YALÇIN ĠNAN KOZMOS’TAN KUANTUM’A3 1 KOZMOS’TAN KUANTUM’A3 (Bilim ve Bilim Adamları) YALÇIN ĠNAN 2 Kozmos’tan Kuantum’a3 Yalçın Ġnan Ġkinci Baskı ISBN 975 – 94837 – 0 – X Bu kitabın her türlü yayın hakkı yazarına aittir. Yazarın halen yayınlanmıĢ eserleri: Kozmos‟tan Kuantum‟a 1 Kozmos‟tan Kuantum‟a 2 3 Bizlere daima, okumanın ve öğrenmenin en büyük erdem olduğunu söyleyen, kendisinden ilk bilim terbiyesini aldığımız, binlerce öğrenci yetiĢtirmiĢ olan kırk yıllık felsefe öğretmeni, bilim aĢığı, babam, merhum, M. Naci Ġnan‟ın anısına... 4 ĠÇĠNDEKĠLER Yazarın Notu GiriĢ Bilim Bilim ve matematik Bilimin dalları Bilimin baĢlangıcı Bilimin geliĢmesi Bilimin Dalları Ve Konuları Fiziksel bilimler Biyolojik bilimler Bilimde Özetler Fizik Mekanik Kuvvet ve hareket Gravitasyon Sürtünme Kütle ve ağırlık AkıĢkanlar Aerodinamik ve hidrodinamik Enerji Gaz yasaları Isı transferi Termodinamik ve entropi Dalgalar Akustik IĢık Elektromanyetik spektrum Renkler Elektrik ve manyetizma 5 Elektronik Sıcaklık ve parlaklık Yoğunluk ve basınç Relativite Atom teorisi Kuantum teorisi Parçacık fiziği Temel kuvvetler Nükleer fizik Yapay ıĢık: maser ve laser Kimya Moleküller Periyodik tablo Radyoaktivite Kimyasal reaksiyonlar Kozmoloji Evren Büyük Patlama Yıldızlar Karadelikler GüneĢ sistemi ve gezegenler GüneĢ Ay Dünya YaĢam Bilimi Hücre DNA Organizmalar YaĢamın baĢlangıcı Evrim Yeryüzünde YaĢam Atom, Temel Kuvvetler ve Kozmik IĢınlar 6 Bir atomu oluĢturan parçacıklar Doğayı kontrol eden temel kuvvetler Doğadaki ıĢınım türleri Bilimde Dev Adımlar Bilimsel Kavramlar Bilimde Teoriler, Yasalar, Prensipler Bilim Tarihinin Önde Gelen 300 Ġsmi Nobel Ödülü Kazanan Bilim Adamları Bilim Dünyasının Devleri Bilimde Tarihsel Dağılımlar Bilim Tarihinin En Büyük Ġki Ġnsanı Dr. Albert Einstein Sir Isaac Newton Bilimsel Kronoloji Bilimde Kim Neyi Buldu, Neyi KeĢfetti ? Ġnsanoğlu Tarihindeki En Önemli Bilimsel Olaylar Kısa Bilgiler Bilimde Rekorlar Bilimsel Değerler Bilgisayarın Evrimi Bilimde Klasikler Bilimsel Güzel Sözler Bilimin Son Sınırına mı Gelindi ? Bilimsel Lügat Kaynaklar Ġndeks Yazarın Notu 7 Bu kitap Nisan, 1996‟da yayınlanan Kozmos‟tan Kuantum‟a2 isimli ikinci kitabımın düzeltilmiĢ ve geniĢletilmiĢ baskısıdır. Yeni ismi Kozmos‟tan Kuantum‟a3 olarak değiĢtirilmiĢtir. Ġlk iki kitap, birbirini tamamlayan ve içlerindeki konuları basitten derinliğine devam ettiren kitaplar olarak tanımlanabilir. Temel konuları, kozmoloji, kuantum mekaniği ve moleküler biyoloji olup, evren ve içindeki kozmik olaylar, bir atom ve içindeki parçacıkların davranıĢları, bir canlı hücresi ve hücre çekirdeği içindeki çalıĢma sistemleri ve bunlarla ilgili yan konulardır. Okumakta olduğunuz bu kitapta ise MÖ-600‟lerden bugüne kadar yaĢamıĢ, bilimi yaratmıĢ ve geliĢtirmiĢ bilim adamları, yaĢamları, buluĢları, keĢifleri, ayrıca bilim, bilimin konuları ve bilimsel olaylar özet bilgilerle anlatılmaktadır. Bugün sahip bulunduğumuz teknolojiyi ve lüks yaĢamı bizlere getiren bu gizli kahramanlarla ilgili bir kitap yazmıĢ olmanın gururunu duymaktayım. Ġnsanlarımıza bilimi tanıtmak ve onların bilime olan sevgilerini artırmak en büyük idealimdir. Yalçın Ġnan, Mak. Yük. Müh. Ağustos, 2001 / Ankara 8 GiriĢ 15 milyar yıl önce, içinde yaĢadığımız evren korkunç bir patlama ile yaratıldı. Sonsuz yoğunlukta ve sonsuz sıcaklıktaki iğne ucu büyüklüğünde bir noktanın birden patlamasıyla atomlar, moleküller ve madde oluĢtu. Galaksiler, yıldızlar ve gezegenler Ģekillendi. Katılar, sıvılar ve gazlar meydana geldi. Bundan 3.5 milyar yıl önce, evrendeki milyarlarca galaksiden biri olan Samanyolu‟nun içindeki yüzlerce milyar yıldızdan teki olan GüneĢ‟in etrafında dönen Dünya isimli gezegenin üzerinde ilkel bir hücre ortaya çıktı. Bu ilk hücre kendisinin bir kopyasını yaptı, kopyalar çoğaldı, büyüdü, geliĢti ve yeryüzü üzerindeki bugünkü yaĢamı oluĢturdu. Ġlk ilkel hücreden meydana gelen milyonlarca canlı türünden sadece biri fakat en geliĢmiĢ beyne sahip olanı, insan denilen varlık bundan 2600 yıl önce „nereden gelip nereye gitmekte‟ olduğunu merak etmeye baĢladı. Ve böylece „bilim‟ doğdu. Önce astronomi sonra felsefe, matematik, fizik, kimya, biyoloji, atom fiziği, genetik bilimleri yaratıldı. GeliĢen bilim yanında teknolojiyi getirdi. Teknoloji hassas cihaz ve makinaları imal etti. Bu makinalarla bilim daha da ileri gitti. Galileo‟lar, Newton‟lar, Einstein‟lar çıktı. Onların yanında daha binlerce harika insan, dünya nimetlerinden faydalanmak yerine mütevazı bir yaĢamı ve bilimsel çalıĢmayı tercih ettiler. Sonunda, evreni, maddeyi, kim olduğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi çözdüler. Bu, „gerçek‟ bilim insanlarına 9 teĢekkür borçluyuz, bugünkü rahat yaĢamımız onların yarattıkları teoriler, yasalar, keĢifler ve buluĢlar sayesindedir. Bundan 2600 yıl önce doğa yasalarının incelenmesi ile baĢlayan bilim 1850-1950 arasında altın devrini yaĢadı. Son iki yüz yıl içinde bilim adamları inanılmaz bir yarıĢ içinde sayısız buluĢlarda bulundular. ġu anda bir karadeliğin tekillik noktasındaki kuantum köpüğü malzemesi, boyları 10-33 cm olan sicimler, üç temel kuvveti birleĢtiren Büyük BileĢim Kuramı gibi bu evrenin denklemlerinin yetiĢemeyeceği konular araĢtırılmakta-dır. Bilim adamları artık, evrim süreci içinde insan soyunun daha ne kadar devam edeceğini, bilimdeki denklem ve formüllerin son sınırına mı gelindiğini tartıĢmaktadır. 10 Bilim Bilimsel metot ve diğer özel düĢünce yollarını kullanarak insanların üzerinde çalıĢtıkları herhangi bir konuya bilim adı verilir. Bilim, bilgi anlamına gelen Latince Scientia kelimesinden türetilmiĢtir. Bilim, doğa ve doğa yasalarının gözlem ve deneylerle incelenmesi ve matematiksel olarak anlatımıdır. Doğa olayları insanoğlunun hep merakını çekmiĢtir. Onu anlama ve sebeplerini bulma çabaları bilimin doğmasına neden olmuĢtur. Bilimsel çalıĢmalar iki kola ayrılır. Kuramsal bilim ve uygulamalı bilim. Kuramsal bilim evren ve içindekilerle ilgili keĢfedilen gerçekleri ve prensipleri açıklar ve özetler. Uygulamalı bilim ise bunları kullanarak insanların faydalanmasını sağlar. Bilimin ortaya çıkıĢı ile insanoğlu nereden geldiğini, nereye gittiğini, içinde yaĢadığı evreni, ısı ve ıĢığından faydalandığı GüneĢ‟i, maddeyi, vücudunu meydana getiren hücreyi çözmüĢtür. Bilim olmasaydı bunların hiçbiri bilinmeyecekti. Bazıları insanlığın doğanın sırlarına el atmaması gerektiğini söyler. Eğer öyle olsaydı, insan yaĢamı çok zor ve kısa olurdu. Tamamen bir merak sonucu olayların nedenini bulmaya çalıĢan bilim adamları çalıĢmalarında bilginin imkanlarını araĢtırırlar. Bir disiplin içinde çalıĢarak, önce bilginin doğruluğundan Ģüphe eder, sonra onu ispat ederler. Bazıları alıĢılmıĢ açıklamalara uymaz ve tamamen farklı izahatlarla 11 incelenir. Sonuçta, bir olayın bilimsel açıklaması ve onun teorisi baĢarılı tarifler yapar ve her durumda neler olabileceğini belirtir. Hiçbir bilim adamı tek baĢına bir bilim konusunu bulmamıĢtır. Birisi, daima daha öncekilerin fikir ve buluĢlarını geliĢtirerek yeni teorilerin keĢfini yapmıĢtır. Çoğu zaman, büyük buluĢlar bilim adamının konu üzerinde konsantre olması ve olayı her detayı ile düĢünebilmesiyle ortaya çıkmıĢtır. Bazı buluĢların uzun yıllar almasına karĢılık, bazıları Ģans eseri birden keĢfedilmiĢtir. Birden keĢfedilen buluĢların arkasında uzun düĢünme süreleri daima olmuĢtur. Gezegen hareketleri, radyoaktivite, x-ıĢınları, antimadde gibi Ģans eseri birden bulunan teorileri keĢfeden insanlar bu konularda büyük bilgi sahibi Bilim adamlarıydılar. Doğa yasalarını açıklayan çalıĢmalara teori adı verilir. Bilimsel metotlar bir hipotez oluĢturmak için gözlemi de içine alır. Hipotez henüz ispatı yapılmamıĢ bir açıklamadır. Hipotezin test edilmesi için deneyler yapılır. Hipotez birçok deneyle desteklenince de teori oluĢur. Çoğu üniversitelerde yapılan bilim-sel araĢtırmaların bir kısmı da sanayide gerçekleĢtirilmektedir. Bilimde ölçme ve kaydetme çok önemlidir. Bir buluĢun matematiksel ifadesi deneyle ispatlanır. Deney için de ölçme makina ve cihazlarına ihtiyaç duyulur. Saat, kronometre, cetvel, basınç ve hız cihazları, mikroskop, teleskop bunlardan bazılarıdır. Modern bilimde kullanılan enstrümanlar, bir parçacık hızlandırıcısındaki gibi kilometrelerce uzunlukta olduğu gibi, laboratuarlardaki ufak cihazlar da olabilir. Gözlenecek cisimler gözle görülemeyecek kadar küçük de olabilir, diğer çok uzak galaksilerdeki bir cisim de olabilir. Çok hassas gözlemlerde milyonlarca yılda bir saniye kadar sapma yapan atomik saatler de kullanılabilir. Boyut, pozisyon, basınç, 12 sıcaklık, ses, ıĢık, renk, elektrik gibi olaylar için farklı ölçme cihazları geliĢtirilmiĢtir. Cihazların geliĢmesiyle bilim daha da ilerlemiĢtir. Bugünün gözlem cihazlarının çoğuna bilgisayarlar, kapalı devre televizyonlar bağlanmıĢtır. Birçok gözlemin analizi geliĢmiĢ bilgisayarlarda yapılmaktadır. Çok hassas ağırlık ölçümleri artık piezoelektrik prensibi ile gerçekleĢmektedir. Teleskop, mikroskop, fotosel, spektroskop, radyasyon detektörü, galvanometre, pH metre, kalorimetre bugünün binlerce geliĢmiĢ test cihazlarından sadece birkaçıdır. Ġnsanoğlunun son elli yıl içinde geliĢtirdiği en önemli üç gözlem cihazı, dıĢ dünyaları gösteren radyo teleskoplar ile iç dünyaları gösteren elektron mikroskopları ve parçacık hızlandırıcılarıdır. Radyo teleskoplar, metalden yapılmıĢ konkav bir çanak Ģeklindedir. Uzak gök cisimlerinden gelen elektromanyetik sinyaller ve radyo dalgaları, bir radyo spektrumu halinde çanağın merkezindeki bir küçük antene yansıtılır. Cisimlerden gelen radyo dalgaları o cisim hakkında bir çok bilgiyi verir. Birbirine bağlı çanaklarla oluĢan dev radyo teleskoplarda daha detaylı radyo resimleri elde edilir. Elektron mikroskoplarında, görünür ıĢığın dalga uzunluğundan çok daha kısa dalga boylu elektron ıĢını kullanılır. Elektron dalgasının uzunluğu elektronların momentumu ile ilgili olup, momentum arttıkça daha kısa dalga boyu ve daha güçlü mikroskop görüntüsü elde edilir. Bunun için mikroskoptaki elektronların hızı yükseltilir. Elektron ıĢını mikroskobun diğer ucundaki sıcak bir filament tarafından yaratılır ve 100.000 Voltluk güçlü pozitif yüklerle hızlandırılır. Optik mikroskoplardaki ayna yerine kullanılan elektrik akımı taĢıyan sargılar bir elektromanyetik alan çıkararak elektron ıĢınının görüntüyü 13 fosfor kaplı bir cam plaka üzerinde oluĢmasını sağlar. Modern elektron mikroskopları bir atom boyutunda görüntü verebilirler. Dünya‟nın en büyük ve pahalı makinası olan parçacık hızlandırıcıları, kilometrelerce uzunluktaki lineer veya dairesel tüp ve etrafındaki elektromıknatıs sistemlerinden meydana gelmiĢtir. Tüpün içinde mıknatıslarla hızlandırılan parçacıklar ıĢık hızına yaklaĢınca belli bir hedef veya birbiri ile çarpıĢtırılırlar. ÇarpıĢma sonucu parçalanan parçacığın içindeki ondan daha küçük parçacıklar ortaya çıkar. Milyarlarca dolara mal olan ve dünyanın belli yerlerinde bulunan bu makinalarda en üst düzeyde bilimsel çalıĢmalar yapılmaktadır. Bilim, insanoğlunun doğaya ve doğadaki olaylara duyduğu merak ve sorularına aradığı cevaplardan ortaya çıkmıĢtır. Bilimsel keĢifler de teknolojiyi meydana getirmiĢtir. Genelde, bilim olayların „niçin‟ oluĢtuğunu, teknoloji de „nasıl‟ meydana geldiklerini inceler. Bilim ve teknoloji de bir çok sanayi dalının ortaya çıkmasına sebep olmuĢtur. Bilim ve Matematik Matematik bilimin en önemli bir parçasıdır ve evrensel bir lisandır. Sembolleri her yerde aynıdır. Matematik bir tarafta bilgiyi aktarır ve diğer tarafta operasyonun tamamlandığını gösterir. Matematik denklemlerindeki her sembolün bir anlamı vardır. Logaritma, geometri, trigonometri, diferansiyel ve integral hesaplar matematiğin bölümlerindendir. Hesaplamanın iki ana dalı diferansiyel ve integral eĢitliklerdir. Diferansiyel hesap esas olarak, bir değiĢkenin baĢka bir değiĢkene olan değiĢim oranıdır. DeğiĢimin oranı fonksiyon olarak bilinir. Ġntegral hesaplamalara diferansiyel hesap metotları dahil edilir ve bir sonuç için bütün olaylar entegre duruma getirilir. Koordinat 14 geometri, X ve Y eksenleri üzerine konan sayılarla ifade edilir. Trigonometri açılar, üçgenler ve Ģekillerle ilgilidir. Matematik sayı saymakla baĢladı. Bundan 50.000 yıl önce mağaralarda yaĢayan Neanderthal insanı parmaklarını kullanarak sayı saydı. Ġlk geometrik Ģekilleri 25.000 yıl önce Cro-Magnon adamı düz taĢlara çizdi. Günümüzden 5000 yıl önce Mezopotamya‟da Sümerliler kilden yaptıkları taĢlara matematiksel Ģekilleri iĢlediler. Daha sonra gelen Akadlılar, Babilliler ve eski Mısırlılar bazı sembollerle hesaplar yaptı. MÖ-585‟de Thales geometri ile uğraĢtı. MÖ-540‟da Ptyhagoras aritmetik ve geometrik hesaplar yaptı. MÖ-300‟de Euclid geometri ve aritmetiğin 13 ciltlik kitabı olan Elements’i yazdı. Tarihte bir problemin çözümü ilk olarak Archimedes tarafından yapıldı. Archimedes (MÖ 287-212) bir dairenin alanını çıkaran hesaplamaları buldu. Aristotle, Apollonius, Aristarchus, Ptolemy, Diophantus, Pappus gibi eski Yunanlılar aritmetik, geometri, matematiksel astronomi, geometrik cebir, sayılar teorisi, trigonometri, hacim ve alan hesaplarını yarattılar. MS-400‟de Çinliler Pi sayısını 3.1415927 olarak çıkardı. Çinlilerin yanında Hindistanlılar matematikte büyük geliĢmeleri gerçekleĢtirdi ve sıfır sayısını buldu. Daha sonra Araplar kendilerinden önceki çalıĢmaları toparlayarak cebiri yarattılar. Onların buluĢları 1202 yılında Ġtalyan Fibonacci tarafından Avrupa‟ya taĢındı. Avrupa‟da Rönasansın baĢlaması ile Viete, John Napier, Henry Briggs, Galileo, Kepler, Cavalieri, Laplace, Rene Descartes, Blaise Pascal gibi isimler matematikte çok önemli ve yeni geliĢmeleri gerçekleĢtirdi. Daha sonraları, Leonhard Euler, D‟Alembert, Carl Gauss, Cauchy, Bolyai, Lobachevsky, Galois, Riemann, Hamilton, Cayley, Poincare ve Hilbert matematik ve geometriye yeni anlayıĢlar ve teoriler getirdi. 15 Bir eğrinin minimum ve maksimum tanjantlarını veren metotları bularak eğrinin sınırları içindeki alanı ilk hesaplayan ve gerçekte diferansiyel hesabı keĢfeden Fransız Pierre de Fermat (1601-1665) oldu. Bir matematikçi olan dahi Ġngiliz Isaac Newton (1642-1727), 1666‟da bulduğu hesap denklemlerini Principia adlı kitabında 1687‟de yayınladı. Bir filozof olan Alman Wilhelm von Leibniz (1646-1716) ise aynı hesaplama sistemlerini ondan bağımsız olarak 1684‟de yayınladı. Ġki yüz yıl süren tartıĢmalarda, her iki bilim adamının taraftarları hesapların bir diğerinden kopya edildiğini iddia ettiler. Ġlk hesaplama yöntemlerinin bu iki kıymetli bilim adamından hangisi tarafından bulunduğu hala bilinmemektedir. Matematiksel prensibe göre bir miktarın sonucunu belirleme operasyonunun keĢfi Ġngiliz matematikçi George Boole (18151864) tarafından yapıldı. Boole, sembolik lojik sistemini kurdu. Böylece lojik matematiksel olarak düĢünüldü ve basit bir cebire indirgendi. Boole, iki değerli cebiri geliĢtirerek dijital bilgisayar iĢlemlerinin temellerini attı. Bulunan metotla bir saniye içinde milyonlarca iĢlemin yapılması mümkün hale geldi. Bu arada Fransız matematikçi Jean Baptiste Fourier (1768-1830) analiz metotlarını yarattı. Ve geliĢmeler devam etti. GeliĢmiĢ matematiğin 17‟ci asırda bulunmasıyla bilimdeki ilerlemeler çok hızlı olmuĢtur. Böylece fizik, kimya, kozmoloji ve fizyoloji dallarında binlerce yeni buluĢ gerçekleĢtirilmiĢ, teoriler ortaya atılmıĢ ve bunların matematiksel ispatları yapılmıĢtır. BuluĢlar daha geliĢmiĢ gözlem cihazlarını yaratmıĢ, onlar da daha yeni ve ileri buluĢları beraberinde getirmiĢtir. Bir ağacın kökü yerine geçen matematik, bilimin geliĢmesindeki en büyük etken olmuĢtur. Bilimin bütün dallarında geliĢmelerin yanında düzeltmeler de yapılmıĢtır. Aristotle‟nin cisimler üzerindeki fikirleri 16 1590‟larda Galileo tarafından, Galen‟in anatomik buluĢları 1543‟de Vesalius ve 1628‟de Harvey tarafından, Newton‟un ıĢığın tabiatı ve evrensel gravitasyon yasaları 1916‟da Einstein tarafından düzeltilmiĢti. Bilimde böyle sayısız örnek bulunmaktadır. Sadece matematikte önemli bir düzeltme olmamıĢtır. Matematikte sadece geliĢmeler yapılmıĢtır. MÖ300‟de Euclid‟in yarattığı teoremler bugün hala geçerli bulunmaktadır. Bilimin Dalları Bilim en geniĢ anlamda iki sınıfa ayrılır: fiziksel bilimler ve biyolojik bilimler. Bugün mevcut yüzlerce bilim dallarının sınıflandırılmasındaki en büyük zorluk, her konunun kendi baĢına bir bilim dalı olması veya bir diğer dalın bir branĢı olması konusunda karar verme güçlüğüdür. Fiziksel bilimler cansızlar veya biyolojik olmayan nesnelerle ilgilidir. Fiziksel bilimlerin ana dalları fizik, kimya, gök bilimleri, yer bilimleri ve doğa bilimleri olup, bunların her birinin de kendi branĢları bulunmaktadır. Astronomi galaksi, yıldız, kuasar, pulsar, karadelik gibi gök cisimlerini, evrenin boyutlarını, yıldızların kimyasal yapılarını, radyasyonları, son yüzyıl içinde geliĢtirilmiĢ optik ve radyo astronomi ile inceler. Kozmoloji, astronomiye matematik ve teorik fiziğin tatbiki ile evrenin oluĢumunu ve yapısını inceler. Fizik mekanik, hareket, gravitasyon, sürtünme, ısı, optik, elektrik, manyetizma, termodinamik, ıĢık ile baĢlamıĢ sonra relativite, atom fiziği, kuantum teorisi, süper iletkenlik, enerji, nükleer reaksiyonlar ile devam etmiĢtir. Kimya atom ve moleküller, radyoaktivite, reaksiyonlar, bileĢim ve karıĢımları inceler. Yer bilimleri kıtaların oluĢumu, yer kabuğu, dünyanın iç yapısı, atmosfer, okyanuslar, volkanlar, depremleri içine alır. 17 Biyolojik bilimlerin konusu canlılardır. Bitki ve hayvanları inceler. 18 ve 19‟cu yüzyıllarda bilim adamları bitkiler, hayvanlar, bunların orijinleri ve evrimleri, türlerin sınıflandırılması gibi konularla uğraĢtılar. 20‟ci yüzyılın baĢlarından itibaren ise konulara mikroskobik boyutlarda bakıldı. Moleküllerin yapısının bulunması, kimyanın geliĢmesiyle canlıların kimyası olan biyokimya ortaya çıktı. Hücre biyolojisi beraberinde, molekül biyolojisini, biyofizik ve genetik dallarını getirdi. 1950‟lerden sonra hücre biyolojisindeki geliĢmeler çok hızlı oldu ve bir hücre içindeki bütün organellerin fonksiyonları ve çalıĢma mekanizması çözüldü. Bütün bu geliĢmeler klinik tıbbın yüzlerce dalını ortaya çıkardı. Bazılarının tıbbı bir bilim dalı olarak saymamalarına karĢılık, oradaki geliĢmelerin bilime olan katkıları göz önüne alındığında biyolojik bilimlerin bir bölümü olarak düĢünülmesi gerekir. Bilimin BaĢlangıcı Bilimin ilk önce Orta Doğuda baĢladığı, daha sonra Mısır‟a oradan da Batıya geçtiği bilinmektedir. Dicle ve Fırat nehirlerinin arasında yer alan Mezopotamya‟da MÖ-3000 yıllarında yaĢamıĢ Sümerliler bilimle uğraĢan ilk ve en eski insanlar olmuĢlardır. Bilimin ilk kaĢifleri olan Sümerliler ve daha sonra gelen Babilliler aritmetik kullanarak alan ve hacim hesapları yapmıĢlardır. Eski Yunanlılar tarafından Dünya‟ya tanıtılan geometri ve bir üçgenin alan hesabı, onlardan 2000 yıl önce yaĢayan Sümerliler tarafından yapılmıĢtı. Sümerliler hesaplarını düzgün taĢların üzerine tebeĢir ile yazıyorlardı. Bilim daha sonra Nil nehri kenarında yaĢayan eski Mısır uygarlığına geçti. Mısırlılar papirüs yaprağından yapılmıĢ kağıtları kullandılar. Bunlardan bir kısmı günümüze kadar gelebilmiĢtir. Bilinen en eski bilimsel doküman MÖ-1700 18 yılında yazılmıĢ, insanlar arasındaki buğday paylaĢımını belirten ve aritmetik iĢlemlerini içeren bir papirüs sayfasıdır. Eski Mısırlılar anatomi, tıp, diĢçilik ve ameliyat konularını geliĢtirerek ölmüĢ bedenlerin mumyalanmasını öğrendiler. Ayrıca inĢaat mühendisliğini geliĢtirerek dev piramitleri yaptılar. Büyük piramidin yönünü kuzeye bir dereceden daha küçük bir hassasiyetle oturtacak astronomi bilgisine sahip oldular. Bir yılı 365 gün gösteren takvim yaptılar. Pi sayısını 3,1605 olarak hesaplayarak bunun bir dairenin çapı ve çevresi arasındaki oran olduğunu anladılar. Bu yıllarda Avrupa‟da herhangi bir bilimsel çalıĢma bulunmuyordu. Astronomi bilimlerin en eskisidir. Ġnsanoğlu ilk bilimsel düĢünmeye gökyüzüne bakarak baĢlamıĢtır. GüneĢ‟in doğuĢu, batıĢı, Ay‟ın çeĢitli Ģekilleri, yıldızların hareketleri Dünya üzerinde yaĢayan ilk insanların dikkatini çekmiĢtir. Bunlar, ilk insanlar için daima birer bilmeceydi. Gökyüzü ilk insanlara asla ulaĢılamayacak bir dam gibi gözüküyordu. Yıldızlar da bu dama yapıĢtırılmıĢ birer Ģekil idi. Mezopotamyalılar, Mısırlılar ve Çinliler yıldızları Ģekillendirerek onlara hayvanların isimlerini verdiler. Uzaydaki bazı ıĢık olayları bu insanları korkuttu, kuyruklu yıldızlar ise birer felaketin iĢareti olarak kabul edildi. Daha sonra astronomi uzmanları çıktı ve GüneĢ, Ay ve yıldızların hareketlerini değerlendirerek bunları zaman ölçüsü olarak kullandılar. Dünya‟nın ilk takvimi Ay‟ın çeĢitli Ģekilleri üzerine kuruldu. Mısırlılar Sirrus yıldızının güneĢin doğuĢundan biraz önce görülmesi ile Nil nehrinin her yıl taĢmasının aynı zamana rast geldiğini anladılar. Filozof ve gökbilimci Miletli Thales (MÖ 624-545) eski Yunan biliminin kurucusudur. Thales‟in gençliğinde Mısır‟ı ziyaret ettiği ve orada astronomi ve geometri dersleri aldığı bilinmektedir. Thales Manisa‟da bulduğu bir taĢın ufak demir parçalarını çektiğini keĢfetti ve bu olaya Manisa‟nın eski 19 isminden gelen manyetizma adını verdi. Öğrencisi Anaximander (MÖ 611-546) göğün kutup yıldızı etrafında döndüğünü, görülen uzayın bir kürenin yarısı olduğunu, Dünya‟nın da bu kürenin ortasında yer aldığını söyledi. Bu sıralarda Dünya‟nın düz bir disk Ģeklinde olduğuna inanılıyordu. MÖ 580-500 yılları arasında yaĢayan Pythagoras geometri ve aritmetikte önemli buluĢlar yaptı, fakat düĢüncelerine mistisizm, sihir ve dini karıĢtırdı. Pythagoras Dünya‟nın bir küre Ģeklinde olduğunu söyleyerek, Dünya, Ay ve gezegenlerin hareketlerine matematiksel bir yaklaĢım getirdi. Dünya‟nın Ģeklinin bir küre olduğunu ve her Ģeyin onun merkezine doğru çekildiğini MÖ-350 yılında Aristotle delilleriyle gösterdi. Democrittus (MÖ 460-370) maddenin atomos denilen çok küçük parçacıklardan meydana geldiğini söyleyerek 2300 yıl sonra ispat edilecek olan modern atomik teorinin temelini atmıĢ oldu. Aristotle (MÖ 384-322) biyoloji ve fizyoloji konularında çalıĢtı. Herakleides Dünya‟nın ekseni etrafında döndüğünü iddia etti. Eratosthenes (MÖ 270-190) GüneĢ ıĢığı gölgesinin verdiği açıları kullanarak Dünya‟nın çevresini 40.000 km ve çapını da 12.800 km olarak hesapladı. Hipparchus Dünya ile Ay arasındaki uzaklığı bugünkü değere çok yakın hassasiyette ölçtü. Eski Yunanlı bilim adamlarının en büyüğü Archimedes (MÖ 287-212) idi. Archimedes gerçek matematiği baĢlattı ve problemleri çözdü. Levye prensibi, hacim, ağırlık, yoğunluk konularında çalıĢarak mekanik ve hidrostatik bilimlerinin temellerini attı. Vida sistemi, aynalar, kasnak tertibatını icat etti. Ptolemy (90-170) Dünya‟nın uzayın merkezinde yer aldığını, bir küre olduğunu, yıldızların bu kürenin içinde kalarak Dünya‟nın etrafında döndüklerini söyledi. Doğru olmasa da Ptolemy‟nin fikirlerine 1400 yıl boyunca inanıldı. 20 Roma imparatorluğu zamanında ve ondan sonraki 1000 yıl içinde Hıristiyan ülkelerinde hiç bir önemli bilimsel olay olmadı. Avrupa‟nın karanlık dönemi olarak adlandırılan bu süre içinde Araplar kendi çabalarıyla bilimde önemli geliĢmeleri gerçekleĢtirdiler. 8 ve 9‟cu yüzyıllarda tıp ve kimyayı ilerlettiler. Al-Khwarizmi 825‟de aritmetiği kurdu. Ġbni-Sina (980-1037) astronomik tablolar, tıp ansiklopedilerini yaparak matematik ve doğa bilimlerinde önemli çalıĢmaları gerçekleĢtirdi. Eski zamanların en büyük bilim merkezi MÖ-300 yıllarında Nil deltasındaki Ġskenderiye‟de kurulan kütüphane idi. Bu kütüphane Dünya‟nın yedi harikasından biriydi ve 600 yıldan fazla yaĢadı. Astronomi, matematik, edebiyat ve tıp bölümleri vardı ve içinde papirüs ruloları halinde yarım milyondan fazla el yazması bilimsel kitap bulunuyordu. Eski zamanların en büyük bu bilim merkezi önce Romalılarca, sonraki yıllarda da fanatik Hıristiyanlarca tahrip edilerek yakıldı. Bu olay insanlık tarihinin en büyük kayıplarından biri ve Hıristiyan dünyasının bir yüz karası olarak kabul edilir. Bilimin GeliĢmesi 9‟cu yüzyıldan sonraki 500 yıl boyunca bilimde duraklama devri yaĢandı. Bu süre içinde önemli bir bilimsel çalıĢma ortaya çıkmadı. 15‟ci yüzyılda her Ģey tekrar baĢladı. ÇalıĢmalara gözlemler, deneyler, hipotez ve teoriler girdi. Ġtalyan Leonardo da Vinci (1452-1519) kendinden sonra gelen bilim adamlarına güzel bir örnek oldu. Vinci bir ressam, mühendis ve bilim adamıydı ve bir hidrodinamik ve optik uzmanıydı. Ay‟ın GüneĢ‟in ıĢığını yansıttığını anladı ve GüneĢ‟in yerinde sabit durduğuna inandı. Birçok makina dizayn etti, uçmanın prensibini bularak, uçak, helikopter, paraĢütü tanıttı. 21 Polonyalı Nicholaus Copernicus (1473-1543) GüneĢ‟in yerinde durduğunu, Dünya ve diğer gezegenlerin onun etrafındaki yörüngelerde döndüklerini ciddi olarak açıklayan ilk insan oldu. Bu, Ptolemy‟den 1300 yıl sonra söylenmiĢ ilk doğru ifade idi. Danimarkalı Tycho Brahe (1546-1601) kendi yaptığı gözlemevinde yıldız ve gezegenlerin pozisyonlarının hassas ölçümlerini yaptı. Gökyüzünün haritasını çıkardı. Asistanı Johannes Kepler (1571-1630) Brahe‟nin bıraktığı notlardan faydalanarak gezegenlerin yörüngelerinin birer elips Ģeklinde olduklarını çıkararak gezegenler yasasını kurdu. Copernicus‟un teorisi ve Kepler‟in hesaplarıyla, gezegenlerin GüneĢ etrafında birer eliptik yörüngelerde döndükleri nihayet ispat edilmiĢ oldu. Fizik bilimini insanlığın dikkatine sunan ilk insan ise, Ġtalyan gök bilimci, matematikçi ve fizikçi Galilei Galileo (1564-1642) oldu. Galileo, ilk bilimsel teleskopu imal ederek, Ay‟ın yüzündeki kraterleri, Jüpiter‟in uydularını ve Samanyolu‟nun dönüĢünü gözledi. Bu, tarihteki ilk bilimsel gözlem olayı idi. Fikirlerinden dolayı kilise tarafından evinde hapsedilen Galileo‟nun en önemli çalıĢması dinamik üzerindeydi. Ağır ve hafif iki cismin aynı hızda yere düĢtüklerini, cisimlerin düĢme hızlarının ivmenin bir fonksiyonu olduğunu, hareket eden cisimlerin hareketlerinin dıĢarıdan gelebilecek bir engele kadar devam edeceğini gösterdi. Bu arada, GüneĢ‟in ve Dünya‟nın kendi çevreleri etrafında döndüklerini belirtti. 1665‟de yine Ġtalyan Cassini (1625-1712) Mars‟ın her 24.5 saatte bir, Jüpiter‟in de 10 saatte bir kendi çevrelerinde döndüklerini ispat etti. Bu sıralarda Ġngiltere‟de yaĢayan William Harvey (1578-1657) damarlardaki kanın devri daim halinde sürekli dolaĢtığını göstererek kendinden önceki inanıĢları değiĢtirdi. Harvey modern tıp bilimini kurdu. 22 Ve, 1642 yılında Newton doğdu. Ġngiliz fizik ve matematikçi Isaac Newton (1642-1727) bilim tarihinin gelmiĢ geçmiĢ en büyük birkaç isminden biridir. Newton, ağaçtan elmayı düĢüren kuvvetle, Ay‟ı Dünya etrafında tutanın aynı kuvvet olduğunu anlayan ilk insandı. Gravitasyonu keĢfetti, ıĢık bilimini kurdu, optik ve hareket yasalarını buldu. Diferansiyel ve integral hesaplama metotlarını bularak bilime matematiği soktu. Teorilerin matematiksel ispat yollarını yarattı. 1687‟de bütün zamanların en mükemmel bilimsel eseri olan The Principia adlı kitabını yayınladı. Evrendeki her cismin birbirini çektiğini ispat eden Newton 1905 yılına kadar sürecek olan klasik fiziği yarattı. Newton farklı tip bir teleskop imal etti. Teleskopunda, yıldızların ıĢınlarını toplayarak daha temiz bir görüntü veren eğri yüzlü ayna kullandı. Bugünün optik teleskoplarının sistemi budur. Newton‟dan sonra bilim hızlandı, teoriler kuruldu, matematik ve fizik geliĢtirildi. Matematiğin iĢin içine girmesiyle bilim roket hızı ile geliĢmeye baĢladı. 1675‟de Danimarkalı Christensen Roemer (1644-1710) ıĢığın hızını ölçtü, 1678‟de yine Danimarkalı Christian Huygens (1629-1695) ıĢığın dalga teorisini kurdu. 1770‟de Fransız Laurent Lavoisier (1743-1794) termokimyayı baĢlattı. 1781‟de Alman William Herschell (1738-1822) 124 cm‟lik aynalı teleskopuyla Uranüs‟ü keĢfetti. Bu uzak mesafedeki keĢfedilen ilk gezegendi. Yakındakiler ise binlerce yıldan beri zaten biliniyordu. 1783‟de içinde bir insan bulunan ilk balon uçuruldu. 1800 yılında Ġtalyan Giuseppe Volta (1745-1827) bir pil yaparak ilk elektrik akımını üretti. Manyetizma binlerce yıldır zaten biliniyordu, fakat elektrikle olan bağlantısı hakkında hiç bir fikir yoktu. Danimarkalı Hans Oersted (1777-1851) sonraları birçok buluĢa neden olacak olan, elektrik akımının bir 23 manyetik alan ürettiğini keĢfetti. Kendi kendini yetiĢtiren Ġngiliz dahi Michael Faraday (1791-1867) 1830‟da mıknatıstan elektrik akımı elde etti, dinamoyu buldu ve klasik alan teorisini yarattı. 1833‟de Ġngiliz Charles Babbage (1792-1871) ilk delikli kartlı bilgisayarı imal etti ve Lady Ada bu bilgisayar için ilk programı yazdı. 1859‟da Ġngiliz Charles Darwin (1809-1882) canlı türlerini yirmi yıl süren incelemesinden sonra kendisinden çok önceleri ortaya atılan evrim teorisinin kitabını yazdı. Türlerin orijinleri ve evrimleriyle ilgili teorisi kilisenin büyük tepkisini aldı. 1864‟de Ġskoçyalı fizikçi James Clark Maxwell (1831-1879) manyetik ve elektrik kuvvetleri birleĢtirerek elektromanyetik kuvvetin denklemlerini çıkardı. Böylece elektrik dalgalarının ıĢık hızı ile yol aldığı ve ıĢığın bir elektromanyetik dalga olduğu anlaĢılmıĢ oldu. 1888‟de Alman Heinrich Hertz (18571894) radyo dalgalarını keĢfetti ve bunların ıĢık hızı ile gittiklerini ispat etti. Artık elektrik ve manyetizma çözülmüĢtü. Bu arada, kimya ve fizyolojideki geliĢmeler devam ediyordu. 1839‟da Alman Theodor Schwann (1810-1882) hücre teorisini, Fransız Louis Pasteur (1822-1895) üç boyutlu kimyayı, Rus Ivanovich Mendelayev (1834-1907) elementlerin periyodik tablosunu, Fransız Henry Becquerel (1852-1908) radyo- aktiviteyi buldular. 1897‟de Ġngiliz Joseph Thomson (1856-1940) elektronu keĢfetti ve 1900‟ün ilk günü, Alman Max Planck (1858-1947) yayınladığı bir makalesiyle kuantum teorisinin temelini attı. Ve, Newton‟dan sonra ikinci sihirli yıla gelindi. Yetersiz bulunduğu için üniversiteye öğrenci olarak kabul edilmeyen Alman Albert Einstein (1879-1955) bir memur olarak çalıĢtığı patent bürosundaki masasında 1905 yılında özel relativite teorisini yayınladı. Tarihin en büyük bilim adamlarının baĢında gelen Einstein böylece Newton‟dan beri kullanılan klasik fiziği 24 yıktı ve yepyeni bir modern fiziği baĢlattı. Dünya boyutlarında geçerli olan Newton fiziği yerini evren boyutlarında geçerli Einstein fiziğine bıraktı. Einstein, o zamana kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen olayları, boyutların ve zamanın mutlak olmadığını, bir cismin boyutunun ve zamanın gözlemciye göre relatif olduğunu, ıĢığın daima aynı hızla yol aldığını, hız arttıkça kütlenin arttığını ve zamanın yavaĢladığını, hiç bir Ģeyin ıĢık hızına ulaĢamayacağını, enerjinin kütleye eĢit olduğunu ispat etti. Bundan on yıl sonra yayınladığı genel relativite teorisinde de, gravitasyonun Newton‟un belirttiği gibi cisimler arasındaki bir kuvvet olmadığını, ağır cisimlerin etrafındaki uzayın çöktüğünü ve hafif cisimlerin bu çukura doğru çekilmeleriyle çekim kuvvetinin oluĢtuğunu gösterdi. BuluĢları bilimde yeni bir devir açtı. Yeni Zelandalı Ernest Rutherford (1871-1937) 1911‟de bir atomun iç yapısını keĢfederek nükleer fiziği baĢlattı. 1923‟de Amerikalı Edwin Hubble (1889-1953) Andromeda galaksisini keĢfederek, evrenin geniĢlemekte olduğunu gösterdi. 1920‟lerde Max Planck ve Albert Einstein‟ın baĢlattığı kuantum fiziği geliĢtirildi. Böylece bir atomun içindeki dünyalar anlaĢılmıĢ oldu. 1937‟de ilk radyo teleskop imal edildi ve geliĢmiĢ bir uygarlığın en belirgin tanımı olan radyo astronomi bilimi baĢladı. 1942 yılında Amerika çölünde ilk atom bombası patlatılarak nükleer reaksiyon elde edilmiĢ oldu. Bundan sonraki yıllarda bilim adamları, son derece geliĢtirilmiĢ makina ve cihazlarla, atoma, hücreye ve evrenin derinliklerindeki olaylara el attılar. Kuarklar, leptonlar, mesonlar, DNA, RNA, pulsarlar, kuasarlar ve kara delikler keĢfedildi. 1960‟da ilk insan uzaya çıktı. 1969‟da da Ay‟a ayak basıldı. GüneĢ sistemi içindeki diğer gezegenlerde bizler için uygun bir yaĢam Ģartı bulunmadığı anlaĢıldı. Uzaktaki yıldızların 25 etrafında bulunan gezegenleri araĢtırmak üzere uzay gemileri fırlatıldı. Evrenimizdeki her Ģeyin 15 milyar yıl önce meydana gelmiĢ bir Büyük Patlama ile oluĢtuğu ispat edildi. Galaksimizin merkezinde yer alan dev bir karadeliğin varlığı tespit edildi. ġu anda, insanoğlu, bundan 2500 yıl önce yine evreni ve atomu düĢünebilen fakat ispatını yapamayan insanın çok ilerisindedir. Artık, geliĢmiĢ matematiğe, relativite teorisine ve kuantum mekaniğine sahibiz. Teorilerin yardımıyla, evreni ve içindeki yasaları ve sistemin çalıĢma mekanizmasını kolaylıkla anlayabilmekteyiz. RNA‟nın bir hücre çekirdeği içindeki DNA‟dan aldığı bilgiyi hücre içinde yer alan organellere nasıl aktardığı, bir atom çekirdeği içindeki dört yüzden fazla ve ondan çok daha küçük parçacıkların aralarındaki alıĢ veriĢ, Büyük Patlamanın birinci saniyesinin trilyon kere trilyon kere trilyon kere milyarda birinde maddenin oluĢum senaryosu artık bilinmektedir. Ġnsanoğlu Ģimdi, maddenin en temel parçacığı olan bir kuark‟ın içinde nelerin bulunduğunu, bir DNA‟nın o bilgiyi nasıl ürettiğini, bir karadelikde zamanın durduğu o tekillik noktasının arkasında neyin yer aldığını ve Büyük Patlama‟dan önce nelerin mevcut olduğunu anlamaya çalıĢmaktadır. Bilim adamları Ģu anda, daha iĢin baĢında mı olduklarını, yoksa her Ģeyin keĢfedilmiĢ olup yolun sonuna mı ulaĢtıklarını tartıĢmaktadır. 26 27 Bilimin Dalları Ve Konuları Bilimin yüzlerce dalı bulunmaktadır. Bir sıralama yapmak gerektiği takdirde, her Ģeyin ona dayandığı matematiği en baĢa koymak gerekir. AĢağıda, yaklaĢık 250 farklı bilim dalının grupları, sıralanması, orijinal Ġngilizce ve Latin ifadeleriyle birlikte belirtilmektedir. Her Ģeyin arkasında matematik bulunur. Matematik bir ağacın kökü gibidir. Ağacın gövdesi fizik, kimya ve biyoloji olup, dalları ve yaprakları ise bu üç ana bilimden türeyen yüzlerce değiĢik bilim konularıdır. Her bir bilim konusunun birbirleriyle dolaylı, dolaysız ilgisi olsa da, her biri ayrı ve değiĢik fiziksel, kimyasal ve biyolojik konularla ilgilenir. Matematik (mathematics), cebir (algebra), geometri (geometry), trigonometri (trigonometry), logaritma (logarithm), analiz (analysis), hesaplama (calculus), entegral (integrals), diferansiyel (differential), aritmetik (arithmetic), topoloji (topology), ihtimaller (probability), fraktal (fractals), vektörler (vectors), geometrik cebir (geometric algebra), lojik cebiri (algebra of logic) gibi konuları kapsar. Matematiğin büyük ve önemli bir kısmını teĢkil eden geometri ise izdüĢüm (projective) geometri, diferansiyel (differential) geometri, koordinat (coordinate) geometri, analitik (analytical) geometri, tanımlamalı (descriptive) geometri, Kartezyen (Cartesian) geometri, sentetik (synthetic) geometri, temel (elemantary) geometri, cebirsel (algebraic) geometri, N-boyutlu (Ndimensional) geometri, Öklid (Euclidian) geometrisi, Öklid karĢıtı (non-Euclidian) geometri, Gauss (Gaussian) geometrisi, 28 Riemann (Riemannian) geometrisi gibi muhtelif farklı Ģekilleri ihtiva eder. Matematik ayrıca, teorik matematik (pure mathematics) ve uygulamalı matematik (applied mathematics) diye, gayeleri itibariyle, kısımlara da ayrılabilir. Fizik ile kimya birleĢerek Fiziksel Bilimleri (Physical Sciences) meydana getirir. Fiziksel Bilimler cansızlarla ilgilenir. Bu ana bilim dalı doğadaki cansız cisim ve nesnelerin oluĢumlarını, yapılarını, özelliklerini, evrimlerini ve birbirleriyle olan etkileĢimlerini inceler. YaĢayan canlılar bu bölüme girmez. Fiziksel Bilimleri altı ana bölüme ayırabiliriz: fizik, kimya, uzay bilimleri, yer bilimleri, doğa bilimleri ve diğerleri. Bunlardan fizik, klasik fizik ve modern fizik olmak üzere iki bölüme ayrılabilir. Biyolojik Bilimlerin (Biological Sciences) konusu canlılardır. Atomlar, elementler, gök cisimleri, dünyadaki doğa olayları, felsefe ve bilgisayar gibi konular bu bölüme girmez. Bu bölüm canlıları, yapılarını ve özelliklerini inceler. Biyolojik Bilimleri, canlılar biyolojisi (insan, hayvan ve bitki), hayvanlar biyolojisi (insan ve hayvan), bitkiler biyolojisi (bitkiler), moleküler biyoloji (hücre ve moleküller), klinik biyolojisi ve tarih öncesine ait biyoloji diye bölümlere ayırabiliriz. ġimdi, Fiziksel ve Biyolojik Bilimleri meydana getiren bölümleri ve onların dallarını, hangi konularla uğraĢtıklarını inceleyelim. Fiziksel Bilimler Fizik (Physics) : cisimlerin özelliklerini, yapı ve davranıĢlarını, ısı, enerji, hız, kütle, ıĢık, elektrik, manyetik, 29 mekanik ve atomsal açıdan inceleyen ana bilim dalıdır. Bölümleri: Klasik Fizik (Classical Physics) : kuantum teorisi ve relativitenin keĢfedilmesinden önce kullanılan, gözlemlene-bilir olaylar ve ıĢık hızından küçük hızları ihtiva eden fiziktir. Bölümleri : AkıĢkanlar mekaniği (fluid mechanics) : sıvı maddelerin kuvvet etkilerini inceler. Akustik (acoustics) : sesin özelliklerini inceler. Deneysel fizik (experimental physics) : teorilerin, yasaların doğruluğunu göstermek için deneyler yapar. Dinamik (dynamics) : cisimlerin hareket özelliklerini inceler. Elektrik (electricity) : elektronların iletkenler içindeki kütle-sel hareketlerini inceler. Kromatoloji (chromatology) : renkleri inceler. Manyetizma (magnetism) : elektronlar tarafından üretilen alan ve kuvvetleri inceler. Mekanik (mechanics) : kuvvet ve hareketlerin cisimler üzerindeki etkilerini inceler. Optik (optics) : ıĢıkla ilgili fiziksel ve fizyolojik bütün olayları inceler. Statik (statics) : duran cisimler üzerine gelen kuvvetleri inceler. Termodinamik (thermodynamics) : ısı ve iĢ arasındaki iliĢkileri ve ısı transferlerini inceler. Termoloji (thermology) : ısıyı inceler Vakum fiziği (vacuum physics) : hava veya bir gazdan yoksun ortamların fiziksel özelliklerini inceler. Modern Fizik (Modern Physics) : kuantum teorisi ve relativitenin 1900‟lerin baĢında bulunmasından sonra 30 kullanılan, atomik boyutlardaki nesneleri içine alan ve ıĢık hızını öngören fiziktir. Bölümleri: Atom fiziği (atomic physics) : bir atomun parçalarını inceler. Elektronik (electronics) : elektronların iletkenlik, depolama ve bilgi iletme özelliklerini inceler. Katılar fiziği (solid-state physics) : katı malzemeleri ve içlerindeki elektrik yüklerinin hareketlerini inceler. Kuantum mekaniği (quantum mechanics) : çok küçük enerji seviyesindeki maddenin davranıĢlarını açıklayan teoridir. Matematiksel fizik (mathematical physics) : fiziksel olayları matematiksel olarak inceler. Nükleer fizik (nuclear physics) : atom çekirdeğinin yapısını ve özelliklerini inceler. Parçacık fiziği (particle physics) : atomun temel parçacıkla-rını inceler. Plazma fiziği (plasma physics) : atom çekirdekleri ile elektronları birleĢmiĢ durumda, yüksek sıcaklıklardaki gazları inceler. Radyoaktivite (radioactivity) : atom çekirdeğinin bozunma-sını inceler. Relativite (relativity) : hareketin uzay-zaman içindeki bir gözlemciye göre relatif olduğunun ve kütle-enerji eĢitliğinin matematiksel açıklamasıdır. Spektroskopi (spectroscopy) : spektrum çizgilerinin analizi-ni yapar. Steroloji (stereology) : genelde iki boyutlu görülen üç boyutlu cisimlerin özelliklerini inceler. Teorik fizik (theoretical physics) : fiziksel olayları fiziksel olarak inceler. 31 Kimya (Chemistry) : malzemelerin esas kompozisyonlarını inceleyen ana bilim dalıdır. Bölümleri: Aktinoloji (actinology) : ıĢığın kimyasal etkilerini inceler. Analitik kimya (analytical chemistry) : elementlerin kimyasal kompozisyonlarını inceler. Astrokimya (astronomical chemistry) : yıldızların kimyasal özelliklerini inceler. Biyokimya (biochemistry) : canlı organizmaların kimyasını inceler. Elektrokimya (electrochemistry) : kimyasal bileĢiklerin elek-triksel özelliklerini inceler. Endüstriyel kimya (industrial chemistry) : sanayi türü kimyasal maddeleri inceler. Eriyik kimyası (solution chemistry) : karıĢımları gevĢetme ve ayırma özelliklerini inceler. Fizikokimya (physical chemistry) : fiziksel özellikleri kimyasal terkiplerine bağlı malzemeleri inceler. Fiziksel organik kimya (physical organic chemistry) : karbon ihtiva eden kimyasal maddelerin fiziksel özelliklerini inceler. Fizyolojik kimya (physiological chemistry) : klinik kimyasını inceler. Ġnorganik kimya (inorganic chemistry) : canlı olmayanlarla ilgili moleküllere ait, karbon olmayan bileĢimleri inceler. Kolloid kimya (colloid chemistry) : bazı ortamlarda ayrıĢan malzemeleri inceler. Kristal kimyası (crystal chemistry) : kristallerin kimyasal özelliklerini inceler. Kryojenik kimyası (cryogenics chemistry) : son derece soğuğu ve malzemelerin çok düĢük sıcaklıklardaki özelliklerini inceler. 32 Kryojenoloji (cryogenology) : sıcaklıkları azaltmak için kullanılan maddeleri inceler. Kuantitatif kimya (quantitative chemistry) : bir bileĢimi meydana getiren malzemelerin miktar ve oranlarını inceler. Nükleer kimya (nuclear chemistry) : atom çekirdeğinin kimyasal özelliklerini inceler. Organik kimya (organic chemistry) : karbon içeren bileĢimleri inceler. Polimer kimyası (polymer chemistry) : çok küçük moleküllerin oluĢturduğu bileĢikleri inceler. Radyo kimyası (radiochemistry) : radyoaktif malzemeleri inceler. Sentetik kimya (synthetic chemistry) : elementlerden veya basit maddelerden bir kimyasal bileĢimin oluĢumunu inceler. Stereo kimyası (stereo chemistry) : moleküllerin üç boyutlu bağlanma Ģekillerini inceler. Teorik kimya (theoretical chemistry) : kimyasal olayları teorik olarak inceler. Tıp kimyası (medical chemistry) : fizyoloji ve tıp ile ilgili kimya dalıdır. Yapısal kimya (structural chemistry) : moleküllerin yapılarını inceler. Yüzey kimyası (surface chemistry) : katıların atom dıĢ yörüngeleriyle, katıların yüzeyine gelen sıvı veya gazların molekülleri arasındaki reaksiyonları inceler. Uzay Bilimleri (Space Sciences) : evrendeki cisimlerle ilgili bilim dalı olup, bölümleri Ģunlardır: Astrofizik (astrophysics) : gök cisimlerinin yapılarını, evrimlerini, fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceler. Astronomi (astronomy) : uzayı ve gök cisimlerini gözlemsel olarak inceler. 33 Kozmoloji (cosmology) : evrenin baĢlangıcını, evrimini ve yapısını inceler. Radyo astronomi (radioastronomy) : uzayı radyo dalgaları ile inceler. Yer Bilimleri (Earth Sciences) : dünyanın iç yapısını, yeryüzünü ve üzerindeki olayları inceleyen ana bilim dalı olup, bölümleri Ģunlardır: Coğrafya (geography) : yeryüzünün bugünkü Ģeklini ve durumunu inceler. Deniz jeolojisi (marine geology) : deniz ve okyanusların alt yapısını inceler. Gezegensel jeoloji (planetary geology) : gezegenler arası jeolojik konuları inceler. Hidrografi (hydrography) : yeryüzü üzerindeki suları inceler. Jeofizik (geophysics) : yeryüzünün ve atmosferin fiziksel özelliklerini inceler. Jeokimya (geochemistry) : yeryüzü kabuğundaki elementleri ve kimyasal değiĢikliklerini inceler. Jeoloji (geology) : yeryüzünün yapısını ve fiziksel tarihini inceler. Jeomorfoloji (geomorphology) : yeryüzünün Ģeklini inceler. Klimatoloji (climatology) : yeryüzündeki iklim değiĢiklikle-rini inceler. Kristallografi (crystallography) : maddenin kristal yapısını inceler. Metallurji (metallurgy) : yeryüzündeki metalleri inceler. Meteoroloji (meteorology) : atmosferi ve içindeki hava hareketlerini inceler. Mineraloji (mineralogy) : yeryüzündeki mineralleri inceler. 34 Okyanus bilimi (oceanography) : yeryüzü üzerindeki okyanusları inceler. Petrol jeolojisi (fuel geology) : yeryüzü kabuğunu meydana getiren elementleri ve kimyasal değiĢikliklerini inceler. Sismoloji (seismology) : yeryüzündeki deprem olaylarını inceler. X-ıĢını kristallografisi (X-ray crystallography) : malzemelerin kristal yapılarını X-ıĢınları ile inceler. Yapısal jeoloji (structural geology) : jeolojik yapıları inceler Doğa Bilimleri (Nature Sciences) : doğayı ve doğadaki olayları felsefik ve psikolojik açıdan inceleyen ana bilim dalıdır. Bölümleri Ģunlardır: Doğa felsefesi (natural philosophy) : doğayı bir bütün olarak felsefik açıdan inceler. Ekoloji (ecology) : ortam ve organizmaların yaĢam tarihini inceler. Evrim (evolution) : canlıların geçirdikleri evrimi inceler. Felsefe (philosophy) : bir canlı vücudun fonksiyonlarını felsefik olarak inceler. Fenoloji (phenology) : iklimlerin yaĢam ve canlılar üzerindeki etkilerini inceler. Fenomenoloji (phenomenology) : fenomenleri inceler. Fisiyonomi (physionomy) : doğa yasalarını inceler. Sosyoloji (sociology) : doğadaki sosyal iliĢki ve olayları inceler. Diğerleri (Others) : yukarıdaki bölümlerin dıĢında sayılabilecek diğer fiziksel bilim dalları da mevcut olup, Ģöyle sıralanabilirler: 35 Bilgi bilimi (information science) : bilginin anlamını inceler. Bilgisayar bilimi (computer science) : bilgisayarların fonksiyonlarını inceler. BuluĢ (invention) : fiziksel ve biyolojik olayların buluĢ ve icatları ile ilgili bilim dalıdır. Fotoğraf bilimi (photography science) : ıĢık ve enerji ile ilgili görüntüleri inceler. Holografi (holography) : lazer ıĢını ile üç boyutlu görüntüleri inceler. KeĢif (exploration) : olayların, yerlerin bulunması ve keĢfi ile ilgili çalıĢmalar yapan bilim dalıdır. Komünikasyon (communication) : haberleĢme ve iletiĢim tekniklerini inceler. Metroloji (metrology) : ölçümlere ait bilim dalıdır. Metodoloji (methodology) : araĢtırma ve çalıĢma prosedürünün prensiplerini inceler. Mühendislik (engineering) : makina, cihaz ve yapıların dizayn, hesap ve imalatları ile uğraĢan bilim dalıdır. Teknoloji (technology) : bir tekniğin tamamını bilimsel olarak inceler. Biyolojik Bilimler Canlılar Biyolojisi (Living Things Biology) : hayvan ve bitkileri içine alan bu biyoloji ana dalının bölümleri Ģunlardır: Aerobiyoloji (aerobiology) : canlı organizmalara oksijen temini ile ilgilenen biyoloji dalıdır. Anatomi (anatomy) : bir canlı vücudun yapısının bütün bölümlerini inceler. 36 Biyofizik (biophysics) : canlıların yapılarını ve biyolojik iĢlemlerini fiziksel olarak inceler Biyokimya (biochemistry) : canlı organizmaların kimyasal özelliklerini inceler. Biyoloji (biology) : bütün canlıları her bakımdan inceler. Biyometri (biometry) : biyoloji, tıp ve tarımda istatistiksel aplikasyonları inceler. Biyonomi (bionomy) : yaĢam yasaları ile ilgili bilgileri toplar. Bromatoloji (bromatology) : canlıların yiyecek ve dietlerini inceler. Deniz biyolojisi (marine biology) : deniz dibi canlı organiz-maları inceler. Ekoloji (ecology) : bitki ve hayvanlar arasındaki iliĢkileri inceler. Fizyoloji (physiology) : canlı bir vücudun fonksiyonlarını inceler. Fizyolojik psikoloji (physiological psychology) : canlı organizmaların fiziksel ve kimyasal özelliklerini fizyolojik olarak inceler. Ġmmünoloji (immunology) : canlıların bağıĢıklık sistemlerini inceler. Ġstatistik (statistics) : ihtimaller teorisiyle yaĢam problemlerini inceler. Jeobiyoloji (geobiology) : gezegenlerdeki canlı yaĢamın biyolojisini inceler. Morfoloji (morphology) : organizmaların Ģekil ve yapılarını inceler. Parazitoloji (parasitology) : hayvan ve bitki parazitlerinin davranıĢlarını inceler. Taksonomi (taxonomy) : bitki ve hayvan türlerini ve sınıflandırılmalarını inceler. 37 Toksinoloji (toxinology) : bitki ve hayvanların ürettiği toksinleri inceler. Hayvanlar Biyolojisi (Animal Biology) : sadece hayvan türlerini ve insanı içine alan ana bilim dalı olup, bölümleri Ģunlardır: Anesteziyoloji (anaesthesiology) : canlıların uyuĢturulmalarını inceler. Antropobiyoloji (anthropobiology) : insanı biyolojik açıdan inceler. Antropoloji (anthropology) : bir insanın bütün fonksiyonla-rını inceler. Antroponomi (anthroponomy) : insanın geliĢme yasaları ile onun ortam ve diğer organizmalarla iliĢkisini inceler. Bakteriyoloji (bacteriology) : mikropları inceler. Deniz zoolojisi (marine zoology) : deniz hayvanlarını inceler. Elektrobiyoloji (electrobiology) : canlı dokulardaki elektrik fenomenini inceler. Elektrofizyoloji (electrophysiology) : bir canlı organizma içindeki elektrik üretim mekanizmalarını inceler. Embriyoloji (embryology) : doğum öncesi ve doğum sonrası bir vücudun geliĢmesini inceler. Entomoloji (entomology) : böceklerin yapısını ve sınıflandı-rılmasını inceler. Etholoji (ethology) : insan ve hayvanların davranıĢlarını ve huylarını inceler. Etioloji (etiology) : hastalıklara sebep olan faktörleri ve hastalıkların nedenlerini inceler. Etnobiyoloji (ethnobiology) : farklı insan tür ve ırklarının fiziksel karakteristiklerini inceler. Etnoloji (ethnology) : insan türleri arasındaki iliĢkileri inceler. 38 Filogeni (phylogeny) : hayvanların orijinlerini ve evrimlerini inceler. Gerontoloji (gerontology) : bütün yönleri ile canlıların yaĢlanmasını inceler. Hayvan psikolojisi (animal psychology) : hayvanların akılsal davranıĢlarını inceler. Herpetoloji (herpetology) : sürüngen hayvanları inceler. Ġktiyoloji (ichthyology) : balıkları ve onların davranıĢlarını inceler. Nosoloji (nosology) : hastalıkların sınıflandırılmasını inceler. Ornitoloji (ornithology) : kuĢların sınıflandırılmasını ve davranıĢlarını inceler. Protozooloji (protozoology) : tek hücreli organizmaları ve davranıĢlarını mikroskobik olarak inceler. Psikoloji (psychology) : canlı organizmaların fiziksel ve kimyasal fonksiyonlarını ve akılsal proseslerini inceler. Sitoloji (sitology) : canlıların yiyeceklerini inceler. Sosyobiyoloji (sociobiology) : biyolojik temelli genlerle kontrol edilen davranıĢları inceler. Zooloji (zoology) : hayvanları ve davranıĢlarını inceler. Zoobiyoloji (zoobiology) : hayvanların biyolojisini inceler. Zoocoğrafya (zoogeography) : dünya üzerindeki hayvanların dağılımını inceler. Zoogeni (zoogeny) : hayvanların evrimi ve geliĢmelerini inceler. Zoofizyoloji (zoophysiology) : hayvanların fizyolojisini inceler. Zoonosoloji (zoonosology) : hayvan hastalıklarının sınıflan-dırılmasını inceler. Zoopatoloji (zoopathology) : hayvan hastalıklarını inceler. 39 Zoopsikoloji (zoopsychology) : hayvanların psikolojisini inceler. Zootomi (zootomy) : hayvanların anatomisini inceler. Bitkiler Biyolojisi (Plant Biology) : sadece bitkileri içine alan bilim dalı olup, bölümleri Ģunlardır: Algealoji (algealogy) : algleri inceler. Botanik (botany) : bitkilerin yapısını ve fonksiyonlarını inceler. Dendrokronoloji (dendrochronology) : bir ağacın büyümesini gövdesindeki halkalarla inceler. Fitopatoloji (phytopathology) : bitki hastalıklarını inceler. Mikoloji (mycology) : mantarları inceler. Protopitoloji (protophytology) : bitkilerin en basit Ģekillerini inceler. Tarım (agricultural) : bitkileri tarımsal olarak inceler. Mikrobiyoloji (Microbiology) : mikro ölçekli organizmaları, hücre ve hücre yapılarını inceleyen ana bilim dalı olup, bölümleri Ģunlardır: Bitki genetiği (plant genetics) : bitkilerin genetik özelliklerini inceler. Biyokimyasal genetik (biochemical genetics) : genlerin biyo-lojik, kimyasal yapılarını inceler. Genetik (genetics) : karakter kalıtımlarını inceler. Genetik mühendisliği (genetic engineering) : hücre çekirdeği içindeki DNA tekniklerini ve yaĢayan organizmaların karakterlerindeki genetik değiĢimlerini inceler. Histoloji (histology) : mikroskobik canlıların yapısını inceler. Hücre biyolojisi (cell biology) : hücre yapısını inceler. 40 Mikrobiyoloji (microbiology) : virüs, bakteri ve mantarların yapılarını inceler. Moleküler biyoloji (molecular biology) : moleküllerin biyolojisini inceler. Moleküler genetik (molecular genetics) : genlerin molekül yapısını, genetik malzemelerin aktivitelerini inceler. Morfoloji (morphology) : organizmaların yapı ve Ģekillerini inceler. Protobiyoloji (protobiology) : virüs gibi, bakterilerden daha küçük canlıları inceler. Sitoloji (cytology) : bir hücrenin fonksiyonlarını ve Ģekille-rini inceler. Tektoloji (tectology) : yapısal elementlerden organizmaların inĢa edilmesini inceler. Xenoloji (xenology) : parazitlerle onların ev sahipleri arasındaki iliĢkileri inceler. Viroloji (virology) : virüsleri inceler. Biyomedikal Bilimi (Clinical Biology) : biyolojik olayların klinik ve tıp çalıĢmalarıyla ilgili bölümleridir. Algoloji (algology) : vücut ağrılarını inceler. Analitik psikoloji (analytical psychology) : bilincini kaybetmiĢ kompleks durumları inceler. Anjioloji (angiology) : vücut kan damarlarını inceler. Arteriyoloji (arteriology) : bir vücut içindeki atar damarları inceler. Audoloji (audiology) : iĢitme konularını inceler. Cerrahi (surgery) : hastalıkları operasyonlarla iyileĢtirir. Dermatoloji (dermatology) : deri hastalıklarını inceler. Elektrofizyoloji (electrophysiology) : elektrikle ilgili fizyolo-jik olayları inceler. Endokrinoloji (endocrinology) : hormonları inceler. 41 Epidemiyoloji (epidemiology) : hastalıkların yayılmasını inceler. Etiyoloji (etiology) : hastalıkların orijinlerini ve faktörlerini inceler. Farmakoloji (pharmacology) : ilaçların orijinlerini, doğalarını, kimyasallarını, etki ve kullanımlarını inceler. Hematoloji (haematology) : kanları inceler. Hemopatoloji (hemopathology) : kan hastalıklarını inceler. Hücre patolojisi (cellular pathology) : hücre bozukluklarını inceler. Kardiyoloji (cardiology) : canlıların kalplerini inceler. Kardiyovasküler fizyoloji (cardiovascular physiology) : kalp ve damarların iĢleyiĢini inceler. Klinik psikoloji (clinical psychology) : insanın akılsal davranıĢlarını psikolojik olarak inceler ve iyileĢtirir. Klinik tıp (clinical medicine) : hastalıkları iyileĢtirir ve inceler. Kriyo cerrahi (cryosurgery) : dokuların soğutularak yok edilmesi ile ilgilidir. Kromatografi (chromatography) : karıĢık maddeleri birbirinden ayırma tekniklerini inceler. Mikroskopi (microscopy) : organizmaları mikroskop altında inceler. Miyoloji (myology) : kasları inceler Nöroloji (neurology) : sinir sistemini inceler. Nörobiyoloji (neurobiology) : sinir sisteminin biyolojisini inceler. Nörofizyoloji (neurophysiology) : sinir sisteminin fonksiyonlarını inceler. Nörohistoloji (neurohistology) : sinir sisteminin yapısını mikroskobik olarak inceler. Onkoloji (oncology) : tümörleri inceler. 42 Osteyoloji (osteology) : kemikleri inceler. Patoloji (pathology) : hastalıkların tabiatını inceler. Psikiyatri (psychiatry) : mental hastalıkları inceler. Pulmonoloji (pulmonology) : akciğerlerin anatomisini inceler. Seroloji (serology) : serumları inceler. Sosyopsikoloji (social psychology) : sosyal iliĢkilerdeki psikolojik davranıĢları inceler. Toksikoloji (toxicology) : zehirleri bilimsel olarak inceler. Üroloji (splanchnology) : idrar yollarını inceler. Tarih Öncesine Ait Biyoloji (Pre-Historical Biology) : biyolojik bilimlerin tarih önceki kısmı ile ilgilenen bu dalın bölümleri Ģunlardır. Arkeoloji (archaeology) : tarih öncesi insan yapısını inceler. Ferenoloji (phrenology) : kafatasının biçiminden zeka ve karakterleri inceler. Paleoantropoloji (palaeoanthropology) : fosilleri inceler. Paleoklimatoloji (palaeoclimatology) : tarih öncesi zamanların iklimlerini inceler. Paleontoloji (palaeontology) : tarih öncesi yaĢamı inceler. Paleopatoloji (paleopathology) : eski zamanlardan kalan mumyalardaki hastalıkları inceler. Primatoloji (primatology) : primatları inceler. 43 BĠLĠMLER Matematik (teorik uygulamalı) - cebir - trigonometri - logaritma - Geometri - analiz - diferansiyel - integral - vs -koordinat -tanımlamalı -analitik -cebirsel -diferansiyel -öklid -gauss -riemann -vs Fiziksel Bilimler (cansızlar) Biyolojik Bilimler (canlılar) 44 Fizik Kimya Uzay Bilimi Yer Bilimi Doğa Bilimi Diğerleri (cisimlerin (cisimlerin (evren ve (yeryüzü, (Felsefe, (Cihazlar davranıĢları, yapıları) içindekiler) iç ve üstü) ortam, makinalar özellikleri) yasalar, keĢifler) fenomenler) Klasik Fizik (Newton,1665) Modern Fizik (Einstein, 1905) Canlılar Hayvanlar Bitkiler Biyolojisi Biyolojisi Biyolojisi (Ġnsan, (insan ve (bitkiler) hayvan, hayvanlar) bitki ) Mikrobiyoloji Biyomedikal Tarih (hücre, DNA bilimi Öncesine genler (klinik, tıp, Ait Biyoloji moleküller) tedaviler) (fosiller, primatlar) Bilimde Özetler 45 Çok geniĢ bir alanı ve yüzlerce farklı konuyu kapsayan bilim dallarının tek bir kitapta incelenmesi mümkün olamaz. Doğadaki olayların en dip noktaları olan, atom, evren ve hücre temel alındığında, bilimin yapı taĢları olarak fizik, kimya, kozmoloji ve biyoloji ana baĢlıklar olarak kabul edilebilir. Bu kitapta fizik, MÖ Archimedes ile baĢlamıĢ, sonra Galileo ve Newton ile geliĢmiĢ ve 1900 yılına kadar sürmüĢ, Dünya üzerindeki olayları esas alan klasik fizik ve 1900‟de baĢlamıĢ, atomun içini ve evrenin derinliklerini inceleyen modern fizik olarak iki ana grupta ele alınacaktır. Her iki grubun temel konuları özet halinde anlatılacaktır. Kimya bölümünde elementler, moleküller ve aralarındaki etkileĢimler anlatılacaktır. Kozmoloji kısmında evrenin oluĢumu, galaksiler, yıldızlar ve evrimleri, içinde bulunduğumuz sistemin özellikleri, son bölüm olan yaĢam biliminde ise bir canlıyı meydana getiren hücrenin içindeki çalıĢma mekanizması ve yeryüzündeki canlı yaĢamın özellikleri incelenecektir. Dört ana baĢlık halinde anlatılacak konuların özet listesi, faydalı olacağı düĢüncesi ile, aĢağıda verilmektedir. Fizik Klasik fizik Mekanik Kuvvet ve hareket Gravitasyon Sürtünme Kütle ve ağırlık AkıĢkanlar Aerodinamik ve hidrodinamik 46 Enerji Gaz yasaları Isı transferi Termodinamik ve entropi Dalgalar Akustik IĢık Elektromanyetik spektrum Renkler Elektrik ve manyetizma Elektronik Sıcaklık ve parlaklık Yoğunluk ve basınç Modern fizik Relativite Atom teorisi Kuantum teorisi Parçacık fiziği Temel kuvvetler Nükleer enerji Yapay ıĢık: Maser ve Laser Kimya Moleküller Periyodik tablo Radyoaktivite Kimyasal reaksiyonlar Kozmoloji Evren Büyük Patlama Yıldızlar Karadelikler 47 GüneĢ sistemi ve gezegenler GüneĢ Ay Dünya YaĢam Bilimi Hücre DNA Organizmalar YaĢamın baĢlangıcı Evrim Yeryüzünde yaĢam Fizik 48 Fizik bilimi, MÖ 287-212 yılları arasında yaĢayan eski Yunanlı Archimedes‟in mekanik ve hidrostatiğin temellerini atmasıyla baĢladı, Ġtalyan Galileo ile 16‟cı asırda devam etti. Gerçekte fizik bilimin kurucusu Ġngiliz Isaac Newton‟dur. Newton kütlesel çekim veya gravitasyon, hareket ve optik yasalarını buldu ve buluĢlarına ilk olarak matematiği tatbik etti. Bu 1665-1687 yıllarında oldu. Newton‟un kurduğu fiziğe klasik fizik adı verilir. Bu fizik yeryüzü boyutlarında ve günlük yaĢamda görülen olaylarda geçerlidir. Klasik fizik, Albert Einstein‟ın 1905 yılında yayınladığı özel relativite ve 1916‟da yayınladığı genel relativite teorileriyle yerini yepyeni bir modern fiziğe bıraktı. Modern fizik evren boyutlarında geçerli olup, evrendeki bütün olayları açıklayabilmektedir. Klasik fiziğin hareket yasaları, güç, momentum ve ivme gibi değerler üzerine kurulmuĢ olmasına karĢılık Einstein‟ın modern fiziği ıĢık, ıĢık hızı, uzay-zaman, kütle-enerji eĢitliği, uzayın eğriliği gibi özellikleri kapsamaktadır. Sonuçta, fizik yasaları evrenseldir. Dünya üzerindeki fizik yasaları diğer gezegenlerde de, evrenin uzaklarındaki yıldızlarda da aynıdır. Biz bu bölümde klasik ve modern fiziğin önemli dallarını inceleyeceğiz. 