliriz.
Hadron‟lar, meson ve baryon‟ların birleĢmesinden meydana
gelen parçacık sınıfıdır. Temel bir parçacık olup diğer
parçacıklarla güçlü etkileĢimde bulunur. Foton‟lar ve lepton‟lar
hadron sınıfının dıĢında kalır. Meson‟lar, hadron sınıfının bir
dalıdır. Elektron ile proton arasında bir kütleye sahiptir. Pozitif,
negatif veya sıfır yüklü olabilirler. Pion‟lar ve kaon‟lar birer
meson‟dur. Pauli dıĢlama ilkesine uymazlar. Baryon‟lar, yine
hadron sınıfının ikinci dalıdır. Pauli dıĢlama ilkesine uyarlar.
Meson‟lar gibi güçlü etkileĢimin altındadırlar.
96
Lepton‟lar, bir temel parçacık grubu olup diğer parçacıklarla
güçlü etkileĢimlerde bulunmazlar. Pauli dıĢlama ilkesine
uyarlar. Aynı zamanda birer fermiyon‟lardır. Altı tür lepton
bulunur.
Boson‟lar, zayıf nükleer kuvveti taĢırlar. Pauli dıĢlama
ilkesine uymazlar. Kütle sayısına sahip bütün çekirdek
parçacıkları birer boson‟dur.
Fermiyon‟lar, proton, nötron, elektron, kuark gibi spin‟leri
yarı sayılarla ifade edilen parçacıklar sınıfıdır.
Alpha parçacığı, radyoaktif bozunma ile ortaya çıkan iki
proton ve iki nötron ihtiva eden helyum çekirdeğidir. Beta
parçacığı, bir nötronun bir protona dönüĢmesi sırasında atomun
çekirdeğinden çıkan yüksek hızlı elektrondur. Gamma
parçacığı, bir atomun radyoaktif bozunması ile ortaya çıkan çok
hızlı parçacıktır.
Antiparçacık, bir parçacığın aynı kütledeki fakat ters yük ve
renkteki ikiz parçacığıdır. Her parçacık karĢıt bir antiparçacığa
sahiptir.
Kaon‟lar, pozitif veya negatif yüklü olabilen veya yükü
bulunmayan meson türüdür. Yüklüleri elektronun 996 katı,
yükü bulunmayanları ise onun 964 katıdır. Bunlara, K-meson
da denir.
Pion‟lar, meson‟ların en hafif kütleli olanıdır. Bunlara Pimeson da denir. Pozitif veya negatif yüklü olabilirler.
Muon‟lar, elektrona benzeyen, negatif yüklü bir lepton‟dur.
Yarı ömrü saniyenin 2 milyonda biri kadardır. Kararsız olup,
sonunda bir elektron ile iki nötrino‟ya bozunur.
Nötrino‟lar, kütlesi ve yükü hemen hemen sıfır olan bir
lepton‟dur. Üç türü bulunur ve her maddenin içinden kolayca
geçebilir.
97
Foton‟lar, yükleri ve kütleleri bulunmayan bir boson‟dur.
Birbirleriyle etkileĢimde bulunmazlar. Elektromanyetik
ıĢınımın kuantası olup, ıĢığı meydana getirirler.
Kuark‟lar, hadron‟ları oluĢturan en temel parçacıklardır. Üç
adet kuark birleĢerek bir baryon‟u, bir kuark ve bir antikuark
birleĢerek bir meson‟u oluĢturur. Altı adet kuark bilinmektedir.
Bunlar, +2/3 yüklü yukarı kuark, -1/3 yüklü aĢağı kuark, -1/3
yüklü tuhaf kuark, +2/3 yüklü tılsımlı kuark, -1/3 yüklü dip
kuark ve +2/3 yüklü tepe kuark‟ıdır. Bu yükler bir proton veya
elektronun yükünün kesirleridir. ÇeĢitli kuark kombinezonları
hadron‟lar sınıfı parçacıkları meydana getirir.
Gluon‟lar, kuark‟ları ve antikuark‟ları birbirine bağlayan
güçlü nükleer kuvveti oluĢturan boson‟lardır. Kütleleri yoktur.
Renk olarak adlandırılan yükleri bulunur.
Graviton‟lar, gravitasyon kuvvetini taĢıyan parçacıklardır.
Yükleri ve kütleleri bulunmaz. Teorik bir parçacık olan
graviton‟lar henüz tespit edilememiĢtir.
Hiperon‟lar, kütlesi bir protona eĢit veya ondan fazla olan
kararsız bir baryon‟dur. Tau‟lar, elektrona benzeyen en ağır
lepton‟dur. Rho meson‟u aĢırı kararsız bir meson‟dur. Omega
minus en küçük kütleli baryon‟dur. Lambda bir baryon
parçacığıdır.
W parçacığı, pozitif veya negatif yüklü zayıf nükleer kuvveti
taĢıyan parçacıktır. Z parçacığı, parçacıklar içinde en ağır ve en
kısa ömürlü olan, zayıf nükleer kuvveti taĢıyan yüksüz bir
parçacıktır. Higgs parçacığı, W ve Z parçacıklarına kütle veren,
elektrozayıf kuvvetin parçacığı olan bir boson‟dur.
Positron, elektronun karĢı parçacığı olup pozitif yüklüdür.
Nükleonlar, çekirdeği meydana getiren proton ve nötrondan her
birine verilen isimdir. Parton‟lar, her bir nükleonun içinde yer
alan kuark ve gluon‟lara verilen isimdir. Takyon‟lar, kütlesi
98
bulunmayan, ıĢık hızından daha hızlı yol alan teorik bir
parçacıktır.
Proton, atom çekirdeğindeki gözlenebilen iki parçacıktan
biridir. Kütlesi elektronun 1836.1 katı olup, yükü onun yüküne
eĢit fakat tersidir. Nötron, atom çekirdeğinde gözlenebilen iki
parçacıktan diğeridir. Kütlesi elektronun 1838.6 katı olup bir
yükü yoktur.
Elektron, atom çekirdeği etrafındaki yörüngelerde dönen,
negatif yüklü, yükü protonunkine eĢit fakat tersi olan küçük
parçacıktır.
Kuark‟lar ve lepton‟lar en temel parçacıklardır. Altı adet
kuark ve altı adet lepton halen bilinmektedir. Bütün maddeler
bu 12 adet parçacığın birleĢmesinden meydana gelir. Bunlardan
yukarı kuark, aĢağı kuark, elektron ve elektron nötrinosu
birleĢerek günlük yaĢamda görülen kararlı maddeyi oluĢturur.
Temel Kuvvetler
Evrende dört tane temel kuvvetin varlığı bilinmektedir.
Doğadaki her olay bu dört temel kuvvetten biri ile izah
edilebilmektedir. Bir beĢinci kuvvetin mevcudiyetini
gerektirecek bir doğa olayı ile henüz karĢılaĢılmamıĢ olmasına
rağmen bu, bir beĢinci kuvvetin olmadığı anlamına
gelmemektedir.
Bilinen
dört
kuvvet
gravitasyon,
elektromanyetizma, güçlü nükleer ve zayıf nükleer kuvvetlerdir.
17‟ci asırda Newton hareket eden cisimler arasındaki
gravitasyon kuvvetini, 19‟cu asırda Maxwell elektromanyetik
kuvvetini açıklamıĢtı. 20‟ci asırda da, atom fiziğinin
geliĢmesiyle diğer iki kuvvet bulunmuĢ oldu.
Gravitasyon kuvveti bütün kuvvetler içinde en zayıf
olanıdır. Bu bir çekici kuvvettir. Kütlesi olan her cisim bu
kuvvetin etkisi altında olup, evrendeki her Ģey bu kuvvet ile
99
birbirini çekmektedir. Etki alanı sıfırdan sonsuza kadardır.
Gücü 10-40‟dır. Bu kuvveti taĢıyan parçacığa graviton denir.
Cismin kütlesi büyüdükçe gravitasyon kuvveti artar. Pratikte bu
kuvvetin gözlenebilmesi için kütlenin çok büyük olması
gerekir. Dünya üzerinde bulunan bütün cisimler arasında bu
kuvvetin mevcut bulunmasına rağmen insanlar tarafından fark
edilemez. Kütleleri çok fazla olan gök cisimleri arasındaki
gravitasyon kuvveti ise çok belirgin Ģekildedir. Dünya‟nın
üzerindeki bütün cisimler ve insanlar, onun gravitasyonu
yüzünden merkezine doğru çekilir. Ay Dünya‟nın etrafında,
Dünya‟da GüneĢ‟in etrafında bu kuvvet sayesinde tutulur ve
uzayın boĢluğuna fırlayıp gitmez.
Elektromanyetik kuvvet, gravitasyondan çok daha güçlü
olup, hem çeker hem iter. Bu durum, kuvvetin etkisi içinde olan
cisimlerin sahip oldukları elektrik yüklerinin cinsine bağlıdır.
Eğer yükler aynı tür ise cisimler birbirini iterler, farklı türden
ise birbirlerini çekerler. Bu kuvvet sayesinde elektronlar atom
çekirdeğinin
etrafında
durabilmektedir.
Çekirdekteki
protonların pozitif elektrik yüklü, elektronların ise negatif
yüklü
olmaları
nedeniyle
elektronlar
dağılmadan
yörüngelerindeki pozisyonlarında dolanır. Yine bu kuvvet
sayesinde atomlar bir araya gelerek molekülleri oluĢturur.
Elektromanyetik kuvvetin gücü 10-2 olup, parçacığı fotondur.
Etkisi sıfırdan sonsuza kadar uzar. Özel relativite ve kuantum
mekaniği kapsamında yer alan bu kuvveti inceleyen bilim
dalına Kuantum Elektrodinamiği (QED) adı verilir.
Güçlü nükleer kuvvet, bir atomun çekirdeğini bir arada tutan
onu dağılmaktan kurtaran doğadaki kuvvetlerin en güçlüsüdür.
Çekirdekteki protonların hepsi pozitif yüklüdür ve birbirlerini
iter. Fakat bu kuvvet onların itme gücünden 100 kat daha büyük
olduğundan protonlar bir arada tutulabilmektedir. Güçlü
nükleer kuvvet bir yüke bağlı olmadığından protonlar gibi
100
yüksüz nötronları da bir arada tutar. Çekirdek dıĢında bir etkisi
yoktur. Gücü, diğer kuvvetlerin birimine göre 1‟dir. Etkisi 10-15
metredir. Bu kuvveti taĢıyan parçacıklar kuark‟ların arasındaki
gluon‟lardır. Güçlü nükleer kuvvet sayesinde kuark‟lar bir
arada tutularak protonlar ve nötronlar meydana gelir, sonra
proton çiftleri, nötron çiftleri, daha sonra da bu çiftler bir arada
tutularak atom çekirdeği oluĢur. Kuvveti taĢıyan gluon‟ların
herhangi bir kütleleri yoktur ve renklerle ifade edilen yükleri
vardır. Gluon ve kuark‟ların arasındaki bu yüklerle oluĢan
etkileĢimleri inceleyen bilim dalına Kuantum Kromodinamiği
(QCD) adı verilir.
Zayıf nükleer kuvvet, bir atom çekirdeğinin kararlılığını
belirler. Proton ile nötron arasındaki bir kuvvettir. Bir nötron
bir protona dönüĢünce onun yükünü değiĢtirir ve çekirdeğin
dayanıklılığı bozulur. Bu da radyoaktiviteye neden olur.
Radyoaktivite sırasında bir nötron ve elektron birbirine
yapıĢarak bir proton haline dönüĢür. Bu sırada beta parçacığı
denilen yüksek hızlı bir elektron dıĢarı çıkar. Artık atom
karakter değiĢtirerek farklı atomik sayısına sahip baĢka bir
elementin atomu olmuĢtur. Radyoaktivite ile zayıf nükleer
kuvvet de bozulmuĢ olur. Gücü 10-5‟dir. Etkisi ise 10-17
metredir. Zayıf nükleer kuvveti taĢıyan üç parçacık olup bunlar,
bir yüke sahip olan W+, W- ve herhangi bir yüke sahip olmayan
Z0 parçacıklarıdır.
19‟cu asırda Maxwell, daha önceleri ayrı olduğu sanılan,
elektrik ve manyetik kuvvetleri birleĢtirerek elektromanyetik
kuvveti bulmuĢtu. Son zamanlarda da elektromanyetik ve zayıf
nükleer kuvvetler birleĢtirilerek bu ikisinin elektrozayıf
kuvvetin birer uzantıları olduğu keĢfedilmiĢtir. 1984‟de W ve Z
parçacıkların bulunmasıyla elektrozayıf kuvvet ispat edilmiĢ
oldu.
101
ġu anda, elektrozayıf ve güçlü nükleer kuvvetlerin
birleĢmesinden meydana gelecek Büyük Bileşik Teorinin (GUT)
bulunması çalıĢmaları yapılmaktadır. Daha sonra da, GUT‟ un
gravitasyon kuvveti ile birleĢmesiyle meydana gelecek Her
Şeyin Teorisi (TOE) çalıĢmaları baĢlayacaktır. TOE de
keĢfedildiğinde fizik bilimi tamamlanmıĢ olacak ve insanoğlu
Büyük Patlamadan önce neyin var olmuĢ olduğunu
anlayacaktır.
Nükleer Fizik
Atom, kütlesinin hemen hemen tamamını ihtiva eden bir
çekirdek, onun etrafındaki yörüngelerde dolanan elektronların
oluĢturduğu bulutlardan meydana gelmiĢtir. Atomların
birleĢmelerinden oluĢan elementlerin dayanıklılık, renk,
yoğunluk, kimyasal reaksiyonlar gibi özellikleri bu çevredeki
elektronlara bağlıdır. Bir atomun içindeki enerjinin tamamı ise
ortadaki çekirdekte toplanmıĢtır. Çekirdeğin içine gizlenmiĢ
olan enerji 20‟ci yüzyılın baĢlarında çözülmüĢtür.
Bir atomun çekirdeğini parçalayan ilk insan John Cockcroft
oldu. Cockcroft 1932‟de protonları imal ettiği ilkel bir
makinada hızlandırarak lityuma çarptırdı. Bu olayda alpha
parçacıkları açığa çıktı ve lityum helyum atomuna dönüĢtü. Bu,
bir atom çekirdeğinin ilk parçalanıĢı ve ondan ilk defa bir enerji
elde ediliĢiydi.
1938‟de Otto Hahn, uranyumun nötronlarla bombardıman
edilmesinden baryumun elde edilebileceğini düĢündü. Hahn bu
durumu Lise Meitner‟e bildirdi. Meitner de yeğeni Otto Frisch
ile birlikte
uranyum çekirdeğinin gerilip parçalarına
ayrılacağına karar verdi ve ikisi birlikte fisyon reaksiyonunu
keĢfetti. Ağır bir element olan uranyum çekirdeğinde daha fazla
sayıda nötron bulunduğundan, uranyum fisyonunda nötronlar
102
açığa çıkıyordu. Bu nötronlar diğer uranyum atomlarını
parçalıyor ve böylece zincirleme bir fisyon reaksiyonu meydana
geliyordu.
Frisch, nötron sayısı daha fazla olan uranyum gibi ağır
elementlerin parçalanmasının hafif elementlerden daha kolay
olacağını anlamıĢtı. Frisch ve Meitner, Einstein‟ın E=mc2
formülüne göre uranyum izotopu olan U-235‟in çok daha kolay
bir zincirleme reaksiyona girebileceğini ve böyle bir
reaksiyondan muazzam enerjilerin açığa çıkacağını gördüler.
Bu tür reaksiyonlardan bir atom bombasının yapılabileceği
anlaĢılmıĢtı. 1942‟de Enrico Fermi Chicago üniversitesinde bir
atom reaktörü imal etti. Reaktörde saf uranyumdan çıkan
nötronlar tutuluyor ve meydana gelen ısı bir yerde
toplanıyordu.
Uranyum-235 atom çekirdeğine bir nötron çarptırılınca
çekirdekteki proton ve nötronlar gruplar halinde ikiye ayrılır.
Onları bir arada tutan güçlü nükleer kuvvet kırıldığı için
içerdeki enerji açığa çıkar. Bu sırada birçok radyoaktif
parçacıklar da atomun dıĢına fırlar. Ġkiye ayrılan gruplardan
çıkan birer nötron diğer çekirdeklere çarparak, her biri ayrı
birer çekirdeği parçalar. Bu olaya fisyon reaksiyonu denir.
Fisyon reaksiyonunda çekirdeğe çarpan bir nötron çekirdekten
üç adet nötronu dıĢarı fırlatır. Bu nötronların her biri üç ayrı
çekirdeğe daha çarpar. Bu üç çekirdeğin her birinden çıkan üçer
adet nötrondan her biri ayrı birer çekirdeğe daha çarparak
onlardan da üçer nötron fırlatır ve bu olay böylece devam eder.
Bu ise bir zincirleme fisyon reaksiyonudur.
Hidrojen, deteryum, trityum gibi hafif elementlerin atomları
birleĢince daha ağır bir element meydana gelmiĢ olur. Bu olayın
olabilmesi için daha önce proton ve nötronlar arasındaki
enerjinin kırılması gerekir. Enerjinin kırılması ile birleĢen iki
yeni çekirdeğin toplam kütlesi birleĢmeden önceki
103
çekirdeklerin kütlelerinin toplamından biraz daha azdır.
Aradaki kütle farkı enerjiye dönüĢür. Dört hidrojen atomu
birleĢerek bir helyum atomunu oluĢturabilir. Bu olay olurken,
protonlardan ikisi elektronların ilavesi ile iki nötron haline
gelir. Geride kalan iki proton ve yeni oluĢan iki nötronla yeni
bir helyum atomu Ģekillenir. Bu birleĢme olayına füzyon
reaksiyonu adı verilir.
Ġki hafif çekirdeğin çarpıĢarak birbirine yapıĢmasıyla oluĢan
füzyon reaksiyonunda zayıf nükleer kuvvet bozulur ve bir enerji
meydana getirir. BirleĢmeden önce ve sonraki parçacıkların
kütle farkından ileri gelen enerji ise çok büyüktür. GüneĢ‟in
içinde olan füzyon reaksiyonunda hidrojenin %1‟i enerjiye
dönüĢür. Bu, %1‟lik enerji güneĢin merkezindeki 15 milyon
derecelik sıcaklığını
meydana
getirir. Bir
füzyon
reaksiyonundan çıkan enerji miktarı, aynı kütledeki fisyon‟dan
çıkan enerjiden daha büyüktür.
Füzyon‟un fisyon‟a karĢı çok avantajı vardır. Füzyon temiz
bir proses olup, ana malzemesi olan deteryum su içinde bol
miktarda bulunmaktadır. Malzemesinin bir tehlikesi yoktur ve
ayrıca ucuzdur
Yapay IĢık: Maser ve Laser
Bir molekül bir pozisyondan diğer bir pozisyona gittiğinde
fotonlar içeri girer ve dıĢarı çıkar. Bu fotonların frekansları çok
hassastır. 1951‟de Charles H. Townes bir molekülün yüksek bir
enerji durumunda çıkardığı fotonun, onun eski düĢük enerji
durumuna geri döndüğünde çıkaracağı baĢka bir fotonla aynı
frekans ve enerjiye sahip olacağını düĢündü. DüĢük enerji
seviyesinde birkaç molekülün bulunması halinde sonuç daha da
yüksek olacaktı. Çıkan fotonların oluĢturduğu dalganın ileri
geri hareketleri molekülleri etkileyecek ve enerji artacak
104
sonunda çok belirgin frekansta tutarlı bir ıĢık meydana
gelecekti. Townes, amonyak moleküllerinin istenilen bir
frekansta titreĢim yapmaya uygun boyutlarda bulunduklarını
tespit etti ve bir oskilatörle bunları titreĢtirerek çıkardıkları
dalgaları buldu.
Amonyak molekülleri ısı, ıĢık veya mikrodalga gibi bir
enerji ile heyecanlandırılıp hareketlendirilince bir enerji yutar
ve titreĢirler. Normal Ģekillerine dönünce yine enerji açığa
çıkarırlar. Bu iki enerji seviyesi arasındaki fark bir fotonun
enerjisine eĢit olur. Bu da, saniyede 24 milyarlık frekans ve
1.25 cm boyunda bir elektromanyetik dalga meydana getirir.
Kapalı bir hacim içindeki gazın ısıtılması veya mikrodalgalarla
etkilenmesi sonunda, gazdaki uyarılıp sonra normal
durumlarına dönen moleküllerin sayısı, uyarılanların sayısına
eĢittir. Gaz, sonunda eĢdeğer durumda kalır. Aynı frekansta
titreĢen ve yoğun bir mikrodalga ıĢını çıkaran gaz moleküllerine
giren ve çıkan fotonlar aynı enerjilere sahip olup, çıkan fotonlar
girenlerle aynı doğrultuda yol alırlar.
Townes, yüksek enerji seviyesindeki amonyak moleküllerini
güçlü bir elektrostatik alan içinde heyecanlandırıp uyardı ve
böylece onları daha yüksek enerji seviyelerine çıkardı. Ġçeri
giren bir foton ıĢını, zincirleme bir reaksiyon sonucunda,
içerden dıĢarıya aynı ölçüde ve aynı yönde birçok foton çıkardı.
DıĢarı çıkan fotonların oluĢturduğu elektromanyetik dalgalar
24.000 MHz‟lik enerjide idiler.
Yüzlerce deneyden sonra 1953‟de Townes tarafından
yapılan sonuncusunda 24.000 MHz‟lik frekansla salınan ilk
maser ıĢığı elde edildi. Microwave Amplification by Stimulated
Emission of Radiation’un baĢ harflerinden oluĢan Maser,
uyarılmıĢ radyasyon neĢri ile mikrodalganın yükseltilmesi
anlamındadır. 1951‟de Townes ve ondan bağımsız olarak Rus
Nikolai Basov tarafından ileri sürülen Maser prensibinin ilk
105
ıĢığı 1953‟de Townes‟ce üretildi. Maser ıĢını atom saatleri,
radyo teleskoplar, uzay haberleĢmeleri gibi birçok alanda
kullanılmaktadır.
Laser‟in kaynağı yüksek enerjili ıĢığın özel bir dalga
hareketidir. Bu olayda ıĢık fotonları kuantum mekaniği
kapsamında özel bir form içinde birlikte davranır. Normal
ıĢığın dalgaları, her saniye aynı dalga boyları, dalga
yükseklikleri ve frekanslarda tekrarlanır. Aynı dalga
uzunluğundaki iki dalga birbirinden biraz farklı zamanlarda
baĢlarsa sonunda birincinin tepe noktasına ikincinin dip noktası
rastlar. Yani iki dalganın fazları farklı hale gelir. Bu bir tutarlı
dalgadır. Böyle dalgalar alıĢılmıĢ giriĢim gösterirler. GiriĢim
göstermeyenler ise tutarsız dalgalardır. GiriĢimin olmadığı
zamanlarda, iki ıĢık kaynağının atomları farklı zamanlarda çok
farklı fotonlar çıkarır. Yani, böyle durumlarda ıĢık kaynağı çok
farklı fazlarda çok sayıda farklı dalga neĢreder. Ġki ıĢık
kaynağından gelen ıĢık dalgaları arasında belli bir faz farkı
olmayınca giriĢimler birbirini yok eder.
Light Amplification by Stimulated Emission of Radiation‟un
baĢ harflerinden oluĢan Laser‟de uyarılmıĢ radyasyon neĢri ile
ıĢık güçlendirilir. Atoma foton enerjisi ile bir ıĢık tatbik
edildiğinde bir enerji seviye farkı meydana gelir ve elektron
daha yüksek enerji seviyesine fırlar. Harekete geçen elektron
onu tekrar bir alt seviyeye gönderecek bir foton çıkarır. Böylece
elektron eski enerji seviyesine geri döner. Bu bir içten gelen
doğal harekettir. UyarılmıĢ radyasyon ise dıĢarıdan gelen foton
enerjisi ile atomun heyecanlandırılmasında görülür. DıĢarı
çıkan fotonun fazı enerji ile içeri girenin fazı ile aynıdır. DıĢarı
çıkan fotonlar tutarlı olup, giren fotolarla aynı yönde yol alırlar.
Çıkan ve giren fotonların enerjileri de eĢittir.
Normal sıcaklıklarda atomların bir çoğu kendi yerlerindedir.
Laser elde etmek için onları uyaracak enerjinin pompalanması
106
gerekir. Bu yapıldığında uyarılmıĢ radyasyon prosesi baĢlar ve
ıĢık yükselir. Böyle bir durumda uyarılmıĢ atomların sayısı
normal seviyelerinde duranlardan daha fazladır. Alüminyum
oksit içeren yakut kristali ile yapılan ilk laser‟de alüminyum
atomlarından bazılarının yerini karıĢık krom atomları aldı. IĢık
enerjisinin pompalanmasıyla krom atomları uyarılarak
elektronları daha yüksek enerji seviyelerine çıktı. Kısa süre
sonra tekrar eski seviyelerine döndüler. Dönenler diğer atomları
uyardı ve aynı yönde olan foton çıkıĢı çoğaldı. Ve böylece laser
ıĢını meydana geldi.
Bir laser ıĢığının özelliği nedeniyle ıĢık enerjisi kısa
aralıklarla çok yoğun olarak toparlanabilir. IĢık çok küçük bir
noktaya fokus edilerek çok yüksek enerji elde edilebilir. 1958
yılında Townes ve Basov tarafından ileri sürülen laser
teorisinin ilk deneyi 1958‟de Townes tarafından yapıldı. Ġlk
laser ıĢığı ise 1960‟da Theodore Maiman tarafından elde
edilmiĢtir.
Bir çok alanda kullanılan laser‟in tatbikatlarından biri de üç
boyutlu
fotoğraflama
olan
hologramdır.
Holografik
görüntülemede, laser ıĢığı yarı gümüĢlü bir aynada iki ıĢına
ayrılır. IĢınlardan biri cismi aydınlatır ve oradan saçılan ıĢık bir
fotoğraf plakasının üstüne düĢer. Diğer ıĢın ise cisme
çarpmadan doğrudan plakaya gelir. Laser ıĢığının tutarlı olması
yüzünden, bu iki ıĢın karıĢarak bir giriĢim yapar. Plaka iki
ıĢının birleĢiminin giriĢim görüntüsünü kaydeder. Buna
hologram adı verilir. Hologramda bir cismin üç boyutlu
görüntüsünün tamamı görülebilir. Holografi 1948‟de Macar
Dennis Gabor tarafından bulundu ve laser‟in keĢfinden sonra
geliĢtirildi.
107
Kimya
Kimya malzemelerin bileĢimlerini, özelliklerini ve iç
etkileĢimlerini inceleyen bilim dalıdır. Atomların dıĢ
yörüngelerinde yer alan elektronların sayıları ve onların
oluĢturdukları farklı özellikler kimya biliminin esasını teĢkil
eder.
Moleküller
108
Atom teorisinin 18‟ci asırda John Dalton tarafından ortaya
atılmasından sonra kimya bilimsel olarak ele alındı. Maddenin
atom denilen bir Ģekli ve kütlesi olan nesnelerden meydana
geldiği MÖ-400‟lü yıllarda eski Yunanlı Leucippus ve
Democritus tarafından ileri sürülmüĢtü. Fakat konu ile ilgili bir
deney yapmak imkanı bulunmadığından bu süre içinde ciddi bir
geliĢme yapılamamıĢtı. 18‟ci asırdan sonra bilimin içine
deneyler girdi ve maddenin iç yapısı bulundu.
Atomların dıĢ yörüngelerindeki elektronlar aynı elektrik
yüküne sahip olduklarından birbirlerini itmeye çalıĢır. Atomun
içindeki elektromanyetik kuvvet elektronların arasındaki itme
kuvvetini yenerek onları birleĢmeye razı eder. DıĢ
yörüngelerdeki elektronlar kanalı ile birleĢen atomlar da
molekülleri ve elementleri meydana getirir.
Element, normal kimyasal ve fiziksel anlamda daha basit
parçalarına ayrılamayan maddedir. Elementler sadece tek bir
çeĢit atomlardan meydana gelir. Moleküller ise iki veya daha
fazla elementin birleĢmesinden oluĢur. Sodyum metali bir
element olup sadece sodyum atomlarından, klor da bir element
olup sadece klor atomlarından meydana gelmiĢtir. Sodyum klor
karıĢımı ise, her biri bir sodyum atomuyla bir klor atomunu
ihtiva eden, moleküllerden oluĢur. Yani, element sadece bir tür
atomlardan, molekül ise birden fazla tür atomların
birleĢmesinden meydana gelir.
Doğada 92 adet element bulunur. Ayrıca birçok element türü
de laboratuarlarda imal edilmiĢtir. Elementlerin temel özelliği
atomlarının çekirdeğinde farklı sayıda protonun bulunmasıdır.
En hafif element olan hidrojen atomunda bir proton, ikinci en
hafif olan helyum atomunda iki proton, karbonda altı, en ağır
element olan uranyum atomunda ise 92 adet proton vardır.
Atomlar protonlarının sayısı ile adlandırılır. Bir elementin ne
olduğu da proton sayısı ile ifade edilir. Her atomda proton
109
sayısı kadar elektron bulunur. Elektronlar ise o elementin
kimyasal özelliklerini belirler.
Hidrojenin dıĢındaki bütün atomların çekirdeğinde protonla
aynı kütleye sahip nötron bulunur. Fakat nötronların sayıları
farklıdır. Nötronlar en az protonların sayısı kadar olmalarına
karĢılık, atomik sayı sıralamasında, protonların sayısı
büyüdükçe nötronların sayısı daha da fazlalaĢır. Elementlerin
birçoğu farklı olan nötron sayılarına göre de Ģekillendirilirler.
Nötron sayıları değiĢik de olsa, atomik listede her atomun yeri
proton sayısına göre belirlenir.
Aynı atomik numaraya fakat farklı atom ağırlığına sahip
elementlere izotop adı verilir. Bunlarda proton sayıları aynı
fakat nötronların sayıları farklıdır. Bütün izotoplar aynı
kimyasal
özelliklere
haizdir.
Çünkü
hepsinin
dıĢ
yörüngelerindeki elektron sayısı aynıdır. Bu yüzden izotopları
birbirlerinden ayırt etmek oldukça zordur. Kimyasal özellikleri
aynı olan izotopların, farklı ağırlıklarından dolayı, fiziksel
özellikleri farklı olur. Bir elementin atom ağırlığı izotoplarının
ağırlığının ortalamasıdır. Altı proton ve altı nötrona sahip olan
karbon-12 izotopu, atom ağırlıkları hesabında kütle birimi
olarak kabul edilmektedir. Karbonun atom ağırlığı 12‟dir. Bu
birimden, hidrojenin atom ağırlığı 1.007825, helyumun
2.014102, demirinki 55.934939‟dur.
Molekül bir maddenin kimyasal özelliklerini belirten en
küçük birimidir. Bir elementin molekülünün atomları
birbirinden ayrıldığında element özelliğini kaybeder ve yeni
kombinezonlar meydana gelir. Moleküllerin çoğu iki veya daha
fazla atomlardan oluĢur. Bazıları ise binlerce atom gruplarından
meydana gelir. Molekülü oluĢturan atomlar arasında kimyasal
bağ denilen kuvvetler vardır. Bu kuvvet atomları bir arada
tutarak molekülü Ģekillendirir. Bir molekülün ağırlığı onun
boyutlarını belirler. Molekülün ağırlığı içindeki protonların ve
110
nötronların sayısı ile ifade edilir. Helyum, neon, demir gibi
elementlerin molekülleri tek bir atomdan, hidrojen, oksijen
gibiler iki benzer atomdan, ozon gibi nadir moleküller ise üç
benzer atomdan bir araya gelirler. Bir çok hallerde karbon
molekülleri altı atomluk çemberlerden oluĢur.
Moleküller atomlarının sayısı ve türlerinin yanında onların
birleĢme Ģekilleriyle de belirlenir. Üç boyutlu Ģekillerde
birbirine bağlanan moleküller Van der Waals denilen zayıf
kuvvetlerle kontrol edilir. Bu zayıf kuvvet sayesinde bilhassa
sıvı ve gaz moleküllerinin birbirinin üstünden kayarak hareket
etmeleri mümkün olur. Molekülü oluĢturan atomları bir arada
tutan kimyasal bağlar elastik olup, atomların birbirinden fazla
uzaklaĢması halinde kopar. O zaman molekül ayrıĢır ve
atomları serbest kalır. Molekül ısıtıldığında da atomlar
birbirinden ayrılırlar. Bir bağın kopması için iki atomun 25
cm‟nin 120 milyonda biri kadar uzaklaĢması gerekir. Üç
boyutlu birleĢmelerin yanında, uzun zincir ve altı kenarlı
Ģekillerde molekül kombinesyonları da vardır.
Molekül içindeki atomları bir arada tutan kimyasal bağlar
elektriksel kuvvetleridir. Bu kuvvetlerle onların bağlanma
Ģekilleri kimyanın temelini oluĢturur. Her atomun baĢka bir
atomla özel bir birleĢme kabiliyeti vardır. BirleĢmeler atomların
dıĢ yörüngelerinde dönen elektronlarca yapılır. DıĢ
yörüngelerdeki elektron sayısı değiĢik bağlanma türlerini
oluĢturarak çeĢitli molekülleri meydana getirir.
11 milyondan fazla kimyasal bileĢik mevcut olup bunlar iki
sınıfta incelenir: organik ve inorganik bileĢikler. Organik
bileĢikler karbon elementini ihtiva eder ve canlılarda bulunur.
Ġnorganik bileĢikler ise yiyeceklerde, ilaçlarda, kaya, mineral,
tuz, vs‟de bulunur. Organik bileĢikler yumuĢak, diğerleri ise
sert olur.
111
Periyodik Tablo
Kimya tarihindeki en önemli geliĢmelerden biri olan
periyodik tablo, doğadaki 92 adet elementin atom ağırlıklarına
göre sıralanmasıdır. 1808‟de John Dalton, o zamana kadar
bilinen elementlerin atom ağırlıklarına göre bir sıralamasını
yapmıĢtı. Daha sonra Avogadro, sabit sıcaklıkta belli hacimdeki
herhangi bir gazın aynı sayıda parçacıkları ihtiva ettiğini
bulmuĢtu. Gazlar birleĢtiğinde atom sayıları ile orantılı olarak
yeni bir karıĢım yapıyorlar, katılar ise ağırlıklarına göre
meydana geliyordu.
1870 yılında Rus Dmitri Ivanovich Mendeleyev o
zamanlarda bilinen 63 elementin atom ağırlıklarına göre bir
sıralamasını düzenledi. Her element belli sayıda diğer bir
elementle birleĢiyordu. Her atomun kendisine ait baĢka bir
atomla birleĢme kabiliyeti vardı. Mendeleyev bunun bir tesadüf
olmadığını ve birleĢmelerin periyodik bir sıra dahilinde
olduğunu anladı. Bu sıralama içinde o zamanlar henüz
bilinmeyen elementlerin yerlerini boĢ bıraktı. Daha sonraki
yıllarda keĢfedilen yeni elementler onun tablosundaki boĢ
yerlere oturdu. 1913 yılında Niels Bohr‟un atomun yapısını
bulması ve elektron bulutları arasındaki etkileĢimleri izah
etmesiyle Mendeleyev‟in periyodik tablosu son halini almıĢ
oldu.
Atom çekirdeği etrafındaki birinci bulutta, ya hidrojende
olduğu gibi, bir elektron veya helyumdaki gibi iki elektron yer
alır. Tek elektronlu atom baĢka bir atomla birleĢip
tamamlanarak helyum haline gelir. Ġkinci bulutta birden sekize
kadar sayıda elektron bulunur. Lityumun ikinci bulutunda bir
elektron olup, onu baĢka bir atoma birleĢme yolu ile vererek
dayanıklı hale gelir. Neon gibi ikinci bulutunda sekiz elektron
bulunan atom da dayanıklıdır. Karbonda dört elektron olup dört
112
elektronu olan baĢka bir atomla birleĢir. Üçüncü bulutta yine
birden sekize kadar elektron bulunur ve onlar da ikinci bulutun
yaptığı gibi hareket ederler. Dördüncü ve beĢinci bulutlarda bir
ile on sekiz arası elektron mevcuttur. Altıncı ve yedinci
bulutlarda birden otuz ikiye kadar elektron vardır. Böylece
birden yediye kadar elektron bulutu bulunan atomlar en dıĢ
yörüngelerindeki elektronlarını tamamlayarak dayanıklı ve
ilave reaksiyonlara kapalı hale gelirler. Ġç yörüngelerdeki
bulutların bir etkileri yoktur ve kimyasal birleĢmeler sadece en
dıĢtaki elektronlar kanalı ile yapılır.
Radyoaktivite
Periyodik tablonun sonlarında diğer elementlerle temel
farklılıklar gösteren bazı elementler yer almaktadır. Bunlar
sürekli olarak baĢka elementlere dönüĢüp bazen tablonun
altlarına bazen de üst kısımlarına hareket eder. Böyle
elementler bu tür hareketleri sırasında bir radyasyon çıkarır ki
buna radyoaktivite adı verilir. Radyoaktivite 1896 yılında
Antoine Henri Becquerel tarafından keĢfedilmiĢtir.
Hidrojenin izotopundan sonraki bütün elementlerin
çekirdeklerinde hem protonlar hem nötronlar bulunur.
Protonların sayısı o elementin periyodik tablodaki özelliğini
belirler.Nötronların sayısının elementin kimyasal özelliğine pek
bir etkisi yoktur. Nötronların sayısı ya protonların sayısına
eĢittir veya onlardan fazladır. Element ağırlaĢtıkça o
elementteki protonlarla nötronların sayıları arasındaki fark da
çoğalır.
Tablodaki kalsiyuma kadar olan elementlerin çoğunda
proton nötron sayıları aynıdır. Kalsiyumdan sonraki
elementlerde nötronların sayısı protonlardan daha fazladır.
Nötron-proton fazlalık oranı çekirdeğin dayanıklılığını azaltır
113
ve radyoaktiviteye sebep olur. Böyle durumlarda çekirdek
dayanıklılığını ve proton-nötron dengesini sağlayabilmek için
bir parçacık fırlatır. Çekirdekten bir parçacığın fırlamasıyla
oluĢan radyoaktivite üç Ģekilde kendini belli eder. Bunlar alpha
parçacığı, beta parçacığı ve gamma parçacıklarıdır.
Alpha parçacıkları iki adet protonla iki nötronun bir araya
gelmesinden,
yani
bir
helyum atom çekirdeğinin
Ģekillenmesinden ileri gelir. Ġki protonun iki pozitif yük dengesi
elektronlarca bozulduğundan alpha parçacıkları pozitif yüklere
sahiptir ve bunlara helyum iyonları da denir. Alpha parçacıkları
sadece yüksek atomik ağırlıklarındaki elementlerce çıkarılır. Ġki
proton ve iki nötronun atomu terk edip dıĢarı çıkması atomu
Ģiddetle etkileyerek onu, periyodik tablodaki yeni bir elemente
dönüĢtürür. Yeni element ya dayanıklı veya radyoaktif bir
element olur. Radyoaktivite o elementin dayanıklı bir elemente
dönüĢmesine kadar devam eder. Örneğin radyoaktivite yayan
uranyum sonunda kurĢun haline gelir.
Beta parçacığı ya bir elektrondur veya ona benzeyen fakat
pozitif elektrik yüklü bir pozitrondur. Bir nötrona bir proton ve
bir elektron yapıĢtığında, eğer elektron nötrondan ayrılırsa o
zaman elektronun yerini proton alır. Ayrılan elektronun
önemsiz olan kütlesinden dolayı atomik ağırlık değiĢmez. Fakat
atomun fazladan bir protonu olmuĢ olacağından element
periyodik tablonun bir ilerisine giderek bir sonraki element
haline gelir. Böylece bir beta parçacığı çıkaran elementin atom
sayısı, atomik ağırlığı artmadan, yükselir. Radyoaktif izotop
durumunda ise protonun yerini nötron alır ve element periyodik
tabloda düĢük atom sayılı tarafa giderek bir önceki elemente
dönüĢür.
Gamma parçacıkları proton veya nötron sayılarını etkilemez.
Fakat atom çekirdeğinde meydana gelen enerji kaybından
dolayı element, yüksek ve dayanıksız enerji durumundan, düĢük
114
ve dayanıklı enerji durumuna dönüĢür. Çekirdekteki yüksek
enerjinin fazlalığı yüzünden parçacıklar gamma ıĢınları
Ģeklinde yayılır.
Radyoaktif elementlerin bozunarak baĢka elementlere
dönüĢmesi değiĢik sürelerde olur. Bu süre, o elementin
yarısının değiĢme süresi ile ifade edilir ve buna yarı ömür
denir. Her element bir yarı ömre sahiptir. Yarı ömürler
saniyenin çok küçük bir kesrinden milyarlarca yıl arasında
değiĢir. Bir atomun ne zaman bozunacağı asla bilinemez. Uzun
süre yaĢayan bir elementin içindeki bir atom bir saniye içinde
de, milyonlarca yıl sonra da bozunabilir. Fakat yarı ömür
hesabından giderek, belli bir süre içinde onun bütün
atomlarının ne kadarının bozunacağı bulunabilir.
Uranyum-238‟in yarı ömrü 4.5 milyar yıldır. Bu, aynı
zamanda Dünya‟nın yaĢıdır. Yeryüzünde Ģu anda bulunan
uranyum elementinin miktarı orijinal miktarının yarısı kadardır.
Uranyum bir çok devreden sonra kurĢun haline gelir.
Dolayısıyla Dünya‟daki kurĢun miktarı devamlı artmaktadır.
Uzun yarı ömürlü radyoaktif elementler, kısa yarı ömre
sahip olanlardan daha fazla zararlıdır. Çünkü zararlı etkilerinin
sona ermesi için onların yarı ömürlerini tamamlamalarını
beklemek gerekir. 1986‟da patlayan Çernobil nükleer
istasyonundan yayılan radyoaktif stronyum elementinin yarı
ömrü 28.6 yıl olup, etkisi ancak 2015 yılında sona ermiĢ
olacaktır.
Kimyasal Reaksiyonlar
Atomların molekül kombinezonlarına, moleküllerin
kırılmaları sonucu serbest kalan atomların oluĢturduğu yeni
molekül kombinezonları teĢkil etme iĢlemlerine kimyasal
reaksiyonlar adı verilir. Kimyasal reaksiyonlar laboratuarlarda
115
yapıldığı gibi doğada, vücudumuzun içinde, bir yemek
fırınında, çamaĢır makinasında, atmosferde, her yerde olur.
Bazı reaksiyonlar o kimyasal sistemi daha da karıĢık hale sokar,
bazıları ise malzemeyi daha basit parçalarına ayırır.
Doğada bulunan 92 adet, laboratuarlarda yapılan 17 adet
farklı atom birleĢerek molekülleri meydana getirir. Moleküller
parçalanarak baĢka molekülleri oluĢturur. Bu reaksiyonların
bazısının çok basit olmasına karĢılık bazıları çok karıĢıktır.
Pozitif yüklü çekirdeğin etrafında dolanan negatif yüklü
elektronlardan bir veya birden fazlası kaybolunca çekirdek
dengeyi kaybeder ve atom pozitif yüklü iyon haline gelir.
DıĢardan bir veya daha fazla elektron yakalayınca atom negatif
iyon olur. Reaksiyonlarla atomlar dıĢardan elektron alıp vererek
dengeyi sağlar. Bu yolla da baĢka elementler meydana gelir.
Her reaksiyonun sonunda bir denge sağlanır.
Yanan bir mum olayı bir kimyasal reaksiyondur. Mumun
malzemesi bir hidrokarbondur. Ġçinde hidrojen, oksijen ve
karbon atomları yer alır. Mum yanınca, hidrojen ve oksijen
atomlarından bir kısmı parafin moleküllerinden ayrılır,
havadaki oksijen atomlarıyla birleĢerek suyu meydana getirir.
OluĢan su alevin ısısı ile buharlaĢır ve dıĢarı kaçar. Karbon
atomlarının bir kısım oksijenle birleĢerek karbondioksit yapar.
Bu da, su buharı gibi atmosfer içinde yayılır. Mumdan çıkan
hidrojen, oksijen ve karbon atomlarının toplam ağırlığı mumun
eriyen kısmının ağırlığına tam olarak eĢittir.
Bir paslanma olayında kimyasal reaksiyonun çok yavaĢ
olmasına karĢılık bir dinamit patlamasında ise çok hızlıdır.
Sıcaklıkla reaksiyonun hızı artar. Reaksiyonların hızlarını
artırmak için katalistler, enzimler gibi malzemeler de
kullanılabilir.
116
Kozmoloji
Kozmoloji evreni, baĢlangıcını, yapısını ve evrimini
matematiksel ve fiziksel olarak inceler. Evrenin içinde yer alan
gök cisimleri, galaksiler, yıldızlar, karadelikler, gezegenler,
uydular, bunların hareketleri, oluĢumları, evrimleri, ölümleri,
birbirleriyle olan iliĢkilerin deneysel ve kuramsal olarak
incelenmesi bu bilim dalı içine girer. Astronomi ve astrofizik
kozmolojinin yanında yer alır.
Evren
Evreni düĢünen ilk insanlar Sümerlilerdi. Onları Mısırlılar,
Çinliler ve eski Yunanlılar takip etti. Yunanlılar yaradılıĢın
temelinde toprak, hava, ateĢ ve suyun bulunduğuna
inanıyorlardı. Dünya‟nın, evrenin merkezinde yer aldığı
sanılıyordu. Evrenin ilk bilimsel incelenmesi Ptolemy
tarafından yapıldı. Ptolemy ilk yıldızlar haritasını yaptı. GüneĢ
117
ve yıldızların Dünya‟nın etrafında döndüğünü söyledi. Bu
inanıĢ 16‟cı yüzyıla kadar devam etti.
Polonyalı bilgin Nicolas Copernicus 1543 yılında
yayınladığı kitabında, Dünya ve diğer gezegenlerin GüneĢ‟in
etrafında döndüklerini belirterek modern astronomiyi kurdu ve
kendinden önce 1300 yıl boyunca inanılan Dünya merkezli
inanıĢı yıktı. Copernicus gezegenlerin GüneĢ etrafındaki
hareketlerinde tam bir daire çizdiklerini de belirtti. 1582‟de
Danimarkalı Tycho Brahe ilk gözlemleri yaparak gezegenlerin
pozisyonlarının hassas ölçümlerini buldu ve bir yılın
uzunluğunu bir saniyelik hassasiyetle hesapladı. Asistanı
Alman Johannes Kepler, Brahe‟nin hesaplarını kullanarak
gezegenlerin çizdikleri yörüngelerin birer elips seklinde
olduğunu keĢfetti.
1608 yılında teleskop bulundu. Teleskopla ilk bilimsel
gözlemleri Ġtalyan Galileo yaptı. Galileo, Jüpiter‟in etrafında
dönen uyduları ve Samanyolu içindeki sayısız yıldızların
varlığını gördü. Daha sonra Newton bugünün modern teleskoplarının dayandığı eğri yüzü olan aynalı teleskopu imal etti.
1781‟de William Herschel 124 cm‟lik aynalı teleskopla Uranüs
ve kuyruklu yıldızları keĢfetti. Copernicus‟u takip eden 400 yıl
içinde astronomide büyük geliĢme oldu. Fakat esas geliĢme,
Einstein‟ın genel relativite teorisi, kuantum mekaniği, Doppler
etkisinin bulunmasından sonra meydana geldi. 20‟ci yüzyılın
baĢlarında modern kozmolojinin temelleri atılmıĢ oldu.
Modern kozmoloji astronomiyi, matematik, relativite,
parçacık fiziğini de geliĢtirdi. Dopler etkisi ile galaksilerin
birbirinden büyük hızlarla uzaklaĢtıkları bulundu. Parçacık
fiziği evrenin milyarlarca yıl önce tek bir noktadan baĢlamıĢ
olabileceği fikrini doğurdu. Radyo astronomi bulundu, uzay
teleskopları imal edildi ve evrene ait bir çok sır çok kısa bir
118
süre içinde çözülmüĢ oldu. Ġnsanoğlu artık içinde yaĢadığı
evreni anlamıĢtı.
Evrenin bugün bilinen geniĢliği 1024 kilometre, yani trilyon
kere trilyon km kadardır. Bir küre Ģeklinde olan ve her an
müthiĢ bir hızla geniĢlemeye devam eden evrenin içinde
yaklaĢık 100 milyar galaksi bulunmaktadır. Galaksiler içlerinde
gaz ve toz bulutlarından oluĢan nebulalar, yıldızlar, gezegenleri
ihtiva eder. Bazı galaksilerde onlarca milyon yıldızın
bulunmasına karĢın bazılarında yüzlerce milyar yıldız vardır.
Birbirine yakın olan galaksiler grupları, onlar da dev galaksi
gruplarını oluĢturur. ġu ana kadar 3000 adet galaksi grubunun
katalogu yapılmıĢtır.
Galaksilerin içlerinde bir çok olay geçmektedir. Her an yeni
yıldızlar Ģekillenmekte ve birçok yıldız da ölmektedir.
Galaksiler spiral, eliptik, dağınık gibi birçok çeĢitli Ģekillerde
olurlar. Radyo astronomi ile bugün 1021 km uzaklıktaki
galaksiler tanımlanabilmektedir. Galaksilerin bize olan
uzaklıkları Cepheid denilen değiĢken yıldızlar kanalı ile hesap
edilir. Cepheid‟lerin parlaklıklarındaki değiĢiklikler 1-50 gün
arasında hassas olarak meydana gelir. 1784‟den beri bilinen bu
değiĢken yıldızların hassas periyotları ve gerçek parlaklıkları
arasındaki oran evrensel uzaklıkları hesaplamakta referans
olarak kullanılmaktadır.
Ġçinde yer aldığımız galaksiye Samanyolu ismi verilir.
Galaksimiz 200 milyar adet yıldızı ihtiva etmektedir. Bunların
çoğunun gezegenlere sahip olduğu tahmin edilmektedir.
100.000 ıĢık yılı geniĢliğindeki Samanyolu etrafında spiral
kolları olan bir disk Ģeklindedir. Yıldızların çoğu 30.000 ıĢık
yılı geniĢliğindeki orta merkez bölgesindedir. Eteklerde ise
yıldızlar seyrek olarak dağılmıĢ olup, genellikle gaz ve toz
bulutları vardır. Bu toz ve gaz bulutlarından meydana gelen
genç yıldızlar da genellikle eteklerde yer alır. Merkezde ise
119
yaĢlı ve kızıl yıldızlar mevcuttur. Etrafında dönmekte
olduğumuz GüneĢ galaksinin merkezinden 28.000 ıĢık yılı
uzaklıkta spiral kollardan birinin ortalarında yer almaktadır. Bir
çok kozmik olayın olduğu yoğun merkezden uzak ve sakin bir
yerde bulunduğumuz için Ģanslı sayılırız.
Evrendeki her cisim hareket halindedir. Galaksiler
birbirlerinden uzaklaĢtıkları gibi kendi eksenleri etrafında da
dönerler. Samanyolu‟nun GüneĢ‟in yer aldığı bölge merkezin
etrafında saniyede 230 km hızla dönmekte olup bir tam
dönüĢünü 220 milyon yılda tamamlar. Merkezden 60.000 ıĢık
yılı uzaklıktaki bölgenin dönüĢ hızı ise yaklaĢık saniyede 300
kilometredir. Galaksimizin merkezinden Ģiddetli Ģekilde XıĢınları gelmektedir. Bu ıĢınlardan orada yıldız çarpıĢmalarının,
süpernova patlamalarının olduğu ve ayrıca merkezde büyük bir
karadeliğin yer aldığı anlaĢılmaktadır.
Samanyolu, içinde yirmiden fazla galaksinin yer aldığı bir
galaksi grubundadır. Buna yerli grup denir. Grubun boyu 3
milyon ıĢık yılı kadardır. En yakın komĢularımız, 31.000 ıĢık
yılı geniĢliğinde ve bizden 150.000 ıĢık yılı uzaklıktaki Büyük
Magellan ve 24.000 ıĢık yılı çapında ve bize 173.000 ıĢık yılı
mesafedeki Küçük Magellan Bulutları‟dır. Bunlar güney yarım
küresinden çıplak gözle görülebilirler. Her iki bulut,
Samanyolu‟nun gravitasyon kuvveti ile birbirinden ayrılmıĢ
fakat birbirine oldukça yakın konumda bulunmaktadır. Büyük
Bulutun içinde 200 ıĢık yılı geniĢliğinde Tarantula Nebulası adı
verilen ve 100 adet çok parlak yıldız tarafından aydınlatılan
geniĢ ve parlak bir bölge vardır.
Daha uzaklardaki, yerli grubun en büyük üyesi ve bir spiral
galaksi olan Andromeda bizden 2.3 milyon ıĢık yılı uzaklıkta
olup içinde bir trilyon yıldızı barındırır. Çapı 130.000 ıĢık yılı
kadardır. Yerli grubun içinde ayrıca ikili ve üçlü sistemler
halinde diğer galaksiler bulunmaktadır. Grubumuzun dıĢında
120
çok büyük diğer gruplarda mevcuttur. 50 milyon ıĢık yılı
uzaklıktaki Virgo galaksiler grubu en büyüklerindendir.
Büyük Patlama
Ġnanılması zor da olsa, 15 milyar yıl önce içinde sonsuz
yoğunlukta ve sonsuz sıcaklıkta maddenin sıkıĢmıĢ olduğu
„iğne ucu‟ büyüklüğündeki bir nokta birden patladı ve bu
müthiĢ patlamanın Ģiddetiyle etrafa yayılan madde bugün içinde
yaĢadığımız evreni meydana getirdi. Bütün veriler bunu
göstermektedir. Evrenin oluĢumuna ait bugünün tek ve en ciddi
teorisi Big Bang adı verilen Büyük Patlama‟dır.
1842‟de Avusturyalı Christian Doppler yaklaĢan ve
uzaklaĢan ses dalgalarının duran bir gözlemciye göre
konumlarını keĢfetti. Buna göre, gözlemciye yaklaĢan ses
dalgaları daha sık aralıklarda ve kısa dalga boylarında geliyor,
ses kaynağı uzaklaĢtıkça dalgaların boyları uzuyordu. Daha
sonra bu durum ıĢık dalgalarına tatbik edildi ve aynı Ģey
bulundu. UzaklaĢan ıĢık kaynağından çıkan ıĢınların çıkardığı
çizgilerin spektrumun kırmızı tarafına kaydığı görüldü.
1868‟de William Huggins bu tekniği kullanarak Sirrus
yıldızının Dünya‟dan uzaklaĢtığını ve uzaklaĢma hızını hesap
etti. 1929‟da Edwin Hubble aynı metodu kullanarak bütün
galaksilerin birbirinden büyük hızlarla uzaklaĢtıklarını gösterdi.
Uzaklardaki galaksilerin uzaklaĢma hızları ise daha büyüktü.
Yani evren durmadan geniĢliyordu. Bir zamanlar ise bir nokta
halindeydi. Bu keĢif, Büyük Patlama Teorisinin baĢlangıcı oldu.
Teoriye göre, sonsuz yoğunluk ve sıcaklıktaki bir nokta
halindeki madde birden bire patladı ve düĢünülemeyecek
miktarda bir enerji serbest kaldı. Patlama ile birlikte „zaman‟
akmaya baĢladı. Galaksiler, yıldızlar oluĢtu. Büyük Patlamadan
önce bir uzay yoktu. Uzay, Büyük Patlama ile meydana geldi.
121
Hesaplamalar patlamanın 15 milyar yıl önce olmuĢ olduğunu
göstermektedir.
ġiĢmekte olan bir balonun üzerinde bulunan noktaların,
balon ĢiĢerek geniĢledikçe, birbirlerinden uzaklaĢmaları gibi,
evren de hala ĢiĢmeye devam etmekte ve içindeki bütün madde,
galaksiler, yıldızlar, birbirlerinden durmadan uzaklaĢmaktadır.
Evrenin merkezinde hiçbir Ģey yoktur ve hiçbir Ģey de evrenin
merkezi değildir. Merkezde sadece bir zamanlar bir nokta
halinde olan sonsuz yoğun madde bulunmaktaydı.
1956‟da George Gamow, eğer böyle bir patlama olduysa
ondan arta kalan bir ısının evrende bugün bile bulunması
gerektiğini matematiksel olarak ifade etti. Isı 1964 yılında
bulundu. Bulunan 2.74 K sıcaklığındaki ısı, 15 milyar yıl önce
olmuĢ patlamadan bugüne kadar gelebilmiĢ bir kırıntıydı. 2.74
K‟lık, arka alan radyasyonu denilen bu ısı kırıntısının
bulunması, galaksilerin birbirlerinden uzaklaĢmakta olmalarının
keĢfi, hidrojen atomunun bugünkü değerinin geriye gidilerek
patlama anındaki değeri ile karĢılaĢtırıldığında bulunan
uyumluluk, fotonun proton ve nötronlara oranı, patlamadan
hemen sonra Ģekillenen proton ve nötronun oranları arasındaki
uyum, Büyük Patlamayı destekleyen en önemli delillerdir.
Büyük Patlama modeli bir takım soruları da birlikte getirdi.
2.74 K‟lık arka alan radyasyonu neden her taraftan aynı
Ģiddette ve üniform Ģekilde alınmakta, galaksiler nasıl
Ģekillendi, evrendeki madde miktarı nedir, evren geniĢlemeye
ne süre devam edecek ve bir gün geniĢleme son bulup evren
kendi içine çök-meye baĢlayacak mı, vs? Bütün bunlara çeĢitli
cevaplar verildi. Büyük Patlama üzerinde yapılan muhtelif
düzeltmelerin en önemlisi 1980‟de Alan Guth‟dan geldi.
Guth, enflasyon modelini ileri sürdü. Bu modele göre Büyük
Patlama‟dan hemen sonraki geniĢleme üniform bir Ģekilde
olmadı. Patlamanın hemen sonrasındaki çok kısa bir süre içinde
122
doğal kuvvetlerin operasyonu değiĢti ve gravitasyonun etkisi
tersine döndü. Gravitasyon kuvveti çekici yerine itici hale geldi.
Gravitasyon kuvveti, cisimler arasındaki, cisimlerin kütlelerinin
büyüklüğü ile doğru orantılı, aralarındaki uzaklığın karesi ile
ters orantılı olan bir kuvvettir. Temel maddenin sonsuz
yoğunlukta olması itici gravitasyonun düĢünülemeyecek
büyüklükte bir ikinci patlamayı meydana getirmesine neden
oldu. Bu esnada oluĢan evren çok küçük ve sıcaklığı ise çok
büyük olduğundan derhal ısısal eĢdeğerine ulaĢtı. Bu da arka
alan radyasyonunun üniformluğunu sağladı.
Ġlk saniyenin çok ufak bir kesrinde evren 1030 kat
büyümüĢtü. Doğa yasaları ortaya çıkmıĢtı. Sonra çabuk
soğuma oldu ve parçacıklar Ģekillenmeye baĢladı. Ġlk saniyenin
bir milyonuncu anında kuarklar, proton ve nötronları
oluĢturmaya baĢladı. Bu sırada, proton ve nötronların sıcaklığı
onları bir arada tutacak bağlanma enerjisinin çok üzerinde
olduğundan atom Ģekillenemiyordu.
Birinci saniyenin sonunda sıcaklık 10 milyar K‟ ye inince
hidrojen ve helyum gibi en hafif çekirdekler gözüktü. Bu
çekirdekler ancak 100.000 yıl sonra etraftaki elektronları
tutarak bir atomu meydana getirebildiler. Sıcaklık 10.000 K‟ ye
düĢmüĢtü. Atomun yapısı kurulunca normal gravitasyon tekrar
iĢlemeye baĢladı. Gravitasyonun iĢlemesiyle galaksileri
oluĢturacak madde Ģekillenmeye baĢladı.
Enflasyon modeline göre patlamadan çıkan arka alan
radyasyonunun günümüze kadar ulaĢmıĢ olması ve uzayın her
yönünden aynı sıcaklık ve Ģiddette alınması uyumlu
bulunmaktadır. 1990 yılında COBE yapay uydusundan alınan
veriler enflasyon modelini teyit etmektedir. COBE‟nin verdiği
bilgilere göre, Büyük Patlama‟dan 10-43 saniye sonra enerjide
bir değiĢiklik oldu ve ani bir geniĢleme meydana geldi. Bu
ikinci geniĢlemeden 300.000 yıl sonra galaksilerin malzemesini
123
oluĢturacak bir üçüncü geniĢleme daha meydana geldi. Ve
evrenimiz bugün 15 milyar yıl sonraki geniĢliğine ulaĢtı.
Yıldızlar
Yıldızlar etrafa ıĢık ve ısı yayan gök cisimleridir. GüneĢ en
yakınımızda olan ve çıplak gözle tamamı görülebilen tek
yıldızdır. Diğer bütün yıldızlar sadece birer nokta halinde
görülür. Evrende bir trilyondan fazla yıldızın bulunduğu hesap
edilmektedir. Galaksilerin içlerindeki gaz ve toz bulutlarından
meydana geldikleri için yıldızlar gruplar halinde yer alır ve
diğer gök cisimleriyle birlikte galaksileri Ģekillendirir. Her bir
galaksinin içinde milyonlarca, bazılarında ise trilyonlarca yıldız
bulunmaktadır.
Yıldızların çıkardıkları ısı ve ıĢık içlerindeki nükleer
reaksiyonların bir sonucudur. Yıldızın ana maddesi olan
hidrojenin yanarak helyuma dönüĢmesi sırasında reaksiyonlar
onların neĢrettikleri ısı ve ıĢığı meydana getirir. Bir yıldızın
renginden onun parlaklığı ve sıcaklığı anlaĢılabilir. Sıcak olan
her cismin çıkardığı radyasyonun ona ait bir dalga uzunluğu
vardır. GüneĢ 6000 K‟lik bir sıcaklıkla spektrumun görünen
ıĢık bölgesine rastlayan ıĢık çıkarır. Bu sıcaklık onu sarı renkli
olarak gösterir. Daha yüksek sıcaklıktaki yıldız beyaz veya
mavi görülür. Soğuk yıldızlar kırmızı görülür. GüneĢ orta
boyutta bir yıldızdır. Ondan daha küçük boyutta yıldızlar
olduğu gibi onun yüzlerce katı büyüklükte olanlar da vardır. Bir
yıldız ne kadar büyük ise sıcaklığı da o kadar yüksek olur.
GüneĢ‟ten küçük yıldızlar düĢük sıcaklığa sahiptir.
Yıldızlar da insanlar gibi doğar, büyür ve ölür. Evrendeki
galaksilerin içlerinde soğuk ve karanlık gaz ve toz bulutları yer
almaktadır. Bunlara nebula adı verilir. Nebulaların içlerindeki
gaz ve tozlar yıldızların ham maddesidir. Toz ve gaz bulutları
124
galaksilerdeki Ģok dalgaların etkisiyle bir araya gelerek küreler
halinde birikir. Gravitasyon kuvvetinin etkisiyle birbirlerine
daha yaklaĢır ve birbirinin içine iyice girerler. Milyonlarca yıl
süren bir süreç sonunda iyice yoğunlaĢan bulut yığını ısınır.
Sıcaklık yükseldikçe gaz ve tozlar daha fazla yaklaĢır ve
birbirlerine çarpar. ÇarpıĢmalar sonucu bulut ıĢıldamaya baĢlar.
Gravitasyonun etkisiyle yoğunluk arttıkça buluttan çıkan ıĢınlar
Ģiddetlenir.
Sonunda bulutların içlerinde 10 milyon dereceye ulaĢan
sıcaklıklar meydana gelir. Bu sıcaklıklarda nükleer füzyon
reaksiyonu baĢlar. Füzyon ile hidrojen atomları yanarak
helyuma dönüĢür. Bazı büyük kütlelerde ise proses devam
ederek helyumdan sonra karbon, azot, oksijen ve diğer ağır
elementler oluĢur. GüneĢ‟ten çok daha küçük kütlelerde
herhangi bir reaksiyon olamaz. Hidrojenin füzyon sonucu
helyuma dönüĢmesinde ortaya büyük bir sıcaklık ve parlaklık
çıkar. Onlarca milyon yıllık bir süre içinde olan bu proses
sonunda gaz ve toz bulutları artık parlayan bir yıldız haline
dönüĢmüĢ olur.
Her yıldız içindeki elementlerin atomlarını birbirine
yaklaĢtırıp sıkıĢtıracak bir gravitasyon kuvvetin etkisi
altındadır. Yıldızın kütlesi büyüdükçe gravitasyon kuvveti de
artar. DıĢtan içeriye doğru olan bu kuvvet, içeriden dıĢarıya
doğru olan nükleer patlamanın kuvveti ile dengede tutulur.
Yıldızın içindeki hidrojenin üçte birinin füzyon reaksiyonu ile
yanıp helyuma dönüĢmesine kadar bu iki kuvvet birbirini
dengeler. Yıldızın yakıtının helyuma dönüĢmesi üzerine
gravitasyon etkisini gösterir ve yıldız merkezine doğru çökmeye
baĢlar. Yıldızın yoğunluğu artar ve artan yoğunluk yıldızın
merkezindeki sıcaklığı yükseltir. Yükselen sıcaklıkta helyum
karbona dönüĢmeye baĢlar. Ve yıldız artan enerjisi ile birlikte
125
geniĢler. DıĢ tabakaları geniĢlemiĢ ve iç sıcaklığı daha da
yükselmiĢ bu yıldıza kızıl dev adı verilir.
Kızıl dev haline gelmiĢ yıldız çevresini helyum ile
zenginleĢmiĢ merkeze doğru çekmeye baĢlar. Yıldız artık kendi
ağırlığını destekleyemez haldedir. Merkezindeki sıcaklık daha
da yükselmiĢ, etrafı ĢiĢmiĢ bir görünüm kazanır. DıĢ tabakalar
ĢiĢerken yüzey sıcaklığı düĢer. Yıldız artık kırmızı renkli soğuk
bir devdir. Kızıl dev çekirdeğindeki helyumu yakarak karbon ve
oksijene dönüĢtürür. Bu süre, kütlesinin büyüklüğüne bağlı
olarak birkaç milyar yıl sürer. Helyum yandıkça içe çöküĢ
hızlanır. SıkıĢmanın artmasıyla yıldız dıĢ tabakalarını uzaya
fırlatır atar. Geride sadece bozulmuĢ maddeden bir merkez
çekirdek kalmıĢ ve rengi beyazımsı olmuĢtur. Bu bir beyaz
cücedir. Beyaz cüce içindeki yakıtı yakmaya devam ederek,
yüzlerce milyon yıl alan bir süreç sonunda onları demire
dönüĢtürür. IĢığı sönmüĢ, soğuk ve karanlık bir görünüm almıĢ
bu yıldıza siyah cüce denir. Artık yıldızın yakacak bir yakıtı
kalmamıĢtır.
Eğer yıldızın kütlesi güneĢin kütlesinin 1.44 katından
büyükse beyaz cüce safhasından sonra proses devam eder.
Böyle büyük yıldızlar cüce olarak kalmaz. Ġç sıcaklıkları ve
yoğunlukları daha da yükselir, yakıtı demir, nikel, krom, kobalt
haline gelir. Yıldızın etrafında katmanlar oluĢur. Demir haline
gelmiĢ yakıt artık yanamaz. Sıcaklık ve basınç elektron ve
protonları birbirine yapıĢtırarak nötron haline getirir. Demir
çekirdek 100 km çapında bir top halindedir. Ve yıldız, kritik bir
sıcaklıkta bir milyar katı bir ıĢık çıkararak patlar. Bu bir
süpernova patlamasıdır. Patlamayla birlikte etrafa korkunç bir
Ģok dalgası ve nötrino akıĢı baĢlar. Patlayan malzeme gaz
bulutları halinde uzaya dağılır.
1.44 sayısına, onu bulanın anısına, Chandrasekhar limiti
denir. Bu sayı GüneĢ‟in kütlesiyle orantılı olup, GüneĢ‟in
126
kütlesinin 1.44 katından büyük ve küçük yıldızların evrimlerini
belirler. Bu limitin altındakiler sonunda beyaz ve siyah cüce
olarak evrimlerini tamamlar. Limitin üstündekiler ise
süpernova, nötron yıldızı ve daha sonra da bir karadelik haline
gelir.
Süpernova patlamasından geriye 10-20 km geniĢliğinde bir
çekirdek kalır. Burada elektronlarla protonlar birleĢmiĢ ve
nötron haline gelmiĢtir. Yıldız artık bir nötron yumağı
olmuĢtur. Yoğunluğu ve çekim gücü korkunç boyutlara
ulaĢmıĢtır. Bunlara nötron yıldızı denir. Ġçlerinde bir nükleer
reaksiyon bulunmadığından bir ıĢıma yapamazlar. Boyutu
küçüldüğü için dönüĢ hızı da artmıĢtır. Saniyede onlarca,
yüzlerce dönüĢ yapar. Bazıları ise düzenli aralıklarda radyo
dalgaları çıkarır. Bunlara da pulsar adı verilir. Pulsarların
dönüĢ periyotları 0.0015 ile 4 saniye arasında değiĢir.
Bir nötron yıldızı veya bir pulsar daha fazla çöktüğü
takdirde madde sıkıĢmaya devam eder ve yoğunluğu bir
çekirdek yoğunluğunun üstüne çıkar. O zaman yıldız uzayzaman ağını parçalar ve sonsuz bir yoğunluk ve çekim
kuvvetinin etkisi ile bir karadelik haline gelir. Karadelik
yıldızların son durağıdır.
Karadelikler
Karadelikler evrenin en heyecan verici, en korkunç ve
inanılması en zor cisimleridir. DüĢünülemeyecek sınırlara
uzanan, ıĢık dahil hiç bir Ģeyin ondan kaçıp kurtulamayacağı
uzayın bir bölgesidir. Karadelikler evrenimizle diğer evrenler
arasındaki bir geçittir. Hiç kimse henüz bir karadelik
görmemiĢtir ve hiç bir zaman da göremeyecektir. Fakat
varlıkları kesindir.
127
18‟ci yüzyılın sonlarında üç kiĢi, Ġngiliz John Mitchell,
Fransız Pierre Simon ve Marquis Laplace birbirlerinden
bağımsız olarak, evrende içinden ıĢığın bile kaçıp
kurtulamayacağı büyüklükte gravitasyon kuvvetine sahip bir
takım kara cisimlerin bulunabileceğini söylediler. Bu fikirler,
Newton‟un ıĢığın parçacıklar yağmuru gibi olduğunu ve
gravitasyon kuvvetini 17‟ci asırda belirtmesi üzerine ileri
sürülmüĢtü. 19‟cu yüzyılda ıĢığın bir dalga hareketi olduğu
anlaĢılınca karadelik fikrinden vazgeçildi. 1916‟da Einstein
ıĢığın gravitasyon kuvvetinden etkilendiğini ispat etmesinden
sonra teori tekrar ele alındı.
Yıldızlar, gravitasyonun etkisi ile hidrojen gazının sıkıĢması
ile oluĢmaya baĢlar. Atomlar birbirine yaklaĢtıkça enerjileri ve
sıcaklıkları yükselir. Birbirlerine yaklaĢtıkça da gravitasyonel
çekimleri artar. Sonunda hidrojen çekirdekleri füzyonla
helyuma dönüĢür. Helyum atomunun kütlesinin, birleĢen iki
hidrojen atomunun kütleleri toplamından bir miktar az
olmasıyla aradaki kütle farkı E=mc2‟ye göre enerjiye dönüĢür.
Bu enerji de yıldızı sıcak ve parlak yapar.
Helyum daha sonra karbona, karbon da neon, oksijen ve
silikon haline gelir. En sonunda demir oluĢur. Bu
reaksiyonların her birinde enerji üretilir. Reaksiyonlar
sırasındaki füzyon enerjisi gravitasyonu dengede tutar. Her Ģey
yanıp tükenince gravitasyon etkisini gösterir ve yıldızı içine
çekerek çökertir. Yıldız yeterli kütleye sahipse sonunda nötron
yıldızı ve daha sonra da bir karadelik olur.
Karadeliklerin yoğunluğu ve gravitasyon kuvvetleri
sonsuzdur. Bu yüzden ıĢık dahil hiç bir Ģey onun dıĢına
çıkamaz. Onlar görülemezler ve ıĢıkları dıĢarı çıkamadığı için
karanlıktırlar. Yakın çevrelerindeki her Ģeyi, yıldızları ve hatta
galaksileri bile hortum gibi emip yutarlar. Bir karadeliğe giren
cismin onun içine girdiği asla görülemez. Sadece onun
128
yüzeyinde donup kaldığı görülür. Donan cisim, saniyenin çok
küçük bir kesrinde dıĢarıdaki gözlemcinin görüĢünden
kaybolur. GüneĢ‟in iki katı büyüklükte bir karadeliğin içine
girilince onun merkezine düĢme zamanı bir saniyenin yirmi
milyonda biri kadar bir süredir.
Bir karadeliğin etrafındaki uzay onun sonsuz ağırlığından
yırtılmıĢ, bükülmüĢ ve ortası dipsiz bir kuyu gibi delinmiĢtir.
Etrafında olay ufku denilen güçlü bir çekim alanı ve
merkezinde çekim alanının sonsuz olduğu tekillik noktası
bulunur. Olay ufkuna giren bir cisim ıĢık hızı ile tekilliğe
çekilir. Tekillik noktasında zaman durur ve evren yasaları
geçerliliğini kaybeder. Tekillik noktasının arkasında baĢka bir
evrenin yasaları baĢlar. Ġnsanoğlunun bir karadeliğin içinde ve
arkasında nelerin olup bittiğini anlaması hiçbir zaman mümkün
olmayacaktır.
Yarıçapı yaklaĢık 6400 km olan Dünya‟mız bir uzay devi
tarafından dıĢarıya hiç madde atmadan sıkıĢtırılabilseydi ve
yarıçapı 1 cm‟e küçültülebilseydi, o anda, bir karadelik olurdu.
GüneĢ‟in yarıçapı 3 km‟ye indirgenebilseydi o da bir karadelik
olurdu. Çünkü bu durumda, önce atomun elektronları protona
yapıĢacak, protonlar nötrona dönüĢecek ve nötronlar da
birbirlerinin içlerine girerek sonsuz ağırlıkta bir madde
meydana gelecekti. Böyle bir madde de uzayı yırtacak ve
sonsuz gravitasyon kuvveti ile civarındaki her Ģeyi kendisine
doğru çekecekti.
Bir karadeliğin tekillik noktasının arkasında diğer bir
evrenin tekilliğinin baĢladığı, bir akdeliğin bulunduğu ve bu
akdeliğin de yandaki bir evrenin giriĢi
olduğu
düĢünülmektedir. Bizim evrenimizdeki karadeliklere dalan
madde tekilliklerden geçtikten sonra yandaki evrene fıĢkırıyor
olabilir.
129
Galaksimizin merkezinde çok Ģiddetli kozmik olaylar
olmaktadır. Oradan alınan ıĢınlardan merkeze yerleĢmiĢ dev bir
karadeliğin bulunduğu anlaĢılmaktadır. 14.000 ıĢık yılı
uzaklıkta bulunan Cygnus X-1 çift yıldız sistemindeki mavi dev
HDE-226868 en yakınımızdaki karadelik olup, Dünya‟dan
görebildiğimiz ikizinden devamlı madde yutmaktadır. Bu
karadeliğin ikizinden yuttuğu maddenin içeri girerken sıkıĢarak
ısınması sonunda çıkardığı çığlıklar X-ıĢınları Ģeklinde
tarafımızdan alınmaktadır.
Evrendeki yıldızların çoğu sonunda birer karadelik
olabilecek türdendir. Yapılan hesaplar evrende her yüz yıldıza
karĢılık bir tane karadelik bulunduğunu göstermektedir.
Üzerimize gelecek bir karadelik tarafından yutulma ihtimali her
zaman geçerli bulunmaktadır.
GüneĢ Sistemi ve Gezegenler
Etrafında dönen dokuz adet gezegeni ile GüneĢ sistemi
detaylı olarak bilinen tek sistemdir. YaĢamın sadece yıldızların
etrafında dönen gezegenlerde oluĢabildiği bilindiğinden,
sistemimizin dıĢındaki baĢka sistemler araĢtırılmakta olup
henüz bulunamamıĢtır. Sistemin yaĢı 4.6 milyar yıldır. 19‟cu
yüzyılın sonlarında sistemimizin, GüneĢ ile baĢka bir büyük
yıldızın çarpıĢması sonunda oluĢtuğuna inanılıyordu. Bugün ise
gezegenlerin GüneĢ‟le aynı zamanda, GüneĢ‟in Ģekillenmesi
sırasında bölgede mevcut olan büyük bir nebuladan meydana
geldiği artık bilinmektedir.
Nebula denilen toz ve gaz bulutları süpernova patlamalarıyla
oluĢur. Bizi oluĢturan nebula yoğun olan merkezinin etrafında
dönüyordu. Bulut gittikçe sıkıĢtı ve yoğunlaĢtı. Gravitasyonun
etkisi ile daha da sıkıĢan ve ısınan bulut daha hızlı dönmeye
baĢladı. Önce merkezde oluĢan açısal momentum daha sonra
130
dıĢ bölgelere aktarıldı. Merkezdeki daha sıcak ve büyük olan
ana bulut GüneĢ‟i meydana getirdi. DıĢ bölgelerde ayrı ayrı
kendi baĢlarına dönen ufak ve soğuk bulutlar ise gezegenleri
oluĢturdu.
GüneĢ‟in yakınındaki bulutlar küçük gezegenleri, uzak ve
soğuk bölgelerdekiler ise büyük gezegenleri Ģekillendirdi. DıĢ
bölgelerdekilerin kütleleri
büyük olduğundan
açısal
momentumun çoğunu bunlar topladı. GüneĢ‟in içinde baĢlayan
nükleer reaksiyonların rüzgarı daha sonra ortada kalan toz ve
gazları dıĢarı üfürdü. Son yıllarda bulunan deliller birçok genç
yıldızların aynı Ģekilde gaz ve toz bulutlarından oluĢtuğunu
göstermiĢtir.
GüneĢ sistemi, ortada GüneĢ ve onun etrafında dolanan
dokuz adet gezegen, elli adet uydu ve milyonlarca asteroit,
kuyruklu yıldız ve küçük gök taĢlarından meydana gelir.
Bunların hepsi değiĢik yörüngeler ve süreler içinde GüneĢ‟in
etrafında dönerler. GüneĢ bütün sistemin kütlesinin %99‟unu
kendinde toplamıĢtır. GüneĢ‟in çevresinde dolanan her cisim
ayrıca kendi ekseni etrafında da döner. Sistemin en dıĢında
bulunan Pluto‟nun çizdiği yörüngenin geniĢliği olan 11.8
milyar kilometre sistemin çapını meydana getirir. 4.6 milyar yıl
önce baĢlayan oluĢum yarım milyar yıl sürmüĢ olup, GüneĢ ve
gezegenleri 4 milyar yıldır sakin bir yaĢam sürmektedir.
Sistemin içinde, GüneĢ‟ten sonraki en büyük cisim Jüpiter
gezegenidir. Sonra Satürn, Uranüs ve Neptün gelir. Bunlar
düĢük yoğunluklardaki gaz maddelerinden oluĢmuĢ dev
gezegenlerdir. Ġç bölgelerde bulunan, büyüklük sırasına göre,
Dünya, Venüs, Mars ve Merkür ise demir, silikon gibi katı
maddelerden yapılmıĢ küçük gezegenlerdir. Sistemin en dıĢında
yer alan ve en küçüğü olan Pluto gezegeni bir istisnadır.
Ġç ve dıĢ gezegenlerin sınırı Mars ile Jüpiter arasında yer
alan asteroit kuĢağı ile ayrılır. Ġçerde GüneĢ‟e yakınlık sırasıyla,
131
Merkür, Venüs, Dünya ve Mars, dıĢarıda ise Jüpiter, Satürn,
Uranüs, Neptün ve Pluto bulunur. Ġç gezegenlerin malzemesi
genellikle yoğun kayalar olup, bunlar GüneĢ‟le aynı düzlemde
döner. Sadece Merkür‟ün yörünge düzlemi 7 derecelik bir açı
yapar. Venüs‟ün dıĢında bütün gezegenler kendi eksenleri
etrafında GüneĢ‟inkiyle aynı yönde döner. Venüs kendi
çevresinde ters yönde dönen tek gezegendir. Gezegenlerin
yörüngeleri üzerindeki dönüĢ yönleri aynıdır. Yani GüneĢ‟in
dönüĢ yönünde yol alırlar.
Merkür GüneĢ‟e en yakın ve iç gezegenlerin en küçüğüdür.
Eliptik yörüngesi üzerinde GüneĢ‟e 46 milyon km yaklaĢır ve
70 milyon km uzaklaĢır. Dünya‟dan görülmesi zor olan Merkür
ancak iki ayda bir görülebilir. Yüzey sıcaklığı GüneĢ‟e olan
mesafesine göre 285 ile 415 derece arasında değiĢir. Geceleri
ise yüzey sıcaklığı -175 derecedir. Yüzeyi kraterlerle kaplı olan
Merkür sistem içindeki ikinci en sıcak gezegen durumundadır.
Venüs Dünya‟dan gün doğuĢunda ve gün batıĢında
görülebilir. Ay‟dan sonra geceleri gökte görülen en parlak
cisimdir. Yörüngesi bir daireye çok yakın olup, GüneĢ‟e olan
uzaklığı 108 milyon km‟dir. Diğer gezegenlerin aksine Venüs
kendi ekseni etrafında ters yönde döner. Bu ters dönmenin
sebebinin Dünya‟nın gravitasyon kuvveti olduğu sanılmaktadır.
Yoğun bir atmosferinin bulunması yüzünden yüzey sıcaklığı
475 derecedir.
Kırmızı gezegen olarak bilinen Mars Dünya‟ya en yakın
gezegendir. GüneĢ etrafındaki yörüngesinde ona 206 milyon km
yaklaĢır ve 249 milyon km uzaklaĢır. Ekvatorundaki sıcaklık 10
ile -75 derece arasında değiĢir. Dünya‟ya olan uzaklığı 50
milyon ile 100 milyon km arasındadır. En yakın konumuna her
16 yılda bir defa gelir. Güney yarım küresinde yer alan, 3000
km uzunluğundaki vadi GüneĢ sistemi içindeki en büyük ve
derin yarıktır. Gezegende sıvı su bulunmamasına rağmen, kuzey
132
ve güney kutuplarında büyük buz baĢlıklar yer alır. Mars‟ta hiç
bir yaĢam izine rastlanmamıĢtır.
Gezegenlerin en büyüğü olan Jüpiter‟in GüneĢ‟e olan
uzaklığı 778.3 milyon km‟dir. Merkezinde kayalar, onun
dıĢında sıvı ve yoğun bir atmosfer vardır. OluĢum sırasında bir
nükleer reaksiyon baĢlatamayan ve bir gezegen olarak kalan
Jüpiter bir kaç kat daha büyük olsaydı bir yıldız olabilirdi.
Kendi ekseni etrafında çok hızlı döndüğünden ekvator bölgesi
ĢiĢkin ve kutupları basıktır. Ġç bölgeleri çok sıcak, dıĢ yüzeyi ise
soğuktur.
Ġkinci en büyük gezegen olan Satürn, sistemdeki en güzel
manzaralı gezegendir. Çevresinde buz parçalarından oluĢmuĢ
parlak renklerde görünen halkalar yer alır. GüneĢ‟e olan
uzaklığı 1427 milyar km, yüzey sıcaklığı -180 derecedir.
Dördüncü en büyük gezegen olan Uranüs‟ün GüneĢ‟e
uzaklığı 2870 milyar km‟dir. Etrafında karanlık görünen
sevimsiz halkaları vardır. GüneĢ etrafındaki bir dönüĢünü 84
Dünya yılında tamamlar. Yörünge düzlemindeki fazla
yatıklıktan dolayı gezegenin kutuplarında geceler ve gündüzler
42 yıl sürer.
Neptün‟ün GüneĢ‟e olan uzaklığı 4497 milyar km‟dir. Çok
uzakta olduğundan en az bilinen gezegendir. Yüzey
sıcaklığı
-200 derecenin altındadır. Neptün‟ün mevcudiyeti, keĢfedilmesinden çok önce 1845 yılında, Uranüs‟ün yörüngesinde yaptığı
düzensizlikler belirtisiyle anlaĢılmıĢtır.
Dokuzuncu gezegen olan Pluto en küçük olanıdır. GüneĢ‟e
uzaklığı 5970 milyar km‟dir. Yörüngesi çok eliptik olup,
GüneĢ‟e yakın konumda Neptün‟ün yörüngesinin içinden geçer.
GüneĢ etrafındaki bir dönüĢünü 250 yılda tamamlar. Yüzey
sıcaklığı -270 derece olan bu küçük gezegenin yüzeyi buzla
133
kaplıdır. Çok uzaklarda olan Pluto, Dünya‟dan çok zor
görülmektedir.
GüneĢ
Evrendeki sayısız yıldız arasında en yakınımızda olanıdır.
Boyut, parlaklık ve çıkardığı enerji bakımından orta ölçüde
tipik bir yıldız olup, yakınındaki bir gezegende yaĢayan
canlıların ihtiyaç duydukları enerjinin tamamını verir.
Civarında bulunan dokuz gezegen, çok sayıda asteroit, meteor
ve kuyrukluyıldız onun gravitasyon etkisi ile milyarlarca yıldır
etrafında dolanıp dururlar.
Çapı yaklaĢık 1.4 milyon km, kütlesi 1.9x1027 tondur. Bu
kütle ile etrafında dönen bütün cisimlerin toplamından yaklaĢık
1000 defa daha büyüktür. Bu kütle Dünya‟nın 330.000, en
büyük gezegen olan Jüpiter‟in ise 1000 katıdır. GüneĢ‟ten 600
kat daha büyük yıldızlar bulunduğu gibi ondan 20 defa daha
küçükler de vardır.
GüneĢ‟in kütlesi çok sıcak gazlardan meydana gelmiĢtir.
¾‟ü hidrojen, ¼‟ü helyum ve %2‟si de diğer ağır elementlerdir.
Merkezindeki sıcaklık 15 milyon, yüzey sıcaklığı ise 5770
derecedir. Yüzeyindeki gravitasyon kuvveti Dünya‟dakinin 27
katıdır. Merkezindeki büyük nükleer enerji sayesinde içeriye
doğru çöküĢü engellenmektedir.
Çapı Dünya‟nın 100 katı, hacmi 1.4 milyon katı olan
GüneĢ‟in Dünya‟ya olan uzaklığı yaklaĢık 150 milyon
kilometredir. GüneĢ kendi ekseni etrafında saat ibresinin tersi
yönde döner ve bir dönüĢünü 27 Dünya gününde tamamlar. Bu
dönüĢü sırasında ekvatorundaki bir noktanın hızı saniyede 2
km‟dir. Galaksinin dönüĢü nedeniyle onun merkezi etrafında
saniyede 230 km hızla döner, ayrıca Vega yıldızına doğru
saniyede 20 km hızla hareket eder. Galaksinin sarmal kollarının
134
birinin ortasında 40 milyon yıl, kolun dıĢında da 80 milyon yıl
süresince kalır.
Muazzam bir enerji kaynağı olan GüneĢ‟in enerjisi içindeki
hidrojen atomlarının füzyon reaksiyonu sonucu yanarak
helyuma dönüĢmesiyle oluĢur. Yüksek gravitasyon kuvveti
altında çarpıĢan atomların protonları yüklerini kaybederek
nötrona dönüĢür. Sonunda iki protonla iki nötrondan oluĢan bir
helyum çekirdeği ortaya çıkar. Her saniyede 564 milyon ton
hidrojen, 560 milyon ton helyuma dönüĢür. 4 milyon tonluk
kütle farkı 15 milyon derecelik ısı haline gelir ve ıĢınım
Ģeklinde yıldızdan ayrılır.
4.6 milyar yıldır saniyede 4 milyon ton madde kaybeden
GüneĢ‟in hidrojeninin tamamını yakıp bir kızıl dev olması 5
milyar, bir beyaz cüce olması da 7 milyar yıl alacaktır. Nükleer
reaksiyonun devam ettiği çekirdeği bütün hacminin binde biri
kadardır. Çekirdeğin dıĢında radyasyonu ileten bölge gelir.
Enerjinin radyasyon olarak bu bölgeyi geçip dıĢarı çıkması 10
milyon yıl alır.
Isıyı oluĢturan radyoaktif bölgenin dıĢında 6000 derece
sıcaklığındaki fotosfer tabakası vardır. GüneĢ‟in görünen ıĢığı
bu tabakadan çıkar. En dıĢarıdaki kromosfer tabakası 4300
derece sıcaklığındadır. Kromosferin dıĢında da korona denilen
ince bir tabaka bulunur. Bu en dıĢ tabakanın düĢük yoğunluğu
nedeniyle ve gazların daha hızlı hareket etmeleri yüzünden
burada sıcaklık 1-5 milyon dereceye yükselir.
Dünya, GüneĢ‟ten çıkan toplam enerjinin çok küçük bir
kısmını alabilir, gerisi boĢ uzayda kaybolur. Bize gelen
enerjinin büyük bir kısmı morötesi ıĢınlar, görünen ıĢık ve
kızılötesi ıĢınlardır. Bunların dıĢında, gamma ıĢınları, X-ıĢınları,
mikrodalga ve radyo dalgaları da ulaĢır. Korona tabakasından
çıkan proton, nötron ve elektronlar uzaya yayılır. Bunlara
Güneş rüzgarları adı verilir. Uzayın her yönüne dağılan bu
135
parçacıklar saniyede 1000 km‟lik hızla yol alırlar ve sistemdeki
diğer cisimleri etkiler. Atmosferimize de giren bu parçacıklar
iyonosfer tabakasındaki iyonları dalgalandırarak radyo
yayınlarını aksatır ve kutup bölgelerinde değiĢik ve acayip
renkli ıĢık görüntülerine sebep olur.
Dünya‟nın tersine GüneĢ sakin bir yapıya sahip değildir. Bir
gün ölecektir. Ölümü bizim sonumuz olacaktır. 5 milyar yıl
sonra içindeki hidrojen yanıp bitecek, çekirdeği gittikçe daha
fazla ısınan ve büyüyen helyuma dönüĢecek ve GüneĢ ĢiĢmeye
baĢlayacaktır. Sonunda Dünya‟yı da içine alan bir geniĢliğe
ulaĢacak ve dünya üzerindeki her Ģeyi yakıp kavuracaktır. Çapı
300 milyon kilometreye ulaĢtığında Dünya ve yakınındaki
gezegenler onun içinde kalacak ve yavaĢ, yavaĢ onlar da eriyip
yok olacaklardır. Kızıl dev durumundan sonra GüneĢ bir beyaz
cüce olacak, Dünya‟nın dört katı bir büyüklüğe inecektir.
Kütlesi ise aynı kalacak ve yaĢamını bir cüce olarak sonsuza
kadar sürdürecektir.
Ay
Ay, üzerine insanoğlunun ayak bastığı ilk ve tek gök
cismidir. Ayrıca Dünya‟ya en yakın konumdaki cisimdir.
Dünya etrafında 27 gün 7 saat ve 43 dakikada tam bir dönüĢ
yapan Ay, kendi ekseni etrafında da aynı sürede döner. Bu bir
rastlantı olmayıp, Dünya‟nın Ay üzerindeki gravitasyon etkisi
onu bu Ģekilde hareket etmeye zorlamıĢtır. Bu iki sürenin eĢit
olması nedeniyle Dünya‟dan Ay‟ın sadece bir yüzü görülebilir.
Ay‟ın arka yüzünü henüz hiç kimse görmemiĢtir.
Ay ölü bir cisimdir. Ġçinde, herhangi bir reaksiyon veya sıvı
bir madde yoktur. Atmosfere sahip değildir. Bu yüzden
GüneĢ‟e bakan yüzünün sıcaklığı 100 derecenin üstünde, arka
yüzü ise -200 derecedir. Yine atmosferi bulunmadığından
136
Ay‟da bulunan bir kimse gökyüzünü zifiri karanlık görür. Ay,
meteor ve göktaĢlarının bombardımanı altındadır. Zira onları
tutacak bir atmosferi yoktur. Bu cisimlerin Ay yüzünde açtığı
kraterler 1000 km çapına ulaĢmaktadır.
Dünya etrafında hafif bir eliptik yörünge çizen Ay‟ın bize
olan uzaklığı en yakın konumda 356.394 km, uzak konumda ise
406.678 km‟dir. Çapı 3476 km, kütlesi ise Dünya‟nın 81‟de biri
kadardır. Yapısını kayalar oluĢturur. Yörünge düzlemi,
Dünya‟nın GüneĢ etrafındaki düzlemi ile 5 derecelik bir açı
yapar. Dünya GüneĢ etrafında, Ay yönünde döndüğünden
dolunay durumundaki tam Ay her 29 gün 12 saat 44 dakikada
bir görülür.
Ay Dünya‟dan GüneĢ‟in büyüklüğüne eĢit bir büyüklükte
görülür. Bu bir rastlantıdır. Bu yüzden Ay GüneĢ‟in önüne
geldiğinde onu kapatır, ıĢığını tutar ve GüneĢ tutulması
meydana gelir. Dünya etrafındaki her dönüĢünde Ay Dünya‟dan
2.5 milimetre kadar uzaklaĢmaktadır. 400 milyon yıl içinde AyDünya arası uzaklık %4 oranında artmıĢtır. 750 milyon yıl
sonra Ay Dünya‟dan çok küçük görülecek ve herhangi bir
GüneĢ tutulması olmayacaktır.
Ay Dünya‟dan kopmuĢ bir parça değildir. Dünya‟nın
oluĢumu sırasında mevcut olan ve ondan arta kalan yakındaki
bir gaz ve toz bulutunun anaforundan meydana gelmiĢtir.
GüneĢ‟ten aldığı ıĢığın sadece %7‟sini Dünya‟ya yansıtan Ay‟a
insanoğlu 1969 yılında ayak basmıĢtır.
Dünya
GüneĢ sistemi içinde, üstünde sıvı suya, atmosferinde
serbest oksijene sahip tek gezegendir. GüneĢ‟in atmosferi
içinde yer alır. Ölçü olarak beĢinci en küçük, GüneĢ‟e uzaklık
bakımından üçüncü en yakın gezegendir. Çapı ekvatorda
137
12.757 km, kutuplar arasında 12.714 km‟dir. Kütlesi 6.60x1020
ton, ortalama yoğunluğu suyun 5.5 katıdır. ¾‟ü su ile, ¼‟ü
karalarla kaplı olan Dünya‟nın dıĢında 2000 km kalınlığında bir
hava tabakası vardır.
GüneĢ‟in etrafındaki eliptik bir yörüngede saniyede 30
km‟lik bir hızla döner ve bir dönüĢünü 365.2564 günde
tamamlar. Kendi ekseni etrafında dönüĢ hızı ekvatorda 1670
km/saat‟dir. Ay ve GüneĢ‟in çekim kuvvetlerinin etkisiyle
dönüĢ hızında her 100 yıl sonunda 0.00164 saniyelik bir artıĢ
olmaktadır. GüneĢ‟e olan uzaklığı ortalama 150 milyon
kilometre olan Dünya‟nın yaĢı diğer gezegenler gibi 4.6 milyar
yıldır.
Bir küre Ģeklinde olan Dünya‟nın dıĢ yüzeyi çok ince olan
ve toplam hacminin %1‟i kadar olan bir kabukla çevrilmiĢtir.
Bu kabuğun kalınlığı 16-65 km arasında değiĢir. Kabuğun
altında 2900 km kalınlığındaki manto tabakası olup, bu bölgede
sert ve yarı katı kayalar yer alır. Daha içeride 5155‟ci
kilometreye inen dıĢ çekirdek bulunur. Bunun altında da 6600
derece sıcaklıkta iç çekirdek vardır. Yapısındaki en önemli
elementler oksijen, demir, silikon ve magnezyumdur. Ġç
çekirdekte eriyik halinde demir, platin, nikel ve iridyum
elementleri yer alır. Bunlar içinde demir karıĢımın %90‟nını
teĢkil eder.
Dünya‟nın üzerindeki hava tabakasına atmosfer adı verilir.
Atmosferin kütlesi Dünya‟nın kütlesinin milyonda biri
kadardır. Çekim kuvveti sayesinde atmosfer Dünya‟yı terk edip
uzaya dağılmaz ve Dünya ile birlikte döner. Atmosferin %80‟i
azot, %20‟si de oksijendir. Atmosfer homojen Ģekilde olmayıp,
yükseklere çıkıldıkça yoğunluğu azalır. Atmosfer Dünya‟yı
GüneĢ‟in zararlı ıĢınlarından ve uzaydan gelen göktaĢlarından
koruyan bir Ģemsiye görevini yapar. Ayrıca içindeki gazlar
Dünya üzerindeki canlıların solumasını sağlar.
138
Dünya üzerindeki su örtüsüne hidrosfer adı verilir.
Yüzeyinin %70‟ini kaplayan okyanusların ortalama derinliği
3.7 km‟dir. Karaları meydana getiren kıtalar platoların üzerine
oturmuĢtur. Altı adet plato, alt bölgelerdeki sıcak erimiĢ
kayaların ağır dönme hareketleriyle sürüklenirler. Böylece
kıtalar daima bir hareket içindedir. Bundan 225 milyon yıl önce
var olan Pangaea denilen tek bir süper kıta 180 milyon yıl önce
parçalanarak birbirinden uzaklaĢmıĢ ve Ģimdiki durumu
meydana getirmiĢtir. Platolar birbirinden ayrılınca aradaki
boĢluğu sular doldurarak okyanusları oluĢturur. Platolar birbiri
üstüne geçince de sıradağlar ve vadiler meydana gelir.
Dünya üzerindeki kıtalar her yıl bir santimetre kadar
birbirine yaklaĢmakta ve uzaklaĢmaktadır. Dünya‟nın merkezi
çok sıcaktır. Çekirdeğin üstündeki kalın kaya tabakası bu ısının
dıĢarı çıkıp kaybolmasını önler. DıĢ tabakalarda bulunan
uranyum, toryum ve potasyum gibi radyoaktif elementlerin
bozunmaları sırasında çıkardıkları ısı, Dünya‟dan kaçan ısıyı
karĢılar ve onun ısısını dengede tutar.
GüneĢ‟ten çıkan enerjinin sadece iki milyarda biri Dünya‟ya
ulaĢır. Tehlikeli ıĢınlar atmosferin çeĢitli katmanlarında
süzülerek Dünya yüzeyine iner. Kıtalar bu ıĢınlarla ısınır, ısınan
toprak havayı ısıtır ve ısınan hava yukarı tırmanarak bulutları
oluĢturur. Sonra soğuk rüzgarlar bu bulutları yağmur olarak
yüzeye geri döndürür. GüneĢ‟ten gelen sıcaklığı atmosfer
altında hapsederek derin sıcaklık farkının oluĢmasını engeller.
Sera etkisi denen bu olay yüzünden Dünya üzerindeki sıcaklık
bir yaĢam için uyumlu olmaktadır.
Dünya‟nın ekseni düzeyle yaklaĢık 23.5 derecelik bir açı
yapar. Yaz aylarında eksenin kuzey ucu GüneĢ‟e doğru eğilir.
Aralık ayında bu uç GüneĢ‟ten uzaklaĢır. Bu sebepten dolayı
hazirandan itibaren kuzey yarım küresinde yaz, güney yarım
küresinde kıĢ yaĢanır. Aralıktan itibaren de kuzeyde kıĢ, güney-
139
de yaz yaĢanır. Yaz ve kıĢların sebebi Dünya eksenindeki
eğikliktir. Eksendeki eğiklik daima azalıp artmaktadır. Her
40.000 yılda bir en üst düzeyi olan 24.5 dereceye çıkar. Eğiklik
arttıkça yazlar daha sıcak, kıĢlar da daha soğuk geçer.
Dünya, Ay ve GüneĢ arasındaki çekim kuvvetleri birbiri
üzerinde gel-git etkilerine sebep olurlar. Ay‟ın çekim gücünden
dolayı Dünya‟nın ekvator bölgesi Ay yönünde gerilir. Ay‟a
bakmayan taraf da gerilir. Bu gerilmeler yarım metre kadardır.
Okyanus suları karalardan daha fazla gerilerek sular kabarır.
Dünya yüzeyinin Ay‟a bakan tarafı geri dönerken kabarmalar
alçalır. Kabarma ve alçalmalar her gün tekrarlanır.
GüneĢ Ay‟dan 27 milyon defa daha kütleli ve daha büyük
bir çekim kuvvetine sahip olmasına rağmen ondan 380 kat daha
uzakta olması nedeniyle, GüneĢ‟in Dünya üzerindeki gel-git
etkisi Ay‟ınkinin çok altındadır ve pek hissedilemez. Ay‟ın gelgit etkisiyle Dünya‟nın dönüĢü yavaĢlamakta ve bir Dünya
günü her 100.000 yılda bir saniye uzamaktadır. 400 milyon yıl
önce bir gün, 22.8 saat ve bir yıl 385 gün idi.
140
YaĢam Bilimi
Hücre
Canlı ve cansız maddeyi birbirinden ayıran en önemli fark
canlılarda bulunan hücrelerdir. Bütün canlılar hücre yapısına
sahiptir. Bir milimetrenin binlerce birinden 20 santimetre
geniĢliğe kadar değiĢik ölçüde olan hücrelerin hepsinde benzer
özellikler vardır.
Ġlk hücre 1665‟de Robert Hooke tarafından gözlendi.
Hooke‟in mikroskop altında gördüğü Ģekil canlı bir hücreydi.
1838‟de Matthias Schleiden binlerce bitki örneğini inceledi ve
bitkilerin birer hücresel yapıda olduklarını anladı. 1839‟da
Theodor Schwann kendinden önceki bilgileri toparlayarak ilk
hücre teorisini yarattı. Schwann bitki ve hayvanlardaki
hücrelerin aynı görevleri yaptıklarını izah etti. Bunu takip eden
yıllarda, hücre üzerindeki çalıĢmalar hızla devam etti ve bir
hücrenin içindeki mekanizma çözüldü.
Hücre çok ince bir zar ile çevrilmiĢtir. Bu zar, içinde çeĢitli
küçük organelleri bir arada tutan ve sitoplazma denilen bir
sıvıyı kaplar. Hücrelerin çoğunda bir hücrenin en önemli
elemanı olarak kabul edilen çekirdek vardır. Prokaryotik adı
verilen bazı ilkel hücrelerde çekirdek bulunmaz. Hücrenin
ortasında bulunan çekirdek de bir nükleer zarla çevrilmiĢtir.
Çekirdeğin içinde DNA sarmalı yer alır. Çekirdeği bulunmayan
hücrelerde genetik madde genellikle hücre içindeki basit bir
DNA çemberi Ģeklindedir. Çekirdeksiz hücre yapısı çok daha
basit olduğundan, onlardaki DNA sayısı da az olur.
141
Elektron mikroskobunun bulunmasıyla, 1950‟lerde hücre
içindeki çok küçük boyutlardaki organellerin ve çekirdekteki
sistemin çalıĢma prensipleri anlaĢılmıĢ oldu. Hücre sıvısının
içinde glikoz, aminoasitler, proteinler, enzimler, mitokondri,
ribosom, lizosom, golgi elemanı gibi organeller yüzer. Bir
hücrenin en önemli özelliği olan çekirdek, hücrenin genetik
malzemesini ihtiva eder.
Çekirdeği saran çift katlı zar, çeĢitli bölgelerdeki gözenekler
etrafında birleĢerek içerden dıĢarıya geçiĢ imkanı sağlar. Bu
gözeneklerden geçen moleküller genetik bilgileri çekirdeğin
dıĢına taĢır. Yine, aynı gözeneklerden çekirdeğe giren
moleküller içerdeki genlerin çalıĢmasını temin eder. Çekirdeğin
içinde yoğun Ģekilde ve sıkıca sarılmıĢ DNA ve RNA sarmalları
ve proteinler yer alır.
Hücre sıvısı içindeki organellerin en belirgini, yassı Ģekilde
birbiri üzerine katlanmıĢ endoplasmik rektikulum‟dur. Ġki cins
rektikulumdan kaba ve büyük olanının üzerinde binlerce çok
küçük ribosom cisimcikleri yer almıĢtır. Ġnce ve küçük
rektikulumlar tüp Ģeklinde olup, ribosomlardan uzak bir
mesafede bulunurlar. Kaba rektikuluma yapıĢmıĢ ribosomların
dıĢında sıvı içinde serbestçe duran baĢka birçok ribosomlar da
bulunmaktadır. Serbest duran ribosomların üzerinde Ģekillenen
proteinler sitoplazma sıvısı içine, rektikulumdaki ribosomlar
üzerinde Ģekillenen proteinler de rektikulum plakaları içine
bırakılır.
Çekirdekteki DNA‟dan genetik bilgileri alıp ayrılan haberciRNA çekirdek zarındaki gözeneklerden dıĢarı çıkarak
ribosomlara ulaĢır. Ribosoma varan haberci-RNA, onları
harekete geçirerek ihtiyaç duyulan aminoasit detaylarını bırakır
ve polipeptid zinciri üzerindeki sıralanma talimatını verir. Bu
sırada, hücre sıvısı içinde aminoasitler hazır beklemektedir.
142
Talimata göre gerekli aminoasitler seçilir ve istenen sıraya göre
dizilirler. Böylece protein’ler meydana gelir.
Hücre sıvısı içinde bulunan Golgi aparat’ları, proteinleri
tasnif eden ve gidecekleri yönleri belirleyen ünitelerdir.