49 Klasik Fizik 50 Mekanik Fiziksel bilimler içinde en eskisi sayılır. Kuvvetlerin cisimler üzerine yaptığı etkileri inceler. Cisimleri hareket ettiren kuvvetlerle ilgili mekanik dalına dinamik denir. Bazı durumlarda cisimlere gelen kuvvetler tek baĢlarına sonsuza kadar devam edemez, kuvvetler dengelenir ve kuvvetin etkilediği sistem sabit kalır. Dengeli kuvvetlerin etkisi altındaki mekanik dalına statik adı verilir. Mekanik, en hızlı ve en küçüklerin dıĢında, kozmolojiden atom fiziğine kadar çok geniĢ bir alanda geçerli bulunmaktadır. Kuvvet ve Hareket Hareket, hız ve ivme, kuvvetlerin birer ürünüdür. Düz veya eğik bir çizgide hareket eden bir cisim zamanla uzaklığını değiĢtirir. DeğiĢme hızı o cismin hızıdır ve metre/saniye olarak ifade edilir. Dairesel hareket yapan bir cisim açısal hıza sahip olup, hızı devir/saniye olarak adlandırılır. Hızlar duran bir Ģeye göre relatif olarak tayin edilmelidir. Yeryüzü üzerindeki cisimlerin hızları, onlara göre statik görünen Dünya yüzeyine göre hesap edilir. Halbuki Dünya uzay içinde hareket etmektedir ve üzerindeki her Ģey de aynı hızla gitmektedir. Üzerindekilere göre ise Dünya statik görülmektedir. IĢık hızının %90‟nının altındaki hızlarda böyle bir sistem geçerlidir. Üniform olmayan hızlar bir oranda değiĢirler. Bu orana ivme denir ve saniyedeki hız miktarının değiĢimi olarak ifade edilir. Hızı değiĢtiren ivmedir. Ġvmenin birimi metre/saniye/saniye‟dir. Hareket yasalarını ilk bulan Newton‟un birinci yasasına göre, duran bir cisim dıĢardan bir etki gelmedikçe hareket etmez. Düz bir çizgide üniform bir hızla hareket eden cisim bir 51 dıĢ etki olmaksızın hızını değiĢtirmez. Yani, hareket eden cisim dıĢarıdan etkilenmedikçe düz bir yol üzerinde sabit hızla sonsuz süre hareketine devam eder. Günlük yaĢamda sürtünme, havanın direnci, gravitasyon ve manyetik alanlar gibi nedenler yüzünden bu mümkün olamaz. Uzay boĢluğunda bu dıĢ etkilerden sadece gravitasyon, yani kütlesel çekim kuvveti vardır. Newton‟un ikinci yasası, bir cisme gelen kuvvetle oluĢan ivme kuvvetin ölçüsüne ve cismin kütlesine bağlıdır der. Kütle arttıkça cismi hareket ettirmek için daha büyük kuvvet gerekir. Newton‟un üçüncü hareket yasasına göre, bir cisim baĢka bir cisme bir etki yaptığı zaman, ikinci cisim de birinciye aynı eĢit etkiyi yapar, fakat ters yönde. Bu iki birbirine karĢıt yönlerdeki eĢit kuvvetlerin birbirini yok etmemesinin sebebi, bu iki kuvvetin tek bir cisme etki yapmamasıdır. Hareket eden her cismin momentum adı verilen bir özelliği vardır. Bir cismin momentumu, o cismin hızı ile kütlesinin çarpımına eĢittir. Cisimlerin momentumları ne kadar büyükse onları bir dıĢ etki ile durdurmak da o kadar zor olur. Hareket eden bir cisim duran bir cisme çarpınca her ikisi de hareket eder. Her ikisi de momentum kazanır. ÇarpıĢmadan sonraki cisimlerin momentumlarının toplamı, çarpıĢmadan önceki çarpan cismin momentumuna eĢit olur. Buna momentumun korunumu yasası denir. Sabit hız cismin hızına ve yönüne bağlıdır. Bir daire etrafında üniform bir hızla hareket eden bir cismin sabit hızı olamaz. Böyle cisimler bir açısal hıza sahiptir. Bu hız, yön ile sabit olarak değiĢir. Yeryüzüne düĢen cisimlerin hızına düşme hızı denir. Bu hız saniyede 9.8 metredir. DüĢme hızı her saniye aynı miktarda artar. Bir taĢ 1 saniye düĢtükten sonra saniyede 9.8 metrelik bir düĢüĢ hızı kazanır. 2 saniyelik bir düĢüĢten sonra hızı saniyede 52 19.6 metre olur. Çekim gücü daha fazla olan büyük gezegenlerde düĢme hızı daha yüksektir. Yer çekiminin etkisinden kurtularak yeryüzünü terk ederek uzaya çıkan cismin hızına kaçma hızı denir. Yeryüzü için kaçma hızı saniyede 11.23 kilometredir. GüneĢ‟in yüzeyinden kaçma hızı ise 617 km/sn‟dir. Bir roketi Dünya üzerinden uzaya gönderebilmek için onu en az 11.23 km/sn‟lik bir hızla fırlatmak gerekir. Ġnsanoğlu bugün saniyede 14.5 km‟lik bir hızla uzaya roket fırlatma teknolojisine sahip bulunmaktadır. Gravitasyon Gravitasyon kuvveti, Newton‟un elmanın ağaçtan yere neden düĢtüğünü ve Ay‟ın Dünya‟nın etrafında nasıl devamlı dönüp durduğunu anlamasıyla bulundu. Bunların her ikisini de gerçekleĢtiren kuvveti Newton gravitasyon olarak adlandırdı. Buna göre, evrende bir kütlesi bulunan bütün cisimler birbirlerini çekmektedir. Bu, evrensel gravitasyon yasasıdır. Ġki cisim arasındaki gravitasyon kuvveti, cisimlerin kütlelerinin birbirleri ile ve onun da bir gravitasyon sabiti ile çarpımının, aralarındaki uzaklığın karesine bölümüne eĢittir. Gravitasyon sabitini tarif eden Newton bu sayıyı bilemedi. Gravitasyon sabitinin tam değeri Newton‟dan yüz yıl sonra Henry Cavendish tarafından hesap edildi. Ġnsanlar ve bütün diğer cisimler gravitasyon kuvveti yüzünden Dünya yüzeyinde durabilmektedir. Çünkü Dünya‟nın kütlesi üzerindeki cisimlerin kütlelerinden çok fazladır ve onları kendine doğru çekmektedir. Eğer gravitasyon kuvveti bulunmasaydı, yeryüzü üzerindeki her Ģey insanlar, eĢyalar, binalar, sular Dünya‟nın dönüĢünün etkisiyle uzaya savrulup giderdi. Dünya GüneĢ‟in etrafında yine bu kuvvet sayesinde milyarlarca yıldır dolanıp durmaktadır. Çünkü, GüneĢ‟in kütlesi 53 Dünya‟nınkinden çok daha büyük olup bu durum Dünya‟nın kendi yörüngesinden çıkıp uzaya dalmasına engel olmaktadır. Dünya üzerinde bulunan her cisim arasında da bu kuvvet mevcuttur. 70 kg ağırlığındaki bir insan 65 kg‟lık diğer insanı kendine doğru çekmektedir. Fakat bu çekme kuvveti o kadar küçüktür ki günlük yaĢamda asla hissedilmez. Dünya, Ay, GüneĢ, galaksiler gibi çok büyük kütlelere sahip gök cisimlerinde ise çekim kuvveti çok belirgindir. Dört temel kuvvetten biri olan gravitasyon kuvveti cisimlere ağırlıklarını da verir. Bir gezegenin yüzeyindeki gravitasyon kuvveti, o gezegenin kütlesine ve yüzeyin gezegen kütle merkezine olan uzaklığına bağlıdır. Ay‟ın kütlesinin Dünya‟nın kütlesinden 80 defa daha az olmasına rağmen, Ay‟ın yüzeyindeki gravitasyon kuvveti, Dünya yüzeyindeki gravitasyonun 80‟de birinden çok daha fazladır. Ay yüzeyinde hissedilen gravitasyon kuvveti Dünya üzerindekinin 1/6‟sıdır. Yeryüzünde 60 kg gelen bir insan Ay‟da 10 kg gelir. Bunun sebebi, Ay yüzeyi ile merkezi arasındaki uzaklığın, Dünya yüzeyi ile merkezi arasındaki uzaklıktan sadece 4 defa daha kısa olmasıdır. Bu uzaklıklar eĢit olsaydı, Dünya üzerinde 80 kg gelen bir insan Ay yüzeyinde 1 kg olarak tartılacaktı. Sürtünme Sürtünme, birbiri ile temas eden iki yüzey arasındaki harekete ters yönde olan bir kuvvettir. Ġki yüzey arasındaki sürtünme kuvveti, birbiri ile temas halindeki alanların durumuna ve cisimlerin ağırlıklarına bağlıdır. Sürtünme yasaları Fransız fizikçi Charles A. Coulomb tarafından 1779‟da bulundu. Coulomb yasaları, birbiri ile temas halindeki iki cismin ancak yatay doğrultuda gelen kuvvetin, sürtünme direncinden fazla olması halinde hareket edebileceğini öngörür. 54 AĢağı ve yukarıdan gelen kuvvetler ise sürtünmeyi artırır veya azaltır. Sürtünme kuvveti olmasaydı, ne yürümek, ne de konuĢmak veya yemek yemek mümkün olurdu. Bütün bunlar iki cisim arasındaki sürtünme kuvveti sayesinde olabilmektedir. Yürüdüğümüz zaman ayağımızla yeri iteriz. Yer de ayağımıza aynı etkiyi yapar. Ayak ve yer arasındaki sürtünme ve karĢıt kuvvetler yüzünden yürümek mümkün olabilmektedir. Bütün cisimlerin yüzeyleri girinti ve çıkıntılarla doludur. En düzgün ve parlak yüzeylerde bile girinti ve çıkıntılar mevcut bulunmaktadır. Bu çıkıntıların yüksekliği hiç bir zaman 100 atom boyundan aza indirilemez. Çıkıntı ve girintiler birbiri ile temas halindeki cisimler arasındaki sürtünme kuvvetini oluĢturur ve onların birbiri üzerinde hareket etmelerini sağlar. Kütle ve Ağırlık Maddeyi ifade eden en önemli özellik kütledir. Sadece maddesel nesnelerin kütleleri bulunur. Kütle daima sabit olup gravitasyon kuvveti ile değiĢmez. Dünya üzerindeki bir cismin kütlesi diğer gezegen veya yıldızlarda da aynıdır. Cisimler kütlesiz olamazlar ve kütle cismin hızının artması ile fazlalaĢır. Ağırlık kütlenin bir özelliğidir. Ağırlık bir cismin etkisi altında bulunduğu yerçekimi kuvveti ile ölçülür. Yerçekimi değeri yükselince ağırlık da artar. Yeryüzü üzerindeki bir cismin ağırlığı, aynı cismin Ay yüzeyindeki ağırlığının altı katıdır. Çünkü, Dünya‟nın çekim kuvveti Ay‟ın çekim kuvvetinden altı defa daha fazladır. Deniz seviyesinde duran bir cismin ağırlığı ve kütlesi eĢit olur. Yükseklere çıkıldıkça kütlenin aynı kalmasına karĢılık ağırlık azalır. 55 Cisimler ağırlıksız olabilirler fakat kütlesiz olamazlar. Dünya ile Ay arasında bulunan bir yerde, Dünya ve Ay‟ın gravitasyon kuvvetlerinin sıfır olduğu bir nokta bulunmaktadır. Böyle bir noktada yer alan bir cismin herhangi bir ağırlığı yoktur. Cisim bu noktada ağırlıksız olarak asılı durur. Kütlesi sıfır olan cisimler fotonlar ve gravitonlardır. Nötrinolar, sıfıra çok yakın olan kütleleriyle aynı sınıfa dahil edilebilirler. AkıĢkanlar Akan her Ģey bir akıĢkan olarak kabul edilir. Gazlar, erimiĢ katılar, çamur ve katıların tozları birer akıĢkandır. AkıĢkanların temel özelliği yoğunlukları ve özgül ağırlıklarıdır. Bu özellikler akıĢkanların davranıĢlarını belirler. Bir sıvı ile temas halinde olan her Ģey onun basıncından etkilenir. Sıvının içine giren bir cismin her yüzeyine sıvı basınç uygular. Derine inildikçe bu basınç artar. Basınç, aynı zamanda o sıvının yoğunluğu ile yükselir. Bir sıvı kendisine uygulanan basıncı bütün hacmi ile iletir. Sıvının molekülleri arasında mesafeler bulunmadığından basıncın iletilmesinde herhangi bir verim kaybı olmaz. Archimedes tarafından bulunan yasaya göre, bir sıvının içine giren bir cismin ağırlığına eĢit miktarda sıvı yukarı çıkar veya kabın dıĢına taĢar. Sıvının içine kısmen veya tamamen giren bir cisim, dıĢarı taĢan suyun ağırlığına eĢit bir ağırlık kaybına uğrar. Sıvı içindeki moleküllerin arasındaki etkileĢimlerden dolayı sıvı yüzeyi bir gerilim altında olur ve yüzey elastik bir zar gibi davranır. Bu gerilimin nedeni, sıvı içindeki moleküllerin birbiri ile olan etkileĢimlerde denge halinde olması ve sıvı yüzeyindeki molekülleri de dengede tutacak dıĢ bölgede ona uygun moleküllerin bulunmamasıdır. Bu yüzden yüzeydeki moleküller 56 içeriye doğru yönelirler. Yüzey gerilimi sıvıdan sıvıya değiĢir. Bir civanın yüzeyindeki gerilim suyun altı katıdır. Bir kap içindeki sıvının yüzeyinin yatay olmasına karĢılık sıvının kabın cidarı ile temas gören yerleri içe veya dıĢa doğru eğiktir. Bu eğikliğin durumu, kabın ve sıvının molekülleri arasındaki etkileĢimlerin farkına bağlıdır. Eğer kabın molekülleri arasındaki etkileĢimler sıvınınkinden daha büyükse o zaman, sıvı kabın cidarında yukarı doğru, yoksa aĢağı doğru bükülür. Bir kap içindeki su yukarı, cıva ise aĢağı doğru eğiktir. Aerodinamik ve Hidrodinamik Aerodinamik, gazların içinde hareket eden cisimlerin üzerine gelen kuvvetleri inceler. Bu kuvvetler Ġsviçreli Daniel Bernoulli tarafından 1700‟lerde, Newton hareket yasalarının akıĢkanlara tatbiki ile bulunmuĢtur. Bernoulli, sıvı ve gazların arasındaki iliĢkileri inceleyerek, dar bir boru içindeki sıvının geniĢ boru içindekinden daha hızlı aktığını buldu ve geniĢ boru içindeki sıvının dar borudakine göre daha fazla basınç uyguladığını da keĢfetti. Bunlar Bernoulli yasaları olarak adlandırılmaktadır. Bernoulli yasalarına göre, hızlı hareket düĢük basınç ve yavaĢ hareket yüksek basınca tabidir. Bir uçağın kanadının üst ve alt yüzeyleri arasındaki basınç farkı uçağın kanadını yukarıya doğru iter. Uçakların kanatlarının altı düz, üst kısmı ise bombeli Ģekildedir. Kanadın üst kısmından akan havanın hızı alt kısmından akan hava hızından daha fazladır. Bu durum üstteki hava basıncını azaltır ve alttaki hava basıncını normal seviyede tutar. Böylece alttan yukarıya doğru bir itme gücü oluĢur ve bu da uçağı yukarıya iter. Aynı etkiler, uçakların pervanelerinin bükülmüĢ Ģekilleri, uzunluk ve kalınlık özellikleri için de geçerlidir. 57 Hidrodinamik, hareket eden sıvılar ve onların katı cisimlerle olan iliĢkilerini inceler. Hidrodinamik, aerodinamikle aynı prensiplere sahiptir. Su üzerinde giden bir kraft bu prensipler içinde hızlı gidebilmektedir. Enerji Enerji, bir iĢ yapma kapasitesidir. Isı, ıĢık, hareket, ses, elektrik, kimyasal değiĢiklikler gibi çok çeĢitli ve farklı biçimlerde olabilir. Enerji bir türden baĢka bir türe dönüĢtürülebilir. Bir sistem enerji kaybederken diğer bir sistem enerji kazanır. Fakat kapalı bir sistemde toplam enerji daima sabittir. Buna enerjinin korunumu yasası denir. Enerji deyimi bilimsel olarak ilk defa 1807 yılında Thomas Young tarafından tanımlandı. Daha önce enerjinin doğası MÖ300‟de Aristotle tarafından felsefik olarak belirtilmiĢti. Fakat o zamanlar enerjinin ne olduğu bilinemiyordu. Archimedes deneylerinde bir enerjinin varlığını anlamıĢtı. 1580‟lerde Simon Bruges yaptığı çoklu kasnak ve gravitasyonla çalıĢan vidalı makinasında ve daha sonra 1700‟lerin baĢında Gottfried Leibnitz enerjiyi modern anlamda tanıttılar. Her cisim bir enerjiye sahiptir. Bir cisim birden fazla enerji Ģekline de sahip olabilir. Enerji, ne yok edilebilir ne de yoktan var edilebilir. Sadece sekil değiĢtirir. Potansiyel enerji, yerden yüksekte duran bir cismin kütlesinin gravitasyondan dolayı ivmelenmeyle oluĢan enerjidir. Cisim yere düĢerken potansiyel enerji kinetik enerjiye dönüĢür. Kinetik enerji cisimlerin hareket halindeki enerjileridir. YokuĢun üzerinde durmakta olan bir araba sadece potansiyel enerjiye sahiptir. Kinetik enerjisi yoktur. Araba yokuĢ aĢağı hareket edince potansiyel enerji azalmaya, kinetik enerji ise çoğalmaya baĢlar. YokuĢun en altında potansiyel enerjinin çoğu kinetik enerjiye çevrilmiĢ 58 olur ve bir sonraki yokuĢa gelince kinetik enerji tekrar potansiyel enerjiye dönüĢür. Ġkinci yokuĢun baĢındaki potansiyel enerji ilk yokuĢtakine göre daha azdır, çünkü bir miktar enerji arabanın yerle arasındaki sürtünmeden dolayı kaybedilmiĢtir. Newton, enerji artıĢının hızın artıĢından ileri geldiğini belirtmiĢti. Einstein bu durumun normal hızlar için geçerli olduğunu, gerçekte enerji artıĢının kütlenin artıĢından ileri geldiğini söyledi. Kütlenin artıĢı da hızın artıĢından ileri geliyordu. Günlük yaĢamdaki normal hızlarda hareket eden cisimlerin kütlelerindeki artıĢın fark edilemeyecek kadar küçük değerlerde olmasına karĢılık, ıĢık hızına yakın hızlarda kütledeki artıĢ çok büyük olmaktadır. Einstein‟ın meĢhur m=e/c2 formülüne göre kütle enerjiye eĢittir. Bu formüldeki değerler, c=30.000.000.000 cm/sn, m=1 gram olarak yerlerine konduğunda, 1 gramlık kütlenin eĢdeğeri olan enerji e=21.500.000.000 Kcal olarak bulunur. Bu enerji ise 215.000.000 kg ağırlığındaki suyun sıcaklığını 100 0C‟ye çıkarmaya yeterlidir. 1 gramlık bir maddeden elde edilecek enerji kullanılabilir duruma getirilebilseydi Dünya insanlarına 24.000 yıl süresinde yeterli olacaktı. Bu tip enerji dönüĢümleri teorik olarak mümkün olup, uygulanması imkansızdır. Zira 1 gramlık maddenin tamamının bir anda dönüĢtürülebilmesi için gerekli enerjinin yeterli süre içinde üretilmesi ve gerekli hacim içinde yoğunlaĢtırılması bugünkü bilgilerimize göre mümkün değildir. Enerji evrenin sahip olduğu en önemli özellik olup, içindeki değiĢikliklerin kaynağıdır. Evrendeki olayların sebebi içindeki enerjinin düzgün bir Ģekilde dağılmamıĢ olmasındandır. Evrendeki enerji düzensiz dağılımdan düzgün dağılıma doğru akmaktadır. Enerji dağılımı eĢit hale gelince evrendeki 59 değiĢiklikler ve kozmolojik olaylar da son bulacaktır. Bu da evrenin sonunu getirecektir. Gaz Yasaları Gaz, maddenin üç halinden biridir. Her tür madde, yeterli sıcaklıkta gaz haline dönüĢür. 0 ve 100 derece arasında su bir sıvıdır, 100 derecenin üzerinde ise bir gaz olur. Gaz halindeki bir maddenin molekülleri her yöne serbestçe hareket eder. Gaz molekülleri kapalı bir alanda tutulmadıkça uzayda belirsiz uzaklıklara dağılır. Ġçinde bulundukları bir kabın ise içini doldurur. Gaz bir sıvı gibi davranır, sıvı ve katıların aksine sıkıĢtırılabilir. Katı ve sıvılara göre yoğunlukları çok düĢüktür. Suyun 1 olan yoğunluğuna karĢılık havanınki 0.0013 gram/cm3‟dür. En hafif gaz olan hidrojeninki ise 0.00009‟dur. Robert Boyle tarafından 1662‟de bulunan gaz yasalarına göre, bir gaza tatbik edilen basınç iki katına çıkarılırsa gazın hacmi yarıya iner. Basınç üç katına çıkarılırsa hacim üçte bire düĢer. Basınç bırakılınca sıkıĢmıĢ gazın hacmi birden geniĢleyerek iki katına çıkar. Yani gaz, bu durumda, bir yay gibi davranır. Bunun sebebi, gaz moleküllerinin basınçla birbirlerine zor yakınlaĢmaları, basınç boĢalınca da birbirlerini itmesidir. Sabit sıcaklıkta belli miktardaki gazın basıncı hacmi ile ters orantılıdır. 1787‟de Jacques Charles tarafından bulunan yasaya göre, bir gazın belli basınçtaki hacmi gaz ısıtıldıkça artar. Sıcaklığın her bir derece yükselmesinde, 0 dereceden baĢlamak üzere, gazların hacmi 0 derecedeki hacmin 1/273‟ü kadar geniĢler. Mutlak sıfır denilen -273.16 derecede ise gazların hiç bir hacmi bulunamaz. Charles tarafından bulunan fakat yayınlanmayan bu yasalar, ondan 15 yıl sonra J. Louis Gay- 60 Lussac tarafından ilan edilmiĢtir. Hacim, sıcaklık ve basınç olmak üzere üç adet parametreye bağlı olan gaz yasalarına göre, bir gazın basıncı yükseldikçe hacmi azalır, sıcaklığı yükseldikçe basıncı artar ve hacmi geniĢledikçe sıcaklığı azalır. Isı Transferi Isı, bir sistemden baĢka bir sisteme akan enerji veya sadece bir sistem içindeki enerjidir. Bütün cisimler, hatta çok soğuk olanlar bile her zaman ısı çıkarırlar. Sıcaklığı sabit cisimler, bu iĢi yaparken, civardan çıkardıkları ısıya eĢit miktarda ısı toplarlar. Isı transferi ile ilgili yasaları ilk bulan bilim adamları Benjamin Rumford ve Humphry Davy olmuĢlardır. Bu adamlar, 1798‟de suyun donduğu zaman ağırlığının değiĢmediğini, iki buz parçasının birbirine sürtünmesi ile eriyeceğini ve bir demir parçasının delinmesi sırasında ısınacağını keĢfettiler. Daha sonra 1860‟da James Maxwell ısının, moleküllerin hareketinden oluĢtuğunu ve bir cismin sıcaklığının içindeki moleküllerin ortalama hızlarına bağlı bulunduğunu buldu. Bir ısının sıcak bir cisimden soğuk bir cisme transferi, sıcak cisimdeki parçacıkların ortalama hızlarında azalma, soğuk cisimdeki parçacıkların ortalama hızlarında çoğalmaya neden olur. Isı hareketinin yönü de sıcak cisimden soğuk olana doğrudur. Bir cismin ısısı onun sıcaklığına bağlı değildir. Zira, yüksek sıcaklıktaki küçük bir cisim, düĢük sıcaklıktaki büyük bir cisimden daha az ısıya sahip olabilir. Cismin malzemesinin türü o cismin depolayabileceği ısı miktarını etkiler. Dolayısıyla, bir cismin ısısı, moleküllerin hareketlerinin ortalama hızlarının yanında, içindeki moleküllerin sayısına ve türlerine de bağlı bulunmaktadır. 61 Isının transferi üç yolla olmaktadır. Birincisi iletme (conduction) olup katı, sıvı ve gazların içlerindeki moleküllerin birbirlerine çarparak ısıyı geçirmeleridir. Bir çubuğun bir ucu ısıtıldığında orada hızlanan moleküller ısıyı çubuğun önce ortasına sonra diğer ucuna doğru taĢırlar. Ġkincisi aktarım yolu (convection) olup, gaz ve sıvılarda görülür. Burada ısıtılan sıvı veya gaz miktarının hacmi geniĢler ve geniĢleyen hacim ısıyı soğuk bölgelere nakleder. Üçüncüsü ise ıĢınım (radiation)‟dır. Evrende, mutlak sıfırın üzerindeki her cisim elektromanyetik radyasyon çıkarır. GüneĢ bunlardan biridir. Bu radyasyon ıĢık hızı ile yayılır ve diğerlerinin aksine içinde hiç bir maddenin bulunmadığı boĢluktan da geçebilir. Elektromanyetik radyasyon spektrumun, görünen ıĢık ile mikrodalga sınırları arasında kalan kızılötesi bandı ısı transferini gerçekleĢtiren bölgedir. Isıyı ileten bu bandın dalga uzunluğu soğuk uçta 1 mm‟den, sıcak uçta 0.001 mm‟ye kadar değiĢir. Bir cismin radyasyonla ısıtılması için, radyasyonu çıkaran cismin frekansı onu alan cismin frekansından daha yüksek, dalga boyu ise daha kısa olmalıdır. Termodinamik ve Entropi Termodinamik ısı hareketlerini, ısı ile iĢ arasındaki iliĢkileri inceler. Termodinamiğin üç ana dalı vardır. Bunlar, moleküller arası etkileĢimleri göz ardı edecek büyüklükteki sistemleri inceleyen termodinamik, moleküller arası etkileĢimleri kuantum mekaniği içinde inceleyen istatistiksel termodinamik ve son olarak da kimyasal reaksiyonlardaki enerji transferlerini ve biyokimyasal prosesleri inceleyen termodinamiktir. Bu bilim dalı James Watt‟ın 1780‟de ilk buhar makinasını imal etmesiyle baĢladı ve daha sonraları Nicholas Carnot, Lord Kelvin, Rudolf Clausius, James Joule ve Hermann von 62 Helmholtz‟un çalıĢmalarıyla geliĢti. 18‟ci yüzyıl içinde Watt‟ın buhar makinasının verimi üzerinde yapılan araĢtırmalardan sonra 19‟cu yüzyılın ortalarında termodinamiğin üç yasası, enerjinin korunumu yasası ve entropi kavramı ortaya atıldı. Termodinamiğin birinci yasası, bir sistemdeki toplam enerjinin sabit ve değiĢmez olduğunu, sadece bir Ģekilden baĢka bir Ģekle dönüĢtürülebileceğini söyler. Bunun anlamı, hiçbir Ģey alabileceğinden daha fazla enerji çıkaramaz ve %100‟den fazla verim veremez. En mükemmel motor ancak %65, bir insan vücudu ise %20 verim çıkarabilir. Termodinamiğin ikinci yasasına göre, ısı soğuk bir cisimden sıcak bir cisme asla transfer olamaz. Bir ısı iĢe veya bir iĢ ısıya dönüĢtürüldüğünde daima bir kayıp olur. Termodinamiğin üçüncü yasasına göre ise, bir sistemin sıcaklığı mutlak sıfıra doğru gittikçe, o sistemin entropisi de sıfıra yaklaĢır. Entropi arttıkça korunan enerji miktarı azalır. Kapalı bir sistemde entropi aynı kalır, pratikte ise zamanla entropi yükselir. Entropi, bir sistemin ısı miktarının onun mutlak sıcaklıkla olan iliĢkisini belirtir. Yani enerji dağılımındaki düzgünlülüktür. Entropi yükseldikçe enerji miktarı azalır. Entropi asla azalmaz ve zaman içinde daima artar. Bir insanın doğuĢu ve büyümesi entropiyi geçici olarak azaltır. Ġnsan ölünce vücut tekrar element ve moleküllere dönüĢünce entropi tekrar artar. ġu andaki bilgilerimize göre, evrendeki tek kapalı sistem evrenin kendisidir. Evrende entropi devamlı olarak yükselmekte ve iĢ yapmak için gerekli enerji miktarı da devamlı olarak azalmaktadır. Gerçekten de evren bir kapalı sistem ise sonunda entropi ve enerji eĢit seviyeye gelecek, kullanılabilir faydalı enerji kalmayacak ve bir iĢ yapabilme olanağı olmayacaktır. Bu durum, ısıl ölümü ve yaĢamın sonunu getirecektir. 63 Farklı sıcaklıktaki iki cisim birbiri ile temas edince bir süre sonra birbiri arasındaki enerji akıĢı durur ve cisimlerin sıcaklıkları eĢitlenir. Bu fikirden termodinamiğin „sıfırıncı‟ yasası ortaya çıkmaktadır. Buna göre, eğer iki sistemden her ikisi de bir üçüncü sistemle aynı eĢdeğer ısıda ise, iki sistem birbiri ile eĢdeğer ısıya sahiptir. ĠĢ makinalarının esas prensibi, ısının bir sistemden diğer bir sisteme hareket ettirilmesidir. Isı sistemler arasında yol almazsa iĢ yapılamaz. Isı makinaları bu prensiple iĢ çıkarırlar. Hacmi sabit olan bir gazın sıcaklığı yükseltilince, molekülleri daha hareketli ve daha hızlı olacaklarından ve hacim artmayacağından, gaz yasalarına göre gazın basıncı fazlalaĢır. Artan basınç da iĢ çıkarır. Bir cisim eridiğinde, katı halden sıvı veya sıvı halden gaz haline geçince ısı emer. Cisim gaz halinden sıvı veya sıvıdan katı hale dönüĢünce de ısı çıkarır. 0 derecedeki buza ısı verilince buz aynı sıcaklıkta kalır, daha fazla ısıtılınca su haline dönüĢür. Bu sırada cisim ısı enerjisi kazanır. Dalgalar Evren dalgalarla doludur. Bazı dalgalar su üzerinde ilerler ve hareketleri görülebilir. Bazıları katıların içinde ilerler ve sadece titreĢimleri hissedilir ve bazıları ise hava gibi görünmeyen ortamda yol alırlar ve ses olarak iĢitilirler. Elektromanyetik dalgalar ise içinde hiç bir Ģey bulunmayan boĢlukta ilerler. Bütün farklı dalgaların ortak özelliği, kaynaklarından çıktıktan sonra ileriye doğru yaptıkları karıĢıklık hareketidir. Dalga bir ortam içinde ilerlerken o ortam hareket etmez. Dalga ilerlerken ortamın parçacıkları dalga ile birlikte ilerlemez, sadece ortamın parçacıkları dıĢarı gider ve hemen sonra orijinal 64 pozisyonlarına geri dönerler. Bu gidiĢ ve geri dönüĢler de belli bir oranda titreĢim hareketlerini oluĢturur. Bir deniz kıyısında kırılan dalgalar, denizin ortalarından uzanıp gelen sular olmayıp, sadece kıyıda bulunan sulardır. Dalgalar ya uzunlamasına yada yanlamasına yol alırlar. Ses gibi uzunlamasına giden dalgalarda titreĢimler dalgalarla aynı yönde, elektromanyetik gibi yanlamasına giden dalgalarda ise titreĢimler dalga yönünün sağ tarafında yol alırlar. Yol alabilmesi için ses dalgalarının gaz, sıvı ve katı gibi bir ortama ihtiyaçları vardır. Hava içindeki moleküller ileri ve geri salınarak birbirlerini sıkıĢtırır ve ayrıĢtırırlar. Bir dalganın en üst noktasına tepe, en alt noktasına dip denir. Dalganın ortasından geçen yatay eksenin üstünde kalan kısım pozitif, altında kalan kısım ise negatif bölgelerdir. Ġki tepe noktası arasındaki uzunluğa dalga boyu denir. Ortadan geçen eksenle tepe arasındaki mesafe de dalga yüksekliğidir. Belli bir süre içinde oluĢan tepe veya dip noktalarının sayısı frekansı belirtir. Dalga boyu ve frekans birbiri ile bağlantılıdır. Dalga boyu kısaldıkça frekans fazlalaĢır. Dalga boyu uzadıkça da frekans azalır. 1 cm/sn hızla yol alan bir dalganın 1 cm‟lik uzunluğu içinde kalan tepe veya dip noktalarının sayısı, elektromanyetik dalgaları keĢfeden Heinrich Hertz‟in anısına, Hertz (hz) olarak adlandırılır. Dalga yüksekliği o dalganın yoğunluğunu temsil eder. Dalganın enerjisi de, dalga yüksekliğinin karesi ile orantılıdır. Dalga boyu ile frekansın çarpımı o dalganın yol alma hızını verir. Bütün dalgaların baĢka bir ortak özelliği, aynı türden iki veya daha fazla dalganın bir araya gelince bir girişim oluĢturmasıdır. GiriĢim, iki veya daha fazla dalganın bir araya gelmesiyle meydana gelen yeni karakterdeki bir dalgadır. Frekans ve dalga yükseklikleri ile ilgili olan giriĢim özelliklerinden, iki benzer sesin birleĢtirilmesiyle ya çıkacak 65 yeni sesin Ģiddeti yükseltilir yada bu sesler birbirini iptal ederek tam bir sessizlik elde edilir. Keza, iki ıĢık ıĢını ile tam bir karanlık elde etmek mümkündür. Akustik Akustik bir ses bilimidir ve bütün mekanik dalgalarla ilgilidir. Akustiğin esas alanı insan kulağının alabildiği frekanslardır. Ses, hava, gaz, sıvı ve hatta katı gibi her elastik ortam içinde yol alır fakat bir boĢlukta ilerleyemezler. Ses havada 1126 km/saat hızla gider. Diğer ortamların içindeki hızı ise o ortamların yoğunluğuna bağlıdır. Bir insan kulağının alabildiği sesler 16-20.000 Hz frekansa sahiptir. DüĢük frekanslardaki sesleri iĢitmek kolay olup, yüksek frekanslardaki sesler yaĢlılıkta zor iĢitilir. Ses, sert ortamlar içinde daha hızlı, yoğun ortamlar içinde de daha yavaĢ yol alır. Yoğunluğu düĢük olan hava içinde oldukça yavaĢ gider. SıkıĢtırılması zor olan katılar, sıvılar gibi ortamlarda daha hızlı seyahat eder. Sıcaklık ve nem oranı yükseldikçe ses havada daha hızlı gider. Ses patlaması bir Ģok dalgasıdır. Bu bir uçağın ses hızını geçtiği anda meydana gelir. Uçak ses hızına ulaĢtığında havayı sıkıĢtırarak arkasında kendisini takip eden yüksek basınçlı bir koni oluĢturur. Devamlı geniĢleyen bu koni bir sessizlik sınırı ile çevrilir. Koninin geniĢ ucu yerle temas edince de müthiĢ bir patlama duyulur ve sonra yine sessizlik takip eder. Akustik biliminin en önemli prensiplerinden biri Doppler etkisi‟dir. Christian Doppler tarafından 1842‟de bulunan bu etkiye göre, bir gözlemciye doğru gelen bir ses kaynağından çıkan ses daha yüksektir ve uzaklaĢan kaynaktan çıkan ses ise daha düĢüktür. Bunun sebebi, gözlemciye doğru gelen kaynak önündeki ses dalgalarını devamlı olarak sıkıĢtırır ve 66 gözlemcinin kulağına gelen dalgalar daha kısa aralıklarla ulaĢır. Gözlemciye göre uzaklaĢan kaynaktan çıkan ses dalgalarında ise bunun tersi olur. Doppler etkisi sesin dıĢında elektromanyetik dalgalar içinde geçerli olmaktadır. IĢık IĢık bir elektromanyetik dalgadır. Bütün elektromanyetik radyasyonlar gibi ıĢık da, ya elektrik yüklerinin ivmelenmesinden yada bir nükleer reaksiyonun sonucundan meydana gelir. Elektrikle ısıtılmıĢ bir ampul içindeki filamentte olduğu gibi bir maddenin ısıtılması ile yükler hızlandırılır. Madde ısıtıldığında atomların negatif yüklü elektronları daha yüksek enerji seviyelerine çıkar ve sonra eski seviyelerine düĢerlerken birer foton salarlar. Açığa çıkan fotonlar da ıĢığı meydana getirir. IĢığın parçacıklardan meydana geldiğini ilk olarak Isaac Newton ileri sürdü. 1803‟de de Thomas Young ıĢığın bir dalga hareketi olduğunu ispat etti. IĢığın hem parçacıkların akıĢı hem dalga halinde yayıldığını, yani onun bu iki karaktere birden sahip olduğunu ise 1900‟ün baĢında Max Planck ve Albert Einstein gösterdi. IĢık bir enerji türüdür. Böylece, oluĢan elektromanyetik radyasyon birbirlerine göre sağ açılarda ve yayılma yönünde titreĢen elektrik ve manyetik alanlara sahiptir. IĢık boĢlukta 299.792,458 km/saniye hızla yol alır. Bu hız evrendeki en büyük hızdır. IĢığın hızı, kaynağının hızı ve yönü ne olursa olsun daima aynıdır ve asla değiĢmez. IĢık hızına yakın bir hızda ters yönde giden bir kaynaktan çıkan ıĢık bile yine aynı hızda yol alır. Bu durum doğada sadece ıĢığa ait olan bir özelliktir. Hiç bir cisim ıĢık hızından daha hızlı gidemez. Fizik yasaları ıĢık hızının %99,999‟u kadar bir hızı mümkün 67 kılar, fakat %100‟üne ulaĢmayı asla. IĢık hızına en yakın hızla yol alan cisimler atom altı parçacıklarıdır. IĢık farklı ortamlarda farklı hızlarla gider. Suda 225.000 km/saniye, cam içinde 176.000 km/saniye, elmas içinde de 124.000 km/saniye hızla yol alır. Kütlesi sıfır olan foton parçacıklarından meydana gelmiĢ olmasına rağmen ıĢık, üzerine düĢtüğü maddeye bir kuvvet uygular. Normal Ģartlarda bu kuvvet fark edilemez. Havası boĢaltılmıĢ ortamda yapılan deneylerde bu kuvvet ölçülebilir. Yaz aylarının sıcak günlerinde ısınmıĢ hava yere yakın bölgelerde, soğuk hava ise yukarılarda yer alır. GüneĢ‟ten gelen ıĢık yere yakın sıcak havadan geçerken yansıyarak, duran veya otomobil süren bir insanın gözüne ulaĢır. Böyle zamanlarda, çöllerde veya yolun ilerisinde bir göl hayali görüntüsünün görülmesinin sebebi budur. Gerçekte, görünen göl mavi renkli göğün yere yansıyan görüntüsüdür. Tam bir düz çizgiler halinde yol alan ıĢık ıĢınları bir yüzeye düĢtüklerinde, bir kısmı o cisim tarafından soğurulur, bir kısmı yansır, bir kısmı ise cismin içinden geçerek yoluna devam eder. Bunların oranları o cismin malzeme özelliklerine, rengine, yüzey kalitesine bağlıdır. IĢık kaba bir yüzeyden her yöne dağınık olarak yansır, parlatılmıĢ düzgün bir yüzeyden ise birbirine paralel Ģekilde yansır. Daha yoğun bir ortama giren ıĢığın hızı azalır ve ıĢık ıĢınları o ortama girdiklerinde kırılır. Ortamın yoğunluğu yükseldikçe kırılma miktarı da artar. Yoğun bir ortamdan daha düĢük yoğunluktaki ortama giren ıĢık ıĢınları ise bükülür. IĢığın bu özelliklerinden faydalanılarak gözlükler, mercekler, mikroskop ve teleskoplar imal edilmiĢtir. Elektromanyetik Spektrum 68 Elektromanyetik spektrum, birbirlerine göre sağ açılarda titreĢen elektrik ve manyetik alanlara sahip dalgaların çıkardıkları geniĢ bir aralıktır. Bu aralığın içinde radyo dalgaları, TV, radar, mikrodalgalar, kızılötesi, görünen ıĢık, morötesi, x-ıĢınları ve gamma ıĢınları yer alır. Bütün bu ıĢınlar birbirlerinden dalga boyları ve frekansları ile ayrılırlar. Hepsi boĢlukta ıĢık hızı ile yol alır. Dalga boyları kısaldıkça frekansları artar, dalga boyları uzadıkça frekansları azalır. Spektrumun bir ucunda, dalga boyu yüzlerce metre uzunluğunda ve frekansı 10.000 Hz olan radyo dalgaları, öbür ucunda ise, dalga boyu milimetrenin milyarda biri ve frekansı 10.000.000.000.000.000.000.000 Hz olan gamma ıĢınları yer almaktadır. Elektromanyetik ıĢıma, elektrik yüklerinin hareketleri ve hızlanmalarıyla meydana gelir. Bir elektrik yükü ivmelendirilince elektromanyetik dalga Ģeklinde enerji kaybeder. Hareket eden bu yükler her yöne dağılan sayısız elektron ihtiva eder. Elektrik alanı içinde meydana gelen bu olay ayrıca bir manyetik alan yaratır. Elektrik alandaki değiĢiklik manyetik alanı da değiĢtirir. Elektrik ve manyetik alanlar içindeki elektronların hızlanmalarıy-la da elektromanyetik radyasyon oluĢur. Doğadaki her cisim içinde hareket halinde olan elektronlardan meydana geldiğine göre, evrendeki her madde her zaman dalga neĢretmektedir. Elektromanyetik ıĢımanın sebebi budur. Evrendeki her cisim mutlak sıfırın üzerinde bir sıcaklığa sahiptir ve her biri karıĢık dalga boylarında elektromanyetik radyasyon çıkarır. Oda sıcaklığında cismin çıkardığı radyasyon spektrumun kızılötesi bölgesine tekabül eder. Cismin sıcaklığı yükseltildikçe dalga boyları kısalır ve cismin radyasyonu spektrumun görünen ıĢık bölgesine yaklaĢır. 800 derecede cisim akkor hale gelir, dalga boyu kısalır ve cisim karanlıkta 69 görülebilir. Daha fazla ısıtılınca cismin rengi beyaza dönüĢür. 3000 derecede cisim, bir ampulün içindeki tel gibi, tam beyaz olur. Bu sıcaklıkta cismin çıkardığı enerjinin sadece %10‟u ıĢık halindedir, gerisi ise hala ısı enerjisi Ģeklindedir. Sıcaklıkla enerji arasındaki oran düzgün olmayıp, sıcaklık yükseldikçe ortaya çıkan enerji üniform bir Ģekilde artmamaktadır. Gerçekte, sıcaklığın yükselmesiyle serbest kalan enerji oranı çok hızlı olarak artar ve bu da mutlak sıcaklığa bağlıdır. Bir karanlık odada bulunan kalorifer radyatörünün çıkardığı 60-70 derecelik radyasyon, dalga boyu çok uzun olduğundan gözle görülemez. Fakat aynı oda içindeki bir ampulün tungsten telinden çıkan binlerce derece sıcaklığındaki radyasyon, dalga boyunun çok kısa olması nedeniyle, beyaz ıĢık olarak kolayca görülebilir. Bugün bilinen elektromanyetik spektrum, 10-16 ile 109 metre arasındaki dalga boylarını içine almaktadır. Bunlardan TV, radyo ve mikrodalgalar, çok sayıdaki elektron veya yüklü parçacıkların güçlü manyetik alanlar içinde kütlesel hareketlerinden oluĢur. Elektronların hareketleri molekülleri hareketlendirir ve titreĢtirir. Bu titreĢimler de kızılötesi radyasyonu meydana getirir. Görünen ıĢık ve morötesi radyasyon, atomların en dıĢ yörüngelerindeki elektronların yüksek enerji seviyelerinden düĢük enerji seviyelerine inmeleriyle, x-ıĢınları ağır metal atomlarının yüksek enerjili elektronlarla bombardıman edilmesiyle oluĢurlar. Gamma ıĢınları, radyoaktif elementlerin atomlarındaki fisyon reaksiyonu sırasında veya elementlerin yüksek enerjili parçacıklar tarafından bombardıman edilmesinde atomların çekirdeklerinden ortaya çıkar. GüneĢ bizim için en kuvvetli bir radyasyon kaynağıdır. Oradan çıkan ıĢınlar boĢlukta 150 milyon kilometre yol alarak hiç bir engelle karĢılaĢmadan 8.3 dakikada Dünya‟ya ulaĢır. 70 Elektromanyetik dalgalar bir cismin içinden geçerken yavaĢlar. Zira, cisimlerin içindeki yüklü parçacıkların oluĢturduğu manyetik ve elektrik alanlar, dalgalarla aynı frekansta titreĢime neden olur ve bu titreĢimler için harcanan enerji elektromanyetik dalgalardan harcanır. Harcanan enerji ısı Ģeklinde açığa çıkar. GüneĢ‟le aramızda bir engelin bulunmaması onun ıĢık ve ısısını tam bir verimle almamızı sağlamaktadır. Aydınlık bir kaynaktan gelen ıĢık bir prizmadan geçirilip ekran üzerine düĢürülünce renklerden oluĢmuĢ bir spektrum meydana gelir. Eğer ıĢık daha önce ince bir yarıktan geçirilirse spektrum yerine farklı renklerde ayrı ayrı parlak çizgiler görülür. Spektrumdaki her renk farklı bir elemente aittir. Sodyumun spektrumu birbirine yakın iki tane sarı çizgi, hidrojeninki ise geniĢ alana dağılmıĢ kırmızı, mavimsi yeĢil ve mor çizgilerdir. 1800‟lerin baĢlarında Joseph von Fraunhofer GüneĢ‟ten gelen ıĢığın spektrumunu inceledi ve üzerindeki 574 tane karanlık çizgiyi ve dalga boylarını tespit etti. Daha sonra aynı çizgileri Venüs ve diğer yıldızlardan gelen ıĢığın çıkardığı spektrum üzerinde de buldu. Fraunhofer‟den 50 yıl sonra Gustav Kirchoff bu farklı renkteki çizgilerin ıĢık kaynağındaki farklı elementlerin özelliklerinden oluĢtuğunu anladı. Ve bilinen bütün elementlerin spektrum haritasını çıkardı. Bu keĢifle, gök cisimlerinin ve çok uzaklardaki yıldızların oluĢtuğu elementlerin kimyasal özelliklerinin bilinmesi mümkün olmuĢtur. Renkler Renklerle ilk uğraĢan insan Newton oldu. 1666‟da karanlık oda içindeki bir prizmadan geçirdiği ıĢık demetinde muhtelif 71 renkleri gördü. Sonra bu farklı renkteki ıĢın demetlerini baĢka bir prizmadan geçirerek beyaz ıĢığı elde etti. Prizmadan geçen beyaz ıĢığın çıkardığı renkli demetler kırmızı, portakal, sarı, yeĢil, mavi, koyu mavi ve mor olup, hepsi farklı dalga boylarında olmaktadır. Bunların dıĢında gözün alamadığı daha bir çok baĢka renkleri hassas cihazlar tespit etmektedir. Renklerin en önemli özelliği onların sahip oldukları dalga uzunluklarıdır. Dalga boyu bandının geniĢliği veya içindeki beyaz ıĢığın miktarı o rengin doygunluğunu gösterir. Beyazlık azaldıkça renk daha doygun olur. Rengin parlaklığı da dalga yüksekliğine bağlıdır. Kendilerini renkli olarak gördüğümüz cisimler aslında renkli değildir. Onların renkli görüntüleri aldatıcıdır. Cisimlerin yüzeyleri bazı dalga boylarını soğurur, bazılarını da yansıtırlar. Yansıtılan dalga boyuna sahip ıĢın bize o cismin rengi olarak gelir. Bize kırmızı olarak görülen bir maddenin yüzeyi kırmızının dıĢındaki bütün dalga uzunluklarını yutar ve sadece kırmızıya tekabül eden dalga boyunu yansıtır. Bu dalga da gözümüze o cismi kırmızı olarak gösterir. IĢık yansıtmayan bir cisim siyah olarak görülür. Gözün retina bölgesinde bulunan üç tür hücreden her bir ayrı tipi, sarı-kırmızı, yeĢil ve mavi-mor ıĢığa karĢı duyarlı olmaktadır. Bunlar üç temel renklerdir. Diğer bütün renkler bu üç renk grubunun karıĢımından oluĢur. Temel renkler olan kırmızı, yeĢil ve mavi renklerin ikisinin karıĢımından ikincil renkler olan pembe, sarı veya turkuvazdan biri elde edilir. Üç temel renk karıĢınca çıkan renk beyaz olur. Renkleri birbirinden çıkararak da yeni renkler meydana getirilebilir. Sarı maviyi soğurur, kırmızı ve yeĢil renkleri yansıtır. Turkuvaz kırmızıyı soğurur, mavi ve yeĢili yansıtır. Pembe yeĢil ıĢığı emer, kırmızı ve mavi ıĢığı yansıtır. Pembe, turkuvaz ve sarıdan herhangi 72 ikisinin karıĢımı bir temel renk verir. Üçü karıĢınca da siyah elde edilir. Elektrik ve Manyetizma Atom çekirdeğinin etrafındaki yörüngelerde dönen elektronlar çok küçük parçacıklardır. Bunların her biri bir elektrik yükü taĢır ve bu yük negatif iĢaretlidir. Aynı yüklerin birbirini itmelerinden dolayı, benzer yükleri taĢıyan serbest elektronlar da birbirlerinden mümkün olduğu kadar uzaklaĢmaya çalıĢırlar. Bu uzaklaĢma çabaları birbirlerine bir güç tatbik etmelerine neden olur. Elektron sayısı arttıkça oluĢan güç fazlalaĢır. Ortaya çıkan bu elektronları itme kuvvetine voltaj denir. Ġçinde elektron fazlalığı bulunan bir iletken cisim baĢka bir iletken cisimle temas edince, birinci cisimdeki elektronlar birbirlerini iterek, elektron miktarı eĢitleninceye kadar ikinci cisme akar. Birinci cisimdeki voltaj veya elektronların basıncı azalır. Birinci cisimden ikinci cisme geçen bu elektronların akıĢına elektrik akımı adı verilir. Bir elektrik akımının oluĢabilmesi için, cisimlerden birindeki elektron sayısının pozitif yüklü protonlardan fazla olması, yani o cismin negatif voltaja sahip olması, gerekir. Dünya‟da bir elektrik akımı elde eden ilk insan Alessandro Volta oldu. Volta, farklı metallerin birbiri ile temas ettiklerinde bir elektrik üreteceklerini düĢündü ve 1799‟da bakır ve çinko disklerinin arasına aside batırılmıĢ bez parçaları koyarak yaptığı pilden ilk elektriği elde etti. Elektrik akımı elektronların aynı yönde kütlesel akıĢıdır. Bu akıĢın birimine Amper (Amp) denir. 1 amperlik akım, belli bir zaman içinde bir noktadan geçen elektrik miktarını gösterir. 1 amperlik akımın 1 saniye içinde bir noktadan geçen yük 73 miktarına da Coulomb adı verilir. Elektronların yayılmaya baĢlaması ıĢık hızına yakın bir hızla olmasına rağmen, bir iletken içindeki 1 amperlik akımın 1 metrelik yolu alması yaklaĢık yarım saati alır. Elektronlar daima negatif taraftan pozitif tarafa doğru yol alırlar. Saf metallerin atomları tek tip olmasına rağmen elektronlarının sayısı faklıdır. Hafif metallerin atomlarında az sayıda demir, bakır, altın ve kurĢun gibi ağır metallerin atomlarında ise çok sayıda elektron bulunmaktadır. Metallerin elektronlarının bir kısmı atomlarını terk edip, bir elektron akıĢı halinde uzaklaĢmaya hazır durumdadır. Bu tip elementlerin elektronları, elektron fazlalığı durumunda, elektrik akımını meydana getirmeye çok uygundur. Plastik, cam, porselen, tahta, lastik gibi malzemelerin atomlarında ise bu akıĢa uygun serbest elektronlar yoktur ve dolayısıyla bu cisimler birer yalıtkandır. Bakır ve gümüĢün elektronları geçirme kabiliyeti bir plastiğin milyarlarca katıdır. Ġki iletken cisim arasındaki negatif yüklü elektronların akıĢı çok çabuk olur ve iki cisim arasındaki yüklerin dağılımı eĢit hale gelince akıĢ durur. Bir elektrik akımının devamlı olabilmesi için elektronların çıktığı cisimdeki elektron sayısı ve basıncının sürekli tahrik edilmesi gerekir. Yani, farklı bir voltajın ve akımın yol alabileceği devamlı dairesel bir yolun bulunması Ģarttır. Bazı maddeler, içinden akan elektrik akımına direnç gösterirler. Katılar içinde akıma direnç göstermeyen iletkenler, yüksek direnç gösteren yalıtkanlar ve bunların arasında yer alan yarı iletkenler vardır. Sıvılar ve gazlar değiĢiktir. Akımı geçirmeyen fakat içlerine bazı maddeler ilave edilince geçirenler bulunur. Katı iletkenlerin geçirgenliği ayrıca o malzemenin kesitine ve uzunluğuna bağlıdır. Kesit büyüdükçe 74 malzemeden geçen serbest elektronların miktarı, dolayısıyla elektrik akımı, fazlalaĢır. Metaller ısıtıldıkça akıma karĢı olan dirençleri artar. Bazı malzemeler ise ısıtılınca daha düĢük direnç gösterirler. Bir telden geçen elektrik akımının sabit voltajda telin uzunluğu ile azalacağını ve kalınlığı ile artacağını bulan George Simon Ohm‟un anısına direnç birimine Ohm adı verildi. Direncin aynı olduğu yerde voltaj yükseldikçe geçen akım miktarı artar. Direnç voltajı kontrol eder ve voltajın sabit olduğu bir malzemenin direnci yükseldikçe içinden geçen akım miktarı azalır. Yani voltaj, elektrik akımı ve malzemenin direnci ile orantılıdır. Ġki farklı metal cisim, tuz veya bir zayıf asit karıĢımına daldırılınca iyonlarını bu karıĢıma bırakarak elektron kazanır veya kaybederler. Elektron kaybeden metaller pozitif, kazananlar ise negatif yüklü hale gelir. Böylece bir voltaj farkı oluĢan iki metal cismin arası birleĢtirildiğinde buradan elektronların akıĢı baĢlar. Bu sistemden faydalanılarak elektrik akımı üreten bir çok sistem imal edilmiĢtir. Elektrikten binlerce yıl önce bilinen mıknatıslığın kaynağı ve elektrikle olan bağlantısı 1800‟lerin baĢlarında anlaĢıldı. Manyetizmanın kaynağı mıknatısın içindeki hareketli durumdaki elektrik yükleridir. Atom altı parçacıkların kendi etraflarındaki dönüĢleri de buna neden olmaktadır. Bir telden geçen elektrik akımı civarında bir manyetik alan üretir. Manyetik alan ve meydana gelen manyetik kuvvet hareket eden yüklerin bir sonucudur. Hareket eden elektrik akımı bir manyetizma ürettiği gibi, hareket eden mıknatıs da bir elektrik akımı çıkarır. Michael Faraday tarafından deneyle keĢfedilen bu olay James Clerk Maxwell tarafından matematiksel olarak genelleĢtirdi. 1873‟de Maxwell hareketli elektrik yüklerinin uzayda yarattığı 75 elektromanyetik alanı izah etti ve elektrik ve manyetik alanların birbirine ve yayılma yönüne dik olduklarını gösterdi. Elektronik Elektronik, kontrol altında tutulan elektronların uzayda ve katılar içindeki hareketleriyle ortaya çıkmıĢ bir bilim ve teknoloji dalıdır. Elektronik, elektriğin tersine çok küçük miktarlardaki akımlarla ilgilidir. Elektroniğin ekipmanları transistörler gibi ufak cihazlardır. Elektronik bilimini 1904‟de John A. Fleming baĢlattı. Fleming elektrik ampulünün içine bir metal plaka koydu. Hemen arkasında yer alan kızgın flamentdeki ısınmıĢ elektronlar aradaki boĢluğu geçerek soğuk plakaya atlıyor fakat plakadan flamente geri geçemiyorlardı. Bu durum kızgın flament telinden soğuk metal plakaya tek yönde akan elektronların ilk kontrolüydü ve sistem bir vana görevini yapıyordu. Daha sonraki yıllarda bu sistem geliĢtirilerek radyo, mikrofon, gramofon gibi cihazlara uygulandı. Ġlk yıllarda kullanılan kristallerin yerini yarı iletken transistor ve yarı iletken element olan silikonlar aldı. Transistorlar çok küçük boyutta, ısıtılmaya gerek duyulmayan ve çok düĢük voltajda çalıĢabilen elemanlardır. Voltaj uygulanan bir transistorda elektronlar negatif taraftan pozitif tarafa doğru akar fakat tersi yönde gidemezler. Ufak saf bir silikon kristaline bağlanmıĢ transistor, diyot ve kapasitörlerin yer aldığı entegre devreler 1952‟de imal edilmeye baĢlandı. Böylece, elektroniğe yeni bir boyut geldi ve hesap makinaları, saatler, video, robot, bilgisayarlar üretildi. 76 Sıcaklık ve Parlaklık Sıcaklık, belli bir hacim içindeki enerji miktarının ölçüsüdür. Isı Ģiddetinin bir ölçüsü olan sıcaklığa karĢı insanlar biyolojik duyarlılık hissederler. Ġnsanoğlunun hesaplayabileceği en büyük sıcaklık Büyük Patlamanın 10-43‟cü saniyesinde mevcut olmuĢ olan 1032 derecedir. Bundan daha büyük sıcaklık ise Büyük Patlamanın henüz baĢlamadığı sıfır zamanındaki sonsuz derecedir. En düĢük sıcaklık mutlak sıfır adı verilen 273.16 derecedir. UlaĢılması imkansız olan bu sıcaklığa derecenin bir milyonda biri kadar yaklaĢılabilmiĢtir. Cisimler, mutlak sıfırın üzerindeki sıcaklıklarda elektromanyetik radyasyon çıkarırlar. Çıkan radyasyonların farklı dalga boyları, o dalga boyuna ait bir sıcaklığı ifade eder. 600 derecenin üzerindeki sıcaklıktaki bir cismin çıkardığı radyasyon görünen ıĢık bölgesine kayar ve cisim daha fazla ısıtılınca parlaklığı fazlalaĢır. 3000 derecede cisim çok parlaktır. Ġçinde 15 milyar, yüzeyinde ise 6000 derece sıcaklığa sahip olan güneĢ bizim için çok parlak bir ıĢık kaynağıdır. Yoğunluk ve Basınç Birim hacim içindeki kütle miktarına yoğunluk denir. Her maddenin yoğunluğu farklıdır. Yoğunluk, cismi meydana getiren atomların birbirlerine yakınlığına bağlıdır. Katı ve sıvılarda olduğu gibi, atomların ağırlığı, sıklığı, boyutları ve moleküllerin birbirlerine yakınlığı yoğunluğu artırır. Moleküllerin birbirinden uzak mesafelerde yer aldığı gazlarda ise yoğunluk düĢüktür. Bazı elementlerin atomlarında ise daha fazla sayıda proton ve nötron mevcut olup bunların kütleleri, dolayısıyla yoğunlukları büyüktür. 77 Ġki atom çekirdeği arasındaki uzaklık çekirdek çapının 200.000 katıdır. Çekirdekler birbirine yaklaĢtıkça yoğunluk yine artar. Çekirdekleri, sadece birbirine yapıĢmıĢ nötronlardan meydana gelen bir nötron yıldızının yoğunluğu 1018 kg/m3‟ dür. Bunun üzerinde yoğunluğa sahip olan cisim ise, nötron yıldızının bir sonraki safhası olan, karadeliktir. Sıvıların çoğu katılaĢınca yoğunlukları fazlalaĢır. Çünkü katılardaki moleküller birbirine daha sıkıca birleĢmiĢtir. Bu yüzden katılar aynı hacimdeki sıvılardan daha ağırdır ve katılar sıvılarına konunca dibe batar. Suda ise durum tersinedir. Buz sudan daha az yoğun olup suda yüzer. Çünkü buzdaki moleküllerin araları daha açık olup bu durum buzun yoğunluğunu azaltır. Basınç, birim alan üzerine gelen ağırlıktır. Madde üzerine yapılan basınç yükseldikçe, atomlarındaki elektronlar çekirdeğe yaklaĢır, basınç arttıkça elektronların yapısı parçalanır ve serbest kalan çekirdekler birbirlerine yaklaĢır. Birbirlerine yaklaĢarak çarpıĢan çekirdekler sonunda çeĢitli reaksiyonlara girer. Katılarda basınç yerel olarak soğurulur. Çünkü katıların atomları yerlerinde sabit durur. Sıvı ve gazlarda ise durum değiĢiktir. Bir sıvı veya gaza tatbik edilen basınç bütün hacim boyunca ilerler. Çünkü bunların atom ve molekülleri serbesttir. 78 Modern Fizik 79 Relativite Relativite‟ye lisanımızda izafiyet veya görecelik de denmektedir. Relativite kuramları, öğrencilik yılları oldukça zor geçen, Ġsviçre‟deki patent bürosundaki memurluğu sırasında teorik fizik konusunda okuduğu makalelerle kendisini yetiĢtiren Albert Einstein tarafından ortaya atıldı. Ondan beĢ yıl önce Max Planck tarafından baĢlatılan kuantum teorisinin de geliĢmesine neden olan Einstein‟ın teorilerine bilim adamları uzun süre Ģüphe ile baktılar. Çünkü teorileri Newton tarafından 1666‟da kurulmuĢ olan klasik fiziği yıkıyor ve evren boyutunda geçerli olan yepyeni, modern fizik bilimini getiriyordu. Einstein‟ın relativite teorileri iki bölümde incelenir. 1905 yılında yayınladığı özel relativite ve 1916 yılında yayınladığı genel relativite teorisidir. Ġlk teorisi yayınlanmasından sekiz yıl sonra kabul gören Einstein bu buluĢu ile bilimde yeni bir çığır açtı ve modern fiziğin baĢlamasına neden oldu. Einstein, teorilerine o zamana kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen, ıĢığı ve zamanı soktu ve kendisinden önceki bilimsel inanıĢları tamamen değiĢtirdi. 1800‟lerin ortalarında ıĢığın bir elektromanyetik dalga hareketi olduğu anlaĢılınca, onun ancak bir ortam içinde yol alabileceğine inanıldı. Bu ortama eter adı verildi. Bütün evrenin eter denilen madde ile kaplı olduğu sanılıyordu. Zira ses hava, katı veya sıvı gibi bir ortam içinde gittiğine göre ıĢığın da yol alabilmesi için bir ortamın bulunması gerekliydi. 1880‟lerde herkesi sürpriz içinde bırakan bir deney yapıldı. Dünya, GüneĢ‟in etrafındaki yörüngesinde uzayda bir eter içinde yol aldığına göre, yeryüzündeki bir kaynaktan Dünya‟nın gidiĢ yönünde çıkan bir ıĢık demetinin ilerideki bir noktaya gidip yansıdıktan sonra kaynağa geri dönmesi için geçen sürenin, Dünya‟nın gidiĢ yönünün yan tarafındaki aynı eĢit uzaklığa 80 gidip geri dönmesi için geçecek süreden daha az olması gerekirdi. Deney sonucu, ıĢığın her iki yönde gidiĢ ve geri dönüĢ süreleri eĢit çıktı. Albert Michelson ve Edward Morley tarafından yapılan bu deneye ilk tepki George F. Fitzgerald„den geldi. Fitzgerald, maddenin hareket yönünde büzüleceğini ileri sürdü. Daha sonra Hendrick A. Lorentz hareket yönünde kütlenin artacağını belirtti. Michelson-Morley deneyi ve Fitzgerald ve Lorenz‟in çalıĢmalarında uzayda bir eterin izine rastlanmadı. IĢığın içinde yol alabileceğine inanılan eterin bulunamaması bilim adamlarının kafasını karıĢtırdı. Ta ki Einstein‟ın 1905‟de yayınladığı özel relatvite kuramına kadar. Özel Relativite Teorisi 1905‟de yayınlanan özel relativite teorisi, birbirlerine göre hızlanma ve yavaĢlama olmaksızın yani ivmesiz, sabit hızlarda hareket eden cisimleri inceler. Özel relativitenin birinci sonucu uzayda eterin mevcut olmadığını açıklar. Evrendeki bütün cisimler hareket halindedir ve hiçbiri sabit ve durağan değildir. Eğer bir eter bulunmuĢ olsaydı bunlar sabit hızlara sahip olacaklardı. Evrendeki cisimlerin hareketlerinde referans olarak alınabilecek bir sabit cisim bulunmamaktadır. Uzayda bütün yıldızlardan uzak, boĢlukta bir gemi içinde yol alan bir insan hareket edip etmediğini asla anlayamaz. Çünkü civarında referans alabileceği bir gök cismi yoktur. Hareket ettiğini ancak görebileceği baĢka bir cisme göre söyleyebilir. Bir cismin hareketi sadece baĢka bir cisme göre tarif edilebilir ve ancak bu durumda hareket mutlaktır. Gerçekte evrendeki bütün hareketler relatif yani izafidir. Yeryüzü üzerinde yol alan bir cisim, hareketini ve hızını ancak üzerinde bulunduğu Dünya‟ya göre tarif edebilir. Aynı cisim uzay 81 boĢluğunda ise hareket ettiğini bilemez. Dolayısıyla, evrende eter denilen bir madde yoktur ve olsaydı bile Dünya‟dan tespit edilemezdi. Özel relativitenin ikinci konusu ıĢık hızıdır. Buna göre ıĢık hızı sabittir, asla değiĢmez. IĢık, ıĢığın çıktığı yönde veya tersi yönde çok büyük hızla giden hangi cisimden çıkarsa çıksın daima aynı hızda yol alır. IĢık hızına ne bir hız ilave edilir ne de ondan baĢka bir hız çıkartılır. BoĢlukta ıĢık hızı son hızdır ve bu evrendeki en büyük hızdır. Hiç bir Ģey ıĢık hızından daha hızlı gidemez. Bu durum doğada sadece ıĢığa ait olan bir özelliktir. Bir cismin hızı arttıkça cismin boyu kısalır. IĢık hızına ulaĢınca cismin boyu sıfır olur ve cisim ortadan kaybolur. Cismin hızı arttıkça o cismin kütlesi artar ve ıĢık hızına ulaĢınca cismin kütlesi sonsuz olur. Yani, ıĢık hızında cisimlerin boyu sıfır, kütleleri sonsuz olur. Dolayısıyla bunlar olamayacağından ıĢık hızına asla ulaĢılamaz. Bir cismi ıĢık hızına ulaĢtırmak için ona sonsuz miktarda enerji vermek gerekir ki bu da imkansızdır. Bir cismin hızı yükseldikçe kütlesi artar. Kütle artınca onun enerjisi de artar. Çünkü eĢit hızlarda, ağır bir cismin enerjisi hafif cisimden daha fazladır. Hız yükseldikçe kütle artacağından, kütleye gelen ilave kütleye ait enerji, kütle ile birlikte fazlalaĢır ve ıĢık hızına ulaĢıldığında cisimdeki kütle ve enerji eĢit olur. Bu durum E=mc2 (Enerji = kütle x ıĢık hızının karesi) formülü ile ifade edilir. Hız arttıkça geçen zaman yavaĢlar. IĢık hızına ulaĢıldığında zaman tamamen durur. Hareket eden iki uzay gemisinin içindeki insanların saatleri birbirine göre yavaĢlamıĢ görünür. Bunun nedeni, gemiler arasında yol alan ıĢık dalgalarının bir gemiden diğerine ulaĢması için geçen zamanın aralığıdır. IĢık hızına yakın hızlarda uzaktaki bir yıldıza yolculuk eden bir insan için gidiĢ ve dönüĢ süresi çok kısa olmasına karĢılık, onu 82 Dünya‟dan uğurlayan insanlara bu süre çok uzun görülecektir. Buna zamanın genleşmesi adı verilir. IĢık hızının %80‟i bir hızda 4 ıĢık yılı uzaklıktaki bir yıldıza yolculuk yapan bir insan için gidiĢ ve dönüĢ süresi 6 yıl olur. Onun Dünya‟da bıraktığı ikiz kardeĢi için ise bu süre 10 yıl olarak hesap edilir. Seyahat eden kardeĢ dönüĢünde ikizinden 4 yıl daha genç olur. Dolayısıyla, hızlı hareket eden insanlar daha uzun süre yaĢarlar. Ve ıĢık hızına ulaĢabilenler ise hiç ölmez. Fakat bu durum daha önce belirtilen nedenlerden dolayı mümkün olamaz. Günlük yaĢamda zaman bir cisme veya bir olaya dayanılarak ölçülür. Zaman için ideal olan standart ıĢık hızı olup, relatif olan zaman hareket eden ve duran gözlemciler için farklı bir Ģeydir. Genel Relativite Teorisi 1916 yılında yayınlanan genel relativite teorisi, birbirine göre hızlanan veya yavaĢlayan yani sabit olmayan ivmeli hızlarda hareket eden cisimleri inceler. Bu teori, özel relativitenin daha geniĢletilmiĢ hali olup, Einstein‟ın en büyük eseri ve tarihin en önemli kuramlarından biridir. Kütlelerin birbirine yaptıkları çekim kuvveti üzerine kurulmuĢ olan teori uzay ve zamanın mutlak olmadığını açıklar. 1687‟de Isaac Newton, evrendeki kütlesi bulunan bütün cisimlerin birbirlerini çektiklerini bularak, evrensel gravitasyon kuvvetini yaratmıĢtı. Newton teorisinde gezegenlerin güneĢ etrafındaki hareketlerinde daireye çok yakın bir eliptik yörünge çizdiklerini de öngörmüĢtü. Genel relativiteye göre, gezegenlerin yörünge düzlemleri aynı konumda kalmayıp dönmektedir. Çok küçük miktarlarda olan bu düzlemsel 83 dönüĢler ancak milyonlarca yıl sonra tam bir dönüĢ haline gelmektedir. Genel relativite gravitasyonun kütleler arasındaki bir kuvvet olmadığını belirtir. Teoriye göre evrendeki ağır cisimler uzayı ağırlıklarından dolayı çukurlaĢtırmaktadır. Cismin ortasında yer aldığı bu çukura civarındaki daha az ağır cisimler çekilmektedir. GüneĢ‟in etrafında milyarlarca yıldan beri dönüp duran gezegen ve Ay‟lar, onun uyguladığı çekim kuvvetinden değil, GüneĢ‟in çukurlaĢtırdığı ve eğdiği uzay-zaman içinde kalıp çukurun dıĢına çıkamadıkları için dolanmaktadır. Nitekim, GüneĢ‟in arkasındaki uzak bir yıldızdan Dünya‟ya gelen ıĢık ıĢını GüneĢ‟in yanından geçerken onun etrafındaki uzay-zamanın eğriliğine girer, yolunu değiĢtirerek Dünya‟ya ulaĢır. Böylece kütlesel çekim yerini uzay-zaman devamlılığında ağır cisimlerin oluĢturdukları bükülmüĢ uzayzamana bırakmıĢ oldu. Teori, büyük kütleli cisimler üzerindeki zamanın, küçük kütleli cisimlerdeki zamandan daha yavaĢ akacağını da öngörmektedir. Dünya‟daki saatler GüneĢ‟te yavaĢlar. Ay‟daki bir saat Dünya‟dakine göre daha hızlı çalıĢır. Aynı Ģekilde Dünya üzerindeki bir yüksek binanın üst katında bulunan bir saat alt katta bulunan saatten daha hızlı ilerler. Bunun sebebi, Dünya‟nın çekim merkezine daha yakın olan alt kattaki saatin çekim merkezinin etkisinde kalmasıdır. Genel relativite, üç boyutlu evrene bir dördüncü boyut olan zamanı ilave etti. Uzay ve zaman birbirinden bağımsız olmayan değerlerdir. Evrendeki bütün cisimler biri zaman, diğer üçü de uzay olan dört boyutlu uzay-zamanda hareket etmektedir. Uzayzaman ağır cisimlerin etrafında eğrilmiĢ olduğundan ağır cisimlerin etrafından geçen daha hafif cisimler eğrilmiĢ yüzeyin eğriliğini takip eder. Gravitasyon kuvveti, uzay-zamanın bu eğriliğinin yerini almaktadır. Ağır ve hafif cisimlerin birlikte 84 bir gravitasyon alanı içinde hareket etmeleri ve cisimlerin kütleleri ne olursa olsun, hareketleri uzay-zamanın eğriliğine bağlıdır. Bu yüzden ağır ve hafif iki cisim aynı hızda düĢer. Genel relativitenin sonuçlarından evrenin, geniĢlemekte olan açık bir evren olduğu hesap edildi. Evrenin ortalama yoğunluğunun kritik bir değere olan oranı, evrenin durumunu belirtecektir. Bugünkü bilgiler ortalama yoğunluğun kritik değerin altında olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla evren devamlı geniĢlemektedir. Atom Teorisi Cisimlerin gözle görülemeyecek kadar küçük nesnelerden meydana gelmiĢ olduğu fikri ilk defa Democritus tarafından ileri sürüldü. Eski Yunanlı filozof Democritus bu nesnelere atom adını verdi. Atomik teorinin babası olan Democritus‟dan 2200 yıl sonra John Dalton atomu tarif etti ve atomların görülemeyen ve değiĢmez parçacıklar olduğunu söyledi. Daha sonra J.J. Thomson katot tüpünde yaptığı bir deneyde, katot ıĢınlarının flüoresan ekran üzerinde belirgin noktaların bir manyetik alan içinde saptıklarını gördü ve bunların pozitif kutupta çekildiklerini, negatif kutupta ise itildiklerini gözledi. Thomson bu nokta parçacıkların negatif yüklü olduklarını, sonradan bunlara elektron adı verilecek yeni parçacıklar olduğunu anladı. Sapmaların miktarından bu yeni parçacıkların kütlelerini hesaplayarak bir hidrojen atomunun kütlesinden 2000 defa daha küçük olduklarını keĢfetti. Böylece bir atomdan daha küçük olan ilk parçacık bulunmuĢ oldu. Atomun kendisinden daha küçük olan bir parçacığının bulunduğunun anlaĢılması üzerine onun yapısı üzerindeki çalıĢmalar yoğunlaĢtırıldı. Bu sıralarda Ernest Rutherford radyoaktivite üzerinde çalıĢıyordu ve radyoaktif cisimlerden 85 çıkan ıĢınların pozitif yüklü alpha ve negatif yüklü beta ıĢınları olduğunu ve alpha ıĢınlarının helyum atomunun çekirdeklerinden meydana geldiğini biliyordu. Rutherford alpha parçacıklarını çok ince bir altın levhaya ateĢledi. Parçacıklardan çoğu levhadan geçip gitti. Her 20.000 parçacıktan biri ise levhaya çarpıp geri döndü. Geri dönen bu parçacıklar Rutherford‟u çok ĢaĢırttı ve Rutherford bu olaydan atomun içinin boĢ olduğunu ve ayrıca alpha parçacıkları gibi pozitif yüklü bir merkezi olabileceğini tahmin etti. Zira, aynı yüklerin birbirini ittiği halen biliniyordu ve pozitif yüklü alpha parçacıkları aynı yüke sahip merkeze çarpıp geri dönüyor olmalıydı. Rutherford 1911 yılında atom modelini kurdu. Buna göre, atomun merkezinde yer alan pozitif yüklü bir çekirdek bütün atom hacminin sadece çok küçük bir kısmını iĢgal ediyordu. Çekirdeğin etrafındaki geniĢ boĢlukta da negatif yüklü elektronlar yer alıyordu. Rutherford, çekirdekte bulunan pozitif yüklü parçacığın elektrondan 1800 kat daha ağır olduğunu hesaplayarak bu parçacığa proton adını verdi. Çekirdekle ters yüklü olan elektronların onun etrafında hızlı bir Ģekilde dönebilmeleri için kendilerine ait birer enerjiye sahip olmalıydılar. Rutherford, çekirdek etrafındaki yörüngelerinde dolanan elektronların çekirdeğin çekim kuvvetini dengeleyecek miktarda bir açısal hıza sahip olduklarını ileri sürdü. Ayrıca, bir atomun elektriksel bakımdan nötr olabilmesi için her protona karĢılık bir adet elektronun bulunması gerektiğini de belirtti. Hidrojen atomu, çekirdeğinde bir adet proton ve bir adet elektrona sahiptir. Helyum atomu iki proton ve iki elektron, lityum üç proton ve üç elektrona haizdir. Rutherford, iki tane protona sahip olan helyum çekirdeğinin kütlesinin iki kat olması gerektiğini hesap etti. Önceleri helyum çekirdeğinde ikisinin iki adet elektronla nötrleĢtirildiği dört proton 86 bulunduğunu düĢündü, sonra çekirdekte proton ile aynı kütleye sahip yüksüz baĢka bir parçacığın da bulunması gerektiğini anladı. Bu yüksüz yeni parçacık onun asistanı James Chadwick tarafından 1934‟de keĢfedildi ve adına nötron dendi. Rutherford tarafından bulunan bu klasik atom modeli tarih boyunca yapılmıĢ en büyük keĢiflerden biri olmuĢtur. Hidrojen, çekirdeğinde nötron bulunmayan tek atomdur. Tek protonu ve tek elektronu vardır. Helyum atomunda iki proton iki nötron ve iki adet elektron bulunur. Bu sayılar diğer atomlarda böylece devam eder. Çekirdeklerdeki proton adetleri atomik sayıları ifade eder. Proton sayıları birer adet ilave edilerek, hidrojenden 92 protonlu uranyum atomuna kadar devam eder ve farklı ağırlıklardaki elementleri meydana getirir. Doğadaki elementlerin en ağırı 92 adet protonu bulunan uranyumdur. Çekirdekteki nötronların sayısı protonlar gibi birer sayı ilavesiyle çoğalmaz. Birçok ağır atom çekirdeğinde proton sayısından daha fazla nötron bulunur. Keza, birçok aynı sayıda protona sahip aynı elementin atom çekirdeğinde farklı sayıda nötron yer almaktadır. Uranyum atomlarının bir çoğu 238 proton kütlesine sahip olup, bunun 92‟si proton, 146‟si ise nötrondur. 235 sayılı uranyumun 92 protona karĢılık 143 adet nötronu vardır. Atomlar özel biçimlerde birleĢerek kimyasal bileĢimleri oluĢtururlar. Atomların bu birleĢmelerini çekirdek etrafında dönen elektronlar sağlar. Böyle birleĢmelerin özellikleri de atomdaki elektronların, dolayısıyla protonların sayısı ile ifade edilir. Aynı sayıda protonu fakat farklı sayıda nötronu olan atomlara izotop adı verilir. Ġzotopların fiziksel özellikleri nötronların sayısı ile belirlenir. Nötron sayısı daha fazla olan ağır atomlar pek dayanıklı olmayıp kırılarak iki proton ve iki nötrondan oluĢan alpha parçacıkları çıkarır. Çekirdekten iki 87 proton eksilince atom farklı bir atom haline gelir ve farklı kimyasal özelliklere sahip bir element meydana çıkar. Bu tür elementlere de radyoaktif element denir. Danimarkalı Niels Bohr, Rutherford‟un atom modelini yeterli bulmadı. Bohr, bir dairesel yörüngede durmadan dönen elektronun gittikçe hızlanacağını, devamlı radyasyon çıkaracağını ve enerji kaybederek sonunda spiral bir hareketle çekirdeğe çarpacağını iddia etti. Bu problemin çözümü olarak Bohr, elektronların sadece ve sadece belli ve izin verilmiĢ yörüngelerde dönmeleri gerektiğini söyledi. Elektronlar bu belli yörüngelerde dolanırken radyasyon çıkarmamalıydılar. Her elektron kendi yörüngesinde belli bir enerjiye sahipti ve sahip olduğu potansiyel enerjisi çekirdekten olan uzaklığına, kinetik enerjisi de onun hareketine bağlıydı. Her bir yörünge özel bir enerji seviyesini belirtiyor ve her bir elektron aniden yüksek bir enerji seviyesinden düĢük bir enerji seviyesine hareket edebiliyordu. Böyle farklı enerji seviyeleri arasında sıçrama olunca aradaki enerji farkı bir kuanta veya özel bir frekansa sahip bir elektromanyetik radyasyon paketi olarak dıĢarı çıkacaktı. Bohr‟un bu modeli Erwin Schrödinger tarafından tamamlandı. Schrödinger dalga mekaniğini ileri sürdü ve bunu 1926‟da matematiksel olarak izah etti. Daha sonra De Broglie elektronların bir dalga karakterine sahip olduklarını ispat etti. Böylece Bohr‟un modeli de tamamlanmıĢ oldu. Rutherford-Bohr modeline göre yörüngelerde dönen elektronların sayısı çekirdekteki protonların sayısına eĢittir. Her bir yörüngede yer alan elektron sayısı limitli olup, birinci yörüngede iki elektrondan daha fazla, ikinci yörüngede sekiz elektrondan fazla, üçüncü yörüngede on sekizden fazla elektron yer alamaz. Ve bu böyle devam eder. Eğer bir elektron enerji kazanırsa bir üst yörüngeye sıçrar. Her yörüngenin kendine ait 88 bir enerji seviyesi vardır ve elektronlar yörüngeler arasında gidip geldikçe ya enerji kaybederler, yada enerji kazanırlar. Elektron bir üst yörüngeden bir alt yörüngeye indiğinde kaybettiği enerji, elektromanyetik radyasyonun parçacığı olan foton Ģeklinde atomun dıĢına çıkar. DıĢarı çıkan fotonlar da ıĢığı meydana getirir. Kuantum Teorisi Kuantum teorisi bir atomun içinde bulunan, atomdan daha küçük boyutlardaki parçacıkları inceler. Teorinin fikir babası olan Max Planck bir atomun içindeki parçacıklarından her birinin kendine ait özellikleri ve kuanta denilen enerjilere sahip olduğunu ortaya attı. Planck ile baĢlayan ve sonraki yıllarda geliĢtirilen kuantum teorisi, bilim tarihinin en baĢarılı buluĢlarından biri olarak, doğadaki olayların çoğunun anlaĢılmasına yardımcı olmuĢtur. 1600‟lerin ortalarından Isaac Newton ıĢığın çok küçük parçacıklardan oluĢmuĢ bir yağmur Ģeklinde ilerlediğini belirtmiĢti. 1807 yılında Thomas Young bunun doğru olmadığını ve ıĢığın dalgalar halinde yayıldığını ileri sürdü ve bu durumu meĢhur çift yarık deneyi ile ispat etti. Birbirine yakın iki dar yarığın içinden geçen bir ıĢık demetinin arkadaki bir ekran üzerinde çıkardığı giriĢim Ģeklinden, ıĢığın dalgalar halinde ilerlediği anlaĢılıyordu. Bu durum, Einstein‟ın ıĢığın parçacıklar halinde yol aldığını ispatlamasına kadar devam etti. 1905 yılında Einstein‟ın fotoelektrik etkiyi bulması ile ıĢığın hem dalgalar halinde hem parçacıklar halinde yayıldığı anlaĢılmıĢ oldu. Evrendeki bütün cisimler, dalga boyları sıcaklıklarına bağlı olmak üzere, elektromanyetik radyasyon çıkarırlar. Çok sıcak cisimlerin çıkardığı radyasyonun dalga boyları spektrumun 89 görünen ıĢık bölgesinde olup çok kısa dalga uzunluklarındadır. Soğuk cisimlerin çıkardıkları dalgaların boyları ise daha uzundur. En uzun dalga boyuna sahip dalgalar ise en soğuk bölgelerden geçen mikrodalga ve radyo dalgalarıdır. Klasik fiziğe göre, dalga boyu kısaldıkça daha büyük enerji ortaya çıkar. Bunun sebebi, sabit olan ıĢık hızında dalga boyu ve frekansın birbiri ile ters orantılı olmasıdır. Yani dalga boyu büyüdükçe frekans azalır veya tersi olur. Dolayısıyla, enerji ile frekans orantılıdır. Bu teoriye göre, morötesi ıĢınımın enerjisinin çok yoğun ve büyük, dalga boyunun da çok kısa olması gerekirdi. Halbuki durum böyle değildir. Nitekim, çok kısa dalga boylu x-ıĢınları insanları yakıp kavurmaktadır. Teoride bir yanlıĢlık olmalıydı. Problemin çözümünü 1900 yılında Max Planck yaptı. Planck, ıĢık dahil bütün elektromanyetik radyasyonun sadece durmadan yayılan dalgalar olmadığını, aynı zamanda, kuanta adını verdiği çok küçük enerji paketleri seli olduğunu ve çıkan bu enerji paketçiklerinin belli bir minimum ölçünün üzerinde bir boyutta bulunduklarını ileri sürdü. Ve, bu paketlerin enerjisi ile frekansları arasındaki iliĢkinin E=hf (E=enerji, f=frekans, h=6.6262x10-34 Joule x saniye) formülü ile ifade edilebileceğini gösterdi. Bilim tarihinin en önemli formüllerinden biri olan bu eĢitlik bir çok olayı açıklığa kavuĢturmuĢtur. Elektronların atom çekirdeğinin etrafında sadece belli enerji seviyelerine sahip yörüngelerde yer alabilecekleri, bir yüksek enerji seviyesinden düĢük enerji seviyesine sıçradıklarında bir radyasyon neĢredecekleri, yüksek sıcaklık ve frekanslarda bir radyasyon çıkarabilmek için büyük enerjinin gerektiği, vs bu formülle izah edilmiĢtir. Planck‟ın çalıĢmasından etkilenen Einstein 1905 yılında fotoelektrik etkiyi buldu. Buna göre, ıĢık veya bir 90 elektromanyetik radyasyon bazı metal cisimlerin üzerine düĢtüğünde metalden elektron çıkarıp fırlatırlar. Einstein bu olayın sadece Planck‟ın teorisinin doğru olması halinde, yani ıĢığın kuanta denilen küçük enerji paketleri ve belli enerji seviyelerinde ve dalga boylarında olması durumunda, geçerli olabileceğini ileri sürdü. Böylece ıĢığın, dalga karakterinin yanında belli enerji seviyesinde ve belli dalga boyunda paketçikler halinde yayıldığı ispat edilmiĢ oldu. Einstein, bu ıĢık paketçiklerine foton ismini verdi. Louis de Broglie, Einstein‟ın buluĢunu elektronlara uyguladı ve elektronların da, ıĢık gibi, hem dalgalar hem de parçacıklar halinde hareket ettiklerini ispat etti. De Broglie, bir parçacığın dalga uzunluğunun, Planck sabitinin parçacığın momentumuna bölümüne eĢit olduğunu gösterdi. Planck sabiti 6,6262x10-34 gibi son derece küçük bir değer olduğundan, büyük momentumlara sahip günlük yaĢamdaki cisimler çok küçük dalga boyuna sahip olup, onların dalgasal hareketleri fark edilememektedir. Momentumu küçük olan atomdan daha ufak parçacıklar ise, bu formüle göre, uzun dalga boylarındadır. Maddenin günlük yaĢamdaki halinde gözlenemeyen dalgaparçacık ikiliği, atomik boyutlardaki her davranıĢta görülür. Sonuçta, doğadaki maddeyi oluĢturan bütün nesnelerin hem dalgalar hem de parçacıklar halinde davrandıkları açıklığa kavuĢmuĢ oldu. 1927 yılında Werner Heisenberg, atomik boyutlarda maddenin ölçüm ve gözlem hassasiyetlerinin farklı olduğunu, bir parçacığın pozisyonunu hassas olarak ölçmek için yapılacak bir uğraĢın onun hızını etkileyip değiĢtireceğini ve keza hızının ölçülmesinin pozisyonunu etkileyeceğini ileri sürdü. 1600‟lerden beri kullanılan klasik fizik cisimlerin belli bir andaki pozisyon ve hızlarının hesaplanabileceğini öngörüyordu. Ve bu durum Dünya üzerindeki elle tutulur büyüklükteki 91 cisimler için geçerliydi. Atom boyutlarındaki küçük nesneler için ise durum tamamen farklıydı. Heisenberg ise, çok küçük parçacıkların hız ve yerlerinin, aynı bir an içinde, hassas olarak ölçülemeyeceğini, birinin ölçülmesinin diğerini bozacağını belirterek, teorisine belirsizlik ilkesi adını verdi. Pozisyondaki belirsizlik miktarı ile momentumdaki belirsizlik miktarının çarpımının, 6.6262x10-34 olan Planck sabitine eĢit veya ondan büyük olduğunu hesapladı. Böylece Newton‟un kurduğu klasik fizik son buldu ve yepyeni bir fizik olan kuantum mekaniği ortaya çıktı. Atomu yani maddeyi meydana getiren, atomdan daha küçük boyutlardaki parçacıkların hiç bir kaideye uymayan tuhaf davranıĢlarını açıklayan kuantum mekaniği bilimde bir çığır açtı. Bir atomun içindeki dünyalar anlaĢıldı, parçacık fiziği, nükleer fizik ortaya çıktı, elektronik geliĢti, maser ve laser, bilgisayar, hesap makinaları gibi binlerce cihaz onun sonucu olarak, daha küçük boyutlarda daha hızlı ve verimli olarak üretildi. Parçacık Fiziği Önceleri bir atom çekirdeğinin görülemez olduğuna inanılıyordu. Çekirdeğin içinde nelerin bulunduğu bilinmiyordu. 1972 yılında ıĢık hızına yakın bir hızda hızlandırılan elektronlarla protonlar çarpıĢtırıldı. Elektronların dalga boyları protonların boyutlarından çok daha küçük olduğundan, bunlar protonların içindeki değiĢik noktalara çarpabiliyorlardı. Bu deneylerden sonra protonun içindeki pozitif yükün bu parçacığın içinde üniform bir Ģekilde dağılmamıĢ olduğu ve protondan daha küçük parçacıklarda toplanmıĢ olduğu görüldü. Hatta, içerdeki bazı bölgelerde yük- 92 yoğunluk oranının bütün proton ve elek- tronun yükünden daha fazla olduğu anlaĢıldı. Evrenin en küçük parçacığını keĢfedebilmek için Dünya‟nın en büyük ve en pahalı makinası olan parçacık hızlandırıcıları imal edildi. Parçacık hızlandırıcıları olan akseleratörlerle parçacık arama çalıĢmaları 1920‟lerde baĢladı. Akseleratörlerde proton, iyon veya elektron gibi bir elektrik yüküne sahip parçacık ıĢınları çok yüksek hız ve enerjilere çıkarılır. Negatif yüklü elektronlar pozitif yükü olan her Ģeye doğru çekilir, pozitif voltaj yükseldikçe elektronların hızı ve enerjisi artar. Enerjileri artan hareketli elektronlar elektron-volt birimi ile tanımlanır ve 1 elektron-volt (eV), bir voltluk potansiyele sahip elektrik alanına haiz bir hızlandırıcıda yaratılan enerjidir. John Cockroft ve Ernest Walton 400.000 voltluk bir makina imal ederek, hızlandırılmıĢ protonlarla bir lityum atomunun çekirdeğini 1932 yılında parçaladılar. Böylece parçacık fiziğinin yolu açılmıĢ ve hızlandırıcıların devri baĢlamıĢ oldu. Aynı yıllarda Robert Van de Graaff bir elektrostatik voltaj jeneratörü imal etti ve 14 milyon voltluk potansiyele ulaĢtı. Daha sonra lineer hızlandırıcılar bulundu. Bunlarda parçacıklar özel elektrotlardan geçerken kademeli olarak hızlanıyorlardı. Lineer makinaların problemi çok uzun olmalarıydı ve kullanıĢlı değillerdi. 1930‟ların ortalarında Ernest Lawrence çevresinde güçlü elektromıknatısların bulunduğu spiral hızlandırıcıyı tasarladı. Bunlara siklotron adı verildi. Ġlk siklotron sadece 33 cm çapındaydı ve 1 milyon eV enerji veriyordu. Daha sonra yapılan 150 cm çapındaki siklotron‟dan 20 milyon eV elde edildi. UlaĢılan hız ise ıĢık hızının yüzde doksanı idi. Ġleriki yıllarda imal edilen sinkrosiklotron‟larda 800 milyon eV‟lik güce eriĢildi. Bunu, çok geniĢ çaplı dairesel tüp ve etrafında elektromıknatıslar bulunan sinkrotron’lar takip etti. 93 Bunlarda parçacık hızlandıkça manyetik alan fazlalaĢıyor ve o da parçacığı daha çok hızlandırıyordu. Bu tip makinalarda parçacık bir yönde hızlandırıldıktan sonra sonunda bir hedefe çarparak parçalanması sağlanmaktadır. Amerika FermiLab‟daki 2 kilometre çevresi olan Fermi sinkrotron‟unda protonlar 1 trilyon eV‟luk enerjilere ulaĢabilmektedir. Daha sonra bir parçacığın bir yönde, onun karĢıtı olan antiparçacığın ise aksi yönde hızlandırılması düĢünüldü. Bu tip hızlandırıcılara tevatron adı verildi. 1983‟de FermiLab‟da kurulan ve çevresi 6.3 kilometre olan tevatron‟un etrafına sıvı helyum ile soğutulan süper iletken mıknatıslar kondu. 5000 ton ağırlığındaki bu makinada protonlar bir yönde antiprotonlar da diğer yönde hızlandırılarak 2 trilyon eV‟luk enerji elde edildi. Parçacıkları karĢılıklı çarpıĢtırıp parçalarına ayıran bu makinalar, parçacık çarpıĢtırıcılarıdır. 1989‟da Cenevre‟de kurulan 26.7 kilometre çevresi olan LEP elektron-pozitron çarpıĢtırıcısında 100 trilyon eV‟luk enerji alınmaktadır. Bundan daha büyük ve 85 kilometrelik bir çevreye sahip Amerika‟da kurulmakta olan çarpıĢtırıcı ise LEP‟den 20-40 kat daha güçlü olacaktır. Parçacıklar bu makinalarda hızlandırıldıktan sonra birbirleriyle çarpıĢtırılmakta, parçalanan parçacığın içindeki daha küçük parçacıklar açığa çıkarılmaktadır. Son yıllarda bulunan parçacıkların tamamı bu tip makinalarda keĢfedilmiĢtir. DüĢük enerjilerde çarpıĢan bazı parçacıklar elastik bir davranıĢla birbirini iterek parçalanmadan hareket yönlerini değiĢtirirler. Yüksek enerjilerde parçacıklar kısmen birbirinin içine dalar. Çok yüksek enerjilerde ise enerjinin bir kısmı maddeye dönüĢür ve yeni bir parçacık oluĢur. Bunların çoğu çok kısa bir süre yaĢar. Bütün bu olayların çok kısa bir süre içinde olmasına rağmen, ortaya çıkan yeni parçacıklar tanımlanabilmektedir. Bir çarpıĢtırıcı içinde yaratılan enerji ne 94 kadar yüksek olursa yeni bir parçacığı görme ihtimali de o kadar fazla olur. Proton çok hızlı elektronlarla bombardıman edildiğinde içinde farklı yüklere sahip daha küçük parçacıkların bulunduğu anlaĢıldı. Bu parçacıkların yükleri bir protonun yükünün 1/3‟ü veya 2/3‟ü kadardı. Bunların varlığı daha önceleri matematiksel olarak George Zweig ve Murray Gell-Mann tarafından aynı zamanlarda öngörülmüĢtü. Gell-Mann bu parçacıklara kuark adını verdi. Kuark‟ların varlığı daha sonraları yapılan deneylerle kabul edildi. Bugünkü bilgilere göre kuark‟lar maddenin en temel ve en küçük parçacıklarıdır. Proton ve nötronların her biri üçer kuark‟dan oluĢur. Kuark‟lar görülemez ve yerlerinden kımıldatılamaz. Çünkü güçlü nükleer denilen doğanın en büyük kuvveti ile bir arada tutulurlar ve bu kuvvet, kuark‟ların arası açıldıkça büyür. Kuark‟ların arasındaki bu kuvvet bir lastik bant gibidir. Önce biraz uzayabilir fakat sonra onu daha fazla uzatmak gittikçe zorlaĢır. Bu lastik bantlara gluon denir. Ġki kuark‟ın birbirinden uzaklaĢabileceği en büyük mesafe 10-15 metredir. 18 adet farklı türde kuark‟ın varlığı hesaplanmıĢtır. Bunlar lezzet ve renk diye adlandırılan özellikleriyle birbirinden ayrılırlar. Altı adet lezzet kuark‟ı halen bilinmekte olup, bunlar yukarı, aşağı, tuhaf, tılsımlı, dip ve tepe kuark‟lardır. Her kuark‟ın kırmızı, mavi veya yeĢil olmak üzere bir rengi vardır. Bir kuark‟ın en belirgin özelliği ise taĢıdığı elektrik yükünün miktarı, pozitif veya negatif olmasıdır. Bir protonun içinde, iki tane yukarı kuark ve bir tane aĢağı kuark vardır. Bunların kesirli yüklerinin toplamı protonun +1 olan birim yükünü verir. Bir nötronda, bir tane yukarı ve iki tane aĢağı kuark bulunur ve yüklerinin toplamından nötronun sıfır olan yükü oluĢur. Tepe kuark‟ın dıĢındaki bütün kuark‟lar parçacık hızlandırıcılarında yapay olarak üretilmiĢtir. Tepe 95 kuark‟ın sadece Büyük Patlama esnasında üretilmiĢ olduğu sanılmaktadır. Bu kuark‟ı elde etmek için çok daha büyük enerjiler gerekmektedir. Kuark‟ların ve gluon‟ların aralarındaki etkileĢimleri inceleyen bilime Kuantum Kromodinamiği (QCD) adı verilir. QCD renklerle ifade edilir. Birer rengi olan kuark‟lar arasındaki kuvvetleri yine birer rengi bulunan gluon‟lar taĢır. QCD‟ ne göre, kuark‟lar birbirinden uzaklaĢtığında gluon‟ların aralarındaki güçlü nükleer kuvvet uzaklıkla birlikte artar ve dolayisiyle kuark‟lar bir proton geniĢliğinin ilerisine gidemez. QCD, kuark‟ların birbirlerinden uzaklaĢmalarını açıklamıĢtır, fakat aralarındaki kuvvetin mesafe ile nasıl arttığını açıklayamamıĢtır. Pauli dıĢlama ilkesine göre, aynı tip iki parçacık bir atomda aynı kuantum durumunda olamaz. Parçacıkların bir kısmı bu ilkeye uyar, bazıları ise uymaz. Bütün parçacıklar kendi eksenleri etrafında dönerler. Buna spin adı verilir. Her parçacık bir enerji seviyesinde belli bir spin‟e sahip olup, spin parçacıkların en önemli özelliklerinden biridir. DıĢlama ilkesi, spin, elektrik yükü, kütle, renk, yarı ömür gibi temel özellikleri göz önüne alarak bir atomu meydana getiren ve ondan daha küçük boyutlardaki parçacıkları aĢağıda özetleyebiliriz. Hadron‟lar, meson ve baryon‟ların birleĢmesinden meydana gelen parçacık sınıfıdır. Temel bir parçacık olup diğer parçacıklarla güçlü etkileĢimde bulunur. Foton‟lar ve lepton‟lar hadron sınıfının dıĢında kalır. Meson‟lar, hadron sınıfının bir dalıdır. Elektron ile proton arasında bir kütleye sahiptir. Pozitif, negatif veya sıfır yüklü olabilirler. Pion‟lar ve kaon‟lar birer meson‟dur. Pauli dıĢlama ilkesine uymazlar. Baryon‟lar, yine hadron sınıfının ikinci dalıdır. Pauli dıĢlama ilkesine uyarlar. Meson‟lar gibi güçlü etkileĢimin altındadırlar. 96 Lepton‟lar, bir temel parçacık grubu olup diğer parçacıklarla güçlü etkileĢimlerde bulunmazlar. Pauli dıĢlama ilkesine uyarlar. Aynı zamanda birer fermiyon‟lardır. Altı tür lepton bulunur. Boson‟lar, zayıf nükleer kuvveti taĢırlar. Pauli dıĢlama ilkesine uymazlar. Kütle sayısına sahip bütün çekirdek parçacıkları birer boson‟dur. Fermiyon‟lar, proton, nötron, elektron, kuark gibi spin‟leri yarı sayılarla ifade edilen parçacıklar sınıfıdır. Alpha parçacığı, radyoaktif bozunma ile ortaya çıkan iki proton ve iki nötron ihtiva eden helyum çekirdeğidir. Beta parçacığı, bir nötronun bir protona dönüĢmesi sırasında atomun çekirdeğinden çıkan yüksek hızlı elektrondur. Gamma parçacığı, bir atomun radyoaktif bozunması ile ortaya çıkan çok hızlı parçacıktır. Antiparçacık, bir parçacığın aynı kütledeki fakat ters yük ve renkteki ikiz parçacığıdır. Her parçacık karĢıt bir antiparçacığa sahiptir. Kaon‟lar, pozitif veya negatif yüklü olabilen veya yükü bulunmayan meson türüdür. Yüklüleri elektronun 996 katı, yükü bulunmayanları ise onun 964 katıdır. Bunlara, K-meson da denir. Pion‟lar, meson‟ların en hafif kütleli olanıdır. Bunlara Pimeson da denir. Pozitif veya negatif yüklü olabilirler. Muon‟lar, elektrona benzeyen, negatif yüklü bir lepton‟dur. Yarı ömrü saniyenin 2 milyonda biri kadardır. Kararsız olup, sonunda bir elektron ile iki nötrino‟ya bozunur. Nötrino‟lar, kütlesi ve yükü hemen hemen sıfır olan bir lepton‟dur. Üç türü bulunur ve her maddenin içinden kolayca geçebilir. 97 Foton‟lar, yükleri ve kütleleri bulunmayan bir boson‟dur. Birbirleriyle etkileĢimde bulunmazlar. Elektromanyetik ıĢınımın kuantası olup, ıĢığı meydana getirirler. Kuark‟lar, hadron‟ları oluĢturan en temel parçacıklardır. Üç adet kuark birleĢerek bir baryon‟u, bir kuark ve bir antikuark birleĢerek bir meson‟u oluĢturur. Altı adet kuark bilinmektedir. Bunlar, +2/3 yüklü yukarı kuark, -1/3 yüklü aĢağı kuark, -1/3 yüklü tuhaf kuark, +2/3 yüklü tılsımlı kuark, -1/3 yüklü dip kuark ve +2/3 yüklü tepe kuark‟ıdır. Bu yükler bir proton veya elektronun yükünün kesirleridir. ÇeĢitli kuark kombinezonları hadron‟lar sınıfı parçacıkları meydana getirir. Gluon‟lar, kuark‟ları ve antikuark‟ları birbirine bağlayan güçlü nükleer kuvveti oluĢturan boson‟lardır. Kütleleri yoktur. Renk olarak adlandırılan yükleri bulunur. Graviton‟lar, gravitasyon kuvvetini taĢıyan parçacıklardır. Yükleri ve kütleleri bulunmaz. Teorik bir parçacık olan graviton‟lar henüz tespit edilememiĢtir. Hiperon‟lar, kütlesi bir protona eĢit veya ondan fazla olan kararsız bir baryon‟dur. Tau‟lar, elektrona benzeyen en ağır lepton‟dur. Rho meson‟u aĢırı kararsız bir meson‟dur. Omega minus en küçük kütleli baryon‟dur. Lambda bir baryon parçacığıdır. W parçacığı, pozitif veya negatif yüklü zayıf nükleer kuvveti taĢıyan parçacıktır. Z parçacığı, parçacıklar içinde en ağır ve en kısa ömürlü olan, zayıf nükleer kuvveti taĢıyan yüksüz bir parçacıktır. Higgs parçacığı, W ve Z parçacıklarına kütle veren, elektrozayıf kuvvetin parçacığı olan bir boson‟dur. Positron, elektronun karĢı parçacığı olup pozitif yüklüdür. Nükleonlar, çekirdeği meydana getiren proton ve nötrondan her birine verilen isimdir. Parton‟lar, her bir nükleonun içinde yer alan kuark ve gluon‟lara verilen isimdir. Takyon‟lar, kütlesi 98 bulunmayan, ıĢık hızından daha hızlı yol alan teorik bir parçacıktır. Proton, atom çekirdeğindeki gözlenebilen iki parçacıktan biridir. Kütlesi elektronun 1836.1 katı olup, yükü onun yüküne eĢit fakat tersidir. Nötron, atom çekirdeğinde gözlenebilen iki parçacıktan diğeridir. Kütlesi elektronun 1838.6 katı olup bir yükü yoktur. Elektron, atom çekirdeği etrafındaki yörüngelerde dönen, negatif yüklü, yükü protonunkine eĢit fakat tersi olan küçük parçacıktır. Kuark‟lar ve lepton‟lar en temel parçacıklardır. Altı adet kuark ve altı adet lepton halen bilinmektedir. Bütün maddeler bu 12 adet parçacığın birleĢmesinden meydana gelir. Bunlardan yukarı kuark, aĢağı kuark, elektron ve elektron nötrinosu birleĢerek günlük yaĢamda görülen kararlı maddeyi oluĢturur. Temel Kuvvetler Evrende dört tane temel kuvvetin varlığı bilinmektedir. Doğadaki her olay bu dört temel kuvvetten biri ile izah edilebilmektedir. Bir beĢinci kuvvetin mevcudiyetini gerektirecek bir doğa olayı ile henüz karĢılaĢılmamıĢ olmasına rağmen bu, bir beĢinci kuvvetin olmadığı anlamına gelmemektedir. Bilinen dört kuvvet gravitasyon, elektromanyetizma, güçlü nükleer ve zayıf nükleer kuvvetlerdir. 17‟ci asırda Newton hareket eden cisimler arasındaki gravitasyon kuvvetini, 19‟cu asırda Maxwell elektromanyetik kuvvetini açıklamıĢtı. 20‟ci asırda da, atom fiziğinin geliĢmesiyle diğer iki kuvvet bulunmuĢ oldu. Gravitasyon kuvveti bütün kuvvetler içinde en zayıf olanıdır. Bu bir çekici kuvvettir. Kütlesi olan her cisim bu kuvvetin etkisi altında olup, evrendeki her Ģey bu kuvvet ile 99 birbirini çekmektedir. Etki alanı sıfırdan sonsuza kadardır. Gücü 10-40‟dır. Bu kuvveti taĢıyan parçacığa graviton denir. Cismin kütlesi büyüdükçe gravitasyon kuvveti artar. Pratikte bu kuvvetin gözlenebilmesi için kütlenin çok büyük olması gerekir. Dünya üzerinde bulunan bütün cisimler arasında bu kuvvetin mevcut bulunmasına rağmen insanlar tarafından fark edilemez. Kütleleri çok fazla olan gök cisimleri arasındaki gravitasyon kuvveti ise çok belirgin Ģekildedir. Dünya‟nın üzerindeki bütün cisimler ve insanlar, onun gravitasyonu yüzünden merkezine doğru çekilir. Ay Dünya‟nın etrafında, Dünya‟da GüneĢ‟in etrafında bu kuvvet sayesinde tutulur ve uzayın boĢluğuna fırlayıp gitmez. Elektromanyetik kuvvet, gravitasyondan çok daha güçlü olup, hem çeker hem iter. Bu durum, kuvvetin etkisi içinde olan cisimlerin sahip oldukları elektrik yüklerinin cinsine bağlıdır. Eğer yükler aynı tür ise cisimler birbirini iterler, farklı türden ise birbirlerini çekerler. Bu kuvvet sayesinde elektronlar atom çekirdeğinin etrafında durabilmektedir. Çekirdekteki protonların pozitif elektrik yüklü, elektronların ise negatif yüklü olmaları nedeniyle elektronlar dağılmadan yörüngelerindeki pozisyonlarında dolanır. Yine bu kuvvet sayesinde atomlar bir araya gelerek molekülleri oluĢturur. Elektromanyetik kuvvetin gücü 10-2 olup, parçacığı fotondur. Etkisi sıfırdan sonsuza kadar uzar. Özel relativite ve kuantum mekaniği kapsamında yer alan bu kuvveti inceleyen bilim dalına Kuantum Elektrodinamiği (QED) adı verilir. Güçlü nükleer kuvvet, bir atomun çekirdeğini bir arada tutan onu dağılmaktan kurtaran doğadaki kuvvetlerin en güçlüsüdür. Çekirdekteki protonların hepsi pozitif yüklüdür ve birbirlerini iter. Fakat bu kuvvet onların itme gücünden 100 kat daha büyük olduğundan protonlar bir arada tutulabilmektedir. Güçlü nükleer kuvvet bir yüke bağlı olmadığından protonlar gibi 100 yüksüz nötronları da bir arada tutar. Çekirdek dıĢında bir etkisi yoktur. Gücü, diğer kuvvetlerin birimine göre 1‟dir. Etkisi 10-15 metredir. Bu kuvveti taĢıyan parçacıklar kuark‟ların arasındaki gluon‟lardır. Güçlü nükleer kuvvet sayesinde kuark‟lar bir arada tutularak protonlar ve nötronlar meydana gelir, sonra proton çiftleri, nötron çiftleri, daha sonra da bu çiftler bir arada tutularak atom çekirdeği oluĢur. Kuvveti taĢıyan gluon‟ların herhangi bir kütleleri yoktur ve renklerle ifade edilen yükleri vardır. Gluon ve kuark‟ların arasındaki bu yüklerle oluĢan etkileĢimleri inceleyen bilim dalına Kuantum Kromodinamiği (QCD) adı verilir. Zayıf nükleer kuvvet, bir atom çekirdeğinin kararlılığını belirler. Proton ile nötron arasındaki bir kuvvettir. Bir nötron bir protona dönüĢünce onun yükünü değiĢtirir ve çekirdeğin dayanıklılığı bozulur. Bu da radyoaktiviteye neden olur. Radyoaktivite sırasında bir nötron ve elektron birbirine yapıĢarak bir proton haline dönüĢür. Bu sırada beta parçacığı denilen yüksek hızlı bir elektron dıĢarı çıkar. Artık atom karakter değiĢtirerek farklı atomik sayısına sahip baĢka bir elementin atomu olmuĢtur. Radyoaktivite ile zayıf nükleer kuvvet de bozulmuĢ olur. Gücü 10-5‟dir. Etkisi ise 10-17 metredir. Zayıf nükleer kuvveti taĢıyan üç parçacık olup bunlar, bir yüke sahip olan W+, W- ve herhangi bir yüke sahip olmayan Z0 parçacıklarıdır. 19‟cu asırda Maxwell, daha önceleri ayrı olduğu sanılan, elektrik ve manyetik kuvvetleri birleĢtirerek elektromanyetik kuvveti bulmuĢtu. Son zamanlarda da elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetler birleĢtirilerek bu ikisinin elektrozayıf kuvvetin birer uzantıları olduğu keĢfedilmiĢtir. 1984‟de W ve Z parçacıkların bulunmasıyla elektrozayıf kuvvet ispat edilmiĢ oldu. 101 ġu anda, elektrozayıf ve güçlü nükleer kuvvetlerin birleĢmesinden meydana gelecek Büyük Bileşik Teorinin (GUT) bulunması çalıĢmaları yapılmaktadır. Daha sonra da, GUT‟ un gravitasyon kuvveti ile birleĢmesiyle meydana gelecek Her Şeyin Teorisi (TOE) çalıĢmaları baĢlayacaktır. TOE de keĢfedildiğinde fizik bilimi tamamlanmıĢ olacak ve insanoğlu Büyük Patlamadan önce neyin var olmuĢ olduğunu anlayacaktır. Nükleer Fizik Atom, kütlesinin hemen hemen tamamını ihtiva eden bir çekirdek, onun etrafındaki yörüngelerde dolanan elektronların oluĢturduğu bulutlardan meydana gelmiĢtir. Atomların birleĢmelerinden oluĢan elementlerin dayanıklılık, renk, yoğunluk, kimyasal reaksiyonlar gibi özellikleri bu çevredeki elektronlara bağlıdır. Bir atomun içindeki enerjinin tamamı ise ortadaki çekirdekte toplanmıĢtır. Çekirdeğin içine gizlenmiĢ olan enerji 20‟ci yüzyılın baĢlarında çözülmüĢtür. Bir atomun çekirdeğini parçalayan ilk insan John Cockcroft oldu. Cockcroft 1932‟de protonları imal ettiği ilkel bir makinada hızlandırarak lityuma çarptırdı. Bu olayda alpha parçacıkları açığa çıktı ve lityum helyum atomuna dönüĢtü. Bu, bir atom çekirdeğinin ilk parçalanıĢı ve ondan ilk defa bir enerji elde ediliĢiydi. 1938‟de Otto Hahn, uranyumun nötronlarla bombardıman edilmesinden baryumun elde edilebileceğini düĢündü. Hahn bu durumu Lise Meitner‟e bildirdi. Meitner de yeğeni Otto Frisch ile birlikte uranyum çekirdeğinin gerilip parçalarına ayrılacağına karar verdi ve ikisi birlikte fisyon reaksiyonunu keĢfetti. Ağır bir element olan uranyum çekirdeğinde daha fazla sayıda nötron bulunduğundan, uranyum fisyonunda nötronlar 102 açığa çıkıyordu. Bu nötronlar diğer uranyum atomlarını parçalıyor ve böylece zincirleme bir fisyon reaksiyonu meydana geliyordu. Frisch, nötron sayısı daha fazla olan uranyum gibi ağır elementlerin parçalanmasının hafif elementlerden daha kolay olacağını anlamıĢtı. Frisch ve Meitner, Einstein‟ın E=mc2 formülüne göre uranyum izotopu olan U-235‟in çok daha kolay bir zincirleme reaksiyona girebileceğini ve böyle bir reaksiyondan muazzam enerjilerin açığa çıkacağını gördüler. Bu tür reaksiyonlardan bir atom bombasının yapılabileceği anlaĢılmıĢtı. 1942‟de Enrico Fermi Chicago üniversitesinde bir atom reaktörü imal etti. Reaktörde saf uranyumdan çıkan nötronlar tutuluyor ve meydana gelen ısı bir yerde toplanıyordu. Uranyum-235 atom çekirdeğine bir nötron çarptırılınca çekirdekteki proton ve nötronlar gruplar halinde ikiye ayrılır. Onları bir arada tutan güçlü nükleer kuvvet kırıldığı için içerdeki enerji açığa çıkar. Bu sırada birçok radyoaktif parçacıklar da atomun dıĢına fırlar. Ġkiye ayrılan gruplardan çıkan birer nötron diğer çekirdeklere çarparak, her biri ayrı birer çekirdeği parçalar. Bu olaya fisyon reaksiyonu denir. Fisyon reaksiyonunda çekirdeğe çarpan bir nötron çekirdekten üç adet nötronu dıĢarı fırlatır. Bu nötronların her biri üç ayrı çekirdeğe daha çarpar. Bu üç çekirdeğin her birinden çıkan üçer adet nötrondan her biri ayrı birer çekirdeğe daha çarparak onlardan da üçer nötron fırlatır ve bu olay böylece devam eder. Bu ise bir zincirleme fisyon reaksiyonudur. Hidrojen, deteryum, trityum gibi hafif elementlerin atomları birleĢince daha ağır bir element meydana gelmiĢ olur. Bu olayın olabilmesi için daha önce proton ve nötronlar arasındaki enerjinin kırılması gerekir. Enerjinin kırılması ile birleĢen iki yeni çekirdeğin toplam kütlesi birleĢmeden önceki 103 çekirdeklerin kütlelerinin toplamından biraz daha azdır. Aradaki kütle farkı enerjiye dönüĢür. Dört hidrojen atomu birleĢerek bir helyum atomunu oluĢturabilir. Bu olay olurken, protonlardan ikisi elektronların ilavesi ile iki nötron haline gelir. Geride kalan iki proton ve yeni oluĢan iki nötronla yeni bir helyum atomu Ģekillenir. Bu birleĢme olayına füzyon reaksiyonu adı verilir. Ġki hafif çekirdeğin çarpıĢarak birbirine yapıĢmasıyla oluĢan füzyon reaksiyonunda zayıf nükleer kuvvet bozulur ve bir enerji meydana getirir. BirleĢmeden önce ve sonraki parçacıkların kütle farkından ileri gelen enerji ise çok büyüktür. GüneĢ‟in içinde olan füzyon reaksiyonunda hidrojenin %1‟i enerjiye dönüĢür. Bu, %1‟lik enerji güneĢin merkezindeki 15 milyon derecelik sıcaklığını meydana getirir. Bir füzyon reaksiyonundan çıkan enerji miktarı, aynı kütledeki fisyon‟dan çıkan enerjiden daha büyüktür. Füzyon‟un fisyon‟a karĢı çok avantajı vardır. Füzyon temiz bir proses olup, ana malzemesi olan deteryum su içinde bol miktarda bulunmaktadır. Malzemesinin bir tehlikesi yoktur ve ayrıca ucuzdur Yapay IĢık: Maser ve Laser Bir molekül bir pozisyondan diğer bir pozisyona gittiğinde fotonlar içeri girer ve dıĢarı çıkar. Bu fotonların frekansları çok hassastır. 1951‟de Charles H. Townes bir molekülün yüksek bir enerji durumunda çıkardığı fotonun, onun eski düĢük enerji durumuna geri döndüğünde çıkaracağı baĢka bir fotonla aynı frekans ve enerjiye sahip olacağını düĢündü. DüĢük enerji seviyesinde birkaç molekülün bulunması halinde sonuç daha da yüksek olacaktı. Çıkan fotonların oluĢturduğu dalganın ileri geri hareketleri molekülleri etkileyecek ve enerji artacak 104 sonunda çok belirgin frekansta tutarlı bir ıĢık meydana gelecekti. Townes, amonyak moleküllerinin istenilen bir frekansta titreĢim yapmaya uygun boyutlarda bulunduklarını tespit etti ve bir oskilatörle bunları titreĢtirerek çıkardıkları dalgaları buldu. Amonyak molekülleri ısı, ıĢık veya mikrodalga gibi bir enerji ile heyecanlandırılıp hareketlendirilince bir enerji yutar ve titreĢirler. Normal Ģekillerine dönünce yine enerji açığa çıkarırlar. Bu iki enerji seviyesi arasındaki fark bir fotonun enerjisine eĢit olur. Bu da, saniyede 24 milyarlık frekans ve 1.25 cm boyunda bir elektromanyetik dalga meydana getirir. Kapalı bir hacim içindeki gazın ısıtılması veya mikrodalgalarla etkilenmesi sonunda, gazdaki uyarılıp sonra normal durumlarına dönen moleküllerin sayısı, uyarılanların sayısına eĢittir. Gaz, sonunda eĢdeğer durumda kalır. Aynı frekansta titreĢen ve yoğun bir mikrodalga ıĢını çıkaran gaz moleküllerine giren ve çıkan fotonlar aynı enerjilere sahip olup, çıkan fotonlar girenlerle aynı doğrultuda yol alırlar. Townes, yüksek enerji seviyesindeki amonyak moleküllerini güçlü bir elektrostatik alan içinde heyecanlandırıp uyardı ve böylece onları daha yüksek enerji seviyelerine çıkardı. Ġçeri giren bir foton ıĢını, zincirleme bir reaksiyon sonucunda, içerden dıĢarıya aynı ölçüde ve aynı yönde birçok foton çıkardı. DıĢarı çıkan fotonların oluĢturduğu elektromanyetik dalgalar 24.000 MHz‟lik enerjide idiler. Yüzlerce deneyden sonra 1953‟de Townes tarafından yapılan sonuncusunda 24.000 MHz‟lik frekansla salınan ilk maser ıĢığı elde edildi. Microwave Amplification by Stimulated Emission of Radiation’un baĢ harflerinden oluĢan Maser, uyarılmıĢ radyasyon neĢri ile mikrodalganın yükseltilmesi anlamındadır. 1951‟de Townes ve ondan bağımsız olarak Rus Nikolai Basov tarafından ileri sürülen Maser prensibinin ilk 105 ıĢığı 1953‟de Townes‟ce üretildi. Maser ıĢını atom saatleri, radyo teleskoplar, uzay haberleĢmeleri gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Laser‟in kaynağı yüksek enerjili ıĢığın özel bir dalga hareketidir. Bu olayda ıĢık fotonları kuantum mekaniği kapsamında özel bir form içinde birlikte davranır. Normal ıĢığın dalgaları, her saniye aynı dalga boyları, dalga yükseklikleri ve frekanslarda tekrarlanır. Aynı dalga uzunluğundaki iki dalga birbirinden biraz farklı zamanlarda baĢlarsa sonunda birincinin tepe noktasına ikincinin dip noktası rastlar. Yani iki dalganın fazları farklı hale gelir. Bu bir tutarlı dalgadır. Böyle dalgalar alıĢılmıĢ giriĢim gösterirler. GiriĢim göstermeyenler ise tutarsız dalgalardır. GiriĢimin olmadığı zamanlarda, iki ıĢık kaynağının atomları farklı zamanlarda çok farklı fotonlar çıkarır. Yani, böyle durumlarda ıĢık kaynağı çok farklı fazlarda çok sayıda farklı dalga neĢreder. Ġki ıĢık kaynağından gelen ıĢık dalgaları arasında belli bir faz farkı olmayınca giriĢimler birbirini yok eder. Light Amplification by Stimulated Emission of Radiation‟un baĢ harflerinden oluĢan Laser‟de uyarılmıĢ radyasyon neĢri ile ıĢık güçlendirilir. Atoma foton enerjisi ile bir ıĢık tatbik edildiğinde bir enerji seviye farkı meydana gelir ve elektron daha yüksek enerji seviyesine fırlar. Harekete geçen elektron onu tekrar bir alt seviyeye gönderecek bir foton çıkarır. Böylece elektron eski enerji seviyesine geri döner. Bu bir içten gelen doğal harekettir. UyarılmıĢ radyasyon ise dıĢarıdan gelen foton enerjisi ile atomun heyecanlandırılmasında görülür. DıĢarı çıkan fotonun fazı enerji ile içeri girenin fazı ile aynıdır. DıĢarı çıkan fotonlar tutarlı olup, giren fotolarla aynı yönde yol alırlar. Çıkan ve giren fotonların enerjileri de eĢittir. Normal sıcaklıklarda atomların bir çoğu kendi yerlerindedir. Laser elde etmek için onları uyaracak enerjinin pompalanması 106 gerekir. Bu yapıldığında uyarılmıĢ radyasyon prosesi baĢlar ve ıĢık yükselir. Böyle bir durumda uyarılmıĢ atomların sayısı normal seviyelerinde duranlardan daha fazladır. Alüminyum oksit içeren yakut kristali ile yapılan ilk laser‟de alüminyum atomlarından bazılarının yerini karıĢık krom atomları aldı. IĢık enerjisinin pompalanmasıyla krom atomları uyarılarak elektronları daha yüksek enerji seviyelerine çıktı. Kısa süre sonra tekrar eski seviyelerine döndüler. Dönenler diğer atomları uyardı ve aynı yönde olan foton çıkıĢı çoğaldı. Ve böylece laser ıĢını meydana geldi. Bir laser ıĢığının özelliği nedeniyle ıĢık enerjisi kısa aralıklarla çok yoğun olarak toparlanabilir. IĢık çok küçük bir noktaya fokus edilerek çok yüksek enerji elde edilebilir. 1958 yılında Townes ve Basov tarafından ileri sürülen laser teorisinin ilk deneyi 1958‟de Townes tarafından yapıldı. Ġlk laser ıĢığı ise 1960‟da Theodore Maiman tarafından elde edilmiĢtir. Bir çok alanda kullanılan laser‟in tatbikatlarından biri de üç boyutlu fotoğraflama olan hologramdır. Holografik görüntülemede, laser ıĢığı yarı gümüĢlü bir aynada iki ıĢına ayrılır. IĢınlardan biri cismi aydınlatır ve oradan saçılan ıĢık bir fotoğraf plakasının üstüne düĢer. Diğer ıĢın ise cisme çarpmadan doğrudan plakaya gelir. Laser ıĢığının tutarlı olması yüzünden, bu iki ıĢın karıĢarak bir giriĢim yapar. Plaka iki ıĢının birleĢiminin giriĢim görüntüsünü kaydeder. Buna hologram adı verilir. Hologramda bir cismin üç boyutlu görüntüsünün tamamı görülebilir. Holografi 1948‟de Macar Dennis Gabor tarafından bulundu ve laser‟in keĢfinden sonra geliĢtirildi. 107 Kimya Kimya malzemelerin bileĢimlerini, özelliklerini ve iç etkileĢimlerini inceleyen bilim dalıdır. Atomların dıĢ yörüngelerinde yer alan elektronların sayıları ve onların oluĢturdukları farklı özellikler kimya biliminin esasını teĢkil eder. Moleküller 108 Atom teorisinin 18‟ci asırda John Dalton tarafından ortaya atılmasından sonra kimya bilimsel olarak ele alındı. Maddenin atom denilen bir Ģekli ve kütlesi olan nesnelerden meydana geldiği MÖ-400‟lü yıllarda eski Yunanlı Leucippus ve Democritus tarafından ileri sürülmüĢtü. Fakat konu ile ilgili bir deney yapmak imkanı bulunmadığından bu süre içinde ciddi bir geliĢme yapılamamıĢtı. 18‟ci asırdan sonra bilimin içine deneyler girdi ve maddenin iç yapısı bulundu. Atomların dıĢ yörüngelerindeki elektronlar aynı elektrik yüküne sahip olduklarından birbirlerini itmeye çalıĢır. Atomun içindeki elektromanyetik kuvvet elektronların arasındaki itme kuvvetini yenerek onları birleĢmeye razı eder. DıĢ yörüngelerdeki elektronlar kanalı ile birleĢen atomlar da molekülleri ve elementleri meydana getirir. Element, normal kimyasal ve fiziksel anlamda daha basit parçalarına ayrılamayan maddedir. Elementler sadece tek bir çeĢit atomlardan meydana gelir. Moleküller ise iki veya daha fazla elementin birleĢmesinden oluĢur. Sodyum metali bir element olup sadece sodyum atomlarından, klor da bir element olup sadece klor atomlarından meydana gelmiĢtir. Sodyum klor karıĢımı ise, her biri bir sodyum atomuyla bir klor atomunu ihtiva eden, moleküllerden oluĢur. Yani, element sadece bir tür atomlardan, molekül ise birden fazla tür atomların birleĢmesinden meydana gelir. Doğada 92 adet element bulunur. Ayrıca birçok element türü de laboratuarlarda imal edilmiĢtir. Elementlerin temel özelliği atomlarının çekirdeğinde farklı sayıda protonun bulunmasıdır. En hafif element olan hidrojen atomunda bir proton, ikinci en hafif olan helyum atomunda iki proton, karbonda altı, en ağır element olan uranyum atomunda ise 92 adet proton vardır. Atomlar protonlarının sayısı ile adlandırılır. Bir elementin ne olduğu da proton sayısı ile ifade edilir. Her atomda proton 109 sayısı kadar elektron bulunur. Elektronlar ise o elementin kimyasal özelliklerini belirler. Hidrojenin dıĢındaki bütün atomların çekirdeğinde protonla aynı kütleye sahip nötron bulunur. Fakat nötronların sayıları farklıdır. Nötronlar en az protonların sayısı kadar olmalarına karĢılık, atomik sayı sıralamasında, protonların sayısı büyüdükçe nötronların sayısı daha da fazlalaĢır. Elementlerin birçoğu farklı olan nötron sayılarına göre de Ģekillendirilirler. Nötron sayıları değiĢik de olsa, atomik listede her atomun yeri proton sayısına göre belirlenir. Aynı atomik numaraya fakat farklı atom ağırlığına sahip elementlere izotop adı verilir. Bunlarda proton sayıları aynı fakat nötronların sayıları farklıdır. Bütün izotoplar aynı kimyasal özelliklere haizdir. Çünkü hepsinin dıĢ yörüngelerindeki elektron sayısı aynıdır. Bu yüzden izotopları birbirlerinden ayırt etmek oldukça zordur. Kimyasal özellikleri aynı olan izotopların, farklı ağırlıklarından dolayı, fiziksel özellikleri farklı olur. Bir elementin atom ağırlığı izotoplarının ağırlığının ortalamasıdır. Altı proton ve altı nötrona sahip olan karbon-12 izotopu, atom ağırlıkları hesabında kütle birimi olarak kabul edilmektedir. Karbonun atom ağırlığı 12‟dir. Bu birimden, hidrojenin atom ağırlığı 1.007825, helyumun 2.014102, demirinki 55.934939‟dur. Molekül bir maddenin kimyasal özelliklerini belirten en küçük birimidir. Bir elementin molekülünün atomları birbirinden ayrıldığında element özelliğini kaybeder ve yeni kombinezonlar meydana gelir. Moleküllerin çoğu iki veya daha fazla atomlardan oluĢur. Bazıları ise binlerce atom gruplarından meydana gelir. Molekülü oluĢturan atomlar arasında kimyasal bağ denilen kuvvetler vardır. Bu kuvvet atomları bir arada tutarak molekülü Ģekillendirir. Bir molekülün ağırlığı onun boyutlarını belirler. Molekülün ağırlığı içindeki protonların ve 110 nötronların sayısı ile ifade edilir. Helyum, neon, demir gibi elementlerin molekülleri tek bir atomdan, hidrojen, oksijen gibiler iki benzer atomdan, ozon gibi nadir moleküller ise üç benzer atomdan bir araya gelirler. Bir çok hallerde karbon molekülleri altı atomluk çemberlerden oluĢur. Moleküller atomlarının sayısı ve türlerinin yanında onların birleĢme Ģekilleriyle de belirlenir. Üç boyutlu Ģekillerde birbirine bağlanan moleküller Van der Waals denilen zayıf kuvvetlerle kontrol edilir. Bu zayıf kuvvet sayesinde bilhassa sıvı ve gaz moleküllerinin birbirinin üstünden kayarak hareket etmeleri mümkün olur. Molekülü oluĢturan atomları bir arada tutan kimyasal bağlar elastik olup, atomların birbirinden fazla uzaklaĢması halinde kopar. O zaman molekül ayrıĢır ve atomları serbest kalır. Molekül ısıtıldığında da atomlar birbirinden ayrılırlar. Bir bağın kopması için iki atomun 25 cm‟nin 120 milyonda biri kadar uzaklaĢması gerekir. Üç boyutlu birleĢmelerin yanında, uzun zincir ve altı kenarlı Ģekillerde molekül kombinesyonları da vardır. Molekül içindeki atomları bir arada tutan kimyasal bağlar elektriksel kuvvetleridir. Bu kuvvetlerle onların bağlanma Ģekilleri kimyanın temelini oluĢturur. Her atomun baĢka bir atomla özel bir birleĢme kabiliyeti vardır. BirleĢmeler atomların dıĢ yörüngelerinde dönen elektronlarca yapılır. DıĢ yörüngelerdeki elektron sayısı değiĢik bağlanma türlerini oluĢturarak çeĢitli molekülleri meydana getirir. 11 milyondan fazla kimyasal bileĢik mevcut olup bunlar iki sınıfta incelenir: organik ve inorganik bileĢikler. Organik bileĢikler karbon elementini ihtiva eder ve canlılarda bulunur. Ġnorganik bileĢikler ise yiyeceklerde, ilaçlarda, kaya, mineral, tuz, vs‟de bulunur. Organik bileĢikler yumuĢak, diğerleri ise sert olur. 111 Periyodik Tablo Kimya tarihindeki en önemli geliĢmelerden biri olan periyodik tablo, doğadaki 92 adet elementin atom ağırlıklarına göre sıralanmasıdır. 1808‟de John Dalton, o zamana kadar bilinen elementlerin atom ağırlıklarına göre bir sıralamasını yapmıĢtı. Daha sonra Avogadro, sabit sıcaklıkta belli hacimdeki herhangi bir gazın aynı sayıda parçacıkları ihtiva ettiğini bulmuĢtu. Gazlar birleĢtiğinde atom sayıları ile orantılı olarak yeni bir karıĢım yapıyorlar, katılar ise ağırlıklarına göre meydana geliyordu. 1870 yılında Rus Dmitri Ivanovich Mendeleyev o zamanlarda bilinen 63 elementin atom ağırlıklarına göre bir sıralamasını düzenledi. Her element belli sayıda diğer bir elementle birleĢiyordu. Her atomun kendisine ait baĢka bir atomla birleĢme kabiliyeti vardı. Mendeleyev bunun bir tesadüf olmadığını ve birleĢmelerin periyodik bir sıra dahilinde olduğunu anladı. Bu sıralama içinde o zamanlar henüz bilinmeyen elementlerin yerlerini boĢ bıraktı. Daha sonraki yıllarda keĢfedilen yeni elementler onun tablosundaki boĢ yerlere oturdu. 1913 yılında Niels Bohr‟un atomun yapısını bulması ve elektron bulutları arasındaki etkileĢimleri izah etmesiyle Mendeleyev‟in periyodik tablosu son halini almıĢ oldu. Atom çekirdeği etrafındaki birinci bulutta, ya hidrojende olduğu gibi, bir elektron veya helyumdaki gibi iki elektron yer alır. Tek elektronlu atom baĢka bir atomla birleĢip tamamlanarak helyum haline gelir. Ġkinci bulutta birden sekize kadar sayıda elektron bulunur. Lityumun ikinci bulutunda bir elektron olup, onu baĢka bir atoma birleĢme yolu ile vererek dayanıklı hale gelir. Neon gibi ikinci bulutunda sekiz elektron bulunan atom da dayanıklıdır. Karbonda dört elektron olup dört 112 elektronu olan baĢka bir atomla birleĢir. Üçüncü bulutta yine birden sekize kadar elektron bulunur ve onlar da ikinci bulutun yaptığı gibi hareket ederler. Dördüncü ve beĢinci bulutlarda bir ile on sekiz arası elektron mevcuttur. Altıncı ve yedinci bulutlarda birden otuz ikiye kadar elektron vardır. Böylece birden yediye kadar elektron bulutu bulunan atomlar en dıĢ yörüngelerindeki elektronlarını tamamlayarak dayanıklı ve ilave reaksiyonlara kapalı hale gelirler. Ġç yörüngelerdeki bulutların bir etkileri yoktur ve kimyasal birleĢmeler sadece en dıĢtaki elektronlar kanalı ile yapılır. Radyoaktivite Periyodik tablonun sonlarında diğer elementlerle temel farklılıklar gösteren bazı elementler yer almaktadır. Bunlar sürekli olarak baĢka elementlere dönüĢüp bazen tablonun altlarına bazen de üst kısımlarına hareket eder. Böyle elementler bu tür hareketleri sırasında bir radyasyon çıkarır ki buna radyoaktivite adı verilir. Radyoaktivite 1896 yılında Antoine Henri Becquerel tarafından keĢfedilmiĢtir. Hidrojenin izotopundan sonraki bütün elementlerin çekirdeklerinde hem protonlar hem nötronlar bulunur. Protonların sayısı o elementin periyodik tablodaki özelliğini belirler.Nötronların sayısının elementin kimyasal özelliğine pek bir etkisi yoktur. Nötronların sayısı ya protonların sayısına eĢittir veya onlardan fazladır. Element ağırlaĢtıkça o elementteki protonlarla nötronların sayıları arasındaki fark da çoğalır. Tablodaki kalsiyuma kadar olan elementlerin çoğunda proton nötron sayıları aynıdır. Kalsiyumdan sonraki elementlerde nötronların sayısı protonlardan daha fazladır. Nötron-proton fazlalık oranı çekirdeğin dayanıklılığını azaltır 113 ve radyoaktiviteye sebep olur. Böyle durumlarda çekirdek dayanıklılığını ve proton-nötron dengesini sağlayabilmek için bir parçacık fırlatır. Çekirdekten bir parçacığın fırlamasıyla oluĢan radyoaktivite üç Ģekilde kendini belli eder. Bunlar alpha parçacığı, beta parçacığı ve gamma parçacıklarıdır. Alpha parçacıkları iki adet protonla iki nötronun bir araya gelmesinden, yani bir helyum atom çekirdeğinin Ģekillenmesinden ileri gelir. Ġki protonun iki pozitif yük dengesi elektronlarca bozulduğundan alpha parçacıkları pozitif yüklere sahiptir ve bunlara helyum iyonları da denir. Alpha parçacıkları sadece yüksek atomik ağırlıklarındaki elementlerce çıkarılır. Ġki proton ve iki nötronun atomu terk edip dıĢarı çıkması atomu Ģiddetle etkileyerek onu, periyodik tablodaki yeni bir elemente dönüĢtürür. Yeni element ya dayanıklı veya radyoaktif bir element olur. Radyoaktivite o elementin dayanıklı bir elemente dönüĢmesine kadar devam eder. Örneğin radyoaktivite yayan uranyum sonunda kurĢun haline gelir. Beta parçacığı ya bir elektrondur veya ona benzeyen fakat pozitif elektrik yüklü bir pozitrondur. Bir nötrona bir proton ve bir elektron yapıĢtığında, eğer elektron nötrondan ayrılırsa o zaman elektronun yerini proton alır. Ayrılan elektronun önemsiz olan kütlesinden dolayı atomik ağırlık değiĢmez. Fakat atomun fazladan bir protonu olmuĢ olacağından element periyodik tablonun bir ilerisine giderek bir sonraki element haline gelir. Böylece bir beta parçacığı çıkaran elementin atom sayısı, atomik ağırlığı artmadan, yükselir. Radyoaktif izotop durumunda ise protonun yerini nötron alır ve element periyodik tabloda düĢük atom sayılı tarafa giderek bir önceki elemente dönüĢür. Gamma parçacıkları proton veya nötron sayılarını etkilemez. Fakat atom çekirdeğinde meydana gelen enerji kaybından dolayı element, yüksek ve dayanıksız enerji durumundan, düĢük 114 ve dayanıklı enerji durumuna dönüĢür. Çekirdekteki yüksek enerjinin fazlalığı yüzünden parçacıklar gamma ıĢınları Ģeklinde yayılır. Radyoaktif elementlerin bozunarak baĢka elementlere dönüĢmesi değiĢik sürelerde olur. Bu süre, o elementin yarısının değiĢme süresi ile ifade edilir ve buna yarı ömür denir. Her element bir yarı ömre sahiptir. Yarı ömürler saniyenin çok küçük bir kesrinden milyarlarca yıl arasında değiĢir. Bir atomun ne zaman bozunacağı asla bilinemez. Uzun süre yaĢayan bir elementin içindeki bir atom bir saniye içinde de, milyonlarca yıl sonra da bozunabilir. Fakat yarı ömür hesabından giderek, belli bir süre içinde onun bütün atomlarının ne kadarının bozunacağı bulunabilir. Uranyum-238‟in yarı ömrü 4.5 milyar yıldır. Bu, aynı zamanda Dünya‟nın yaĢıdır. Yeryüzünde Ģu anda bulunan uranyum elementinin miktarı orijinal miktarının yarısı kadardır. Uranyum bir çok devreden sonra kurĢun haline gelir. Dolayısıyla Dünya‟daki kurĢun miktarı devamlı artmaktadır. Uzun yarı ömürlü radyoaktif elementler, kısa yarı ömre sahip olanlardan daha fazla zararlıdır. Çünkü zararlı etkilerinin sona ermesi için onların yarı ömürlerini tamamlamalarını beklemek gerekir. 1986‟da patlayan Çernobil nükleer istasyonundan yayılan radyoaktif stronyum elementinin yarı ömrü 28.6 yıl olup, etkisi ancak 2015 yılında sona ermiĢ olacaktır. Kimyasal Reaksiyonlar Atomların molekül kombinezonlarına, moleküllerin kırılmaları sonucu serbest kalan atomların oluĢturduğu yeni molekül kombinezonları teĢkil etme iĢlemlerine kimyasal reaksiyonlar adı verilir. Kimyasal reaksiyonlar laboratuarlarda 115 yapıldığı gibi doğada, vücudumuzun içinde, bir yemek fırınında, çamaĢır makinasında, atmosferde, her yerde olur. Bazı reaksiyonlar o kimyasal sistemi daha da karıĢık hale sokar, bazıları ise malzemeyi daha basit parçalarına ayırır. Doğada bulunan 92 adet, laboratuarlarda yapılan 17 adet farklı atom birleĢerek molekülleri meydana getirir. Moleküller parçalanarak baĢka molekülleri oluĢturur. Bu reaksiyonların bazısının çok basit olmasına karĢılık bazıları çok karıĢıktır. Pozitif yüklü çekirdeğin etrafında dolanan negatif yüklü elektronlardan bir veya birden fazlası kaybolunca çekirdek dengeyi kaybeder ve atom pozitif yüklü iyon haline gelir. DıĢardan bir veya daha fazla elektron yakalayınca atom negatif iyon olur. Reaksiyonlarla atomlar dıĢardan elektron alıp vererek dengeyi sağlar. Bu yolla da baĢka elementler meydana gelir. Her reaksiyonun sonunda bir denge sağlanır. Yanan bir mum olayı bir kimyasal reaksiyondur. Mumun malzemesi bir hidrokarbondur. Ġçinde hidrojen, oksijen ve karbon atomları yer alır. Mum yanınca, hidrojen ve oksijen atomlarından bir kısmı parafin moleküllerinden ayrılır, havadaki oksijen atomlarıyla birleĢerek suyu meydana getirir. OluĢan su alevin ısısı ile buharlaĢır ve dıĢarı kaçar. Karbon atomlarının bir kısım oksijenle birleĢerek karbondioksit yapar. Bu da, su buharı gibi atmosfer içinde yayılır. Mumdan çıkan hidrojen, oksijen ve karbon atomlarının toplam ağırlığı mumun eriyen kısmının ağırlığına tam olarak eĢittir. Bir paslanma olayında kimyasal reaksiyonun çok yavaĢ olmasına karĢılık bir dinamit patlamasında ise çok hızlıdır. Sıcaklıkla reaksiyonun hızı artar. Reaksiyonların hızlarını artırmak için katalistler, enzimler gibi malzemeler de kullanılabilir. 116 Kozmoloji Kozmoloji evreni, baĢlangıcını, yapısını ve evrimini matematiksel ve fiziksel olarak inceler. Evrenin içinde yer alan gök cisimleri, galaksiler, yıldızlar, karadelikler, gezegenler, uydular, bunların hareketleri, oluĢumları, evrimleri, ölümleri, birbirleriyle olan iliĢkilerin deneysel ve kuramsal olarak incelenmesi bu bilim dalı içine girer. Astronomi ve astrofizik kozmolojinin yanında yer alır. Evren Evreni düĢünen ilk insanlar Sümerlilerdi. Onları Mısırlılar, Çinliler ve eski Yunanlılar takip etti. Yunanlılar yaradılıĢın temelinde toprak, hava, ateĢ ve suyun bulunduğuna inanıyorlardı. Dünya‟nın, evrenin merkezinde yer aldığı sanılıyordu. Evrenin ilk bilimsel incelenmesi Ptolemy tarafından yapıldı. Ptolemy ilk yıldızlar haritasını yaptı. GüneĢ 117 ve yıldızların Dünya‟nın etrafında döndüğünü söyledi. Bu inanıĢ 16‟cı yüzyıla kadar devam etti. Polonyalı bilgin Nicolas Copernicus 1543 yılında yayınladığı kitabında, Dünya ve diğer gezegenlerin GüneĢ‟in etrafında döndüklerini belirterek modern astronomiyi kurdu ve kendinden önce 1300 yıl boyunca inanılan Dünya merkezli inanıĢı yıktı. Copernicus gezegenlerin GüneĢ etrafındaki hareketlerinde tam bir daire çizdiklerini de belirtti. 1582‟de Danimarkalı Tycho Brahe ilk gözlemleri yaparak gezegenlerin pozisyonlarının hassas ölçümlerini buldu ve bir yılın uzunluğunu bir saniyelik hassasiyetle hesapladı. Asistanı Alman Johannes Kepler, Brahe‟nin hesaplarını kullanarak gezegenlerin çizdikleri yörüngelerin birer elips seklinde olduğunu keĢfetti. 1608 yılında teleskop bulundu. Teleskopla ilk bilimsel gözlemleri Ġtalyan Galileo yaptı. Galileo, Jüpiter‟in etrafında dönen uyduları ve Samanyolu içindeki sayısız yıldızların varlığını gördü. Daha sonra Newton bugünün modern teleskoplarının dayandığı eğri yüzü olan aynalı teleskopu imal etti. 1781‟de William Herschel 124 cm‟lik aynalı teleskopla Uranüs ve kuyruklu yıldızları keĢfetti. Copernicus‟u takip eden 400 yıl içinde astronomide büyük geliĢme oldu. Fakat esas geliĢme, Einstein‟ın genel relativite teorisi, kuantum mekaniği, Doppler etkisinin bulunmasından sonra meydana geldi. 20‟ci yüzyılın baĢlarında modern kozmolojinin temelleri atılmıĢ oldu. Modern kozmoloji astronomiyi, matematik, relativite, parçacık fiziğini de geliĢtirdi. Dopler etkisi ile galaksilerin birbirinden büyük hızlarla uzaklaĢtıkları bulundu. Parçacık fiziği evrenin milyarlarca yıl önce tek bir noktadan baĢlamıĢ olabileceği fikrini doğurdu. Radyo astronomi bulundu, uzay teleskopları imal edildi ve evrene ait bir çok sır çok kısa bir 118 süre içinde çözülmüĢ oldu. Ġnsanoğlu artık içinde yaĢadığı evreni anlamıĢtı. Evrenin bugün bilinen geniĢliği 1024 kilometre, yani trilyon kere trilyon km kadardır. Bir küre Ģeklinde olan ve her an müthiĢ bir hızla geniĢlemeye devam eden evrenin içinde yaklaĢık 100 milyar galaksi bulunmaktadır. Galaksiler içlerinde gaz ve toz bulutlarından oluĢan nebulalar, yıldızlar, gezegenleri ihtiva eder. Bazı galaksilerde onlarca milyon yıldızın bulunmasına karĢın bazılarında yüzlerce milyar yıldız vardır. Birbirine yakın olan galaksiler grupları, onlar da dev galaksi gruplarını oluĢturur. ġu ana kadar 3000 adet galaksi grubunun katalogu yapılmıĢtır. Galaksilerin içlerinde bir çok olay geçmektedir. Her an yeni yıldızlar Ģekillenmekte ve birçok yıldız da ölmektedir. Galaksiler spiral, eliptik, dağınık gibi birçok çeĢitli Ģekillerde olurlar. Radyo astronomi ile bugün 1021 km uzaklıktaki galaksiler tanımlanabilmektedir. Galaksilerin bize olan uzaklıkları Cepheid denilen değiĢken yıldızlar kanalı ile hesap edilir. Cepheid‟lerin parlaklıklarındaki değiĢiklikler 1-50 gün arasında hassas olarak meydana gelir. 1784‟den beri bilinen bu değiĢken yıldızların hassas periyotları ve gerçek parlaklıkları arasındaki oran evrensel uzaklıkları hesaplamakta referans olarak kullanılmaktadır. Ġçinde yer aldığımız galaksiye Samanyolu ismi verilir. Galaksimiz 200 milyar adet yıldızı ihtiva etmektedir. Bunların çoğunun gezegenlere sahip olduğu tahmin edilmektedir. 100.000 ıĢık yılı geniĢliğindeki Samanyolu etrafında spiral kolları olan bir disk Ģeklindedir. Yıldızların çoğu 30.000 ıĢık yılı geniĢliğindeki orta merkez bölgesindedir. Eteklerde ise yıldızlar seyrek olarak dağılmıĢ olup, genellikle gaz ve toz bulutları vardır. Bu toz ve gaz bulutlarından meydana gelen genç yıldızlar da genellikle eteklerde yer alır. Merkezde ise 119 yaĢlı ve kızıl yıldızlar mevcuttur. Etrafında dönmekte olduğumuz GüneĢ galaksinin merkezinden 28.000 ıĢık yılı uzaklıkta spiral kollardan birinin ortalarında yer almaktadır. Bir çok kozmik olayın olduğu yoğun merkezden uzak ve sakin bir yerde bulunduğumuz için Ģanslı sayılırız. Evrendeki her cisim hareket halindedir. Galaksiler birbirlerinden uzaklaĢtıkları gibi kendi eksenleri etrafında da dönerler. Samanyolu‟nun GüneĢ‟in yer aldığı bölge merkezin etrafında saniyede 230 km hızla dönmekte olup bir tam dönüĢünü 220 milyon yılda tamamlar. Merkezden 60.000 ıĢık yılı uzaklıktaki bölgenin dönüĢ hızı ise yaklaĢık saniyede 300 kilometredir. Galaksimizin merkezinden Ģiddetli Ģekilde XıĢınları gelmektedir. Bu ıĢınlardan orada yıldız çarpıĢmalarının, süpernova patlamalarının olduğu ve ayrıca merkezde büyük bir karadeliğin yer aldığı anlaĢılmaktadır. Samanyolu, içinde yirmiden fazla galaksinin yer aldığı bir galaksi grubundadır. Buna yerli grup denir. Grubun boyu 3 milyon ıĢık yılı kadardır. En yakın komĢularımız, 31.000 ıĢık yılı geniĢliğinde ve bizden 150.000 ıĢık yılı uzaklıktaki Büyük Magellan ve 24.000 ıĢık yılı çapında ve bize 173.000 ıĢık yılı mesafedeki Küçük Magellan Bulutları‟dır. Bunlar güney yarım küresinden çıplak gözle görülebilirler. Her iki bulut, Samanyolu‟nun gravitasyon kuvveti ile birbirinden ayrılmıĢ fakat birbirine oldukça yakın konumda bulunmaktadır. Büyük Bulutun içinde 200 ıĢık yılı geniĢliğinde Tarantula Nebulası adı verilen ve 100 adet çok parlak yıldız tarafından aydınlatılan geniĢ ve parlak bir bölge vardır. Daha uzaklardaki, yerli grubun en büyük üyesi ve bir spiral galaksi olan Andromeda bizden 2.3 milyon ıĢık yılı uzaklıkta olup içinde bir trilyon yıldızı barındırır. Çapı 130.000 ıĢık yılı kadardır. Yerli grubun içinde ayrıca ikili ve üçlü sistemler halinde diğer galaksiler bulunmaktadır. Grubumuzun dıĢında 120 çok büyük diğer gruplarda mevcuttur. 50 milyon ıĢık yılı uzaklıktaki Virgo galaksiler grubu en büyüklerindendir. Büyük Patlama Ġnanılması zor da olsa, 15 milyar yıl önce içinde sonsuz yoğunlukta ve sonsuz sıcaklıkta maddenin sıkıĢmıĢ olduğu „iğne ucu‟ büyüklüğündeki bir nokta birden patladı ve bu müthiĢ patlamanın Ģiddetiyle etrafa yayılan madde bugün içinde yaĢadığımız evreni meydana getirdi. Bütün veriler bunu göstermektedir. Evrenin oluĢumuna ait bugünün tek ve en ciddi teorisi Big Bang adı verilen Büyük Patlama‟dır. 1842‟de Avusturyalı Christian Doppler yaklaĢan ve uzaklaĢan ses dalgalarının duran bir gözlemciye göre konumlarını keĢfetti. Buna göre, gözlemciye yaklaĢan ses dalgaları daha sık aralıklarda ve kısa dalga boylarında geliyor, ses kaynağı uzaklaĢtıkça dalgaların boyları uzuyordu. Daha sonra bu durum ıĢık dalgalarına tatbik edildi ve aynı Ģey bulundu. UzaklaĢan ıĢık kaynağından çıkan ıĢınların çıkardığı çizgilerin spektrumun kırmızı tarafına kaydığı görüldü. 1868‟de William Huggins bu tekniği kullanarak Sirrus yıldızının Dünya‟dan uzaklaĢtığını ve uzaklaĢma hızını hesap etti. 1929‟da Edwin Hubble aynı metodu kullanarak bütün galaksilerin birbirinden büyük hızlarla uzaklaĢtıklarını gösterdi. Uzaklardaki galaksilerin uzaklaĢma hızları ise daha büyüktü. Yani evren durmadan geniĢliyordu. Bir zamanlar ise bir nokta halindeydi. Bu keĢif, Büyük Patlama Teorisinin baĢlangıcı oldu. Teoriye göre, sonsuz yoğunluk ve sıcaklıktaki bir nokta halindeki madde birden bire patladı ve düĢünülemeyecek miktarda bir enerji serbest kaldı. Patlama ile birlikte „zaman‟ akmaya baĢladı. Galaksiler, yıldızlar oluĢtu. Büyük Patlamadan önce bir uzay yoktu. Uzay, Büyük Patlama ile meydana geldi. 121 Hesaplamalar patlamanın 15 milyar yıl önce olmuĢ olduğunu göstermektedir. ġiĢmekte olan bir balonun üzerinde bulunan noktaların, balon ĢiĢerek geniĢledikçe, birbirlerinden uzaklaĢmaları gibi, evren de hala ĢiĢmeye devam etmekte ve içindeki bütün madde, galaksiler, yıldızlar, birbirlerinden durmadan uzaklaĢmaktadır. Evrenin merkezinde hiçbir Ģey yoktur ve hiçbir Ģey de evrenin merkezi değildir. Merkezde sadece bir zamanlar bir nokta halinde olan sonsuz yoğun madde bulunmaktaydı. 1956‟da George Gamow, eğer böyle bir patlama olduysa ondan arta kalan bir ısının evrende bugün bile bulunması gerektiğini matematiksel olarak ifade etti. Isı 1964 yılında bulundu. Bulunan 2.74 K sıcaklığındaki ısı, 15 milyar yıl önce olmuĢ patlamadan bugüne kadar gelebilmiĢ bir kırıntıydı. 2.74 K‟lık, arka alan radyasyonu denilen bu ısı kırıntısının bulunması, galaksilerin birbirlerinden uzaklaĢmakta olmalarının keĢfi, hidrojen atomunun bugünkü değerinin geriye gidilerek patlama anındaki değeri ile karĢılaĢtırıldığında bulunan uyumluluk, fotonun proton ve nötronlara oranı, patlamadan hemen sonra Ģekillenen proton ve nötronun oranları arasındaki uyum, Büyük Patlamayı destekleyen en önemli delillerdir. Büyük Patlama modeli bir takım soruları da birlikte getirdi. 