Golgiler bazı hücrelerde bir tane bazılarında ise birkaç tanedir.
Çekirdeğe yakın duran yassı uzun tüp zarlar Ģeklindedir.
Proteinleri gidecekleri yerlere göre tasnif eden Golgi elemanları
ayrıca enzimleri üreterek proteinlerle birlikte hücre içinde
belirli yerlere yerleĢtirir. Enzimlerin bir kısmı proteinleri
parçalayarak son durumuna getirir.
Hücre sıvısı içindeki diğer bir organel olan, küresel Ģekilli
mitokondria bütün hücrelerde mevcut olup hücre için gerekli
enerjiyi üretir. Mitokondria, bir kimyasal proses sonucunda
ATP (adenosine triphosphate) molekülünü oluĢturur. Su ile
tahrik olan ATP, ADP (adenosine dishosphate) haline dönüĢür
ve bu sırada hücrenin ihtiyacı olan büyük miktarda enerji açığa
çıkar. ADP bu olaydan sonra tekrar ATP molekülüne dönüĢür..
Hücre içinde ayrıca, tek bir zarla kaplanmıĢ birkaç yüz adet
küçük küresel veya oval Ģekilli organeller mevcut olup bunlara
lizosom adı verilir. Lizosomların görevi hücreyi zarar görmüĢ
veya çalıĢmayan ölü organellerden temizlemek ve hücreye
dıĢarıdan giren bakterileri yok etmektedir. Lizosomlar bu
görevi enzimlerin desteği ile yapar. Lizosomlara benzeyen
perokzisom‟ların görevi ise onlardan biraz farklıdır. Görevleri
oksijensizlikten dolayı zarar görmüĢ ürünleri imha etmektedir.
Oksijensizlik zehirlenme, radyasyon ve sigara gibi hücreye
zarar veren iĢlemlerden meydana gelmektedir.
Hücre içinde yer alan bir baĢka organel olan sitoskeleton‟lar
hücreye Ģekil verir. Bir hücrenin biçimini onlar oluĢturur.
Hücre zarı ile temas halindeki bu elemanlar gerektiğinde
hücrenin farklı bir biçim almasını sağlar. Ayrıca hücre
143
parçalanması sırasında organellerin hareket etmelerine de
yardımcı olurlar.
Enzim‟ler birer organik katalist olarak davranır ve kimyasal
reaksiyonları hızlandırır. Küçük bir enzim büyük miktardaki
malzemenin değiĢmesine neden olabilir. Tek bir enzim
molekülü bir saniye içinde 100.000 baĢka molekülü iĢleme
koyabilir. Enzimsiz reaksiyonlar çok yavaĢtır. Bir insan
vücudunda bütün reaksiyonları kontrol eden binlerce enzim yer
almaktadır.
Proteinler karbon, hidrojen, oksijen ve azot elementlerinden
oluĢmuĢtur. Bir canlının her organında bulunur. Hücre içindeki
proteinler albümin ve globülin halindedir. Albümin proteini yağ
asitlerini, globülin ise antikorları taĢır. Bir vücut içinde bulunan
binlerce farklı enzim proteinden yapılmıĢtır. Protein
molekülleri de daha küçük boyuttaki aminoasitlerden meydana
gelir.
Aminoasit grupları bir azot atomunun iki hidrojen atomu ve
bir karbon atomunun iki oksijen ve bir hidrojen atomuyla
birleĢmesinden Ģekillenir. Yirmi farklı aminoasit bütün
canlıların proteinlerini inĢa eder. Bunlar hemen hemen sonsuz
sayıda (10200) farklı kombinezonlarda birbiri ile birleĢir. Farklı
aminoasitlerin sıralanarak meydana getirdiği zincir bir proteini
oluĢturur.
DNA
Bütün zamanların en önemli buluĢlarından biri olan
DNA‟nın yapısı 1953‟de James Watson ve Francis Crik
tarafından keĢfedildi. Bu keĢif birçok biyolojik geliĢmeyi de
beraberinde getirdi. DNA‟nın yapısının bulunması ile, onun bir
genetik malzeme kopyalama mekanizması olduğu da anlaĢılmıĢ
oldu.
144
DNA bir çift sarmal moleküldür. Kendi kendini üretir,
proteinlerin oluĢması için kodlar ve talimatlar verir, bütün
vücut için gerekli olan bilgileri çıkarır. Molekülün iskeleti
spiral bir merdiven Ģeklinde, Ģeker ve fosfat moleküllerinden
oluĢmuĢ uzun bir Ģerittir. Her iki taraftaki sarmal Ģeritler
aralarında bulunan basamaklarla birbirine bağlanmıĢtır. Her
basamak çift parçalıdır. Parçaların her biri farklı ölçülerde
birbirine bağlı durumdadır.
Basamaklar dört adet bazdan oluĢur. Bunlar adenin, guanin,
sitosin ve timin‟dir. Bir adenin bazının bir timin‟e bağlanması
ile oluĢan basamak, bir guanin‟nin bir sitosin‟e bağlanması ile
meydana gelen basamakla aynı Ģekil ve ölçüdedir. Basamaklar
genetik kodlara sahiptir. Bunların içlerinde proteinlerin yapı
taĢları olan, 20 adet farklı aminoasiti koordine eden kodlar
bulunur. Çift sarmal arasında yerleĢmiĢ olan adenin sayısı timin
sayısına, guanin sayısı da sitosin sayısına eĢittir. Adenin ile
guanin veya timin ile sitosin sayıları arasında belli bir oran
yoktur.
DNA‟nın uzunluğu boyunca gen‟ler yer almıĢtır. Ġçindeki üç
adet bazın permütasyonu 64 adet kombinasyonu meydana
getirir. Üçlü ünitelere kodon adı verilir. Bilgiler üçlü üniteler
halinde DNA‟nın içine depolanmıĢtır. Her dört bazdan üçünün
oluĢturduğu bir grup 20 adet aminoasitin protein molekülü
üzerindeki diziliĢini yapar. DNA üzerindeki her gen ayrı bir tip
proteini Ģekillendirir.
Bir DNA kopyasını yaptığında, otomatikman adenin
timin‟le, guanin de sitosin‟le bir araya gelir. Çoğalma sırasında
DNA sarılmıĢ durumdan çıkar ve uzar. Bir enzimin etkisi ile
sarılmıĢ yumak durumundan çıkan sarmal kollar saniyede 100
devirlik bir hızla çözülür. Sarmalın uzunluğundan dolayı
çözülme iĢi yine de oldukça uzun zaman alır. Çözülme
esnasında çift sarmal iki tane benzer çift sarmala ayrılır.
145
Bunların her biri yeni oluĢan hücrelerin içine girer ve içeri
dalan DNA‟lar tekrar sarılarak yumak haline gelir.
Proteinler çekirdeğin dıĢında hücre sıvısı içindeki
organellerden biri olan ribosomların yardımı ile oluĢur. Çift
sarmalın parçalanmasıyla ondan bir Ģerit kol ayrılır. Bu kola
RNA adı verilir. RNA molekülünde bazlardan sadece üçü
bulunur. RNA‟da timin yoktur. Onun yerine urasil denen ve
DNA‟daki adenine bağlanan baĢka bir baz vardır. Bir DNA‟nın
oluĢumu sırasında saniyede 50 baz Ģekillenir. DNA‟dan bir
RNA çıkarken, RNA‟nın kopyalama hatası 100.000‟de birdir.
Sadece tek bir bazın yanlıĢ kopyalanması sonucu pek etkilemez.
Bu Ģekilde meydana gelen moleküle haberci-RNA adı verilir.
Bunun sebebi, DNA‟dan bilgiyi kopyalamasıdır. HaberciRNA‟nın görevi DNA‟dan aldığı bilgiyi çekirdeğin zarındaki
bir gözenekten geçirerek hücre sıvısı içinde duran ribosoma
iletmektir. Ribosoma ulaĢmadan önce haberci-RNA boyundaki
lüzumsuz parçaları atarak, ribosomun kendisini kabul
edebileceği uzunluğa gelir.
Hücre sıvısı içinde milyonlarca aminoasit vardır.
Ribosomların bunlarla, yeni protein molekülleri oluĢturmak için
istenen diziliĢte birleĢmelerinden önce, aminoasitlerin gerekli
sıralara göre sıralanıp ribosomlara taĢınması Ģarttır. Bu iĢlem,
transfer-RNA denilen baĢka bir tip RNA tarafından
gerçekleĢtirilir. Transfer-RNA, haberci-RNA‟dan ayrılan bir
parçadan çıkar. Transfer-RNA, hücre sıvısı içinde dolaĢarak 20
farklı tür aminoasiti toplayarak onları ribosomların civarına
taĢır. Bu iĢlem de bitince haberci-RNA, transfer-RNA ve
ribosom birlikte çalıĢarak bir protein zincirini Ģekillendirir.
Ribosom, haberci-RNA‟nın Ģeridi boyunca gezinerek bazların
sıralanmasını kontrol eder ve transfer-RNA üzerindeki doğru
diziliĢ yapabilecek aminoasitleri seçer ve onları bir proteini
oluĢturacak Ģekilde birbirine bağlar.
146
1970‟lerde ilk olarak laboratuarlarda yapılan DNA
kombinasyonlarıyla genetik bilimi yaratılmıĢ oldu. Genetik
mühendisliği, izole edilmiĢ özel enzimlerle DNA sarmalları
belli yerlerden kesip diğerleri ile birleĢtirmeye çalıĢır. Böylece
meydana gelen yeni DNA kombinasyonları yeni kodlarla hücre
içerisinde istenen proteinleri üretir. ġu ana kadar genetik
mühendisliği gıda üretimi ve ilaç sanayisinde aktif olmuĢtur.
Bitkiler üzerindeki genetik çalıĢmalarının sonunda meyve,
sebze ve tahıl gibi ürünlerin büyüme hızları ve boyutlarında
büyük değiĢiklikler meydana gelmiĢtir. Ġleriki yıllarda
Dünya‟nın gıda sorununa çözüm genetik mühendisliğinden
gelecektir.
Organizmalar
Hücrenin fonksiyonlarının çoğu bir organizma içinde çok
açık Ģekilde görülebilir. Tek hücreli organizmalar yaĢayan en
basit canlılardır. Bunlar bir canlı yaĢamında çok önemli rol
oynarlar. Tek hücreli basit organizmalar bakteri ve virüsleri
kapsar. Bunların geçmiĢi çok eski olup 3 milyar yıl önce
yaĢamıĢ bakteri fosilleri bulunmuĢtur.
Yeryüzünde yaĢayan organizmalar monera, protoktista,
plantae, fungi ve animalia olmak üzere beĢ ana grupta
toplanabilir. Büyük miktarda bakteri ve klorofil ihtiva eden
mavi-yeĢil algleri kapsayan monera organizmaları diğer dört
grubun organizmalarından farklıdır. Bunlarda çekirdeği
olmayan prokaryot hücreleri bulunur. Bu tip çekirdeksiz
hücreler ökaryot denilen çekirdekli hücrelerden ayrılır.
Monera sınıfından olan virüsleri sınıflandırmak güçtür. Zira
bunlar hem canlı hem de cansız varlıklardır. YaĢayan bir hücre
dıĢındaki bir virüs tamamen cansızdır. Bir canlı içinde ise
canlanırlar. Virüsler birer parazit olup her türlü organizmayı
147
sömürür. Ölçüleri bir milimetrenin on binde biri ile iri bir
molekül büyüklüğü arasında değiĢir. ġekilleri de birbirinden
farklıdır. Virüslerin içinde bir DNA veya RNA sarmalı yer alır.
DNA‟lı virüste genetik malzeme çift sarmal kollarla taĢınır.
RNA‟lı olanlarda ise, sarmalın transkriptaz denilen bir enzim
tarafından Ģekillenen tek kolunda taĢınır. Virüsün cidarında
proteinden oluĢmuĢ bir dıĢ zar vardır.
Bir hücreye yapıĢan virüsün kabuk zarı kısmen ayrılır ve
virüsün içindeki DNA ve genetik bilgi buradan virüsü terk eder.
Hücrenin içine giren virüs DNA‟sı hücre DNA‟sının
programını bozar. Programı bozulan hücre içeri giren virüs
DNA‟sını çoğaltır. Çoğalan her bir virüs DNA‟sı sonunda birer
virüs haline gelir. Sonra hücrenin dıĢ zarı patlar ve içerdeki
yeni oluĢmuĢ virüsler dıĢarı çıkar ve diğer hücrelere hücum
ederler.
Bir virüs sadece canlı bir hücre içinde çoğalabilir. Çünkü
hücrenin DNA‟sına ihtiyacı vardır. Virüsler hücre içindeki
normal prosesleri değiĢtirmek, bozmak, durdurmak, hücre
DNA‟larına zarar vermek gibi kötü davranıĢlarda bulunabilirler. Bazen hücrenin tamamen patlayıp yok olmasına ve
bağıĢıklık sisteminin bozulmasına da sebep olurlar. Bunların
yanında, bir hücre içinde zararlı faaliyetlerde bulunmayan iyi
huylu virüsler de mevcuttur.
Bakteri tek hücreli bir organizmadır. Milyonlarcası bir araya
gelerek koloniler halinde büyür. Küresel, spiral, uzun, eğik gibi
Ģekillerde olabilirler. Genellikle bir milimetrenin binde biri
boyundadırlar. Etraflarında kendilerini kuruyup ölmekten
koruyan güçlü bir kabuk bulunur. Bakterilerin çoğu enzimlerin
kaynağı olduğundan bir yaĢam için çok gereklidir. Bakterisiz
bir yaĢam düĢünülemez. Bazıları ise güçlü zehirleriyle bir
canlının sıcaklığını etkileyerek ona zarar verir.
148
Tek hücreli protoktiskalar bir zarla çevrilmiĢ olup, içlerinde
çekirdekleri vardır. Klorofil ihtiva edenleri bitki yaĢamını
sağlayan fotosentez prosesini yaratır. Klorofil içermeyenler ise
doğada serbestçe hareket eder. Bazıları ise su içinde yüzer.
Protoktistaların bazı türleri hastalık mikroplarını taĢır.
Çok hücreli karıĢık organizmalar bitki ve hayvanları
meydana getirir. Bunların hepsinde birer hücre çekirdeği vardır.
Bitki ve hayvan hücreleri aynı temel özellik ve fonksiyonlara
sahiptir.
Hepsinde
programlanmıĢ
genetik
kodlar
çekirdeklerindeki DNA‟larla iletilir.
Plantae sınıfına giren bitkilerin yapıları karbonhidratlar
üzerine kurulmuĢtur. Protein miktarı azdır. Bunlardaki
hücrelerin cidarı kalın bir selüloz duvar ile çevrilmiĢtir. Bitkiler
büyümeleri için gerekli temel maddeleri kendileri sentezler.
YeĢil renkleri hücre içindeki klorofil denilen bir organelden
ileri gelir. Klorofillerin çoğu güneĢ ıĢığı ile yakın temasta
olabilmek için bitkilerin yaprağında yer alır. Klorofil yeĢil ıĢığı
yansıtır. Bu nedenle bitkiler yeĢil renkte görülür. Diğer ıĢıkları,
bilhassa kırmızı ve maviyi içine alır. Bu yolla yaratılan enerji
su moleküllerini hidrojen ve oksijene ayrıĢtırır.
Bitki yaprakları ağız denilen mikroskobik gözeneklerle
kaplıdır. Atmosferdeki karbondioksit bu gözeneklerden içeri
girer, içerdeki oksijen de buradan dıĢarı çıkar. Ġçerdeki suyun
fazlalığı ayrıca buhar olarak bu gözeneklerden dıĢarı atılır.
Bitkide su eksikliği olunca gözenekler kapanarak içerideki
suyun kaçmasını önler. Genellikle gözenekler ıĢıkta açık,
karanlıkta kapalı durur.
Fotosentez iĢleminde güneĢ ıĢığından alınan enerji, içerdeki
kimyasal reaksiyonları baĢlatır. Havadan alınan karbondioksit
ve topraktan gelen su Ģekere dönüĢtürülür. ġeker molekülleri
birleĢerek polisakaritleri ve selüloz da yaparak hücre duvarını
kurar. Fotosentez iĢlemlerinin bazıları ise karanlıkta olur ve bu
149
durumda karbon, hidrojen ve oksijen basit Ģeker glikozuna
dönüĢür ve oksijen serbest kalır. Bitkiler protein üretmek için
ihtiyaç duydukları azotu atmosferden, az miktarlarda gereken
sülfat, demir ve manganezi de su ile birlikte topraktan alırlar.
Fungiler bir bitki olmayıp kendilerine ait özelliklere
haizdirler. Klorofilleri bulunmadığından fotosentez yapamazlar.
Birçoğu diğer organizmaların üzerinde büyüyen parazitlerdir.
Bazıları ise ölmüĢ canlı vücutları üzerinde yaĢar. Büyük bir
kısmı zararlıdır. Bir kısmı faydalı olup, gıda üretiminde
kullanılır.
Animalia sınıfına giren çok hücreliler metazoalar, Ģeritgiller,
kıl kurdu, kurt, yumuĢakçalar, eklemliler, böcekler, omurgalılar,
memeliler ve primatlar gibi türleri ihtiva eder. Tek hücreli ilkel
organizmalardan türeyen bu türler, çekirdeği olan çok hücreli
yapılara ve bir beyine sahiptir. Ġnsan türü bu sınıfın en geliĢmiĢ
bireyidir.
YaĢamın BaĢlangıcı
En basitinden en karmaĢığına kadar bütün canlılar az sayıda
elementlerin birleĢmesinden inĢa edilmiĢtir. Bütün canlıların
%99‟u karbon, oksijen ve azot ihtiva eder. Bunların haricinde
bir miktar da kalsiyum, fosfor, demir, sodyum ve potasyum
bulunur. Karbon yeryüzündeki bütün organik cisimlerin ve
yaĢayan organizmaların en önemli ham maddesidir.
Kimyasal reaksiyonlar bulundukları ortamın sıcaklığına
karĢı son derece hassas olup, belli sıcaklık limitleri içinde
meydana gelir. Isı bir enerji Ģekli olduğundan, atomların
birbirleriyle birleĢmeleri için içlerinde bulunması gereken
enerjiler ancak sıcaklıklarla belirlenir. DüĢük sıcaklıklarda
kimyasal reaksi- yonlar ya durur yada yavaĢlar. Çok yüksek
sıcaklıklarda ise reaksiyonlar çok Ģiddetli olacağından
150
bileĢimler derhal oksitlenir. YaĢam için gerekli kimyasal
reaksiyonlar ancak belli sıcaklıklar içinde meydana gelebilir.
19‟cu yüzyılın sonlarına kadar yaĢamın kendiliğinden
meydana geldiğine inanılıyordu. Yani yaĢam, daha öncesi
olmayan bir durumdan yaratılmıĢtı. Bu fikir Louis Pasteur
tarafından çürütüldü. Pasteur, dar boğazlı bir ĢiĢeye konan
sterilize mayalanabilir sıvının tozdan arınmıĢ hava ile temas
ettiğinde temiz kaldığını fakat ĢiĢenin dar boğazının kırılıp
içine tozun girmesine izin verildiğinde hemen kirlendiğini
gösterdi. Daha sonra Charles Darwin, bütün canlıların daha
basit canlı biçimlerinden türemiĢ olduklarını savundu.
Organik bileĢimlerin en basitlerinden biri olan metan
molekülleri dört hidrojenle bağlanmıĢ bir karbon atomundan
meydana gelir. Dünya‟nın ilk zamanlarında karbon ve hidrojen
atomları birleĢerek metan gazını oluĢturdular. Atmosferdeki
metan, o zamanki müthiĢ yıldırımlardan yanarak, karbondioksit
ve suya ayrıĢtı. Dünya‟nın ilk bir milyar yılında havada henüz
oksijen bulunmuyordu.
Bundan 3.5 milyar yıl önce okyanusların içinde ilk canlı
organizma Ģekil aldı. Veya, o ilk hücre elementçe zengin
atmosferde Ģekillendi ve sonra kendisi için daha ılıman bir
ortam olan denizlere indi. Ġlk hücrenin havada mı yoksa sularda
mı oluĢtuğu henüz bilinmiyor. Zira, o zamanlar atmosferde bol
miktarda çakan yıldırımların enerjisi karbon ve diğer
elementlerden bir canlı çıkarmıĢ da olabilir. Belki ilk
organizmanın önce havada olmuĢ olması daha büyük ihtimaldir.
Çünkü, ilk bir milyar yıl süresinde havada çok sık aralıklarla
yıldırımlar çakıyordu ve milyarlarca yıldırım Ģokundan bir
tanesi bunu yapmıĢ olabilirdi.
1953‟de Stanley Miller bir cam kap içine metan, hidrojen,
amonyak ve su koyduktan sonra kabı tamamen kapadı ve
elektrotlar kanalı ile, atmosferin ilk zamanlardaki karıĢımı olan,
151
cam içindeki malzemeye bir elektrik Ģoku tatbik etti. Birkaç gün
sonra içerdeki su kırmızıya dönüĢtü, karıĢım zenginleĢti ve
içerde proteinlerin ana malzemesi olan aminoasitler oluĢtu.
Aminoasitler bir hücrenin temel elemanlarıdır.
Dünya üzerindeki yaĢam evrendeki diğer gezegenlerden yola
çıkmıĢ, uzun bir yolculuktan sonra yeryüzüne ulaĢmıĢ bir
spordan da can bulmuĢ olabilir. Bakteri sporları aĢırı soğuk ve
sıcaklığa dayanıklı, sert bir kabukla kaplıdır. Milyonlarca yıl
sürecek yolculuklara dayanabilirler. Evrende milyarlarca yıldız
mevcut olup, bunların bir kısmının etrafında dolanan soğumuĢ
gezegenler olmalıdır. Bu gezegenlerin bazılarında da canlı
yaĢamlar bulunmalıdır. Son zamanlarda Dünya‟ya düĢen
göktaĢlarında su ve karbon bileĢikleri, aminoasitler tespit
edilmiĢtir. Milyarlarca yıl önce yeryüzüne düĢen bir göktaĢı
böyle bir bakteriyi taĢıyarak Dünya‟daki hayatı baĢlatmıĢ
olması da ihtimal dahilindedir.
Evrim
Yeryüzündeki canlıların nereden ve nasıl üreyip çoğalması
ile ilgili ilk bilimsel deneyler 17 ve 18‟ci yüzyıllarda Ġtalyan
Francesco Redi, Ġngiliz William Harvey, Hollandalı Anton
Leeuwenhoek, Ġngiliz John Needham ve Ġtalyan Lazzaro
Spallanzani
tarafından
gerçekleĢtirildi.
Deneylerde
mikroorganizmaların değiĢik ortam Ģartlarındaki davranıĢları
incelendi. O zamana kadar gelen inanıĢ yaĢamın milyarlarca yıl
geçmiĢe gitmeden, yakın zamanda kendiliğinden baĢladığı
Ģeklindeydi. Fakat kendiliğinden oluĢ teorisi suallerin çoğuna
cevap veremedi.
19‟cu yüzyılın ortalarında Louis Pasteur‟un yaptığı
deneyden sonra bu konudaki çalıĢmalar arttı ve inanıĢlar
değiĢmeye baĢladı. Carolus Linnaeus‟un hayvanlar üzerinde
152
yaptığı sınıflandırma türler arasındaki yakın benzerlikleri
ortaya çıkardı. Jeoloji biliminin kurulmasıyla yeryüzündeki
değiĢik zamanlarda oluĢmuĢ kaya tabakaları, Dünya‟nın
meydana geliĢi, kayaların içlerindeki organizma fosillerinin
yaĢları incelendi ve bunların milyonlarca ve milyarlarca yıl
yaĢında olduğu anlaĢıldı. Daha yaĢlı kayaların içindeki
fosillerin daha ilkel ve basit yapıda olduğu görüldü. Bütün
bunlar Ģimdiki canlıların, daha önceki ilkel durumlarının
geliĢmiĢ Ģekilleri olduğu ihtimalini meydana getirdi.
19‟cu yüzyılda geliĢen anatomi bilimi farklı hayvanların
vücut yapılarını inceledi ve insan ile hayvanlar arasındaki
benzerlikleri tespit etti. Ġki yüz yıldır yapılan çalıĢmalar Fransız
Georges Buffon tarafından toparlanarak 53 yıl süren çalıĢmaları
sonunda hazırlanan 44 ciltlik Natural History adlı kitabında
yayınlandı. Bir kuĢun kanatlarıyla bir insanın kolları arasındaki
benzerlikler bilimsel olarak açıklandı. Sonunda, yaĢayan
canlıların kendiliğinden var olmadığı, birbirlerinden üreyip
geliĢtiğine ait birçok delil bulundu.
Evrim teorisi Ġngiliz Charles Darwin ve Alfred Wallace
tarafından aynı zamanda yaratılmıĢtır. Darwin çalıĢmalarını
daha önce yayınlayandır. Darwin, Galapagos adalarında kaldığı
beĢ yıl boyunca incelediği kuĢların, Dünya‟nın diğer
yerlerindeki aynı tür kuĢlarla olan farklılıklarını tespit etti.
Onların bu izole edilmiĢ adalarda çok uzun süre içindeki
üremeleri sürecinde diğer kuĢlardan farklılıklar kazandıklarını
anladı. Tohum yiyen kuĢların böcek yiyenlere olan farklılıkların
bir süreç içinde oluĢacağını belirtti. Milyonlarca yıllık süreler
içinde canlıların yaĢadıkları ortamın Ģartlarına göre farklı Ģekil
alabileceklerini gösterdi. Ġzole edilmiĢ ortamlardaki canlıların
değiĢime uğrayıp, farklı özelliklerdeki organizmaların etkisi ile
farklı biçim ve Ģekillere sahip olacaklarını iddia etti. Türlerin
153
bu doğal seçimine mutasyon adı verilmekte olup, mutasyon
evrim teorisinin temel prensibidir.
Darwin, doğal seçimin türlerin evrimi için yeterli delil
olduğuna inanıyordu. BuluĢlarını The Origin of Species adlı
kitabında topladı ve 1859‟da yayınladı. Darwin türler
arasındaki evrimin çok yavaĢ olduğunu iddia etti. Fosillerden
alınan bugünün bilgilerine göre, evrimler çok ani sıçramalarla
dahi olabilmektedir. 225 milyon yıl önce ortaya çıkmıĢ ve
bundan 65 milyon yıl önce yok olmuĢ canlı fosillerinden,
bunların evrimlerinin oldukça çabuk olmuĢ olduğu
anlaĢılmaktadır.
Yeryüzünde YaĢam
Dünya‟nın çok küçük bir kısmında, belki milyarda birinde,
canlı yaĢam bulunmaktadır. YaĢam denizlerde, karaların
üstünde ve çok az miktar karaların altında ve atmosferin alt
bölgelerinde sürmektedir. Dünya‟nın diğer bölgeleri canlıların
yaĢamasına uygun değildir.
Bugün Dünya üzerinde yaklaĢık 35 milyon canlı türü
yaĢamaktadır. Ġlk canlı organizmanın bundan 3,5 milyar yıl
önce belirmesinden bugüne kadar geçen süre içinde yaĢamıĢ
canlı türlerinin sayısı 2 milyar olarak hesaplanmaktadır. Bütün
zamanlarda yaĢamıĢ canlı türlerinin %99‟u ya evrimlerinin son
bulmuĢ olması yada çeĢitli kozmik felaketler sonunda yok
olmuĢlardır.
Canlılar ihtiyaç duydukları enerjiyi GüneĢ‟ten alır.
GüneĢ‟ten alınan ıĢık muhtelif karıĢık proseslerden sonra enerji
olarak kullanılır ve daha sonra tekrar enerji olarak çıkarılır.
Bir canlı için en önemli element karbondur. Dünya
kütlesinin %1‟i karbon olup atmosferde karbondioksit Ģeklinde
bulunur. Atmosferde yer alan 600 milyar ton karbon canlılarca
154
kullanılır. Bu miktarın sadece 2 milyar tonu hayvanlar
tarafından alınır ve yakılır. Geri kalanın büyük bir kısmı ise
yeryüzündeki bitkiler tarafından çekilir. Bitkiler aldıkları
karbondioksiti fotosentez yolu ile tekrar atmosfere bırakırlar.
Hayvanların aldıkları karbon ise dıĢkılar ve ölü vücutlar kanalı
ile tekrar atmosfere gider.
Bitkilerin fotosentez yolu ile aldığı karbondan karbonhidrat
ve Ģeker üretilir. Bunlardan selüloz, protein ve yağlar oluĢur.
YaĢam için gerekli diğer bir madde ise sudur. Yeryüzünün
%70‟i su ile kaplıdır. Su miktarı yeryüzü ile atmosfer
arasındaki hidrolojik devreden dolayı hiç eksilmez. Bitkiler
suyu kökleri kanalı ile topraktan alır. Bitkiler havadan ve
topraktan aldıklarıyla yaĢamlarını sürdürür. BaĢka bir Ģeye
ihtiyaçları yoktur. YaĢayabilmek için diğer bir canlıyı yemezler.
Hayvanların yaĢamı ise bitkilere dayanır ve bitkisiz
yapamazlar. Hücrelerindeki gıda zincirini kurabilmek için
hayvanlar ve insanlar bitki yemek zorundadır. Doğrudan bitki
yemeyen bir hayvan ise, bitki yiyen baĢka bir hayvanı yemek
mecburiyetindedir. Hayvanların birbirlerini parçalayarak,
insanların da hayvanları keserek yemelerinin temelindeki neden
bu olmalıdır.
155
Atom
Temel Kuvvetler
Kozmik IĢınlar
156
Madde nedir, nasıl oluĢtu?
Evrendeki her Ģey atomların birleĢmesinden meydana gelmiĢtir.
O zaman, bir atomun içinde neler bulunmaktadır?
Bugün, bir atomun içinde onu meydana getiren yüzlerce
daha ufak parçacığın bulunduğu artık bilinmektedir. Bu
parçacıkların her birinin davranıĢ ve özelliğinin anlaĢılması
sayesinde bugün, teknolojide ve günlük yaĢamımızdaki sayısız
lükse sahibiz. Aksi takdirde elektrik, TV, müzik setleri, uçak,
otomobil, tıp cihazları, vs hiçbiri olamazdı. Bugünkü rahat
yaĢamımızı atomun iç yapısını çözmek için çılgınca çalıĢan ve
birçoğu bugün yaĢamayan bilim adamlarına borçlu
bulunmaktayız.
Doğada dört adet temel kuvvet bulunmaktadır. Her Ģey bu
dört kuvvet tarafından kontrol edilmektedir. Gözle görülemeyen
ve günlük yaĢamda hissedilemeyen bu dört kuvvet nedir ve
neler yapar?
GüneĢ‟ten ve yıldızlardan gelen kozmik ıĢınlar etrafımızda
cirit atarlar. Ayrıca, Dünya üzerindeki her cisim gibi
vücudumuz da ıĢın çıkarır. Biz bu ıĢınların çok ufak bir kısmını
görebiliriz. Bütün bu ıĢınlar nedir ve nereden gelip nereye
giderler?
Bu bölümde atomu meydana getiren parçacıkların en
önemlileri, temel kuvvetler ve ıĢınım türleri özet ifadelerle ve
bir takım Ģemalarla anlatılmaktadır.
157
Bir Atomu OluĢturan Parçacıklar
Evrendeki her Ģey atomların bir araya gelmesinden meydana
gelmiĢtir. Bir atomu meydana getiren, ondan daha küçük
boyuttaki parçacıklardan 400‟den fazlası bugün bilinmektedir.
Bundan 80 yıl önce bir atomun Ģekli ve neye benzediği daha
yeni anlaĢılmıĢtı. 1900‟lerin baĢlarında atomun merkezinde
proton ve nötron adındaki iki adet parçacığın oluĢturduğu bir
çekirdek ve onun etrafında dönen elektronların bulunduğu
henüz öğrenilmiĢti.
Daha sonraki yıllarda ise çekirdeğin içinde nelerin yer aldığı
merak edildi. Böylece parçacık fiziği yaratıldı ve geliĢtirildi.
Parçacıkları içinde hızlandırıp çarpıĢtırmak ve parçalanan
parçacıkların içindeki daha küçük parçacıkları bulabilmek için
makinalar imal edildi. Parçacık fiziğinin daha fazla
158
geliĢmesiyle daha çok sayıda parçacığın keĢfedileceği bir
gerçektir. Her parçacığın kendisinden daha küçük diğer
parçacıklar tarafından meydana geldiği ve sonuçta parçacık
sayısının sonsuz olabileceği hakkında teoriler yaratılmaktadır.
Proton, nötron ve elektronun meydana getirdiği bir atomun
içindeki parçacıkların gruplaĢmaları ve en önde gelenleri
Ģunlardır.
Hadron’lar: atom çekirdeğini dağılmadan bir arada tutan güçlü
nükleer kuvvetin etkileĢimi altında bulunan parçacıklar
grubudur. Hadronlar üçer adet kuark‟ın kombinezonundan
meydana gelir. Renksizdirler ve kırmızı, yeĢil, mavi kuark‟tan
birer adet veya bir kuark ve onun karĢıtı renkteki baĢka bir
kuark‟ı ihtiva ederler. Mesonlar ve baryonlar olmak üzere iki
sınıfa ayrılırlar.
a) Meson‟lar: orta ağırlıkta olan ve birbiri ile güçlü etkileĢen
parçacıklardır. Pozitif, negatif yüklü veya yüksüz olabilirler.
Bir elektrondan 210-1000 kat daha ağır olup kararsız
parçacıklardır. Kuark ve antikuark olmak üzere iki parçacıktan
meydana gelirler. Pauli dıĢlama ilkesine uymazlar. Pion (pimeson), kaon (k-meson), Rho mesonu birer mesondur.
Mesonlar aynı zamanda birer boson‟dur.
b) Baryon‟lar: yine, güçlü etkileĢen ağır parçacıklardır. Bunlar
üçer kuark‟tan meydana gelir. Pauli dıĢlama ilkesine uyarlar.
Proton, nötron ve kararsız bir hadron olan hiperonlar, sigma,
lambda, omega minus parçacıkları birer baryondur. Kararlı
baryon olan proton ve nötronların her biri kuark ve gluon‟lardan oluĢur.
Lepton’lar: güçlü nükleer kuvvetin etkileĢimine girmeyen hafif
parçacıklardır. Leptonlar birer fermiyondur. Pauli dıĢlama
ilkesine uyarlar. Bunlar zayıf nükleer kuvveti temsil eder.
159
Elektron, nötrino, muon, positron, tao ve bunların karĢı
parçacıkları birer leptondur.
Boson’lar: zayıf nükleer kuvveti taĢıyan ve spin‟leri tam
sayılarla ifade edilen parçacıklar grubudur. Aynı kuantum
durumuna sahiptirler. Bosonlar etkileĢimlerde aracı görevini
yapar. Foton, graviton, W, Z ve Higgs parçacıkları, alpha
parçacığı ve gluon‟lar birer bosondur.
Fermiyon’lar: spin‟leri yarı sayılarla ifade edilen parçacıklar
sınıfıdır. Proton, nötron, elektron ve kuark‟lar birer
fermiyondur.
Parton’lar: çekirdek içindeki kuark ve gluon çiftine verilen
isimdir. Bir protonda üç parton bulunur ve bunlara kuark‟lar da
denir. Belli kütleleri ve sayıları yoktur.
Nükleon’lar: proton ve nötronun oluĢturduğu çifte verilen
isimdir.
ġimdi bu gruplara giren parçacıkları inceleyelim:
- Pion (Pi-meson) : en hafif kütleli bir mesondur. Üç türü
bulunur. Pozitif yüklü +, negatif yüklü - ve bunlardan biraz
daha ağır olan yüksüz 0 pionları. Elektrik yüklerine göre
protonun +1, -1 ve 0 katı Ģeklindedir. Yükü olan pionlar
elektronun 273 katı, yüksüz olanı ise onun 264 katı
ağırlıktadır.
- Kaon (K-meson): çekirdek içinde aynı yüke sahip protonları
bir arada tutan tuhaf, yüklü veya yüksüz bir meson türüdür.
Kütlesi elektronun 964 katıdır.
- Rho mesonu : 4.4x10-24 saniyelik ömrü olan aĢırı kararsız
meson olup, iki pi-mesona bozunur.
- Hiperon : kararsız bir baryondur. Protondan daha ağır olup,
elektronun 2584 katı olabilir.
- Omega minus (-) : üç adet tuhaf kuark‟tan meydana gelen en
küçük kütleli bir baryondur.
160
- Lambda : acayip bir baryon türüdür. Üç adet kuark‟tan oluĢur.
Proton ve negatif piona dönüĢür.
- Sigma : üç kuark‟tan oluĢan bir baryondur.
- Foton : ıĢığın veya elektromanyetik ıĢınımın enerji birimi olan
bir bosondur. Pauli dıĢlama ilkesine uymaz. Kütlesi olmayan
sıfır hareketsiz kütleli (zero rest mass) parçacıklardandır.
Birbiri ile etkileĢimde bulunmazlar.
- Graviton : gravitasyon kuvvetini taĢıyan, kütlesi bulunmayan
bir bosondur. Kütlesi en alt limit olan 4.3x10-34 eV olup, sıfır
olarak tanımlanabilmektedir. Yükleri yoktur.
- W parçacığı : zayıf nükleer kuvveti taĢıyan, pozitif ve negatif
yüklü parçacıktır. Bir boson olan W, protonun 100 katıdır.
- Z parçacığı : zayıf nükleer kuvveti taĢıyan yüksüz bir
bosondur. Bir protonun 100 katı olan Z parçacığı, parçacıklar
içinde en ağır olanı, aynı zamanda en kısa ömürlüsüdür.
- Higgs parçacığı : elektrozayıf kuramın parçacığı olan Higgs
parçacığı bir boson olup, W ve Z parçacıklarına kütle verir.
- Elektron : çekirdeğin etrafında dönen ve atom kabuğunu
oluĢturan parçacıktır. Leptonlar sınıfına girer. Negatif yüke
sahiptir. Kararlı bir parçacıktır.
- Positron : elektronun karĢı parçacığı olup, pozitif yüklüdür.
- Nötrino : sadece zayıf kuvvetten etkilenen, kütlesi hemen
hemen sıfır olan ve yüksüz bir leptondur. Kütlesi 10 eV‟den
daha küçüktür. Elektron nötrinosu, muon nötrinosu ve tau
nötrinosu olmak üzere üç türü bulunur.
- Muon (Mu-meson ): elektrona benzeyen ve ondan 205 kat
daha ağır olan bir leptondur. Negatif yüklüdür. Kararsız bir
parçacık olan muon, bir elektron ile iki nötrinoya bozunur.
- Tau : elektrona benzeyen, ondan 3500 kat daha ağır olan bir
leptondur. Leptonların en ağırıdır. Kütlesi bir protondan daha
büyüktür.
161
- Kuark : aĢağı, yukarı, dip, tepe, tuhaf ve tılsımlı olmak üzere
altı türü bilinmektedir. Güçlü nükleer kuvvetten etkilenen en
temel parçacıklardır. Hadronlar sınıfına girerler. Üç kuark
birleĢerek bir baryon, bir kuark ve bir antikuark birleĢerek bir
meson oluĢturur. Yükleri bir elektron yükünün kesirleri
Ģeklindedir. Tepe kuark, bir protondan 200 kat daha ağırdır.
Proton ve nötronlar üçer adet kuark taĢır.
- Gluon : güçlü nükleer kuvveti taĢıyan ve kuark‟ları birbirine
bağlayan parçacıklardır. Kuark‟lar arasındaki renk yüklerini
oluĢtururlar. Bosonlar sınıfına girer ve kütleleri yoktur.
- J/psi : tılsımlı kuark‟a verilen isimdir.
- String : (iplik) : gluon‟ları meydana getirirler. Uzunlukları 1035
metre, yani bir protondan 10-20 defa daha küçüktür.
- Tardiyon : ıĢık hızından daha düĢük hızlarda yol alan
parçacıklara verilen isimdir.
- Alpha parçacığı : iki proton ve iki nötrona sahip bir helyum
çekirdeğidir. Birer boson olan alpha parçacıkları kararsız
çekirdeğin radyoaktif bozunumunda ortaya çıkar.
- Beta parçacığı : bir nötronun bir protona dönüĢmesinde atom
çekirdeğinden çıkan yüksek hızlı elektronlardır. Bu
elektronlara beta parçacığı adı verilir.
- Gamma parçacığı : radyoaktif bozunma ile meydana gelen çok
yüksek hızlı parçacıklardır.
- Takyon : kütlesi bulunmayan, minimum hızı ıĢık hızına eĢit,
maksimum hızı sonsuz olan ve sanal sayılarla ifade edilen
teorik bir parçacıktır.
- Proton : pozitif yüklü, yükü elektronun yüküne eĢit, kütlesi
onun 1836.1 katı olan en kararlı parçacıktır. Bir baryondur.
YaĢam süresi 1025 yıldan daha uzundur. Ġki yukarı ve bir aĢağı
kuark‟tan oluĢur.
162
- Nötron : bir elektrik yükü bulunmayan, kütlesi elektronun
1838.6 katı olan kararlı bir baryondur. Ġki aĢağı ve bir yukarı
kuarktan oluĢur.
- Çekirdek : proton ile nötronun bir araya gelmesinden
meydana gelen ve bir atomun kütlesinin hemen hemen
tamamını teĢkil eden, merkezdeki kütledir. Pozitif elektrik
yüküne sahiptir.
Bütün bu parçacıklar içinde en temel ve en küçük boyutta
olanları kuark‟lar ve lepton‟lardır. Bugün altı adet kuark ve altı
adet lepton bilinmektedir. Altı adet kuark (yukarı, aĢağı,
tılsımlı, tuhaf, tepe ve dip kuarkları) ile altı adet lepton
(elektron, muon, tau ve üç tür nötrino) arasında grup iliĢkileri
olup, Ģöyle sıralanabilmektedir.
Grup 1 : elektron, elektron nötrinosu, yukarı ve aĢağı kuark‟lar
Grup 2 : muon, muon nötrinosu, tılsımlı ve tuhaf kuark‟lar
Grup 3 : tau, tau nötrinosu, tepe ve dip kuark‟ları
Böylece her bir grup iki lepton ve iki kuark‟tan
oluĢur.Yukarı ve aĢağı kuark‟lar birleĢerek proton ve nötronları,
onlar da birleĢerek atom çekirdeğini meydana getirir. Elektron
nötrinosunun birleĢmesiyle de atom ĢekillenmiĢ olur.
Bütün
parçacıkların
karĢıt
parçacıkları
vardır.
Antiparçacıklar parçacıkların ayna görüntüsü Ģeklinde olup,
parçacıklarının yüklerinin tersi yüklere veya renklere
sahiptirler.
Parçacıklar içinde en kararlı olanı protondur. Bir protonun
yaĢam süresi 1025 yıldır. En kararsız parçacık ise 2.65x10-25
saniyelik ömrü ile Z0 parçacığıdır. Parçacıklar içinde en hafif ve
küçük olanı kütlesi sıfıra çok yakın olan ve hatta sıfır olarak
kabul de edilebilen nötrino‟dur. Bir nötrino binlerce ıĢık yılı
kalınlığındaki bir kurĢun tabakanın içinden, çekirdeklerle
elektronların arasındaki boĢluktan, hiç bir engele çarpmadan
kolayca geçebilmektedir.
163
Kuark’lar
- AĢağı (down) kuark : bir protonun -1/3‟üne eĢit bir yüke sahip
hafif kuarktır.
- Yukarı (up) kuark : bir protonun +2/3‟üne eĢit yüklü en hafif
kuarktır.
- Dip (bottom veya beauty) kuark : bir protonun -1/3‟üne eĢit
yüklü kuarktır.
- Tepe (top veya truth) kuark : bir protonun +2/3‟üne eĢit
yüklü, en ağır kuarktır.
- Tılsımlı (charmed ) kuark : bir protonun +2/3‟üne eĢit bir
yüke sahiptir.
- Tuhaf (strange) kuark : protonun -1/3‟üne eĢit yüklüdür.
Bütün kuarklar 1/2 spin‟e sahiptir. Bir kuark‟ın çapı 10-18
metreden daha küçüktür.
Renk yükü, kuark ve gluon‟ların sahip olduğu bir özelliktir.
Kuantum Kromodinamiği Teorisi kapsamında kuark‟lar
arasındaki kuvveti meydana getirir.
Bir nötron, bir yukarı ve iki aĢağı kuark‟tan oluĢur. Toplam
yük : +2/3 -1/3 -1/3=0 yük olur.
Bir proton, iki yukarı ve bir aĢağı kuark‟tan oluĢur. Toplam yük
: +2/3 +2/3 -1/3 =+1 yük olur.
164
Parçacıklara ait çeĢitli Ģemalar
ATOM
Elektronlar
Çekirdek
Proton
Nötron Nükleon‟lar
165
Kuark
Gluon
Kuark
Gluon
Parton‟lar
HADRONLAR
Baryonlar
(3‟er kuark)
Mesonlar
(kuark+antikuark)
Pion
Hiperon
Çekirdek
166
Kaon
Proton
Nötron
Partonlar
Partonlar
Kuark
Gluon
Kuark
Gluon
BOSONLAR
Foton
Graviton
Gluon
LEPTONLAR
167
Alpha
Elektron
Nötrino
Elektron
Nötrinosu
Muon
Nötrinosu
Muon
Tau
Tau
Nötrinosu
Standart Model
Standart Model olarak adlandırılan teoriye göre evrendeki
bütün madde 12 adet parçacığın birleĢmesinden meydana
gelmiĢtir. Bunlar 6 adet kuark ve 6 adet lepton türüdür. 12 adet
parçacık üç gruba ayrılır.
1’ci Grup : yukarı kuark + aĢağı kuark + elektron + elektron
nötrinosu‟dur. Bu grup, günlük yaĢamda gördüğümüz kararlı
maddeyi meydana getirir.
Yukarı ve aĢağı kuark‟lar birleĢerek proton ve nötronları
oluĢturur. Proton ve nötronlar birleĢerek atom çekirdeğini
meydana getirir. Çekirdek ve elektronlar birleĢerek atomları
yapar. Atomlar birleĢerek molekülleri Ģekillendirir. Moleküller
birleĢerek doğadaki 92 adet elementi oluĢturur. Elementler de
birleĢerek maddeyi meydana getirir.
2’ci Grup : tuhaf kuark + tılsımlı kuark + muon + muon
nötrinosu‟dur.
3’cü Grup : tepe kuark + dip kuark + tau + tau
nötrinosu‟dur.
168
Bu son iki grup ömrü kısa ve kararsız parçacıklardan
meydana gelmiĢtir. Dolayısıyla bu son iki grubun oluĢturduğu
madde günlük yaĢamda görülmez, sadece kozmik ıĢınların
içlerinde ve deneylerde elde edilir.
STANDART MODEL
MADDE
Leptonlar
Elektron
Elektron
Nötrinosu
Muon
Tau
Muon
Nötrinosu
Kuarklar
169
Tau
Nötrinosu
Yukarı
Kuark
AĢağı
Kuark
Tuhaf
Kuark
Tılsımlı
Kuark
Tepe
Kuark
Dip
Kuark
Doğayı Kontrol Eden
Temel Kuvvetler
Doğada dört adet temel kuvvetin mevcudiyeti bilinmektedir.
Evrendeki her olay, bu dört kuvvetten biri tarafından izah
edilmektedir. Evreni ve içindeki her Ģeyi bu kuvvetler kontrol
eder. Bu dört kuvvetin dıĢında beĢinci bir kuvvetin
mevcudiyetini gerektirecek bir doğa olayı ile henüz insanoğlu
karĢılaĢmamıĢtır.
Güçlü nükleer kuvvet : kuvvetlerin en güçlüsü olup atom
çekirdeğini bir arada tutar ve atomun dağılmasını önler. Bu
kuvvet olmasaydı çekirdekteki aynı pozitif yüklü protonlar
birbirini iterek dağılırdı. Menzili 10-15 metredir. Bu kuvveti
taĢıyan parçacık gluon‟dur. Etkisi sadece çekirdeğin içindedir.
Protonlar, nötronlar bu kuvvet sayesinde birbirine
bağlanmıĢlardır. Gücü 1 birimdir.
Zayıf nükleer kuvvet : menzili 10-17 metredir. Gücü 10-5‟dir.
Üç adet parçacığı olup bunlar W-, W+ ve yüksüz olan Z0
parçacıklarıdır. Proton ve nötron arasında bulunur ve
radyoaktiviteye neden olur.
170
Elektromanyetik kuvvet : menzili sonsuza kadar gider. Gücü
10-2‟dir. Parçacığı fotondur. Bu kuvvet hem çeker hem iter ve
elektronları çekirdek etrafında tutar. Moleküller bu kuvvet
sayesinde Ģekillenir.
Gravitasyon kuvveti : menzili sonsuza kadardır. Gücü 1040
‟dır. Parçacığı graviton denilen kütlesiz bir parçacıktır.
Evrendeki her cisim bu kuvvetin etkisi altındadır. Daima çeker.
Ġtici gücü yoktur.
Son yıllarda elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetlerin
aynı kuvvetin birer elemanı oldukları bulunarak bu iki kuvvet
birleĢtirilmiĢtir. Bu tek kuvvete elektrozayıf kuvvet adı
verilmiĢtir.
171
Doğadaki IĢınım Türleri
Civarımızda dolaĢan ve vücudumuzun içinden geçip giden
sonsuz sayıdaki parçacıkların arasında yaĢamaktayız. Bu
parçacıkların birçoğu ıĢınları meydana getirir. Biz bu ıĢınlardan
sadece birini görebilmekteyiz. -273.16 derecenin üstündeki
cisimlerden çıkan ve uzaydaki yıldızlardan gelen bu ıĢınımlar
Ģunlardır.
Gamma ıĢınları : radyoaktif maddelerden çıkan yüksek
frekanslı ve çok kısa dalga boylu ıĢınlardır. Radyoaktif
bozunma ile meydana gelirler.
X-ıĢınları : yüksek hızlı elektronların yüksek voltajda
hızlandırıldıklarında
meydana
gelen
elektromanyetik
radyasyondur. Bu ıĢınlar atom çekirdeğine yakın bulunan ve
birbirine sıkıca bağlanmıĢ iç yörüngelerdeki elektronlardan
kaynaklanır.
Morötesi ıĢınlar : görünür ıĢıkla x-ıĢını arasındaki
frekanslardaki görünmeyen ıĢınlar olup, dalga boyu cm‟nin 80
milyonda birinden daha kısadır.
Görünen ıĢık : spektrumda gözün algılayabildiği ıĢınım
bandıdır. Görünen ıĢığın dalga boyları bir santimetrenin 40
milyon ile 80 milyonda biri arasındadır.
172
Kızılötesi ıĢınlar : frekansı görünen spektrumun kırmızı
ucunun altına düĢen görünmeyen ıĢınlardır.
Mikrodalga : radyo dalgaları ile kızılötesi ıĢınlar arasındaki
bölgede yer alan, dalga boyları birkaç cm‟den birkaç mm
arasında değiĢen, frekansı saniyede 1010 dalgaya çıkabilen
ıĢınlardır.
Radyo dalgaları : dalga boyu 1 metreden uzun olan
dalgalardır.
Delta ıĢınları : alpha ıĢınlarına tutulmuĢ yüzeyden çıkan yavaĢ
hızlı elektronların oluĢturduğu ıĢınlardır.
IĢınım Türleri ve Spektrum Aralıkları:
106
109
1012
1015
1016
1017
103
10
10-4
10-6
10-7
10-9
Mikro
Dalga
Radyo
Dalgaları
Görünen
IĢık
Kızıl
Ötesi
Gamma ıĢınlar :
X-ıĢınları
:
Morötesi ıĢınlar :
1020
1025
Frekans
(Hz)
10-11 10-16 Dalga
Boyu (m)
X-IĢını
Morötesi
10-11 -10-16 m
10-9 - 10-11 m
10-7 - 10-9
m
173
Gamma
IĢını
106 eV
103 eV
10 eV
Görünen ıĢık :
Kızılötesi ıĢınlar :
Mikrodalgalar :
Radyo dalgaları :
10-6 - 10-7
10-4 - 10-6
10 - 10-4
10-3 - 10
m
m
m
m
1 eV
10-1 eV
10-4 eV
10-8 eV
Bu ıĢınlardan sadece, görünen ıĢık ve kızılötesi ıĢın
atmosferi geçerek yeryüzüne iner ve canlı yaĢamına yardımcı
olurlar.
Bilimde Dev Adımlar
Her Ģey Ġtalyan Galileo‟nun 1610 yılında fizik bilimini
kurması ile baĢladı. Galileo yere düĢen cisimlerin hareketlerini
inceledi, dinamik, mekanik bilimlerini baĢlattı, gravitasyon
(çekim) fikrini ileri sürdü, teleskop ile ilk gözlemleri yaptı ve
bilimde bir devir açtı. ÇalıĢmalarından dolayı ömür boyu
evinde hapis cezasına çarptırıldı.
174
Daha sonra Ġngiliz Newton geldi. 1665 yılında 23
yaĢındayken bilime yüksek matematiği sokan ilk insan oldu,
diferansiyel ve integral hesaplama yollarını buldu, gravitasyon
(evrensel çekim) kuvvetini keĢfetti, hareket yasalarını buldu ve
klasik fiziği baĢlattı. IĢığın parçacıklardan oluĢtuğunu belirten
Newton optikle uğraĢan ilk insandı. Elmayı yere düĢüren
kuvvetle Ay‟ı Dünya etrafında tutan kuvvetin aynı Ģeyler
olduğunu bulan Newton bütün zamanların en büyük bilim
adamlarındandır.
1970‟lerin sonlarında çiçek hastalığı kitlesel ölümlere neden
oluyordu. 1796‟da Ġngiliz Jenner bir inekten aldığı çiçek
mikrobunu, çiçek hastalığından ölmekte olan bir çocuğa enjekte
ederek büyük bir riske girdi. Sonunda hasta çocuk iyileĢti.
Ġnsanlık aĢı metodunu Jenner‟e borçludur.
Görevi manastırının arkasındaki bostanda fasulye
yetiĢtirmek olan Avusturyalı papaz Mendel 1856‟da biri uzun
diğeri kısa boylu iki tür fasulyeyi birbiri ile dölledi. Çıkan yeni
fasulyelerin tamamı uzun boylu idi. Daha sonra uzun boylu bu
melez fasulyeleri de birbiri ile dölleyince sonuç, yeni
fasulyelerin ¾‟ü uzun, ¼‟ü kısa boylu oldu. Mendel bu garip
durumu izah edememiĢti. Çünkü 1856‟da DNA ve genler henüz
bilinmiyordu. Fakat Mendel kalıtım yasalarını bulma baĢarısını
elde etmiĢti.
22 yaĢındaki Ġngiliz Darwin 1831‟de Galapagos adalarına
gitti ve orada 5 yıl boyunca 14 serçe türünün gagalarını
inceledi. Canlı türlerinin yaĢadıkları ortama adaptasyonlarını ve
doğanın seçimini otuz yıl boyunca araĢtırdı. Ve 1859‟da
evrimin kitabını yazdı. Evrim, Darwin‟den yüz yıl önce Buffon
tarafından ortaya atılmıĢtı. Darwin maymunlarla hiç uğraĢmadı.
Darwin‟in buluĢları 1930‟larda mutasyonların ve 1950‟lerde
DNA ve genlerin keĢfi ile baĢarılı Ģekilde açıklandı.
175
1864‟de Ġskoçyalı Maxwell yüzlerce yıldır bilinen elektrik
ve manyetik kuvvetleri birleĢtirerek elektromanyetik kuvvetin
denklemlerini çıkardı. 14 yaĢında ilk bilimsel makalesini yazdı,
25 yaĢında profesör olan Maxwell 19‟cu yüzyılın en teorik
bilim adamıydı. Bütün renklerin kırmızı, yeĢil ve mavinin
karıĢımından oluĢtuğunu bulan Maxwell 1861‟de ilk renkli
fotoğrafı elde etti.
1900 yılının sonunda Alman Max Planck siyah cisim deneyi
ile kuantum teorisini baĢlattı. IĢığın kuanta denilen enerji
paketleri halinde yayıldığını keĢfeden Planck, hiçbir maddi
gelir beklemeden buluĢlar yapan nadir bilim adamlarından
biriydi. Dört çocuğunun hepsini acılı Ģekilde kaybeden Planck,
enerji ile frekans arasındaki Planck sabitini buldu ve
çalıĢmalarını hiç aksatmadı.
1902'de Ġngiliz Bateson genetik bilimini kurdu, Mendel'in
bu1uĢlarını hayvanlara tatbik ederek genlerin marifetini
açıkladı. Genetik bilimi Bateson'un çalıĢmaları ile baĢlamıĢ
oldu.
1905 yılında Alman Albert Einstein henüz daha Bern patent
bürosunda sıradan bir memur iken, 25 yaĢında, dört makale
yayınladı. Bunlar özel relativite, Brownian hareketi,
2
fotoelektrik etki ve E=mc idi. Bu makalelerde Einstein ıĢık
hızı, hız, kütle, zaman ve boyut arasındaki iliĢkileri, ıĢık hızının
değiĢmez ve evrenin son hızı olduğunu, zaman genleĢmesini,
atomların mevcudiyetini, kütle enerji eĢitliğini ispat ediyor ve
bilimde yepyeni bir devri baĢlatıyordu. 1916'da yayınladığı
genel relativite teorisi ile de uzay geometrisi, uzay-zaman
kavramı ve gravitasyonu tarif ediyordu. Bütün zamanların en
büyük teorisi olan relativite teorileri sayesinde cisimlerin
birbirini neden ve nasıl çektikleri (gravitasyon kuvveti), evrenin
176
geniĢlemesi, kara delikler, atomların varlığı, kütle enerji
eĢitliği, bir atomun içinde saklı olan muazzam enerji gibi o
zamana kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen konular anlaĢılmıĢ,
kuantum mekaniği ve modern kozmoloji baĢlamıĢ oldu.
Newton'un kurduğu klasik fiziği yıkan Einstein modern fiziği
baĢlattı ve buluĢları yüzlerce baĢka teorinin yaratılmasına neden
oldu. Kendisinin baĢlattığı kuantum teorisine ise hiç inanmadı.
Yeni Zelandalı Rutherford yaptığı uzun deneyler sonucunda
1911'de bir atomun yapısını keĢfetti ve bütün zamanların en
büyük deneycilerinden biri oldu. Merkezinde proton ve
nötrondan oluĢan bir çekirdek, onun etrafında dönen
elektronları bulan Rutherford'un modern atom modelini 1913'de
Danimarkalı Bohr tamamladı ve elektronların yörüngeleri
arasındaki sıçrama hareketlerini buldu, bu hareketlerden ıĢığı
oluĢturan fotonların çıktığını keĢfetti. Bohr, Planck ve
Einstein‟ın baĢlattığı kuantum mekaniğini geliĢtirdi ve 20‟ci
yüzyılın en önemli isimlerinden biri oldu.
Einstein‟ın genel relativitesi ile birlikte bütün zamanların en
büyük buluĢu olan kuantum mekaniği Planck ve Einstein ile
baĢladı Bohr, Schrödinger, De Broglie, Born, Jordan, Dirac ve
Heisenberg ile 1930 yılında tamamlandı. Teori, bir atomun
içindeki parçacıkların davranıĢlarını inceler. Evrendeki her
cismin hareketi, davranıĢı önceden hesaplanabilirken, atomun
içindeki parçacıkların ne zaman ne yapacakları asla bilinemez,
hesabı yapılamaz. Bu parçacıkların davranıĢları tam bir sırdır.
Bu durum yaratıcının sadece bu parçacıklara tanıdığı bir özellik
olup, bu acayip durum asla bilinemeyecektir. Alman
Heisenberg'in 26 yaĢında iken 1927'de keĢfettiği belirsizlik
ilkesi ile, bugün sahip olduğumuz ileri teknolojinin
177
yaratılmasına sebep olan, kuantum mekaniği tamamlanmıĢ
oldu.
Mesleği bir avukatlık olan ve amatör boksör Amerikalı
Hubble sonraları bütün zamanların en büyük uzay gözlemcisi
oldu. Hubble, Andromeda galaksisini keĢfetti, 1929‟da
evrendeki galaksilerin bizden ve birbirinden çok büyük hızlarla
uzaklaĢmakta olduklarını keĢfetti. Bu olay Big Bang teorisinin
ilk gözlemsel ispatı olmuĢtu. Yani evren geniĢliyordu.
GeniĢleyen evren modelini Hubble‟dan 14 yıl önce Einstein
genel relativite teorisi ile öngörmüĢtü. Big Bang‟ın ilerde baĢka
ispatları da yapılacaktı ve insanoğlunun en büyük
baĢarılarından biri olacaktı.
Ġngiliz Cockcroft ve Walton 1932'de imal ettikleri 400.000
eV'lik basit bir makinada hızlandırdıkları atomlarla protonları
çarpıĢtırarak bir atomu parçalayan ilk insan oldular. Bu olay
insanoğlunun atom çekirdeğine ilk dokunuĢuydu ve nükleer
fiziği baĢlatan olaydı. Ve bir atomun içindeki enerji dıĢarı
çıkarılmıĢtı. 1938'de Alman Hahn ve Frisch uranyum
çekirdeklerini nötronlarla bombardıman ederek nükleer fisyon
reaksiyonunu gerçekleĢtirdiler. Frisch, atom bombası fikrini
ileri sürdü.
1932 yılında galaksinin derinliklerinden gelen sinyalleri
dinlemekte olan radyo mühendisi Amerikalı Jansky iyonize
gazların çıkardığı radyo dalgalarını keĢfetti. Bu olay radyo
astronomi biliminin baĢlamasına neden oldu. 1947‟de Ġngiliz
Lovell 76 metre çapındaki ilk parabolik çanak teleskopu imal
etti. Böylece optik teleskoplarda görülemeyen moleküller bile
tespit edilir hale geldi ve milyarlarca ıĢık yılı uzaklıktaki
evrenin en uzak ve müthiĢ yapıları olan kuasarlar belirlendi.
178
1942‟de Manhattan projesi Amerikalı Oppenheimer‟in
baĢkanlığında
baĢladı.
Los
Alamos
laboratuarında
gerçekleĢtirilen atom bombası imalat projesinde baĢta Fermi,
Bohr, Bethe, Szilard, Teller, Compton, Serge, Urey, Neumann
olmak üzere yüzlerce tanınmıĢ fizikçi ve matematikçi çalıĢtı.
Toplam 150.000 kiĢinin çalıĢtığı ve o zamanın parası ile 3
milyar dolara mal olan ilk atom bombası projesi uranyumun
fisyon reaksiyonu idi ve 1945‟de New Mexico çölünde
patlatıldı. Aynı bomba daha sonra HiroĢima ve Nagazaki‟ye
atıldı.
1927‟de Belçikalı Lemaitre evrenin yüksek yoğunluktaki bir
noktanın patlaması ile oluĢtuğunu ileri sürmüĢtü. Einstein‟ın
denklemleri ve Hubble‟ın gözlemleri de geniĢlemekte olan bir
evren modelini tarif ediyordu. 1948‟de Rus Gamow evrenin bir
patlama ile meydana gelmiĢ olabileceğini inceledi ve
patlamanın ilk saniyelerindeki atom altı parçacıkların
Ģekillenmesinin hesaplarını yaptı ve patlamadan çıkan ısının bir
kırıntısının bugün hala evrende bir ıĢınım Ģeklinde bulunması
gerektiğini çıkardı. Bu ıĢınım mutlak sıfırın birkaç derece
üstünde olmalıydı. Gamow bu olaya Big Bang adını verdi.
Durağan evren modelini, yani evrenimizin ezelden beri mevcut
olduğunu savunan bilim adamları Gamow‟un hesaplarına
Ģiddetle itiraz ettiler. Onlara göre içinde yaĢadığımız evren hep
vardı ve sonsuza kadar da devam edecekti. Gamow‟un iddiası
1964‟e kadar unutuldu ve uzun süre ele alınmadı.
1940‟larda artık bir canlı hücresi içindeki binlerce organel
tanımlanmıĢ protein, enzim, aminoasit gibi hücre içi
elemanların özellikleri, hücre çekirdeği içinde bulunan ve
genetik malzemeyi ihtiva eden DNA, RNA molekülleri
179
belirlenmiĢti. Fakat DNA molekülünün yapısı hala bir sırdı.
1953‟de Ġngiliz Crik ve Amerikalı Watson DNA‟nın Ģeklini ve
yapısını çözdüler. Ġki baĢtan bükülmüĢ uzun bir merdiven
benzeri çift sarmal DNA molekülü ve içinde saklı olan 3.5
milyar bilgi, DNA‟nın saniyede 100 defa açılıp tekrar sarılması,
her açılıĢta bir yan kenardan ayrılıp hücre sıvısındaki
organellere DNA‟nın talimatını ileten RNA molekülü ve
protein sentezleme iĢlemi tarihin en büyük keĢiflerindendi.
1953‟de tıp öğrencisi Amerikalı Miller bir cam kabın içine
gezegenin ilk zamanlarındaki ilkel atmosferini oluĢturan
hidrojen, su buharı, metan ve amonyak gazlarından koydu. Kabı
100 dereceye kadar ısıtarak içinden geçen tellerle gaz
karıĢımına bir hafta boyunca elektrik Ģoku verdi. Sonunda cam
kabın içinde çeĢitli aminoasit moleküllerinin oluĢtuğunu gördü.
Yani Miller cansız gazlardan canlı organik moleküller elde
etmiĢti. Bu olay bundan 3.5 milyar yıl önce Dünya üzerinde ilk
canlının nasıl ortaya çıktığını açıklamıĢ oldu.
1957‟de Ruslar Sputnik-1‟i uzaya fırlattılar. Ġçinde bir
köpeğin bulunduğu bu uzay gemisi atmosfer dıĢına çıkıp
yörüngeye oturan ilk uydu oldu. 1961‟de de Yuri Gagarin uzaya
çıkan ilk insan oldu. Böylece uzay çağı baĢladı.
1964 yılında Amerikalı Penzias ve Wilson kendi yaptıkları
antenleriyle uzaydan gelen radyo dalgalarını ölçüyorlardı. 7
cm‟lik bir dalga boyunda çalıĢan Penzias ve Wilson‟un
antenlerine devamlı cızırdayan alıĢılmadık bir parazit takıldı.
Antenlerini ne yöne çevirirlerse çevirsinler parazit evrenin her
yönünden aynı Ģiddet ve aynı sıcaklıkta alınıyordu. Bir ara
parazitin anten tellerine konan kuĢlardan kaynaklandığını
sandılar, fakat değildi. Parazitten hiç kurtulamadılar. Bu
180
parazitin sıcaklığı Ģu andaki herhangi bir evren olayından da
kaynaklanamazdı. Sonunda parazitin geçmiĢ zamanda evrenin
çok sıcak olduğu bir durumunda çıkmıĢ, günümüze kadar
soğuyarak gelmiĢ bir Ģeyin kırıntısı olduğu anlaĢıldı. 2.74 K‟lik
bu ıĢıma (mikrodalga arkaalan ıĢıması) bundan 15 milyar yıl
önce sonsuz yoğun ve sıcak bir noktanın birden patlamasından
çıkmıĢtı ve bugün evrenin her tarafından aynı sıcaklık ve dalga
uzunluğunda elde ediliyordu. Bu ıĢıma zaten uzun yıllardan
beri bazı kozmolojistlerce aranıyordu ve tesadüfen konu ile hiç
ilgisi olmayan iki radyo mühendisince yakalanmıĢtı. Yani,
1915‟de Einstein‟ın denklemleri, 1929‟da Hubble‟ın
gözlemleri, 1948‟de Gamow‟un hesapları ile öngörülen Big
Bang teorisi bu olayla kesin Ģekilde ispat edilmiĢ oldu.
Evrenimiz ezelden beri mevcut değildi. O, bundan 15 milyar
yıl önce sonsuz yoğun ve sonsuz sıcak iğne ucu
büyüklüğündeki bir noktanın birden patlaması ile yaratılmıĢtı.
Bu noktanın patlaması ile içindeki enerji serbest kalmıĢ, mekan
ortaya çıkmıĢ, zaman akmaya baĢlamıĢ ve madde ĢekillenmiĢti.
Big Bang adı verilen ve evrenimizin oluĢumunu net ve kesin
Ģekilde açıklayan bu olay insanlık tarihinin en büyük baĢarısı
olmuĢtur. Patlamanın Ģiddeti ile hala geniĢlemekte olan
evrenimiz daha nereye kadar gidecek ve ne zaman son bulacak.
Sahip olduğumuz bilim bunları da çözmüĢtür.
1889‟da Fransız matematikçi Poincare kaos problemleri
üzerinde çalıĢan ilk insan oldu. Daha sonra 1960‟larda
Amerikalı Lorenz atmosferdeki hava hareketlerinin kaotik
durumlarını hesapladı ve kelebek etkisini keĢfetti. Buna göre
bir kelebeğin kanadının çıkardığı küçük hava hareketi haftalar
sonra Dünya‟nın öbür tarafında bir fırtınaya sebep olur. Daha
181
sonra Fransız Mandelbrot kaosun fraktal geometrisini çıkardı
ve borsa, deprem, nüfus gibi olaylara tatbik etti. Kaos 21‟ci
yüzyılın önde gelen bilim dallarından biri olmaya adaydır.
1864 yılında Maxwell elektrik ve manyetik kuvvetleri
birleĢtirerek bunların elektromanyetik kuvvetin iki elemanı
olduğunu ispat etmiĢti. Elektromanyetik kuvvetle, doğayı idare
eden dört temel kuvvetten bir diğeri olan ve radyoaktiviteye
neden olan zayıf nükleer kuvveti birleĢtirmek de Pakistanlı
Abdül Salam ile Amerikalı Weinberg‟e nasip oldu. 1967‟de
yapılan bu çalıĢma ile elektrozayıf kuvvet ve bu kuvveti taĢıyan
parçacıklar elde edildi. ġimdi iĢ elektrozayıf ile güçlü nükleer
kuvveti birleĢtirip GUT (Grand Unified Theory)‟yi elde etmeye
kaldı. Daha sonra GUT ile gravitasyon kuvveti birleĢtirilecek
ve TOE (Theory of Everything) elde edilecek ve Big Bang‟ı
neyin ve niçin patlattığı anlaĢılmıĢ olacaktır.
1969 yılında insanoğlunun en büyük projelerinden biri
gerçekleĢtirildi. 111 metre uzunluğunda ve 3000 ton
ağırlığındaki Satürn roketi Apollo‟yu Ay‟a taĢıdı.Yeryüzünde
en fazla sayıda insanla gerçekleĢtirilen Apollo projesinde
376.600 uzman çalıĢtı. 3 günde Ay‟a gidildi. Ġki adam Ay‟a
ayak bastı, oradan 21 kg taĢ getirdiler. Bu olay insanoğlunun
Dünya dıĢındaki diğer bir gök cismine ilk ayak basıĢı oldu.
1969‟dan 1972‟ye kadar Ay‟a beĢ defa daha gidildi, toplam 12
insan ayak bastı. 1972‟den sonra hakkında bilinmedik bir Ģey
kalmadığından artık Ay‟a gidilmedi. Bir sonraki proje Mars‟a
ayak basmak olacaktır.
1970‟lerde karadelikler gündeme geldi. Bu, evrenin en
korkunç ve esrarengiz cisimleri bilim adamları için en yeni
konu idi. Civarındaki her Ģeyi, yıldızları, gezegenleri, hatta
182
bütün bir galaksi malzemesini kendine çekip yutan, birer dipsiz
kuyu olan karadelikler önce teorilerle incelendi. Nitekim bunlar
Einstein‟ın 1916‟daki denklemleri ile öngörülmüĢtü. 1971‟de
ilk karadelik olan bizden 14.000 ıĢık yılı uzaklıkta bulunan
Cygnus X-1 keĢfedildi. Daha sonraları bir çoğu tespit edildi.
Büyük kütleli yıldızların evrimlerin sonunda içe çökmeleri ile
oluĢan kara- deliklerin ortasında artık yasalarımızın iĢlemediği
sonsuz yoğun bir tekillik noktası onun etrafında da olay-ufku
denilen bir girdap mevcuttur. Girdaba yakalanan her cisim
büyük bir hızla ortadaki tekilliğe çekilir, yolda parçalarına
ayrılır ve delikten içeri bilinmedik bir yere gider. Cisimleri
karadeliğe çeken Ģey ortadaki sonsuz yoğun tekilliktir. Bir
karadelikten kurtuluĢ olamaz. IĢık bile ondan kaçıp
uzaklaĢamadığı için karadelik karadır. Kara- delikler hakkında
artık hiçbir Ģüphe kalmamıĢtır. Samanyolu‟nun ortasına
yerleĢmiĢ dev bir karadelik sonunda galaksimizi yutup
bitirecektir.
Bir karadeliğin arkasında neler var, neler oluyor? Hesaplar
karadeliğin arkasında bir kurt deliğinin olduğunu onun öbür
ucunda da bir akdeliğin bulunduğunu gösteriyor. Karadelik
daima çekiyor, akdelik ise daima itiyor. Karadelik bizim
evrenimizin çıkıĢ kapısı, akdelik ise yanımızdaki komĢu evrenin
giriĢ kapısıdır. Kurt deliği de ikisi arasındaki geçiĢ tüneli.
Karadeliğin yuttuğu malzeme sonsuz hız, sıfır zamanda kurt
deliğinden geçip yaĢamını devam ettirmek için yanımızdaki
paralel evrene gidiyor. Maddenin sakınımı yasasına göre
malzeme hiç azalmıyor, yok olmuyor, sadece evrenler arasında
gidip geliyor. Sonsuz boyutlu bir hiper uzay içinde bulunan çok
sayıda evren mevcut olup, bütün bu evrenler birbiri ile
183
karadelik akdeliklerle bağlantılı durumda ve aralarında devamlı
malzeme alıĢ veriĢi bulunmaktadır. Hesapların gösterdiği
senaryo böyle olup ispatları ilerde olacaktır.
1970‟lerin baĢlarında insanoğlu bilimde bir ihtilal yaptı ve
genlerle oynamaya baĢladı. Genler, bir hücre çekirdeği içine
sıkıĢmıĢ 46 tane sarmal DNA molekülünün ortalarında yer alan
bazların çiftli sıralanmasıdır. Bu sıralanma insan DNA‟sında
80.000 tane geni oluĢturur. Bir gen bir proteine tekabül eder ve
insanın bütün huyları davranıĢları, özellikleri, hastalıklar, vs bu
80.000 genin içine depolanmıĢtır. Tarihte ilk defa bir
laboratuarda genler birleĢtirildi, bazı genler dilimler halinde
çıkarıldı, yerlerine baĢka gen dilimleri kondu, bazılarının boyu
kısaltıldı, bazılarınınki ise uzatıldı. Ve bütün bunlar özel
enzimlerle gerçekleĢtirildi. Böylece genetik mühendisliği ve
tatsız hormonlu gıda üretimi de baĢlamıĢ oldu. Ġneklerde süt
üretimi %40 oranında arttı, buğday, pirinç, portakal gibi
ürünlerin daha hızlı ve daha iri fakat çirkin görünüĢlü
büyümeleri sağlandı. Bir koyunun benzeri yapıldı ve klonlama
tekniği gerçekleĢtirildi. Fakat bu büyük baĢarı insanlık için
büyük bir riski de beraberinde getirdi.
1973 yılında uzayın farklı yönlerine iki tane Pioneer aracı
fırlatıldı. Araçlara konan altın levhalara bizleri ve yerimizi
belirten çeĢitli Ģekil ve bilgiler kazındı. Pioneer‟lerden dört yıl
sonra fırlatılan Voyager uzay gemilerine de çeĢitli bantlar,
video filmler kondu. Pioneer araçları 1984‟de Voyager‟ler de
1988‟de GüneĢ sistemini terk ederek yıldızlar arası boĢluğa
daldılar. Bu araçlar Ģu anda büyük hızla çeĢitli yönlerde
yollarına devam etmektedir. 80.000 yıl sonra bize en yakın
yıldızın yakınından geçecektir. Bütün bunlar bizden baĢka
184
geliĢmiĢ uygarlıklar varsa araçlara konan bilgileri okumaları ve
gelip bizi ziyaret etmeleri için yapıldı.
1974 yılında Etiyopya‟da bundan 3.5 milyon yıl önce
yaĢamıĢ bir kadının iskeleti bulundu. Buna Lucy takma ismi
verildi. ġimdiye kadar bulunmuĢ en mükemmel insan
iskeletiydi ve bir A. Afarensis idi. Lucy iki ayağı üzerinde
rahatça dik durabiliyordu ve insanın evrimi hakkında iyi bir
delil olmuĢtu.
1974‟de Porto Riko‟da kurulmuĢ olan Dünya‟nın en büyük
radyo teleskopundan çıkan özel sinyaller 25.000 ıĢık yılı
uzaklıktaki Herkules yıldızlar topluluğuna yönlendirildi.
Nedeni, bu toplulukta çok sayıda yıldızın mevcut olması, bu
yıldızların bazılarının gezegenlere sahip olması ve bu
gezegenlerin bazılarında da geliĢmiĢ uygarlıkların yaĢıyor
olabilmesi. Gönderilen sinyaller Ģu anda 25 ıĢık yıllı uzaklıkta
olup ve daha, 24.975 yıl boyunca yoluna devam edecektir.
Herkules topluluğunda sinyallerimizi alıp okuyabilecek
düzeyde geliĢmiĢ bir uygarlık varsa ve sinyallerimize hemen
cevap verme zahmetine de katlanırlarsa, onların cevaplarını
okumak için 50.000 yıl beklememiz gerekmektedir.
1980‟lerde uzayı dinleme ve sinyal gönderme projeleri
ağırlık kazandı. Acaba evrendeki tek uygarlık biz miydik,
bizden baĢkaları da var mıydı? Bunun için VLA-Very Large
Array sistemi kuruldu. Sistemde her biri 25 metre çapında 27
tane radyo teleskop 50 kilometrelik bir alana yerleĢtirildi.
Teleskoplara gelen sinyaller bir atomik saatin hassas
zamanlamasıyla bilgisayarlarda analiz edilmekte ve sinyallerin
öbür yıldızların etrafındaki gezegenlerdeki canlılardan gelip
gelmediği kontrol edilmektedir. Daha uzaklardaki yıldızlardan
185
daha güçlü sinyaller alabilmek için yakında farklı kıtalara ve
hatta biri Dünya‟ya, diğer ikisi Ay‟a ve Mars‟a yerleĢtirilecek
radyo teleskoplar planlanmaktadır.
1992‟de SETI projesi baĢlatıldı. Projenin maksadı uzaya
özel bilgileri ihtiva eden sinyaller göndermek ve uzaydan gelen
sinyallerin analizini yapmaktır. SETI, 80 ıĢık yılı mesafe
içindeki yıldızları taramaktadır. Uzayın her yönünü her gün 24
saat boyunca dinleyen SETI‟ye henüz baĢka uygarlıkların
herhangi bir sinyali gelmemiĢ ve gönderilen sinyallerimize bir
cevap verilmemiĢtir. Fakat bu durum evrende bizden baĢka
uygarlığın olmadığı anlamına gelemez.
1989 yılında Cenevre‟de yerin 100 metre altındaki CERN
sistemi devreye sokuldu. Çevresi 27 km, çapı 3.8 metre olan
çelik tüpün içinde özel elektromıknatıslar tarafından ters
yönlerde hızlandırılan elektronlarla positronlar kafa kafaya
çarptırılmakta, çarpıĢma sonu parçalanan parçacıkların içindeki
onlardan daha ufak diğer parçacıklar yakalanmaktadır. 60.000
ton ağırlığındaki Dünya‟nın en büyük bu makinası evrenin en
küçük parçacığını bulabilmek için imal edildi. 100 milyar eV
gücündeki CERN‟de 4000 uzman çalıĢmaktadır. Tüp içinde
hızlandırılan parçacıklar 27 km‟lik çevre boyunca saniyede
10.000 dönüĢ yapar ve yine saniyede 40.000 defa çarpıĢırlar.
20-30 yılda belki bir yeni parçacık yakalanabilir.
1990 yılında Hubble uzay teleskopu fırlatıldı ve 610 km
yukarıdaki yörüngesine oturtuldu 11 ton ağırlığındaki teleskop
1.5 milyar dolara mal oldu 2.4 metre çapında aynası olan bu
uzay teleskopu bütün zamanların en bilimsel cihazı oldu.
Aynası 1993‟de tamir edildi ve bu iĢ 250 milyon dolara mal
oldu. Tamiratın sebebi aynadaki 2 mikron‟luk bir hata idi.
186
Hubble Ģu ana kadar beklenenden fazla bilgi gönderdi, çok
sayıda kara- deliği belirledi. Ġnsanoğlunun en büyük
meraklarından olan evrenin yaĢı ve büyüklüğünü bulmaya da
yardımcı olacaktır.
Yine 1990 yılında insanoğlunun en büyük baĢarılarından biri
gerçekleĢti. COBE uzay aracı fırlatıldı ve yörüngesine
oturtuldu. COBE‟nin tek görevi 1964 yılında Penzias ve Wilson
tarafından tesadüfen yakalanan mikrodalga arkaalan ıĢımasının
tam değerini ölçmekti. COBE‟ye yerleĢtirilen -271 derecedeki
sıvı helyum ile soğutulmuĢ detektörler arkalan radyasyonu
2.735 Kelvin olarak ölçtü. Penzias‟ın 1964‟teki ölçümü de 2.74
K‟idi ve böylece Big Bang teorisi COBE tarafından da teyit
edilmiĢ oldu. COBE daha sonraki deneylerde uzayın
mikrodalga haritasını çıkardı ve Big Bang‟ın ilk saniyelerindeki
olayların kağıt üzerinde yapılan hesapla uygunluğunu belirtti.
1990‟da insanlık tarihinin en büyük projelerinden olan
genome projesine baĢladı. Projede insan türünün gen haritasının
çıkarılması ve genlerin ihtiva ettiği bilgilerin tanımlanması
öngörülmektedir. Proje 15 yıl sürecek ve 4 milyar dolara mal
olacaktır. Halen genlerdeki 3.5 milyar bilginin %10‟u
tamamlandı ve Parkinson, Alzheimer gibi hastalıkların ilaçları
imal edildi. Proje tamamlandığında insan insanı tanıyacak ve
onun tam bir kopyasını yapmak mümkün olacaktır. Beyinde
nelerin olup bittiği anlaĢılacak, insanın davranıĢları, huyları,
kanser ve bütün hastalıklar kontrol altına alınacaktır.
1984‟te Amerikalı Schwarz ve Ġngiliz Green süpersicim
teorisini ortaya attılar ve matematiksel denklemlerini çıkardılar.
Teori beraberinde süpersimetri fikrini getirdi. Teori evrende 10
boyutun bulunduğunu, bunlardan 6‟sının Big Bang‟ın ilk
187
saniyelerinde içine kapanarak bükülmüĢ titreĢen halkalar haline
geldiğini, geri kalan 4 boyutun (x, y, z ve zaman) ise günümüze
kadar geldiğini belirtir. Teoriye göre maddenin en temel yapısı
10-33 cm uzunluğunda (yani bir protondan 1020 defa daha
küçük) sicimler olduğunu öngörür.
2000‟lerin projelerinden en önemlisi GUT ve sonrası TOE
elde etmektir. GUT (Grand Unified Theory), elektrozayıf
(elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetin birleĢmiĢ Ģekli) ile
güçlü nükleer kuvveti (proton ile nötronu bir arada tutan
kuvvet) birleĢtirmeyi amaçlar. GUT elde etmek için 1015 eV‟luk
bir makina imal etmek gerekir. ġu anda sahip bulunduğumuz en
güçlü makinanın (CERN) gücü 102 eV‟dir Bu durumda bir
GUT elde etmek insanoğlu için çok Ģüpheli görülmektedir.
Böyle bir atom çarpıĢtırıcısının boyutları bile insanı
titretmektedir. Eğer bir gün GUT elde edilirse bir sonraki adım
GUT ile henüz parçacığı bile yakalanamamıĢ olan gravitasyon
kuvvetini birleĢtirmektedir. Bu da TOE (Theory of
Everything)‟dir. Yani, Her ġeyin Teorisi, TOE‟yi elde etmek
için gerekli enerji miktarı insan düĢünce ve imkan sınırının çok
ötesindedir. TOE elde edilirse Big Bang‟ı „kimin‟ patlattığı,
patlatmadan önce „nelerin‟ olup bittiği, bir karadeliğin
arkasında nelerin olduğu anlaĢılmıĢ olacaktır, ki bunlar biz
insanlara yasaklanmıĢ Ģeylerdir.
Ve, önümüzdeki bir milyon yılın projesi: Mars‟ta koloniler
kurmak ve orada yaĢamak. Mars‟ın dıĢında GüneĢ
sistemimizdeki diğer gezegenlerde yaĢayabilmemiz mümkün
olamaz. Çünkü yaĢayabilmemiz için sıvı su, GüneĢ ıĢığı,
oksijen ve bitkilere ihtiyaç bulunmakta, ayrıca yüzeyi katı, belli
sıcaklıkta, GüneĢ‟in ekosferi içinde bulunan bir gezegene.
188
Mars‟ın dıĢındakilerde bunlar mevcut değildir. Mars‟ta ise
kuzey ve güney kutuplarında buz baĢlıkları, atmosferinde bol
miktarda karbondioksit, yüzeyinde derin çukurlar ve kanallar ve
yeterli GüneĢ ıĢığı ile uygun iklim Ģartları bulunmaktadır.
Ayrıca bizden 50 milyon kilometre uzaklıkta, yani
yakınımızda. Eğer bir gün Dünya gezegeninin baĢına uzaydan
bir felaket gelirse kaçabileceğimiz tek ama tek yer Mars
gezegenidir. Bu durumda Mars projesinin kapsamı Ģunlardır:
Mars‟ın yüzeyini ısıtmanın bir yolu bulunabilir gezegenin iç
sıcaklığı yükseltilebilirse, gezegenin içinden çıkacak gazlar
dıĢarı çıkacak, atmosferini yoğunlaĢtıracak, yoğunlaĢan
atmosferi GüneĢ‟ten gelen ıĢınları içerde saklı tutacak (sera
etkisi) ve tekrar uzaya kaçmasını önleyecek. Daha fazla ısınan
gezegenin buz baĢlıkları eriyecek, denizler, nehirler oluĢacaktır.
Sıvı suya, GüneĢ ıĢığına ve atmosferinde bol bulunan
karbondioksite sahip gezegende dev bitkiler çıkacak (zira,
bitkilerin ihtiyaçları sadece bunlardır), bitkiler havadaki
karbondioksiti alacak havaya oksijen bırakacak (fotosentez
prosesi), oksijen miktarı belli bir seviyeye ulaĢınca insanların
yaĢamı için gerekli uygun ortam oluĢacaktır. Ġnsanlar için
gerekli olan oksijen, sıvı su, denizler, nehirler, bitkiler artık
Mars‟ta mevcut olmuĢ olacaktır.
Bu projenin gerçekleĢmesi milyonlarca yıl sürecektir. Fakat
imkansız bir Ģey de değildir. Projenin gerçekleĢtirilmesi için Ģu
anda 3.5 milyon yaĢında olan insan soyunun, evrim süreci
içinde yok olmaması ve daha onlarca milyon yıl boyunca
yaĢamayı becerebilmesi gerekir. Bu ise son derece Ģüphelidir.
189
Bilimsel Kavramlar
190
Kitabımızın konuları ile ilgili kavramlar özet ifadeleriyle ve
alfabetik sıraya göre yazılmıĢtır. Bu kavramlar konuların daha
iyi anlaĢılmasına yardımcı olacaktır. AĢağıdaki 395 kavram
bilimin yapı taĢlarıdır.
ACCRETION DĠSKĠ: Kütleli bir cismin gravitasyonel
alanının çekimi ile etrafından malzeme toplamasıdır. Kütleli
cisme doğru çekilen malzeme bir disk Ģeklini alır. Bu sırada
malzeme enerji kazanır, diskteki atomlar birbiri ile çarpıĢır,
ısınır ve X-ıĢını çıkarırlar. Karadelik, kuasar gibi güçlü çekim
alanına sahip cisimlerin etrafındaki diskler çok belirgindir.
AÇIK EVREN (Open Universe): Sonsuza kadar geniĢleyecek
olan evren modelidir.
AÇISAL FREKANS (Angular Frequency): Bir çevrede
dolanan bir cismin, birim zamandaki dönme sayısıdır.
AÇISAL HIZ (Angular Velocity): Yer değiĢim hızıdır.
AÇISAL ĠVME (Angular Acceleration): Açısal hızın değiĢim
hızıdır.
AÇISAL MOMENTUM (Angular Momentum): Bir sistem
içindeki dönüĢ hareket miktarının ölçüsü olup, dönüĢ hızının
kütlesinin, merkeze olan uzaklığın karesi ile çarpımına eĢittir.
Veya, dönen bir cismin ürettiği kütle ve açısal hızdır.
AĞIRLIK: Dünya‟nın gravitasyon kuvvetinin cisimlere
uyguladığı güç olup, cisimlerin kütlesine ve Dünya‟nın
merkezine olan uzaklıklara bağlıdır. Kutuplar Dünya merkezine
daha yakın olduğundan, kutuplardaki bir cismin ağırlığı
ekvatordaki bir cisimden %0,3 daha fazladır.
AĞIRLIK MERKEZĠ: Bir cismin, bütün ağırlığının toplandığı
var sayılan noktasıdır.
AĞIR ELEMENTLER (Heavy Elements): Hidrojen ve helyum
haricindeki elementlerdir. Bütün ağır elementler yıldızların
içindeki füzyon reaksiyonları sonucunda üretilmiĢ, sonra
191
süpernova patlaması ile uzaya dağılmıĢtır. Yıldızların yaĢları ve
evrimleri bu ağır elementlerden hesaplanabilmektedir.
AĞIR SU: Deteryumun oksidi olup, (D20) çekirdeğinde bir
nötron bulunur.
AKTĠF BÖLGE (Active Site): Bir kimyasal reaksiyonu
katalistliğine direkt olarak katılan, enzimin yüzeyinde derin
yarıkların yer aldığı bölgelerdir.
AKTĠF GALAKSĠ (Active Galaxi): Merkezinden büyük
miktarda enerji çıkaran galaksiler olup, Seyfert galaksileri,
kuasarlar bunlara birer örnektir. Merkezden çıkan enerji
galaksinin iki tarafında birer ince ıĢın demeti gibi görülür.
AKSELERATÖR (Accelerator): Atom altı parçacıkların
içinde hızlandırılıp çarpıĢtırıldığı makinalardır.
AKSĠYOM (Axiom): Doğru olduğu kabul edildiği için
ispatına gerek duyulmayan problemlerdir.
ALAN (Field): Uzayda devamlı ve üniform Ģekilde yayılmıĢ
bir Ģey olup, elektrik, manyetik alanlar, uzay-zaman eğriliği,
gravitasyon dalgaları Ģeklinde olabilir.
ALAN EġĠTLĠKLERĠ (Field Equations): Her elektrik yüklü
parçacığın evrende yarattığı matematiksel çizgilerdir. Pozitif
yüklerden dıĢarı doğru, negatif yüklerden ise içeri doğru
çıkarlar ve bu yüzden zıt yükler, birbirini çeker, aynı yükler ise
iter. Bu kuvvet çizgileri parçacığın etrafında bir alan kuvvetini
yaratır. Bunlar alan denklemleri ile belirlenir. Faraday
tarafından ortaya atılan alan denklemleri Maxwell tarafından
formüle edildi. Bunlar ve genel relativitenin öngördüğü alan
denklemleri klasik alan teorileriydi. Alan teorisinin modern
versiyonu Kuantum Alan Teorisi‟dir. Burada enerjinin
kuantalar tarafından taĢındığını belirtilir. Kuantum Alan
Teorisi‟nde, evrende kuantize olmuĢ kuantum alanlarının
dıĢında hiçbir Ģey yoktur.
192
ALBEDO: IĢık çıkarmayan bir cismin ıĢığı yansıtma
ölçüsüdür. Tam yansıtan cismin albedosu 1‟dir. Siyah cisim
bütün ıĢınları soğurduğu için albedosu sıfır, Venüs‟ün 0.65,
Dünya‟nınki ise 0.37‟dir.
ALPHA PARÇACIĞI (Alpha Particle): Ġki elektronunu
kaybetmiĢ bir helyum atomu çekirdeğidir.
ALPHA BOZUNUMU (Alpha Decay): Bir atom çekirdeğinin
bir alpha parçacığı çıkarması ve farklı bir elemente
dönüĢmesidir.
AMĠNOASĠT (Aminoacid): Proteinlerin yapı taĢları olup, bir
asit grubu ve bir amino grubunu ihtiva eden küçük
moleküllerdir. Yirmi farklı tanesi birleĢerek bir protein
oluĢturur.
ANDROMEDA: Samanyolu‟na 2.3 milyon ıĢık yılı uzaklıkta
ve içinde 1 trilyon yıldız bulunan sarmal bir galaksidir.
ANGSTRÖM
BĠRĠMĠ:
Spektrum çizgilerinin dalga
uzunluklarında kullanılan ve birimi 10-10 metre olan ünitedir.
ANTĠBĠYOTĠK: Penisilin gibi bir madde olup bakterilerin
büyümesini engeller.
ANTĠMADDE (Antimatter): Aynı kütle ve spin‟li, fakat
maddenin tersi yükte olan parçacıklardan yapılmıĢ maddedir.
ARECIBO RADYO TELESKOPU: Porto Riko‟da kurulu, 305
m çapında Dünya‟nın en büyük çanak teleskopudur.
ARKAALAN RADYASYONU (Background Radiation): Evren
2.7 Kelvin‟in hemen üzerindeki sıcaklıktaki radyasyonla dolu
olup, mikrodalga radyo frekanslarında, Dünya‟dan alınabilir.
Bunlar Big Bang‟ın en önemli delilidir ve arkaalan mikrodalga
radyasyonunun keĢfi kozmolojideki, evrenin geniĢlemesinin
keĢfi ile birlikte, en önemli buluĢ olmuĢtur. Big Bang‟dan çıkan
bu radyasyon zamanla zayıflamıĢ, soğumuĢ ve Ģu anda kızıla
kaymıĢ halde radyo dalgaları Ģeklinde bulunmaktadır. Evrenin
geniĢlemesiyle zayıflayan ve yoğunluğu azalan radyasyon,
193
evrenin dıĢında bir yer olmadığından, onun içini üniform
Ģekilde doldurmuĢtur.
ASAL SAYI (Prime Number): Kendisi ile 1 sayısının dıĢında
iki sayının çarpımı olarak ifade edilemeyen bir sayıdır.
ASĠD YAĞMURU: Atmosferde sülfür dioksit ve nitrojen
oksit ile meydana gelen yağmurdur.
ASĠL GAZLAR (Noble Gases): Atomlarının elektron
bulutları elektronla doldurulmuĢ olan altı adet elementtir.
ASĠMETRĠK ZAMAN (Asymmetric Time): Sebebin sonuçtan
önce geldiği zamandır.
ASTRONOMĠK ÜNĠTE (AÜ): GüneĢ ile Dünya merkezleri
arasındaki ortalama uzaklık olup, 149.598.023 km‟dir.
ATALET (Inertia): Bir cismin yaptığı harekette durumunu
değiĢtirmekteki isteksizlik ölçüsüdür. Duran bir cisim üzerine
bir kuvvet gelinceye kadar durmaya devam eder. Hareket eden
bir cisim onun hareketine sebep olan kuvvet değiĢmedikçe aynı
hızda ve aynı yönde hareketine devam eder.
ATMOSFER (Atmosphere): Yeryüzünü saran gazların
karıĢımından oluĢan hava tabakası olup, sıcaklık esasına göre
dört tabakadan meydana gelir. Dünya yüzeyinden itibaren 10
km kalınlığındaki troposfer (troposphere), 50 km kalınlığındaki
stratosfer (stratosphere), 80 km kalınlığındaki mezosfer
(mesosphere) ve 110 km kalınlığındaki termosfer
(thermosphere)‟dir. Ozon tabakası stratosferde yer almaktadır.
ATMOSFERĠK BASINÇ: Birim alana deniz seviyesinde gelen
havanın basıncı olup, 101.32 Pascal (N/m2)‟e eĢittir. Veya 760
mm cıva basıncıdır.
ATOM: Maddeyi meydana getiren temel birimler olup,
proton ve nötrondan oluĢan bir çekirdek ve onun etrafında
dönen elektronlardan ibarettir. Evrendeki her Ģey sayıları
100‟den fazla olan atomların birleĢmesinden meydana
gelmiĢtir.
194
ATOM ALTI PARÇACIKLAR (Sub Atomic Particles): Bir
atomun içinde bulunan ve onu oluĢturan daha küçük
parçacıklardır. 400‟den fazlası tanımlanmıĢtır.
ATOM ÇEKĠRDEĞĠ: Bir atomun merkezinde tüm kütlesinin
toplandığı, pozitif yüklü, proton ve nötronların birleĢmesi ile
oluĢan parçacıktır.
ATOM BOMBASI: Uranyum-235 veya plütonyum-239
çekirdeğinin zincirleme fisyon reaksiyonu sonucu çıkardığı
enerji ile patlayan bombadır.
ATOMĠK KÜTLE (Atomic Mass): Bir nötr atomun, kütle
birimi olan 1.66x10-24 grama göre hesaplanan kütlesidir.
ATOMĠK SAYI (Atomic Number): Atom çekirdeğindeki
protonların sayısıdır.
ATP (Adenosine Triphosphate): Bir hücre içinde yer alan
kimyasal enerji üreterek hücreyi çalıĢtıran bir organeldir. Ġçinde
bulunan üç fosfat grubundan bir veya ikisini kaybedince, ADP
(Adenosine
Diphosphate)
veya
AMP
(Adenosine
Monophosphate)‟e dönüĢür ve bu esnada hücre için gerekli
enerji ortaya çıkar.
AXĠON: GUT için öngörülen hipotetik temel parçacıktır.
Kütlesi 1 eV‟un 100.000‟de birinden küçük olup Big Bang‟dan
çıkıp evrende bol miktarda bulunduğuna inanılmaktadır.
AURORA BOREALIS: Yeryüzünün yaklaĢık 100 km
yukarısında görülen GüneĢ‟ten gelen yüklü parçacıkların
atmosferdeki oksijen ve nitrojen ile dünyanın manyetik alanı
içinde yaptıkları etkileĢim sonucu ortaya çıkan, farklı
renklerden oluĢmuĢ bir ıĢık bandıdır. Kuzey yarıküresinde
görülene Aurora Borealis (Northern Lights), güney
yarıküresinde görülene de Aurora Australis (Southern Lights)
adı verilir. Manyetik kutupların 20 derece uzağında görülür.
AVOGADRO SABĠTĠ: Gazların molekül ağırlığını bulmaya
yarayan sabit olup 6.02x10-23 olarak ifade edilmektedir.
195
AYDINLIK (Luminosity): Bir yıldızın aydınlığı onun her
saniye içinde çıkardığı enerji miktarıdır. Aydınlık yıldızın
yüzey sıcaklığına ve yüzey geniĢliğine bağlıdır. GüneĢ‟in
parlaklığı 3.83x1026 Watt‟dır. GüneĢ‟ten 1 milyon defa daha
aydınlık yıldızlar mevcuttur.
BAKTERĠ: Çekirdeğinin etrafında zar yerine kalın bir hücre
duvarı olan, 0.5 ile 5 mikron ölçülerinde, her Ģart altında
yaĢamını sürdürebilen tek hücreli bir organizmadır. Her yerde
bulunan bakteriler tuz ve Ģekerden enerji alırlar ve canlı yaĢamı
için gerekli varlıklardır.
BARYON‟LAR (Baryons): Proton, nötron ve kararsız
hadronları (hiperon) kapsayan, güçlü nükleer kuvvetin
etkileĢimi altında olan parçacıklardır. Bir baryon üç kuark‟tan
oluĢur. DıĢlama ilkesine uyarlar.
BETA BOZUNUMU (Beta Decay): Bir nötronun bir elektron
ile bir antinötrino çıkarması ve bir protona dönüĢmesidir. Bu
olunca çekirdeğin yükü bir ünite artar ve o farklı bir elementin
çekirdeği haline gelir.
BETA PARÇACIĞI (Beta Particle): Beta bozunumu sırasında
atom çekirdeğinden fırlayan yüksek hızlı elektronudur.
BETATRON: Bir parçacık akseleratörü olup, yüksek hızlı
elektronlar elde edilir.
BEYAZ CÜCE (White Dwarf): Ġçindeki helyumu da
tüketerek dıĢ tabaklarını fırlatıp atmıĢ, yoğunluğu daha da
artmıĢ, hacmi küçülmüĢ, beyazımsı renk almıĢ yıldızlardır.
BĠYOTEKNOLOJĠ (Bio Technology): Canlı organizmaların
karakteristiklerini ayarlamayı amaçlayan mühendislik dalıdır.
BĠRĠNCĠL IġINIM (Primary Radiation): Yeryüzünün dıĢ
atmosfer tabakalarına çarpan çok hızlı kozmik ıĢınlardır.
BĠT (Byte): Rakamların toplanması ile oluĢan bilgi birikim
ölçeği olup, bir kilo bit 1024 bit, bir mega bit 1.048.576 bit‟tir.
196
BĠYONĠK: Beynin fonksiyonları ile elektronik arasındaki
iliĢkilerin incelenmesidir.
BĠYOSFER (Biosphere): Dünya üzerinde canlıların yaĢadığı
tabakadır.
BOLTZMANN SABĠTĠ: Boltzmann istatistik mekanik
denklemindeki sabit değer olup, k=1.38x10-23J/K‟dir.
BOSON‟LAR (Bosons): Spin‟leri tam sayılarla tanımlanan,
foton, gluon gibi parçacıklar olup, kuvvetleri taĢırlar.
BOZUNUM (Decay): Bir atom çekirdeğinin bir veya birden
fazla parçacık veya foton çıkararak parçalanmasıdır.
BUHAR ODASI (Cloud Chamfer): Parçacıkların geçerken
iz bıraktıkları, içinde nitrojen ve oksijen bulunan odadır.
BUZ DEVRĠ: GüneĢ‟ten gelen radyasyonlardaki değiĢikliklerin sebep olduğu soğuk iklim Ģartlarıdır. Son 600 milyon yıl
içinde 17 adet buz devri yaĢanmıĢ, kutuplardan gelen büyük buz
tabakaları yeryüzünün 1/3‟ünü kaplamıĢtır. Son buz devri
bundan 40.000 yıl önce yaĢanmıĢ ve 10.000 yıl öncesine kadar
sürmüĢtür. Daha önce oluĢan 3 buz devirleri ise 100.000 yıl
devam etmiĢtir.
BÜYÜK PATLAMA (Big Bang): Bugünkü evrenin meydana
gelmesine sebep olan, sonsuz yoğunluk ve sonsuz sıcaklıktaki
bir noktanın 15 milyar yıl önce patlamasıdır.
BÜYÜK ÇÖKME (Big Crunch): Big Bang‟ın karĢıtı olup,
eğer evrende yeterli kütle mevcut ise onun uzay-zamanı
kapatacağını ve evrenin içine çökerek, bir gün, tekrar tekilliğe
döneceğini belirtir.
BÜYÜK YAPI (Large Scale Structure): 100 megaparsek
uzaklığın ilerisindeki gök cisimleridir. Bu ölçülerde evren
köpüklü görülür. Görünen madde ince köpükler üzerinde
dağılmıĢtır. Cisimlerin en büyüğü 100 mpc mesafedeki Great
Wall olup, süper kümelerden yapılmıĢtır. Uzunluğu 225 mpc,
geniĢliği 80 mpc, kalınlığı 10 mpc‟dir.
197
CELSIUS ÖLÇEĞĠ: Mutlak sıfır ve Kelvin derecesinin
dıĢındaki maksatlar için kullanılan, Kelvin‟den 273.16‟nın
çıkarılmasıyla bulunan sıcaklık ölçeğidir.
CEPHEID DEĞĠġKEN YILDIZLARI (Cepheid Variable
Stars): Çok büyük boyutlarda olan, renkli ve periyodik
değiĢikliklerde görülen yıldızlardır.
CHON: Canlı yaĢam için en önemli elementler olan, karbon,
hidrojen, oksijen ve azotun baĢ harfleridir. Her insanın %65‟i
sudur. Geri kalan kısmı hidrojen, karbon ve azottan oluĢur.
Vücudun %96‟sı CHON‟dur. Hidrojen Big Bang‟dan çıkmıĢtır.
Diğerleri ise yıldızların içindeki reaksiyonlardan oluĢmuĢtur.
COBE: 1989‟da fırlatılan, arkaalan mikrodalga ıĢımasındaki
dalgalanmaları ve Big Bang modelinin hassasiyetini keĢfeden
NASA uydusudur.
ÇARPIġTIRICI (Collider): Bir parçacık hızlandırıcısı içinde
bulunan parçacıkların çarpıĢtıkları bölümdür.
CORIOLIS KUVVETĠ (Coriolis Force): Dünya batıdan
doğuya doğru döndüğünden ekvatordaki bir cisim doğuya doğru
büyük bir hızla atılır. Kutuplarda ise böyle bir hareket olmaz.
Ekvatordaki cisim kuzey veya güneye doğru itilince, onun
doğuya doğru olan hareketinin fazlalığı, sanki bir kuvvetle
itilmiĢ gibi, onu kenarlara taĢır. Bu kuvvete Coriolis kuvveti
denir. Kutuplara doğru esen rüzgarlar gibi.
SĠKLOTRON (Cyclotron): Ġçinde parçacıkların elektromıknatıslarla hızlandırıldığı ve yüksek enerji seviyelerine ulaĢtığı
spiral bir makinadır.
CYGNUS X-1: Ġçinde bir karadeliği ihtiva eden ve güçlü xıĢınları çıkaran Cygnus yıldızlar grubundaki bir kaynaktır.
ÇEKIM KUVVETĠ (Gravitation Force): Kütlesi olan her
cismin etkilendiği bir kuvvet olup, gravitasyon kuvveti olarak
adlandırılır.
198
ÇEKĠRDEK (Nucleus): Proton ve nötrondan meydana gelmiĢ
atom çekirdeğidir.Etrafında elektron bulutları bulunur.
Etrafındaki elektron bulutlarına göre boyutu, cami kubbesinin
yanında bir kum taneciği gibidir.
DALGA (Wave): Bir alan içindeki titreĢimler olup, uzayzaman arasında ilerler.
DALGA BOYU (Wave Length): Bir dalganın ardıĢık iki tepe
veya iki dip noktası arasındaki mesafedir. Dalga boyu frekansla
ilgilidir.
DEJENERE MADDE (Degenerate Matter): Yıldızların
içlerinde, aĢırı sıcak ve basınç altında elektronların yerlerinden
ayrılarak atomu terk etmeleridir. Elektronların çıplak
çekirdekler arasında dolaĢmalarından oluĢan bu tür maddeye
plazma denir.
DELTA IġINLARI (Delta Rays): Alpha ıĢınlarına maruz
kalmıĢ bir cisimden çıkan düĢük hızlı elektronların oluĢturduğu
ıĢınlardır.
DETERMĠNĠZM (Determinism): Her olayın daha önceki
olayların tam olarak gözlenebilir etkileri olduğunu belirten
doktrindir.
DETERYUM (Deuterium): Çekirdeğinde bir proton ve bir
nötron bulunan hidrojen atomu olup, ağır hidrojen olarak da
bilinir.
DĠFERANSĠYEL EġĠTLĠK: X ve Y değiĢkenlerinden bir Y
miktarının baĢka bir X miktarına göre çözümünü belirten,
nümerik metotlarla çözümlenen denklemlerdir. Bir çok
diferansiyel eĢitlik mevcut olup her biri kendi usulüne göre
çözümlenir. Analitik metotlarla çözümlenemezler. Belirli
kurallar içinde bir fonksiyondan üretilen diğer fonksiyonlardır.
DNA (Deoxyribonuclei Acid): Bütün canlıların hücrelerinde
bulunan çift sarmal kollu uzun bir nükleodit zinciri olup,
kalıtımın nakledilmesini sağlar.
199
DURAĞAN KÜTLE (Rest Mass): Bir cismin yerinde sabit
durduğu durumdaki kütlesidir. Onu ölçen kiĢi veya cihazın da
aynı durumda olması Ģartı ile. Cismin kütlesi yüksek hızlarda
artar. Fakat bu artıĢ cisimle birlikte yol alan kimse tarafından
fark edilemez. Sadece duran veya hareketli cismi uzaktan
gözleyenler tarafından fark edilebilir. IĢık hızında kütle sonsuz
olur. Fotonların durağan kütleleri sıfır olup ıĢık hızında
gidilebilirler. Fakat bir fotonun durağan sıfır kütlesi
anlamsızdır. Çünkü bir foton asla durağan olmayıp, ıĢık hızında
daima hareketlidir. Bu yüzden fotonlar ıĢık hızında da sıfır
kütlelidir.
DURGUN ENERJĠ: Durağan bir parçacığın enerjisi olup
E=mc2 ile ifade edilir.
DÜġME HIZI: Yeryüzüne düĢen cisimlerin hızı olup,
serbest düĢme hızı 1g=9,8 m/sn‟dir.
EKLĠPS (Eclipse): Bir gök cisminin önünün baĢka bir cisim
tarafından geçici olarak kapatılmasıdır. Ay, Dünya ile GüneĢ‟in
arasına girince GüneĢ tutulması olur. Böylece Ay‟ın gölgesi
Dünya‟ya düĢer. Ay‟ın yörünge düzlemi 5 derecelik bir açı
yaptığından GüneĢ tutulması sadece yeniay zamanlarında
gerçekleĢir. GüneĢin Ay‟dan 400 defa büyük olmasına karĢılık
GüneĢ 400 defa daha uzaktadır. Böylece iki cisimde Dünya‟dan
aynı geniĢlikte görülür. Ay tutulması ise Ay‟ın GüneĢ‟in tersi
yönde Dünya‟nın tam arkasına gelmesi esnasında olur. Bu
zamanda dolunay vardır.
EKOSFER (Ecosphere): GüneĢ‟in çevresinde, içinde
Dünya‟nın döndüğü 10 milyon kilometre kalınlığındaki
bölgedir.
EKSANTRĠKLĠK: Eliptik bir yörüngenin bir daire ile olan
farkının bir ölçüsüdür. Bir eksantrikliğin en büyük değeri daima
1‟den küçük olup, bir dairenin eksantrikliği ise sıfırdır.
200
EKZOBĠYOLOJĠ (Exobiology): Evrenin baĢka yerlerinde de
canlıların bulunduğunu belirten teorik çalıĢmadır.
EKSOTERMĠK REAKSĠYON (Exothermic Reaction): Isı
Ģeklinde enerji çıkaran bir kimyasal reaksiyondur.
ELEMENT: Aynı sayıda proton ve elektronların oluĢturduğu
atomların meydana getirdiği bileĢimdir. Bazı atomlarda nötron
sayıları farklı olabilir. Bu durumlarda aynı elementin farklı
izotopları Ģekillenir. 92 tane doğal element mevcuttur.
EMBRYO: Canlıların geliĢmelerinin en erken aĢamadaki
durumlarıdır.
ENERJĠ (Energy): Bir sistemin enerjisi sistemin iĢ yapma
kapasitesini ölçer. Ne yok edilebilir ne de yaratılabilir. Sadece
Ģekil değiĢtirir. Dünya‟daki her Ģey enerjisini GüneĢ‟ten alır.
Bir petrolün içindeki enerji onu oluĢturan bitkilere fotosentez
yolu ile depolanmıĢtır. Enerji kuanta adı verilen belli küçük
birimlerden meydana gelmiĢtir.
ENERJĠ DÖNÜġÜMÜ: Enerjinin bir durumdan baĢka bir
duruma dönüĢümü olup, potansiyel, kinetik, elektriksel,
manyetik, ısı, ıĢık, kimyasal, nükleer Ģekillerde olabilir.
ELEKTRON (Electron): Atom çekirdeği etrafında belli
yörüngelerde dönen, en hafif olan, negatif yüklü kararlı
parçacıklardır.
ELEKTRON BULUTU (Electron Cloud): Çekirdek etrafında
dönen elektronların oluĢturduğu bulutumsu görünüĢtür.
ELEKTRON MĠKROSKOBU: Çok küçük cisimleri elektron
ıĢınları ile büyülten cihazdır. IĢığın dalga boyundan daha küçük
ölçüdeki cisimler görünen ıĢıkla çalıĢan optik mikroskoplarla
görülemezler. Elektron mikroskoplarında milimetrenin bir
milyon da biri kadar küçük nesneler görülebilmektedir.
ELEKTRON VOLT (eV): Enerji birimidir. Bir elektronun 1
voltluk bir potansiyel farkında hızlandığında kazandığı enerji
miktarına eĢdeğerdir. 1eV=1.60x10-19 Joule‟dir. Parçacık
201
fiziğinde temel parçacıkların kütleleri, E=mc2‟den dolayı, eV
olarak gösterilir. 1MeV=milyon eV, 1GeV=109 eV‟dur. Bu
durumda protonun kütlesi 1 GeV‟ye yakındır.
ELEKTROMANYETĠK KUVVET (Electromagnetic Force):
Elektronları atom çekirdeği etrafında tutan, hem çeken hem iten
kuvvettir.
ELEKTROMANYETĠK
RADYASYON
(Electromagnetic
Radiation): TitreĢen elektrik ve manyetik alanlar tarafından
taĢınan enerjiye ait radyasyon Ģeklidir. IĢık hızında yol alırlar
ve bir elektrik yükünün hızlandırılması ile üretilirler. Elektrik
ve manyetik alanlar uzayda birbirine göre sağ açılarda
titreĢirler.
ELEKTROZAYIF KUVVET (Electroweak Force): Elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetlerin birer uzantıları olan 100
GeV‟luk ana kuvvettir.
ENDOTERMĠK REAKSĠYON: Enerji soğuran bir kimyasal
reaksiyondur.
ENTROPĠ (Entropy): Isısal enerjinin mekanik iĢe çevrilme
derecesinin ölçüsüdür.Termodinamigin ikinci yasası kapsamına
girer.
ENZĠM (Enzyme): Bir kimyasal reaksiyonu tahrik eden
biyolojik bir katalizdir. Bir protein molekülü olup, reaksiyonları
hızlandırır.
EON: 1 milyar yıl‟dır.
EPICYCLE: Bir gezegenin küçük bir daire etrafında yaptığı
harekettir. Epicycle merkezi de gezegenle birlikte hareket eder.
ERG: Santimetre, gram ve saniye sisteminde bir enerji
birimidir. Saniyede 1 cm hızla yol alan 1 gramlık bir kütlenin
kinetik enerjisi yarım Erg‟dir.
EKĠNOKS (Equinox): Dünya üzerindeki her yerde gündüz ve
gecenin eĢit uzunlukta olduğu an veya Dünya‟nın yörüngesi
üzerinde GüneĢ‟in tam Dünya ekvatoru hizasına geldiği andır.
202
Ġlkbahar ekinoksu 21 Mart, sonbahar ekinoksu 23 Eylül‟de
gerçekleĢir.
ETER (Ether): IĢık ve diğer elektromanyetik radyasyonun
içinde yol alması gerektiğine inanılan hipotetik bir ortamdır.
Özel relativite teorisinden sonra gereksizliği anlaĢılmıĢtır.
EVREN (Universe): Ölçülebilen bütün uzay-zamandır. IĢığın
ulaĢtığı bölge gözlenebilen evrendir. Gözlenemeyen evren
bölgesine ıĢık henüz ulaĢmamıĢtır. Evren, gözleyebildiğimiz
bizim geniĢleyen uzay-zaman köpüğüne verilen isimdir.
Kozmos, iliĢki kuramadığımız diğer geniĢleyen uzay-zaman
köpüklerini de içine alan (diğer evrenler) son derece büyük bir
uzay-zaman için kullanılabilir.
EVRENDE YAġAM: Canlı yaĢam ortamdan ham maddeleri
alarak kendi kendini üreten ve kopyalarını yapabilendir. Bir
cansız olan kristal büyüme kabiliyetine sahip olup, benzerlerini
yapabilir. Bir hücre ise ham maddelerin yardımı ile milyarlarca
kompleks organizma üretebilir. Canlının temelindeki Ģey
enerjidir. Enerjinin bulunduğu her yerde canlılar olabilir.
Uzayda son yıllarda, karbona dayalı birçok kimyasal
reaksiyonlar keĢfedilmiĢtir. Dünya‟ya düĢen 3 milyar yaĢındaki
kayalarda tek hücreli canlı Ģekilleri ve aminoasitler
bulunmuĢtur. Evrende çok sayıda uygarlığın bulunduğuna
inanılmaktadır.
EVRĠM (Evolution): Canlıların ilkel durumlardan geliĢerek
bugünkü Ģekillere gelmesi için geçen süreçtir.
FAHRENHEIT ÖLÇEĞĠ: Suyun donma noktasını 32 derece
kaynama noktasını 212 derece olarak belirleyen sıcaklık
ölçeğidir.
FARADAY SABĠTĠ: Bir mol‟lük tek yüklü iyonu açığa
çıkaran elektrik miktarı olup 9.64x104 c/mol‟dür.
FERMĠYON‟LAR (Fermions): Temel parçacıklar olup,
Fermi-Dirac istatistiklerine göre davranırlar. Fermiyonlar asla
203
yok edilemez ve yaratılamazlar. Evrendeki toplam fermiyon
sayısı daima aynıdır. Bir fermiyonun temel özelliği spin‟idir.
Fermiyonların spin‟leri –1/2, 3/2, 5/2 gibi, yarı kesirli
sayılardır.
FĠSYON (Fission): Ġki cismin birbirinden ayrılmasıdır.
FONKSĠYON (Function): Bir grup içindeki değiĢimin diğer
bir grup içinde meydana getirdiği değiĢimle olan iliĢkisidir.
FOTON (Photon): IĢığın parçacığı ve elektromanyetik
radyasyonun kuantum birimidir. Elektrik yükü ve durağan
kütlesi yoktur ve boĢlukta ıĢık hızı ile yol alır. Bir boson olup,
yüklü veya manyetik cisimler arasındaki elektromanyetik
kuvveti taĢırlar.
FREKANS (Frequency): Dalgaların tepe noktalarının belli
bir noktadan, bir saniye içindeki, geçme sayısıdır. Frekans,
dalga hızının dalga boyuna bölümüne eĢit olup, birimi Hertzdir.
FÜZYON (Fussion): Ġki cismin çarpıĢarak birbirine
yapıĢmasıdır.
G: Dünya çekim kuvvetinin cisimlere uyguladığı ivme olup,
1g‟lik ivme ile her saniye bir öncekine göre 0.0098 km daha
hızlı yol alınır.
GAMMA IġINLARI (Gamma Rays): 10.000 ile 10 milyon eV
(foton baĢına) gücünde, X-ıĢınları gibi, fakat daha yüksek
enerjilerdeki radyasyondur.
GAMMA
IġINLARI
ASTRONOMĠSĠ
(Gamma Ray
Astronomy): Evreni en güçlü enerjili elektromanyetik
radyasyonla incelemektir. Atmosfer dıĢındaki uydulardan
inceler. Süpernova, pulsar, karadelik gibi kaynaklardan çıkan
gamma ıĢınları galaksimizden çıktığı gibi evrenin
derinliklerinden de gelebilir.
GALAKSĠLER (Galaxies): Evrende, gravitasyonun etkisi ile
çok sayıda yıldızın bir araya gelmesiyle oluĢan adalardır. En
büyükleri yüzlerce bin ıĢık yılı geniĢliğinde olup trilyonlarca
204
yıldızı barındırır. En küçükleri bile milyonlarca yıldızı ihtiva
eder. 50 milyar galaksi modern teleskoplarla gözlenmektedir.
GALAKSĠLER ARASI MADDE (Intergalactic Matter):
Galaksilerin arasında bulunan maddedir. Bu bölgelerde toz
yerine gazlar vardır. Çok miktarda karanlık maddenin
bulunduğu sanılmaktadır.
GALAKSĠLER KÜMESĠ (Cluster of Galaxies): Galaksilerin
bir grup halinde bir arada bulunmasıdır. Birkaç bin tane
galaksiye kadar olabilir. Bizimki, yerli grup adında 40 üyeyi
kapsayan küçük bir gruptur. Gruptaki galaksiler çekim gücü ile
bir arada tutulurlar. En yakınımızdaki galaksiler kümesi 2500
galaksiyi barındıran Virgo‟dur. GeniĢliği 3 mega parsek, bizden
uzaklığı 15 mega parsektir.
GEL-GĠT ETKĠSĠ (Tidal): Gök cisimlerinin gravitasyon
kuvvetlerinin etkisi ile birbirlerinin yüzeylerini kabartmasıdır.
GEN (Gene): Hücreye bir protein üretmesi talimatını veren
bir bilgi parçası olup, protein gruplarının yapılıĢını organize
eder.
GEOCENTRIC SĠSTEM: Ptolemy tarafından öne sürülen,
1400 yıl kadar kullanılan Dünya merkezli model olup,
Dünya‟nın evrenin merkezi olduğunu ve bütün gök cisimlerinin
onun etrafında döndüğünü öngörür.
GERÇEK SAYI (Real Number): Kendisi ile çarpılınca pozitif
sayıyı veren sayıdır.
GEZEGENLER ARASI TOZ (Interplanetary Dust): GüneĢ‟in
etrafında bulunan ve kuyruklu yıllarca bırakılmıĢ olan büyük
miktardaki tozlardır. GüneĢ‟ten 600 milyon km uzaklıklara
uzanır.
GĠRĠġĠM (Interference): Üst üste gelen iki dalganın toplam
dalga yüksekliğinin, her iki dalga yüksekliklerinin toplamına
eĢit olduğu durumdur.
205
GLUON: Güçlü nükleer kuvveti taĢıyan bir temel parçacıktır.
Kuarkları bir arada tutar. Boson ailesinin bir üyesidir.
GRAVĠTASYON KUVVETĠ (Gravitation Force): Evrendeki
bütün cisimler arasındaki çekim kuvvetidir. Bütün cisimler
birbirini kütlelerinin çarpımı ile doğru orantılı, aralarındaki
uzaklığın karesi ile ters orantılı olarak çeker.
GRAVĠTON PARÇACIĞI (Graviton): Kütlesi bulunan iki
cisim arasındaki gravitasyon kuvvetini taĢıyan hipotetik
parçacıktır. Bir bosondur.
GRAVĠTASYON SABĠTĠ: Gravitasyon kuvvetinin güç
ölçüsüdür. Evren geniĢledikçe bu sabitin değiĢtiği iddia
edilmektedir.
GRAVĠTASYONEL ALAN (Gravitational Field): Herhangi
bir noktadaki herhangi bir cismin gravitasyonel etkisi, o
noktadaki gravitasyon gücü ile belirlidir. Cismin gravitasyonel
alanı bütün evreni doldurur.
GRAVĠTASYONEL IġIMA (Gravitational Radiation): Kütlesi
bulunan cisimlerin belli yönlerde yol alırken uzay-zaman
yapısında oluĢturduğu dalgalanmalardır. Genel relativite‟de
öngörülen bu radyasyon ıĢık hızında gider. Ancak güçlü
gravitasyonel alanlarda belirgindir. Henüz tespit edilememiĢtir,
Zira bunlar elektromanyetik radyasyondan 10-38 defa daha
zayıftır. Bu dalgalar ancak süpernova patlamasından, karadelik
ve nötron yıldızı gibi güçlü alanlardan elde edilebilir.
GÖLGE EVREN (Shadow Universe): Bütün evrenin gölge
maddeden yapıldığını ve evrenimizle aynı uzay-zamanda yer
aldığını belirtir. Sadece bir iddiadır.
GÖLGE MADDE (Shadow Matter): Evrenin ilk anlarında,
gravitasyonun TOE‟den ayrıldığı zaman ĢekillenmiĢ olan
hipotetik madde Ģeklidir.Süpersimetri teorisine göre bu olay
olunca evrendeki enerjinin bir kısmı Ģu anda bilinen parçacıklar
halinde, geri kalan enerji ise tamamen farklı parçacıklar halinde
206
sonuçlandı. Bu ikinci tür parçacıklar bizimkilere hiç
benzememekte fakat gravitasyonu hissetmektedir. Bir gölge
insanın içinde yürüyebilirsiniz ve ne siz ne o bunun farkına
varamazsınız. Bazı modeller karanlık maddenin gölge
maddeden oluĢtuğunu ileri sürer. Ayrıca gölge elektron, gölge
atom, gölge yıldız, vs‟in varlığını belirtir.
GÖRÜNEN KADĠR (Apparent Magnitude): Bir yıldızın
parlaklığı olup, Dünya‟dan ölçülen miktarla tarif edilir.
GÜÇ (Force): Birim zamanda yapılan iĢtir.
GÜÇLÜ NÜKLEER KUVVET (Strong Nuclear Power): Atom
çekirdeği içindeki parçacıkları bir arada tutan, evrenin en güçlü
ve en kısa menzilli kuvvetidir.
GÜNEġ AYDINLIĞI (Sun Luminosity): GüneĢ‟in parlaklığı
olup 3.82x1026 Joule/sn‟dir. Parlaklık birimi olarak kullanılır.
GÜNEġ LEKELERĠ (Sunspots): GüneĢ‟in yüzeyindeki
karanlık lekelerdir. 1000-40.000 km arası geniĢliklerdedir.
GüneĢ‟in yüzey sıcaklığından 1500 K daha soğuk olduğundan
karanlık görülürler. Bunlara GüneĢ‟in içindeki güçlü manyetik
alanları sebep olur.
GÜNEġ KÜTLESĠ (Solar Mass): GüneĢ‟in kütlesi olup
1.981x1030 kg‟dır. Astronomide kütle birimi olarak kullanılır.
GÜNEġ RÜZGARLARI (Solar Winds): Genellikle elektron ve
proton gibi yüklü parçacıkların GüneĢ‟ten çıkıp uzaya
yayılmasıdır. Saniyede yüzlerce kilometre hızla yol alırlar.
Dünya mesafesinde her cm3‟de yaklaĢık sekiz parçacık bulunur.
GÜNEġ SABĠTĠ: GüneĢ‟ten çıkan ve 1 AÜ‟lük mesafenin bir
yüzeyinden geçen enerji miktarıdır. Kabul edilmiĢ değeri 1.36
kilowatt‟dır. Bu enerji 1 AÜ uzaklıktaki 2.5 cm kalınlığındaki
bir buz tabakasını 2 saat 12 dakikada eritir. GüneĢ sabiti zaman
içinde çok hafif artmaktadır. 4 milyar yılda %25 civarında
artmıĢtır. %1‟lik bir artıĢ Dünya‟da 1-2 derecelik değiĢmeye
207
neden olacaktır. Her yüz yılda %0.01 kadar artıĢ olmakta ve
Dünya‟da Ģiddetli iklim değiĢimlerine yol açmaktadır.
GÜNBERĠ (Perihelion): Gezegenin yörüngesi üzerindeki
hareketinde GüneĢ‟e en yakın olduğu noktadır. Dünya bu
noktaya 3 Ocak günü ulaĢır.
GÜNÖTE (Aphelion): Bir gezegenin GüneĢ etrafındaki
yörüngesindeki en uzak noktadır. Dünya bu uzaklığa 3
Temmuz‟da ulaĢır.
HADRON‟LAR (Hadrons): Güçlü nükleer kuvvetin etkisi
altındaki temel parçacıklardır. Kuarklar, proton ve nötronlar
birer hadrondur. Hadronlar, Büyük Patlamanın 10-35 ile 10-6‟cı
saniyeleri arasında güçlü nükleer kuvvet kuark ve gluonlardan
oluĢmuĢ bir karıĢık çorbada etkiliydi.
HALO: Disk galaksileri çevreleyen küresel ve karanlık
maddenin yer aldığı bölgedir. Ġçlerinde sıcak gazlar ve yaĢlı
yıldızları barındırır.
HELĠOCENTRĠK SĠSTEM: Copernicus tarafından ileri
sürülen GüneĢ merkezli, Dünya ve gezegenlerin GüneĢ
etrafında döndüklerini belirten modeldir.
HELYUM (Helium): Evrendeki, ikinci en bol bulunan, ikinci
en hafif olan elementtir. Ġki izotopu bulunur. Her birinin
çekirdeğinde 2‟Ģer proton vardır. Ayrıca helyum-3 bir nötrona,
helyum-4 (alpha parçacığı) iki nötrona sahiptir. Helyum
atomları iki elektrona haizdir.
HER ġEYĠN TEORĠSĠ (TOE-Theory of Everything): Büyük
BileĢik Kuvvetin gravitasyon kuvveti ile birleĢmesiyle meydana
gelecek en güçlü kuvvete ait teoridir.
HIZ (Speed): Bir cismin birim zaman içinde aldığı yoldur.
HIZ (Velocity): Bir cismin hızı ve hareket yönünün birlikte
tanımıdır. Tanımlamak için cismin hızını ve hangi yönde
hareket ettiğinin birlikte söylenmesi gerekir. IĢık için
kullanılmaz, çünkü ıĢık her yönde aynı hızda yol alır.
208
HIZ KESME PARAMETRESĠ: (Deceleration Parameter):
Evrenin geniĢlemesinin yavaĢlama oranıdır. YavaĢlama oranı
eğer 0.5‟den az ise evren sonsuza kadar geniĢleyecek, 0.5‟den
fazla ise bir gün duracak ve içe çökme baĢlayacaktır. Gerçek
değer 0.5‟e çok yakın olup, tam değerin hesaplanması oldukça
zordur. Tam değer henüz bilinmemektedir.
HĠDROJEN (Hydrogen): En basit element olup, bir proton ve
bir elektrondan oluĢur. Az bulunan izotopu deteryum (ağır
hidrojen), bir proton bir nötron ve bir elektron ihtiva eder,
dayanıksız izotopu trityum (çekirdeğinde ilave bir nötron daha
bulunur ve beta bozunmasına uğrar)‟dur. Evrenin %75‟ini
oluĢturur. Helyum gibi Big Bang sırasında yaratılmıĢtır.
HĠDROSFER (Hydrosphere): Yeryüzünün su tabakasıdır.
HĠDROKARBON (Hydrocarbons): Hidrojen ve karbon
elementlerinin bileĢimidir. Bu iki elementten binlerce çeĢitlikte
karıĢım yapabilir. Metan, asetilen yıldızlar arası bulutlarda
bulunmuĢtur.
HĠPOTEZ (Hypothesis): Ġspatı olmayan açıklamadır.
HOLOGRAM: Üç boyutlu bir görüntü olup, laser ıĢınları
tarafından üretilir.
HORĠZON UZAKLIĞI: Evrenin baĢladığı an olan Büyük
Patlamadan itibaren ıĢığın ulaĢabildiği en uzak mesafedir.
HORMON: Bir canlının bazı hücreleri tarafından üretilen bir
kimyasal madde olup, kan dolaĢımı yolu ile diğer hücrelere
taĢınır ve vücudun muhtelif fonksiyonlarını kontrol ederler.
ISI (Heat): Bir maddenin atom ve moleküllerinin karıĢık
hareketlerinden oluĢan toplam enerjidir.
IġIK (Light): Ġnsan gözünün hassas olduğu elektromanyetik
radyasyonudur. GüneĢ‟ten geldiği için insan gözü ona göre
geliĢmiĢtir. Foton denilen enerji taĢıyan parçacıkların akıĢı ile
ortaya çıkar.
209
IġIK HIZI (Light Speed): 299.792.458 kilometre/saniyedir.
Kütlesi bulunmayan foton, graviton, nötrino gibi parçacıklar
ıĢık hızı ile yol alırlar.
IġIK SANĠYESĠ (Light Second): IĢığın 1 saniyede aldığı
mesafe (299.792.458 km)‟dir.
IġIK YILI (Light Year): IĢığın bir yıl boyunca aldığı yol
olup, 9.46x1012 kilometredir. Veya 0.3066 parsektir.
IġIK ZAMANI (Light Time): Ġki nokta arasında ıĢığın yol
alma zamanıdır. GüneĢ ile Dünya arasını 499 saniyede kat eder.
IġIN (Radiation): Isı veya ıĢık enerjisinin yayılma
doğrultusunu gösteren çizgidir.
IġINIM (Radiation): Bir kaynaktan dalga ve parçacık halinde
yayılan enerjidir.
ĠKĠNCĠL IġINIM (Secondary Radiation): Atmosferdeki hava
molekülleri ile çarpıĢıp onları parçaladıktan sonra ortaya çıkan
daha az enerjili parçacıklardır.
ĠKĠZ PULSAR (Binary Pulsar): Biri bir pulsar olan iki nötron
yıldızının birbiri etrafında dönerek bir çift sistemi
oluĢturmasıdır. 20‟den fazla böyle sistem keĢfedilmiĢtir. Ġlki
1974‟de tespit edilmiĢtir.
ĠKĠZ YILDIZ (Binary Stars): Birbirlerinin etrafında
gravitasyonun etkisi ile dönen iki yıldızın oluĢturduğu
sistemdir. Ġlki 1650‟de tanımlandı.
ĠLETKEN (Conductor): Isı veya elektrik enerjisinin içinden
akabileceği bir maddedir.
ĠNDETERMĠNĠZM: Bir sebebin hakikatte hiç bir sonucunun
olmaması inancıdır.
ĠVME (Acceleration): Hızın belli bir zaman içindeki değiĢim
miktarıdır.
ĠYON (Ion): Bir veya birkaç elektronunu kaybetmiĢ, artık
nötr olmayan ve aĢırı elektrik yükü taĢıyan bir atomdur. Böyle
bir atomdaki pozitif yük fazlalığı kaybettiği elektronların
210
sayısına eĢittir. Haddinden fazla elektron kazanmıĢ atom ise
negatif iyon olur. Elektron kaybetmiĢse pozitif yüklü olur.
ĠYONLAġMA (Ionization): Atomlara elektron ilave gelmesi
veya ondan elektronların ayrılması ile gerçekleĢen ve atomları
birer iyon yapan prosestir.
ĠZOTOP (Isotopes): Çekirdeğinde aynı sayıda proton fakat
farklı sayıda nötron bulunan atomlardır. Elektronlar ise
protonlar kadar sayıdadır. Ġzotoplar farklı kütlelere sahiptir.
ĠZOTROP (Isotropy): Bütün yönlerde aynı olma özelliğidir.
Evren izotropik olup, nereden bakılırsa bakılsın aynı görülür.
Arkaalan radyasyonu ise son derece izotropiktir.
JEODEZĠK (Geodesic): Düz bir yüzey üzerindeki doğru bir
çizginin eğrilmiĢ uzaydaki eĢitidir. Yani, iki nokta arasındaki en
kısa mesafedir. Fotonlar daima jeodezik yoldan giderler.
JEOLOJĠK ZAMANLAR: Dünya‟nın oluĢması ile Ģimdiki
zaman arasındaki jeolojik zamanlar Ģunlardır:
a) Precambrian: 4.5 milyar ile 570 milyon yılları arası.
b) Palaeozoic: 570 milyon ile 230 milyon yılları arası.
c) Mesozoic: 230 milyon ile 65 milyon yılları arası.
d) Cenozoic: 65 milyon ile Ģimdiki zaman arasıdır.
Palaeozoic devrinin 570-500 milyon yılları arasına Cambrien,
500-435 milyon yılları arasına Ordovician, 435-400 milyon
yılları arasına Silurian, 400-345 milyon yılları arasına
Devonian, 345-280 milyon yılları arasına Carboniferous, 280230 milyon yılları arasına Permian adı verilir. Mesozoic
devrinin 230-195 milyon yılları arasına Triassic, 195-140
milyon yılları arasına Jurassic, 140-65 milyon yılları arasına
Cretaceous adı verilir. Cenozoic devrinin 65-2 milyon yılları
arasına Tertiary, 2 milyon-Ģimdiki zaman arasına da Quaternary
adı verilir. Palaeo eski, meso orta, ceno modern ve zoic
yaşama ait anlamında kullanılmaktadır.
211
KAÇIġ HIZI (Escape Velocity): Bir cismin bir gezegen veya
yıldızdan uzaklara kaçabilmesi için gereken minimum hızdır.
KaçıĢ hızı gezegenin kütle ve ölçüsüne bağlıdır. Dünya‟dan
kaçıĢ hızı 11.2 km/sn‟dir. Ay‟dan kaçıĢ hızı 2.4 km/sn,
Jüpiter‟den 61.1 km/sn, GüneĢ‟ten ise 624 km/sn‟dir. Büyük bir
cisim sıkıĢtırılarak küçültülünce o cismin yüzeyi merkezine
yaklaĢır ve kütlesinin aynı olmasına rağmen o cisimden kaçıĢ
hızı artar. Bu yoldan, kaçıĢ hızı ıĢık hızının üzerine çıkarılabilir.
KADĠR (Magnitude): Parlaklığın ölçüsü olup, GüneĢ‟in
parlaklığı 4,69 kadir‟dir.
KAHVERENGĠ
CÜCE
(Brown Dwarf): Kütlesinin
yetersizliği nedeniyle gravitasyon kuvvetinin onu yeteri kadar
ısıtamadığı ve içinde bir nükleer füzyon reaksiyonunun
bulunmadığı gök cismidir.
KALORĠ (Calorie): Bir ısıl enerji birimi olup, 1 gram saf
suyun sıcaklığını 1 derece yükseltmek için gerekli ısı
miktarıdır.
CANNIBALISM (Yamyamlık): Bir galaksinin bir baĢkasını
yutmasıdır. Bu proses Samanyolu gibi bazı yeni galaksilerin
Ģekillenmesi ve evrimi için gereklidir.
KAOS (Chaos):Basit ve tam yasalarca idare edilen bir
sistemdeki tayin edilemeyen karmaĢık davranıĢların izleridir.
Son derece hassas Ģartların baĢlangıcı ile baĢlar. ġartlardaki çok
küçük değiĢiklikler çok farklı sonuçlara sebep olur. Bir kalem,
ucu üzerinde dik durumdan bırakılınca kalemin ne tarafa
düĢeceği bilinemez. Brezilya‟daki bir kelebeğin kanatlarını
çırpması Afrika‟da Ģiddetli fırtınalara neden olur.
KAPALI EVREN (Closed Universe): GeniĢlemesinin
sonunda kendi içine çökecek olan, uzay-zaman denklemlerinin
öngördüğü küresel Ģekilli evren modelidir.
KARANLIK MADDE (Dark Matter): Dalga boyu ve kendisi
gözlenemeyen fakat mevcudiyeti bilinen maddedir. Evrenin
212
bilinen kütlesine ilave edildiğinde evrenin geniĢlemesini
durdurabilecektir.
KARASAL GEZEGENLER (Terrestrial Planets): Merkür,
Venüs, Dünya ve Mars gezegenleri olup, kayalardan
yapılmıĢtır.
KARBON (Carbon): Evrende en bol bulunan elementlerden
olup, hidrojen, helyum ve oksijenden sonra dördüncü en fazla
olanıdır. Yıldızların içlerindeki enerji kaynağı olarak, karbon
devrini sağlar. YaĢamın temel elementidir.
KARBONHĠDRATLAR (Carbohydrates): Karbon, hidrojen ve
oksijen ihtiva eden bileĢimlerdir. YaĢam için çok önemli olup,
niĢasta, Ģeker ve selüloz ihtiva ederler. Yıldızlar arası
bulutlarda bulunduğu belirlenmiĢtir.
KARBON YILDIZI (Carbon Stars): DıĢ katmanlarında
oksijenden fazla karbon bulunan soğuk kızıl dev yıldızdır.
KATALĠST (Catalyst): DıĢardan bir etki almadan, kendisini
azaltmadan bir kimyasal reaksiyonun hızını değiĢtiren bir
maddedir. Enzim bir organik katalisttir.
KAYIP MADDE (Missing Matter): Karanlık maddenin baĢka
bir deyimidir.
KELVIN: Astronomide kullanılan sıcaklık ölçüsü olup, sıfır
Kelvin sıcaklığı mutlak sıfıra eĢittir. Bu sıcaklıkta atomların
içindeki hareketler, etkileĢimler durur.
KIRMIZI DEV (Red Giant): Hidrojenini yakarak tüketmiĢ,
helyumu fazlalaĢmıĢ, dıĢ tabakaları geniĢleyerek kırmızı renk
almıĢ yıldızlardır.
KĠNETĠK ENERJĠ (Kinetic Energy): Bir cismin hareketinden
çıkan enerjidir. Bir cisme hareket vermek için ona enerji tatbik
edilir. Cisim durunca enerjisi ısıya dönüĢür.
KLASĠK FĠZĠK (Classical Physics): 1900‟de kuantum teorisinin ve 1905‟de relativitenin bulunmasından önce kullanılan,
Newton‟un teorileri ve Maxwell‟in elektromanyetizma
213
denklem-lerine dayanan, gözlemlenebilir olayları ve ıĢık
hızından küçük hızları içine alan fiziktir.
KLOROFĠL (Chlorphyll): Bitki hücrelerinde yeĢil renkli bir
molekül olup, dıĢarıdan onlar için gerekli ıĢık enerjisini alır.
KLOROPLAST (Chloroplast): Bitki hücresi içinde tutulan
ıĢık enerjisini ATP‟ ye dönüĢtürüldüğü bölmelerdir.
KODON: Bir protein zincirinde bir aminoasiti belirleyen,
DNA veya RNA Ģeridindeki üç nükleodittir.
KONVEKSĠYON (Convection): Bir sıvı veya gaz ortamda
ısının yukarı doğru yol almasına sebep olan sıcak hava
kabarcıklarıdır. Etrafındaki ortamdan daha sıcak olan gaz
kabarcıkları yukarı çıkar ve ısısını yukarıdaki soğuk bölgelere
iletir ve sonra gravitasyon kuvveti ile aĢağı iner. Yıldızların
bazı tabakalarında görülür.
KORONA (Corona): Bir yıldızın atmosferinin dıĢ tabakasıdır. Bu tabaka GüneĢ tutulmasında çok belirgindir.
KOZMOS (Cosmos): Evren demektir. Ayrıca, evrenimizin
birçoğu arasında sadece biri olduğu süper-evren için de
kullanılır.
KOZMOLOJĠ (Cosmology): Evreni en geniĢ anlamda, onun
baĢlangıcını ve evrimini inceleyen bilimdir. Genel relativitenin
denklemlerini
kullanarak
uzay-zamanın
davranıĢını
matematiksel olarak izah eder. Modern Kozmoloji 1917‟de
Einstein‟ın Genel Relativite Teorisi ile baĢladı.
KOZMOGONĠ (Cosmogony): Evrenin içindekilerin (evrenin
kendisinin değil) orijinal ve evrimini inceler. Galaksiler,
yıldızlar, GüneĢ sistemi gibi evren cisimlerini inceler.
KOZMOLOJĠK
MODELLER
(Cosmological Models):
Modellerden üçü Einstein‟ın denklemleri üzerine kurulmuĢtur.
Açık evren modeli Big Bang ile baĢlar ve sonsuza kadar
geniĢler. Kapalı evren modeli yine Big Bang ile baĢlar ve belli
bir yere kadar geniĢledikten sonra yine bir tekilliğe çöker. Düz
214
evren modeli, her ikisi arasındaki bir çizgiye oturur, sonsuza
kadar gittikçe azalan hızlarda geniĢler ve asla içine çökmez.
Bizim evrenimiz ya açık veya kapalı evrendir, düz evren
değildir.
KOZMOLOJĠK PRENSĠP (Cosmological Principle): Evrende
özel bir yerin bulunmadığını, her yerin her yerden aynı
gözüktüğünü belirten ifadedir. GeniĢleyen bir balonun
yüzeyinde duran bir kimsenin her noktada aynı Ģeyleri gördüğü
gibi. Dünya evrenin merkezinde değildir.
KOZMOLOJĠK SABĠT: Evreni statik gösterebilmek için
Genel Relativite Teorisine Einstein tarafından yanlıĢlıkla dahil
edilen bir parametredir.
KOZMĠK IġINLAR (Cosmic Rays): Uzaydan gelip atmosfere çarpan elektrik yüklü parçacıklardır. Her biri 1020 eV‟lik
enerjiye sahip olup bu, parçacık çarpıĢtırıcılarında elde edilen
enerjilerin çok üstündedir. GüneĢten çıkanlar ise düĢük
enerjilerdedir.
Galaksimizin
dıĢından,
süpernova
patlamalarından gelenler ise en yüksek enerjilere sahiptir.
KOZMĠK MĠKRODALGA ARKAALAN IġIMASI (Cosmic
Microwave Background Radiation): Büyük Patlama‟nın
zamanı-mıza kadar gelmiĢ enerji kırıntısı olup, 2.74 K
sıcaklığında ve 7.35 cm dalga boyundadır. Uzayın her
yönünden aynı yoğunluk ve sıcaklıkta alınmaktadır.
KOZMĠK SANSÜRLÜK (Cosmic Censorship): Her tekilli-ğin
bir olay ufkunun arkasına gizlendiğini ve oralarda zamanda
yolculukların imkansız olduğunu öngören ve henüz keĢfedilmemiĢ fizik yasalarının bulunduğunu belirten hipotezdir. Bir
karadeliğin olay ufkunun gerisindeki ve tekillik noktasındaki
olayların bilinememesi gibi. Eğer çıplak ve açık bir tekillik
bulunsaydı o bir akdelik gibi davranırdı ve malzemeyi
evrenimize püskürtürdü.
215
KOZMĠK TOZ (Cosmic Dust): Yıldızlar arasında bulunan
küçük
madde
parçacıklarıdır.
Toz
parçaları
0.01
mikrometre‟den 10 mikrometre arasında değiĢir. Görünen ıĢığın
mavi kısmını soğurup yansıtmaları ile varlıkları anlaĢılabilir.
Bu tozlar yüzünden ıĢık her 1000 parsekte 1 birim parlaklık
kaybeder. Yapılar grafit ve silikat olup, yüzeyleri donmuĢ
amonyak veya su ile kaplıdır. Soğuk yıldızların
atmosferlerinden kaçıp aradaki boĢluklarda gezinen bu tozlar
bütün yıldızlar arası kütlenin %2‟sidir. Galaksimizin içindeki
toplam toz miktarı 200 milyon GüneĢ kütlesindedir.
Galaksilerin içlerinde bulunur ve galaksiler arası boĢluklarda
bulunmazlar.
KOZMĠK SĠCĠM (Cosmic Strings): Big Bang‟dan ortaya
çıkmıĢ, atomdan çok daha küçük, bütün evren boyunca uzanan,
enerji tüpleri Ģeklinde hipotetik malzemedir. Big Bang‟ın
donmuĢ bir yan ürünü olan kozmik iplikçikler tüplerin içinde
kıvrılmıĢ ve atom çekirdeğinin 10-14‟de biri kadardır. Evrenin
10-35‟ci saniye-sindeki yoğunluğa eĢdeğer enerjiye sahip
iplikçikler 10 trilyon tonluk kütleye haizdir. 1 metre
uzunluğundaki bir iplikçik Dünya ağırlığındadır. Ġpliklerin bir
sonu yoktur ve bu yüzden kapalı ilmikler Ģeklindedir. Parçaları
evren boyutunda uzar. Elastik bant Ģeklindeki kapalı iplik
düğümleri basınç altında gitar teli gibi titreĢirler. TitreĢimlerin
hızı yaklaĢık ıĢık hızı kadar olup, 1 ıĢık yılı uzunluğu yılda bir
kere titreĢir. Bu titreĢimler gravitasyonel radyasyon üretip,
enerjiyi ipliğin dıĢından boĢaltır. Sonra iplik düğümü bir hiçliğe
büzülür. Henüz bir belirtisine rastlanmayan kozmik ipliklerin
evrenin gençliğinde galaksileri büyülten tohumlar olduğu
sanılmaktadır. Kozmik iplikler parçacık fiziğindeki sicim
teorisinden farklıdır.
KOZMĠK UZAKLIK ÖLÇEĞĠ (Cosmic Distance Scale):
Evrenin ölçüsünü veren metotlardır. 150 milyon km 1 AÜ‟dür.
216
1 parsek 3.26 ıĢık yılı veya 206.26 AÜ‟dür. Uzaklıkları
ölçmede
kullanılan teknikler, yıldızların renklerinin
spektroskopi ile ölçmesi, mutlak görünen parlaklıklar, Doppler
etkisi, istatistik paralaks, Cepheid değiĢkenleridir. GüneĢ bir
aspirin ölçüsünde düĢünüldüğünde en yakındaki yıldız 140 km
uzaklıkta baĢka bir aspirin olur. Yıldızlar arası uzaklıklar
genelde böyledir. Samanyolu bir aspirin tanesi olarak
alındığında, Andromeda 13 cm uzaklıkta baĢka bir aspirin olur.
Yerli grup bir aspirin olsa en yakındaki grup Sculptor 60 cm
uzaklıkta baĢka bir aspirin, Virgo 3 cm uzaklıkta bir basket topu
geniĢliğinde 2000 tane aspirin, Coma grubu 20 m uzaklıkta,
Cygnus A radyo galaksisi 45 m, 3C273 kuasarı 130 m uzaklıkta
olur. Bu durumda görüle-bilen evren 1 km çapında bir küre
Ģekline gelir. 1 km çaplı evrende bizim galaksimiz bir aspirin
büyüklüğündedir.
KOZMĠK YIL (Cosmic Year): 225 milyon yıl olup, GüneĢ
sisteminin galaksinin merkezi etrafında yaptığı bir devir
süresidir.
KÖPÜK ODASI (Bubble Chamber): Ġçinde, kaynama
noktasının hemen üstünde, buharlaĢmaması için yüksek basınç
altında tutulan çok düĢük sıcaklıkta sıvı hidrojen bulunup,
iyonize olmuĢ radyasyon parçacıklarının hareketlerinin incelendiği bir odadır. Radyasyonunun gözlenmesinden hemen önce
basınç aniden düĢürülür ve sıvı hidrojen kaynar. Hareket eden
parçacıklar böylece küçük köpükler oluĢturur ve fotoğrafları
çekilir.
KRĠTĠK KÜTLE (Critical Mass): Kendi kendine bir zincir
etkisi sürdürmeye yeterli radyoaktif madde tutarıdır.
KRĠTĠK SICAKLIK (Critical Temperature): Bir maddenin
sıvı olarak kalabileceği en yüksek sıcaklıktır.
KRĠTĠK YOĞUNLUK (Critical Density): Evrenin bugün düz
evren olmasını sağlayacak yoğunluktur. 10-29 ve 2x10-29 gr/cm3
217
arasında bir değer olup, yaklaĢık evrendeki parlak yıldız ve
galaksilerin yoğunluğunun 100 katıdır.
KROMOZOM (Chromosome): Hücre çekirdeği içinde
yerleĢmiĢ her biri bir DNY‟yı ihtiva eden, sarılmıĢ küçük ve
proteinlerce kaplanmıĢ cisimlerdir.
KUANTA: Yayılan veya soğurulan radyasyonu oluĢturan
enerji paketlerine verilen isim olup, Planck sabiti ile kendi
frekansının çarpımına eĢit büyüklüktedir ve bundan daha küçük
parçalarına bölünemez. Örnek olarak, foton elektromanyetik
ıĢınım enerjisinin kuantumudur. Verilen bir dalgaya ait
parçacık onun kuantasıdır.
KUANTUM (Quantum): Bir sistemin mümkün olabilecek en
küçük elemanı veya bir sistemin oluĢturabileceği en küçük
değiĢimdir. Foton, ıĢığın en küçük birimi olup, kuantum
sıçraması bir sistemdeki en küçük değiĢimdir.
KUANTUM MEKANĠĞĠ (Quantum Mechanics): 1900‟de
baĢlatılan, 1920‟lerde geliĢtirilen ve klasik mekaniğin yerine
geçen bir fizik yasası olup, burada dalgalar ve parçacıklar aynı
temel nesnenin iki görünümüdür. Kuantum mekaniğinde, atom
çekirdeği içindeki parçacıklar ve elektronların davranıĢları
incelenir.
KUANTUM SAYISI (Quantum Number): Bir kuantum
sisteminin durumunu belirten tam veya yarım olarak ifade
edilen sayılardır.
KUASAR (Quasar): GüneĢ‟e en az birkaç milyar ıĢık yılı
uzaklıkta ve geniĢliği birkaç ıĢık yılı olan, bir galaksinin toplam
ıĢığından daha fazla parlaklıkta görünen yıldızdır.
KUARK‟LAR (Quarks): Maddenin yapıldığı iki temel parçacık ailesinden biridir. Altı değiĢik türü olup, üç çift gruplar
halinde bulunurlar. Birinci çift, yukarı ve aĢağı olup bunların
lepton ailesindeki karĢıtları elektron ve elektron nötrinosudur.
Bunlar etraftaki maddeyi oluĢturur. Ġkincisi, tuhaf ve tılsımlı
218
olup karĢıtları muon ve muon nötrinosudur. Üçüncüsü ise, tepe
ve dip olup karĢıtları tau ve tau nötrinosudur. Kuarklar arasındaki renk kuvvetleri gluonlar tarafından taĢınır. Kuarklar
serbest bulunamazlar. Onlar sadece Big Bang‟ın ilk anlarında
serbest bulunuyordu.
KUVVET (Force): Bir sistemde değiĢikliğe neden olan Ģey
olup, kuantum mekaniğinde etkileĢim adı verilir.
KÜÇÜK BUZ DEVRĠ: Yeryüzünün ortalama sıcaklığında
küçük bir düĢme olduğunda yaĢanan soğuk devir olup, son
küçük buz devri MÖ 1500-1900 yılları arasında ortalama
sıcaklığın 3 derece düĢmesiyle yaĢanmıĢtır. Bu devirler her
2500 yılda bir kere yaĢanır.
KÜTLE (Mass): Bir cisim içinde toplanmıĢ malzeme
miktarının ölçüsüdür. Ġki yoldan ölçülebilir. Biri, cismin onu
hızlandıracak kuvvete karĢı direnci ile, diğeri ise cisim ile ilgili
gravitasyonel alanın gücü ile. Bu iki kütlenin neden daima
eĢdeğer olduğu henüz çözülememiĢtir. Bir cismin kütlesi onun
Dünya yüzeyindeki ağırlığı ile belirlenir. Bunun standardı 1
kg‟dır. Gravitasyonel kuvvetin daha zayıf olduğu Ay üzerindeki
kütle Dünya‟dakinden daha azdır. Kütle evrenin her yerinde
aynıdır. Ağırlık ise her yerde değiĢiktir.
KÜTLE MERKEZĠ (Centre of Mass): Birbirini çeken cisimlerin arasındaki bir denge noktasıdır.
KÜTLE ÇEKĠM DALGALARI: Parçacığına graviton adı
verilen, ıĢık hızı ile yol alan kütle çekim alanındaki dalgalardır.
LASER (Light Amplification by Stimulated Emission of
Radiation): Maser‟in bir optik versiyonu olup, hareketli
moleküller yerine ikincil radyasyonun gaz içine pompalanması
ile oluĢan yüksek enerjili ıĢındır.
LEPTON‟LAR (Leptons): Atomu oluĢturan iki temel parçacık ailesinden biridir. Ailede 6 üye bulunur. Elektron, muon,
219
tau ve bunların nötrino karĢılıklarıdır.Güçlü nükleer kuvvetten
etkilenmezler.
LEVĠTASYON (Levitation): Gravitasyonun tersi olan, yer
itiĢi kuvvetidir.
LĠPĠD: Suda çözünen karbonca zengin bir molekül ailesi
olup, yağlar, fosfolipidler ve kolesterolleri kapsar.
LĠTOSFER (Lithosphere): Yeryüzünün katı tabakasıdır.
MACHOS (Massive Astronomical Compact Halo Objects):
Evrende baryonlardan yapılmıĢ karanlık maddedir. Bir miktar
gaz ve toz olduğu gibi bunların çoğu karanlık yıldızlardır.
Galaksilerin halelerinde kahverengi cüceler de bunlardandır.
MANYETĠK ALAN (Magnetic Field): Bir mıknatısın veya
akan bir elektrik akımının etrafındaki bölgedir. Dört temel
kuvvetten biri olan elektromanyetizmanın bir gösterisidir.
MANYETĠK MOMENT (Magnetic Moment): Kutupların
yoğunluğu ile aralarındaki mesafenin çarpımıdır. Bir mıknatısın
bir manyetik alanda etkilenme miktarıdır.
MASER (Microwave Amplification by Stimulated Emission
of Radiation): Ġlave radyasyon tarafından tahrik edildiğinde
elektromanyetik radyasyonu yükseltilen hareketli ve yüksek
enerji seviyesindeki moleküllerin meydana getirdiği ıĢın
demetidir.
MATRĠS (Matrix): Matematiksel değerlerin cebir kurallarına
göre düzenlenmesidir.
MAVĠ DEV (Blue Giant): Çok sıcak ve yüksek parlaklıkta
yıldızlar olup, yaĢamları daha kısadır. Yüzey sıcaklıkları
GüneĢ‟in 30.000, parlaklıkları da 100.000 katıdır.
MESAJCI RNA (m-RNA): Gen kodunu hücre çekirdeğinin
dıĢına çıkararak ribosomlara ileten bir çeĢit RNA molekülüdür.
MESON‟LAR (Mesons): Pozitif, negatif yüklü ve yüksüz,
güçlü nükleer kuvvetin içinde etkileĢen parçacıklar
220
topluluğudur. Mesonlar, kütleleri elektronla proton arasında
olan hadronlardır. DıĢlama ilkesine uymazlar.
MĠTOKONDRĠA: Hücre içindeki Ģeker moleküllerini alarak
ATP yapmak için yakan organeldir.
MOLEKÜL (Molecule): Münferit olarak duran element veya
bir kimyasal karıĢımın en küçük birimidir. Ġki veya daha çok
atomdan oluĢurlar. Elektromanyetik kuvvetlerle Ģekillenirler.
MOLEKÜL AĞIRLIĞI (Molecular Weight): Bir molekülü
oluĢturan atomların toplam ağırlığıdır.
MOMENT: Kuvvetin, bir cismi bir noktaya veya bir eksen
etrafında döndürme etkisini belirten vektörel değerdir.
MOMENTUM: Dönen bir cismin, kütlesi ile hızının
çarpımına eĢit olan ve zamana göre değiĢen hızıdır.
MONOPOLE (Monopole): Manyetizmanın hipotetik parçacığıdır. Bazı Büyük BileĢik teoriler monopollerin varlığını
öngörür. Asla keĢfedilememiĢtir.
MEVSĠMLER (Seasons): Dünya ekseninin yörünge düzlemi
ile yaptığı eğiklikten ileri gelen Dünya atmosferindeki devamlı
değiĢikliklerdir. Bu 23.45 derece eğiklik yüzünden Dünya
yörüngesinin bir tarafında kuzey yarıküresi GüneĢ‟e doğru
yatar, yörüngenin diğer tarafında ise güney yarıküresi GüneĢ‟e
doğru yatar. Bu hareket GüneĢ ıĢınlarının yatan yüzeye daha
dik gelmesini ve orada yaz mevsiminin yaĢanmasını sağlar.
Dünya‟nın öbür yarıküresinde ise o zaman kıĢ yaĢanır. Aradaki
zamanlarda sonbahar ve ilkbahar yaĢanır. Ekseni eğik olan her
gezegende durum aynı olup, mevsimlerin Ģiddeti eksen
eğikliğine bağlıdır.
MULTĠVERSE: Ġçinde bizimki gibi çok sayıda evrenin
bulunduğu hipotetik kozmostur.
MUTAJEN (Mutagen): Mutasyonu meydana getiren olaylardır.
221
MUTASYON (Mutation): Bir hücrenin genetik malzemesini
taĢıyan DNA‟nın yapısının bir kimyasal veya fiziksel etki ile
değiĢmesidir. Böylece kromozomlardaki genlerin sayısı artar.
Mutasyonlar nadir meydana gelir ve çoğu zaman hücrenin yok
olmasına sebep olurlar. Mutasyon evrim için gerekli
varyasyonların temelidir.
MUTLAK (Absolute): Bir Ģeyin referans noktasından
bağımsız olarak, her referans noktasından aynı ölçülendir.
MUTLAK UFUK (Absolute Horizon): Bir karadeliğin
yüzeyidir.
MUTLAK KADĠR (Absolute Magnitude): Bir yıldızın gerçek
parlaklığı olup, bizden 10 parsek uzaklıktayken görünen ıĢığın
Ģiddetidir.
MUTLAK SIFIR (Absolute Zero) : Elde edilebilecek en
düĢük sıcaklık olup, bu sıcaklıkta atom ve moleküller en düĢük
enerjiye sahip olurlar. Mutlak sıfır (sıfır Kelvin) –273.16
0
C‟dir.
MUTLAK UZAY (Absolute Space): Newton‟un öngördüğü
üç boyutlu uzay olup, içindeki cisimlerin uzunluklarının
birbirine göre ölçülebilir olduğunu belirtir.
N GALAKSĠSĠ: Etrafı bulanık gölgeli görülen ve yıldıza
benzer parlak bir çekirdeği olan galaksi türüdür.
-9
NANOMETRE : Bir metrenin milyarda biri, 10 ‟dur.
NEBULA: Yıldız ve gezegenlerin oluĢturdukları gaz ve toz
bulutlarıdır.
NEDENSELLĠK (Causation): Her yeni durumun daha önceki
durumdan sonuçlandığını belirten doktrindir. Veya, olaylarla bu
olayları oluĢturan sebepler arasındaki bağlantılardır.
NEUROTRANSMĠTTER: Hücreden hücreye, synapse‟leri
geçerek sinir mesajlarını ileten küçük moleküldür.
NEWTON: 1 kilogram kütlesi olan bir cisme 1 m/sn‟lik ivme
kazandıran kuvvettir.
222
NOVA: Birdenbire binlerce kat parlayan ve bir süre sonra
tekrar eski durumuna dönen yıldızdır.
NÖTRĠNO (Neutrino): Lepton ailesinden temel parçacıktır.
Elektrik yükü sıfır, çok küçük (belki sıfır) kütleli, diğer
parçacıklarla zayıf etkileĢen bir parçacıktır. Nükleer fisyon
olayında üretilirler. 1995‟de nötrinoların 0.5 – 5 eV arasında bir
kütlelerinin bulunduğu ileri sürüldü. Evrenin her metre
küpünde bir milyar nötrino bulunmaktadır. Bu durumda
nötrinoların toplam kütlesi, evrendeki bütün galaksi ve
yıldızların toplam kütlesinden daha büyük olmaktadır.
23.2.1987‟de Büyük Magellanic Bulutu‟nda gerçekleĢen
süpernova patlamasından 1058 tane nötrino ortaya çıkmıĢtı ve
bunlardan 3x1014‟ü Dünya‟daki detektörden geçmiĢti. Sadece
11 tanesi yakalanabildi. 1987‟de her insanın vücudundan
bunlardan 10 milyarı geçip gitmiĢti.
NÖTRON (Neutron): Hidrojenin dıĢındaki bütün atomların
çekirdeğinde bulunan temel parçacıktır. Elektrik yükü yok olup,
kütlesi protonun biraz üstündedir. Çekirdeğin dıĢındaki bir
nötron, bir proton, bir elektron ve bir antinötrinoya bozunur.
Baryon ailesindendir.
NÖTRON YILDIZI (Neutron Star): Tamamen nötronlardan
oluĢmuĢ yıldızdır. Yoğunluğu atom çekirdeğinin yoğunluğundadır. 10 km çapındaki yıldız GüneĢ kütlesindedir. 1 cm3‟ü 100
milyon ton gelir.
NUCLEIC ACĠD: Nükleotid zincirinden oluĢan büyük ve
uzun moleküllerdir. DNA genetik bilgilerin depolanması, RNA
ise bu bilgilere göre proteinlerin inĢası için kullanır.
NUTASYON (Nutation): GüneĢ ve Ay‟ın değiĢen uzaklıkları
ve Dünya üzerindeki gravitasyon etkilerindeki değiĢiklikler
yüzünden Dünya‟nın ekseni etrafındaki dönüĢü sırasında kafa
sallama hareketidir.
223
NÜKLEER
ENERJĠ
(Nuclear Energy): Bir atom
çekirdeğindeki değiĢikliklerin sonucu olarak ısı veya radyasyon
Ģeklinde ortaya çıkan enerjidir.
NÜKLEER REAKSĠYON (Nuclear Reactions): Atom
çekirdeği içindeki parçacıkların aralarındaki etkileĢimlerdir.
NÜKLEER FĠSYON (Nuclear Fission): Ağır bir atomun
çekirdeğinin iki veya daha fazla parçaya ayrılması ve bu sırada
enerji açığa çıkarmasıdır. 1 kg uranyum-235, çekirdeğinin
fisyonunda 20.000 mega watt saat enerji çıkarır. Bu miktar, 20
mega watt‟lık bir enerji istasyonunu 1000 yıl boyunca
çalıĢtırabilir veya 3 milyon ton kömürün vereceği enerjiye
eĢdeğerdir.
NÜKLEER FÜZYON (Nuclear fussion): Hafif atom çekirdeklerinin birleĢerek daha ağır bir çekirdek oluĢturmasıdır. 10
milyon Kelvin sıcaklığının üzerindeki yıldızların merkezlerinde
gerçekleĢir.
NÜKLEODĠT‟LER (Nucleotides): Bir DNA ve RNA sarmalının halkalarını oluĢturan moleküllerdir. DNA‟da adenin,
guanin, sitosin, ve timin olmak üzere dört çeĢit, RNA‟da ise
adenin, guanin ve sitosin olmak üzere üç çeĢittirler.
NÜKLEON (Nucleons): Proton ve nötronlara verilen isimdir.
OLAY UFKU (Event Horizon): Bir karadeliğin etrafını
kaplayan ve kaçıĢ hızının ıĢık hızına eĢit olduğu hayali bir
yüzeydir. Yüzeyin içinde kaçıĢ hızı ıĢık hızından fazla
olduğundan hiçbir Ģey oradan dıĢarı çıkamaz. Karadelik
dönmüyorsa olay ufku bir küre Ģeklinde olur. Dönüyorsa olay
ufkunun ortası ĢiĢer ve orada bir ekvator Ģekillenir.
OMEGA POINT: Büyük çökmenin diğer bir ismidir.
OZON: Birbiri ile birleĢmiĢ üç oksijen atomundan oluĢur.
Dayanıksız bir gaz olan ozon, morötesi radyasyon veya
havadaki oksijenin elektriksel boĢalması ile meydana gelir. 10-
224
50‟ci kilometreler arasındaki stratosfer tabakasında GüneĢ‟ten
gelen radyasyonla devamlı olarak üretilir.
PANGAEA: 200 milyon yıl önce, Ģimdi birbirinden ayrılmıĢ
durumda bulunan, tek bir kıtadır.
PARALEL EVREN‟LER (Parallel Universes): Birbirinin içine
geçmiĢ olduğu var sayılan evrenlerdir.
PARADOKS (Paradox): ÇeliĢkili ve aykırılık anlamıdır.
PARALAKS (Parallax): Bir yıldızın iki farklı noktadan
gözlenmesi sırasında görülen yön farkıdır.
PARÇACIKLAR (Particles): Proton, nötron, elektron, foton,
nötrino gibi, bir atomdan daha küçük boyutlardaki ve onu
oluĢturan nesnelerdir.
PARÇACIK AKSELERATÖRÜ (Particle Accelerator):
Elektromıknatıslar kullanarak, hareket eden yüklü parçacıkların
enerjilerini artırarak hızlarını yükselten makinadır.
PARĠTE (Parity): Bir görüntünün ayna görünüĢüne çevrilmesidir. Zayıf nükleer kuvvet parçacıklarının etkileĢimlerinde
parite saklı değildir.
PARLAKLIK: Mutlak sıfırın üzerindeki sıcaklıklarda cisimlerin çıkardıkları elektromanyetik radyasyon dalgalarıdır.
PARSEK (Parsec): Gök cisimlerine ait bir uzaklık birimi
olup, 1 parsek 3.26 ıĢık yılı (3.08x1013 km)‟dir.
PERĠYOD (Period): Bir olayın veya fonksiyonun kendini
yenileme sürecidir.
PERĠYODĠK TABLO (Periodic Table): Elementlerin, çekirdeklerindeki proton sayıları ve kimyasal özellikleri göz önüne
alınarak bir tabloya yerleĢtirilmesidir.
PHOTINO: Fotonun süpersimetrik ikizidir.
PIEZOELEKTRĠK: Kuartz ve benzeri kristallerin özelliğinden dolayı bir mekanik basınç altında üretilen voltaj olup,
saatlerde ve bilgisayarlarda kullanılmaktadır.
225
PLASMA: Elektronların atomlarından ayrıldığı, geride
pozitif yüklü iyonların kaldığı maddenin sıcak halidir.
Yıldızların merkezindeki bütün madde plasma Ģeklindedir.
Dejenere madde de denir.
POLARĠZE IġIK (Polarized Light): Polarizasyondan birinin
tamamen yok olduğu ıĢık dalgalarıdır.
POLARĠZASYON (Polarization): Elektromanyetik ve
gravitasyonel dalgaların iki komponente sahip olma özelliği
olup, biri bir yönde, diğeri ise farklı bir yönde titreĢir.
Radyasyon dalga düzlemleri polarizasyonda döner.
POSITRON: Elektronun karĢıtı olan, pozitif yüklü antimaddedir.
POTANSĠYEL ENERJĠ (Potential Energy): Bir cismin
pozisyonunun sonucu çıkardığı enerjidir. Yukarıda duran bir
cisim aĢağıdakine göre daha fazla gravitasyonel potansiyel
enerjisine sahiptir. Yukarıdaki cisim aĢağı düĢerken potansiyel
enerji önce kinetik enerjiye, sonra kinetik enerji, cisim yere
çarpınca, ısıya dönüĢür. Yukarıdaki cisme potansiyel enerji,
onu yukarı çıkaran kiĢi veya mekanizmanın yapmıĢ olduğu
iĢten girer. Gravitasyonun dıĢında, elektrik yükü ve manyetik
alanlarla ilgili potansiyel enerjiler de vardır. Pil ve zemberek
gibi.
PROTEĠN: Özel düzenleri bulunan aminoasit zincirleri olup,
canlıların yapısı ve fonksiyonlarını belirler.
PROTON: Atomu oluĢturan parçacıklardan biridir. Baryon
ailesinden olup, 1 birim pozitif yüke, yaklaĢık 1 milyar eV
(1.67x10-24 gram=939 MeV) kütleye sahiptir. 1032 yıllık ömrü
ile evrenin en dayanıklı parçacığıdır.
PULSAR: Çok büyük hızlarda dönen ve periyodik sinyaller
çıkaran nötron yıldızlarıdır.
RADYASYON (Radiation): Parçacıklar veya dalgalarca
taĢınan enerjidir.
226
RADYO ASTRONOMĠ (Radio Astronomy): Evrenin radyo
dalgaları ile incelenmesidir.
RADYOAKTĠF BOZUNMA (Radioactive Decay): Dayanıksız
bir atom çekirdeği veya bir parçacığın bir veya daha fazla
parçaya ayrılması ve sonunda dayanıklı bir çekirdek veya
parçacığa dönüĢmesidir. Ġki ana türü: alpha ve beta
bozunmalarıdır. Bozunma yarı ömür denen özel bir zaman
diliminde gerçekleĢir. Bozunma süresince elektromanyetik
radyasyon Ģeklinde bir enerji dıĢarı çıkar. Tipik bir beta
bozunmasında, bir nötron bir proton, bir elektron ve bir
nötrinoya dönüĢür. Kuark ve elektron bozunmazlar. Bunların
dıĢındaki her Ģey sonunda ya bir kuarka veya elektrona
bozunacaktır. En kararlı parçacık olan proton bile sonunda bir
positron ve bir piona bozunur.
RELATĠVĠTE (Relativity): IĢık hızının, kaynağının ve
gözlemcinin hareketlerine bağlı olmadığı ve onun evrensel bir
değiĢmez olduğu varsayımına dayanan kuramlar topluluğudur.
ÖZEL RELATĠVĠTE (Special Realtivity): 1905‟de Einstein
tarafından bulunan uzay-zaman içindeki olayları açıklayan
teoridir.
GENEL RELATĠVĠTE (General Relativity): Einstein‟ın,
gravitasyonu eğrilmiĢ ve bükülmüĢ uzay-zaman olarak belirten
yasalarıdır.
RELATĠVĠSTĠK MEKANĠK (Relativistic Mechanics): Klasik
mekaniğin revize edilmiĢ Ģekli olup, ıĢık hızına yakın hızlarda
giden cisimleri inceler. Einstein tarafından özel relativite teorisi
ile geliĢtirilen bu mekaniğe göre, hızlar kaç defa birbirine
eklenirse eklensin ıĢık hızından büyük bir hız elde edilemez.
RENKLĠ YÜK (Colour Charge): Kuantum kromodinamiği
teorisine göre, kuarklar ve gluonlar arasında bulunan ve onlar
tarafından taĢınan yüktür.
227
RĠBOSOM: Bir RNA ve protein bileĢimi olup, hücre içinde
transfer-RNA‟nın yardımıyla DNA‟dan gelen genetik koda göre
protein sentezlemek için aminoasitleri belirli sırada dizen bir
hücre elemanıdır.
RICHTER ÖLÇEĞĠ: Deprem dalgalarının ölçüm birimidir.
RNA (Ribonucleic Acid): DNA benzeri bir nükleotid zinciri
olup, transfer-RNA ve mesajcı-RNA isimli iki türü vardır.
SAKLI ISI (Latend Heat): Sıcaklığı yükseltmeden, katıları
sıvı, sıvıları da buhar haline getiren veya 0 derecedeki buzun 0
derecede su haline dönüĢmesi için gereken ısıdır.
SALINIM (Oscillation): Gök cisimlerinin, merkezlerini
birleĢtiren doğru üzerindeki bir çekim merkezi etrafında
dönerlerken belli zamanlarda yaptıkları bir titreĢim hareketidir.
SANAL SAYI (Imaginary Number): Kendileri ile çarpılınca
negatif sonuç veren sayılardır.
SANAL ZAMAN (Imaginary Time): Kuantum mekaniğinin
kütlesel çekim ile birleĢmesinden ortaya çıkan zaman
kavramıdır.
SANTRĠFÜJ KUVVETĠ (Centrifugal Force): Bir dairesel
hareket yapan cismi dıĢarı iten kuvvettir.
SEBEPLĠLĠK: Neden ve sonuç arasındaki bağıntıdır.
SERA ETKĠSĠ (Greenhouse Effect): Atmosferdeki karbondioksitin GüneĢ ıĢığının bir kısmını tutması olayıdır.
SERBEST DÜġME (Free Fall): Sadece gravitasyonun etkisi
ile hareket eden ağırlıksızlık durumudur. Damdan düĢen bir
insanın düĢüĢü gerçekte bir serbest düĢme değildir. Çünkü
havanın direnci onun hareketini etkiler. GüneĢ etrafında dönen
Dünya veya yıldızlar arasında bir tahrik olmaksızın yol alan
gemi serbest düĢme yapar. Dünya etrafında dönen gemidekiler
keza ağırlıksız olup serbest düĢme yaparlar. Serbest düĢmede
gravitasyon kuvveti serbest düĢen cismin hızlanması ile yok
228
edilir. Dünya etrafındaki bir yörüngede dönenler serbest düĢme
içinde olup, Dünya‟ya düĢemezler.
SERBEST
UZAY
(Free Space): Gravitasyon ve
elektromanyetik alanların dıĢında bulunan, içinde madde
olmayan, mutlak sıfır sıcaklığında izafi bir bölge olup, ıĢık
serbest uzay içinde maksimum hızda yol alır.
SES (Sound): Bir ortam içinde moleküllerin titreĢimidir.
SICAKLIK (Temperature): Ġçinde hızlı hareket eden atom ve
moleküllerin bulunduğu bir cisimdeki ısı miktarının ölçüsüdür.
Elektromanyetik radyasyonun da bir sıcaklığı mevcut olup bu
radyasyonun ne kadar enerjik olduğunu gösterir. Bu sıcaklık
cisim içindeki farklı dalga boylarındaki fotonların sayısı ile
ilgilidir. Cisimler arasında bir ısı akıĢı yoksa sıcaklık farkı da
olamaz. Isı akıĢındaki ölçüm büyüklüğü sıcaklık farkını da
artırır. Isı daima sıcaktan soğuğa doğru akar. Soğuktan sıcağa
ısı akıĢı olamaz.
SICAK KARANLIK MADDE (HDM: Hot Dark Matter): Big
Bang sırasında ortaya çıkmıĢ, ıĢık hızına yakın hızlarda yol
alan, baryonik olmayan parçacıklardır. Bazı modeller,
HDM‟lerin evrenin bütün kütlesinin üçte birini oluĢturduğunu
belirtir. Nötrinoların bir kütlesi bulunuyorsa onlar HDM olarak
düĢünülebilir.
SIFIR HAREKETSĠZ KÜTLELĠ NESNE (Zero Rest Mass
Particle): Kütlesi olmayan parçacıklardır.
SĠBERNETĠK (Cybernetics): Cisimler ve hayvanlar arasındaki kontrol ve haberleĢme bilimidir.
SĠHĠRLĠ SAYILAR (Magic Numbers): Çekirdeğinde 2, 8, 20,
28, 50, 82 ve 126 adet nötron ve proton bulunan atomların
özellikle dayanıklı olduğunu belirten sihirli sayılarıdır.
SĠLĠKON: Atomlarından elektronları koparmak için çok
küçük enerji gerektiren yarı iletken bir malzeme tipidir.
229
SĠMETRĠ (Symmetry): Sistem biçimini değiĢtirince
değiĢmeyen fiziksel sistemin bir özelliğidir. Örnek olarak, bir
küre simetrik bir sistem olup, dönünce simetrisi değiĢmez.
SĠMETRĠK ZAMAN (Symmetrical Time): Sonucun önce,
sebebin ise sonra geldiği zaman düĢüncesidir.
SĠYAH CĠSĠM (Black Body): Üzerine düĢen her dalga
boyundaki her radyasyonu soğuran, akkor halinde ısıtılınca
devamlı bir görünür ıĢık spektrumu çıkaran teorik cisimdir.
Yıldızlarda birer siyah cisim gibidirler.
SĠYAH CĠSĠM RADYASYONU (Black Body Radiation):
Bütün dalga boylarını ihtiva eden, sıcaklıkla değiĢen enerjiler
çıkaran, bir siyah cisim tarafından yayılan elektromanyetik
ıĢınımdır. Sıcaklık yükseldikçe ıĢınımın dalga boyu kısalır,
sıcaklık azaldıkça dalga boyu uzar.
SĠYAH CÜCE (Black Dwarf): Bütün yakıtını tüketerek demir
haline gelmiĢ, enerjisi bitmiĢ soğuk ve karanlık bir yıldızdır.
SNEUTRINO: Nötrinonun süpersimetrik ikizidir.
SOĞUK KARANLIK MADDE (Cold Dark Matter): IĢık hızına
göre daha yavaĢ yol alan parçacıklardan oluĢan, baryon
olmayan karanlık maddenin hipotetik Ģeklidir. Evren
maddesinin %99‟una kadar ulaĢabilir ve zayıf etkileĢen büyük
parçacıklar (WIMP) da denir.
SPEKTRUM
(Spectrum):
Bir
kaynaktan
çıkan
elektromanyetik radyasyonun dalga uzunluğu bakımından
gücünün ifadesidir. Gök kuĢağı veya bir prizmadan geçirilen
görünen ıĢığın spektrumu en belirgin örneklerdir. Beyaz ıĢık
dalga uzunluklarının bir karıĢımıdır. Gözle görülebilen
spektrum renkleri kırmızıdan itibaren portakal, sarı, yeĢil, mavi
ve mordur. Spektrum, morötesi ve kızılötesinin arkalarına kadar
uzanır. Ġnsan gözünün göremediği radyasyonlar radyo teleskopu
gibi cihazlarca kaydedilebilir. Optik spektrumun farklı renklerle
bölümlerine ayrıldığı gibi, spektrum ayrı bantlara da ayrılır. Bu
230
bakımdan, spektrum radyo dalgalarından baĢlar, mikrodalgalar,
kızılötesi, görünen ıĢık, morötesi, X-ıĢınları ve gamma ıĢınları
Ģeklinde devam eder.
SPEKTROSKOPĠ (Spectroscopy): IĢıklarını inceleyerek
yıldızların özelliklerini incelemektir. Görünen ıĢıkla ilgilenir.
Ayrıca, diğer elektromanyetik radyasyonun dalga uzunluğu,
parçacıklar arasındaki enerji dağılımının ölçümlerini de içine
alır. Astrofiziğin en önemli aracıdır. Her elementin atomu kendi
özel spektrumunu üretir. Atomlar ıĢık Ģeklinde enerji çıkarınca
veya soğurunca bunları belli dalga boylarında yaparlar. Atomlar
bu iĢi çekirdeğin etrafındaki elektronları kanalı ile
gerçekleĢtirir. Elektron bir alt yörüngeye, yani daha düĢük
enerji durumuna inince bir foton çıkarır. Bir üst yörüngeye
çıkmak için bir foton soğurur. Bu yolla, atom foton çıkarır ve
alır. Çıkarırken spektrumda parlak çizgiler, soğururken de
karanlık çizgiler yaratır. Bu çizgilerin incelenmesinden o
cismin sıcaklığı, malzemesi, hareketi, hızı, dönüĢü, vs
anlaĢılabilir.
SPĠN: Parçacıkların esas özelliklerini gösteren, onların kendi
eksenleri etrafında dönmesidir. Her parçacık bir enerji
seviyesinde belli bir spin‟e sahip olup, kuantum mekaniğine
göre spin, ya bir tam sayı ile Planck sabitinin çarpımına veya
bir tam sayısının yarısı ile Planck sabitinin çarpımına eĢittir.
SQUARK: Kuarkın süpersimetrik ikizidir.
SÜPER ĠLETKENLĠK (Super Conductivity): Bir elementin
mutlak sıfırın belli bir derece üzerindeki tam iletken hale
gelmesidir.
SÜPER KRĠTĠKLĠK (Super Criticalism): Ne gaz ne de sıvı
olan, fakat aynı anda her ikisinden de biraz bulunan bir element
durumudur.
SÜPER SOĞUTMA (Super Cooling): Donma derecesinin
altında dondurmadan soğutma iĢlemidir.
231
SÜPERNOVA PATLAMASI: Bir yıldızın merkezindeki
demirin silisyuma dönüĢmek üzere erimesiyle baĢlayan çok
büyük Ģiddet ve parlaklıktaki bir patlamadır.
SÜPER UZAY (Super Space): Bütün evrenlerin içinde yer
aldığı varsayılan sonsuz büyüklükteki bir uzay modelidir.
SĠNKROTRON (Synchrotron) : Çok geniĢ çaplı, etrafında
elektromıknatıslar bulunan dairesel tüp Ģeklindeki parçacık
hızlandırıcılarıdır.
SĠNKROSĠKLOTRON (Synchrocyclotron): Cyclotron‟dan
çok daha güçlü olan ve parçacıkların içinde büyük hızlarda yol
aldıkları makinadır.
TAKYON (Tachyon): IĢık hızından daha hızlı yol alan
hipotetik bir parçacıktır. IĢık hızından daha az bir hızla gitmez.
Hızlandıkça enerjisi azalır ve sonsuz hızda sıfır enerjili olur.
Evrenimizdeki bilinen parçacıklar yüksek hızlarda enerji
kaybeder ve hızları azalır. Takyonun ise enerjisi azaldıkça
hızlanır. Belki gravitasyonel radyasyon çıkaran takyon, enerjisi
azaldıkça hızlanır ve sonunda sıfır enerji ve sonsuz hıza sahip
olur. Eğer takyonlar mevcut ise onlar zaman içinde geriye
gidiyor olmalılar.
TAMAMLAYICILIK
(Complementarity):
Kuantum
mekaniğinde parçacıkların aynı anda, hem dalga hem de
parçacık olarak davrandıklarını ifade eden teoridir.
TARDĠYON (Tardyon): IĢık hızından daha düĢük hızlarda
yol alan parçacıktır.
TAU: Elektronun ağır arkadaĢı olan bir leptondur.
TEKĠLLĠK (Singularity): Bildiğimiz fizik yasalarının artık
iĢlemediği yer. Her ne kadar tekilliklerin birer nokta olduğu
düĢünülse bile, tek boyutlu çizgilerde veya iki boyutlu
düzlemlerde bile olabilirler. Planck uzunluğundan daha kısa
cisimler için geçerlidir. Sonsuz yoğunluktaki bir karadeliğin
merkezi bir tekilliktir.
232
TEMEL KUVVETLER (Fundamental Forces): Temel
parçacıklar arasında iĢleyen dört kuvvettir. Gravitasyon, zayıf
nükleer, elektromanyetik ve güçlü nükleer kuvvetlerdir. BeĢinci
bir kuvvetin mevcudiyetini gerektirecek bir olaya evrende
rastlanmamıĢtır. Güçlü kuvvet 1 olarak alındığında,
elektromanyetik 10-2 olur, veya güçlü kuvvetin %1‟idir. Zayıf
kuvvet 10-6, yani güçlü kuvvetin milyonda biridir. Gravitasyon
10-40‟dır. Elektromanyetik kuvvet gravitasyondan 1038 defa
daha büyüktür.
TEMEL PARÇACIKLAR (Elementary Particles): Temel
kuvvetleri taĢıyan, maddeyi inĢa eden nesnelerdir. Bir temel
parçacık bileĢenleri parçalanamaz. Bu açıdan bakıldığında
kuarklar ve leptonlar olmak üzere iki tür temel parçacık vardır.
Kuarkları birbirinden ayrılamadığı için proton ve nötronlar da
birer temel parçacıktır. Mesonlar kuvvetleri taĢırlar. Bütün
parçacıklar iki gruba ayrılır. Güçlü kuvveti hisseden,
kuarklardan yapılmıĢ, kuarklar arasında iĢleyen hadronlar ve
zayıf kuvveti hisseden, radyoaktif bozunmaya neden olan
leptonlardır. Leptonlar en temel parçacıklar olup içlerinde
baĢka Ģeyler yoktur. Elektron, baĢka bir lepton olan nötrino ile
bağlantı olup, bir elektron radyoaktif bozunmada iĢlem
görürken nötrinoları da iĢin içine girer. Ayrıca birer lepton olan
muon ve taunun da kendi nötrinoları vardır. Toplam 6 tane
lepton bulunur. Hadron ailesi iki gruba ayrılır: üç kuarktan
yapılmıĢ baryonlar, ikiĢer kuarktan yapılmıĢ mesonlardır.
Baryon ve leptonlar fermiyonlar ailesinin üyeleridir.
TEOREM (Theorem): Gözlemi veya deneyi yapıldıktan sonra
ancak doğru olduğu söylenebilen çözümdür.
TEORĠ (Theory): Fiziksel alanda bir Ģeyin matematiksel
olarak açıklamasıdır. Veya matematiksel ve deneysel olarak
açıklanan doğa yasalarıdır.
233
TERMODĠNAMĠK (Thermodynamics): Isı, iĢ, enerji, entropi
ve bunların bir fiziksel sistem içindeki müĢterek evrimlerini
açıklayan yasalardır.
TEVATRON: Çevresinde sıvı helyumla soğutulan, süper
iletken mıknatısların bulunduğu, bir parçacığın bir yönde
diğerinin de ters yönde hızlandırıldığı atom parçalayıcılarıdır.
TRANSFER-RNA
(t-RNA): Aminoasitlerin birbirine
eklenmek üzere ribosoma iletilmeden önce taĢındıkları küçük
RNA molekülüdür.
TUNGUSKA OLAYI: 30.6.1908 günü saat 7.17‟de orta
Sibirya‟da olan bir patlamadır. Bir kuyruklu yıldızın düĢmesi
ile meydana gelen patlamada 40 km yarıçapında bir orman yok
oldu. Patlamadan çıkan enerji 50 megaton, bir hidrojen
bombası Ģiddetindeydi.
ULTRAMĠKROSKOPĠK (Ultramicroscopic): Planck uzunluğundan daha kısa olan uzunluk birimidir.
UZAY (Space): Yıldızlar ve gezegenler arasındaki boĢluktur.
UZAY-ZAMAN (Space-Time): Dört boyutta uzay ve zamanın
birleĢmesidir. Ġçindeki her Ģey gravitasyona göre davranır. Ġki
baĢtan çekilmiĢ bir lastik levha gibidir. Bükülebilir,
sıkıĢtırılabilir ve uzatılabilir. Hatta içinde delikler bile
açılabilir. Ġçinde hareket edenlerin hareketleri, farklı
referanslarda, farklıdır. Ġki cisim arasındaki mesafe farklı
referanslara göre fark eder. Ġki olay arasındaki ölçüm
Einstein‟ın denklemlerine göre hesap edilir.
UZAY-ZAMAN EĞRĠLĠĞĠ (Curvature of Space-Time):
Kütlenin uzay-zamanda açtığı çukurluktur. Bu çukurluk
gravitasyon kuvvetine sebep olur. Evrende uzayın eğri
olabileceğinden bahseden ilk insan B. Riemann oldu ve
1854‟de uzayın üç boyutlu bir küre olduğunu belirtti. Genel
Relativite Teorisi uzay-zaman eğriliğini tarif eder.
234
VAKUM (Vacuum): Ġçindeki bütün parçacıkların, alan ve
enerjinin çıkarılmıĢ olduğu, içinde sadece çıkarılamayan vakum
titreĢimlerinin bulunduğu uzay-zaman bölgesidir.
VALENCE: Bir atomun bir kimyasal bağ kurması durumunda
elektronlardan bir kısmını kazanması, kaybetmesi veya
paylaĢması olayıdır.
VEKTÖR (Vector): Kuvvet ve hız gibi yönü ve Ģiddeti olan
büyüklükleri temsil eden doğrulardır.
VĠRÜS: Basit yapısı ve en büyüğü bir mikron ölçüsünde
olan, sadece bir canlı hücre içinde çoğalabilen bir DNA ve
proteinden oluĢmuĢ varlıktır. Canlı bir hücrenin dıĢında
herhangi bir yaĢam belirtisi göstermeyen virüsler hücrenin içine
girince onun bazı fonksiyonlarını kullanarak çoğalırlar.
VĠTAMĠN: Önemli metabolik fonksiyonlar için gerekli olan
ve gıdalardan alınan küçük moleküldür.
YALITKAN: Belli bir sıcaklığa kadar içinden bir enerji
iletmeyen cisimdir.
YARI ĠLETKEN (Semiconductor): Elektrik yüklerinin
yarısının kolayca akacağı metalden, diğer yarısının da akmasına
izin vermeyen yalıtılmıĢ bölgeden geçiren özel bir maddedir.
YARI ÖMÜR (Half Life): Bir örnekteki atomların yarısının
radyoaktif bozunmaya uğraması için geçen zamandır.
Ġstatistiksel hesaplara dayanır. 10.000 radyoaktif izotop
atomdan yarı ömür sonra 5000‟i bozunur, bir sonraki yarı
ömürden sonra 2500‟ü daha bozunur, vs. 10.000 atomdan
herhangi biri, hemen de bozunabilir, 9999‟u bozunduktan sonra
da bozunabilir. Hangi atomun ne zaman bozunacağı asla
bilinemez. Nötronun yarı ömrü 10 dakikadır.
YAPAY ZEKA (Artificial Intelligence): Alan Turing
tarafından geliĢtirilen, insan benzeri usullerde suallere cevap
verebilen akıl makinasıdır.
235
YER ÇEKĠMĠ (Gravitation): Dünya‟nın kütlesel çekim
kuvvetidir.
YERLĠ GRUP (Local Group): Galaksimizin de içinde yer
aldığı küçük bir galaksiler topluluğudur.
YERLĠ SÜPER KÜME (Local Supercluster): Yerli grubun,
Virgo ve Coma gruplarının yer aldığı galaksiler kümesidir. Yarı
çapı 30 milyon parsek olup, yerli grup kümenin kenarında
yerleĢmiĢtir.
YILDIZLAR ARASI KĠMYA (Interstellar Chemistry):
Yıldızlar arasındaki toz ve gaz bulutlarında bulunan moleküller
olup, 80‟den fazlası keĢfedilmiĢtir. Yıldızların içindeki
reaksiyonlardan çıkan atomların gaz ve toz bulutları içindeki
reaksiyonlarda oluĢur. Bir aminoasit olan glycine de bunlardan
biridir. Moleküllerin çoğu karbon, oksijen hidrojen ve azottan
imal edilmiĢtir. Karbon atomundan yapılmıĢ birçok organik
molekül de 1970‟lerden sonra keĢfedilmiĢtir.
YOĞUNLUK (Density): Bir cismin kütlesinin hacmine
bölümüdür. Adi suyun yoğunluğu 1 gr/cm3‟dür. Yıldızlar arası
gazın yoğunluğu 10-29 kg/m3, nötron yıldızınınki ise 1017
kg/m3‟dür.
YOZLAġMIġ MADDE: Çok büyük basınç altında atom
çekirdeklerinin yörüngelerinden çıkması ve uzaklara itilerek ve
maddenin çıplak atom çekirdekleriyle rasgele dolaĢan
elektronlardan ibaret kalmasıdır.
YÖRÜNGE (Orbit): Bir cismin gravitasyon kuvveti etkisiyle
uzay-zamanda izlediği kapalı yoldur.
YÖRÜNGESEL PERĠYOT (Orbital Period): Bir cismin diğer
bir cisim etrafında dönüĢü için geçen süredir.
YÜK (Charge): Bazı temel parçacıkların taĢıdıkları bir
özelliktir. Parçacıklar arasındaki elektriksel kuvvetleri doğurur.
ZAMAN (Time): Ne olduğunu hiçbir kimse izah
edememektedir. Fizikte olayların ele alınacağı referans
236
sistemini (koordinatlar takımı) sağlar. Bu sistemde bir olay bir
baĢka olaydan önce veya sonra gelir. Her ne kadar zaman
okundan bahsedilse bile, fizik yasaları gerçekte zamanın
geçmiĢten geleceğe doğru aktığını ileri sürmez. Özel
relativitede zaman dördüncü boyut olarak alınmıĢtır. Dört
boyutlu uzay-zaman haritasında evrenin geçmiĢi, bugünü ve
geleceği açıklanabilmektedir. Buradan çıkan soru: gelecek
halen ilerde bir yerde, oraya doğru yol almamızı mı bekliyor?
Kuantum Teorisindeki belirsizlik, daha mükemmel bir uzayzaman teorisi için, Relativite ile Kuantum Teorisinin
birleĢtirilmesini teklif etmektedir. Bilim adamlarına göre
zamanın basit tarifi, iki olay arasında geçen aralık veya bir
prosesin oluĢması için geçen zamandır.
ZAMAN GENLEġMESĠ (Time Dilation): Bir gözlemciye göre
yüksek hızda yol alan bir saatteki yavaĢlama veya güçlü bir
gravitasyonel alan içinde bulunmaktır. Veya zaman akıĢının
yavaĢlamasıdır. Hız arttıkça zaman yavaĢlar.
ZAMAN MAKĠNASI (Time Machine): Zaman içinde geriye
yolculuk yaptıracak cihazdır.
ZAMANDA GERĠYE BAKIġ (Look Back Time): Ġncelenen
bir gök cisminin ıĢığının o cisimden bize ulaĢması için geçen
zamandır. IĢık belli bir hızda yol aldığından, cisim ne kadar
uzaktaysa ıĢığının bize ulaĢması da o kadar uzun sürer. 5 milyar
ıĢık yılı uzaklıktaki bir kuasarın ıĢığının bize ulaĢması 5 milyar
yıl sürmüĢtür. Bu kuasara baktığımızda onun 5 milyar yıl
önceki halini görmekteyiz. Yani zamanda geriye bakılmaktadır.
GüneĢ birden yok olsaydı Dünya 8 dakika daha aydınlık olurdu.
5 milyar ıĢık yılı mesafedeki bir kuasara baktığımızda onun
gördüğümüz ıĢığı yola çıktığında henüz GüneĢ sistemi ve bizler
mevcut değildik.
ZAMAN ĠÇĠNDE SEYAHAT: Zaman makinaları içinde
yolculuktur. Bilinen fizik yasaları zamanda yolculuğu
237
yasaklamaz. Yani zamanda yolculuk imkansız değildir. Zaman
makinası imal etmenin yollarından biri son derece hızlı dönen
bir çıplak tekillik yapmak, gravitasyon alanının uzay-zamanı
çökerttiği tekilliğe yaklaĢmak, tekilliğe girmek ve farklı bir
zamana dalmaktır. Hesaplara göre 100 km uzunluğunda, 10 km
geniĢliğinde bir nötron yıldızı yoğunluğundaki malzemeden
yapılmıĢ ve saniyenin binde birinde iki defa dönen bir silindir
ile zamanda yolculuk yapılabilir. Diğer bir yol ise, uzayzamanlar arasında birer geçit olan kurt delikleridir.
ZAR (Membran): Bir canlı hücresinin içindeki organelleri
bir arada tutan, onları dıĢ etkilerden koruyan, yağ ve proteinden
oluĢmuĢ kabuktur.
ZAYIF NÜKLEER KUVVET (Weak Nuclear Force):
Radyoaktiviteye neden olan, proton ile nötron arasındaki
kuvvettir.
ZODĠAC: Gökyüzünde hayali bir bant olup, eliptiğin her iki
ucunda 9 ark-derece uzanır. Bu bant içinde, GüneĢ, Ay ve diğer
bütün gezegenlerin (Pluto hariç) izleri görülür.
238
Bilimde Teoriler, Yasalar,
Prensipler
Bilim adamlarının buldukları teoriler, yasalar ve prensipler,
denklem ve formüllerin çoğu kendi isimleri ile anılır. Bir kısmı
ise özel ifadelerle tanımlanır, GUT: Grand Unified Theory gibi.
Bunlardan en önemlileri aĢağıda belirtilmektedir. Bugün sahip
bulunduğumuz ileri teknoloji bu buluĢların birer sonucudur.
ABYSSAL LĠMĠTĠ: Okyanusların 2000 metre derinliğindeki
ıĢığın ulaĢamadığı bölge olup, bu sınırın altında ancak büyük
basınç, sıfır sıcaklık ve karanlık Ģartlarına uyum sağlayabilen
organizmalar yaĢayabilmektedir.
AKDELĠK (White Hole) TEORĠSĠ: Akdelik karadeliğin
hipotetik karĢılığı olup, madde ve enerji oraya evren içindeki
bir tekillikten girer. Kuasar ve aktif galaksilerin birer akdelik
oldukları iddia edilse bile, bu tür fikirler fazla kabul
görmemiĢtir. Akdeliğe giren her cisim çok fazla enerji kazanır
ve son derece maviye kayar. Karadeliklerin öbür ucunda yer
aldıkları ve aralarında kurt deliklerinin bulunduğu
düĢünülmektedir.
ALPHA, BETA, GAMMA TEORĠSĠ: Alpher, Bethe ve Gamow
tarafından öne sürülen ve Büyük Patlama‟nın ilk
saniyelerindeki maddenin oluĢumunu ve evrenin evrimini
açıklayan teoridir.
239
AMPERE YASASI: Ġçinden akım geçen iki tel arasındaki
manyetik kuvvet olup, aradaki uzaklığın karesi ile orantılıdır.
ANTROPĠK (Anthropic) PRENSĠBĠ: Evrende gözlenen
özelliklerin bulunduğunu, özelliklerin farklılığını, bunlardan
dolayı yaĢamın ĢekillenmiĢ olduğunu, yoksa bu değiĢikliklerin
gözlenemeyeceğini açıklayan doktorindir.
APPLETON KATMANI: Atmosferin iyonosfer tabakasında
bulunan ve içinde radyo sinyallerini yansıtan yüklü
parçacıkların yer aldığı kuĢaktır.
ARCHIMEDES PRENSĠBĠ: Bir cisim tamamen veya kısmen
bir sıvı içine sokulduğunda dıĢarı taĢan sıvının ağırlığına eĢit
bir kuvvetle yukarı itilir.
ARILARIN DANSI (Dance Of Bees): Bal arılarının polarize
ıĢığı kullanarak kovanlarına geri dönebilmeleridir. ġekilleri
ayırt edemeyen arılar kırmızının dıĢında bazı renkleri
görebilirler. Frisch tarafından keĢfedilen bu olgulara ilave
olarak arılar yiyeceklere onlardan çıkan kokularla
yaklaĢmaktadırlar.
AVAGADRO YASASI: EĢit basınç ve sıcaklık içinde bulunan
aynı hacimdeki bütün gazlar eĢit sayıda parçacığı ihtiva eder.
Bu parçacıklar, asil gazlarda atomlar, diğer gazlarda ise
moleküllerdir.
AYAR (Gauge) TEORĠSĠ: Simetrinin bozulmasıyla ortaya
çıkan kuvvetlerin durumudur.
AYAR ALAN (Gauge Field) TEORĠSĠ: Simetri fikri üzerine
kurulmuĢ, temel kuvvetlerin BileĢik Teorisini geliĢtirme
çalıĢmalarıdır. Parçacıkların baĢarılı modelleri bu teoriye
dayanır. Teori ismini ölçmelerin yeniden yapılmasından
(regauged) alır. Evrenin ilk zamanlarını ve enflasyon teorisini
baĢarı ile açıklar.
240
BAĞLANMA (Valence) TEORĠSĠ: Atomların gruplaĢma-ları,
grupların bileĢimleri oluĢturması ile ilgili Frankland tarafından
bulunan bağlanma yasasıdır.
BCS TEORĠSĠ: Bardeen, Cooper ve Schrieffer tarafından
bulunan süper iletkenlik teorisidir.
BEBEK EVRENLER (Baby Universes) TEORĠSĠ: Birbirine
kurt delikleri ile bağlanmıĢ uzay-zaman bölgeleridir. Genel
relativite denklemlerine göre evrenimizdeki bir cisim karadelik
olmak için çökünce cisim karadeliğin tekillik noktasından geçer
ve farklı bir uzay-zaman bölgesinde geniĢler. GeniĢleyen bu
uzay-zaman bölgesi bizim evrenin Big Bang tekilliğinden
sonraki geniĢlemesine eĢit olur.Enflasyondan dolayı böyle bir
bebek evren bizim evrenimiz kadar büyük olabilir.
BERGEN TEORĠSĠ: Atmosferdeki farklı özelliklerdeki hava
kütlelerinin sınırları ve sıcak, soğuk hava kütlelerinin
çarpıĢmalarından meydana gelen siklonları belirten teoridir.
BERGERON-FINDEISEN
TEORĠSĠ:
Bulutlardaki buz
kristallerinin su buharı oluĢturup ve belli ölçüye ulaĢınca
yağmuru üretmesini belirtir.
BERNOULLI PRENSĠBĠ: Bir boru içinden geçen sıvının
basıncı boru çapı daralınca azalır ve geniĢleyince artar. Bir
uçağın kanadının üst kısmından geçen hava daha uzun bir yol
izler, burada daha hızlı gittiğinden hava kanadın üst yüzeyine
daha az basınç uygular.
BESSEL FONKSĠYONLARI: Yıldız ve gezegenlerin
hareketlerindeki düzensizlikleri açıklayan matematiksel
fonksiyonlardır.
BIG BANG TEORĠSĠ: Evrenin, sonsuz sıcak ve yoğun bir ateĢ
topunun patlaması ile ortaya çıktığını belirten teoridir. Genel
Relativite Teorisinde Einstein, geriye gidilerek enerji ve
maddenin sıfır boyutunda bir tekillik noktasına ulaĢacağını
belirtmiĢ ve evrenin hareketli olduğunu, evrende düz bir çizgide
241
gidildiğinde yine baĢlangıç noktasına dönüleceğini ispat
etmiĢti. Hubble‟ın keĢfi ve Lemaitre‟nin kozmik yumurta
benzetmesi ile evrenin bir baĢlangıcının bulunduğu fikri
edinildi. Daha sonra Big Bang‟ın ispatları yapıldı.
BIOT YASASI: Bazı kuartz kristallerinin ve bazı sıvıların
polarize ıĢık düzleminde, bazı kristallerin ise ters yönde
döndüklerini ve bu etkinin molekül yapısından ileri geldiğini,
bir aktif ortamdan geçen polarize ıĢık düzleminin dönüĢ
miktarının ıĢık izinin uzunluğuna bağlı olduğunu belirtir.
BĠRLEġĠK ALAN (Unified Field) KURAMI: Gravitasyon,
elektrik ve manyetik alanların Genel Relativite Teorisi içinde
tek bir alanın uzantıları olarak ifade edilmesidir.
BODE YASASI: Gezegenlerin GüneĢ‟e olan uzaklıkları
arasındaki matematiksel iliĢki olup, ilk önce J. Titius tarafından
fark edilmiĢ, sonra J. Bode tarafından popüler hale getirilmiĢtir.
Bir tesadüf olduğuna inanılsa da, 0, 3, 6, 12, 24, 48, 96 (bir
öncekinin iki katı olan) sayılarına 4 eklenip 10‟a bölününce bir
gezegenin bulunması gereken yörüngenin GüneĢ‟e olan
mesafesini tayin eder. Bunlardan 4, 7, 10 ve 16, Merkür, Venüs,
Dünya ve Mars‟ın uzaklıklarına tekabül eder. 52 Jüpiter, 100
Satürn, 196 Uranüs‟ün uzaklıklarıdır. Aradaki 28 sayısı ise
kayıp gezegen (asteroitler kusağı)‟na karĢılık gelir.
BOHR TEORĠSĠ: Elektronların çekirdek etrafındaki
yörüngesel açısal momentumlarının belli bir değerin katları
olacağını, radyasyonun sadece elektronun bir yörüngeden
diğerine sıçradığında çıkabileceğini ve soğurulabileceğini
belirtir.
BOLTZMANN DENKLEMLERĠ: Bir sistemin entropisi o
sistemin düzgünlülük ihtimali ile ilgilidir.
BOSE-EINSTEIN ĠSTATĠSTĠKLERĠ: Einstein‟ın, Bose‟ın
çalıĢmasından Ģekillendirdiği kuantum sisteminin genel
242
istatistikleri olup, sonradan boson adı verilen tam spin numaralı
parçacıkları belirten yasadır.
BOUGUER YASASI: Üniform geçirgenlikteki bir ortamdan
geçen bir ıĢık demetinin yoğunluğu, o ortam içinde izlediği
yolun uzunluğu ile orantılı olarak azalır.
BOYLE YASASI: Sabit sıcaklıktaki belli bir gaz kütlesinin
basınç ve hacmi birbiri ile ters orantılıdır. Basınç ve hacmin
çarpımı sabittir.
BOZUNMA (Disintegration) TEORĠSĠ: Ağır atomların
kararsız olduğu, bu tip elementlerin atomlarından kütle ve yük
kaybederek yeni elementlere dönüĢebileceğini açıklayan bu
yasa Soddy tarafından bulunmuĢtur.
BRANS-DICKE TEORĠSĠ: Gravitasyon sabiti olan G‟nin
aslında bir sabit olmadığını ve bir yıllık süre içinde 10-11 kadar
değiĢmekte olduğunu savunmaktır. Bu değiĢim 1988‟de yapılan
çok hassas deneylerde gözlenmiĢtir.
BREWSTER YASASI: IĢık bir metal olmayan yüzeyden
yansıyınca kısmi kutuplaĢma olur. Yansıma açısı bakıĢ
tarafından arttıkça kutuplaĢma da artar, bir maksimumdan geçer
ve sonra azalır.
BROWNIAN HAREKETLERĠ: Ġlk olarak Robert Brown
tarafından mikroskopla görülen, bir su yüzeyindeki çiçek tozu
taneciklerinin devamlı hareketleridir. Brown tarafından
anlaĢılamayan bu olayın izahını 1905‟deki makalesinde
Einstein, tanecikleri sıvı moleküllerinin hareket ettirdiği
Ģeklinde açıklamıĢtır. Brownian hareketleri atomların
mevcudiyetinin ilk belirtisi olmuĢtur.
BUYS BALLOT YASASI: Kuzey yarıkürede rüzgarların alçak
basınç bölgelerinde saat ibresinin tersi yönünde, yüksek basınç
bölgelerinde ise saat ibresi yönünde döndüklerini belirtir.
243
BÜYÜK BĠLEġĠK (GUT: Grand Unified) TEORĠSĠ:
Elektromanyetik, güçlü ve zayıf nükleer kuvvetleri birleĢtiren
tek bir kuvveti açıklayan yasadır.
CALVIN DEVRESĠ: Fotosentez prosesinde tek hücreli yeĢil
algae‟nin radyoaktif karbondioksit soğurması olayıdır.
CARNOT DEVRESĠ: Sürtünmesiz ideal buhar makinasındaki
basınç ve hacim değiĢimini belirten devredir.
CASSINI ARALIĞI: Satürn‟ün halka sistemleri arasındaki
aralıklar olup, 1675‟de Cassini tarafından keĢfedilmiĢtir.
C-ALANI (C-Field): F. Hoyle tarafından öne sürülen
Durağan Evren modelinde yaratılıĢ alanıdır. Her ne kadar
durağan evren modeli geçerliliğini kaybetmiĢse de, C-alanının
Big Bang Teorisinin enflasyonu ile benzerliği bulunmaktadır.
CHANDLER SALLANMASI: Dünya‟nın ekseni etrafındaki
dönüĢü sırasında eksenlerin yüzeye göre, her 14 ayda bir,
yaptığı harekettir.
CHANDRASEKHAR LĠMĠTĠ: GüneĢ‟in kütlesinin 1.44
katından büyük kütleli yıldızların çökerek birer beyaz cüce ve
sonra da karadelik olacaklarını ve bu limitin altındakilerin ise
beyaz cüce olamayacaklarını belirtir.
CHAPMAN KATMANI: GüneĢ‟ten gelen morötesi ıĢınların
atmosferin iyonosfer tabakasında iyonize olduğu bölgedir.
CHAPMAN-FERRARO TEORĠSĠ: Dünya‟nın manyetik
alanındaki Dünya gününe eĢit periyotlardaki değiĢimlerin
nedeninin, Ay‟dan dolayı Dünya atmosferindeki gel-git
hareketlerinden ileri geldiğini açıklar.
CHARGAFF KAĠDELERĠ: Bir organizmada bir çok farklı tür
RNA‟nın mevcudiyetine karĢılık tek bir tip DNA olduğunu,
nitrojen temelli nükleikasitlerin adenin, timin, guanin ve sitosin
olmak üzere dört tip olduğunu, bu dört elemanın eĢit
olmadıklarını, fakat adenin=timin, sitosin=guanin Ģeklinde
olabileceklerini belirtir.
244
CHARLES YASASI: Sabit basınçtaki belli miktar gazın
hacmi, sıcaklığın yükselmesiyle birlikte sabit oranda artar.