2.74 K‟lık arka alan radyasyonu neden her taraftan aynı Ģiddette ve üniform Ģekilde alınmakta, galaksiler nasıl Ģekillendi, evrendeki madde miktarı nedir, evren geniĢlemeye ne süre devam edecek ve bir gün geniĢleme son bulup evren kendi içine çök-meye baĢlayacak mı, vs? Bütün bunlara çeĢitli cevaplar verildi. Büyük Patlama üzerinde yapılan muhtelif düzeltmelerin en önemlisi 1980‟de Alan Guth‟dan geldi. Guth, enflasyon modelini ileri sürdü. Bu modele göre Büyük Patlama‟dan hemen sonraki geniĢleme üniform bir Ģekilde olmadı. Patlamanın hemen sonrasındaki çok kısa bir süre içinde 122 doğal kuvvetlerin operasyonu değiĢti ve gravitasyonun etkisi tersine döndü. Gravitasyon kuvveti çekici yerine itici hale geldi. Gravitasyon kuvveti, cisimler arasındaki, cisimlerin kütlelerinin büyüklüğü ile doğru orantılı, aralarındaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olan bir kuvvettir. Temel maddenin sonsuz yoğunlukta olması itici gravitasyonun düĢünülemeyecek büyüklükte bir ikinci patlamayı meydana getirmesine neden oldu. Bu esnada oluĢan evren çok küçük ve sıcaklığı ise çok büyük olduğundan derhal ısısal eĢdeğerine ulaĢtı. Bu da arka alan radyasyonunun üniformluğunu sağladı. Ġlk saniyenin çok ufak bir kesrinde evren 1030 kat büyümüĢtü. Doğa yasaları ortaya çıkmıĢtı. Sonra çabuk soğuma oldu ve parçacıklar Ģekillenmeye baĢladı. Ġlk saniyenin bir milyonuncu anında kuarklar, proton ve nötronları oluĢturmaya baĢladı. Bu sırada, proton ve nötronların sıcaklığı onları bir arada tutacak bağlanma enerjisinin çok üzerinde olduğundan atom Ģekillenemiyordu. Birinci saniyenin sonunda sıcaklık 10 milyar K‟ ye inince hidrojen ve helyum gibi en hafif çekirdekler gözüktü. Bu çekirdekler ancak 100.000 yıl sonra etraftaki elektronları tutarak bir atomu meydana getirebildiler. Sıcaklık 10.000 K‟ ye düĢmüĢtü. Atomun yapısı kurulunca normal gravitasyon tekrar iĢlemeye baĢladı. Gravitasyonun iĢlemesiyle galaksileri oluĢturacak madde Ģekillenmeye baĢladı. Enflasyon modeline göre patlamadan çıkan arka alan radyasyonunun günümüze kadar ulaĢmıĢ olması ve uzayın her yönünden aynı sıcaklık ve Ģiddette alınması uyumlu bulunmaktadır. 1990 yılında COBE yapay uydusundan alınan veriler enflasyon modelini teyit etmektedir. COBE‟nin verdiği bilgilere göre, Büyük Patlama‟dan 10-43 saniye sonra enerjide bir değiĢiklik oldu ve ani bir geniĢleme meydana geldi. Bu ikinci geniĢlemeden 300.000 yıl sonra galaksilerin malzemesini 123 oluĢturacak bir üçüncü geniĢleme daha meydana geldi. Ve evrenimiz bugün 15 milyar yıl sonraki geniĢliğine ulaĢtı. Yıldızlar Yıldızlar etrafa ıĢık ve ısı yayan gök cisimleridir. GüneĢ en yakınımızda olan ve çıplak gözle tamamı görülebilen tek yıldızdır. Diğer bütün yıldızlar sadece birer nokta halinde görülür. Evrende bir trilyondan fazla yıldızın bulunduğu hesap edilmektedir. Galaksilerin içlerindeki gaz ve toz bulutlarından meydana geldikleri için yıldızlar gruplar halinde yer alır ve diğer gök cisimleriyle birlikte galaksileri Ģekillendirir. Her bir galaksinin içinde milyonlarca, bazılarında ise trilyonlarca yıldız bulunmaktadır. Yıldızların çıkardıkları ısı ve ıĢık içlerindeki nükleer reaksiyonların bir sonucudur. Yıldızın ana maddesi olan hidrojenin yanarak helyuma dönüĢmesi sırasında reaksiyonlar onların neĢrettikleri ısı ve ıĢığı meydana getirir. Bir yıldızın renginden onun parlaklığı ve sıcaklığı anlaĢılabilir. Sıcak olan her cismin çıkardığı radyasyonun ona ait bir dalga uzunluğu vardır. GüneĢ 6000 K‟lik bir sıcaklıkla spektrumun görünen ıĢık bölgesine rastlayan ıĢık çıkarır. Bu sıcaklık onu sarı renkli olarak gösterir. Daha yüksek sıcaklıktaki yıldız beyaz veya mavi görülür. Soğuk yıldızlar kırmızı görülür. GüneĢ orta boyutta bir yıldızdır. Ondan daha küçük boyutta yıldızlar olduğu gibi onun yüzlerce katı büyüklükte olanlar da vardır. Bir yıldız ne kadar büyük ise sıcaklığı da o kadar yüksek olur. GüneĢ‟ten küçük yıldızlar düĢük sıcaklığa sahiptir. Yıldızlar da insanlar gibi doğar, büyür ve ölür. Evrendeki galaksilerin içlerinde soğuk ve karanlık gaz ve toz bulutları yer almaktadır. Bunlara nebula adı verilir. Nebulaların içlerindeki gaz ve tozlar yıldızların ham maddesidir. Toz ve gaz bulutları 124 galaksilerdeki Ģok dalgaların etkisiyle bir araya gelerek küreler halinde birikir. Gravitasyon kuvvetinin etkisiyle birbirlerine daha yaklaĢır ve birbirinin içine iyice girerler. Milyonlarca yıl süren bir süreç sonunda iyice yoğunlaĢan bulut yığını ısınır. Sıcaklık yükseldikçe gaz ve tozlar daha fazla yaklaĢır ve birbirlerine çarpar. ÇarpıĢmalar sonucu bulut ıĢıldamaya baĢlar. Gravitasyonun etkisiyle yoğunluk arttıkça buluttan çıkan ıĢınlar Ģiddetlenir. Sonunda bulutların içlerinde 10 milyon dereceye ulaĢan sıcaklıklar meydana gelir. Bu sıcaklıklarda nükleer füzyon reaksiyonu baĢlar. Füzyon ile hidrojen atomları yanarak helyuma dönüĢür. Bazı büyük kütlelerde ise proses devam ederek helyumdan sonra karbon, azot, oksijen ve diğer ağır elementler oluĢur. GüneĢ‟ten çok daha küçük kütlelerde herhangi bir reaksiyon olamaz. Hidrojenin füzyon sonucu helyuma dönüĢmesinde ortaya büyük bir sıcaklık ve parlaklık çıkar. Onlarca milyon yıllık bir süre içinde olan bu proses sonunda gaz ve toz bulutları artık parlayan bir yıldız haline dönüĢmüĢ olur. Her yıldız içindeki elementlerin atomlarını birbirine yaklaĢtırıp sıkıĢtıracak bir gravitasyon kuvvetin etkisi altındadır. Yıldızın kütlesi büyüdükçe gravitasyon kuvveti de artar. DıĢtan içeriye doğru olan bu kuvvet, içeriden dıĢarıya doğru olan nükleer patlamanın kuvveti ile dengede tutulur. Yıldızın içindeki hidrojenin üçte birinin füzyon reaksiyonu ile yanıp helyuma dönüĢmesine kadar bu iki kuvvet birbirini dengeler. Yıldızın yakıtının helyuma dönüĢmesi üzerine gravitasyon etkisini gösterir ve yıldız merkezine doğru çökmeye baĢlar. Yıldızın yoğunluğu artar ve artan yoğunluk yıldızın merkezindeki sıcaklığı yükseltir. Yükselen sıcaklıkta helyum karbona dönüĢmeye baĢlar. Ve yıldız artan enerjisi ile birlikte 125 geniĢler. DıĢ tabakaları geniĢlemiĢ ve iç sıcaklığı daha da yükselmiĢ bu yıldıza kızıl dev adı verilir. Kızıl dev haline gelmiĢ yıldız çevresini helyum ile zenginleĢmiĢ merkeze doğru çekmeye baĢlar. Yıldız artık kendi ağırlığını destekleyemez haldedir. Merkezindeki sıcaklık daha da yükselmiĢ, etrafı ĢiĢmiĢ bir görünüm kazanır. DıĢ tabakalar ĢiĢerken yüzey sıcaklığı düĢer. Yıldız artık kırmızı renkli soğuk bir devdir. Kızıl dev çekirdeğindeki helyumu yakarak karbon ve oksijene dönüĢtürür. Bu süre, kütlesinin büyüklüğüne bağlı olarak birkaç milyar yıl sürer. Helyum yandıkça içe çöküĢ hızlanır. SıkıĢmanın artmasıyla yıldız dıĢ tabakalarını uzaya fırlatır atar. Geride sadece bozulmuĢ maddeden bir merkez çekirdek kalmıĢ ve rengi beyazımsı olmuĢtur. Bu bir beyaz cücedir. Beyaz cüce içindeki yakıtı yakmaya devam ederek, yüzlerce milyon yıl alan bir süreç sonunda onları demire dönüĢtürür. IĢığı sönmüĢ, soğuk ve karanlık bir görünüm almıĢ bu yıldıza siyah cüce denir. Artık yıldızın yakacak bir yakıtı kalmamıĢtır. Eğer yıldızın kütlesi güneĢin kütlesinin 1.44 katından büyükse beyaz cüce safhasından sonra proses devam eder. Böyle büyük yıldızlar cüce olarak kalmaz. Ġç sıcaklıkları ve yoğunlukları daha da yükselir, yakıtı demir, nikel, krom, kobalt haline gelir. Yıldızın etrafında katmanlar oluĢur. Demir haline gelmiĢ yakıt artık yanamaz. Sıcaklık ve basınç elektron ve protonları birbirine yapıĢtırarak nötron haline getirir. Demir çekirdek 100 km çapında bir top halindedir. Ve yıldız, kritik bir sıcaklıkta bir milyar katı bir ıĢık çıkararak patlar. Bu bir süpernova patlamasıdır. Patlamayla birlikte etrafa korkunç bir Ģok dalgası ve nötrino akıĢı baĢlar. Patlayan malzeme gaz bulutları halinde uzaya dağılır. 1.44 sayısına, onu bulanın anısına, Chandrasekhar limiti denir. Bu sayı GüneĢ‟in kütlesiyle orantılı olup, GüneĢ‟in 126 kütlesinin 1.44 katından büyük ve küçük yıldızların evrimlerini belirler. Bu limitin altındakiler sonunda beyaz ve siyah cüce olarak evrimlerini tamamlar. Limitin üstündekiler ise süpernova, nötron yıldızı ve daha sonra da bir karadelik haline gelir. Süpernova patlamasından geriye 10-20 km geniĢliğinde bir çekirdek kalır. Burada elektronlarla protonlar birleĢmiĢ ve nötron haline gelmiĢtir. Yıldız artık bir nötron yumağı olmuĢtur. Yoğunluğu ve çekim gücü korkunç boyutlara ulaĢmıĢtır. Bunlara nötron yıldızı denir. Ġçlerinde bir nükleer reaksiyon bulunmadığından bir ıĢıma yapamazlar. Boyutu küçüldüğü için dönüĢ hızı da artmıĢtır. Saniyede onlarca, yüzlerce dönüĢ yapar. Bazıları ise düzenli aralıklarda radyo dalgaları çıkarır. Bunlara da pulsar adı verilir. Pulsarların dönüĢ periyotları 0.0015 ile 4 saniye arasında değiĢir. Bir nötron yıldızı veya bir pulsar daha fazla çöktüğü takdirde madde sıkıĢmaya devam eder ve yoğunluğu bir çekirdek yoğunluğunun üstüne çıkar. O zaman yıldız uzayzaman ağını parçalar ve sonsuz bir yoğunluk ve çekim kuvvetinin etkisi ile bir karadelik haline gelir. Karadelik yıldızların son durağıdır. Karadelikler Karadelikler evrenin en heyecan verici, en korkunç ve inanılması en zor cisimleridir. DüĢünülemeyecek sınırlara uzanan, ıĢık dahil hiç bir Ģeyin ondan kaçıp kurtulamayacağı uzayın bir bölgesidir. Karadelikler evrenimizle diğer evrenler arasındaki bir geçittir. Hiç kimse henüz bir karadelik görmemiĢtir ve hiç bir zaman da göremeyecektir. Fakat varlıkları kesindir. 127 18‟ci yüzyılın sonlarında üç kiĢi, Ġngiliz John Mitchell, Fransız Pierre Simon ve Marquis Laplace birbirlerinden bağımsız olarak, evrende içinden ıĢığın bile kaçıp kurtulamayacağı büyüklükte gravitasyon kuvvetine sahip bir takım kara cisimlerin bulunabileceğini söylediler. Bu fikirler, Newton‟un ıĢığın parçacıklar yağmuru gibi olduğunu ve gravitasyon kuvvetini 17‟ci asırda belirtmesi üzerine ileri sürülmüĢtü. 19‟cu yüzyılda ıĢığın bir dalga hareketi olduğu anlaĢılınca karadelik fikrinden vazgeçildi. 1916‟da Einstein ıĢığın gravitasyon kuvvetinden etkilendiğini ispat etmesinden sonra teori tekrar ele alındı. Yıldızlar, gravitasyonun etkisi ile hidrojen gazının sıkıĢması ile oluĢmaya baĢlar. Atomlar birbirine yaklaĢtıkça enerjileri ve sıcaklıkları yükselir. Birbirlerine yaklaĢtıkça da gravitasyonel çekimleri artar. Sonunda hidrojen çekirdekleri füzyonla helyuma dönüĢür. Helyum atomunun kütlesinin, birleĢen iki hidrojen atomunun kütleleri toplamından bir miktar az olmasıyla aradaki kütle farkı E=mc2‟ye göre enerjiye dönüĢür. Bu enerji de yıldızı sıcak ve parlak yapar. Helyum daha sonra karbona, karbon da neon, oksijen ve silikon haline gelir. En sonunda demir oluĢur. Bu reaksiyonların her birinde enerji üretilir. Reaksiyonlar sırasındaki füzyon enerjisi gravitasyonu dengede tutar. Her Ģey yanıp tükenince gravitasyon etkisini gösterir ve yıldızı içine çekerek çökertir. Yıldız yeterli kütleye sahipse sonunda nötron yıldızı ve daha sonra da bir karadelik olur. Karadeliklerin yoğunluğu ve gravitasyon kuvvetleri sonsuzdur. Bu yüzden ıĢık dahil hiç bir Ģey onun dıĢına çıkamaz. Onlar görülemezler ve ıĢıkları dıĢarı çıkamadığı için karanlıktırlar. Yakın çevrelerindeki her Ģeyi, yıldızları ve hatta galaksileri bile hortum gibi emip yutarlar. Bir karadeliğe giren cismin onun içine girdiği asla görülemez. Sadece onun 128 yüzeyinde donup kaldığı görülür. Donan cisim, saniyenin çok küçük bir kesrinde dıĢarıdaki gözlemcinin görüĢünden kaybolur. GüneĢ‟in iki katı büyüklükte bir karadeliğin içine girilince onun merkezine düĢme zamanı bir saniyenin yirmi milyonda biri kadar bir süredir. Bir karadeliğin etrafındaki uzay onun sonsuz ağırlığından yırtılmıĢ, bükülmüĢ ve ortası dipsiz bir kuyu gibi delinmiĢtir. Etrafında olay ufku denilen güçlü bir çekim alanı ve merkezinde çekim alanının sonsuz olduğu tekillik noktası bulunur. Olay ufkuna giren bir cisim ıĢık hızı ile tekilliğe çekilir. Tekillik noktasında zaman durur ve evren yasaları geçerliliğini kaybeder. Tekillik noktasının arkasında baĢka bir evrenin yasaları baĢlar. Ġnsanoğlunun bir karadeliğin içinde ve arkasında nelerin olup bittiğini anlaması hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Yarıçapı yaklaĢık 6400 km olan Dünya‟mız bir uzay devi tarafından dıĢarıya hiç madde atmadan sıkıĢtırılabilseydi ve yarıçapı 1 cm‟e küçültülebilseydi, o anda, bir karadelik olurdu. GüneĢ‟in yarıçapı 3 km‟ye indirgenebilseydi o da bir karadelik olurdu. Çünkü bu durumda, önce atomun elektronları protona yapıĢacak, protonlar nötrona dönüĢecek ve nötronlar da birbirlerinin içlerine girerek sonsuz ağırlıkta bir madde meydana gelecekti. Böyle bir madde de uzayı yırtacak ve sonsuz gravitasyon kuvveti ile civarındaki her Ģeyi kendisine doğru çekecekti. Bir karadeliğin tekillik noktasının arkasında diğer bir evrenin tekilliğinin baĢladığı, bir akdeliğin bulunduğu ve bu akdeliğin de yandaki bir evrenin giriĢi olduğu düĢünülmektedir. Bizim evrenimizdeki karadeliklere dalan madde tekilliklerden geçtikten sonra yandaki evrene fıĢkırıyor olabilir. 129 Galaksimizin merkezinde çok Ģiddetli kozmik olaylar olmaktadır. Oradan alınan ıĢınlardan merkeze yerleĢmiĢ dev bir karadeliğin bulunduğu anlaĢılmaktadır. 14.000 ıĢık yılı uzaklıkta bulunan Cygnus X-1 çift yıldız sistemindeki mavi dev HDE-226868 en yakınımızdaki karadelik olup, Dünya‟dan görebildiğimiz ikizinden devamlı madde yutmaktadır. Bu karadeliğin ikizinden yuttuğu maddenin içeri girerken sıkıĢarak ısınması sonunda çıkardığı çığlıklar X-ıĢınları Ģeklinde tarafımızdan alınmaktadır. Evrendeki yıldızların çoğu sonunda birer karadelik olabilecek türdendir. Yapılan hesaplar evrende her yüz yıldıza karĢılık bir tane karadelik bulunduğunu göstermektedir. Üzerimize gelecek bir karadelik tarafından yutulma ihtimali her zaman geçerli bulunmaktadır. GüneĢ Sistemi ve Gezegenler Etrafında dönen dokuz adet gezegeni ile GüneĢ sistemi detaylı olarak bilinen tek sistemdir. YaĢamın sadece yıldızların etrafında dönen gezegenlerde oluĢabildiği bilindiğinden, sistemimizin dıĢındaki baĢka sistemler araĢtırılmakta olup henüz bulunamamıĢtır. Sistemin yaĢı 4.6 milyar yıldır. 19‟cu yüzyılın sonlarında sistemimizin, GüneĢ ile baĢka bir büyük yıldızın çarpıĢması sonunda oluĢtuğuna inanılıyordu. Bugün ise gezegenlerin GüneĢ‟le aynı zamanda, GüneĢ‟in Ģekillenmesi sırasında bölgede mevcut olan büyük bir nebuladan meydana geldiği artık bilinmektedir. Nebula denilen toz ve gaz bulutları süpernova patlamalarıyla oluĢur. Bizi oluĢturan nebula yoğun olan merkezinin etrafında dönüyordu. Bulut gittikçe sıkıĢtı ve yoğunlaĢtı. Gravitasyonun etkisi ile daha da sıkıĢan ve ısınan bulut daha hızlı dönmeye baĢladı. Önce merkezde oluĢan açısal momentum daha sonra 130 dıĢ bölgelere aktarıldı. Merkezdeki daha sıcak ve büyük olan ana bulut GüneĢ‟i meydana getirdi. DıĢ bölgelerde ayrı ayrı kendi baĢlarına dönen ufak ve soğuk bulutlar ise gezegenleri oluĢturdu. GüneĢ‟in yakınındaki bulutlar küçük gezegenleri, uzak ve soğuk bölgelerdekiler ise büyük gezegenleri Ģekillendirdi. DıĢ bölgelerdekilerin kütleleri büyük olduğundan açısal momentumun çoğunu bunlar topladı. GüneĢ‟in içinde baĢlayan nükleer reaksiyonların rüzgarı daha sonra ortada kalan toz ve gazları dıĢarı üfürdü. Son yıllarda bulunan deliller birçok genç yıldızların aynı Ģekilde gaz ve toz bulutlarından oluĢtuğunu göstermiĢtir. GüneĢ sistemi, ortada GüneĢ ve onun etrafında dolanan dokuz adet gezegen, elli adet uydu ve milyonlarca asteroit, kuyruklu yıldız ve küçük gök taĢlarından meydana gelir. Bunların hepsi değiĢik yörüngeler ve süreler içinde GüneĢ‟in etrafında dönerler. GüneĢ bütün sistemin kütlesinin %99‟unu kendinde toplamıĢtır. GüneĢ‟in çevresinde dolanan her cisim ayrıca kendi ekseni etrafında da döner. Sistemin en dıĢında bulunan Pluto‟nun çizdiği yörüngenin geniĢliği olan 11.8 milyar kilometre sistemin çapını meydana getirir. 4.6 milyar yıl önce baĢlayan oluĢum yarım milyar yıl sürmüĢ olup, GüneĢ ve gezegenleri 4 milyar yıldır sakin bir yaĢam sürmektedir. Sistemin içinde, GüneĢ‟ten sonraki en büyük cisim Jüpiter gezegenidir. Sonra Satürn, Uranüs ve Neptün gelir. Bunlar düĢük yoğunluklardaki gaz maddelerinden oluĢmuĢ dev gezegenlerdir. Ġç bölgelerde bulunan, büyüklük sırasına göre, Dünya, Venüs, Mars ve Merkür ise demir, silikon gibi katı maddelerden yapılmıĢ küçük gezegenlerdir. Sistemin en dıĢında yer alan ve en küçüğü olan Pluto gezegeni bir istisnadır. Ġç ve dıĢ gezegenlerin sınırı Mars ile Jüpiter arasında yer alan asteroit kuĢağı ile ayrılır. Ġçerde GüneĢ‟e yakınlık sırasıyla, 131 Merkür, Venüs, Dünya ve Mars, dıĢarıda ise Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto bulunur. Ġç gezegenlerin malzemesi genellikle yoğun kayalar olup, bunlar GüneĢ‟le aynı düzlemde döner. Sadece Merkür‟ün yörünge düzlemi 7 derecelik bir açı yapar. Venüs‟ün dıĢında bütün gezegenler kendi eksenleri etrafında GüneĢ‟inkiyle aynı yönde döner. Venüs kendi çevresinde ters yönde dönen tek gezegendir. Gezegenlerin yörüngeleri üzerindeki dönüĢ yönleri aynıdır. Yani GüneĢ‟in dönüĢ yönünde yol alırlar. Merkür GüneĢ‟e en yakın ve iç gezegenlerin en küçüğüdür. Eliptik yörüngesi üzerinde GüneĢ‟e 46 milyon km yaklaĢır ve 70 milyon km uzaklaĢır. Dünya‟dan görülmesi zor olan Merkür ancak iki ayda bir görülebilir. Yüzey sıcaklığı GüneĢ‟e olan mesafesine göre 285 ile 415 derece arasında değiĢir. Geceleri ise yüzey sıcaklığı -175 derecedir. Yüzeyi kraterlerle kaplı olan Merkür sistem içindeki ikinci en sıcak gezegen durumundadır. Venüs Dünya‟dan gün doğuĢunda ve gün batıĢında görülebilir. Ay‟dan sonra geceleri gökte görülen en parlak cisimdir. Yörüngesi bir daireye çok yakın olup, GüneĢ‟e olan uzaklığı 108 milyon km‟dir. Diğer gezegenlerin aksine Venüs kendi ekseni etrafında ters yönde döner. Bu ters dönmenin sebebinin Dünya‟nın gravitasyon kuvveti olduğu sanılmaktadır. Yoğun bir atmosferinin bulunması yüzünden yüzey sıcaklığı 475 derecedir. Kırmızı gezegen olarak bilinen Mars Dünya‟ya en yakın gezegendir. GüneĢ etrafındaki yörüngesinde ona 206 milyon km yaklaĢır ve 249 milyon km uzaklaĢır. Ekvatorundaki sıcaklık 10 ile -75 derece arasında değiĢir. Dünya‟ya olan uzaklığı 50 milyon ile 100 milyon km arasındadır. En yakın konumuna her 16 yılda bir defa gelir. Güney yarım küresinde yer alan, 3000 km uzunluğundaki vadi GüneĢ sistemi içindeki en büyük ve derin yarıktır. Gezegende sıvı su bulunmamasına rağmen, kuzey 132 ve güney kutuplarında büyük buz baĢlıklar yer alır. Mars‟ta hiç bir yaĢam izine rastlanmamıĢtır. Gezegenlerin en büyüğü olan Jüpiter‟in GüneĢ‟e olan uzaklığı 778.3 milyon km‟dir. Merkezinde kayalar, onun dıĢında sıvı ve yoğun bir atmosfer vardır. OluĢum sırasında bir nükleer reaksiyon baĢlatamayan ve bir gezegen olarak kalan Jüpiter bir kaç kat daha büyük olsaydı bir yıldız olabilirdi. Kendi ekseni etrafında çok hızlı döndüğünden ekvator bölgesi ĢiĢkin ve kutupları basıktır. Ġç bölgeleri çok sıcak, dıĢ yüzeyi ise soğuktur. Ġkinci en büyük gezegen olan Satürn, sistemdeki en güzel manzaralı gezegendir. Çevresinde buz parçalarından oluĢmuĢ parlak renklerde görünen halkalar yer alır. GüneĢ‟e olan uzaklığı 1427 milyar km, yüzey sıcaklığı -180 derecedir. Dördüncü en büyük gezegen olan Uranüs‟ün GüneĢ‟e uzaklığı 2870 milyar km‟dir. Etrafında karanlık görünen sevimsiz halkaları vardır. GüneĢ etrafındaki bir dönüĢünü 84 Dünya yılında tamamlar. Yörünge düzlemindeki fazla yatıklıktan dolayı gezegenin kutuplarında geceler ve gündüzler 42 yıl sürer. Neptün‟ün GüneĢ‟e olan uzaklığı 4497 milyar km‟dir. Çok uzakta olduğundan en az bilinen gezegendir. Yüzey sıcaklığı -200 derecenin altındadır. Neptün‟ün mevcudiyeti, keĢfedilmesinden çok önce 1845 yılında, Uranüs‟ün yörüngesinde yaptığı düzensizlikler belirtisiyle anlaĢılmıĢtır. Dokuzuncu gezegen olan Pluto en küçük olanıdır. GüneĢ‟e uzaklığı 5970 milyar km‟dir. Yörüngesi çok eliptik olup, GüneĢ‟e yakın konumda Neptün‟ün yörüngesinin içinden geçer. GüneĢ etrafındaki bir dönüĢünü 250 yılda tamamlar. Yüzey sıcaklığı -270 derece olan bu küçük gezegenin yüzeyi buzla 133 kaplıdır. Çok uzaklarda olan Pluto, Dünya‟dan çok zor görülmektedir. GüneĢ Evrendeki sayısız yıldız arasında en yakınımızda olanıdır. Boyut, parlaklık ve çıkardığı enerji bakımından orta ölçüde tipik bir yıldız olup, yakınındaki bir gezegende yaĢayan canlıların ihtiyaç duydukları enerjinin tamamını verir. Civarında bulunan dokuz gezegen, çok sayıda asteroit, meteor ve kuyrukluyıldız onun gravitasyon etkisi ile milyarlarca yıldır etrafında dolanıp dururlar. Çapı yaklaĢık 1.4 milyon km, kütlesi 1.9x1027 tondur. Bu kütle ile etrafında dönen bütün cisimlerin toplamından yaklaĢık 1000 defa daha büyüktür. Bu kütle Dünya‟nın 330.000, en büyük gezegen olan Jüpiter‟in ise 1000 katıdır. GüneĢ‟ten 600 kat daha büyük yıldızlar bulunduğu gibi ondan 20 defa daha küçükler de vardır. GüneĢ‟in kütlesi çok sıcak gazlardan meydana gelmiĢtir. ¾‟ü hidrojen, ¼‟ü helyum ve %2‟si de diğer ağır elementlerdir. Merkezindeki sıcaklık 15 milyon, yüzey sıcaklığı ise 5770 derecedir. Yüzeyindeki gravitasyon kuvveti Dünya‟dakinin 27 katıdır. Merkezindeki büyük nükleer enerji sayesinde içeriye doğru çöküĢü engellenmektedir. Çapı Dünya‟nın 100 katı, hacmi 1.4 milyon katı olan GüneĢ‟in Dünya‟ya olan uzaklığı yaklaĢık 150 milyon kilometredir. GüneĢ kendi ekseni etrafında saat ibresinin tersi yönde döner ve bir dönüĢünü 27 Dünya gününde tamamlar. Bu dönüĢü sırasında ekvatorundaki bir noktanın hızı saniyede 2 km‟dir. Galaksinin dönüĢü nedeniyle onun merkezi etrafında saniyede 230 km hızla döner, ayrıca Vega yıldızına doğru saniyede 20 km hızla hareket eder. Galaksinin sarmal kollarının 134 birinin ortasında 40 milyon yıl, kolun dıĢında da 80 milyon yıl süresince kalır. Muazzam bir enerji kaynağı olan GüneĢ‟in enerjisi içindeki hidrojen atomlarının füzyon reaksiyonu sonucu yanarak helyuma dönüĢmesiyle oluĢur. Yüksek gravitasyon kuvveti altında çarpıĢan atomların protonları yüklerini kaybederek nötrona dönüĢür. Sonunda iki protonla iki nötrondan oluĢan bir helyum çekirdeği ortaya çıkar. Her saniyede 564 milyon ton hidrojen, 560 milyon ton helyuma dönüĢür. 4 milyon tonluk kütle farkı 15 milyon derecelik ısı haline gelir ve ıĢınım Ģeklinde yıldızdan ayrılır. 4.6 milyar yıldır saniyede 4 milyon ton madde kaybeden GüneĢ‟in hidrojeninin tamamını yakıp bir kızıl dev olması 5 milyar, bir beyaz cüce olması da 7 milyar yıl alacaktır. Nükleer reaksiyonun devam ettiği çekirdeği bütün hacminin binde biri kadardır. Çekirdeğin dıĢında radyasyonu ileten bölge gelir. Enerjinin radyasyon olarak bu bölgeyi geçip dıĢarı çıkması 10 milyon yıl alır. Isıyı oluĢturan radyoaktif bölgenin dıĢında 6000 derece sıcaklığındaki fotosfer tabakası vardır. GüneĢ‟in görünen ıĢığı bu tabakadan çıkar. En dıĢarıdaki kromosfer tabakası 4300 derece sıcaklığındadır. Kromosferin dıĢında da korona denilen ince bir tabaka bulunur. Bu en dıĢ tabakanın düĢük yoğunluğu nedeniyle ve gazların daha hızlı hareket etmeleri yüzünden burada sıcaklık 1-5 milyon dereceye yükselir. Dünya, GüneĢ‟ten çıkan toplam enerjinin çok küçük bir kısmını alabilir, gerisi boĢ uzayda kaybolur. Bize gelen enerjinin büyük bir kısmı morötesi ıĢınlar, görünen ıĢık ve kızılötesi ıĢınlardır. Bunların dıĢında, gamma ıĢınları, X-ıĢınları, mikrodalga ve radyo dalgaları da ulaĢır. Korona tabakasından çıkan proton, nötron ve elektronlar uzaya yayılır. Bunlara Güneş rüzgarları adı verilir. Uzayın her yönüne dağılan bu 135 parçacıklar saniyede 1000 km‟lik hızla yol alırlar ve sistemdeki diğer cisimleri etkiler. Atmosferimize de giren bu parçacıklar iyonosfer tabakasındaki iyonları dalgalandırarak radyo yayınlarını aksatır ve kutup bölgelerinde değiĢik ve acayip renkli ıĢık görüntülerine sebep olur. Dünya‟nın tersine GüneĢ sakin bir yapıya sahip değildir. Bir gün ölecektir. Ölümü bizim sonumuz olacaktır. 5 milyar yıl sonra içindeki hidrojen yanıp bitecek, çekirdeği gittikçe daha fazla ısınan ve büyüyen helyuma dönüĢecek ve GüneĢ ĢiĢmeye baĢlayacaktır. Sonunda Dünya‟yı da içine alan bir geniĢliğe ulaĢacak ve dünya üzerindeki her Ģeyi yakıp kavuracaktır. Çapı 300 milyon kilometreye ulaĢtığında Dünya ve yakınındaki gezegenler onun içinde kalacak ve yavaĢ, yavaĢ onlar da eriyip yok olacaklardır. Kızıl dev durumundan sonra GüneĢ bir beyaz cüce olacak, Dünya‟nın dört katı bir büyüklüğe inecektir. Kütlesi ise aynı kalacak ve yaĢamını bir cüce olarak sonsuza kadar sürdürecektir. Ay Ay, üzerine insanoğlunun ayak bastığı ilk ve tek gök cismidir. Ayrıca Dünya‟ya en yakın konumdaki cisimdir. Dünya etrafında 27 gün 7 saat ve 43 dakikada tam bir dönüĢ yapan Ay, kendi ekseni etrafında da aynı sürede döner. Bu bir rastlantı olmayıp, Dünya‟nın Ay üzerindeki gravitasyon etkisi onu bu Ģekilde hareket etmeye zorlamıĢtır. Bu iki sürenin eĢit olması nedeniyle Dünya‟dan Ay‟ın sadece bir yüzü görülebilir. Ay‟ın arka yüzünü henüz hiç kimse görmemiĢtir. Ay ölü bir cisimdir. Ġçinde, herhangi bir reaksiyon veya sıvı bir madde yoktur. Atmosfere sahip değildir. Bu yüzden GüneĢ‟e bakan yüzünün sıcaklığı 100 derecenin üstünde, arka yüzü ise -200 derecedir. Yine atmosferi bulunmadığından 136 Ay‟da bulunan bir kimse gökyüzünü zifiri karanlık görür. Ay, meteor ve göktaĢlarının bombardımanı altındadır. Zira onları tutacak bir atmosferi yoktur. Bu cisimlerin Ay yüzünde açtığı kraterler 1000 km çapına ulaĢmaktadır. Dünya etrafında hafif bir eliptik yörünge çizen Ay‟ın bize olan uzaklığı en yakın konumda 356.394 km, uzak konumda ise 406.678 km‟dir. Çapı 3476 km, kütlesi ise Dünya‟nın 81‟de biri kadardır. Yapısını kayalar oluĢturur. Yörünge düzlemi, Dünya‟nın GüneĢ etrafındaki düzlemi ile 5 derecelik bir açı yapar. Dünya GüneĢ etrafında, Ay yönünde döndüğünden dolunay durumundaki tam Ay her 29 gün 12 saat 44 dakikada bir görülür. Ay Dünya‟dan GüneĢ‟in büyüklüğüne eĢit bir büyüklükte görülür. Bu bir rastlantıdır. Bu yüzden Ay GüneĢ‟in önüne geldiğinde onu kapatır, ıĢığını tutar ve GüneĢ tutulması meydana gelir. Dünya etrafındaki her dönüĢünde Ay Dünya‟dan 2.5 milimetre kadar uzaklaĢmaktadır. 400 milyon yıl içinde AyDünya arası uzaklık %4 oranında artmıĢtır. 750 milyon yıl sonra Ay Dünya‟dan çok küçük görülecek ve herhangi bir GüneĢ tutulması olmayacaktır. Ay Dünya‟dan kopmuĢ bir parça değildir. Dünya‟nın oluĢumu sırasında mevcut olan ve ondan arta kalan yakındaki bir gaz ve toz bulutunun anaforundan meydana gelmiĢtir. GüneĢ‟ten aldığı ıĢığın sadece %7‟sini Dünya‟ya yansıtan Ay‟a insanoğlu 1969 yılında ayak basmıĢtır. Dünya GüneĢ sistemi içinde, üstünde sıvı suya, atmosferinde serbest oksijene sahip tek gezegendir. GüneĢ‟in atmosferi içinde yer alır. Ölçü olarak beĢinci en küçük, GüneĢ‟e uzaklık bakımından üçüncü en yakın gezegendir. Çapı ekvatorda 137 12.757 km, kutuplar arasında 12.714 km‟dir. Kütlesi 6.60x1020 ton, ortalama yoğunluğu suyun 5.5 katıdır. ¾‟ü su ile, ¼‟ü karalarla kaplı olan Dünya‟nın dıĢında 2000 km kalınlığında bir hava tabakası vardır. GüneĢ‟in etrafındaki eliptik bir yörüngede saniyede 30 km‟lik bir hızla döner ve bir dönüĢünü 365.2564 günde tamamlar. Kendi ekseni etrafında dönüĢ hızı ekvatorda 1670 km/saat‟dir. Ay ve GüneĢ‟in çekim kuvvetlerinin etkisiyle dönüĢ hızında her 100 yıl sonunda 0.00164 saniyelik bir artıĢ olmaktadır. GüneĢ‟e olan uzaklığı ortalama 150 milyon kilometre olan Dünya‟nın yaĢı diğer gezegenler gibi 4.6 milyar yıldır. Bir küre Ģeklinde olan Dünya‟nın dıĢ yüzeyi çok ince olan ve toplam hacminin %1‟i kadar olan bir kabukla çevrilmiĢtir. Bu kabuğun kalınlığı 16-65 km arasında değiĢir. Kabuğun altında 2900 km kalınlığındaki manto tabakası olup, bu bölgede sert ve yarı katı kayalar yer alır. Daha içeride 5155‟ci kilometreye inen dıĢ çekirdek bulunur. Bunun altında da 6600 derece sıcaklıkta iç çekirdek vardır. Yapısındaki en önemli elementler oksijen, demir, silikon ve magnezyumdur. Ġç çekirdekte eriyik halinde demir, platin, nikel ve iridyum elementleri yer alır. Bunlar içinde demir karıĢımın %90‟nını teĢkil eder. Dünya‟nın üzerindeki hava tabakasına atmosfer adı verilir. Atmosferin kütlesi Dünya‟nın kütlesinin milyonda biri kadardır. Çekim kuvveti sayesinde atmosfer Dünya‟yı terk edip uzaya dağılmaz ve Dünya ile birlikte döner. Atmosferin %80‟i azot, %20‟si de oksijendir. Atmosfer homojen Ģekilde olmayıp, yükseklere çıkıldıkça yoğunluğu azalır. Atmosfer Dünya‟yı GüneĢ‟in zararlı ıĢınlarından ve uzaydan gelen göktaĢlarından koruyan bir Ģemsiye görevini yapar. Ayrıca içindeki gazlar Dünya üzerindeki canlıların solumasını sağlar. 138 Dünya üzerindeki su örtüsüne hidrosfer adı verilir. Yüzeyinin %70‟ini kaplayan okyanusların ortalama derinliği 3.7 km‟dir. Karaları meydana getiren kıtalar platoların üzerine oturmuĢtur. Altı adet plato, alt bölgelerdeki sıcak erimiĢ kayaların ağır dönme hareketleriyle sürüklenirler. Böylece kıtalar daima bir hareket içindedir. Bundan 225 milyon yıl önce var olan Pangaea denilen tek bir süper kıta 180 milyon yıl önce parçalanarak birbirinden uzaklaĢmıĢ ve Ģimdiki durumu meydana getirmiĢtir. Platolar birbirinden ayrılınca aradaki boĢluğu sular doldurarak okyanusları oluĢturur. Platolar birbiri üstüne geçince de sıradağlar ve vadiler meydana gelir. Dünya üzerindeki kıtalar her yıl bir santimetre kadar birbirine yaklaĢmakta ve uzaklaĢmaktadır. Dünya‟nın merkezi çok sıcaktır. Çekirdeğin üstündeki kalın kaya tabakası bu ısının dıĢarı çıkıp kaybolmasını önler. DıĢ tabakalarda bulunan uranyum, toryum ve potasyum gibi radyoaktif elementlerin bozunmaları sırasında çıkardıkları ısı, Dünya‟dan kaçan ısıyı karĢılar ve onun ısısını dengede tutar. GüneĢ‟ten çıkan enerjinin sadece iki milyarda biri Dünya‟ya ulaĢır. Tehlikeli ıĢınlar atmosferin çeĢitli katmanlarında süzülerek Dünya yüzeyine iner. Kıtalar bu ıĢınlarla ısınır, ısınan toprak havayı ısıtır ve ısınan hava yukarı tırmanarak bulutları oluĢturur. Sonra soğuk rüzgarlar bu bulutları yağmur olarak yüzeye geri döndürür. GüneĢ‟ten gelen sıcaklığı atmosfer altında hapsederek derin sıcaklık farkının oluĢmasını engeller. Sera etkisi denen bu olay yüzünden Dünya üzerindeki sıcaklık bir yaĢam için uyumlu olmaktadır. Dünya‟nın ekseni düzeyle yaklaĢık 23.5 derecelik bir açı yapar. Yaz aylarında eksenin kuzey ucu GüneĢ‟e doğru eğilir. Aralık ayında bu uç GüneĢ‟ten uzaklaĢır. Bu sebepten dolayı hazirandan itibaren kuzey yarım küresinde yaz, güney yarım küresinde kıĢ yaĢanır. Aralıktan itibaren de kuzeyde kıĢ, güney- 139 de yaz yaĢanır. Yaz ve kıĢların sebebi Dünya eksenindeki eğikliktir. Eksendeki eğiklik daima azalıp artmaktadır. Her 40.000 yılda bir en üst düzeyi olan 24.5 dereceye çıkar. Eğiklik arttıkça yazlar daha sıcak, kıĢlar da daha soğuk geçer. Dünya, Ay ve GüneĢ arasındaki çekim kuvvetleri birbiri üzerinde gel-git etkilerine sebep olurlar. Ay‟ın çekim gücünden dolayı Dünya‟nın ekvator bölgesi Ay yönünde gerilir. Ay‟a bakmayan taraf da gerilir. Bu gerilmeler yarım metre kadardır. Okyanus suları karalardan daha fazla gerilerek sular kabarır. Dünya yüzeyinin Ay‟a bakan tarafı geri dönerken kabarmalar alçalır. Kabarma ve alçalmalar her gün tekrarlanır. GüneĢ Ay‟dan 27 milyon defa daha kütleli ve daha büyük bir çekim kuvvetine sahip olmasına rağmen ondan 380 kat daha uzakta olması nedeniyle, GüneĢ‟in Dünya üzerindeki gel-git etkisi Ay‟ınkinin çok altındadır ve pek hissedilemez. Ay‟ın gelgit etkisiyle Dünya‟nın dönüĢü yavaĢlamakta ve bir Dünya günü her 100.000 yılda bir saniye uzamaktadır. 400 milyon yıl önce bir gün, 22.8 saat ve bir yıl 385 gün idi. 140 YaĢam Bilimi Hücre Canlı ve cansız maddeyi birbirinden ayıran en önemli fark canlılarda bulunan hücrelerdir. Bütün canlılar hücre yapısına sahiptir. Bir milimetrenin binlerce birinden 20 santimetre geniĢliğe kadar değiĢik ölçüde olan hücrelerin hepsinde benzer özellikler vardır. Ġlk hücre 1665‟de Robert Hooke tarafından gözlendi. Hooke‟in mikroskop altında gördüğü Ģekil canlı bir hücreydi. 1838‟de Matthias Schleiden binlerce bitki örneğini inceledi ve bitkilerin birer hücresel yapıda olduklarını anladı. 1839‟da Theodor Schwann kendinden önceki bilgileri toparlayarak ilk hücre teorisini yarattı. Schwann bitki ve hayvanlardaki hücrelerin aynı görevleri yaptıklarını izah etti. Bunu takip eden yıllarda, hücre üzerindeki çalıĢmalar hızla devam etti ve bir hücrenin içindeki mekanizma çözüldü. Hücre çok ince bir zar ile çevrilmiĢtir. Bu zar, içinde çeĢitli küçük organelleri bir arada tutan ve sitoplazma denilen bir sıvıyı kaplar. Hücrelerin çoğunda bir hücrenin en önemli elemanı olarak kabul edilen çekirdek vardır. Prokaryotik adı verilen bazı ilkel hücrelerde çekirdek bulunmaz. Hücrenin ortasında bulunan çekirdek de bir nükleer zarla çevrilmiĢtir. Çekirdeğin içinde DNA sarmalı yer alır. Çekirdeği bulunmayan hücrelerde genetik madde genellikle hücre içindeki basit bir DNA çemberi Ģeklindedir. Çekirdeksiz hücre yapısı çok daha basit olduğundan, onlardaki DNA sayısı da az olur. 141 Elektron mikroskobunun bulunmasıyla, 1950‟lerde hücre içindeki çok küçük boyutlardaki organellerin ve çekirdekteki sistemin çalıĢma prensipleri anlaĢılmıĢ oldu. Hücre sıvısının içinde glikoz, aminoasitler, proteinler, enzimler, mitokondri, ribosom, lizosom, golgi elemanı gibi organeller yüzer. Bir hücrenin en önemli özelliği olan çekirdek, hücrenin genetik malzemesini ihtiva eder. Çekirdeği saran çift katlı zar, çeĢitli bölgelerdeki gözenekler etrafında birleĢerek içerden dıĢarıya geçiĢ imkanı sağlar. Bu gözeneklerden geçen moleküller genetik bilgileri çekirdeğin dıĢına taĢır. Yine, aynı gözeneklerden çekirdeğe giren moleküller içerdeki genlerin çalıĢmasını temin eder. Çekirdeğin içinde yoğun Ģekilde ve sıkıca sarılmıĢ DNA ve RNA sarmalları ve proteinler yer alır. Hücre sıvısı içindeki organellerin en belirgini, yassı Ģekilde birbiri üzerine katlanmıĢ endoplasmik rektikulum‟dur. Ġki cins rektikulumdan kaba ve büyük olanının üzerinde binlerce çok küçük ribosom cisimcikleri yer almıĢtır. Ġnce ve küçük rektikulumlar tüp Ģeklinde olup, ribosomlardan uzak bir mesafede bulunurlar. Kaba rektikuluma yapıĢmıĢ ribosomların dıĢında sıvı içinde serbestçe duran baĢka birçok ribosomlar da bulunmaktadır. Serbest duran ribosomların üzerinde Ģekillenen proteinler sitoplazma sıvısı içine, rektikulumdaki ribosomlar üzerinde Ģekillenen proteinler de rektikulum plakaları içine bırakılır. Çekirdekteki DNA‟dan genetik bilgileri alıp ayrılan haberciRNA çekirdek zarındaki gözeneklerden dıĢarı çıkarak ribosomlara ulaĢır. Ribosoma varan haberci-RNA, onları harekete geçirerek ihtiyaç duyulan aminoasit detaylarını bırakır ve polipeptid zinciri üzerindeki sıralanma talimatını verir. Bu sırada, hücre sıvısı içinde aminoasitler hazır beklemektedir. 142 Talimata göre gerekli aminoasitler seçilir ve istenen sıraya göre dizilirler. Böylece protein’ler meydana gelir. Hücre sıvısı içinde bulunan Golgi aparat’ları, proteinleri tasnif eden ve gidecekleri yönleri belirleyen ünitelerdir. Golgiler bazı hücrelerde bir tane bazılarında ise birkaç tanedir. Çekirdeğe yakın duran yassı uzun tüp zarlar Ģeklindedir. Proteinleri gidecekleri yerlere göre tasnif eden Golgi elemanları ayrıca enzimleri üreterek proteinlerle birlikte hücre içinde belirli yerlere yerleĢtirir. Enzimlerin bir kısmı proteinleri parçalayarak son durumuna getirir. Hücre sıvısı içindeki diğer bir organel olan, küresel Ģekilli mitokondria bütün hücrelerde mevcut olup hücre için gerekli enerjiyi üretir. Mitokondria, bir kimyasal proses sonucunda ATP (adenosine triphosphate) molekülünü oluĢturur. Su ile tahrik olan ATP, ADP (adenosine dishosphate) haline dönüĢür ve bu sırada hücrenin ihtiyacı olan büyük miktarda enerji açığa çıkar. ADP bu olaydan sonra tekrar ATP molekülüne dönüĢür.. Hücre içinde ayrıca, tek bir zarla kaplanmıĢ birkaç yüz adet küçük küresel veya oval Ģekilli organeller mevcut olup bunlara lizosom adı verilir. Lizosomların görevi hücreyi zarar görmüĢ veya çalıĢmayan ölü organellerden temizlemek ve hücreye dıĢarıdan giren bakterileri yok etmektedir. Lizosomlar bu görevi enzimlerin desteği ile yapar. Lizosomlara benzeyen perokzisom‟ların görevi ise onlardan biraz farklıdır. Görevleri oksijensizlikten dolayı zarar görmüĢ ürünleri imha etmektedir. Oksijensizlik zehirlenme, radyasyon ve sigara gibi hücreye zarar veren iĢlemlerden meydana gelmektedir. Hücre içinde yer alan bir baĢka organel olan sitoskeleton‟lar hücreye Ģekil verir. Bir hücrenin biçimini onlar oluĢturur. Hücre zarı ile temas halindeki bu elemanlar gerektiğinde hücrenin farklı bir biçim almasını sağlar. Ayrıca hücre 143 parçalanması sırasında organellerin hareket etmelerine de yardımcı olurlar. Enzim‟ler birer organik katalist olarak davranır ve kimyasal reaksiyonları hızlandırır. Küçük bir enzim büyük miktardaki malzemenin değiĢmesine neden olabilir. Tek bir enzim molekülü bir saniye içinde 100.000 baĢka molekülü iĢleme koyabilir. Enzimsiz reaksiyonlar çok yavaĢtır. Bir insan vücudunda bütün reaksiyonları kontrol eden binlerce enzim yer almaktadır. Proteinler karbon, hidrojen, oksijen ve azot elementlerinden oluĢmuĢtur. Bir canlının her organında bulunur. Hücre içindeki proteinler albümin ve globülin halindedir. Albümin proteini yağ asitlerini, globülin ise antikorları taĢır. Bir vücut içinde bulunan binlerce farklı enzim proteinden yapılmıĢtır. Protein molekülleri de daha küçük boyuttaki aminoasitlerden meydana gelir. Aminoasit grupları bir azot atomunun iki hidrojen atomu ve bir karbon atomunun iki oksijen ve bir hidrojen atomuyla birleĢmesinden Ģekillenir. Yirmi farklı aminoasit bütün canlıların proteinlerini inĢa eder. Bunlar hemen hemen sonsuz sayıda (10200) farklı kombinezonlarda birbiri ile birleĢir. Farklı aminoasitlerin sıralanarak meydana getirdiği zincir bir proteini oluĢturur. DNA Bütün zamanların en önemli buluĢlarından biri olan DNA‟nın yapısı 1953‟de James Watson ve Francis Crik tarafından keĢfedildi. Bu keĢif birçok biyolojik geliĢmeyi de beraberinde getirdi. DNA‟nın yapısının bulunması ile, onun bir genetik malzeme kopyalama mekanizması olduğu da anlaĢılmıĢ oldu. 144 DNA bir çift sarmal moleküldür. Kendi kendini üretir, proteinlerin oluĢması için kodlar ve talimatlar verir, bütün vücut için gerekli olan bilgileri çıkarır. Molekülün iskeleti spiral bir merdiven Ģeklinde, Ģeker ve fosfat moleküllerinden oluĢmuĢ uzun bir Ģerittir. Her iki taraftaki sarmal Ģeritler aralarında bulunan basamaklarla birbirine bağlanmıĢtır. Her basamak çift parçalıdır. Parçaların her biri farklı ölçülerde birbirine bağlı durumdadır. Basamaklar dört adet bazdan oluĢur. Bunlar adenin, guanin, sitosin ve timin‟dir. Bir adenin bazının bir timin‟e bağlanması ile oluĢan basamak, bir guanin‟nin bir sitosin‟e bağlanması ile meydana gelen basamakla aynı Ģekil ve ölçüdedir. Basamaklar genetik kodlara sahiptir. Bunların içlerinde proteinlerin yapı taĢları olan, 20 adet farklı aminoasiti koordine eden kodlar bulunur. Çift sarmal arasında yerleĢmiĢ olan adenin sayısı timin sayısına, guanin sayısı da sitosin sayısına eĢittir. Adenin ile guanin veya timin ile sitosin sayıları arasında belli bir oran yoktur. DNA‟nın uzunluğu boyunca gen‟ler yer almıĢtır. Ġçindeki üç adet bazın permütasyonu 64 adet kombinasyonu meydana getirir. Üçlü ünitelere kodon adı verilir. Bilgiler üçlü üniteler halinde DNA‟nın içine depolanmıĢtır. Her dört bazdan üçünün oluĢturduğu bir grup 20 adet aminoasitin protein molekülü üzerindeki diziliĢini yapar. DNA üzerindeki her gen ayrı bir tip proteini Ģekillendirir. Bir DNA kopyasını yaptığında, otomatikman adenin timin‟le, guanin de sitosin‟le bir araya gelir. Çoğalma sırasında DNA sarılmıĢ durumdan çıkar ve uzar. Bir enzimin etkisi ile sarılmıĢ yumak durumundan çıkan sarmal kollar saniyede 100 devirlik bir hızla çözülür. Sarmalın uzunluğundan dolayı çözülme iĢi yine de oldukça uzun zaman alır. Çözülme esnasında çift sarmal iki tane benzer çift sarmala ayrılır. 145 Bunların her biri yeni oluĢan hücrelerin içine girer ve içeri dalan DNA‟lar tekrar sarılarak yumak haline gelir. Proteinler çekirdeğin dıĢında hücre sıvısı içindeki organellerden biri olan ribosomların yardımı ile oluĢur. Çift sarmalın parçalanmasıyla ondan bir Ģerit kol ayrılır. Bu kola RNA adı verilir. RNA molekülünde bazlardan sadece üçü bulunur. RNA‟da timin yoktur. Onun yerine urasil denen ve DNA‟daki adenine bağlanan baĢka bir baz vardır. Bir DNA‟nın oluĢumu sırasında saniyede 50 baz Ģekillenir. DNA‟dan bir RNA çıkarken, RNA‟nın kopyalama hatası 100.000‟de birdir. Sadece tek bir bazın yanlıĢ kopyalanması sonucu pek etkilemez. Bu Ģekilde meydana gelen moleküle haberci-RNA adı verilir. Bunun sebebi, DNA‟dan bilgiyi kopyalamasıdır. HaberciRNA‟nın görevi DNA‟dan aldığı bilgiyi çekirdeğin zarındaki bir gözenekten geçirerek hücre sıvısı içinde duran ribosoma iletmektir. Ribosoma ulaĢmadan önce haberci-RNA boyundaki lüzumsuz parçaları atarak, ribosomun kendisini kabul edebileceği uzunluğa gelir. Hücre sıvısı içinde milyonlarca aminoasit vardır. Ribosomların bunlarla, yeni protein molekülleri oluĢturmak için istenen diziliĢte birleĢmelerinden önce, aminoasitlerin gerekli sıralara göre sıralanıp ribosomlara taĢınması Ģarttır. Bu iĢlem, transfer-RNA denilen baĢka bir tip RNA tarafından gerçekleĢtirilir. Transfer-RNA, haberci-RNA‟dan ayrılan bir parçadan çıkar. Transfer-RNA, hücre sıvısı içinde dolaĢarak 20 farklı tür aminoasiti toplayarak onları ribosomların civarına taĢır. Bu iĢlem de bitince haberci-RNA, transfer-RNA ve ribosom birlikte çalıĢarak bir protein zincirini Ģekillendirir. Ribosom, haberci-RNA‟nın Ģeridi boyunca gezinerek bazların sıralanmasını kontrol eder ve transfer-RNA üzerindeki doğru diziliĢ yapabilecek aminoasitleri seçer ve onları bir proteini oluĢturacak Ģekilde birbirine bağlar. 146 1970‟lerde ilk olarak laboratuarlarda yapılan DNA kombinasyonlarıyla genetik bilimi yaratılmıĢ oldu. Genetik mühendisliği, izole edilmiĢ özel enzimlerle DNA sarmalları belli yerlerden kesip diğerleri ile birleĢtirmeye çalıĢır. Böylece meydana gelen yeni DNA kombinasyonları yeni kodlarla hücre içerisinde istenen proteinleri üretir. ġu ana kadar genetik mühendisliği gıda üretimi ve ilaç sanayisinde aktif olmuĢtur. Bitkiler üzerindeki genetik çalıĢmalarının sonunda meyve, sebze ve tahıl gibi ürünlerin büyüme hızları ve boyutlarında büyük değiĢiklikler meydana gelmiĢtir. Ġleriki yıllarda Dünya‟nın gıda sorununa çözüm genetik mühendisliğinden gelecektir. Organizmalar Hücrenin fonksiyonlarının çoğu bir organizma içinde çok açık Ģekilde görülebilir. Tek hücreli organizmalar yaĢayan en basit canlılardır. Bunlar bir canlı yaĢamında çok önemli rol oynarlar. Tek hücreli basit organizmalar bakteri ve virüsleri kapsar. Bunların geçmiĢi çok eski olup 3 milyar yıl önce yaĢamıĢ bakteri fosilleri bulunmuĢtur. Yeryüzünde yaĢayan organizmalar monera, protoktista, plantae, fungi ve animalia olmak üzere beĢ ana grupta toplanabilir. Büyük miktarda bakteri ve klorofil ihtiva eden mavi-yeĢil algleri kapsayan monera organizmaları diğer dört grubun organizmalarından farklıdır. Bunlarda çekirdeği olmayan prokaryot hücreleri bulunur. Bu tip çekirdeksiz hücreler ökaryot denilen çekirdekli hücrelerden ayrılır. Monera sınıfından olan virüsleri sınıflandırmak güçtür. Zira bunlar hem canlı hem de cansız varlıklardır. YaĢayan bir hücre dıĢındaki bir virüs tamamen cansızdır. Bir canlı içinde ise canlanırlar. Virüsler birer parazit olup her türlü organizmayı 147 sömürür. Ölçüleri bir milimetrenin on binde biri ile iri bir molekül büyüklüğü arasında değiĢir. ġekilleri de birbirinden farklıdır. Virüslerin içinde bir DNA veya RNA sarmalı yer alır. DNA‟lı virüste genetik malzeme çift sarmal kollarla taĢınır. RNA‟lı olanlarda ise, sarmalın transkriptaz denilen bir enzim tarafından Ģekillenen tek kolunda taĢınır. Virüsün cidarında proteinden oluĢmuĢ bir dıĢ zar vardır. Bir hücreye yapıĢan virüsün kabuk zarı kısmen ayrılır ve virüsün içindeki DNA ve genetik bilgi buradan virüsü terk eder. Hücrenin içine giren virüs DNA‟sı hücre DNA‟sının programını bozar. Programı bozulan hücre içeri giren virüs DNA‟sını çoğaltır. Çoğalan her bir virüs DNA‟sı sonunda birer virüs haline gelir. Sonra hücrenin dıĢ zarı patlar ve içerdeki yeni oluĢmuĢ virüsler dıĢarı çıkar ve diğer hücrelere hücum ederler. Bir virüs sadece canlı bir hücre içinde çoğalabilir. Çünkü hücrenin DNA‟sına ihtiyacı vardır. Virüsler hücre içindeki normal prosesleri değiĢtirmek, bozmak, durdurmak, hücre DNA‟larına zarar vermek gibi kötü davranıĢlarda bulunabilirler. Bazen hücrenin tamamen patlayıp yok olmasına ve bağıĢıklık sisteminin bozulmasına da sebep olurlar. Bunların yanında, bir hücre içinde zararlı faaliyetlerde bulunmayan iyi huylu virüsler de mevcuttur. Bakteri tek hücreli bir organizmadır. Milyonlarcası bir araya gelerek koloniler halinde büyür. Küresel, spiral, uzun, eğik gibi Ģekillerde olabilirler. Genellikle bir milimetrenin binde biri boyundadırlar. Etraflarında kendilerini kuruyup ölmekten koruyan güçlü bir kabuk bulunur. Bakterilerin çoğu enzimlerin kaynağı olduğundan bir yaĢam için çok gereklidir. Bakterisiz bir yaĢam düĢünülemez. Bazıları ise güçlü zehirleriyle bir canlının sıcaklığını etkileyerek ona zarar verir. 148 Tek hücreli protoktiskalar bir zarla çevrilmiĢ olup, içlerinde çekirdekleri vardır. Klorofil ihtiva edenleri bitki yaĢamını sağlayan fotosentez prosesini yaratır. Klorofil içermeyenler ise doğada serbestçe hareket eder. Bazıları ise su içinde yüzer. Protoktistaların bazı türleri hastalık mikroplarını taĢır. Çok hücreli karıĢık organizmalar bitki ve hayvanları meydana getirir. Bunların hepsinde birer hücre çekirdeği vardır. Bitki ve hayvan hücreleri aynı temel özellik ve fonksiyonlara sahiptir. Hepsinde programlanmıĢ genetik kodlar çekirdeklerindeki DNA‟larla iletilir. Plantae sınıfına giren bitkilerin yapıları karbonhidratlar üzerine kurulmuĢtur. Protein miktarı azdır. Bunlardaki hücrelerin cidarı kalın bir selüloz duvar ile çevrilmiĢtir. Bitkiler büyümeleri için gerekli temel maddeleri kendileri sentezler. YeĢil renkleri hücre içindeki klorofil denilen bir organelden ileri gelir. Klorofillerin çoğu güneĢ ıĢığı ile yakın temasta olabilmek için bitkilerin yaprağında yer alır. Klorofil yeĢil ıĢığı yansıtır. Bu nedenle bitkiler yeĢil renkte görülür. Diğer ıĢıkları, bilhassa kırmızı ve maviyi içine alır. Bu yolla yaratılan enerji su moleküllerini hidrojen ve oksijene ayrıĢtırır. Bitki yaprakları ağız denilen mikroskobik gözeneklerle kaplıdır. Atmosferdeki karbondioksit bu gözeneklerden içeri girer, içerdeki oksijen de buradan dıĢarı çıkar. Ġçerdeki suyun fazlalığı ayrıca buhar olarak bu gözeneklerden dıĢarı atılır. Bitkide su eksikliği olunca gözenekler kapanarak içerideki suyun kaçmasını önler. Genellikle gözenekler ıĢıkta açık, karanlıkta kapalı durur. Fotosentez iĢleminde güneĢ ıĢığından alınan enerji, içerdeki kimyasal reaksiyonları baĢlatır. Havadan alınan karbondioksit ve topraktan gelen su Ģekere dönüĢtürülür. ġeker molekülleri birleĢerek polisakaritleri ve selüloz da yaparak hücre duvarını kurar. Fotosentez iĢlemlerinin bazıları ise karanlıkta olur ve bu 149 durumda karbon, hidrojen ve oksijen basit Ģeker glikozuna dönüĢür ve oksijen serbest kalır. Bitkiler protein üretmek için ihtiyaç duydukları azotu atmosferden, az miktarlarda gereken sülfat, demir ve manganezi de su ile birlikte topraktan alırlar. Fungiler bir bitki olmayıp kendilerine ait özelliklere haizdirler. Klorofilleri bulunmadığından fotosentez yapamazlar. Birçoğu diğer organizmaların üzerinde büyüyen parazitlerdir. Bazıları ise ölmüĢ canlı vücutları üzerinde yaĢar. Büyük bir kısmı zararlıdır. Bir kısmı faydalı olup, gıda üretiminde kullanılır. Animalia sınıfına giren çok hücreliler metazoalar, Ģeritgiller, kıl kurdu, kurt, yumuĢakçalar, eklemliler, böcekler, omurgalılar, memeliler ve primatlar gibi türleri ihtiva eder. Tek hücreli ilkel organizmalardan türeyen bu türler, çekirdeği olan çok hücreli yapılara ve bir beyine sahiptir. Ġnsan türü bu sınıfın en geliĢmiĢ bireyidir. YaĢamın BaĢlangıcı En basitinden en karmaĢığına kadar bütün canlılar az sayıda elementlerin birleĢmesinden inĢa edilmiĢtir. Bütün canlıların %99‟u karbon, oksijen ve azot ihtiva eder. Bunların haricinde bir miktar da kalsiyum, fosfor, demir, sodyum ve potasyum bulunur. Karbon yeryüzündeki bütün organik cisimlerin ve yaĢayan organizmaların en önemli ham maddesidir. Kimyasal reaksiyonlar bulundukları ortamın sıcaklığına karĢı son derece hassas olup, belli sıcaklık limitleri içinde meydana gelir. Isı bir enerji Ģekli olduğundan, atomların birbirleriyle birleĢmeleri için içlerinde bulunması gereken enerjiler ancak sıcaklıklarla belirlenir. DüĢük sıcaklıklarda kimyasal reaksi- yonlar ya durur yada yavaĢlar. Çok yüksek sıcaklıklarda ise reaksiyonlar çok Ģiddetli olacağından 150 bileĢimler derhal oksitlenir. YaĢam için gerekli kimyasal reaksiyonlar ancak belli sıcaklıklar içinde meydana gelebilir. 19‟cu yüzyılın sonlarına kadar yaĢamın kendiliğinden meydana geldiğine inanılıyordu. Yani yaĢam, daha öncesi olmayan bir durumdan yaratılmıĢtı. Bu fikir Louis Pasteur tarafından çürütüldü. Pasteur, dar boğazlı bir ĢiĢeye konan sterilize mayalanabilir sıvının tozdan arınmıĢ hava ile temas ettiğinde temiz kaldığını fakat ĢiĢenin dar boğazının kırılıp içine tozun girmesine izin verildiğinde hemen kirlendiğini gösterdi. Daha sonra Charles Darwin, bütün canlıların daha basit canlı biçimlerinden türemiĢ olduklarını savundu. Organik bileĢimlerin en basitlerinden biri olan metan molekülleri dört hidrojenle bağlanmıĢ bir karbon atomundan meydana gelir. Dünya‟nın ilk zamanlarında karbon ve hidrojen atomları birleĢerek metan gazını oluĢturdular. Atmosferdeki metan, o zamanki müthiĢ yıldırımlardan yanarak, karbondioksit ve suya ayrıĢtı. Dünya‟nın ilk bir milyar yılında havada henüz oksijen bulunmuyordu. Bundan 3.5 milyar yıl önce okyanusların içinde ilk canlı organizma Ģekil aldı. Veya, o ilk hücre elementçe zengin atmosferde Ģekillendi ve sonra kendisi için daha ılıman bir ortam olan denizlere indi. Ġlk hücrenin havada mı yoksa sularda mı oluĢtuğu henüz bilinmiyor. Zira, o zamanlar atmosferde bol miktarda çakan yıldırımların enerjisi karbon ve diğer elementlerden bir canlı çıkarmıĢ da olabilir. Belki ilk organizmanın önce havada olmuĢ olması daha büyük ihtimaldir. Çünkü, ilk bir milyar yıl süresinde havada çok sık aralıklarla yıldırımlar çakıyordu ve milyarlarca yıldırım Ģokundan bir tanesi bunu yapmıĢ olabilirdi. 1953‟de Stanley Miller bir cam kap içine metan, hidrojen, amonyak ve su koyduktan sonra kabı tamamen kapadı ve elektrotlar kanalı ile, atmosferin ilk zamanlardaki karıĢımı olan, 151 cam içindeki malzemeye bir elektrik Ģoku tatbik etti. Birkaç gün sonra içerdeki su kırmızıya dönüĢtü, karıĢım zenginleĢti ve içerde proteinlerin ana malzemesi olan aminoasitler oluĢtu. Aminoasitler bir hücrenin temel elemanlarıdır. Dünya üzerindeki yaĢam evrendeki diğer gezegenlerden yola çıkmıĢ, uzun bir yolculuktan sonra yeryüzüne ulaĢmıĢ bir spordan da can bulmuĢ olabilir. Bakteri sporları aĢırı soğuk ve sıcaklığa dayanıklı, sert bir kabukla kaplıdır. Milyonlarca yıl sürecek yolculuklara dayanabilirler. Evrende milyarlarca yıldız mevcut olup, bunların bir kısmının etrafında dolanan soğumuĢ gezegenler olmalıdır. Bu gezegenlerin bazılarında da canlı yaĢamlar bulunmalıdır. Son zamanlarda Dünya‟ya düĢen göktaĢlarında su ve karbon bileĢikleri, aminoasitler tespit edilmiĢtir. Milyarlarca yıl önce yeryüzüne düĢen bir göktaĢı böyle bir bakteriyi taĢıyarak Dünya‟daki hayatı baĢlatmıĢ olması da ihtimal dahilindedir. Evrim Yeryüzündeki canlıların nereden ve nasıl üreyip çoğalması ile ilgili ilk bilimsel deneyler 17 ve 18‟ci yüzyıllarda Ġtalyan Francesco Redi, Ġngiliz William Harvey, Hollandalı Anton Leeuwenhoek, Ġngiliz John Needham ve Ġtalyan Lazzaro Spallanzani tarafından gerçekleĢtirildi. Deneylerde mikroorganizmaların değiĢik ortam Ģartlarındaki davranıĢları incelendi. O zamana kadar gelen inanıĢ yaĢamın milyarlarca yıl geçmiĢe gitmeden, yakın zamanda kendiliğinden baĢladığı Ģeklindeydi. Fakat kendiliğinden oluĢ teorisi suallerin çoğuna cevap veremedi. 19‟cu yüzyılın ortalarında Louis Pasteur‟un yaptığı deneyden sonra bu konudaki çalıĢmalar arttı ve inanıĢlar değiĢmeye baĢladı. Carolus Linnaeus‟un hayvanlar üzerinde 152 yaptığı sınıflandırma türler arasındaki yakın benzerlikleri ortaya çıkardı. Jeoloji biliminin kurulmasıyla yeryüzündeki değiĢik zamanlarda oluĢmuĢ kaya tabakaları, Dünya‟nın meydana geliĢi, kayaların içlerindeki organizma fosillerinin yaĢları incelendi ve bunların milyonlarca ve milyarlarca yıl yaĢında olduğu anlaĢıldı. Daha yaĢlı kayaların içindeki fosillerin daha ilkel ve basit yapıda olduğu görüldü. Bütün bunlar Ģimdiki canlıların, daha önceki ilkel durumlarının geliĢmiĢ Ģekilleri olduğu ihtimalini meydana getirdi. 19‟cu yüzyılda geliĢen anatomi bilimi farklı hayvanların vücut yapılarını inceledi ve insan ile hayvanlar arasındaki benzerlikleri tespit etti. Ġki yüz yıldır yapılan çalıĢmalar Fransız Georges Buffon tarafından toparlanarak 53 yıl süren çalıĢmaları sonunda hazırlanan 44 ciltlik Natural History adlı kitabında yayınlandı. Bir kuĢun kanatlarıyla bir insanın kolları arasındaki benzerlikler bilimsel olarak açıklandı. Sonunda, yaĢayan canlıların kendiliğinden var olmadığı, birbirlerinden üreyip geliĢtiğine ait birçok delil bulundu. Evrim teorisi Ġngiliz Charles Darwin ve Alfred Wallace tarafından aynı zamanda yaratılmıĢtır. Darwin çalıĢmalarını daha önce yayınlayandır. Darwin, Galapagos adalarında kaldığı beĢ yıl boyunca incelediği kuĢların, Dünya‟nın diğer yerlerindeki aynı tür kuĢlarla olan farklılıklarını tespit etti. Onların bu izole edilmiĢ adalarda çok uzun süre içindeki üremeleri sürecinde diğer kuĢlardan farklılıklar kazandıklarını anladı. Tohum yiyen kuĢların böcek yiyenlere olan farklılıkların bir süreç içinde oluĢacağını belirtti. Milyonlarca yıllık süreler içinde canlıların yaĢadıkları ortamın Ģartlarına göre farklı Ģekil alabileceklerini gösterdi. Ġzole edilmiĢ ortamlardaki canlıların değiĢime uğrayıp, farklı özelliklerdeki organizmaların etkisi ile farklı biçim ve Ģekillere sahip olacaklarını iddia etti. Türlerin 153 bu doğal seçimine mutasyon adı verilmekte olup, mutasyon evrim teorisinin temel prensibidir. Darwin, doğal seçimin türlerin evrimi için yeterli delil olduğuna inanıyordu. BuluĢlarını The Origin of Species adlı kitabında topladı ve 1859‟da yayınladı. Darwin türler arasındaki evrimin çok yavaĢ olduğunu iddia etti. Fosillerden alınan bugünün bilgilerine göre, evrimler çok ani sıçramalarla dahi olabilmektedir. 225 milyon yıl önce ortaya çıkmıĢ ve bundan 65 milyon yıl önce yok olmuĢ canlı fosillerinden, bunların evrimlerinin oldukça çabuk olmuĢ olduğu anlaĢılmaktadır. Yeryüzünde YaĢam Dünya‟nın çok küçük bir kısmında, belki milyarda birinde, canlı yaĢam bulunmaktadır. YaĢam denizlerde, karaların üstünde ve çok az miktar karaların altında ve atmosferin alt bölgelerinde sürmektedir. Dünya‟nın diğer bölgeleri canlıların yaĢamasına uygun değildir. Bugün Dünya üzerinde yaklaĢık 35 milyon canlı türü yaĢamaktadır. Ġlk canlı organizmanın bundan 3,5 milyar yıl önce belirmesinden bugüne kadar geçen süre içinde yaĢamıĢ canlı türlerinin sayısı 2 milyar olarak hesaplanmaktadır. Bütün zamanlarda yaĢamıĢ canlı türlerinin %99‟u ya evrimlerinin son bulmuĢ olması yada çeĢitli kozmik felaketler sonunda yok olmuĢlardır. Canlılar ihtiyaç duydukları enerjiyi GüneĢ‟ten alır. GüneĢ‟ten alınan ıĢık muhtelif karıĢık proseslerden sonra enerji olarak kullanılır ve daha sonra tekrar enerji olarak çıkarılır. Bir canlı için en önemli element karbondur. Dünya kütlesinin %1‟i karbon olup atmosferde karbondioksit Ģeklinde bulunur. Atmosferde yer alan 600 milyar ton karbon canlılarca 154 kullanılır. Bu miktarın sadece 2 milyar tonu hayvanlar tarafından alınır ve yakılır. Geri kalanın büyük bir kısmı ise yeryüzündeki bitkiler tarafından çekilir. Bitkiler aldıkları karbondioksiti fotosentez yolu ile tekrar atmosfere bırakırlar. Hayvanların aldıkları karbon ise dıĢkılar ve ölü vücutlar kanalı ile tekrar atmosfere gider. Bitkilerin fotosentez yolu ile aldığı karbondan karbonhidrat ve Ģeker üretilir. Bunlardan selüloz, protein ve yağlar oluĢur. YaĢam için gerekli diğer bir madde ise sudur. Yeryüzünün %70‟i su ile kaplıdır. Su miktarı yeryüzü ile atmosfer arasındaki hidrolojik devreden dolayı hiç eksilmez. Bitkiler suyu kökleri kanalı ile topraktan alır. Bitkiler havadan ve topraktan aldıklarıyla yaĢamlarını sürdürür. BaĢka bir Ģeye ihtiyaçları yoktur. YaĢayabilmek için diğer bir canlıyı yemezler. Hayvanların yaĢamı ise bitkilere dayanır ve bitkisiz yapamazlar. Hücrelerindeki gıda zincirini kurabilmek için hayvanlar ve insanlar bitki yemek zorundadır. Doğrudan bitki yemeyen bir hayvan ise, bitki yiyen baĢka bir hayvanı yemek mecburiyetindedir. Hayvanların birbirlerini parçalayarak, insanların da hayvanları keserek yemelerinin temelindeki neden bu olmalıdır. 155 Atom Temel Kuvvetler Kozmik IĢınlar 156 Madde nedir, nasıl oluĢtu? Evrendeki her Ģey atomların birleĢmesinden meydana gelmiĢtir. O zaman, bir atomun içinde neler bulunmaktadır? Bugün, bir atomun içinde onu meydana getiren yüzlerce daha ufak parçacığın bulunduğu artık bilinmektedir. Bu parçacıkların her birinin davranıĢ ve özelliğinin anlaĢılması sayesinde bugün, teknolojide ve günlük yaĢamımızdaki sayısız lükse sahibiz. Aksi takdirde elektrik, TV, müzik setleri, uçak, otomobil, tıp cihazları, vs hiçbiri olamazdı. Bugünkü rahat yaĢamımızı atomun iç yapısını çözmek için çılgınca çalıĢan ve birçoğu bugün yaĢamayan bilim adamlarına borçlu bulunmaktayız. Doğada dört adet temel kuvvet bulunmaktadır. Her Ģey bu dört kuvvet tarafından kontrol edilmektedir. Gözle görülemeyen ve günlük yaĢamda hissedilemeyen bu dört kuvvet nedir ve neler yapar? GüneĢ‟ten ve yıldızlardan gelen kozmik ıĢınlar etrafımızda cirit atarlar. Ayrıca, Dünya üzerindeki her cisim gibi vücudumuz da ıĢın çıkarır. Biz bu ıĢınların çok ufak bir kısmını görebiliriz. Bütün bu ıĢınlar nedir ve nereden gelip nereye giderler? Bu bölümde atomu meydana getiren parçacıkların en önemlileri, temel kuvvetler ve ıĢınım türleri özet ifadelerle ve bir takım Ģemalarla anlatılmaktadır. 157 Bir Atomu OluĢturan Parçacıklar Evrendeki her Ģey atomların bir araya gelmesinden meydana gelmiĢtir. Bir atomu meydana getiren, ondan daha küçük boyuttaki parçacıklardan 400‟den fazlası bugün bilinmektedir. Bundan 80 yıl önce bir atomun Ģekli ve neye benzediği daha yeni anlaĢılmıĢtı. 1900‟lerin baĢlarında atomun merkezinde proton ve nötron adındaki iki adet parçacığın oluĢturduğu bir çekirdek ve onun etrafında dönen elektronların bulunduğu henüz öğrenilmiĢti. Daha sonraki yıllarda ise çekirdeğin içinde nelerin yer aldığı merak edildi. Böylece parçacık fiziği yaratıldı ve geliĢtirildi. Parçacıkları içinde hızlandırıp çarpıĢtırmak ve parçalanan parçacıkların içindeki daha küçük parçacıkları bulabilmek için makinalar imal edildi. Parçacık fiziğinin daha fazla 158 geliĢmesiyle daha çok sayıda parçacığın keĢfedileceği bir gerçektir. Her parçacığın kendisinden daha küçük diğer parçacıklar tarafından meydana geldiği ve sonuçta parçacık sayısının sonsuz olabileceği hakkında teoriler yaratılmaktadır. Proton, nötron ve elektronun meydana getirdiği bir atomun içindeki parçacıkların gruplaĢmaları ve en önde gelenleri Ģunlardır. Hadron’lar: atom çekirdeğini dağılmadan bir arada tutan güçlü nükleer kuvvetin etkileĢimi altında bulunan parçacıklar grubudur. Hadronlar üçer adet kuark‟ın kombinezonundan meydana gelir. Renksizdirler ve kırmızı, yeĢil, mavi kuark‟tan birer adet veya bir kuark ve onun karĢıtı renkteki baĢka bir kuark‟ı ihtiva ederler. Mesonlar ve baryonlar olmak üzere iki sınıfa ayrılırlar. a) Meson‟lar: orta ağırlıkta olan ve birbiri ile güçlü etkileĢen parçacıklardır. Pozitif, negatif yüklü veya yüksüz olabilirler. Bir elektrondan 210-1000 kat daha ağır olup kararsız parçacıklardır. Kuark ve antikuark olmak üzere iki parçacıktan meydana gelirler. Pauli dıĢlama ilkesine uymazlar. Pion (pimeson), kaon (k-meson), Rho mesonu birer mesondur. Mesonlar aynı zamanda birer boson‟dur. b) Baryon‟lar: yine, güçlü etkileĢen ağır parçacıklardır. Bunlar üçer kuark‟tan meydana gelir. Pauli dıĢlama ilkesine uyarlar. Proton, nötron ve kararsız bir hadron olan hiperonlar, sigma, lambda, omega minus parçacıkları birer baryondur. Kararlı baryon olan proton ve nötronların her biri kuark ve gluon‟lardan oluĢur. Lepton’lar: güçlü nükleer kuvvetin etkileĢimine girmeyen hafif parçacıklardır. Leptonlar birer fermiyondur. Pauli dıĢlama ilkesine uyarlar. Bunlar zayıf nükleer kuvveti temsil eder. 159 Elektron, nötrino, muon, positron, tao ve bunların karĢı parçacıkları birer leptondur. Boson’lar: zayıf nükleer kuvveti taĢıyan ve spin‟leri tam sayılarla ifade edilen parçacıklar grubudur. Aynı kuantum durumuna sahiptirler. Bosonlar etkileĢimlerde aracı görevini yapar. Foton, graviton, W, Z ve Higgs parçacıkları, alpha parçacığı ve gluon‟lar birer bosondur. Fermiyon’lar: spin‟leri yarı sayılarla ifade edilen parçacıklar sınıfıdır. Proton, nötron, elektron ve kuark‟lar birer fermiyondur. Parton’lar: çekirdek içindeki kuark ve gluon çiftine verilen isimdir. Bir protonda üç parton bulunur ve bunlara kuark‟lar da denir. Belli kütleleri ve sayıları yoktur. Nükleon’lar: proton ve nötronun oluĢturduğu çifte verilen isimdir. ġimdi bu gruplara giren parçacıkları inceleyelim: - Pion (Pi-meson) : en hafif kütleli bir mesondur. Üç türü bulunur. Pozitif yüklü +, negatif yüklü - ve bunlardan biraz daha ağır olan yüksüz 0 pionları. Elektrik yüklerine göre protonun +1, -1 ve 0 katı Ģeklindedir. Yükü olan pionlar elektronun 273 katı, yüksüz olanı ise onun 264 katı ağırlıktadır. - Kaon (K-meson): çekirdek içinde aynı yüke sahip protonları bir arada tutan tuhaf, yüklü veya yüksüz bir meson türüdür. Kütlesi elektronun 964 katıdır. - Rho mesonu : 4.4x10-24 saniyelik ömrü olan aĢırı kararsız meson olup, iki pi-mesona bozunur. - Hiperon : kararsız bir baryondur. Protondan daha ağır olup, elektronun 2584 katı olabilir. - Omega minus (-) : üç adet tuhaf kuark‟tan meydana gelen en küçük kütleli bir baryondur. 