CHERENKOV RADYASYONU: Radyoaktif elektrik yüklü
parçacıkların saydam ortamda ıĢık hızından daha hızlı
gittiklerinde ortaya çıkardıkları mavi renkli ıĢınlardır. IĢık bir
saydam ortamda daha yavaĢ yol alır. Ses patlamasının optik
karĢılığıdır.
COMPTON ETKĠSĠ: Elektromanyetik ıĢınımın parçacığı olan
fotonların dalga boylarını belirterek, onların da hem parçacık
hem dalga gibi davrandıklarını açıklar.
COULOMB GÜÇ YASASI: Ġki yüklü kutup arasındaki kuvvet,
aralarındaki uzaklığın karesi ile ters, yüklerin Ģiddeti ile doğru
orantılıdır.
COULOMB SÜRTÜNME YASASI: Sürtünmenin basınç ile
orantılı olduğunu belirtir.
CURIE YASASI: Paramanyetik malzemelerin duyarlılığı
mutlak sıcaklıkla ters orantılıdır.
ÇĠFT YARIK (Double Slit) DENEYĠ: Thomas Young
tarafından gerçekleĢtirilen ve ıĢığın dalgalar halinde yayıldığını
gösteren deneydir.
D‟ALEMBERT PRENSĠBĠ: Newton‟un üçüncü hareket
yasasının sadece duran cisimler için değil, hareket eden
cisimler için de geçerli olduğunu belirtir.
DALGA-PARÇACIK (Wave-Particle Duality) ĠKĠLEMĠ:
Parçacıkların bazen dalgalar halinde, bazen da parçacıklar
halinde davrandıklarını belirtir.
DALTON ATOM TEORĠSĠ: Her elementin atom denilen
görülemeyecek kadar küçük ve küresel parçacıklardan meydana
geldiğini, bir elementin atomlarının benzer Ģekil ve kütlelere
sahip bulunduğunu, fakat diğer elementlerin atomlarından farklı
olduğunu belirtir.
245
DE BROGLIE YASASI: Bütün parçacıkların dalgasal
hareketler içinde bulunduğunu belirtir.
DE SITTER EVRENĠ: Ġçinde bir maddenin bulunmadığı,
geniĢlemekte olan evren modelidir.
DĠNAMO (Dynamo) PRENSĠBĠ: Siemens tarafından
geliĢtirilen, elektromıknatıslarla üretilen elektrik akımıdır.
DĠNAMO (Dynamo) TEORĠSĠ: Bullard tarafından bulunan
Dünya‟nın manyetik alanının, Dünya çekirdeğindeki sıvı
demirdeki çalkantılardan oluĢtuğunu belirten yasadır.
DIRAC DENKLEMLERĠ: Özel relativite ile kuantum
mekaniği kapsamında elektronun matematiksel açıklamasıdır.
DOĞRU KOZMOLOJĠK (Perfect Cosmological) PRENSĠBĠ:
Gold, Bondi ve Hoyle‟nin ileri sürdüğü, bütün tarihi boyunca
evrenin her yönden aynı göründüğünü belirten teorileridir.
Buna göre evrenin ne bir baĢlangıcı olmuĢtur ne de bir sonu
olacaktır. Üniform bir yoğunluğun sağlanması için madde evren
geniĢledikçe uzayda devamlı olarak yaratılmaktadır.
DOPPLER ETKĠSĠ: Bir gözlemciye doğru hareket eden bir
kaynaktan çıkan dalga frekansları, duran bir kaynaktan
çıkanlara göre fazlalaĢan miktarda olur. Gözlemciden uzaklaĢan
kaynaktan çıkan dalga frekansları ise gittikçe azalan
miktarlarda olur.
DRAKE
DENKLEMLERĠ:
Galaksimizde
bulunacağı
öngörülen ileri uygarlıkların sayısını veren denklemlerdir.
Frank Drake tarafından tanzim edilmiĢtir. Teknolojik uygarlığın
%1 olduğu hesabından, milyonlarca geliĢmiĢ uygarlığın
mevcudiyetini ortaya çıkarır.
DRAPER
YASASI:
Soğurulan radyasyon kimyasal
değiĢiklikler üretir.
DÖNEN AYNA DENEYĠ: Foucault tarafından ıĢığın hızının
ölçülmesi için gerçekleĢtirilen deneydir.
246
DÖNEN DĠġLĠ ÇARK DENEYĠ: Fizeau‟nun ıĢık hızını
ölçmek için 1849‟da dönen diĢli çark ile yaptığı deneydir.
DÖRT ELEMENT TEORĠSĠ: Empedocles tarafından ileri
sürülen ve bütün cisimlerin köklerinin ateĢ, hava, su ve toprak
olduğunu belirten yasadır.
DURAĞAN EVREN (Steady State) HĠPOTEZĠ: Evrenin her
zaman her yerden aynı boyutlarda gözlendiğini ileri süren
fikirdir. Evrenin geniĢlemediğini, ezelden beri aynı ölçüde
mevcut olduğunu, içindeki maddenin boĢluklarda hidrojen
atomu Ģeklinde yeniden yaratıldığını ileri sürer. Arkaalan
radyasyonunun keĢfi üzerine 1960‟ların sonlarında bu iddia
geçerliliğini kaybetti.
EINSTEIN-DE SITTER EVRENĠ: GeniĢlemekte olan ve içinde
madde bulunan evren modelinin matematiksel açıklamasıdır.
EINSTEIN ÇAPRAZI (Einstein Cross): Uzaktaki bir kuasarın
görüntüsünün dört noktadan görülmesidir. Bir karenin dört
köĢesinde görülen bu görüntüler ıĢığın gravitasyon ile
bükülmesinden ileri gelir.
EINSTEIN ÇEMBERĠ (Einstein Ring): 1930‟larda Einstein
tarafından ileri sürülen ve 1980‟lerde gözlenen uzak bir
cisimden çıkan radyasyonun ve ıĢığın bir çember Ģeklini
almasıdır.
EINSTEIN KIZILA KAYMASI (Einstein Redshift): Genel
relativiteye göre, gravitasyonel alanın bir tarafından diğer
tarafına geçen ıĢığın dalga uzunluğu değiĢir.
ELASTĠK SEKME (Elastic Rebound) TEORĠSĠ: Deprem
dalgalarına neden olan etkilerin, kaynağı belirsiz dipten gelen
kuvvetlerin Dünya kabuğunda oluĢturduğu sıkıĢtırmalar ve
bunun sonucunda gerilme enerjisinin boĢalarak kabuğun
kırılmasıdır. Saniyede 3.5 kilometre hızla yol alan dalgalar
1000 km uzaklığa gidebilmektedir.
247
ELEKTRĠK TEORĠSĠ: Franklin tarafından bulunan ve elektrik
akımının elektronların akıĢından meydana geldiğini belirten
yasadır.
ELECTRON TEORĠSĠ: Lorenz tarafından keĢfedilen, titreĢen
elektronların elektromanyetik dalgaları artırması ve Zeeman
tarafından bulunan elektron titreĢimlerinin manyetik alandaki
spektrum çizgilerini ayırmasıdır.
ELEKTROMANYETĠK
TEORĠSĠ:
Maxwell tarafından
bulunan elektrik ve manyetik alanları birleĢtiren teoridir.
E=MC2: Kütle ve enerji eĢitliğini ve hiçbir Ģeyin ıĢıktan daha
hızlı gidemeyeceğini ifade eden, Einstein tarafından bulunan
tarihin en meĢhur formülüdür.
ENERJĠNĠN KORUNUMU (Conservation Of Energy)
YASASI: Joule tarafından bulunan, enerjinin yoktan var
olamayacağını sadece bir Ģekilden diğer bir Ģekle dönüĢeceğini
ve yok edilemeyeceğini belirten yasadır.
ENFLASYON (Inflation) TEORĠSĠ: Evreni bugünkü ölçüsüne
getiren, ilk saniyenin çok küçük bir kesrinde onu bir protondan
çok daha küçük bir boyuttan bir portakal büyüklüğüne çıkaran
aĢırı hızlı geniĢlemedir. Enflasyon Teorisi uzay-zamanın
düzgünlüğünün ve olay-ufku (horizon) probleminin çözümü
olmuĢtur. Big Bang‟dan sonra kozmolojinin en önemli ikinci
geliĢmesidir.
EġDEĞERLĠLĠK (Equivalence) PRENSĠBĠ: Hızlanmanın
etkisi gravitasyonel alanın etkisinden ayırt edilemez. Bunun
sonucu, gravitasyonel kütle ile hareketsiz kütle eĢitliğinden ileri
gelir. Genel relativiteyi Einstein bu prensipten geliĢtirdi.
Damdan düĢen bir kimse gravitasyonun etkisini hissetmez,
düĢüĢündeki hızlanma ağırlığını hissetmesini yok eder. Bir uzay
gemisi roketlerini ateĢlemeyince içerdeki herkes serbest kalır ve
içerde yüzer. Roketler ateĢlenince içerdekiler Dünya‟nın çekim
248
kuvveti kadar bir kuvveti hissederek, roketin gerisine
yaslanırlar. Bir otomobilin içinde olduğu gibi.
EVRĠM (Evolution) TEORĠSĠ: Buffon ve Lamarck tarafından
ortaya atılan, Darwin, Wallace ve Mendel tarafından
geliĢtirilen, türlerin evrimini açıklayan yasadır.
FARADAY YASASI: Her manyetik alan bir elektrik akımı
üretir.
FERMAT YASASI: Optik yasalarının esası olan, ıĢığın iki
nokta arasında aldığı yolun en kısa zaman içinde olduğunu
belirtir.
FERMI-DIRAC ĠSTATĠSTĠKLERĠ: Elektron gibi yarım spin‟li
parçacıkların kuantum istatistiklerini izah eder.
FITZGERALD BÜZÜLMESĠ (Fitzgerald Contraction): Bir
cismin, hareket ettiği yönde kısalmasıdır. G. Fitzgerald
tarafından ileri sürülen bu olay Michelson-Morley deneyini
geçersiz kılmak için kuruldu. Bu suretle ıĢık hızının sabit
olduğu öngörülmüĢtü. Aynı fikir iki yıl sonra Lorenz tarafından
da ileri sürülmüĢtü. Her ikisi de eteri varsaymıĢlardı. Einstein
ise eteri iptal ederek büzülmeyi ispat etti.
FOUCAULT SARKACI: Dünya‟nın dönüĢünün ilk bilimsel
ispati olan 1850‟de yapılan sarkaç deneyidir.
FRAUNHOFER ÇĠZGĠLERĠ: GüneĢ ıĢığının spektrumunda
görülen kesiĢen karanlık çizgilerdir.
FRESNEL IġIĞIN DALGA TEORĠSĠ: IĢığın çaprazlama dalga
hareketlerle yayıldığını belirten yasadır.
FRIEDMANN EVRENĠ: Einstein‟ın alan denklemlerinin
kozmolojiye uygulanmasıyla ortaya çıkan ve Big Bang
Teorisinin temelini kuran, geniĢleyen ve açık-kapalı evren
modelidir.
FEYNMAN DĠYAGRAMLARI: Foton ile elektron arasındaki
etkileĢimleri açıklayan ve Kuantum Elektrodinamiği‟nin
konusunu teĢkil eden grafiklerdir.
249
FOTOELEKTRĠK (Photoelectric) ETKĠ: Einstein‟ın bu
buluĢuna göre, bazı metallerin üzerine düĢen ıĢık metal
yüzeyinden elektronların çıkmasına neden olur ve çıkan
elektronların hızı düĢen dalga uzunluğu ile yükselir. Yüzeye
gelen ıĢığın yoğunluğu arttıkça çıkan elektron miktarı artar.
FOTOSENTEZ
(Photosynthesis) PROSESĠ: Bitkilerin
havadan karbondioksit alıp havaya oksijen çıkarmaları
sistemidir.
GAY-LUSSAC BĠRLEġĠK HACĠMLER YASASI: Birbiri ile
reaksiyona giren gazların hacimleri ufak parçacıkların oransal
karıĢımından oluĢmaktadır.
GAME TEORĠSĠ: Von Neumann tarafından geliĢtirilen ve
bilgisayar teknolojisinin gerçek yaĢam ve askeri stratejik
durumlara adaptasyonudur.
GAZLARIN KĠNETĠK Teorisi: Gazları oluĢturan atomların
birbirlerine elastik hareketlerle çarpmalarıdır.
GEL-GĠT (Tidal) TEORĠSĠ: Gezegenlerin oluĢumunu,
GüneĢ‟in yakınından geçen bir büyük yıldızın, çekim gücü ile
GüneĢ‟ten kopardığı parçalardan meydana geldiğini ileri sürer.
GELL-MANN TEORĠSĠ: Üçte bir tam baryon sayısına ve
yüke sahip temel parçacıklar olan kuarkları ve hadronların
sınıflandırılmalarını belirtir.
GENEL GRAVĠTASYON (Gravitation) TEORĠSĠ: Kütleleri m1
ve m2 olan iki cisim birbirini F = Gm1 x m2 / d2 kuvveti ile
çeker. Burada G bir evrensel sabit, d ise cisimler arasındaki
uzaklıktır. Buna göre, Ay‟ı Dünya etrafında tutan kuvvet ile
elmayı ağaçtan yere düĢüren kuvvet aynıdır.
GENĠġLEYEN EVREN (Expanding Universe): Genel
Relativite Teorisi ile ispat edilen ve içinde yaĢadığımız evren,
geniĢlemekte olan bir evrendir. Bu evrende galaksiler kendi
baĢlarına
(patlayan
bir
bombanın
parçaları
gibi)
250
uzaklaĢmamakta, uzayın kendisi geniĢlemekte ve yüzeydeki
galaksileri de birlikte uzaklaĢtırmaktadır.
GIBBS FONKSĠYONU: Kimyasal termodinamik ve
istatistiksel mekaniğin matematiksel açıklamasıdır.
GOLDSCHMIDT YASASI: Bir kristal yapısının kimyasal
kompozisyonu, iyon sayıları oranı, boyutları ve kutuplaĢma
özellikleri ile ilgilidir.
GOUDSMIT-UHLENBECK YASASI: Elektronların kendi
etraflarında döndüklerini, kuantize açısal momentuma sahip
olduklarını açıklar.
GÖDEL TEOREMĠ: Kurt Gödel tarafından öne sürülen, bir
sistem içindeki her Ģeyin, sistemin dıĢındaki metotları
kullanmadan ispatının imkansız olduğunu belirten teoremdir.
GUTENBERG DEVAMSIZLIĞI: Dünya‟nın iç bölgesinde,
katı mantle ve sıvı çekirdek arasındaki 2900 kilometre
kalınlığındaki bir sınırı ifade eder.
HAWKING RADYASYONU: Bir karadeliğin yüzeyinden
çıkan radyasyondur. Bu radyasyon karadeliğin enerji
kaybetmekte olduğunu ve mini karadeliğin ise enerji
kaybederek bir gün yok olacağını ifade eder.
HEAVISIDE KATMANI: Yeryüzünden 70 km yüksekte olan,
radyo sinyallerini yansıtan yüklü parçacıkların bulunduğu
yansıtıcı bir bölgedir.
HEISENBERG BELĠRSĠZLĠK (Uncertainty) PRENSĠBĠ:
Kuantum mekaniğinde bir parçacığın, aynı anda momentumu
ve pozisyonu tayin edilemez. Parçacığın momentum ve
konumun-daki belirsizliklerin çarpımı Planck sabitinden küçük
olamaz.
HER ġEYĠN TEORĠSĠ (TOE: Theory Of Everything): Grand
Unified Theory (Büyük BileĢik Teori) ile gravitasyon
kuvvetinin birleĢmesinden meydana gelecek, doğadaki dört
temel kuvvetin içinden çıktığı tek bir ana kuvvete ait yasadır.
251
Bulunduğunda Big Bang‟ın sebebi dahil her Ģey anlaĢılmıĢ
olacaktır.
HERTZPRUNG-RUSSELL DĠYAGRAMLARI: Yıldızların
sıcaklıkları (veya renkleri) ile mutlak parlaklıkları (gerçek
parlaklıklarının ölçümü) arasındaki iliĢkileri belirten
grafiklerdir.
HĠDROJEN BOMBASI: Hidrojen, döteryum veya trityum
çekirdeklerinin
füzyon
reaksiyonu
sonucu
helyuma
dönüĢmesiyle meydana gelen enerji ile patlayan bombadır.
Bunun için 350 milyon Kelvin‟lik bir sıcaklık gereklidir.
Hidrojen bombasının yaratıcısı E. Teller‟dir. Ġlk defa
1.11.1952‟de Pasifik adalarında patlatılan bombanın imalinde
E. Lawrence, L. Alvarez, H. Bethe, J. Oppenheimer ve E. Fermi
gibi ileri gelen, atom bombasını da yapan fizikçiler çalıĢmıĢtır.
HIGGS ALANI: Bir kuantum mekaniği alanı olup, en düĢük
enerji durumunda simetrinin bozulmasına neden olur. Bu alan
Higgs parçacığı ile ilgilidir.
HIGGS PARÇACIĞI: Bir bosondur. Elektrozayıf kuvvetin
parçacığı olup, W ve Z parçacıklarına kütle verir.
HILBERT UZAYI: Klasik ve kuantum alan teorilerinde
kullanılan sonsuz boyutlu uzayın matematiksel açıklamasıdır.
HOOKE YASASI: Bir malzemenin elastikiyet limitinin
üzerine geçilmedikçe malzemenin deformasyonu ona gelen
kuvvet ile orantılıdır.
HORĠZON PROBLEMĠ: Big Bang‟dan beri ıĢığın evrenin son
sınırına gidip geri dönmesi için 15 milyar yılın yeterli bulunmamasına rağmen, ne yönden bakılırsa bakılsın evrenin hep aynı
görülmesidir. Bu durumda, olay ufukları (horizon) birbiri ile
nasıl bu kadar muntazam sırada dizilmiĢ olur? Horizon
problemi enflasyon modeli ile çözülmüĢtür.
HUBBLE YASASI: Uzaktaki bir galaksinin uzaklaĢma hızı ile
onun bize olan uzaklığı arasındaki oranı belirten yasadır.
252
HUBBLE YARIÇAPI: Bizden ıĢık hızı ile uzaklaĢan
galaksilerle olan uzaklıkları belirtir. Bu yarıçapın dıĢında
herhangi bir Ģey görülemez. Hubble yarıçapı, ıĢığın Big
Bang‟dan beri aldığı uzaklığa eĢittir. Bu yüzden yaklaĢık 20
milyar ıĢık yılı veya 6 milyar parsek uzunluğundadır.
HUBBLE SABĠTĠ: Evrenin geniĢleme oranını veren sayıdır.
Bu sayının evrenin her yerinde aynı olması gerekir. Fakat
zaman içinde gravitasyonun etkisi ile geniĢleme hızı
yavaĢladıkça bu sayı değiĢir. Bugünkü en iyi değeri Mega
parsek baĢına 40-80 km/saniyedir. Hubble sabiti büyüdükçe
evrenin yaĢı küçülür. Hızın uzaklığa bölümü ile elde edilir.
HUYGENS YASASI: IĢığın bir ortamda birbirini takip eden
dalgalar halinde yayıldığını belirtir.
HÜCRE (Cell) TEORĠSĠ: Ġlk defa Schleiden ve Schwann
tarafından öne sürülen, bütün bitki ve hayvanların hücre denilen
ufak yapılardan oluĢtuğu, her hücrenin kendi özel yaĢamları
bulunduğu ve hücrelerin organizmaların birer parçaları
olduğunu belirten yasadır.
ISI (Heat) TEORĠSĠ: Rumford tarafından öne sürülen, ısının
cismin parçacıklarının hareketinden oluĢtuğunu ve iĢ ile ısı
arasındaki iliĢkiyi veren yasadır.
IġIĞIN DALGA TEORĠSĠ: Huygens ve Young tarafından öne
sürülen ıĢığın uzunlamasına dalgalar halinde yayıldığını
açıklayan yasadır.
ĠKĠ AKIġKAN (Two Fluid) TEORĠSĠ: 1733‟de Dufay
tarafından öne sürülen, sürtünme ile ortaya çıkan iki çeĢit
elektrik olduğunu (bugünün pozitif ve negatif yükleri) belirten
yasadır.
JEODEZĠK DENKLEMLER (Geodesic Equations): Genel
Relativite Teorisinde eğrilip bükülmüĢ uzay-zaman içinde
parçacıkların izledikleri yolları tanımlayan denklemlerdir.
253
JOULE YASASI: Bir elektrik akımı ve tel direnci arasında
ortaya çıkan ısıyı belirtir.
JOULE-THOMSON ETKĠSĠ: GeniĢleyen gaz soğur ve bu olay
moleküllerin birbirinden uzaklaĢmalarıyla meydana gelir.
KALUZA-KLEIN MODELĠ: Gravitasyon ile elektromanyetizmanın beĢ boyutta birleĢtirilmesidir. BeĢinci boyut bizden
gizlidir. BeĢ boyutlu uzay-zaman, içine kapanmıĢ olup (bir
atom çekirdeği boyundan çok daha küçük bir ölçüde) bize dört
boyutlu uzay-zaman olarak gözükmektedir.
KARMAN GĠRDAPLARI (Karman Vortices): Aerodinamik
ve hidrodinamikte, akan hava ve sıvının bir silindir etrafında
meydana getirdiği girdaplardır.
KAOS (Chaos) TEORĠSĠ: 1903‟de Henry Poincare tarafından
keĢfedilen, daha sonra Edward Lorenz tarafından geliĢtirilen ve
1970‟lerde Mitchell Feigenbaum tarafından Ģekillendirilen,
doğadaki küçük farklılıkların bir sürenin sonunda büyük
düzensizliklere yol açacağını belirten bir matematiksel teoridir.
KARADELĠKLER (Black Holes) TEORĠSĠ: IĢığın dahi ondan
uzaklaĢamadığı, uzay-zamanın kendi üzerinde tamamen
kapanmasına yetecek kadar bir gravitasyon alanına sahip olan
içine çökmüĢ bir cisimdir. Bir karadelik, ya bir cismin çok
büyük yoğunluğa sıkıĢtırılması ile veya küçük kütleli bir
malzemenin çok fazla konsantrasyonu (örnek: GüneĢ sistemi
boyutunda bir GüneĢ‟in birkaç milyon katı bir kütlenin suyun
yoğunluğu kadar bir yoğunluğa sahip olması) ile meydana gelir.
GüneĢ‟in kütle-sinin 1.44 katından büyük olan yıldızlar
sonunda birer kara- delik olur.
KALITIM (Heredity) YASALARI: Mendel‟in kalıtımla ilgili
iki yasasıdır.
KALITIMIN KROMOZOM TEORĠSĠ: Morgan tarafından
bulunan, kalıtıma neden olan genlerin kromozomlar üzerinde
lineer Ģekilde yer aldıklarını belirtir.
254
KEPLER YASALARI: Gezegenler GüneĢ etrafında eliptik
yörüngeler üzerinde hareket eder, gezegen ile GüneĢ arasındaki
doğru eĢit zamanlarda eĢit alanlar süpürür, gezegen
periodlarının karesi GüneĢ‟e olan uzaklığın küpü ile orantılıdır.
KERR KARADELĠĞĠ: Dönen yüksüz karadeliklerin içine
düĢen madde parçalanarak içeri girer, kalan miktar dıĢarı fırlar.
DıĢarı fırlayan maddenin kütle ve enerjisi orijinal maddeden
fazla ise karadelik enerji ve kütle kaybeder.
KERR-NEWMAN ÇÖZÜMÜ: Genel relativitenin öngördüğü
dönen ve elektrik yüklü bir karadeliğin çözümüdür. Karadeliklerle ilgili en genel matematiksel çözümdür.
KIRCHHOFF YASALARI: GüneĢ ıĢığının spektrumundaki
karanlık çizgilerin GüneĢ atmosferindeki elementlerin
özelliklerinden ileri geldiğini, bütün cisimlerden belli dalga
boylarında yayılma ve soğurulma radyasyon kuvvetleri oranının
her sıcaklıkta eĢit olduğunu belirtir.
KITASAL HAREKET (Continental Drift) TEORĠSĠ: Wegener
tarafından öne sürülen, Pangaea denilen tek bir süper kıtanın
200 milyon yıl önce kırılarak birbirlerinden ayrılıp Ģimdiki
durumu meydana getirdiğini açıklar.
KISMĠ BASINÇ (Partial Pressure) YASASI: Dalton tarafından
bulunan, bir gaz karıĢımının basıncının, her bir gazın karıĢımın
hacmine eĢit miktarda kendi baĢına yapacağı basınçların
toplamına eĢit olacağını belirten yasadır.
KLEIN ġĠġELERĠ: Topolojide kullanılan, sınırı ve bir içi
olmayan tek tarafı kapalı yüzeye sahip ĢiĢelerdir.
KOMĠNĠKASYON (Communication) TEORĠSĠ: HaberleĢme
sistemleri ve bilgisayarların temelini teĢkil eden, bir bilginin
transferindeki en iyi yolu ve bir sinyalin anlaĢılır ve yanlıĢ
anlaĢılır olabileceğini tespit eden, Shannon tarafından bulunan
yasadır.
255
KOZMOLOJĠK PRENSĠP: Milne tarafından ifade edilen,
evrenin mikroskobik ölçüde Ģimdiki görünen durumdan ortaya
çıktığını belirten prensiptir. Prensip modern kozmoloji ile
çeliĢkili bulunmaktadır.
KÖPÜK EVREN (Bubble Universe) TEORĠSĠ: Birbirinin
içine geçmiĢ sonsuz sayıda evrenin mevcudiyetini öngören
teoridir.
KRĠSTAL ALAN (Crystal Field) TEORĠSĠ: Van Vleck
tarafından ileri sürülen, bir kristal içindeki atomik veya iyonik
davranıĢları açıklayan yasadır.
KRUSKAL DĠYAGRAMLARI: Karadeliklerin Ģeklini gösteren
özel çizim metodudur.
KUANTUM (Quantum) TEORĠSĠ: Atom veya atomdan küçük
ölçülerdeki nesnelere uygulanan fizik yasalarıdır. Kuantum
mekaniği veya kuantum fiziği olarak da bilinir. Teorinin
temelinde belirsizlik ve parçacık dalga ikilemi yatar. Teori Max
Planck‟ın siyah cisim radyasyonunu keĢfetmesi ile baĢladı.
Sadece siyah cisim radyasyonu ıĢığın foton denilen kuantalar
yolu ile parçacıklar halinde yayıldığını veya soğurulduğunu
izah edilebildi.
KUANTUM ALANI (Quantum Field): Kuantum mekaniği
yasalarının öngördüğü alandır. Hassas ölçümler halinde bütün
alanlar kuantum alanına dönüĢür.
KUANTUM GRAVĠTASYONU (Quantum Gravity): Kuantum
mekaniği ile genel relativiteyi baĢarılı Ģekilde birleĢtiren teori
olup, sicim teorisi bunun bir örneğidir.
KUANTUM DALGALANMALARI (Quantum Fluctuati-Ons):
Belirsizlik ilkesi dahilinde boĢ uzaydaki geçici değiĢikliktir.
Kuantum belirsizliği bir hiçlikten çok küçük miktarlarda
enerjilerin ortaya çıkmasına izin verir, sonra bunlar çok kısa
zaman içinde yok olur. Bu enerjiler kısa ömürlü parçacık ve
antiparçacıklar Ģeklinde Ģekillenir. Elektron-pozitron çifti gibi.
256
KUANTUM KÖPÜĞÜ (Quantum Foam): Tekilliklerin
merkezini oluĢturan uzayın köpük benzeri yapısıdır. Planck
uzunluğu ve daha altında görülür.
KUANTUM SIÇRAMASI (Quantum Leap): Bir atom altı
parçacığın kayboluĢudur. Bir elektronun bir yerdeyken aynı
anda baĢka bir yerde ortaya çıkması gibi.
KUANTUM GEÇĠDĠ (Quantum Tunnelling): Kuantum
mekaniğinin gösterdiği bir özellik olup, cisimlerin engelleri
kolayca geçebildiğini ifade eder.
KUANTUM ELEKTRODĠNAMĠĞĠ (QED): Elektromanyetik
ıĢımanın parçacığı olan foton ile elektron arasındaki
etkileĢimleri kuantum mekaniği içinde inceleyen yasadır.
KUANTUM KROMODĠNAMĠĞĠ (QCD): Kuantum mekaniği
çerçevesi içinde, güçlü nükleer kuvvetin parçacıkları olan kuark
ve gluonların etkileĢimlerini inceler.
KUIPER KUġAĞI: GüneĢ‟ten 35-1000 AÜ uzaklıklar
arasında olan, içinde bir milyar kuyruklu yıldızı barındıran bir
kuĢaktır. Çekim kuvvetinin etkisi ile kuĢaktan ayrılan bazı
cisimler GüneĢ sisteminin içine dalar.
KURT DELĠĞĠ (Worm Holes):
Uzay-zaman maddesi
arasından geçen bir tüneldir. Ġki karadeliği veya karadelik ile
akdeliği birbirine bağlayan geçittir. Kurt deliğinin öbür ucu
uzayda veya zamanda herhangi bir yer olabilir. Buraya giren bir
cisim farklı zamanda aniden evrenin baĢka bir yerine çıkabilir.
Genel relativite denklemleri kurt deliklerinin var olduklarına
karĢı değildir.
LAGRANGIAN NOKTASI: Fransız Langrange tarafından
bulunan, iki büyük kütleli gök cisminin birbirlerine göre
müĢterek yörüngeleri içinde sabit bir yörüngede kalabilen ufak
bir cismin pozisyonudur. Jüpiter‟in yörüngesinde böyle beĢ
adet nokta bulunmaktadır.
257
LAMB KAYMASI (Lamb Shift): Atom içindeki elektronların
sürekli foton salıp soğurması sırasında elektronların geri
tepmeleri yüzünden enerji düzeylerinde görülen sapmaların
sonucu ortaya çıkan kaymadır.
LANDAU SEVĠYELERĠ (Landau Levels): Bir manyetik alan
altında, elektronlar dairesel yörüngeler çizer. Landau
seviyesinin belli değerlerinde iletkenlik ve direnç sıfır olur.
LAPLACE NEBULA TEORĠSĠ: GüneĢ sisteminin gaz ve
tozlardan oluĢan nebuladan meydana geldiğini belirtir.
LENZ YASASI: Bir elektromanyetik güç tarafından oluĢan
bir akım daima onu üreten kuvvetin tersi yönünde akar.
LORENZ-FITZGERALD BÜZÜLMESĠ: IĢığın her yönde aynı
hızda yol aldığını belirtir.
MACH PRENSĠBĠ: Cismin evrende kendi baĢına durağan bir
kütlesi yoktur ve kütle iki cisim arasındaki iliĢkiye bağlıdır.
MACH SAYISI: Bir roketin hızının aynı yönde ve aynı
ortamda giden ses hızına olan oranıdır. Mach-1 ses hızı olup
Mach-1‟in altı sesten yavaĢ ve Mach-1‟in üstü sesten hızlı
(süpersonik) hızlar için kullanılır.
MADDENĠN SAKINIMI (Conservation Of Matter) YASASI:
Lavoisier‟in, maddenin ne yoktan var olamayacağını, nede yok
olabileceğini belirten yasasıdır.
MANHATTAN PROJESĠ: Amerika‟nın Los Alamos
laboratuarlarında gerçekleĢtirilen ve 16.7.1945‟de New Mexico
çölünde patlatılan ilk atom (fisyon) bombasının imalat
projesidir. Projede 150.000 kiĢi çalıĢmıĢ ve o zamanın parası ile
üç milyar dolara mal olmuĢtur. Projeyi gerçekleĢtirenler R.
Oppenheimer, E. Fermi, N. Bohr, H. Bethe, L. Szilard, E.
Teller, A. Compton, E. Serge, G. Seaborg, H. Urey, J.
Neumann, J. Chadwick gibi fizikçilerdir. Einstein projede bir
rol almamıĢtır. Aynı bomba daha sonra 6.8.1945‟de
HiroĢima‟ya, 9.8.1945‟de de Nagazaki‟ye atılmıĢtır.
258
M-TEORĠ: Süper Sicim Teorisinin geliĢtirilmiĢ Ģekli olup,
beĢ tür süper sicim teorisini birleĢtirir. 11 uzay-zaman boyutunu
öngörür.
MANYETĠZMA TEORĠSĠ: Langevin tarafından öne sürülen,
manyetizmanın atom içindeki elektronların davranıĢlarından
ileri geldiğini belirten yasadır.
MANYETĠK MONOPOL (Magnetic Monopole) TEORĠSĠ: Tek
izole edilmiĢ manyetik kutba sahip varsayıma dayanan hipotetik
parçacığı açıklayan yasadır. Paul Dirac tarafından ileri sürülen
manyetik monopolün Büyük Patlama‟nın ilk saniyelerinde var
olmuĢ olabileceği sanılmaktadır. Günümüzde tek kutuplu
mıknatıs bulunmamaktadır.
MATUYAMA TERS DÖNMESĠ (Matuyana Reversal): Dünya
manyetik alanının yönünün çekirdekteki sıvı maddenin
hareketinden dolayı her 0.7-2.4 milyon yılda bir tersine
döndüğünü belirtir.
MAUNDER MĠNĠMUMU: 1645 ile 1715 arasındaki 32 yıl
boyunca GüneĢ‟te hiç bir leke görülmemesi üzerine yeryüzü
ikliminde meydana gelen soğumanın neden olduğu küçük buz
devridir.
MAXWELL-BOLTZMANN DAĞILIMI: Gazların içindeki
değiĢik moleküllerin hızlarının istatistiksel metodudur.
Sıcaklığın gaz moleküllerine yaptığı etkiyi belirtir.
MAXWELL DENKLEMLERĠ: Elektrik ve manyetik alanları
birleĢtiren elektromanyetik alan denklemleridir. Buna göre
elektromanyetik dalgalar çiftli giriĢimler halinde elektrik ve
manyetik alanlar içinde ve ıĢığın hareket yönünde gitmektedir.
MEISSNER ETKĠSĠ: Süper iletkenliği değiĢtiren sıcaklık
altında manyetik alanın kaybolmasıdır.
MENDEL
YASALARI:
Organizmaların
karakterleri
ebeveynlerin genleri ile kontrol edilir. Kalıtımın istatistiksel
yasalarıdır.
259
MICHELSON-MORLEY DENEYĠ: IĢığın hızının tam
ölçümünü ve uzayda eterin mevcut olmadığını belirten
deneydir.
MILANKOVITCH TEORĠSĠ: Dünya üzerindeki buz
devirlerini açıklayan teoridir. Dünya GüneĢ‟in etrafında
dönerken on binlerce yılda bir ekseni etrafında titreĢir ve
yörüngesinin Ģekli tam bir daireden eliptikliğe değiĢir ve tekrar
eski haline döner. Bu değiĢiklikler mevsimler arasındaki
sıcaklık dengesini etkiler.Bu değiĢiklikler mevsimleri, 26.000
yılda bir, 40.000 yılda bir ve 100.000 yılda bir değiĢtirir. Bu
yüzden, GüneĢ‟ten gelen ıĢığın daima aynı olmasına rağmen,
bazı kıĢlar ve yazlar birbirinden çok farklıdır. Bazen de çok
küçük farklar olur. ġu anda 15.000 yıl önce baĢlamıĢ soğuk kıĢ
devrinden yeni çıkmıĢ durumdayız.
MĠNĠ KARADELĠKLER (Mini Black Holes): Big Bang‟dan
kalmıĢ, bir atomdan daha küçük karadeliklerdir. Büyük
Patlamanın ilk saniyelerinde yoğunluk değiĢiklikleri sırasında
yaratılmıĢlardır. Hawking radyasyonu Ģeklinde enerji
çıkardıklarından buharlaĢıp patlayacaklardır. Küçük olanlar
daha önce patlar. Kütleleri 1013 gram olan bu mini deliklerin
çoğunun zamanımızda patlamıĢ veya patlamakta olması gerekir.
MOHOROVICIC DEVAMSIZLIĞI: Dünya‟nın kabuğunun 30
km kalınlığında olduğunu ve daha yoğun olan mantle tabakası
üzerinde yer aldığını belirtir.
MONOPOL EVREN (Monopole Universe) TEORĠSĠ: Evrenin
bir enflasyon ile üretildiğini ve tek bir manyetik monopolün
içinde yer aldığını ileri süren bir teoridir. Henüz belirlenmemiĢ
olmasına rağmen Büyük BileĢik Teorilerin birçoğu evrende
büyük miktarda manyetik monopollerin varlığını öngörür.
Enflasyonun standart modeli monopol problemini çözmüĢ olup,
evrenin sadece tek bir monopolü ihtiva eden son derece küçük
kuantum değiĢikliklerinin yarattığı çekirdekten büyüdüğünü
260
belirtir. Bu monopol evrenin bir yerinde hala durmaktadır.
Andrei Linde‟nin ileri sürdüğü monopol manyetik yüklü karadelik olup evrenimize bir kurt deliği ile bağlıdır. Evrenimiz
baĢka bir evrenin içinde olan bir monopolün içinde olabilir, o
da baĢka bir monopolün, o da baĢka bir evrenin.
MÖSSBAUER ETKĠSĠ: Atom bir gamma ıĢını soğurunca geri
teper ve enerjinin korunumuna göre emilen gamma ıĢınının
dalga boyu değiĢikliğe uğrar.
NEWTON YASALARI: Duran veya üniform bir Ģekilde
hareket eden bir cisim dıĢardan bir kuvvet gelmediği takdirde o
durumuna sonsuza kadar devam eder, bir cisme tatbik edilen
kuvvet cismin momentumundaki değiĢiklik oranına eĢittir, bir
cisim baĢka bir cisme bir kuvvet uygularsa, diğer cisimden de
ona eĢit fakat ters bir kuvvet etki yapar.
NEWTON‟UN IġIĞIN PARÇACIK TEORĠSĠ: IĢığın parçacıklar halinde yayıldığını belirtir.
NO-HAIR THEOREMĠ: Karadelikler üç özellikle tarif edilir.
Bunlar kütlesi, elektrik yükü ve açısal momentumudur. Bunlar
dıĢında bir karadeliğin baĢka bir özelliği yoktur, yani karadeliklerin saçı yoktur.
OERSTED YASASI: Bir elektrik akımı bir manyetik alanın
meydana gelmesine sebep olur.
OHM YASASI: Bir iletken içinden geçen akım, voltaj
yükseldikçe artar. Malzemenin direnci arttıkça içinden geçen
akım miktarı azalır.
OLBERS
PARADOKS
(Olbers Paradox): Geceleri
gökyüzünün
neden
karanlık
olduğunu
belirten
bilmecedir.Yıldızlar parlak olduğuna göre, onların arasındaki
uzay neden karanlıktır. Cevapları: evren 15 milyar yıl önce Big
Bang ile baĢlamıĢtır ve uzay-zaman geniĢledikçe evren de
değiĢmektedir.
GeniĢlemeyle
galaksiler
birbirinden
uzaklaĢmakta ve onlardan çıkan ıĢık gittikçe zayıflamaktadır.
261
Ayrıca yıldızlardan çıkan ıĢık evreni dolduracak yeterli zamanı
henüz bulamadı. Uzaklardaki galaksilerden çıkan ıĢık henüz
bize ulaĢamadı. Uzaydaki yıldızlar ayrıca üniform bir Ģekilde
dağılmamıĢtır.
OORT BULUTU (Oort Cloud): GüneĢ‟ten 30.000 ile 100.000
AÜ uzaklıklar arasındaki bir küresel bölgede yer alan kuyruklu
yıldızlar topluluğudur. Burada trilyonlarca kuyruklu yıldız
bulunmaktadır.
PARĠTENĠN SAKINIMI (Conservation Of Parity) YASASI:
Yang ve Lee tarafından keĢfedilen teoride, paritenin zayıf
nükleer kuvvet tarafından korunmadığı ve parite değiĢikliğinde
fizik yasalarının değiĢmez kalamayacağı belirtilir.
PAULI DIġLAMA (Exclusion) PRENSĠBĠ: Ġki elektronun
(veya diğer leptonların) aynı kuantum durumunda bulundurmayan doğa yasasıdır. Bu yasa çekirdek etrafındaki elektronların
diziliĢini tanzim eder. Hidrojenin çekirdeğe yakın bir elektronu
vardır. Helyum çekirdeğe aynı uzaklıkta iki elektrona lityum ilk
ikisi çekirdeğe aynı uzaklıkta üçüncüsü daha ileride
elektronlara sahiptir. Birinci kabuk sadece iki elektron tutar.
Ġkinci bulut sekize kadar elektron alabilir. Prensibe göre, her
buluttaki elektron sayısı o yörüngedeki farklı kuantum
kombinasyon sayısına tam uyar. En iç kabuktaki her elektron
aynı enerjilere sahip olup, her ikisi farklı yönlerde döner. Diğer
yörüngelerde de benzer kaideler iĢler. Prensip sadece
fermiyonlar için geçerli olup, foton gibi bosonlar bu prensibe
uymazlar.
PĠEZOELECTRĠC (Piezoelectric) ETKĠSĠ: Bazı kristaller
deforme olunca ters yüzlerinde ters yükler oluĢturur, bir kristale
bir elektrik yükü tatbik edildiğinde bir deformasyon meydana
gelir. Çabuk değiĢen bir elektrik potansiyeli uygulandığında da
kristalin yüzeyleri hızlı olarak titreĢir.
262
PLANCK ALANI (Planck Field): Karadelik entropisini
belirten 2.61x10-66 cm2‟dir.
PLANCK DEVRĠ (Planck Era): Evrenin 1 Planck zamanında
ve Planck yoğunluğu halinde bulunduğu zamandır.
PLANCK ENERJĠSĠ (Planck Energy): YaklaĢık 1000 kw-saat
olup, Planck uzunluğunu ölçmek için gerekli enerji miktarıdır.
Sicim teorisindeki titreĢen sicimin enerjisidir. 1019 GeV‟dir.
39
PLANCK GERĠLĠMĠ (Planck Tension): 10 ton olup, bir
sicimin gerilimidir.
PLANCK KÜTLESĠ (Planck Mass): 1 Planck uzunluğundaki
dalga boyuna sahip hipotetik bir parçacığın kütlesidir. Bu kütle
10-5 gram olup, protonun kütlesinin 1019 katıdır. Dünya‟daki
parçacık çarpıĢtırıcılarından elde edilen enerjilerin 10 16katıdır.
Bu durumda evrenin doğuĢu sırasındaki Ģartları elde edebilmek
için çarpıĢtırıcıların 10.000 trilyon kere daha güçlendirilmesi
gerekmektedir.
PLANCK PARÇACIĞI (Planck Particle): 1 Planck
uzunluğunda, 1 Planck kütlesi ve yoğunluğundaki hipotetik bir
parçacıktır. Evrenimiz böyle bir parçacıktan baĢlamıĢ olabilir.
PLANCK SABĠTĠ (Planck Constant): Bir fotonun enerjisinin
frekansı ile olan iliĢkisini açıklayan temel sabittir. Kuantum
nesnelerinin parçacık ve dalga davranıĢları arasındaki bağıntıyı
açıklar. H=6.62x10-34 Joule x saniyedir.
PLANCK UZUNLUĞU (Planck Length): Gravitasyon ve
uzay-zamanın henüz var olmadığı uzunluk ölçüsüdür. Bu
uzunluk her anlamda en küçük uzunluk olup, uzunluğun
kuantumudur. Bir protondan 1020 defa kısa olup, 10-33 cm‟dir.
PLANCK YOĞUNLUĞU (Planck Density): 1 Planck kütlenin
1 Planck hacim içinde sahip bulunduğu yoğunluktur. Planck
zamanındaki yoğunluğu ifade eder. Bu yoğunluk 1094
gram/cm3‟dür.
263
PLANCK ZAMANI (Planck Time): IĢığın Planck uzunluğuna
eĢit bir mesafeyi geçtiği zamandır. Her anlamda en küçük
zaman dilimi olup 10-43 saniyedir. Bundan daha küçük bir
zamanın bir anlamı olamaz. Evren 1043‟cü saniyede Planck
yoğunluğuna eĢit bir yoğunluktaydı.
PRICE TEOREMĠ: Bir karadeliğin radyasyon yolu ile
tamamen yok olacağını ve onun saçsız kalacağını öngören
teoremdir.
PROUT HĠPOTEZĠ: Bütün elementlerin atomik kütleleri
hidrojen atom kütlesinin katları olup, hidrojen birinci temel
maddedir.
RAMAN ETKĠSĠ: Katı, sıvı ve gazlara gelen ıĢık bu
cisimlerin molekülleri tarafından etrafa dağıtılmaktadır.
RAYLEIGH-JEANS
YASALARI:
Parçacıkların enerji
yoğunluğu ile dalga boyları arasındaki iliĢkiyi belirten yasadır.
RELATĠVĠTE (Relatıvity) TEORĠSĠ: Uzay ve zamanın mutlak
olmadığı, ıĢık hızının her durumda her gözlemciye göre daima
sabit olduğunun anlaĢılması üzerine Einstein tarafından ortaya
atılan iki yasayı içine alan teoridir.
ÖZEL
RELATĠVĠTE
(Special Relativity) TEORĠSĠ:
Einstein‟ın yasasında birbirine göre değiĢmeyen sabit bir hızla
hareket eden iki cisim arasındaki uzay-zaman özelliklerini, ıĢık
hızının her zaman her yerde aynı olduğunu inceler.
GENEL RELATĠVĠTE (General Relativity) Teorisi:
Einstein‟ın bu yasasında birbirine göre değiĢen hızlarla hareket
eden cisimler arasındaki uzay-zaman özellikleri ve uzay- zaman
eğriliği incelenir.
ROCHE LĠMĠTĠ: Gezegeni ile aynı yoğunlukta olan bir
uydunun, gezegenin yarı çapının 2456 katı bir uzaklıkta
dönmesi halinde gravitasyonel kuvvetlerle parçalanmasıdır. Bu
mesafede dönen cisimler asla bir uydu oluĢturamaz. Satürn‟ün
264
halkaları Roche limitinin içinde döner ve bu yüzden bir ay
oluĢturamazlar.
ROSSBY DALGALARI: Her bir yarıkürede 3-5 adet bulunan,
dalga boyları 2000 km‟ye ulaĢabilen, soğuk kutup ve sıcak
tropik havalarının karĢılaĢmalarıyla oluĢan hava dalgalarıdır.
SCHRÖDINGER DENKLEMLERĠ: Kuantum mekaniğinde
parçacıkların dalga denklemleridir.
SCHWARZSCHILD KARADELĠĞĠ: Küresel dönmeyen ve
elektrik yükü bulunmayan bir karadeliktir. Karadelik türleri
içinde en basit olanıdır.
SCHWARZSCHILD LĠMĠTĠ: Belli kütledeki bir cismin bir
karadelik olmaksızın sahip bulunacağı en yüksek yoğunluktur.
Bu limit büyüdükçe yoğunluk azalır. GüneĢ için bu limit suyun
1016 katı yoğunluktur. 100 milyon güneĢ kütlesi için limit suyun
yoğunluğu kadardır.
SCHWARZSCHILD YARIÇAPI: Bir yıldızın gravitasyonel
kuvvetler altında çöküp içinden ıĢığın bile kaçamayacağı
sonsuz yoğunlukta bir karadelik olabilmesi için o yıldızın sahip
olması gereken yarıçap limitidir.
SCHWARZSCHILD GEOMETRĠSĠ: Küresel ve dönmeyen bir
karadelik içinde ve etrafındaki uzay-zaman geometrisidir.
SEFEID DEĞĠġKENLERĠ (Sefeid Variables): Uzaklık
göstergesi olarak kullanılan mutlak parlaklığı, periyodu ve
renkleri arasında çok belirgin bağıntılar bulunan parlak
değiĢken yıldızlardır.
SERA
ETKĠSĠ
(Greenhouse Effect): Gezegenlerin
atmosferlerinin ısıyı yüzeye yakın yerde tutmaları ve yüzey
sıcaklığını yükseltmesidir. Atmosferden geçen GüneĢ ıĢınları
gezegenin yüzeyini ısıtır, yüzeye çarpan ıĢınlar gerisin geri
uzaya çıkar. Giren ıĢınlar görünen ıĢın, yansıyanlar ise daha
uzun dalga boylu kızılötesi ıĢınlardır.Yansıyan ıĢınların bir
kısmı atmosferdeki gazlar tarafından soğurulur, ısınan gazlar
265
tekrar enerji çıkarır, bir kısmı uzaya kaçar, bir kısmı ise yere
iner. Atmosferi bulunmayan Ay‟ın bütün yüzeyinin ortalama
sıcaklığı -18 derecedir. Dünya yüzeyinin ortalama sıcaklığı ise
15 derecedir. Bu Dünya‟daki sera etkisi yüzündendir. Yüzeyi
ısınan gezegen üzerindeki havayı ısıtır.
SEYFERT GALAKSĠLERĠ (Seyfert Galaxies): Ortalarında
küçük parlak çekirdek bulunan spiral olup, X-ıĢınlarından radyo
dalga boylarına kadar enerji çıkaran ve birer kuasar olduklarına
inanılan gök cisimleridir.
SĠNĠR BÜYÜME (Nerve Growth) FAKTÖRÜ: LeviMontalcini tarafından ileri sürülen bütün sinirlerin ihtiyaç
duyuldukça büyüme ve çoğalmalarını belirten faktördür.
SĠYAH CĠSĠM (Black Body) RADYASYONU YASASI:
Kuantum Teorisinin geliĢmesine neden olan, siyah cismin
çıkardığı veya soğurduğu radyasyonun kuanta denilen enerji
paketleri halinde meydana geldiğini açıklayan yasadır.
STEFAN YASASI: Çok sıcak cisimlerdeki ısı kaybını veren
yasadır.
STEFAN-BOLTZMANN YASASI: Stefan yasasının kinetik
teori ve termodinamiğin tatbiki ile siyah cisimlere
uygulanmasıdır.
STERN YASASI: Atomların manyetik alanlarının kuantize
olduğunu belirtir.
SÜPER SĠCĠM (Super String) TEORĠSĠ: Parçacıkların 10 veya
11 boyutlu bir evrende titreĢen sicimler olduğunu belirtir.
SÜPER GRAVĠTASYON (Super Gravity) TEORĠSĠ:
Gravitasyonla diğer temel kuvvetleri tek bir denklem takımında
açıklamaya çalıĢan Büyük BileĢik Teoriler‟dir. Süper
gravitasyonla Sicim Teorisinin birleĢmesinden Süper Sicim
Teorisi geliĢmiĢtir.
SÜPER SĠMETRĠ (SUSY: Super Symmetry) TEORĠSĠ:
Simetrinin uzantısı olan, bütün parçacıkları birleĢtiren, madde
266
ve kuvvetin aynı olduğunu ifade eden yasadır. Uzay-zamanda
fermiyonları bosonlara, bosonları fermiyonlara dönüĢtüren bir
modeldir.
SÜPER ZAR (Super Membrane) TEORĠSĠ: Süper Sicim
Teorisine alternatif olarak geliĢtirilen, 11 boyutlu uzay-zamanı
öngören ve Her ġeyin Teorisini açıklamaya çalıĢan yasadır.
TAMAMLAYICILIK (Complementarity) PRENSĠBĠ: Bohr‟un
1927‟de bulduğu, atomik nesneler ve etkileĢimleriyle onların
davranıĢlarını ölçen enstrümanlar arasında derin benzersizlikler
olmadığını belirten prensiptir.
TERMODĠNAMĠĞĠN BĠRĠNCĠ YASASI: Clausius tarafından
bulunan yasaya göre, evrenin enerjisi sabittir. Isı enerjisinin
mekanik eĢdeğerini anlatır.
TERMODĠNAMĠĞĠN ĠKĠNCĠ YASASI: Clausius ve Thomson
tarafından bulunan yasaya göre, ısı soğuk bir cisimden sıcak bir
cisme kendiliğinden akamaz. Ġzole edilmiĢ bir sistemdeki
entropi ya sabit kalır yada sadece artar.
TERMODĠNAMĠĞĠN ÜÇÜNCÜ YASASI: Nernst tarafından
bulunan yasaya göre, bütün mükemmel kristaller mutlak sıfırda
aynı entropiye sahiptir. Mutlak sıfır sıcaklığına asla eriĢilemez.
ÜÇ CĠSĠM (Three Body) PROBLEMĠ: Dünya, GüneĢ ve Ay
sisteminin yörünge, dönüĢ Ģekilleri, gravitasyonel kuvvetler
gibi özelliklerinin matematiksel çözümleridir.
VAN ALLEN KUġAĞI (Van Allen Belt): Yüksek enerjili
parçacıkların yer aldığı iki bölge olup, yeryüzünün 1000-1500
km ve 15.000-25.000 km‟lerinde bulunur. Dünya‟nın manyetik
alanı içinde hapsedilmiĢ bu kuĢaklar yoğun birer radyasyon
kaynağıdırlar. DıĢ kuĢakta çoğunlukla elektronlar, iç kuĢakta ise
protonlar bulunmaktadır.
VOLTA ETKĠSĠ: Farklı metallerin yan yana getirilerek temas
ettirilmesiyle elde edilen elektrik üretimine ait metottur.
267
WEINBERG-SALAM TEORĠSĠ: Elektromanyetik ve zayıf
nükleer kuvvetleri birleĢtiren yasadır.
WEIZSACKER TEORĠSĠ: Yıldızların enerjisinin içlerindeki
hidrojenin yanarak helyuma dönüĢmesi (nükleer füzyon) ile
meydana geldiğini belirtir.
WIEN YERĠNDEN AYIRMA (Displacement) YASASI: Kızıl
sıcaklıktaki bir siyah cisim daha fazla ısıtıldığında daha kısa
dalga boylu radyasyon çıkarır ve cisim beyaz sıcak hale gelir.
YA HEP YA HĠÇ (All Or None) YASASI: Bir sinir ipliğindeki
sinir atıĢlarının dürtü Ģiddeti ile değiĢmediğini ve sinirin bilgiyi
beyine frekans değiĢimi vasıtasıyla ilettiğini belirten Adrian
tarafından tespit edilen yasadır.
YANG-MILLS TEORĠSĠ: Kuantum mekaniğinde yeni
parçacıkları tanımlayan alan teorisidir.
YUKAWA TEORĠSĠ: Güçlü nükleer kuvveti taĢıyan
parçacıkların mesonlar olduğunu belirtir.
ZEEMAN ETKĠSĠ: IĢık izine paralel bir güçlü manyetik
alanda spektrum çizgileri ikiye ayrılır.
268
Bilim Tarihinin
Önde Gelen 300 Ġsmi
Ġlk bilimsel faaliyetler bundan 5000 yıl önce Sümerlilerin
düz taĢların üzerine Ģekiller çizmeleriyle baĢladı. Elde bu
devirlere ait somut deliller bulunmamaktadır. Fakat,
Sümerlilerin bir takım geometrik Ģekillerle uğraĢtıkları ve basit
alan hesapları yaptıkları bilinmektedir.
269
Matematik, fizik, tıp ve bilhassa felsefe ile ilgili somut
deliller eski Yunanlılardan gelmiĢtir. Yunanlılar, Sümer ve
Mısırlıların baĢlattıkları çalıĢmaları geliĢtirdiler. MÖ-600‟lerde
yaĢamıĢ olan Thales bilimsel düĢünen ve konuĢan ilk insan
olarak kabul edilmektedir.
Bundan 2600 yıl önce yaĢamıĢ Thales‟den bugüne kadar
binlerce bilim adamı gelmiĢ geçmiĢtir. Dünya‟nın en ciddi
yayınlarından seçilen 2400 isim arasından dikkatle yapılan bir
seçim sonucunda tespit edilen 302 bilim adamının ismi,
yaĢadıkları yıllar ve kısa hayat hikayeleri bu bölümde
anlatılmaktadır. Ġçlerinde, üç yaĢında matematik hesabı
yapmaya baĢlayanlardan, teorisine itibar edilmediği için intihar
edenlere, esas mesleği gizli ajanlık, pastacılık ve boksörlük
olanlardan, daha öğrencilik yıllarında profesör tayin edilenlere,
zengin Lortlardan, yaĢamı son derece fakir geçenlere kadar
çeĢitli isimler yer almaktadır.
2600 yıl içinde gelmiĢ geçmiĢ binlerce bilim adamı içinde,
çığır açmıĢ, bilimde bir „devri‟ baĢlatmıĢ, diğerlerine örnek
olmuĢ dört en harika insan olarak, Archimedes (MÖ-287),
Galileo (1564), Newton (1642) ve Einstein (1879) bu kitap
yazarının seçimidir.
ABEL, Neils Henrik (1802-1829): Norveçli matematikçi,
grup teorisinin (Abelian grubu) kurucusudur. Kısa yaĢamı son
derece fakirlikle geçen, çalıĢmalarını Fransız bilimler
akademisine kabul ettiremeyen ve üniversitede iĢ bulamayan
Abel‟e ölümünden iki gün sonra Berlin üniversitesi matematik
profesörlüğü teklifi geldi.
ADAMS, John Couch (1819-1892): Ġngiliz gök bilimci, daha
öğrencilik yıllarında, o zamanlar henüz keĢfedilmemiĢ olan,
Neptün gezegeninin yerini tespit etti. 1820‟lerde Uranüs‟ün
yörüngesindeki küçük değiĢiklikler Newton‟un gravitasyon
yasası ile izah edilemiyordu. Adams, bu değiĢikliklerin henüz
270
bilinmeyen sekizinci bir gezegenin çekimi yüzünden olacağını
ileri sürdü. Fakat teorisi bilim akademisi tarafından ret edildi.
Teorisinin doğruluğu, on yıl sonra Neptün‟ün Galle tarafından
keĢfedilmesiyle anlaĢılmıĢ oldu. Kendisine teklif edilen kraliyet
unvanını ret etti.
ADRIAN, E. Douglas (1889-1977): Ġngiliz nörofizyolojist,
sinir sistemindeki
elektrik hareketlerini inceleyerek, frekans
modülasyonu ile beyine bilginin sinirlerle taĢındığını, tepkinin
yoğunluğunun artması ile sinirdeki hareketlerin hızlandığını
keĢfetti. Beynin çıkardığı dalgaların toplanabileceğini, dalga
ritimlerinin
bir
electroencephalogram (EEG)
olarak
görülebileceğini belirtti. 1932 Nobel ödülünü aldı.
ALFVEN, Olof Gösta (1908-1995): Ġsveçli teorik fizikçi,
plazma fiziğini kurdu. 1942 yılında plazma içindeki
magnetohidrodinamik dalgaları (Alfven dalgaları) belirtti ve
1970‟de Nobel ödülünü kazandı. Fikirlerinin deneyleri daha
sonraları yıldızlar ve nükleer reaktörlerdeki etkileĢimlerde
gerçekleĢtirildi.
ALHAZEN (945-1038): Mısırlı fizikçi, daha önceleri
inanılan ıĢığın gözden çıktığı fikrine itiraz ederek ıĢığın
cisimlerden yansıyarak göz tarafından alındığını söyledi.
Mercek, düz ve eğik aynalar, renkler gibi optik üzerine
buluĢları beĢ asır sonra geliĢtirilebildi.
AL-KHWARIZMI (800-850): Ġranlı matematikçi, logaritmayı
buldu. Algebra adlı kitabında sıfırdan dokuza kadar olan on
rakamı belirledi ve buluĢları 14‟cü asra kadar kullanıldı.
Algorithm (logaritma), adına izafen verildi. BuluĢları
matematikte büyük geliĢmelere neden oldu.
ALPHER, Ralph Asher (1921- ): Amerikalı fizikçi, arkalan
mikrodalga radyasyonunu ileri sürdü. 1948‟de Bethe ve Gamow
ile birlikte, ilk olarak, Büyük Patlama‟nın ilk saniyelerindeki
termonükleer prosesi, (alpha, beta, gamma teorisi) evrenin
271
baĢlangıç ve evrimini, helyum miktarı ve 5 K sıcaklığındaki
arkalan mikrodalga ıĢınımını izah etti. Big Bang modelinin
yaratıcılarındandır.
ALVAREZ, Luis Walter (1911-1988): Amerikalı fizikçi,
parçacık fiziğinde köpük odası tekniğini geliĢtirdi. 1939‟da bir
nötronun manyetik zamanının ilk ölçümünü yaptı. 1947‟de ilk
lineer proton hızlandırıcısını imal etti. 65 milyon yıl önce yok
olan dinozorları öldüren sebepleri ileri sürdü. 1968 Nobel
ödülünü aldı. Hidrojen bombası projesinde aktif rol oynadı.
AMPERE, Andre Marie (1775-1836): Fransız fizikçi,
elektrodinamiğin kurucusudur. 1827‟de içlerinden akım geçen
iki
tel
arasındaki
manyetik
kuvvetlerle
ilgili
elektromanyetizmanın matematiksel denklemlerini (Ampere
yasası) buldu. Elektrik akım birimine adı verildi. Kendi
kendisini yetiĢtiren bilim adamlarındandır.
ANAXIMANDER (MÖ 611-547): Yunanlı filozof, Dünya
yüzeyinin eğik ve silindirik Ģeklinde olduğunu belirtti.
Dünya‟nın uzayda tek baĢına durduğunu, GüneĢ‟in gölgesinden
en kısa ve en uzun günleri, bir yıl içindeki eĢit gün uzunlukları
hesapladı. Dünya‟nın haritasını çıkardı.
ANDERSON, Carl David (1905-1991): Amerikalı fizikçi,
pozitron ve muonu keĢfetti. 1928‟de Paul Dirac tarafından
varlığı ileri sürülen pozitronu, 1932‟de kozmik ıĢınlar içinde
bulan Anderson 1936‟da Nobel ödülü kazandı. Aynı yıl,
elektrondan 130 defa daha ağır olan muonu (mu-meson)
keĢfetti.
ANFINSEN,
C. Boehmer (1916-1995): Amerikalı
biyokimyacı, enzimlerin özel katalitik kabiliyetlerinin
Ģekillerini, aminoasitlerin sıralanma özelliklerinin yanında
zincir Ģekilli molekülün özel Ģekillerinden ileri geldiğini
keĢfetti ve 1972 yılının Nobel ödülünü kazandı.
272
ANGSTROM, A. Jonas (1814-1874): Ġsveçli spektroskopist,
aynı dalga uzunluğundaki ıĢığın sıcak gazdan açığa çıkarken
soğuk gaz tarafından soğurulduğunu ileri sürdü ve 1862‟de
GüneĢ ıĢığının spektrumundan GüneĢ‟te hidrojen bulunması
gerektiğini belirtti. Dalga boyu birimine (10-10 m) Angström adı
verildi.
APOLLONIUS (MÖ 260-190): Yunanlı matematikçi, daire,
elips, parabol ve hiperbol gibi Ģekilleri ilk tanımlayan ve
geometrinin temelini atan bilim adamıdır. Ay‟ı inceledi ve Ay
tutulmasını tanımladı. On Conic Sections isimli eseri hala
yaĢamaktadır.
ARISTARCHUS (MÖ 320-250): Yunanlı gök bilimci,
Dünya‟nın GüneĢ etrafında döndüğünü ilk söyleyen insandır.
GüneĢ ve Ay‟ın Dünya‟ya olan uzaklığını ölçtü. GüneĢ‟in
evrenin merkezi olduğunu belirtti.
ARISTOTLE (MÖ 384-322): Yunanlı filozof, Dünya‟nın bir
küre Ģeklinde olduğunu ispatlayarak, her Ģeyin onun merkezine
doğru çekildiğini açıklayan ilk insan oldu. Kendisinden sonra
18 asır boyunca kullanılan, bilimin felsefik temellerini kurdu.
Platon‟un en iyi öğrencisiydi. Bilimin her dalı ile uğraĢtı.
ARCHIMEDES (MÖ 287-212): Yunanlı matematikçi,
hidrostatik bilimin yaratıcısıdır. Eğriler, alanlar ve hacimlerin
hesaplama metotlarını, levye teorisini, suyun kaldırma
prensibini, çekim merkezini buldu. Bir dairenin çapı ile çevresi
arasındaki oranı hassas olarak ve  sayısını 3,141851 olarak
hesap etti. Integral hesabın babasıdır. Statik mekaniğin
esaslarını keĢfetti. Mekaniğin yaratıcısı olan Archimedes eski
zamanların en büyük matematikçisi ve bilim adamıdır. Kum
üzerinde hesap yaparken bir Romalı asker tarafından kılıçla
öldürüldü.
AVERY, Oswald (1877-1955): Amerikalı bakteriyolojist,
1944‟de bakteri kromozomlarının genetik malzemesinin DNA
273
olduğunu keĢfetti ve molekülsel biyolojinin ana fikrini
Ģekillendirdi.
AVOGADRO, Amedio (1776-1856): Ġtalyan fizikçi, eĢit
hacimlerde, aynı basınç ve sıcaklıktaki bütün gazların eĢit
sayıda parçacıklardan oluĢtuğunu (Avogadro yasası) buldu.
BuluĢu elli yıl sonra kabul edildi. Molekül fiziğinin babasıdır.
BAADE, W. H. Walter (1893-1960): Alman gök bilimci,
Andromeda galaksisini inceleyerek kendisinden 30 yıl önce
keĢfedilmiĢ Cepheid değiĢken yıldızlarının sınıflandırılmasını
yaptı. Andromeda‟nın 2.3 milyon ıĢık yılı uzaklıkta ve evrenin
yaĢının 5 milyar yıldan daha fazla olduğunu açıkladı. Ayrıca
süpernovaları inceledi.
BABBAGE, Charles (1792-1871): Ġngiliz matematikçi,
programlanabilir bilgisayarın mucididir. 1833‟de yaptığı
analitik makinada her türlü aritmetik iĢlemi yapabilen delikli
kartlı hafıza kullandı.
BACKUS, John (1924- ): Amerikali bilgisayar mühendisi, ilk
geliĢmiĢ bilgisayar lisanını buldu. 1954‟de yayınladığı özel
problemleri çözülebilen Fortran (Formula Translatör) lisanı
1957‟de ilk olarak IBM bilgisayarlarında kullanıldı.
BALMER, J. Jacob (1825-1898): Ġsviçreli matematikçi,
hidrojen atomunun tayf çizgilerinin frekansları arasındaki
iliĢkiyi keĢfetti. BuluĢları ıĢığın tanımlanması ve kuantum
teorisinin doğmasına yardımcı oldu.
BARDEEN, John (1908- ): Amerikalı fizikçi, Brattain ve
Sohockley ile birlikte transistörü buldu. 1911‟de keĢfedilen
süper iletkenlik teorisinin (BCS: Bardeen, Cooper, Schrieffer
teorisi) baĢarılı açıklamasını yaptı ve teorisini kurdu. Her iki
çalıĢmasından dolayı iki Nobel ödülü kazanan ilk insan oldu.
BATESON, William (1861-1926): Ġngiliz genetikçi, genetik
biliminin kurucusudur. Mendel‟in çalıĢmalarını hayvanlara
274
tatbik ederek, bazı genlerin çakıĢtığını ve özelliklerin serbestçe
aktarılmadığını gösterdi.
BECQUEREL, Antoine Henri (1852-1908): Fransız fizikçi,
1896‟da uranyum metalinin çıkardığı radyasyonu keĢfetti ve
buna radyoaktivite adını verdi. 1903 yılının Nobel ödülünü aldı.
BERG, Paul (1926- ): Amerikalı biyolojist, 1956‟da ilk
transfer-RNA‟yı keĢfetti ve genetik mühendisliğinin kurucusu
oldu. 1980 Nobel ödülünü kazandı.
BERNOULLI, Daniel (1700-1782): Ġsviçreli matematikçi,
sıvı ve hava içindeki hareketlere ait hidrodinamik yasalarını
buldu. Gazların kinetik teorisini kurarak ilk bilimsel atom
fikrini ortaya attı. Bir sıvının hızı artınca içindeki basıncın
azalacağını söyledi.
BERZELIUS, J. Jacob (1779-1848): Ġsveçli kimyacı, 19‟cu
yüzyıl kimyasının ilk düzenlemesini yaptı. Doğru atom
kütleleri tablosu, elementlerin sembollerle gösterimi, organik ve
inorganik kimya sınıflandırması, elektrokimya çalıĢmaları
arasındadır. Selenyum, seryum ve toryumu keĢfetti.
BESSEL, F. Wilhelm (1784-1846): Alman gök bilimci,
1838‟de ilk olarak bir yıldızın uzaklığını saptadı ve
yıldızlararası mesafelerin ölçeğini belirledi. 1844‟de Sirius
yıldızının hareketindeki salınımı fark ederek bu yıldızın bir
ikizinin bulunduğunu gösterdi.
BETHE, H. Albrecht (1906- ): Alman fizikçi, 1938‟de dört
hidrojen çekirdeğinin zincirleme etkileĢimle bir helyum
çekirdeğine dönüĢtüğünü matematiksel olarak göstererek
yıldızlardaki reaksiyonu izah etti. Alpher ve Gamow ile birlikte
evrenin baĢlangıcındaki kimyasal elementlerin oluĢum teorisini
(--) teorisini kurdu. Atom ve hidrojen bombalarının
imalatında çalıĢtı.
BIOT, Jean Baptiste (1774-1862): Fransız fizikçi, balonla ilk
meteolojik ve manyetik gözlemleri yapanlardandır. Element
275
kristallerinin polarize ıĢık düzlemi ile ters yönde dönmelerine
karĢılık kuartz kristallerinin aynı düzlemde döndüklerini ilk
keĢfeden oldu. Dönme miktarının ve yönünün ıĢık dalga boyu
ile ilgili olduğunu (Biot yasası) buldu. Polarimetriyi icat etti.
BIRKOFF,
George David (1884-1944): Amerikalı
matematikçi, dinamik ve uzay mekaniğini inceleyerek 1913‟de
Poincare‟nin son geometrik teoreminin çözümünü buldu.
Einstein‟ın Genel Relativite Teorisine daha iyi alternatiflerin
bulunduğunu iddia etti. Matris metotları ilk uygulayanlardandır.
20‟ci yüzyılın en büyük Amerikalı matematikçisi olarak tanınır.
BLACK, Joseph (1728-1799): Ġskoçlu kimyacı, pasif ve
spesifik ısıyı keĢfetti. 1763‟de sıcaklığı yükseltmeden katıları
sıvıya, sıvıları buhara dönüĢtürmek için ısının gerekli olduğunu
gösterdi. Sıfır derecedeki buzun sıfır derecede su haline
dönüĢmesi için ısı verilmesi gerektiğini belirtti. Isı ile sıcaklık
arasındaki farkı belirledi.
BOHR, Neils (1885-1962): Danimarkalı teorik fizikçi,
Rutherford‟un atom modeline kuantum mekaniğini uyguladı ve
1913‟de elektronların ancak belirli yörüngelerde döndüklerini,
ıĢın yaydıklarında bir yörüngeden bir diğerine sıçradıklarını
belirtti. Elektronların çekirdekten herhangi bir uzaklıkta değil,
belli uzaklıktaki yörüngelerde kaldıklarını saptadı. Hidrojen
atomunun ıĢık spektrumunu açıkladı. 20‟ci yüzyılın
Einstein‟dan sonraki en önde gelen teorisyenidir. 1922 yılı
Nobel ödülünü kazandı.
BOLTZMANN, Ludwig Eduard (1844-1906): Avusturyalı
fizikçi, istatistiksel fiziğin kurucusudur. Isının, atom ve
moleküllerinin rasgele hareketlerinden oluĢtuğunu gösterdi ve
atomların varlığını önerdi. Gazların kinetik teorisini geliĢtirdi.
BuluĢlarına yapılan itirazlar sonunda Adriyatik kıyısında
kendisini öldürdü.
276
BONDI, Hermann (1919- ): Avusturyalı gök bilimci, Gold ve
Hoyle ile birlikte durağan evren modelini (Steady-State
Theory) ileri sürdü. Buna göre, evrenin bir baĢlangıcı olmadı ve
bir sonu da olmayacaktır. Evrendeki madde evren geniĢledikçe
boĢluktan yaratılmakta ve böylece yoğunluk dengelenmektedir.
1964‟de kozmik mikrodalga arkaalan ıĢınımının keĢfi ile teorisi
önemini kaybetmiĢse de modern kozmolojinin geliĢmesine
yardımcı olmuĢtur.
BOOLE, George (1815-1864): Ġngiliz matematikçi, ikili
cebrin bulucusudur. Sembolik lojik sistemi ve diferansiyel
denklemleri geliĢtirdi. Sayesinde lojik matematiksel olarak
kabul edildi. Ġki değerli cebir yoluyla dijital bilgisayarın
temelini yarattı. Kendi kendini yetiĢtiren Boole hiç bir
üniversite eğitimi olmamasına rağmen 34 yaĢında matematik
profesörlüğüne tayin edildi.
BORN, Max (1882-1970): Alman fizikçisi, matris
mekaniğini buldu ve Kuantum Teorisine uyguladı. Dalga
fonksiyonlarının istatistiksel çözümünü geliĢtirdi. Born 1944
yılı Nobel ödülünü aldı.
BOSE, S. Nath (1894-1974): Hindistanlı fizikçi, istatistiksel
mekanik ve kuantum istatistiği üzerinde çalıĢmalar yaptı. Boson
adı verilen parçacıkların spin‟lerini belirten kuantum sisteminin
genel istatistiğini Ģekillendirdi.
BOURBAKI, Nicholas (20‟ci yüzyıl): Fransız matematikçi,
1939‟dan 1980‟e kadar devam eden ve 50 yaĢından küçük
matematikçileri kabul eden bir gruptur. Kuramsal matematiğin
geliĢtirilmesi için çalıĢmıĢ ve çok sayıda yayın çıkarmıĢlardır.
Grup kendilerine Bourbaki ismini vermiĢ olup, 1939-1967
arasında çok kıymetli matematikçiler yetiĢtirmiĢtir.
BOYLE, Robert (1627-1691): Ġngiliz kimyacı, gazların
basıncı ve hacimleriyle ilgili yasalarını (Boyle yasası) keĢfetti
ve sabit sıcaklıktaki ve belli bir kütleli gazın basınç ve
277
hacminin orantılı olduğunu gösterdi. Elementlerin birleĢerek
bileĢimleri oluĢturduğunu ve bileĢimlerin de elementlerine
ayrıĢabileceğini belirterek atomik teoriyi ve atomların
Ģekillerinin önemini ileri sürdü.
BRADLEY, James (1693-1762): Ġngiliz gök bilimci, ıĢık
hızını gerçek değerine en yakın (308.300 km/sn) olarak ölçen
ilk insandır. Ay‟ın çekimi yüzünden Dünya‟nın yörüngesindeki
hareketi sırasında eksenindeki titreĢimi keĢfetti. IĢık ve
Dünya‟nın hızlarının oranı yüzünden yıldızların paralaks
olayını buldu.
BRAGG, W. Lawrence (1890-1971): Ġngiliz fizikçisi, babası
W.H. Bragg ile birlikte katılar (solid-state) fiziğini kurdu. Bir
X-ıĢınının kristal üzerindeki spektrum çizgilerinden, kristaldeki
elektron yoğunluğunun ve atomların pozisyonlarının tespit
edebileceğini keĢfetti. 25 yaĢında iken, 1915 yılı Nobel ödülünü
babası ile paylaĢtı.
BRAHE, Tycho (1546-1601): Danimarkalı gök bilimci, ilk
yıldız katalogunu yaptı. Teleskop öncesinin en büyük gök
gözlemcisidir. 1572‟de çıplak gözle bir nova patlamasını
gözleyen ilk insandır. Kendisi tarafından planlanan ilk gözlem
evini kurarak 777 adet yıldızın yerini tespit etti. Asistanı olan
Kepler‟i yetiĢtirdi ve ona kıymetli bilgiler bıraktı.
BRENNER, Sydney (1927- ): Güney Afrikalı biyolojist,
1950‟de bir DNA zincirindeki genetik sarmalın üçlü
kodonlarını keĢfetti. 1961‟de keĢfi Crik tarafından teyit edildi.
Ribosomlara ulaĢan talimat kodlarının haberci-RNA denen özel
bir RNA vasıtasıyla taĢındığını ileri sürdü.
BROWN, Robert (1773-1858): Ġskoçyalı botanikçi, hücre
çekirdeğini keĢfetti. Bitki sınıflandırmasını geliĢtirdi. 1827‟de
su içinde yüzen toz zerreciklerinin (polenler) mikroskop altında
devamlı hareket içinde (Brownian hareketi) olduklarını buldu,
fakat bunların su moleküllerinin hareketinden ileri geldiğini
278
anlayamadı. Brownian hareketleri moleküllerin varlığının ilk
deneysel açıklaması olup, 1905‟de Einstein tarafından
yapılmıĢtır.
BRUNO, Giordano (1548-1600): Ġtalyan filozof, uzayın
sonsuzluğunu, Dünya‟nın GüneĢ etrafında döndüğünü ileri
sürerek Copernicus‟un teorisini savundu. DüĢüncelerinden
dolayı 1600‟de Roma meydanında kilise tarafından yakılarak
öldürüldü.
BUFFON, Georges-Louis (1707-1788): Fransız doğa bilimci,
türlerin evriminin ilk fikir babasıdır. Gençliğinde tıp ve
matematik çalıĢtı, ihtimaller teorisine hesap metodunu tatbik
etti, kozmoloji, jeoloji gibi bilim dalları ile uğraĢtı. 1804‟de
yazdığı 44 ciltlik Natural History isimli eserinde hayvan türleri
arasındaki benzerlikleri, canlı organlarının zaman içinde
uğradıkları değiĢiklikleri ve müĢterek atalarından geliĢtiklerini
gösterdi.
BULLARD, E. Crisp (1907-1980): Ġngiliz jeofizikçi,
Dünya‟nın manyetik alanının, merkezindeki sıvı demirin
Dünya‟nın dönüĢü ile hareketli olmasından ileri geldiğini öne
sürdü. Sıvı demirin hareketli olması ile oluĢan elektrik akımının
bir manyetik alan oluĢturduğunu ve okyanus yatağından çıkan
jeotermik ısının hassas değerini buldu.
CALVIN, Melvin (1911- ): Amerikalı biyokimyacı,
fotosentez prosesindeki, bitkilerin havadan karbondioksiti
emmeleri ve havaya oksijen vermeleri olayında, tek hücreli
yeĢil algae chlorella‟nın karbondioksit devresini keĢfetti.
Hayvan yaĢamının bitkisel gıdaya dayandığını ve fotosentez
reaksiyonunun önemini belirtti. 1961 Nobel ödülünü kazandı.
CARDANO, Girolamo (1501-1576): Ġtalyan matematikçi,
denklemlerde negatif ve kompleks kökleri tanıttı, kübik
eĢitliklerin çözümlerinin cebirsel metotlarını buldu.
279
CARNOT, Sadi (1796-1832): Fransız teorik fizikçi,
termodinamiğin kurucularındandır. Ġdeal buhar makinasını
tasarladı. 1824‟de evrende entropinin artmakta olduğunu ileri
süren ilk kiĢi oldu ve termodinamiğin birinci yasasını ortaya
attı.
CASSINI, Giovanni (1625-1712): Ġtalyan gök bilimci,
gezegenleri inceledi. Jüpiter, Mars ve Venüs‟ün dönüĢ
hareketlerini detaylı araĢtırdı ve Satürn‟ün dört yeni uydusunu,
1675‟de Satürn‟ün halkaları arasındaki boĢlukları, GüneĢ‟in
Dünya ile olan uzaklığını %7 hata ile keĢfetti.
CAUCHY, A. Louis (1789-1857): Fransız matematikçi,
modern matematiğin kurucularındandır. Gauss ile birlikte
gerçek ve kompleks fonksiyonları yarattılar. Kompleks analiz
ve entegrasyon hesapları üzerinde çalıĢtı.
CAVENDISH, Henry (1731-1810): Ġngiliz kimyacı,
Dünya‟nın yoğunluğunu buldu ve kütlesini 6x1024 kg olarak
hesapladı. Newton‟un gravitasyon sabitini 6.66x10-8 olarak
buldu. Sahibi olduğu muazzam serveti bilim ve cihazlara
harcadı. Gazların bir ağırlığı olduğunu, havanın bir karıĢım,
suyun ise bir bileĢim olduğunu keĢfetti, ısı ve elektrik
konularında buluĢlar yaptı.
CHADWICK, James (1891-1974): Ġngiliz fizikçi, 1919‟da
Rutherford ile birlikte çalıĢtı ve radyoaktif elementlerin saldığı
alpha ve beta parçacıklarının enerji seviyelerini hesapladı.
1932‟de atom çekirdeğinde proton ile aynı kütleye sahip fakat
yüksüz parçacığı keĢfetti ve buna nötron adını verdi. 1935
yılının Nobel ödülünü aldı. Manhattan Atom Bombası
projesinde çalıĢtı.
CHANDRASEKHAR,
Subrahmanyan
(1910-1995):
Hindistanlı astrofizikçi, yıldızların evrimleri üzerinde çalıĢtı.
Nükleer yakıtını tüketen yıldızın tamamen çöküp bir karadelik
olmaması için sahip olması gereken büyüklüğü hesapladı ve
280
Beyaz Cüceler Teorisini geliĢtirdi. Chandrasekhar limitini
GüneĢ kütlesinin 1.4 katı olarak buldu. 1983 Nobel ödülünü
kazandı.
CHAPMAN, Sydney (1888-1970): Ġngiliz matematikçi,
gazların kinetik teorisini geliĢtirdi. Dünya‟nın manyetik
alanındaki değiĢikliklerin nedenini, atmosferdeki ozonun
oluĢumunu, morötesi ıĢınların iyonosferdeki iyonizasyon
etkisini keĢfetti.
CHARGAFF, Erwin (1905- ): Çekoslovakyalı biyokimyacı,
1950‟de bir organizmada bir çok değiĢik tür RNA‟ya karĢılık
sadece bir tip DNA bulunduğunu gösterdi. Bir DNA‟da adenin,
timin, guanin ve sitosin olmak üzere dört adet nükleodit
bulunduğunu belirterek, DNA molekülünün sarmal yapısının
keĢfine yardımcı oldu.
CHARLES, J. Alexandra (1746-1823): Fransız fizikçi,
1787‟de gazların sıcaklık ve hacimleri arasındaki bağlantıyı
buldu. Charles yasasına göre, bir hacimdeki belli bir gaz
miktarı sabit basınçta sıcaklık yükseldikçe sabit oranda
artmaktadır. Mutlak sıfırı (-273.16) ilk bulan fakat
yayınlamayan insandır. 1783‟de içine hidrojen doldurulmuĢ bir
balonla 3000 m yüksekliğe çıkarak gazları inceledi.
CHERENKOV, Pavel (1904-1990): Rus fizikçi, bir ortamda
ıĢık hızından daha hızlı parçacıklar tarafından çıkarılan mavi
ıĢığı keĢfetti. Cherenkov etkisi denen bu mavi ıĢık ağır su ihtiva
eden uranyum reaktör kutuplarında görülür ve yüksek enerjili
parçacıkların tanınmasında kullanılır.1958 Nobel ödülünü aldı.
CLAUSIUS, Rudolf (1822-1888): Alman teorik fizikçi,
termodinamiğin kurucusudur. Termodinamiğin ikinci yasasını
buldu. 1856‟da entropiyi, bir ortamda kaybedilen veya
kazanılan ısı miktarının mutlak sıcaklığına bölümü olarak tarif
etti. Evrendeki entropinin maksimum değere ulaĢtığında ısıl
ölümün olacağını belirtti. Gazların Kinetik Teorisi üzerinde
281
önemli çalıĢmalar yaptı. BuluĢları ile sonraki bilim adamlarına
önderlik yaptı.
COCKOROFT, John Douglas (1897-1967): Ġngiliz fizikçi,
protonların bir elektrostatik alan içinde hızlandırılabileceğini ve
hızlanmıĢ protonlarla atom çekirdeklerinin bombardıman
edilebileceğini ileri sürdü. 1932‟de E.T.S. Walton ile birlikte
proton ıĢınları ile nükleer transmütasyonu gerçekleĢtirdi. Ġmal
ettiği hızlandırıcıyla ilk fisyon olayını yarattı. Bu insanoğlunun
atom çekirdeğine ilk dokunuĢu oldu ve nükleer fiziğin deneysel
yolunu baĢlattı. 1951 yılı Nobel ödülünü aldı.
COMPTON, Arthur Holly (1892-1962): Amerikalı fizikçi, XıĢınları ile yaptığı deneyde fotonların hem parçacık hem
dalgalar halinde yayıldıklarını, fotonların enerji ve momentuma
sahip olduklarını gösterdi. Manhattan projesinde direktörlük
yaptı ve 1942‟de Fermi ile birlikte ilk reaktörü kurdu. 1927
Nobel ödülünü kazandı.
COPHERNICUS, Nicolaus (1473-1543): Polonyalı gök
bilimci, yeryüzü ve diğer gezegenlerin GüneĢ etrafında belli
yörüngelerde döndüklerini ileri sürerek Ptolemy‟den beri 1300
yıldır süren inanıĢı değiĢtirdi. Yıldızların sanıldığından daha
uzaklarda bulunduğunu, yıldızlar ve GüneĢ‟in hareketli
görülmesinin
nedeninin
Dünya‟nın
ekseni
etrafında
dönmesinden olduğunu belirtti. Fikirlerini ihtiva eden kitabının
yayınlandığı gün, elinde kitabıyla öldü. Eğer yaĢamıĢ olsaydı
fikirlerinden dolayı kilise tarafından yakılacaktı.
CORIOLIS,
Gaspard (1792-1843): Fransız fizikçi,
meteoroloji için faydalı olmuĢ olan, atmosferdeki rüzgar
hareketlerinin sebebini (Coriolis kuvveti) matematiksel olarak
gösterdi ve ekvator bölgesindeki okyanus su hareketlerinin
sebebini açıkladı.
COULOMB,
Charles (1736-1806): Fransız fizikçi,
sürtünmenin bir basınç sonucu olduğunu gösterdi. Ġki yüklü
282
kutup arasındaki gücün aralarındaki uzaklığın karesi ile ters
orantılı olduğunu (Coulomb kuvvet yasası) ispat etti. Elektrik
yük birimine ismi verildi.
COULSON,
Charles
Alfred
(1910-1974):
Ġngiliz
matematikçi, modern teorik kimyanın kurucusudur. Atom ve
moleküller arasındaki bağları ve bu bağların atomun dıĢ
yörüngelerindeki elektronlar kanalı ile oluĢtuğunu gösterdi.
CRIK, Francis (1916- ): Ġngiliz molekül biyologu, J.D.
Watson ve Rosalind Franklin ile birlikte, 1953‟de bir DNA
molekülünün çift sarmal yapısını keĢfetti. Heliks Ģeklindeki
sarmal kolların Ģeker ve fosfat zincirlerinden oluĢtuğunu ve
aralarında bulunan dört tip nükleotidin birbirine bağlanmıĢ
olduğunu buldu. Daha önce Avery ve Chargaff tarafından ileri
sürülmüĢ olan DNA‟nın genetik malzemeyi ihtiva ettiği ve
Todd‟un DNA zincirinde Ģeker ve fosfat molekülleri bulunduğu
fikirlerinden faydalanarak DNA yapısının modelini kurdu. 1962
Nobel ödülünü kazandı.
CURIE, Marie (1867-1934): Polonyalı fizikçi, 1898‟de
uranyumdan çıkan radyoaktivitenin bir atomik olay sonucu
olduğunu, toryumun da aynı ıĢınları yaydığını gösterdi. Daha
sonra polonyumu ve sonra da radyoaktif radyumu keĢfetti. Bir
teorisyen olmamasına rağmen 1903 ve 1911 yıllarının Nobel
ödülünü kazandı. Laboratuarındaki çalıĢmaları sırasında aldığı
radyoaktivite sonucu 67 yaĢında kan kanserinden öldü. Nobel
ödülü alan ilk kadın, 2 tanesini kazanan ilk insan oldu. Kocası,
kızı, damadı ile birlikte Nobel ödülü kazanan ve bilim uğruna
ölen bir ailenin büyüğü idi.
CURIE, Pierre (1859-1906): Fransız fizikçi, 1901‟de
radyoaktif atomların ayrıĢırken ortaya çıkardıkları enerjiyi
ölçtü. Bazı kristallerin deforme edildiklerinde ters taraflarda
karĢıt yüklerin oluĢtuğunu, bir kristal üzerine bir elektrik yükü
tatbik edildiğinde de bir deformasyonun üretildiğini
283
(piezoelektrik), akım kesilince kristalin eski ölçülerine geldiğini
keĢfetti. Nükleer enerjinin keĢfedilmesine neden oldu. 1903
yılının Nobel ödülünü aldı. 1906‟da sokakta kamyon
çarpmasından öldü.
D‟ALEMBERT, Jean Le Rond (1717-1783): Fransız
matematikçi, Kısmi Diferansiyel EĢitlikler Teorisini geliĢtirdi.
Hesap metotlarını gök cisimlerinin mekaniklerine ve aralarında
müĢterek gravitasyon kuvveti olan üç cismin hareketine
uyguladı ve birçok gözlemin anlaĢılmasını sağladı. Newton‟un
üçüncü yasasını da içine alan mekaniğin D‟Alambert
prensiplerini buldu.
DALTON, John (1766-1844): Ġngiliz kimyacı, gazların
termik genleĢme yasasını keĢfetti. Ġlk atomik kütle tablosunu
yaparak, Atom Teorisinde her elementin atom adını verdiği
küçük görülemeyen küresel parçacıklardan oluĢtuğunu belirtti.
Kütlelerin elementten elemente değiĢtiğini, kimyasal
bileĢimlerin basit oranlarda farklı atomların birleĢmelerinden
meydana geldiğini gösterdi. Modern kimya ve fizik bilimlerinin
temelini attı. Renk körü olmasına rağmen renklerle ilgili harika
makaleler yazdı. Atomik Teoriyi baĢlatan Dalton, 12 yaĢında
ders vermeye baĢladı, 19 yaĢında okul müdürü oldu.
DARWIN, Charles (1809-1882): Ġngiliz doğa bilimci,
Evrimin Genel Teorisini geliĢtirdi. Darwin‟den önce türlerin
kendi orijinallerinden itibaren herhangi bir değiĢme olmaksızın
yaratıldıklarına inanılıyordu. Darwin 1831‟de beĢ yıllığına
Güney Amerika‟nın batısındaki Galapagos adalarına gitti.
Yaptığı derin araĢtırmalar sonucunda 1858‟de The Origin of
Species kitabını yayınladı. Kitabında yer alan türlerin ve
insanın evrimiyle ilgili fikirleri kilisenin ve büyük çoğunluğun
tepkisini aldı. Biyoloji, antropoloji ve paleontoloji Darwin‟in
Evrim Teorisiyle geliĢti.
284
DA VINCI, LEONARDO (1452-1519): Ġtalyan bilim adamı,
GüneĢ‟in sabit olduğunu ve Ay‟ın onun ıĢığını yansıttığını
söyledi. Sürtünme, levye sistemi ve optik konularında çalıĢtı.
Uçak, helikopter, paraĢütün prensibini buldu. Birçok bilim
adamına örnek olmuĢ Rönesans adamıdır. Son derece zayıf
matematik bilgisi olan Da Vinci fikirleri ile birçok bilim
adamına ilham kaynağı oldu.
DAVY, Humphry (1778-1829): Ġngiliz kimyacı, sodyum ve
potasyumu keĢfetti. Elektrokimya bilimini buldu. En büyük
keĢfi yanına yardımcı olarak aldığı Faraday idi. Zamanının en
büyük Ġngiliz bilim adamlarındandır. Isı transferini izah etti.
DE BROGLIE, Louis Victor (1892-1987): Fransız fizikçi,
1924‟de elektronun ve diğer parçacıkların bir dalga gibi
davrandıklarını ispat etti ve elektronun dalga boyunu hesapladı.
Dalga boyunun bir parçacığın momentumuyla ters orantılı
olduğunu buldu. Kuantum mekaniğinin geliĢmesine büyük
katkıda bulundu ve 1929 Nobel ödülünü kazandı.
DELBRÜCK, Max (1906-1981): Alman biyofizikçi,
moleküler biyolojiyi geliĢtirdi. Virüs ve basit canlı Ģekilleri
üzerinde
çalıĢtı
ve
virüslerin
genetik
malzemeyi
değiĢtirebildiklerini gösterdi. 1969 Nobel ödülünü aldı.
DEMOCRITUS (MÖ 470-400): Yunanlı filozof, atom
kelimesini (atomos) ilk kullanan insandır. Evrenin bir boĢluk
olduğunu ve görülemeyecek kadar küçük sert atomlardan
meydana geldiğini söyledi. Tat, koku, ses, ateĢ ve ölümü izah
etti.
DESCARTES, Rene (1596-1650): Fransız matematikçi,
analitik geometrinin yaratıcısıdır. Ġsmine hitaben kartezian
(cartesian) geometri adı verilen bu metotla geometrik
problemler cebirsel yolla çözülür. Bu buluĢ bilim tarihinin en
büyük adımlarından biri sayılır. Matematiğin yanında modern
285
felsefe, psikoloji gibi konularda çalıĢtı. Felsefenin önde gelen
isimlerindendir.
DE SITTER, Willem (1872-1934): Danimarkalı gök bilimci,
Einstein‟ın genel relativite teorisi üzerine içinde madde
olmayan geniĢleyen evren modelini (De Sitter evreni) ortaya
attı.
DEWAR, James (1842-1923): Ġskoçyalı kimyacı, oksijen ve
hidrojeni sıvılaĢtırdı. Helyumun da sıvılaĢtırılabileceğini
gösterdi. DüĢük sıcaklık fiziğini geliĢtirdi. Siyah cismin
absorbesinin düĢük sıcaklıkta arttığını keĢfetti. Termos
prensibini buldu.
DICKE, Robert Henry (1916- ): Amerikali fizikçi, 1964‟de
evrenin bir Büyük Patlama ile yaratıldığına göre, ondan
günümüze kadar gelmiĢ olan ve spektrumun mikrodalga
bölgesinde yer alan bir radyasyonun bulunması gerektiğini
gösterdi. Gravitasyon sabitinin gerçekte bir sabit olmadığını ve
yılda 10-11 kadar yavaĢladığını iddia etti.
DIRAC, Paul Adrian Maurice (1902-1984): Ġngiliz teorik
fizikçi, kuantum mekaniğinin matematiksel denklemlerini
kurdu. Elektronu relativistik olarak tanımladı. Matris
mekaniğinin
formülasyonunu
yaptı
ve
Kuantum
Elektrodinamiğini geliĢtirdi. Positronun varlığını matematiksel
olarak ispat etti. Lif tomarları ve spinörler matematiğini buldu.
1933 Nobel ödülünü kazandı.
DIOPHANTUS (MÖ 250): Yunanlı matematikçi, Diophantin
denklemlerini buldu. Bilim tarihinin ilk matematikçilerinden
olup, cebri sistematik hale getirdi, matematiksel sembolleri
yarattı. Eserlerinden az bir kısmı hâlâ yaĢamaktadır.
DOPPLER, Christian Johann (1803-1853): Avusturyalı
fizikçi, 1842‟de yaklaĢan ve uzaklaĢan sesin dalga boyları
arasındaki iliĢkiyi ve dalga boylarındaki değiĢimi (Doppler
286
etkisi) keĢfetti. Aynı etkinin ıĢığa da uygulanabileceğini
söyledi.
DUFAY, Charles (1698-1739): Fransız kimyacı, sürtünme ile
üretilen iki tür elektrik olduğunu keĢfetti ve bunlara pozitif ve
negatif adını verdi. Aynı türlerin birbirini ittiğini, ayrı türlerin
de çektiğini belirtti. Bilimsel bir eğitime sahip olmadı ve sadece
ölümünden beĢ yıl önce elektrik çalıĢmaya baĢladı.
DYSON, Freeman John (1923- ): Ġngiliz teorik fizikçi,
Kuantum
Elektrodinamiğinin
(QED)
matematiksel
denklemlerini
çıkardı.
Elektronların
fotolarla
olan
etkileĢimlerini gösterdi.
EDDINGTON, Arthur Stanley (1882-1944): Ġngiliz gök
bilimci, 1920‟de yıldızların içindeki hidrojenin yanarak
helyuma dönüĢtüğü fikrini ileri sürerek GüneĢ‟in merkezindeki
sıcaklığı hesapladı. Yıldızların kütle-parlaklık iliĢkisini buldu.
Einstein‟ın Genel Relativite Teorisinin önemini anlayan ve
delillerini gösteren ilk insan oldu.
EHRLICH, Paul (1854-1915): Alman tıp bilim adamı,
kemoterapi, hematoloji ve immünoloji bilimlerinin yaratıcısı
oldu. 1909 Nobel ödülünü kazandı.
EINSTEIN, Albert (1879-1955): Alman teorik fizikçi,
1905‟de Özel Relativite, 1916‟da da insanlık tarihinin en büyük
teorilerinden olan Genel Relativiteyi yayınladı. Kuantum fiziği
fikrini ortaya atan ve fotonların varlığını öne süren ilk insan
oldu. Fotoelektrik etki, ıĢık hızı, hız-zaman-kütle iliĢkisi, zaman
genleĢmesi, uzay eğikliği, uzay-zaman gibi, daha önce hiç kimsenin bilmediği konulara el atan ilk bilim adamıdır. BuluĢları
ile Newton‟un klasik fiziğini yıktı ve fizikte yeni bir devir açtı.
Üniversiteye kabul için girdiği imtihanda yetersiz görülen
Einstein‟a Nobel ödülünü 1921 yılında en az öneme sahip
fotoelektrik etki buluĢu için verildi. Çok özel ve mütevazı bir
287
kiĢiliğe sahip Einstein tarihin en büyük bilim adamlarından
sayılır.
ELSASSER, Walter Maurice (1904- ): Alman teorik fizikçi,
dünyanın manyetik alanının çekirdekteki sıvı maddenin
Dünya‟nın dönüĢünden dolayı yaptığı çalkantılı hareketinden
oluĢtuğunu ileri sürdü ve Dünya‟nın Manyetik Alan Teorisini
geliĢtirdi.
ERATOSTHENES (MÖ 270-190): Yunanlı gök bilimci,
yeryüzünün çevresini 40.000 km, çapını da 12.800 km olarak
hesaplayan ilk bilim adamıdır. Enlem ve boylam çizgilerine
sahip yeryüzünün ilk haritasını yapan Eratosthenes ileriki
yaĢlarında körleĢince artık okuyamadığı için intihar etti.
EUCLID (MÖ 300): Yunanlı matematikçi, çalıĢmalarını
Elements of Geometry adlı 13 ciltlik kitabında topladı.
BuluĢları 2000 yıldan fazla matematikçilere model oldu.
Düzlem geometrisi, sayılar teorisi, katılar geometrisini keĢfetti
ve geliĢtirdi. ÇalıĢmaları Lobachewsky, Einstein ve Riemann‟a
kadar değiĢmez kaldı. Eski zamanların en büyük
matematikçilerindendir.
EULER, Leonhard (1707-1783): Ġsviçreli matematikçi,
tarihin en üretken matematikçisidir. 16 yaĢında üniversiteyi
bitirdi ve yaĢının küçüklüğünden dolayı üniversitede bir iĢ
bulamadı. Matematiğin her alanına el attı, hesap ve
trigonometriyi modern hale soktu, lineer diferansiyel
denklemleri çözdü, kısmi diferansiyel hesapları geliĢtirdi.
Dünya-GüneĢ-Ay arasındaki 3-cisim problemini çözdü. Sayılar
teorisi, akıĢkanlar, geometri ve akustik konularında çalıĢtı ve
öldüğü ana kadar aktif kaldı.
FARADAY, Michael (1791-1867): Ġngiliz fizikçi, klasik alan
teorisinin yaratıcısıdır. Deneysel fiziğin en büyük bilim
adamıdır. Gençliğinde temel eğitim görmedi, kendi kendini
çıraklık yaptığı kitapçı dükkanındaki kitap ve ansiklopedileri
288
okuyarak eğitti. Davy‟nin seyahatleri sırasında onun valiz
taĢıyıcısı olarak bir çok bilim adamıyla tanıĢtı. 29 yaĢında
klorokarbon sentezini yaptı. 1825‟de benzolü keĢfetti.
Kendisine teklif edilen servet, unvan ve ödülleri kabul etmedi.
1832‟de katot ve anot arasındaki elektrolitiklik reaksiyonunu
keĢfetti. Elektrik akımının bir manyetik alan ürettiğini, bir
manyetizmanın da elektrik ürettiğini buldu. Elektrik motoru,
transformatör ve dinamo fikrini ileri sürdü. Diamagnetizmayı,
polarize ıĢığın manyetizmadan kaynaklandığını keĢfetti ve
sosyal bir yaĢama hiç sahip olmadı.
FERMAT, Pierre (1601-1665): Fransız matematikçi,
ihtimaller hesabı, analitik geometri, eğriler hesabı, ıĢığın
kırılması ve yansıması, sayılar teorisi gibi konularda çalıĢtı ve
çözümler buldu. Amatör matematikçilerin en önde gelenidir.
Fermat’ın Son Teoremi isimli problemi tarihte en uzun süre en
fazla sayıda insan tarafından çözülmeye çalıĢılan problem olup
ancak 340 yıl sonra Ġngiliz A.J. Wiles tarafından
çözülebilmiĢtir.
FERMI, Enrico (1901-1954): Ġtalyan nükleer fizikçi, modern
zamanların en ileri gelen teorik ve deneysel fizikçilerindendir.
Yarım spin‟li parçacıkların (fermiyonlar) istatistiklerini
Dirac‟la birlikte çıkardı. Radyoaktif beta bozunumu teorisini
yarattı. Parafin vaksın nötronları yavaĢlatacağını ve onları
çekirdek bozunmasında daha etkili yapacağını keĢfetti.
Manhattan Atom bombası projesinde ilk nükleer reaksiyonu
elde eden ve New Mexico çölünde ilk atom bombasını (fisyon)
patlatan insanlardan biriydi. 100‟cü elemente hatırası için
fermium adı verildi. 1938 Nobel ödülünü aldı.
FEYNMAN, Richard Philips (1918-1988): Amerikalı teorik
fizikçi, parçacık fiziğinin matematiğini geliĢtirdi. Kuantum
Elektrodinamiğinin
(QED)
mucitlerindendir.
Feynman
diyagramlarını buldu. QED‟nin geliĢmesine önemli katkılarda
289
bulundu. Antiparçacıkların zaman içinde geriye doğru hareket
ettiklerini ileri sürdü. Kuantum mekaniğini formüle
edenlerdendir. 1969‟da parton modelini buldu. 1965 Nobel
ödülünü kazandı. Bilim dünyasının en renkli isimlerindendir.
FIBONACCI, Leonardo (1170-1250): Ġtalyan matematikçi,
Arapların sayısal sistemini Avrupa‟ya tanıttı. 12 yaĢındayken
bir Arap matematikçi tarafından eğitildi. 400 yıl süre ile
kullanılan Diophantine denklemlerini, Fibonacci serisi
(1,1,2,3,5,8,....) denilen, bir sonraki sayının iki önceki sayıların
toplamı olan diziyi keĢfetti.
FITZGERALD, George Francis (1851-1901): Ġrlandalı fizikçi,
19‟cu yüzyıl fiziğinin etkisinde olan kiĢi olarak, MichelsonMorley ıĢık deneyinin baĢarısızlığını göstermek için eter‟in
mevcudiyetini ve parçacıkların bir elektromanyetik alan içinde
hareket doğrultularında hızları ile bağlantılı olarak
kısalacaklarını ileri sürdü. Bu Einstein‟ın Relativite Teorisi için
bir yapı taĢı oldu. Kuyruklu yıldızların ufak kaya parçalarından
oluĢtuğunu ve GüneĢ radyasyonunun basıncı ile kuyruğun
meydana geldiğini belirtti.
FIZEAU, Armand Louis (1819-1896): Fransız fizikçi,
Doppler etkisini ıĢık dahil her tür dalga hareketine uyguladı.
YaklaĢan ıĢık kaynağının daha kısa olan boyda, uzaklaĢan ıĢık
kaynağının ise uzayan boyda dalgalar çıkardığını buldu. DiĢli
çarkları kullanarak ıĢık hızını 312.300 km/sn olarak hesapladı.
FLEMING, Alexander (1881-1955): Ġngiliz bakteriyolojist,
penisilini keĢfetti. 1928 yılında, yaptığı deneylerde asrın en
büyük tıp buluĢlarından biri olan penisilin ham maddesinin
bakterileri yok ettiğini gözlemledi. 1940‟lardan itibaren baĢarı
ile kullanılan penisilin diğer birçok antibiyotiklerin de
yaratılmasını sağladı.
FLEMMING, Walther (1843-1905): Alman sitolojist,
sitolojiyi ve mitosis hücre bölünmesini keĢfetti. Hücre içindeki
290
kromatin granüllerinin birleĢerek kromozomları oluĢturduğunu
buldu. Kromozomların uzunlamasına bölünerek çoğalmasını
göstererek buna mitosis adını verdi.
FOUCAULT, Leon (1819-1868): Fransız fizikçi, Fizeau ile
birlikte ıĢık hızını ölçen ilk insan oldu. IĢığın suda havadan
daha yavaĢ yol aldığını gösterdi. Daha sonra dönen ayna sistemi
kullanarak ıĢığın hızını daha hassas olarak ölçtü. Pendulum
(sarkaç) deneyi ile Dünya‟nın döndüğünü ispat etti.
FOURIER, Joseph (1768-1830): Fransız matematikçi, fizikte
birçok problemin çözümünü sağlayan diferansiyel hesapta
lineer denklemleri (Fourier serisi) keĢfetti. Denklemleri
integraller fonksiyonel analizin geliĢmesine yardımcı oldu.