160 - Lambda : acayip bir baryon türüdür. Üç adet kuark‟tan oluĢur. Proton ve negatif piona dönüĢür. - Sigma : üç kuark‟tan oluĢan bir baryondur. - Foton : ıĢığın veya elektromanyetik ıĢınımın enerji birimi olan bir bosondur. Pauli dıĢlama ilkesine uymaz. Kütlesi olmayan sıfır hareketsiz kütleli (zero rest mass) parçacıklardandır. Birbiri ile etkileĢimde bulunmazlar. - Graviton : gravitasyon kuvvetini taĢıyan, kütlesi bulunmayan bir bosondur. Kütlesi en alt limit olan 4.3x10-34 eV olup, sıfır olarak tanımlanabilmektedir. Yükleri yoktur. - W parçacığı : zayıf nükleer kuvveti taĢıyan, pozitif ve negatif yüklü parçacıktır. Bir boson olan W, protonun 100 katıdır. - Z parçacığı : zayıf nükleer kuvveti taĢıyan yüksüz bir bosondur. Bir protonun 100 katı olan Z parçacığı, parçacıklar içinde en ağır olanı, aynı zamanda en kısa ömürlüsüdür. - Higgs parçacığı : elektrozayıf kuramın parçacığı olan Higgs parçacığı bir boson olup, W ve Z parçacıklarına kütle verir. - Elektron : çekirdeğin etrafında dönen ve atom kabuğunu oluĢturan parçacıktır. Leptonlar sınıfına girer. Negatif yüke sahiptir. Kararlı bir parçacıktır. - Positron : elektronun karĢı parçacığı olup, pozitif yüklüdür. - Nötrino : sadece zayıf kuvvetten etkilenen, kütlesi hemen hemen sıfır olan ve yüksüz bir leptondur. Kütlesi 10 eV‟den daha küçüktür. Elektron nötrinosu, muon nötrinosu ve tau nötrinosu olmak üzere üç türü bulunur. - Muon (Mu-meson ): elektrona benzeyen ve ondan 205 kat daha ağır olan bir leptondur. Negatif yüklüdür. Kararsız bir parçacık olan muon, bir elektron ile iki nötrinoya bozunur. - Tau : elektrona benzeyen, ondan 3500 kat daha ağır olan bir leptondur. Leptonların en ağırıdır. Kütlesi bir protondan daha büyüktür. 161 - Kuark : aĢağı, yukarı, dip, tepe, tuhaf ve tılsımlı olmak üzere altı türü bilinmektedir. Güçlü nükleer kuvvetten etkilenen en temel parçacıklardır. Hadronlar sınıfına girerler. Üç kuark birleĢerek bir baryon, bir kuark ve bir antikuark birleĢerek bir meson oluĢturur. Yükleri bir elektron yükünün kesirleri Ģeklindedir. Tepe kuark, bir protondan 200 kat daha ağırdır. Proton ve nötronlar üçer adet kuark taĢır. - Gluon : güçlü nükleer kuvveti taĢıyan ve kuark‟ları birbirine bağlayan parçacıklardır. Kuark‟lar arasındaki renk yüklerini oluĢtururlar. Bosonlar sınıfına girer ve kütleleri yoktur. - J/psi : tılsımlı kuark‟a verilen isimdir. - String : (iplik) : gluon‟ları meydana getirirler. Uzunlukları 1035 metre, yani bir protondan 10-20 defa daha küçüktür. - Tardiyon : ıĢık hızından daha düĢük hızlarda yol alan parçacıklara verilen isimdir. - Alpha parçacığı : iki proton ve iki nötrona sahip bir helyum çekirdeğidir. Birer boson olan alpha parçacıkları kararsız çekirdeğin radyoaktif bozunumunda ortaya çıkar. - Beta parçacığı : bir nötronun bir protona dönüĢmesinde atom çekirdeğinden çıkan yüksek hızlı elektronlardır. Bu elektronlara beta parçacığı adı verilir. - Gamma parçacığı : radyoaktif bozunma ile meydana gelen çok yüksek hızlı parçacıklardır. - Takyon : kütlesi bulunmayan, minimum hızı ıĢık hızına eĢit, maksimum hızı sonsuz olan ve sanal sayılarla ifade edilen teorik bir parçacıktır. - Proton : pozitif yüklü, yükü elektronun yüküne eĢit, kütlesi onun 1836.1 katı olan en kararlı parçacıktır. Bir baryondur. YaĢam süresi 1025 yıldan daha uzundur. Ġki yukarı ve bir aĢağı kuark‟tan oluĢur. 162 - Nötron : bir elektrik yükü bulunmayan, kütlesi elektronun 1838.6 katı olan kararlı bir baryondur. Ġki aĢağı ve bir yukarı kuarktan oluĢur. - Çekirdek : proton ile nötronun bir araya gelmesinden meydana gelen ve bir atomun kütlesinin hemen hemen tamamını teĢkil eden, merkezdeki kütledir. Pozitif elektrik yüküne sahiptir. Bütün bu parçacıklar içinde en temel ve en küçük boyutta olanları kuark‟lar ve lepton‟lardır. Bugün altı adet kuark ve altı adet lepton bilinmektedir. Altı adet kuark (yukarı, aĢağı, tılsımlı, tuhaf, tepe ve dip kuarkları) ile altı adet lepton (elektron, muon, tau ve üç tür nötrino) arasında grup iliĢkileri olup, Ģöyle sıralanabilmektedir. Grup 1 : elektron, elektron nötrinosu, yukarı ve aĢağı kuark‟lar Grup 2 : muon, muon nötrinosu, tılsımlı ve tuhaf kuark‟lar Grup 3 : tau, tau nötrinosu, tepe ve dip kuark‟ları Böylece her bir grup iki lepton ve iki kuark‟tan oluĢur.Yukarı ve aĢağı kuark‟lar birleĢerek proton ve nötronları, onlar da birleĢerek atom çekirdeğini meydana getirir. Elektron nötrinosunun birleĢmesiyle de atom ĢekillenmiĢ olur. Bütün parçacıkların karĢıt parçacıkları vardır. Antiparçacıklar parçacıkların ayna görüntüsü Ģeklinde olup, parçacıklarının yüklerinin tersi yüklere veya renklere sahiptirler. Parçacıklar içinde en kararlı olanı protondur. Bir protonun yaĢam süresi 1025 yıldır. En kararsız parçacık ise 2.65x10-25 saniyelik ömrü ile Z0 parçacığıdır. Parçacıklar içinde en hafif ve küçük olanı kütlesi sıfıra çok yakın olan ve hatta sıfır olarak kabul de edilebilen nötrino‟dur. Bir nötrino binlerce ıĢık yılı kalınlığındaki bir kurĢun tabakanın içinden, çekirdeklerle elektronların arasındaki boĢluktan, hiç bir engele çarpmadan kolayca geçebilmektedir. 163 Kuark’lar - AĢağı (down) kuark : bir protonun -1/3‟üne eĢit bir yüke sahip hafif kuarktır. - Yukarı (up) kuark : bir protonun +2/3‟üne eĢit yüklü en hafif kuarktır. - Dip (bottom veya beauty) kuark : bir protonun -1/3‟üne eĢit yüklü kuarktır. - Tepe (top veya truth) kuark : bir protonun +2/3‟üne eĢit yüklü, en ağır kuarktır. - Tılsımlı (charmed ) kuark : bir protonun +2/3‟üne eĢit bir yüke sahiptir. - Tuhaf (strange) kuark : protonun -1/3‟üne eĢit yüklüdür. Bütün kuarklar 1/2 spin‟e sahiptir. Bir kuark‟ın çapı 10-18 metreden daha küçüktür. Renk yükü, kuark ve gluon‟ların sahip olduğu bir özelliktir. Kuantum Kromodinamiği Teorisi kapsamında kuark‟lar arasındaki kuvveti meydana getirir. Bir nötron, bir yukarı ve iki aĢağı kuark‟tan oluĢur. Toplam yük : +2/3 -1/3 -1/3=0 yük olur. Bir proton, iki yukarı ve bir aĢağı kuark‟tan oluĢur. Toplam yük : +2/3 +2/3 -1/3 =+1 yük olur. 164 Parçacıklara ait çeĢitli Ģemalar ATOM Elektronlar Çekirdek Proton Nötron Nükleon‟lar 165 Kuark Gluon Kuark Gluon Parton‟lar HADRONLAR Baryonlar (3‟er kuark) Mesonlar (kuark+antikuark) Pion Hiperon Çekirdek 166 Kaon Proton Nötron Partonlar Partonlar Kuark Gluon Kuark Gluon BOSONLAR Foton Graviton Gluon LEPTONLAR 167 Alpha Elektron Nötrino Elektron Nötrinosu Muon Nötrinosu Muon Tau Tau Nötrinosu Standart Model Standart Model olarak adlandırılan teoriye göre evrendeki bütün madde 12 adet parçacığın birleĢmesinden meydana gelmiĢtir. Bunlar 6 adet kuark ve 6 adet lepton türüdür. 12 adet parçacık üç gruba ayrılır. 1’ci Grup : yukarı kuark + aĢağı kuark + elektron + elektron nötrinosu‟dur. Bu grup, günlük yaĢamda gördüğümüz kararlı maddeyi meydana getirir. Yukarı ve aĢağı kuark‟lar birleĢerek proton ve nötronları oluĢturur. Proton ve nötronlar birleĢerek atom çekirdeğini meydana getirir. Çekirdek ve elektronlar birleĢerek atomları yapar. Atomlar birleĢerek molekülleri Ģekillendirir. Moleküller birleĢerek doğadaki 92 adet elementi oluĢturur. Elementler de birleĢerek maddeyi meydana getirir. 2’ci Grup : tuhaf kuark + tılsımlı kuark + muon + muon nötrinosu‟dur. 3’cü Grup : tepe kuark + dip kuark + tau + tau nötrinosu‟dur. 168 Bu son iki grup ömrü kısa ve kararsız parçacıklardan meydana gelmiĢtir. Dolayısıyla bu son iki grubun oluĢturduğu madde günlük yaĢamda görülmez, sadece kozmik ıĢınların içlerinde ve deneylerde elde edilir. STANDART MODEL MADDE Leptonlar Elektron Elektron Nötrinosu Muon Tau Muon Nötrinosu Kuarklar 169 Tau Nötrinosu Yukarı Kuark AĢağı Kuark Tuhaf Kuark Tılsımlı Kuark Tepe Kuark Dip Kuark Doğayı Kontrol Eden Temel Kuvvetler Doğada dört adet temel kuvvetin mevcudiyeti bilinmektedir. Evrendeki her olay, bu dört kuvvetten biri tarafından izah edilmektedir. Evreni ve içindeki her Ģeyi bu kuvvetler kontrol eder. Bu dört kuvvetin dıĢında beĢinci bir kuvvetin mevcudiyetini gerektirecek bir doğa olayı ile henüz insanoğlu karĢılaĢmamıĢtır. Güçlü nükleer kuvvet : kuvvetlerin en güçlüsü olup atom çekirdeğini bir arada tutar ve atomun dağılmasını önler. Bu kuvvet olmasaydı çekirdekteki aynı pozitif yüklü protonlar birbirini iterek dağılırdı. Menzili 10-15 metredir. Bu kuvveti taĢıyan parçacık gluon‟dur. Etkisi sadece çekirdeğin içindedir. Protonlar, nötronlar bu kuvvet sayesinde birbirine bağlanmıĢlardır. Gücü 1 birimdir. Zayıf nükleer kuvvet : menzili 10-17 metredir. Gücü 10-5‟dir. Üç adet parçacığı olup bunlar W-, W+ ve yüksüz olan Z0 parçacıklarıdır. Proton ve nötron arasında bulunur ve radyoaktiviteye neden olur. 170 Elektromanyetik kuvvet : menzili sonsuza kadar gider. Gücü 10-2‟dir. Parçacığı fotondur. Bu kuvvet hem çeker hem iter ve elektronları çekirdek etrafında tutar. Moleküller bu kuvvet sayesinde Ģekillenir. Gravitasyon kuvveti : menzili sonsuza kadardır. Gücü 1040 ‟dır. Parçacığı graviton denilen kütlesiz bir parçacıktır. Evrendeki her cisim bu kuvvetin etkisi altındadır. Daima çeker. Ġtici gücü yoktur. Son yıllarda elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetlerin aynı kuvvetin birer elemanı oldukları bulunarak bu iki kuvvet birleĢtirilmiĢtir. Bu tek kuvvete elektrozayıf kuvvet adı verilmiĢtir. 171 Doğadaki IĢınım Türleri Civarımızda dolaĢan ve vücudumuzun içinden geçip giden sonsuz sayıdaki parçacıkların arasında yaĢamaktayız. Bu parçacıkların birçoğu ıĢınları meydana getirir. Biz bu ıĢınlardan sadece birini görebilmekteyiz. -273.16 derecenin üstündeki cisimlerden çıkan ve uzaydaki yıldızlardan gelen bu ıĢınımlar Ģunlardır. Gamma ıĢınları : radyoaktif maddelerden çıkan yüksek frekanslı ve çok kısa dalga boylu ıĢınlardır. Radyoaktif bozunma ile meydana gelirler. X-ıĢınları : yüksek hızlı elektronların yüksek voltajda hızlandırıldıklarında meydana gelen elektromanyetik radyasyondur. Bu ıĢınlar atom çekirdeğine yakın bulunan ve birbirine sıkıca bağlanmıĢ iç yörüngelerdeki elektronlardan kaynaklanır. Morötesi ıĢınlar : görünür ıĢıkla x-ıĢını arasındaki frekanslardaki görünmeyen ıĢınlar olup, dalga boyu cm‟nin 80 milyonda birinden daha kısadır. Görünen ıĢık : spektrumda gözün algılayabildiği ıĢınım bandıdır. Görünen ıĢığın dalga boyları bir santimetrenin 40 milyon ile 80 milyonda biri arasındadır. 172 Kızılötesi ıĢınlar : frekansı görünen spektrumun kırmızı ucunun altına düĢen görünmeyen ıĢınlardır. Mikrodalga : radyo dalgaları ile kızılötesi ıĢınlar arasındaki bölgede yer alan, dalga boyları birkaç cm‟den birkaç mm arasında değiĢen, frekansı saniyede 1010 dalgaya çıkabilen ıĢınlardır. Radyo dalgaları : dalga boyu 1 metreden uzun olan dalgalardır. Delta ıĢınları : alpha ıĢınlarına tutulmuĢ yüzeyden çıkan yavaĢ hızlı elektronların oluĢturduğu ıĢınlardır. IĢınım Türleri ve Spektrum Aralıkları: 106 109 1012 1015 1016 1017 103 10 10-4 10-6 10-7 10-9 Mikro Dalga Radyo Dalgaları Görünen IĢık Kızıl Ötesi Gamma ıĢınlar : X-ıĢınları : Morötesi ıĢınlar : 1020 1025 Frekans (Hz) 10-11 10-16 Dalga Boyu (m) X-IĢını Morötesi 10-11 -10-16 m 10-9 - 10-11 m 10-7 - 10-9 m 173 Gamma IĢını 106 eV 103 eV 10 eV Görünen ıĢık : Kızılötesi ıĢınlar : Mikrodalgalar : Radyo dalgaları : 10-6 - 10-7 10-4 - 10-6 10 - 10-4 10-3 - 10 m m m m 1 eV 10-1 eV 10-4 eV 10-8 eV Bu ıĢınlardan sadece, görünen ıĢık ve kızılötesi ıĢın atmosferi geçerek yeryüzüne iner ve canlı yaĢamına yardımcı olurlar. Bilimde Dev Adımlar Her Ģey Ġtalyan Galileo‟nun 1610 yılında fizik bilimini kurması ile baĢladı. Galileo yere düĢen cisimlerin hareketlerini inceledi, dinamik, mekanik bilimlerini baĢlattı, gravitasyon (çekim) fikrini ileri sürdü, teleskop ile ilk gözlemleri yaptı ve bilimde bir devir açtı. ÇalıĢmalarından dolayı ömür boyu evinde hapis cezasına çarptırıldı. 174 Daha sonra Ġngiliz Newton geldi. 1665 yılında 23 yaĢındayken bilime yüksek matematiği sokan ilk insan oldu, diferansiyel ve integral hesaplama yollarını buldu, gravitasyon (evrensel çekim) kuvvetini keĢfetti, hareket yasalarını buldu ve klasik fiziği baĢlattı. IĢığın parçacıklardan oluĢtuğunu belirten Newton optikle uğraĢan ilk insandı. Elmayı yere düĢüren kuvvetle Ay‟ı Dünya etrafında tutan kuvvetin aynı Ģeyler olduğunu bulan Newton bütün zamanların en büyük bilim adamlarındandır. 1970‟lerin sonlarında çiçek hastalığı kitlesel ölümlere neden oluyordu. 1796‟da Ġngiliz Jenner bir inekten aldığı çiçek mikrobunu, çiçek hastalığından ölmekte olan bir çocuğa enjekte ederek büyük bir riske girdi. Sonunda hasta çocuk iyileĢti. Ġnsanlık aĢı metodunu Jenner‟e borçludur. Görevi manastırının arkasındaki bostanda fasulye yetiĢtirmek olan Avusturyalı papaz Mendel 1856‟da biri uzun diğeri kısa boylu iki tür fasulyeyi birbiri ile dölledi. Çıkan yeni fasulyelerin tamamı uzun boylu idi. Daha sonra uzun boylu bu melez fasulyeleri de birbiri ile dölleyince sonuç, yeni fasulyelerin ¾‟ü uzun, ¼‟ü kısa boylu oldu. Mendel bu garip durumu izah edememiĢti. Çünkü 1856‟da DNA ve genler henüz bilinmiyordu. Fakat Mendel kalıtım yasalarını bulma baĢarısını elde etmiĢti. 22 yaĢındaki Ġngiliz Darwin 1831‟de Galapagos adalarına gitti ve orada 5 yıl boyunca 14 serçe türünün gagalarını inceledi. Canlı türlerinin yaĢadıkları ortama adaptasyonlarını ve doğanın seçimini otuz yıl boyunca araĢtırdı. Ve 1859‟da evrimin kitabını yazdı. Evrim, Darwin‟den yüz yıl önce Buffon tarafından ortaya atılmıĢtı. Darwin maymunlarla hiç uğraĢmadı. Darwin‟in buluĢları 1930‟larda mutasyonların ve 1950‟lerde DNA ve genlerin keĢfi ile baĢarılı Ģekilde açıklandı. 175 1864‟de Ġskoçyalı Maxwell yüzlerce yıldır bilinen elektrik ve manyetik kuvvetleri birleĢtirerek elektromanyetik kuvvetin denklemlerini çıkardı. 14 yaĢında ilk bilimsel makalesini yazdı, 25 yaĢında profesör olan Maxwell 19‟cu yüzyılın en teorik bilim adamıydı. Bütün renklerin kırmızı, yeĢil ve mavinin karıĢımından oluĢtuğunu bulan Maxwell 1861‟de ilk renkli fotoğrafı elde etti. 1900 yılının sonunda Alman Max Planck siyah cisim deneyi ile kuantum teorisini baĢlattı. IĢığın kuanta denilen enerji paketleri halinde yayıldığını keĢfeden Planck, hiçbir maddi gelir beklemeden buluĢlar yapan nadir bilim adamlarından biriydi. Dört çocuğunun hepsini acılı Ģekilde kaybeden Planck, enerji ile frekans arasındaki Planck sabitini buldu ve çalıĢmalarını hiç aksatmadı. 1902'de Ġngiliz Bateson genetik bilimini kurdu, Mendel'in bu1uĢlarını hayvanlara tatbik ederek genlerin marifetini açıkladı. Genetik bilimi Bateson'un çalıĢmaları ile baĢlamıĢ oldu. 1905 yılında Alman Albert Einstein henüz daha Bern patent bürosunda sıradan bir memur iken, 25 yaĢında, dört makale yayınladı. Bunlar özel relativite, Brownian hareketi, 2 fotoelektrik etki ve E=mc idi. Bu makalelerde Einstein ıĢık hızı, hız, kütle, zaman ve boyut arasındaki iliĢkileri, ıĢık hızının değiĢmez ve evrenin son hızı olduğunu, zaman genleĢmesini, atomların mevcudiyetini, kütle enerji eĢitliğini ispat ediyor ve bilimde yepyeni bir devri baĢlatıyordu. 1916'da yayınladığı genel relativite teorisi ile de uzay geometrisi, uzay-zaman kavramı ve gravitasyonu tarif ediyordu. Bütün zamanların en büyük teorisi olan relativite teorileri sayesinde cisimlerin birbirini neden ve nasıl çektikleri (gravitasyon kuvveti), evrenin 176 geniĢlemesi, kara delikler, atomların varlığı, kütle enerji eĢitliği, bir atomun içinde saklı olan muazzam enerji gibi o zamana kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen konular anlaĢılmıĢ, kuantum mekaniği ve modern kozmoloji baĢlamıĢ oldu. Newton'un kurduğu klasik fiziği yıkan Einstein modern fiziği baĢlattı ve buluĢları yüzlerce baĢka teorinin yaratılmasına neden oldu. Kendisinin baĢlattığı kuantum teorisine ise hiç inanmadı. Yeni Zelandalı Rutherford yaptığı uzun deneyler sonucunda 1911'de bir atomun yapısını keĢfetti ve bütün zamanların en büyük deneycilerinden biri oldu. Merkezinde proton ve nötrondan oluĢan bir çekirdek, onun etrafında dönen elektronları bulan Rutherford'un modern atom modelini 1913'de Danimarkalı Bohr tamamladı ve elektronların yörüngeleri arasındaki sıçrama hareketlerini buldu, bu hareketlerden ıĢığı oluĢturan fotonların çıktığını keĢfetti. Bohr, Planck ve Einstein‟ın baĢlattığı kuantum mekaniğini geliĢtirdi ve 20‟ci yüzyılın en önemli isimlerinden biri oldu. Einstein‟ın genel relativitesi ile birlikte bütün zamanların en büyük buluĢu olan kuantum mekaniği Planck ve Einstein ile baĢladı Bohr, Schrödinger, De Broglie, Born, Jordan, Dirac ve Heisenberg ile 1930 yılında tamamlandı. Teori, bir atomun içindeki parçacıkların davranıĢlarını inceler. Evrendeki her cismin hareketi, davranıĢı önceden hesaplanabilirken, atomun içindeki parçacıkların ne zaman ne yapacakları asla bilinemez, hesabı yapılamaz. Bu parçacıkların davranıĢları tam bir sırdır. Bu durum yaratıcının sadece bu parçacıklara tanıdığı bir özellik olup, bu acayip durum asla bilinemeyecektir. Alman Heisenberg'in 26 yaĢında iken 1927'de keĢfettiği belirsizlik ilkesi ile, bugün sahip olduğumuz ileri teknolojinin 177 yaratılmasına sebep olan, kuantum mekaniği tamamlanmıĢ oldu. Mesleği bir avukatlık olan ve amatör boksör Amerikalı Hubble sonraları bütün zamanların en büyük uzay gözlemcisi oldu. Hubble, Andromeda galaksisini keĢfetti, 1929‟da evrendeki galaksilerin bizden ve birbirinden çok büyük hızlarla uzaklaĢmakta olduklarını keĢfetti. Bu olay Big Bang teorisinin ilk gözlemsel ispatı olmuĢtu. Yani evren geniĢliyordu. GeniĢleyen evren modelini Hubble‟dan 14 yıl önce Einstein genel relativite teorisi ile öngörmüĢtü. Big Bang‟ın ilerde baĢka ispatları da yapılacaktı ve insanoğlunun en büyük baĢarılarından biri olacaktı. Ġngiliz Cockcroft ve Walton 1932'de imal ettikleri 400.000 eV'lik basit bir makinada hızlandırdıkları atomlarla protonları çarpıĢtırarak bir atomu parçalayan ilk insan oldular. Bu olay insanoğlunun atom çekirdeğine ilk dokunuĢuydu ve nükleer fiziği baĢlatan olaydı. Ve bir atomun içindeki enerji dıĢarı çıkarılmıĢtı. 1938'de Alman Hahn ve Frisch uranyum çekirdeklerini nötronlarla bombardıman ederek nükleer fisyon reaksiyonunu gerçekleĢtirdiler. Frisch, atom bombası fikrini ileri sürdü. 1932 yılında galaksinin derinliklerinden gelen sinyalleri dinlemekte olan radyo mühendisi Amerikalı Jansky iyonize gazların çıkardığı radyo dalgalarını keĢfetti. Bu olay radyo astronomi biliminin baĢlamasına neden oldu. 1947‟de Ġngiliz Lovell 76 metre çapındaki ilk parabolik çanak teleskopu imal etti. Böylece optik teleskoplarda görülemeyen moleküller bile tespit edilir hale geldi ve milyarlarca ıĢık yılı uzaklıktaki evrenin en uzak ve müthiĢ yapıları olan kuasarlar belirlendi. 178 1942‟de Manhattan projesi Amerikalı Oppenheimer‟in baĢkanlığında baĢladı. Los Alamos laboratuarında gerçekleĢtirilen atom bombası imalat projesinde baĢta Fermi, Bohr, Bethe, Szilard, Teller, Compton, Serge, Urey, Neumann olmak üzere yüzlerce tanınmıĢ fizikçi ve matematikçi çalıĢtı. Toplam 150.000 kiĢinin çalıĢtığı ve o zamanın parası ile 3 milyar dolara mal olan ilk atom bombası projesi uranyumun fisyon reaksiyonu idi ve 1945‟de New Mexico çölünde patlatıldı. Aynı bomba daha sonra HiroĢima ve Nagazaki‟ye atıldı. 1927‟de Belçikalı Lemaitre evrenin yüksek yoğunluktaki bir noktanın patlaması ile oluĢtuğunu ileri sürmüĢtü. Einstein‟ın denklemleri ve Hubble‟ın gözlemleri de geniĢlemekte olan bir evren modelini tarif ediyordu. 1948‟de Rus Gamow evrenin bir patlama ile meydana gelmiĢ olabileceğini inceledi ve patlamanın ilk saniyelerindeki atom altı parçacıkların Ģekillenmesinin hesaplarını yaptı ve patlamadan çıkan ısının bir kırıntısının bugün hala evrende bir ıĢınım Ģeklinde bulunması gerektiğini çıkardı. Bu ıĢınım mutlak sıfırın birkaç derece üstünde olmalıydı. Gamow bu olaya Big Bang adını verdi. Durağan evren modelini, yani evrenimizin ezelden beri mevcut olduğunu savunan bilim adamları Gamow‟un hesaplarına Ģiddetle itiraz ettiler. Onlara göre içinde yaĢadığımız evren hep vardı ve sonsuza kadar da devam edecekti. Gamow‟un iddiası 1964‟e kadar unutuldu ve uzun süre ele alınmadı. 1940‟larda artık bir canlı hücresi içindeki binlerce organel tanımlanmıĢ protein, enzim, aminoasit gibi hücre içi elemanların özellikleri, hücre çekirdeği içinde bulunan ve genetik malzemeyi ihtiva eden DNA, RNA molekülleri 179 belirlenmiĢti. Fakat DNA molekülünün yapısı hala bir sırdı. 1953‟de Ġngiliz Crik ve Amerikalı Watson DNA‟nın Ģeklini ve yapısını çözdüler. Ġki baĢtan bükülmüĢ uzun bir merdiven benzeri çift sarmal DNA molekülü ve içinde saklı olan 3.5 milyar bilgi, DNA‟nın saniyede 100 defa açılıp tekrar sarılması, her açılıĢta bir yan kenardan ayrılıp hücre sıvısındaki organellere DNA‟nın talimatını ileten RNA molekülü ve protein sentezleme iĢlemi tarihin en büyük keĢiflerindendi. 1953‟de tıp öğrencisi Amerikalı Miller bir cam kabın içine gezegenin ilk zamanlarındaki ilkel atmosferini oluĢturan hidrojen, su buharı, metan ve amonyak gazlarından koydu. Kabı 100 dereceye kadar ısıtarak içinden geçen tellerle gaz karıĢımına bir hafta boyunca elektrik Ģoku verdi. Sonunda cam kabın içinde çeĢitli aminoasit moleküllerinin oluĢtuğunu gördü. Yani Miller cansız gazlardan canlı organik moleküller elde etmiĢti. Bu olay bundan 3.5 milyar yıl önce Dünya üzerinde ilk canlının nasıl ortaya çıktığını açıklamıĢ oldu. 1957‟de Ruslar Sputnik-1‟i uzaya fırlattılar. Ġçinde bir köpeğin bulunduğu bu uzay gemisi atmosfer dıĢına çıkıp yörüngeye oturan ilk uydu oldu. 1961‟de de Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk insan oldu. Böylece uzay çağı baĢladı. 1964 yılında Amerikalı Penzias ve Wilson kendi yaptıkları antenleriyle uzaydan gelen radyo dalgalarını ölçüyorlardı. 7 cm‟lik bir dalga boyunda çalıĢan Penzias ve Wilson‟un antenlerine devamlı cızırdayan alıĢılmadık bir parazit takıldı. Antenlerini ne yöne çevirirlerse çevirsinler parazit evrenin her yönünden aynı Ģiddet ve aynı sıcaklıkta alınıyordu. Bir ara parazitin anten tellerine konan kuĢlardan kaynaklandığını sandılar, fakat değildi. Parazitten hiç kurtulamadılar. Bu 180 parazitin sıcaklığı Ģu andaki herhangi bir evren olayından da kaynaklanamazdı. Sonunda parazitin geçmiĢ zamanda evrenin çok sıcak olduğu bir durumunda çıkmıĢ, günümüze kadar soğuyarak gelmiĢ bir Ģeyin kırıntısı olduğu anlaĢıldı. 2.74 K‟lik bu ıĢıma (mikrodalga arkaalan ıĢıması) bundan 15 milyar yıl önce sonsuz yoğun ve sıcak bir noktanın birden patlamasından çıkmıĢtı ve bugün evrenin her tarafından aynı sıcaklık ve dalga uzunluğunda elde ediliyordu. Bu ıĢıma zaten uzun yıllardan beri bazı kozmolojistlerce aranıyordu ve tesadüfen konu ile hiç ilgisi olmayan iki radyo mühendisince yakalanmıĢtı. Yani, 1915‟de Einstein‟ın denklemleri, 1929‟da Hubble‟ın gözlemleri, 1948‟de Gamow‟un hesapları ile öngörülen Big Bang teorisi bu olayla kesin Ģekilde ispat edilmiĢ oldu. Evrenimiz ezelden beri mevcut değildi. O, bundan 15 milyar yıl önce sonsuz yoğun ve sonsuz sıcak iğne ucu büyüklüğündeki bir noktanın birden patlaması ile yaratılmıĢtı. Bu noktanın patlaması ile içindeki enerji serbest kalmıĢ, mekan ortaya çıkmıĢ, zaman akmaya baĢlamıĢ ve madde ĢekillenmiĢti. Big Bang adı verilen ve evrenimizin oluĢumunu net ve kesin Ģekilde açıklayan bu olay insanlık tarihinin en büyük baĢarısı olmuĢtur. Patlamanın Ģiddeti ile hala geniĢlemekte olan evrenimiz daha nereye kadar gidecek ve ne zaman son bulacak. Sahip olduğumuz bilim bunları da çözmüĢtür. 1889‟da Fransız matematikçi Poincare kaos problemleri üzerinde çalıĢan ilk insan oldu. Daha sonra 1960‟larda Amerikalı Lorenz atmosferdeki hava hareketlerinin kaotik durumlarını hesapladı ve kelebek etkisini keĢfetti. Buna göre bir kelebeğin kanadının çıkardığı küçük hava hareketi haftalar sonra Dünya‟nın öbür tarafında bir fırtınaya sebep olur. Daha 181 sonra Fransız Mandelbrot kaosun fraktal geometrisini çıkardı ve borsa, deprem, nüfus gibi olaylara tatbik etti. Kaos 21‟ci yüzyılın önde gelen bilim dallarından biri olmaya adaydır. 1864 yılında Maxwell elektrik ve manyetik kuvvetleri birleĢtirerek bunların elektromanyetik kuvvetin iki elemanı olduğunu ispat etmiĢti. Elektromanyetik kuvvetle, doğayı idare eden dört temel kuvvetten bir diğeri olan ve radyoaktiviteye neden olan zayıf nükleer kuvveti birleĢtirmek de Pakistanlı Abdül Salam ile Amerikalı Weinberg‟e nasip oldu. 1967‟de yapılan bu çalıĢma ile elektrozayıf kuvvet ve bu kuvveti taĢıyan parçacıklar elde edildi. ġimdi iĢ elektrozayıf ile güçlü nükleer kuvveti birleĢtirip GUT (Grand Unified Theory)‟yi elde etmeye kaldı. Daha sonra GUT ile gravitasyon kuvveti birleĢtirilecek ve TOE (Theory of Everything) elde edilecek ve Big Bang‟ı neyin ve niçin patlattığı anlaĢılmıĢ olacaktır. 1969 yılında insanoğlunun en büyük projelerinden biri gerçekleĢtirildi. 111 metre uzunluğunda ve 3000 ton ağırlığındaki Satürn roketi Apollo‟yu Ay‟a taĢıdı.Yeryüzünde en fazla sayıda insanla gerçekleĢtirilen Apollo projesinde 376.600 uzman çalıĢtı. 3 günde Ay‟a gidildi. Ġki adam Ay‟a ayak bastı, oradan 21 kg taĢ getirdiler. Bu olay insanoğlunun Dünya dıĢındaki diğer bir gök cismine ilk ayak basıĢı oldu. 1969‟dan 1972‟ye kadar Ay‟a beĢ defa daha gidildi, toplam 12 insan ayak bastı. 1972‟den sonra hakkında bilinmedik bir Ģey kalmadığından artık Ay‟a gidilmedi. Bir sonraki proje Mars‟a ayak basmak olacaktır. 1970‟lerde karadelikler gündeme geldi. Bu, evrenin en korkunç ve esrarengiz cisimleri bilim adamları için en yeni konu idi. Civarındaki her Ģeyi, yıldızları, gezegenleri, hatta 182 bütün bir galaksi malzemesini kendine çekip yutan, birer dipsiz kuyu olan karadelikler önce teorilerle incelendi. Nitekim bunlar Einstein‟ın 1916‟daki denklemleri ile öngörülmüĢtü. 1971‟de ilk karadelik olan bizden 14.000 ıĢık yılı uzaklıkta bulunan Cygnus X-1 keĢfedildi. Daha sonraları bir çoğu tespit edildi. Büyük kütleli yıldızların evrimlerin sonunda içe çökmeleri ile oluĢan kara- deliklerin ortasında artık yasalarımızın iĢlemediği sonsuz yoğun bir tekillik noktası onun etrafında da olay-ufku denilen bir girdap mevcuttur. Girdaba yakalanan her cisim büyük bir hızla ortadaki tekilliğe çekilir, yolda parçalarına ayrılır ve delikten içeri bilinmedik bir yere gider. Cisimleri karadeliğe çeken Ģey ortadaki sonsuz yoğun tekilliktir. Bir karadelikten kurtuluĢ olamaz. IĢık bile ondan kaçıp uzaklaĢamadığı için karadelik karadır. Kara- delikler hakkında artık hiçbir Ģüphe kalmamıĢtır. Samanyolu‟nun ortasına yerleĢmiĢ dev bir karadelik sonunda galaksimizi yutup bitirecektir. Bir karadeliğin arkasında neler var, neler oluyor? Hesaplar karadeliğin arkasında bir kurt deliğinin olduğunu onun öbür ucunda da bir akdeliğin bulunduğunu gösteriyor. Karadelik daima çekiyor, akdelik ise daima itiyor. Karadelik bizim evrenimizin çıkıĢ kapısı, akdelik ise yanımızdaki komĢu evrenin giriĢ kapısıdır. Kurt deliği de ikisi arasındaki geçiĢ tüneli. Karadeliğin yuttuğu malzeme sonsuz hız, sıfır zamanda kurt deliğinden geçip yaĢamını devam ettirmek için yanımızdaki paralel evrene gidiyor. Maddenin sakınımı yasasına göre malzeme hiç azalmıyor, yok olmuyor, sadece evrenler arasında gidip geliyor. Sonsuz boyutlu bir hiper uzay içinde bulunan çok sayıda evren mevcut olup, bütün bu evrenler birbiri ile 183 karadelik akdeliklerle bağlantılı durumda ve aralarında devamlı malzeme alıĢ veriĢi bulunmaktadır. Hesapların gösterdiği senaryo böyle olup ispatları ilerde olacaktır. 1970‟lerin baĢlarında insanoğlu bilimde bir ihtilal yaptı ve genlerle oynamaya baĢladı. Genler, bir hücre çekirdeği içine sıkıĢmıĢ 46 tane sarmal DNA molekülünün ortalarında yer alan bazların çiftli sıralanmasıdır. Bu sıralanma insan DNA‟sında 80.000 tane geni oluĢturur. Bir gen bir proteine tekabül eder ve insanın bütün huyları davranıĢları, özellikleri, hastalıklar, vs bu 80.000 genin içine depolanmıĢtır. Tarihte ilk defa bir laboratuarda genler birleĢtirildi, bazı genler dilimler halinde çıkarıldı, yerlerine baĢka gen dilimleri kondu, bazılarının boyu kısaltıldı, bazılarınınki ise uzatıldı. Ve bütün bunlar özel enzimlerle gerçekleĢtirildi. Böylece genetik mühendisliği ve tatsız hormonlu gıda üretimi de baĢlamıĢ oldu. Ġneklerde süt üretimi %40 oranında arttı, buğday, pirinç, portakal gibi ürünlerin daha hızlı ve daha iri fakat çirkin görünüĢlü büyümeleri sağlandı. Bir koyunun benzeri yapıldı ve klonlama tekniği gerçekleĢtirildi. Fakat bu büyük baĢarı insanlık için büyük bir riski de beraberinde getirdi. 1973 yılında uzayın farklı yönlerine iki tane Pioneer aracı fırlatıldı. Araçlara konan altın levhalara bizleri ve yerimizi belirten çeĢitli Ģekil ve bilgiler kazındı. Pioneer‟lerden dört yıl sonra fırlatılan Voyager uzay gemilerine de çeĢitli bantlar, video filmler kondu. Pioneer araçları 1984‟de Voyager‟ler de 1988‟de GüneĢ sistemini terk ederek yıldızlar arası boĢluğa daldılar. Bu araçlar Ģu anda büyük hızla çeĢitli yönlerde yollarına devam etmektedir. 80.000 yıl sonra bize en yakın yıldızın yakınından geçecektir. Bütün bunlar bizden baĢka 184 geliĢmiĢ uygarlıklar varsa araçlara konan bilgileri okumaları ve gelip bizi ziyaret etmeleri için yapıldı. 1974 yılında Etiyopya‟da bundan 3.5 milyon yıl önce yaĢamıĢ bir kadının iskeleti bulundu. Buna Lucy takma ismi verildi. ġimdiye kadar bulunmuĢ en mükemmel insan iskeletiydi ve bir A. Afarensis idi. Lucy iki ayağı üzerinde rahatça dik durabiliyordu ve insanın evrimi hakkında iyi bir delil olmuĢtu. 1974‟de Porto Riko‟da kurulmuĢ olan Dünya‟nın en büyük radyo teleskopundan çıkan özel sinyaller 25.000 ıĢık yılı uzaklıktaki Herkules yıldızlar topluluğuna yönlendirildi. Nedeni, bu toplulukta çok sayıda yıldızın mevcut olması, bu yıldızların bazılarının gezegenlere sahip olması ve bu gezegenlerin bazılarında da geliĢmiĢ uygarlıkların yaĢıyor olabilmesi. Gönderilen sinyaller Ģu anda 25 ıĢık yıllı uzaklıkta olup ve daha, 24.975 yıl boyunca yoluna devam edecektir. Herkules topluluğunda sinyallerimizi alıp okuyabilecek düzeyde geliĢmiĢ bir uygarlık varsa ve sinyallerimize hemen cevap verme zahmetine de katlanırlarsa, onların cevaplarını okumak için 50.000 yıl beklememiz gerekmektedir. 1980‟lerde uzayı dinleme ve sinyal gönderme projeleri ağırlık kazandı. Acaba evrendeki tek uygarlık biz miydik, bizden baĢkaları da var mıydı? Bunun için VLA-Very Large Array sistemi kuruldu. Sistemde her biri 25 metre çapında 27 tane radyo teleskop 50 kilometrelik bir alana yerleĢtirildi. Teleskoplara gelen sinyaller bir atomik saatin hassas zamanlamasıyla bilgisayarlarda analiz edilmekte ve sinyallerin öbür yıldızların etrafındaki gezegenlerdeki canlılardan gelip gelmediği kontrol edilmektedir. Daha uzaklardaki yıldızlardan 185 daha güçlü sinyaller alabilmek için yakında farklı kıtalara ve hatta biri Dünya‟ya, diğer ikisi Ay‟a ve Mars‟a yerleĢtirilecek radyo teleskoplar planlanmaktadır. 1992‟de SETI projesi baĢlatıldı. Projenin maksadı uzaya özel bilgileri ihtiva eden sinyaller göndermek ve uzaydan gelen sinyallerin analizini yapmaktır. SETI, 80 ıĢık yılı mesafe içindeki yıldızları taramaktadır. Uzayın her yönünü her gün 24 saat boyunca dinleyen SETI‟ye henüz baĢka uygarlıkların herhangi bir sinyali gelmemiĢ ve gönderilen sinyallerimize bir cevap verilmemiĢtir. Fakat bu durum evrende bizden baĢka uygarlığın olmadığı anlamına gelemez. 1989 yılında Cenevre‟de yerin 100 metre altındaki CERN sistemi devreye sokuldu. Çevresi 27 km, çapı 3.8 metre olan çelik tüpün içinde özel elektromıknatıslar tarafından ters yönlerde hızlandırılan elektronlarla positronlar kafa kafaya çarptırılmakta, çarpıĢma sonu parçalanan parçacıkların içindeki onlardan daha ufak diğer parçacıklar yakalanmaktadır. 60.000 ton ağırlığındaki Dünya‟nın en büyük bu makinası evrenin en küçük parçacığını bulabilmek için imal edildi. 100 milyar eV gücündeki CERN‟de 4000 uzman çalıĢmaktadır. Tüp içinde hızlandırılan parçacıklar 27 km‟lik çevre boyunca saniyede 10.000 dönüĢ yapar ve yine saniyede 40.000 defa çarpıĢırlar. 20-30 yılda belki bir yeni parçacık yakalanabilir. 1990 yılında Hubble uzay teleskopu fırlatıldı ve 610 km yukarıdaki yörüngesine oturtuldu 11 ton ağırlığındaki teleskop 1.5 milyar dolara mal oldu 2.4 metre çapında aynası olan bu uzay teleskopu bütün zamanların en bilimsel cihazı oldu. Aynası 1993‟de tamir edildi ve bu iĢ 250 milyon dolara mal oldu. Tamiratın sebebi aynadaki 2 mikron‟luk bir hata idi. 186 Hubble Ģu ana kadar beklenenden fazla bilgi gönderdi, çok sayıda kara- deliği belirledi. Ġnsanoğlunun en büyük meraklarından olan evrenin yaĢı ve büyüklüğünü bulmaya da yardımcı olacaktır. Yine 1990 yılında insanoğlunun en büyük baĢarılarından biri gerçekleĢti. COBE uzay aracı fırlatıldı ve yörüngesine oturtuldu. COBE‟nin tek görevi 1964 yılında Penzias ve Wilson tarafından tesadüfen yakalanan mikrodalga arkaalan ıĢımasının tam değerini ölçmekti. COBE‟ye yerleĢtirilen -271 derecedeki sıvı helyum ile soğutulmuĢ detektörler arkalan radyasyonu 2.735 Kelvin olarak ölçtü. Penzias‟ın 1964‟teki ölçümü de 2.74 K‟idi ve böylece Big Bang teorisi COBE tarafından da teyit edilmiĢ oldu. COBE daha sonraki deneylerde uzayın mikrodalga haritasını çıkardı ve Big Bang‟ın ilk saniyelerindeki olayların kağıt üzerinde yapılan hesapla uygunluğunu belirtti. 1990‟da insanlık tarihinin en büyük projelerinden olan genome projesine baĢladı. Projede insan türünün gen haritasının çıkarılması ve genlerin ihtiva ettiği bilgilerin tanımlanması öngörülmektedir. Proje 15 yıl sürecek ve 4 milyar dolara mal olacaktır. Halen genlerdeki 3.5 milyar bilginin %10‟u tamamlandı ve Parkinson, Alzheimer gibi hastalıkların ilaçları imal edildi. Proje tamamlandığında insan insanı tanıyacak ve onun tam bir kopyasını yapmak mümkün olacaktır. Beyinde nelerin olup bittiği anlaĢılacak, insanın davranıĢları, huyları, kanser ve bütün hastalıklar kontrol altına alınacaktır. 1984‟te Amerikalı Schwarz ve Ġngiliz Green süpersicim teorisini ortaya attılar ve matematiksel denklemlerini çıkardılar. Teori beraberinde süpersimetri fikrini getirdi. Teori evrende 10 boyutun bulunduğunu, bunlardan 6‟sının Big Bang‟ın ilk 187 saniyelerinde içine kapanarak bükülmüĢ titreĢen halkalar haline geldiğini, geri kalan 4 boyutun (x, y, z ve zaman) ise günümüze kadar geldiğini belirtir. Teoriye göre maddenin en temel yapısı 10-33 cm uzunluğunda (yani bir protondan 1020 defa daha küçük) sicimler olduğunu öngörür. 2000‟lerin projelerinden en önemlisi GUT ve sonrası TOE elde etmektir. GUT (Grand Unified Theory), elektrozayıf (elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetin birleĢmiĢ Ģekli) ile güçlü nükleer kuvveti (proton ile nötronu bir arada tutan kuvvet) birleĢtirmeyi amaçlar. GUT elde etmek için 1015 eV‟luk bir makina imal etmek gerekir. ġu anda sahip bulunduğumuz en güçlü makinanın (CERN) gücü 102 eV‟dir Bu durumda bir GUT elde etmek insanoğlu için çok Ģüpheli görülmektedir. Böyle bir atom çarpıĢtırıcısının boyutları bile insanı titretmektedir. Eğer bir gün GUT elde edilirse bir sonraki adım GUT ile henüz parçacığı bile yakalanamamıĢ olan gravitasyon kuvvetini birleĢtirmektedir. Bu da TOE (Theory of Everything)‟dir. Yani, Her ġeyin Teorisi, TOE‟yi elde etmek için gerekli enerji miktarı insan düĢünce ve imkan sınırının çok ötesindedir. TOE elde edilirse Big Bang‟ı „kimin‟ patlattığı, patlatmadan önce „nelerin‟ olup bittiği, bir karadeliğin arkasında nelerin olduğu anlaĢılmıĢ olacaktır, ki bunlar biz insanlara yasaklanmıĢ Ģeylerdir. Ve, önümüzdeki bir milyon yılın projesi: Mars‟ta koloniler kurmak ve orada yaĢamak. Mars‟ın dıĢında GüneĢ sistemimizdeki diğer gezegenlerde yaĢayabilmemiz mümkün olamaz. Çünkü yaĢayabilmemiz için sıvı su, GüneĢ ıĢığı, oksijen ve bitkilere ihtiyaç bulunmakta, ayrıca yüzeyi katı, belli sıcaklıkta, GüneĢ‟in ekosferi içinde bulunan bir gezegene. 188 Mars‟ın dıĢındakilerde bunlar mevcut değildir. Mars‟ta ise kuzey ve güney kutuplarında buz baĢlıkları, atmosferinde bol miktarda karbondioksit, yüzeyinde derin çukurlar ve kanallar ve yeterli GüneĢ ıĢığı ile uygun iklim Ģartları bulunmaktadır. Ayrıca bizden 50 milyon kilometre uzaklıkta, yani yakınımızda. Eğer bir gün Dünya gezegeninin baĢına uzaydan bir felaket gelirse kaçabileceğimiz tek ama tek yer Mars gezegenidir. Bu durumda Mars projesinin kapsamı Ģunlardır: Mars‟ın yüzeyini ısıtmanın bir yolu bulunabilir gezegenin iç sıcaklığı yükseltilebilirse, gezegenin içinden çıkacak gazlar dıĢarı çıkacak, atmosferini yoğunlaĢtıracak, yoğunlaĢan atmosferi GüneĢ‟ten gelen ıĢınları içerde saklı tutacak (sera etkisi) ve tekrar uzaya kaçmasını önleyecek. Daha fazla ısınan gezegenin buz baĢlıkları eriyecek, denizler, nehirler oluĢacaktır. Sıvı suya, GüneĢ ıĢığına ve atmosferinde bol bulunan karbondioksite sahip gezegende dev bitkiler çıkacak (zira, bitkilerin ihtiyaçları sadece bunlardır), bitkiler havadaki karbondioksiti alacak havaya oksijen bırakacak (fotosentez prosesi), oksijen miktarı belli bir seviyeye ulaĢınca insanların yaĢamı için gerekli uygun ortam oluĢacaktır. Ġnsanlar için gerekli olan oksijen, sıvı su, denizler, nehirler, bitkiler artık Mars‟ta mevcut olmuĢ olacaktır. Bu projenin gerçekleĢmesi milyonlarca yıl sürecektir. Fakat imkansız bir Ģey de değildir. Projenin gerçekleĢtirilmesi için Ģu anda 3.5 milyon yaĢında olan insan soyunun, evrim süreci içinde yok olmaması ve daha onlarca milyon yıl boyunca yaĢamayı becerebilmesi gerekir. Bu ise son derece Ģüphelidir. 189 Bilimsel Kavramlar 190 Kitabımızın konuları ile ilgili kavramlar özet ifadeleriyle ve alfabetik sıraya göre yazılmıĢtır. Bu kavramlar konuların daha iyi anlaĢılmasına yardımcı olacaktır. AĢağıdaki 395 kavram bilimin yapı taĢlarıdır. ACCRETION DĠSKĠ: Kütleli bir cismin gravitasyonel alanının çekimi ile etrafından malzeme toplamasıdır. Kütleli cisme doğru çekilen malzeme bir disk Ģeklini alır. Bu sırada malzeme enerji kazanır, diskteki atomlar birbiri ile çarpıĢır, ısınır ve X-ıĢını çıkarırlar. Karadelik, kuasar gibi güçlü çekim alanına sahip cisimlerin etrafındaki diskler çok belirgindir. AÇIK EVREN (Open Universe): Sonsuza kadar geniĢleyecek olan evren modelidir. AÇISAL FREKANS (Angular Frequency): Bir çevrede dolanan bir cismin, birim zamandaki dönme sayısıdır. AÇISAL HIZ (Angular Velocity): Yer değiĢim hızıdır. AÇISAL ĠVME (Angular Acceleration): Açısal hızın değiĢim hızıdır. AÇISAL MOMENTUM (Angular Momentum): Bir sistem içindeki dönüĢ hareket miktarının ölçüsü olup, dönüĢ hızının kütlesinin, merkeze olan uzaklığın karesi ile çarpımına eĢittir. Veya, dönen bir cismin ürettiği kütle ve açısal hızdır. AĞIRLIK: Dünya‟nın gravitasyon kuvvetinin cisimlere uyguladığı güç olup, cisimlerin kütlesine ve Dünya‟nın merkezine olan uzaklıklara bağlıdır. Kutuplar Dünya merkezine daha yakın olduğundan, kutuplardaki bir cismin ağırlığı ekvatordaki bir cisimden %0,3 daha fazladır. AĞIRLIK MERKEZĠ: Bir cismin, bütün ağırlığının toplandığı var sayılan noktasıdır. AĞIR ELEMENTLER (Heavy Elements): Hidrojen ve helyum haricindeki elementlerdir. Bütün ağır elementler yıldızların içindeki füzyon reaksiyonları sonucunda üretilmiĢ, sonra 191 süpernova patlaması ile uzaya dağılmıĢtır. Yıldızların yaĢları ve evrimleri bu ağır elementlerden hesaplanabilmektedir. AĞIR SU: Deteryumun oksidi olup, (D20) çekirdeğinde bir nötron bulunur. AKTĠF BÖLGE (Active Site): Bir kimyasal reaksiyonu katalistliğine direkt olarak katılan, enzimin yüzeyinde derin yarıkların yer aldığı bölgelerdir. AKTĠF GALAKSĠ (Active Galaxi): Merkezinden büyük miktarda enerji çıkaran galaksiler olup, Seyfert galaksileri, kuasarlar bunlara birer örnektir. Merkezden çıkan enerji galaksinin iki tarafında birer ince ıĢın demeti gibi görülür. AKSELERATÖR (Accelerator): Atom altı parçacıkların içinde hızlandırılıp çarpıĢtırıldığı makinalardır. AKSĠYOM (Axiom): Doğru olduğu kabul edildiği için ispatına gerek duyulmayan problemlerdir. ALAN (Field): Uzayda devamlı ve üniform Ģekilde yayılmıĢ bir Ģey olup, elektrik, manyetik alanlar, uzay-zaman eğriliği, gravitasyon dalgaları Ģeklinde olabilir. ALAN EġĠTLĠKLERĠ (Field Equations): Her elektrik yüklü parçacığın evrende yarattığı matematiksel çizgilerdir. Pozitif yüklerden dıĢarı doğru, negatif yüklerden ise içeri doğru çıkarlar ve bu yüzden zıt yükler, birbirini çeker, aynı yükler ise iter. Bu kuvvet çizgileri parçacığın etrafında bir alan kuvvetini yaratır. Bunlar alan denklemleri ile belirlenir. Faraday tarafından ortaya atılan alan denklemleri Maxwell tarafından formüle edildi. Bunlar ve genel relativitenin öngördüğü alan denklemleri klasik alan teorileriydi. Alan teorisinin modern versiyonu Kuantum Alan Teorisi‟dir. Burada enerjinin kuantalar tarafından taĢındığını belirtilir. Kuantum Alan Teorisi‟nde, evrende kuantize olmuĢ kuantum alanlarının dıĢında hiçbir Ģey yoktur. 192 ALBEDO: IĢık çıkarmayan bir cismin ıĢığı yansıtma ölçüsüdür. Tam yansıtan cismin albedosu 1‟dir. Siyah cisim bütün ıĢınları soğurduğu için albedosu sıfır, Venüs‟ün 0.65, Dünya‟nınki ise 0.37‟dir. ALPHA PARÇACIĞI (Alpha Particle): Ġki elektronunu kaybetmiĢ bir helyum atomu çekirdeğidir. ALPHA BOZUNUMU (Alpha Decay): Bir atom çekirdeğinin bir alpha parçacığı çıkarması ve farklı bir elemente dönüĢmesidir. AMĠNOASĠT (Aminoacid): Proteinlerin yapı taĢları olup, bir asit grubu ve bir amino grubunu ihtiva eden küçük moleküllerdir. Yirmi farklı tanesi birleĢerek bir protein oluĢturur. ANDROMEDA: Samanyolu‟na 2.3 milyon ıĢık yılı uzaklıkta ve içinde 1 trilyon yıldız bulunan sarmal bir galaksidir. ANGSTRÖM BĠRĠMĠ: Spektrum çizgilerinin dalga uzunluklarında kullanılan ve birimi 10-10 metre olan ünitedir. ANTĠBĠYOTĠK: Penisilin gibi bir madde olup bakterilerin büyümesini engeller. ANTĠMADDE (Antimatter): Aynı kütle ve spin‟li, fakat maddenin tersi yükte olan parçacıklardan yapılmıĢ maddedir. ARECIBO RADYO TELESKOPU: Porto Riko‟da kurulu, 305 m çapında Dünya‟nın en büyük çanak teleskopudur. ARKAALAN RADYASYONU (Background Radiation): Evren 2.7 Kelvin‟in hemen üzerindeki sıcaklıktaki radyasyonla dolu olup, mikrodalga radyo frekanslarında, Dünya‟dan alınabilir. Bunlar Big Bang‟ın en önemli delilidir ve arkaalan mikrodalga radyasyonunun keĢfi kozmolojideki, evrenin geniĢlemesinin keĢfi ile birlikte, en önemli buluĢ olmuĢtur. Big Bang‟dan çıkan bu radyasyon zamanla zayıflamıĢ, soğumuĢ ve Ģu anda kızıla kaymıĢ halde radyo dalgaları Ģeklinde bulunmaktadır. Evrenin geniĢlemesiyle zayıflayan ve yoğunluğu azalan radyasyon, 193 evrenin dıĢında bir yer olmadığından, onun içini üniform Ģekilde doldurmuĢtur. ASAL SAYI (Prime Number): Kendisi ile 1 sayısının dıĢında iki sayının çarpımı olarak ifade edilemeyen bir sayıdır. ASĠD YAĞMURU: Atmosferde sülfür dioksit ve nitrojen oksit ile meydana gelen yağmurdur. ASĠL GAZLAR (Noble Gases): Atomlarının elektron bulutları elektronla doldurulmuĢ olan altı adet elementtir. ASĠMETRĠK ZAMAN (Asymmetric Time): Sebebin sonuçtan önce geldiği zamandır. ASTRONOMĠK ÜNĠTE (AÜ): GüneĢ ile Dünya merkezleri arasındaki ortalama uzaklık olup, 149.598.023 km‟dir. ATALET (Inertia): Bir cismin yaptığı harekette durumunu değiĢtirmekteki isteksizlik ölçüsüdür. Duran bir cisim üzerine bir kuvvet gelinceye kadar durmaya devam eder. Hareket eden bir cisim onun hareketine sebep olan kuvvet değiĢmedikçe aynı hızda ve aynı yönde hareketine devam eder. ATMOSFER (Atmosphere): Yeryüzünü saran gazların karıĢımından oluĢan hava tabakası olup, sıcaklık esasına göre dört tabakadan meydana gelir. Dünya yüzeyinden itibaren 10 km kalınlığındaki troposfer (troposphere), 50 km kalınlığındaki stratosfer (stratosphere), 80 km kalınlığındaki mezosfer (mesosphere) ve 110 km kalınlığındaki termosfer (thermosphere)‟dir. Ozon tabakası stratosferde yer almaktadır. ATMOSFERĠK BASINÇ: Birim alana deniz seviyesinde gelen havanın basıncı olup, 101.32 Pascal (N/m2)‟e eĢittir. Veya 760 mm cıva basıncıdır. ATOM: Maddeyi meydana getiren temel birimler olup, proton ve nötrondan oluĢan bir çekirdek ve onun etrafında dönen elektronlardan ibarettir. Evrendeki her Ģey sayıları 100‟den fazla olan atomların birleĢmesinden meydana gelmiĢtir. 194 ATOM ALTI PARÇACIKLAR (Sub Atomic Particles): Bir atomun içinde bulunan ve onu oluĢturan daha küçük parçacıklardır. 400‟den fazlası tanımlanmıĢtır. ATOM ÇEKĠRDEĞĠ: Bir atomun merkezinde tüm kütlesinin toplandığı, pozitif yüklü, proton ve nötronların birleĢmesi ile oluĢan parçacıktır. ATOM BOMBASI: Uranyum-235 veya plütonyum-239 çekirdeğinin zincirleme fisyon reaksiyonu sonucu çıkardığı enerji ile patlayan bombadır. ATOMĠK KÜTLE (Atomic Mass): Bir nötr atomun, kütle birimi olan 1.66x10-24 grama göre hesaplanan kütlesidir. ATOMĠK SAYI (Atomic Number): Atom çekirdeğindeki protonların sayısıdır. ATP (Adenosine Triphosphate): Bir hücre içinde yer alan kimyasal enerji üreterek hücreyi çalıĢtıran bir organeldir. Ġçinde bulunan üç fosfat grubundan bir veya ikisini kaybedince, ADP (Adenosine Diphosphate) veya AMP (Adenosine Monophosphate)‟e dönüĢür ve bu esnada hücre için gerekli enerji ortaya çıkar. AXĠON: GUT için öngörülen hipotetik temel parçacıktır. Kütlesi 1 eV‟un 100.000‟de birinden küçük olup Big Bang‟dan çıkıp evrende bol miktarda bulunduğuna inanılmaktadır. AURORA BOREALIS: Yeryüzünün yaklaĢık 100 km yukarısında görülen GüneĢ‟ten gelen yüklü parçacıkların atmosferdeki oksijen ve nitrojen ile dünyanın manyetik alanı içinde yaptıkları etkileĢim sonucu ortaya çıkan, farklı renklerden oluĢmuĢ bir ıĢık bandıdır. Kuzey yarıküresinde görülene Aurora Borealis (Northern Lights), güney yarıküresinde görülene de Aurora Australis (Southern Lights) adı verilir. Manyetik kutupların 20 derece uzağında görülür. AVOGADRO SABĠTĠ: Gazların molekül ağırlığını bulmaya yarayan sabit olup 6.02x10-23 olarak ifade edilmektedir. 195 AYDINLIK (Luminosity): Bir yıldızın aydınlığı onun her saniye içinde çıkardığı enerji miktarıdır. Aydınlık yıldızın yüzey sıcaklığına ve yüzey geniĢliğine bağlıdır. GüneĢ‟in parlaklığı 3.83x1026 Watt‟dır. GüneĢ‟ten 1 milyon defa daha aydınlık yıldızlar mevcuttur. BAKTERĠ: Çekirdeğinin etrafında zar yerine kalın bir hücre duvarı olan, 0.5 ile 5 mikron ölçülerinde, her Ģart altında yaĢamını sürdürebilen tek hücreli bir organizmadır. Her yerde bulunan bakteriler tuz ve Ģekerden enerji alırlar ve canlı yaĢamı için gerekli varlıklardır. BARYON‟LAR (Baryons): Proton, nötron ve kararsız hadronları (hiperon) kapsayan, güçlü nükleer kuvvetin etkileĢimi altında olan parçacıklardır. Bir baryon üç kuark‟tan oluĢur. DıĢlama ilkesine uyarlar. BETA BOZUNUMU (Beta Decay): Bir nötronun bir elektron ile bir antinötrino çıkarması ve bir protona dönüĢmesidir. Bu olunca çekirdeğin yükü bir ünite artar ve o farklı bir elementin çekirdeği haline gelir. BETA PARÇACIĞI (Beta Particle): Beta bozunumu sırasında atom çekirdeğinden fırlayan yüksek hızlı elektronudur. BETATRON: Bir parçacık akseleratörü olup, yüksek hızlı elektronlar elde edilir. BEYAZ CÜCE (White Dwarf): Ġçindeki helyumu da tüketerek dıĢ tabaklarını fırlatıp atmıĢ, yoğunluğu daha da artmıĢ, hacmi küçülmüĢ, beyazımsı renk almıĢ yıldızlardır. BĠYOTEKNOLOJĠ (Bio Technology): Canlı organizmaların karakteristiklerini ayarlamayı amaçlayan mühendislik dalıdır. BĠRĠNCĠL IġINIM (Primary Radiation): Yeryüzünün dıĢ atmosfer tabakalarına çarpan çok hızlı kozmik ıĢınlardır. BĠT (Byte): Rakamların toplanması ile oluĢan bilgi birikim ölçeği olup, bir kilo bit 1024 bit, bir mega bit 1.048.576 bit‟tir. 196 BĠYONĠK: Beynin fonksiyonları ile elektronik arasındaki iliĢkilerin incelenmesidir. BĠYOSFER (Biosphere): Dünya üzerinde canlıların yaĢadığı tabakadır. BOLTZMANN SABĠTĠ: Boltzmann istatistik mekanik denklemindeki sabit değer olup, k=1.38x10-23J/K‟dir. BOSON‟LAR (Bosons): Spin‟leri tam sayılarla tanımlanan, foton, gluon gibi parçacıklar olup, kuvvetleri taĢırlar. BOZUNUM (Decay): Bir atom çekirdeğinin bir veya birden fazla parçacık veya foton çıkararak parçalanmasıdır. BUHAR ODASI (Cloud Chamfer): Parçacıkların geçerken iz bıraktıkları, içinde nitrojen ve oksijen bulunan odadır. BUZ DEVRĠ: GüneĢ‟ten gelen radyasyonlardaki değiĢikliklerin sebep olduğu soğuk iklim Ģartlarıdır. Son 600 milyon yıl içinde 17 adet buz devri yaĢanmıĢ, kutuplardan gelen büyük buz tabakaları yeryüzünün 1/3‟ünü kaplamıĢtır. Son buz devri bundan 40.000 yıl önce yaĢanmıĢ ve 10.000 yıl öncesine kadar sürmüĢtür. Daha önce oluĢan 3 buz devirleri ise 100.000 yıl devam etmiĢtir. BÜYÜK PATLAMA (Big Bang): Bugünkü evrenin meydana gelmesine sebep olan, sonsuz yoğunluk ve sonsuz sıcaklıktaki bir noktanın 15 milyar yıl önce patlamasıdır. BÜYÜK ÇÖKME (Big Crunch): Big Bang‟ın karĢıtı olup, eğer evrende yeterli kütle mevcut ise onun uzay-zamanı kapatacağını ve evrenin içine çökerek, bir gün, tekrar tekilliğe döneceğini belirtir. BÜYÜK YAPI (Large Scale Structure): 100 megaparsek uzaklığın ilerisindeki gök cisimleridir. Bu ölçülerde evren köpüklü görülür. Görünen madde ince köpükler üzerinde dağılmıĢtır. Cisimlerin en büyüğü 100 mpc mesafedeki Great Wall olup, süper kümelerden yapılmıĢtır. Uzunluğu 225 mpc, geniĢliği 80 mpc, kalınlığı 10 mpc‟dir. 197 CELSIUS ÖLÇEĞĠ: Mutlak sıfır ve Kelvin derecesinin dıĢındaki maksatlar için kullanılan, Kelvin‟den 273.16‟nın çıkarılmasıyla bulunan sıcaklık ölçeğidir. CEPHEID DEĞĠġKEN YILDIZLARI (Cepheid Variable Stars): Çok büyük boyutlarda olan, renkli ve periyodik değiĢikliklerde görülen yıldızlardır. CHON: Canlı yaĢam için en önemli elementler olan, karbon, hidrojen, oksijen ve azotun baĢ harfleridir. Her insanın %65‟i sudur. Geri kalan kısmı hidrojen, karbon ve azottan oluĢur. Vücudun %96‟sı CHON‟dur. Hidrojen Big Bang‟dan çıkmıĢtır. Diğerleri ise yıldızların içindeki reaksiyonlardan oluĢmuĢtur. COBE: 1989‟da fırlatılan, arkaalan mikrodalga ıĢımasındaki dalgalanmaları ve Big Bang modelinin hassasiyetini keĢfeden NASA uydusudur. ÇARPIġTIRICI (Collider): Bir parçacık hızlandırıcısı içinde bulunan parçacıkların çarpıĢtıkları bölümdür. CORIOLIS KUVVETĠ (Coriolis Force): Dünya batıdan doğuya doğru döndüğünden ekvatordaki bir cisim doğuya doğru büyük bir hızla atılır. Kutuplarda ise böyle bir hareket olmaz. Ekvatordaki cisim kuzey veya güneye doğru itilince, onun doğuya doğru olan hareketinin fazlalığı, sanki bir kuvvetle itilmiĢ gibi, onu kenarlara taĢır. Bu kuvvete Coriolis kuvveti denir. Kutuplara doğru esen rüzgarlar gibi. SĠKLOTRON (Cyclotron): Ġçinde parçacıkların elektromıknatıslarla hızlandırıldığı ve yüksek enerji seviyelerine ulaĢtığı spiral bir makinadır. CYGNUS X-1: Ġçinde bir karadeliği ihtiva eden ve güçlü xıĢınları çıkaran Cygnus yıldızlar grubundaki bir kaynaktır. ÇEKIM KUVVETĠ (Gravitation Force): Kütlesi olan her cismin etkilendiği bir kuvvet olup, gravitasyon kuvveti olarak adlandırılır. 198 ÇEKĠRDEK (Nucleus): Proton ve nötrondan meydana gelmiĢ atom çekirdeğidir.Etrafında elektron bulutları bulunur. Etrafındaki elektron bulutlarına göre boyutu, cami kubbesinin yanında bir kum taneciği gibidir. DALGA (Wave): Bir alan içindeki titreĢimler olup, uzayzaman arasında ilerler. DALGA BOYU (Wave Length): Bir dalganın ardıĢık iki tepe veya iki dip noktası arasındaki mesafedir. Dalga boyu frekansla ilgilidir. DEJENERE MADDE (Degenerate Matter): Yıldızların içlerinde, aĢırı sıcak ve basınç altında elektronların yerlerinden ayrılarak atomu terk etmeleridir. Elektronların çıplak çekirdekler arasında dolaĢmalarından oluĢan bu tür maddeye plazma denir. DELTA IġINLARI (Delta Rays): Alpha ıĢınlarına maruz kalmıĢ bir cisimden çıkan düĢük hızlı elektronların oluĢturduğu ıĢınlardır. DETERMĠNĠZM (Determinism): Her olayın daha önceki olayların tam olarak gözlenebilir etkileri olduğunu belirten doktrindir. DETERYUM (Deuterium): Çekirdeğinde bir proton ve bir nötron bulunan hidrojen atomu olup, ağır hidrojen olarak da bilinir. DĠFERANSĠYEL EġĠTLĠK: X ve Y değiĢkenlerinden bir Y miktarının baĢka bir X miktarına göre çözümünü belirten, nümerik metotlarla çözümlenen denklemlerdir. Bir çok diferansiyel eĢitlik mevcut olup her biri kendi usulüne göre çözümlenir. Analitik metotlarla çözümlenemezler. Belirli kurallar içinde bir fonksiyondan üretilen diğer fonksiyonlardır. DNA (Deoxyribonuclei Acid): Bütün canlıların hücrelerinde bulunan çift sarmal kollu uzun bir nükleodit zinciri olup, kalıtımın nakledilmesini sağlar. 199 DURAĞAN KÜTLE (Rest Mass): Bir cismin yerinde sabit durduğu durumdaki kütlesidir. Onu ölçen kiĢi veya cihazın da aynı durumda olması Ģartı ile. Cismin kütlesi yüksek hızlarda artar. Fakat bu artıĢ cisimle birlikte yol alan kimse tarafından fark edilemez. Sadece duran veya hareketli cismi uzaktan gözleyenler tarafından fark edilebilir. IĢık hızında kütle sonsuz olur. Fotonların durağan kütleleri sıfır olup ıĢık hızında gidilebilirler. Fakat bir fotonun durağan sıfır kütlesi anlamsızdır. Çünkü bir foton asla durağan olmayıp, ıĢık hızında daima hareketlidir. Bu yüzden fotonlar ıĢık hızında da sıfır kütlelidir. DURGUN ENERJĠ: Durağan bir parçacığın enerjisi olup E=mc2 ile ifade edilir. DÜġME HIZI: Yeryüzüne düĢen cisimlerin hızı olup, serbest düĢme hızı 1g=9,8 m/sn‟dir. EKLĠPS (Eclipse): Bir gök cisminin önünün baĢka bir cisim tarafından geçici olarak kapatılmasıdır. Ay, Dünya ile GüneĢ‟in arasına girince GüneĢ tutulması olur. Böylece Ay‟ın gölgesi Dünya‟ya düĢer. Ay‟ın yörünge düzlemi 5 derecelik bir açı yaptığından GüneĢ tutulması sadece yeniay zamanlarında gerçekleĢir. GüneĢin Ay‟dan 400 defa büyük olmasına karĢılık GüneĢ 400 defa daha uzaktadır. Böylece iki cisimde Dünya‟dan aynı geniĢlikte görülür. Ay tutulması ise Ay‟ın GüneĢ‟in tersi yönde Dünya‟nın tam arkasına gelmesi esnasında olur. Bu zamanda dolunay vardır. EKOSFER (Ecosphere): GüneĢ‟in çevresinde, içinde Dünya‟nın döndüğü 10 milyon kilometre kalınlığındaki bölgedir. EKSANTRĠKLĠK: Eliptik bir yörüngenin bir daire ile olan farkının bir ölçüsüdür. Bir eksantrikliğin en büyük değeri daima 1‟den küçük olup, bir dairenin eksantrikliği ise sıfırdır. 200 EKZOBĠYOLOJĠ (Exobiology): Evrenin baĢka yerlerinde de canlıların bulunduğunu belirten teorik çalıĢmadır. EKSOTERMĠK REAKSĠYON (Exothermic Reaction): Isı Ģeklinde enerji çıkaran bir kimyasal reaksiyondur. ELEMENT: Aynı sayıda proton ve elektronların oluĢturduğu atomların meydana getirdiği bileĢimdir. Bazı atomlarda nötron sayıları farklı olabilir. Bu durumlarda aynı elementin farklı izotopları Ģekillenir. 92 tane doğal element mevcuttur. EMBRYO: Canlıların geliĢmelerinin en erken aĢamadaki durumlarıdır. ENERJĠ (Energy): Bir sistemin enerjisi sistemin iĢ yapma kapasitesini ölçer. Ne yok edilebilir ne de yaratılabilir. Sadece Ģekil değiĢtirir. Dünya‟daki her Ģey enerjisini GüneĢ‟ten alır. Bir petrolün içindeki enerji onu oluĢturan bitkilere fotosentez yolu ile depolanmıĢtır. Enerji kuanta adı verilen belli küçük birimlerden meydana gelmiĢtir. ENERJĠ DÖNÜġÜMÜ: Enerjinin bir durumdan baĢka bir duruma dönüĢümü olup, potansiyel, kinetik, elektriksel, manyetik, ısı, ıĢık, kimyasal, nükleer Ģekillerde olabilir. ELEKTRON (Electron): Atom çekirdeği etrafında belli yörüngelerde dönen, en hafif olan, negatif yüklü kararlı parçacıklardır. ELEKTRON BULUTU (Electron Cloud): Çekirdek etrafında dönen elektronların oluĢturduğu bulutumsu görünüĢtür. ELEKTRON MĠKROSKOBU: Çok küçük cisimleri elektron ıĢınları ile büyülten cihazdır. IĢığın dalga boyundan daha küçük ölçüdeki cisimler görünen ıĢıkla çalıĢan optik mikroskoplarla görülemezler. Elektron mikroskoplarında milimetrenin bir milyon da biri kadar küçük nesneler görülebilmektedir. ELEKTRON VOLT (eV): Enerji birimidir. Bir elektronun 1 voltluk bir potansiyel farkında hızlandığında kazandığı enerji miktarına eĢdeğerdir. 1eV=1.60x10-19 Joule‟dir. Parçacık 201 fiziğinde temel parçacıkların kütleleri, E=mc2‟den dolayı, eV olarak gösterilir. 1MeV=milyon eV, 1GeV=109 eV‟dur. Bu durumda protonun kütlesi 1 GeV‟ye yakındır. ELEKTROMANYETĠK KUVVET (Electromagnetic Force): Elektronları atom çekirdeği etrafında tutan, hem çeken hem iten kuvvettir. ELEKTROMANYETĠK RADYASYON (Electromagnetic Radiation): TitreĢen elektrik ve manyetik alanlar tarafından taĢınan enerjiye ait radyasyon Ģeklidir. IĢık hızında yol alırlar ve bir elektrik yükünün hızlandırılması ile üretilirler. Elektrik ve manyetik alanlar uzayda birbirine göre sağ açılarda titreĢirler. ELEKTROZAYIF KUVVET (Electroweak Force): Elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetlerin birer uzantıları olan 100 GeV‟luk ana kuvvettir. ENDOTERMĠK REAKSĠYON: Enerji soğuran bir kimyasal reaksiyondur. ENTROPĠ (Entropy): Isısal enerjinin mekanik iĢe çevrilme derecesinin ölçüsüdür.Termodinamigin ikinci yasası kapsamına girer. ENZĠM (Enzyme): Bir kimyasal reaksiyonu tahrik eden biyolojik bir katalizdir. Bir protein molekülü olup, reaksiyonları hızlandırır. EON: 1 milyar yıl‟dır. EPICYCLE: Bir gezegenin küçük bir daire etrafında yaptığı harekettir. Epicycle merkezi de gezegenle birlikte hareket eder. ERG: Santimetre, gram ve saniye sisteminde bir enerji birimidir. Saniyede 1 cm hızla yol alan 1 gramlık bir kütlenin kinetik enerjisi yarım Erg‟dir. EKĠNOKS (Equinox): Dünya üzerindeki her yerde gündüz ve gecenin eĢit uzunlukta olduğu an veya Dünya‟nın yörüngesi üzerinde GüneĢ‟in tam Dünya ekvatoru hizasına geldiği andır. 