FRANKLAND, Edward (1825-1899): Ġngiliz organik
kimyacı, atomlar arasındaki birleĢme kapasitelerine ait ve
gruplaĢmaları ile ilgili teoriyi (Valence Theory) buldu. Modern
yapı kimyasının zeminini hazırladı.
FRANKLIN, Benjamin (1706-1790): Amerikalı devlet adamı,
statik elektriğin teorisyenidir. Yayıncılık, gazetecilik, politika
ve diplomatlık yaĢamından sonra elektrikle ilgilendi.
Elektriksel olayların, Ģimdi elektron denen küçük parçacıkların
akıĢından oluĢtuğunu, yüklü bir cismin pozitif ve negatif
durumlarından birisi içinde olması gerektiğini, bir tür yük
kaybedilince diğerinin onun yerini alacağını belirtti. Paratoner
ilkesini keĢfetti.
FRAUNHOFER, Josef (1787-1826): Alman fizikçi, GüneĢ
ıĢığı spektrumundaki koyu renkli çizgileri keĢfetti. Bu
çizgilerden 600‟ünün dalga uzunluklarını ölçtü ve bunların
ıĢığın kaynağındaki elementlerin atomlarından ileri geldiğini
belirtti. Fraunhofer çizgileri fizik ve kozmolojide önemli
geliĢmelere neden oldu.
FRIEDMANN, Alexander (1888-1925): Rus gök bilimci,
Einstein‟ın genel relativite denklemlerini kullanan ilk kiĢi oldu.
291
Evrenin durağan olamayacağını, geniĢlemekte olduğunu belirtti.
Kritik yoğunluk fikrini ileri sürerek açık ve kapalı evrenler
teorisini, evrenin sınırlı fakat ölçülemez olduğunu ileri sürdü.
Big Bang teorisinin yolunu açtı.
FRISCH, Otto Robert (1904-1979): Avusturyalı fizikçi,
uranyumun nükleer fisyon olayı üzerinde ilk çalıĢanlardandır.
Bu olaya nükleer fisyon adını verdi. Uranyum-235‟in
zincirleme reaksiyonunu hesaplayarak ilk atom bombası fikrini
ileri sürdü. Los Alamos atom bombası projesini 1945‟de
gerçekleĢtirenler-dendir.
GALEN (129-199): Romalı fizikçi ve anatomist, Bergama‟da
doğdu ve Anadolu‟da tıp tahsili yaptı. Adale sisteminin
anatomisi, sinir sistemi, kan dolaĢımı konularında araĢtırmalar
yaptı ve buluĢları 15 asır kullanıldı. Tıp bilimini baĢlatan ilk
insan oldu.
GALILEO, Galilei (1564-1642): Ġtalyan gök bilimci ve
fizikçi, sarkaç ilkesini buldu. Ġlk termometreyi yaptı. Kütlesel
çekimi ilk tanımlayandır. Yere düĢen cisimlerin yasasını
keĢfetti. Ay‟a teleskopla ilk bakan insan oldu. Jüpiter‟in
uydularını keĢfetti. Matematiksel fiziğin babasıdır. Bütün
zamanların en büyük bilim adamlarından biridir. Bilimsel
fikirlerinden dolayı kilise tarafından hapsedildi.
GALOIS, Evariste (1811-1832): Fransız matematikçi,
modern grup teorisini kurdu. Ġki defa Ecole Politeknike
müracaat etti, her iki imtihanda da baĢarısız bulundu. 17 ve 19
yaĢlarındayken Fransız bilimler akademisine verdiği bilimsel
makaleleri kayboldu. Bir sonraki ise yeterli görülmedi. 20
yaĢındayken kendisini karnından kurĢunla vurduğu sabahın
gecesi matematiksel buluĢlarının çoğunu kağıda yazabildi.
Değeri ölümünden yirmi yıl sonra anlaĢıldı.
GALTON, Francis (1822-1911): Ġngiliz coğrafyacı ve
antropolojist, yeryüzünün iklim haritasını yaptı, antisiklonu
292
keĢfetti. Ġnsan türünün fiziki ve akıl özelliklerini inceleyerek
müĢterek benzerliklerin çoğalması tekniğini (correlation
coefficient) buldu.
GAMOW, George (1904-1968): Rus fizikçi, Büyük Patlama
(Big Bang)‟ın ilk saniyelerindeki parçacıkların oluĢumunu
inceledi. YaratılıĢ teorisini, Alpher ve Bethe ile birlikte
kurarak, ona Big Bang adını verdi. GüneĢ‟in içindeki nükleer
reaksiyonu izah etti. Bir DNA halkasındaki dört farklı tip
nükleikasidin aminoasit molekülünden protein sentezinin nasıl
olduğunu gösterdi.
GAUSS, Karl Friedrich (1777-1855): Alman matematikçi,
tarih
boyunca
gelmiĢ
bütün
matematikçilerin
en
büyüklerindendir. Matematiğin bütün alanlarına el atan
Gauss‟un, Archimedes ve Newton‟dan daha ileri olduğu kabul
edilir. Üç yaĢında babasının aritmetik hesaplarını düzeltirdi, on
yaĢında karıĢık aritmetik dizileri çözerdi. Olağanüstü akıldan
hesaplama kabiliyetine sahipti. 22 yaĢında birçok matematiksel
keĢif yaptı. Modern Sayılar Teorisini (yüksek matematik)
kurdu. Cebir ve aritmetiğin temel teorisinin ispatını yaptı.
Euclid karĢıtı geometriyi Lobachevsky‟den 30 yıl önce,
kompleks analiz teoremini Cauchy‟den 14 yıl önce, dörtlü cebir
sistemini Hamilton‟dan önce bulmuĢtu. BuluĢ ve çözümlerini
yayınlamıĢ olsaydı matematiğin yarım asır ilerde olmasını
sağlayacaktı.
1840‟larda
matematiksel
fizikte,
elektromanyetizma ve optik sahalarında buluĢlar yaptı.
GAY-LUSSAC, J. Louis (1778-1850): Fransız kimyacı, gaz
hacimlerinin birleĢme yasalarını buldu ve Dalton‟nun atom
teorisini geliĢtirdi. Bütün gazların sıcaklık yükseldikçe eĢit
oranda genleĢtiklerini keĢfetti. Bilim tarihinin en önde gelen
kimyacılarındandır. Jacgues Charles tarafından 1787‟de
keĢfedilen fakat yayınlanmayan gaz yasalarının resmi sahibidir.
293
GELL-MANN, Murray (1929- ): Amerikalı teorik fizikçi,
parçacık fiziğinin geliĢmesine en çok katkıda bulunanlardandır.
1953‟de kuarkları keĢfetti ve
hadronları sınıflandırdı.
Kuarklara bu ismi ve renkleri veren bilim adamıdır. 1969 Nobel
ödülünü kazandı.
GIBBS, J. Willard (1839-1903): Amerikalı kimyacı, kimyasal
termodinamiğin kurucusudur. Makaleleri ve verdiği dersler
oldukça karmaĢık ve anlaĢılması çok zordu ve az sayıda
kimyacı tarafından anlaĢılabildi. Isı problemini çözdü. Gazların
istatistiksel mekaniğini geliĢtirdi. Amerika‟nın en büyük teorik
bilim adamıydı.
GILBERT,
William
(1544-1603):
Ġngiliz
fizikçi,
manyetizmadaki parçacıkların hareketlerini keĢfetti ve
Dünya‟nın bir mıknatıs olduğunu bularak manyetik kutuplarını
belirtti. De Magnete isimli kitabı Ġngiltere‟de yazılmıĢ ilk en
önemli bilim eseridir.
GLASER, Donald Arthur (1926- ): Amerikalı fizikçi, süper
ısıtılmıĢ sıvı içinden geçen parçacıkların ufak gaz köpükleri
bıraktıklarını bularak köpük odasını keĢfetti. 1960 Nobel
ödülünü aldı.
GLASHOW, Sheldon Lee (1932- ): Amerikalı fizikçi, tılsımlı
kuarkı kuramsal olarak keĢfederek, Elektrozayıf Teori ile
Kuantum Kromodinamiğini (QCD) birleĢtiren Büyük BirleĢmiĢ
Teoriyi (GUT) ileri sürdü. 1979 Nobel ödülünü kazandı.
GOUDSMIT, S. Abraham (1902-1978): Danimarkalı fizikçi,
elektronların kendi spin‟lerine sahip olduklarını ilk ileri süren
bilim adamıdır.
GOODRICKE, John (1764-1786): Ġngiliz gök bilimci,
1782‟de biri diğerinden daha parlak olan çiftli yıldız
sistemlerini keĢfetti ve bunlara Seyfert yıldızları adı verildi.
Gooodricke sağır ve dilsiz idi ve 21 yaĢında öldü.
294
GÖDEL, Kurt (1906-1978): Avusturyalı matematikçi,
aritmetiğin eksiksiz olmadığını, ne ispat edilmiĢ ne de
edilmemiĢ problemlerin ve sistemlerin mevcudiyetini gösterdi.
Einstein‟ın yakın arkadaĢı olan Gödel Relativite Teorisi ve
kozmoloji ile ilgili çalıĢmalar yaptı.
GREEN, Michael (1946- ): Ġngiliz teorik fizikçi, Schwarz ve
Witten ile birlikte Süpersicim Teorisini yarattı. 1980‟lerde
Green ve arkadaĢları evrenin en temel maddesinin nokta
benzeri parçacıklar olmayıp, protondan 1020 defa daha küçük
10-33 cm boyunda içine bükülmüĢ halka Ģeklinde sicimler
olduğunu ve bunların 10 boyutlu uzay zamanda titreĢtiklerini
ileri sürdü. Deneyi imkansız olan bu teori gerçekleĢtiği takdirde
doğadaki her Ģeye cevap verecektir.
GUTH, Alan (1947- ) Amerikalı astrofizikçi, enflasyon
teorisini ortaya attı. Evrenin yaratılıĢı ile ilgili olan ve ispatları
ile açıklanan Big Bang Teorisine ait bazı sorulara (patlamanın
baĢlangıcında evrenin çok sıcak oluĢu, Ģimdiki evrenin büyük
ölçekte oldukça üniform oluĢu gibi) cevap veren enflasyon
teorisini yarattı. BuluĢu 1992‟de COBE uydusunca teyit edildi.
Yüzyılın en büyük buluĢlarından biri olarak kabul edilir.
HAHN, Otto (1879-1968): Alman nükleer fizikçi, uranyum
çekirdeklerini nötronlarla bombardıman ederek baryum elde
etti. Bu nükleer reaksiyonun ilk oluĢumuydu.
HALE, George Ellery (1868-1938): Amerikalı gök bilimci,
GüneĢ lekelerinin spektrumu çizgilerinin bazılarının ayrıĢtığını
ve bunların ayrılmalarının sebebinin güçlü manyetik alanlar
olduğunu keĢfetti. Ayrıca, GüneĢ lekelerinin manyetik
alanlarının 23 yıllık devreler halinde döndüklerini gösterdi.
Palomar dağındaki 5 metrelik Dünya‟nın en büyük
teleskopunun yapıl- masına öncülük etti.
HALLEY, Edmond (1656-1742): Ġngiliz gök bilimci ve
fizikçi, 20 yaĢındayken güney yarımküresinden görülen
295
yıldızların ilk katalogunu çıkardı. Halley kuyruklu yıldızının
yörüngesini hesapladı. Ay‟ın Dünya yörüngesindeki hızını
buldu. Yıldızlar arası nebula bulutlarını izah etti. Newton‟un
Principia adlı kitabının yayın masraflarını ödedi. Yeryüzü
üzerindeki rüzgar haritasını yaptı ve hava basıncı ile yükseklik
arasındaki iliĢkiyi formüle etti. Deniz tabanındaki tuzun
oluĢumunu, gel-git olayını, Aurora Borealis olayının sebebini,
bir atomun ölçüsü gibi çok sayıda farklı olayı ilk açıklayan
bilim adamıdır.
HAMILTON, William Rowan (1805-1865): Ġrlandalı
matematikçi, 13 yaĢında 13 farklı yabancı lisan biliyordu. 22
yaĢında üniversiteden mezun olmadan önce profesör tayin
edildi. Matematikte dörtlü cebir sistemini buldu. Kuantum
mekaniği operatörleri üzerinde çalıĢtı. Dinamikler Teorisini
buldu.
HARVEY, William (1578-1637): Ġngiliz tıp doktoru, modern
fizyolojiyi kurdu. Damarlardaki kan dolaĢım sistemini
keĢfederek kalp kapakçıkları, kalbin çalıĢma mekanizmasını
izah etti. Embriyoloji, hayvan davranıĢları konularında da
çalıĢmalar yaptı. Modern hayvan fizyolojisi Harvey‟in
çalıĢmalarına dayanır.
HAWKING, Stephen William (1942- ): Ġngiliz teorik fizikçi,
genel relativiteye göre karadeliğin içinde sonsuz yoğunlukta bir
tekillik ve uzay-zaman eğriliği olacağını ileri sürdü.
Karadeliklerin enerji yaydıklarını ve dengesiz olduklarını, ağır
ağır buharlaĢarak yok olacaklarını gösterdi. Popüler bilim
kitapları yazarlığı da yapan Hawking henüz bir Nobel ödülü
kazanamamıĢtır.
HEISENBERG, Werner Karl (1901-1976): Alman fizikçi,
kuantum mekaniğinin ilk kurucularındandır. Belirsizlik
ilkesinin sahibidir. QED üzerinde çalıĢmalar yaptı. Matris
296
mekaniğini geliĢtirenlerdendir. Parçacıkların BileĢik Alan
Teorisini ileri sürdü. 1932 yılı Nobel ödülünü kazandı.
HELMHOLTZ, Hermann (1821-1894): Alman fizikçi, kapalı
bir sistemde toplam enerjinin sabit kaldığını ispat etti ve
enerjinin sakınımı yasasının sahibi oldu. Mekanik, ısı, elektrik
ve kimya konularında çalıĢmalar yaptı. 19‟cu yüzyılın en renkli
ve üretken bilim adamlarındandır.
HENRY, Joseph (1797-1878): Amerikalı fizikçi, 1831‟de
akü ile tahrik edilen ilk elektrik motorunu yaptı.
Elektromanyetik endüksiyonunu keĢfederek, manyetizmayı
elektriğe dönüĢtürdü. BuluĢları için patent hakkı ve önerilen
serveti almadı ve direktörü bulunduğu enstitünün, maĢını 32 yıl
boyunca artıĢına izin vermedi.
HERSCHELL, William (1738-1822): Alman gök bilimci,
1781‟de Uranüs‟ü sonra Uranüs ve Satürn‟ün aylarını keĢfetti.
1783‟de GüneĢ‟in uzaydaki hareketini inceledi, 800 adet çift
yıldızı tespit etti. Samanyolu galaksisini inceledi ve yıldızlar
çoğunluğunun merkezde yer aldıklarını gördü. Kızılötesi
radyasyonu keĢfetti.
HERSCHEL, John (1792-1871): Ġngiliz gök bilimci, polarize
ıĢığın bir elektrik alanında döndüğünü buldu. Güney yarı
küresinden görülen uzayın haritasını yaptı. Meteoroloji,
jeofizik, kimya, fotoğraf tekniği konularında çalıĢtı. GüneĢ‟in
ilk renkli fotoğrafını çeken insan oldu. Negatif, pozitif
kelimelerini fotoğraf bilimine soktu. Ġngiltere‟nin en ileri gelen
bilim adam-larındandı.
HERSHEY, Alfred Day (1908- ): Amerikalı biyolojist, 1950
baĢlarında bakteriye zarar veren virüsün genetik malzemesinin
DNA olduğunu gösterdi. Yaptığı deneyde DNA‟nın bilgi
taĢıdığını gösterdi. 1969 Nobel ödülünü kazandı.
HERTZ, Heinrich Rudolph (1857-1894): Alman fizikçi,
1888‟de dalga boyu ıĢığın milyon katı olan radyo dalgalarını
297
keĢfetti ve bunların ıĢık hızı ile yol aldıklarını gösterdi. Hertz,
Marconi‟nin kendi buluĢuna dayanarak icat ettiği radyoyu
göremeden 36 yaĢında öldü.
HERTZSPRUNG, Ejnar (1873-1967): Danimarkalı gök
bilimci, yıldızların spektrum çizgi renkleri ile parlaklıkları
arasında bir iliĢki olduğunu anlayan ilk insan oldu. Cepheid
değiĢken yıldızların uzaklıklarını hesapladı ve Cepheid ölçeğini
belirledi. 90 yaĢına kadar çalıĢmalarını eksiksiz sürdürdü.
HESS, Victor Francis (1883-1964): Avusturyalı fizikçi,
1911‟de uzayın derinliklerinden gelen kozmik ıĢınları keĢfetti.
1936 Nobel ödülünü kazandı.
HIGGS, Peter (1929- ): Ġskoçyalı fizikçi, 1967‟de zayıf
nükleer kuvvetin gluonları olan W+, W- ve Zo‟in yanında
bulunması gereken diğer parçacıklar fikrini (Higgs parçacıkları)
ileri sürdü.
HILBERT, David (1862-1943): Alman matematikçi, sayılar
teorisine bir çok yeni çözüm getirdi ve Sınıf Alanı Teorisini
geliĢtirdi. Kendi değiĢmezler teorisini kullanarak sonsuz
boyutlu uzay (Hilbert uzayı) anlayıĢını getirdi. Teorisi
matematik, klasik ve kuantum alan teorilerinde Schrödinger,
Heisenberg ve Dirac tarafından kullanıldı. Tarihin en büyük
matematikçilerinden biridir.
HIPPARCHUS (MÖ 170-125): Yunanlı gök bilimci,
trigonometriyi keĢfetti. Ay‟ın Dünya‟ya uzaklığını 385.000 km
olarak ölçtü. Bir yıl içindeki eĢit gün ve geceleri buldu. Bir yıl
uzunluğunu altı dakikalık toleransla hesap etti. 850 adet yıldızı
kapsayan Dünya‟nın ilk yıldız katalogunu yaptı.
HOOKE, Robert (1635-1703): Ġngiliz fizikçi, malzemelerin
deformasyonları, spiral yaylar üzerinde çalıĢtı. Organizmalara
hücre ismini verdi. IĢığın dalga hareketi olduğunu ilk ifade
edendir. Gravitasyon fikrini Newton‟a veren insan oldu.
Mikroskop, teleskop, barometre, basınç ve sıcaklık ölçme
298
cihazlarını geliĢtirdi. Bir hücreyi gören ilk insan oldu. Sayısız
buluĢun fikir babasıdır.
HUBBLE, Edwin Powell (1889-1953): Amerikalı gök
bilimci, evrenin geniĢlemekte olduğunu gösterdi. Onun
ölçüsünü ve yaĢını hesap etti. Bir atlet ve boksör olan Hubble
galaksileri
inceleyerek,
birbirinden
büyük
hızlarda
uzaklaĢtıklarını buldu. Andromeda‟yı keĢfetti. BuluĢları
geniĢleyen evren modelini ortaya çıkardı ve Büyük Patlama
fikrini geliĢtirdi.
HUGGINS, William (1824-1910): Ġngiliz gök bilimci, bir
amatör olan Huggins yıldızların spektrumlarını inceleyerek
element yapılarını buldu. Nebula bulutlarının gaz ve tozdan
oluĢtuğunu, kuyruklu yıldızların hidrokarbon moleküllerinden
meydana geldiğini keĢfetti. Doppler etkisi ile Sirius yıldızının
hızını tayin etti.
HUXLEY, Thomas Henry (1825-1895): Ġngiliz biyolojist,
yakın dostu olarak Darwin‟in Evrim Teorisi‟ni savundu.
Primatlar üzerinde yaptığı çalıĢmalarla insanın evrim sonucu
meydana geldiğini yazılarıyla anlattı. Otuz yıl boyunca kendi
konusuyla ilgili bir iĢ bulamayan Huxley zooloji ve paleontoloji
konularında etkili buluĢlar yaptı.
HUYGENS, Christiaan (1629-1695): Danimarkalı fizikçi,
ıĢığın dalga teorisini ileri sürdü ve dalgalar halinde yayıldığını
savundu. 17‟ci yüzyılın Newton‟dan sonra gelen en önemli ismi
oldu. Satürn‟ün halkalarını ve Titan‟ın uydusunu keĢfetti.
1956‟da ilk sarkaçlı saati yaptı. IĢığın yoğun cisimler içinde
daha yavaĢ gideceğini belirtti.
INGEN-HOUSZ, Jan (1730-1799): Hollandalı botanikçi,
bitkilerin yeĢil kısımlarının gündüzleri karbondioksit
emdiklerini ve oksijen çıkardıklarını, geceleri de karbondioksit
bıraktıklarını gösterdi. Hayvan yaĢamının bağlı bulunduğu
bitkilerin bu en önemli reaksiyonuna fotosentez adı verildi.
299
JACOBI, Karl Jacob (1804-1851): Alman matematikçi,
eliptik fonksiyonlar teorisi, analiz, sayılar teorisi, geometri ve
mekanik konularında çalıĢtı. Abel ile birlikte eliptik
fonksiyonlar teorisini yarattı. Dinamik ve kuantum
mekaniğinde kullanılan matematiksel faktörleri buldu.
JANSKY, Karl Guthe (1905-1950): Amerikalı radyo
mühendisi, galaksinin merkezi yönünden gelen yıldızlar arası
iyonize gazın çıkardığı radyo dalgalarını keĢfetti. Bu,
radyoastronominin baĢlamasına neden oldu.
JOLIOT-CURIE, Irene (1897-1956): Fransız nükleer fizikçi,
kocası Frederic Joliot ile birlikte yapay radyoaktiviteyi elde
ettiler. Tıp ve sanayide çok faydalanılan ilk yapay radyo
elementi yaptı. Annesi M. Curie gibi radyasyon patlaması
yüzünden kan kanserinden öldü. 1935 Nobel ödülünü kocası ile
paylaĢtı.
JOLIOT, Frederic (1900-1958): Fransız nükleer fizikçi,
Madam Curie‟nin asistanlığını yaptı ve kızı Irene ile evlendi.
Kızları Helene de bir nükleer fizikçi oldu ve baĢka bir fizikçi
olan Langevin‟in torunu ile evlendi. Bir komünist olan Joliot
Fransa‟nın ilk nükleer tesisini kurdu ve 1958‟de kanserden
öldü. 1935 Nobel ödülünü aldı.
JORDAN, Ernst Pascual (1902-1980): Alman teorik fizikçi,
kuantum mekaniğinin kurucularındandır. 1920‟lerde Kuantum
Elektrodinamiğini (QED) ve matris mekaniğini geliĢtirdi.
JOULE, James Prescott (1818-1889): Ġngiliz fizikçi, ısının
mekanik karĢılığını buldu. ĠĢten elde edilen ısıyı, elektrik
akımının yarattığı ısıyı, gazların soğumasını ve hareketli gaz
moleküllerinin hızlarını keĢfetti. Enerjinin ne yoktan
kazanıldığını ne de kaybedildiğini, onun sadece Ģekil
değiĢtirdiğini buldu. Enerji birimine adına hitaben Joule dendi.
300
KAMERLINGH-ONNES, Heike (1853-1926): Hollandalı
fizikçi, 1908‟de sıvı helyumu 4.25 K‟ de elde etti. 1913‟de
süper iletkenliği keĢfetti. 1913 Nobel ödülünü kazandı.
KANT, Immanuel (1724-1804): Alman filozof, 1755‟de
nebula hipotezini ileri sürerek GüneĢ sisteminin oluĢum
teorisini ileri süren ilk insan oldu. Samanyolu‟nun mercek
Ģeklinde olduğunu ve Ay‟ın çekiminin Dünya dönüĢünü
yavaĢlattığını belirtti.
KEKULE, F. August (1829-1896): Alman kimyacı, organik
kimyanın kurucusudur. Frankland‟dan aldığı fikirle atomların
birbiri ile birleĢerek gruplaĢma kombinezonların, karbon
atomlarının birleĢme zincirlerini, zincirlerin meydana getirdiği
molekülleri belirterek organik kimyanın en büyük geliĢmesini
yarattı. Benzol bileĢimlerinin çember yapısını keĢfetti
KEPLER, Johannes (1571-1630): Alman gök bilimci,
gezegen sisteminin yasalarını keĢfetti. Gezegenlerin dönüĢ
hareketlerini ve hızlarını belirterek, yörüngelerinin odak
noktasında GüneĢ bulunan birer elips olduğunu ispatlayan ilk
insan oldu. Üç yasası bulunmaktadır.
KERR, John (1824-1907): Ġngiliz fizikçi, 1875‟de yüksek
elektrik alanı içinde ıĢığın bazı malzemelerde çift yansıdığını
gösterdi (Kerr etkisi). Elektrooptik ve manyetooptik etkileri
buluĢu malzemelerin iç yapılarının tanınmasında kullanılır.
KHORANA, Har Gobind (1922- ): Hindistanlı biyolojist,
molekül biyolojisinde büyük geliĢmelere yol açan DNA
molekülündeki genetik kodlama sistemini keĢfetti. 1970 yılı
Nobel ödülünü kazandı.
KIRCHOFF, Gustav Robert (1824-1887): Alman fizikçi,
spektroskopiyi buldu. GüneĢ spektrumundaki karanlık
çizgilerin çeĢitli elementlerin özelliklerini belirttiğini gösterdi.
Her farklı atomun kendine ait farklı bir renk çizgisi çıkardığını
keĢfetti.
301
KOCH, Robert (1843-1910): Alman bakteriyolojist, 1876‟da
ısı ve kurumaya dayanıklı bakteri sporlarını buldu. Sporların
her durumda yeniden basile dönüĢebileceklerini belirtti. Bir çok
hastalığın mikrobunu teĢhis eden Koch tıp bakteriyolojisinin en
büyük isimlerden biri oldu. 1905 Nobel ödülünü aldı.
KREBS, Hans Adolf (1900-1981): Alman biyokimyacı bir
hücre içindeki enerji üretim devresini keĢfetti. Mitokondriya
içindeki, glülozun çözülerek karbondioksit, su ve enerjiye
dönüĢmesini (Krebs cycle) izah etti.
LAGRANGE,
Joseph Louis
(1736-1813):
Fransız
matematikçi, 19 yaĢındayken yazmaya baĢladığı ve 52 yaĢında
bitirip yayınladığı Analytical Mechanics adlı kitabı önde gelen
bilimsel eserlerdendir. Mekaniği geliĢtirdi, değiĢkenler ve dört
boyutlu uzay hesaplarını, Newton‟un yaptığı gibi geometrik
metotlar kullanmadan, mekaniğe uyguladı. 3-cisim (GüneĢDünya-Ay) gravitasyon problemi ve sayılar teorisinde
çalıĢmalar yaptı. Fermat‟ın bazı ispat edilmemiĢ problemlerini
çözdü. Metrik sistemin babası ve bilimde çığır açan bir
matematikçidir.
LAMARCK, Jean (1744-1829): Fransız doğa bilimci, evrim
fikrini ilk ortaya atanlardandır. Önce botanik sonra zooloji ile
ilgilendi ve canlı türlerini inceledi. Doğanın canlı türleri
üzerinde değiĢiklikler ürettiğini, değiĢikliklerin nesillere
aktarıldığını ileri sürdü. Buffon ile birlikte canlı türlerinin
zincir-oluĢumunu belirten ilk insan oldu.
LANGEVIN, Paul (1872-1946): Fransız fizikçi, modern
manyetizma teorisini kurdu. 1905‟de iyonize gazlar üzerinde
çalıĢtı ve manyetizmanın atom içindeki elektronların
davranıĢlarından ileri geldiğini gösterdi. 2‟ci Dünya savaĢında
kullanılan sonarı 1‟ci Dünya savaĢı sırasında keĢfetti.
LAPLACE, Pierre Simon (1749-1827): Fransız matematikçi,
Kant‟in fikirlerinden habersiz olarak GüneĢ sisteminin oluĢum
302
teorisini kurdu. Gezegenler arasındaki gravitasyonel etkilerin
yörüngelerini etkilemeyeceğini ve sistemin stabil olduğunu
gösterdi. Ġhtimaller Teorisini sağlam temel üzerine oturttu.
Gezegenlerin yörüngelerinin eliptiklikleri ve uzaklıkları üzerine
iki teoremi ispat etti. Üzerinde çalıĢtıkları konularda
Newton‟dan sonra ikinci adam kabul edilir.
LAVOISIER, A. Laurent (1743-1794): Fransız kimyacı,
kimyasal devrimin yaratıcısıdır. Maddenin sakınımı yasasını
buldu. Buna göre madde ne yaratılır nede yok edilebilir.
Havanın oksijen ve nitrojen gazlarının karıĢımı olduğunu,
metallerin oksijenle birleĢip okside dönüĢtüğünü, suyun
hidrojen ve oksijenin bileĢimi olduğunu gösterdi. Du Pond ve
Laplace ile birlikte termokimyayı baĢlattı. Kimyasal
bileĢimlerin ismini belirledi. 1789‟da yayınladığı Elementary
Treatise on Chemistry, bir asır önce yayınlanmıĢ Newton‟un
Principia‟sı ile boy ölçüĢebilen bir eserdir. Fransa‟nın en büyük
bilim adamı olan Lavoisier 1794‟de, ihtilal karĢıtı suçlanması
sonucu, giyotinle idam edildi.
LAWRENCE, E. Orlando (1901-1958): Amerikalı fizikçi,
elektromıknatıslarla
hızlandırılan
ilk
dairesel
atom
parçalayıcısını keĢfetti. Ġlk siklotronu (cyclotron) 1931‟de
çalıĢtırıldı. 103 numaralı elemente adına hitaben Lawrencium
dendi ve 1939 Nobel ödülünü kazandı. Atom ve hidrojen
bombaları projesinde çalıĢtı.
LEBESQUE, Henri Leon (1875-1941): Fransız matematikçi,
modern fonksiyonlar teorisini kurdu ve integral hesabı
geliĢtirdi. BuluĢları trigonometri ve eğri hesaplarına önemli
avantajlar sağladı.
LEDERBERG, Joshua (1925- ): Amerikalı genetikçi,
bakterilerin genlere sahip olduklarını keĢfetti. Daha önceleri bu
bilinmiyordu. Ayrıca, bakteri enfeksiyon virüsünün genetik
bilgiyi transfer edebileceğini bularak genetik mühendisliğini
303
baĢlattı. Evrim teorisinin doğruluğunu gösterdi. 1958 Nobel
ödülünü kazandı.
LEHMAN, Inge (1888-1993): Danimarkalı sismolojist,
Dünya‟nın merkezine doğru yol alan P dalgalarının 5150 km
aĢağıdaki hızlarını inceleyerek Gutenberg tarafından gösterilen
sıvı çekirdeğin içinde bir katı çekirdeğin bulunduğunu, demir
ve nikelden oluĢtuğunu keĢfetti.
LEIBNIZ, G. Wilhelm (1646-1716): Alman matematikçi,
diferansiyel ve integral hesapları Newton‟dan daha önce
yayınladı. Hesap makinasını icat etti. Matematiğin yanında
hukuk, tarih, edebiyat, felsefe gibi farklı bilimlerle de uğraĢtı.
Maddenin özünün enerji olduğunu savundu. Tarihin en büyük
matematikçilerinden sayılır.
LEMAITRE, G. Edouard (1894-1966): Belçikalı gök bilimci,
Büyük Patlama Teorisinin fikir babasıdır. Hubble‟ın
gözleminden iki yıl önce Einstein‟ın denklemlerini kullanarak
evrenin bir kozmik yumurtanın patlaması ile oluĢtuğunu ileri
sürdü.
LENARD, P.E. Anton (1862-1947): Alman fizikçi, 1902‟de
bazı metallerin üzerine düĢen morötesi ıĢınların elektron
çıkardıklarını (fotoelektrik etki) ve bunun kritik dalga boyunun
altındaki ıĢınlarda meydana geldiğini, elektronların hızlarının
dalga boylarının düĢmesiyle arttığı, ıĢık yoğunluğunun arttıkça
çıkan elektron sayısının da fazlalaĢtığını buldu. Einstein bütün
bu etkileri 1905‟de teorik olarak açıkladı. Lenard, katod
ıĢınlarının bir elektron ıĢını olduğunu gösterdi. 1905 Nobel
ödülünü kazandı. Lenard bir Nazi taraftarı idi.
LEVENE, Phoebus (1869-1940): Rus biyokimyacı, nükleik
asidin, DNA ve RNA olarak iki türü olduğunu belirterek bunlar
arasındaki farklılıkları açıkladı. ġeker moleküllerini izole
ederek nükleikasitleri ribose ve deoxyribose elemanlarına
304
ayırdı. Hücre çekirdeği içindeki DNA ve RNA moleküllerinin
zincir yapısı daha sonraları 1953‟de keĢfedildi.
LEVERRIER, Jean Joseph (1811-1877): Fransız gök bilimci,
Uranüs‟ün yörüngesindeki düzensizliğini bularak bunun daha
uzaktaki bilinmeyen bir gök cisminden ileri geldiğini gösterdi
ve bu bilinmeyen gezegenin (Neptün) yerini ve kütlesini
hesapladı. Ayrıca, Merkür‟ün yörüngesinde GüneĢ‟e en yakın
konumdaki yerini hesapladı. GüneĢ‟le Merkür arasında Vulcan
isminde bir gezegen olması gerektiğini iddia etti.
LEWIS, Gilbert Newton (1875-1946): Amerikalı fizikçi,
kimyasal bağlanma teorisini,
kimyasal termodinamik ve
kimyasal reaksiyonların hesap metotlarını geliĢtirdi. Hidrojen
ve helyumdan daha ağır elementlerin çekirdek etrafında bir çift
elektronların, daha ileride de sekizli gruplar halinde
elektronların bulunacağını belirtti. Elektronlar arasındaki
birleĢmeleri inceleyen Lewis yaĢadığı yüzyılın en verimli bilim
adamlarındandı.
LIEBIG, Justus (1803-1873): Alman kimyacı, 22 yaĢında
profesör oldu. Organik karıĢımların analiz metodunu geliĢtirdi.
Yüzlerce organik karıĢımın analizini yaptı. Biyokimyayı buldu.
Canlılarda karbonhidrat ve yağların yakıt özelliğini keĢfetti.
LINNAEUS,
Carl
(1707-1778):
Ġsveçli
botanikçi,
tohumlarına göre bitkilerin sınıflandırılmasını yaptı. Her tip
bitkinin Latince ismini verdi. GeniĢ bir bitki koleksiyonuna
sahip oldu ve bitkilerin üreme teorisini geliĢtirdi. Botanik
biliminin en büyük isimlerindendir.
LOBACHEVSKI,
N.
Ivanovich
(1793-1856):
Rus
matematikçi, 1827‟de Euclid geometrisine karĢıt ilk geometriyi
yayınladı. Geometrisi Einstein‟ın uzay-zamanı ifade eden
relativite teorisinden sonra önem kazandı.
LOCKYER, J. Norman (1836-1920): Ġngiliz gök bilimci,
GüneĢ‟in ıĢık spektrumundan yeni bir element buldu ve helyum
305
adını verdi.
geliĢtirdi.
Spektroskopla
GüneĢ‟i
inceleme
tekniğini
LORENTZ, Hendrik Antoon (1853-1928): Hollandalı teorik
fizikçi, Maxwell‟in denklemlerinin çözümünü gösterdi, bir
ortam içindeki ıĢığın davranıĢını formüle etti, elektron
teorisinde maddenin elektrik ve manyetik alanlar doğuran
elektrik yüklerinden oluĢtuğunu belirtti. Elektron titreĢimlerinin
oluĢturduğu elektromanyetik dalgalarını gösterdi. Hızla birlikte
kütlenin artacağını ileri sürdü. 1902 yılı Nobel ödülünü
kazandı.
MACH, Ernst (1838-1916): Avusturyalı teorik fizikçi,
bilimde gözle görülmeyen hiçbir Ģeye inanılmaması gerektiğini
savundu ve baĢta Einstein olmak üzere bir çok kuantum fiziği
bilim adamını etkiledi. Atomların varlığına itiraz etti. Sesin hızı
ile ilgili birimleri (Mach numbers) buldu.
MARCONI, Guglielmo (1874-1937): Ġtalyan fizikçi, 1895‟de
Hertz elektrik dalgalarını iletecek radyo ekipmanını planladı,
1899‟da Mors sinyallerini ManĢ kanalından geçirdi. 1901‟de
sinyalleri Ġngiltere‟den Amerika‟ya iletti. 1927‟de uzun
mesafede radyo-telgraf sistemini geliĢtirdi. 1909 Nobel ödülünü
kazandı.
MAXWELL, James Clerk (1831-1879): Ġskoçyalı fizikçi,
19‟cu yüzyılın en teorik bilim adamıdır. 1849‟da kırmızı, yeĢil
ve maviden diğer renklerin oluĢumunu belirtti. 1861‟de ilk
renkli fotoğrafı elde etti. Elektrik ve manyetik kuvvetleri
tanımlayan yasaları birleĢtirerek elektromanyetik alan
kuramlarını buldu. Elektrik titreĢimlerinin elektrik dalgalarına
yol açtığını ve bunların ıĢık hızı ile yayıldıklarını gösterdi.
IĢığın elektromanyetik dalga spektrumunda sadece ufak bir
bölgede yer aldığını belirtti. Gazların kinetik kuramını ispat
etti. 14 yaĢında ilk bilimsel makalesini yazdı. 25 yaĢında
306
profesör oldu. 48 yaĢında kanserden ölen Maxwell, tarihin en
önde gelen fizikçilerindendir.
MATUYAMA, Motonori (1884-1956): Japon jeolog,
dünyanın manyetik alanının yönünün çekirdekteki sıvı
çalkantıları ile değiĢtiğini keĢfetti. Son 5 milyon yıl içinde
manyetik alanın 20 defa yön değiĢtirdiğini belirtti.
MEITNER, Lise (1878-1968): Avusturyalı fizikçi, Otto Hahn
ile birlikte radyoaktivite üzerine otuz yıl çalıĢtı. Hahn‟ın
uranyumu nötronlarla bombardıman sonuçlarını yeğen Frisch
ile birlikte değerlendirerek nükleer fisyon olayını buldular.
Atom bombası projesinde çalıĢmayı ret etti.
MENDEL, Gregor (1822-1884): Avusturyalı papaz ve
botanikçi, soy çekiminin istatistiksel yasalarını geliĢtirdi.
BuluĢları ölümünden 16 yıl sonra kabul gördü. Bitkilerin gövde
yüksekliği, çekirdek Ģekli ve çiçek rengi gibi karakterlerini
inceleyerek soy çekim özellikleri buldu. Bitki genlerinin
karakter özelliklerini ilettiklerini belirtti.
MENDELAYEV, D. Ivanovich (1834-1907): Rus kimyacı,
elementlerin sınıflandırılmasına ait periyodik tabloyu yaptı.
101‟ci elemente adına hitaben Mendelevium dendi.
MICHELL, John (1724-1793): Ġngiliz gök bilimci, çift yıldız
sistemlerini keĢfetti. Karadeliklerden ilk söz eden insandı.
Yıldızlar arası uzaklıkları doğru ölçen ilk bilim adamı oldu.
MICHELSON, Albert (1852-1931): Amerikalı fizikçi,
1926‟da döner ayna metodu ile Edward Morley ile birlikte ıĢık
hızını 300.000 km/sn olarak ölçtü. Uzayda eter olmadığını
belirtti. IĢık hızının Dünya hareketi yönünde ve tersindeki
hızlarının aynı olduğunu gösterdi. 1907‟de Nobel ödülünü alan
ilk Amerikalı oldu
MILANKOVICH,
Milutin
(1879-1958):
Yugoslav
klimatolojist, yeryüzü iklimindeki uzun vadedeki değiĢiklikleri
inceledi. Dünya yörüngesindeki eliptiklik, eksenindeki eğiklik,
307
gece-gündüz eĢitliği faktörlerinin iklime yaptığı etkileri, son
650.000 yıl içindeki toplam radyasyon miktarlarını buldu.
MILLER, Stanley Lloyd (1930- ): Amerikalı kimyacı,
1953‟de bir üniversite öğrencisi iken bir deney kabına su
buharı, metan, amonyak ve hidrojen koyarak bir elektrik Ģoku
tatbik etti ve canlı organizmalar elde etti. Bu deney, yeryüzünün
ilk zamanlarındaki basit gaz karıĢımında ilk hücrelerin
oluĢumunun ilk belirtisi oldu.
MILLIKAN, Robert Andrews (1868-1953): Amerikalı fizikçi,
1925‟de uzaydan gelen kozmik ıĢınları keĢfetti. Elektron
yükünü ve Planck sabitini hassas olarak ölçtü. 1923 yılı Nobel
ödülünü kazandı.
MORGAN, Thomas Hunt (1866-1945): Amerikalı genetikçi,
genlerin kromozomlar üzerinde lineer Ģekilde yer aldıklarını,
tür özelliklerinin kromozomlarla geçtiğini gösterdi. Kromozom
teorisinden dolayı 1933 Nobel ödülünü aldı.
MOSELEY, Henry Jeffreys (1887-1915): Ġngiliz fizikçi,
kimyasal elementlerin nükleer yüklerini buldu ve atom
sayılarını teyit etti. 1914‟de Avustralya‟ya gitti ve Çanakkale
harbinde savaĢırken öldü.
MÖSSBAUER, Rudolf Ludwig (1929- ): Alman fizikçi, atom
içindeki foton salınmasından çıkan enerjiyi, çekirdekler
arasındaki foton alıĢ veriĢinde oluĢan titreĢimleri izah eden
Mössbauer etkisini keĢfetti. 1961 Nobel ödülünü kazandı.
MULLER, Hermann Joseph (1890-1967): Amerikalı
genetikçi, genlerin mutasyonlarıyla ilgilenerek, mutasyon
teorisinin ve evrimin gerçekliliğini gösterdi. X-ıĢınları
kullanarak genetik mutasyonu keĢfetti. 1946 Nobel ödülünü
kazandı.
MULLER, Johannes Peter (1801-1858): Alman fizyolojist,
anatomi, zooloji ve nöroloji konularında birçok keĢifler yaptı.
308
GelmiĢ geçmiĢ fizyologların en büyüğü sayılır. 25 yaĢında
profesör oldu ve 57 yaĢında intihar etti.
NAPIER, John (1550-1617): Ġskoçyalı matematikçi,
logaritmanın prensiplerini buldu ve hesap tablolarını yaptı.
Küresel trigonometriyi geliĢtirdi. 1617‟de Dünya‟nın ilk analog
hesap cihazı olan kayar hesap cetvelini imal etti.
NERNST, Walther (1864-1941): Alman kimyacı, kimyasal
termodinamiğin kurucusudur. 1904‟de elektrik lambasını icat
etti. Lambası daha sonra Edison tarafından ıĢıklandırmalarda
kullanıldı. Termodinamiğin üçüncü yasasını buldu. Buna göre
mutlak sıfıra asla ulaĢılamaz. Fizik ve kimyada birçok buluĢları
oldu ve 1920 Nobel ödülünü kazandı.
NEWTON, Isaac (1642-1727): Ġngiliz fizikçi ve matematikçi,
evrensel gravitasyon yasasını buldu. Evrendeki bütün kütlelerin
birbirlerini çektiklerini belirterek, hareketin üç yasasını,
gezegen hareketlerinin prensiplerini, kütle ve ağırlık arasındaki
iliĢkiyi, ivme, sıvılar ve ısı kaybına ait yasaları çıkardı. Bir
prizmadan geçen ıĢığın çıkardığı ıĢık spektrumunu göstererek
beyaz ıĢığın spektrumdaki diğer bütün renklerin birleĢmesinden
oluĢtuğunu ispat etti. Diferansiyel hesap metotlarını buldu.
1687‟de yayınladığı The Mathematical Principles of Natural
Philosophy adlı eseri bütün zamanların yazılmıĢ en büyük bilim
kitabıdır. 26 yaĢında profesör oldu. Matematik, mekanik ve
optik konularında birçok buluĢu ve çalıĢması olan Newton
bilim tarihinin en önde gelen isimlerinden olup klasik fiziğin
kurucusudur.
OERSTED, Hans Christian (1777-1851): Danimarkalı fizikçi,
elektrik akımının bir manyetik alan ürettiğini keĢfetti. KeĢfi
diğer fizikçilerin elektrik ve manyetizma üzerinde birçok
buluĢlar yapmasına yardımcı oldu.
309
OHM, George Simon (1789-1854): Alman fizikçi, elektrik
akımı ile voltaj arasındaki iliĢkiyi keĢfetti ve elektrik
rezistansına adına izafeten Ohm dendi.
OLBERS, Heinrich (1758-1840): Alman gök bilimci,
asteroitlerin yörüngedeki bir gezegenin patlaması ile oluĢan
parçalar olduğunu ileri sürdü. BeĢ adet kuyruklu yıldız, Pallas
ve Vesta uydularını keĢfetti. Geceleri göğün neden karanlık
görüldüğünün (Olbers paradoksu) izahını yaptı.
OORT, Jan Hendrik (1900-1992): Hollandalı gök bilimci,
GüneĢ‟in galaksinin merkezinden 30.000 ıĢık yılı uzaklıkta
olduğunu, galaksinin bir dönüĢünü 225 milyon yılda
tamamladığını, dönüĢ hızının 220 km/sn, kütlesinin GüneĢ
kütlesinin 1010 katı olduğunu hesapladı. 1950‟de kuyruklu
yıldızların kaynağı olan Oort Bulutları‟nı keĢfederek
oluĢumlarını açıkladı.
OPARIN, A. Ivanovich (1894-1980): Rus biyokimyacı,
yaĢamın baĢlangıcı ile ilgili modern teoriyi kurdu. Dünya‟nın
ilk bir milyar yılı sonunda atmosferdeki oksijenin bitkilerin
fotosentezi ile oluĢmaya baĢladığı ve bu sıralarda ilk ilkel
organizmaların ortaya çıkıĢlarını inceledi.
OPPENHEIMER, Robert (1904-1967): Amerikalı teorik
fizikçi, kuantum mekaniğinin ve elektron teorisinin analizini
yaptı ve antielektronun varlığını belirtti. Nötron yıldızlarının
mevcudiyetini ileri sürdü ve Manhattan atom bombası
projesinin direktörlüğünü yaptı. Hidrojen bombasının imalat
projesinde çalıĢtı.
PASCAL, Blaise (1623-1662): Fransız matematikçi, 16
yaĢında en zor geometri teoremlerini çözdü. 19 yaĢındayken bir
hesap makinası imal etti. Ġhtimaller matematiğini geliĢtirdi.
Basınç yasaları üzerinde de çalıĢan Pascal‟ın ismi basınç
birimine verildi.
310
PASTEUR, Louis (1822-1895): Fransız kimyacı ve
mikrobiyolog, bilimdeki en büyük isimlerden biridir. Öğrencilik
eğitimi oldukça zor geçti ve konuları çok geç anlayan birisiydi.
Üç boyutlu kimyayı buldu. Bira ve Ģarap imalat teknolojisini
geliĢtirdi. Hayvan hastalıklarının çözümlerini keĢfetti. 1880‟de
kuduz hastalığı ile uğraĢtı ve ilacını buldu.
PAULI, Wolfgang (1900-1958): Avusturyalı fizikçi, kuantum
mekaniğindeki dıĢlama ilkesini, bir yörüngede iki elektronun
aynı kuantum durumunda olamayacağını keĢfetti. Matris
mekaniğini kullanarak hidrojen atomunun ıĢık tayfını belirledi.
1931‟de uzaydan ıĢık hızı ile gelen nötrinoların varlığını öne
sürdü. Kuantum Elektrodinamiğini geliĢtirenlerdendir. Elektron
yörüngesindeki enerji seviyelerini belirtti ve beta bozunmasını
ileri sürdü. 1945 Nobel ödülünü kazanan Pauli 20‟ci yüzyılın
teorik fizik devlerindendir.
PAULING, Linus (1901-1994): Amerikalı kimyacı,
1930‟larda atomlar arası bağlanma tekniğini geliĢtirdi ve
bağların enerji hesaplarını yaptı. Daha sonra biyokimya ile
uğraĢarak, aminoasit ve protein yapılarını inceledi. 20‟ci
yüzyılın en önemli kimyacısı olan Pauling 1954 Nobel kimya
ödülünü ve 1962 Nobel barıĢ ödülünü aldı.
PAVLOV, Ivan Petrovich (1849-1936): Rus fizyolojist,
canlılardaki Ģartlı refleksleri buldu. Hayvanların sindirim
sistemlerini inceleyerek midenin çalıĢma mekanizmasını
keĢfetti. Sinir sistemi üzerinde de etkili buluĢları olan Pavlov
1904 Nobel ödülünü kazandı.
PEIERLS, R. Ernest (1907-1995): Alman teorik fizikçi,
katılar fiziği üzerinde çalıĢtı ve elektronun manyetik alanlardaki
davranıĢını (Hall etkisi) inceledi. Metallerdeki diamanyetizma
teorisini geliĢtirdi. Proton ve nötronun arasındaki etkileĢimleri,
uranyum fisyon ve zincir reaksiyonunun verimini hesaplayarak
Manhattan projesinde çalıĢtı
311
PENROSE, Roger (1931- ): Ġngiliz teorik fizikçi, Karadeliklerin olay ufkuna girmiĢ cisimlerin artık ondan kaçamayacağını, uzay-zaman tekilliğinin karadeliklerin merkezlerinde yer
aldığını hesapladı. Dönen yüksüz (Kerr karadeliği)
karadeliklerin etrafındaki maddenin kütlelere parçalanarak
deliğe düĢtüğünü ve geri kalanının da fıĢkırtıldığını gösterdi.
DıĢarı fıĢkıran kütle ve enerjinin içeri düĢen orijinal maddeden
büyük olacağını belirtti.
PENZIAS, Arno Allan (1933- ): Amerikalı gök bilimci,
1964‟de Büyük Patlama‟nın çıkardığı radyasyonun günümüze
kadar gelmiĢ bir kalıntısı olan 3.5 K sıcaklığındaki mikrodalga
arkaalan ıĢımasını R. Wilson‟la birlikte keĢfetti. Bu Big
Bang‟ın en önemli ispatı oldu. 1978 Nobel ödülünü kazandı.
PERRIN, Jean Baptiste (1870-1942): Fransız kimyacı, katot
ıĢınlarının negatif yüklü olduklarını, Brownian hareketindeki
parçacıkların hareketlerini hesapladı. ÇalıĢmaları, atomların
mevcudiyetinin son ispatı olarak kabul edilir. 1926 Nobel
ödülünü aldı.
PLANCK, Max (1858-1947): Alman fizikçi, kuantum
teorisini baĢlatarak 1900 yılını, klasik fizikten modern fiziğe
geçiĢ yılı yaptı. 1900‟de yazdığı makalesi, Einstein‟ın 1905
tarihli makalesi ile birlikte, Kuantum Teorisi‟ni yarattı. IĢığın
kuanta denilen enerji paketleri halinde yayıldığını siyah cisim
deneyi ile gösterdi. Enerji ve frekans arasındaki Planck sabitini
buldu. BuluĢunun ilk teyitleri Einstein‟ın 1905‟deki
fotoelektrik etki ve Bohr‟un 1913‟deki atomların elektron yapı
teorileri ile yapıldı. Kuantum Teorisi‟nin tam bir izahı
1920‟lerde yapıldı. YaĢamı acılı geçen Planck‟ın oğullarından
biri savaĢta öldü, diğeri Naziler tarafından idam edildi ve iki
kızı bebekken öldüler. Planck hiç bir „maddi gelir‟ beklemeden
yaĢayabilen ve buluĢlar yapan nadir bilim adamlarındandı. 1919
Nobel ödülünü kazandı.
312
PLATO (MÖ 428-348): Yunanlı filozof, bütün zamanların en
büyük düĢünürlerindendir. Sokrat‟ın öğrencisi ve Aristotle‟nin
hocası olmuĢtur. Felsefe, matematik ve bilimin geliĢmesine
katkıları olmuĢtur. YaĢamı hakkında çok az detay
bilinmektedir.
POINCARE, Jules Henri, (1854-1912): Fransız matematikçi,
elektron dinamiği, yörüngeler teorisi, dönen akıĢkanların
biçimi, gravitasyon gibi teoriler üzerinde çalıĢtı. Einstein‟ın
genel relativite teorisini ondan az sonra matematiksel olarak
belirtti. Lineer diferansiyel denklemler, sayılar teorisi,
ihtimaller teorisi konularında çok etkili çalıĢmalar yaptı. Kaos
problemi üzerinde ilk çalıĢandır.
POISSON, Simeon Denis (1781-1840): Fransız matematikçi,
tıp eğitimi görürken matematiksel fiziğe döndü. Isı ve elastiklik
teorilerini geliĢtirdi. Elektrik ve manyetizmanın akıĢ teorisini
kurdu. Ġhtimaller matematiği üzerinde çalıĢmalar yaptı.
Kompleks analiz ve eğrilerin entegrasyon hesaplarını yapan ilk
matematikçidir.
PRIESTLEY, Joseph (1733-1804): Ġngiliz kimyacı, bilimde
bir amatör olan, teorilerden fazla anlamayan Priestley dokuzdan
fazla lisan bilen, bilimsel yazılar yazan, 18‟ci yüzyılın en büyük
deneycilerindendir. Bir çok bilinmeyen gazın keĢfini yaptı. En
büyük keĢfi oksijen olup, bitkilerin hayvanlar için gerekli olan
oksijeni çıkardıklarını gösterdi. Kendisine teklif edilen
profesörlük unvanını ret etti.
PTOLEMY (90-170): Mısırlı gök bilimci, Copernicus‟a
kadar gelen 1400 yıllık astronomi düĢüncesini yönlendirdi.
GüneĢ ve Ay‟a olan uzaklıkları hesapladı ve yıldız katalogunu
yaptı.  sayısını 3,1417 olarak hesapladı. Dünya‟nın evrenin
merkezi olduğunu iddia etti. Kendinden önceki Yunan
astronomisinin savunucusuydu.
313
PYTHAGORAS (MÖ 560-480): Yunanlı matematikçi,
astronomi, geometri ve sayılar teorisi ile uğraĢtı. Pitagor
teoremini buldu. Akustiğin fizik yasaları ve matematiksel fizik,
aritmetik konularında buluĢlar yaptı. Dünya‟nın bir küre
olduğunu iddia eden ilk insan oldu. Dünya ve yıldızların
küresel bir evren içinde döndüklerini söyledi. Doğadaki her
Ģeyin sayılara dayandığı fikrini savundu.
RAMAN, Chandrasekhara (1888-1970): Hindistanlı fizikçi,
ıĢığın katı, sıvı veya gazların içindeki moleküller vasıtası ile
etrafa yansıdığını ve frekansının değiĢtiğini (Raman etkisi)
keĢfetti. Bu buluĢ kuantum teorisinin en erken teyitlerinden biri
olmuĢtur. Ayrıca molekül yapısının anlaĢılmasına yardımcı
olmuĢtur.
RAMSAY, William (1852-1916): Ġskoçyalı kimyacı, gaz
yoğunluklarını ilk inceleyenlerdendir. Helyum, argon, kripton,
xenon, neon, radon gibi asil gazları keĢfetti. Helyumu
yeryüzünde bulan ilk insan oldu. Ayrıca elementlerin periyodik
tablosunu tamamladı. 1904 Nobel ödülünü aldı.
REBER, Grote (1911- ): Amerikalı gök bilimci, Dünya‟nın
ilk radyo astronomudur. Radyo astronomiyi geliĢtirdi.
Samanyolu içindeki ilk radyo kaynağını keĢfetti.
RICHTER, Burton (1931- ): Amerikalı fizikçi, elektron ve
pozitron çarpıĢmasından çıkan tılsımlı kuark ve J/psi
parçacıklarını keĢfetti. Parçacık fiziğinin önde gelen bilim
adamlarındandır. 1976 Nobel ödülünü aldı.
RIEMANN, G. F. Bernhard (1826-1866): Alman matematikçi,
Gauss‟un öğrencisiydi. 39 yaĢında veremden öldü. Potansiyel
teoriyi kullanarak kompleks fonksiyonlar teorisini ve Riemann
yüzeyleri geometrisini buldu. Gauss‟un Euclid geometrisini
geliĢtirerek Einstein‟ın Genel Relativite Teorisi için zemin
hazırladı.
314
ROEMER, Ole Christensen (1644-1710): Danimarkalı gök
bilimci, Jüpiter‟in aylarının dönüĢ periyotları ve Dünya‟nın
hareketini karĢılaĢtırarak ıĢığın sonlu yol aldığını söyledi. IĢık
hızını 225.000 km/sn olarak hesapladı. Bu ıĢığın sonsuz bir
hızla gitmediğinin ilk ispatı idi.
ROENTGEN, William Konrad (1845-1923): Alman fizikçi,
1895‟de yüksek enerjili, doğru çizgilerde giden, elektrik veya
manyetik alanlardan etkilenmeyen, ince metal plakalardan
geçebilen ıĢınları keĢfetti ve bunlara X-ıĢınları adını verdi.
Roentgen bu ıĢınların elektromanyetik radyasyonda daha kısa
dalga boylarına sahip olduğunu belirtti. Nobel ödüllerinin
birincisi 1901‟de Roentgen‟e verildi. BuluĢlarına patent hakkı
istemeyen Roentgen fakirlik içinde öldü.
RUMFORD, B. Thompson (1753-1814): Amerikalı fizikçi,
önce dükkanda çıraklık, çiftçilik, savaĢta askerlik, gizli ajanlık
gibi iĢler yaptı sonra devlet ve savaĢ bakanlığında bulundu.
Maceracı, sosyal reformcu, mucit ve sonra da fizikçi oldu.
Bilimsel çalıĢmalar yaĢamının bir parçasıydı. Isının madde
içindeki parçacıkların hareketi olduğunu belirterek iĢ ve ısı
arasındaki iliĢkiyi hesapladı ve Ģimdiki değerin üçte birine
yakın bir değerde buldu. Bu buluĢ modern fiziğin temeli oldu.
Amerikanın yetiĢtirdiği en büyük zekalardan biri ve 19‟cu
yüzyıl bilim dünyasının en renkli karakteri olarak kabul edilir.
RUTHERFORD, Ernest (1871-1937): Yeni Zelandalı fizikçi,
nükleer fiziği yarattı. 1911‟de atom çekirdeğine çarpıp geri
sıçrayan alpha parçacıkları deneyinden, atomun merkezinde
ağır ve yüklü bir çekirdeğin, onun etrafında da dönen
elektronların oluĢturduğu elektron bulutunu keĢfetti. Bu buluĢ
günümüzün atom modeli oldu. 1914‟de radyoaktif bir elementin
bir yarı ömrü olduğunu gösterdi. 1934‟de döteryum çekirdeğini
döteryum ile bombardıman ederek ilk nükleer füzyonu
315
gerçekleĢtirdi. 1908 Nobel ödülünü alan Rutherford bütün
zamanların en büyük deneycilerinden biridir.
RUSSEL, Bertrand (1872-1970): Galli filozof, matematikçi
ve yazar, Ġngiltere baĢbakanı Lord Jonh Russel‟ın torunudur.
Matematiksel mantık ve felsefe konusunda Dünya otoritesi
olup, düĢüncelerini Principia Matehematica isimli dev eserinde
topladı. Konularında teoriler yarattı, 1918‟de hapse girdi,
politika ile ilgilendi, Nobel dahil birçok ödül kazandı, nükleer
silahlara karĢı kampanyalar düzenledi. Matematik, felsefe ve
mantık konularında Dünya liderlerindendir.
RUSSEL, Henry Norris (1877-1957): Amerikalı gök bilimci,
yıldızların spektrum çizgilerinden yüzey sıcaklıklarının
bilineceğini gösterdi. 1929‟da GüneĢ‟in kütlesinin %75
hidrojen ve %24 helyumdan oluĢtuğunu keĢfetti.
SALAM, Abdus (1926- ): Pakistanlı teorik fizikçi, doğadaki
dört kuvvetten elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetleri
Weinberg‟den bağımsız olarak birleĢtirdi ve elektrozayıf
kuvvetin kuantası olan W ve Z parçacıklarını öngördü. 1979
Nobel ödülünü kazandı.
SANGER, Frederick (1918- ): Ġngiliz biyokimyacı,
1950‟lerin baĢlarında bir protein zinciri üzerinde dizilmiĢ
aminoasitleri keĢfetti. Daha sonra nükleikasit yapılarını
inceleyerek RNA‟nın normal uzunlukta, DNA‟nın ise çok uzun
olduğunu, bir DNA zincirinde 108 ünitenin bulunduğunu buldu.
1958 ve 1980 Nobel ödüllerini kazanan Sanger kimyada iki
Nobel alan ilk bilim adamı oldu.
SCHEELE, Carl Wilhelm (1742-1786): Ġsveçli kimyacı, klor
ve oksijeni ilk keĢfeden olmasına rağmen buluĢlarını geç
yayınlaması yüzünden bunların isim babası olamadı. 43 yaĢında
laboratuarındaki gazların zehirlenmesinden ölen Scheele bilim
tarihinin en Ģanssız ve mütevazı isimlerinden biriydi.
316
SCHLEIDEN, Jakob Mathias (1804-1881): Alman botanikçi,
hücre teorisinin kurucusudur. Kendisinden iki asır önce Hooke
tarafından gözlenmiĢ bitki hücrelerini inceleyerek, hücre
çekirdeğini ve hücre sıvısı içindeki organelleri buldu. Botanik
biliminin önemli bir reformistidir.
SCHRÖDINGER, Erwin (1887-1961): Avusturyalı fizikçi,
kuantum mekaniğinde parçacıkların dalga hareketlerinin dalga
denklemlerini çıkardı. Dalga mekaniği olarak bilinen teorisinin,
Heisenberg ve Born‟un matris mekaniğine eĢdeğer olduğu
Dirac tarafından matematiksel olarak ifade edildi. 1933 Nobel
ödülünü aldı.
SCHWABE, H. Samuel (1789-1875): Alman gök bilimci,
GüneĢ‟e Merkür‟den daha yakın bir gezegen bulma ümidi ile 50
yıl boyunca GüneĢ‟i gözledi. Bu sırada GüneĢ lekelerini
inceleyerek onların GüneĢ yüzeyindeki dönüĢ süre ve
devrelerini buldu.
SCHWARZSCHILD, Karl (1873-1916): Alman gök bilimci,
16 yaĢında astronomiyle ilgili makaleler yazdı. Teorik buluĢunu
ise yaĢamının son yılında yaptı. Bir yıldızın gravitasyon kuvveti
altında büzüleceğini ve sonunda ıĢığın bile ondan
kaçamayacağını bir yoğunluğa ulaĢacağını belirtti. Bu sonsuz
yoğunluk için gerekli kritik yarıçapı (Schwarzschild yarıçapı)
bularak, bu limitin altındaki yıldızların birer karadelik
olacaklarını gösterdi.
SCHWINGER, Julian Seymour (1918-1994): Amerikalı
fizikçi, Kuantum Elektrodinamiği‟nin (QED) kurucularından
biridir. Feynman, Dyson ve Tomonaga‟dan bağımsız olarak
elektronların elektromanyetik alan içindeki davranıĢlarını
belirledi ve QED‟nin son halini verdi. 20 yaĢında doktorasını
alan Schwinger Amerika‟nın en genç profesörü idi. 1963 Nobel
ödülünü kazandı.
317
SCHWANN, Theodor (1810-1882): Alman biyolog, bitki ve
hayvanlardaki hücrelerin benzer olduklarını, aynı görevleri
yaptıklarını bularak hücre teorisini yarattı. Hücrelerin birer
canlı yapıya sahip olduklarını ve bütün organizmanın yapı
taĢları olduklarını keĢfetti. Yumurtaların tek bir hücre
olduklarını belirtti.
SEABORG, Glenn Theodore (1912- ): Amerikalı nükleer
kimyacı, uranyumdan daha ağır elementleri keĢfetti. 93 atom
numaralı neptunium izotopunu yaptı. Daha sonra plutonium,
nobelium gibi daha ağır dokuz elementin üretim yollarını buldu.
Manhattan atom bombası projesinde çalıĢtı.
SEYFERT, Carl Keenan (1911-1960): Amerikalı gök bilimci,
1943‟de merkezlerinde küçük parlak çekirdeklerin yer aldığı
spiral galaksileri keĢfetti ve bunlara Seyfert galaksileri adı
verildi. Sonraları bunların kuasarlar olduğu anlaĢıldı.
SLIPHER, Vesto Melvin (1875-1969): Amerikalı gök
bilimci, Doppler etkisi ile gezegenlerin dönüĢ periyotlarını
belirledi. Andromeda‟nın bize doğru 300 km/sn‟lik bir hızla
yaklaĢtığını, diğer galaksilerin ise daha büyük hızlarla
uzaklaĢtıklarını keĢfetti.
SODDY, Frederick (1877-1956): Ġngiliz kimyacı, Rutherford
ile birlikte radyoaktif bozunmanın sebeplerini buldu. Aynı atom
sayısına sahip farklı kütlelerdeki atomlara izotop adını verdi.
1921 Nobel ödülünü kazandı.
SOMMERFELD, Arnold (1868-1951): Alman fizikçi,
Bohr‟un Atom Teorisi‟ni geliĢtirdi. 1916‟da elektron
yörüngelerinin dairesel olmayıp eliptik olduğunu ve bu eliptik
yörünge düzlemlerinin dönerek elektron yörüngelerinin bir
rozet Ģeklini alacağını matematiksel olarak buldu.
SPERRY,
Roger Wolcott (1913-1994): Amerikalı
nörobiyolog, beyin fonksiyonları üzerinde önemli çalıĢmalar
318
yaptı. Sinir sisteminin beyinle olan bağlantısı ve beynin çalıĢma
prensiplerini açıkladı. 1981 Nobel ödülünü kazandı.
STEFAN, Josef (1835-1893): Avusturyalı fizikçi, gazların
ısıl iletkenliklerini ölçtü ve Maxwell‟in kinetik teorisinin
doğruluğu-nu belirledi. Sıcak cisimlerdeki ısı kaybı
konusundaki yasaları buldu. GüneĢ‟in yüzey sıcaklığının 6000
derece olduğunu gösterdi.
STEINBERGER, Jack (1921- ): Amerikalı nükleer fizikçi,
muon bozunmasının bir elektron ve iki nötrino çıkardığını,
nötrinoların iki tür (elektron nötrinosu ve muon nötrinosu)
olduğunu keĢfetti. Kuarkların tanınması ve sınıflandırılmalarını
gösterdi. 1988 Nobel ödülünü kazandı.
STERN, Otto (1888-1969): Alman fizikçi, atomların
manyetik alanlarının kuantize olduğunu gösterdi. GümüĢ
atomlarını inceleyerek, onların bir manyetik zamana (spin)
sahip olduklarını belirledi. 1943 Nobel ödülünü kazanan Stern
81 yaĢında bir sinemada kalp krizinden öldü.
STONEY, G. Johnstone (1826-1911): Ġrlandalı fizikçi,
elektriği oluĢturan ünitelerin en küçük olduğunu belirterek
onlara elektron adını verdi. Bu isim daha sonra J.J.
Thomson‟un elektronları keĢfinde kullanıldı.
STRUTT, J. William (1842-1919): Ġngiliz fizikçi, Baron
Rayleigh olarak da anılır. Nil nehri üzerindeki yüzen evinde
yazdığı The Theory of Sound en önemli fizik klasiklerindendir.
Optik, akustik, gaz yoğunlukları, siyah cisim radyasyonu,
radyasyon dalgaları üzerindeki etkili buluĢları diğer bilim
adamlarına ıĢık tutmuĢtur. 1904 Nobel ödülünü kazandı.
SUMNER, James (1877-1955): Amerikalı biyokimyacı,
bütün enzimlerin protein olduklarını ve enzimlerin
kristalleĢtirilebilece-ğini keĢfetti. 1946 Nobel ödülünü kazandı.
TATUM,
Edward Lawrie (1909-1975): Amerikalı
biyokimyacı, genlerin biyokimyasal proseslerini inceleyerek,
319
Beadle ve Lederberg ile birlikte bir gen bir enzim hipotezini
buldu. 1958 yılı Nobel ödülünü kazandı.
TELLER, Edward (1908- ): Macar fizikçi, nükleer enerjiyi
geliĢtirenlerdendir. 1943‟de Manhattan atom bombası
projesinde liderlerden biri olarak ilk fisyonu elde etti. Daha
sonra hidrojen bombası (füzyon reaksiyonu) çalıĢmalarına
katılarak 1952‟de ilk hidrojen bombası patlatılmasına önderlik
etti.
THALES (MÖ 625-550): Yunanlı filozof, evren ve doğa
olaylarını inceledi. Anadolu‟daki Milet‟de doğan Thales
Manisa‟da bulduğu bir demir madeninin manyetikliğini
keĢfetti. Manyetik ismi bu Ģehrin adından ileri gelir. Geometri
ve matematikte ileri sürdüğü buluĢ ve düĢünceleri Euclid‟e
gelinceye kadar 250 yıl sürdü. Tarihte, ismi bilinen, en eski
bilimsel düĢünen insan olarak kabul edilir.
THOMSON, Joseph John (1856-1940): Ġngiliz fizikçi, katot
ıĢınlarıyla yaptığı bir deneyde yeni bir parçacık keĢfetti. Yük ve
kütle oranından bu yeni parçacığın hidrojen atomundan 2000
defa daha hafif olduğunu belirledi ve buna elektron adı verildi.
Elektronun parçacık karakterinin yanında bir dalga karakterine
sahip olduğunu matematiksel olarak De Broglie ispatlamıĢtı.
Elektronun dalga karakterinin deneysel olarak ispatını ise
Thomson‟un oğlu G. P. Thomson yaptı. 1906 Nobel ödülünü
aldı.
THOMSON, William (1824-1907): Ġskoçyalı fizikçi, Lort
Kelvin olarak da tanınır. Termodinamik ve elektromanyetik
teorilerin öncüsü olup, 22 yaĢında profesörlük kazandı. Isı
teorisini geliĢtirdi. Mutlak sıfır sıcaklığının ölçüsünü –273.16
olarak yayınladı. Clausius‟dan bağımsız olarak termodinamiğin
ikinci yasasını formüle etti. Isı ve iĢ üzerinde Joule ile çalıĢarak
termodinamiğin birinci yasasına ait etkiyi (Joule-Thomson
320
etkisi) buldu. Bilimsel çalıĢmalarından dolayı büyük bir servet
sahibi oldu.
TOMBAUGH, C. William (1906- ): Amerikalı gök bilimci,
bir okula giremeyecek kadar fakir olan Tombaugh astronomi ile
amatörce ilgilendi. 1930‟da en uzak gezegen olan Pluto‟yu ve
daha sonra da 3000‟den fazla asteroit keĢfetti.
TOMONAGA, Sin-Itiro (1906-1979): Japon teorik fizikçi,
Kuantum Elektrodinamiği‟nin kurucularındandır. Feynman ve
Schwinger‟den bağımsız olarak çalıĢtı ve iki parçacığın,
aralarındaki bir üçüncü parçacık kanalı ile etkileĢimde
bulunduğunu keĢfederek QED‟nin geliĢmesinde öncülük etti.
1965 Nobel ödülünü aldı.
TORRICELLI, Evangelista (1608-1647): Ġtalyan fizikçi,
atmosferik basıncın mucididir. Galileo‟nun asistanlığını yaptı.
760 mm yüksekliğindeki bir cıva sütununun hava ile
dengelendiğini göstererek ilk barometreyi icat etti.
TRUMPLER, Robert Julius (1886-1956): Ġsveçli gök bilimci,
yıldızların ıĢığının parlaklıklarının her 1000 ıĢık yılı uzaklıkta
%20 oranında azaldığını keĢfetti. Bu keĢif evrenin
büyüklüğünün tahmini için önemli bir etken olmuĢtur.
Samanyolu‟nun Ģeklinin bir mercek biçiminde olduğunu
çapının 100.000 ıĢık yılı, GüneĢ‟in merkezden 27.000 ıĢık yılı
uzaklıkta yer aldığını gösterdi ve yıldızlar arası uzayda seyrek
toz bulutlarının varlığını belirledi.
TURING, Alan Mathison (1912-1954): Ġngiliz matematikçi
ve bilgisayar bilgini, 1937‟de teorik bilgisayarı matematiksel
tanımlarıyla belirledi. Ġmal ettiği otomatik bilgisayar makinası
ile modern bilgisayarların programlarını geliĢtirdi. Ayrıca akıl
makinasının (Turing machine) dizayn ve imalatı ile uğraĢtı.
Homoseksüel suçlaması sonucunda intihar etti.
UHLENBECK, G. Eugene (1900-1988): Hollandalı fizikçi,
1925‟de gümüĢ atomlarının çıkardığı yatay ıĢının bir dikey
321
manyetik alan içinde iki parça ayrıldığını buldu ve bu deneyden
gümüĢ atomları içindeki elektronların spin‟e sahip olduğunu
anladı. Bu, kuantum mekanik etkinin ilk göstergesi oldu ve
kuantum mekaniğinin doğru ve gerekliliğini belirtti.
UREY, Harold Clayton (1893-1981): Amerikalı kimyacı,
1932‟de deteryumu izole etti, ağır suyu elde ederek Manhattan
atom bombası projesinde kritik bir rol oynadı. Ağır su (D20)
uranyum izotopunun ayrıĢmasında kullanılır. Okyanusların
geçmiĢteki sıcaklıklarını ölçtü. Dünya‟nın oluĢumunu ve yer
yüzündeki canlıları inceledi. Atmosferin ilk zamanları ve
organik bileĢiklerin sentezleri üzerinde bir model geliĢtirdi.
1934 Nobel ödülünü kazandı.
VAN ALLEN, James Alfred (1914- ): Amerikalı fizikçi,
yeryüzünün bir kaç yüz kilometre üstündeki kozmik radyasyonu
inceledi. GüneĢ rüzgarlarının savurduğu yüklü parçacıklardan
(elektron ve protonlar) oluĢan ve yeryüzünün manyetik alanı
tarafından kıstırılan iki kuĢağı keĢfetti ve bunlara Van Allen
kuĢakları adı verildi.
VAN‟T HOFF, J. Henrikus (1852-1911): Hollandalı
fizikokimyacı, üç boyutlu kimyanın kurucusudur. Atomların
birleĢerek meydana getirdikleri molekül sistemlerinin
detaylarını buldu. Ayna görüntüsü (mirror image) sistemini
keĢfetti. 1901 Nobel ödülünü aldı.
VESALIUS, Andreas (1514-1564): Belçikalı anatomist,
modern anatomiyi kurdu. 24 yaĢında anatomi profesörü oldu.
Ġnsan anatomisini ve vücut yapısını izah etti. Anatominin
öncülerindendir.
VIETE, Francois (1540-1603): Fransız matematikçi,
matematiksel sembolleri ve negatifi tanıttı. Cebir metotlarını
kullanarak Apollonius‟dan beri gelen problemleri çözdü.
Düzlem ve küresel trigonometri problemlerini çözen ilk insan
oldu. Problemleri cebirsel yollardan çözmeyi daima tercih etti.
322
VOLTA, A. Giuseppe (1745-1827): Ġtalyan fizikçi, farklı
metallerin birbiri ile temas ettirildiğinde bir elektrik akımının
meydana gelebileceğini (Volta etkisi) düĢündü ve Dünya‟nın
ilk pilini imal etti. Bu ilk elektrik üretimiydi. Elektrik
potansiyeline adına hitaben Volt dendi.
VON NEUMANN, John (1903-1957): Macar matematikçi,
elektronik bilgisayarı geliĢtirdi ve program hafızalı bilgisayarı
imal etti. Bu günün modern bilgisayarları Von Neumann
prensiplerine dayanır. Manhattan atom bombası projesinde
aktif rol oynayan Von Neumann matematikte oyun teorisini
geliĢtirdi.
WALLACE, Alfred Russel (1823-1913): Ġngiliz doğa bilimci,
14 yaĢında okulunu terk etti ve daha sonra böcek ve kelebek
topladı. Güney Amerika‟ya giderek tropikal ormanlarda
incelemeler yaptı. Daha sonra türlerin evrimleriyle ilgili
fikirlerini yazdı. Canlıların organizmalardan meydana geldiğini
belirterek Darwin‟in teorisini destekledi. Evrim Teorisinde
Darwin‟den sonra gelen ikinci bilim adamıdır.
WALLIS, John (1616-1703): Ġngiliz matematikçi, 1655‟de
yazdığı Arithmetica Infinitorum adlı kitabında, diziler, sayılar
teorisi, konikler ve sonsuzu anlattı. Mekanik ve cebiri geliĢtirdi.
YaĢadığı yüzyılın en büyük matematikçilerinden ve çok inatçı
bir karaktere sahip olan Wallis, zamanının filozoflarından
Hobbes ile 25 yıl boyunca tartıĢtı.
WEGENER, Alfred Lothar (1880-1930): Alman jeofizikçi,
1912‟de bir zamanlar bütün kıtaların tek bir kara kütlesi
(pangaea) olduğunu, 200 milyon yıl önce kırılarak Ģimdiki
kıtaların oluĢtuğunu ileri sürdü. AraĢtırmaları için Grönland‟a
dördüncü keĢif gezisi sırasında buzdan kayarak öldü.
WEINBERG, Steven (1933- ): Amerikalı fizikçi, Salam‟dan
bağımsız olarak 1967‟de elektromanyetik ve zayıf nükleer
kuvvetleri birleĢtirerek elektrozayıf kuvveti keĢfetti ve kuantası
323
olan W ve Z parçacıklarını öngördü. 1979 Nobel ödülünü
kazandı.
WEIZSACKER, Carl Friedrich (1912- ): Alman fizikçi,
1938‟de GüneĢ‟in içindeki füzyon reaksiyonunu, hidrojen
atomunun helyuma dönüĢerek çıkardığı enerjiyi teklif etti.
1944‟de GüneĢ sisteminin oluĢumu ile ilgili Laplace Teorisi‟ni
geliĢtirerek detaylandırdı.
WERNER, Alfred (1866-1919): Fransız kimyacı, atomların
molekülleri oluĢturmak için üç boyutlu Ģekillerde birleĢtiklerini
buldu. Üç boyutlu birleĢme yapısına ait koordinasyon teorisini
kurdu.
WEYL, Hermann (1885-1955): Alman matematikçi, Hilbert
uzayı, operatörleri ve grup teorisi ile ilgilendi ve geliĢtirdi.
Daha sonra kuantum mekaniği, matris ve dalga mekaniğinin
birleĢtirilmesi üzerinde çalıĢtı. Simetriyi inceledi ve kuantum
mekaniğine tatbik etti.
WIEN, Wilhelm (1864-1928): Alman fizikçi, 1892‟de siyah
cisim radyasyonunu araĢtırdı ve ısıtılan bir cismin ıĢınımının
maksimum olduğu noktada bir ıĢık oluĢturduğunu ve sıcaklık
yükseldikçe bu noktanın spektrumda kırmızı uçtan mor uca
doğru ilerlediğini keĢfetti. 1894‟de farklı sıcaklıklardaki ıĢınım
sonunda çıkan ıĢık türlerini ve dalga boylarını buldu. 1911
Nobel ödülünü kazandı.
WIENER, Norbert (1894-1964): Amerikalı matematikçi, 19
yaĢında matematikte doktorasını aldı. Brownian hareketi,
istatistiksel mekanik, integral eĢitlikler, kuantum ve potansiyel
teoriler üzerinde çalıĢtı. Ġstatistiki metotları kontrol ve
haberleĢme mühendisliğine tatbik ederek nörofizyoloji ve
bilgisayar dizaynı ile uğraĢtı. Sibernetik bilimini keĢfetti.
WIGNER, E. Paul (1902-1995): Macar fizikçi, grup teorisini
kuantum mekaniğine tatbik ederek nükleer reaksiyonlarda
parite sakınımını keĢfetti. Proton ve nötronları bir arada tutan
324
güçlü nükleer kuvvetin çok kısa menzilli olduğunu belirtti.
1963 Nobel ödülünü kazandı. Manhattan atom bombası
projesinde çalıĢtı.
WILLSTATER, Richard (1872-1942): Alman kimyacı,
klorofilin yapısını keĢfetti. Klorofil molekülünün tek bir
magnezyum atomu ihtiva ettiğini belirtti. 1915 yılının Nobel
ödülünü aldı.
WILSON, C. Thomson (1869-1959): Ġskoçyalı fizikçi,
1911‟de parçacık fiziğinde geliĢmeler yaratan buhar odasını
buldu. Böylece su buharı içinde geçen bir iyonun bıraktığı izi
görmek mümkün oldu. Ayrıca kuru ve ıslak havadaki
elektriksel etkileri inceledi. 1927 Nobel ödülünü kazandı.
WILSON, Robert Woodrow (1936- ): Amerikalı fizikçi,
Penzias ile birlikte 1964‟de Büyük Patlama‟dan günümüze
gelen 3.5 K sıcaklığındaki radyasyonu keĢfetti. 1978 Nobel
ödülünü kazandı.
YANG, Chen Ning (1922- ): Çinli fizikçi, 1954‟de ayar
(gauge) alanları ve simetri ile ilgili kuramları formüle etti,
paritenin korunumu yasasını belirtti. 1957 Nobel ödülünü
kazandı.
YOUNG, Thomas (1773-1829): Ġngiliz fizikçi, 2 yaĢında
okuyabiliyordu ve 14 yaĢında 13 lisan biliyordu. 1801‟de
renkler teorisi ile uğraĢtı. 1807‟de modern enerji kavramını
kurdu. IĢığın dalgalar halinde yayıldığını belirtti ve meĢhur çift
yarık deneyi ile gösterdi. YaĢadığı süre içinde hiç takdir
görmedi, sonraları en önemli bilimcilerden sayıldı.
YUKAWA, Hideki (1907-1981): Japonyalı fizikçi, 1934‟de
güçlü nükleer kuvveti keĢfetti ve protonla nötronu bir arada
tutan mesonları belirledi. 1949 yılında Nobel ödülünü alan ilk
Japon oldu.
ZEEMAN, Pieter (1865-1943): Hollandalı fizikçi, spektrum
çizgilerinin güçlü bir manyetik alanın ıĢık içine paralel olması
325
halinde ikiye ayrılacağını keĢfetti. BuluĢu teorik fiziğin
geliĢmesine yardımcı oldu. 1902‟de Nobel ödülünü aldı.
ZHANG, Heng (78-139): Çinli gök bilimci, Ay‟ın
parlaklığının GüneĢ ıĢığından ileri geldiğini, Ay‟ın hilal
Ģekillerinin Dünya‟nın gölgesinden oluĢtuğunu belirtti. 
sayısını 3,1466 olarak hesap etti. 132‟de depremleri gösteren
sismograf cihazını keĢfetti. 132 yılındaki deprem dalgalarının
Ģiddetini kaydetti.
ZU, Chongzhi (429-500): Çinli matematikçi,  sayısını
3,1415929 olarak hesapladı. Bu değer bin yıl süresince
kullanıldı. Bir yılın uzunluğunu 365.2429 gün olarak belirledi.
ZWEIG, George (1937- ): Rus fizikçi, 1964‟de protonların
içindeki kuarklar fikrini ilk ileri süren fizik öğrencisiydi ve
bunlara „aces‟ adını verdi fakat bu isim tutulmadı. Zweig‟den
bağımsız olarak aynı buluĢu yapan Gell-Mann‟ın verdiği kuark
adı tutuldu. Zweig‟in buluĢunun yayınlanması bilim
çevrelerince kabul edilmedi ve bir süre Ģarlatan olarak
adlandırıldı. Kuarklar teorisinin ilk sahibidir.
ZWICKY, Fritz (1898-1974): Ġsviçreli gök bilimci, 1934‟de
nötron yıldızlarının oluĢumunu açıkladı. Bunların bir yıldızın
son safhası olmayıp daha sonra birer karadelik haline
geleceklerini gösterdi. Andromeda galaksisindeki ilk süpernova
patlamasını keĢfetti.
ZWORYKIN, Vladimir (1889-1982): Rus fizikçi, elektron
mikroskobunu keĢfetti. Katot ıĢın tüpündeki elektron
akımlarının görünen ıĢıktan daha kısa dalga uzunluğuna sahip
olduğunu düĢünerek, görünen ıĢık yerine elektron ıĢınını
kullanarak daha küçük cisimlerin detaylarının görülebileceğini
planladı ve o zamanların en iyi ıĢık mikroskoplarından 50 kat
daha hassasiyette bir elektron mikroskobunu yaptı. Ġlk
televizyon alıcı sistemini geliĢtirdi.
Notlar:
326
a) Listelerdeki 302 isim, 2400 bilim adamı arasından, en önde
gelenleri olarak seçilmiĢtir.
b) Listelerdeki isimlerin büyük çoğunluğu kuramcılar olup, bir
Ģeyi ilk bulanlar, keĢfedenler ve keĢiflere sebep olan çalıĢma
ve deneyleri yapanların da önemlileri dahil edilmiĢtir.
Fakat, kuramcılar esas alınmıĢtır.
c) Nobel ödüllerinin hangi özel bilim dalında kazanıldığı
belirtilmemiĢtir.
d) Ġsimlerin yanlarına Lord, Count, Sir, Prof, phD gibi unvanlar
belirtilmemiĢtir.
e) Bilim adamlarının listelerde gösterilen ülkeleri, doğdukları
ve ilk tabiiyetlerinde bulundukları ülkelerdir. Bazıları
sonradan baĢka ülkelerin vatandaĢı olmuĢlardır.
f) Gökbilimci tanımı içine kozmolojistler, astrofizikçiler,
astronomlar, radyoastronomlar dahil edilmiĢtir. Kimyacılar
tanımı içine fizikokimya, analitik kimya, organik, inorganik
kimya, biyokimya, radyokimya, nükleer kimya gibi dallarda
çalıĢanlar da dahil edilmiĢtir.
g) Bilim adamları alfabetik sıraya göre yazılmıĢtır.
327
Nobel Ödülü Kazanan
Bilim Adamları
Ġsveçli A. Nobel dinamit üretiminden kazandığı paraların bir
kısmını bilim adamlarına ödül olarak verilmesini istemiĢti. Bu
ödül her yıl bilimde bir buluĢ yapan Dünya‟nın en önemli bilim
adamlarına verilecekti. Ödül dağılımına 1901 yılında baĢlandı.
Fizik, kimya, tıp veya fizyoloji olarak baĢlayan ödül kapsamına
daha sonra edebiyat ve barıĢ da dahil edildi.
Bu bölümde, sadece fizik, kimya, fizyoloji veya tıp
dallarında, 1901‟den itibaren, Dünya‟nın en önemli bilim
ödülünü kazanan bilim adamlarının isim ve ülkeleri
belirtilmektedir.
Fizik
1901 Wilhelm C. Roentgen, Almanya
1902 Hendrik A. Lorentz, Hollanda
Pieter Zeeman, Hollanda
1903 A. Henri Becquerel, Fransa
Marie Curie, Polonya
Pierre Curie, Fransa
328
1904
1905
1906
1907
1908
1909
1910
1911
1912
1913
1914
1915
1917
1918
1919
1920
1921
1922
1923
1924
1925
1926
1927
1928
1929
1930
1932
1933
John W. Strutt (Lord Rayleigh), Ġngiltere
Philipp E. von Lenard, Almanya
Joseph J. Thomson, Ġngiltere
Albert A. Michelson, Amerika
Gabriel Lippmann, Fransa
Carl Braun, Almanya
Guglielmo Marconi, Ġtalya
J.D. Van der Waals, Hollanda
Wilhelm Wien, Almanya
Nils Dalen, Ġsveç
H. Kamerling-Onnes, Hollanda
Max von Laue, Almanya
Willam H. Bragg, Ġngiltere
Willam L. Bragg, Ġngiltere
Charles Barkla, Ġngiltere
Max Planck, Almanya
Johannes Stark, Almanya
Charles Guillaume, Fransa
Albert Einstein, Almanya
Niels Bohr, Danimarka
Robert Millikan, Amerika
Karl Siegbahn, Ġsveç
James Franck, Almanya
Gustav Hertz, Almanya
Jean Perrin, Fransa
Arthur Compton, Amerika
Charles T. Wilson, Ġngiltere
Owen W. Richardson, Ġngiltere
Louis-Victor de Broglie, Fransa
Chandrasekhara Raman, Hindistan
Werner Heisenberg, Almanya
Paul A.M. Dirac, Ġngiltere
329
Erwin Schrödinger, Avusturya
1935 James Chadwick, Ġngiltere
1936 Carl Anderson, Amerika
Victor F. Hess, Avusturya
1937 Clinton Davisson, Amerika
George Thomson, Ġngiltere
1938 Enrico Fermi, Ġtalya
1939 Ernest Lawrence, Amerika
1943 Otto Stern, Amerika
1944 Isidor I. Rabi, Avusturya
1945 Wolfgang Pauli, Avusturya
1946 P. Williams Bridgman, Amerika
1947 Edward Appleton, Ġngiltere
1948 Patrick Blackett, Ġngiltere
1949 Hideki Yukawa, Japonya
1950 Cecil Powell, Ġngiltere
1951 John Cockcroft, Ġngiltere
Ernest Walton, Ġrlanda
1952 Felix Bloch, Amerika
Edward Purcell, Amerika
1953 Frits Zernike, Hollanda
1954 Max Born, Almanya
Walter Bothe, Almanya
1955 Polykarp Kusch, Amerika
Willis Lamb, Amerika
1956 John Bardeen, Amerika
Walter Brattain, Amerika
William Shockley, Amerika
1957 Tsung-Dao Lee, Çin
Chen Ning Yang, Çin
1958 Pavel Cherenkov, Rusya
Ilya Frank, Rusya
330
Igor Tamm, Rusya
1959 Owen Chamberlain, Amerika
Emilio Segre, Amerika
1960 Donald Glaser, Amerika
1961 Robert Hofstadter, Amerika
Rudolf Mössbauer, Almanya
1962 Lev D. Landau, Rusya
1963 Maria Goppert-Mayer, Amerika
Hans Jensen, Almanya
Eugene Wigner, Amerika
1964 Nikolai Basov, Rusya
Aleksander Prokhorov, Rusya
Charles Townes, Amerika
1965 Richard Feynman, Amerika
Julian Schwinger, Amerika
Sin-Itiro Tomonaga, Japonya
1966 Alfred Kastler, Fransa
1967 Hans Bethe, Amerika
1968 Luis Alvarez, Amerika
1969 Murray Gell-Mann, Amerika
1970 Louis Neel, Fransa
Hannes Alfven, Ġsveç
1971 Dennis Gabor, Ġngiltere
1972 John Bardeen, Amerika
Leon Cooper, Amerika
John Schrieffer, Amerika
1973 Ivar Giaever, Amerika
Leo Esaki, Japonya
Brian Josephson, Ġngiltere
1974 Martin Ryle, Ġngiltere
Antony Hewish, Ġngiltere
1975 James Rainwater, Amerika
331
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
Ben Mottelson, Amerika
Aage Bohr, Danimarka
Burton Richter, Amerika
Samuel Ting, Amerika
John Van Vleck, Amerika
Philip Anderson, Amerika
Nevill Mott, Ġngiltere
Pyotr Kapitsa, Rusya
Arno Penzias, Amerika
Robert Wilson, Amerika
Steven Weinberg, Amerika
Sheldon Glashow, Amerika
Abdus Salam, Pakistan
James W. Cronin, Amerika
Val L. Fitch, Amerika
Nicolas Bloambergen, Amerika
Arthur Schawlow, Amerika
Kai Siegbahn, Ġsveç
Kenneth Wilson, Amerika
Subrahmanyan Chandrasekhar, Hindistan
William A. Fowler, Amerika
Carlo Rubbia, Ġtalya
Simon Van der Meere, Hollanda
Klaus von Klitzing, Almanya
Ernst Ruska, Almanya
Gerd Binnig, Almanya
Heinrich Rohrer, Ġsviçre
Georg Bednorz, Ġsviçre
Alex Müller, Ġsviçre
Leon Lederman, Amerika
Melvin Schwarz, Amerika
Jack Steinberger, Amerika
332
1989 D. Hans Georg, Almanya
Paul Wolfgang, Almanya
R. Normal Foster, Amerika
1990 J. Friedman, Amerika
Henry Kendall, Amerika
R. Taylor, Kanada
1991 P. G. de Gennes, Fransa
1992 G. Charpak, Fransa
1993 Russel Hulse, Amerika
Joseph H. Taylor, Amerika
1994 B.N. Brockhouse, Kanada
C.G. Shull, Amerika
1995 Frederick Reines, Amerika
Martin L. Perl, Amerika
1996 David M. Lee, Amerika
Robert C. Richardson, Amerika
Douglas D. Osheroff, Amerika
1997 Steven Chu, Amerika
Claude C. Tannoudji, Cezayir
William D. Phillips, Amerika
1998 Robert B. Laughlin, Amerika
Horst L. Stormer, Almanya
Daniel C. Tsui, Çin
1999 Gerardus T. Hooft,Hollanda
Martinus J. Veltman, Hollanda
2000 Zhores I. Alferov, Rusya
Herbert Kroemer, Almanya
Jack Clair Kilby, Amerika
Kimya
333
1901
1902
1903
1904
1905
1906
1907
1908
1909
1910
1911
1912
Jacobus H. Van‟t Hoff, Hollanda
Emil Fischer, Almanya
Svante Arrhenius, Ġsveç
William Ramsay, Ġngiltere
Adolf von Baeyer, Almanya
Henri Moissan, Fransa
Eduard Buchner, Almanya
Ernst Rutherford, Yeni Zelanda
Wilhelm Oswald, Almanya
Otto Wallach, Almanya
Marie Curie, Polonya
Victor Grignard, Fransa
Paul Sabatier, Fransa
1913 Alfred Werner, Ġsviçre
1914 Theodore Richards, Amerika
1915 Richard Willstatter, Almanya
1918 Fritz Haber, Almanya
1920 Walther Nernst, Almanya
1921 Frederick Soddy, Ġngiltere
1922 Francis Aston, Ġngiltere
1923 Fritz Pregl, Avusturya
1925 Richard Zsigmonndy, Almanya
1926 Theodor Svedberg, Ġsveç
1927 Heinrich Wieland, Almanya
1928 Adolf Windaus, Almanya
1929 Arthur Harden, Ġngiltere
Hans von Euler-Chelpin, Ġsveç
1930 Hans Fischer, Almanya
1931 Friedrich Bergius, Almanya
Karl Bosch, Almanya
1932 Irving Langmuir, Amerika
1934 Harold Urey, Amerika
334
1935 Frederic Joliot-Curie, Fransa
Irene Joliot-Curie, Fransa
1936 Peter Debye, Hollanda
1937 Walter N.Haworth, Ġngiltere
Paul Karrer, Ġsviçre
1938 Richard Kuhn, Almanya
1939 Adolf Butenandt, Almanya
Leopold Ruzicka, Ġsviçre
1943 Georg de Hevesy, Macaristan
1944 Otto Hahn, Almanya
1945 Artturi Virtanen, Finlandiya
1946 James Sumner, Amerika
John H. Northrop, Amerika
Wendel M. Stanley, Amerika
1947 Robert Robinson, Ġngiltere
1948 Arne K. Tiselius, Ġsveç
1949 William Giauque, Amerika
1950 Kurt Alder, Almanya
Otto Diels, Almanya
1951 Edwin McMillan, Amerika
Glenn Seaborg, Amerika
1952 Archer Martin, Ġngiltere
Richard M. Synge, Ingiltere
1953 Hermann Staudinger, Almanya
1954 Linus Pauling, Amerika
1955 Vincent Du Vigneaud, Amerika
1956 Cyril Hinshelwood, Ġngiltere
Nikolai Semenov, Rusya
1957 Alexander Todd, Ġngiltere
1958 Frederick Sanger, Ġngiltere
1959 Jaroslav Heyrovsky, Çekoslovakya
1960 Willard F. Libby, Amerika
335
1961 Melvin Calvin, Amerika
1962 John C. Kendrew, Ġngiltere
Max F. Perutz, Avusturya
1963 Giulio Natta, Ġtalya
Karl Ziegler, Almanya
1964 Dorothy Hodgkin, Ġngiltere
1965 Robert Woodward, Amerika
1966 Robert Mulliken, Amerika
1967 Manfred Eigen, Almanya
Ronald Norrish, Ġngiltere
George Porter, Ġngiltere
1968 Lars Onsager, Amerika
1969 Derek Barton, Ġngiltere
Odd Hassel, Norveç
1970 Luis F. Leloir,Arjantin
1971 Gerhard Herzberg, Almanya
1972 Christian Anfilsen, Amerika
Stanford Moore, Amerika
William Stein, Amerika
1973 Ernst Otto Fischer, Almanya
Geoffrey Wilkinson, Ġngiltere
1974 Paul J. Flory, Amerika
1975 John Cornforth, Avustralya
Vladimir Prelog, Yugoslavya
1976 William Lipscomb, Amerika
1977 Ilya Prigogine, Rusya
1978 Peter Mitchell, Ġngiltere
1979 Herbert C. Brown, Amerika
George Wittig, Almanya
1980 Paul Berg, Amerika
Walter Gilbert, Amerika
Frederick Sanger, Ġngiltere
336
1981 Kenichi Fukui, Japonya
Ronald Hoffmann, Amerika
1982 Aaron Klug, Güney Afrika
1983 Henry Taube, Kanada
1984 Bruce Merrifield, Amerika
1985 Herbert Hauptman, Amerika
Jerome Karle, Amerika
1986 Dudley Herschbach, Amerika
Yuan T. Lee, Amerika
John C. Polanyi, Kanada
1987 Charles Pedersen, Amerika
Donald Cram, Amerika
Jean Marie Lehn, Fransa
1988 Johann Deisenhofer, Almanya
Robert Huber, Almanya
Hartmut Michel, Almanya
1989 Altman Sidney, Kanada
C. Thomas Robert, Amerika
1990 C. Elias James, Amerika
1991 R. Ernst, Ġsviçre
1992 R. Marcus, Amerika
1993 Kary Banks Mullis, Amerika
Michael Smith, Ġngiltere
1994 G.A. Olah, Amerika
1995 Sherwood Rowland, Amerika
Paul Crutzen, Hollanda
Mario Molina, Meksika
1996 Richard E. Smalley, Amerika
Robert F. Curl, Amerika
Harold W. Kroto, Ġngiltere
1997 Paul D. Boyer, Amerika
John E. Walker, Ġngiltere
337
Jens C. Skou, Danimarka
1998 Walter Kohn, Avusturya
John A. Pople, Ġngiltere
1999 Ahmed Zewail, Mısır
2000 Alan J. Heeger, Amerika
Alan G. MacDiarmid, Yeni Zelanda
Hedeki Shirakawa, Japonya
Fizyoloji Veya Tıp
1901
1902
1903
1904
1905
1906
1907
1908
1909
1910
1911
1912
1913
1914
1919
1920
1922
1923
Emil von Behring, Almanya
Ronald Ross, Ġngiltere
Niels Finsen, Danimarka
Ivan P. Pavlov, Rusya
Robert Koch, Almanya
Camillo Golgi, Ġtalya
Santiago Ramon Cajal, Ġspanya
Charles L. Laveran, Fransa
Paul Ehrlich, Almanya
Elie Metchnikoff, Fransa
Emil T. Kocher, Ġsviçre
Albrecht Kossel, Almanya
Allvar Gullstrand, Ġsveç
Alexis Carrel, Fransa
Charles Richet, Fransa
Robert Barany, Avusturya
Jules Bordet, Belçika
Schack Krogh, Danimarka
Archibald Hill, Ġngiltere
Otto Meyerhof, Almanya
Frederick Banting, Kanada
338
John Mac Leod, Ġskoçya
Willem Einsthoven, Hollanda
Johannes Fibiger, Danimarka
Julius Wagner-Jauregg, Avusturya
Charles Nicolle, Fransa
Christiaan Eijkman, Hollanda
Frederick Hopkins, Ġngiltere
1930 Karl Landsteiner, Amerika
1931 Otto H. Warburg, Almanya
1932 Edgar Adrian, Ġngiltere
Charles Sherrington, Ġngiltere
1933 Thomas Morgan, Amerika
1934 George R. Minot, Amerika
William Murphy, Amerika
G.H. Whipple, Amerika
1935 Hans Spemann, Almanya
1936 Henry H. Dale, Ġngiltere
Otto Loewi, Amerika
1937 Albert Szent-Gyorgyi, Macaristan
1938 Corneille Heymans, Belçika
1939 Gerhard Domagk, Almanya
1943 Henrik C.P. Dam, Danimarka
Edward Doisy, Amerika
1944 Joseph Erlanger, Amerika
Herbert Gasser, Amerika
1945 Ernst Chain, Ġngiltere
Alexander Fleming, Ġngiltere
Howard Florey, Ġngiltere
1946 Hermann J. Müller, Amerika
1947 Carl F. Cori, Amerika
Gerty T. Cori, Amerika
Bernardo Houssay, Arjantin
1924
1926
1927
1928
1929
339
1948 Paul Müller, Ġsviçre
1949 Walter Hess, Ġsviçre
Antonio Moniz, Portekiz
1950 Philip Hench, Amerika
Edward Kendall, Amerika
Tadeus Reichstein, Ġsviçre
1951 Max Theiler, Amerika
1952 Selman Waksman, Amerika
1953 Hans A. Krebs, Ġngiltere
Fritz Lipmann, Amerika
1954 John Enders, Amerika
Frederick Robbins, Amerika
Thomas Weller, Amerika
1955 Alex Theorell, Ġsveç
1956 Andre Cournand, Amerika
Werner Forssmann, Almanya
Dickinson Richards, Amerika
1957 Daniel Bovet, Ġtalya
1958 George Beadle, Amerika
Edward L. Tatum, Amerika
Joshua Lederberg, Amerika
1959 Arthur Kornberg, Amerika
Severo Ochoa, Amerika
1960 Mac Farlane Burnet, Avustralya
Peter Medawar, Ġngiltere
1961 Georg von Bekesy, Amerika
1962 Francis Crick, Ġngiltere
James Watson, Amerika
Maurice Wilkins, Ġngiltere
1963 John Eccles, Avustralya
Alan Hodgkin, Ġngiltere
Andrew Huxley, Ġngiltere
340
1964 Konrad Bloch, Amerika
Feodor Lynen, Almanya
1965 Francois Jacob, Fransa
Andre Lwoff, Fransa
Jacques Monod, Fransa
1966 Charles Huggins, Amerika
Francis Peyton Rous, Amerika
1967 Ragnar Granit, Isveç
Haldan Hartline, Amerika
Georg Wald, Amerika
1968 Robert W. Holley, Amerika
Gobind Khorana, Amerika
Marshall Nirenberg, Amerika
1969 Max Delbruck, Amerika
Alfred Hershey, Amerika
Salvador Luria, Amerika
1970 Julius Axelrod, Amerika
Bernard Katz, Ġngiltere
Ulf von Euler, Ġsveç
1971 Earl Sutherland, Amerika
1972 Gerald Edelman, Amerika
Rodney Porter, Ġngiltere
1973 Karl von Frisch, Almanya
Konrod Lorenz, Almanya
Nikolaas Tinbergen, Hollanda
1974 Albert Claude, Lüksembourg
George E. Palade, Romanya
Christian R. Duve, Belçika
1975 David Baltimore, Amerika
Howard Ternin, Amerika
Renato Dulbecco, Ġtalya
1976 Baruch Blumberg, Amerika
341
Daniel C. Gajdusek, Amerika
1977 Rosalyn Yalow, Amerika
Roger Guillemin, Amerika
Andrew Schally, Amerika
1978 Daniel Nathans, Amerika
Hamilton Smith, Amerika
Werner Arber, Ġsviçre
1979 Allan M. Cormack, Amerika
Geoffrey Hounsfield, Ġngiltere
1980 Baruj Benacerraf, Amerika
George Snell, Amerika
Jean Dausset, Fransa
1981 Roger W. Sperry, Amerika
David Hubel, Amerika
Tosten Wiesel, Amerika
1982 Sune Bergstrom, Ġsveç
Bengt Samuelsson, Ġsveç
John R. Vane, Ġngiliz
1983 Barbara McClintock, Amerika
1984 Cesar Milstein, Ġngiltere
Georges Koehler, Almanya
Niels K. Jerne, Ġngiltere
1985 Michael S. Brown, Amerika
Joseph Goldstein, Amerika
1986 Rita Levi-Montalcini, Ġtalya
Stanley Cohen, Amerika
1987 Sasumu Tonegawa, Japonya
1988 James Black, Ġngiltere
Gertrude Elion, Amerika
Gerge Hitchings, Amerika
1989 Michael Bishop, Amerika
Harold Varmus, Amerika
342
1990 Joseph Murray, Amerika
Donnall Thomas, Amerika
1991 Erwin Neher, Almanya
Bert Sakmann, Almanya
1992 Erwin Krebs, Amerika
Edmond Fischer, Amerika
1993 Richard Roberts, Ġngiltere
Phillip Sharp, Amerika
1994 Alfred Gilman, Amerika
Martin Rodbell, Amerika
1995 Edward Lewis, Amerika
Christine Nuesslein-Volhard, Almanya
Eric Wieschaus, Ġsviçre
1996 Peter C. Doherty, Avustralya
Rolf M.Zinkernagel, Ġsviçre
1997 Stanley B. Prusiner, Amerika
1998 Robert F. Furchgott, Amerika
Louis J. Ignarro, Amerika
Ferid Murad, Amerika
1999 Günter Blobel, Almanya
2000 Arvid Carlsson, Ġsveç
Paul Greengard, Amerika
Eric Kandel, Avusturya
343
Bilim Dünyasının Devleri
MÖ-600 yıllarından günümüze kadar gelmiĢ geçmiĢ binlerce
bilim adamı arasından en ileri gelenlerin önem sıralamasını
yapmak oldukça zordur. Fakat, zor da olsa yaklaĢık bir sıralama
344
yapmak gerekir. BuluĢlarıyla bilimde bir çığır açan, ürettikleri
çalıĢmalarla bilimin hız kazanmasını sağlayan bilim
adamlarından, Einstein modern fizikte, Newton klasik fizikte,
Lavoisier kimyada, Galileo astronomide, Galen tıpta, Thales
felsefede, Gauss matematikte, vs en önde gelenleri olarak kabul
edilebilirler. AĢağıdaki sıralamalar, yazarın tercihi olarak,
tanzim edilmiĢtir.
Matematik
1 - GAUSS, K.F. : Yüksek matematiği kurdu.
2 - EULER, L. : Trigonometri, diferansiyel denklemleri,
kuramsal matematiği baĢlattı.
3 – EUCLID : Geometriyi yarattı.
4 - NEWTON, I. : Diferansiyel hesap metodunu buldu.
5 - ARCHIMEDES : Ġntegral hesap, alan ve hacim hesaplarını
buldu.
6 - LEIBNIZ, G.W. : Ġntegral ve diferansiyel hesabı baĢlattı.
7 - FERMAT, P. : Analitik geometri, sayılar teorisini geliĢtirdi.
8 - PYTHAGORAS : Geometri ve sayılar teorisini geliĢtirdi.
9 - CAUCHY, A.L. : Modern matematiği kurdu, sayılar teorisini
yarattı.
10 - DESCARTES, R.P. : Analitik geometriyi buldu.
11 - AL-KHWARIZMI : Logaritmayı buldu.
12 - GALOIS, E. : Modern grup teorisini kurdu.
13 - LAPLACE, P.S. : Ġhtimaller teorisini temeline oturttu ve
potansiyelin denklemlerini çıkardı.
14 - PASCAL, B. : Ġhtimaller matematiğini geliĢtirdi.
15 - LAGRANGE, J.L. : Metrik sistemi kurdu, mekaniği
geliĢtirdi.
16 - HAMILTON, W.R. : Dinamikler teorisini kurdu.
345
17 - HILBERT, D. : Sayılar teorisini geliĢtirdi.
18 - WALLIS, J. : Mekanik ve cebiri geliĢtirdi.
19 - RIEMAN, G.F. : Üç boyutlu uzay geometrisini buldu.
20 - FOURIER, J.B. : Lineer kısmi diferansiyel denklemleri
buldu.
21 - WIENER, N. : Ġntegral denklemler, potansiyel teoriyi
geliĢtirdi.
22 - BIRKOFF, G.D. : Ġhtimaller teorisini geliĢtirdi.
23 - LOBACHEVSKI, N.I. : Euclid karĢıtı geometriyi yayınladı.
24 - APOLLONIUS : Geometrinin temelini attı.
25 - BOOLE, G : Matematikte akıl yürütme metodunu yarattı.
26 - POINCARE, J.H. : Relativiteyi matematiksel olarak buldu ve
otomorfik fonksiyonları keĢfetti.
27 - ABEL, N.H. : Grup teorisini kurdu.
Klasik Fizik
1 - NEWTON, I. : Gravitasyon ve hareket yasalarını buldu,
klasik fiziği baĢlattı.
2 - MAXWELL, J.C. : Elektrik ve manyetizma kuvvetleri
birleĢtirdi.
3 - FARADAY, M. : Klasik alan teorisini yarattı.
4 - YOUNG, T. : Modern enerji kavramını yarattı.
5 - HUYGENS, C. : IĢığın dalgalar halinde yayıldığını belirtti.
6 - JOULE, J.P. : Isının mekanik karĢılığını buldu.
7 - AMPERE, A.M. : Elektrodinamiği kurdu.
8 - HELMHOLTZ, H.L.F. : Enerjinin sakınımı yasasını buldu.
9 - BOLTZMANN, L.E. : Ġstatistiksel fiziği buldu.
10 - BERNOULLI, D. : Hidrodinamik yasalarını buldu.
11 - FRANKLIN, B. : Statik elektriği tanımladı.
346
12 - CLAUSIUS, R.J. : Termodinamiğin ikinci yasasını buldu.
13 - CARNOT, N.L.S. : Termodinamiğin birinci yasasını buldu.
14 - THOMSON, T.W. : Termodinamiğin ikinci yasasını formüle
etti.
15 - OERSTED, H.C. : Elektrik akımından manyetik alan elde
etti.
16 - THOMSON, J.J. : Elektronu keĢfetti.
17 - COULOMP, C.A. : Sürtünme yasalarını ve iki yüklü kutup
arasındaki kuvveti buldu.
18 - LORENZ, H.A. : Bir ortam içindeki ıĢığın davranıĢını
formüle etti.
19 - HOOKE, R. : IĢığın bir dalga hareketi olduğunu ve
gravitasyonu ilk ifade edendir.
20 - HENRY, J. : Manyetizmadan elektrik üretti.
21 - BECQUEREL, A.H. : Radyoaktiviteyi keĢfetti.
22 - VOLTA, A.G. : Bir pilden ilk elektriği üretti.
Atom Fiziği
1 - EINSTEIN, A. : Fotoelektrik etkiyi buldu, atomların varlığını
ispat etti, E=mc2‟yi yarattı.
2 - BOHR, N. : Modern atom modelini geliĢtirdi.
3 - RUTHERFORD, E. : Modern atom modelini keĢfetti.
4 - PLANCK, M. : Kuantum fiziğini baĢlattı.
5 - PAULI, W.E. : DıĢlama ilkesini buldu.
6 - FERMI, E. : Radyoaktif beta bozunum teorisini kurdu.
7 - FEYNMAN, R.P. : Kuantum Elektrodinamiğini geliĢtirdi.
8 - HEISENBERG, W.K. : Belirsizlik ilkesini buldu.
9 - DE BROGLIE, P.R. : Parçacıkların dalgasal davranıĢlarını
ispat etti.
347
10 - DIRAC, PAM : Kuantum mekaniğinin matematiksel
denklemlerini çıkardı.
11 - SCHRÖDINGER, E. : Parçacıkların dalga denklemlerini
çıkardı.
12 - WEINBERG, S. : Elektromanyetik ve zayıf kuvvetleri
birleĢtirdi.
13 - GELL-MANN, M. : Kuarkları buldu, hadronları sınıflandırdı.
14 - YUKAWA, H. : Güçlü nükleer kuvveti buldu.
15 - HAHN, O. : Nükleer reaksiyonları tanımladı.
16 - FRISCH, O.R. : Nükleer fisyon reaksiyonunu buldu.
17 - OPPENHEIMER, R. : Antielektronu tanımladı.
18 - BORN, M. : Matris mekaniğini buldu.
19 - TOMONAGA, S.I. : Kuantum Elektrodinamiğini baĢlattı.
20 - CHADWICK, J. : Nötronu keĢfetti.
21 - ANDERSON, C.D. : Positronu keĢfetti.
22 - UHLENBERG, G.E. : Elektronu spin hareketini buldu.
23 - SCHWINGER, J.S. : Kuantum Elektrodinamiğini geliĢtirdi.
24 - JORDAN, E.P. : Kuantum mekaniğini geliĢtirdi.
25 - SOMMERFELD, A.J. : Elektronların eliptik yörüngelerini
buldu.
Kimya
1 - LAVOISIER, A.L. : Maddenin sakınımı yasasını buldu.
2 - DALTON, J. : Atomik teoriyi baĢlattı.
3 - DAVY, H. : Elektrokimyayı buldu.
4 - CURIE, M. : Radyoaktiviteyi tanımladı.
5 - CHARLES, J. : Gaz yasalarını geliĢtirdi.
6 - CAVENDISH, H. : Gaz karıĢımlarını ve element bileĢimlerini
tarif etti.
7 - PAULING, L.C. : Atomlar arası bağlanma tekniğini buldu.
348
8 - GAY-LUSSAC, J.L. : Gazların genleĢme yasalarını buldu.
9 - GIBBS, J.W. : Kimyasal termodinamiği kurdu.
10 - BOYLE, R. : Gazların basınç ve hacim yasalarını buldu.
11 - LEWIS, G.N. : Kimyasal termodinamiği geliĢtirdi.
12 - AVOGADRO, A. : Gazların molekül formülünü buldu.
13 - NERNST, H.W. : Termodinamiğin üçüncü yasasını buldu.
14 - RAMSAY, W. : Asil gazları keĢfetti.
15 - BERZELIUS, J.J. : Organik kimyanın düzenlenmesini yaptı.
16 - MENDELAYEV, D.I. : Elementlerin periyodik tablosunu
yaptı.
17 - PRIESTLEY, J. : Oksijeni keĢfetti.
18 - FRANKLAND, E. : Atomların birleĢme teorisini buldu.
19 - WERNER, A. : Üç boyutlu birleĢme teorisini buldu.
20 - KEKULE, F. A. : Organik kimyayı kurdu.
21 - VAN‟T HOFF, J.H. : Üç boyutlu kimyayı geliĢtirdi.
22 - UREY, H.C. : Organik bileĢiklerin sentezlerini geliĢtirdi.
Kozmoloji / Astronomi
1 - GALILEO, G. : Ġlk bilimsel uzay gözlemlerini yaptı.
2 - HUBBLE, E.P. : Galaksilerin birbirlerinden uzaklaĢtıklarını
buldu.
3 - COPERNICUS, N. : Modern astronomiyi kurdu.
4 - PTOLEMY : Copernicus öncesi astronomiyi yönlendirdi.
5 - BRAHE, T. : Teleskop öncesinin en önemli gözlemlerini
yaptı.
6 - KEPLER, J. : gezegenler yasalarını buldu.
7 - EDDINGTON, A.S. : Modern astrofiziği kurdu ve yıldızlar
içindeki nükleer reaksiyonu belirtti.
349
8 - FRIEDMANN, A.A. : Açık ve kapalı evrenler modelini
belirtti.
9 - ARISTARCHUS : Dünya‟nın GüneĢ etrafında döndüğünü
belirtti.
10 - ERASTOSTHENES : Dünya‟nın çevresini ve çapını
hesapladı.
11 - HIPPARCHUS : Dünya ve Ay arası uzaklığı ölçtü.
12 - HERSCHELL, W. : Uranüs‟ü keĢfetti, 800 adet yıldızı
tanımladı.
13 - GAMOW, G. : Big Bang Teorisini ortaya attı.
14 - HALLEY, E. : Ġlk yıldız katalogunu yaptı, kuyruklu
yıldızları tanımladı.
15 - DE SITTER, W. : GeniĢleyen evren modelini yarattı.
16 - LEMAITRE, A.G. : Büyük Patlama fikrini ileri sürdü.
17 - OORT, J.H. : Samanyolu galaksisini tanımladı.
18 - SEYFERT, C.K. : Spiral galaksileri (kuasarlar) keĢfetti.
19 - CASSINI, G.D. : Gezegenlerin yerlerini ve GüneĢ Dünya
arası uzaklığı hassas olarak buldu.
20 - MICHELL, J. : Yıldızlar arası uzaklıkları ölçtü.
21 - ROEMER, O.C. : Gök cisimlerinin hareketlerinden ıĢık
hızını ölçtü.
Biyolojik Bilimler
1 - GALEN : Ġnsan anatomisini yarattı.
2 - HARVEY, W. : Modern fizyolojiyi kurdu.
3 - VESALIUS, A : Modern anatomiyi kurdu.
4 - LINNEAUS, C. : Bitkilerdeki üreme teorisini buldu,
sınıflandırmasını yaptı.
5 - PASTEUR, L. : Kuduz aĢısını buldu, mikrobiyolojiyi
geliĢtirdi.
350
6 - KOCH, H.R. : Bakteriyolojiyi kurdu.
7 - SCHWANN, T. : Hücre teorisini yarattı.
8 - AVERY, O.T. : Molekülsel biyolojiyi buldu, DNA‟yı
tanımladı.
9 - CRIK, F.H. : DNA‟nın çift sarmal yapısını keĢfetti.
10 - ĠBNĠ-SĠNA : Tıp ansiklopedisini yaptı.
11 - MÜLLER, H.J. : Mutasyon teorisini geliĢtirdi.
12 - HOOKE, R. : Hayvan ve bitki hücrelerini keĢfetti.
13 - MÜLLER, J.P. : Fizyoloji, anatomi, zooloji ve nörolojiyi
geliĢtirdi.
14 - BATESON, W. : Genetik bilimini kurdu.
15 - MORGAN, T.H. : Kromozom teorisini buldu.
16 - CHARGAFF, E. : Bir DNA‟daki dört adet nükleoditi buldu.
17 - EHRLICH, P. : Kemoterapi, hematoloji ve immünolojiyi
buldu.
18 - JENNER, E. : AĢı metodunu buldu.
19 - LEDERBERG, J. : Genetik mühendisliğini baĢlattı.
20 - CALVIN, M. : Fotosentez prosesini geliĢtirdi.
21 - SANGER, F. : Biyokimyayı geliĢtirdi, aminoasitleri keĢfetti.
22 - FLEMING, A. : Penisilini keĢfetti.
23 - HIPPOCRATES : Klinik tıbbı kurdu.
24 - UREY, H. C. : Ġlk canlıların oluĢum modelini belirtti.
Doğa Bilimleri / Felsefe
1 - THALES : Geometri ve matematiğin ilkelerini belirtti.
2 - PLATO : Bilim felsefesinin temelini kurdu.
3 - BUFFON, G. : Canlıların evrimlerini ileri sürdü.
4 - MENDEL, G.J. : Kalıtım yasalarını buldu.
5 - DARWIN, C.R. : Evrim teorisini kurdu.
6 - WALLACE, A.R. : Türlerin evrimini ileri sürdü.
351
7 - DEMOCRITUS : Her Ģeyin atomlardan meydana geldiğini
söyledi.
8 - KANT, I. : güneĢ sisteminin oluĢum teorisini belirtti.
9 - ARISTOTLE : Dünya‟nın bir küre Ģeklinde olduğunu
ispatladı.
10 - DA VINCI, L. : Uçak, helikopter, paraĢütlerin prensiplerini
kurdu.
11 - EMPEDOCLES : Maddenin ateĢ, hava, su ve toprak olmak
üzere dört köke dayandığını ve bunların çekici veya itici
olmak üzere iki kuvvetin etkisi altında bulunduğunu
söyledi.
12 - RUSSEL, B. : Matematiksel mantığı kurdu.
13 - BACON, F. : Bilime ve doğaya felsefeyi getirdi.
14 - MALTHUS, T.R. : Evrim fikrini ilk ortaya atandır.
15 - PARACELSUS : Tıp kimyasının kurucusudur.
16 - ANAXIMANDER : Gece ve gündüzleri tarif etti, Dünya
yüzeyinin eğik olduğunu belirtti.
Yer Bilimleri
1 - HUTTON, J. : Modern jeolojiyi kurdu.
2 - WEGENER, A.L. : Süper kıta pangaea teorisini buldu.
3 - BULLARD, E.C. : Dünya‟nın manyetik alanının dinamo
teorisini buldu.
4 - MATUYAMA, M. : Dünya manyetik alanındaki değiĢiklikleri
buldu.
5 - ZHANG, H. : Deprem dalgalarının Ģiddetini ölçtü.
6 - MILNE, J. : Modern sismolojiyi kurdu.
7 - HAÜY, R.J. : Kristallografiyi buldu.
8 - LYELL, C. : Jeolojide kayaların oluĢum teorisini kurdu.
352
9 - LEHMAN, I. : Dünya sıvı merkezindeki katı çekirdeği
keĢfetti.
10 - MOHOROVICIC, A. : Yeryüzü kabuğunun mantle tabakası
üzerinde oturduğunu keĢfetti.
11 - OLDHAM, R.D. : Dünya merkezindeki çekirdeği keĢfetti,
deprem dalgalarını tanımladı.
12 - HESS, H.H. : Deniz dibi, sıradağ ve çukurların oluĢumunu
buldu.
13 - REID, H.F. : Depremlerin elastik dalga teorisini kurdu.
14 - MILANKOVICH, M. : Yeryüzü iklim değiĢikliklerini belirtti.
15 - EWING, W.M. : Okyanus dibi kabuğun kalınlık ölçümünü
yaptı.
16 - WILSON, J.T. : Okyanus altı adaların oluĢumunu belirtti.
17 - MAURY, M.F. : Okyanus rüzgar ve su akımlarını izah etti.
18 - HUMBOLT, A. : Okyanuslardaki su akıntılarını, volkanları
belirtti.
19 - LEAKEY, M.D. : Afrika‟daki 1.7 milyon yıl yaĢında ilkel
insan fosillerini keĢfetti.
20 - GUTENBERG, B. : Dünya çekirdeği dıĢındaki sıvı bölgeyi
keĢfetti.
Mucitler
1 - HOOKE, R. : Mikroskop, teleskop, barometreyi geliĢtirdi
1679, yaylı saat sistemini buldu, 1660.
2 - GALILEO, G. : Ġlk bilimsel teleskopu ve termometreyi yaptı,
1593.
3 - COCKROFT, J.D. : Ġlk atom parçalayıcısını imal etti, 1928.
4 - LAWRENCE, E.O. : Ġlk atom hızlandırıcısını imal etti, 1931.
5 - TORRICELLI, E. : Ġlk barometreyi yaptı, 1644.
353
6 - ABBE, E. : Optik enstrümanları geliĢtirdi, mikroskop,
teleskop imal etti, 1886.
7 - EDISON, T.A. : Elektrik ampulünü imal etti, 1877.
8 - BELL, A.G. : Telefonu icat etti, 1876.
9 - BASOV, N.G. : Ġlk maser ve lazeri imal etti, 1955/1958.
10 - MAIMAN, T.H. : Ġlk lazer ıĢınını üretti, 1960.
11 - MARCONI : Radyo telgrafı yaptı, 1896.
12 - BACKUS, J. : Ġlk modern bilgisayar lisanını yaptı, 1954.
13 - AIKEN, H.H. : Ġlk program kontrollü hesap makinasını
yaptı, 1943.
14 - ATANASOFF, J. V. : Ġlk elektronik bilgisayarı yaptı, 1939.
15 - BABBAGE, C. : Ġlk programlanabilir bilgisayarı yaptı, 1830.
16 - BAIRD, J.L. : Ġlk televizyonu imal etti, 1926.
17 - GUTENBERG : Ġlk matbaa makinasını yaptı, 1450.
18 - WATT, J. Ġlk buhar makinasını imal etti, 1790.
19 - WATSON-WATT, R.A. : Ġlk radarı imal etti, 1935.
20 - BESSEMER, H. : Çelik prosesini geliĢtirdi, 1856.
21 - MONTGOLFIER, JM/JE : Ġlk sıcak havalı balonu yaptılar,
1782.
22 - OTTO, N.A. : Ġçten yanmalı dört stroklu motoru yaptı, 1876.
23 - SIEMENS, E.W. : Ġlk elektrik jeneratörünü yaptı, 1867.
24 - WRIGHT, W/O : Ġlk uçağı imal ettiler, 1903.
25 - WHITTLE, F. : Ġlk jet motorunu yaptı, 1941.
26 - DIESEL, R. : Ġçten yanmalı dizel motorunu yaptı, 1893.
KaĢifler
1 - MAGELLAN, F. : Gemi ile Dünya‟nın çevresini dolaĢtı,
1520.
2 - VASCO DE GAMA : Gemi ile Ümit burnunu dolaĢarak
Hindistan‟a ulaĢtı, 1498.
354
3 - COOK, J. : Pasifik okyanusunu keĢfetti, 1769.
4 - NANSEN, F. : Kuzey kutup denizini keĢfetti, 1888.
5 - ROSS, J.C. : Kuzey kutbunu ve Antarktika okyanusunu
keĢfetti, 1839.
6 - COULOMB, C. : Batı Hint adalarını keĢfetti, 1492.
7 - AMUNDSEN, R. : Güney kutbunu keĢfetti, 1911.
8 - SCOTT, R. : Güney kutbuna ulaĢan ikinci insan oldu, 1912.
9 - LIVINGSTONE, D. : Afrika kıtasının içlerini keĢfetti, 1855.
10 - HILLARY, E. /TENZING, N. : Everest‟in tepesini keĢfettiler,
1953.
11 - VESPUCCI, AMERIGO : Amerika kıtasına ilk ayak basan
insan oldu, 1500.
12 - VERAZANO : New York körfezine girdi, 1524.
13 - GAGARIN, Y. : Uzayı keĢfeden ilk insandır, 1961.
14 - POLĠNEZYALILAR : Doğu Hint adalarına ulaĢtılar, MÖ-
1200
15 - FENĠKELĠLER : Denizde uzun yolculuklara giden ilk
insanlardı, MÖ-1000.
16 - ESKĠ MISIRLILAR : Nil nehri boyunca ilk su seyahatini
yaptılar, MÖ-2600.
17 - BEEBE, C.W. : Okyanusların derinliklerini keĢfetti, 1934.
18 - COUSTEAU, J.Y. : Deniz dibi yaĢamı keĢfetti, 1950.
355
Bilimde Tarihsel Dağılımlar
37 ülkeden çıkmıĢ 2400 bilim adamı, 8 bilim dalı ve 10 tarih
aralığı.......
36 ülkeden çıkmıĢ 466 ödül kazanmıĢ bilim adamı ve fizik,
kimya, tıp (veya fizyoloji) dallarında dağıtılmıĢ 469 Nobel
ödülü.......
Bu dört temel faktörün kullanılmasıyla elde edilen çeĢitli
istatistiksel bilgiler ve sonuçlar bu bölümde belirtilmektedir.
2400 bilim adamı, MÖ-600 ile 2000 arasında yaĢamıĢ, 8 bilim
dalında çalıĢmalar ve buluĢlar yapmıĢ en önde gelen isimlerdir.
Bunlardan 466 tanesi Nobel ödülü kazanmıĢtır. Nobel ödülü
sıralamalarında sadece fizik, kimya, tıp (veya fizyoloji)
öngörülmüĢtür.
Bilim Dalları
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa bilimleri
Yer bilimleri
Biyoloji
Diğerleri
Notlar :
Fizik : klasik ve modern fizik, atomik, nükleer, parçacık
fiziği ve kuantum mekaniğini içine almaktadır.
356
Kimya : analitik, organik, inorganik, endüstriyel, radyo ve
biyokimya, nükleer kimya, atom ve moleküler kimya gibi
konuları ihtiva etmektedir.
Kozmoloji : astronomi, astrofizik, radyo astronomiyi
kapsamaktadır.
Doğa bilimleri : felsefe, doğa felsefesi ve sosyoloji gibi
konuları da ihtiva etmektedir.
Yer bilimleri : jeoloji, jeofizik, hidrografi, metalürji,
meteoroloji, sismoloji gibi yer ve denizlerle ilgili bilim dallarını
içine almaktadır.
Biyoloji : botanik, anatomi, zooloji, biyofizik, ekoloji,
etioloji, entomoloji, antropoloji, paleontoloji, bakteriyoloji,
klinik biyolojisi, moleküler biyoloji gibi konuları ihtiva
etmektedir.
Diğerleri : iletiĢim, haberleĢme, mühendislik, teknoloji,
bilgisayar bilimi, enstrüman yapanlar, buluĢlar ve keĢifler dahil
edilmiĢtir.
Tarih Aralıkları
MÖ.600 - Milat arası
Milat - 1500 arası
1500 - 1600 arası
1600 - 1700 arası
1700 - 1750 arası
1750 - 1800 arası
1800 - 1850 arası
1850 - 1900 arası
1900 - 1950 arası
1950 - 2000 arası
Ülkeler
Ġngiltere
Amerika
Almanya
Fransa
Hollanda
Ġsveç
Avusturya
Yunanistan
Avustralya
Hindistan
Belçika
Çin
357
Yugoslavya
Güney Afrika
Romanya
Ġspanya
Ġskoçya
Ġrlanda
Portekiz
Ġsviçre
Kanada
Danimarka Macaristan
Ġtalya
Japonya
Rusya
Norveç
Polonya
Yeni Zelanda
Finlandiya
Çekoslovakya
Arjantin
Mısır
Arabistan
Pakistan
Ġran
Lüksembourg
Bilim Adamlarının Ülkelere Ve
Bilim Dallarına Göre Dağılımı
Ülkeler
Bilim Dalları
B.A.Sayısı
ĠNGĠLTERE
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Yer Bilimleri
Biyoloji
Diğer
39
73
104
38
20
55
195
30
554
TOPLAM
AMERĠKA
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Yer Bilimleri
Biyoloji
Diğer
358
13
99
99
56
7
39
181
40
534
T O P L AM
ALMANYA
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Yer Bilimleri
Biyoloji
Diğer
29
80
99
29
5
13
86
10
351
TOPLAM
FRANSA
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Yer Bilimleri
Biyoloji
Diğer
44
54
53
12
11
9
69
14
266
TOPLAM
ĠSKOÇYA
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Yer Bilimleri
Biyoloji
Diğer
3
8
15
5
12
31
7
81
TOPLAM
ĠSVĠÇRE
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
359
11
9
16
4
2
Yer Bilimleri
Biyoloji
2
22
TOPLAM
66
DANĠMARKA
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Yer Bilimleri
Biyoloji
Diğer
5
9
12
8
6
23
2
65
TOPLAM
ĠTALYA
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Yer Bilimleri
Biyoloji
10
11
4
8
2
3
25
63
TOPLAM
RUSYA
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Biyoloji
17
20
9
7
9
62
TOPLAM
HOLLANDA
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Yer Bilimleri
Biyoloji
4
17
3
10
5
18
360
57
TOPLAM
ĠSVEÇ
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Yer Bilimleri
3
10
13
2
7
Biyoloji
TOPLAM
AVUSTURYA
49
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Yer Bilimleri
Biyoloji
3
13
3
3
2
1
21
46
TOPLAM
YUNANĠSTAN Matematik
ĠRLANDA
Fizik
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Biyoloji
TOPLAM
Matematik
Fizik
Kimya
Yer Bilimleri
Biyoloji
Diğer
8
1
3
20
1
33
3
6
5
5
6
1
26
TOPLAM
KANADA
Fizik
Kimya
Kozmoloji
3
3
1
361
Yer Bilimleri
Biyoloji
4
11
22
TOPLAM
MACARĠSTAN Matematik
2
9
1
Fizik
Kimya
Biyoloji
2
14
TOPLAM
JAPONYA
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Yer Bilimleri
Biyoloji
3
2
2
2
5
14
TOPLAM
NORVEÇ
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Yer Bilimleri
Diğer
3
2
3
1
2
1
12
TOPLAM
AVUSTRALYA Kimya
3
1
Kozmoloji
Biyoloji
7
11
TOPLAM
HĠNDĠSTAN
Fizik
Kozmoloji
Biyoloji
6
2
1
9
TOPLAM
BELÇĠKA
Kimya
Kozmoloji
Biyoloji
2
1
5
362
8
TOPLAM
ÇĠN
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Biyoloji
3
1
1
2
7
TOPLAM
POLONYA
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Biyoloji
TOPLAM
YENĠ ZELLANDA
FĠNLANDĠYA
1
1
2
2
1
7
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
TOPLAM
Kimya
Yer Bilimleri
Biyoloji
2
1
1
2
6
2
1
2
5
TOPLAM
ÇEKOSLAVAKYA
Kimya
Biyoloji
3
1
4
TOPLAM
ARJANTĠN
Kimya
Biyoloji
1
3
4
TOPLAM
YUGOSLAVYA
Matematik
Kimya
Yer Bilimleri
TOPLAM
363
1
1
2
4
GÜNEY AFRĠKA
Fizik
Kimya
Biyoloji
1
1
2
4
TOPLAM
ROMANYA
Biyoloji
3
3
TOPLAM
ĠSPANYA
Kimya
Yer Bilimleri
Biyoloji
1
1
1
3
TOPLAM
PORTEKĠZ
Biyoloji
3
3
TOPLAM
MISIR
Fizik
Kozmoloji
1
1
2
TOPLAM
ARABĠSTAN
Kimya
Doğa Bilimleri
1
1
2
TOPLAM
PAKĠSTAN
Fizik
1
1
TOPLAM
ĠRAN
Matematik
TOPLAM
LÜKSEMBURG
Biyoloji
TOPLAM
TOPLAM BĠLĠM ADAMI SAYISI :
Bilim Adamlarının
Bilim Dallarına Göre Dağılımı
364
1
1
1
1
2400
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa bilimleri
Yer bilimleri
Biyoloji
%31,0
Diğerleri
TOPLAM
202
441
463
199
70
169
isim
isim
isim
isim
isim
isim
751
%8,5
%18,5
%19,0
%8,0
%3,0
%7,0
isim
l05
isim
%5,0
2400
isim
%100
Bilim Adamlarının
Tarih Aralıklarına Göre Dağılımı
Tarih Aralığı
Bilim Dalı
B.A. Sayısı
MÖ 600-0000
Matematik
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
5
3
20
28
TOPLAM
0001-1500
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Biyoloji
3
2
2
2
4
3
16
TOPLAM
1501-1600
Matematik
Fizik
Kimya
365
9
2
3
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Yer Bilimleri
Biyoloji
5
2
2
12
35
TOPLAM
1601-1700
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Biyoloji
22
9
12
10
6
18
77
TOPLAM
1701-1750
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Yer Bilimleri
Biyoloji
Diğer
18
6
7
6
3
13
4
57
TOPLAM
1751-1800
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Yer Bilimleri
Biyoloji
Diğer
TOPLAM
366
10
10
23
8
11
9
30
5
106
1801-1850
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Yer Bilimleri
Biyoloji
21
27
49
14
7
31
Diğer
10
74
233
TOPLAM
1851-1900
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Yer Bilimleri
Biyoloji
Diğer
33
66
83
25
10
31
119
22
389
TOPLAM
1901-1950
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
Doğa Bilimleri
Yer Bilimleri
Biyoloji
Diğer
55
178
155
80
10
61
257
28
824
TOPLAM
1951-2000
Matematik
Fizik
Kimya
Kozmoloji
367
20
139
133
44
Doğa Bilimleri
Yer Bilimleri
Biyoloji
Diğer
10
30
223
36
TOPLAM
635
2400
GENEL TOPLAM
Tarih Aralıklarına Göre Hangi Bilim
Dallarının Ağırlıkta Olduğu
MÖ.600 -000 : Doğa bilimleri en önde olup, onu matematik
ve kozmoloji takip etmektedir.
0001 - 1500 : Doğa bilimleri önde olup, onu matematik
ve biyoloji takip etmektedir.
1501 - 1600 : Biyoloji ağırlıktadır, onu matematik ve
kozmoloji takip etmektedir.
1601 - 1700 : Matematik en önde gelmektedir. Onu,
biyoloji, kozmoloji ve kimya takip etmektedir.
1701 - 1750 : Matematik önde olup, arkasından biyoloji ve
kimya gelmektedir.
1751 - 1800 : Kimya ve biyoloji ağırlıkta olup, onları doğa
bilimleri ve matematik takip etmektedir.
1801 - 1850 : Biyoloji ve kimya önde gelip, onları yer
bilimleri ve fizik takip etmektedir.
1851 - 1900 : Kimya ve biyoloji en önde gelmektedir.
Arkasından fizik, takip etmektedir.
368
1901 - 1950 : Fizik ve biyoloji ezici çoğunlukla en öndedir.
Onu kimya ve kozmoloji takip etmektedir.
1951 - 2000 : En önde biyoloji gelmektedir. Onu fizik ve
kimya takip etmektedir.
Tarih Aralıklarında Hangi Ülkelerin Hangi
Bilim Dallarında Ağırlıkta Olduğu
MÖ.600 - 0000 : Yunanistan, doğa bilimlerinde
0001 - 1500 : Arabistan kimyada, Ġran matematik ve Ġtalya
doğa bilimlerinde
1501 - 1600 : Ġngiltere matematikte, Ġtalya biyolojide
1601 - 1700 : Almanya kimyada, Ġngiltere matematikte
1701 - 1750 : Ġngiltere, Fransa ve Ġsviçre matematikte,
Almanya kimyada
1751 - 1800 : Fransa kimyada, Ġngiltere biyolojide
1801 - 1850 : Ġngiltere yer bilimlerinde, Fransa kimyada,
Ġskoçya biyolojide
1851 - 1900 : Almanya kimyada, Fransa ve Ġngiltere
fizikte, Amerika yer bilimlerinde
1901 - 1950 : Almanya ve Fransa fizikte, Amerika ve
Ġngiltere biyolojide, Rusya matematikte
1951 - 2000 : Amerika biyolojide, Ġngiltere kimyada,
Almanya fizikte, Fransa biyolojide en önde
gelmektedir.
Ülkelerin Kazandıkları
Nobel Ödülleri Sayısı
Ülkeler
Ödül
Tıp
Fizik Kimya (veya Fizyoloji)
369
Toplam
Amerika
Almanya
Ġngiltere
Fransa
Ġsveç
Ġsviçre
Hollanda
Rusya
Ġtalya
Avusturya
Danimarka
Kanada
Japonya
Belçika
Avustralya
Polonya
2
Çin
Macaristan
Hindistan
Arjantin
Ġskoçya
Ġrlanda
Norveç
Yugoslavya
Romanya
Çekoslovakya
Finlandiya
Yeni Zelanda
Pakistan
Güney Afrika
65
22
19
10
4
3
8
8
3
4
2
2
3
-
3
2
1
1
-
42
28
23
6
4
4
3
2
1
3
1
3
2
1
1
79
17
23
9
7
7
3
1
4
3
4
1
1
3
3
1
1
1
1
1
1
1
2
1
1
1
1
1
-
370
186
67
65
25
15
14
14
11
8
10
7
6
6
3
4
3
2
2
2
1
1
1
1
1
1
1
2
1
1
Meksika
1
1
Ġspanya
1
1
Portekiz
1
1
Lüksembourg
1
1
Mısır
1
1
Cezayir
1
1
----------------------------------------------------------------------------TOPLAM
162
135
172
469
Hangi Ülkeler Hangi Bilim Dalında
En Çok Ödül Kazandı?
Fizik‟te : 65 ödül ile Amerika önde gelmektedir. Onu, 22
ödülle Almanya, 19 ödülle Ġngiltere ve 10 ödülle
Fransa takip etmektedir.
Kimya‟da : 42 ödül ile Amerika önde gelmektedir. Onu, 28
ödülle Almanya, 23 ödülle Ġngiltere ve 6 ödülle
Fransa takip etmektedir.
Tıp‟ta : 79 ödülle Amerika önde gelmektedir. Onu, 23 ödülle
Ġngiltere, 17 ödülle Almanya ve 9 ödülle Fransa
takip etmektedir.
En Çok Nobel Ödülü Kazanan
Bilim Adamları
Marie Curie : 2 Nobel, 1903 Fizik ve 1911 Kimya ödülü
John Bardeen : 2 Nobel, 1956 Fizik ve 1972 Fizik ödülü
Frederick Sanger : 2 Nobel, 1958 Kimya ve 1980 Kimya ödülü
371
kazanmıĢlardır.
Birlikte Nobel Ödülü Kazanan
Karı - Kocalar
Pierre ve Marie Curie : 1903 Fizik ödülünü
Frederic ve Irene Joliot Curie : 1935 Kimya ödülünü
Carl ve Gerty Cori : 1947 Fizyoloji ödülünü
birlikte kazanmıĢlardır.
Birlikte Nobel Ödülü Kazanan
Baba - Oğullar
William Henry Bragg : baba
William Lawrence Bragg : oğul
1915 yılı fizik ödülünü birlikte kazanmıĢlardır.
372
Bilim Tarihinin
En Büyük Ġki Ġnsanı
Dr. Albert EINSTEIN (1879 – 1955)
Fotoelektrik Etki (1905)
Brownian Hareketi (1905)
Özel Relativite Teorisi (1905)
E=mc2 (1907)
Genel Relativite teorisi (1916)
Nobel ödülü (1921)
373
Sir Isaac NEWTON (1642 – 1727)
Diferansiyel Hesap Metotları (1665)
Ġntegral Hesap Metotları (1665)
Hareket Yasaları (1666)
Gravitasyon Yasaları (1666)
IĢık Yasaları (1666)
Ġlk Aynalı Teleskop (1668
The Principia (1687)
Optics (1704)
Dr. Albert Einstein
Albert Einstein, 14 Mart 1879 günü Almanya‟nın Ulm
Ģehrinde doğdu. Babası, amcası ile birlikte bir elektrokimya
dükkanı iĢletiyordu. Albert çocukluğunda sessiz, yavaĢ ve
hayalci idi. Ebeveynleri Yahudi olmalarına karĢın dindar
değillerdi. Genç yaĢta keman çalmayı öğrendi. Henüz çocuk
iken babasının ona aldığı bir pusulanın ibresinin daima aynı
yönü göstermesini çok merak etti. 12 yaĢında popüler bilim
kitaplarını okuyordu. Kendi baĢına çalıĢmalar yapan Albert
okulda öğretmenlerine karĢı ilgisizdi.
15 yaĢında iken okumakta olduğu Gymnasium okulundan,
sınıfında kargaĢa çıkaran ve diğer öğrencileri rahatsız eden
birisi diye, çıkarıldı. Ailesi ile birlikte Ġtalya‟ya gitti. Ġtalya‟da
boĢ dururken elektrik, manyetizma ve eter arasındaki iliĢki ile
ilgili bir bilimsel yazı yazdı. 16 yaĢındaki bir genç için önemli
bir olaydı bu. Çocukken babasının gösterdiği pusulanın
ibresinin daima aynı yönü göstermesini unutamıyordu. Daha
sonra Zürich Polytechnik‟in giriĢ imtihanına girdi. Ġmtihandaki
matematik ve fizik notlarının mükemmel olmasına karĢılık
biyoloji, tarih ve diğer konularda çok zayıftı. Polytechnik‟e
374
giremedi. Zürich Polytechnic‟e, ikinci imtihanda, 1895‟de girdi.
Öğretmenlerinden tanınmıĢ matematikçi Hermann Minkowsi
onu tembellikle suçladı. Derslere karĢı ilgisizdi. Fakat fizikle
ilgili bilimsel kitapları devamlı okuyordu. Bu yıllarda pipo
içmeye baĢladı.
1900‟de Ġsviçre vatandaĢlığına geçti. Bu sırada
Polytechnic‟i bitirdi. Bazı üniversitelere müracaat etti ise de
hiçbirinden davet alamadı. 21 yaĢında hem iĢsiz hem parasızdı.
1901‟de kız arkadaĢı Mileva‟dan bir kızı oldu. 1902‟de Bern
Ģehri patent bürosunda üçüncü sınıf memurluk iĢini buldu.
Orada patent müracaatlarını inceledi. 1903‟de Mileva ile
evlendi. Parasız olan Einstein kendini bilimsel çalıĢmalara
verdi. Termodinamik ile ilgilendi ve gaz moleküllerinin
istatistiksel metotlarını inceledi. 1904‟de ikinci çocuğu Hans
Albert doğdu. 1905‟de Almanya‟daki zamanın en önemli
bilimsel dergisi olan Anlagen der Physik‟e dört makale yolladı
ve Dünya‟nın çehresini değiĢtirdi.
Einstein‟ın birinci makalesi “On a Heuristic Viewpoint
Concerning the Production and Transformation of Light” idi.
Eintein bu 17 sayfalık makalesinde ıĢığın tabiatını anlatıyor ve
fiziğe yeni bir anlayıĢ getiriyordu. Ġkinci makalesi olan “A New
Determination of the Size of Molecules”„de molekülleri
anlatıyordu. Üçüncü makalesi “On the Motion of Small
Particles Suspended in a Stationary Liquid, According to the
Molecular Kinetic Theory of Heat” idi ve burada Brownian
Hareketi olarak bilinen ve su içindeki polenlerin hareketinin su
moleküllerinin birbirini bombardıman etmesi ile oluĢtuğunu
açıklıyordu. Bu açıklama ile moleküllerin mevcudiyetini
göstermiĢ oldu.
Dördüncü makalesi ise 31 sayfalık, 9000 kelimeyi ihtiva
eden “On the Electrodynamics of Moving Bodies” veya “Özel
Relativite Teorisi” idi. Einstein bu makalesinde sabit hızla
375
hareket eden cisimlerin durumunu ve ıĢık hızının sabit oluĢunu
açıklıyordu. Teoriye göre, ıĢık hızı ile yol alan bir kimse
elindeki lambayı yakınca, lambadan çıkan ıĢık adamı ıĢık hızı
ile terk eder ve çıkan ıĢık o adama ve sabit duran baĢka bir
adama göre relatiftir.
1907‟de yazdığı beĢinci makalesinde de E=mc2 formülünü
bularak, kütle ve enerjinin ayrı Ģeyler olmadığını, bunların
birbirine çevrilebilir Ģeyler olduğunu açıklıyordu. Hem mikro
hem makro kozmosla ilgili olan bu makaleleri ile bilimde
yepyeni bir devir açıyor ve modern fiziği baĢlatıyordu.
26 yaĢında iken teorilerini yayınlayan genç Einstein bu
buluĢlarının sonuçlarının ilerde neler getirebileceği hakkında
bir fikir sahibi değildi. Yayınlanmasından sonraki birkaç ay
hiçbir ses gelmedi. Altı ay sonra Max Planck‟dan bir mektup
aldı. Planck relativite hesaplarının bazı açıklamalarını istiyordu.
Zamanın en büyük beyinlerinden biri olan Planck‟ın
reaksiyondan mutlu oldu. Diğerleri ise buluĢlarını
önemsememiĢlerdi. Çünkü, o zamana kadar inanılanların tersini
iddia ediyor ve Newton‟un 1666‟da kurmuĢ olduğu klasik fiziği
yıkıyordu.
Teorilerinin kıymetini ilk anlayan, kendisini okulda
tembellikle suçlayan Zurich Polytechnic‟deki matematik
profesörü Minkowski oldu. Hâlâ patent bürosunda memurluk
yapıyor ve hâlâ fakirdi. Relativite Teorisini geniĢleterek
gravitasyona tatbik etme hesapları ile uğraĢıyordu.
Newton, gravitasyonu cisimleri birbirine doğru çeken bir
kuvvet olarak düĢünmüĢtü. Einstein ise bu kuvvetin iki cisim
arasındaki iplikçik benzeri bir çekim değil, cisimlerin uzayda
açtığı çukurlarda birbiri etrafında sabit kalmaları Ģeklinde
düĢündü. Ve böylece insanoğlu tarihindeki en büyük teori olan
Genel Relativite Teorisini yaratmıĢ oldu. Einstein buna
376
“hayatımın en mutlu düĢüncesiydi” dedi. Genel Relativite
üzerindeki çalıĢmaları altı yıl sürmüĢtü.
1909‟da patent bürosundan ayrılarak Zürich Üniversitesine
yardımcı profesör olarak kabul edildi. Bir yıl sonra ikinci oğlu
Edouard doğdu. 1911‟de Prague üniversitesinden profesörlük
teklifi geldi. 1914 Berlin‟deki Kaiser Wilhelm Enstitüsündeki
fizik direktörlüğüne atandı. Burası zamanının en önemli bilim
merkezlerinden biriydi. Bu sırada Alman vatandaĢlığına geçti.
Karısı Mileva Berlin‟i terk ederek Zürich‟e geri döndü. Tam bir
bekarlık hayatı yaĢayan Einstein, Genel Relativite üzerindeki
çalıĢmalarını devam ettirdi.
Mart 1916‟da “The Foundation of the General Theory of
Relativity” isimli makalesini Annalen der Physike‟de yayınlattı.
Tamamen matematiksel olarak açıklanan teoride herhangi bir
deneysel ispat yoktu. Teori ilk defa 1919‟da denendi ve
doğruluğu tespit edildi. Bu teoride gravitasyonun uzay
geometrisinin bir sonucu olduğunu, gravitasyon kuvvetinin
uzayda yabancı ve sır dolu bir Ģey olmadığını açıkladı. Evrenin
ezelden beri mevcut olmadığını, sonsuza kadar devam
etmeyeceğini ve onun bir baĢlangıcı olduğunu belirtti. Bu olay
tarihte yapılmıĢ en büyük açıklamaydı.
1916‟da Zürich‟te yaĢamakta olan karısı Mileva‟dan boĢandı
ve 1919‟da kuzeni Elsa ile evlendi. Kasım, 1919‟dan itibaren,
teorisinin ilk deney sonuçlarının doğru çıkması üzerine, yaĢamı
değiĢti. Artık onu herkes tanıyordu ve “uzayı büken adam, en
büyük beyin“ olarak adlandırıyorlardı. Avrupa‟da relativite
üzerine konferanslar veriyor, Amerika‟ya davet ediliyordu.
1921‟de Nobel ödülüne layık görüldü ve 32.000 dolarlık
ikramiyeyi ayrıldığı eĢi Mileva‟ya gönderdi. 1933‟de
Amerika‟da yeni kurulmuĢ olan Institute for Advanced
Study‟ye davet edildi ve oraya gitti. Her sabah oturmakta
olduğu mütevazı evden 20 dakikalık yürüyüĢle iĢine gidiyor ve
377
bilimsel çalıĢmalarına devam ediyordu. Çocukları ve
dostlarından ayrı oldukça üzgün bir durumdaydı. Kendi
buluĢları ile baĢlayan ve Avrupa‟da rayına oturmuĢ olan
Kuantum Teorisine inatla karĢı çıkıyordu.
Yarattığı E=mc2 formülü ile Almanların atom bombası imal
hazırlıklarını öğrendi. BaĢkan Roosevelt‟e 1939‟da bir mektup
yazarak tehlikeyi bildirdi. Roosevelt ondan gizli olarak
Manhattan Projesini baĢlattı. 1945‟de Einstein, meĢhur E=mc2
formülünün korkunç sonuçlarını gördü ve nükleer silahlara
karĢı bir kampanya baĢlattı. 1952‟de yeni kurulan Ġsrail
Devletinin baĢkanlığı teklif edildi, fakat hemen ret etti.
Son 20 yılını BileĢik Alan Teorisi çalıĢmaları ile geçirdi ve
elektromanyetik kuvvetle gravitasyonu birleĢtirmeye çalıĢtı. O
zamanlar henüz zayıf ve güçlü nükleer kuvvetlerin
keĢfedilmemiĢ olması yüzünden bundan bir sonuç alamadı.
Artık çok yorulmuĢtu, yaĢamanın büyük bir kısmı fakirlik ve
acılarla geçmiĢti. 18 Nisan 1955 günü, 76 yaĢında, hasta
yatağında uykusunda öldü. Yatağının yanında BileĢik Alan
Teorisinin bitirilmemiĢ hesapları duruyordu.
Henüz 26 yaĢında iken, Newton‟un 250 yıl önce kurduğu
klasik fiziği yıkan, henüz patent bürosunda sıradan bir memur
iken zamanının tanınmıĢ bilim adamlarını ĢaĢkına çeviren
buluĢlarını yayınlayan, bütün zamanların en büyük iki
teorisinden biri olan Genel Relativiteyi keĢfeden, teorileri
zamanının bilim adamlarınca ancak yıllar sonra anlaĢılabilen
Dr. Einstein bütün zamanların en büyük bilim adamıdır.
BuluĢlarının en büyük özelliği, hem mikro dünyalar hem makro
dünyalarla ilgili olmasıdır.
378
Sir Isaac Newton
1642‟nin Noel günü Ġngiltere, Woolsthorpe, Lincolnshire‟de
doğdu.1642, Galileo‟nun öldüğü yıldı. Babası, Isaac‟ın
doğumundan 3 ay önce ölmüĢtü, imzasını bile atamayacak
kadar cahil bir çiftçi idi. Zamanından önce doğmuĢ, çok ufak
sağlıksız bir bebekti. 18 aylıkken annesi onu terk ederek gitti.
Isaac‟ı anneannesi büyüttü. Bu durum onu sessiz ve içine
kapanık biri yaptı.
12 yaĢında orta okula baĢlayan Newton, Latin ve eski Yunan
bilimleri okudu. Matematiğe ve derslere karĢı ilgisiz ve sınıfın
sonuncusu idi. Daha sonraki yıllarda Copernicus‟un GüneĢ
sistemine, astronomik olaylara ve bilime ilgi duydu ve bir
amatör olarak kendi kendini yetiĢtirmeye baĢladı. 17 yaĢında
annesinin çiftliğine döndü ve iki yıl boyunca vaktini kitap
okuyarak geçirdi.
1661‟de eski öğretmeninin baskısı ile Cambridge‟deki
Trinity Kolejine gitti. Diğer öğrencilerden 2 yıl daha yaĢlı ve
fakir idi. Bu sıralarda Copernicus, Kepler, Galileo ve
Descartes‟in buluĢlarını çalıĢtı. Ve matematiğe baĢladı. Fermat,
Pascal, Boyle‟nin denklemlerini inceledi.
379
1665‟de okuldan mezun oldu. 1664‟de Ġngiltere‟ye sıçrayan
veba hastalığı Londra‟da 80.000 kiĢinin ölümüne sebep oldu ve
1665‟de okullar kapandı. Newton annesinin çiftliğine geri
döndü ve orada bir yıl kadar kaldı. 1665 yılı, bilim tarihinin, bir
benzeri olmayan, en muhteĢem yılı oldu. Newton bu yılda
diferansiyel hesap metodunu buldu. Daha sonra integral
hesapları keĢfetti.
1666 yılında Newton, dalından yere düĢen bir elmadan
aldığı ilhamla gravitasyon yasalarını buldu. Ve Kepler‟in
1609‟da yayınladığı gezegenlerin üç hareket yasalarına tatbik
etti. Newton buluĢlarını 20 yıl boyunca yayınlamadı. Daha
sonra, hareketin üç yasasını bularak iki cisim arasındaki
gravitasyon kuvvetini tarif etti. Aynı yıl içinde yaptığı
deneylerde beyaz ıĢığın spektrumun renklerinin karıĢımı
olduğunu keĢfetti. Newton bu sırada 24 yaĢındaydı.
Daha sonra, 1667‟de Cambridge‟e dönen Newton, 1669‟da
Lucasion Professor of Mathematics olarak tayin edildi.
ÇalıĢmalarına hız verdi. 1668‟de 23 cm boyunda 5 cm çapında
ilk aynalı teleskopu yaptı. Daha sonra gök bilimci Halley‟in
ısrarı ve finanse etmesi üzerine 1687‟de The Mathematical
Principles of Natural Philosophy isimli kitabını yayınladı.
Kısaca Principia olarak adlandırılan bu kitap bütün zamanların
en mükemmel bilim kitabı oldu. Sonra politikaya giren Newton
1696‟da darphane baĢkanı oldu. Ve kalpazanlara karĢı savaĢtı.
1704‟de Opticks isimli ikinci önemli kitabını yayınladı.
Ġlerleyen yaĢlarında artık bilimsel bir Ģey üretmeyen Newton
1727‟de 84 yaĢında öldü. 1687 yılında Principia‟yı
yayınladıktan sonra kendisine karĢıt bilim adamları ile
mücadele içinde geçen yaĢamında hiç evlenmedi, ölümünden
sonra geriye birkaç sterling‟lik bir servet bıraktı.
En önemli özelliği olayları derinliğine düĢünebilmesiydi
Evrensel çekim yasalarını bulmadan önce, elmanın neden yere
380
doğru düĢtüğünü, neden Ay‟ın Dünya‟nın etrafından ayrılıp
uzaklara gidemediğini hep düĢündü.
Henüz 24 yaĢında iken bilimde bir devri baĢlatan, klasik
fiziği yaratan Newton bilim tarihinin en önemli iki adamından
biri olmuĢtur.
Newton’un bulduğu hareket yasalarına göre:
Duran bir cisme bir kuvvet tatbik edilmedikçe o cisim
sonsuza kadar yerinde durur. Düz bir çizgide hareket eden bir
cisim üzerine bir kuvvet gelmedikçe aynı çizgide aynı hızda
sonsuza kadar hareket eder.
Ġvme (bir hareketteki değiĢiklik oranı) kuvvetle orantılı
olarak değiĢir. Bir otomobilin hızı ürettiği kuvvetle artar,
kuvvet iki katına çıkınca onun hızı da iki kat fazlalaĢır.
Her hareket eĢit ters bir reaksiyona sahiptir. Silahtan çıkan
kurĢunun etkisine eĢit bir tepki silahı geri teptirir.
Newton’un kurduğu klasik fiziğe göre:
Evrendeki zaman ve uzay mutlaktır. Ġçindeki karmaĢık
olaylar dev bir makina olan evrenin iç parçalarının basit
hareketlerinin birer sonucudur.
Bütün hareketlerin birer sebebi mevcut olup, cismin
hareketine sebep olan Ģey tanımlanabilir.
Hareket herhangi bir noktada bilinirse, onun geçmiĢ ve
gelecekteki durumu da bilinebilir. Belirsiz olan hiçbir Ģey
olamaz.
Bir sistemin özelliklerini her hassasiyette ölçmek
mümkündür. Atomik sistemler de buna dahildir.
Hareket halindeki enerjiyi ifade eden iki fiziksel model
mevcut olup, biri parçacık diğeri ise dalgadır. Enerji bunlardan
ya biri yada diğeri olmalıdır.
Bütün buluĢlarını 1665-1666 yılları arasındaki 18 ayda
yaratan Newton‟a göre uzay mutlak olup üç boyutludur. Doğubatı, kuzey-güney, yukarı-aĢağı olan, her gün algıladığımız
381
uzaydır. Böyle uzaydan sadece bir tane vardır ve bu uzay
insanlar, GüneĢ ve yıldızlar tarafından paylaĢılan uzaydır. Bu
uzayda kendi hızımızla kendi baĢımıza yol alırız. Eni, boyu ve
yüksekliği olan, hareketleri göz önüne almayan, hassas
ölçümlerin yapılabildiği bir uzaydır. Bir masanın yüzeyi gibi
düz olan, iki boyuta tekabül eden üç boyutlu bu uzayda
yüzeyden etkilenmeden istenilen yere gidilebilmektedir.
Gezegenler uzaydan etkilenmeden izleri takip etmektedir.
Newton‟un uzayı statiktir. Denklemleri, sonsuza kadar uzanan
düz evrende sonsuz sayıdaki yıldızları öngörür.
Elma ağacının altında oturan Newton, neden elmanın yere
daima dik olarak düĢtüğünü, neden yanlara veya yukarı doğru
gitmediğini düĢündü. Elma daima Dünya‟nın merkezine doğru
geliyordu. Newton yerin elmayı kendine doğru çektiğini ve bir
çekme kuvveti olması gerektiğini anladı. Dünya‟nın çekme
kuvvetinin toplamı Dünya‟nın merkezinde olmalıydı. Bu
yüzden elma yere dik düĢüyordu. Birbirini çeken cisimlerin
çekme kuvvetleri onların miktarları ile ilgili olmalıydı. Bu
yüzden Dünya elmayı, elma da Dünya‟yı çekiyordu. Newton
buna gravitasyon (Latince, gravitas=ağırlık) adını verdi.
Newton, gravitasyon kuvvetini, evrendeki her cisim arasında
bulunan ve iki cismi birbirine doğru çeken bir kuvvet olarak
düĢündü. Cisimlerin kütleleri büyüdükçe ve aralarındaki mesafe
kısaldıkça bu kuvvet güçleniyordu. Bu yasa, gezegenlerin
hareketlerini, ayları, gel-git olaylarını, cisimlerin yere
düĢüĢlerini baĢarı ile açıklıyordu. Hatta 1781‟de keĢfedilen
Neptün, Uranüs‟ün hareketinde görülen düzensizlikten
yakınlarında baĢka bir gezegenin bulunması gerektiği,
Newton‟un gravitasyon hesapları sonucu, ortaya çıkmıĢtı.
Newton gravitasyon kuvveti bulmuĢtu. Fakat onun uzay
boĢluğunda nasıl çalıĢtığını anlayamamıĢtı. Bu yüzden uzayın
sürtünmesiz ve gözle görülemeyen bir madde olan eter ile dolu
382
olduğunu ve ıĢık ve gravitasyonun eter yolu ile taĢındığını ileri
sürdü.
Bilimde bir çığır açan, bir devri baĢlatan, klasik fiziği kuran
Newton‟un buluĢlarının bazıları doğru değildi. Uzayın mutlak,
statik ve düz olmadığını, her sistemin özelliğini tam
hassasiyette ölçmenin mümkün olamayacağını, eterin mevcut
olmadığını ve gravitasyonun nasıl iĢlendiğini ondan tam 250 yıl
sonra Dr. Albert Einstein keĢfedecekti.
383
Bilimsel Kronoloji
Ġnsanoğlunun dik durabilmesinden bugüne kadar geçen süre
içinde binlerce bilimsel olay gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu süre
içinde, önemli bir bulusun veya keĢfin yapıldığı yıllar, o yıllar
içindeki buluĢlar ve keĢifler ve onu bulanlar aĢağıda
belirtilmektedir. 2600 yıllık bilim tarihindeki en fakir zaman,
500-1500‟lü yıllar arasındaki 10 asır olup, bu süre içinde
sadece Çinliler ve Arapların bilimsel çalıĢmalarıyla, denizlerin
keĢfi görülmektedir.
Bundan 4 milyon yıl önce: insanoğlu iki ayağı üzerinde dik
durmayı öğrendi. Bu, insanoğlunun tarihindeki en önemli
olaydı ve gelmiĢ geçmiĢ 2 milyar tür arasında dik durabilen tek
canlı idi.
384
Bundan 2.5 milyon yıl önce: GeliĢmiĢ bir beyne sahip olan,
taĢtan yontulmuĢ alet yapan ve ateĢi kullanan Homo erectus
yaĢadı.
Bundan 1.7 milyon yıl önce: Homo erectus Afrika‟yı terk
ederek diğer kıtalara yayılmaya baĢladı.
Bundan 100.000 yıl önce: Modern insanın atası olan Homo
sapiens belirdi. Homo sapiens üstün zekaya sahipti.
Bundan 70.000 yıl önce: GeliĢmiĢ aletleri kullanan ve ateĢi
verimli Ģekilde kullanan Neanderthal adamı yaĢadı.
Bundan 40.000 yıl önce: Buz devri sona ermeye baĢladı.
Bundan 35.000 yıl önce: Neanderthal adamı birden yok oldu
ve yerine geçen Homo sapiens sapiens Cro-Magnon adamı
geliĢmeye baĢladı.
Bundan 28.000 yıl önce: Ġnsanoğlu sayı saymaya baĢladı.
Bundan 25.000 yıl önce: Ġlk ilkel geometrik Ģekiller çizildi.
Bundan 15.000 yıl önce: Buz devri sona erdi, yeryüzü ısındı,
mağara duvarlarına hayvan resimleri çizildi. Ġlk insan Bering
Boğazından Amerika‟ya geçti.
Bundan 12.000 yıl önce: Köpek Mezopotamya‟da
evcilleĢtirildi.
Bundan 10.000 yıl önce: Çatalhöyük‟te tarım baĢladı. Dünya
nüfusu 3 milyona ulaĢtı. Ġlk duvarlı evler Jericho ve
Çatalhöyük‟te inĢa edildi. Ticarette para kullanıldı.
Bundan 7000 yıl önce: Patates ve kabak evcilleĢtirildi,
kumaĢ dokundu, su kanalları yapıldı, bakır döküldü.
Bundan 6000 yıl önce: Mezopotamya‟da pulluk kullanıldı.
Ġlk elbise giyildi, Ukrayna‟da at evcilleĢtirildi. Metal
kullanılmaya baĢlandı.
Bundan 5500 yıl önce: Mezopotamya‟da Sümerliler
tekerleği icat etti, yazı yazmaya baĢladı ve tıp bilimini
baĢlattılar.
385
Bundan 5000 yıl önce: Mısırlılar sistematik sayı saymayı
baĢlattı, 365 günlük ilk takvimi kullandılar. Giza piramidi inĢa
edildi. Dünya nüfusu 100 milyondur.
Bundan 4500 yıl önce: Fenikeliler kutup yıldızını kullanarak
Akdeniz‟i geçtiler ve Afrika‟nın batı sahillerinden aĢağılara
ulaĢtılar. Çin‟de ilk ipekböceği yetiĢtirildi. Mısır‟da papirüs
yaprakları kullanılmaya baĢlandı, Mısırlılar ilk ameliyatı
yaptılar.
MÖ-2296: Çinliler ilk kuyruklu yıldızı gördü.
MÖ-2000: Babilliler astronomik ölçülerde geometriyi
kullandı, ileri matematik hesaplar yaptı, Pi sayısını keĢfettiler.
Hititliler Anadolu‟ya geldi, Mezopotamya‟da çarpım iĢlemi
bulundu, ilk alfabe yapıldı.
MÖ-1750: Babil kralı Hamurabi ilk kanunları kurdu.
MÖ-1350: Ġlk ondalık sayı Çin‟de kullanılmaya baĢlandı,
Fenikeliler 22 harfli alfabeyi buldu.
MÖ-1000: Demir, Mısır ve Mezopotamya‟da sanayi için
kullanıldı.
MÖ-900: Çin‟de doğalgaz kullanıldı.
MÖ-876: Hindistanlılar sıfır sayısını kullandı.
MÖ-776: Ġlk Olimpiyat oyunları Yunanistan‟da yapıldı.
MÖ-700: Asur kralı Hannipal 22.000 kil tableti ihtiva eden
bir kütüphane kurdu.
MÖ-600: Eski Yunan bilimi baĢlar. Thales, bilinen ilk
bilimsel düĢünen insan olarak, fizik yasalarını inceledi, demirin
manyetizmasını keĢfetti. Pythagoras matematikle ilk uğraĢan
insan oldu.
MÖ-550: Anaximander, dünya yüzeyinin eğik olduğunu ve
onun uzay boĢluğunda sabit durduğunu söyledi.
MÖ-540: Pythagoras geometrisi baĢladı, Pitagor teoremini
buldu, Yunanistan‟da ilk okulu açtı.
386
MÖ-500: Hindistan‟da ilk göz katarakt ameliyatı yapıldı,
Pythagoras Dünya‟nın bir küre olduğunu belirtti ve üçgeni
buldu.
MÖ-450: Empedocles, maddenin dört element (hava, su,
toprak ve ateĢ) teorisini ileri sürdü. Leucippus atomlardan
bahsetti.
MÖ-430: Democritus, her Ģeyin atom denilen gözle
görülemeyecek kadar küçük cisimlerden nesnelerden meydana
geldiğini ileri sürdü.
MÖ-400: Hipocrates tıp yeminini yazdı, tıp mesleğini
dinden ayırdı.
MÖ-370: Pluto Atina‟da akademisini açtı, Aristotle 500
hayvan türünün sınıflandırmasını yaptı, Dünya‟nın küre
Ģeklinde olduğunu ispat etti, Pytheas Ay‟ın çekiminden oluĢan
gel-git olayını belirtti, Theophrastus botanik bilimini baĢlattı.
MÖ-323: Euclid, 2000 yıl boyunca kullanılacak olan
geometri bilimini baĢlattı ve Elements‟i yazdı. Theophrastus
500 bitki türünü tanımladı. Ġlk anatomi kitabı Diocles
tarafından yazıldı.
MÖ-300: Ġskenderiye Kütüphanesi kuruldu.
MÖ-250: Archimedes, mekanik ve hidrostatik bilimlerini
baĢlattı, levye sistemini buldu.
MÖ-240: Çinliler Halley kuyruklu yıldızını gördü.
MÖ-235: Eratosthenes, Dünya‟nın çevresini 12.800 km
olarak hesapladı.
MÖ-228: 2240 km uzunluğundaki Çin Seddi‟nin inĢaatına
baĢlandı.
MÖ-200: Hipparchus bir yılın uzunluğunu 6.5 dakikalık hata
ile hesap etti, trigonometriyi buldu.
MÖ-105: Heron Ġskenderiye‟de ilk teknoloji kolejini kurdu.
Çinliler eksi sayıları kullanmaya baĢladı.
MÖ-5: Dünya nüfusu 250 milyona ulaĢtı.
387
MS-80: Manyetizma Çinlilerce tarif edildi.
MS-100: Çinliler kağıt imal etti. Ptolemy 13 ciltlik
Almagest‟i yazdı. Hero havanın ısıtılınca geniĢlediğini gösterdi.
MS-129: Bergamalı Galen anatomi bilimini baĢlattı.
MS-132: Zhang deprem dalgalarının Ģiddetini ölçen
sismograf cihazını yaptı ve sismolojiyi baĢlattı.
MS-190: 10 sayısının katları Çin‟de kullanılmaya baĢladı.
MS-210: Büyük Çin seddinin inĢaatı tamamlandı.
MS-240: Ptolemy uzayın tarifini yaptı. Diophantus cebir
kitabını yazdı.
MS-352: Çinliler bir süpernova patlamasını gördü.
MS-460: Zu, Pi sayısını 3,1415292 olarak hesapladı.
MS-552: Ġlk ipek Ġstanbul‟da imal edildi. Ġlk satranç oyunu
Hindistan‟da oynandı. Hindistan‟da sıfır sayısı kullanıldı.
MS-641: Ġskenderiye‟deki Büyük Kütüphane Romalılarca
yakıldı. Ġlk kitap Çin‟de basıldı.
MS-760:
Hindistan‟da
baĢlayan
nümerik
sistem
Arabistan‟da öğretildi.
MS-782: Arap bilim adamı Cabir kimyayı baĢlattı.
MS-825: Al-Khwarizmi cebir ve logaritmayı buldu. Araplar
GüneĢ lekelerini gözledi.
MS-850: Çin‟de barut kullanıldı ve ilk gazete yayınlandı.
MS-880: Arap kimyacılar Ģaraptan alkol üretti.
MS-975: Aritmetik Araplar tarafından Avrupa‟ya tanıtıldı.
1000: Ġbni-Sina 17‟ci yüzyıla kadar kullanılacak olan beĢ
ciltlik tıp ansiklopedisini yazdı. Alhazen optik bilimini
geliĢtirerek ıĢığın cisimlerden yansıyarak göze geldiğini
belirtti.
1054: Çinliler bir süpernova patlamasını gözledi ve kayıtlara
geçirdiler.
1100: Ġlk roket Çin‟de fırlatıldı. Mıknatıs Çinlilerce
kullanılmaya baĢlandı.
388
1202: Fibonacci, Arapların sayısal sistemini Avrupa‟ya
tanıttı.
1250: Ġlk kalem icat edildi, Konstantin Anklitzen barut
tüfeğini imal etti.
1285: Alessandro de Spina gözlük imal etti.
1310: Avrupa‟da ilk mekanik saat imal edildi.
1331: Kara ölüm hastalığı Çin‟den Avrupa‟ya yayılmaya
baĢladı.
1350: Kara ölüm hastalığından Avrupa‟da 75 milyon insan
öldü.
1368: Çin seddinin tamirine baĢlandı ve 1644 yılına kadar
bugünkü uzunluğu olan 7200 km‟ye tamamlandı.
1440 : Gutenberg Avrupa‟da baskı makinasını imal etti.
1464: Ġlk temel trigonometri bilgileri Johann Müller
tarafından ortaya atıldı.
1473: Democritus‟un atom teorisi Avrupa‟da okutulmaya
baĢlandı.
1489: Widmann matematikte + ve – sembollerini kullandı
1498: Kristof Columbus, Batı Hint adalarını keĢfetti.
1500: Ġlk sezaryen operasyonu gerçekleĢtirildi.
1517: Pierre Belon balık ve memelilerin bazı kemikleri
arasındaki benzerlikleri belirledi.
1521: Magellan 1519‟da Portekiz‟den baĢladığı gemi
seyahatinde Dünya‟nın çevresinde attığı turu tamamladı ve
Dünya‟nın yuvarlak olduğunu ispat etmiĢ oldu.
1543: Copernicus Dünya ve gezegenlerin GüneĢ
etrafında döndüğünü belirterek Ptolemy‟den beri 1400 yıldır
süren inanıĢı değiĢtirdi. Modern kozmolojinin temelini kurdu.
Vesalius modern anatomiyi baĢlattı.
1546: Agricola fosilleri tarif etti.
1550: Ġspanya‟da tütün yetiĢtirildi. Konrad von Gesner
zooloji bilimini baĢlatan kitabını yayınladı.
389
1555: Zoo canlı türlerini sınıflandıran, insan ve kuĢlara ait
kemik anatomisini karĢılaĢtıran ilk kitabı yazdı.
1556: Agricola metalürjinin temelini attı ve mineralleri
sınıflandırdı.
1565: Konrad von Gesner ilk kurĢun kalemi buldu.
1569: Mercador ilk Dünya haritasını yaptı. Jacques Besson
ilk torna tezgahını imal etti.
1572: Rafael Bombelli ilk defa karıĢık sayılardan oluĢan
denklemi çözdü. Brahe bir süpernova patlamasını gördü,
yıldızlar katalogunu yaptı, teleskop öncesinin en büyük
gözlemcisi oldu.
1580: Erkek ve diĢi seks organlarına sahip bitkiler Prospero
Alpini tarafından bulundu.
1597: Andreas Libavius ilk önemli kimya kitabı olan
Alchemia‟yı yazdı. Gilbert Dünya‟nın manyetizmasını
keĢfederek, manyetik kutupları belirtti.
1599: Ulisse Aldrovani ilk ciddi zooloji kitabını yayınladı.
1600: Bruno modern GüneĢ merkezli (heliocentric) kozmos
inancından dolayı Roma‟da yakıldı.
1602: Galileo gravitasyon yasalarını incelemeye baĢladı.
1604: Kepler bir süpernova patlamasını gözledi.
1608: Lippershey, üç defa büyülten ilk teleskopu imal etti.
1609: Kepler, gezegenlerin GüneĢ etrafındaki hareketleri ile
ilgili ilk üç yasayı yayınladı. Galileo teleskopla uzayı gözleyen
ilk insan oldu. Jüpiter‟i ve Ay‟daki kraterleri gözledi.
1610: Galileo, yere düĢen cisimlerin düĢme hızlarının
ağırlıklarından bağımsız olduğunu bularak, güç ve dinamik
bilimlerini baĢlattı. 30 defa büyülten ilk teleskopu imal ederek
tarihin ilk bilimsel uzay gözlemlerini gerçekleĢtirdi, GüneĢ
lekelerini keĢfetti.
1611: Galileo klasik fizik bilimini baĢlattı, ıĢık ile ilgilendi.
1614: Naiper logaritmayı tanıttı.
390
1620: Harvey modern fizyolojiyi kurdu, kanın damarlar
içinde dolaĢtığını keĢfetti.
1621: Hieronymus Fabricius embriyoloji bilimini baĢlatan
kitabını yayınladı.
1624: Briggs logaritmik aritmetiği kurdu.
1629: Pierre de Fermat analitik geometriyi geliĢtirdi.
1637: Descartes koordinat geometriyi yarattı.
1642: Pascal ilk mekanik toplama ve çıkartma hesap
makinasını imal etti.
1643: Torricelli barometreyi imal etti, atmosfer basıncını
keĢfetti.
1646: Pascal basınç yasalarını bularak, yükseldikçe hava
basıncının azaldığını gösterdi.
1650: Guericke hava pompasını imal etti. Dünya nüfusu 500
milyon olarak hesaplandı. Papaz Ussher MÖ-4004 yılındaki
yaratılıĢ inancını ileri sürdü.
1654: Pascal ve Fermat ihtimaller teorisini buldular.
1656: Huygens ıĢığın dalga teorisini ileri sürdü ve sarkaçlı
saati imal etti.
1658: Swammerdam modern entomolojiyi kurarak,
kırmızı kan hücrelerini keĢfetti.
1659: Johann Rahn bölme iĢlemini tanıttı. Christiaan
Huygens Mars‟ın yüzeyini gözlemledi.
1660: Boyle modern kimya bilimini baĢlattı, gazların basınç
ve hacimlerine ait yasaları buldu. Hooke, ilerde Newton
tarafından geliĢtirilecek olan gravitasyon kuvvetini tarif etti.
1664: Hooke Jüpiter‟deki büyük kızıl lekeyi keĢfetti.
1665: Hooke hücrelerin tarifini yaptı.
1666: Newton diferansiyel hesabı, evrensel gravitasyon
kuvvetini ve hareket yasalarını bularak klasik fiziği baĢlattı.
Leibniz diferansiyel ve integral hesapları Newton‟dan önce
yayınladı. Newton ıĢığı bilimsel olarak inceleyen ilk insan oldu.
391
1668: Newton ilk aynalı teleskopu imal etti.
1669: Bartholin ıĢığın dalga ve parçacık halini ileri sürdü.
1671: Leibniz ilk çarpım ve bölüm hesap makinasını imal
etti.
1675: Roemer ıĢık hızını 225.000 km/sn olarak ölçtü.
Cassini Satürn halkalarının aralıklarını keĢfetti.
1676: Hooke bir yayın gerginliğinin onun gerilimi ile
orantılı olduğunu keĢfetti.
1677: Leeuwenhoek mikroskop altında spermi ve bakteriyi
gördü.
1678: Huygens ıĢığın dalga teorisini ileri sürdü ve
dalgaların ıĢığın hareket yönünde yayıldıklarını belirtti.
1680: Dakika kolu bulunan ilk saat yapıldı.
1682: Edmond Halley kendi ismini alacak olan kuyruklu
yıldızı keĢfetti.
1687: Newton bütün zamanların yazılmıĢ en önemli bilim
kitabı olan The Principia Mathematica‟yı yayınladı.
1696: Leeuwenhoek protista mikroorganizmaları keĢfetti.
1699: Amontos gazların basınç ve sıcaklıkları arasındaki
iliĢkileri buldu.
1701: Halley yeryüzünün rüzgar haritasını çizdi, yükseklikle
ilgili hava basıncını hesapladı.
1704: Newton ıĢığın parçacık davranıĢına ait kitabı Optics‟i
yayınladı.
1705: Francis Hauksbee sesin yol alması için bir ortama
ihtiyacı olduğunu ispat etti. Halley kuyruklu yıldızlara ait
kitabını yayınladı.
1712: Thomas Newcomen ilk buhar makinasını imal etti.
1714: Fahrenheit sıcaklık birimini buldu, termometreyi imal
etti.
392
1718: Halley yıldızların hareket halinde olduklarını ileri
sürdü. Halley geceleri gökyüzünün neden karanlık olduğu
sorusunu ortaya attı.
1729: Bradley ıĢık hızını 308.300 km/sn olarak hesapladı.
1730: Otto Müller tekrar bakterileri keĢfetti.
1733: Bernoulli hidrodinamik yasalarını buldu.
1734: Rene de Reaumur entomolojinin temellerini attı.
1735: Linnaeus botanik bilimini baĢlattı.
1737: Deneysel filozofi yerine fizik deyimi kullanıldı.
1742: Celcius sıcaklık birimini buldu.
1743: Christopher Packe ilk jeolojik haritayı yaptı.
1745: Jacques de Vaucanson delikli kartları kullanarak
dokuma tezgahını çalıĢtırdı.
1747: Benjamin Franklin iletkenin yüklü bir cisimden
elektrik akımını çekeceğini gösterdi ve paratoneri buldu.
1748: John Needham meĢhur kendiliğinden üreme deneyini
yaptı.
1749: John Canton ilk yapay mıknatısı imal etti.
1752: Franklin elektriğin yüklü elektronların akıĢından ileri
geldiğini belirtti, pozitif ve negatif yüklerin tarifini yaptı.
1753: Carolus Linnaeus bitkilerin sınıflandırılmasını yaptı.
1755: Kant GüneĢ sisteminin oluĢum teorisini ileri sürdü.
1756: Black cisimleri katı halden sıvı hale, sıvı halden gaz
haline getirmek için sıcaklığı yükseltmeden ısı
vermek
gerektiğini gösterdi ve ısı ile sıcaklık arasındaki bağıntıyı izah
etti.
1760: Cavendish hidrojeni keĢfetti.
1763: Joseph Kölreuter ilk bitki dölleme deneyini
gerçekleĢtirdi.
1765: Watt buhar makinasını imal etti.
1766: Titius sihirli sayıları gösterdi.
393
1767: Lazzaro Spallanzani, Needham‟ın kendiliğinden
üreme fikrinin geçersizliğini ispat etti.
1770: Lavoisier maddenin sakınımı yasasını buldu,
termokimyayı kurdu.
1771: Priestley oksijeni keĢfetti. Galvani sinirlerdeki
elektrik etkiyi buldu.
1772: Daniel Rutherford azotu keĢfetti.
1774: Abraham Werner mineralleri sınıflandırdı.
1779: Ġngiltere‟de ilk demir köprü inĢa edildi. Jan Ingenhousz bitkilerin geceleri oksijen, gündüzleri ise karbondioksit
aldıklarını keĢfetti, fotosentez olayını açıkladı.
1781: Herschell kendi yaptığı teleskopla Uranüs‟ü keĢfetti.
1782: Goodricke ikiz yıldız sistemini keĢfetti. Montgolfier
kardeĢler içi duman dolu ilk balonu yukarı çıkardı.
1783: Jean Pilatre balonla 150 metre yukarı çıkan ilk insan
oldu. Michell karadeliklerin varlığını ileri sürdü.
1784: Coulomb yüklü iki kutup arasındaki elektrik yasalarını
buldu. Cavendish suyun bir bileĢim olduğunu belirtti.
1787: Charles gazların sıcaklık ve basınç yasalarını formüle
etti.
1788: Hutton modern jeolojiyi kurdu.
1789: Lavoisier suyun hidrojen ve oksijenin bileĢiminden
oluĢtuğunu, havanın ise oksijen ve nitrojen karıĢımı olduğunu
belirterek, kimya biliminin en önemli eseri olan Treatise
Chemistry‟yi yayınladı.
1790: William Hershel nebulaları keĢfetti.
1791: Galvani hayvanlardaki galvanik elektrik etkiyi
(galvanizm) keĢfetti.
1794: Bilim tarihinin en büyük insanlarından Lavoisier
giyotinle idam edildi.
1795: Georges Cuvier memelileri sınıflandırdı.
394
1796: Laplace GüneĢ sisteminin oluĢum teorisini kurdu.
Jenner ölmekte olan bir hasta çocuğa ilk aĢıyı yaparak onu
kurtardı.
1798: Cavendish gravitasyon sabitini buldu, Dünya‟nın
yoğunluğunu ve kütlesini hesapladı. Rumford iĢ ve ısı
arasındaki bağıntıyı buldu.
1799: Metrik sistem kullanılmaya baĢlandı.
1800: Volta bir pil yaparak ilk elektrik akımını üretti.
Herschel, kızılötesi radyasyonu keĢfetti. Dünya nüfusu 870
milyon oldu.
1801: Dalton gazların ısıl genleĢmesini buldu. Giuseppe
Piazzi ilk asteroit olan Ceres‟i keĢfetti. Ritter morötesi
radyasyonu keĢfetti. Gauss modern sayılar teorisini kurdu.
1802: Young ıĢığın dalga teorisini kurdu, meĢhur çift yarık
deneyini yaptı.
1804: Dalton atomik teoriyi baĢlatarak, kimyasal
bileĢimlerin farklı elementlerin atomlarının bir araya
gelmesi ile oluĢtuğuna dair yasaları yayınladı. Saussure
bitkilerin havadan karbondioksit, topraktan ise azot alarak
yaĢadıklarını keĢfetti. Richard Trevithick buharlı lokomotifi
imal etti.
1805: Georges Cuvier karĢılaĢtırmalı anatomi bilimini
kurdu.
1806: Dalton elementlerin periyodik tablosunu tanzim etti.
1807: Young enerji kavramını belirtti. Humphrey Davy
sodyum ve potasyumu keĢfetti. Bell modern nörofizyolojiyi
yarattı.
1808: Henry gazların sabit sıcaklıkta ve düĢük basınçta
çözülmelerine ait yasayı yayınladı. Gay-Lussac gaz yasalarını
buldu ve Dalton‟un atom teorisini geliĢtirdi. Davy elektrik ark
ıĢığını keĢfetti.
395
1811: Avagadro gazların molekülsel formüllerini çıkardı.
Bell beyin anatomisini kurdu.
1812: Berzelius atomların elektrik yükü taĢıdıklarını belirtti.
1813: Dulong atomik ısıyı keĢfetti.
1814: Fraunhofer GüneĢ ıĢığının spektrumundaki karanlık
çizgileri keĢfetti.
1815: Biot optiksel aktivitenin ölçümü olan polarimetriyi
buldu ve onun bir molekülsel olay olduğunu gösterdi.
1817: Klorofil organeli Pierre Pelletier tarafından izole
edildi.
1818: Berzelius atom ağırlıkları tablosunu yapmaya baĢladı.
1819: Oersted elektromanyetizmayı keĢfetti.
1819: Dulong ve Petit atomik kütle ile özgül ısı kapasitesi
arasındaki iliĢkiyi buldular. Fresnel ıĢığın hareket yönüne
çapraz titreĢim dalgaları olduğunu gösterdi, dalga teorisini
geliĢtirdi.
1820: Ampere elektromanyetizmayı formüle etti,
elektrodinamik bilimini baĢlattı. Mitscherlich izomorfizm
yasasını yayınladı.
1822: Seebeck termoelektrik etkiyi keĢfetti. Fourier lineer
kısmi diferansiyel denklemleri çıkardı. Jean Lamarck omurgalı
ve omurgasız canlıların ayrımını yaptı.
1823: Olbers gökyüzünün karanlığına ait paradoksu buldu.
Ġlk elektromıknatıs William Sturgean tarafından geliĢtirildi.
John Daniell atmosfer ve rüzgarla ilgili ilk ciddi çalıĢmaları
yayınladı.
1824: Carnot termodinamiği kurdu, termodinamiğin birinci
yasasını yayınladı ve evrende entropinin devamlı artmakta
olduğunu belirtti.
1825: Faraday benzolü (sıvı hidrokarbon) keĢfetti. Ohm,
akım ve voltaj arasındaki iliĢkiyi buldu.
396
1826: Lobachevsky Euclid‟den beri kullanılan ve ona karĢıt
geometriyi yarattı.
1827: Brown hücre çekirdeğini keĢfetti, polenleri inceledi.
1828: Wöhler amonyum siyanidi ısıtarak üre elde etti.
Berzelius 28 elementin atomik ağırlık tablosunu tanzim etti.
Paul Erman Dünya‟nın manyetik alanını ölçtü.
1830: Lyell
jeolojinin prensipleri kitabını yayınladı.
Faraday elektrik ve manyetik kuvvetlere ait alan teorisini
yarattı.
1831: Henry ilk elektrik motorunu imal ederek,
manyetizmadan bir elektrik akımı elde etti. Eugene Soubeiran
kloroformu keĢfetti. Faraday elektrik jeneratörünü buldu.
1832: Babbage logaritmik tabloları hesaplayan delikli kartlı
ilk analitik bilgisayarı yaptı. Lady Ada bu bilgisayar için ilk
programı yazdı. Carnot termodinamiğin ikinci yasasını buldu.
Thomas Hodgkin lenf kanserini açıkladı. Anselme Payen ilk
enzimi keĢfetti.
1834: Wheatstone bir tel içinden geçen elektrik akımının
hızını ölçtü.
1835: Morse ilk elektrikli telgraf modelini icat etti.
1837: Louis Agassiz buz devirlerini tarif etti.
1838: Ġlk yıldız uzaklığı paralaks ile hesap edildi. Schleiden
bitki hücrelerinin tarifini yaptı. Remark sinirlerin içi boĢ tüpler
olmadığını, içleri dolu yassı tüpler Ģeklinde olduğunu gösterdi,
ana sinir sistemini keĢfetti. Bessel uzaklık açısı ile bir yıldızın
uzaklığını ölçtü.
1839: Schwann biyolojide hücre teorisini kurdu.
1840: Joule enerjinin sakınımını yasasını buldu. Jean
Babtiste bitkilerin aldıkları azotun topraktaki nitratlardan
geldiğini keĢfetti.Schönbein ozonu keĢfetti.
397
1842: Doppler bir kaynaktan çıkan ses dalgalarının
frekanslarına ait Doppler etkisini buldu. Crawford Long
ameliyatlarda ilk defa eteri kullandı.
1843: Schwabe GüneĢ lekelerinin 11 yıllık dönüĢümünü
keĢfetti. Elektrikli telgraf hizmete girdi.
1844: Horrace Wells nitrikoksitli anesteziyi buldu. Kölliker
yumurtanın bir hücre olduğunu ve bir organizmanın yumurta
hücresinin bölünmesi ile oluĢtuğunu keĢfetti.
1846: Galle Neptün gezegenini keĢfetti.
1848: Joule kinetik teoride gazların hızlarını hesapladı.
Helmholtz entropiyi buldu ve enerjinin sakınımı yasasının
ispatını yaptı. Jacob Bell kloroformlu anesteziyi buldu. William
Thomson (Lord Kelvin) mutlak sıfır fikrini ortaya attı. Fizeau
Doppler etkisini ıĢığa uyguladı.
1849: Fizeau ıĢık hızını 312.300 km/sn olarak ölçtü.
Thomson termodinamik deyimini kullandı.
1850: Dünya nüfusu 1.1 milyara ulaĢtı. Clausius ve
Thomson termodinamiğin ikinci yasasını formüle etti,
gazların kinetik teorisini kurdular. Helmholtz sinirlerdeki
pulsların hızını hesapladı. Foucault sarkaç deneyi ile Dünya‟nın
döndüğünü gösterdi.
1852: Elisha Otis asansörü buldu. Frankland atomların
gruplaĢma teorisini keĢfetti.
1854: Pasteur üç boyutlu (stereo) kimyayı baĢlattı.
1856: Mendel bitkilerde kalıtım yasalarını yarattı. Edmund
Wilson memelilerdeki X ve Y kromozomlarını ileri sürdü.
Ferrel, Coriolis etkisini kullanarak atmosferik hareketleri
açıkladı.
1857: Ballot siklonların dönüĢü ile ilgili yasaları buldu.
1858: Kekule organik moleküller teorisini yayınladı. Darwin
doğal seçimle ilgili evrim teorisinin kitabını yayınladı.
398
1859: Alfred Wallace evrim teorisini Darwin‟den bir yıl
sonra bağımsız olarak yayınladı.Lenoir ilk içten yanmalı
motoru imal etti. Bunsen ve Kirchhoff GüneĢ ıĢığı
spektrumundaki karanlık çizgilerin çeĢitli elementlerin
özelliklerinden ileri geldiğini bularak spektroskopiyi keĢfettiler.
Ġlk petrol kuyusu Edwin Drake tarafından açıldı.
1860: Pasteur mikrobiyoloji bilimini baĢlattı. Riemann kendi
adı ile anılan geometriyi buldu. Lenoir bir motorla yürüyen ilk
aracı yaptı. Kirchoff ve Bunsen spektroskop kullanarak
cesiyum elementini tanımladılar.
1861: Canizzaro atom ve moleküller arasındaki iliĢkiyi
açıkladı. Crookes talyumu keĢfetti.
1862: Angström GüneĢ‟teki hidrojeni keĢfetti. Clark, SiriusB yıldızını buldu. Ġlk beyaz cüce keĢfedildi.
1863: Tyndall atmosferin sera etkisini buldu
ve
gökyüzünün neden mavi gözüktüğünü anlayan ilk insan oldu.
Waldeyer kanser hastalığının modern açıklamasını yaptı.
Francis Galton antisiklon terimini kullanarak hava
hareketlerinin haritasını tanzim etti. Waldeyer-Hatz hücre
çekirdeğindeki kromozomları ve beyindeki nöronları keĢfetti.
1864: Maxwell elektrik ve
manyetik
kuvvetleri
birleĢtirerek elektromanyetik kuvvetin denklemlerini çıkardı.
1865: Sachs bitkilerdeki kloroplast organelini keĢfetti. Lister
ilk antiseptik ameliyatı gerçekleĢtirdi. Kekule benzolün çember
yapısını buldu. Loschmidt, Avagadro sabitini hesapladı.
1868: Mendeleyev elementlerin periyodik
tablosunu
tanzim etti. Fransa‟da 100.000 yıl önce yaĢamıĢ Homo sapiens
fosili bulundu. Norman Lockyer GüneĢ‟teki helyumu keĢfetti.
1869: Andrews gazların kritik sıcaklık ve basınçlarını buldu.
1874: Van‟t Hoft üç boyutlu kimyayı geliĢtirdi.
1875: Ernst Hoppe-Seyler halen kullanılmakta olan
proteinleri sınıflandırma metodunu buldu. Gibbs kimyasal
399
termodinamiği kurdu. Pringsheim hücrelerin bölünerek
çoğaldıklarını açıkladı.
1876: August Otto dört devirli motoru imal etti. Graham
Bell telefonu buldu. Draper GüneĢ spektrumunun fotoğrafını
çekti. Koch bakteri sporlarını keĢfederek bakteriyolojiyi
baĢlattı.
1877: Pasteur bazı bakterilerin belli bakterilerle kültürü
sonunda öldüklerini keĢfetti ve bakteriyoloji bilimini geliĢtirdi.
1878: Cailletet gazları sıvılaĢtırdı.
1879: Albrecht Kossel nükleikasitleri keĢfetti. Thomas
Edison ve J. Swan elektrik ampulünü yaptılar.
1881: Stoney elektronları tarif etti.
1882: Flemming mitosis adı verilen hücre bölünmesini
buldu. New York‟ta ilk elektrik ıĢığı evlerde yakıldı.
1883: Camillo Golgi, Golgi hücreleri olarak adlandırılan
özel sinir sistemi hücrelerini keĢfetti. Daimler ilk modern içten
yanmalı otomobil motorunu imal etti.
1884: Charles Parsons buhar türbinini imal etti. Balmer
hidrojenin spektrum çizgileri ve frekansları arasındaki
iliĢkiyi buldu. Koller kokain ile ilk lokal anesteziyi uyguladı.
1885: Sigmund Freud psikonaliz bilimini kurdu. Pasteur
kuduz aĢısını buldu. Gottlieb Daimler ve Karl Benz gaz motorlu
otomobili imal etti.
1886: Moissan florini izole ederek yüksek sıcaklık kimyasını
kurdu.
1887: Edouard Beneden her canlı türünün belli sayıda
kromozoma sahip olduğunu keĢfetti. Michelson ve Morley
ıĢığın hızını deneysel olarak 300.000 km/sn olarak buldu,
Dünya‟nın mutlak uzay içindeki hızından bağımsız olduğunu
gösterdiler. Holleritz delikli kart bilgi sayma makinasını imal
etti.
400
1888: Burroughs toplama hesap makinasını imal etti. Nikola
Tesla AC elektrik motorunu yaptı. Hertz radyo dalgalarını
keĢfetti. John Dunlop ilk havalı otomobil lastiğini imal etti.
1890: Behring difteri antitoksinini buldu. Dewar sıvı
hidrojen yaptı. Paul Ehrlich bağıĢıklık bilimini geliĢtirdi.
1891: Java Trinil‟de 1.8 milyon yıl önce yaĢamıĢ Homo
erectus fosili bulundu.
1892: Lorentz elektronları açıkladı.
1893: Williams ilk açık kalp ameliyatını gerçekleĢtirdi.
Rudolf Diesel, dizel motorunu imal etti.
1894: William Ramsay yeryüzündeki helyumu keĢfetti.
Rayleigh ve Ramsey ilk asil gaz olan argonu buldular.
1895: Roentgen X-ıĢınını keĢfetti. Ġlk sinema filmi halka
gösterildi. Henri Poincare topolojiyi matematiğin bir dalı olarak
tanıttı.
1896: Becquerel radyoaktiviteyi keĢfetti. Arrhenius
karbondioksitin sera etkisindeki önemini hesapladı. Zeeman
teorik fiziğin baĢlamasına neden olan spektrum çizgilerinin
manyetik bir alanda ayrıĢtıklarını buldu. . Boltzmann
istatistiksel mekaniği kurdu.
1897: Thomson elektronu keĢfetti.
1898: Willem Beijerinck ilk virüsü keĢfetti. Curie
Uranyumdan çıkan radyoaktivitenin bir atomik olay sonucu
olduğunu gösterdi, polonyumu keĢfetti.
1899: Felix Hoffman aspirini buldu. Rutherford alpha ve
beta bozunumlarını keĢfetti.
1900: Max Planck siyah cisim deneyini yaptı, kuantum
teorisini baĢlattı. Marconi Ġngiltere‟den Amerika‟ya ilk radyo
dalgalarını
gönderdi.
Fleming termionik vanayı yaptı.
Frederick Hopkin ilk temel aminoasiti buldu.
1901: Marconi radyoyu buldu. Kapteyn Samanyolu
galaksisini keĢfetti. Nernst termodinamiğin üçüncü yasasını
401
yayınladı. Ġlk elektrikli daktilo imal edildi. Hugo De Vries
türlerdeki değiĢikliklerin atlamalarla oluĢtuğunu belirterek
bunlara mutasyon adını verdi.
1902: Currier soğutma makinasını (klima) buldu. Teisserenc
de Bort atmosferin tabakalarını keĢfetti. Pierre ve Marie Curie
radyumu keĢfetti. Walter Stanborough kromozomların kalıtım
karakterlerini taĢıdıklarını ileri sürdü. William Bayliss
hormonları keĢfetti. Landsteiner
kan
gruplarını buldu.
Bateson, Mendel yasalarını hayvan ve bitkilere tatbik ederek
genetik bilimini kurdu.
Heaviside
atmosferin
üst
seviyelerinde radyo dalgalarını yansıtan bir tabaka olduğunu
keĢfetti.
1903: Orville ve Wilbur Wright uçan ilk insanlar oldu.
Rutherford
ve
Soddy
radyoaktivitenin
atomların
bozunmalarından kaynaklandığını belirttiler. Boveri ve Sutton
genlerin kromozomlar üzerinde yer aldığını ileri sürdüler.
1904: Pierre Curie piezoelektriği keĢfetti.
1905: Einstein özel relativite teorisini yayınladı, ıĢığın
fotonlardan oluĢtuğunu ve parçacıkların dalga-parçacık
ikilemini ispat etti. Willstatter klorofilin yapısını keĢfetti.
1906: Oldham, Dünya‟nın merkezindeki çekirdeği ve
yeryüzü tabakalarını keĢfetti. Ġlk radyo programı Amerika‟da
yayınlandı.
1907: Einstein genel relativite teorisinin çalıĢmalarına
baĢladı. Ġlk renkli fotoğraf çekildi. Pavlov Ģartlı refleks halini
keĢfetti.
1908: Sibirya‟da bir kuyruklu yıldız patlaması oldu.
1909: Andrija Mohorovicic Dünya kabuğu ile manto
tabakası arasındaki sınırı keĢfetti. Peary kuzey kutbuna ulaĢan
ilk insan oldu. Levene RNA‟yı keĢfetti.
402
1910: Peyton Rous tümör virüslerini belirledi. Thomas
Morgan kalıtımın genler teorisini kurdu. Millikan elektron
yükünü ölçtü. Ramsay diğer asil gazları keĢfetti.
1911: Rutherford atomun yapısını buldu. Wilson parçacık
fiziği için ilk buhar odasını imal etti. Rutherford protonu
keĢfetti. Amundsen güney kutbuna ulaĢtı.
1912: Hess, balonla, uzaydan gelen kozmik ıĢınları keĢfetti.
Titanic battı. Von Laue X-ıĢınlarının çok kısa dalga boylu
elektromanyetik dalgalar olduğunu gösterdi. Leavitt Cepheid
yıldızlarını keĢfetti. Slipher gezegenlerin ve galaksilerin
dönüĢ hızlarını ölçtü. Wegener kıtaların hareket teorisini ileri
sürdü. Willstatter enzimleri tarif etti.
1913: Bohr atomun yapısını tamamladı, hidrojen atomunun
tayfını hesapladı. Moseley elementlerin nükleer yükünü
tanımladı. Charles Fabry ozon tabakasını keĢfetti. Thomas
Osborne A vitaminini buldu. Abel kandaki aminoasitlerin
varlığını gösterdi.
1915: Adams ilk beyaz cüce yıldızını keĢfetti.
1916: Einstein bütün zamanların en büyük buluĢlarından
olan, genel relativite teorisini yayınladı. Schwarzschild,
Einstein‟ın alan denklemlerini kullanarak karadeliklerin kritik
yarıçapını hesapladı. Sommerfeld, elektronların eliptik
yörüngelerini buldu.
1917: Paul Langevin sonarı keĢfetti. Bragg katılar fiziğini
kurdu.
1918: Shapley Samanyolu‟nun boyutlarını hesapladı.
1920: Friedmann geniĢleyen evren modelini ileri sürdü.
Eddington yıldızların içindeki hidrojenin yanarak helyuma
dönüĢtüğünü açıkladı. Goddard sıvı yakıtlı roket imal etti.
1922: Herbert Evans E vitaminini buldu. Friedmann,
Einstein denklemlerinden farklı evren modellerini çıkarttı.
Carrel beyaz kan hücrelerini keĢfetti.. Banting diabetik
403
hastalarına insulin tatbik etti. Oparin yaĢamın okyanuslarda
baĢladığını ileri sürdü.
1923: De Broglie parçacıkların dalga karakterlerini ispat
etti. Hubble Andromeda galaksisini keĢfetti. Zworykin
elektron mikroskobunu tasarladı. Lewis elektronlar arası
bağlanma tekniğini geliĢtirdi.
1924: Güney Afrika Taung‟da 2.5 milyon yıl önce yaĢamıĢ
A. Africanus fosili bulundu. Pauli dıĢlama ilkesini buldu.
1925: Born matris mekaniğini buldu ve kuantum teorisine
uyguladı. Heisenberg, Bohr, Jordan ve diğerleri kuantum
mekaniğini geliĢtirdi.
1926: Schrödinger kuantum mekaniğinde parçacıkların
dalga denklemlerini çıkardı. Dirac kuantum mekaniğinin
matematiksel hesaplarını tamamladı. Hermann ve Müller
genetik mutasyonları açıkladı. Sumner enzimlerin birer protein
olduklarını gösterdi. Baird ilk TV yayınını gerçekleĢtirdi.
Klein beĢ boyutlu teorisini ileri sürdü.
1927: Lemaitre evrenin bir patlama ile ortaya çıktığı fikrini
ileri sürdü. Oort Samanyolu‟nun hızını ve kütlesini hesapladı.
Heisenberg belirsizlik prensibini buldu. Elektronların dalga
davranıĢları deneyle gözlendi.
1928: Fleming penisilini keĢfetti. Szent-Györgyi C
vitaminini buldu.
1929: Hubble galaksilerin birbirinden uzaklaĢtıklarını
keĢfetti, Andromeda‟nın uzaklığını hesapladı. Levene ilk DNA
deoxyribose Ģekeri buldu. Matuyama Dünya‟nın manyetik
alanının çekirdekteki sıvı maddenin çalkantıları ile değiĢtiğini
keĢfetti. Ernst Ruska elektron mikroskobunu yaptı.
1930: Chandrasekhar beyaz cüceler için kritik kütleyi buldu.
Clyde Tombaugh Pluto gezegenini keĢfetti. Pauli nötrinoların
varlığını belirtti. Whittle ilk jet motorunu imal etti. Evrenin
sıcaklığı 3 K olarak ölçüldü.
404
1931: Gödel aritmetiğin tamamlanamaz olduğunu ispat
etti. Lawrence ilk dairesel atom hızlandırıcısını tasarladı.
Graaff yüksek kapasiteli elektrostatik jeneratörü yaptı. Auguste
Piccard balonla 18 km yukarıya çıktı. Jansky kozmik radyo
dalgalarını keĢfetti ve radyo astronomiyi baĢlattı.
1932: Chadwick nötronu buldu. Anderson
positronu
keĢfetti. Cockcroft ve Walton imal ettikleri bir hızlandırıcıda
atomu parçaladılar. Yukawa güçlü nükleer kuvveti buldu. Urey
deteryumu izole ederek ağır su elde etti.
1933: Coulson moleküllerin atomların dıĢ yörüngelerindeki
elektronlarla bağlandıklarını gösterdi. Baade ve Zwicky
süpernovaları tarif etti.
1934: Irene ve Frederic Curie yapay radyoaktiviteyi elde
etti. C vitamini Walter Haworth tarafından sentezlendi.
1935: Charles Richter deprem yoğunluk ölçüsünü buldu.
Lorenz ethiolojiyi kurdu. Watson-Watt ilk radarı imal etti.
Bergeron bulutlardan gelen yağmur sistemini açıkladı.
1936: Zuse sayısal bilgisayarı imal etti. DNA Nikolaevitch
ve Belozersky tarafından izole edildi. Frederick Bawden ilk
RNA‟yı tütün yapraklarında tespit etti.
1938: Grote Reber ilk radyo teleskopu yaptı. Bethe ve
Weizsacker yıldızlardaki füzyon reaksiyonunu açıkladı. Hahn
uranyum çekideğini parçaladı. Meitner ve Frisch nükleer
fisyon reaksiyonunu ileri sürdüler. Oppenheimer nötron
yıldızlarını belirledi. Güney Afrika‟da Kromdraai‟de 2 milyon
yıl önce yaĢamıĢ A. Robustus fosili bulundu.
1939: Bell laboratuarında ilk röleli bilgisayar yapıldı. Du
Pont nylonu, ICI politeni pazarladılar.
1940: Rossby atmosferdeki hava hareketlerini açıkladı. Ġlk
antibiyotik imal edildi. Uranyumdan daha büyük atom sayısına
sahip ilk element (neptunyum) Philip Abelson tarafından
yaratıldı.
405
1941: Glenn Seaborg plutonyumu yaptı. Peter Goldmark ilk
renkli TV imal etti. Enrico Fermi ilk nükleer reaktörü çalıĢtırdı.
1942: Oppenheimer baĢkanlığında imal edilen ilk atom
bombası Nevada çölünde patlatıldı.
1943: Ruslar Zel‟dovich baĢkanlığında atom bombası imalat
çalıĢmalarına
baĢladı.
Baade
yıldız
topluluklarının
sınıflandırmasını yaptı. Atanasoff ilk elektronik bilgisayarı imal
etti. Alan Turing ilk özel maksat elektronik bilgisayarı
tasarladı.
1944 : Avery DNA‟ların genetik malzeme taĢıdıklarını ileri
sürdü. Aiken ilk genel maksat bilgisayarı imal etti.
1945: Amerikan atom
bombaları
Hiroshima ve
Nagasaki‟ye atıldı. Beadle ve Tatum bir gen bir enzim
hipotezini ileri sürdü. Melvin Calvin fotosentez prosesini
açıkladı.
1946: Ġngiltere‟de ilk radyo teleskop imal edildi. Eckert ve
Mauchly ilk çok maksatlı bilgisayarı imal etti. Von Neumann
sayısal bilgisayarların matematiksel prensibini buldu. Delbrück
ve Hershey farklı virüslerin genetik malzemesinden yeni tip bir
virüs Ģekillendirdi.
1947: Bardeen, Shockley ve Brattain transistörü buldu.
Gabor holografiyi keĢfetti. Libby karbonun yarı ömrünü
hesapladı. Babcock GüneĢ‟in manyetik alanını ölçtü. Gamow
Big Bang teorisini ortaya attı. Bondi ve Gold durağan evren
modelini ileri sürdü.
1948: Teller hidrojen bombası çalıĢmalarına baĢladı.
Palomar dağındaki 5 metrelik Hale teleskopu kuruldu.
1949: Ġlk uzay roketi denemesi Florida‟da yapıldı. BINAC
(binary automatic computer) Amerika‟da imal edildi.
1950: Chargaff bir DNA‟da bulunan dört nükleoditi
belirledi. Feynmann kuantum elektrodinamiğini geliĢtirdi. Von
406
Neumann program storlu otomatik bilgisayarı yaptı. Dünya
nüfusu 2.5 milyara ulaĢtı.
1951: Pauling bazı DNA moleküllerinin sarmal yapısını
ileri sürdü. Mauchly hafızalı bilgisayarı yaptı.
1952: Ġlk hidrojen bombası Marshall adalarında patlatıldı.
Everest‟in tepesine tırmanıldı. Joseph Lederberg genetik
mühendisliğini baĢlattı. Glaser ilk parçacık köpük odasını imal
etti.
1953: Crik ve Watson DNA‟nın çift sarmal yapısını
keĢfettiler. Gell-Mann ve Zweig kuarkları ileri sürdü. Miller,
bir deney kabındaki ilkel gaz karıĢımına elektrik Ģoku vererek
canlı elde etti. Gell-Mann hadronların sınıflandırmasını yaptı.
Townes maser ıĢınını keĢfetti. Rusya ilk hidrojen bombasını
imal etti.
1954: Ġlk hormon (oxytocin) Vincent Du Vigneaud
tarafından sentezlendi. Albert Levan 46 tane kromozom
bulunduğunu gösterdi. Ġlk transistörlü bilgisayar yapıldı.
Backus ilk bilgisayar lisanını (Fortran) yayınladı. Khorano
DNA içindeki kodlama sistemini keĢfetti.
1955: Clyde Cowan ve Frederick Reines ilk nötrinoları
yakaladı. Segre ve Chamberlain antiprotonu keĢfetti. De
Duve lizozomu buldu. Sanger protein zinciri üzerindeki
aminoasit sıralamasını açıkladı.
1956: Berg transfer-RNA‟yı keĢfetti. Palade ribozomu
buldu.
Ewing
okyanus kabuğunu ölçtü. MANIAC-1
bilgisayarı satranç oyununda insanoğlunu mağlup etti.
1957: Ġlk köpekli uydu (Sputnik-1) uzaya fırlatıldı ve
yörüngesine oturtuldu. Gordon Gould lazer teorisini buldu.