202 Ġlkbahar ekinoksu 21 Mart, sonbahar ekinoksu 23 Eylül‟de gerçekleĢir. ETER (Ether): IĢık ve diğer elektromanyetik radyasyonun içinde yol alması gerektiğine inanılan hipotetik bir ortamdır. Özel relativite teorisinden sonra gereksizliği anlaĢılmıĢtır. EVREN (Universe): Ölçülebilen bütün uzay-zamandır. IĢığın ulaĢtığı bölge gözlenebilen evrendir. Gözlenemeyen evren bölgesine ıĢık henüz ulaĢmamıĢtır. Evren, gözleyebildiğimiz bizim geniĢleyen uzay-zaman köpüğüne verilen isimdir. Kozmos, iliĢki kuramadığımız diğer geniĢleyen uzay-zaman köpüklerini de içine alan (diğer evrenler) son derece büyük bir uzay-zaman için kullanılabilir. EVRENDE YAġAM: Canlı yaĢam ortamdan ham maddeleri alarak kendi kendini üreten ve kopyalarını yapabilendir. Bir cansız olan kristal büyüme kabiliyetine sahip olup, benzerlerini yapabilir. Bir hücre ise ham maddelerin yardımı ile milyarlarca kompleks organizma üretebilir. Canlının temelindeki Ģey enerjidir. Enerjinin bulunduğu her yerde canlılar olabilir. Uzayda son yıllarda, karbona dayalı birçok kimyasal reaksiyonlar keĢfedilmiĢtir. Dünya‟ya düĢen 3 milyar yaĢındaki kayalarda tek hücreli canlı Ģekilleri ve aminoasitler bulunmuĢtur. Evrende çok sayıda uygarlığın bulunduğuna inanılmaktadır. EVRĠM (Evolution): Canlıların ilkel durumlardan geliĢerek bugünkü Ģekillere gelmesi için geçen süreçtir. FAHRENHEIT ÖLÇEĞĠ: Suyun donma noktasını 32 derece kaynama noktasını 212 derece olarak belirleyen sıcaklık ölçeğidir. FARADAY SABĠTĠ: Bir mol‟lük tek yüklü iyonu açığa çıkaran elektrik miktarı olup 9.64x104 c/mol‟dür. FERMĠYON‟LAR (Fermions): Temel parçacıklar olup, Fermi-Dirac istatistiklerine göre davranırlar. Fermiyonlar asla 203 yok edilemez ve yaratılamazlar. Evrendeki toplam fermiyon sayısı daima aynıdır. Bir fermiyonun temel özelliği spin‟idir. Fermiyonların spin‟leri –1/2, 3/2, 5/2 gibi, yarı kesirli sayılardır. FĠSYON (Fission): Ġki cismin birbirinden ayrılmasıdır. FONKSĠYON (Function): Bir grup içindeki değiĢimin diğer bir grup içinde meydana getirdiği değiĢimle olan iliĢkisidir. FOTON (Photon): IĢığın parçacığı ve elektromanyetik radyasyonun kuantum birimidir. Elektrik yükü ve durağan kütlesi yoktur ve boĢlukta ıĢık hızı ile yol alır. Bir boson olup, yüklü veya manyetik cisimler arasındaki elektromanyetik kuvveti taĢırlar. FREKANS (Frequency): Dalgaların tepe noktalarının belli bir noktadan, bir saniye içindeki, geçme sayısıdır. Frekans, dalga hızının dalga boyuna bölümüne eĢit olup, birimi Hertzdir. FÜZYON (Fussion): Ġki cismin çarpıĢarak birbirine yapıĢmasıdır. G: Dünya çekim kuvvetinin cisimlere uyguladığı ivme olup, 1g‟lik ivme ile her saniye bir öncekine göre 0.0098 km daha hızlı yol alınır. GAMMA IġINLARI (Gamma Rays): 10.000 ile 10 milyon eV (foton baĢına) gücünde, X-ıĢınları gibi, fakat daha yüksek enerjilerdeki radyasyondur. GAMMA IġINLARI ASTRONOMĠSĠ (Gamma Ray Astronomy): Evreni en güçlü enerjili elektromanyetik radyasyonla incelemektir. Atmosfer dıĢındaki uydulardan inceler. Süpernova, pulsar, karadelik gibi kaynaklardan çıkan gamma ıĢınları galaksimizden çıktığı gibi evrenin derinliklerinden de gelebilir. GALAKSĠLER (Galaxies): Evrende, gravitasyonun etkisi ile çok sayıda yıldızın bir araya gelmesiyle oluĢan adalardır. En büyükleri yüzlerce bin ıĢık yılı geniĢliğinde olup trilyonlarca 204 yıldızı barındırır. En küçükleri bile milyonlarca yıldızı ihtiva eder. 50 milyar galaksi modern teleskoplarla gözlenmektedir. GALAKSĠLER ARASI MADDE (Intergalactic Matter): Galaksilerin arasında bulunan maddedir. Bu bölgelerde toz yerine gazlar vardır. Çok miktarda karanlık maddenin bulunduğu sanılmaktadır. GALAKSĠLER KÜMESĠ (Cluster of Galaxies): Galaksilerin bir grup halinde bir arada bulunmasıdır. Birkaç bin tane galaksiye kadar olabilir. Bizimki, yerli grup adında 40 üyeyi kapsayan küçük bir gruptur. Gruptaki galaksiler çekim gücü ile bir arada tutulurlar. En yakınımızdaki galaksiler kümesi 2500 galaksiyi barındıran Virgo‟dur. GeniĢliği 3 mega parsek, bizden uzaklığı 15 mega parsektir. GEL-GĠT ETKĠSĠ (Tidal): Gök cisimlerinin gravitasyon kuvvetlerinin etkisi ile birbirlerinin yüzeylerini kabartmasıdır. GEN (Gene): Hücreye bir protein üretmesi talimatını veren bir bilgi parçası olup, protein gruplarının yapılıĢını organize eder. GEOCENTRIC SĠSTEM: Ptolemy tarafından öne sürülen, 1400 yıl kadar kullanılan Dünya merkezli model olup, Dünya‟nın evrenin merkezi olduğunu ve bütün gök cisimlerinin onun etrafında döndüğünü öngörür. GERÇEK SAYI (Real Number): Kendisi ile çarpılınca pozitif sayıyı veren sayıdır. GEZEGENLER ARASI TOZ (Interplanetary Dust): GüneĢ‟in etrafında bulunan ve kuyruklu yıllarca bırakılmıĢ olan büyük miktardaki tozlardır. GüneĢ‟ten 600 milyon km uzaklıklara uzanır. GĠRĠġĠM (Interference): Üst üste gelen iki dalganın toplam dalga yüksekliğinin, her iki dalga yüksekliklerinin toplamına eĢit olduğu durumdur. 205 GLUON: Güçlü nükleer kuvveti taĢıyan bir temel parçacıktır. Kuarkları bir arada tutar. Boson ailesinin bir üyesidir. GRAVĠTASYON KUVVETĠ (Gravitation Force): Evrendeki bütün cisimler arasındaki çekim kuvvetidir. Bütün cisimler birbirini kütlelerinin çarpımı ile doğru orantılı, aralarındaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olarak çeker. GRAVĠTON PARÇACIĞI (Graviton): Kütlesi bulunan iki cisim arasındaki gravitasyon kuvvetini taĢıyan hipotetik parçacıktır. Bir bosondur. GRAVĠTASYON SABĠTĠ: Gravitasyon kuvvetinin güç ölçüsüdür. Evren geniĢledikçe bu sabitin değiĢtiği iddia edilmektedir. GRAVĠTASYONEL ALAN (Gravitational Field): Herhangi bir noktadaki herhangi bir cismin gravitasyonel etkisi, o noktadaki gravitasyon gücü ile belirlidir. Cismin gravitasyonel alanı bütün evreni doldurur. GRAVĠTASYONEL IġIMA (Gravitational Radiation): Kütlesi bulunan cisimlerin belli yönlerde yol alırken uzay-zaman yapısında oluĢturduğu dalgalanmalardır. Genel relativite‟de öngörülen bu radyasyon ıĢık hızında gider. Ancak güçlü gravitasyonel alanlarda belirgindir. Henüz tespit edilememiĢtir, Zira bunlar elektromanyetik radyasyondan 10-38 defa daha zayıftır. Bu dalgalar ancak süpernova patlamasından, karadelik ve nötron yıldızı gibi güçlü alanlardan elde edilebilir. GÖLGE EVREN (Shadow Universe): Bütün evrenin gölge maddeden yapıldığını ve evrenimizle aynı uzay-zamanda yer aldığını belirtir. Sadece bir iddiadır. GÖLGE MADDE (Shadow Matter): Evrenin ilk anlarında, gravitasyonun TOE‟den ayrıldığı zaman ĢekillenmiĢ olan hipotetik madde Ģeklidir.Süpersimetri teorisine göre bu olay olunca evrendeki enerjinin bir kısmı Ģu anda bilinen parçacıklar halinde, geri kalan enerji ise tamamen farklı parçacıklar halinde 206 sonuçlandı. Bu ikinci tür parçacıklar bizimkilere hiç benzememekte fakat gravitasyonu hissetmektedir. Bir gölge insanın içinde yürüyebilirsiniz ve ne siz ne o bunun farkına varamazsınız. Bazı modeller karanlık maddenin gölge maddeden oluĢtuğunu ileri sürer. Ayrıca gölge elektron, gölge atom, gölge yıldız, vs‟in varlığını belirtir. GÖRÜNEN KADĠR (Apparent Magnitude): Bir yıldızın parlaklığı olup, Dünya‟dan ölçülen miktarla tarif edilir. GÜÇ (Force): Birim zamanda yapılan iĢtir. GÜÇLÜ NÜKLEER KUVVET (Strong Nuclear Power): Atom çekirdeği içindeki parçacıkları bir arada tutan, evrenin en güçlü ve en kısa menzilli kuvvetidir. GÜNEġ AYDINLIĞI (Sun Luminosity): GüneĢ‟in parlaklığı olup 3.82x1026 Joule/sn‟dir. Parlaklık birimi olarak kullanılır. GÜNEġ LEKELERĠ (Sunspots): GüneĢ‟in yüzeyindeki karanlık lekelerdir. 1000-40.000 km arası geniĢliklerdedir. GüneĢ‟in yüzey sıcaklığından 1500 K daha soğuk olduğundan karanlık görülürler. Bunlara GüneĢ‟in içindeki güçlü manyetik alanları sebep olur. GÜNEġ KÜTLESĠ (Solar Mass): GüneĢ‟in kütlesi olup 1.981x1030 kg‟dır. Astronomide kütle birimi olarak kullanılır. GÜNEġ RÜZGARLARI (Solar Winds): Genellikle elektron ve proton gibi yüklü parçacıkların GüneĢ‟ten çıkıp uzaya yayılmasıdır. Saniyede yüzlerce kilometre hızla yol alırlar. Dünya mesafesinde her cm3‟de yaklaĢık sekiz parçacık bulunur. GÜNEġ SABĠTĠ: GüneĢ‟ten çıkan ve 1 AÜ‟lük mesafenin bir yüzeyinden geçen enerji miktarıdır. Kabul edilmiĢ değeri 1.36 kilowatt‟dır. Bu enerji 1 AÜ uzaklıktaki 2.5 cm kalınlığındaki bir buz tabakasını 2 saat 12 dakikada eritir. GüneĢ sabiti zaman içinde çok hafif artmaktadır. 4 milyar yılda %25 civarında artmıĢtır. %1‟lik bir artıĢ Dünya‟da 1-2 derecelik değiĢmeye 207 neden olacaktır. Her yüz yılda %0.01 kadar artıĢ olmakta ve Dünya‟da Ģiddetli iklim değiĢimlerine yol açmaktadır. GÜNBERĠ (Perihelion): Gezegenin yörüngesi üzerindeki hareketinde GüneĢ‟e en yakın olduğu noktadır. Dünya bu noktaya 3 Ocak günü ulaĢır. GÜNÖTE (Aphelion): Bir gezegenin GüneĢ etrafındaki yörüngesindeki en uzak noktadır. Dünya bu uzaklığa 3 Temmuz‟da ulaĢır. HADRON‟LAR (Hadrons): Güçlü nükleer kuvvetin etkisi altındaki temel parçacıklardır. Kuarklar, proton ve nötronlar birer hadrondur. Hadronlar, Büyük Patlamanın 10-35 ile 10-6‟cı saniyeleri arasında güçlü nükleer kuvvet kuark ve gluonlardan oluĢmuĢ bir karıĢık çorbada etkiliydi. HALO: Disk galaksileri çevreleyen küresel ve karanlık maddenin yer aldığı bölgedir. Ġçlerinde sıcak gazlar ve yaĢlı yıldızları barındırır. HELĠOCENTRĠK SĠSTEM: Copernicus tarafından ileri sürülen GüneĢ merkezli, Dünya ve gezegenlerin GüneĢ etrafında döndüklerini belirten modeldir. HELYUM (Helium): Evrendeki, ikinci en bol bulunan, ikinci en hafif olan elementtir. Ġki izotopu bulunur. Her birinin çekirdeğinde 2‟Ģer proton vardır. Ayrıca helyum-3 bir nötrona, helyum-4 (alpha parçacığı) iki nötrona sahiptir. Helyum atomları iki elektrona haizdir. HER ġEYĠN TEORĠSĠ (TOE-Theory of Everything): Büyük BileĢik Kuvvetin gravitasyon kuvveti ile birleĢmesiyle meydana gelecek en güçlü kuvvete ait teoridir. HIZ (Speed): Bir cismin birim zaman içinde aldığı yoldur. HIZ (Velocity): Bir cismin hızı ve hareket yönünün birlikte tanımıdır. Tanımlamak için cismin hızını ve hangi yönde hareket ettiğinin birlikte söylenmesi gerekir. IĢık için kullanılmaz, çünkü ıĢık her yönde aynı hızda yol alır. 208 HIZ KESME PARAMETRESĠ: (Deceleration Parameter): Evrenin geniĢlemesinin yavaĢlama oranıdır. YavaĢlama oranı eğer 0.5‟den az ise evren sonsuza kadar geniĢleyecek, 0.5‟den fazla ise bir gün duracak ve içe çökme baĢlayacaktır. Gerçek değer 0.5‟e çok yakın olup, tam değerin hesaplanması oldukça zordur. Tam değer henüz bilinmemektedir. HĠDROJEN (Hydrogen): En basit element olup, bir proton ve bir elektrondan oluĢur. Az bulunan izotopu deteryum (ağır hidrojen), bir proton bir nötron ve bir elektron ihtiva eder, dayanıksız izotopu trityum (çekirdeğinde ilave bir nötron daha bulunur ve beta bozunmasına uğrar)‟dur. Evrenin %75‟ini oluĢturur. Helyum gibi Big Bang sırasında yaratılmıĢtır. HĠDROSFER (Hydrosphere): Yeryüzünün su tabakasıdır. HĠDROKARBON (Hydrocarbons): Hidrojen ve karbon elementlerinin bileĢimidir. Bu iki elementten binlerce çeĢitlikte karıĢım yapabilir. Metan, asetilen yıldızlar arası bulutlarda bulunmuĢtur. HĠPOTEZ (Hypothesis): Ġspatı olmayan açıklamadır. HOLOGRAM: Üç boyutlu bir görüntü olup, laser ıĢınları tarafından üretilir. HORĠZON UZAKLIĞI: Evrenin baĢladığı an olan Büyük Patlamadan itibaren ıĢığın ulaĢabildiği en uzak mesafedir. HORMON: Bir canlının bazı hücreleri tarafından üretilen bir kimyasal madde olup, kan dolaĢımı yolu ile diğer hücrelere taĢınır ve vücudun muhtelif fonksiyonlarını kontrol ederler. ISI (Heat): Bir maddenin atom ve moleküllerinin karıĢık hareketlerinden oluĢan toplam enerjidir. IġIK (Light): Ġnsan gözünün hassas olduğu elektromanyetik radyasyonudur. GüneĢ‟ten geldiği için insan gözü ona göre geliĢmiĢtir. Foton denilen enerji taĢıyan parçacıkların akıĢı ile ortaya çıkar. 209 IġIK HIZI (Light Speed): 299.792.458 kilometre/saniyedir. Kütlesi bulunmayan foton, graviton, nötrino gibi parçacıklar ıĢık hızı ile yol alırlar. IġIK SANĠYESĠ (Light Second): IĢığın 1 saniyede aldığı mesafe (299.792.458 km)‟dir. IġIK YILI (Light Year): IĢığın bir yıl boyunca aldığı yol olup, 9.46x1012 kilometredir. Veya 0.3066 parsektir. IġIK ZAMANI (Light Time): Ġki nokta arasında ıĢığın yol alma zamanıdır. GüneĢ ile Dünya arasını 499 saniyede kat eder. IġIN (Radiation): Isı veya ıĢık enerjisinin yayılma doğrultusunu gösteren çizgidir. IġINIM (Radiation): Bir kaynaktan dalga ve parçacık halinde yayılan enerjidir. ĠKĠNCĠL IġINIM (Secondary Radiation): Atmosferdeki hava molekülleri ile çarpıĢıp onları parçaladıktan sonra ortaya çıkan daha az enerjili parçacıklardır. ĠKĠZ PULSAR (Binary Pulsar): Biri bir pulsar olan iki nötron yıldızının birbiri etrafında dönerek bir çift sistemi oluĢturmasıdır. 20‟den fazla böyle sistem keĢfedilmiĢtir. Ġlki 1974‟de tespit edilmiĢtir. ĠKĠZ YILDIZ (Binary Stars): Birbirlerinin etrafında gravitasyonun etkisi ile dönen iki yıldızın oluĢturduğu sistemdir. Ġlki 1650‟de tanımlandı. ĠLETKEN (Conductor): Isı veya elektrik enerjisinin içinden akabileceği bir maddedir. ĠNDETERMĠNĠZM: Bir sebebin hakikatte hiç bir sonucunun olmaması inancıdır. ĠVME (Acceleration): Hızın belli bir zaman içindeki değiĢim miktarıdır. ĠYON (Ion): Bir veya birkaç elektronunu kaybetmiĢ, artık nötr olmayan ve aĢırı elektrik yükü taĢıyan bir atomdur. Böyle bir atomdaki pozitif yük fazlalığı kaybettiği elektronların 210 sayısına eĢittir. Haddinden fazla elektron kazanmıĢ atom ise negatif iyon olur. Elektron kaybetmiĢse pozitif yüklü olur. ĠYONLAġMA (Ionization): Atomlara elektron ilave gelmesi veya ondan elektronların ayrılması ile gerçekleĢen ve atomları birer iyon yapan prosestir. ĠZOTOP (Isotopes): Çekirdeğinde aynı sayıda proton fakat farklı sayıda nötron bulunan atomlardır. Elektronlar ise protonlar kadar sayıdadır. Ġzotoplar farklı kütlelere sahiptir. ĠZOTROP (Isotropy): Bütün yönlerde aynı olma özelliğidir. Evren izotropik olup, nereden bakılırsa bakılsın aynı görülür. Arkaalan radyasyonu ise son derece izotropiktir. JEODEZĠK (Geodesic): Düz bir yüzey üzerindeki doğru bir çizginin eğrilmiĢ uzaydaki eĢitidir. Yani, iki nokta arasındaki en kısa mesafedir. Fotonlar daima jeodezik yoldan giderler. JEOLOJĠK ZAMANLAR: Dünya‟nın oluĢması ile Ģimdiki zaman arasındaki jeolojik zamanlar Ģunlardır: a) Precambrian: 4.5 milyar ile 570 milyon yılları arası. b) Palaeozoic: 570 milyon ile 230 milyon yılları arası. c) Mesozoic: 230 milyon ile 65 milyon yılları arası. d) Cenozoic: 65 milyon ile Ģimdiki zaman arasıdır. Palaeozoic devrinin 570-500 milyon yılları arasına Cambrien, 500-435 milyon yılları arasına Ordovician, 435-400 milyon yılları arasına Silurian, 400-345 milyon yılları arasına Devonian, 345-280 milyon yılları arasına Carboniferous, 280230 milyon yılları arasına Permian adı verilir. Mesozoic devrinin 230-195 milyon yılları arasına Triassic, 195-140 milyon yılları arasına Jurassic, 140-65 milyon yılları arasına Cretaceous adı verilir. Cenozoic devrinin 65-2 milyon yılları arasına Tertiary, 2 milyon-Ģimdiki zaman arasına da Quaternary adı verilir. Palaeo eski, meso orta, ceno modern ve zoic yaşama ait anlamında kullanılmaktadır. 211 KAÇIġ HIZI (Escape Velocity): Bir cismin bir gezegen veya yıldızdan uzaklara kaçabilmesi için gereken minimum hızdır. KaçıĢ hızı gezegenin kütle ve ölçüsüne bağlıdır. Dünya‟dan kaçıĢ hızı 11.2 km/sn‟dir. Ay‟dan kaçıĢ hızı 2.4 km/sn, Jüpiter‟den 61.1 km/sn, GüneĢ‟ten ise 624 km/sn‟dir. Büyük bir cisim sıkıĢtırılarak küçültülünce o cismin yüzeyi merkezine yaklaĢır ve kütlesinin aynı olmasına rağmen o cisimden kaçıĢ hızı artar. Bu yoldan, kaçıĢ hızı ıĢık hızının üzerine çıkarılabilir. KADĠR (Magnitude): Parlaklığın ölçüsü olup, GüneĢ‟in parlaklığı 4,69 kadir‟dir. KAHVERENGĠ CÜCE (Brown Dwarf): Kütlesinin yetersizliği nedeniyle gravitasyon kuvvetinin onu yeteri kadar ısıtamadığı ve içinde bir nükleer füzyon reaksiyonunun bulunmadığı gök cismidir. KALORĠ (Calorie): Bir ısıl enerji birimi olup, 1 gram saf suyun sıcaklığını 1 derece yükseltmek için gerekli ısı miktarıdır. CANNIBALISM (Yamyamlık): Bir galaksinin bir baĢkasını yutmasıdır. Bu proses Samanyolu gibi bazı yeni galaksilerin Ģekillenmesi ve evrimi için gereklidir. KAOS (Chaos):Basit ve tam yasalarca idare edilen bir sistemdeki tayin edilemeyen karmaĢık davranıĢların izleridir. Son derece hassas Ģartların baĢlangıcı ile baĢlar. ġartlardaki çok küçük değiĢiklikler çok farklı sonuçlara sebep olur. Bir kalem, ucu üzerinde dik durumdan bırakılınca kalemin ne tarafa düĢeceği bilinemez. Brezilya‟daki bir kelebeğin kanatlarını çırpması Afrika‟da Ģiddetli fırtınalara neden olur. KAPALI EVREN (Closed Universe): GeniĢlemesinin sonunda kendi içine çökecek olan, uzay-zaman denklemlerinin öngördüğü küresel Ģekilli evren modelidir. KARANLIK MADDE (Dark Matter): Dalga boyu ve kendisi gözlenemeyen fakat mevcudiyeti bilinen maddedir. Evrenin 212 bilinen kütlesine ilave edildiğinde evrenin geniĢlemesini durdurabilecektir. KARASAL GEZEGENLER (Terrestrial Planets): Merkür, Venüs, Dünya ve Mars gezegenleri olup, kayalardan yapılmıĢtır. KARBON (Carbon): Evrende en bol bulunan elementlerden olup, hidrojen, helyum ve oksijenden sonra dördüncü en fazla olanıdır. Yıldızların içlerindeki enerji kaynağı olarak, karbon devrini sağlar. YaĢamın temel elementidir. KARBONHĠDRATLAR (Carbohydrates): Karbon, hidrojen ve oksijen ihtiva eden bileĢimlerdir. YaĢam için çok önemli olup, niĢasta, Ģeker ve selüloz ihtiva ederler. Yıldızlar arası bulutlarda bulunduğu belirlenmiĢtir. KARBON YILDIZI (Carbon Stars): DıĢ katmanlarında oksijenden fazla karbon bulunan soğuk kızıl dev yıldızdır. KATALĠST (Catalyst): DıĢardan bir etki almadan, kendisini azaltmadan bir kimyasal reaksiyonun hızını değiĢtiren bir maddedir. Enzim bir organik katalisttir. KAYIP MADDE (Missing Matter): Karanlık maddenin baĢka bir deyimidir. KELVIN: Astronomide kullanılan sıcaklık ölçüsü olup, sıfır Kelvin sıcaklığı mutlak sıfıra eĢittir. Bu sıcaklıkta atomların içindeki hareketler, etkileĢimler durur. KIRMIZI DEV (Red Giant): Hidrojenini yakarak tüketmiĢ, helyumu fazlalaĢmıĢ, dıĢ tabakaları geniĢleyerek kırmızı renk almıĢ yıldızlardır. KĠNETĠK ENERJĠ (Kinetic Energy): Bir cismin hareketinden çıkan enerjidir. Bir cisme hareket vermek için ona enerji tatbik edilir. Cisim durunca enerjisi ısıya dönüĢür. KLASĠK FĠZĠK (Classical Physics): 1900‟de kuantum teorisinin ve 1905‟de relativitenin bulunmasından önce kullanılan, Newton‟un teorileri ve Maxwell‟in elektromanyetizma 213 denklem-lerine dayanan, gözlemlenebilir olayları ve ıĢık hızından küçük hızları içine alan fiziktir. KLOROFĠL (Chlorphyll): Bitki hücrelerinde yeĢil renkli bir molekül olup, dıĢarıdan onlar için gerekli ıĢık enerjisini alır. KLOROPLAST (Chloroplast): Bitki hücresi içinde tutulan ıĢık enerjisini ATP‟ ye dönüĢtürüldüğü bölmelerdir. KODON: Bir protein zincirinde bir aminoasiti belirleyen, DNA veya RNA Ģeridindeki üç nükleodittir. KONVEKSĠYON (Convection): Bir sıvı veya gaz ortamda ısının yukarı doğru yol almasına sebep olan sıcak hava kabarcıklarıdır. Etrafındaki ortamdan daha sıcak olan gaz kabarcıkları yukarı çıkar ve ısısını yukarıdaki soğuk bölgelere iletir ve sonra gravitasyon kuvveti ile aĢağı iner. Yıldızların bazı tabakalarında görülür. KORONA (Corona): Bir yıldızın atmosferinin dıĢ tabakasıdır. Bu tabaka GüneĢ tutulmasında çok belirgindir. KOZMOS (Cosmos): Evren demektir. Ayrıca, evrenimizin birçoğu arasında sadece biri olduğu süper-evren için de kullanılır. KOZMOLOJĠ (Cosmology): Evreni en geniĢ anlamda, onun baĢlangıcını ve evrimini inceleyen bilimdir. Genel relativitenin denklemlerini kullanarak uzay-zamanın davranıĢını matematiksel olarak izah eder. Modern Kozmoloji 1917‟de Einstein‟ın Genel Relativite Teorisi ile baĢladı. KOZMOGONĠ (Cosmogony): Evrenin içindekilerin (evrenin kendisinin değil) orijinal ve evrimini inceler. Galaksiler, yıldızlar, GüneĢ sistemi gibi evren cisimlerini inceler. KOZMOLOJĠK MODELLER (Cosmological Models): Modellerden üçü Einstein‟ın denklemleri üzerine kurulmuĢtur. Açık evren modeli Big Bang ile baĢlar ve sonsuza kadar geniĢler. Kapalı evren modeli yine Big Bang ile baĢlar ve belli bir yere kadar geniĢledikten sonra yine bir tekilliğe çöker. Düz 214 evren modeli, her ikisi arasındaki bir çizgiye oturur, sonsuza kadar gittikçe azalan hızlarda geniĢler ve asla içine çökmez. Bizim evrenimiz ya açık veya kapalı evrendir, düz evren değildir. KOZMOLOJĠK PRENSĠP (Cosmological Principle): Evrende özel bir yerin bulunmadığını, her yerin her yerden aynı gözüktüğünü belirten ifadedir. GeniĢleyen bir balonun yüzeyinde duran bir kimsenin her noktada aynı Ģeyleri gördüğü gibi. Dünya evrenin merkezinde değildir. KOZMOLOJĠK SABĠT: Evreni statik gösterebilmek için Genel Relativite Teorisine Einstein tarafından yanlıĢlıkla dahil edilen bir parametredir. KOZMĠK IġINLAR (Cosmic Rays): Uzaydan gelip atmosfere çarpan elektrik yüklü parçacıklardır. Her biri 1020 eV‟lik enerjiye sahip olup bu, parçacık çarpıĢtırıcılarında elde edilen enerjilerin çok üstündedir. GüneĢten çıkanlar ise düĢük enerjilerdedir. Galaksimizin dıĢından, süpernova patlamalarından gelenler ise en yüksek enerjilere sahiptir. KOZMĠK MĠKRODALGA ARKAALAN IġIMASI (Cosmic Microwave Background Radiation): Büyük Patlama‟nın zamanı-mıza kadar gelmiĢ enerji kırıntısı olup, 2.74 K sıcaklığında ve 7.35 cm dalga boyundadır. Uzayın her yönünden aynı yoğunluk ve sıcaklıkta alınmaktadır. KOZMĠK SANSÜRLÜK (Cosmic Censorship): Her tekilli-ğin bir olay ufkunun arkasına gizlendiğini ve oralarda zamanda yolculukların imkansız olduğunu öngören ve henüz keĢfedilmemiĢ fizik yasalarının bulunduğunu belirten hipotezdir. Bir karadeliğin olay ufkunun gerisindeki ve tekillik noktasındaki olayların bilinememesi gibi. Eğer çıplak ve açık bir tekillik bulunsaydı o bir akdelik gibi davranırdı ve malzemeyi evrenimize püskürtürdü. 215 KOZMĠK TOZ (Cosmic Dust): Yıldızlar arasında bulunan küçük madde parçacıklarıdır. Toz parçaları 0.01 mikrometre‟den 10 mikrometre arasında değiĢir. Görünen ıĢığın mavi kısmını soğurup yansıtmaları ile varlıkları anlaĢılabilir. Bu tozlar yüzünden ıĢık her 1000 parsekte 1 birim parlaklık kaybeder. Yapılar grafit ve silikat olup, yüzeyleri donmuĢ amonyak veya su ile kaplıdır. Soğuk yıldızların atmosferlerinden kaçıp aradaki boĢluklarda gezinen bu tozlar bütün yıldızlar arası kütlenin %2‟sidir. Galaksimizin içindeki toplam toz miktarı 200 milyon GüneĢ kütlesindedir. Galaksilerin içlerinde bulunur ve galaksiler arası boĢluklarda bulunmazlar. KOZMĠK SĠCĠM (Cosmic Strings): Big Bang‟dan ortaya çıkmıĢ, atomdan çok daha küçük, bütün evren boyunca uzanan, enerji tüpleri Ģeklinde hipotetik malzemedir. Big Bang‟ın donmuĢ bir yan ürünü olan kozmik iplikçikler tüplerin içinde kıvrılmıĢ ve atom çekirdeğinin 10-14‟de biri kadardır. Evrenin 10-35‟ci saniye-sindeki yoğunluğa eĢdeğer enerjiye sahip iplikçikler 10 trilyon tonluk kütleye haizdir. 1 metre uzunluğundaki bir iplikçik Dünya ağırlığındadır. Ġpliklerin bir sonu yoktur ve bu yüzden kapalı ilmikler Ģeklindedir. Parçaları evren boyutunda uzar. Elastik bant Ģeklindeki kapalı iplik düğümleri basınç altında gitar teli gibi titreĢirler. TitreĢimlerin hızı yaklaĢık ıĢık hızı kadar olup, 1 ıĢık yılı uzunluğu yılda bir kere titreĢir. Bu titreĢimler gravitasyonel radyasyon üretip, enerjiyi ipliğin dıĢından boĢaltır. Sonra iplik düğümü bir hiçliğe büzülür. Henüz bir belirtisine rastlanmayan kozmik ipliklerin evrenin gençliğinde galaksileri büyülten tohumlar olduğu sanılmaktadır. Kozmik iplikler parçacık fiziğindeki sicim teorisinden farklıdır. KOZMĠK UZAKLIK ÖLÇEĞĠ (Cosmic Distance Scale): Evrenin ölçüsünü veren metotlardır. 150 milyon km 1 AÜ‟dür. 216 1 parsek 3.26 ıĢık yılı veya 206.26 AÜ‟dür. Uzaklıkları ölçmede kullanılan teknikler, yıldızların renklerinin spektroskopi ile ölçmesi, mutlak görünen parlaklıklar, Doppler etkisi, istatistik paralaks, Cepheid değiĢkenleridir. GüneĢ bir aspirin ölçüsünde düĢünüldüğünde en yakındaki yıldız 140 km uzaklıkta baĢka bir aspirin olur. Yıldızlar arası uzaklıklar genelde böyledir. Samanyolu bir aspirin tanesi olarak alındığında, Andromeda 13 cm uzaklıkta baĢka bir aspirin olur. Yerli grup bir aspirin olsa en yakındaki grup Sculptor 60 cm uzaklıkta baĢka bir aspirin, Virgo 3 cm uzaklıkta bir basket topu geniĢliğinde 2000 tane aspirin, Coma grubu 20 m uzaklıkta, Cygnus A radyo galaksisi 45 m, 3C273 kuasarı 130 m uzaklıkta olur. Bu durumda görüle-bilen evren 1 km çapında bir küre Ģekline gelir. 1 km çaplı evrende bizim galaksimiz bir aspirin büyüklüğündedir. KOZMĠK YIL (Cosmic Year): 225 milyon yıl olup, GüneĢ sisteminin galaksinin merkezi etrafında yaptığı bir devir süresidir. KÖPÜK ODASI (Bubble Chamber): Ġçinde, kaynama noktasının hemen üstünde, buharlaĢmaması için yüksek basınç altında tutulan çok düĢük sıcaklıkta sıvı hidrojen bulunup, iyonize olmuĢ radyasyon parçacıklarının hareketlerinin incelendiği bir odadır. Radyasyonunun gözlenmesinden hemen önce basınç aniden düĢürülür ve sıvı hidrojen kaynar. Hareket eden parçacıklar böylece küçük köpükler oluĢturur ve fotoğrafları çekilir. KRĠTĠK KÜTLE (Critical Mass): Kendi kendine bir zincir etkisi sürdürmeye yeterli radyoaktif madde tutarıdır. KRĠTĠK SICAKLIK (Critical Temperature): Bir maddenin sıvı olarak kalabileceği en yüksek sıcaklıktır. KRĠTĠK YOĞUNLUK (Critical Density): Evrenin bugün düz evren olmasını sağlayacak yoğunluktur. 10-29 ve 2x10-29 gr/cm3 217 arasında bir değer olup, yaklaĢık evrendeki parlak yıldız ve galaksilerin yoğunluğunun 100 katıdır. KROMOZOM (Chromosome): Hücre çekirdeği içinde yerleĢmiĢ her biri bir DNY‟yı ihtiva eden, sarılmıĢ küçük ve proteinlerce kaplanmıĢ cisimlerdir. KUANTA: Yayılan veya soğurulan radyasyonu oluĢturan enerji paketlerine verilen isim olup, Planck sabiti ile kendi frekansının çarpımına eĢit büyüklüktedir ve bundan daha küçük parçalarına bölünemez. Örnek olarak, foton elektromanyetik ıĢınım enerjisinin kuantumudur. Verilen bir dalgaya ait parçacık onun kuantasıdır. KUANTUM (Quantum): Bir sistemin mümkün olabilecek en küçük elemanı veya bir sistemin oluĢturabileceği en küçük değiĢimdir. Foton, ıĢığın en küçük birimi olup, kuantum sıçraması bir sistemdeki en küçük değiĢimdir. KUANTUM MEKANĠĞĠ (Quantum Mechanics): 1900‟de baĢlatılan, 1920‟lerde geliĢtirilen ve klasik mekaniğin yerine geçen bir fizik yasası olup, burada dalgalar ve parçacıklar aynı temel nesnenin iki görünümüdür. Kuantum mekaniğinde, atom çekirdeği içindeki parçacıklar ve elektronların davranıĢları incelenir. KUANTUM SAYISI (Quantum Number): Bir kuantum sisteminin durumunu belirten tam veya yarım olarak ifade edilen sayılardır. KUASAR (Quasar): GüneĢ‟e en az birkaç milyar ıĢık yılı uzaklıkta ve geniĢliği birkaç ıĢık yılı olan, bir galaksinin toplam ıĢığından daha fazla parlaklıkta görünen yıldızdır. KUARK‟LAR (Quarks): Maddenin yapıldığı iki temel parçacık ailesinden biridir. Altı değiĢik türü olup, üç çift gruplar halinde bulunurlar. Birinci çift, yukarı ve aĢağı olup bunların lepton ailesindeki karĢıtları elektron ve elektron nötrinosudur. Bunlar etraftaki maddeyi oluĢturur. Ġkincisi, tuhaf ve tılsımlı 218 olup karĢıtları muon ve muon nötrinosudur. Üçüncüsü ise, tepe ve dip olup karĢıtları tau ve tau nötrinosudur. Kuarklar arasındaki renk kuvvetleri gluonlar tarafından taĢınır. Kuarklar serbest bulunamazlar. Onlar sadece Big Bang‟ın ilk anlarında serbest bulunuyordu. KUVVET (Force): Bir sistemde değiĢikliğe neden olan Ģey olup, kuantum mekaniğinde etkileĢim adı verilir. KÜÇÜK BUZ DEVRĠ: Yeryüzünün ortalama sıcaklığında küçük bir düĢme olduğunda yaĢanan soğuk devir olup, son küçük buz devri MÖ 1500-1900 yılları arasında ortalama sıcaklığın 3 derece düĢmesiyle yaĢanmıĢtır. Bu devirler her 2500 yılda bir kere yaĢanır. KÜTLE (Mass): Bir cisim içinde toplanmıĢ malzeme miktarının ölçüsüdür. Ġki yoldan ölçülebilir. Biri, cismin onu hızlandıracak kuvvete karĢı direnci ile, diğeri ise cisim ile ilgili gravitasyonel alanın gücü ile. Bu iki kütlenin neden daima eĢdeğer olduğu henüz çözülememiĢtir. Bir cismin kütlesi onun Dünya yüzeyindeki ağırlığı ile belirlenir. Bunun standardı 1 kg‟dır. Gravitasyonel kuvvetin daha zayıf olduğu Ay üzerindeki kütle Dünya‟dakinden daha azdır. Kütle evrenin her yerinde aynıdır. Ağırlık ise her yerde değiĢiktir. KÜTLE MERKEZĠ (Centre of Mass): Birbirini çeken cisimlerin arasındaki bir denge noktasıdır. KÜTLE ÇEKĠM DALGALARI: Parçacığına graviton adı verilen, ıĢık hızı ile yol alan kütle çekim alanındaki dalgalardır. LASER (Light Amplification by Stimulated Emission of Radiation): Maser‟in bir optik versiyonu olup, hareketli moleküller yerine ikincil radyasyonun gaz içine pompalanması ile oluĢan yüksek enerjili ıĢındır. LEPTON‟LAR (Leptons): Atomu oluĢturan iki temel parçacık ailesinden biridir. Ailede 6 üye bulunur. Elektron, muon, 219 tau ve bunların nötrino karĢılıklarıdır.Güçlü nükleer kuvvetten etkilenmezler. LEVĠTASYON (Levitation): Gravitasyonun tersi olan, yer itiĢi kuvvetidir. LĠPĠD: Suda çözünen karbonca zengin bir molekül ailesi olup, yağlar, fosfolipidler ve kolesterolleri kapsar. LĠTOSFER (Lithosphere): Yeryüzünün katı tabakasıdır. MACHOS (Massive Astronomical Compact Halo Objects): Evrende baryonlardan yapılmıĢ karanlık maddedir. Bir miktar gaz ve toz olduğu gibi bunların çoğu karanlık yıldızlardır. Galaksilerin halelerinde kahverengi cüceler de bunlardandır. MANYETĠK ALAN (Magnetic Field): Bir mıknatısın veya akan bir elektrik akımının etrafındaki bölgedir. Dört temel kuvvetten biri olan elektromanyetizmanın bir gösterisidir. MANYETĠK MOMENT (Magnetic Moment): Kutupların yoğunluğu ile aralarındaki mesafenin çarpımıdır. Bir mıknatısın bir manyetik alanda etkilenme miktarıdır. MASER (Microwave Amplification by Stimulated Emission of Radiation): Ġlave radyasyon tarafından tahrik edildiğinde elektromanyetik radyasyonu yükseltilen hareketli ve yüksek enerji seviyesindeki moleküllerin meydana getirdiği ıĢın demetidir. MATRĠS (Matrix): Matematiksel değerlerin cebir kurallarına göre düzenlenmesidir. MAVĠ DEV (Blue Giant): Çok sıcak ve yüksek parlaklıkta yıldızlar olup, yaĢamları daha kısadır. Yüzey sıcaklıkları GüneĢ‟in 30.000, parlaklıkları da 100.000 katıdır. MESAJCI RNA (m-RNA): Gen kodunu hücre çekirdeğinin dıĢına çıkararak ribosomlara ileten bir çeĢit RNA molekülüdür. MESON‟LAR (Mesons): Pozitif, negatif yüklü ve yüksüz, güçlü nükleer kuvvetin içinde etkileĢen parçacıklar 220 topluluğudur. Mesonlar, kütleleri elektronla proton arasında olan hadronlardır. DıĢlama ilkesine uymazlar. MĠTOKONDRĠA: Hücre içindeki Ģeker moleküllerini alarak ATP yapmak için yakan organeldir. MOLEKÜL (Molecule): Münferit olarak duran element veya bir kimyasal karıĢımın en küçük birimidir. Ġki veya daha çok atomdan oluĢurlar. Elektromanyetik kuvvetlerle Ģekillenirler. MOLEKÜL AĞIRLIĞI (Molecular Weight): Bir molekülü oluĢturan atomların toplam ağırlığıdır. MOMENT: Kuvvetin, bir cismi bir noktaya veya bir eksen etrafında döndürme etkisini belirten vektörel değerdir. MOMENTUM: Dönen bir cismin, kütlesi ile hızının çarpımına eĢit olan ve zamana göre değiĢen hızıdır. MONOPOLE (Monopole): Manyetizmanın hipotetik parçacığıdır. Bazı Büyük BileĢik teoriler monopollerin varlığını öngörür. Asla keĢfedilememiĢtir. MEVSĠMLER (Seasons): Dünya ekseninin yörünge düzlemi ile yaptığı eğiklikten ileri gelen Dünya atmosferindeki devamlı değiĢikliklerdir. Bu 23.45 derece eğiklik yüzünden Dünya yörüngesinin bir tarafında kuzey yarıküresi GüneĢ‟e doğru yatar, yörüngenin diğer tarafında ise güney yarıküresi GüneĢ‟e doğru yatar. Bu hareket GüneĢ ıĢınlarının yatan yüzeye daha dik gelmesini ve orada yaz mevsiminin yaĢanmasını sağlar. Dünya‟nın öbür yarıküresinde ise o zaman kıĢ yaĢanır. Aradaki zamanlarda sonbahar ve ilkbahar yaĢanır. Ekseni eğik olan her gezegende durum aynı olup, mevsimlerin Ģiddeti eksen eğikliğine bağlıdır. MULTĠVERSE: Ġçinde bizimki gibi çok sayıda evrenin bulunduğu hipotetik kozmostur. MUTAJEN (Mutagen): Mutasyonu meydana getiren olaylardır. 221 MUTASYON (Mutation): Bir hücrenin genetik malzemesini taĢıyan DNA‟nın yapısının bir kimyasal veya fiziksel etki ile değiĢmesidir. Böylece kromozomlardaki genlerin sayısı artar. Mutasyonlar nadir meydana gelir ve çoğu zaman hücrenin yok olmasına sebep olurlar. Mutasyon evrim için gerekli varyasyonların temelidir. MUTLAK (Absolute): Bir Ģeyin referans noktasından bağımsız olarak, her referans noktasından aynı ölçülendir. MUTLAK UFUK (Absolute Horizon): Bir karadeliğin yüzeyidir. MUTLAK KADĠR (Absolute Magnitude): Bir yıldızın gerçek parlaklığı olup, bizden 10 parsek uzaklıktayken görünen ıĢığın Ģiddetidir. MUTLAK SIFIR (Absolute Zero) : Elde edilebilecek en düĢük sıcaklık olup, bu sıcaklıkta atom ve moleküller en düĢük enerjiye sahip olurlar. Mutlak sıfır (sıfır Kelvin) –273.16 0 C‟dir. MUTLAK UZAY (Absolute Space): Newton‟un öngördüğü üç boyutlu uzay olup, içindeki cisimlerin uzunluklarının birbirine göre ölçülebilir olduğunu belirtir. N GALAKSĠSĠ: Etrafı bulanık gölgeli görülen ve yıldıza benzer parlak bir çekirdeği olan galaksi türüdür. -9 NANOMETRE : Bir metrenin milyarda biri, 10 ‟dur. NEBULA: Yıldız ve gezegenlerin oluĢturdukları gaz ve toz bulutlarıdır. NEDENSELLĠK (Causation): Her yeni durumun daha önceki durumdan sonuçlandığını belirten doktrindir. Veya, olaylarla bu olayları oluĢturan sebepler arasındaki bağlantılardır. NEUROTRANSMĠTTER: Hücreden hücreye, synapse‟leri geçerek sinir mesajlarını ileten küçük moleküldür. NEWTON: 1 kilogram kütlesi olan bir cisme 1 m/sn‟lik ivme kazandıran kuvvettir. 222 NOVA: Birdenbire binlerce kat parlayan ve bir süre sonra tekrar eski durumuna dönen yıldızdır. NÖTRĠNO (Neutrino): Lepton ailesinden temel parçacıktır. Elektrik yükü sıfır, çok küçük (belki sıfır) kütleli, diğer parçacıklarla zayıf etkileĢen bir parçacıktır. Nükleer fisyon olayında üretilirler. 1995‟de nötrinoların 0.5 – 5 eV arasında bir kütlelerinin bulunduğu ileri sürüldü. Evrenin her metre küpünde bir milyar nötrino bulunmaktadır. Bu durumda nötrinoların toplam kütlesi, evrendeki bütün galaksi ve yıldızların toplam kütlesinden daha büyük olmaktadır. 23.2.1987‟de Büyük Magellanic Bulutu‟nda gerçekleĢen süpernova patlamasından 1058 tane nötrino ortaya çıkmıĢtı ve bunlardan 3x1014‟ü Dünya‟daki detektörden geçmiĢti. Sadece 11 tanesi yakalanabildi. 1987‟de her insanın vücudundan bunlardan 10 milyarı geçip gitmiĢti. NÖTRON (Neutron): Hidrojenin dıĢındaki bütün atomların çekirdeğinde bulunan temel parçacıktır. Elektrik yükü yok olup, kütlesi protonun biraz üstündedir. Çekirdeğin dıĢındaki bir nötron, bir proton, bir elektron ve bir antinötrinoya bozunur. Baryon ailesindendir. NÖTRON YILDIZI (Neutron Star): Tamamen nötronlardan oluĢmuĢ yıldızdır. Yoğunluğu atom çekirdeğinin yoğunluğundadır. 10 km çapındaki yıldız GüneĢ kütlesindedir. 1 cm3‟ü 100 milyon ton gelir. NUCLEIC ACĠD: Nükleotid zincirinden oluĢan büyük ve uzun moleküllerdir. DNA genetik bilgilerin depolanması, RNA ise bu bilgilere göre proteinlerin inĢası için kullanır. NUTASYON (Nutation): GüneĢ ve Ay‟ın değiĢen uzaklıkları ve Dünya üzerindeki gravitasyon etkilerindeki değiĢiklikler yüzünden Dünya‟nın ekseni etrafındaki dönüĢü sırasında kafa sallama hareketidir. 223 NÜKLEER ENERJĠ (Nuclear Energy): Bir atom çekirdeğindeki değiĢikliklerin sonucu olarak ısı veya radyasyon Ģeklinde ortaya çıkan enerjidir. NÜKLEER REAKSĠYON (Nuclear Reactions): Atom çekirdeği içindeki parçacıkların aralarındaki etkileĢimlerdir. NÜKLEER FĠSYON (Nuclear Fission): Ağır bir atomun çekirdeğinin iki veya daha fazla parçaya ayrılması ve bu sırada enerji açığa çıkarmasıdır. 1 kg uranyum-235, çekirdeğinin fisyonunda 20.000 mega watt saat enerji çıkarır. Bu miktar, 20 mega watt‟lık bir enerji istasyonunu 1000 yıl boyunca çalıĢtırabilir veya 3 milyon ton kömürün vereceği enerjiye eĢdeğerdir. NÜKLEER FÜZYON (Nuclear fussion): Hafif atom çekirdeklerinin birleĢerek daha ağır bir çekirdek oluĢturmasıdır. 10 milyon Kelvin sıcaklığının üzerindeki yıldızların merkezlerinde gerçekleĢir. NÜKLEODĠT‟LER (Nucleotides): Bir DNA ve RNA sarmalının halkalarını oluĢturan moleküllerdir. DNA‟da adenin, guanin, sitosin, ve timin olmak üzere dört çeĢit, RNA‟da ise adenin, guanin ve sitosin olmak üzere üç çeĢittirler. NÜKLEON (Nucleons): Proton ve nötronlara verilen isimdir. OLAY UFKU (Event Horizon): Bir karadeliğin etrafını kaplayan ve kaçıĢ hızının ıĢık hızına eĢit olduğu hayali bir yüzeydir. Yüzeyin içinde kaçıĢ hızı ıĢık hızından fazla olduğundan hiçbir Ģey oradan dıĢarı çıkamaz. Karadelik dönmüyorsa olay ufku bir küre Ģeklinde olur. Dönüyorsa olay ufkunun ortası ĢiĢer ve orada bir ekvator Ģekillenir. OMEGA POINT: Büyük çökmenin diğer bir ismidir. OZON: Birbiri ile birleĢmiĢ üç oksijen atomundan oluĢur. Dayanıksız bir gaz olan ozon, morötesi radyasyon veya havadaki oksijenin elektriksel boĢalması ile meydana gelir. 10- 224 50‟ci kilometreler arasındaki stratosfer tabakasında GüneĢ‟ten gelen radyasyonla devamlı olarak üretilir. PANGAEA: 200 milyon yıl önce, Ģimdi birbirinden ayrılmıĢ durumda bulunan, tek bir kıtadır. PARALEL EVREN‟LER (Parallel Universes): Birbirinin içine geçmiĢ olduğu var sayılan evrenlerdir. PARADOKS (Paradox): ÇeliĢkili ve aykırılık anlamıdır. PARALAKS (Parallax): Bir yıldızın iki farklı noktadan gözlenmesi sırasında görülen yön farkıdır. PARÇACIKLAR (Particles): Proton, nötron, elektron, foton, nötrino gibi, bir atomdan daha küçük boyutlardaki ve onu oluĢturan nesnelerdir. PARÇACIK AKSELERATÖRÜ (Particle Accelerator): Elektromıknatıslar kullanarak, hareket eden yüklü parçacıkların enerjilerini artırarak hızlarını yükselten makinadır. PARĠTE (Parity): Bir görüntünün ayna görünüĢüne çevrilmesidir. Zayıf nükleer kuvvet parçacıklarının etkileĢimlerinde parite saklı değildir. PARLAKLIK: Mutlak sıfırın üzerindeki sıcaklıklarda cisimlerin çıkardıkları elektromanyetik radyasyon dalgalarıdır. PARSEK (Parsec): Gök cisimlerine ait bir uzaklık birimi olup, 1 parsek 3.26 ıĢık yılı (3.08x1013 km)‟dir. PERĠYOD (Period): Bir olayın veya fonksiyonun kendini yenileme sürecidir. PERĠYODĠK TABLO (Periodic Table): Elementlerin, çekirdeklerindeki proton sayıları ve kimyasal özellikleri göz önüne alınarak bir tabloya yerleĢtirilmesidir. PHOTINO: Fotonun süpersimetrik ikizidir. PIEZOELEKTRĠK: Kuartz ve benzeri kristallerin özelliğinden dolayı bir mekanik basınç altında üretilen voltaj olup, saatlerde ve bilgisayarlarda kullanılmaktadır. 225 PLASMA: Elektronların atomlarından ayrıldığı, geride pozitif yüklü iyonların kaldığı maddenin sıcak halidir. Yıldızların merkezindeki bütün madde plasma Ģeklindedir. Dejenere madde de denir. POLARĠZE IġIK (Polarized Light): Polarizasyondan birinin tamamen yok olduğu ıĢık dalgalarıdır. POLARĠZASYON (Polarization): Elektromanyetik ve gravitasyonel dalgaların iki komponente sahip olma özelliği olup, biri bir yönde, diğeri ise farklı bir yönde titreĢir. Radyasyon dalga düzlemleri polarizasyonda döner. POSITRON: Elektronun karĢıtı olan, pozitif yüklü antimaddedir. POTANSĠYEL ENERJĠ (Potential Energy): Bir cismin pozisyonunun sonucu çıkardığı enerjidir. Yukarıda duran bir cisim aĢağıdakine göre daha fazla gravitasyonel potansiyel enerjisine sahiptir. Yukarıdaki cisim aĢağı düĢerken potansiyel enerji önce kinetik enerjiye, sonra kinetik enerji, cisim yere çarpınca, ısıya dönüĢür. Yukarıdaki cisme potansiyel enerji, onu yukarı çıkaran kiĢi veya mekanizmanın yapmıĢ olduğu iĢten girer. Gravitasyonun dıĢında, elektrik yükü ve manyetik alanlarla ilgili potansiyel enerjiler de vardır. Pil ve zemberek gibi. PROTEĠN: Özel düzenleri bulunan aminoasit zincirleri olup, canlıların yapısı ve fonksiyonlarını belirler. PROTON: Atomu oluĢturan parçacıklardan biridir. Baryon ailesinden olup, 1 birim pozitif yüke, yaklaĢık 1 milyar eV (1.67x10-24 gram=939 MeV) kütleye sahiptir. 1032 yıllık ömrü ile evrenin en dayanıklı parçacığıdır. PULSAR: Çok büyük hızlarda dönen ve periyodik sinyaller çıkaran nötron yıldızlarıdır. RADYASYON (Radiation): Parçacıklar veya dalgalarca taĢınan enerjidir. 226 RADYO ASTRONOMĠ (Radio Astronomy): Evrenin radyo dalgaları ile incelenmesidir. RADYOAKTĠF BOZUNMA (Radioactive Decay): Dayanıksız bir atom çekirdeği veya bir parçacığın bir veya daha fazla parçaya ayrılması ve sonunda dayanıklı bir çekirdek veya parçacığa dönüĢmesidir. Ġki ana türü: alpha ve beta bozunmalarıdır. Bozunma yarı ömür denen özel bir zaman diliminde gerçekleĢir. Bozunma süresince elektromanyetik radyasyon Ģeklinde bir enerji dıĢarı çıkar. Tipik bir beta bozunmasında, bir nötron bir proton, bir elektron ve bir nötrinoya dönüĢür. Kuark ve elektron bozunmazlar. Bunların dıĢındaki her Ģey sonunda ya bir kuarka veya elektrona bozunacaktır. En kararlı parçacık olan proton bile sonunda bir positron ve bir piona bozunur. RELATĠVĠTE (Relativity): IĢık hızının, kaynağının ve gözlemcinin hareketlerine bağlı olmadığı ve onun evrensel bir değiĢmez olduğu varsayımına dayanan kuramlar topluluğudur. ÖZEL RELATĠVĠTE (Special Realtivity): 1905‟de Einstein tarafından bulunan uzay-zaman içindeki olayları açıklayan teoridir. GENEL RELATĠVĠTE (General Relativity): Einstein‟ın, gravitasyonu eğrilmiĢ ve bükülmüĢ uzay-zaman olarak belirten yasalarıdır. RELATĠVĠSTĠK MEKANĠK (Relativistic Mechanics): Klasik mekaniğin revize edilmiĢ Ģekli olup, ıĢık hızına yakın hızlarda giden cisimleri inceler. Einstein tarafından özel relativite teorisi ile geliĢtirilen bu mekaniğe göre, hızlar kaç defa birbirine eklenirse eklensin ıĢık hızından büyük bir hız elde edilemez. RENKLĠ YÜK (Colour Charge): Kuantum kromodinamiği teorisine göre, kuarklar ve gluonlar arasında bulunan ve onlar tarafından taĢınan yüktür. 227 RĠBOSOM: Bir RNA ve protein bileĢimi olup, hücre içinde transfer-RNA‟nın yardımıyla DNA‟dan gelen genetik koda göre protein sentezlemek için aminoasitleri belirli sırada dizen bir hücre elemanıdır. RICHTER ÖLÇEĞĠ: Deprem dalgalarının ölçüm birimidir. RNA (Ribonucleic Acid): DNA benzeri bir nükleotid zinciri olup, transfer-RNA ve mesajcı-RNA isimli iki türü vardır. SAKLI ISI (Latend Heat): Sıcaklığı yükseltmeden, katıları sıvı, sıvıları da buhar haline getiren veya 0 derecedeki buzun 0 derecede su haline dönüĢmesi için gereken ısıdır. SALINIM (Oscillation): Gök cisimlerinin, merkezlerini birleĢtiren doğru üzerindeki bir çekim merkezi etrafında dönerlerken belli zamanlarda yaptıkları bir titreĢim hareketidir. SANAL SAYI (Imaginary Number): Kendileri ile çarpılınca negatif sonuç veren sayılardır. SANAL ZAMAN (Imaginary Time): Kuantum mekaniğinin kütlesel çekim ile birleĢmesinden ortaya çıkan zaman kavramıdır. SANTRĠFÜJ KUVVETĠ (Centrifugal Force): Bir dairesel hareket yapan cismi dıĢarı iten kuvvettir. SEBEPLĠLĠK: Neden ve sonuç arasındaki bağıntıdır. SERA ETKĠSĠ (Greenhouse Effect): Atmosferdeki karbondioksitin GüneĢ ıĢığının bir kısmını tutması olayıdır. SERBEST DÜġME (Free Fall): Sadece gravitasyonun etkisi ile hareket eden ağırlıksızlık durumudur. Damdan düĢen bir insanın düĢüĢü gerçekte bir serbest düĢme değildir. Çünkü havanın direnci onun hareketini etkiler. GüneĢ etrafında dönen Dünya veya yıldızlar arasında bir tahrik olmaksızın yol alan gemi serbest düĢme yapar. Dünya etrafında dönen gemidekiler keza ağırlıksız olup serbest düĢme yaparlar. Serbest düĢmede gravitasyon kuvveti serbest düĢen cismin hızlanması ile yok 228 edilir. Dünya etrafındaki bir yörüngede dönenler serbest düĢme içinde olup, Dünya‟ya düĢemezler. SERBEST UZAY (Free Space): Gravitasyon ve elektromanyetik alanların dıĢında bulunan, içinde madde olmayan, mutlak sıfır sıcaklığında izafi bir bölge olup, ıĢık serbest uzay içinde maksimum hızda yol alır. SES (Sound): Bir ortam içinde moleküllerin titreĢimidir. SICAKLIK (Temperature): Ġçinde hızlı hareket eden atom ve moleküllerin bulunduğu bir cisimdeki ısı miktarının ölçüsüdür. Elektromanyetik radyasyonun da bir sıcaklığı mevcut olup bu radyasyonun ne kadar enerjik olduğunu gösterir. Bu sıcaklık cisim içindeki farklı dalga boylarındaki fotonların sayısı ile ilgilidir. Cisimler arasında bir ısı akıĢı yoksa sıcaklık farkı da olamaz. Isı akıĢındaki ölçüm büyüklüğü sıcaklık farkını da artırır. Isı daima sıcaktan soğuğa doğru akar. Soğuktan sıcağa ısı akıĢı olamaz. SICAK KARANLIK MADDE (HDM: Hot Dark Matter): Big Bang sırasında ortaya çıkmıĢ, ıĢık hızına yakın hızlarda yol alan, baryonik olmayan parçacıklardır. Bazı modeller, HDM‟lerin evrenin bütün kütlesinin üçte birini oluĢturduğunu belirtir. Nötrinoların bir kütlesi bulunuyorsa onlar HDM olarak düĢünülebilir. SIFIR HAREKETSĠZ KÜTLELĠ NESNE (Zero Rest Mass Particle): Kütlesi olmayan parçacıklardır. SĠBERNETĠK (Cybernetics): Cisimler ve hayvanlar arasındaki kontrol ve haberleĢme bilimidir. SĠHĠRLĠ SAYILAR (Magic Numbers): Çekirdeğinde 2, 8, 20, 28, 50, 82 ve 126 adet nötron ve proton bulunan atomların özellikle dayanıklı olduğunu belirten sihirli sayılarıdır. SĠLĠKON: Atomlarından elektronları koparmak için çok küçük enerji gerektiren yarı iletken bir malzeme tipidir. 229 SĠMETRĠ (Symmetry): Sistem biçimini değiĢtirince değiĢmeyen fiziksel sistemin bir özelliğidir. Örnek olarak, bir küre simetrik bir sistem olup, dönünce simetrisi değiĢmez. SĠMETRĠK ZAMAN (Symmetrical Time): Sonucun önce, sebebin ise sonra geldiği zaman düĢüncesidir. SĠYAH CĠSĠM (Black Body): Üzerine düĢen her dalga boyundaki her radyasyonu soğuran, akkor halinde ısıtılınca devamlı bir görünür ıĢık spektrumu çıkaran teorik cisimdir. Yıldızlarda birer siyah cisim gibidirler. SĠYAH CĠSĠM RADYASYONU (Black Body Radiation): Bütün dalga boylarını ihtiva eden, sıcaklıkla değiĢen enerjiler çıkaran, bir siyah cisim tarafından yayılan elektromanyetik ıĢınımdır. Sıcaklık yükseldikçe ıĢınımın dalga boyu kısalır, sıcaklık azaldıkça dalga boyu uzar. SĠYAH CÜCE (Black Dwarf): Bütün yakıtını tüketerek demir haline gelmiĢ, enerjisi bitmiĢ soğuk ve karanlık bir yıldızdır. SNEUTRINO: Nötrinonun süpersimetrik ikizidir. SOĞUK KARANLIK MADDE (Cold Dark Matter): IĢık hızına göre daha yavaĢ yol alan parçacıklardan oluĢan, baryon olmayan karanlık maddenin hipotetik Ģeklidir. Evren maddesinin %99‟una kadar ulaĢabilir ve zayıf etkileĢen büyük parçacıklar (WIMP) da denir. SPEKTRUM (Spectrum): Bir kaynaktan çıkan elektromanyetik radyasyonun dalga uzunluğu bakımından gücünün ifadesidir. Gök kuĢağı veya bir prizmadan geçirilen görünen ıĢığın spektrumu en belirgin örneklerdir. Beyaz ıĢık dalga uzunluklarının bir karıĢımıdır. Gözle görülebilen spektrum renkleri kırmızıdan itibaren portakal, sarı, yeĢil, mavi ve mordur. Spektrum, morötesi ve kızılötesinin arkalarına kadar uzanır. Ġnsan gözünün göremediği radyasyonlar radyo teleskopu gibi cihazlarca kaydedilebilir. Optik spektrumun farklı renklerle bölümlerine ayrıldığı gibi, spektrum ayrı bantlara da ayrılır. Bu 230 bakımdan, spektrum radyo dalgalarından baĢlar, mikrodalgalar, kızılötesi, görünen ıĢık, morötesi, X-ıĢınları ve gamma ıĢınları Ģeklinde devam eder. SPEKTROSKOPĠ (Spectroscopy): IĢıklarını inceleyerek yıldızların özelliklerini incelemektir. Görünen ıĢıkla ilgilenir. Ayrıca, diğer elektromanyetik radyasyonun dalga uzunluğu, parçacıklar arasındaki enerji dağılımının ölçümlerini de içine alır. Astrofiziğin en önemli aracıdır. Her elementin atomu kendi özel spektrumunu üretir. Atomlar ıĢık Ģeklinde enerji çıkarınca veya soğurunca bunları belli dalga boylarında yaparlar. Atomlar bu iĢi çekirdeğin etrafındaki elektronları kanalı ile gerçekleĢtirir. Elektron bir alt yörüngeye, yani daha düĢük enerji durumuna inince bir foton çıkarır. Bir üst yörüngeye çıkmak için bir foton soğurur. Bu yolla, atom foton çıkarır ve alır. Çıkarırken spektrumda parlak çizgiler, soğururken de karanlık çizgiler yaratır. Bu çizgilerin incelenmesinden o cismin sıcaklığı, malzemesi, hareketi, hızı, dönüĢü, vs anlaĢılabilir. SPĠN: Parçacıkların esas özelliklerini gösteren, onların kendi eksenleri etrafında dönmesidir. Her parçacık bir enerji seviyesinde belli bir spin‟e sahip olup, kuantum mekaniğine göre spin, ya bir tam sayı ile Planck sabitinin çarpımına veya bir tam sayısının yarısı ile Planck sabitinin çarpımına eĢittir. SQUARK: Kuarkın süpersimetrik ikizidir. SÜPER ĠLETKENLĠK (Super Conductivity): Bir elementin mutlak sıfırın belli bir derece üzerindeki tam iletken hale gelmesidir. SÜPER KRĠTĠKLĠK (Super Criticalism): Ne gaz ne de sıvı olan, fakat aynı anda her ikisinden de biraz bulunan bir element durumudur. SÜPER SOĞUTMA (Super Cooling): Donma derecesinin altında dondurmadan soğutma iĢlemidir. 231 SÜPERNOVA PATLAMASI: Bir yıldızın merkezindeki demirin silisyuma dönüĢmek üzere erimesiyle baĢlayan çok büyük Ģiddet ve parlaklıktaki bir patlamadır. SÜPER UZAY (Super Space): Bütün evrenlerin içinde yer aldığı varsayılan sonsuz büyüklükteki bir uzay modelidir. SĠNKROTRON (Synchrotron) : Çok geniĢ çaplı, etrafında elektromıknatıslar bulunan dairesel tüp Ģeklindeki parçacık hızlandırıcılarıdır. SĠNKROSĠKLOTRON (Synchrocyclotron): Cyclotron‟dan çok daha güçlü olan ve parçacıkların içinde büyük hızlarda yol aldıkları makinadır. TAKYON (Tachyon): IĢık hızından daha hızlı yol alan hipotetik bir parçacıktır. IĢık hızından daha az bir hızla gitmez. Hızlandıkça enerjisi azalır ve sonsuz hızda sıfır enerjili olur. Evrenimizdeki bilinen parçacıklar yüksek hızlarda enerji kaybeder ve hızları azalır. Takyonun ise enerjisi azaldıkça hızlanır. Belki gravitasyonel radyasyon çıkaran takyon, enerjisi azaldıkça hızlanır ve sonunda sıfır enerji ve sonsuz hıza sahip olur. Eğer takyonlar mevcut ise onlar zaman içinde geriye gidiyor olmalılar. TAMAMLAYICILIK (Complementarity): Kuantum mekaniğinde parçacıkların aynı anda, hem dalga hem de parçacık olarak davrandıklarını ifade eden teoridir. TARDĠYON (Tardyon): IĢık hızından daha düĢük hızlarda yol alan parçacıktır. TAU: Elektronun ağır arkadaĢı olan bir leptondur. TEKĠLLĠK (Singularity): Bildiğimiz fizik yasalarının artık iĢlemediği yer. Her ne kadar tekilliklerin birer nokta olduğu düĢünülse bile, tek boyutlu çizgilerde veya iki boyutlu düzlemlerde bile olabilirler. Planck uzunluğundan daha kısa cisimler için geçerlidir. Sonsuz yoğunluktaki bir karadeliğin merkezi bir tekilliktir. 232 TEMEL KUVVETLER (Fundamental Forces): Temel parçacıklar arasında iĢleyen dört kuvvettir. Gravitasyon, zayıf nükleer, elektromanyetik ve güçlü nükleer kuvvetlerdir. BeĢinci bir kuvvetin mevcudiyetini gerektirecek bir olaya evrende rastlanmamıĢtır. Güçlü kuvvet 1 olarak alındığında, elektromanyetik 10-2 olur, veya güçlü kuvvetin %1‟idir. Zayıf kuvvet 10-6, yani güçlü kuvvetin milyonda biridir. Gravitasyon 10-40‟dır. Elektromanyetik kuvvet gravitasyondan 1038 defa daha büyüktür. TEMEL PARÇACIKLAR (Elementary Particles): Temel kuvvetleri taĢıyan, maddeyi inĢa eden nesnelerdir. Bir temel parçacık bileĢenleri parçalanamaz. Bu açıdan bakıldığında kuarklar ve leptonlar olmak üzere iki tür temel parçacık vardır. Kuarkları birbirinden ayrılamadığı için proton ve nötronlar da birer temel parçacıktır. Mesonlar kuvvetleri taĢırlar. Bütün parçacıklar iki gruba ayrılır. Güçlü kuvveti hisseden, kuarklardan yapılmıĢ, kuarklar arasında iĢleyen hadronlar ve zayıf kuvveti hisseden, radyoaktif bozunmaya neden olan leptonlardır. Leptonlar en temel parçacıklar olup içlerinde baĢka Ģeyler yoktur. Elektron, baĢka bir lepton olan nötrino ile bağlantı olup, bir elektron radyoaktif bozunmada iĢlem görürken nötrinoları da iĢin içine girer. Ayrıca birer lepton olan muon ve taunun da kendi nötrinoları vardır. Toplam 6 tane lepton bulunur. Hadron ailesi iki gruba ayrılır: üç kuarktan yapılmıĢ baryonlar, ikiĢer kuarktan yapılmıĢ mesonlardır. Baryon ve leptonlar fermiyonlar ailesinin üyeleridir. TEOREM (Theorem): Gözlemi veya deneyi yapıldıktan sonra ancak doğru olduğu söylenebilen çözümdür. TEORĠ (Theory): Fiziksel alanda bir Ģeyin matematiksel olarak açıklamasıdır. Veya matematiksel ve deneysel olarak açıklanan doğa yasalarıdır. 233 TERMODĠNAMĠK (Thermodynamics): Isı, iĢ, enerji, entropi ve bunların bir fiziksel sistem içindeki müĢterek evrimlerini açıklayan yasalardır. TEVATRON: Çevresinde sıvı helyumla soğutulan, süper iletken mıknatısların bulunduğu, bir parçacığın bir yönde diğerinin de ters yönde hızlandırıldığı atom parçalayıcılarıdır. TRANSFER-RNA (t-RNA): Aminoasitlerin birbirine eklenmek üzere ribosoma iletilmeden önce taĢındıkları küçük RNA molekülüdür. TUNGUSKA OLAYI: 30.6.1908 günü saat 7.17‟de orta Sibirya‟da olan bir patlamadır. Bir kuyruklu yıldızın düĢmesi ile meydana gelen patlamada 40 km yarıçapında bir orman yok oldu. Patlamadan çıkan enerji 50 megaton, bir hidrojen bombası Ģiddetindeydi. ULTRAMĠKROSKOPĠK (Ultramicroscopic): Planck uzunluğundan daha kısa olan uzunluk birimidir. UZAY (Space): Yıldızlar ve gezegenler arasındaki boĢluktur. UZAY-ZAMAN (Space-Time): Dört boyutta uzay ve zamanın birleĢmesidir. Ġçindeki her Ģey gravitasyona göre davranır. Ġki baĢtan çekilmiĢ bir lastik levha gibidir. Bükülebilir, sıkıĢtırılabilir ve uzatılabilir. Hatta içinde delikler bile açılabilir. Ġçinde hareket edenlerin hareketleri, farklı referanslarda, farklıdır. Ġki cisim arasındaki mesafe farklı referanslara göre fark eder. Ġki olay arasındaki ölçüm Einstein‟ın denklemlerine göre hesap edilir. UZAY-ZAMAN EĞRĠLĠĞĠ (Curvature of Space-Time): Kütlenin uzay-zamanda açtığı çukurluktur. Bu çukurluk gravitasyon kuvvetine sebep olur. Evrende uzayın eğri olabileceğinden bahseden ilk insan B. Riemann oldu ve 1854‟de uzayın üç boyutlu bir küre olduğunu belirtti. Genel Relativite Teorisi uzay-zaman eğriliğini tarif eder. 234 VAKUM (Vacuum): Ġçindeki bütün parçacıkların, alan ve enerjinin çıkarılmıĢ olduğu, içinde sadece çıkarılamayan vakum titreĢimlerinin bulunduğu uzay-zaman bölgesidir. VALENCE: Bir atomun bir kimyasal bağ kurması durumunda elektronlardan bir kısmını kazanması, kaybetmesi veya paylaĢması olayıdır. VEKTÖR (Vector): Kuvvet ve hız gibi yönü ve Ģiddeti olan büyüklükleri temsil eden doğrulardır. VĠRÜS: Basit yapısı ve en büyüğü bir mikron ölçüsünde olan, sadece bir canlı hücre içinde çoğalabilen bir DNA ve proteinden oluĢmuĢ varlıktır. Canlı bir hücrenin dıĢında herhangi bir yaĢam belirtisi göstermeyen virüsler hücrenin içine girince onun bazı fonksiyonlarını kullanarak çoğalırlar. VĠTAMĠN: Önemli metabolik fonksiyonlar için gerekli olan ve gıdalardan alınan küçük moleküldür. YALITKAN: Belli bir sıcaklığa kadar içinden bir enerji iletmeyen cisimdir. YARI ĠLETKEN (Semiconductor): Elektrik yüklerinin yarısının kolayca akacağı metalden, diğer yarısının da akmasına izin vermeyen yalıtılmıĢ bölgeden geçiren özel bir maddedir. YARI ÖMÜR (Half Life): Bir örnekteki atomların yarısının radyoaktif bozunmaya uğraması için geçen zamandır. Ġstatistiksel hesaplara dayanır. 10.000 radyoaktif izotop atomdan yarı ömür sonra 5000‟i bozunur, bir sonraki yarı ömürden sonra 2500‟ü daha bozunur, vs. 10.000 atomdan herhangi biri, hemen de bozunabilir, 9999‟u bozunduktan sonra da bozunabilir. Hangi atomun ne zaman bozunacağı asla bilinemez. Nötronun yarı ömrü 10 dakikadır. YAPAY ZEKA (Artificial Intelligence): Alan Turing tarafından geliĢtirilen, insan benzeri usullerde suallere cevap verebilen akıl makinasıdır. 235 YER ÇEKĠMĠ (Gravitation): Dünya‟nın kütlesel çekim kuvvetidir. YERLĠ GRUP (Local Group): Galaksimizin de içinde yer aldığı küçük bir galaksiler topluluğudur. YERLĠ SÜPER KÜME (Local Supercluster): Yerli grubun, Virgo ve Coma gruplarının yer aldığı galaksiler kümesidir. Yarı çapı 30 milyon parsek olup, yerli grup kümenin kenarında yerleĢmiĢtir. YILDIZLAR ARASI KĠMYA (Interstellar Chemistry): Yıldızlar arasındaki toz ve gaz bulutlarında bulunan moleküller olup, 80‟den fazlası keĢfedilmiĢtir. Yıldızların içindeki reaksiyonlardan çıkan atomların gaz ve toz bulutları içindeki reaksiyonlarda oluĢur. Bir aminoasit olan glycine de bunlardan biridir. Moleküllerin çoğu karbon, oksijen hidrojen ve azottan imal edilmiĢtir. Karbon atomundan yapılmıĢ birçok organik molekül de 1970‟lerden sonra keĢfedilmiĢtir. YOĞUNLUK (Density): Bir cismin kütlesinin hacmine bölümüdür. Adi suyun yoğunluğu 1 gr/cm3‟dür. Yıldızlar arası gazın yoğunluğu 10-29 kg/m3, nötron yıldızınınki ise 1017 kg/m3‟dür. YOZLAġMIġ MADDE: Çok büyük basınç altında atom çekirdeklerinin yörüngelerinden çıkması ve uzaklara itilerek ve maddenin çıplak atom çekirdekleriyle rasgele dolaĢan elektronlardan ibaret kalmasıdır. YÖRÜNGE (Orbit): Bir cismin gravitasyon kuvveti etkisiyle uzay-zamanda izlediği kapalı yoldur. YÖRÜNGESEL PERĠYOT (Orbital Period): Bir cismin diğer bir cisim etrafında dönüĢü için geçen süredir. YÜK (Charge): Bazı temel parçacıkların taĢıdıkları bir özelliktir. Parçacıklar arasındaki elektriksel kuvvetleri doğurur. ZAMAN (Time): Ne olduğunu hiçbir kimse izah edememektedir. Fizikte olayların ele alınacağı referans 236 sistemini (koordinatlar takımı) sağlar. Bu sistemde bir olay bir baĢka olaydan önce veya sonra gelir. Her ne kadar zaman okundan bahsedilse bile, fizik yasaları gerçekte zamanın geçmiĢten geleceğe doğru aktığını ileri sürmez. Özel relativitede zaman dördüncü boyut olarak alınmıĢtır. Dört boyutlu uzay-zaman haritasında evrenin geçmiĢi, bugünü ve geleceği açıklanabilmektedir. Buradan çıkan soru: gelecek halen ilerde bir yerde, oraya doğru yol almamızı mı bekliyor? Kuantum Teorisindeki belirsizlik, daha mükemmel bir uzayzaman teorisi için, Relativite ile Kuantum Teorisinin birleĢtirilmesini teklif etmektedir. Bilim adamlarına göre zamanın basit tarifi, iki olay arasında geçen aralık veya bir prosesin oluĢması için geçen zamandır. ZAMAN GENLEġMESĠ (Time Dilation): Bir gözlemciye göre yüksek hızda yol alan bir saatteki yavaĢlama veya güçlü bir gravitasyonel alan içinde bulunmaktır. Veya zaman akıĢının yavaĢlamasıdır. Hız arttıkça zaman yavaĢlar. ZAMAN MAKĠNASI (Time Machine): Zaman içinde geriye yolculuk yaptıracak cihazdır. ZAMANDA GERĠYE BAKIġ (Look Back Time): Ġncelenen bir gök cisminin ıĢığının o cisimden bize ulaĢması için geçen zamandır. IĢık belli bir hızda yol aldığından, cisim ne kadar uzaktaysa ıĢığının bize ulaĢması da o kadar uzun sürer. 5 milyar ıĢık yılı uzaklıktaki bir kuasarın ıĢığının bize ulaĢması 5 milyar yıl sürmüĢtür. Bu kuasara baktığımızda onun 5 milyar yıl önceki halini görmekteyiz. Yani zamanda geriye bakılmaktadır. GüneĢ birden yok olsaydı Dünya 8 dakika daha aydınlık olurdu. 5 milyar ıĢık yılı mesafedeki bir kuasara baktığımızda onun gördüğümüz ıĢığı yola çıktığında henüz GüneĢ sistemi ve bizler mevcut değildik. ZAMAN ĠÇĠNDE SEYAHAT: Zaman makinaları içinde yolculuktur. Bilinen fizik yasaları zamanda yolculuğu 237 yasaklamaz. Yani zamanda yolculuk imkansız değildir. Zaman makinası imal etmenin yollarından biri son derece hızlı dönen bir çıplak tekillik yapmak, gravitasyon alanının uzay-zamanı çökerttiği tekilliğe yaklaĢmak, tekilliğe girmek ve farklı bir zamana dalmaktır. Hesaplara göre 100 km uzunluğunda, 10 km geniĢliğinde bir nötron yıldızı yoğunluğundaki malzemeden yapılmıĢ ve saniyenin binde birinde iki defa dönen bir silindir ile zamanda yolculuk yapılabilir. Diğer bir yol ise, uzayzamanlar arasında birer geçit olan kurt delikleridir. ZAR (Membran): Bir canlı hücresinin içindeki organelleri bir arada tutan, onları dıĢ etkilerden koruyan, yağ ve proteinden oluĢmuĢ kabuktur. ZAYIF NÜKLEER KUVVET (Weak Nuclear Force): Radyoaktiviteye neden olan, proton ile nötron arasındaki kuvvettir. ZODĠAC: Gökyüzünde hayali bir bant olup, eliptiğin her iki ucunda 9 ark-derece uzanır. Bu bant içinde, GüneĢ, Ay ve diğer bütün gezegenlerin (Pluto hariç) izleri görülür. 238 Bilimde Teoriler, Yasalar, Prensipler Bilim adamlarının buldukları teoriler, yasalar ve prensipler, denklem ve formüllerin çoğu kendi isimleri ile anılır. Bir kısmı ise özel ifadelerle tanımlanır, GUT: Grand Unified Theory gibi. Bunlardan en önemlileri aĢağıda belirtilmektedir. Bugün sahip bulunduğumuz ileri teknoloji bu buluĢların birer sonucudur. ABYSSAL LĠMĠTĠ: Okyanusların 2000 metre derinliğindeki ıĢığın ulaĢamadığı bölge olup, bu sınırın altında ancak büyük basınç, sıfır sıcaklık ve karanlık Ģartlarına uyum sağlayabilen organizmalar yaĢayabilmektedir. AKDELĠK (White Hole) TEORĠSĠ: Akdelik karadeliğin hipotetik karĢılığı olup, madde ve enerji oraya evren içindeki bir tekillikten girer. Kuasar ve aktif galaksilerin birer akdelik oldukları iddia edilse bile, bu tür fikirler fazla kabul görmemiĢtir. Akdeliğe giren her cisim çok fazla enerji kazanır ve son derece maviye kayar. Karadeliklerin öbür ucunda yer aldıkları ve aralarında kurt deliklerinin bulunduğu düĢünülmektedir. ALPHA, BETA, GAMMA TEORĠSĠ: Alpher, Bethe ve Gamow tarafından öne sürülen ve Büyük Patlama‟nın ilk saniyelerindeki maddenin oluĢumunu ve evrenin evrimini açıklayan teoridir. 239 AMPERE YASASI: Ġçinden akım geçen iki tel arasındaki manyetik kuvvet olup, aradaki uzaklığın karesi ile orantılıdır. ANTROPĠK (Anthropic) PRENSĠBĠ: Evrende gözlenen özelliklerin bulunduğunu, özelliklerin farklılığını, bunlardan dolayı yaĢamın ĢekillenmiĢ olduğunu, yoksa bu değiĢikliklerin gözlenemeyeceğini açıklayan doktorindir. APPLETON KATMANI: Atmosferin iyonosfer tabakasında bulunan ve içinde radyo sinyallerini yansıtan yüklü parçacıkların yer aldığı kuĢaktır. ARCHIMEDES PRENSĠBĠ: Bir cisim tamamen veya kısmen bir sıvı içine sokulduğunda dıĢarı taĢan sıvının ağırlığına eĢit bir kuvvetle yukarı itilir. ARILARIN DANSI (Dance Of Bees): Bal arılarının polarize ıĢığı kullanarak kovanlarına geri dönebilmeleridir. ġekilleri ayırt edemeyen arılar kırmızının dıĢında bazı renkleri görebilirler. Frisch tarafından keĢfedilen bu olgulara ilave olarak arılar yiyeceklere onlardan çıkan kokularla yaklaĢmaktadırlar. AVAGADRO YASASI: EĢit basınç ve sıcaklık içinde bulunan aynı hacimdeki bütün gazlar eĢit sayıda parçacığı ihtiva eder. Bu parçacıklar, asil gazlarda atomlar, diğer gazlarda ise moleküllerdir. AYAR (Gauge) TEORĠSĠ: Simetrinin bozulmasıyla ortaya çıkan kuvvetlerin durumudur. AYAR ALAN (Gauge Field) TEORĠSĠ: Simetri fikri üzerine kurulmuĢ, temel kuvvetlerin BileĢik Teorisini geliĢtirme çalıĢmalarıdır. Parçacıkların baĢarılı modelleri bu teoriye dayanır. Teori ismini ölçmelerin yeniden yapılmasından (regauged) alır. Evrenin ilk zamanlarını ve enflasyon teorisini baĢarı ile açıklar. 