1958: Charles Townes lazer ıĢınını elde etti. Explorer-1
yapay uydusu ile atmosferin üstündeki kozmik radyasyon
ölçüldü. Radyasyon kuĢağı James Allen tarafından bulundu.
NASA kuruldu.
407
1959: Louis ve Mary Leakey A. Boisai fosilini keĢfetti.
1960: T. Maiman lazer tekniğini geliĢtirdi. Tanzania
Olduvai Gorge‟de 2 milyon yıl önce yaĢamıĢ Homo habilis
fosili bulundu.
1961: Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk insan oldu. Crik ve
Brenner DNA‟nın genetik kodunun katlanmayan üç bazlı
Ģeritler olduğunu gösterdi. Gell-Mann ve Ne‟Mann temel
parçacıkları sınıflandırdı.
1962: Rossi X-ıĢınının kaynağını keĢfetti. Bartlett ilk asil
gaz karıĢımını imal etti. Mariner-2 uydusu Venüs‟ü inceledi.
Lazer ıĢını ilk defa göz ameliyatında kullanıldı. Lee, Yang, Wu
ve Wigner zayıf nükleer kuvvetin parçacıklarını keĢfettiler.
1963: Luna-3 uzay aracı ile Ay‟ın arka yüzünün fotoğrafları
çekildi. Schmidt ilk kuasarı keĢfetti. Ġlk kadınlı yapay uydu olan
Vostok-6 fırlatıldı. Karadeliklerin bilimsel incelenmesine
baĢlandı. Penrose karadeliklerin içindeki tekilliği ileri sürdü.
1964: Penzias ve Wilson kozmik mikrodalga arkaalan
radyasyonunu yakaladı. Yerin 1500 metre altındaki
detektörlerde nötrinolar yakalandı
1965: Ġlk uzay yürüyüĢü (Voskhod-2) gerçekleĢtirildi.
Mariner-4 aracı Mars‟ın fotoğraflarını çekti. Luna-4 Ay‟a indi.
Ġlk pulsar keĢfedildi. Cygnus-A‟dan X-ıĢınları alındı. John
Kemedy bilgisayar lisanını geliĢtirdi.
1967: Hewish ve Bell ilk pulsarı keĢfetti. Salam
ve
Weinberg elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetleri
birleĢtirdi. Ġlk kalp nakli Bernard tarafından gerçekleĢtirildi.
Wheeler görünmeyen yıldızlara karadelik ismini taktı. Sentetik
DNA yapıldı. Ġlk PC oyunu Mac Hack tarafından yapıldı. Rene
Favaloro ilk damar bypass ameliyatını gerçekleĢtirdi.
1968: Okyanusların derinlikleri ölçülmeye baĢladı.
1969: Hawking ve Penrose evrenin Big Bang öncesi bir
tekillik noktası halinde olduğunun ispatını yaptı. Apollo uzay
408
aracı Ay‟a gitti, iki insan Ay‟a ayak bastı. Ġlk gen Jonathan
Beckwitz tarafından izole edildi.
1970: Baltimore RNA‟dan DNA yapımını gerçekleĢtiren
transkriptaz enzimini keĢfetti. Venera-7 Venüs‟e yumuĢak iniĢi
gerçekleĢtirdi. Uzay boĢluğunda organik moleküller bulundu.
Ġlk cep bilgisayarı yapıldı. Cygnus X-1‟in bir karadelik olduğu
anlaĢıldı.
1971: Ġlk defa 40 rakamlı sayı iĢleme kondu. Mars-3 aracı
Mars‟a yumuĢak iniĢ yaptı. Ġlk microprocessor Intel tarafından
bulundu.
1972: Venera-8 Venüs‟e indi. Ay‟a altıncı ve son insanlı
Apollo ziyareti yapıldı. GüneĢ sisteminin dıĢına çıkan Pioneer10 fırlatıldı.
1973: Skylab uydusu fırlatıldı. W ve Z parçacıkları
keĢfedildi.
1974: Etiyopya‟da 3.2 milyon yıl önce yaĢamıĢ A. Afarenis
(Lucy takma isimli kadın) fosili Donald Johanson tarafından
bulundu. Hawking karadeliklerin sonunda buharlaĢacaklarını
ispat etti. Glashow (GUT) Büyük BileĢik Teoriyi ileri sürdü.
Mariner-10 Merkür‟ün resimlerini yolladı. Ġlk PC satıĢa
çıkarıldı.
1975: Sanger genlerin haritasını çıkarma çalıĢmalarına
baĢladı. Benoil Mandelbrot fraktallar (kaos) teorisini geliĢtirdi.
1976: Ġki Viking uzay aracı Mars‟a indi.
1977: Voyager uzay araçları gezegenlerin yakınından
geçerek resimlerini gönderdi. AIDS hastalığı teĢhis edildi.
1978: Pluto‟nun uydusu Charon keĢfedildi. Vücut dıĢında
ilk insan yumurtası (tüp bebek) döllendi.
1979: Townes galaksinin merkezine yerleĢmiĢ 3 milyon
GüneĢ kütlesindeki dev karadeliği keĢfetti. Antartika‟ya düĢmüĢ
bir meteorit üzerinde uzaydan gelen aminoasitler bulundu.
409
1980: Luis Alvarez dinozorları yok eden nedenin yeryüzüne
düĢen büyük bir cisim olduğunu ileri sürdü. Voyager aracı
Satürn‟e ulaĢtı. Alan Guth Büyük Patlama‟nın enflasyon
teorisini ileri sürdü. New Mexico‟da 27 tane çanağın birleĢmesi
ile Dünya‟nın en büyük VLA radyo teleskopu kuruldu.
1981: Ġlk uzay mekiği fırlatıldı. GüneĢ‟in 2500 katı
büyüklükte R136a yıldızı keĢfedildi. Çinliler bir balığı
klonlayan ilk ülke oldular. Ohio üniversitesinde bir farenin geni
baĢka bir fareye aĢılandı.
1982: Venüs‟e yapay uydu indirildi. Ġlk yapay kalp nakli
ameliyatı William DeVries tarafından gerçekleĢtirildi.
1983: Kompakt disk (CD) üretildi. Uydular aracılığı ile
kıtaların hareketleri belirlendi. Pioneer-10 GüneĢ sistemini terk
ederek yıldızlar arası boĢluğa daldı. Ġlk yapay kromozom
yapıldı.
1984: Schwarz ve Green süpersicim teorisini ortaya attı.
NASA uzayda 1462 tane yapay uydunun dolaĢtığını ilan etti.
Rusya‟nın kuzeyinde açılan 12.000 metrelik Dünya‟nın en
derin deliğinden kaya örnekleri çıkarıldı. Steen Willadsen ilk
defa bir koyunu klonladı.
1985: DondurulmuĢ embriyodan ilk bebek yaratıldı. 50
milyon yılda 1 saniye hata yapan lazerli saat imal edildi.
1986: Wisconsin‟de ilk genetik mühendisliği uygulanmıĢ
organizma (tütün) yetiĢtirildi. Halley kuyruklu yıldızı geri
döndü ve beĢ tane uzay aracı ile yakından incelendi,
çekirdeğinin toz, buz ve karbondioksitten oluĢtuğu anlaĢıldı.
1987: GüneĢ dıĢındaki diğer bazı yıldızların da etraflarında
dolanan gezegenlerin mevcudiyeti anlaĢıldı. Large Magellan
Bulutunda bir süpernova patlaması görüldü. 300 milyon ıĢık
yılı geniĢliğindeki Boötes galaksiler topluluğu keĢfedildi.
1988: Harvard Medical School‟da ilk genetik mühendisliği
uygulanmıĢ omurgalı hayvan (fare) yetiĢtirildi. Kuzey ve
410
güney kutupları üzerindeki üst atmosferin ozon miktarının
azaldığı ve normalden fazla morötesi ıĢınların yeryüzüne
inerek iklim, canlı ve asit yağmuru gibi doğa olaylarını
etkilediği tespit edildi. Bütün insan genlerinin haritasını
çıkarma çalıĢmalarına baĢlandı. Newton‟un, gravitasyon teorisi
yeniden incelendi ve yeni ölçümlerin kısa mesafelerde
Newton yasasından ufak farklılıklar gösterdiği belirlendi.
Bu durum, ya yasanın Newton‟un belirlediğinden daha
karmaĢık olduğu yada mevcut zayıf bir beĢinci kuvvetin
gravitasyonel çekime etki yaptığı anlamına geldiği sanıldı.
Titov ve Manarov uzayda 365 gün kalarak en uzun süre kalma
rekorunu kırdılar.
1989: Voyager-2 Neptün‟e ulaĢtı. Galileo uzay aracı
Jüpiter‟e gönderildi. Yolu üzerinde, 1991‟de Gaspra ve
1993‟de Ida asteroitlerini yakından inceledi. Magellan uzay
aracı, yörüngesine oturması ve haritasını çıkarması için
Venüs‟e gönderildi. Doppler etkisi radar hava tahminleri için
kullanıldı.
1990: Hubble uzay teleskopu uzaydaki yörüngesine
oturtuldu. COBE uydusu fırlatıldı ve Büyük Patlama‟dan gelen
arkaalan radyasyonunun tam değerini tespit etti. 15 yıl sürecek
olan ve 3 milyar nükleodit diziliĢinin haritasını çıkarmayı
öngören „human genome‟ projesine baĢlandı. 1990 yılının en
sıcak yıl olduğu ilan edildi.
1992: Hubble uzay teleskopu Samanyolu içindeki dördüncü
karadelik olan ve bizden 18.000 ıĢık yılı uzaklıkta bulunan
Nova Muscae-1991‟i keĢfetti. 80 ıĢık yılı mesafe içindeki diğer
uygarlıkları araĢtırmak için SETI projesi baĢlatıldı. Kuzey yarı
küresi üzerindeki atmosfer içinde ozon miktarının azaldığı
anlaĢıldı.
1993: Ġlk baĢarılı insan embriyosu klonlandı. Antarktika
üzerindeki ozon deliği Pinatubo yanardağının volkanları
411
yüzünden en büyük ölçüye ulaĢtı. Large Magellan Bulutunun
etrafındaki karanlık maddenin varlığı tespit edildi. Uzaydaki
Hubble teleskopunun aynası değiĢtirildi. COBE uydusu Büyük
Patlama
teorisini
destekleyen
mikrodalga
arkaalan
radyasyonunun sıcaklığını teyit etti. Uzay mekiği Hubble
teleskopunun tamiri ve aynasının değiĢtirilmesi için yola çıktı
ve planlanan tamiratları gerçekleĢtirildi.
1994: Etiyopya, Aramis‟de 4.4 milyon yıl önce yaĢamıĢ
Ardipithecus Ramidus (en eski hominid) fosili bulundu.
Shoemaker-Levy-9 kuyruklu yıldızının parçaları Jüpiter‟e
düĢtü. Tepe kuark keĢfedildi. Dünya‟nın en büyük teleskopu
olan 9.82 metre çapında aynaya sahip Keck-2, Hawai Mauna
Kea‟da kuruldu. Samanyolu içindeki yıldızlar arası boĢlukta
glycine aminoasiti keĢfedildi. MIR uzay istasyonu fırlatıldı.
1995: Nötrinonun kütlesinin 5 eV olduğu iddia edildi.
Andrew Wiles, 350 yıldan beri çözülemeyen Fermat‟ın son
teoreminin doğru çözümünü buldu. Kenya, Lake Turkana‟da
4.2 milyon yıl önce yaĢamıĢ Australopithecus Anamensis
fosilini buldu. Los Alamos laboratuarında yapılan deneylerde,
daha önceleri kütlesiz olduğu sanılan, nötrinonun kütlesinin bir
elektronun 10-5 de biri kadar olduğu belirlendi. 1973 yılında
fırlatılan Pioneer-10 uzay aracı 9.3x109 kilometre uzaklığa
ulaĢmıĢ oldu. Bu, insanoğlunun imal ettiği bir cismin
eriĢebildiği en büyük uzaklıktı.
412
Bilimde
Kim Neyi Buldu
Neyi KeĢfetti ?
Bilimde çığır açan 400 civarında bilim adamı, yaptıkları
buluĢ ve keĢifler özet ifadelerle aĢağıda belirtilmektedir.
ADAMS, W S : Beyaz cüce yıldızlarını keĢfetti.
ADRIAN, E D : Sinir hücrelerini buldu.
ALFVEN, H G : Plazma fiziğini kurdu.
AGASSIZ, J R : Dünya‟nın buz devirlerini belirtti.
AGRICOLA, G : Metalürjiyi kurdu.
AIKEN, H H : Ġlk genel maksat bilgisayarı yaptı.
413
AL-KHWARIZMI : Cebir ve logaritmayı geliĢtirdi.
ALPHER, R A : Elementlerin orijinlerini gösteren --
teorisini buldu.
ALTMAN, S : Transfer-RNA‟yı buldu.
ALVAREZ, L W : Parçacık çarpıĢtırıcılarındaki köpük
odasını keĢfetti.
AMPERE, A : Elektrodinamik bilimini baĢlattı.
ANAXIMANDER : Dünya‟nın bir küre Ģeklinde olduğunu
söyledi.
ANDERSON, C D : Positronu ve muon parçacığını keĢfetti.
ANFINSEN, C B : Enzimlerin yapısını buldu.
ANGSTRÖM, A J : GüneĢ‟teki hidrojeni ve ıĢığın dalga
boyunu buldu.
ARCHIMEDES : Hidrostatik ve mekanik bilimini baĢlattı.
ARISTOTLE : Yeryüzünün bir küre Ģeklinde olduğunu
belirtti.
AMUNDSEN, R : Güney kutbunu keĢfetti.
ARMSTRONG, N : Ay‟a ayak basan ilk insan oldu.
ATANASOFF, J V : Ġlk elektronik bilgisayarı yaptı.
AVERY, O T : DNA‟nın kalıtımdaki rolünü gösterdi.
AVICENNA (Ġbni-Sina) : BeĢ ciltlik tıp kitabını yazdı.
AVOGADRO, L : Gazların hacim yasalarını buldu.
BAADE, W H : Yıldızların sınıflandırılmalarını yaptı.
BABBAGE, C : Ġlk analitik bilgisayarı yaptı.
BACKUS, J : Fortran bilgisayar programını yaptı.
BAILY, F : GüneĢ tutulmasını keĢfetti.
BAIRD, J L : Televizyonu imal etti.
BARDEEN, J : Transistoru keĢfetti.
BARNARD, C N : Ġlk kalp naklini gerçekleĢtirdi.
BASOV, N G : Lazer ve maseri keĢfetti.
BATESON, W : Genetik bilimini baĢlattı.
414
BAYLISS, W : Hormonları keĢfetti.
BEAUFORT, F : Rüzgar hızlarını hesapladı.
BEADLE, G W : Enzimlerin genetik kontrolünü belirtti.
BECQUEREL, A H : Radyoaktiviteyi buldu.
BECKMANN, E O : Termometreyi buldu.
BELL, C : Sinir sisteminin yapısını keĢfetti.
BELL, J : Pulsarları keĢfetti.
BELL, A G : Telefonu buldu.
BERG, P : Transfer-RNA‟yı buldu.
BERNOULLI, D : Hidrodinamik yasaları, gazların kinetik
teorisini buldu.
BERZELIUS, J J : Toryum, selenyum, silikon, titanyum ve
zirkonyum elementlerini keĢfetti.
BETHE, H A : Yıldızların içindeki nükleer reaksiyonlarını
belirtti.
BESSEL, F W : Yıldızlar arası uzaklıkları hesapladı.
BESSEMER, H : Modern çelik üretim prosesini keĢfetti.
BIERMANN, L : GüneĢ rüzgarlarının oluĢumunu gösterdi.
BIOT, J B : Polarimetreyi yaptı.
BLACK, J : Spesifik ve durgun ısıyı, karbondioksiti buldu.
BOHR, N H : Atomun yapısını geliĢtirdi, modern atom
modelini buldu.
BOLTWOOD, B B : Radyoaktif bozunumu buldu.
BOLTZMANN, L : Ġstatistiksel mekaniği kurdu.
BOLYAI, J : Öklid karĢıtı geometriyi belirtti.
BONDI, H : Durağan evren modelini ileri sürdü.
BORN, M : Kuantum teorisinin matris mekaniğini kurdu.
BOSE, S N : Boson parçacıklarını buldu.
BOVERI, T H : Kromozomları buldu.
BOYD, W G : Kan gruplarını buldu.
BOYLE, R : Gazların basınç ve hacim yasalarını buldu.
BRADLEY, J : IĢık hızını hesapladı.
415
BRAGG, W H : Katılar fiziğini kurdu.
BRAHE, T : Ġlk yıldız katalogunu yaptı.
BRENNER, S : Genetik kodları keĢfetti.
BRIDGMAN, P W : Yüksek basınç fiziğini kurdu.
BRIGGS, H : Logaritmik aritmetiği buldu.
BROWN, R : Hücre çekirdeğini ve moleküllerin Brownian
hareketlerini gösterdi.
BUFFON, G : Evrim teorisini ileri sürdü.
BULLARD, E C : Kıtaların hareketlerini ve Dünya‟nın iç
sıcaklığını ileri sürdü.
BULLEN, K E : Dünya‟nın iç yapısını belirtti.
BUNSEN, R W : Spektroskopiyi buldu.
CALVIN, M : Fotosentezi buldu.
CANIZZARO, S : Atomik ağırlığı buldu.
CARNOT, N L : Termodinamik teorisini kurdu, ikinci yasayı
buldu.
CARREL, A : Organ nakli cerrahisini kurdu.
CARRINGTON, R C : GüneĢ‟in döndüğünü keĢfetti.
CAULOMB, C A : Elektrik yükleri arasındaki yasaları,
manyetik kuvvetleri buldu.
CAVENDISH, H : Dünya‟nın yoğunluk ve kütlesini
hesapladı, hidrojeni keĢfetti.
CELSIUS, A : Sıcaklık ölçeğini buldu.
CHADWICK, J : Nötronu keĢfetti.
CHAMBERLAIN, O : Antiprotonu keĢfetti.
CHANDRASEKHAR, S : Yıldızların evrimlerindeki kritik
kütle bağlantısını hesapladı.
CHANDLER, S C : Dünya‟nın kutuplarını keĢfetti.
CHAPMAN, S : Dünya‟nın manyetizmasını buldu.
CHARGAFF, E : DNA bazlarını buldu.
416
CHARLES, J A : Gaz yasalarını buldu, mutlak sıfırı ileri
sürdü.
CHERENKOV, P A : Cherenkov etkisini buldu.
CHEVREUL, M E : Renklerin fiziğini kurdu.
CLAUSIUS, R E : Termodinamiğin ikinci yasasını formüle
etti.
COCKCROFT, J D : Yapay çekirdek parçalanmasını
gerçekleĢtirdi.
COMPTON, A H : IĢığın saçılma etkisini buldu.
COOLIDGE, W D : X-ıĢın tüpünü yaptı.
COPERNICUS, N : GüneĢ merkezli heliocentric sistemi ileri
sürdü.
CORIOLIS, G G : Coriolis kuvvetini belirtti.
COLUMBUS, K : Batı Hint adalarını keĢfetti.
COWAN, C : Nötrino parçacıklarını keĢfetti.
CRIK, F H : DNA‟nın yapısını keĢfetti.
CURIE, M : Radyumu, polonyumu keĢfetti, radyoaktiviteyi
tarif etti.
CURIE, P : Piezoelektriği buldu.
DALTON, J : Atomik teoriyi, gazların ısıl genleĢmesini
buldu.
DARWIN, E: Evrim teorisini geliĢtirdi.
DAVY, H : Potasyumu keĢfetti.
DE BROGLIE, L V : Parçacıkların dalga karakterlerini
keĢfetti.
DE DUVE, C R : Lisosomları buldu.
DESCARTES, R : Kartezyen geometriyi kurdu.
DICKE, R H : Kozmik arkaalan radyasyonunu ileri sürdü.
DIESEL, R C : Ġçten yanmalı motoru yaptı.
DIRAC, P A : Antimaddeyi buldu, kuantum teorisinin
denklemlerini çıkardı.
417
DOPPLER, C : Doppler etkisini buldu.
DOVE, H W : Rüzgar akımlarını keĢfetti.
DU BOIS REYMOND, E H : Nöro elektrikliği buldu.
DULONG, P L : Atomik ısıyı buldu.
DYSON, F J : Kuantum elektrodinamiği geliĢtirdi.
ECKERT, J P : Ġlk modern bilgisayarı (ENIAC) yaptı.
EDDINGTON, A S : Einstein‟ın teorisinin ispatını yaptı.
EDISON, T A : Elektrik ıĢığını elde etti.
EHRLICH, P : Ġlaç tedavisini buldu.
EINSTEIN, A : Relativite teorilerini, fotoelektrik etkiyi,
ıĢığın parçacık teorisini, E=mc2 buldu, kozmolojiyi baĢlattı.
ELSASSER, W M : Dünya‟nın manyetizmasını buldu.
ERASTOSTHENES : Dünya‟nın çevresini ve çapını
hesapladı.
EUCLID : Geometri bilimini baĢlattı.
FAHRENHEIT, G D : Sıcaklık ölçeğini buldu.
FARADAY, M : Klasik alan teorisini yarattı, elektrik ve
manyetik kuvvetleri buldu.
FERMAT, P : Ġhtimaller teorisini buldu.
FERMI, E : Beta bozunumunu buldu, ilk nükleer reaktörü
kurdu.
FERREL, W : Atmosferin dönüĢ hareketini gösterdi.
FEYNMAN, R P : Kuantum elektrodinamiğini geliĢtirdi.
FIBIGER, J A : Kanserin orijinlerini gösterdi.
FIBONACCI, L : Desimal sistemi Avrupa‟ya tanıttı.
FIZEAU, A H : IĢık hızını hesapladı, Doppler etkisini ıĢığa
uyguladı.
FLEMMING, W : Hücrelerin mitosis bölünmesini keĢfetti.
FLEMING, A : Penisilini buldu.
FLEMING, J A : Termik vanayı yaptı.
418
FOUCAULT, J B : Dünya‟nın dönmekte olduğunu ve ıĢık
hızını hesapladı.
FOURIER, J B : Lineer diferansiyel denklemleri çıkardı.
FRANKLIN, B : Statik elektriği buldu.
FRAUNHOFER, J : GüneĢ ıĢığının spektrum çizgilerini
keĢfetti.
FRESNEL, A J : IĢığın dalga teorisini geliĢtirdi.
FREUD, S : Psikanaliz bilimini kurdu.
FRIEDMANN, A A : GeniĢleyen evren modelini ileri sürdü.
FRISCH, O R : Nükleer fisyonu buldu.
GABOR, D : Hologramı keĢfetti.
GAGARIN, Y : Uzaya çıkan ilk insan oldu.
GALEN : Anatomi bilimini kurdu.
GALLE, J : Neptün gezegenini keĢfetti.
GALILEO : Teleskopu, ivmeyi buldu, fiziği baĢlattı.
GALVANI, L : Sinirlerdeki elektrik etkiyi buldu.
GAMOW, G : DNA protein sentezini, -- teorisini buldu,
Big Bang fikrini ileri sürdü.
GAUSS, K: Sayılar teorisini kurdu.
GAY LUSSAC, J L : Gaz yasalarını buldu.
GELL MANN, M : Kuarklar teorisini kurdu.
GIBBS, J W : Kimyasal termodinamiği kurdu.
GILBERT, W : Dünya‟nın manyetikliğini buldu.
GILL, D : GüneĢ‟in Dünya‟ya olan uzaklığını hesapladı.
GLASER, D A : Parçacık köpük odasını buldu.
GLASHOW, S L : Güçlü nükleer kuvveti, elektrozayıf teoriyi,
tılsımlı kuarkı buldu.
GODDARD, R H : Roketi imal etti.
GOLDSCHMIDT, R B : Genetik bilimini kurdu.
GOLGI, C : Sinir hücrelerini ve golgi aparatını keĢfetti.
GOODRICKE, J : Ġkiz yıldız sistemlerini keĢfetti.
419
GOUDSMIT, S A : Elektronun spin hareketini buldu.
GREEN, M B : Süpersicim teorisini ileri sürdü.
GUERICKE, O : Vakum pompasını imal etti.
GUTENBERG : Matbaa makinasını imal etti.
GUTH, A : Big Bang‟ın enflasyon teorisini ileri sürdü.
HAHN, O : Nükleer fisyon reaksiyonunu buldu.
HALLEY, E : Kuyruklu yıldızlarının yörüngelerini keĢfetti.
HARVEY, W : Kan dolaĢımını ve modern fizyolojiyi kurdu.
HAWKING, S : Karadeliklerin buharlaĢma, mini karadelikler
teorisini ileri sürdü.
HEISENBERG, W K : Matris mekaniğini, belirsizlik ilkesini
buldu.
HELMHOLTZ, H : Enerjinin sakınımı yasasını buldu,
entropiyi keĢfetti.
HENRY, J : Elektromanyetik endüksiyonu buldu.
HERTZ, H R : Radyo dalgalarını keĢfetti.
HERTZSPRUNG E : Yıldızların evrim diyagramını yaptı.
HERSCHEL, F W : Samanyolu‟nun Ģeklini, Uranüs
gezegenini keĢfetti.
HERSCHEL, J : Kızılötesi radyasyonu keĢfetti.
HESS, V F : Kozmik ıĢınları buldu.
HEWISH, A : Nötron yıldızlarını keĢfetti.
HIGGS, P W : Alan bosonlarını buldu.
HIPARCHUS : Trigonometriyi baĢlattı.
HOOKE, R : Hücreyi keĢfetti.
HOYLE, F : Süpernovaları keĢfetti.
HUBBLE, E P : Galaksilerin yapısını, evrenin geniĢlemekte
olduğunu ve Andromeda galaksisini keĢfetti.
HUGGINS, W : Yıldızların kızıla kaymasını buldu.
HUTTON, J : Kıtaların oluĢum prensibini ileri sürdü.
HUYGENS, C : IĢığın dalga teorisini, sarkaçlı saati,
Satürn‟ün halkalarını keĢfetti.
420
JANSKY, K G : Radyo astronomiyi keĢfetti.
JENNER, E : Ġlk aĢıyı yaptı.
JOHANSON, D : A. Afarensis (Lucy) KeĢfetti.
JOLIOT CURIE, F : Yapay izotopu, radyoaktiviteyi yaptı.
JOLY, J : Radyoterapiyi buldu.
JOULE, J P : Isının mekanik karĢılığını, enerjinin sakınımı
yasasını buldu.
JORDAN, E P : Kuantum teorisini geliĢtirdi.
KAMERLING ONNES, H : Süper iletkenliği keĢfetti.
KANT, I : GüneĢ sisteminin oluĢ teorisini ileri sürdü.
KAPITZA, P L : Süper akıĢkanlığı, alçak sıcaklık fiziğini
baĢlattı.
KARMAN, T : Aerodinamik yasalarını buldu.
KEKULE, F A : Benzolün yapısını buldu.
KEPLER, J : Gezegenlerin hareket yasalarını buldu.
KHORANA, H G : Genetik kodları buldu.
KILBURN, T : Ġlk depolanmıĢ bilgisayar programını yaptı.
KIRCHOFF, G R : Spektrumdaki karanlık çizgilerin
özelliklerini buldu.
KLUG, A : Virüslerin yapısını buldu.
KOCH, H R : Bakteri sporlarını keĢfetti.
KORNBERG, A : DNA sentezini yaptı.
KREBS, HA : Hücre içindeki enerji üretim devresini keĢfetti.
KREBS, J R : Hayvan davranıĢlarını gösterdi.
KUIPER, B P : Uranüs‟ün uydularını keĢfetti.
LAMARCK, J : Evrim teorisini ortaya attı.
LAMB, W E : Hidrojenin enerji seviyelerini buldu.
LANDSTEINER, K : Kan gruplarını buldu.
LANGEVIN, P : Sonar‟ı buldu.
421
LANDAU, L D : Helyumun sıvılaĢtırılmasını yaptı.
LAPLACE, P S : GüneĢ sisteminin oluĢumunu ispat etti.
LAVOISIER, A L : Havanın ve suyun karıĢımını, maddenin
sakınımı yasasını buldu.
LAWRENCE, E O : Parçacık hızlandırıcısı siklotronu imal
etti.
LEAKEY, L : A. Boisei‟yi keĢfetti.
LEAVITT, H S : Cepheid yıldızlarının periyot-parlaklık
iliĢkisini gösterdi.
LEDERBERG, J : Genetik mühendisliğini baĢlattı.
LEDERMAN, L M : Kaon parçacığını, muon nötronosunu
keĢfetti.
LEE, T D : Parçacık fiziğinde pariteyi buldu.
LEEUWENHOEK, A : Mikroskobu imal etti, bakteriyi gördü.
LEIBNIZ, G W : Hesap metotlarını buldu, çarpma, bölme
makinasını yaptı.
LEMAITRE, G H : Büyük Patlama fikrini ileri sürdü.
LENARD, P E : Katod ıĢınlarını buldu.
LEUCIPPUS : Atomların varlığını belirtti.
LEVENE, P A : RNA‟nın yapısını buldu.
LEVI CIVITA, T : Tansör hesabını yaptı.
LEWIS, G N : Kimyasal bağlanma metodunu buldu.
LINNAEUS, C : Bitkilerin sınıflandırılmasını yaptı.
LIPMANN, F A : Hücre metabolizmasını gösterdi.
LIPPERSHEY, H : Teleskopu keĢfetti.
LISTER, J : Antiseptik cerrahisini baĢlattı.
LOBACHEVSKI, N I : Öklid karĢıtı geometriyi buldu.
LOCKYER, J N : GüneĢ‟teki helyumu, GüneĢ‟in kromosfer
tabakasını keĢfetti.
LORENTZ, H A : Elektron teorisini ileri sürdü.
LORENZ, E N : Kaos teorisini yarattı.
LOVELACE, A A : Ġlk bilgisayar programını yaptı.
422
LYOT, B F : GüneĢ‟in korona tabakasını keĢfetti.
MACH, E : ġok dalgalarını ileri sürdü.
MAGELLAN : Gemi ile Dünya‟nın çevresini dolaĢtı.
MAIMAN, T : Lazeri geliĢtirdi.
MARCONI, G : Radyo haberleĢmesini buldu.
MAXWELL, J C : Elektromanyetik alan teorisini formüle etti.
MAUCHLY, J W : Ġlk modern bilgisayarı (ENIAC) yaptı.
MAUNDER, E W : GüneĢ lekelerini keĢfetti.
MEITNER, L : Nükleer fisyon reaksiyonunu belirtti.
MENDEL, G J : Kalıtım yasalarını buldu.
MENDELEYEV, D : Elementlerin periyodik tablosunu yaptı.
MESSIER, C : Kuyruklu yıldızları keĢfetti.
MICHELL, J : Ġkiz yıldız sistemlerini keĢfetti. Karadelikler
fikrini ortaya attı.
MICHELSON, A A : IĢık hızını 300.000 km/sn olarak
hesapladı.
MILLER, S L : YaĢamın orijinini ileri sürdü.
MILLIKAN, R A : Elektron yükünü buldu.
MILNE, E A : Evrenin yaĢını hesapladı.
MOHOROVICIC, A : Dünya‟nın iç yapısını belirtti.
MONTAGNIER, L : Virüsleri ve AĠDS‟i buldu.
MOORE, S : Aminoasitleri buldu.
MORGAGNI, G B : Patolojiyi kurdu.
MORGAN, T H : Kromozom teorisini yarattı.
MOSELEY, H H : Atom içindeki yükleri, atom sayılarını
buldu.
MURRAY, J E : Böbrek naklini yaptı.
MULLER, H : Genetik mutasyonları keĢfetti.
NANSEN, F : Kuzey kutbunu keĢfetti.
NAPIER, J : Logaritmayı buldu.
423
NEHER, E : Hücre zarını buldu.
NERNST, W H : Termodinamiğin üçüncü yasasını buldu.
NEWTON, I : Gravitasyon kuvvetini, hareket yasalarını,
yüksek matematiği buldu.
NOBEL, A : Dinamiti imal etti.
OERSTED, H C : Elektrik akımının etrafındaki manyetik
alanı buldu.
OHM, G S : Akım ve voltaj arasındaki iliĢkiyi buldu.
OLBERS, H W : Asteroitleri keĢfetti.
OLDHAM, R D : Dünya‟nın merkezindeki çekirdeği keĢfetti.
OORT, J H : Oort bulutlarını, kuyruklu yıldızların kaynağını,
galaksilerin dönüĢünü keĢfetti.
OPARIN, A I : YaĢamın baĢlangıcını ileri sürdü.
OPPENHEIMER, J R : Atom bombasını imal etti, nötron
yıldızlarını ileri sürdü.
OTTO, N A : Ġçten yanmalı motoru imal etti.
PALADE, G E : Hücrelerin yapısını, ribozomu keĢfetti.
PARSONS, C A : Buhar türbinini imal etti.
PASCAL, B : Ġhtimaller teorisini kurdu. Toplama makinasını
yaptı.
PASTEUR, L : Kuduz hastalığını, üç boyutlu kimyayı buldu,
mikrobiyolojiyi kurdu.
PAULI, W : DıĢlama ilkesini buldu.
PAULING, L C : Kimyasal bağlanma metodunu, proteinin
yapısını buldu.
PAVLOV, I P : ġartlı refleksi buldu.
PAYEN, A : Enzimleri KeĢfetti.
PEARY : Kuzey kutbuna ulaĢan ilk insan oldu.
PEEBLES, P J : Galaksilerin oluĢumunu ileri sürdü.
PEIERLS, R E : Atom bombasını imal etti.
424
PENZIAS, A A : Kozmik arkaalan radyasyonunu keĢfetti.
PLANCK, M : Siyah cisim radyasyonunu buldu, kuantum
teorisini baĢlattı.
POINCARE, H : Matematiksel topolojiyi ve kaos bilimini
baĢlattı.
POWELL, C F : Pion parçacığını keĢfetti.
PRIESTLEY, J : Oksijeni keĢfetti.
PRIGOGINE, I : Termodinamiğin prensibini buldu.
PTOLEMY : Astronomiyi baĢlattı.
PYTHAGORAS : Felsefesi sayılara dayanan ilk bilimsel
anlayıĢı kurdu.
RAHN, J : Bölme iĢlemini buldu.
RAMAN, C V : IĢık saçılmasını buldu.
RAMSAY, W : Asil gazları, yeryüzündeki helyumu keĢfetti.
REBER, G : Ġlk radyo teleskopu imal etti.
REINES, F : Nötrinoları keĢfetti.
REMAK, R : Myelin kılıfını keĢfetti.
RICHTER, C F : Sismolojinin ölçeğini buldu.
RICHTER, B : J/psi parçacığını buldu.
RITTER, J W : Morötesi radyasyonu buldu.
ROENTGEN, W K : X-ıĢınlarını keĢfetti.
ROEMER, O : IĢık hızını 225.000 km/sn olarak hesapladı.
ROSS, J C : Kuzey manyetik kutbunun yerini keĢfetti.
RUBBIA, C : Z ve W bosonunu keĢfetti.
RUMFORD, B : ĠĢ ile ısı arasındaki iliĢkiyi buldu.
RUSKA, E A : Elektron mikroskobunu buldu.
RUSSELL, H N : Yıldızların evrim diyagramını yaptı.
RUTHERFORD, E : Atomun yapısını, protonu buldu.
RYDBERG, J R : Spektrum çizgilerinin frekanslarını buldu.
SACHS, J : Kloroplast organelini keĢfetti.
425
SAKMANN, B : Hücrenin elektriksel davranıĢını buldu.
SALAM, A : Elektrozayıf teoriyi buldu.
SANDAGE, A R : Kuasarları keĢfetti.
SANGER, F : Aminoasitlerin diziliĢini açıkladı.
SAYERS, J : Radarı buldu.
SCHAWLOV, A L : Lazer ve maseri buldu.
SCHEELE, C V : Kloru buldu.
SCHMIDT, M : Kuasarları keĢfetti.
SCHÖNBEIN, C : Ozonu KeĢfetti.
SCHRÖDINGER, E : Kuantum teorisinin dalga denklemlerini
buldu.
SCHWANN, T : Hücre teorisini kurdu.
SCHWARZCHILD, K : Yıldızların kritik yarıçapını buldu.
SCHWINGER, J : Kuantum elektrodinamiğini geliĢtirdi.
SEABORG, G T : Atom bombasını, dokuz adet yapay
elementi yaptı.
SEGRE, E G : Antiprotonu buldu.
SEYFERT, CK : Seyfert aktif galaksilerini keĢfetti.
SHOCKLEY, W B, V M: Yarı iletkenliği buldu.
SLIPHER : Andromeda bulutunu keĢfetti.
SNELL, W : IĢığın kırılmasını buldu.
SODDY, F : Ġsotop elementleri keĢfetti.
SOMMERFELD, A J : Elektronların eliptik yörüngelerini
buldu.
SOUBEIRAN, E : Kloroformu keĢfetti.
SPERRY, R W : Beyin yarı kürelerini, sinir sistemini buldu.
SPITZER, L : Nükleer füzyonu ileri sürdü.
STIBITZ, G R : Hesap makinasını yaptı.
STONEY, G J : Elektron yükünü buldu.
STURM, J C : Sesin su içindeki hızını hesapladı.
SUMNER, J B : Enzimleri buldu.
SWAMMERDAM, J : Kırmızı kan hücrelerini keĢfetti.
426
SWAN, J W : Elektrik ıĢığını buldu.
SZILARD, L : Atom bombasını imal etti.
TATUM, E L : Genlerin protein sentezindeki rolünü buldu.
TELLER, E : Hidrojen bombasını imal etti.
THALES : Bilimsel düĢünmeyi baĢlattı.
THOMSON, W : Mutlak sıfır sıcaklığını buldu.
THOMSON, J J : Elektronu, katod ıĢınlarını buldu.
TODD, A R : Nükleoditlerin yapısını buldu.
TOMBAUGH, C W : Pluto‟yu keĢfetti.
TOMONAGA, S I : Kuantum elektrodinamiğini kurdu.
TORRICELLI, E : Atmosfer basıncını hesapladı.
TOWNES, CH : Lazer ve maseri buldu.
TRUMPLER, R J : Galaksiler arası uzaklık ölçeğini buldu.
TURING, A M : Bilgisayarın teorik limitlerini buldu.
TYNDALL, J : Sera etkisini, gökyüzünün mavi görünmesinin
nedenini gösterdi.
ULAM, S M : Hesap makinasını imal etti.
UHLENBECK, G E : Elektronun spin hareketini buldu.
UREY, H C : Ağır hidrojeni yaptı.
VAN DER WAALS, J D : Moleküller arası kuvvetleri buldu.
VAUCANSON, J : Delikli kart sistemini buldu.
VESALIUS, A : Anatomiyi geliĢtirdi.
VOLTA, A G : Ġlk elektriği üreten pili yaptı.
VON KLITZING, K : Kuantum Hall etkisini buldu.
VON NEUMANN, J : Bilgisayarın prensibini buldu.
WALLACE, A R : Evrim teorisini ileri sürdü.
WALDEYER-HARTZ, W : Kromozomları ve nöronları
keĢfetti.
427
WALTON, E T : Yapay çekirdek parçalanmasını
gerçekleĢtirdi.
WATSON, J D : DNA‟nın yapısını keĢfetti.
WATSON WATT, R A : Radarı buldu.
WATT, J : Buhar makinasını imal etti.
WEGENER, A L : Kıtaların hareketini, süper kıtayı ileri
sürdü.
WEINBERG, S : Elektrozayıf teoriyi buldu.
WEINBERG, R A : Kanserin orijinlerini gösterdi.
WEIZSACKER, C F : Yıldızlardaki nükleer reaksiyonları ileri
sürdü.
WHIPPLE, F L : Meteorların oluĢum sebeplerini, kuyruklu
yıldızların türlerini keĢfetti.
WIGNER, E P : Zayıf nükleer kuvvetin parçacıklarını buldu.
WILLSTATTER, R : Klorofilin yapısını keĢfetti.
WILSON, C T : Buhar odasını imal etti.
WILSON, R W : Kozmik arkaalan radyasyonunu keĢfetti.
YANG, C N : Parçacık fiziğinde pariteyi buldu.
YOUNG, T : IĢığın dalga teorisini kurdu, enerji kavramını
belirtti.
YUKAWA, H : Güçlü nükleer kuvveti buldu.
ZEEMAN, P : Atomların spektrum çizgilerinin bir manyetik
alanda ayrıĢtıklarını gösterdi.
ZHANG, H : Sismografiyi buldu.
ZONDEK, B : Gebelik testini yaptı.
ZWEIG, G : Kuarklar teorisini buldu.
ZWORYKIN, V K : Elektron mikroskobunu yaptı.
428
429
Ġnsanoğlunun Tarihindeki En
Önemli Bilimsel Olaylar
Ġnsanoğlunun, tarihinde “dik durmayı” öğrenmesinden
bugüne kadar binlerce bilimsel olay geçmiĢtir. Önce ateĢi
bulmuĢ, yazıyı keĢfetmiĢ, tekerleği yapmıĢ, sayı saymayı
öğrenmiĢ ve bilimsel düĢünmeye baĢlamıĢtır. Ġçinde yaĢadığı
evrenin ne olduğunu ve nasıl yaratıldığını, üzerine ayak bastığı
Dünya‟nın, yaĢamı için ıĢığına borçlu bulunduğu GüneĢ‟in ne
olduğunu anlamıĢ, nereden gelip nereye gitmekte olduğunu
merak etmiĢtir. Bütün bunlar için sayısız buluĢ ve keĢif yapmıĢ
ve sonunda doğanın sırlarını çözmüĢtür.
Ġnsanoğlunun yarattığı harika olaylar ve en önemli bilimsel
geliĢmeler tarih sırasına göre Ģunlardır.
1)
2000 yıldan fazla kullanılan geometri ve matematiğin
yaratılması, 13 ciltlik Elements’in yazılması (Euclid,
MÖ-300)
2)
O zamana kadar düz olduğuna inanılan Dünya
üzerinde gemi ile tam bir turun atılması (Magellan,
1519-1522)
3)
Dünya ve gezegenlerin GüneĢ‟in etrafında dönmekte
olduğunun
ve
Dünya‟nın evrenin merkezi
olmadığının anlaĢılması (Copernicus, 1543)
4)
Modern bilimin, fiziğin, mekaniğin baĢlaması
(Galileo, 1610)
430
5)
6)
7)
8)
9)
10)
11)
12)
13)
14)
15)
16)
17)
18)
19)
20)
Hesap metodlarının, yüksek matematiğin, gravitasyon
yasalarının ve klasik fiziğin kurulması (Newton,
1666)
Elektrik ve manyetik kuvvetlerin bulunması (Faraday,
1830)
Ġlk analitik bilgisayarın yapılması ve programının
yazılması (Babbage, 1832)
Canlıların Hücre Teorisi‟nin yaratılması (Schwann,
1839)
Kalıtım yasalarının bulunması (Mendel, 1856)
Elektrik ve manyetik kuvvetlerin birleĢtirilerek
elektromanyetik kuvvetin elde edilmesi (Maxwell,
1864)
Doğal seçimle ilgili Evrim Teorisi‟nin kitabının
yazılması (Darwin, 1859)
Radyoaktivitenin bir atomik olay sonucu oluĢtuğunun
anlaĢılması (Curie, 1898)
Kuantum Teorisinin ortaya atılması ve tamamlanması
(Planck, 1900 - Dirac, 1926)
Genetik biliminin baĢlatılması (Bateson, 1902)
Özel ve Genel Relativite Teorileri‟nin, uzay-zaman
geometrisinin, E=mc2 formülünün ve modern
kozmolojinin kurulması (Einstein, 1905 - 1916)
Atomun yapısının keĢfi, modern Atom Teorisi‟nin
kurulması (Rutherford, 1911 - Bohr, 1913)
Bir atomun parçalanması ve nükleer fiziğin
baĢlatılması (Cockcroft ve Walton, 1932)
Nükleer fisyon ve füzyon reaksiyonlarının keĢfi
(Meitner, Frisch ve Hahn, 1938)
Ġlk atom bombasının patlatılması (Manhattan projesi,
Oppenheimer, 1942)
Radyo astronomi biliminin kurulması (Jansky, 1945)
431
21)
1)
2)
3)
4)
5)
6)
7)
8)
9)
10)
11)
12)
13)
Evrenin baĢlangıcına ait Big Bang Teorisi‟nin
ispatları (Hubble, 1929 - Gamow, 1948 - Penzias ve
Wilson, 1964)
DNA molekülünün yapısının keĢfi (Crik ve Walton,
1953)
Ġnsanoğlunun uzaya ilk çıkıĢı (Gagarin, 1961)
Ġnsanoğlunun Ay‟a ayak basması (Apollo projesi,
Armstrong ve Aldrin, 1969)
Genetik mühendisliğinin baĢlatılması (1970)
Ġlk karadelik olan Cygnus X-1‟in keĢfi (1971)
Diğer uygarlıklarla iliĢki kurmak için uzay boĢluğuna
gönderilen uzay araçları (Pioneer, 1973 - Voyager,
1977)
Her Ģeyin cevabını verecek olan Süpersicim
Teorisi‟nin yaratılması (Green, Schwarz, 1984)
Evrenin en küçük parçacığını yakalayabilmek için
yerin 100 metre altında kurulan Dünya‟nın en büyük
makinasının devreye sokulması (CERN, 1989)
Dünya‟nın en büyük ve pahalı deney makinalarından
olan Hubble uzay teleskopunun 600 km yukarıdaki
yörüngesine yerleĢtirilmesi (Hubble, 1990)
Big Bang‟ın ispatını teyit etmek için fırlatılan COBE
yapay uydusu (COBE, 1990)
Ġnsanoğlunun bir canlı yaratığın benzerini yapması
(Klonlama, 1981-1988)
Ġnsanın genlerinin içine depolanmıĢ bilgileri okuma
ve genlerin bir haritasını çıkartma projesi (Genome,
1990-2015)
Diğer uygarlıklarla haberleĢme projesi (SETI, 1992)
432
433
Kısa Bilgiler
Bilimsel anlayıĢı kuranların ilki Pythagoras idi.
Pythagoras‟ın felsefesi sayılara dayanıyordu. Daha sonra Plato
geldi. Plato‟nun felsefesine göre, bilgi gerçek ve değiĢmezdi.
Plato‟nun öğrencisi Aristotle doğanın hayat veren olduğunu
ileri sürdü. Daha sonra batıda bilim baĢladı. Copernicus,
Kepler, Galileo, Descartes, Newton kendi bilimsel felsefelerini
yarattılar. 1860‟larda Maxwell ile bilime matematik girdi, fizik
geliĢti, alan kavramı geldi. Einstein fiziğin yönünü değiĢtirdi,
dört boyutlu geometriyi getirdi, gravitasyon alanının madde
yüzünden eğilmiĢ uzay-zamanın bir sonucu olduğunu belirtti.
Daha sonra kuantum teorisi yaratıldı.
Evrendeki bütün olayları kontrol altında tutan dört tane
temel kuvvet bulunmaktadır. Bunlar :
Gravitasyon kuvveti: menzili sonsuz olup, gücü 6x10-40‟dır.
Özelliği daima çekmesidir. Bu yüzden evren bir arada tutulur.
Elektromanyetik kuvvet: menzili sonsuz olup, gücü 10-2‟dir.
Özelliği hem itip hem çekmesidir. Bu kuvvet aynı yüklü
protonları birbirinden ayırmaya çalıĢır ve farklı yüklü
elektronları atom çekirdeği etrafında tutar.
Zayıf nükleer kuvvet: menzili 10-17 metre olup, gücü 10-5dir.
Özelliği radyoaktiviteye neden olmasıdır.
Güçlü nükleer kuvvet: menzili 10-15 metre olup gücü 1‟dir.
Özelliği daima çekmesidir. Atom çekirdeğini bir arada tutar ve
onu dağılmaktan kurtarır.
Gravitasyon kuvvetini graviton, elektromanyetik kuvveti
foton, zayıf nükleer kuvveti W ve Z, güçlü nükleer kuvveti ise
gluon parçacıkları taĢır.
434
Günlük yaĢamda görülen maddelerin en temel parçacıkları
elektronlar, muonlar, nötrinolar, kuarklar ve taulardır.
Herhangi bir parçacıklar grubunun en sıkı Ģekilde bir araya
gelebilmesi onların ancak birer küresel Ģekilde olması ile
olabilir. Çünkü küre en küçük yüzeye sahip olan bir Ģekildir.
Yere düĢen yağmur damlalarının Ģekli bu yüzden birer küredir.
Gök cisimlerinin birer küresel Ģekillerde olmalarının nedeni
moleküllerinin birbirini çekmesi ve bu çekim ile içeriye doğru,
en küçük dıĢ yüzeyi oluĢturacak Ģekilde sıkıĢmalarıdır.
Dünya‟nın „en büyük‟ makinası olan CERN‟ deki
LEP:Large Elektron-Pozitron çarpıĢtırıcısı 60.000 ton
ağırlığında olup, evrenin „en küçük‟ parçacığını keĢfetmek için
imal edilmiĢtir.
GüneĢ sisteminin toplam kütlesinin,
%99,86‟si GüneĢ‟te
%0,135‟i gezegenlerde
%0,00004‟ü uydularda
%0,00003‟ü kuyruklu yıldızlarda
%0,0000003‟ü asteroitlerde
toplanmıĢ olup, gerisi gaz ve toz bulutlarıdır.
En yakınımızdaki karadelik Cygnus X-1 olup, bizden 14.000
ıĢık yılı uzaklıktadır.
Evrenimiz her bir milyar yıl içinde %5-10 oranında
geniĢlemektedir.
1929‟da E. Hubble, Hubble sabitini 500 olarak tahmin etti.
Buna göre evrenin yaĢı 1-2 milyar yıl idi.
2001‟de Hubble Teleskopu aynı sabiti 72 olarak belirledi.
Buna göre evrenin yaĢı 13 milyar yıldır.
Evren geniĢlemekte ve geniĢledikçe soğumaktadır. Bir
gün -273.16 derece olacak ve her Ģey imkansız hale gelecektir.
Evren sıcaklığı 15 milyar yılda 1032 dereceden -270.42
dereceye indi. -270.42 dereceden -273.16 dereceye gelmesi kaç
435
yıl sürecek, henüz bilinememektedir. -273.16 derecede
maddenin atomlarının hareketleri tamamen durur.
Genel relativiteye göre madde evren maddesini çökertir.
Uzay-zamandaki bu çökme yakındaki diğer cisimlerin
hareketlerini değiĢtirir. Einstein‟ın bu teorisi, Newton‟un
gravitasyon yasasını geniĢletir ve aynı denklemleri öngörür.
Çok büyük kütleler, çok uzun mesafeler ve çok hassas
ölçümlerde kendini gösteren genel relativite, bütün baĢarısına
rağmen gravitasyonun en son teorisi değildir. Zira, bir
protondan daha küçük boyutlarda teori bozulmakta ve yerini
henüz bilinmeyen baĢka bir Ģey almaktadır. Ġleride, bu kısa
aralıkta çalıĢan yeni bir teorinin keĢfedilmesi gerekmektedir.
Zaman genleĢmesi sonucu olarak, ıĢık hızının %98‟i ile yol
alan bir gemideki 10 yıl, Dünya üzerindeki 55 yıla tekabül
etmektedir.
Bir elma ağaçtan yere düĢerken, karĢılıklı çekimden dolayı,
Dünya da elmaya doğru çekilir. Gravitasyon yasalarından
Dünya‟nın elmaya doğru yaptığı hareketin bir atom çekirdeği
geniĢliğinden daha az bir mesafe içinde olduğu anlaĢılmıĢtır.
Ġnsanoğlunun bugün elde edebildiği en büyük güç 102
GeV‟dir. GUT elde etmek için gerekli güç ise 1015 GeV‟dir.
Sesin hızı sıcaklığa bağlıdır. Deniz seviyesinde sesin hızı
1187 km/saat (Mach 1)‟dir Yukarı çıkıldıkça sesin hızı azalır.
12.000 metre yükseklikte ses hızı 1057 km/saattir.
Ġnsanoğlunun bir cisimden elde ettiği en büyük hız 150
km/saniye veya 540.000 km/saattir.
Ġnsanoğlunun bir uzay aracından elde ettiği en büyük hız
252.800 km/saatlik bir hızla GüneĢ‟in etrafından geçen Helios
olmuĢtur.
Ġçinde insan bulunan bir uzay aracından elde edilmiĢ en
büyük hız 39.897 km/saat olmuĢtur.
436
Bir insanın yeryüzünden en uzağa ulaĢtığı nokta 400.171
kilometre olup, Apollo-13 ile Ay‟ın diğer yüzünün ilerisine
yapılan yolculukta gerçekleĢtirilmiĢtir.
Ġnsanoğlunun en uzağa gönderdiği cisim, Ģimdi yıldızlar
arası boĢlukta ilerlemekte bulunan, Pioneer-10 olmuĢtur.
Fikri ilk olarak 1946‟da ortaya atılan Hubble uzay teleskopu
projesi 1 milyar dolara mal olmuĢtur. Hubble, 1990‟da 600‟cü
kilometredeki yörüngesine oturtuldu. Aralık 1993‟de aynası
değiĢtirildi. 200 milyon dolara mal olan bu yenileme iĢleminin
nedeni ilk aynasındaki 2 mikronluk bir imalat hatasıydı.
Yeryüzünde en fazla sayıda insanla gerçekleĢtirilen proje,
1969‟da Ay‟a giden Apollo-11 uzay aracı olup, projede
376.600 uzman çalıĢmıĢtır.
1968 ile 1972 yılları arasında Ay‟a toplam 11 uçuĢ yapılmıĢ
olup, birinci seferde Apollo-8 Ay yörüngesinde dolaĢmıĢ,
1969‟daki ikinci seferde Apollo-10 Ay‟a 3.5 kilometre kadar
yaklaĢmıĢ, 1969‟daki üçüncü seferde Ay‟a ilk insan ayağı
basmıĢtır. Ay‟a 6 defa inildi ve toplam 12 insan ayak bastı.
1972‟den sonra artık hakkında bilinmedik bir Ģey kalmadığı
için Ay‟a yolculuk yapılmamıĢtır.
ġu anda uzayda dolaĢan insan yapımı uyduların sayısı
2698‟dir. Bunların sadece üçte biri fonksiyonlarını yerine
getirmektedir. Geri kalanları ise yakıtlarını bitirmiĢ ölü, hurda
cisimlerdir. Dünya etrafında dönen cisimlerden yakıtı bitmiĢ
olanlar veya aĢağıdan tahrik edilemeyenler sonunda çekim gücü
ile Dünya‟ya geri düĢerler. DüĢme esnasında atmosferden
geçerken sürtünme kuvveti ile ısınır ve yanıp kül olurlar.
Hominidlerin evrimi :
Cinsi:
Boyu:
Australopithecus 1 m
Küçük Homo
Beyni: YaĢadığı Tarih:
YaĢadığı Yer:
400 gr 3.7 milyon yıl önce
437
Habilis
1m
Büyük Homo
Habilis
1.5 m
Homo Erectus 1.5 m
Homo Sapiens 1.7 m
Neanderthals
1.7 m
Homo Sapiens
Sapiens
1.8 m
500 gr
2 milyon yıl önce
Doğu Afrika
700 gr 1,6 milyon yıl önce
1200 gr 1,5 milyon yıl önce
1400 gr 400.000 yıl önce
1600 gr
150.000 yıl önce
1700 gr
130.000 yıl önce
Doğu Afrika
Afrika, Asya
Afrika, Asya
Batı Asya
Afrika, Batı
Asya
Yeryüzünde tarih boyunca yaĢamıĢ ve çoğu yok olmuĢ canlı
türlerinin sayısı 2 milyardır. Günümüzde yaĢayan canlı
türlerinin sayısı ise 35 milyon civarındadır.
Ġlk canlı hücre bundan 3.6 milyar yıl önce okyanuslarda
oluĢtu. Canlılar okyanuslarda 3 milyar yıl kadar kaldı. Önce,
bitkiler bundan 450 milyon yıl önce karalarda oluĢtu.
Sürüngenler karaya 425 milyon yıl önce ulaĢtı. Dinozorlar 65
milyon yıl önce yok oldu. Sonra karalara memeliler hakim oldu.
Dünya‟nın yaĢı 1 yıl olarak gösterildiğinde insan soyu son 1
saate girer. Modern insan soyu olan Homo Sapiens ise son
birkaç dakika içine.
Dünya‟nın en büyük canlısı 150 metre yüksekliğinde olan
Avustralya‟da yaĢayan Eucalyptus ağacı, en küçük canlı ise
birkaç yüz atom boyunda olan Chlamydia bakterisidir.
Chlamydia bakterisi yeterli bir zaman içinde Eucalyptus ağacını
içinden yiyip bitirebilir. Dünya‟nın en yaĢlı canlısı
Kaliforniya‟da yaĢayan Bristlecone çamı olup 8000 yıl
yaĢındadır.
Havalarda yaĢayan canlılar içinde en hızlısı 362 km/saat ile
Ģahin, karalarda 240 km/saat ile çıta ve denizlerde ise 109
km/saatlik hızla sailfish balığıdır.
438
Hayvan türleri içinde en güçlüsü piredir. Bir pire vücut
ağırlığının 850 katını taĢıyabilir. Ġnsan ise en fazla 17 katını.
Ġnsandan sonra en zeki canlı Ģempanze, sonra gorildir. En
uzun süre yaĢayan hayvan 150 + yıl ile deniz kaplumbağasıdır.
Hayvanlar içinde en baĢarılısı eklembacaklılar olup, bütün
türlerin %50-80‟ini teĢkil ederler. Bunlar içinde de en baĢarılı
olanı böceklerdir. Bir insan baĢına bir milyar tane böcek düĢer.
Zürafalar günde sadece 30 dakika uyurlar. Aynı zamanda
boyunlarını eğerek ayakta kestirirler. Yere oturunca enselerini
göğüslerine doğru katlayarak birkaç dakika kadar uyuyabilirler.
Yeryüzündeki insan nüfusu :
MS - 1 yılında 200 milyon idi
1000 yılında 275 milyon idi
1650 yılında 500 milyon idi
1900 yılında 1.625 milyar idi
1950 yılında 2.50 milyar idi
1990 yılında 5.25 milyar idi
1992 yılında 5.48 milyar idi
2000 yılında 6.10 milyar idi
2050 yılında 11.00 milyar olacaktır.
Ġngiliz Ekonomist Thomas Malthus 1798‟de yazdığı Essay
on the Principles of Population isimli makalesinde ülkelerin
nüfusunun geometrik olarak artacağını (4, 16, 64, 256, ...), buna
karĢılık yiyecek miktarının aritmetik olarak artacağını (4, 8, 12,
16, ...), belli bir süre içinde yiyecek miktarının bütün nüfusa
yetersiz kalacağını belirtti. Bu durumun önlenmesi için nüfus
artıĢının kontrol edilmesi ve gıda üretiminin artırılması gerekir.
1968 ve 1972‟de yapılan ciddi araĢtırmalar Malthus teorisini
doğrulamıĢtır.
439
Dünya‟da nüfusu 1 milyona ulaĢan ilk Ģehir Roma oldu.
MS-1 yılında nüfusu 1 milyona ulaĢmıĢtı.
Bugün Dünya‟da konuĢulan lisan sayısı 3000-6500
arasındadır. Bunun içinde bir ülkenin farklı bölgesindeki
yöresel lisanlar ve diyalektler mevcuttur. Bugün en çok
konuĢulan lisan Çince (874 milyon kiĢi), Hindu (366),
Ġspanyolca (358), Ġngilizce (341), Bengali (207), Arapça (206),
Portekizce (176), Rusça (167), Japonca (125), Almanca
(100)‟dır. Farklı lisanlar 200.000 yıl önce yaĢamıĢ kültürel
gruplardan geliĢmiĢ, ilk lisanlar yok olmuĢ, çeĢitli değiĢik
lisanlar 15.000 yıl önce Ġngilizce, Türkçe, Fince, Arapça gibi
lisanlardan geliĢmiĢtir. 2100 yılına kadar, Ģu anda konuĢulan
3000-6500 lisanın yarısının çeĢitli nedenlerle yok olacağına
inanılmaktadır.
Dünya‟nın ekvator bölgesi üzerindeki bir noktanın dönme
hızı 1600 kilometre/saattir. Bu bölgede yaĢayan insanlar güçlü
bir santrifüj kuvvetinin etkisi altındadır. Bu yüzden ekvatorda
yaĢayan bir insan kutuplardaki ağırlığından yaklaĢık 28 gram
daha hafif gelir.
Bir insan vücudundaki bütün kan damarları birbirine
eklenseydi uzunluğu 97.000 kilometreye ulaĢırdı. 70 kilo
ağırlığındaki bir erkek vücudunda toplam 5.5 litre, 50 kiloluk
kadında ise 3.5 litre kan bulunur. En büyük ve en ağır organ
deri olup açıldığında 2 m2 ve 2.7 kilo gelir.
Ġnsanların %72‟si sağ ellerini, %5,5‟u sol ellerini kullanır.
YetiĢkin bir insanda toplam 206 tane kemik ve 656 tane kas
bulunur. Gülmeyi 17 tane kas, kaĢları çatmayı ise 43 tane kas
kontrol eder. Bir insan kafasında yaklaĢık 100.000 tane saç
bulunur ve günde yaklaĢık 50-100 tane saç yok olur. Günde
17.000 defa göz kapakları kırpılır.
440
Ġnsan yaĢlandıkça daha az uyur. 15 günlük bebek günde 1622 saat, 55 yaĢın üzerindekiler ise 5.5 saat uyurlar. 70 kiloluk
bir insan uyku sırasında 1 dakikada 1 kalori harcar.
Ġnsanda kırmızı kan hücreleri 120 gün, beyaz kan hücreleri
10 saat, deri hücreleri 19-34 gün, mide hücreleri 2 gün yaĢar.
Beyin hücreleri ölümle birlikte, kemik hücreleri ise ölümden 30
yıl sonra ölür.
Bir insan vücudunda yaklaĢık 60 trilyon hücre, bir insan
beyninde ise 100 milyar nöron bulunmaktadır.
Bir DNA molekülü 300 milyon atomun birleĢmesinden
meydana gelir.
Bir DNA molekülünün bilgi deposu 20100 (yaklaĢık sonsuz)
sayıda farklı aminoasit sıralanmasını kapsar.
Bir milimetrenin %1‟i geniĢlikteki hücre çekirdeğinin içinde
kıvrılmıĢ bir DNA molekülü açıldığında uzunluğu 2 metre olur.
Canlı vücudu içindeki haberleĢme iki yoldan yapılır.
Birincisi hormon denilen molekülsel kelimelerle. Hormonlar
bezelerin içinde imal edilir, sonra kanın içine bırakılır. Kan
onları gidecekleri yerlere ulaĢtırır. Dokulardan geçen hormon
hücre zarından geçerek taĢıdığı mesajı hücreye iletir. Her
hormonun Ģekli ve ölçüsü taĢıdığı mesajı belirler. Kan basıncı,
kalp atıĢ oranı, sindirim, Ģeker ve yağın kontrolü hormon yolu
ile yapılır. Ġkinci haberleĢme sistemi sinir sistemi ile olur. Bir
kablonun içinden geçen elektronik iletiĢim gibi bu yol daha net
ve daha hızlı gerçekleĢir.
1994‟de P53, yılın molekülü seçildi. P, onun bir protein,
53‟de hidrojen atomunun 53.000 kat fazla ağırlıkta olduğunu
ifade eder. Vücudumuzda çok sayıda P53 proteini bulunur.
Hücre içindeki P53 seviyesi yükselince DNA‟nın çalıĢma
sistemi bozulur ve kanserle sonuçlanan mutasyonlara neden
olunur. Ġnsan vücudundaki kanser olaylarının yarısı P53
molekülünden kaynaklanır.
441
Ġnsan beyni bugün yaĢayan en yakınımız olan maymun
beyninin 4-5 katı daha büyüktür. Esas fark insan beynindeki
korteks bölgesinin büyüklüğüdür. Ġnsan DNA‟sındaki genlerin
%99.6‟sı Ģempanzeninki ile aynıdır.
Açık bir günde ve deniz seviyesinde en fazla 5 km ilerisi
görülebilir. Bu uzaklıktan sonra Dünya yüzeyi eğrilir ve ilerisi
görülemez. 1.5 km yükseklikten ise 157 km ilerisi görülebilir.
Bulanıklık ve nem daha uzaklıkları belirsiz yapar.
Ölü deniz Dünya‟nın en tuzlu gölü olup, tuzluluğu
okyanuslardan 9 defa daha fazladır. Deniz seviyesinin 1349 feet
altında olup yeryüzündeki en düĢük noktadır.
1995 yeryüzünün en sıcak yılı oldu. Yeryüzünün ortalama
sıcaklığı 1995‟de bir derecenin onda yedisi kadar arttı. Bunun
nedeni fosil yakıtlarının kullanılmasıydı. 2100 yılında yeryüzü
sıcaklığının 1.8-6.3 derece yükseleceği hesaplanmaktadır.
Yeryüzünün ortalama sıcaklığı en yüksek yeri 35 derece ile
Etiyopya, Dallop‟dur. En düĢük ortalama sıcaklık ise -57 derece
ile Antarktika, Plateau Station‟dur.
ġimdiye kadar kayda geçmiĢ en büyük sıcaklık 13.9.1922
günü 58 derece ile Libya, El Azizia olmuĢtur. Kayda geçmiĢ en
düĢük sıcaklık ise 21.7.1983 günü –89 derece ile Antarktika,
Vostok olmuĢtur.
442
Bilimde Rekorlar
443
Bu bölümde Evren, GüneĢ, Gezegenler, Dünya, Canlı
YaĢam, Fizik, Kimya, Matematik ve Uzay Araçları gibi değiĢik
konulardaki „rekorlar‟ yer almaktadır. Bu konulardaki en büyük
ve en küçükler, en hızlı ve en yavaĢlar, en uzun ve en kısalar,
ilkler ve sonlar gibi yüzlerce bilgilere yer verilmiĢtir.
Ġnsanoğlunun içinde yaĢadığı evreni, doğayı ve kendisini
tanımasına yardımcı olacaktır.
Evren:
Evrenin en büyük yapısı „Grand Wall‟ adı verilen ve Kasım
1989‟da keĢfedilen, 280x800 milyon ıĢık yılı (2.6x1021
kmx7.5x1021 km) uzunluğunda ve 23 milyon ıĢık yılı (2.2x1020
km) geniĢliğindeki bir duvar Ģeklinde sıralanmıĢ galaksiler
topluluğudur.
En büyük galaksi, Abell-2029 galaktik kümesinin
merkezinde yer alan, Virgo kümesine 1070 milyon ıĢık yılı
(1.01x1022 km) uzaklıktaki galaksidir. 1990‟da keĢfedilen bu
galaksinin çapı 5.600.000 ıĢık-yılı (5.3x1019 km) olup,
Samanyolu galaksisinin 80 katı büyüklüktedir. Parlaklığı
GüneĢ‟in parlaklığının 2 trilyon katıdır.
En uzaktaki galaksi 4C41.17 radyo kaynağı olup, uzaklığı
1990‟da 12.800 milyon ıĢık yılı (1.21x1023 km) olarak tespit
edilmiĢtir.
En parlak galaksi IRAS-F10214+4724 olup, parlaklığı
GüneĢ‟ten 3x1014 kat daha fazladır. ġubat 1991‟de gözlenen
IRAS‟ın uzaklığı 11.600 milyon ıĢık yılı (1.10x1023 km)‟dir.
Çıplak gözle tespit edilmiĢ en uzaktaki gök cismi Messier-31
olarak adlandırılan Andromeda içindeki Büyük Galaksi‟dir.
Galaksimiz, bizden 2.309.000 ıĢık yılı (2.18x1019 km)
uzaklıktaki bu galaksiye doğru yol almaktadır.
444
Samanyolu evrendeki 100 milyar galaksiden biri olup, çapı
100.000 ıĢık yılı kütlesi GüneĢ‟in 4x1011 katıdır. Kendi galaktik
kümesinin içinde yer alan Samanyolu, bize en yakın küme olan
Virgo galaksiler grubuna doğru 720.000 km/saat hızla yol
almaktadır.
18.11.1989‟da fırlatılan COBE uydusu 23.4.1992‟de kozmik
mikrodalga ıĢıma sıcaklığını –270.424oC olarak tespit etmiĢtir.
Bu durum, galaksilerin Büyük Patlama‟dan sadece 1 milyon yıl
sonra oluĢmaya baĢladıklarının belirtisi olarak kabul
edilmektedir.
Tespit edilmiĢ 88 adet galaktik gruplarının en büyüğü Hydra
olup, bütün uzayın %3.16‟sını (1303 derece2) kaplamaktadır.
Ġçinde çıplak gözle görülebilen 68 yıldızı barındırmaktadır. En
küçük galaktik grup ise Crux Australis olup, bütün uzayın
%0.16‟sını (68.50 derece2) kaplamaktadır. Bütün uzay ise 41.25
derece2‟dir.
Bize en uzak mesafedeki gök cismi Nisan, 1991‟de
gözlenen ve 14 milyar ıĢık yılı (1.32x1023 km) uzaklıkta olan
PC-1247+3406 Kuasar‟ıdır.
Kuasar‟lar (QSOs veya Quasi-Stellar Radio Sources) uzak
mesafelerdeki galaksilerin aktif merkezleri olup, yüksek
parlaklıkta nokta Ģeklinde gözükürler. 7200 adedi
bilinmektedir. Evrenin en parlak cisimleri olan kuasarlardan
HS-1946+7658, GüneĢ‟ten 1.5x1015 kat daha parlaktır. Bu
kuasar Temmuz, 1991‟de gözlenmiĢ olup, uzaklığı 12.4 milyar
ıĢık yılıdır.
En korkunç kuasar patlaması Kasım, 1989‟da olmuĢtur.
Bizden 2 milyar ıĢık yılı uzaklıktaki PKS-0558-504‟ün
patlaması, GüneĢ‟in 340.000 yıl boyunca verdiği enerjiye eĢit
bir Ģiddette gerçekleĢmiĢtir.
Bize en yakın yıldız, 1915‟de keĢfedilen ve 4.22 ıĢık yılı
(4x1013 km) uzaklıktaki Proxima Centauri‟dir.
445
Çıplak gözle görülebilen en yakın yıldız, 4.35 ıĢık yılı
uzaklıktaki Alpha Centauri olup, güney yarı küresinden
gözlemlenebilmektedir. 29700 yılında bu yıldız Dünya‟ya en
yakın konumu olan 2.84 ıĢık yılı uzaklığa gelecek ve bize en
yakın ikinci en parlak yıldız olacaktır.
En büyük yıldız, M sınıfı bir süper dev olan Betelgeux olup,
bize 310 ıĢık yılı uzaklıktadır. GüneĢ‟in 700 katı olan bu
yıldızın çapı 976 milyon kilometredir.
Dünya‟dan görülen en parlak yıldız Sirius-A olup, bize olan
uzaklığı 8.64 ıĢık yılı ve Ģimdiki parlaklığı, -1.4 kadir‟dir. 2.33
milyon kilometre çapında GüneĢ‟ten 2.14 kat daha kütleli ve 24
defa daha parlak olan Sirius-A‟nın 61.000 yılındaki kadiri 1.67 olacaktır.
Eğer bütün yıldızlar aynı uzaklıkta sıralansalardı, Eta
Carinae görülen en parlak yıldız ve parlaklığı güneĢin
6.500.000 katı olacaktı. Teleskopla görülen en parlak yıldız
5900 ıĢık yılı uzaklıktaki Cygnus-OB2 olup, GüneĢ‟ten 8l0.000
kat daha parlaktır. 1843‟de Eta Carinae‟nin mutlak kadiri geçici
olarak GüneĢ‟in 60-70 milyon katı bir parlaklığa ulaĢmıĢtır.
En ağır yıldız, 9100 ıĢık yılı uzaklıktaki Eta Carinae olup,
kütlesi GüneĢ‟in 200 katıdır.
En genç yıldız, 1100 ıĢık yılı uzaklıkta ve NGC-1333
nebulası içinde yer alan IRAS-4 olup, 100.000 yıl yaĢındadır
En yaĢlı yıldızlar Samanyolu içinde yer alan ve 1991‟de
keĢfedilen yıldızlar topluluğu olup, Büyük Patlama‟dan 1
milyar yıl sonra ĢekillenmiĢlerdir.
En sönük yıldız olarak 117 ıĢık yılı uzaklıktaki ve 1988‟de
keĢfedilen GD-165B kahverengi cüce gözlenmiĢ olup,
parlaklığı GüneĢ‟in 10.000‟de biri kadardır.
Ġnsan tarafından görülmüĢ en büyük parlaklık Nisan,
1006‟da patlayan SN-1006 süpernovası olup, iki yıl boyunca 10 kadir‟de parlamıĢtır.
446
GüneĢ‟in 3 katı kütleye sahip nötron yıldızları 10-30 km
çapında, GüneĢ‟in 10 katı kütleye sahip karadelikler ise 59 km
çapındadır.
1988‟de keĢfedilen PSR-1957+20 pulsar‟ı GüneĢ‟in
kütlesinin 0.02‟si kadar bir kütleye sahiptir.
En hızlı dönen pulsar Kasım, 1982‟de keĢfedilen ve 16.000
ıĢık yılı uzaklıkta yer alan PSRB-1937+214 olup saniyede
641.9282546 defa dönmektedir. Her iki ıĢığı arasındaki periyod
1.5578064883
milisaniyedir. PSRB-1855+09 pulsarı ise
2,1x10-20 sn/sn ile en hassas „kozmik saat‟ veya en yavaĢ dönen
pulsar olarak kayda geçmiĢtir.
Mayıs, 1989‟da Ginga yapay uydusu tarafından keĢfedilen
ve 5000 ıĢık-yılı uzaklıktaki Cygnus ikiz yıldız sistemi içindeki
GS-2023+338 X-ıĢını kaynağı en belirgin karadelik adayı
olmuĢtur. Bu karadeliğin kütlesi GüneĢ‟in kütlesinin 8-15 katı
kadar olduğu tespit edilmiĢtir.
GüneĢ:
GüneĢ‟in merkezi ile Dünya‟nın merkezi arasındaki uzaklığa
Astronomik Ünite adı verilir. Bu mesafe 149.598.023 km veya
1.00000102 AÜ‟dür.
GüneĢ G2 tipi bir sarı cüce olup, 1.98x1027 tonluk kütlesiyle
Dünya‟nın 332.946,04 katıdır. GüneĢ sistemin toplam
kütlesinin %99‟dan fazlasına sahiptir. Çapı 1.392.140 km,
yoğunluğu suyun yoğunluğunun 1.40 katıdır. Merkezdeki
sıcaklığı 15.400.000 Kelvin, merkez basıncı ise 255.814.000
ton/cm2‟dir.
Saniyede 4 milyon ton hidrojen yakan GüneĢ‟in bu enerjisi
3.85x1026 watt‟a eĢittir. Halen 5 milyar yıldan beri bu enerjiyi
yakan GüneĢ‟in enerjisi bir 5 milyar yıl daha devam edecektir.
447
Gözle görülebilen GüneĢ lekeleri GüneĢ‟in yüzeyinde
1.300.000.000 km2‟lik bir toplam alan kaplamaktadır.
GözlenmiĢ en geniĢ GüneĢ lekesi Nisan, 1947‟de GüneĢ‟in
güney yarıküresinde gözlenmiĢ olup, 300.000 km uzunluğunda
ve 145.000 km geniĢliğinde 18.000.000.000 km2‟lik bir alanı
kaplamıĢtır. GüneĢ lekeleri 1500 derece sıcaklığında olup,
GüneĢ‟in yüzey sıcaklığı olan 5507 derecenin yanında oldukça
soğuktur. 1943‟de, bir GüneĢ lekesinin Hazirandan Aralığa
kadar 200 gün devam ettiği görülmüĢtür.
Olabilecek en uzun süreli GüneĢ tutulması 7 dakika 31
saniyedir. 20.6.1955‟de Filipinlerde görülmüĢ GüneĢ tutulması
7 dakika 8 saniye sürmüĢtür. 16.7.2186‟da meydana gelecek
tutulma ise 7 dakika 29 saniye sürecektir. 1935‟de beĢ GüneĢ
ve iki Ay tutulması, 1982‟de dört GüneĢ ve üç Ay tutulması
görülmüĢtür. 1944 ve 1969‟da ise sadece iki adet GüneĢ
tutulması olmuĢtur.
Gezegenler:
Merkür 172.248 km/saatlik hızla GüneĢ etrafında en hızlı
dönen gezegendir. GüneĢ‟in etrafında 87.96 günde bir tam
dönüĢ yapar ve ona 57.909.200 km uzaklıktadır.
Venüs 462 derece yüzey sıcaklığı ile en sıcak gezegendir.
41.360.000 km uzaklığı ile Dünya‟ya en yakın gezegendir.
Dünya‟dan çıplak gözle görülen en parlak gezegen
durumundadır.
Mars‟ın en yakın konumdaki dünya‟ya uzaklığı 55.680.000
km‟dir. Mars‟ın üzerindeki Olympus Mons volkanı, 600 km
çapı ve 26 km yüksekliği ile GüneĢ sistemindeki en yüksek
noktadır.
448
Jüpiter, 142.984 km‟lik ekvator çapı, 133.708 km‟lik
kutuplardaki çapı ile en büyük gezegendir. Kütlesi Dünya‟nın
kütlesinin 317.828 katı, hacmi ise 1323.3 katıdır. Kendi çevresi
etrafındaki bir dönüĢünü 9 saat 50 dakika 30 saniyede
tamamlar.
Uranüs, 13.3.1781‟de W.Herschel tarafından teleskopla ilk
keĢfedilen gezegen olmuĢtur.
En silik görünen gezegen Pluto‟dur. Kütlesi Dünya‟nın
0.0021 katıdır. Pluto, -235 derecelik yüzey sıcaklığı ile
sistemdeki en soğuk gezegendir. GüneĢ etrafındaki
yörüngesinin yarıçapı 5.914.000.000 km olup, bir dönüĢünü
248.54 yılda tamamlar. 2113 yılında ulaĢacağı en uzak
konumda GüneĢ‟e olan uzaklığı 7.395.000.000 km olacaktır.
GüneĢ etrafındaki yörüngesinin aĢırı eliptikliği nedeniyle Pluto,
23.1.1979 ile 15.3.1999 arasında GüneĢ‟e Neptün‟den daha
yakın bir konumda bulunacaktır. Sistemdeki en küçük
gezegendir.
Dünya, suyun yoğunluğunun 5.51 katı ile en büyük
yoğunluğa sahip gezegen, Satürn ise 0.685 katı ile en küçük
yoğunluktaki gezegendir.
Ay ve Uydular:
GüneĢ sisteminde toplam 61 adet uydu bulunmaktadır. 18
uydusu ile Satürn birinci durumdadır. Dünya ve Pluto‟nun birer
uydusu olup, Merkür ve Venüs‟ün uyduları yoktur. En son
keĢfedilen uydu, 20 km çapındaki Pan‟dır. Satürn‟ün bu uydusu
16.7.1990 tarihinde keĢfedilmiĢtir.
Uyduların ait oldukları gezegenler etrafındaki dönüĢ
uzaklıkları 9377 km (Phobos‟un Mars‟a uzaklığı) ile
449
23.700.000 km (Sinope‟nin Jüpiter‟e uzaklığı) arasında
değiĢmektedir.
Jüpiter‟in üçüncü uydusu olan Ganymede sistemdeki en
büyük ve en kütleli uydu olup, Ay‟dan 2.01 kat daha ağırdır.
Çapı 5268 km‟dir.
Mars‟ın uydusu olan Deimos 125 km‟lik ortalama çapı ile
en küçük uydudur.
Dünya‟nın en yakın komĢusu olan Ay, onun tek uydusudur.
Ortalama çapı 3475.1 km, kütlesi 7.34x1019 tondur. Kütlesi,
Dünya‟nın 0.0123 katı, yoğunluğu suyun 3.34 katıdır.
Ay ile Dünya merkezleri arası uzaklık 384.399,1 km‟dir.
4.1.1912‟de bu mesafe 356.375 km olmuĢtur. Merkezler arası
en büyük uzaklık 2.3.1984‟de 406.711 km‟ye ulaĢmıĢtır. DönüĢ
hızı 3683 km/saat olan Ay‟ın Dünya etrafındaki bir dönüĢü
27.321661 günde tamamlanır.
GüneĢ tepe noktasında iken Ay yüzeyinin sıcaklığı 117
derece, gün batımında 14 derece ve geceleri ise -163 derecedir.
Ay yüzeyinin sadece %59‟u Dünya‟dan görülür. Tamamının
görülememesinin sebebi, kendi çevresindeki dönüĢ süresinin
Dünya etrafındaki dönme süresine eĢit olmasıdır. Ay yüzeyinde
tamamı görülebilen en büyük krater, güney kutbu yakınındaki
295 km geniĢliğinde ve etrafı 4250 metre yüksekliğinde
çıkıntılarla çevrili olandır. Kısmen görülebilen Orientale Basin
krateri 960 km çapındadır. Newton krateri ise 8850 metre ile
en derin olanıdır. Ay üzerindeki en yüksek nokta 7830 metre
olarak tespit edilmiĢtir.
Kayıtlara geçmiĢ ilk Ay tutulması 17.7.709 tarihinde Çin‟de
görülmüĢtür. En uzun Ay tutulması 7 dakika 31 saniye
sürmüĢtür. Atlantik Okyanusunun ortalarından 16.7.2186 günü
görülecek olan Ay tutulması 7 dakika 29 saniye sürecektir. Bir
yıl içinde görülmüĢ en çok GüneĢ ve Ay tutulması 1935 yılı
içinde meydana gelmiĢ olup, beĢ GüneĢ ve iki Ay tutulması
450
tespit edilmiĢtir. Bir yıl içinde olmuĢ en az tutulmalar da 1944
ve 1966 yıllarında görülmüĢ ve sadece birer tutulma
gözlenmiĢtir.
Kuyruklu Yıldızlar:
Ġlk tespit edilen kuyruklu yıldız MÖ-7‟ci yüzyılda geçmiĢtir.
Halley kuyruklu yıldızının MÖ-240 yılında geçtiği
bilinmektedir. Halley kuyruklu yıldızının 1758 yılının Noel
günü yine geçeceği E. Halley tarafından, 1742 yılındaki
ölümünden 16 yıl önce hesaplanmıĢtı.
1843 yılında geçen Büyük Kuyruklu Yıldızın kuyruğunun
uzunluğu 330.000. 000 km olarak ölçülmüĢtür.
1862‟de geçen Cruls ve 1965‟de geçen Ikeya-Seki en parlak
kuyruklu yıldızlar olarak gözlenmiĢtir.
Ġlk defa 1786‟da görülen Encke‟s en sık periyotlarda geçen
kuyruklu yıldız olup, 63 geçiĢ yapmıĢtır. GüneĢ‟e en yakın
konumunda onun 51 milyon km yakınından geçen Encke‟sin
yörünge periyodu 1206 gündür. Hızı 250.000 km/saat olarak
hesaplanmıĢtır.
1894-Gale kuyruklu yıldızı en uzun sürede bir geçen yıldız
olup, 958 yılda bir görülmektedir. Yörüngesinin GüneĢ‟e olan
ortalama uzaklığı 14.5 milyar kilometredir.
Dünya‟ya en fazla yaklaĢan kuyruklu yıldız 1.7.1770‟de
geçen Lexell‟s olup, 138.600 km/saatlik bir hızla 1.200.000 km
yakınımızdan geçmiĢtir. 19.5.1910‟da Dünya‟nın Halley
kuyruklu yıldızının kuyruğu içinde kaldığına inanılmaktadır.
Asteroit, Meteor ve Meteoritler:
451
Son 600 milyon yıl içinde 2000 meteor yeryüzünde kraterler
açmıĢtır.
En büyük meteor yağmuru 16-17 Kasım, 1966 tarihinde
(Leonid meteorları) Kuzey Amerika ve Doğu Rusya‟da
gerçekleĢmiĢtir. 20 dakika boyunca dakikada 2300 meteor
düĢmüĢtür.
30.6.1908‟de Sibirya‟da meteor düĢmesi sonucunda 10-15
megatonluk patlayıcı gücünde bir patlama olmuĢ ve 3900
km2‟lik bir alanda Ģok dalgası yayarak Ģiddeti 1000 km
uzaklıktan hissedilmiĢtir.
Birkaç kilometre çapında ortalama 150 meteorit yeryüzüne
düĢmektedir. Bir meteorit düĢmesinden yaralanmıĢ tek insan
30.ll.1954‟de Amerika‟ya düĢen 4 kg ağırlığında ve 18 cm
çapında bir meteoritten etkilenmiĢtir.
1962‟de Antarktika‟da açılan bir meteorit krateri 240 km
çapında ve 800 metre derinliğindedir. Böyle bir kraterin, 13
milyar ton ağırlığındaki bir meteoridin yeryüzüne 70.800
km/saatlik bir hızla çarpması ile oluĢabileceği hesaplanmıĢtır.
En yaĢlı meteorit 4.6 milyar yaĢındaki Krahenberg‟dir.
1969‟da Avustralya‟ya düĢen meteoridin GüneĢ sistemimizden
daha yaĢlı olduğu anlaĢılmıĢtır.
1920‟de Namibya‟da bulunanı, 2.7 metre uzunluğu, 2.4
metre geniĢliği ve 59 ton ağırlığı ile en büyük meteorit
olmuĢtur.
1891‟de Arizona‟da keĢfedilen bir meteorit çukuru
(Barringer Crater) 1265 metre çapında ve 175 metre
derinliğindedir. Zamanımızda en iyi ve kati olarak belirlenen bu
kraterin 2 milyon ton ağırlığında ve 80 metre çapındaki bir
meteorit tarafından MÖ-25000 yıllarında oluĢtuğu tahmin
edilmektedir.
452
Sistemimizde yaklaĢık 45.000 adet asteroit bulunmaktadır.
Asteroitlerin çoğu Mars ile Jüpiter arasında yer almakta ve
GüneĢ‟e olan uzaklıkları, 20.890.000 km (Apollo-3200
asteroiti) ile 7.131.000.000 km (Kuiper KuĢağı cismi-1992QB)
arasında değiĢmektedir.
En büyük asteroit 1.1.1801‟de keĢfedilen, 959 km çapındaki
1-Ceres‟dir. En küçük asteroit ise 5 metre çapındaki 1993KA‟dır.
En parlak asteroit 29.3.1807‟de keĢfedilen 4-Vesta olup,
3.16 parlaklığı ile Dünya‟dan çıplak gözle görülebilen tek
asteroittir. En silik asteroit ise 29.0 parlaklığındaki 1993KA‟dır.
5 metre çapındaki bir asteroit 20.5.1993‟de Dünya‟nın
150.000 km yakınından geçmiĢtir.
Yeryüzü:
Yeryüzünün ekvatordaki çapı 12.756,27 km, kutuplar arası
çapı ise 12.713,50 km‟dir. Ekvator çapı kutuplar arası çaptan
42.76 km daha fazladır. Ekvatorun çevresi 40.075,01 km,
kutuplardan geçen çevre ise 40.007,85 km‟dir. Kuzey
kutbunun eğikliği güney kutbundan 45 metre daha uzundur. Ġki
kutup arasında armut Ģeklinde bir asimetriklik bulunmaktadır.
Ekvator bölgesinin 14.95 derecesinde ise hafif bir eliptiklik
olup, ekvator çapı bundan 139 metre daha uzundur.
Yeryüzünün toplam alanı 510.065.500 km2 ve hacmi
1.083.207.000.000 km3‟dür. Kütlesi ilk olarak N. Maskelyne
tarafından 1774‟de 5.97x1021 ton, yoğunluğu da su
yoğunluğunun 5.51 katı olarak hesaplanmıĢtır. Gezegenler
içinde en büyük yoğunluğa sahip olanıdır.
Yeryüzüne bir yıl içinde uzaydan 40.000 ton kadar toz iner.
453
Yeryüzünün 148.021.000 km2‟si karalarla kaplıdır. Karaların
sulardan olan ortalama yüksekliği 756 metredir. Asya-Avrupa
kıtası 53.7 milyon km2 ile en büyük kıta olup onu Afrika takip
etmektedir. En küçük kıta ise 7.6 milyon km2 ile Avustralya‟dır.
Dünya‟nın yaĢı 4.540.000.000 + 40 milyon yıl olarak kabul
edilmektedir. Dünya‟da bu yaĢa sahip bir kaya henüz
bulunmamıĢtır. En yaĢlı kaya 1984‟de Kanada‟da bulunmuĢ
olup, 3.962.000.000 yaĢındadır. Avustralya‟da bulunmuĢ
mineraller (zircon kristalleri) 4.276.000.000 yaĢında olup,
bilinen en eski cisimlerdir.
Dünya kendi etrafındaki bir dönüĢünü 23 saat 56 dakika
4.0989 saniyede tamamlar. Bir günün uzunluğu olan bu süre her
bir dönüĢte 0.0084 saniye kadar uzamaktadır.
Yeryüzünün yörüngesi eliptik olup, GüneĢ‟e en yakın
konumda (perihelion) 147.098.100 km, en uzak konumda
(aphelion) ise152.097.900 km uzaklıktadır. Yörüngesinin
uzunluğu 939.886.500 km olup, yörüngedeki bir tam dönüĢünü
365,256366 günde tamamlar. Ortalama dönüĢ hızı 107.220
km/saattir. Bu hız, en düĢük 105.450 km/saat (aphelion) ile en
yüksek olan 109.030 km/saat (perihelion) arasında
değiĢmektedir.
300 milyon yıl önce yeryüzünün karaları Pangaea adı verilen
tek bir kıta halindeydi ve yüzey alanı 1.5x108 km2 idi. Pangaea
190 milyon yıl önce, dinozorlar zamanında, iki süper kıtaya
ayrılarak, Laurasia (Avrupa, Grönland ve Kuzey Amerika) ve
Gondwana (Afrika, Arabistan, Hindistan, Güney Amerika,
Antarktika ve Okyanusya) kıtalarını meydana getirdi.
Yeryüzü alanının 362.033.000 km2‟si suyla kaplıdır. Bu,
toplam alanın %70.98‟idir. Bütün suların toplam ağırlığı
1.41x1018 ton veya Dünya ağırlığının 0.024‟üdür.
454
Okyanusların ortalama derinliği 3729 metre, toplam hacmi
1.349.930.000 km3‟dür. Tatlı suların hacmi ise 35.000.000
km3‟dür.
Yeryüzünün en büyük okyanusu Pasifik olup, bütün
okyanusların %45.9‟udur. Pasifik Okyanusunun ortalama
derinliği 3940 metre alanı 181.300.000 km2‟dir. Güney Çin
denizi ise 2.974.600 km2‟lik alanı ile yeryüzünün en geniĢ
denizidir.
En küçük okyanus Arktik olup alanı 13.223.700 km2 ve
ortalama derinliği 1038 metredir. Yeryüzünün en büyük körfezi
2.172.000 km2‟lik alanı ile Hindistan Okyanusundaki Bengal
Körfezidir. Dünya‟nın en uzun fiyordu ise Grönland‟daki 313
km boyu ile Nordvest Fjord‟dur.
Okyanusların en derin yeri 1951 yılında keĢfedilen ve 1984‟
de derinliği 10.924 metre olarak ölçülen Mariana Çukurudur.
Yeryüzünün en düĢük noktası olan Pasifik Okyanusundaki
Mariana Çukuruna Ocak, 1960‟da Ġsviçreli Jacques Piccard ve
Amerikalı Donald Walsh indiler. Bir deniz kapsülü içinde
inilebilen en derin nokta 10.910 metre olmuĢtur.
Antarktika yakınındaki Weddell denizinin suları bütün
yeryüzünün en temiz suları olarak tespit edilmiĢtir. Burada, 30
cm çapındaki bir disk 80 metrelik derinlikte kolayca
görülebilmektedir.
Yeryüzünün %9.7‟si veya 13.600.000 km2‟si buzlarla
kaplıdır. Antarktika‟daki buzlar bu miktarın %86‟sını teĢkil
eder. Tespit edilmiĢ en kalın buz tabakası 4.78 km
kalınlığındadır ve Antarktika‟da yer almaktadır.
Yeryüzünün yaklaĢık sekizde biri kurak olup, yılda 25 cm‟
den az yağmur alır. Kuzey Afrika‟daki Büyük Sahra en büyük
çöl olup alanı 9.269.000 km2, doğudan batıya uzunluğu 5150
km, kuzeyden güneye uzunluğu ise 2250 km‟dir.
455
1.200.000 yıl önce yeryüzü sıcaklık ortalaması 35 derece idi.
MÖ-6000 yılındaki sıcaklık ortalaması Ģimdikinin 3 derece
üzerindeydi. Yeryüzünün yıllık ortalama olarak en sıcak yerleri
34 derece ile Etiyopya ve 32 derece ile Batı Avustralya‟dır.
Tespit edilmiĢ gölgedeki en yüksek sıcaklık 58 derece ile
13.9.1922‟de Libya‟da olmuĢtur.
En düĢük sıcaklık –89.2 derece olarak 21.7.1983‟de Vostok,
Antarktika‟da tespit edilmiĢtir. Devamlı olarak yeryüzünün en
soğuk yerleĢim bölgesi Sibirya‟daki Oymyakon köyü olup,
sıcaklığı –72 derecedir.
Yeryüzü üzerinde belli bir süre içinde tespit edilmiĢ en
yakın sıcaklık farklılığı 1927-1935 yılları arasında Mariana
Adalarında olmuĢ ve en düĢük sıcaklık 19.6 derece, en yüksek
sıcaklık 31.4 derece olarak bulunmuĢtur. En büyük sıcaklık
farklılığı ise Sibirya‟daki Verkhoyansk‟da –68 derece ile +37
derece arasında 105 derecelik fark olarak tespit edilmiĢtir.
Yeryüzü sularının yüzey sıcaklığı, Beyaz Deniz‟de –2 derece
ile Ġran körfezinde +36 derece arasında değiĢir. Okyanuslarda
tespit edilmiĢ en yüksek sıcaklık, Amerika‟nın batı kıyısının
480 km uzağındaki 404 derecelik bir sıcak su kaynağıdır.
Yeryüzünün 90 km üstündeki sıcaklık –173 derece olarak
ölçülmüĢtür.
Yeryüzünün en fazla GüneĢ ıĢığı alan yeri Arizona‟daki
Yuma olup, bir yılın %90‟ında güneĢlidir. En az GüneĢ ıĢığı
alan yer ise güney kutbudur ve bir yılın 182 günü hiç GüneĢ
ıĢığı görmez. Kuzey kutbunda bu süre 176 gündür.
Yeryüzünün en rüzgarlı yeri Antarktika‟daki George-V
kıyısı olup, burada rüzgarın hızı 320 km/saattir. 12.4.1934‟de
Amerika‟da Mount Washington‟da ölçülmüĢ 371 km/saatlik
rüzgar en yüksek yüzey rüzgar hızı olmuĢtur.
En büyük deniz dalgası 6-7 ġubat 1933 gecesi Filipinler
yakınlarında tespit edilmiĢ olup dalgaların yüksekliği 34
456
metreye ulaĢmıĢtır. Bu dalgalar hızı 126 km/saat olan bir
fırtınadan ortaya çıkmıĢtır. En güçlü okyanus akıntısı Ġngiliz
Colombia ve Kanada arasındaki bölgede olup, burada sular 36
km/saatlik bir hızla akmaktadır.
15-16 Mart, 1952 arasındaki 24 saat içinde Hindistan
Okyanusuna 1870 mm yağmur düĢmüĢtür. Bu miktar, en büyük
yağmur yağıĢı olarak kayda geçmiĢtir.
Yağmur düĢüĢü bakımından yeryüzünün en kuru yeri
ġili‟nin Pasifik kıyısında olup, yıllık yağmur kalınlığı 0.1
mm‟den azdır. Hindistan‟ın Mawsynram bölgesi yeryüzünün en
fazla yağıĢ alan yeri olup yılda 11.873 mm yağmur
yağmaktadır. Bu miktar Dünya‟nın en fazla yağmur alan Ģehri
olan Beijin‟in sekiz katıdır.
1885‟de Ġtalyan Alp‟lerinden 3.500.000 m3 çığ düĢmüĢtür.
1980‟de aynı bölgeden düĢen çığ miktarı 2.800.000.000 m3 ve
hızı 400 km/saat idi.
Yeryüzü üzerinde ölçülmüĢ en büyük kar derinliği 1146 cm
ile Tamarac, Kaliforniya‟da 1911‟de meydana gelmiĢtir.
Yeryüzünün en büyük sıradağları 65.000 km uzunluğundaki
Arktik Okyanusundan Atlantik Okyanusuna uzanan okyanus
dibi sıradağlarıdır. Okyanus tabanından itibaren en yüksek
noktası 4200 metredir.
Karalar üzerindeki en büyük sıradağlar Himalaya sıradağları
olup, Dünya‟nın en yüksek 109 tepesinin 96‟sına sahiptir. En
uzun sıradağı ise Güney Amerika‟daki Andes sıradağları olup,
7600 km uzunluğundadır.
Himalaya sıradağlarının doğusundaki Everest yeryüzünün en
yüksek noktası olup, 8848 metre yüksekliğindedir. Dünya‟nın
merkez noktasından itibaren olan en uzak nokta ise ekvatorun
güneyindeki Andean tepesi olup, Everest‟in tepe noktasının
2150 metre daha üstündedir. Her hangi bir açık denizden en
uzak nokta Çin‟in kuzeyindeki Dzungarian yaylası olup en
457
yakın denize uzaklığı 2648 km‟dir. Yeryüzünün en yüksek
noktası olan Everest‟in tepesine ilk çıkan insan Yeni Zelandalı
Edmund Hillary oldu. Mayıs, 1953 zirveye ulaĢan Hillary‟ye
Nepalli ġerpa Tenzing Norgay eĢlik etmiĢti.
Yeryüzünün en yüksek denizaltı dağı, 1953‟de keĢfedilen
Yeni Zelanda yakınında deniz yatağından 8700 metre
yüksekliğindedir.
Yeryüzünün en büyük buzdağı, 335 km uzunluğu, 97 km
geniĢliği ve 31.000 km2 alanı ile 1956‟da Güney Pasifik
Okyanusunda görülmüĢtür.
Yeryüzünün en yüksek platosu, 1.850.000 km2 alanı ve 4900
metre yüksekliği olan Tibet Platosudur.
Yeryüzünün en büyük vadisi Arizona‟daki Grand Canyon
olup, 446 km uzunluğa, 16 km geniĢliğe ve 1.6 km derinliğe
sahiptir. Su altı vadilerinden Grönland ve Kanada arasındaki
Labrador Basin 3440 km uzunluğundadır. Himalaya‟lardaki
Zangbo vadisi 5076 metre ile yeryüzünün en derin vadisidir.
Yeryüzünün en büyük adası 2.175.000 km2‟lik alanı ile
Gröndland‟dır. Karalardan en uzak konumda olan ada, Güney
Atlantik‟teki Bouvet adası olup en yakın kıyıya 1700 km
mesafededir. En büyük adalar topluluğu Endonezya‟da olup,
5600 km uzunluğunda 17.000 adanın birleĢmesinden
oluĢmuĢtur.
Yeryüzünün en büyük gölü 1225 km uzunluğu ve 371.800
km2 alanı ile Hazar gölüdür. En derin göl Baykal gölü olup,
derinliği 1637 metredir.
Yeryüzünün en uzun nehri 6750 km boyu ile Amazon‟dur.
Ondan sonra 6670 km ile Nil nehri gelmektedir. Yeryüzünün en
kısa boylu nehri ise 17.7 metrelik Amerika‟daki North Fork
Roe nehridir. Yeryüzündeki en büyük debiye sahip nehir yine
Amazon olup, debisi 120.000 m3/saniyedir. En geniĢ nehir Rusya‟daki Ob olup, geniĢliği 80 km, uzunluğu da 885 km‟dir.
458
Yeryüzünün en yüksek çağlayanı Venezüella‟da Carrao
nehri üzerindeki Salto Angel olup, yüksekliği 979 metredir. Su
debisi bakımından en büyük çağlayan Zaire‟deki Boyoma Falls
olup, debisi 17.000 m3/saniyedir. Yeryüzünün en geniĢ
çağlayanı ise Laos‟daki Khone Falls‟dır. GeniĢliği 10.8 km,
debisi de 42.500 m3/saniyedir.
Yeryüzü üzerindeki en büyük kaya Avustralya‟da, 2.5 km
uzunluğunda, 1.6 km geniĢliğinde ve yer seviyesinin 348 metre
yüksekliğindeki Ayers Rock‟tur.
Dünya‟nın en büyük elması 1905‟de Güney Afrika‟da
bulunmuĢ olan 3106 karatlık The Cullinan elmasıdır.
Dünya‟nın en büyük incisi 6.37 kg ağırlığında Filipinlerde
1934‟de bulunmuĢ 24 cm uzunluğunda ve 14 cm çapındaki
Pearl of Allah‟tır. Dünya‟nın en büyük tek parça altını 214.32
kg ağırlığında 1872‟de Avustralya„da bulunmuĢ altın
külçesidir. Dünya‟nın en büyük platini 1843‟de Rusya Ural
dağlarında bulunmuĢ 9635 gram ağırlığındaki platindir.
Yeryüzü üzerindeki aktif volkanların sayısı 1343‟dür.
Bunların çoğu sular altında bulunmaktadır. Tarihteki en Ģiddetli
volkan patlaması MÖ-1628‟de Girit Adası yakınlarında, daha
sonra 1883‟de Java yakınlarında meydana gelmiĢ ve 36.380
kiĢinin ölümüne neden olmuĢtur. Bu patlamanın tozları 10 gün
içinde 5330 km uzaklığa yayılmıĢ ve patlamanın Ģiddeti 26 adet
H-bombasının patlama gücünde olmuĢtur. Yeryüzündeki en
geniĢ volkan krateri Endonezya‟daki Toba krateri olup, alanı
1775 km2‟dir.
Yeryüzünde bir yıl içinde ortalama 500.000 adet deprem
olmaktadır. Bunlardan 1000 adeti zarar vermekte ve 100.000
adeti hissedilebilir olmaktadır. Tespit edilmiĢ en derin deprem
720 km derinlikte 1933‟de Endonezya‟da meydana gelmiĢtir.
Tarihte en fazla zarar vermiĢ deprem 1556‟da Çin‟de olmuĢ ve
830.000 kiĢinin ölümüne sebep olmuĢtur. Modern zamanların
459
en zarar veren depremi 1976‟da yine Çin‟de meydana gelmiĢ ve
750.000 kiĢi ölmüĢtür.
Yeryüzündeki en karıĢık mağara sistemi Amerika‟nın
Kentucky eyaletindeki Mammoth Cave olup toplam uzunluğu
560 km‟dir. Dünya‟nın en büyük mağarası 700 km uzunluğu ve
300 metre geniĢliği ile Sarawak‟taki mağaradır. En uzun su altı
mağarası Meksiko‟daki Nohock mağarası olup, 23.744 metre
uzunluğundadır. Dünya‟nın en derin mağarası 4055 metre
derinliği ile Fransa‟daki Douxde Coly‟dir.
Ġnsan tarafından delinmiĢ en derin delik, Kuzey Rusya‟da
jeolojik araĢtırmalar için açılmıĢ 12.262 metrelik bir deliktir.
1996‟da bu delik 15.000 metreye ulaĢmıĢtır.
Atmosferdeki ozonun normal seviyesi 300 Dobson Unit
(DU)‟tir. 1993‟de Güney kutbu üzerindeki ozon seviyesi en
düĢük değer olan 91 DU‟ya ulaĢmıĢtır. Kuzey Amerika
geniĢliğindeki bir ozon deliği 1985‟de keĢfedilmiĢtir.
Kuzey kutbuna ilk ulaĢan insan Amerikalı Robert Peary
oldu. 1.3.1909‟da Kanada‟nın Ellesmere Adasından yola çıkan
Peary 6.4.1909‟da kuzey kutup noktasına ulaĢtı. Son yürüyüĢte
Peary‟ye dört Eskimo ve kırk köpek eĢlik etmiĢti. Güney
kutbuna ilk ulaĢan insan Norveçli Roald Amundsen oldu.
Amundsen 53 günlük yürüyüĢten sonra 14.12.1911‟güney
kutup noktasına ulaĢtı.
Yeryüzünde Canlılar:
Yeryüzünün en uzun erkeği 272 cm‟lik boyu ile 1918-1940
yılları arasında yaĢamıĢ Amerikalı Robert Wadlow, en uzun
kadını 248 cm‟lik boyu ile 1964-1982 arasında yaĢamıĢ Çinli Z.
Jinlian‟dir.
460
Dünya‟nın en ağır erkeği 442 kg ağırlığındaki Amerikalı J.
Minnoch (1941-1983), en ağır kadını 476 kg ağırlığındaki yine
Amerikalı R. Bradford (1943-1987)‟dır. Dünya‟nın en hafif
insanı olan Meksikalı L. Xarate, (1863-1889) 67 cm boyunda
ve 20‟ci yaĢında 5.9 kg ağırlığındaydı. Dünya‟nın en uzun süre
yaĢayan erkeği 120 yıl yaĢamıĢ Japon Izumi (1865-1986)
olmuĢtur. Dünya‟da en uzun süre yaĢamıĢ insan Fransız Jeanne
Calment olup, 1875‟de doğmuĢ, 1997‟de 122 yaĢında ölmüĢtür.
ġu anda canlı olan en yaĢlı insan Amerikalı Sarah Clark Knauss
olup 1880 yılında doğmuĢtur.
Kayda geçmiĢ en ağır insan beyni 2300 gram, en hafifi ise
1096 gramdır.
Ġnsan soyu, 65 milyon yıl önce Cretaceous ile baĢlamıĢ,
sonra Afrika‟da 34 milyon yıl önce yaĢamıĢ Anthropoidea, 30
milyon yıl önce Mısır‟da yaĢamıĢ Faiyum, 10-15 milyon yıl
önce Namibya‟da yaĢamıĢ Hominoids, 4 milyon yıl önce
Kenya‟da yaĢamıĢ Hominids, 2.4 milyon yıl önce Tanzanya‟da
yaĢamıĢ Homo Habilis, 1.8 milyon yıl önce Java‟da yaĢamıĢ
Homo Erectus (dik duran adam) ile devam etmiĢtir.
Avustralya Ekaliptus‟u 143 metre boyu ile Dünya‟nın en
uzun ağacıdır. En yaĢlı bitki Kaliforniya‟da yaĢayan Creosote
ağacı olup, yaĢı 11.700 yıl olarak belirlenmiĢtir. Dünya‟nın en
ağır ağacı Utah, Amerika‟da yaĢayan 6000 kg ağırlığındaki
Aspen ağacıdır. Himalaya‟ların 6400‟cü metre yüksekliğinde
bulunan Ranunculus Lobatus ağacı en yüksekte yaĢayan
bitkidir.
Denizlerin 269 metre altında yaĢayan bitki su altında en
düĢük seviyede bulunmuĢ bir bitkidir. Dünya‟nın en hızlı
büyüyen bitkisi bir günde 91 cm uzayan bambudur. Bir
lahananın bir yıl içinde teorik olarak 822 milyon ton ağırlığında
lahanalar üretebileceği hesaplanmıĢtır. Bu miktar, yeryüzündeki
nüfus ağırlığının üç katıdır.
461
YaĢayan kara hayvanlarının en büyüğü Afrika fili olup omuz
yüksekliği 3.96 metre, ağırlığı ise 12 tondur.YaĢayan
hayvanların en uzunu zürafa olup, yüksekliği 6.09 metredir.
Kısa mesafede en hızlı koĢan kara hayvanı çıta veya leopar
olup, hızları 100 km/saattir. Dünya‟nın en değerli hayvanı yarıĢ
atlarıdır.
Yeryüzünde 30 milyon tür böcek bulunduğu tespit
edilmiĢtir. En ağır böcek Goliath olup, boyu 110 mm ağırlığı
ise 100 gramdır. Ġri pirelerin üzerinde yapılmıĢ testlerde kendi
ağırlıklarının 850 katı ağırlıkları sırtlarında taĢıyabilecekleri
ölçülmüĢtür. Vücut ölçülerine göre bu pireler Dünya‟nın en
güçlü canlılarıdır. Bir insan ise kendi vücut ağırlığının ancak 17
katını taĢıyabilmektedir.
Sivrisinekler tarafından taĢınan malariyal paraziti Dünya‟nın
en tehlikeli belası olup, taĢ devrinden itibaren, savaĢların
dıĢında, insan ölümlerinin yarısına sebep olmuĢtur. Sadece
Afrika‟da bu parazit 1.4-2.8 milyon insan ölümüne neden
olmaktadır.
Dünya‟nın en yaĢlı bakterisi 3-4 milyon yaĢında olup Japon
denizinde bulunmuĢtur.
En uzun canlı 45 metre boyunda olan ve 1987‟de Bering
denizinde görülen balinadır. En ağır canlı 190 ton ağırlığındaki
mavi diĢi balinadır. En hızlı yüzen balık Sailfish olup, hızı 109
km/saattir. En hızlı yüzen balinanın hızı 55.5 km/saattir.
Atlantik Okyanusunda yaĢayan dev Kalamar, bütün canlılar
içinde en iri göze sahip canlı olup, gözlerinin çapı 400 mm‟dir.
2 metre boyundaki bir köpek balığının çene diĢleri arasında 60
kg‟lık bir basınçla ısırabildiği ve bunun 3 ton/cm2‟lik bir
basınca eĢit bulunduğu bulunmuĢtur. Mavi balinaların alçak
frekanstan 188 desibel ile çıkardıkları sesler, en yüksek ses
olup, 850 km uzaklıktan duyulabilmektedir.
462
YaĢayan kuĢların en büyüğü Kuzey Afrika‟da bulunan 156
kg ağırlığında ve 2.74 metre yüksekliğindeki Struthio
Camelus‟dur. Uçan kuĢların en ağırı Güney Afrika‟da yaĢayan
Ardeotis Kori olup, 19 kg ağırlığındadır. En yüksek seviyede
uçan kuĢ Gyps Rueppelli olup, 11.277 metrede uçtuğu
belirlenmiĢtir. YaĢayan kuĢların en uzun kanat geniĢliğine sahip
olanı 3.63 metre ile Albatross‟dur.
En küçük kuĢ arı kuĢudur ve uzunluğu 57 mm, ağırlığı ise
1.6 gramdır. Uçan kuĢların en hızlısı ġahin olup, 350 km/saatlik
hıza ulaĢabilmektedir. En yavaĢ uçan kuĢ ise Amerikan
ağaçkakan olup, hızı 8 km/saattir. En uzun ömürlü kuĢ Cocky
olup, 80 yıl yaĢamıĢtır.
Fizik:
Evrenin en hafif parçacıkları graviton (4.3x10-34 eV) ve
foton (3x10-27 eV) olup, kütleleri sıfırdır. En ağır parçacık Z0
olup, kütlesi 91.17 GeV‟dir. En hafif kuark, yukarı kuark (6
MeV) ve en ağırı tepe kuark (150 GeV)‟dir. Tau en ağır lepton
olup, kütle enerji miktarı 1.78 GeV‟dir. En hafif olan nötrino
leptonun kütlesi sıfırdır. En hafif hadron pi-meson (134.97
MeV) ve en ağır hadron upsilon-meson (11.02 GeV)‟dir.
En kısa ömürlü parçacık N-baryon (1.0x10-24 saniye), en
uzun ömürlü parçacık ise proton (1032 yıl)‟dır. En dayanıklı
isotop teneke, en dayanıksız isotop ise hidrojendir. En hafif
element hidrojen-1, en ağır element meitnerium-226‟dır. En
uzun ömürlü element tellurium-128 (1.5x1024 yıl), en kısa
ömürlü element ise lithium-5 (4.4x10-22 saniye)‟dir.
463
Evrendeki en büyük hız ıĢık hızı olup, bir yılda
9.460.528.405.000 km yol alır.
Ġnsan tarafından yaratılmıĢ en yüksek sıcaklık, GüneĢ‟in
merkezindeki sıcaklıktan 30 defa daha fazla olan, 528.000.000
derecedir. Bu sıcaklık Tokamak Füzyon Reaktöründe
27.5.1994‟de bir deteryum ve trityum plazma karıĢımı ile elde
edilmiĢtir.
Ġnsan tarafından yaratılmıĢ en düĢük sıcaklık, bir derecenin
280 trilyonda biri olan, 280 picoKelvin derecesidir. Helsinki
Üniversite Laboratuarından bir nükleer demagnetizasyon
cihazında bu değer Ģubat, 1993‟de elde edilmiĢtir.
Ġnsan tarafından üretilmiĢ en yüksek basınç 170 GPa
(11.000 ton/in2) olup, Carnegie laboratuarındaki dev bir
hidrolik preste elde edilmiĢtir.
Bir katı cismin elde edilmiĢ en yüksek hızı 150
km/saniyedir. Yeryüzündeki en büyük hızı Ekim, 1997‟de
Ġngiliz Andy Green Nevada çölünde elde etti. Ġki Rolls-Royce
jet motoru ile tahrik edilen aracı 1228 km/saat hıza eriĢmiĢti.
Roket motorlu en büyük araç hızı 1016 km/saat ile Ekim,
1970‟de, tekerlek tahrikli en büyük araç hız ise 696.200 km/saat
ile Ağustos, 1991‟de elde edildi. Havada elde edilmiĢ insanlı en
büyük hız 3.529 km/saattir. Denizlerde elde edilmiĢ insanlı en
büyük hız ise 550 km/saattir.
ÜretilmiĢ en sıcak alev karbon subnitri‟den 1 atmosfer
basınçta 4988 derece olarak elde edilmiĢtir.
Yapay olarak elde edilmiĢ en parlak ıĢık Los Alamos
laboratuarında 1987‟de, 1x10-12 saniyelik ültraviolet flaĢla
5x1015 W gücünde çıkmıĢtır. Devamlı yanarak alınan en büyük
ıĢık (1.200.000 adet mum karĢılığı 313 kW) 1984‟de yüksek
basınçlı argon ark lambasından Kanada Vortek Ģirketince elde
edilmiĢtir.
464
En yüksek voltaj 32 + 1.5 MV olup, 1979‟da Amerika‟da
üretilmiĢtir. Dünyanın en güçlü elektrik akımı Amerika‟daki
Oak Ridge laboratuarında Nisan, 1996‟da yaratılmıĢ olup 2
milyon amper/cm3‟lük bir elektrik akımı süper iletken bir telden
geçirilmiĢtir. Evlerde bulunan kablolardan normalde 1000
amp/cm3‟den az akım geçmektedir.
Molybdenum disulphide üzerine bir matkapla açılmıĢ en
küçük delik çapı 316x10-10 metredir.
Dünya‟nın en ince camı Almanya‟da yapılan ve tıbbi alanda
kullanılan D-263 tipi 0.025 mm kalınlığındadır.
Dünya‟nın en keskin cismi cam mikropipet tüpünden imal
edilmiĢ iç ve dıĢ çapları 0.02 m ve 0.01 m olup, bir insan saç
telinden 6500 defa daha incedir. Bu tip ince tüpler hücre
biyolojisinde kullanılmaktadır.
Hewlett Packard tarafından 1991‟de imal edilen atomik saat
Dünya‟nın en hassas zaman göstergesi olup, hassasiyeti 1.6
milyon yılda 1 saniye kadardır. Dünya‟nın en yaĢlı saati
1386‟da yapılan ve Ġngiltere‟deki Salisbury Kilisesinde bulunan
ve 498 yıldan beri çalıĢan saattir. Dünya‟nın en büyük saati
Fransa‟da St. Pierre kilisesindeki 1868 yılında imal edilmiĢ,
90.000 parçadan oluĢan 12.1 metre yüksekliğinde, 6.09 metre
geniĢliğinde ve 2.7 metre derinliğindeki saattir.
Dünya‟nın en eski buhar makinası 1779‟da James Watt
tarafından imal edilmiĢ ve 1960‟dan beri Birmingham Science
müzesinde bulunmaktadır. Dünya‟nın halen çalıĢan en eski
makinası 1812‟de imal edilmiĢ 26 HP gücünde dokuma
tezgahıdır. Dünya‟nın en eski mekanizması MÖ-3500 yılında
Irak‟ta yapılmıĢ ve Sümer medeniyetinden beri kullanılan su
taĢıma sistemidir. Dünya‟nın en büyük jeneratörü 1450 MW
gücündeki Lithuina‟da kurulu atomik güç istasyonudur.
Dünya‟nın en büyük DC jeneratörü 51.300 KW‟lık olup,
1995‟de Mitsubishi Electric tarafından nükleer füzyon
465
deneyleri için imal edilmiĢtir. Jeneratör 389 ton ağırlığında ve
18 metre uzunluğundadır.
Dünyanın en büyük makinası Cenevre CERN‟de yerin 100
metre altında kurulu, çevresi 27 km, çapı 3.8 metre ve ağırlığı
60.000 ton olan LEP (Large Elektron Positron) parçacık
çarpıĢtırıcısıdır. Bu Dünya‟nın en büyük makinasınde evrenin
en küçük parçacığı aranmaktadır. Dünya‟nın en büyük nükleer
istasyonu Japonya‟daki 8814 MW‟luk tesistir. Dünya‟nın en
güçlü parçacık akseleratörü Amerika‟da FermiLab‟daki
Tevatron (proton synchroton) olup, 2 km çapındadır. Bu tesiste
1987‟de 1.8x1012 eV‟luk bir kütle enerjisi elde edilmiĢtir.
Dünya‟nın en büyük köpük odası 4.57 metre çapındaki
Fermi National Accelerator Laboratuarında olup, -247 derecede
33.000 litre sıvı hidrojeni ihtiva etmektedir.
Dünya‟nın en hızlı santrifüjü Birmingham‟da olup, hızı
7250 km/saattir. Dünya‟nın en ağır mıknatısı Rusya‟daki
Nükleer AraĢtırma Laboratuarında olup, ağırlığı 36.000 ton,
çapı 60 metre ve gücü 10 GeV‟dir.
Dünya‟nın en hassas makinası, 0.5 gram ağırlığındaki
cisimleri 1x10-8 gram hassasiyetle ölçebilen balans makinasıdır.
Dünya‟nın en hassas mikroskobu Zürich IBM
Laboratuarında bulunan, 100 milyon defa büyültebilen, bir
atomun çapının 100‟de birini (3x10-10 metre) gösteren cihazdır.
Dünya‟nın ilk teleskopu 1608‟de Hollandalı Hans
Lippershey tarafından yapılmıĢtır. Bilim Dünya‟sına sokulan
ilk teleskop ise 1609‟da Galileo tarafından imal edilmiĢtir.
Hawaii‟deki teleskop 1000 cm‟lik ayna çapı ile Dünya‟nın en
büyük çok aynalı teleskopu olup, birbirine bağlanmıĢ 36 adet
segmandan oluĢmuĢtur.
Dünya‟nın tek aynalı en büyük teleskopu ise Rusya‟da
bulunan 6 metre çaplı teleskoptur. En büyük uzay teleskopu, 11
ton ağırlığında, 13.1 metre uzunluğunda ve 240 cm aynası olan
466
Edwin Hubble teleskopu olup, 613 km‟lik bir yörüngede
dolanmaktadır. Dünya‟nın en büyük robotik teleskopu Canary
adalarındaki La Palma‟da kurulmuĢ olup 2 metre aynası ile
karadelikleri, kızıl devleri ve uzaklardaki kuasarları
araĢtırmaktadır.
Dünya‟nın en büyük radyo teleskopu Porto Riko‟da 1963‟de
yapılan 305 metre çapındaki çanaktır. Dünya‟nın en büyük
radyo uzay dinleme tesisi Avustralya‟da yer alan üç ayrı
istasyonun Japonya ve TDRS yapay uydusu ile bağlanmasıyla
oluĢan 27.523 km‟lik bir çapa sahip teleskoptur.
Dünya‟nın ilk programlanabilir bilgisayarı 1943‟de
T.H.Flowers tarafından imal edilen 1500-Valve Colossus‟tur.
Dünya‟nın ilk program depolanmıĢ bilgisayarı 1948‟de T.
Kilburn tarafından yapılan Mark-1‟dir. Bilgisayarların
geliĢtirilmesi 1948‟de J. Bardeen, W. Brattain, 1951‟de R.L.
Wallace, M. Sparks ve W. Bradford Shockley tarafından
yapılmıĢtır.
Dünya‟nın en hızlı genel maksat bilgisayarı Cray Y-MP-C90
supercomputer olup, 2 gigabytes (1 gigabyte, 1 milyar byte‟dır)
merkezi hafızaya sahiptir. Saniyede 16 milyar operasyon
vermektedir. Dünya‟nın en küçük bilgisayarı SRM-3A olup, 6l
mm boyunda, 31 mm eninde, 19.8 mm yüksekliğinde ve 31
gram ağırlığındadır. Dünya‟nın en büyük PC üreticisi Compaq
olup 1998‟de 13 milyondan fazla satmıĢtır. Dünya‟nın en fazla
software satan firması Microsoft‟tur. Windows‟95, 1995‟den
itibaren 193 milyon kopya satmıĢtır.
Dünya‟nın en büyük robotu 1993 yılında Steven Spielberg
tarafından imal ettirilen ve Jurassic Park filminde kullanılan
Tyrannosaurus Rex olup bu dinozor robotu 5.5 metre
yüksekliğinde, 14 metre boyunda ve 4 ton ağırlığındaydı.
Lateks, sünger ve lastikten yapılan robot orijinal dinozor
boyutundaydı. Dünya‟nın en küçük robotu ise Seiko Epson
467
tarafından 1992‟de 97 farklı saat parçası ile imal edilen, 1.5
mm boyunda ve 1.5 gram ağırlığındaki robottur. 1970‟lerde
dizayn edilen Puma sanayi tipi robot en fazla kullanılan robot
oldu.
Dünyanın en zeki robotu olan Deep Blue satranç oynayan
paralel süper bilgisayar Dünya satranç Ģampiyonu Garry
Kasparov‟u 1997‟de yenmiĢtir. IBM tarafından yapılan bu
bilgisayar bir saniye içinde 200 milyon hareketi araĢtırmakta ve
bunu üç dakika içinde 50 milyar hareket ihtimaline tercüme
edebilmektedir.
Dünya‟nın en büyük robot imalatçısı Japon Fanuc‟tur.
Dünya‟nın en fazla robot kullanan ülkesi 325.000 robot ile
Japonya‟dır. Bütün Dünya‟da 580.000 robot çalıĢmaktadır.
Dünya‟nın en akıllı robotu Amerika MIT‟deki CO9 proje
robotu olup, düĢünme, iĢitme, hissetme, dokunma ve konuĢma
fonksiyonlarını yerine getirebilmektedir.
Kimya:
109 adet element bilinmektedir. Oda sıcaklığında, 2 sıvı, 11
gaz ve 85 katı element bulunmaktadır.
Yeryüzünde en nadir bulunan element astatine olup, 0.16
gram kadar mevcuttur. Atmosferin en nadir elementi olan radon
2.4 kg‟lık atmosfer hacminin sadece 6x10-18‟ini kapsar. En fazla
bulunan element hidrojen olup, evrenin %90‟dan fazlası GüneĢ
sisteminin de %70.68‟ini kapsar. Dünya‟da en fazla bulunan
element demir olup, kütlesinin %36‟sıdır.
En yeni ve en ağır element Ocak, 1999‟da California‟daki
araĢtırma laboratuarında yaratıldı. Element-114‟ün 114 adet
protonu bulunan bu yeni element plutonyum ve kalsiyum
izotoplarının bombardımanı ile elde edilmektedir.
468
En yoğun element osmium 22.59 gr/cm3, en düĢük
yoğunluktaki element ise lithium 0.5334 gr/dm3‟dır. En hafif
gaz 0.00008989 gr/cm3 yoğunlukla hidrojen, en ağır gaz ise
0.01005 gr/cm3 yoğunlukla radondur.
Helyum-4 en temiz yapıya sahip element olup, iki h-4
parçası arasındaki kirlilik farkı 1015‟den daha azdır.
En kuvvetli element boron olup, kopma dayanıklılık gücü
5.7 Gpa (8.3x105 lb/in2‟)‟dir. 109 element içinde en kolay
preslenebilir olanı altın olup, 1 gram altın 4 km uzunluğa kadar
uzatılabilir. Elmas (carbon allotrope) en büyük sertliğe sahiptir.
En dayanıklı element tantalum carbide olup, 3990 derecede
erir. Tungsten veya Wolfram 3420 derecede erir. Grafit
(karbon) 3704 derecede buharlaĢır ve 4730 derecede sıvılaĢır.
Helyum atmosferik basınçta katı halde değildir. KatılaĢması –
273.37 derecede en az 24.98 Atm basınçta olur. En düĢük
kaynama noktasına sahip element helyum olup, -268.92
derecede kaynar.
SıvılaĢması aralığı (erime ve kaynama noktaları aralıkları)
en az olan element neon olup, -248.59‟dan –246.05 derece
aralığında sadece 2542 derecede sıvılaĢır. Radyoaktif olan
neptunium en uzun sıvılaĢma aralığına sahip olup, 637 derece
ile 4090 derece arasındaki 3453 derecede sıvılaĢır.
Isıya en dayanıklı karıĢım olan NFAARr (Ultra Hightech
Starlite) olup, 10.000 derecelik plazma sıcaklığına dayanabilir.
Caesium en fazla ısıl genleĢmeye sahip (her bir derecede
9.4x10-5) ve elmas en düĢük ısıl genleĢmeye (her bir derecede
1x10-6) sahiptir. Metaller içinde mercury en düĢük erime ve
kaynama noktalarına sahip olup, -38.82 derecede erir ve 356.62
derecede kaynar.
En küçük yoğunluğa sahip katı silica aerogel olup,
yoğunluğu 0.005 gr/cm3‟dür.
469
En manyetik alaĢım Neodymium Iron Boride olup, verdiği
manyetizma enerjisi 280 kJ/m3‟dür.
Kuvvetli asitler 0-14 aralığında pH değeri ile ölçülür.
Süperasit olarak adlandırılan fluoro-antimonic asit, sülfürik
asit‟den 1018 kat daha kuvvetlidir. TCDD gazı en öldürücü gaz
olup, siyanid‟den 150.000 kat daha etkilidir.
Matematik:
En büyük sayı „centillion‟ olup, 1852‟de kabul edilmiĢtir.
Bu sayı, 1‟in önüne konan 600 adet sıfırdan oluĢmaktadır. Asal
sayılar 2‟den baĢlar ve 2,3,5,7, .... diye devam eder. En büyük
asal sayı CRAY-C90 serisi Super Computer tarafından 1994‟de
keĢfedilmiĢ olup, 258.716 rakamı kapsar. En küçük asal
olmayan sayı (1‟in dıĢında) 4‟dür. En küçük tam sayı 6‟dır. En
büyük tam sayı 517.430 rakamı kapsayan (2859433 -1)x2859433‟dür.
En büyük çift sayı ise, 1.706.595x211235-1 olup. 1989‟da super
computer‟de keĢfedilmiĢtir.
En son bulunan matematiksel sabit Feigenbaum sayısı olup
4.669201609102990‟dır.
 (pi) sayısının en desimal rakamlı hassas sonucu
2.260.321.336 olup, 1991‟de Volfovich kardeĢler tarafından evyapısı bir M-zero süper computer‟de hesap edilmiĢtir.
Pythagoras teoremi en fazla ispatı olan teorem olup,
1940‟dan itibaren 370 ayrı çözümü yapılmıĢtır. Basit grupların
limitli sınıflandırılmasının ispatı 14.000‟den fazla sayfada
100‟den fazla matematikçi tarafından 35 yıl süresinde yapılmıĢ
olup, tarihteki en uzun ispattır.
Bir matematik problemi için ortaya konulmuĢ en büyük para
ödülü Pierre de Fermat‟ın „son teoremi‟ için olmuĢtur. Bu
teorem ayrıca tarihte en fazla doğru olmayan çözümlerle en
470
uzun sürede sonuçlanmıĢ teoremdir. 350 yıl önce Fermat
tarafından ortaya atılan problemi 1995‟de Princeton
Üniversitesinden Andrew Wiles çözmüĢ ve 200.000 dolarlık
ödülü almıĢtır.
Dünya‟nın en eski bilmecesi eski Mısırlılar zamanından
kalan bir papirüs kağıdından MÖ-1650 yıllarında kopya
edilmiĢti ve üzerinde ufak kelime değiĢikliğiyle Bursa‟ya
giderken yolda yedi hanımı olan bir adama rastladım. Her
hanımın yedi torbası, her torbada yedi kedi, her kedinin de yedi
yavrusu bulunuyordu. Adam, hanımlar, torbalar, kediler ve
yavruları ... Bursa‟ya kaç kiĢi gidiyordu? yazıyordu. (cevap: bir
kiĢi)
Ġnsanoğlu tarafından yapılan ilk ölçüm aleti MÖ-3000‟de
Mısırlılarca yapılan 188.7 ile 211.2 gramlar arasındaki
ağırlıkları ölçmek için imal edilmiĢ silindirik ağırlıktır.
1986‟da imal edilen transistor, saniyede 230 milyar iĢlem ile
Dünya‟nın en hızlı transistoru olmuĢtur.
Uzay Araçları:
Dünya‟nın ilk roketi 1042 yılında barutla ateĢlenerek Çin‟de
fırlatıldı. Ġlk sıvı yakıtlı roket R.H.Goddart tarafından 1926‟da
yapıldı ve 12.5 metre yükseklikte 56 metre yol aldı.
Ġlk insan yapısı yörüngeye oturtulan uydu 4.10.1957‟de
Rusya‟dan fırlatılan ve 28.565 km/saat hızla yol alan Sputnik-1
olmuĢtur. Uzaya çıkan ilk insan 12.4.1961‟de Vostok-1 ile
giden Yuri Gagarin oldu ve uzayda 115 dakika kaldı.
Ay ile ilk temas 14.9.1959 günü gece yarısı Rus Lunar-2
aracının Ay yüzeyine çarpması ile oldu. Ay‟ın arka yüzünün ilk
fotoğrafı 7.10.1959 günü Rus Lunar-3 aracı ile çekildi.
471
Ay‟a ayak basan ilk insan 21.7.1969‟da Apollo-11 ile giden
N. Armstrong oldu. Ay‟a toplam altı defa gidildi. Ay‟a toplam
olarak 12 insan ayak bastı ve 79 saat 35 dakika kalındı.
Amerikan Satürn-5 roketi Ģu ana kadar imal edilmiĢ en
büyük roket olmuĢtur. Apollo uzay aracı ile birlikte 110 metre
yüksekliğinde ve 2633 ton ağırlığındadır. Apollo Ay‟a iniĢ
programı için 1969‟da fırlatılan Satürn-5, 25 milyar dolar ile en
pahalı roket olmuĢtu.
Bir insanın yeryüzünden ayrıldığı en uzak nokta 400.171 km
yüksekliğe 15.4.1970‟de çıkan Apollo-13‟ün Ay‟ın diğer
yüzünün 254 km ilerisine gitmesiyle olmuĢtur. Bir insanın
içinde bulunduğu en yüksek hız 39.897 km/saatlik hız olup,
Apollo-10 ile 26.5.1969‟da elde edilmiĢtir.
3.3.1972‟de fırlatılan Pioneer-10 GüneĢ sisteminin dıĢına
51.682 km/saat hızla giden ilk en hızlı uzay aracı olmuĢtur.
Yeryüzünden en büyük kaçıĢ hızı ile ayrılan araç, 54.614
km/saatlik hızı ile 7.10.1990‟da fırlatılan ESA Ulysses uzay
aracı olmuĢtur. Mariner-10, Eylül, 1974‟de Merkür‟ü 211.126
km/saatlik hızla geçmiĢtir. En hızlı yol alan uzay aracı ise
GüneĢ‟in etrafında 252.800 km/saatlik hızla dönen HeliosA‟dır.
16.4.1976‟da GüneĢ‟e 43.5 milyon kilometre yaklaĢan
Helios-B GüneĢ‟in en yakınına giden araç olmuĢtur. Ġnsan
yapısı olarak en büyük uzaklığa giden araç, Pioneer-10
olup,17.1.1986‟da 5.91 milyar kilometre uzaklığa varmıĢtır. Bu
araç 34.593 yılında 10.3 ıĢık yılı uzaklıktaki Ross-248 yıldızına
ulaĢmıĢ olacaktır.
1994 yılına kadar toplam 169 insan ihtiva eden uçuĢ
yapılmıĢ olup, bunların 92‟si Amerika, 77‟si Rusya tarafından
gerçekleĢtirilmiĢtir. Uzaya çıkan toplam 307 insandan en yaĢlısı
59, en genci ise 25 yaĢındaydı. Uzayda en uzun kalanın kalıĢ
süresi 365 gün, 22 saat, 39 dakika ve 47 saniye olmuĢtur. En
472
kısa kalıĢ süresi ise 15 dakika 28 saniyedir. Uzaya gönderilen
bir seferdeki en çok insan sayısı 12 olmuĢtur.
Bir uzay uçuĢu projesinde çalıĢmıĢ en büyük insan sayısı
376.600 kiĢi ile 1969‟daki Ay‟a ilk iniĢ projesinde oluĢmuĢtur.
Proje o zamanın değeriyle 6 milyar dolara mal olmuĢtur.
2.3.1999‟da Mir uzay istasyonu Dünya‟nın etrafında
75.000‟den fazla tur atarak rekor kırmıĢtır. Yeryüzüne geri
döndürüldüğünde yörüngesinde 13 yıl kalmıĢ olacaktır.
Halen yörüngede dolanan en eski uydu 17.3.1958‟de
fırlatılan Amerikan Vanguard-1 yapay uydusudur. En fazla
yapay uydu fırlatılan ülke Rusya ve eski devletleri olup, toplam
1337 uyduları yörüngelerinde dolanmaktadır. Dünya etrafında
halen 3173 hurda roket parçası dönmektedir. 2004 yılında
tamamlanacak olan The International Space Station 88 metre
uzunluğu, 109 metre kanat geniĢliği ve 414 ton ağırlığı ile Ģu
ana kadar imal edilmiĢ en büyük uzay yapısı ve uzay projesi
olacaktır. Proje 16 ülkenin uzmanlarınca gerçekleĢtirilmektedir.
Ödüller:
Ġlk Nobel ödülü 1901 yılında fizik, kimya, fizyoloji (tıp),
edebiyat ve barıĢ konularında verilmiĢtir.
En çok Nobel ödülünü Amerikalı bilim adamları almıĢ olup,
toplam 225 ödülden, 79 adedi fizyoloji, 65 adedi fizik, 42 adedi
kimya, 18 adedi barıĢ ve 21 adedi ekonomi dallarında
verilmiĢtir. Toplam 89 adet ödül alan Ġngiliz bilim
adamlarından 23 adedi fizyoloji, 23 adedi kimya, 19 adedi
fizik,10 adedi barıĢ, 8 adedi edebiyat ve 6 adedi ekonomi
dallarında kazanmıĢlardır.
En fazla Nobel ödülü alan bilim adamlarından, L. Pauling
(Amerika) 1954‟de kimya, 1962‟de barıĢ, Marie Curie
473
(Polonya) 1903‟de fizik, 1911‟de kimya, J. Bardeen (Amerika)
1956‟da fizik, 1972‟de yine fizik, F. Sanger (Ġngiltere) 1958‟de
kimya, 1980‟de yine kimya dallarında ikiĢer ödül
kazanmıĢlardır.
Nobel ödülü kazanmıĢ en yaĢlı bilim adamı olan F.P. Rous
(Amerika) ödülünü 1966‟da 87 yaĢında iken almıĢtır. Nobel
ödülü kazanmıĢ en genç bilim adamı olan L. Bragg (Ġngiltere)
ödülünü 1915‟de 25 yaĢında iken almıĢtır.
Bilimsel Değerler
474
Kitabın konuları ile ilgili sabit değerler, ölçümler,
gösterimler, sembol ve birimler aĢağıda belirtilmektedir.
Sabitler:
Newton gravitasyon sabiti = 6.67x10-8 cm3 /gr.sn2 = 6.67x10-8
din.cm2/gr2
Boltzmann sabiti = 1.38x10-16 erg/K
Avogadro sabiti = 6.02x10-23 mol
Faraday sabiti = 96485.31 C/mol
Hubble sabiti = 15 - 30 km/sn/milyon ıĢık yılı = 64
km/sn/mega-parsek
Chandrasekhar limiti = 1.44 GüneĢ kütlesi
Pi sayısı = 3.1415927
Planck Değerleri:
Planck sabiti = 6.620755x10-34 Joule.sn=6.620755x10-27erg.sn
Planck uzunluğu = 1.62x10-33cm (protondan 1020 defa daha
kısa, bir sicimin boyudur. Gravitonun 10-43 saniyede aldığı yol
olup, bunun altında bildiğimiz uzay son bulur ve kuantum
köpüğü devreye girer.)
Planck kütlesi = 10-5 gram = 1019 GeV (bir protonun kütlesinin
1019 katı veya bir gramın yüzde birinin binde biridir. Ufak bir
toz taneciği kadar olup, sicim teorisindeki bir sicimin kütlesine
eĢittir)
Planck enerjisi = 1000 kw-saat (Planck uzunluğunu ölçmek için
gerekli enerji miktarı olup, sicim teorisindeki titreĢen
sicimlerin enerjisidir)
Planck zamanı = 10-43 sn (mümkün olan en kısa zaman aralığı
olup, ıĢığın Planck uzunluğunu kat ettiği zamandır. Bundan
475
daha kısa bir zaman içinde iki ayrı olay olmuĢsa hangisinin
önce veya sonra olduğu söylenemez.)
Planck alanı = 2.61x10-66 cm2 (karadelik entropisinin
anahtarıdır)
Planck gerilimi = 1039 ton (bir sicimin gerilimidir)
Diğer Değerler ve Birimler:
Fotonun spini = 10-27 gr. cm2/sn
Protonun yükü = 1.602192x10-19 Coulomb
Elektronun yükü = 1.602192x10-19 Coulomb
Nötron yıldızının manyetik alanı = 1012 Oersted
Atomik kütle birimi = 1.66056x10-27 kg
Protonun kütlesi = 1.67265x10-27 kg (elektronun 1836.1 katı)
Nötronun kütlesi = 1.67495x10-27 kg (elektronun 1838.6 katı)
Elektronun kütlesi = 9.10953x10-31 kg
Atomun kütlesi = 3.2707x10-25 kg
Hidrojen atomunun kütlesi = 1.6734x10-27 kg
Fotonun kütlesi = 3x10-27 eV
Gravitonun kütlesi = 4.3x10-34 eV (en alt limittir)
Nötrinonun kütlesi = 10-32 eV (en hafif parçacıktır)
Muonun kütlesi = 1.88x10-28 kg
Z parçacığının kütlesi = 91.17 GeV (en ağır parçacıktır)
W parçacığının kütlesi = 40 GeV
Atomun hacmi = 1.6964x10-23 cm3
Dünya üzerindeki bütün bitkilerin ağırlığı = 1 trilyon ton
Ortalama bir yıldız ağırlığı = 1032 kg
Bütün yıldızların ağırlığı = 1055 kg
1 Angström (Å)=10-10metre (bir atomun ölçüsüdür)
476
1 Fermi = 10-13cm (bir parçacığın ölçüsüdür)
Bohr yarıçapı = 5.29177x10-11 metre
Sicimin boyu = 10-33 cm (protondan 1020 defa daha küçük)
Kuarkın boyu = 10-18 metre
Elektronun yarıçapı = 2.81794092x10-15 metre
Bir atomun boyu = 10-8 cm (Angström birimidir)
Bir atomun çekirdeğinin boyu = 10-13 cm
Bir protonun boyu = 10-13 cm (1 Fermi)
Bir nötronun boyu = 10-13 cm
Bir elektronun boyu = 10-17 cm
Bir mikron = 0.001 mm
Compton dalga boyu = 2.42631x10-14 cm
Elektronun Compton dalga boyu = 10-11 cm
Pionun Compton dalga boyu = 10-13 cm
Protonun Compton dalga boyu = 10-15 cm
Gravitonun Compton dalga boyu = 10-32 cm
Görünen ıĢığın dalga boyu = 10-7- 10-6 metre
Bir molekülün boyu = 10-8 metre
Gözle görülebilir en küçük cismin boyu = 10-4 metre
Mikroskopla görülebilir en küçük cismin boyu = 10-6 metre
Ġnsanın boyu = 102 metre
IĢığın boĢluktaki hızı = 299.792,458 km/sn=2.99x1010 cm/sn
(evrenimizdeki son hızdır)
Yeryüzüne düĢme hızı = 9.8 m/sn (1 g‟dır)
Yeryüzünden kaçma hızı = 11.18 km/sn=40.250 km/saat
GüneĢ‟ten kaçma hızı = 617.30 km/sn
Karadelikten kaçma hızı = sonsuz hız
Elektronun dönme hızı = 3000 km/sn
Bir tüp içindeki elektronun hızı = 2x107 m/sn
477
Sesin hızı = 331.4 m/sn = 1193 km/saat (0 derecede, deniz
seviyesinde ve kuru havada)
Mach 1 = 1193 km/saat
Mach 2 = 2383 km/saat
Mach 3 = 3574 km/saat
Salyangozun hızı = 1 cm/sn
Yürüme hızı = 100 cm/sn
Otomobil hızı = 3x103 cm/sn
Jet uçağının hızı = 200 m/sn
Dünya‟nın dönüĢ hızı = 467 m/sn (ekvatorda)
Ay‟ın Dünya etrafındaki dönüĢ hızı = 1.02 km/sn
Dünya‟nın GüneĢ etrafındaki dönüĢ hızı = 29.8 km/sn
1 AÜ (Astronomik Ünite) = 149.598.023 km (GüneĢ-Dünya
arası uzaklık)
Bir ıĢık yılı = 9.460.528.405.000 km = 9.4605x1017 cm
Bir parsek = 3.26 ıĢık yılı = 30.660.672.000.000 km =
3.06x1013 km
1 Mega parsek = 106 parsek = 3.260.000 ıĢık yılı
EON = 1 milyar yıl
1 yıl = 31.600.000 sn = 3.16x107 sn
Bir parçacığın doğal zaman birimi = 10-23 sn
Uzun ömürlü bir parçacığın yaĢam süresi = 10-10 sn
Z parçacığının yaĢam süresi = 10-25 sn (en kısa ömür)
Muonun yaĢam süresi = 10-6 sn
Nötronun yaĢam süresi = 920 sn
Protonun yaĢam süresi = 1032 yıl (en uzun ömür)
Uranyumun yaĢam süresi = 1017 sn
Karbon-14‟ün yaĢam süresi = 1011 sn
Ġnsanın yaĢam süresi = 2.40x109 sn
IĢığın GüneĢ‟ten Dünya‟ya ulaĢma süresi = 480 sn
478
Görünen ıĢığın bir titreĢiminin süresi = 10-15 sn
IĢığın bir atom boyu yol alma süresi = 10-18 sn
IĢığın bir atom çekirdeği boyu yol alma süresi = 10-24 sn
Bilinen en kısa zaman aralığı = 10-24 sn, buna tekabül eden en
kısa uzaklık = 10-14 cm
Bilinen en uzun zaman = 4.73x1017 sn (evrenin yaĢıdır)
Dev bir karadeliğin yaĢam süresi = 1090 yıl
Evrenin sıcaklığı = 270.42 derece
Mikrodalga arkaalan radyasyonu sıcaklığı = 2.74 K
Mikrodalga arkaalan radyasyonu yoğunluğu = 10-33 gr/cm3
Mutlak sıfır (0 Kelvin) = -273.16 derece = -459.69 0F
0 0C=273.16 Kelvin
100 0C = 373.16 Kelvin
1 Kelvin = 0C+273.16
Suyun donma noktası = 0 0C=273.16 K
Suyun kaynama noktası = 100 0C=373.16 K
Ġnsan vücudunun sıcaklığı = 37 0C = 310.16 K
Bir laboratuarda elde edilmiĢ en düĢük sıcaklık = 2x10-9 K
(mutlak sıfırın üzerindeki 1 0C‟nin iki milyarda biridir)
C ile F arasındaki dönüĢümler:
C = (F – 32) x 5/9‟dur
0
F = (C x 1.8) + 32 veya 0F = (9/5 x 0C) + 32‟dir.
100 0C = 212 0F
0
0
Ses yoğunluk seviyeleri:
Jet uçağının gürültüsü = 120 dB (decibels)
Trafik gürültüsü = 70 dB
KonuĢma gürültüsü = 50 dB
Islık gürültüsü = 20 dB
479
1 eV (elektron volt) = 1.6x10-12 erg (kütle enerji birimidir)
1 eV = 1.7826627x10-36 kg
1 MeV = 1.60x10-6 erg = 106 eV
1 Erg = 2 gramlık bir tahta kurusunun 1 cm/sn‟lik bir hızdaki
sürtünme hareketinin enerjisidir.
1 Joule = 2.77x10-7 kW-saat
1 kW-saat = 3.6x1013 erg
1 kalori = 4x1010 erg
1 HP = 0.746 kW
1 kW = 1.3 HP
Atom hızlandırıcısındaki protonun enerjisi = 30 milyar eV
Bugünkü hızlandırıcılarda elde edilmiĢ en büyük enerji = 102
GeV
GUT‟u elde etmek için gerekli enerji = 1015 GeV (GUT
parçacığının enerjisidir.)
1 radian = 57.2958 derece
1 dik açıdaki yay saniyesi sayısı = 324.000
1 gram maddedeki proton sayısı = 1024
1 çay kaĢığındaki mikrop sayısı = 108
Dünya‟nın bütün sahillerindeki kum sayısı = 1020
Dünya‟daki bütün canlıların sayısı = 1029
Dünya‟daki canlılardaki atomların sayısı = 1041
GüneĢ‟teki atom çekirdeklerinin sayısı = 1057
Evrendeki atomların sayısı = 1080
Evrendeki fotonların sayısı = 1088
Evrendeki baryonların sayısı = 1080
Evrendeki protonların sayısı = 1082
Evrendeki elektronların sayısı = 1082
Evrendeki nötrinoların sayısı = 1079
Evrendeki foton ve gravitonların sayısı = sayısız
480
Evrendeki yıldızların sayısı = 20x1021 (20 milyar kere trilyon)
Evrendeki galaksilerin sayısı = 100 milyar
Samanyolu‟ndaki yıldızların sayısı = 200 milyar
Evrenin çevresi = 125 milyar ıĢık yılı (Hubble sabitinin
bugünkü değerine göre)
Evrenin bugünkü geniĢliği = 1027 km
Gözlenebilen evren sınırı = 1024 km=1011 ıĢık yılı
Evrenin ağırlığı = 2x1054 gram
Evrenin çapı Planck uzunluğunun 1060 katıdır.
Astronomik Ölçümler:
Galaktik kümemizin boyu = 107 ıĢık yılı
Bir kızıl devin boyu = 108 km
Bir beyaz cücenin boyu = 104 km
Bir nötron yıldızının boyu = 10 km
Bir nötron yıldızının yoğunluğu = 5x1014 gr/cm3
Bir karadeliğin yoğunluğu = 200 milyon ton/cm3
Samanyolu‟nun kütlesi = 2x1044 gram
Samanyolu‟nun ortalama yoğunluğu = 7x10-24 gr/cm3
Samanyolu‟nun optik parlaklığı = 4x1043 erg/sn
Samanyolu‟nun manyetik alanı = 6x10-6 Oersted
Samanyolu‟nun açısal momenti = 1074 gr.cm3/sn
Samanyolu‟nun boyu = 105 ıĢık yılı
GüneĢ‟in kütlesi = 1.98x1033 gram
GüneĢ‟in ortalama yoğunluğu = 1.41 gr/cm3
GüneĢ‟in merkez yoğunluğu = 160 gr/cm3
481
GüneĢ‟in optik parlaklığı = 3.90x1033 erg/sn (3.9x1027 kw)
GüneĢ‟in açısal momentumu = 1.7x1046 gr.cm3 /sn
GüneĢ‟in merkez basıncı = 2x1017 din/cm2
GüneĢ‟in merkez sıcaklığı = 15.0x106 K
GüneĢ‟in yüzey sıcaklığı = 5800 K
GüneĢ‟in yarıçapı = 6.96x1010 cm
GüneĢ‟in kritik yarıçapı = 3 km
GüneĢ sisteminin geniĢliği = 1013m
Dünya‟nın kütlesi = 6.60x1027 gram
Dünya‟nın ortalama yoğunluğu = 5.51 gr/cm3
Dünya‟nın merkez yoğunluğu = 13.6 gr/cm3
Dünya‟nın merkez sıcaklığı = 6600 K
Dünya‟nın ortalama yarıçapı = 6368 km
Dünya‟nın kritik yarıçapı = 3 cm
Dünya-Ay arası uzaklık = 382.200 km (ortalama)
Temel Ölçümler/Metrik Sistemler:
Uzunluk (Birimi: metre) = 1 metre, ıĢığın boĢlukta
0.00000333564 saniyede aldığı mesafedir. Veya, Krypton-86
atomunun boĢlukta, 2p10 ile 5d5 enerji seviyeleri arasındaki
elektron hareketinin 1.650.763,73 dalga boyuna eĢit
uzunluktur.
Zaman (Birimi: saniye) = 1 saniye, cesium-133 atomunun
çıkardığı radyasyonun 9.192.631.770 tane titreĢiminin
süresidir.
Kütle (Birimi: kg) = Paris‟teki International Bureau of
Weights and Measures‟de bulunan platinyum-iridyum karıĢımı
bir silindirin ağırlığıdır.
482
Sıcaklık (Birimi: Kelvin) = 1 Kelvin, suyun üçlü (suyun katı,
sıvı ve buharlaĢma noktaları) termodinamik sıcaklığının
0.0036608 kesridir. 0 0K sıcaklığına mutlak sıfır denir. Veya,
Celsius derecesine 273.16 ilave edilerek tanımlanan mutlak
sıcaklık ölçeğidir.
Elektrik Akımı (Birimi: Amper) = 1 Amper, boĢlukta
birbirinden 1 metre uzaklıkta birbirine paralel duran iki uzun
telden geçen akımın çıkardığı manyetik alanın 1 metrelik
uzunluğa tekabül eden 2x10-7 Newtonluk güce eĢit akım
miktarıdır.
Aydınlık Yoğunluğu (Birimi: candella) = 1 candella,
platinumun donma sıcaklığında 1 m2‟lik boĢluktaki
yoğunluğunun 0.000001666‟da biridir.
Madde Miktarı (Birimi: mole) = 1 mole, 0,012 kg karbon-12
atomunun ihtiva ettiği parçacık sayısına eĢit bir sistemin madde
miktarıdır.
Zamanlar:
Femtosecond fs
Picosecond
ps
10-15 sn
10-12 sn
Nanosecond ns 10-9 sn
Microsecond μs 10-6 sn
Millisecond ms 10-3 sn
intikalidir.
Second
sec
Minute
Hour
min 60 sn
hr
3600 sn
lazer ıĢınının patlamasıdır.
bilgisayardaki en hızlı
intikaldir.
ıĢığın 1 metre yol almasıdır.
bir saniyenin milyonda biridir.
beyindeki nöronların
Dünya‟nın yörüngesinde 29.6
km yol almasıdır.
insan kalbinin egzersizle 45 lt
kan pompalamasıdır.
insan vücut derisinden 600.000
483
Day
Week
Month
Year
da 86.400 sn
parçacık dökülür.
5 lt kan vücutta 1000 dolaĢım
yapar.
wk 604.800 sn
mo 2.630880 sn
insan saçı 13 mm büyür.
yr
31.536.000 sn yeryüzünde 16 milyon yıldırım
çakar.
*Second: saniye, minute: dakika, hour: saat, day: gün, week:
hafta, month: ay ve year: yıldır.
Gösterimler:
10=101, 100=102, 1000=103, 10.000=104, 1.000.000=106
246=2.46x102, 3.240.000.000.000.000.000.000=3.24x1021
0.1=10-1, 0.01=10-2, 0.001=10-3, 0.0001=104, 0.000001=10-6
0.000.000.023=2.3x10-8 olarak gösterilebilir.
Metrik Gösterimler:
10
102
103
106
109
1012
1015
1018
deka
hekto
kilo
mega
giga
tera
peta
exa
da
h
k
M
G
T
P
E
10-1
10-2
10-3
10-6
10-9
10-12
10-15
10-18
484
desi
santi
mili
mikro
nano
pico
femto
atto
d
c
m

n
p
f
a
Fiziksel Semboller:
c = boĢluktaki ıĢık hızı
e = elektronik yük birimi
pion
g = gravitasyon serbest düĢme hızı
h = Planck sabiti
K = sıcaklık birimi (Kelvin)
n = nötron
p = proton
NA = Avogadro sabiti
AU = Astronomik ünite, uzunluk
e = Euler sayısı (2. 71828 ...)
e+ = positron
μ = mikron
N = atom çekirdeği
+ = pozitif
- = negatif pion
0 = nötr pion
 = alpha ıĢını
 = beta ıĢını
 = gamma ıĢını
- = muon
+ = antimuon
 = nötrino
e- = elektron
Fiziksel Birimler:
Å = Angström uzunluk
P = Yoğunluk
E = Elektrik alanı
G = Ağırlık
S = Entropi
voltaj
T = Mutlak Sıcaklık
V = Elektrik potansiyeli
P = Parçacık momentumu
B = Manyetik alan
 = Dalga boyu
F = Farad, kapasitör
T = Tesla, manyetizma yoğunluğu
J = Joule, enerji
W = Watt, kuvvet, güç
V = Volt, elektrik potansiyeli,
H = Henry, indükleme
Oe=Oersted, manyetik alan
Hz=Hertz, frekans
Bq=Becquerel, radyoaktivite
Wb=Weber, manyetik alan
485
 = Manyetik moment
 = Frekans
h = Verim
 = Elektrik gücü
 = Yüzey gerilimi
 = Parlaklık
 = AkıĢkanlık
 = Kırılma Ġndisi
Cd=Candella, ıĢık Ģiddeti
0
F=Fahrenheit, sıcaklık
Fm=Fermi, uzunluk
Ci=Curie, radyoaktivite
Pc=Parsec, uzunluk
Amu=atomik kütle
Btu=Ġngiliz ısı
Dyne=Güç
Mach=Hız
Mol=Madde miktarı
S=Siemens, elektrik iletkenliği
Ω=Ohm, elektrik direnci miktarı
A=Amper, elektrik akımı miktarı
C=Coulomb, elektrik yükü miktarı
N=Newton, kuvvet
Pa=Pascal, basınç
Lx=Lux, aydınlatma Ģiddeti
Lm=Lumen, ıĢık akıĢı
0
C=Celsius, sıcaklık
eV=elektron-volt, enerji
Mx=Maxwell, manyetik akıĢ
P=Poise, vizkosite
Gs=Gauss, manyetik akıĢ yoğunluğu
Bar=Basınç
Cal=Kalori, enerji
Erg=Enerji
Radyan=Açı (10=0.0l7453 rad)
Ġvme=m/sn2
Açısal ivme=rad/sn2
Açısal momentum=kgm2/sn
Kütlesel debi=kg/sn
Parlaklık=erg/sn
Basınç=kg/m.sn2
Elektrik potansiyeli=kgm2/sn3
Manyetizma yoğunluğu=volt.sn
Güç=kgm2/sn3=J/sn
Molar kütle=kg/mol
Açısal hız=rad/sn
Momentum=kgm/sn
Hacimsal debi=m3/sn
Sıcaklık akıĢı=m2/sn
Aydınlatma yoğunluğu=cd/m2
Kuvvet=kgm/sn2
Elektrik direnci=kgm2/sn2A2
Enerji=kgm2/sn2=Nm
Yoğunluk=kg/m3
Geometrik ġekiller:
486
Ġki boyutlular = kare (square), dikdörtgen (rectangle), daire
(circle), üçgen (triangle), poligon (polygon)
Üç boyutlular = küp (cube), Silindir (cylinder), küre (sphere),
dikdörtgen prizma (rectangular prism), piramit (pyramid), koni
(cone)
Konik kesitler = daire (circle), elips (ellipse), parabol
(parabola), hiperbol (hyperbola)
Poligonlar:
Üçgen triangle)=3 kenarlı
Dörtgen (square)=4 kenarlı
BeĢgen (pentagon)=5 kenarlı
Altıgen (hexagon)=6 kenarlı
Yedigen (heptagon)=7 kenarlı
Sekizgen (octagon)=8 kenarlı
Dokuzgen (nonagon)=9 kenarlı
Ongen (decagon)=10 kenarlı
Onbirgen (undecagon)=11 kenarlı
Onikigen (dodecagon)=12 kenarlı
Astronomik Semboller:
θ merkez
ų neptün
? sonsuz sayı
 120 derece
dünya
ђ satürn
 60 derece
 yıldız
? Venüs, ? Mars, Nebula,  Ay, * Yıldız,
487
 tam ay
 güneĢ
? 90 derece
Ó 0 derece
K. Yıldız,
Bilgisayarın Evrimi
MÖ-4000: Çin ve Babil‟de ilk Abaküs kullanıldı.
488
1623: Alman William Schickard, Tübingen‟de mekanik
hesaplama makinasını yaptı. Bu, ilk sayısal bilgisayar olarak
kabul edilir.
1630: Ġngiliz William Oughtred, ilk kayıcı hesap cetvelini
yaptı.
1642: Fransız Blaise Pascal, sekiz rakamlı sayıları alan,
mekanik toplama makinasını imal etti.
1673: Alman Gottfried Leibniz, mekanik çarpma, bölme ve
karekök bulma makinasını yaptı.
1745: Fransız Jacques de Vaucanson, tekstil tezgahlarında
kullanılmak için üzerinde delikler bulunan metal tambur
kullandı.
1800: Fransız Joseph Jacquard, dokuma tezgahları için
programlama yapabilen ilk kartları imal etti.
1823: Ġngiliz Charles Babbage, ilk analitik otomatik
bilgisayarı yaptı ve trigonometrik, logaritmik tabloları
hesapladı.
1854: Ġngiliz George Boole, ikili mantıksal üzerine makale
yayınladı.
1876: Ġngiliz William Thomson (Lord Kelvin), makinaların
matematiksel hesaplara göre programlanabileceğini gösterdi.
1896: Amerikalı Herman Hollerith, 1890 nüfus sayımı için
kart okumalı makinayı imal etti.
1936: Alman Konrad Zuse, elektromanyetik ruloları
kullanarak ilkel sayısal bilgisayarı imal etti.
1937: Ġngiliz Alan Turing, bilgisayarların teorik limitlerini
belirten
On
Computable
Numbers’i
yazdı.
Bell
Laboratuarlarında Turing makinasına dayanan ilk röleli
bilgisayar imal edildi.
1943: John Atanasoff ve Clifford Berry, ilk elektronik ve
vakum tüplü bilgisayarı yaptı.
489
1944: IBM‟den Amerikalı Howard Aiken, ilk genel maksat
sayısal bilgisayarı (Mark I) imal etti.
1946: Amerikalı John Eckert ve J. Mauchly, 18.000 adet
vakum tüplü, 30 ton ağırlığında ilk elektronik nümerik
bilgisayarı (ENIAC) yaptı. Macar John Von Neumann, sayısal
bilgisayarların prensiplerini belirten makalesini yayınladı.
1948: Ġngiltere‟de ilk elektronik program depolanmıĢ sayısal
bilgisayar (MADAM) imal edildi, transistor keĢfedildi. IBM
seçici sıralı elektronik bilgisayarı geliĢtirdi.
1949: Cambridge Üniversitesinde EDSAC (Elektronic Delay
Storage Automatic Computer) imal edildi. Amerika‟da BINAC
(binary automatic computer), ilk elektronik depolanmıĢ
programlı bilgisayar yapıldı.
1950: Amerika‟da ultrasonik hafızalı SEAC bilgisayarı imal
edildi.
1951: Remington-Rand UNIVAC-1 (Universal Automatic
Computer), manyetik bantlı bilgisayarı imal etti.
1954: Tamamı transistorlu ilk bilgisayar yapıldı.
1956: John Backus, FORTRAN bilgisayar lisanını geliĢtirdi.
MANIAC-1 programı satranç oyununda insanı yendi.
1958: Jack Kilby integre devreleri geliĢtirdi.
1959: Grace Hopper, yüksek seviye COBAL lisanını buldu.
1965: John Kemeny ve Thomas Kurtz, BASIC programını
geliĢtirdi. Entegre devreli ve yüksek hızlı IC bilgisayarı imal
edildi. CD 6000 ilk süper bilgisayarı yapıldı.
1967: Gene Amdahl, paralel proses fikrini geliĢtirdi. Ġlk PC
oyunu bulundu. RAM çipli, yarı iletken, hafızalı bilgisayar imal
edildi.
1970: Bilgisayar floppy diski imal edildi.
1971: Intel ilk microprocessor (chip) imal etti. Texas
Instruments ilk cep hesap makinasını yaptı.
1975: Amerika‟da ilk PC, Altair-8800 imal edildi.
490
1977: Ġlk toplama PC (Apple II) imal edildi.
1981: IBM ilk DOS operasyon sistemini buldu. Ġlk Windows
sistemi yapıldı.
1988: Ġlk optik microchip sistemli bilgisayar yapıldı.
1989: 200 milyon karakteri depolayan silikon hafızalı chipli
bilgisayar imal edildi.
1950: Microsoft Windows sistemini geliĢtirdi.
Bilimde Klasikler
491
Tarih boyunca, önde gelen bilim adamlarınca yazılmıĢ ve
bilime yön veren eserlerden en önemlileri Ģunlardır:
On Nature, MÖ-400, Empedocles
Metaphysics, MÖ-380, Aristotle
Historia Animalium, MÖ-375, Aristotle
Airs, Waters, Places, MÖ-350, Hippocrates
The Sacred Disease, MÖ-350, Hippocrates
Elements of Geometry, MÖ-300, Euclid (13 cilt)
Arithmetica, MÖ-250, Diophantus
Historia Plantarum, MÖ-250, Theophrastus
On Conic Sections, MÖ-200, Apollonius
Sand-Reckoner, MÖ-200, Archimedes
De Materia Medica, MS-40, Pedanius Dioscorides of
Anazarbus
Pneumatics, MS-62, Hero
Historia Naturalis, MS-77, Pliny (37 cilt)
Geography, MS-150, Ptolemy
Algamest, MS-150, Ptolemy
Optics, MS-150, Ptolemy
Methodus Medendi, MS-190, Galen
De Usu Partium, MS-200, Galen
Arithmetica, MS-250, Diophantus
Mathematical Collections, MS-320, Pappus
Algebra, 845, Al-Khwarizmi
Canon of Medicine, 1000, Avicenna (Ġbni-Sina)
The Threasury of Optics, 1000, Alhazen
Brush Talks from Dream Brook, 1070, Kua Shen
Book of The Abacus, 1202, Leonardo Fibonacci
Liber Quadratorum, 1225, Leonardo Fibonacci
492
Sphaera Mundi, 1450, Johannes de Sacrobosco
The Revolution of The Heavenly Spheres, 1530, Nicolaus
Copernicus
On the Structure of The Human Body, 1543, Andreas Vesalius
Ars Magna, 1545, Niccolo Tartaglia
On Contagion and Contagious Diseases, 1546, Girolamo
Fracastoro
The Nature of Fossils, 1546, Georgius Agricola
De Re Metallica, 1555, G. Agricola
On Anatomy, 1559, Matteo Colombo
Opuscula Anatomica, 1564, B Eustachio
Magnum Opus, 1567, J.F. Fernel
Ars Magna, 1570, Girolamo Cardano
De Nova Stella, 1573, Tycho Brahe
De Plantis, 1583, Caesalpinus
In Artem Analyticam Isogoge, 1591, Franciscus Vieta
Mysterium Cosmographium, 1596, Johannes Kepler
Herbal, 1596, John Gerard
Alchemia, 1597, Andreas Libavius
De Magnete, 1600, William Gilbert
Advancement of Learning, 1605, Francis Bacon
Astronomia Nova, 1609, Johannes Kepler
Sidereal Messenger, 1610, Galileo Galilei
Description of the Marvellous Canon of Logarithms, 1614,
John Napier
On the Development of Eggs and Chickens, 1621, Hieronymus
Fabricius
De Augmentis Scientiarum, 1623, Francis Bacon
Logarithmical Arithmetic, 1624, Henry Briggs
Rudolphine Tables, 1627, Tycho Brahe
493
On the Motions of the Heart and Blood, 1628, William Harvey
Dialogue on the Two Chief World Systems, 1632, Galileo
Galilei
Discourse de la Methode, 1637, Rene Descartes
Discourses Concerning Two New Sciences, 1638, Galileo
Galilei
Essay Pour Les Coniques, 1640, Blaise Pascal
De Motu, 1641, Evangelista Torricelli
Principia Philosophiae, 1644, Rene Descartes
Theoromata, 1651, Christiaan Huygens
On the Generation of Animals, 1651, William Harvey
Arithmetica Infinitorum, 1655, John Wallis
The Spectical Chymist, 1661, Robert Boyle
Micrographia, 1665, Robert Hooke
The Method of Treating Fevers, 1666, Thomas Sydenham
Treatise on The Heart, 1669, Richard Lower
Pensees,1670, Blaise Pascal
Horologium Oscillatorium, 1673, Christiaan Huygens
Cours de Chymie, 1675, Nicolas Lemery
DeMotu Corporum, 1684, Isaac Newton
New Method for The Greatest and Least, 1684, Gottfried
Leibniz
The Mathematical Principles of Natural Philosophy, 1687,
Isaac Newton
Description des Arts et Metiers, 1703, Rene Reaumur
Historia Generalis Plantarum, 1704, John Ray
Opticks, 1704, Isaac Newton
Ars Conjectandi, 1713, J. Bernoulli
Traite des Chemins, 1715, Hubert Gautier
The Doctrine of Chances, 1718, Abraham De Moivre
494
Elementa Chemiae, 1724, Hermann Boerhaave
Vegetable Staticks, 1727, Stephen Hales
The History of Insects,1734, Rene de Reaumur
Systema Naturae, 1735, Carl Linnaeus
Hydrodynamica, 1738, Daniel Bernoulli
Biblia Naturae, 1738, Jan Swammerdam
Traite de Dynamique, 1743, Jean D‟Alembert
Introductio, 1748, Leonhard Euler
Philosophia Botanica, 1750, Carolus Linnaeus
Experiments on Electricity, 1751, Benjamin Franklin
A Treatise on The Scurvy, 1754, James Lind
Tentamen Theoriae Electricitatis et Magnetismi, 1759, Franz
Aepinus
Histoire Naturelle, 1767, George-Louis Buffon (44 cilt)
Kritik der Reinen Vernunft, 1781, Immanuel Kant
Cristallographie, 1783, Louis Rome De Lisle
Istituzioni Analitiche, 1784, Maria Agnesi
An Account of The Foxglove, 1785, William Withering
A Theory of The Earth, 1785, James Hutton
Elementary Treatise On Chemistry, 1789, Antoine Lavoisier
New Experiments on Electricity, 1789, Abraham Bennet
The Natural History And Antiquities of Selborne, 1790, Gilbert
White
Systeme du Monde, 1796, Pierre Simon Laplace
Effects of The Variolae Vaccinae, 1798, Edward Jenner
The Principle of Population, 1798,Thomas Malthus
La theorie des Nombres, 1798, Andrien-Marie Legendre
Analytical Mechanics, 1798, Joseph Louis Lagrange
Sound and Light, 1800, Thomas Young
Traite de Mineralogie, 1801, Rene Haüy
495
Researches in Arithmetic, 1801, Carl Friedrich Gauss
Elements of Experimental Chemistry, 1801, William Henry
Geometrie de Position, 1803, Sadi Carnot
New System of Chemical Philosophy, 1808, John Dalton
Philosophie Zoologique, 1809, Pierre Lamarck
Idea of a New Anatomy of The Brain, 1811, Charles Bell
Elementary Theory of Botany, 1813, Augustin Candolle
On Mediate Auscultation, 1819, Rene Laennec
Cours D‟Analyse, 1821, Augustin Cauchy
Observations Electro-dynamiques, 1822, Andre Marie Ampere
Reflections On The Motive Power of Fire, 1824, Sadi Carnot
Traite des fonctions elliptiques, 1825, Andrien-Marie Legendre
Celestial Mechanics, 1825, Pierre Simon Laplace
Chemical Manipulation, 1827, Micheal Faraday
Principles of Geology, 1830, Charles Lyell
Experimental Researches On Electricity, 1831, Michael
Faraday
System of Mineralogy, 1837, James Dwight Dana
The Silurian System, 1839, Roderick Murchison
Mathematical Analysis of Logic, 1847, George Boole
Systeme Glaciere, 1847, Jean Louis Agassiz
Voyage of Discovery, 1847, James Ross
Conservation of Energy, 1847, Hermann Helmholtz
Histoire Naturelle des Poissons, 1849, Georges Cuvier
Ueber die Bewegende Kraft der Warme, 1850, Rodolf Clausius
Laws of Thought, 1854, George Boole
Principles of Psychology, 1855, Herbert Spencer
On The New Chemical Theory, 1858, Archibald Couper
Cellular Pathologie,1858, Rudolf Virchow
On the Origin of Species by Means of Natural Selection, 1859,
Charles Darwin
496
Natural History of European Seas, 1859, Edward Forbes
Chemical Studies, 1861, Johann Loschmidt
Mechanics, 1863, Ernst Mach
Zoological Evidence, 1863, Thomas Huxley
Plant Genera, 1863, George Bentham
Lectures On Number Theory, 1863, Peter Dirichlet
Prehistoric Times, 1865, John Lubbock
Contributions to the Theory of Natural Selection, 1870, Alfred
Wallace
The Descent of Man and Selection in Relation to Sex, 1871,
Charles Darwin
The Theory of Sound, 1873, John William Rayleigh
Treatise On Electricity and Magnetism, 1873, James Maxwell
Le Soleil, 1875, Angelo Secchi
General Pathology, 1877, Jolius Cohnheim
Hand-Book of Organic Chemistry, 1881, Friedrich Beilstein
Ants, Bees and Wasps, 1882, John Lubbock
Oeuvres Completes, 1882, Augustin Cauchy (30 cilt)
Genera Plantarum, 1883, Joseph Hooker (7 cilt)
Etudes de Dynamique Chimique, 1884, J.Van‟t Hoff
Animal Locomotion, 1887, Eadwear Muybridge
Electromagnetic Theory, 1891, Oliver Heaviside
Evolution and Ethics, 1893, Thomas Henry Huxley
Analysis Situs, 1895, Henry Poincare
Number Information, 1897, David Hilbert
Theory of Groups, 1897, William Burnside
Seismology, 1898, John Milne
Foundation of Geometry, 1899, David Hilbert
Mendel‟s Principles of Heredity, 1902, William Bateson
The Mutation Theory, 1903, Hugo De Vries
The Principles of Mathematics, 1903, Bertrand Russell
497
Radioactivity, 1904, Ernest Rutterford
The Integrative Action of The Nervous System, 1906, Charles
Sherrington
Mars and its Canals, 1906, Percival Lowell
Diseases of The Heart, 1908, James Mackenzie
Inborn Errors of Metabolism, 1908, Archibald Garrod
Science et Methode, 1909, Henri Poincare
Elements of Heredity, 1909, W. Ludwig Johanssen
Studies in Radioactivity, 1912, William Henry Bragg
Les Atomes, 1913, Jean Perrin
Principles of General Physiology, 1914, William Bayliss
The Origin of Continents, 1915, Alfred Wegener
The Origin of The Earth, 1916, Thomas Chamberlin
Binary Stars, 1918, Robert Aitken
Mathematical Theory of Relativity, 1923, Arthur Eddington
Valence and the Structure of Atoms and Molecules, 1923,
Gilbert Lewis
The Theory of The Gene, 1926, Thomas Hunt Morgan
Internal Constitution of the Stars, 1926, Arthur Eddington
Electronic Theory of Valency, 1927, Nevil Sidgwick
The Evolution of Ingneous Rocks, 1928, N. Levi Bowen
Principles of Quantum Mechanics, 1930 Paul Dirac
Mendelism and Evolution, 1931, Edmund Ford
The Theory of Electric and Magnetic Susceptibilities, 1932,
John Van Vleck
Man And the Unknown, 1935, Alexis Carrel
Topologie, 1935, Pavel Aleksandrov
On Computable Numbers, 1936, Alan Turing
The Origin of Life on Earth, 1936, Alexandr Oparin
Recollections And Reflections, 1936, J.J. Thomsoy
The Atom, 1937, George P. Thomson
The Nature of The Chemical Bond, 1939, Linus Pauling
498
Energy Producing in Stars, 1939, Hans Albercht Bethe
Elements de Mathematiques, 1939, Nicolas Bourbaki
Evolution: The Modern Synthesis, 1942, Julian Huxley
The Theory of Games, 1944, John Von Neumann
The Principles of Geology, 1944, Arthur Holmes
What is Life, 1944, Erwin Schrödinger
Heredity, Race and Society, 1946, T. Dobzhansky
Cybernetics, 1948, Norbert Wiener
The Steady-State Theory of The Expanding Universe, 1948,
Hermann Bondi
Quantum Theory, 1951, David Bohm
The Study of Instinct, 1951, Nikolaas Tinbergen
Nature of the Universe, 1952, Fred Hoyle
Valence, 1952, Charles Coulson
Symmetry, 1952, Hermann Weyl
Seismicity of The Earth, 1954, Francis Richter
Thermodynamics of Irreversible Processes, 1955, Ilya
Prigogine
The Physics of Clouds, 1957, John Mason
The Theory of Evolution, 1958, John Maynard
The Physical Foundation of Biology, 1958, Maurice Elsasser
The Double Helix, 1968, James Watson
The Living Sea, 1963, Jacques Cousteau
The Large Scale Structure of Space-Time, 1973, Stephen
Hawking
Cosmic Connection, 1973, Carl Sagan
The First Three Minutes, 1977, Steven Weinberg
Gaia, 1979, James Lovelock
The Large Scale Structure of the Universe, 1979, Edwin
Peebles
A Brief History of Time, 1988, Stephen Hawking
499
Homo habilis, 1991, Phillip Tobias
Bilimsel Güzel Sözler
Bilim asrımızın sanatıdır, bilgi ise güçtür.
Bilim bir varıĢ değildir. O, bir seyahattir.
Bilgimiz arttıkça ne kadar az Ģey bildiğimizi daha fazla
anlamaktayız.
500
Bilgilerimiz fazlalaĢtıkça henüz öğrenmediklerimize göre,
öğrenmiĢ olduklarımızın bir hiç olduğunu daha iyi
anlamaktayız.
Bugün, dün ne kadar az Ģey bildiğimize gülmekteyiz. Yarın
ise, bugün ne kadar az Ģey bildiğimiz için güleceğiz.
En parlak bilim adamları doğru cevaplar verenler olmayıp,
doğru soruları soranlardır.
Sadece para için değil, Ģeref için yazanlar daha makbuldür.
Politika Ģu an içindir. Fakat bir denklem ebediyet içindir.
Hayattaki baĢarı A ise, A=X+Y+Z‟dir. X çalıĢmak, Y oyun, Z
ise çeneni kapalı tutmaktır.
Küçük kafalar insanları, orta kafalar olayları, büyük kafalar
ise fikirleri konuĢur.
Gördüklerimiz gerçektir, görmediklerimiz ise daha da
gerçektir.
Cevizin kabuğunu kırıp içine giremeyen, cevizi sadece bir
kabuk zanneder.
Körlük insanları olaylardan ayırır. Sağırlık ise insanları
insanlardan ayırır.
Bütün güzel Ģeyler fazla uzayınca can sıkar. En iyisi bir tek
Ģeyi değil, hepsini birden yapmaktadır.
Evren düĢündüğü için vardır.
Ġstikbali fazla düĢünmem. O hemen gelir.
Kırk yaĢından önce bir filozof olunamaz. Kırk yaĢından
sonra ise bir matematikçi olarak kalınamaz.
Bir matematikçi ya muazzamdır yada hiçbir Ģey.
Bir matematikçinin matematiksel yaĢamı kısadır.
Matematikçi, 25 veya 30‟undan sonra nadiren bir geliĢme
yapabilir.
Hemen hemen bütün matematikçiler babaların en büyük
oğullarıdır. Büyük kardeĢler de keza birer matematikçidir.
501
Eğer GüneĢ‟e ulaĢmanın, onun Ģekil, ölçü ve maddesini
öğrenmenin fiyatı olmuĢ olsaydı, Phaeton gibi yakılarak ölmeyi
isterdim. -EudoxusPtolemy Euclid‟e, Elements‟i çalıĢmadan, kısa yoldan
geometri bilgisine ulaĢmanın bir yolu olup olmadığını
sorduğunda Euclid ona, geometriye kısa yoldan ulaĢacak bir
kraliyet yolunun bulunmadığını söyler. -Proclus DiadochusArılar altıgenin kare ve üçgenden daha büyük olduğunu ve
aynı malzeme miktarı ile daha fazla balın depolanabileceğini
bilirler. -Pappus of AlexandriaThales‟e sorulan temel sual ne biliyoruz değildi, fakat nasıl
biliyoruz idi. -AristotlePers krallığını kazanmaktansa, tek bir olayı keĢfetmiĢ olmayı
tercih ederim. -DemocritusDüĢünüyorum, o halde varım. -DescartesMatematik bilimlerin kraliçesidir. Sayılar teorisi ise
matematiğin kraliçesidir. -GaussGerçek dünyanın fenomenlerine bir gün tatbik edilemeyecek
bir matematik dalı yoktur. -LobachevskyBiyolojide evrimin ıĢığı altında olmayan hiçbir Ģeyin anlamı
yoktur. -DobzhanskySıfır, orada hiçbir Ģeyin olmadığını söyleyebilmek için orada
bulunması gereken bir Ģeydir. -MenningerHiçbir Ģey doğru olduğundan daha Ģahane değildir. FaradayElektriği keĢfeden Faraday, onun akım Ģeklinde yol
alabileceğini anlayınca bu acayip durumun nelere sebep
olabileceğini çıkaramadı. Fakat, yörenin vergi toplayıcısı
yaptığın iĢ neye yarıyor diye sorunca, Faraday‟ın cevabı Sir, bir
gün bundan büyük vergi toplayacaksın oldu.
Dinsiz bilim kör, bilimsiz din topaldır. -EinsteinAllah‟ın düĢüncelerini bilmek isterdim, gerisi ayrıntıdır.
502
-EinsteinTanrı titizdir ama zalim değildir. -Einsteinġanslı Newton, bilimin mutlu çocukluğu.... Doğa onun için
bir kitaptı ve o kelimeleri zahmetsiz okuyabiliyordu. -EinsteinMatematik yasaları relativiteye havale edildiği sürece onlar
kesin değildir. Matematik yasaları kesin olduğu sürece onlar
relativiteye havale edilemez. -EinsteinEğer relativite teorimin doğru olduğu ispat edilirse,
Almanya benim bir Alman, Fransa ise bir Dünya vatandaĢı
olduğumu ilan edecekler. Teorim doğru çıkmazsa, Fransa bir
Alman, Almanya ise bir Yahudi olduğumu iddia edecekler. EinsteinGüzel bir kızla flört ederken, bir saat bir saniye gibi görülür.
Bir kömür cürufu üzerinde otururken, bir saniye bir saat gibi
görülür. Relativite iĢte budur. -EinsteinKuantum teorisine itiraz eden Einstein: Tanrı evrenle zar
atmaz. Ona cevap veren Bohr: Albert, Tanrıya ne yapması
gerektiğini söyleme cevabını verdi.
503
Bilimin Son Sınırına mı Gelindi?
Son zamanlarda, ileri bilim çevrelerinde, Bilim adamları ve
filozoflar arasında Ģu konu tartıĢılmaktadır: acaba bilimin
sonuna mı gelindi ?
Bu konuda yazarın kendi fikri Ģudur: Evet, bilimin,
teknolojik konuların değil ama, bilimsel formül ve
denklemlerin en son sınırına ulaĢılmıĢ bulunulmaktadır. Bu
kitabın yazarı, bundan sonra artık daha ileri seviyede bilimsel
504
denklemlerin, formül, teori ve yasaların yaratılamayacağı
düĢüncesindedir.
Bilimsel denklem, formül denilince teknolojik buluĢlar,
geliĢmeler, yeni keĢif ve icatlar kastedilmemektedir. Ġleriki
yıllarda daha binlerce yeni icat, keĢif ve buluĢ yapılacaktır. Bir
gün en hızlı otomobili kağnı arabası yerine koyan bir araç, en
hızlı bilgisayarın yerini alacak yepyeni sistemlerin imal
edileceği bir gerçektir. Fakat bütün bu yeni Ģeyler Ģu anda sahip
bulunduğumuz denklem ve formüllerin kullanılması ile
yapılacaktır.
Bilimsel denklem ve formüllerin, yani kuramsal bilimin
artık son sınırına ulaĢmıĢ bulunuyoruz, derken önce Ģu
hususları göz önüne almak gerekir.
1)
2)
3)
4)
Einstein 1905‟de Özel Relativite Teorisinde, ıĢık hızının
evrenimizdeki en son hız olduğunu, ona ulaĢınca cismin
kütlesinin sonsuz, boyunun sıfır olacağını ve cismin
üzerindeki zamanın duracağını ispat etmiĢtir. Bilgi dahil
hiçbir Ģeyin ıĢık hızından daha hızlı gidemeyeceğini
göstermiĢtir. Evrenimizde „sonsuz‟ diye bir Ģey yoktur,
zira evrenimizin kendisi bile sonsuz değildir, eni, boyu
bellidir.
Atomun içinde 10-18 metreye kadar inen Kuantum
Mekaniği mikro dünyalardaki bilgilerimizin daima
belirsiz kalacağını, atomun içindeki olayların hiçbir
zaman tam olarak bilinmeyeceğini ispat etmiĢtir.
Kuantum Kromodinamiği (QCD) Teorisi gluonların
hiçbir zaman birbirinden ayrılamayacağını ve dolayısıyla
bir kuarkı parçalayıp içindekileri keĢfetmenin mümkün
olamayacağını ispat etmiĢtir.
Süpersicim Teorisi parçacıklar yerine titreĢen ve
titreĢtikçe parçacıkları ve kuvvetleri üreten 10-33 cm
505
5)
6)
7)
8)
boyunda sicim halkalarını öngörür. Teori, uzay ve
zamanla ilgili bütün sorulara cevap verebilecektir.
Teorinin sayısız çözümü olup, hangisinin doğru olduğu
bilinememektedir, ayrıca o bir matematiksel olaydır, ne
bir madde nede bir enerji. 10-33 cm ise insanoğlunun
düĢünemeyeceği bir uzunluktur. Bu uzunluktaki bir
sicimin elde edilmesi için imal edilecek hızlandırıcının
çapının 1000 ıĢık yılı olması bile yetmeyecektir.
Kaos Teorisi kuantum belirsizliğindeki fenomenlerin
hiçbir zaman belirlenemeyeceğini, Kurt Gödel‟in eksiklik
teoremi
hiçbir
Ģeyin
tam
anlamı
ile
tamamlanamayacağını ileri sürmektedir.
ġu anda sahip bulunduğumuz en büyük enerji 102
GeV‟dur.
GUT-Büyük
BileĢik
Teoriyi
(Elektrozayıf+Güçlü Nükleer Kuvvet) elde etmek için
gerekli hızlandırıcının enerjisinin 1015 GeV olacağı
bilinmektedir. 1015 GeV düĢünülemeyecek kadar büyük
bir enerjidir.
TOE = Her ġeyin Teorisini (GUT+Gravitasyon Kuvveti)
elde etmek için gerekli enerji seviyesi ise insan hayal
kapasitesinin dıĢındadır.
Bir karadeliğin ortasındaki tekillik noktasında yoğunluk
ve gravitasyon sonsuz büyük, hacim ise sonsuz küçüktür.
Tekillikte evrenimizin yasaları, bildiğimiz denklem ve
formüller geçerliliğini kaybetmekte ve orada baĢka bir
evrenin yasaları iĢlemektedir. Bir karadeliğin yuttuğu
cisim 10-33 cm boyunda parçalara ayrılmakta ve ıĢık
hızından daha yüksek bir hızla içeri girmektedir.
Minimum ıĢık hızı, maksimum sonsuz hızla yol alan
takyon parçacığı ise baĢka bir evrenin parçacığı olup,
bizler için sanal bir nesnedir. Bir karadeliğin arkasında
506
9)
10)
11)
12)
13)
bulunduğu sanılan kurt deliği ve akdelikler ise bizler için
hiçbir zaman ispat edilemeyecek Ģeylerdir.
Evrenimizin bir Büyük Patlama (Big Bang) ile baĢlamıĢ
olduğu artık bilinmektedir. Big Bang‟ın sıfırıncı saniyesi
(tekilliği) ile 10-43‟cü saniyesi arasında nelerin olup
bittiğini anlayabilmek için GUT‟u elde etmek gerekir,
yani 1015 GeV‟lik bir enerjiyi yaratmak. Sıfırıncı saniye
ve arkasını anlayabilmek için ise bir TOE veya sonsuz
boyutta bir enerjiyi elde etmek Ģarttır. Bunların bizler
için imkansız Ģeyler olduğu bilinmektedir.
Planck uzunluğu olan 10-33 cm‟deki ve karadeliğin
sonsuz yoğunluğa sahip tekilliği içindeki malzemeler
kuantum köpüğü olup, sadece hayal edilebilen bir
maddedir. Bunlar için Genel Relativite ile Kuantum
mekaniğinin birleĢtirilmesi gerekir. Hiçbir çalıĢma bunun
yakınına bile gelememiĢtir.
Bir DNA molekülünün üzerindeki nükleoditlerin diziliĢi
ve çevrede yer alan 80.000 genin içine depolanmıĢ 3.5
milyar bilginin çözülmesi çalıĢmaları Human Genemo
projesi kapsamında 10 yıldır yapılmakta olup 15 yıl sonra
tamamlanmıĢ olacaktır. Canlı yaĢamın bu en dip noktası
bir gün anlaĢılacaktır. Bu noktanın ilerisi artık yoktur.
Doğada, doğa yasalarını iĢleten dört tane temel kuvvet
bulunmaktadır. Bir beĢinci kuvvetin mevcudiyetine dair
herhangi bir belirtiye Ģu ana kadar rastlanmamıĢtır.
Bilinen bütün doğa yasaları ise bilinen dört temel kuvvet
ile baĢarılı bir Ģekilde açıklanabilmektedir. Burada
herhangi bir açık bulunmamakta ve bütün taĢlar yerine
oturmaktadır.
Evrim bir gerçektir. Doğayı iĢleten Ģahane yasalardan
biridir. Ġnsanoğlu, Dünya kurulduğundan bugüne kadar
gelmiĢ geçmiĢ 2 milyar canlı türünden sadece biri, fakat
507
14)
en baĢarılısıdır. 2 milyar türün %98‟i evrimlerini
tamamlayıp yok olmuĢlardır. Ġnsan türünün geçmiĢinin
3.8 milyon yıl önce baĢlamıĢ olduğu, türlerin yaklaĢık
süresinin 1 milyon yıl olduğu düĢünüldüğünde, insan
soyunun daha milyonlarca yıl sürmeyeceği bir gerçektir.
Evrende bizden baĢka geliĢmiĢ uygarlıkların bulunduğu,
her ne kadar Ģu ana kadar hiçbirinin bir izine henüz
rastlanmadıysa da, çok büyük ihtimaldir. Böyle
uygarlıkların bizlerden daha ileri seviyede bir bilime
sahip olmuĢ oldukları düĢünülemez. Çünkü bizler,
relativite teorilerini, kuantum alan teorisini, süpersicim
ve süpersimetri teorilerini ve diğerlerini keĢfetmiĢ
bulunmaktayız. Bunlar evrensel fiziğin son teorileri olup,
diğer uygarlıkların bütün bunların ilerisinde teorileri
bulmuĢ olabilecekleri düĢünülemez.
Bilim 1850 ile 1950 arasında altın devrini yaĢadı. Bu tarih
aralığındaki geliĢmeler çok hızlı oldu. Bugün sahip
bulunduğumuz bilimsel denklem ve formüllerin daha ilerisine
gidebilmek için ıĢık hızından daha büyük bir hız elde etmek,
sonsuz ve sıfır değerlerine ulaĢmak, kuantum belirsizliğini
açıklığa kavuĢturmak, kuarkları parçalamak, sicimleri
tanımlamak, 1015 GeV‟den daha büyük bir enerjiyi yaratmak,
TOE‟yi elde etmek, tekillik noktalarına girebilmek, kuantum
köpüğünü tarif etmek, bir beĢinci temel kuvveti keĢfetmek ve
daha onlarca milyon yıl yaĢamımızı sürdürebilmek gerekir.
Bütün bunların olamayacağı ise halen ispat edilmiĢ durumdadır.
Bugün sahip bulunduğumuz denklem ve formüller, yukarıda
belirtilen sınırların içindeki, bütün doğa olaylarını baĢarılı bir
Ģekilde açıklayabilmektedir. Ġhtiyacımız olan Ģey, belirtilen
sınırların dıĢındaki olayları açıklayabilecek denklem ve
formüllerdir. Öte taraflardaki olayları açıklayabilecek
508
formüllerin bu evrende mevcut olamayacağını ise Einstein ve
diğerleri halen ispat etmiĢ durumdadır. Olamayacağı ispat
edilen bir Ģeyin yanlıĢ olduğunu ispat etmek ise düĢünülemez..
Yani, evrenimize ilerde Einstein ve diğerlerinin formüllerinin
daha ilerisini keĢfedecek daha zeki ikinci bir Einstein
gelmeyecektir.
Açıkçası, Big Bang‟ın 10-43‟cü saniyesi, karadeliğin tekillik
noktası ve 10-33 cm arasında sıkıĢıp kalmıĢ durumdayız.
Sonuç: insanoğlu bugün sahip bulunduğu kuramsal denklem
ve formüller açısından, bilimin son sınırına gelmiĢtir. Bilime
inanan bir kimse artık büyük bilimsel dönemin sona erdiğine
inanmalıdır.
SON ĠKĠ SAYFA RESĠM
509
ÇĠZĠLECEK !
Bilimsel Lügat
Absolute : mutlak
Absolute temperature : mutlak sıcaklık
Absolute zero : mutlak sıfır
Acceleration : ivme
Accelerator : hızlandırıcı
Accelleration of gravity : yerçekimi ivmesi (g)
Acoustics : akustik
Aerodynamics : aerodinamik
Aerolite : kayadan oluĢmuĢ meteorit
Agricultural : tarım
510
Algebra : cebir
All or None : ya hep ya hiç
Aminoacid : aminoasit
Analytical : analitik
Analysis : analiz
Anatomy : anatomi
Animal : hayvan
Angle : açı
Angular acceleration : açısal ivme
Angular frequency : açısal frekans
Angular momentum : açısal momentum
Angular speed : açısal hız
Antimatter : antimadde
Antiparticle : antiparçacık
Anthropology : antropoloji
Applied : uygulamalı, deneysel
Approximation : takribilik
Archaeology : arkeoloji
Artifical : yapay
Artificial Intelligence : yapay zeka
Asteroid : asteroit
Astronomer : astronom
Astronomy : astronomi, gökbilim
Astrophysics : astrofizik
Asymmetric time: asimetrik zaman
Atom : atom
Atomic : atomik
Atomic mass: atomik kütle
Atmosphere : atmosfer
AU : Astronomik Ünite
Axiom : aksiyom
511
Bacteria : bakteri
Background radiation : arkaalan ıĢıması
Baryons : ağır parçacıklar
Bead : boncuk
Belt : kuĢak
Big Bang : Büyük Patlama
Big Crunch : Büyük Çöküntü
Binding energy : bağlanma enerjisi
Biology : biyoloji
Biosphere : biyosfer
Biophysics : biyofizik
Black body : siyah cisim
Black body radiation : siyah cisim radyasyonu
Black hole : karadelik
Black dwarf : siyah cüce
Body : vücut
Bombarding : bombardıman
Botany : botanik
Bottle : sise
Brain : beyin
Brightness : parlaklık
Brown dwarf : kahverengi cüce yıldızı
Bubble chamber : köpük odası
Calculus : hesaplama metodu
Calory : kalori
Carbon : karbon
Catastrope : felaket
Closed universe . kapalı evren
Cathode rays : katod ıĢınları
Cell : hücre
Centre : merkez
512
Centre of gravity : ağırlık merkezi
Chaos : kaos, karıĢıklık
Charge : yük
Charge to Mass ratio : yük-kütle oranı
Chemistry : kimya
Chemical reactions: kimyasal reaksiyonlar
Chromosome : kromozom
Circular : dairesel
Circulating ring : dairesel tünel
Climate : iklim
Clinical : klinik
Clonal selection : klon seçimi
Cloud : bulut
Cloud chamber : buhar odası
Cluster : yığın, küme
Coherence : tutarlılık
Coils : sargılar
Collider : çarpıĢtırıcı
Collapse : çökme
Colour force : renkli yük
Comet : kuyruklu yıldız
Combining volumes : birleĢen hacimler
Complementarity : tamamlayıcılık
Communication : haberleĢme
Computer : bilgisayar
Constant proportions : sabit oranlar
Contraction : büzülme
Continental drift : kıtasal hareket
Constant : sabit
Construction : yapı
Constellations : takım yıldızları
Conditioned reflex : Ģartlı refleks
513
Conductivity : iletkenlik
Conservation : korunum
Conservation of energy : enerjinin korunumu
Conservation of parity : paritenin korunumu
Conservation of matter : maddenin korunumu
Cooling : soğurma
Coordinate : koordinat
Coriolis effect : coriolis etkisi
Correspondence : benzerlik, uygunluk
Correlation coefficient : istatistiksel bağıntı
Cosmic rays : kozmik ıĢınlar
Cosmology : kozmoloji, evrenbilim
Cosmological : kozmolojik
Cosmological constant : kozmolojik sabit
Covalent bond : atomlar arası bağ
Crystal : kristal
Crest : tepe noktası
Crust : kabuk
Critical : kritik
Critical mass : kritik kütle
Crystal field : kristal alanı
Current : akım
Curvature : eğrilik
Cycle : çevrim, devre
Cyclotron : siklotron, hızlandırıcı
Dance of bees : arıların dansı
Dark matter : karanlık madde
Decay : bozunma
Decayed matter : bozunmuĢ madde
Delta rays : delta ıĢınları
Density : yoğunluk
514
Determinism : belirlenirlik
Deterministic : katı, tespit edilebilir
Detector : detektör, toplayıcı
Diagram : diyagram
Differential : diferansiyel
Dimension : boyut
Displacement : yerinden çıkma
Discontinuity : devamsızlık
Disc : disk
Division : bölme, aralık
Distribution : dağılım
Disintegration : ayrılma
DNA : deoxyribonucleic acid
Doopler effect : Dopler etkisi
Double slit : çift yarık
Double helix : çift sarmal
Duality : ikilik, ikilem
Dynamics : dinamik
Dynamo : dinamo
Earth : yeryüzü
Eclipse : güneĢ tutulması
Ecology : ekoloji
Ecosphere : ekosfer
Effect : etki
Efficiency : verim
Elastik rebound : elastik geri tepme
Electricity : elektrik
Electric charge : elektrik yükü
Electron : elektron
Electron cloud : elektron bulutu
Electron beam : elektron ıĢını
515
Electromagnetic : elektromanyetik
Electromagnetism : elektromanyetizma
Electronics : elektronik
Electroweak force : elektrozayıf kuvvet
Element : element
Elementary : temel, en küçük olanı
Electronic : elektronik
Ellipse : elips
Elliptical : eliptik
Energy : enerji
Engineering: mühendislik
Entropy : entropi
Enzyme : enzim
Equation : eĢitlik, denklem
Equivalence : eĢdeğerlilik
Equator : ekvator
Escape velocity : kaçıĢ hızı
Ether : eter
Exclusion principle : dıĢlama prensibi
Experiment : deney
Exploration : keĢif
Evaporation : buharlaĢma
Event horizon : olay ufku
Evolution : evrim
Factor : faktör
Field : alan
Fission : fisyon
Flow : akıĢ, akıntı
Fluid : akıĢkan
Formula : formül
Force : güç, kuvvet
516
Fossil : fosil
Free fall : serbest düĢme
Frequency : frekans
Friction : sürtünme
Frontal : ön taraf
Fungi : mantar
Function : fonksiyon
Fundamental : temel
Fussion : füzyon
Galaxy : galaksi
Galaxy cluster : galaksi kümesi
Game : oyun
Gamma ray astronomy : gamma ıĢını astronomisi
Gas : gaz
Gauge : ayar
Gauge field : ayar alanı
Gauge symmetry : alan simetrisi
Gene : gen
Genetics : genetik
Genetic engineering : genetik mühendisliği
Geodesic : jeodezik
Geocentric : dünya merkezli
Geometry : geometri
Geography : coğrafya
Geology : jeoloji
Geophysics : jeofizik
Gluon : gluon
Grand unified : büyük bileĢik (GUT)
Gravity : çekim
Gravitation : çekim, gravitasyon
Gravitational force : çekim kuvveti
517
Graviton : graviton
Greenhouse effect : sera etkisi
Growth factor : büyüme faktörü
Heat : ısı
Heliocentric : güneĢ merkezli
Helium : helyum
Hemisphere : yarı küre
Heredity : kalıtım
Higgs field : Higgs alanı
Holography : holografi
Horizon : ufuk
Hubble ratio : Hubble oranı
Human being : insan
Hydrodynamics : hidrodinamik
Hydrogen : hidrojen
Hydrography : hidrografi
Hydrosphere : hidrosfer
Hypothesis : hipotez
Imaginary time : sanal zaman
Imaginary number : sanal sayı
Immunology : bağıĢıklık
Impact : darbe
Impulse : darbe
Industrial : endüstriyel
Infinity : sonsuz
Inflation model of the universe : geniĢleyen evren modeli
Information : bilgi
Infra red rays : kızılötesi ıĢınlar
Infra red astronomy : kızılötesi astronomisi
Inertial mass : durağan kütle
518
Inorganic : inorganik
Integral : integral
Interference : giriĢim
Integrated circuit : entegre devre
Interstellar : yıldızlar arası
Intelligence : akıl, zeka
Invention : buluĢ
Isotope : isotop
Ion : iyon
Ionisation : iyonlaĢma, iyonizasyon
Kinetic : kinetik
Latend heat : gizli ısı
Law : yasa
Law of conservation : koruma yasası
Layer : katman, kuĢak
Length : uzunluk
Leptons : hafif parçacıklar
Level : seviye
Levitation : levitasyon
Light : ıĢık
Light cone : ıĢık konisi
Light year : ıĢık yılı
Liquid : sıvı, akıĢkan
Limit : limit
Lines : çizgiler
Linear : lineer
Lithosphere : litosfer
Living form : canlı
Local group : yerli grup
Logarith : logaritma
519
Luminosity : parıltı
Lunar system : ay sistemi
Lysosome : lizosom
Magic numbers : sihirli sayılar
Magnetism : manyetizma
Magnetic moment : manyetik moment
Magnetic monopol : manyetik monopol
Magnetic field : manyetik alan
Magnetic storm : manyetik fırtına
Mankind : insan
Marine : deniz
Mass : kütle
Mathematics : matematik
Mathematician : matematikçi
Matter : madde
Matrix : matris, değiĢkenler arasındaki iliĢki
Mechanics : mekanik
Medical : tıp
Mesons : orta ağırlıkta parçacıklar
Messanger-RNA : haberci-RNA
Metallurji : metalürji
Meteorology : meteoroloji
Microbiologi : mikrobiyoloji
Microorganism : mikro organizma
Microwave : mikro dalga
Microwave background radiotion : mikro dalga arkaalan ıĢıması
Milkyway : Samanyolu
Mineralogy : mineraloji
Minimum : minimum
Molecule : molekül
Molecular biology : moleküler biyoloji
520
Molecular orbital : molekülsel yörünge
Molecular weight : molekül ağırlığı
Moment : an
Momentum : momentum
Moon : Ay
Motion: hareket
Movement : hareket
Mystic : mistik
Natural : doğasal
Nature : doğa
Nebula : nebula
Nerve : sinir
Nerve growth : sinir büyümesi
Neutrino astronomy : nötrino astronomisi
Neutral : nötr, yüksüz
Neutron star : nötron yıldızı
Neutrino : nötrino
Neutron : nötron
Nitrogen : azot
Noble : asil
No-hair : kısır
Noumenon : gerçeğin tersi
Nucleons : proton ve nötronlar
Nucleus : çekirdek
Nuclei : çekirdekler
Nuclear : nükleer
Nuclear energy : nükleer enerji
Nuclear reaction : nükleer reaksiyon
Number : sayı
Observation : gözlem
521
Observatory : gözlemevi
Ocean : okyanus
Open universe : açık evren
Optics : optik
Orbit : yörünge
Orbital : yörüngesel
Organic : organik
Organism : organizma
Oscillation : salınım
Oxygen : oksijen
Palaeontology : paleontoloji
Palaeoanthropology : paleoantropoloji
Paradox : paradoks
Parallax : paralaks
Parallel universes : paralel evrenler
Parsec : parsek
Partial : kısmi
Partial pressure : kısmi basınç
Particle : parçacık
Particle accelerator : parçacık hızlandırıcısı
Parity : parite, paralellik
Pattern : model
Pendulum : sarkaç
Perfect : tam doğru
Period : periyot
Periodic table : elementlerin periyodik tablosu
Phase : faz
Phenomenon : olağan dıĢı, gerçek Ģey
Philosophy : felsefe
Philosopher : filozof
Photoelectric : fotoelektrik
522
Photosynthesis : fotosentez
Photon : foton
Physics : fizik
Physicist : fizikçi
Physiology : fizyoloji
Piezoelectric : piezoelektrik
Plane : düzlem
Plant : bitki
Planck‟s constant : Planck sabiti
Planet : gezegen
Plasma : plazma
Plateau : plato
Point : nokta
Pole : kutup
Polymer : polimer
Positron : pozitron
Postulate : postula, kanıtlanmamıĢ Ģey
Potential : potansiyel
Power : kuvvet
Precession : titreme, sallantı
Pressure : basınç
Pre-historical : tarih öncesi
Primary radiation : birincil ıĢınım
Primatology : primatoloji
Prime number : asal sayı
Primitive : ilkel
Principle : prensip
Problem : problem
Probability : ihtimallik
Process : proses
Projection : taslak, plan
Proton : proton
523
Protein : protein
Proportion : parçalar arası uyum
Psychiatry : psikiyatri
Psychology : psikoloji
Pulse : darbe
Pulsar : pulsar yıldızı
Pure : kuramsal, teorik
Radiation : radyasyon, ıĢınım
Radioactivity : radyoaktivite
Radioactive decay : radyoaktif bozunum
Radio astronomy : radyo astronomi
Radio galaxy : radyo galaksi
Radio waves : radyo dalgaları
Radio telescope : radyo teleskop
Radius : yarıçap
Ratio : oran
Ray : ıĢın
Reactor : reaktör
Reaction : reaksiyon
Real number : gerçek sayı
Red giant : kızıl dev
Red shift : kırmızıya kayma
Relativity : izafiyet, relativite
Special relativity : özel relativite
General relativity : genel relativite
Relativistic : izafi olan
Non-relativistic : izafi olmayan
Reversal : tersine dönme
Ribosome : ribozom
Ring magnets : tünel mıknatısları
Rotating mirror : dönen ayna
524
Rotating toothed wheel : dönen diĢli tekerlek
Rules : kaideler
Quanta : kuanta, enerji paketi
Quantum : kuantum
Quantum theory : kuantum teorisi
Quantum mechanics : kuantum mekaniği
Quantum electrodynamics : kuantum elektrodinamiği
Quantum chromodynamics : kuantum kromodinamiği
Quantization : parçacıkların kuantize durumu
Quantized : kuantumlanmıĢ
Quarks : kuarklar
Down quark : asağı kuark
Up quark : yukarı kuark
Bottom quark : dip kuark
Top quark : tepe kuark
Charm quark : tılsımlı kuark
Strange quark : tuhaf kuark
Quasar : kuasar
Satellite : uydu
Scale : ölçek, birim
Science : bilim
Scientist : bilim adamı
Secondary radiation : ikincil ıĢınım
Seismology : sismoloji
Semi-life : yarı ömür
Semiconductor : yarı iletken
Series : seriler
Shift : kayma
Siderite : metalden oluĢmuĢ meteorit
Singularity : tekillik
525
Sociology : sosyoloji
Solid : katı
Solid state : katı durum
Sound : ses
Solar system : güneĢ sistemi
Solution : eriyik
Space : uzay
Space ship : uzay aracı
Space-time : uzay-zaman
Species : canlılar
Spectra : spektrumlar, tayflar
Spectral line : spektrumdaki parlak ve karanlık çizgiler
Spectroscopy : spektroskopi
Spectrum : spektrum, tayf
Speed : hız
Speed of light : ıĢık hızı
Spin : parçacıkların dönmesi
Spiral : spiral, sarmal
Specific heat : spesifik, özgül ısı
Specific gravity : özgül ağırlık
Stable : kararlı
Standard : standart
Statistics : istatistik
Stationary : sabit
Star : yıldız
Steady-state : kararlı durum, durağan
String : sicim
Static : statik, hareketsiz
Strong nuclear force : güçlü nükleer kuvvet
Structural : yapısal
Sub-atomic particles : atom altı parçacıklar
Sun : GüneĢ
526
Sun spots : güneĢ lekeleri
Sun wind : güneĢ rüzgarı
Super criticalism : süper kritiklik
Superfludity : süper akıĢkanlık
Super cluster : süper galaksi kümesi
Super conductivity : süper iletkenlik
Super cooling : süper soğutma
Super membrane : süper zar
Supernovae : süpernova
Super space : süper uzay
Super string : süper sicim
Super symmetry : süper simetri
Surgery : cerrahi
Surface : yüzey
Symmetry : simetri
Synchrotron : sinkrotron, dairesel hızlandırıcı
Synchrocyclotron : sinkrosiklotron
Synthetic : sentetik
Tachyon : takyon
Technology : teknoloji
Temperature : sıcaklık
Tevatron : çift yönlü dairesel hızlandırıcı
Test : deney
Testing : deneme
Thermodynamics : termodinamik
Tidal : gel-git
Time : zaman
Time dilation : zaman genleĢmesi
Tissue : doku
Three-body : üç cisim (güneĢ, dünya, ay)
Theoretical : teorik
527
Theory : teori, kuram
Theorem : teorem
Theory of everything : her Ģeyin teorisi (TOE)
Thermodynamics : termodinamik
Transfer-RNA : transfer-RNA
Trigonometry : trigonometri
Trough : dalganın dip noktası
Ultra violet : morötesi
Ultra violet astronomy : morötesi astronomi
Uncertainty principle : belirsizlik prensibi
Unification of forces : kuvvetlerin birleĢmesi
Unit : birim
Universe : evren
Universal gravitation : evrensel çekim
Unstable : kararsız
X-rays : x-ıĢınları
Vacuum : vakum
Valence : atomlar arası bağlanma sayısı ve kuvveti
Variable : değiĢken
Velocity : hız
Visible : görünür
Visible light : görünür ıĢık
Virus : virüs
Volume : hacim
Vortices : girdaplar
Wall : duvar
Wave : dalga
Wave lenght : dalga boyu
528
Weak nuclear force : zayıf nükleer kuvvet
Weight : ağırlık
White hole : akdelik
White dwarf : beyaz cüce
Wobble : titreme, sallantı
Zero point motion : sıfır nokta hareketi
Zero rest mass : sıfır hareketsiz kütle
Zoology : zooloji
Kaynaklar
529
Encyclopedia of Ideas, R. Ingpen  P. Wilkinson, 1993
Physical Science, W. L. Ramsey, 1982
New Encyclopedia of Science, Funk and Wagnalls, 1986
Medical Dictionary, W.B. Sounders, 1988
Dictionary of Scientists, Larousse, 1994
Chambers Concise Dictionary of Scientists, D. Millar, 1990
Kozmos‟tan Kuantum‟a 1, Y. Inan, 1994
Kozmos‟tan Kuantum‟a 2, Y. Inan, 1996
Desk Reference, The NY Puplic Library, 1993
The Cambridge Factfinder, D. Crystal, 1994
Science Desk Reference, The NY Puplic Library, 1993
Almanac, O. Johnson, 1997
The Order of Things, B.A. Kipfer, 1996
The Faber Book of Science, J. Carey, 1996
Expedition and Discovery, L. Rexer, 1997
The Timetables of History, B. Grun, 1997
A History of Mathematics, C. Boyer, 1998
Milestones of Science, Curt Suplee, 2000
Desk Reference, Nat. Geog., 2000
Science Explained, Colin Ronan, 1993
1001 Things Everybody Should Know,
About Science, J. Trefil, 1992
Great Thinkers of the Eastern World, Ian McGreal, 1995
The End of Science, John Horgan , 1996
Great Essays in Science, Martin Gardner, 1994
Mathematics From the Birth of Numbers, J. Gullberg, 1997
Fermat‟s Last Theorem, Amir D. Aczel, 1996
The Quotable Einstein, A. Calaprice, 1996
Everyday Science Explained, Curt Suplee, 1996
The Science Class You Wish You Had, D.E. Brody, 1996
530
What Einstein Didn‟t Know, R.L. Wolke, 1998
The Big Idea Collected, P. Strathern, 1997
A World of Ideas, C. Rohmann, 1999
Newton‟s Gift, D. Berlinski, 2000
The Handy Science Answer Book, Pittsburg Library, 1994
Guinnes World Records, 2000
Ġndeks
531
(BU
SAYFA
YAZILACAK!)
ARKA
532
KAPAĞA
KOZMOS’TAN KUANTUM’A3
Bilim nedir, nasıl baĢladı, bugüne nasıl geldi?
Bilimin dalları ve konuları, bilimde teoriler, kavramlar ....
Fizik, kimya, kozmoloji, yaĢam bilimi ve özetleri ....
Atom, temel kuvvetler ve kozmik ıĢınlar ....
Bilimde dev adımlar, bilim dünyasının devleri ....
Einstein, Newton ve harika teorileri ....
Nobel ödülü kazananlar ve bilimsel kronoloji ....
Kim neyi buldu, neyi keĢfetti, bilimde rekorlar ....
Bilgisayarın evrimi ve bilimsel güzel sözler ....
Ve, bilimin son sınırına mı gelindi?
Kozmoloji, fizik, kimya, moleküler biyoloji bilimleri ....
Big Bang, karadelikler, relativite, uzay-zaman, atom
kuantum, süpersicim, DNA, RNA, evrim ....
MÖ-600‟den bugüne kadar, 2600 yıl içinde geliĢen
Bilimin ve Bilim adamlarının özeti ....
YALÇIN ĠNAN
533
- ĠKĠNCĠ KĠTABIN SONU -
534
Download