240 BAĞLANMA (Valence) TEORĠSĠ: Atomların gruplaĢma-ları, grupların bileĢimleri oluĢturması ile ilgili Frankland tarafından bulunan bağlanma yasasıdır. BCS TEORĠSĠ: Bardeen, Cooper ve Schrieffer tarafından bulunan süper iletkenlik teorisidir. BEBEK EVRENLER (Baby Universes) TEORĠSĠ: Birbirine kurt delikleri ile bağlanmıĢ uzay-zaman bölgeleridir. Genel relativite denklemlerine göre evrenimizdeki bir cisim karadelik olmak için çökünce cisim karadeliğin tekillik noktasından geçer ve farklı bir uzay-zaman bölgesinde geniĢler. GeniĢleyen bu uzay-zaman bölgesi bizim evrenin Big Bang tekilliğinden sonraki geniĢlemesine eĢit olur.Enflasyondan dolayı böyle bir bebek evren bizim evrenimiz kadar büyük olabilir. BERGEN TEORĠSĠ: Atmosferdeki farklı özelliklerdeki hava kütlelerinin sınırları ve sıcak, soğuk hava kütlelerinin çarpıĢmalarından meydana gelen siklonları belirten teoridir. BERGERON-FINDEISEN TEORĠSĠ: Bulutlardaki buz kristallerinin su buharı oluĢturup ve belli ölçüye ulaĢınca yağmuru üretmesini belirtir. BERNOULLI PRENSĠBĠ: Bir boru içinden geçen sıvının basıncı boru çapı daralınca azalır ve geniĢleyince artar. Bir uçağın kanadının üst kısmından geçen hava daha uzun bir yol izler, burada daha hızlı gittiğinden hava kanadın üst yüzeyine daha az basınç uygular. BESSEL FONKSĠYONLARI: Yıldız ve gezegenlerin hareketlerindeki düzensizlikleri açıklayan matematiksel fonksiyonlardır. BIG BANG TEORĠSĠ: Evrenin, sonsuz sıcak ve yoğun bir ateĢ topunun patlaması ile ortaya çıktığını belirten teoridir. Genel Relativite Teorisinde Einstein, geriye gidilerek enerji ve maddenin sıfır boyutunda bir tekillik noktasına ulaĢacağını belirtmiĢ ve evrenin hareketli olduğunu, evrende düz bir çizgide 241 gidildiğinde yine baĢlangıç noktasına dönüleceğini ispat etmiĢti. Hubble‟ın keĢfi ve Lemaitre‟nin kozmik yumurta benzetmesi ile evrenin bir baĢlangıcının bulunduğu fikri edinildi. Daha sonra Big Bang‟ın ispatları yapıldı. BIOT YASASI: Bazı kuartz kristallerinin ve bazı sıvıların polarize ıĢık düzleminde, bazı kristallerin ise ters yönde döndüklerini ve bu etkinin molekül yapısından ileri geldiğini, bir aktif ortamdan geçen polarize ıĢık düzleminin dönüĢ miktarının ıĢık izinin uzunluğuna bağlı olduğunu belirtir. BĠRLEġĠK ALAN (Unified Field) KURAMI: Gravitasyon, elektrik ve manyetik alanların Genel Relativite Teorisi içinde tek bir alanın uzantıları olarak ifade edilmesidir. BODE YASASI: Gezegenlerin GüneĢ‟e olan uzaklıkları arasındaki matematiksel iliĢki olup, ilk önce J. Titius tarafından fark edilmiĢ, sonra J. Bode tarafından popüler hale getirilmiĢtir. Bir tesadüf olduğuna inanılsa da, 0, 3, 6, 12, 24, 48, 96 (bir öncekinin iki katı olan) sayılarına 4 eklenip 10‟a bölününce bir gezegenin bulunması gereken yörüngenin GüneĢ‟e olan mesafesini tayin eder. Bunlardan 4, 7, 10 ve 16, Merkür, Venüs, Dünya ve Mars‟ın uzaklıklarına tekabül eder. 52 Jüpiter, 100 Satürn, 196 Uranüs‟ün uzaklıklarıdır. Aradaki 28 sayısı ise kayıp gezegen (asteroitler kusağı)‟na karĢılık gelir. BOHR TEORĠSĠ: Elektronların çekirdek etrafındaki yörüngesel açısal momentumlarının belli bir değerin katları olacağını, radyasyonun sadece elektronun bir yörüngeden diğerine sıçradığında çıkabileceğini ve soğurulabileceğini belirtir. BOLTZMANN DENKLEMLERĠ: Bir sistemin entropisi o sistemin düzgünlülük ihtimali ile ilgilidir. BOSE-EINSTEIN ĠSTATĠSTĠKLERĠ: Einstein‟ın, Bose‟ın çalıĢmasından Ģekillendirdiği kuantum sisteminin genel 242 istatistikleri olup, sonradan boson adı verilen tam spin numaralı parçacıkları belirten yasadır. BOUGUER YASASI: Üniform geçirgenlikteki bir ortamdan geçen bir ıĢık demetinin yoğunluğu, o ortam içinde izlediği yolun uzunluğu ile orantılı olarak azalır. BOYLE YASASI: Sabit sıcaklıktaki belli bir gaz kütlesinin basınç ve hacmi birbiri ile ters orantılıdır. Basınç ve hacmin çarpımı sabittir. BOZUNMA (Disintegration) TEORĠSĠ: Ağır atomların kararsız olduğu, bu tip elementlerin atomlarından kütle ve yük kaybederek yeni elementlere dönüĢebileceğini açıklayan bu yasa Soddy tarafından bulunmuĢtur. BRANS-DICKE TEORĠSĠ: Gravitasyon sabiti olan G‟nin aslında bir sabit olmadığını ve bir yıllık süre içinde 10-11 kadar değiĢmekte olduğunu savunmaktır. Bu değiĢim 1988‟de yapılan çok hassas deneylerde gözlenmiĢtir. BREWSTER YASASI: IĢık bir metal olmayan yüzeyden yansıyınca kısmi kutuplaĢma olur. Yansıma açısı bakıĢ tarafından arttıkça kutuplaĢma da artar, bir maksimumdan geçer ve sonra azalır. BROWNIAN HAREKETLERĠ: Ġlk olarak Robert Brown tarafından mikroskopla görülen, bir su yüzeyindeki çiçek tozu taneciklerinin devamlı hareketleridir. Brown tarafından anlaĢılamayan bu olayın izahını 1905‟deki makalesinde Einstein, tanecikleri sıvı moleküllerinin hareket ettirdiği Ģeklinde açıklamıĢtır. Brownian hareketleri atomların mevcudiyetinin ilk belirtisi olmuĢtur. BUYS BALLOT YASASI: Kuzey yarıkürede rüzgarların alçak basınç bölgelerinde saat ibresinin tersi yönünde, yüksek basınç bölgelerinde ise saat ibresi yönünde döndüklerini belirtir. 243 BÜYÜK BĠLEġĠK (GUT: Grand Unified) TEORĠSĠ: Elektromanyetik, güçlü ve zayıf nükleer kuvvetleri birleĢtiren tek bir kuvveti açıklayan yasadır. CALVIN DEVRESĠ: Fotosentez prosesinde tek hücreli yeĢil algae‟nin radyoaktif karbondioksit soğurması olayıdır. CARNOT DEVRESĠ: Sürtünmesiz ideal buhar makinasındaki basınç ve hacim değiĢimini belirten devredir. CASSINI ARALIĞI: Satürn‟ün halka sistemleri arasındaki aralıklar olup, 1675‟de Cassini tarafından keĢfedilmiĢtir. C-ALANI (C-Field): F. Hoyle tarafından öne sürülen Durağan Evren modelinde yaratılıĢ alanıdır. Her ne kadar durağan evren modeli geçerliliğini kaybetmiĢse de, C-alanının Big Bang Teorisinin enflasyonu ile benzerliği bulunmaktadır. CHANDLER SALLANMASI: Dünya‟nın ekseni etrafındaki dönüĢü sırasında eksenlerin yüzeye göre, her 14 ayda bir, yaptığı harekettir. CHANDRASEKHAR LĠMĠTĠ: GüneĢ‟in kütlesinin 1.44 katından büyük kütleli yıldızların çökerek birer beyaz cüce ve sonra da karadelik olacaklarını ve bu limitin altındakilerin ise beyaz cüce olamayacaklarını belirtir. CHAPMAN KATMANI: GüneĢ‟ten gelen morötesi ıĢınların atmosferin iyonosfer tabakasında iyonize olduğu bölgedir. CHAPMAN-FERRARO TEORĠSĠ: Dünya‟nın manyetik alanındaki Dünya gününe eĢit periyotlardaki değiĢimlerin nedeninin, Ay‟dan dolayı Dünya atmosferindeki gel-git hareketlerinden ileri geldiğini açıklar. CHARGAFF KAĠDELERĠ: Bir organizmada bir çok farklı tür RNA‟nın mevcudiyetine karĢılık tek bir tip DNA olduğunu, nitrojen temelli nükleikasitlerin adenin, timin, guanin ve sitosin olmak üzere dört tip olduğunu, bu dört elemanın eĢit olmadıklarını, fakat adenin=timin, sitosin=guanin Ģeklinde olabileceklerini belirtir. 244 CHARLES YASASI: Sabit basınçtaki belli miktar gazın hacmi, sıcaklığın yükselmesiyle birlikte sabit oranda artar. CHERENKOV RADYASYONU: Radyoaktif elektrik yüklü parçacıkların saydam ortamda ıĢık hızından daha hızlı gittiklerinde ortaya çıkardıkları mavi renkli ıĢınlardır. IĢık bir saydam ortamda daha yavaĢ yol alır. Ses patlamasının optik karĢılığıdır. COMPTON ETKĠSĠ: Elektromanyetik ıĢınımın parçacığı olan fotonların dalga boylarını belirterek, onların da hem parçacık hem dalga gibi davrandıklarını açıklar. COULOMB GÜÇ YASASI: Ġki yüklü kutup arasındaki kuvvet, aralarındaki uzaklığın karesi ile ters, yüklerin Ģiddeti ile doğru orantılıdır. COULOMB SÜRTÜNME YASASI: Sürtünmenin basınç ile orantılı olduğunu belirtir. CURIE YASASI: Paramanyetik malzemelerin duyarlılığı mutlak sıcaklıkla ters orantılıdır. ÇĠFT YARIK (Double Slit) DENEYĠ: Thomas Young tarafından gerçekleĢtirilen ve ıĢığın dalgalar halinde yayıldığını gösteren deneydir. D‟ALEMBERT PRENSĠBĠ: Newton‟un üçüncü hareket yasasının sadece duran cisimler için değil, hareket eden cisimler için de geçerli olduğunu belirtir. DALGA-PARÇACIK (Wave-Particle Duality) ĠKĠLEMĠ: Parçacıkların bazen dalgalar halinde, bazen da parçacıklar halinde davrandıklarını belirtir. DALTON ATOM TEORĠSĠ: Her elementin atom denilen görülemeyecek kadar küçük ve küresel parçacıklardan meydana geldiğini, bir elementin atomlarının benzer Ģekil ve kütlelere sahip bulunduğunu, fakat diğer elementlerin atomlarından farklı olduğunu belirtir. 245 DE BROGLIE YASASI: Bütün parçacıkların dalgasal hareketler içinde bulunduğunu belirtir. DE SITTER EVRENĠ: Ġçinde bir maddenin bulunmadığı, geniĢlemekte olan evren modelidir. DĠNAMO (Dynamo) PRENSĠBĠ: Siemens tarafından geliĢtirilen, elektromıknatıslarla üretilen elektrik akımıdır. DĠNAMO (Dynamo) TEORĠSĠ: Bullard tarafından bulunan Dünya‟nın manyetik alanının, Dünya çekirdeğindeki sıvı demirdeki çalkantılardan oluĢtuğunu belirten yasadır. DIRAC DENKLEMLERĠ: Özel relativite ile kuantum mekaniği kapsamında elektronun matematiksel açıklamasıdır. DOĞRU KOZMOLOJĠK (Perfect Cosmological) PRENSĠBĠ: Gold, Bondi ve Hoyle‟nin ileri sürdüğü, bütün tarihi boyunca evrenin her yönden aynı göründüğünü belirten teorileridir. Buna göre evrenin ne bir baĢlangıcı olmuĢtur ne de bir sonu olacaktır. Üniform bir yoğunluğun sağlanması için madde evren geniĢledikçe uzayda devamlı olarak yaratılmaktadır. DOPPLER ETKĠSĠ: Bir gözlemciye doğru hareket eden bir kaynaktan çıkan dalga frekansları, duran bir kaynaktan çıkanlara göre fazlalaĢan miktarda olur. Gözlemciden uzaklaĢan kaynaktan çıkan dalga frekansları ise gittikçe azalan miktarlarda olur. DRAKE DENKLEMLERĠ: Galaksimizde bulunacağı öngörülen ileri uygarlıkların sayısını veren denklemlerdir. Frank Drake tarafından tanzim edilmiĢtir. Teknolojik uygarlığın %1 olduğu hesabından, milyonlarca geliĢmiĢ uygarlığın mevcudiyetini ortaya çıkarır. DRAPER YASASI: Soğurulan radyasyon kimyasal değiĢiklikler üretir. DÖNEN AYNA DENEYĠ: Foucault tarafından ıĢığın hızının ölçülmesi için gerçekleĢtirilen deneydir. 246 DÖNEN DĠġLĠ ÇARK DENEYĠ: Fizeau‟nun ıĢık hızını ölçmek için 1849‟da dönen diĢli çark ile yaptığı deneydir. DÖRT ELEMENT TEORĠSĠ: Empedocles tarafından ileri sürülen ve bütün cisimlerin köklerinin ateĢ, hava, su ve toprak olduğunu belirten yasadır. DURAĞAN EVREN (Steady State) HĠPOTEZĠ: Evrenin her zaman her yerden aynı boyutlarda gözlendiğini ileri süren fikirdir. Evrenin geniĢlemediğini, ezelden beri aynı ölçüde mevcut olduğunu, içindeki maddenin boĢluklarda hidrojen atomu Ģeklinde yeniden yaratıldığını ileri sürer. Arkaalan radyasyonunun keĢfi üzerine 1960‟ların sonlarında bu iddia geçerliliğini kaybetti. EINSTEIN-DE SITTER EVRENĠ: GeniĢlemekte olan ve içinde madde bulunan evren modelinin matematiksel açıklamasıdır. EINSTEIN ÇAPRAZI (Einstein Cross): Uzaktaki bir kuasarın görüntüsünün dört noktadan görülmesidir. Bir karenin dört köĢesinde görülen bu görüntüler ıĢığın gravitasyon ile bükülmesinden ileri gelir. EINSTEIN ÇEMBERĠ (Einstein Ring): 1930‟larda Einstein tarafından ileri sürülen ve 1980‟lerde gözlenen uzak bir cisimden çıkan radyasyonun ve ıĢığın bir çember Ģeklini almasıdır. EINSTEIN KIZILA KAYMASI (Einstein Redshift): Genel relativiteye göre, gravitasyonel alanın bir tarafından diğer tarafına geçen ıĢığın dalga uzunluğu değiĢir. ELASTĠK SEKME (Elastic Rebound) TEORĠSĠ: Deprem dalgalarına neden olan etkilerin, kaynağı belirsiz dipten gelen kuvvetlerin Dünya kabuğunda oluĢturduğu sıkıĢtırmalar ve bunun sonucunda gerilme enerjisinin boĢalarak kabuğun kırılmasıdır. Saniyede 3.5 kilometre hızla yol alan dalgalar 1000 km uzaklığa gidebilmektedir. 247 ELEKTRĠK TEORĠSĠ: Franklin tarafından bulunan ve elektrik akımının elektronların akıĢından meydana geldiğini belirten yasadır. ELECTRON TEORĠSĠ: Lorenz tarafından keĢfedilen, titreĢen elektronların elektromanyetik dalgaları artırması ve Zeeman tarafından bulunan elektron titreĢimlerinin manyetik alandaki spektrum çizgilerini ayırmasıdır. ELEKTROMANYETĠK TEORĠSĠ: Maxwell tarafından bulunan elektrik ve manyetik alanları birleĢtiren teoridir. E=MC2: Kütle ve enerji eĢitliğini ve hiçbir Ģeyin ıĢıktan daha hızlı gidemeyeceğini ifade eden, Einstein tarafından bulunan tarihin en meĢhur formülüdür. ENERJĠNĠN KORUNUMU (Conservation Of Energy) YASASI: Joule tarafından bulunan, enerjinin yoktan var olamayacağını sadece bir Ģekilden diğer bir Ģekle dönüĢeceğini ve yok edilemeyeceğini belirten yasadır. ENFLASYON (Inflation) TEORĠSĠ: Evreni bugünkü ölçüsüne getiren, ilk saniyenin çok küçük bir kesrinde onu bir protondan çok daha küçük bir boyuttan bir portakal büyüklüğüne çıkaran aĢırı hızlı geniĢlemedir. Enflasyon Teorisi uzay-zamanın düzgünlüğünün ve olay-ufku (horizon) probleminin çözümü olmuĢtur. Big Bang‟dan sonra kozmolojinin en önemli ikinci geliĢmesidir. EġDEĞERLĠLĠK (Equivalence) PRENSĠBĠ: Hızlanmanın etkisi gravitasyonel alanın etkisinden ayırt edilemez. Bunun sonucu, gravitasyonel kütle ile hareketsiz kütle eĢitliğinden ileri gelir. Genel relativiteyi Einstein bu prensipten geliĢtirdi. Damdan düĢen bir kimse gravitasyonun etkisini hissetmez, düĢüĢündeki hızlanma ağırlığını hissetmesini yok eder. Bir uzay gemisi roketlerini ateĢlemeyince içerdeki herkes serbest kalır ve içerde yüzer. Roketler ateĢlenince içerdekiler Dünya‟nın çekim 248 kuvveti kadar bir kuvveti hissederek, roketin gerisine yaslanırlar. Bir otomobilin içinde olduğu gibi. EVRĠM (Evolution) TEORĠSĠ: Buffon ve Lamarck tarafından ortaya atılan, Darwin, Wallace ve Mendel tarafından geliĢtirilen, türlerin evrimini açıklayan yasadır. FARADAY YASASI: Her manyetik alan bir elektrik akımı üretir. FERMAT YASASI: Optik yasalarının esası olan, ıĢığın iki nokta arasında aldığı yolun en kısa zaman içinde olduğunu belirtir. FERMI-DIRAC ĠSTATĠSTĠKLERĠ: Elektron gibi yarım spin‟li parçacıkların kuantum istatistiklerini izah eder. FITZGERALD BÜZÜLMESĠ (Fitzgerald Contraction): Bir cismin, hareket ettiği yönde kısalmasıdır. G. Fitzgerald tarafından ileri sürülen bu olay Michelson-Morley deneyini geçersiz kılmak için kuruldu. Bu suretle ıĢık hızının sabit olduğu öngörülmüĢtü. Aynı fikir iki yıl sonra Lorenz tarafından da ileri sürülmüĢtü. Her ikisi de eteri varsaymıĢlardı. Einstein ise eteri iptal ederek büzülmeyi ispat etti. FOUCAULT SARKACI: Dünya‟nın dönüĢünün ilk bilimsel ispati olan 1850‟de yapılan sarkaç deneyidir. FRAUNHOFER ÇĠZGĠLERĠ: GüneĢ ıĢığının spektrumunda görülen kesiĢen karanlık çizgilerdir. FRESNEL IġIĞIN DALGA TEORĠSĠ: IĢığın çaprazlama dalga hareketlerle yayıldığını belirten yasadır. FRIEDMANN EVRENĠ: Einstein‟ın alan denklemlerinin kozmolojiye uygulanmasıyla ortaya çıkan ve Big Bang Teorisinin temelini kuran, geniĢleyen ve açık-kapalı evren modelidir. FEYNMAN DĠYAGRAMLARI: Foton ile elektron arasındaki etkileĢimleri açıklayan ve Kuantum Elektrodinamiği‟nin konusunu teĢkil eden grafiklerdir. 249 FOTOELEKTRĠK (Photoelectric) ETKĠ: Einstein‟ın bu buluĢuna göre, bazı metallerin üzerine düĢen ıĢık metal yüzeyinden elektronların çıkmasına neden olur ve çıkan elektronların hızı düĢen dalga uzunluğu ile yükselir. Yüzeye gelen ıĢığın yoğunluğu arttıkça çıkan elektron miktarı artar. FOTOSENTEZ (Photosynthesis) PROSESĠ: Bitkilerin havadan karbondioksit alıp havaya oksijen çıkarmaları sistemidir. GAY-LUSSAC BĠRLEġĠK HACĠMLER YASASI: Birbiri ile reaksiyona giren gazların hacimleri ufak parçacıkların oransal karıĢımından oluĢmaktadır. GAME TEORĠSĠ: Von Neumann tarafından geliĢtirilen ve bilgisayar teknolojisinin gerçek yaĢam ve askeri stratejik durumlara adaptasyonudur. GAZLARIN KĠNETĠK Teorisi: Gazları oluĢturan atomların birbirlerine elastik hareketlerle çarpmalarıdır. GEL-GĠT (Tidal) TEORĠSĠ: Gezegenlerin oluĢumunu, GüneĢ‟in yakınından geçen bir büyük yıldızın, çekim gücü ile GüneĢ‟ten kopardığı parçalardan meydana geldiğini ileri sürer. GELL-MANN TEORĠSĠ: Üçte bir tam baryon sayısına ve yüke sahip temel parçacıklar olan kuarkları ve hadronların sınıflandırılmalarını belirtir. GENEL GRAVĠTASYON (Gravitation) TEORĠSĠ: Kütleleri m1 ve m2 olan iki cisim birbirini F = Gm1 x m2 / d2 kuvveti ile çeker. Burada G bir evrensel sabit, d ise cisimler arasındaki uzaklıktır. Buna göre, Ay‟ı Dünya etrafında tutan kuvvet ile elmayı ağaçtan yere düĢüren kuvvet aynıdır. GENĠġLEYEN EVREN (Expanding Universe): Genel Relativite Teorisi ile ispat edilen ve içinde yaĢadığımız evren, geniĢlemekte olan bir evrendir. Bu evrende galaksiler kendi baĢlarına (patlayan bir bombanın parçaları gibi) 250 uzaklaĢmamakta, uzayın kendisi geniĢlemekte ve yüzeydeki galaksileri de birlikte uzaklaĢtırmaktadır. GIBBS FONKSĠYONU: Kimyasal termodinamik ve istatistiksel mekaniğin matematiksel açıklamasıdır. GOLDSCHMIDT YASASI: Bir kristal yapısının kimyasal kompozisyonu, iyon sayıları oranı, boyutları ve kutuplaĢma özellikleri ile ilgilidir. GOUDSMIT-UHLENBECK YASASI: Elektronların kendi etraflarında döndüklerini, kuantize açısal momentuma sahip olduklarını açıklar. GÖDEL TEOREMĠ: Kurt Gödel tarafından öne sürülen, bir sistem içindeki her Ģeyin, sistemin dıĢındaki metotları kullanmadan ispatının imkansız olduğunu belirten teoremdir. GUTENBERG DEVAMSIZLIĞI: Dünya‟nın iç bölgesinde, katı mantle ve sıvı çekirdek arasındaki 2900 kilometre kalınlığındaki bir sınırı ifade eder. HAWKING RADYASYONU: Bir karadeliğin yüzeyinden çıkan radyasyondur. Bu radyasyon karadeliğin enerji kaybetmekte olduğunu ve mini karadeliğin ise enerji kaybederek bir gün yok olacağını ifade eder. HEAVISIDE KATMANI: Yeryüzünden 70 km yüksekte olan, radyo sinyallerini yansıtan yüklü parçacıkların bulunduğu yansıtıcı bir bölgedir. HEISENBERG BELĠRSĠZLĠK (Uncertainty) PRENSĠBĠ: Kuantum mekaniğinde bir parçacığın, aynı anda momentumu ve pozisyonu tayin edilemez. Parçacığın momentum ve konumun-daki belirsizliklerin çarpımı Planck sabitinden küçük olamaz. HER ġEYĠN TEORĠSĠ (TOE: Theory Of Everything): Grand Unified Theory (Büyük BileĢik Teori) ile gravitasyon kuvvetinin birleĢmesinden meydana gelecek, doğadaki dört temel kuvvetin içinden çıktığı tek bir ana kuvvete ait yasadır. 251 Bulunduğunda Big Bang‟ın sebebi dahil her Ģey anlaĢılmıĢ olacaktır. HERTZPRUNG-RUSSELL DĠYAGRAMLARI: Yıldızların sıcaklıkları (veya renkleri) ile mutlak parlaklıkları (gerçek parlaklıklarının ölçümü) arasındaki iliĢkileri belirten grafiklerdir. HĠDROJEN BOMBASI: Hidrojen, döteryum veya trityum çekirdeklerinin füzyon reaksiyonu sonucu helyuma dönüĢmesiyle meydana gelen enerji ile patlayan bombadır. Bunun için 350 milyon Kelvin‟lik bir sıcaklık gereklidir. Hidrojen bombasının yaratıcısı E. Teller‟dir. Ġlk defa 1.11.1952‟de Pasifik adalarında patlatılan bombanın imalinde E. Lawrence, L. Alvarez, H. Bethe, J. Oppenheimer ve E. Fermi gibi ileri gelen, atom bombasını da yapan fizikçiler çalıĢmıĢtır. HIGGS ALANI: Bir kuantum mekaniği alanı olup, en düĢük enerji durumunda simetrinin bozulmasına neden olur. Bu alan Higgs parçacığı ile ilgilidir. HIGGS PARÇACIĞI: Bir bosondur. Elektrozayıf kuvvetin parçacığı olup, W ve Z parçacıklarına kütle verir. HILBERT UZAYI: Klasik ve kuantum alan teorilerinde kullanılan sonsuz boyutlu uzayın matematiksel açıklamasıdır. HOOKE YASASI: Bir malzemenin elastikiyet limitinin üzerine geçilmedikçe malzemenin deformasyonu ona gelen kuvvet ile orantılıdır. HORĠZON PROBLEMĠ: Big Bang‟dan beri ıĢığın evrenin son sınırına gidip geri dönmesi için 15 milyar yılın yeterli bulunmamasına rağmen, ne yönden bakılırsa bakılsın evrenin hep aynı görülmesidir. Bu durumda, olay ufukları (horizon) birbiri ile nasıl bu kadar muntazam sırada dizilmiĢ olur? Horizon problemi enflasyon modeli ile çözülmüĢtür. HUBBLE YASASI: Uzaktaki bir galaksinin uzaklaĢma hızı ile onun bize olan uzaklığı arasındaki oranı belirten yasadır. 252 HUBBLE YARIÇAPI: Bizden ıĢık hızı ile uzaklaĢan galaksilerle olan uzaklıkları belirtir. Bu yarıçapın dıĢında herhangi bir Ģey görülemez. Hubble yarıçapı, ıĢığın Big Bang‟dan beri aldığı uzaklığa eĢittir. Bu yüzden yaklaĢık 20 milyar ıĢık yılı veya 6 milyar parsek uzunluğundadır. HUBBLE SABĠTĠ: Evrenin geniĢleme oranını veren sayıdır. Bu sayının evrenin her yerinde aynı olması gerekir. Fakat zaman içinde gravitasyonun etkisi ile geniĢleme hızı yavaĢladıkça bu sayı değiĢir. Bugünkü en iyi değeri Mega parsek baĢına 40-80 km/saniyedir. Hubble sabiti büyüdükçe evrenin yaĢı küçülür. Hızın uzaklığa bölümü ile elde edilir. HUYGENS YASASI: IĢığın bir ortamda birbirini takip eden dalgalar halinde yayıldığını belirtir. HÜCRE (Cell) TEORĠSĠ: Ġlk defa Schleiden ve Schwann tarafından öne sürülen, bütün bitki ve hayvanların hücre denilen ufak yapılardan oluĢtuğu, her hücrenin kendi özel yaĢamları bulunduğu ve hücrelerin organizmaların birer parçaları olduğunu belirten yasadır. ISI (Heat) TEORĠSĠ: Rumford tarafından öne sürülen, ısının cismin parçacıklarının hareketinden oluĢtuğunu ve iĢ ile ısı arasındaki iliĢkiyi veren yasadır. IġIĞIN DALGA TEORĠSĠ: Huygens ve Young tarafından öne sürülen ıĢığın uzunlamasına dalgalar halinde yayıldığını açıklayan yasadır. ĠKĠ AKIġKAN (Two Fluid) TEORĠSĠ: 1733‟de Dufay tarafından öne sürülen, sürtünme ile ortaya çıkan iki çeĢit elektrik olduğunu (bugünün pozitif ve negatif yükleri) belirten yasadır. JEODEZĠK DENKLEMLER (Geodesic Equations): Genel Relativite Teorisinde eğrilip bükülmüĢ uzay-zaman içinde parçacıkların izledikleri yolları tanımlayan denklemlerdir. 253 JOULE YASASI: Bir elektrik akımı ve tel direnci arasında ortaya çıkan ısıyı belirtir. JOULE-THOMSON ETKĠSĠ: GeniĢleyen gaz soğur ve bu olay moleküllerin birbirinden uzaklaĢmalarıyla meydana gelir. KALUZA-KLEIN MODELĠ: Gravitasyon ile elektromanyetizmanın beĢ boyutta birleĢtirilmesidir. BeĢinci boyut bizden gizlidir. BeĢ boyutlu uzay-zaman, içine kapanmıĢ olup (bir atom çekirdeği boyundan çok daha küçük bir ölçüde) bize dört boyutlu uzay-zaman olarak gözükmektedir. KARMAN GĠRDAPLARI (Karman Vortices): Aerodinamik ve hidrodinamikte, akan hava ve sıvının bir silindir etrafında meydana getirdiği girdaplardır. KAOS (Chaos) TEORĠSĠ: 1903‟de Henry Poincare tarafından keĢfedilen, daha sonra Edward Lorenz tarafından geliĢtirilen ve 1970‟lerde Mitchell Feigenbaum tarafından Ģekillendirilen, doğadaki küçük farklılıkların bir sürenin sonunda büyük düzensizliklere yol açacağını belirten bir matematiksel teoridir. KARADELĠKLER (Black Holes) TEORĠSĠ: IĢığın dahi ondan uzaklaĢamadığı, uzay-zamanın kendi üzerinde tamamen kapanmasına yetecek kadar bir gravitasyon alanına sahip olan içine çökmüĢ bir cisimdir. Bir karadelik, ya bir cismin çok büyük yoğunluğa sıkıĢtırılması ile veya küçük kütleli bir malzemenin çok fazla konsantrasyonu (örnek: GüneĢ sistemi boyutunda bir GüneĢ‟in birkaç milyon katı bir kütlenin suyun yoğunluğu kadar bir yoğunluğa sahip olması) ile meydana gelir. GüneĢ‟in kütle-sinin 1.44 katından büyük olan yıldızlar sonunda birer kara- delik olur. KALITIM (Heredity) YASALARI: Mendel‟in kalıtımla ilgili iki yasasıdır. KALITIMIN KROMOZOM TEORĠSĠ: Morgan tarafından bulunan, kalıtıma neden olan genlerin kromozomlar üzerinde lineer Ģekilde yer aldıklarını belirtir. 254 KEPLER YASALARI: Gezegenler GüneĢ etrafında eliptik yörüngeler üzerinde hareket eder, gezegen ile GüneĢ arasındaki doğru eĢit zamanlarda eĢit alanlar süpürür, gezegen periodlarının karesi GüneĢ‟e olan uzaklığın küpü ile orantılıdır. KERR KARADELĠĞĠ: Dönen yüksüz karadeliklerin içine düĢen madde parçalanarak içeri girer, kalan miktar dıĢarı fırlar. DıĢarı fırlayan maddenin kütle ve enerjisi orijinal maddeden fazla ise karadelik enerji ve kütle kaybeder. KERR-NEWMAN ÇÖZÜMÜ: Genel relativitenin öngördüğü dönen ve elektrik yüklü bir karadeliğin çözümüdür. Karadeliklerle ilgili en genel matematiksel çözümdür. KIRCHHOFF YASALARI: GüneĢ ıĢığının spektrumundaki karanlık çizgilerin GüneĢ atmosferindeki elementlerin özelliklerinden ileri geldiğini, bütün cisimlerden belli dalga boylarında yayılma ve soğurulma radyasyon kuvvetleri oranının her sıcaklıkta eĢit olduğunu belirtir. KITASAL HAREKET (Continental Drift) TEORĠSĠ: Wegener tarafından öne sürülen, Pangaea denilen tek bir süper kıtanın 200 milyon yıl önce kırılarak birbirlerinden ayrılıp Ģimdiki durumu meydana getirdiğini açıklar. KISMĠ BASINÇ (Partial Pressure) YASASI: Dalton tarafından bulunan, bir gaz karıĢımının basıncının, her bir gazın karıĢımın hacmine eĢit miktarda kendi baĢına yapacağı basınçların toplamına eĢit olacağını belirten yasadır. KLEIN ġĠġELERĠ: Topolojide kullanılan, sınırı ve bir içi olmayan tek tarafı kapalı yüzeye sahip ĢiĢelerdir. KOMĠNĠKASYON (Communication) TEORĠSĠ: HaberleĢme sistemleri ve bilgisayarların temelini teĢkil eden, bir bilginin transferindeki en iyi yolu ve bir sinyalin anlaĢılır ve yanlıĢ anlaĢılır olabileceğini tespit eden, Shannon tarafından bulunan yasadır. 255 KOZMOLOJĠK PRENSĠP: Milne tarafından ifade edilen, evrenin mikroskobik ölçüde Ģimdiki görünen durumdan ortaya çıktığını belirten prensiptir. Prensip modern kozmoloji ile çeliĢkili bulunmaktadır. KÖPÜK EVREN (Bubble Universe) TEORĠSĠ: Birbirinin içine geçmiĢ sonsuz sayıda evrenin mevcudiyetini öngören teoridir. KRĠSTAL ALAN (Crystal Field) TEORĠSĠ: Van Vleck tarafından ileri sürülen, bir kristal içindeki atomik veya iyonik davranıĢları açıklayan yasadır. KRUSKAL DĠYAGRAMLARI: Karadeliklerin Ģeklini gösteren özel çizim metodudur. KUANTUM (Quantum) TEORĠSĠ: Atom veya atomdan küçük ölçülerdeki nesnelere uygulanan fizik yasalarıdır. Kuantum mekaniği veya kuantum fiziği olarak da bilinir. Teorinin temelinde belirsizlik ve parçacık dalga ikilemi yatar. Teori Max Planck‟ın siyah cisim radyasyonunu keĢfetmesi ile baĢladı. Sadece siyah cisim radyasyonu ıĢığın foton denilen kuantalar yolu ile parçacıklar halinde yayıldığını veya soğurulduğunu izah edilebildi. KUANTUM ALANI (Quantum Field): Kuantum mekaniği yasalarının öngördüğü alandır. Hassas ölçümler halinde bütün alanlar kuantum alanına dönüĢür. KUANTUM GRAVĠTASYONU (Quantum Gravity): Kuantum mekaniği ile genel relativiteyi baĢarılı Ģekilde birleĢtiren teori olup, sicim teorisi bunun bir örneğidir. KUANTUM DALGALANMALARI (Quantum Fluctuati-Ons): Belirsizlik ilkesi dahilinde boĢ uzaydaki geçici değiĢikliktir. Kuantum belirsizliği bir hiçlikten çok küçük miktarlarda enerjilerin ortaya çıkmasına izin verir, sonra bunlar çok kısa zaman içinde yok olur. Bu enerjiler kısa ömürlü parçacık ve antiparçacıklar Ģeklinde Ģekillenir. Elektron-pozitron çifti gibi. 256 KUANTUM KÖPÜĞÜ (Quantum Foam): Tekilliklerin merkezini oluĢturan uzayın köpük benzeri yapısıdır. Planck uzunluğu ve daha altında görülür. KUANTUM SIÇRAMASI (Quantum Leap): Bir atom altı parçacığın kayboluĢudur. Bir elektronun bir yerdeyken aynı anda baĢka bir yerde ortaya çıkması gibi. KUANTUM GEÇĠDĠ (Quantum Tunnelling): Kuantum mekaniğinin gösterdiği bir özellik olup, cisimlerin engelleri kolayca geçebildiğini ifade eder. KUANTUM ELEKTRODĠNAMĠĞĠ (QED): Elektromanyetik ıĢımanın parçacığı olan foton ile elektron arasındaki etkileĢimleri kuantum mekaniği içinde inceleyen yasadır. KUANTUM KROMODĠNAMĠĞĠ (QCD): Kuantum mekaniği çerçevesi içinde, güçlü nükleer kuvvetin parçacıkları olan kuark ve gluonların etkileĢimlerini inceler. KUIPER KUġAĞI: GüneĢ‟ten 35-1000 AÜ uzaklıklar arasında olan, içinde bir milyar kuyruklu yıldızı barındıran bir kuĢaktır. Çekim kuvvetinin etkisi ile kuĢaktan ayrılan bazı cisimler GüneĢ sisteminin içine dalar. KURT DELĠĞĠ (Worm Holes): Uzay-zaman maddesi arasından geçen bir tüneldir. Ġki karadeliği veya karadelik ile akdeliği birbirine bağlayan geçittir. Kurt deliğinin öbür ucu uzayda veya zamanda herhangi bir yer olabilir. Buraya giren bir cisim farklı zamanda aniden evrenin baĢka bir yerine çıkabilir. Genel relativite denklemleri kurt deliklerinin var olduklarına karĢı değildir. LAGRANGIAN NOKTASI: Fransız Langrange tarafından bulunan, iki büyük kütleli gök cisminin birbirlerine göre müĢterek yörüngeleri içinde sabit bir yörüngede kalabilen ufak bir cismin pozisyonudur. Jüpiter‟in yörüngesinde böyle beĢ adet nokta bulunmaktadır. 257 LAMB KAYMASI (Lamb Shift): Atom içindeki elektronların sürekli foton salıp soğurması sırasında elektronların geri tepmeleri yüzünden enerji düzeylerinde görülen sapmaların sonucu ortaya çıkan kaymadır. LANDAU SEVĠYELERĠ (Landau Levels): Bir manyetik alan altında, elektronlar dairesel yörüngeler çizer. Landau seviyesinin belli değerlerinde iletkenlik ve direnç sıfır olur. LAPLACE NEBULA TEORĠSĠ: GüneĢ sisteminin gaz ve tozlardan oluĢan nebuladan meydana geldiğini belirtir. LENZ YASASI: Bir elektromanyetik güç tarafından oluĢan bir akım daima onu üreten kuvvetin tersi yönünde akar. LORENZ-FITZGERALD BÜZÜLMESĠ: IĢığın her yönde aynı hızda yol aldığını belirtir. MACH PRENSĠBĠ: Cismin evrende kendi baĢına durağan bir kütlesi yoktur ve kütle iki cisim arasındaki iliĢkiye bağlıdır. MACH SAYISI: Bir roketin hızının aynı yönde ve aynı ortamda giden ses hızına olan oranıdır. Mach-1 ses hızı olup Mach-1‟in altı sesten yavaĢ ve Mach-1‟in üstü sesten hızlı (süpersonik) hızlar için kullanılır. MADDENĠN SAKINIMI (Conservation Of Matter) YASASI: Lavoisier‟in, maddenin ne yoktan var olamayacağını, nede yok olabileceğini belirten yasasıdır. MANHATTAN PROJESĠ: Amerika‟nın Los Alamos laboratuarlarında gerçekleĢtirilen ve 16.7.1945‟de New Mexico çölünde patlatılan ilk atom (fisyon) bombasının imalat projesidir. Projede 150.000 kiĢi çalıĢmıĢ ve o zamanın parası ile üç milyar dolara mal olmuĢtur. Projeyi gerçekleĢtirenler R. Oppenheimer, E. Fermi, N. Bohr, H. Bethe, L. Szilard, E. Teller, A. Compton, E. Serge, G. Seaborg, H. Urey, J. Neumann, J. Chadwick gibi fizikçilerdir. Einstein projede bir rol almamıĢtır. Aynı bomba daha sonra 6.8.1945‟de HiroĢima‟ya, 9.8.1945‟de de Nagazaki‟ye atılmıĢtır. 258 M-TEORĠ: Süper Sicim Teorisinin geliĢtirilmiĢ Ģekli olup, beĢ tür süper sicim teorisini birleĢtirir. 11 uzay-zaman boyutunu öngörür. MANYETĠZMA TEORĠSĠ: Langevin tarafından öne sürülen, manyetizmanın atom içindeki elektronların davranıĢlarından ileri geldiğini belirten yasadır. MANYETĠK MONOPOL (Magnetic Monopole) TEORĠSĠ: Tek izole edilmiĢ manyetik kutba sahip varsayıma dayanan hipotetik parçacığı açıklayan yasadır. Paul Dirac tarafından ileri sürülen manyetik monopolün Büyük Patlama‟nın ilk saniyelerinde var olmuĢ olabileceği sanılmaktadır. Günümüzde tek kutuplu mıknatıs bulunmamaktadır. MATUYAMA TERS DÖNMESĠ (Matuyana Reversal): Dünya manyetik alanının yönünün çekirdekteki sıvı maddenin hareketinden dolayı her 0.7-2.4 milyon yılda bir tersine döndüğünü belirtir. MAUNDER MĠNĠMUMU: 1645 ile 1715 arasındaki 32 yıl boyunca GüneĢ‟te hiç bir leke görülmemesi üzerine yeryüzü ikliminde meydana gelen soğumanın neden olduğu küçük buz devridir. MAXWELL-BOLTZMANN DAĞILIMI: Gazların içindeki değiĢik moleküllerin hızlarının istatistiksel metodudur. Sıcaklığın gaz moleküllerine yaptığı etkiyi belirtir. MAXWELL DENKLEMLERĠ: Elektrik ve manyetik alanları birleĢtiren elektromanyetik alan denklemleridir. Buna göre elektromanyetik dalgalar çiftli giriĢimler halinde elektrik ve manyetik alanlar içinde ve ıĢığın hareket yönünde gitmektedir. MEISSNER ETKĠSĠ: Süper iletkenliği değiĢtiren sıcaklık altında manyetik alanın kaybolmasıdır. MENDEL YASALARI: Organizmaların karakterleri ebeveynlerin genleri ile kontrol edilir. Kalıtımın istatistiksel yasalarıdır. 259 MICHELSON-MORLEY DENEYĠ: IĢığın hızının tam ölçümünü ve uzayda eterin mevcut olmadığını belirten deneydir. MILANKOVITCH TEORĠSĠ: Dünya üzerindeki buz devirlerini açıklayan teoridir. Dünya GüneĢ‟in etrafında dönerken on binlerce yılda bir ekseni etrafında titreĢir ve yörüngesinin Ģekli tam bir daireden eliptikliğe değiĢir ve tekrar eski haline döner. Bu değiĢiklikler mevsimler arasındaki sıcaklık dengesini etkiler.Bu değiĢiklikler mevsimleri, 26.000 yılda bir, 40.000 yılda bir ve 100.000 yılda bir değiĢtirir. Bu yüzden, GüneĢ‟ten gelen ıĢığın daima aynı olmasına rağmen, bazı kıĢlar ve yazlar birbirinden çok farklıdır. Bazen de çok küçük farklar olur. ġu anda 15.000 yıl önce baĢlamıĢ soğuk kıĢ devrinden yeni çıkmıĢ durumdayız. MĠNĠ KARADELĠKLER (Mini Black Holes): Big Bang‟dan kalmıĢ, bir atomdan daha küçük karadeliklerdir. Büyük Patlamanın ilk saniyelerinde yoğunluk değiĢiklikleri sırasında yaratılmıĢlardır. Hawking radyasyonu Ģeklinde enerji çıkardıklarından buharlaĢıp patlayacaklardır. Küçük olanlar daha önce patlar. Kütleleri 1013 gram olan bu mini deliklerin çoğunun zamanımızda patlamıĢ veya patlamakta olması gerekir. MOHOROVICIC DEVAMSIZLIĞI: Dünya‟nın kabuğunun 30 km kalınlığında olduğunu ve daha yoğun olan mantle tabakası üzerinde yer aldığını belirtir. MONOPOL EVREN (Monopole Universe) TEORĠSĠ: Evrenin bir enflasyon ile üretildiğini ve tek bir manyetik monopolün içinde yer aldığını ileri süren bir teoridir. Henüz belirlenmemiĢ olmasına rağmen Büyük BileĢik Teorilerin birçoğu evrende büyük miktarda manyetik monopollerin varlığını öngörür. Enflasyonun standart modeli monopol problemini çözmüĢ olup, evrenin sadece tek bir monopolü ihtiva eden son derece küçük kuantum değiĢikliklerinin yarattığı çekirdekten büyüdüğünü 260 belirtir. Bu monopol evrenin bir yerinde hala durmaktadır. Andrei Linde‟nin ileri sürdüğü monopol manyetik yüklü karadelik olup evrenimize bir kurt deliği ile bağlıdır. Evrenimiz baĢka bir evrenin içinde olan bir monopolün içinde olabilir, o da baĢka bir monopolün, o da baĢka bir evrenin. MÖSSBAUER ETKĠSĠ: Atom bir gamma ıĢını soğurunca geri teper ve enerjinin korunumuna göre emilen gamma ıĢınının dalga boyu değiĢikliğe uğrar. NEWTON YASALARI: Duran veya üniform bir Ģekilde hareket eden bir cisim dıĢardan bir kuvvet gelmediği takdirde o durumuna sonsuza kadar devam eder, bir cisme tatbik edilen kuvvet cismin momentumundaki değiĢiklik oranına eĢittir, bir cisim baĢka bir cisme bir kuvvet uygularsa, diğer cisimden de ona eĢit fakat ters bir kuvvet etki yapar. NEWTON‟UN IġIĞIN PARÇACIK TEORĠSĠ: IĢığın parçacıklar halinde yayıldığını belirtir. NO-HAIR THEOREMĠ: Karadelikler üç özellikle tarif edilir. Bunlar kütlesi, elektrik yükü ve açısal momentumudur. Bunlar dıĢında bir karadeliğin baĢka bir özelliği yoktur, yani karadeliklerin saçı yoktur. OERSTED YASASI: Bir elektrik akımı bir manyetik alanın meydana gelmesine sebep olur. OHM YASASI: Bir iletken içinden geçen akım, voltaj yükseldikçe artar. Malzemenin direnci arttıkça içinden geçen akım miktarı azalır. OLBERS PARADOKS (Olbers Paradox): Geceleri gökyüzünün neden karanlık olduğunu belirten bilmecedir.Yıldızlar parlak olduğuna göre, onların arasındaki uzay neden karanlıktır. Cevapları: evren 15 milyar yıl önce Big Bang ile baĢlamıĢtır ve uzay-zaman geniĢledikçe evren de değiĢmektedir. GeniĢlemeyle galaksiler birbirinden uzaklaĢmakta ve onlardan çıkan ıĢık gittikçe zayıflamaktadır. 261 Ayrıca yıldızlardan çıkan ıĢık evreni dolduracak yeterli zamanı henüz bulamadı. Uzaklardaki galaksilerden çıkan ıĢık henüz bize ulaĢamadı. Uzaydaki yıldızlar ayrıca üniform bir Ģekilde dağılmamıĢtır. OORT BULUTU (Oort Cloud): GüneĢ‟ten 30.000 ile 100.000 AÜ uzaklıklar arasındaki bir küresel bölgede yer alan kuyruklu yıldızlar topluluğudur. Burada trilyonlarca kuyruklu yıldız bulunmaktadır. PARĠTENĠN SAKINIMI (Conservation Of Parity) YASASI: Yang ve Lee tarafından keĢfedilen teoride, paritenin zayıf nükleer kuvvet tarafından korunmadığı ve parite değiĢikliğinde fizik yasalarının değiĢmez kalamayacağı belirtilir. PAULI DIġLAMA (Exclusion) PRENSĠBĠ: Ġki elektronun (veya diğer leptonların) aynı kuantum durumunda bulundurmayan doğa yasasıdır. Bu yasa çekirdek etrafındaki elektronların diziliĢini tanzim eder. Hidrojenin çekirdeğe yakın bir elektronu vardır. Helyum çekirdeğe aynı uzaklıkta iki elektrona lityum ilk ikisi çekirdeğe aynı uzaklıkta üçüncüsü daha ileride elektronlara sahiptir. Birinci kabuk sadece iki elektron tutar. Ġkinci bulut sekize kadar elektron alabilir. Prensibe göre, her buluttaki elektron sayısı o yörüngedeki farklı kuantum kombinasyon sayısına tam uyar. En iç kabuktaki her elektron aynı enerjilere sahip olup, her ikisi farklı yönlerde döner. Diğer yörüngelerde de benzer kaideler iĢler. Prensip sadece fermiyonlar için geçerli olup, foton gibi bosonlar bu prensibe uymazlar. PĠEZOELECTRĠC (Piezoelectric) ETKĠSĠ: Bazı kristaller deforme olunca ters yüzlerinde ters yükler oluĢturur, bir kristale bir elektrik yükü tatbik edildiğinde bir deformasyon meydana gelir. Çabuk değiĢen bir elektrik potansiyeli uygulandığında da kristalin yüzeyleri hızlı olarak titreĢir. 262 PLANCK ALANI (Planck Field): Karadelik entropisini belirten 2.61x10-66 cm2‟dir. PLANCK DEVRĠ (Planck Era): Evrenin 1 Planck zamanında ve Planck yoğunluğu halinde bulunduğu zamandır. PLANCK ENERJĠSĠ (Planck Energy): YaklaĢık 1000 kw-saat olup, Planck uzunluğunu ölçmek için gerekli enerji miktarıdır. Sicim teorisindeki titreĢen sicimin enerjisidir. 1019 GeV‟dir. 39 PLANCK GERĠLĠMĠ (Planck Tension): 10 ton olup, bir sicimin gerilimidir. PLANCK KÜTLESĠ (Planck Mass): 1 Planck uzunluğundaki dalga boyuna sahip hipotetik bir parçacığın kütlesidir. Bu kütle 10-5 gram olup, protonun kütlesinin 1019 katıdır. Dünya‟daki parçacık çarpıĢtırıcılarından elde edilen enerjilerin 10 16katıdır. Bu durumda evrenin doğuĢu sırasındaki Ģartları elde edebilmek için çarpıĢtırıcıların 10.000 trilyon kere daha güçlendirilmesi gerekmektedir. PLANCK PARÇACIĞI (Planck Particle): 1 Planck uzunluğunda, 1 Planck kütlesi ve yoğunluğundaki hipotetik bir parçacıktır. Evrenimiz böyle bir parçacıktan baĢlamıĢ olabilir. PLANCK SABĠTĠ (Planck Constant): Bir fotonun enerjisinin frekansı ile olan iliĢkisini açıklayan temel sabittir. Kuantum nesnelerinin parçacık ve dalga davranıĢları arasındaki bağıntıyı açıklar. H=6.62x10-34 Joule x saniyedir. PLANCK UZUNLUĞU (Planck Length): Gravitasyon ve uzay-zamanın henüz var olmadığı uzunluk ölçüsüdür. Bu uzunluk her anlamda en küçük uzunluk olup, uzunluğun kuantumudur. Bir protondan 1020 defa kısa olup, 10-33 cm‟dir. PLANCK YOĞUNLUĞU (Planck Density): 1 Planck kütlenin 1 Planck hacim içinde sahip bulunduğu yoğunluktur. Planck zamanındaki yoğunluğu ifade eder. Bu yoğunluk 1094 gram/cm3‟dür. 263 PLANCK ZAMANI (Planck Time): IĢığın Planck uzunluğuna eĢit bir mesafeyi geçtiği zamandır. Her anlamda en küçük zaman dilimi olup 10-43 saniyedir. Bundan daha küçük bir zamanın bir anlamı olamaz. Evren 1043‟cü saniyede Planck yoğunluğuna eĢit bir yoğunluktaydı. PRICE TEOREMĠ: Bir karadeliğin radyasyon yolu ile tamamen yok olacağını ve onun saçsız kalacağını öngören teoremdir. PROUT HĠPOTEZĠ: Bütün elementlerin atomik kütleleri hidrojen atom kütlesinin katları olup, hidrojen birinci temel maddedir. RAMAN ETKĠSĠ: Katı, sıvı ve gazlara gelen ıĢık bu cisimlerin molekülleri tarafından etrafa dağıtılmaktadır. RAYLEIGH-JEANS YASALARI: Parçacıkların enerji yoğunluğu ile dalga boyları arasındaki iliĢkiyi belirten yasadır. RELATĠVĠTE (Relatıvity) TEORĠSĠ: Uzay ve zamanın mutlak olmadığı, ıĢık hızının her durumda her gözlemciye göre daima sabit olduğunun anlaĢılması üzerine Einstein tarafından ortaya atılan iki yasayı içine alan teoridir. ÖZEL RELATĠVĠTE (Special Relativity) TEORĠSĠ: Einstein‟ın yasasında birbirine göre değiĢmeyen sabit bir hızla hareket eden iki cisim arasındaki uzay-zaman özelliklerini, ıĢık hızının her zaman her yerde aynı olduğunu inceler. GENEL RELATĠVĠTE (General Relativity) Teorisi: Einstein‟ın bu yasasında birbirine göre değiĢen hızlarla hareket eden cisimler arasındaki uzay-zaman özellikleri ve uzay- zaman eğriliği incelenir. ROCHE LĠMĠTĠ: Gezegeni ile aynı yoğunlukta olan bir uydunun, gezegenin yarı çapının 2456 katı bir uzaklıkta dönmesi halinde gravitasyonel kuvvetlerle parçalanmasıdır. Bu mesafede dönen cisimler asla bir uydu oluĢturamaz. Satürn‟ün 264 halkaları Roche limitinin içinde döner ve bu yüzden bir ay oluĢturamazlar. ROSSBY DALGALARI: Her bir yarıkürede 3-5 adet bulunan, dalga boyları 2000 km‟ye ulaĢabilen, soğuk kutup ve sıcak tropik havalarının karĢılaĢmalarıyla oluĢan hava dalgalarıdır. SCHRÖDINGER DENKLEMLERĠ: Kuantum mekaniğinde parçacıkların dalga denklemleridir. SCHWARZSCHILD KARADELĠĞĠ: Küresel dönmeyen ve elektrik yükü bulunmayan bir karadeliktir. Karadelik türleri içinde en basit olanıdır. SCHWARZSCHILD LĠMĠTĠ: Belli kütledeki bir cismin bir karadelik olmaksızın sahip bulunacağı en yüksek yoğunluktur. Bu limit büyüdükçe yoğunluk azalır. GüneĢ için bu limit suyun 1016 katı yoğunluktur. 100 milyon güneĢ kütlesi için limit suyun yoğunluğu kadardır. SCHWARZSCHILD YARIÇAPI: Bir yıldızın gravitasyonel kuvvetler altında çöküp içinden ıĢığın bile kaçamayacağı sonsuz yoğunlukta bir karadelik olabilmesi için o yıldızın sahip olması gereken yarıçap limitidir. SCHWARZSCHILD GEOMETRĠSĠ: Küresel ve dönmeyen bir karadelik içinde ve etrafındaki uzay-zaman geometrisidir. SEFEID DEĞĠġKENLERĠ (Sefeid Variables): Uzaklık göstergesi olarak kullanılan mutlak parlaklığı, periyodu ve renkleri arasında çok belirgin bağıntılar bulunan parlak değiĢken yıldızlardır. SERA ETKĠSĠ (Greenhouse Effect): Gezegenlerin atmosferlerinin ısıyı yüzeye yakın yerde tutmaları ve yüzey sıcaklığını yükseltmesidir. Atmosferden geçen GüneĢ ıĢınları gezegenin yüzeyini ısıtır, yüzeye çarpan ıĢınlar gerisin geri uzaya çıkar. Giren ıĢınlar görünen ıĢın, yansıyanlar ise daha uzun dalga boylu kızılötesi ıĢınlardır.Yansıyan ıĢınların bir kısmı atmosferdeki gazlar tarafından soğurulur, ısınan gazlar 265 tekrar enerji çıkarır, bir kısmı uzaya kaçar, bir kısmı ise yere iner. Atmosferi bulunmayan Ay‟ın bütün yüzeyinin ortalama sıcaklığı -18 derecedir. Dünya yüzeyinin ortalama sıcaklığı ise 15 derecedir. Bu Dünya‟daki sera etkisi yüzündendir. Yüzeyi ısınan gezegen üzerindeki havayı ısıtır. SEYFERT GALAKSĠLERĠ (Seyfert Galaxies): Ortalarında küçük parlak çekirdek bulunan spiral olup, X-ıĢınlarından radyo dalga boylarına kadar enerji çıkaran ve birer kuasar olduklarına inanılan gök cisimleridir. SĠNĠR BÜYÜME (Nerve Growth) FAKTÖRÜ: LeviMontalcini tarafından ileri sürülen bütün sinirlerin ihtiyaç duyuldukça büyüme ve çoğalmalarını belirten faktördür. SĠYAH CĠSĠM (Black Body) RADYASYONU YASASI: Kuantum Teorisinin geliĢmesine neden olan, siyah cismin çıkardığı veya soğurduğu radyasyonun kuanta denilen enerji paketleri halinde meydana geldiğini açıklayan yasadır. STEFAN YASASI: Çok sıcak cisimlerdeki ısı kaybını veren yasadır. STEFAN-BOLTZMANN YASASI: Stefan yasasının kinetik teori ve termodinamiğin tatbiki ile siyah cisimlere uygulanmasıdır. STERN YASASI: Atomların manyetik alanlarının kuantize olduğunu belirtir. SÜPER SĠCĠM (Super String) TEORĠSĠ: Parçacıkların 10 veya 11 boyutlu bir evrende titreĢen sicimler olduğunu belirtir. SÜPER GRAVĠTASYON (Super Gravity) TEORĠSĠ: Gravitasyonla diğer temel kuvvetleri tek bir denklem takımında açıklamaya çalıĢan Büyük BileĢik Teoriler‟dir. Süper gravitasyonla Sicim Teorisinin birleĢmesinden Süper Sicim Teorisi geliĢmiĢtir. SÜPER SĠMETRĠ (SUSY: Super Symmetry) TEORĠSĠ: Simetrinin uzantısı olan, bütün parçacıkları birleĢtiren, madde 266 ve kuvvetin aynı olduğunu ifade eden yasadır. Uzay-zamanda fermiyonları bosonlara, bosonları fermiyonlara dönüĢtüren bir modeldir. SÜPER ZAR (Super Membrane) TEORĠSĠ: Süper Sicim Teorisine alternatif olarak geliĢtirilen, 11 boyutlu uzay-zamanı öngören ve Her ġeyin Teorisini açıklamaya çalıĢan yasadır. TAMAMLAYICILIK (Complementarity) PRENSĠBĠ: Bohr‟un 1927‟de bulduğu, atomik nesneler ve etkileĢimleriyle onların davranıĢlarını ölçen enstrümanlar arasında derin benzersizlikler olmadığını belirten prensiptir. TERMODĠNAMĠĞĠN BĠRĠNCĠ YASASI: Clausius tarafından bulunan yasaya göre, evrenin enerjisi sabittir. Isı enerjisinin mekanik eĢdeğerini anlatır. TERMODĠNAMĠĞĠN ĠKĠNCĠ YASASI: Clausius ve Thomson tarafından bulunan yasaya göre, ısı soğuk bir cisimden sıcak bir cisme kendiliğinden akamaz. Ġzole edilmiĢ bir sistemdeki entropi ya sabit kalır yada sadece artar. TERMODĠNAMĠĞĠN ÜÇÜNCÜ YASASI: Nernst tarafından bulunan yasaya göre, bütün mükemmel kristaller mutlak sıfırda aynı entropiye sahiptir. Mutlak sıfır sıcaklığına asla eriĢilemez. ÜÇ CĠSĠM (Three Body) PROBLEMĠ: Dünya, GüneĢ ve Ay sisteminin yörünge, dönüĢ Ģekilleri, gravitasyonel kuvvetler gibi özelliklerinin matematiksel çözümleridir. VAN ALLEN KUġAĞI (Van Allen Belt): Yüksek enerjili parçacıkların yer aldığı iki bölge olup, yeryüzünün 1000-1500 km ve 15.000-25.000 km‟lerinde bulunur. Dünya‟nın manyetik alanı içinde hapsedilmiĢ bu kuĢaklar yoğun birer radyasyon kaynağıdırlar. DıĢ kuĢakta çoğunlukla elektronlar, iç kuĢakta ise protonlar bulunmaktadır. VOLTA ETKĠSĠ: Farklı metallerin yan yana getirilerek temas ettirilmesiyle elde edilen elektrik üretimine ait metottur. 267 WEINBERG-SALAM TEORĠSĠ: Elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetleri birleĢtiren yasadır. WEIZSACKER TEORĠSĠ: Yıldızların enerjisinin içlerindeki hidrojenin yanarak helyuma dönüĢmesi (nükleer füzyon) ile meydana geldiğini belirtir. WIEN YERĠNDEN AYIRMA (Displacement) YASASI: Kızıl sıcaklıktaki bir siyah cisim daha fazla ısıtıldığında daha kısa dalga boylu radyasyon çıkarır ve cisim beyaz sıcak hale gelir. YA HEP YA HĠÇ (All Or None) YASASI: Bir sinir ipliğindeki sinir atıĢlarının dürtü Ģiddeti ile değiĢmediğini ve sinirin bilgiyi beyine frekans değiĢimi vasıtasıyla ilettiğini belirten Adrian tarafından tespit edilen yasadır. YANG-MILLS TEORĠSĠ: Kuantum mekaniğinde yeni parçacıkları tanımlayan alan teorisidir. YUKAWA TEORĠSĠ: Güçlü nükleer kuvveti taĢıyan parçacıkların mesonlar olduğunu belirtir. ZEEMAN ETKĠSĠ: IĢık izine paralel bir güçlü manyetik alanda spektrum çizgileri ikiye ayrılır. 268 Bilim Tarihinin Önde Gelen 300 Ġsmi Ġlk bilimsel faaliyetler bundan 5000 yıl önce Sümerlilerin düz taĢların üzerine Ģekiller çizmeleriyle baĢladı. Elde bu devirlere ait somut deliller bulunmamaktadır. Fakat, Sümerlilerin bir takım geometrik Ģekillerle uğraĢtıkları ve basit alan hesapları yaptıkları bilinmektedir. 269 Matematik, fizik, tıp ve bilhassa felsefe ile ilgili somut deliller eski Yunanlılardan gelmiĢtir. Yunanlılar, Sümer ve Mısırlıların baĢlattıkları çalıĢmaları geliĢtirdiler. MÖ-600‟lerde yaĢamıĢ olan Thales bilimsel düĢünen ve konuĢan ilk insan olarak kabul edilmektedir. Bundan 2600 yıl önce yaĢamıĢ Thales‟den bugüne kadar binlerce bilim adamı gelmiĢ geçmiĢtir. Dünya‟nın en ciddi yayınlarından seçilen 2400 isim arasından dikkatle yapılan bir seçim sonucunda tespit edilen 302 bilim adamının ismi, yaĢadıkları yıllar ve kısa hayat hikayeleri bu bölümde anlatılmaktadır. Ġçlerinde, üç yaĢında matematik hesabı yapmaya baĢlayanlardan, teorisine itibar edilmediği için intihar edenlere, esas mesleği gizli ajanlık, pastacılık ve boksörlük olanlardan, daha öğrencilik yıllarında profesör tayin edilenlere, zengin Lortlardan, yaĢamı son derece fakir geçenlere kadar çeĢitli isimler yer almaktadır. 2600 yıl içinde gelmiĢ geçmiĢ binlerce bilim adamı içinde, çığır açmıĢ, bilimde bir „devri‟ baĢlatmıĢ, diğerlerine örnek olmuĢ dört en harika insan olarak, Archimedes (MÖ-287), Galileo (1564), Newton (1642) ve Einstein (1879) bu kitap yazarının seçimidir. ABEL, Neils Henrik (1802-1829): Norveçli matematikçi, grup teorisinin (Abelian grubu) kurucusudur. Kısa yaĢamı son derece fakirlikle geçen, çalıĢmalarını Fransız bilimler akademisine kabul ettiremeyen ve üniversitede iĢ bulamayan Abel‟e ölümünden iki gün sonra Berlin üniversitesi matematik profesörlüğü teklifi geldi. ADAMS, John Couch (1819-1892): Ġngiliz gök bilimci, daha öğrencilik yıllarında, o zamanlar henüz keĢfedilmemiĢ olan, Neptün gezegeninin yerini tespit etti. 1820‟lerde Uranüs‟ün yörüngesindeki küçük değiĢiklikler Newton‟un gravitasyon yasası ile izah edilemiyordu. Adams, bu değiĢikliklerin henüz 270 bilinmeyen sekizinci bir gezegenin çekimi yüzünden olacağını ileri sürdü. Fakat teorisi bilim akademisi tarafından ret edildi. Teorisinin doğruluğu, on yıl sonra Neptün‟ün Galle tarafından keĢfedilmesiyle anlaĢılmıĢ oldu. Kendisine teklif edilen kraliyet unvanını ret etti. ADRIAN, E. Douglas (1889-1977): Ġngiliz nörofizyolojist, sinir sistemindeki elektrik hareketlerini inceleyerek, frekans modülasyonu ile beyine bilginin sinirlerle taĢındığını, tepkinin yoğunluğunun artması ile sinirdeki hareketlerin hızlandığını keĢfetti. Beynin çıkardığı dalgaların toplanabileceğini, dalga ritimlerinin bir electroencephalogram (EEG) olarak görülebileceğini belirtti. 1932 Nobel ödülünü aldı. ALFVEN, Olof Gösta (1908-1995): Ġsveçli teorik fizikçi, plazma fiziğini kurdu. 1942 yılında plazma içindeki magnetohidrodinamik dalgaları (Alfven dalgaları) belirtti ve 1970‟de Nobel ödülünü kazandı. Fikirlerinin deneyleri daha sonraları yıldızlar ve nükleer reaktörlerdeki etkileĢimlerde gerçekleĢtirildi. ALHAZEN (945-1038): Mısırlı fizikçi, daha önceleri inanılan ıĢığın gözden çıktığı fikrine itiraz ederek ıĢığın cisimlerden yansıyarak göz tarafından alındığını söyledi. Mercek, düz ve eğik aynalar, renkler gibi optik üzerine buluĢları beĢ asır sonra geliĢtirilebildi. AL-KHWARIZMI (800-850): Ġranlı matematikçi, logaritmayı buldu. Algebra adlı kitabında sıfırdan dokuza kadar olan on rakamı belirledi ve buluĢları 14‟cü asra kadar kullanıldı. Algorithm (logaritma), adına izafen verildi. BuluĢları matematikte büyük geliĢmelere neden oldu. ALPHER, Ralph Asher (1921- ): Amerikalı fizikçi, arkalan mikrodalga radyasyonunu ileri sürdü. 1948‟de Bethe ve Gamow ile birlikte, ilk olarak, Büyük Patlama‟nın ilk saniyelerindeki termonükleer prosesi, (alpha, beta, gamma teorisi) evrenin 271 baĢlangıç ve evrimini, helyum miktarı ve 5 K sıcaklığındaki arkalan mikrodalga ıĢınımını izah etti. Big Bang modelinin yaratıcılarındandır. ALVAREZ, Luis Walter (1911-1988): Amerikalı fizikçi, parçacık fiziğinde köpük odası tekniğini geliĢtirdi. 1939‟da bir nötronun manyetik zamanının ilk ölçümünü yaptı. 1947‟de ilk lineer proton hızlandırıcısını imal etti. 65 milyon yıl önce yok olan dinozorları öldüren sebepleri ileri sürdü. 1968 Nobel ödülünü aldı. Hidrojen bombası projesinde aktif rol oynadı. AMPERE, Andre Marie (1775-1836): Fransız fizikçi, elektrodinamiğin kurucusudur. 1827‟de içlerinden akım geçen iki tel arasındaki manyetik kuvvetlerle ilgili elektromanyetizmanın matematiksel denklemlerini (Ampere yasası) buldu. Elektrik akım birimine adı verildi. Kendi kendisini yetiĢtiren bilim adamlarındandır. ANAXIMANDER (MÖ 611-547): Yunanlı filozof, Dünya yüzeyinin eğik ve silindirik Ģeklinde olduğunu belirtti. Dünya‟nın uzayda tek baĢına durduğunu, GüneĢ‟in gölgesinden en kısa ve en uzun günleri, bir yıl içindeki eĢit gün uzunlukları hesapladı. Dünya‟nın haritasını çıkardı. ANDERSON, Carl David (1905-1991): Amerikalı fizikçi, pozitron ve muonu keĢfetti. 1928‟de Paul Dirac tarafından varlığı ileri sürülen pozitronu, 1932‟de kozmik ıĢınlar içinde bulan Anderson 1936‟da Nobel ödülü kazandı. Aynı yıl, elektrondan 130 defa daha ağır olan muonu (mu-meson) keĢfetti. ANFINSEN, C. Boehmer (1916-1995): Amerikalı biyokimyacı, enzimlerin özel katalitik kabiliyetlerinin Ģekillerini, aminoasitlerin sıralanma özelliklerinin yanında zincir Ģekilli molekülün özel Ģekillerinden ileri geldiğini keĢfetti ve 1972 yılının Nobel ödülünü kazandı. 272 ANGSTROM, A. Jonas (1814-1874): Ġsveçli spektroskopist, aynı dalga uzunluğundaki ıĢığın sıcak gazdan açığa çıkarken soğuk gaz tarafından soğurulduğunu ileri sürdü ve 1862‟de GüneĢ ıĢığının spektrumundan GüneĢ‟te hidrojen bulunması gerektiğini belirtti. Dalga boyu birimine (10-10 m) Angström adı verildi. APOLLONIUS (MÖ 260-190): Yunanlı matematikçi, daire, elips, parabol ve hiperbol gibi Ģekilleri ilk tanımlayan ve geometrinin temelini atan bilim adamıdır. Ay‟ı inceledi ve Ay tutulmasını tanımladı. On Conic Sections isimli eseri hala yaĢamaktadır. ARISTARCHUS (MÖ 320-250): Yunanlı gök bilimci, Dünya‟nın GüneĢ etrafında döndüğünü ilk söyleyen insandır. GüneĢ ve Ay‟ın Dünya‟ya olan uzaklığını ölçtü. GüneĢ‟in evrenin merkezi olduğunu belirtti. ARISTOTLE (MÖ 384-322): Yunanlı filozof, Dünya‟nın bir küre Ģeklinde olduğunu ispatlayarak, her Ģeyin onun merkezine doğru çekildiğini açıklayan ilk insan oldu. Kendisinden sonra 18 asır boyunca kullanılan, bilimin felsefik temellerini kurdu. Platon‟un en iyi öğrencisiydi. Bilimin her dalı ile uğraĢtı. ARCHIMEDES (MÖ 287-212): Yunanlı matematikçi, hidrostatik bilimin yaratıcısıdır. Eğriler, alanlar ve hacimlerin hesaplama metotlarını, levye teorisini, suyun kaldırma prensibini, çekim merkezini buldu. Bir dairenin çapı ile çevresi arasındaki oranı hassas olarak ve sayısını 3,141851 olarak hesap etti. Integral hesabın babasıdır. Statik mekaniğin esaslarını keĢfetti. Mekaniğin yaratıcısı olan Archimedes eski zamanların en büyük matematikçisi ve bilim adamıdır. Kum üzerinde hesap yaparken bir Romalı asker tarafından kılıçla öldürüldü. AVERY, Oswald (1877-1955): Amerikalı bakteriyolojist, 1944‟de bakteri kromozomlarının genetik malzemesinin DNA 273 olduğunu keĢfetti ve molekülsel biyolojinin ana fikrini Ģekillendirdi. AVOGADRO, Amedio (1776-1856): Ġtalyan fizikçi, eĢit hacimlerde, aynı basınç ve sıcaklıktaki bütün gazların eĢit sayıda parçacıklardan oluĢtuğunu (Avogadro yasası) buldu. BuluĢu elli yıl sonra kabul edildi. Molekül fiziğinin babasıdır. BAADE, W. H. Walter (1893-1960): Alman gök bilimci, Andromeda galaksisini inceleyerek kendisinden 30 yıl önce keĢfedilmiĢ Cepheid değiĢken yıldızlarının sınıflandırılmasını yaptı. Andromeda‟nın 2.3 milyon ıĢık yılı uzaklıkta ve evrenin yaĢının 5 milyar yıldan daha fazla olduğunu açıkladı. Ayrıca süpernovaları inceledi. BABBAGE, Charles (1792-1871): Ġngiliz matematikçi, programlanabilir bilgisayarın mucididir. 1833‟de yaptığı analitik makinada her türlü aritmetik iĢlemi yapabilen delikli kartlı hafıza kullandı. BACKUS, John (1924- ): Amerikali bilgisayar mühendisi, ilk geliĢmiĢ bilgisayar lisanını buldu. 1954‟de yayınladığı özel problemleri çözülebilen Fortran (Formula Translatör) lisanı 1957‟de ilk olarak IBM bilgisayarlarında kullanıldı. BALMER, J. Jacob (1825-1898): Ġsviçreli matematikçi, hidrojen atomunun tayf çizgilerinin frekansları arasındaki iliĢkiyi keĢfetti. BuluĢları ıĢığın tanımlanması ve kuantum teorisinin doğmasına yardımcı oldu. BARDEEN, John (1908- ): Amerikalı fizikçi, Brattain ve Sohockley ile birlikte transistörü buldu. 1911‟de keĢfedilen süper iletkenlik teorisinin (BCS: Bardeen, Cooper, Schrieffer teorisi) baĢarılı açıklamasını yaptı ve teorisini kurdu. Her iki çalıĢmasından dolayı iki Nobel ödülü kazanan ilk insan oldu. BATESON, William (1861-1926): Ġngiliz genetikçi, genetik biliminin kurucusudur. Mendel‟in çalıĢmalarını hayvanlara 274 tatbik ederek, bazı genlerin çakıĢtığını ve özelliklerin serbestçe aktarılmadığını gösterdi. BECQUEREL, Antoine Henri (1852-1908): Fransız fizikçi, 1896‟da uranyum metalinin çıkardığı radyasyonu keĢfetti ve buna radyoaktivite adını verdi. 1903 yılının Nobel ödülünü aldı. BERG, Paul (1926- ): Amerikalı biyolojist, 1956‟da ilk transfer-RNA‟yı keĢfetti ve genetik mühendisliğinin kurucusu oldu. 1980 Nobel ödülünü kazandı. BERNOULLI, Daniel (1700-1782): Ġsviçreli matematikçi, sıvı ve hava içindeki hareketlere ait hidrodinamik yasalarını buldu. Gazların kinetik teorisini kurarak ilk bilimsel atom fikrini ortaya attı. Bir sıvının hızı artınca içindeki basıncın azalacağını söyledi. BERZELIUS, J. Jacob (1779-1848): Ġsveçli kimyacı, 19‟cu yüzyıl kimyasının ilk düzenlemesini yaptı. Doğru atom kütleleri tablosu, elementlerin sembollerle gösterimi, organik ve inorganik kimya sınıflandırması, elektrokimya çalıĢmaları arasındadır. Selenyum, seryum ve toryumu keĢfetti. BESSEL, F. Wilhelm (1784-1846): Alman gök bilimci, 1838‟de ilk olarak bir yıldızın uzaklığını saptadı ve yıldızlararası mesafelerin ölçeğini belirledi. 1844‟de Sirius yıldızının hareketindeki salınımı fark ederek bu yıldızın bir ikizinin bulunduğunu gösterdi. BETHE, H. Albrecht (1906- ): Alman fizikçi, 1938‟de dört hidrojen çekirdeğinin zincirleme etkileĢimle bir helyum çekirdeğine dönüĢtüğünü matematiksel olarak göstererek yıldızlardaki reaksiyonu izah etti. Alpher ve Gamow ile birlikte evrenin baĢlangıcındaki kimyasal elementlerin oluĢum teorisini (--) teorisini kurdu. Atom ve hidrojen bombalarının imalatında çalıĢtı. BIOT, Jean Baptiste (1774-1862): Fransız fizikçi, balonla ilk meteolojik ve manyetik gözlemleri yapanlardandır. Element 275 kristallerinin polarize ıĢık düzlemi ile ters yönde dönmelerine karĢılık kuartz kristallerinin aynı düzlemde döndüklerini ilk keĢfeden oldu. Dönme miktarının ve yönünün ıĢık dalga boyu ile ilgili olduğunu (Biot yasası) buldu. Polarimetriyi icat etti. BIRKOFF, George David (1884-1944): Amerikalı matematikçi, dinamik ve uzay mekaniğini inceleyerek 1913‟de Poincare‟nin son geometrik teoreminin çözümünü buldu. Einstein‟ın Genel Relativite Teorisine daha iyi alternatiflerin bulunduğunu iddia etti. Matris metotları ilk uygulayanlardandır. 20‟ci yüzyılın en büyük Amerikalı matematikçisi olarak tanınır. BLACK, Joseph (1728-1799): Ġskoçlu kimyacı, pasif ve spesifik ısıyı keĢfetti. 1763‟de sıcaklığı yükseltmeden katıları sıvıya, sıvıları buhara dönüĢtürmek için ısının gerekli olduğunu gösterdi. Sıfır derecedeki buzun sıfır derecede su haline dönüĢmesi için ısı verilmesi gerektiğini belirtti. Isı ile sıcaklık arasındaki farkı belirledi. BOHR, Neils (1885-1962): Danimarkalı teorik fizikçi, Rutherford‟un atom modeline kuantum mekaniğini uyguladı ve 1913‟de elektronların ancak belirli yörüngelerde döndüklerini, ıĢın yaydıklarında bir yörüngeden bir diğerine sıçradıklarını belirtti. Elektronların çekirdekten herhangi bir uzaklıkta değil, belli uzaklıktaki yörüngelerde kaldıklarını saptadı. Hidrojen atomunun ıĢık spektrumunu açıkladı. 20‟ci yüzyılın Einstein‟dan sonraki en önde gelen teorisyenidir. 1922 yılı Nobel ödülünü kazandı. BOLTZMANN, Ludwig Eduard (1844-1906): Avusturyalı fizikçi, istatistiksel fiziğin kurucusudur. Isının, atom ve moleküllerinin rasgele hareketlerinden oluĢtuğunu gösterdi ve atomların varlığını önerdi. Gazların kinetik teorisini geliĢtirdi. BuluĢlarına yapılan itirazlar sonunda Adriyatik kıyısında kendisini öldürdü. 276 BONDI, Hermann (1919- ): Avusturyalı gök bilimci, Gold ve Hoyle ile birlikte durağan evren modelini (Steady-State Theory) ileri sürdü. Buna göre, evrenin bir baĢlangıcı olmadı ve bir sonu da olmayacaktır. Evrendeki madde evren geniĢledikçe boĢluktan yaratılmakta ve böylece yoğunluk dengelenmektedir. 1964‟de kozmik mikrodalga arkaalan ıĢınımının keĢfi ile teorisi önemini kaybetmiĢse de modern kozmolojinin geliĢmesine yardımcı olmuĢtur. BOOLE, George (1815-1864): Ġngiliz matematikçi, ikili cebrin bulucusudur. Sembolik lojik sistemi ve diferansiyel denklemleri geliĢtirdi. Sayesinde lojik matematiksel olarak kabul edildi. Ġki değerli cebir yoluyla dijital bilgisayarın temelini yarattı. Kendi kendini yetiĢtiren Boole hiç bir üniversite eğitimi olmamasına rağmen 34 yaĢında matematik profesörlüğüne tayin edildi. BORN, Max (1882-1970): Alman fizikçisi, matris mekaniğini buldu ve Kuantum Teorisine uyguladı. Dalga fonksiyonlarının istatistiksel çözümünü geliĢtirdi. Born 1944 yılı Nobel ödülünü aldı. BOSE, S. Nath (1894-1974): Hindistanlı fizikçi, istatistiksel mekanik ve kuantum istatistiği üzerinde çalıĢmalar yaptı. Boson adı verilen parçacıkların spin‟lerini belirten kuantum sisteminin genel istatistiğini Ģekillendirdi. BOURBAKI, Nicholas (20‟ci yüzyıl): Fransız matematikçi, 1939‟dan 1980‟e kadar devam eden ve 50 yaĢından küçük matematikçileri kabul eden bir gruptur. Kuramsal matematiğin geliĢtirilmesi için çalıĢmıĢ ve çok sayıda yayın çıkarmıĢlardır. Grup kendilerine Bourbaki ismini vermiĢ olup, 1939-1967 arasında çok kıymetli matematikçiler yetiĢtirmiĢtir. BOYLE, Robert (1627-1691): Ġngiliz kimyacı, gazların basıncı ve hacimleriyle ilgili yasalarını (Boyle yasası) keĢfetti ve sabit sıcaklıktaki ve belli bir kütleli gazın basınç ve 277 hacminin orantılı olduğunu gösterdi. Elementlerin birleĢerek bileĢimleri oluĢturduğunu ve bileĢimlerin de elementlerine ayrıĢabileceğini belirterek atomik teoriyi ve atomların Ģekillerinin önemini ileri sürdü. BRADLEY, James (1693-1762): Ġngiliz gök bilimci, ıĢık hızını gerçek değerine en yakın (308.300 km/sn) olarak ölçen ilk insandır. Ay‟ın çekimi yüzünden Dünya‟nın yörüngesindeki hareketi sırasında eksenindeki titreĢimi keĢfetti. IĢık ve Dünya‟nın hızlarının oranı yüzünden yıldızların paralaks olayını buldu. BRAGG, W. Lawrence (1890-1971): Ġngiliz fizikçisi, babası W.H. Bragg ile birlikte katılar (solid-state) fiziğini kurdu. Bir X-ıĢınının kristal üzerindeki spektrum çizgilerinden, kristaldeki elektron yoğunluğunun ve atomların pozisyonlarının tespit edebileceğini keĢfetti. 25 yaĢında iken, 1915 yılı Nobel ödülünü babası ile paylaĢtı. BRAHE, Tycho (1546-1601): Danimarkalı gök bilimci, ilk yıldız katalogunu yaptı. Teleskop öncesinin en büyük gök gözlemcisidir. 1572‟de çıplak gözle bir nova patlamasını gözleyen ilk insandır. Kendisi tarafından planlanan ilk gözlem evini kurarak 777 adet yıldızın yerini tespit etti. Asistanı olan Kepler‟i yetiĢtirdi ve ona kıymetli bilgiler bıraktı. BRENNER, Sydney (1927- ): Güney Afrikalı biyolojist, 1950‟de bir DNA zincirindeki genetik sarmalın üçlü kodonlarını keĢfetti. 1961‟de keĢfi Crik tarafından teyit edildi. Ribosomlara ulaĢan talimat kodlarının haberci-RNA denen özel bir RNA vasıtasıyla taĢındığını ileri sürdü. BROWN, Robert (1773-1858): Ġskoçyalı botanikçi, hücre çekirdeğini keĢfetti. Bitki sınıflandırmasını geliĢtirdi. 1827‟de su içinde yüzen toz zerreciklerinin (polenler) mikroskop altında devamlı hareket içinde (Brownian hareketi) olduklarını buldu, fakat bunların su moleküllerinin hareketinden ileri geldiğini 278 anlayamadı. Brownian hareketleri moleküllerin varlığının ilk deneysel açıklaması olup, 1905‟de Einstein tarafından yapılmıĢtır. BRUNO, Giordano (1548-1600): Ġtalyan filozof, uzayın sonsuzluğunu, Dünya‟nın GüneĢ etrafında döndüğünü ileri sürerek Copernicus‟un teorisini savundu. DüĢüncelerinden dolayı 1600‟de Roma meydanında kilise tarafından yakılarak öldürüldü. BUFFON, Georges-Louis (1707-1788): Fransız doğa bilimci, türlerin evriminin ilk fikir babasıdır. Gençliğinde tıp ve matematik çalıĢtı, ihtimaller teorisine hesap metodunu tatbik etti, kozmoloji, jeoloji gibi bilim dalları ile uğraĢtı. 1804‟de yazdığı 44 ciltlik Natural History isimli eserinde hayvan türleri arasındaki benzerlikleri, canlı organlarının zaman içinde uğradıkları değiĢiklikleri ve müĢterek atalarından geliĢtiklerini gösterdi. BULLARD, E. Crisp (1907-1980): Ġngiliz jeofizikçi, Dünya‟nın manyetik alanının, merkezindeki sıvı demirin Dünya‟nın dönüĢü ile hareketli olmasından ileri geldiğini öne sürdü. Sıvı demirin hareketli olması ile oluĢan elektrik akımının bir manyetik alan oluĢturduğunu ve okyanus yatağından çıkan jeotermik ısının hassas değerini buldu. CALVIN, Melvin (1911- ): Amerikalı biyokimyacı, fotosentez prosesindeki, bitkilerin havadan karbondioksiti emmeleri ve havaya oksijen vermeleri olayında, tek hücreli yeĢil algae chlorella‟nın karbondioksit devresini keĢfetti. Hayvan yaĢamının bitkisel gıdaya dayandığını ve fotosentez reaksiyonunun önemini belirtti. 1961 Nobel ödülünü kazandı. CARDANO, Girolamo (1501-1576): Ġtalyan matematikçi, denklemlerde negatif ve kompleks kökleri tanıttı, kübik eĢitliklerin çözümlerinin cebirsel metotlarını buldu. 279 CARNOT, Sadi (1796-1832): Fransız teorik fizikçi, termodinamiğin kurucularındandır. Ġdeal buhar makinasını tasarladı. 1824‟de evrende entropinin artmakta olduğunu ileri süren ilk kiĢi oldu ve termodinamiğin birinci yasasını ortaya attı. CASSINI, Giovanni (1625-1712): Ġtalyan gök bilimci, gezegenleri inceledi. Jüpiter, Mars ve Venüs‟ün dönüĢ hareketlerini detaylı araĢtırdı ve Satürn‟ün dört yeni uydusunu, 1675‟de Satürn‟ün halkaları arasındaki boĢlukları, GüneĢ‟in Dünya ile olan uzaklığını %7 hata ile keĢfetti. CAUCHY, A. Louis (1789-1857): Fransız matematikçi, modern matematiğin kurucularındandır. Gauss ile birlikte gerçek ve kompleks fonksiyonları yarattılar. Kompleks analiz ve entegrasyon hesapları üzerinde çalıĢtı. CAVENDISH, Henry (1731-1810): Ġngiliz kimyacı, Dünya‟nın yoğunluğunu buldu ve kütlesini 6x1024 kg olarak hesapladı. Newton‟un gravitasyon sabitini 6.66x10-8 olarak buldu. Sahibi olduğu muazzam serveti bilim ve cihazlara harcadı. Gazların bir ağırlığı olduğunu, havanın bir karıĢım, suyun ise bir bileĢim olduğunu keĢfetti, ısı ve elektrik konularında buluĢlar yaptı. CHADWICK, James (1891-1974): Ġngiliz fizikçi, 1919‟da Rutherford ile birlikte çalıĢtı ve radyoaktif elementlerin saldığı alpha ve beta parçacıklarının enerji seviyelerini hesapladı. 1932‟de atom çekirdeğinde proton ile aynı kütleye sahip fakat yüksüz parçacığı keĢfetti ve buna nötron adını verdi. 1935 yılının Nobel ödülünü aldı. Manhattan Atom Bombası projesinde çalıĢtı. CHANDRASEKHAR, Subrahmanyan (1910-1995): Hindistanlı astrofizikçi, yıldızların evrimleri üzerinde çalıĢtı. Nükleer yakıtını tüketen yıldızın tamamen çöküp bir karadelik olmaması için sahip olması gereken büyüklüğü hesapladı ve 280 Beyaz Cüceler Teorisini geliĢtirdi. Chandrasekhar limitini GüneĢ kütlesinin 1.4 katı olarak buldu. 1983 Nobel ödülünü kazandı. CHAPMAN, Sydney (1888-1970): Ġngiliz matematikçi, gazların kinetik teorisini geliĢtirdi. Dünya‟nın manyetik alanındaki değiĢikliklerin nedenini, atmosferdeki ozonun oluĢumunu, morötesi ıĢınların iyonosferdeki iyonizasyon etkisini keĢfetti. CHARGAFF, Erwin (1905- ): Çekoslovakyalı biyokimyacı, 1950‟de bir organizmada bir çok değiĢik tür RNA‟ya karĢılık sadece bir tip DNA bulunduğunu gösterdi. Bir DNA‟da adenin, timin, guanin ve sitosin olmak üzere dört adet nükleodit bulunduğunu belirterek, DNA molekülünün sarmal yapısının keĢfine yardımcı oldu. CHARLES, J. Alexandra (1746-1823): Fransız fizikçi, 1787‟de gazların sıcaklık ve hacimleri arasındaki bağlantıyı buldu. Charles yasasına göre, bir hacimdeki belli bir gaz miktarı sabit basınçta sıcaklık yükseldikçe sabit oranda artmaktadır. Mutlak sıfırı (-273.16) ilk bulan fakat yayınlamayan insandır. 1783‟de içine hidrojen doldurulmuĢ bir balonla 3000 m yüksekliğe çıkarak gazları inceledi. CHERENKOV, Pavel (1904-1990): Rus fizikçi, bir ortamda ıĢık hızından daha hızlı parçacıklar tarafından çıkarılan mavi ıĢığı keĢfetti. Cherenkov etkisi denen bu mavi ıĢık ağır su ihtiva eden uranyum reaktör kutuplarında görülür ve yüksek enerjili parçacıkların tanınmasında kullanılır.1958 Nobel ödülünü aldı. CLAUSIUS, Rudolf (1822-1888): Alman teorik fizikçi, termodinamiğin kurucusudur. Termodinamiğin ikinci yasasını buldu. 1856‟da entropiyi, bir ortamda kaybedilen veya kazanılan ısı miktarının mutlak sıcaklığına bölümü olarak tarif etti. Evrendeki entropinin maksimum değere ulaĢtığında ısıl ölümün olacağını belirtti. Gazların Kinetik Teorisi üzerinde 281 önemli çalıĢmalar yaptı. BuluĢları ile sonraki bilim adamlarına önderlik yaptı. COCKOROFT, John Douglas (1897-1967): Ġngiliz fizikçi, protonların bir elektrostatik alan içinde hızlandırılabileceğini ve hızlanmıĢ protonlarla atom çekirdeklerinin bombardıman edilebileceğini ileri sürdü. 1932‟de E.T.S. Walton ile birlikte proton ıĢınları ile nükleer transmütasyonu gerçekleĢtirdi. Ġmal ettiği hızlandırıcıyla ilk fisyon olayını yarattı. Bu insanoğlunun atom çekirdeğine ilk dokunuĢu oldu ve nükleer fiziğin deneysel yolunu baĢlattı. 1951 yılı Nobel ödülünü aldı. COMPTON, Arthur Holly (1892-1962): Amerikalı fizikçi, XıĢınları ile yaptığı deneyde fotonların hem parçacık hem dalgalar halinde yayıldıklarını, fotonların enerji ve momentuma sahip olduklarını gösterdi. Manhattan projesinde direktörlük yaptı ve 1942‟de Fermi ile birlikte ilk reaktörü kurdu. 1927 Nobel ödülünü kazandı. COPHERNICUS, Nicolaus (1473-1543): Polonyalı gök bilimci, yeryüzü ve diğer gezegenlerin GüneĢ etrafında belli yörüngelerde döndüklerini ileri sürerek Ptolemy‟den beri 1300 yıldır süren inanıĢı değiĢtirdi. Yıldızların sanıldığından daha uzaklarda bulunduğunu, yıldızlar ve GüneĢ‟in hareketli görülmesinin nedeninin Dünya‟nın ekseni etrafında dönmesinden olduğunu belirtti. Fikirlerini ihtiva eden kitabının yayınlandığı gün, elinde kitabıyla öldü. Eğer yaĢamıĢ olsaydı fikirlerinden dolayı kilise tarafından yakılacaktı. CORIOLIS, Gaspard (1792-1843): Fransız fizikçi, meteoroloji için faydalı olmuĢ olan, atmosferdeki rüzgar hareketlerinin sebebini (Coriolis kuvveti) matematiksel olarak gösterdi ve ekvator bölgesindeki okyanus su hareketlerinin sebebini açıkladı. COULOMB, Charles (1736-1806): Fransız fizikçi, sürtünmenin bir basınç sonucu olduğunu gösterdi. Ġki yüklü 282 kutup arasındaki gücün aralarındaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olduğunu (Coulomb kuvvet yasası) ispat etti. Elektrik yük birimine ismi verildi. COULSON, Charles Alfred (1910-1974): Ġngiliz matematikçi, modern teorik kimyanın kurucusudur. Atom ve moleküller arasındaki bağları ve bu bağların atomun dıĢ yörüngelerindeki elektronlar kanalı ile oluĢtuğunu gösterdi. CRIK, Francis (1916- ): Ġngiliz molekül biyologu, J.D. Watson ve Rosalind Franklin ile birlikte, 1953‟de bir DNA molekülünün çift sarmal yapısını keĢfetti. Heliks Ģeklindeki sarmal kolların Ģeker ve fosfat zincirlerinden oluĢtuğunu ve aralarında bulunan dört tip nükleotidin birbirine bağlanmıĢ olduğunu buldu. Daha önce Avery ve Chargaff tarafından ileri sürülmüĢ olan DNA‟nın genetik malzemeyi ihtiva ettiği ve Todd‟un DNA zincirinde Ģeker ve fosfat molekülleri bulunduğu fikirlerinden faydalanarak DNA yapısının modelini kurdu. 1962 Nobel ödülünü kazandı. CURIE, Marie (1867-1934): Polonyalı fizikçi, 1898‟de uranyumdan çıkan radyoaktivitenin bir atomik olay sonucu olduğunu, toryumun da aynı ıĢınları yaydığını gösterdi. Daha sonra polonyumu ve sonra da radyoaktif radyumu keĢfetti. Bir teorisyen olmamasına rağmen 1903 ve 1911 yıllarının Nobel ödülünü kazandı. Laboratuarındaki çalıĢmaları sırasında aldığı radyoaktivite sonucu 67 yaĢında kan kanserinden öldü. Nobel ödülü alan ilk kadın, 2 tanesini kazanan ilk insan oldu. Kocası, kızı, damadı ile birlikte Nobel ödülü kazanan ve bilim uğruna ölen bir ailenin büyüğü idi. CURIE, Pierre (1859-1906): Fransız fizikçi, 1901‟de radyoaktif atomların ayrıĢırken ortaya çıkardıkları enerjiyi ölçtü. Bazı kristallerin deforme edildiklerinde ters taraflarda karĢıt yüklerin oluĢtuğunu, bir kristal üzerine bir elektrik yükü tatbik edildiğinde de bir deformasyonun üretildiğini 283 (piezoelektrik), akım kesilince kristalin eski ölçülerine geldiğini keĢfetti. Nükleer enerjinin keĢfedilmesine neden oldu. 1903 yılının Nobel ödülünü aldı. 1906‟da sokakta kamyon çarpmasından öldü. D‟ALEMBERT, Jean Le Rond (1717-1783): Fransız matematikçi, Kısmi Diferansiyel EĢitlikler Teorisini geliĢtirdi. Hesap metotlarını gök cisimlerinin mekaniklerine ve aralarında müĢterek gravitasyon kuvveti olan üç cismin hareketine uyguladı ve birçok gözlemin anlaĢılmasını sağladı. Newton‟un üçüncü yasasını da içine alan mekaniğin D‟Alambert prensiplerini buldu. DALTON, John (1766-1844): Ġngiliz kimyacı, gazların termik genleĢme yasasını keĢfetti. Ġlk atomik kütle tablosunu yaparak, Atom Teorisinde her elementin atom adını verdiği küçük görülemeyen küresel parçacıklardan oluĢtuğunu belirtti. Kütlelerin elementten elemente değiĢtiğini, kimyasal bileĢimlerin basit oranlarda farklı atomların birleĢmelerinden meydana geldiğini gösterdi. Modern kimya ve fizik bilimlerinin temelini attı. Renk körü olmasına rağmen renklerle ilgili harika makaleler yazdı. Atomik Teoriyi baĢlatan Dalton, 12 yaĢında ders vermeye baĢladı, 19 yaĢında okul müdürü oldu. DARWIN, Charles (1809-1882): Ġngiliz doğa bilimci, Evrimin Genel Teorisini geliĢtirdi. Darwin‟den önce türlerin kendi orijinallerinden itibaren herhangi bir değiĢme olmaksızın yaratıldıklarına inanılıyordu. Darwin 1831‟de beĢ yıllığına Güney Amerika‟nın batısındaki Galapagos adalarına gitti. Yaptığı derin araĢtırmalar sonucunda 1858‟de The Origin of Species kitabını yayınladı. Kitabında yer alan türlerin ve insanın evrimiyle ilgili fikirleri kilisenin ve büyük çoğunluğun tepkisini aldı. Biyoloji, antropoloji ve paleontoloji Darwin‟in Evrim Teorisiyle geliĢti. 284 DA VINCI, LEONARDO (1452-1519): Ġtalyan bilim adamı, GüneĢ‟in sabit olduğunu ve Ay‟ın onun ıĢığını yansıttığını söyledi. Sürtünme, levye sistemi ve optik konularında çalıĢtı. Uçak, helikopter, paraĢütün prensibini buldu. Birçok bilim adamına örnek olmuĢ Rönesans adamıdır. Son derece zayıf matematik bilgisi olan Da Vinci fikirleri ile birçok bilim adamına ilham kaynağı oldu. DAVY, Humphry (1778-1829): Ġngiliz kimyacı, sodyum ve potasyumu keĢfetti. Elektrokimya bilimini buldu. En büyük keĢfi yanına yardımcı olarak aldığı Faraday idi. Zamanının en büyük Ġngiliz bilim adamlarındandır. Isı transferini izah etti. DE BROGLIE, Louis Victor (1892-1987): Fransız fizikçi, 1924‟de elektronun ve diğer parçacıkların bir dalga gibi davrandıklarını ispat etti ve elektronun dalga boyunu hesapladı. Dalga boyunun bir parçacığın momentumuyla ters orantılı olduğunu buldu. Kuantum mekaniğinin geliĢmesine büyük katkıda bulundu ve 1929 Nobel ödülünü kazandı. DELBRÜCK, Max (1906-1981): Alman biyofizikçi, moleküler biyolojiyi geliĢtirdi. Virüs ve basit canlı Ģekilleri üzerinde çalıĢtı ve virüslerin genetik malzemeyi değiĢtirebildiklerini gösterdi. 1969 Nobel ödülünü aldı. DEMOCRITUS (MÖ 470-400): Yunanlı filozof, atom kelimesini (atomos) ilk kullanan insandır. Evrenin bir boĢluk olduğunu ve görülemeyecek kadar küçük sert atomlardan meydana geldiğini söyledi. Tat, koku, ses, ateĢ ve ölümü izah etti. DESCARTES, Rene (1596-1650): Fransız matematikçi, analitik geometrinin yaratıcısıdır. Ġsmine hitaben kartezian (cartesian) geometri adı verilen bu metotla geometrik problemler cebirsel yolla çözülür. Bu buluĢ bilim tarihinin en büyük adımlarından biri sayılır. Matematiğin yanında modern 285 felsefe, psikoloji gibi konularda çalıĢtı. Felsefenin önde gelen isimlerindendir. DE SITTER, Willem (1872-1934): Danimarkalı gök bilimci, Einstein‟ın genel relativite teorisi üzerine içinde madde olmayan geniĢleyen evren modelini (De Sitter evreni) ortaya attı. DEWAR, James (1842-1923): Ġskoçyalı kimyacı, oksijen ve hidrojeni sıvılaĢtırdı. Helyumun da sıvılaĢtırılabileceğini gösterdi. DüĢük sıcaklık fiziğini geliĢtirdi. Siyah cismin absorbesinin düĢük sıcaklıkta arttığını keĢfetti. Termos prensibini buldu. DICKE, Robert Henry (1916- ): Amerikali fizikçi, 1964‟de evrenin bir Büyük Patlama ile yaratıldığına göre, ondan günümüze kadar gelmiĢ olan ve spektrumun mikrodalga bölgesinde yer alan bir radyasyonun bulunması gerektiğini gösterdi. Gravitasyon sabitinin gerçekte bir sabit olmadığını ve yılda 10-11 kadar yavaĢladığını iddia etti. DIRAC, Paul Adrian Maurice (1902-1984): Ġngiliz teorik fizikçi, kuantum mekaniğinin matematiksel denklemlerini kurdu. Elektronu relativistik olarak tanımladı. Matris mekaniğinin formülasyonunu yaptı ve Kuantum Elektrodinamiğini geliĢtirdi. Positronun varlığını matematiksel olarak ispat etti. Lif tomarları ve spinörler matematiğini buldu. 1933 Nobel ödülünü kazandı. DIOPHANTUS (MÖ 250): Yunanlı matematikçi, Diophantin denklemlerini buldu. Bilim tarihinin ilk matematikçilerinden olup, cebri sistematik hale getirdi, matematiksel sembolleri yarattı. Eserlerinden az bir kısmı hâlâ yaĢamaktadır. DOPPLER, Christian Johann (1803-1853): Avusturyalı fizikçi, 1842‟de yaklaĢan ve uzaklaĢan sesin dalga boyları arasındaki iliĢkiyi ve dalga boylarındaki değiĢimi (Doppler 286 etkisi) keĢfetti. Aynı etkinin ıĢığa da uygulanabileceğini söyledi. DUFAY, Charles (1698-1739): Fransız kimyacı, sürtünme ile üretilen iki tür elektrik olduğunu keĢfetti ve bunlara pozitif ve negatif adını verdi. Aynı türlerin birbirini ittiğini, ayrı türlerin de çektiğini belirtti. Bilimsel bir eğitime sahip olmadı ve sadece ölümünden beĢ yıl önce elektrik çalıĢmaya baĢladı. DYSON, Freeman John (1923- ): Ġngiliz teorik fizikçi, Kuantum Elektrodinamiğinin (QED) matematiksel denklemlerini çıkardı. Elektronların fotolarla olan etkileĢimlerini gösterdi. EDDINGTON, Arthur Stanley (1882-1944): Ġngiliz gök bilimci, 1920‟de yıldızların içindeki hidrojenin yanarak helyuma dönüĢtüğü fikrini ileri sürerek GüneĢ‟in merkezindeki sıcaklığı hesapladı. Yıldızların kütle-parlaklık iliĢkisini buldu. Einstein‟ın Genel Relativite Teorisinin önemini anlayan ve delillerini gösteren ilk insan oldu. EHRLICH, Paul (1854-1915): Alman tıp bilim adamı, kemoterapi, hematoloji ve immünoloji bilimlerinin yaratıcısı oldu. 1909 Nobel ödülünü kazandı. EINSTEIN, Albert (1879-1955): Alman teorik fizikçi, 1905‟de Özel Relativite, 1916‟da da insanlık tarihinin en büyük teorilerinden olan Genel Relativiteyi yayınladı. Kuantum fiziği fikrini ortaya atan ve fotonların varlığını öne süren ilk insan oldu. Fotoelektrik etki, ıĢık hızı, hız-zaman-kütle iliĢkisi, zaman genleĢmesi, uzay eğikliği, uzay-zaman gibi, daha önce hiç kimsenin bilmediği konulara el atan ilk bilim adamıdır. BuluĢları ile Newton‟un klasik fiziğini yıktı ve fizikte yeni bir devir açtı. Üniversiteye kabul için girdiği imtihanda yetersiz görülen Einstein‟a Nobel ödülünü 1921 yılında en az öneme sahip fotoelektrik etki buluĢu için verildi. Çok özel ve mütevazı bir 287 kiĢiliğe sahip Einstein tarihin en büyük bilim adamlarından sayılır. ELSASSER, Walter Maurice (1904- ): Alman teorik fizikçi, dünyanın manyetik alanının çekirdekteki sıvı maddenin Dünya‟nın dönüĢünden dolayı yaptığı çalkantılı hareketinden oluĢtuğunu ileri sürdü ve Dünya‟nın Manyetik Alan Teorisini geliĢtirdi. ERATOSTHENES (MÖ 270-190): Yunanlı gök bilimci, yeryüzünün çevresini 40.000 km, çapını da 12.800 km olarak hesaplayan ilk bilim adamıdır. Enlem ve boylam çizgilerine sahip yeryüzünün ilk haritasını yapan Eratosthenes ileriki yaĢlarında körleĢince artık okuyamadığı için intihar etti. EUCLID (MÖ 300): Yunanlı matematikçi, çalıĢmalarını Elements of Geometry adlı 13 ciltlik kitabında topladı. BuluĢları 2000 yıldan fazla matematikçilere model oldu. Düzlem geometrisi, sayılar teorisi, katılar geometrisini keĢfetti ve geliĢtirdi. ÇalıĢmaları Lobachewsky, Einstein ve Riemann‟a kadar değiĢmez kaldı. Eski zamanların en büyük matematikçilerindendir. EULER, Leonhard (1707-1783): Ġsviçreli matematikçi, tarihin en üretken matematikçisidir. 16 yaĢında üniversiteyi bitirdi ve yaĢının küçüklüğünden dolayı üniversitede bir iĢ bulamadı. Matematiğin her alanına el attı, hesap ve trigonometriyi modern hale soktu, lineer diferansiyel denklemleri çözdü, kısmi diferansiyel hesapları geliĢtirdi. Dünya-GüneĢ-Ay arasındaki 3-cisim problemini çözdü. Sayılar teorisi, akıĢkanlar, geometri ve akustik konularında çalıĢtı ve öldüğü ana kadar aktif kaldı. FARADAY, Michael (1791-1867): Ġngiliz fizikçi, klasik alan teorisinin yaratıcısıdır. Deneysel fiziğin en büyük bilim adamıdır. Gençliğinde temel eğitim görmedi, kendi kendini çıraklık yaptığı kitapçı dükkanındaki kitap ve ansiklopedileri 288 okuyarak eğitti. Davy‟nin seyahatleri sırasında onun valiz taĢıyıcısı olarak bir çok bilim adamıyla tanıĢtı. 29 yaĢında klorokarbon sentezini yaptı. 1825‟de benzolü keĢfetti. Kendisine teklif edilen servet, unvan ve ödülleri kabul etmedi. 1832‟de katot ve anot arasındaki elektrolitiklik reaksiyonunu keĢfetti. Elektrik akımının bir manyetik alan ürettiğini, bir manyetizmanın da elektrik ürettiğini buldu. Elektrik motoru, transformatör ve dinamo fikrini ileri sürdü. Diamagnetizmayı, polarize ıĢığın manyetizmadan kaynaklandığını keĢfetti ve sosyal bir yaĢama hiç sahip olmadı. FERMAT, Pierre (1601-1665): Fransız matematikçi, ihtimaller hesabı, analitik geometri, eğriler hesabı, ıĢığın kırılması ve yansıması, sayılar teorisi gibi konularda çalıĢtı ve çözümler buldu. Amatör matematikçilerin en önde gelenidir. Fermat’ın Son Teoremi isimli problemi tarihte en uzun süre en fazla sayıda insan tarafından çözülmeye çalıĢılan problem olup ancak 340 yıl sonra Ġngiliz A.J. Wiles tarafından çözülebilmiĢtir. FERMI, Enrico (1901-1954): Ġtalyan nükleer fizikçi, modern zamanların en ileri gelen teorik ve deneysel fizikçilerindendir. Yarım spin‟li parçacıkların (fermiyonlar) istatistiklerini Dirac‟la birlikte çıkardı. Radyoaktif beta bozunumu teorisini yarattı. Parafin vaksın nötronları yavaĢlatacağını ve onları çekirdek bozunmasında daha etkili yapacağını keĢfetti. Manhattan Atom bombası projesinde ilk nükleer reaksiyonu elde eden ve New Mexico çölünde ilk atom bombasını (fisyon) patlatan insanlardan biriydi. 100‟cü elemente hatırası için fermium adı verildi. 1938 Nobel ödülünü aldı. FEYNMAN, Richard Philips (1918-1988): Amerikalı teorik fizikçi, parçacık fiziğinin matematiğini geliĢtirdi. Kuantum Elektrodinamiğinin (QED) mucitlerindendir. Feynman diyagramlarını buldu. QED‟nin geliĢmesine önemli katkılarda 289 bulundu. Antiparçacıkların zaman içinde geriye doğru hareket ettiklerini ileri sürdü. Kuantum mekaniğini formüle edenlerdendir. 1969‟da parton modelini buldu. 1965 Nobel ödülünü kazandı. Bilim dünyasının en renkli isimlerindendir. FIBONACCI, Leonardo (1170-1250): Ġtalyan matematikçi, Arapların sayısal sistemini Avrupa‟ya tanıttı. 12 yaĢındayken bir Arap matematikçi tarafından eğitildi. 400 yıl süre ile kullanılan Diophantine denklemlerini, Fibonacci serisi (1,1,2,3,5,8,....) denilen, bir sonraki sayının iki önceki sayıların toplamı olan diziyi keĢfetti. FITZGERALD, George Francis (1851-1901): Ġrlandalı fizikçi, 19‟cu yüzyıl fiziğinin etkisinde olan kiĢi olarak, MichelsonMorley ıĢık deneyinin baĢarısızlığını göstermek için eter‟in mevcudiyetini ve parçacıkların bir elektromanyetik alan içinde hareket doğrultularında hızları ile bağlantılı olarak kısalacaklarını ileri sürdü. Bu Einstein‟ın Relativite Teorisi için bir yapı taĢı oldu. Kuyruklu yıldızların ufak kaya parçalarından oluĢtuğunu ve GüneĢ radyasyonunun basıncı ile kuyruğun meydana geldiğini belirtti. FIZEAU, Armand Louis (1819-1896): Fransız fizikçi, Doppler etkisini ıĢık dahil her tür dalga hareketine uyguladı. YaklaĢan ıĢık kaynağının daha kısa olan boyda, uzaklaĢan ıĢık kaynağının ise uzayan boyda dalgalar çıkardığını buldu. DiĢli çarkları kullanarak ıĢık hızını 312.300 km/sn olarak hesapladı. FLEMING, Alexander (1881-1955): Ġngiliz bakteriyolojist, penisilini keĢfetti. 1928 yılında, yaptığı deneylerde asrın en büyük tıp buluĢlarından biri olan penisilin ham maddesinin bakterileri yok ettiğini gözlemledi. 1940‟lardan itibaren baĢarı ile kullanılan penisilin diğer birçok antibiyotiklerin de yaratılmasını sağladı. FLEMMING, Walther (1843-1905): Alman sitolojist, sitolojiyi ve mitosis hücre bölünmesini keĢfetti. Hücre içindeki 290 kromatin granüllerinin birleĢerek kromozomları oluĢturduğunu buldu. Kromozomların uzunlamasına bölünerek çoğalmasını göstererek buna mitosis adını verdi. FOUCAULT, Leon (1819-1868): Fransız fizikçi, Fizeau ile birlikte ıĢık hızını ölçen ilk insan oldu. IĢığın suda havadan daha yavaĢ yol aldığını gösterdi. Daha sonra dönen ayna sistemi kullanarak ıĢığın hızını daha hassas olarak ölçtü. Pendulum (sarkaç) deneyi ile Dünya‟nın döndüğünü ispat etti. FOURIER, Joseph (1768-1830): Fransız matematikçi, fizikte birçok problemin çözümünü sağlayan diferansiyel hesapta lineer denklemleri (Fourier serisi) keĢfetti. Denklemleri integraller fonksiyonel analizin geliĢmesine yardımcı oldu. FRANKLAND, Edward (1825-1899): Ġngiliz organik kimyacı, atomlar arasındaki birleĢme kapasitelerine ait ve gruplaĢmaları ile ilgili teoriyi (Valence Theory) buldu. Modern yapı kimyasının zeminini hazırladı. FRANKLIN, Benjamin (1706-1790): Amerikalı devlet adamı, statik elektriğin teorisyenidir. Yayıncılık, gazetecilik, politika ve diplomatlık yaĢamından sonra elektrikle ilgilendi. Elektriksel olayların, Ģimdi elektron denen küçük parçacıkların akıĢından oluĢtuğunu, yüklü bir cismin pozitif ve negatif durumlarından birisi içinde olması gerektiğini, bir tür yük kaybedilince diğerinin onun yerini alacağını belirtti. Paratoner ilkesini keĢfetti. FRAUNHOFER, Josef (1787-1826): Alman fizikçi, GüneĢ ıĢığı spektrumundaki koyu renkli çizgileri keĢfetti. Bu çizgilerden 600‟ünün dalga uzunluklarını ölçtü ve bunların ıĢığın kaynağındaki elementlerin atomlarından ileri geldiğini belirtti. Fraunhofer çizgileri fizik ve kozmolojide önemli geliĢmelere neden oldu. FRIEDMANN, Alexander (1888-1925): Rus gök bilimci, Einstein‟ın genel relativite denklemlerini kullanan ilk kiĢi oldu. 291 Evrenin durağan olamayacağını, geniĢlemekte olduğunu belirtti. Kritik yoğunluk fikrini ileri sürerek açık ve kapalı evrenler teorisini, evrenin sınırlı fakat ölçülemez olduğunu ileri sürdü. Big Bang teorisinin yolunu açtı. FRISCH, Otto Robert (1904-1979): Avusturyalı fizikçi, uranyumun nükleer fisyon olayı üzerinde ilk çalıĢanlardandır. Bu olaya nükleer fisyon adını verdi. Uranyum-235‟in zincirleme reaksiyonunu hesaplayarak ilk atom bombası fikrini ileri sürdü. Los Alamos atom bombası projesini 1945‟de gerçekleĢtirenler-dendir. GALEN (129-199): Romalı fizikçi ve anatomist, Bergama‟da doğdu ve Anadolu‟da tıp tahsili yaptı. Adale sisteminin anatomisi, sinir sistemi, kan dolaĢımı konularında araĢtırmalar yaptı ve buluĢları 15 asır kullanıldı. Tıp bilimini baĢlatan ilk insan oldu. GALILEO, Galilei (1564-1642): Ġtalyan gök bilimci ve fizikçi, sarkaç ilkesini buldu. Ġlk termometreyi yaptı. Kütlesel çekimi ilk tanımlayandır. Yere düĢen cisimlerin yasasını keĢfetti. Ay‟a teleskopla ilk bakan insan oldu. Jüpiter‟in uydularını keĢfetti. Matematiksel fiziğin babasıdır. Bütün zamanların en büyük bilim adamlarından biridir. Bilimsel fikirlerinden dolayı kilise tarafından hapsedildi. GALOIS, Evariste (1811-1832): Fransız matematikçi, modern grup teorisini kurdu. Ġki defa Ecole Politeknike müracaat etti, her iki imtihanda da baĢarısız bulundu. 17 ve 19 yaĢlarındayken Fransız bilimler akademisine verdiği bilimsel makaleleri kayboldu. Bir sonraki ise yeterli görülmedi. 20 yaĢındayken kendisini karnından kurĢunla vurduğu sabahın gecesi matematiksel buluĢlarının çoğunu kağıda yazabildi. Değeri ölümünden yirmi yıl sonra anlaĢıldı. GALTON, Francis (1822-1911): Ġngiliz coğrafyacı ve antropolojist, yeryüzünün iklim haritasını yaptı, antisiklonu 292 keĢfetti. Ġnsan türünün fiziki ve akıl özelliklerini inceleyerek müĢterek benzerliklerin çoğalması tekniğini (correlation coefficient) buldu. GAMOW, George (1904-1968): Rus fizikçi, Büyük Patlama (Big Bang)‟ın ilk saniyelerindeki parçacıkların oluĢumunu inceledi. YaratılıĢ teorisini, Alpher ve Bethe ile birlikte kurarak, ona Big Bang adını verdi. GüneĢ‟in içindeki nükleer reaksiyonu izah etti. Bir DNA halkasındaki dört farklı tip nükleikasidin aminoasit molekülünden protein sentezinin nasıl olduğunu gösterdi. GAUSS, Karl Friedrich (1777-1855): Alman matematikçi, tarih boyunca gelmiĢ bütün matematikçilerin en büyüklerindendir. Matematiğin bütün alanlarına el atan Gauss‟un, Archimedes ve Newton‟dan daha ileri olduğu kabul edilir. Üç yaĢında babasının aritmetik hesaplarını düzeltirdi, on yaĢında karıĢık aritmetik dizileri çözerdi. Olağanüstü akıldan hesaplama kabiliyetine sahipti. 22 yaĢında birçok matematiksel keĢif yaptı. Modern Sayılar Teorisini (yüksek matematik) kurdu. Cebir ve aritmetiğin temel teorisinin ispatını yaptı. Euclid karĢıtı geometriyi Lobachevsky‟den 30 yıl önce, kompleks analiz teoremini Cauchy‟den 14 yıl önce, dörtlü cebir sistemini Hamilton‟dan önce bulmuĢtu. BuluĢ ve çözümlerini yayınlamıĢ olsaydı matematiğin yarım asır ilerde olmasını sağlayacaktı. 1840‟larda matematiksel fizikte, elektromanyetizma ve optik sahalarında buluĢlar yaptı. GAY-LUSSAC, J. Louis (1778-1850): Fransız kimyacı, gaz hacimlerinin birleĢme yasalarını buldu ve Dalton‟nun atom teorisini geliĢtirdi. Bütün gazların sıcaklık yükseldikçe eĢit oranda genleĢtiklerini keĢfetti. Bilim tarihinin en önde gelen kimyacılarındandır. Jacgues Charles tarafından 1787‟de keĢfedilen fakat yayınlanmayan gaz yasalarının resmi sahibidir. 293 GELL-MANN, Murray (1929- ): Amerikalı teorik fizikçi, parçacık fiziğinin geliĢmesine en çok katkıda bulunanlardandır. 1953‟de kuarkları keĢfetti ve hadronları sınıflandırdı. Kuarklara bu ismi ve renkleri veren bilim adamıdır. 1969 Nobel ödülünü kazandı. GIBBS, J. Willard (1839-1903): Amerikalı kimyacı, kimyasal termodinamiğin kurucusudur. Makaleleri ve verdiği dersler oldukça karmaĢık ve anlaĢılması çok zordu ve az sayıda kimyacı tarafından anlaĢılabildi. Isı problemini çözdü. Gazların istatistiksel mekaniğini geliĢtirdi. Amerika‟nın en büyük teorik bilim adamıydı. GILBERT, William (1544-1603): Ġngiliz fizikçi, manyetizmadaki parçacıkların hareketlerini keĢfetti ve Dünya‟nın bir mıknatıs olduğunu bularak manyetik kutuplarını belirtti. De Magnete isimli kitabı Ġngiltere‟de yazılmıĢ ilk en önemli bilim eseridir. GLASER, Donald Arthur (1926- ): Amerikalı fizikçi, süper ısıtılmıĢ sıvı içinden geçen parçacıkların ufak gaz köpükleri bıraktıklarını bularak köpük odasını keĢfetti. 1960 Nobel ödülünü aldı. GLASHOW, Sheldon Lee (1932- ): Amerikalı fizikçi, tılsımlı kuarkı kuramsal olarak keĢfederek, Elektrozayıf Teori ile Kuantum Kromodinamiğini (QCD) birleĢtiren Büyük BirleĢmiĢ Teoriyi (GUT) ileri sürdü. 1979 Nobel ödülünü kazandı. GOUDSMIT, S. Abraham (1902-1978): Danimarkalı fizikçi, elektronların kendi spin‟lerine sahip olduklarını ilk ileri süren bilim adamıdır. GOODRICKE, John (1764-1786): Ġngiliz gök bilimci, 1782‟de biri diğerinden daha parlak olan çiftli yıldız sistemlerini keĢfetti ve bunlara Seyfert yıldızları adı verildi. Gooodricke sağır ve dilsiz idi ve 21 yaĢında öldü. 294 GÖDEL, Kurt (1906-1978): Avusturyalı matematikçi, aritmetiğin eksiksiz olmadığını, ne ispat edilmiĢ ne de edilmemiĢ problemlerin ve sistemlerin mevcudiyetini gösterdi. Einstein‟ın yakın arkadaĢı olan Gödel Relativite Teorisi ve kozmoloji ile ilgili çalıĢmalar yaptı. GREEN, Michael (1946- ): Ġngiliz teorik fizikçi, Schwarz ve Witten ile birlikte Süpersicim Teorisini yarattı. 1980‟lerde Green ve arkadaĢları evrenin en temel maddesinin nokta benzeri parçacıklar olmayıp, protondan 1020 defa daha küçük 10-33 cm boyunda içine bükülmüĢ halka Ģeklinde sicimler olduğunu ve bunların 10 boyutlu uzay zamanda titreĢtiklerini ileri sürdü. Deneyi imkansız olan bu teori gerçekleĢtiği takdirde doğadaki her Ģeye cevap verecektir. GUTH, Alan (1947- ) Amerikalı astrofizikçi, enflasyon teorisini ortaya attı. Evrenin yaratılıĢı ile ilgili olan ve ispatları ile açıklanan Big Bang Teorisine ait bazı sorulara (patlamanın baĢlangıcında evrenin çok sıcak oluĢu, Ģimdiki evrenin büyük ölçekte oldukça üniform oluĢu gibi) cevap veren enflasyon teorisini yarattı. BuluĢu 1992‟de COBE uydusunca teyit edildi. Yüzyılın en büyük buluĢlarından biri olarak kabul edilir. HAHN, Otto (1879-1968): Alman nükleer fizikçi, uranyum çekirdeklerini nötronlarla bombardıman ederek baryum elde etti. Bu nükleer reaksiyonun ilk oluĢumuydu. HALE, George Ellery (1868-1938): Amerikalı gök bilimci, GüneĢ lekelerinin spektrumu çizgilerinin bazılarının ayrıĢtığını ve bunların ayrılmalarının sebebinin güçlü manyetik alanlar olduğunu keĢfetti. Ayrıca, GüneĢ lekelerinin manyetik alanlarının 23 yıllık devreler halinde döndüklerini gösterdi. Palomar dağındaki 5 metrelik Dünya‟nın en büyük teleskopunun yapıl- masına öncülük etti. HALLEY, Edmond (1656-1742): Ġngiliz gök bilimci ve fizikçi, 20 yaĢındayken güney yarımküresinden görülen 295 yıldızların ilk katalogunu çıkardı. Halley kuyruklu yıldızının yörüngesini hesapladı. Ay‟ın Dünya yörüngesindeki hızını buldu. Yıldızlar arası nebula bulutlarını izah etti. Newton‟un Principia adlı kitabının yayın masraflarını ödedi. Yeryüzü üzerindeki rüzgar haritasını yaptı ve hava basıncı ile yükseklik arasındaki iliĢkiyi formüle etti. Deniz tabanındaki tuzun oluĢumunu, gel-git olayını, Aurora Borealis olayının sebebini, bir atomun ölçüsü gibi çok sayıda farklı olayı ilk açıklayan bilim adamıdır. HAMILTON, William Rowan (1805-1865): Ġrlandalı matematikçi, 13 yaĢında 13 farklı yabancı lisan biliyordu. 22 yaĢında üniversiteden mezun olmadan önce profesör tayin edildi. Matematikte dörtlü cebir sistemini buldu. Kuantum mekaniği operatörleri üzerinde çalıĢtı. Dinamikler Teorisini buldu. HARVEY, William (1578-1637): Ġngiliz tıp doktoru, modern fizyolojiyi kurdu. Damarlardaki kan dolaĢım sistemini keĢfederek kalp kapakçıkları, kalbin çalıĢma mekanizmasını izah etti. Embriyoloji, hayvan davranıĢları konularında da çalıĢmalar yaptı. Modern hayvan fizyolojisi Harvey‟in çalıĢmalarına dayanır. HAWKING, Stephen William (1942- ): Ġngiliz teorik fizikçi, genel relativiteye göre karadeliğin içinde sonsuz yoğunlukta bir tekillik ve uzay-zaman eğriliği olacağını ileri sürdü. Karadeliklerin enerji yaydıklarını ve dengesiz olduklarını, ağır ağır buharlaĢarak yok olacaklarını gösterdi. Popüler bilim kitapları yazarlığı da yapan Hawking henüz bir Nobel ödülü kazanamamıĢtır. HEISENBERG, Werner Karl (1901-1976): Alman fizikçi, kuantum mekaniğinin ilk kurucularındandır. Belirsizlik ilkesinin sahibidir. QED üzerinde çalıĢmalar yaptı. Matris 296 mekaniğini geliĢtirenlerdendir. Parçacıkların BileĢik Alan Teorisini ileri sürdü. 1932 yılı Nobel ödülünü kazandı. HELMHOLTZ, Hermann (1821-1894): Alman fizikçi, kapalı bir sistemde toplam enerjinin sabit kaldığını ispat etti ve enerjinin sakınımı yasasının sahibi oldu. Mekanik, ısı, elektrik ve kimya konularında çalıĢmalar yaptı. 19‟cu yüzyılın en renkli ve üretken bilim adamlarındandır. HENRY, Joseph (1797-1878): Amerikalı fizikçi, 1831‟de akü ile tahrik edilen ilk elektrik motorunu yaptı. Elektromanyetik endüksiyonunu keĢfederek, manyetizmayı elektriğe dönüĢtürdü. BuluĢları için patent hakkı ve önerilen serveti almadı ve direktörü bulunduğu enstitünün, maĢını 32 yıl boyunca artıĢına izin vermedi. HERSCHELL, William (1738-1822): Alman gök bilimci, 1781‟de Uranüs‟ü sonra Uranüs ve Satürn‟ün aylarını keĢfetti. 1783‟de GüneĢ‟in uzaydaki hareketini inceledi, 800 adet çift yıldızı tespit etti. Samanyolu galaksisini inceledi ve yıldızlar çoğunluğunun merkezde yer aldıklarını gördü. Kızılötesi radyasyonu keĢfetti. HERSCHEL, John (1792-1871): Ġngiliz gök bilimci, polarize ıĢığın bir elektrik alanında döndüğünü buldu. Güney yarı küresinden görülen uzayın haritasını yaptı. Meteoroloji, jeofizik, kimya, fotoğraf tekniği konularında çalıĢtı. GüneĢ‟in ilk renkli fotoğrafını çeken insan oldu. Negatif, pozitif kelimelerini fotoğraf bilimine soktu. Ġngiltere‟nin en ileri gelen bilim adam-larındandı. HERSHEY, Alfred Day (1908- ): Amerikalı biyolojist, 1950 baĢlarında bakteriye zarar veren virüsün genetik malzemesinin DNA olduğunu gösterdi. Yaptığı deneyde DNA‟nın bilgi taĢıdığını gösterdi. 1969 Nobel ödülünü kazandı. HERTZ, Heinrich Rudolph (1857-1894): Alman fizikçi, 1888‟de dalga boyu ıĢığın milyon katı olan radyo dalgalarını 297 keĢfetti ve bunların ıĢık hızı ile yol aldıklarını gösterdi. Hertz, Marconi‟nin kendi buluĢuna dayanarak icat ettiği radyoyu göremeden 36 yaĢında öldü. HERTZSPRUNG, Ejnar (1873-1967): Danimarkalı gök bilimci, yıldızların spektrum çizgi renkleri ile parlaklıkları arasında bir iliĢki olduğunu anlayan ilk insan oldu. Cepheid değiĢken yıldızların uzaklıklarını hesapladı ve Cepheid ölçeğini belirledi. 90 yaĢına kadar çalıĢmalarını eksiksiz sürdürdü. HESS, Victor Francis (1883-1964): Avusturyalı fizikçi, 1911‟de uzayın derinliklerinden gelen kozmik ıĢınları keĢfetti. 1936 Nobel ödülünü kazandı. HIGGS, Peter (1929- ): Ġskoçyalı fizikçi, 1967‟de zayıf nükleer kuvvetin gluonları olan W+, W- ve Zo‟in yanında bulunması gereken diğer parçacıklar fikrini (Higgs parçacıkları) ileri sürdü. HILBERT, David (1862-1943): Alman matematikçi, sayılar teorisine bir çok yeni çözüm getirdi ve Sınıf Alanı Teorisini geliĢtirdi. Kendi değiĢmezler teorisini kullanarak sonsuz boyutlu uzay (Hilbert uzayı) anlayıĢını getirdi. Teorisi matematik, klasik ve kuantum alan teorilerinde Schrödinger, Heisenberg ve Dirac tarafından kullanıldı. Tarihin en büyük matematikçilerinden biridir. HIPPARCHUS (MÖ 170-125): Yunanlı gök bilimci, trigonometriyi keĢfetti. Ay‟ın Dünya‟ya uzaklığını 385.000 km olarak ölçtü. Bir yıl içindeki eĢit gün ve geceleri buldu. Bir yıl uzunluğunu altı dakikalık toleransla hesap etti. 850 adet yıldızı kapsayan Dünya‟nın ilk yıldız katalogunu yaptı. HOOKE, Robert (1635-1703): Ġngiliz fizikçi, malzemelerin deformasyonları, spiral yaylar üzerinde çalıĢtı. Organizmalara hücre ismini verdi. IĢığın dalga hareketi olduğunu ilk ifade edendir. Gravitasyon fikrini Newton‟a veren insan oldu. Mikroskop, teleskop, barometre, basınç ve sıcaklık ölçme 298 cihazlarını geliĢtirdi. Bir hücreyi gören ilk insan oldu. Sayısız buluĢun fikir babasıdır. HUBBLE, Edwin Powell (1889-1953): Amerikalı gök bilimci, evrenin geniĢlemekte olduğunu gösterdi. Onun ölçüsünü ve yaĢını hesap etti. Bir atlet ve boksör olan Hubble galaksileri inceleyerek, birbirinden büyük hızlarda uzaklaĢtıklarını buldu. Andromeda‟yı keĢfetti. BuluĢları geniĢleyen evren modelini ortaya çıkardı ve Büyük Patlama fikrini geliĢtirdi. HUGGINS, William (1824-1910): Ġngiliz gök bilimci, bir amatör olan Huggins yıldızların spektrumlarını inceleyerek element yapılarını buldu. Nebula bulutlarının gaz ve tozdan oluĢtuğunu, kuyruklu yıldızların hidrokarbon moleküllerinden meydana geldiğini keĢfetti. Doppler etkisi ile Sirius yıldızının hızını tayin etti. HUXLEY, Thomas Henry (1825-1895): Ġngiliz biyolojist, yakın dostu olarak Darwin‟in Evrim Teorisi‟ni savundu. Primatlar üzerinde yaptığı çalıĢmalarla insanın evrim sonucu meydana geldiğini yazılarıyla anlattı. Otuz yıl boyunca kendi konusuyla ilgili bir iĢ bulamayan Huxley zooloji ve paleontoloji konularında etkili buluĢlar yaptı. HUYGENS, Christiaan (1629-1695): Danimarkalı fizikçi, ıĢığın dalga teorisini ileri sürdü ve dalgalar halinde yayıldığını savundu. 17‟ci yüzyılın Newton‟dan sonra gelen en önemli ismi oldu. Satürn‟ün halkalarını ve Titan‟ın uydusunu keĢfetti. 1956‟da ilk sarkaçlı saati yaptı. IĢığın yoğun cisimler içinde daha yavaĢ gideceğini belirtti. INGEN-HOUSZ, Jan (1730-1799): Hollandalı botanikçi, bitkilerin yeĢil kısımlarının gündüzleri karbondioksit emdiklerini ve oksijen çıkardıklarını, geceleri de karbondioksit bıraktıklarını gösterdi. Hayvan yaĢamının bağlı bulunduğu bitkilerin bu en önemli reaksiyonuna fotosentez adı verildi. 299 JACOBI, Karl Jacob (1804-1851): Alman matematikçi, eliptik fonksiyonlar teorisi, analiz, sayılar teorisi, geometri ve mekanik konularında çalıĢtı. Abel ile birlikte eliptik fonksiyonlar teorisini yarattı. Dinamik ve kuantum mekaniğinde kullanılan matematiksel faktörleri buldu. JANSKY, Karl Guthe (1905-1950): Amerikalı radyo mühendisi, galaksinin merkezi yönünden gelen yıldızlar arası iyonize gazın çıkardığı radyo dalgalarını keĢfetti. Bu, radyoastronominin baĢlamasına neden oldu. JOLIOT-CURIE, Irene (1897-1956): Fransız nükleer fizikçi, kocası Frederic Joliot ile birlikte yapay radyoaktiviteyi elde ettiler. Tıp ve sanayide çok faydalanılan ilk yapay radyo elementi yaptı. Annesi M. Curie gibi radyasyon patlaması yüzünden kan kanserinden öldü. 1935 Nobel ödülünü kocası ile paylaĢtı. JOLIOT, Frederic (1900-1958): Fransız nükleer fizikçi, Madam Curie‟nin asistanlığını yaptı ve kızı Irene ile evlendi. Kızları Helene de bir nükleer fizikçi oldu ve baĢka bir fizikçi olan Langevin‟in torunu ile evlendi. Bir komünist olan Joliot Fransa‟nın ilk nükleer tesisini kurdu ve 1958‟de kanserden öldü. 1935 Nobel ödülünü aldı. JORDAN, Ernst Pascual (1902-1980): Alman teorik fizikçi, kuantum mekaniğinin kurucularındandır. 1920‟lerde Kuantum Elektrodinamiğini (QED) ve matris mekaniğini geliĢtirdi. JOULE, James Prescott (1818-1889): Ġngiliz fizikçi, ısının mekanik karĢılığını buldu. ĠĢten elde edilen ısıyı, elektrik akımının yarattığı ısıyı, gazların soğumasını ve hareketli gaz moleküllerinin hızlarını keĢfetti. Enerjinin ne yoktan kazanıldığını ne de kaybedildiğini, onun sadece Ģekil değiĢtirdiğini buldu. Enerji birimine adına hitaben Joule dendi. 300 KAMERLINGH-ONNES, Heike (1853-1926): Hollandalı fizikçi, 1908‟de sıvı helyumu 4.25 K‟ de elde etti. 1913‟de süper iletkenliği keĢfetti. 1913 Nobel ödülünü kazandı. KANT, Immanuel (1724-1804): Alman filozof, 1755‟de nebula hipotezini ileri sürerek GüneĢ sisteminin oluĢum teorisini ileri süren ilk insan oldu. Samanyolu‟nun mercek Ģeklinde olduğunu ve Ay‟ın çekiminin Dünya dönüĢünü yavaĢlattığını belirtti. KEKULE, F. August (1829-1896): Alman kimyacı, organik kimyanın kurucusudur. Frankland‟dan aldığı fikirle atomların birbiri ile birleĢerek gruplaĢma kombinezonların, karbon atomlarının birleĢme zincirlerini, zincirlerin meydana getirdiği molekülleri belirterek organik kimyanın en büyük geliĢmesini yarattı. Benzol bileĢimlerinin çember yapısını keĢfetti KEPLER, Johannes (1571-1630): Alman gök bilimci, gezegen sisteminin yasalarını keĢfetti. Gezegenlerin dönüĢ hareketlerini ve hızlarını belirterek, yörüngelerinin odak noktasında GüneĢ bulunan birer elips olduğunu ispatlayan ilk insan oldu. Üç yasası bulunmaktadır. KERR, John (1824-1907): Ġngiliz fizikçi, 1875‟de yüksek elektrik alanı içinde ıĢığın bazı malzemelerde çift yansıdığını gösterdi (Kerr etkisi). Elektrooptik ve manyetooptik etkileri buluĢu malzemelerin iç yapılarının tanınmasında kullanılır. KHORANA, Har Gobind (1922- ): Hindistanlı biyolojist, molekül biyolojisinde büyük geliĢmelere yol açan DNA molekülündeki genetik kodlama sistemini keĢfetti. 1970 yılı Nobel ödülünü kazandı. KIRCHOFF, Gustav Robert (1824-1887): Alman fizikçi, spektroskopiyi buldu. GüneĢ spektrumundaki karanlık çizgilerin çeĢitli elementlerin özelliklerini belirttiğini gösterdi. Her farklı atomun kendine ait farklı bir renk çizgisi çıkardığını keĢfetti. 301 KOCH, Robert (1843-1910): Alman bakteriyolojist, 1876‟da ısı ve kurumaya dayanıklı bakteri sporlarını buldu. Sporların her durumda yeniden basile dönüĢebileceklerini belirtti. Bir çok hastalığın mikrobunu teĢhis eden Koch tıp bakteriyolojisinin en büyük isimlerden biri oldu. 1905 Nobel ödülünü aldı. KREBS, Hans Adolf (1900-1981): Alman biyokimyacı bir hücre içindeki enerji üretim devresini keĢfetti. Mitokondriya içindeki, glülozun çözülerek karbondioksit, su ve enerjiye dönüĢmesini (Krebs cycle) izah etti. LAGRANGE, Joseph Louis (1736-1813): Fransız matematikçi, 19 yaĢındayken yazmaya baĢladığı ve 52 yaĢında bitirip yayınladığı Analytical Mechanics adlı kitabı önde gelen bilimsel eserlerdendir. Mekaniği geliĢtirdi, değiĢkenler ve dört boyutlu uzay hesaplarını, Newton‟un yaptığı gibi geometrik metotlar kullanmadan, mekaniğe uyguladı. 3-cisim (GüneĢDünya-Ay) gravitasyon problemi ve sayılar teorisinde çalıĢmalar yaptı. Fermat‟ın bazı ispat edilmemiĢ problemlerini çözdü. Metrik sistemin babası ve bilimde çığır açan bir matematikçidir. LAMARCK, Jean (1744-1829): Fransız doğa bilimci, evrim fikrini ilk ortaya atanlardandır. Önce botanik sonra zooloji ile ilgilendi ve canlı türlerini inceledi. Doğanın canlı türleri üzerinde değiĢiklikler ürettiğini, değiĢikliklerin nesillere aktarıldığını ileri sürdü. Buffon ile birlikte canlı türlerinin zincir-oluĢumunu belirten ilk insan oldu. LANGEVIN, Paul (1872-1946): Fransız fizikçi, modern manyetizma teorisini kurdu. 1905‟de iyonize gazlar üzerinde çalıĢtı ve manyetizmanın atom içindeki elektronların davranıĢlarından ileri geldiğini gösterdi. 2‟ci Dünya savaĢında kullanılan sonarı 1‟ci Dünya savaĢı sırasında keĢfetti. LAPLACE, Pierre Simon (1749-1827): Fransız matematikçi, Kant‟in fikirlerinden habersiz olarak GüneĢ sisteminin oluĢum 302 teorisini kurdu. Gezegenler arasındaki gravitasyonel etkilerin yörüngelerini etkilemeyeceğini ve sistemin stabil olduğunu gösterdi. Ġhtimaller Teorisini sağlam temel üzerine oturttu. Gezegenlerin yörüngelerinin eliptiklikleri ve uzaklıkları üzerine iki teoremi ispat etti. Üzerinde çalıĢtıkları konularda Newton‟dan sonra ikinci adam kabul edilir. LAVOISIER, A. Laurent (1743-1794): Fransız kimyacı, kimyasal devrimin yaratıcısıdır. Maddenin sakınımı yasasını buldu. Buna göre madde ne yaratılır nede yok edilebilir. Havanın oksijen ve nitrojen gazlarının karıĢımı olduğunu, metallerin oksijenle birleĢip okside dönüĢtüğünü, suyun hidrojen ve oksijenin bileĢimi olduğunu gösterdi. Du Pond ve Laplace ile birlikte termokimyayı baĢlattı. Kimyasal bileĢimlerin ismini belirledi. 1789‟da yayınladığı Elementary Treatise on Chemistry, bir asır önce yayınlanmıĢ Newton‟un Principia‟sı ile boy ölçüĢebilen bir eserdir. Fransa‟nın en büyük bilim adamı olan Lavoisier 1794‟de, ihtilal karĢıtı suçlanması sonucu, giyotinle idam edildi. LAWRENCE, E. Orlando (1901-1958): Amerikalı fizikçi, elektromıknatıslarla hızlandırılan ilk dairesel atom parçalayıcısını keĢfetti. Ġlk siklotronu (cyclotron) 1931‟de çalıĢtırıldı. 103 numaralı elemente adına hitaben Lawrencium dendi ve 1939 Nobel ödülünü kazandı. Atom ve hidrojen bombaları projesinde çalıĢtı. LEBESQUE, Henri Leon (1875-1941): Fransız matematikçi, modern fonksiyonlar teorisini kurdu ve integral hesabı geliĢtirdi. BuluĢları trigonometri ve eğri hesaplarına önemli avantajlar sağladı. LEDERBERG, Joshua (1925- ): Amerikalı genetikçi, bakterilerin genlere sahip olduklarını keĢfetti. Daha önceleri bu bilinmiyordu. Ayrıca, bakteri enfeksiyon virüsünün genetik bilgiyi transfer edebileceğini bularak genetik mühendisliğini 303 baĢlattı. Evrim teorisinin doğruluğunu gösterdi. 1958 Nobel ödülünü kazandı. LEHMAN, Inge (1888-1993): Danimarkalı sismolojist, Dünya‟nın merkezine doğru yol alan P dalgalarının 5150 km aĢağıdaki hızlarını inceleyerek Gutenberg tarafından gösterilen sıvı çekirdeğin içinde bir katı çekirdeğin bulunduğunu, demir ve nikelden oluĢtuğunu keĢfetti. LEIBNIZ, G. Wilhelm (1646-1716): Alman matematikçi, diferansiyel ve integral hesapları Newton‟dan daha önce yayınladı. Hesap makinasını icat etti. Matematiğin yanında hukuk, tarih, edebiyat, felsefe gibi farklı bilimlerle de uğraĢtı. Maddenin özünün enerji olduğunu savundu. Tarihin en büyük matematikçilerinden sayılır. LEMAITRE, G. Edouard (1894-1966): Belçikalı gök bilimci, Büyük Patlama Teorisinin fikir babasıdır. Hubble‟ın gözleminden iki yıl önce Einstein‟ın denklemlerini kullanarak evrenin bir kozmik yumurtanın patlaması ile oluĢtuğunu ileri sürdü. LENARD, P.E. Anton (1862-1947): Alman fizikçi, 1902‟de bazı metallerin üzerine düĢen morötesi ıĢınların elektron çıkardıklarını (fotoelektrik etki) ve bunun kritik dalga boyunun altındaki ıĢınlarda meydana geldiğini, elektronların hızlarının dalga boylarının düĢmesiyle arttığı, ıĢık yoğunluğunun arttıkça çıkan elektron sayısının da fazlalaĢtığını buldu. Einstein bütün bu etkileri 1905‟de teorik olarak açıkladı. Lenard, katod ıĢınlarının bir elektron ıĢını olduğunu gösterdi. 1905 Nobel ödülünü kazandı. Lenard bir Nazi taraftarı idi. LEVENE, Phoebus (1869-1940): Rus biyokimyacı, nükleik asidin, DNA ve RNA olarak iki türü olduğunu belirterek bunlar arasındaki farklılıkları açıkladı. ġeker moleküllerini izole ederek nükleikasitleri ribose ve deoxyribose elemanlarına 304 ayırdı. Hücre çekirdeği içindeki DNA ve RNA moleküllerinin zincir yapısı daha sonraları 1953‟de keĢfedildi. LEVERRIER, Jean Joseph (1811-1877): Fransız gök bilimci, Uranüs‟ün yörüngesindeki düzensizliğini bularak bunun daha uzaktaki bilinmeyen bir gök cisminden ileri geldiğini gösterdi ve bu bilinmeyen gezegenin (Neptün) yerini ve kütlesini hesapladı. Ayrıca, Merkür‟ün yörüngesinde GüneĢ‟e en yakın konumdaki yerini hesapladı. GüneĢ‟le Merkür arasında Vulcan isminde bir gezegen olması gerektiğini iddia etti. LEWIS, Gilbert Newton (1875-1946): Amerikalı fizikçi, kimyasal bağlanma teorisini, kimyasal termodinamik ve kimyasal reaksiyonların hesap metotlarını geliĢtirdi. Hidrojen ve helyumdan daha ağır elementlerin çekirdek etrafında bir çift elektronların, daha ileride de sekizli gruplar halinde elektronların bulunacağını belirtti. Elektronlar arasındaki birleĢmeleri inceleyen Lewis yaĢadığı yüzyılın en verimli bilim adamlarındandı. LIEBIG, Justus (1803-1873): Alman kimyacı, 22 yaĢında profesör oldu. Organik karıĢımların analiz metodunu geliĢtirdi. Yüzlerce organik karıĢımın analizini yaptı. Biyokimyayı buldu. Canlılarda karbonhidrat ve yağların yakıt özelliğini keĢfetti. LINNAEUS, Carl (1707-1778): Ġsveçli botanikçi, tohumlarına göre bitkilerin sınıflandırılmasını yaptı. Her tip bitkinin Latince ismini verdi. GeniĢ bir bitki koleksiyonuna sahip oldu ve bitkilerin üreme teorisini geliĢtirdi. Botanik biliminin en büyük isimlerindendir. LOBACHEVSKI, N. Ivanovich (1793-1856): Rus matematikçi, 1827‟de Euclid geometrisine karĢıt ilk geometriyi yayınladı. Geometrisi Einstein‟ın uzay-zamanı ifade eden relativite teorisinden sonra önem kazandı. LOCKYER, J. Norman (1836-1920): Ġngiliz gök bilimci, GüneĢ‟in ıĢık spektrumundan yeni bir element buldu ve helyum 305 adını verdi. geliĢtirdi. Spektroskopla GüneĢ‟i inceleme tekniğini LORENTZ, Hendrik Antoon (1853-1928): Hollandalı teorik fizikçi, Maxwell‟in denklemlerinin çözümünü gösterdi, bir ortam içindeki ıĢığın davranıĢını formüle etti, elektron teorisinde maddenin elektrik ve manyetik alanlar doğuran elektrik yüklerinden oluĢtuğunu belirtti. Elektron titreĢimlerinin oluĢturduğu elektromanyetik dalgalarını gösterdi. Hızla birlikte kütlenin artacağını ileri sürdü. 1902 yılı Nobel ödülünü kazandı. MACH, Ernst (1838-1916): Avusturyalı teorik fizikçi, bilimde gözle görülmeyen hiçbir Ģeye inanılmaması gerektiğini savundu ve baĢta Einstein olmak üzere bir çok kuantum fiziği bilim adamını etkiledi. Atomların varlığına itiraz etti. Sesin hızı ile ilgili birimleri (Mach numbers) buldu. MARCONI, Guglielmo (1874-1937): Ġtalyan fizikçi, 1895‟de Hertz elektrik dalgalarını iletecek radyo ekipmanını planladı, 1899‟da Mors sinyallerini ManĢ kanalından geçirdi. 1901‟de sinyalleri Ġngiltere‟den Amerika‟ya iletti. 1927‟de uzun mesafede radyo-telgraf sistemini geliĢtirdi. 1909 Nobel ödülünü kazandı. MAXWELL, James Clerk (1831-1879): Ġskoçyalı fizikçi, 19‟cu yüzyılın en teorik bilim adamıdır. 1849‟da kırmızı, yeĢil ve maviden diğer renklerin oluĢumunu belirtti. 1861‟de ilk renkli fotoğrafı elde etti. Elektrik ve manyetik kuvvetleri tanımlayan yasaları birleĢtirerek elektromanyetik alan kuramlarını buldu. Elektrik titreĢimlerinin elektrik dalgalarına yol açtığını ve bunların ıĢık hızı ile yayıldıklarını gösterdi. IĢığın elektromanyetik dalga spektrumunda sadece ufak bir bölgede yer aldığını belirtti. Gazların kinetik kuramını ispat etti. 14 yaĢında ilk bilimsel makalesini yazdı. 25 yaĢında 306 profesör oldu. 48 yaĢında kanserden ölen Maxwell, tarihin en önde gelen fizikçilerindendir. MATUYAMA, Motonori (1884-1956): Japon jeolog, dünyanın manyetik alanının yönünün çekirdekteki sıvı çalkantıları ile değiĢtiğini keĢfetti. Son 5 milyon yıl içinde manyetik alanın 20 defa yön değiĢtirdiğini belirtti. MEITNER, Lise (1878-1968): Avusturyalı fizikçi, Otto Hahn ile birlikte radyoaktivite üzerine otuz yıl çalıĢtı. Hahn‟ın uranyumu nötronlarla bombardıman sonuçlarını yeğen Frisch ile birlikte değerlendirerek nükleer fisyon olayını buldular. Atom bombası projesinde çalıĢmayı ret etti. MENDEL, Gregor (1822-1884): Avusturyalı papaz ve botanikçi, soy çekiminin istatistiksel yasalarını geliĢtirdi. BuluĢları ölümünden 16 yıl sonra kabul gördü. Bitkilerin gövde yüksekliği, çekirdek Ģekli ve çiçek rengi gibi karakterlerini inceleyerek soy çekim özellikleri buldu. Bitki genlerinin karakter özelliklerini ilettiklerini belirtti. MENDELAYEV, D. Ivanovich (1834-1907): Rus kimyacı, elementlerin sınıflandırılmasına ait periyodik tabloyu yaptı. 101‟ci elemente adına hitaben Mendelevium dendi. MICHELL, John (1724-1793): Ġngiliz gök bilimci, çift yıldız sistemlerini keĢfetti. Karadeliklerden ilk söz eden insandı. Yıldızlar arası uzaklıkları doğru ölçen ilk bilim adamı oldu. MICHELSON, Albert (1852-1931): Amerikalı fizikçi, 1926‟da döner ayna metodu ile Edward Morley ile birlikte ıĢık hızını 300.000 km/sn olarak ölçtü. Uzayda eter olmadığını belirtti. IĢık hızının Dünya hareketi yönünde ve tersindeki hızlarının aynı olduğunu gösterdi. 1907‟de Nobel ödülünü alan ilk Amerikalı oldu MILANKOVICH, Milutin (1879-1958): Yugoslav klimatolojist, yeryüzü iklimindeki uzun vadedeki değiĢiklikleri inceledi. Dünya yörüngesindeki eliptiklik, eksenindeki eğiklik, 307 gece-gündüz eĢitliği faktörlerinin iklime yaptığı etkileri, son 650.000 yıl içindeki toplam radyasyon miktarlarını buldu. MILLER, Stanley Lloyd (1930- ): Amerikalı kimyacı, 1953‟de bir üniversite öğrencisi iken bir deney kabına su buharı, metan, amonyak ve hidrojen koyarak bir elektrik Ģoku tatbik etti ve canlı organizmalar elde etti. Bu deney, yeryüzünün ilk zamanlarındaki basit gaz karıĢımında ilk hücrelerin oluĢumunun ilk belirtisi oldu. MILLIKAN, Robert Andrews (1868-1953): Amerikalı fizikçi, 1925‟de uzaydan gelen kozmik ıĢınları keĢfetti. Elektron yükünü ve Planck sabitini hassas olarak ölçtü. 1923 yılı Nobel ödülünü kazandı. MORGAN, Thomas Hunt (1866-1945): Amerikalı genetikçi, genlerin kromozomlar üzerinde lineer Ģekilde yer aldıklarını, tür özelliklerinin kromozomlarla geçtiğini gösterdi. Kromozom teorisinden dolayı 1933 Nobel ödülünü aldı. MOSELEY, Henry Jeffreys (1887-1915): Ġngiliz fizikçi, kimyasal elementlerin nükleer yüklerini buldu ve atom sayılarını teyit etti. 1914‟de Avustralya‟ya gitti ve Çanakkale harbinde savaĢırken öldü. MÖSSBAUER, Rudolf Ludwig (1929- ): Alman fizikçi, atom içindeki foton salınmasından çıkan enerjiyi, çekirdekler arasındaki foton alıĢ veriĢinde oluĢan titreĢimleri izah eden Mössbauer etkisini keĢfetti. 1961 Nobel ödülünü kazandı. MULLER, Hermann Joseph (1890-1967): Amerikalı genetikçi, genlerin mutasyonlarıyla ilgilenerek, mutasyon teorisinin ve evrimin gerçekliliğini gösterdi. X-ıĢınları kullanarak genetik mutasyonu keĢfetti. 1946 Nobel ödülünü kazandı. MULLER, Johannes Peter (1801-1858): Alman fizyolojist, anatomi, zooloji ve nöroloji konularında birçok keĢifler yaptı. 308 GelmiĢ geçmiĢ fizyologların en büyüğü sayılır. 25 yaĢında profesör oldu ve 57 yaĢında intihar etti. NAPIER, John (1550-1617): Ġskoçyalı matematikçi, logaritmanın prensiplerini buldu ve hesap tablolarını yaptı. Küresel trigonometriyi geliĢtirdi. 1617‟de Dünya‟nın ilk analog hesap cihazı olan kayar hesap cetvelini imal etti. NERNST, Walther (1864-1941): Alman kimyacı, kimyasal termodinamiğin kurucusudur. 1904‟de elektrik lambasını icat etti. Lambası daha sonra Edison tarafından ıĢıklandırmalarda kullanıldı. Termodinamiğin üçüncü yasasını buldu. Buna göre mutlak sıfıra asla ulaĢılamaz. Fizik ve kimyada birçok buluĢları oldu ve 1920 Nobel ödülünü kazandı. NEWTON, Isaac (1642-1727): Ġngiliz fizikçi ve matematikçi, evrensel gravitasyon yasasını buldu. Evrendeki bütün kütlelerin birbirlerini çektiklerini belirterek, hareketin üç yasasını, gezegen hareketlerinin prensiplerini, kütle ve ağırlık arasındaki iliĢkiyi, ivme, sıvılar ve ısı kaybına ait yasaları çıkardı. Bir prizmadan geçen ıĢığın çıkardığı ıĢık spektrumunu göstererek beyaz ıĢığın spektrumdaki diğer bütün renklerin birleĢmesinden oluĢtuğunu ispat etti. Diferansiyel hesap metotlarını buldu. 1687‟de yayınladığı The Mathematical Principles of Natural Philosophy adlı eseri bütün zamanların yazılmıĢ en büyük bilim kitabıdır. 26 yaĢında profesör oldu. Matematik, mekanik ve optik konularında birçok buluĢu ve çalıĢması olan Newton bilim tarihinin en önde gelen isimlerinden olup klasik fiziğin kurucusudur. OERSTED, Hans Christian (1777-1851): Danimarkalı fizikçi, elektrik akımının bir manyetik alan ürettiğini keĢfetti. KeĢfi diğer fizikçilerin elektrik ve manyetizma üzerinde birçok buluĢlar yapmasına yardımcı oldu. 309 OHM, George Simon (1789-1854): Alman fizikçi, elektrik akımı ile voltaj arasındaki iliĢkiyi keĢfetti ve elektrik rezistansına adına izafeten Ohm dendi. OLBERS, Heinrich (1758-1840): Alman gök bilimci, asteroitlerin yörüngedeki bir gezegenin patlaması ile oluĢan parçalar olduğunu ileri sürdü. BeĢ adet kuyruklu yıldız, Pallas ve Vesta uydularını keĢfetti. Geceleri göğün neden karanlık görüldüğünün (Olbers paradoksu) izahını yaptı. OORT, Jan Hendrik (1900-1992): Hollandalı gök bilimci, GüneĢ‟in galaksinin merkezinden 30.000 ıĢık yılı uzaklıkta olduğunu, galaksinin bir dönüĢünü 225 milyon yılda tamamladığını, dönüĢ hızının 220 km/sn, kütlesinin GüneĢ kütlesinin 1010 katı olduğunu hesapladı. 1950‟de kuyruklu yıldızların kaynağı olan Oort Bulutları‟nı keĢfederek oluĢumlarını açıkladı. OPARIN, A. Ivanovich (1894-1980): Rus biyokimyacı, yaĢamın baĢlangıcı ile ilgili modern teoriyi kurdu. Dünya‟nın ilk bir milyar yılı sonunda atmosferdeki oksijenin bitkilerin fotosentezi ile oluĢmaya baĢladığı ve bu sıralarda ilk ilkel organizmaların ortaya çıkıĢlarını inceledi. OPPENHEIMER, Robert (1904-1967): Amerikalı teorik fizikçi, kuantum mekaniğinin ve elektron teorisinin analizini yaptı ve antielektronun varlığını belirtti. Nötron yıldızlarının mevcudiyetini ileri sürdü ve Manhattan atom bombası projesinin direktörlüğünü yaptı. Hidrojen bombasının imalat projesinde çalıĢtı. PASCAL, Blaise (1623-1662): Fransız matematikçi, 16 yaĢında en zor geometri teoremlerini çözdü. 19 yaĢındayken bir hesap makinası imal etti. Ġhtimaller matematiğini geliĢtirdi. Basınç yasaları üzerinde de çalıĢan Pascal‟ın ismi basınç birimine verildi. 310 PASTEUR, Louis (1822-1895): Fransız kimyacı ve mikrobiyolog, bilimdeki en büyük isimlerden biridir. Öğrencilik eğitimi oldukça zor geçti ve konuları çok geç anlayan birisiydi. Üç boyutlu kimyayı buldu. Bira ve Ģarap imalat teknolojisini geliĢtirdi. Hayvan hastalıklarının çözümlerini keĢfetti. 1880‟de kuduz hastalığı ile uğraĢtı ve ilacını buldu. PAULI, Wolfgang (1900-1958): Avusturyalı fizikçi, kuantum mekaniğindeki dıĢlama ilkesini, bir yörüngede iki elektronun aynı kuantum durumunda olamayacağını keĢfetti. Matris mekaniğini kullanarak hidrojen atomunun ıĢık tayfını belirledi. 1931‟de uzaydan ıĢık hızı ile gelen nötrinoların varlığını öne sürdü. Kuantum Elektrodinamiğini geliĢtirenlerdendir. Elektron yörüngesindeki enerji seviyelerini belirtti ve beta bozunmasını ileri sürdü. 1945 Nobel ödülünü kazanan Pauli 20‟ci yüzyılın teorik fizik devlerindendir. PAULING, Linus (1901-1994): Amerikalı kimyacı, 1930‟larda atomlar arası bağlanma tekniğini geliĢtirdi ve bağların enerji hesaplarını yaptı. Daha sonra biyokimya ile uğraĢarak, aminoasit ve protein yapılarını inceledi. 20‟ci yüzyılın en önemli kimyacısı olan Pauling 1954 Nobel kimya ödülünü ve 1962 Nobel barıĢ ödülünü aldı. PAVLOV, Ivan Petrovich (1849-1936): Rus fizyolojist, canlılardaki Ģartlı refleksleri buldu. Hayvanların sindirim sistemlerini inceleyerek midenin çalıĢma mekanizmasını keĢfetti. Sinir sistemi üzerinde de etkili buluĢları olan Pavlov 1904 Nobel ödülünü kazandı. PEIERLS, R. Ernest (1907-1995): Alman teorik fizikçi, katılar fiziği üzerinde çalıĢtı ve elektronun manyetik alanlardaki davranıĢını (Hall etkisi) inceledi. Metallerdeki diamanyetizma teorisini geliĢtirdi. Proton ve nötronun arasındaki etkileĢimleri, uranyum fisyon ve zincir reaksiyonunun verimini hesaplayarak Manhattan projesinde çalıĢtı 311 PENROSE, Roger (1931- ): Ġngiliz teorik fizikçi, Karadeliklerin olay ufkuna girmiĢ cisimlerin artık ondan kaçamayacağını, uzay-zaman tekilliğinin karadeliklerin merkezlerinde yer aldığını hesapladı. Dönen yüksüz (Kerr karadeliği) karadeliklerin etrafındaki maddenin kütlelere parçalanarak deliğe düĢtüğünü ve geri kalanının da fıĢkırtıldığını gösterdi. DıĢarı fıĢkıran kütle ve enerjinin içeri düĢen orijinal maddeden büyük olacağını belirtti. PENZIAS, Arno Allan (1933- ): Amerikalı gök bilimci, 1964‟de Büyük Patlama‟nın çıkardığı radyasyonun günümüze kadar gelmiĢ bir kalıntısı olan 3.5 K sıcaklığındaki mikrodalga arkaalan ıĢımasını R. Wilson‟la birlikte keĢfetti. Bu Big Bang‟ın en önemli ispatı oldu. 1978 Nobel ödülünü kazandı. PERRIN, Jean Baptiste (1870-1942): Fransız kimyacı, katot ıĢınlarının negatif yüklü olduklarını, Brownian hareketindeki parçacıkların hareketlerini hesapladı. ÇalıĢmaları, atomların mevcudiyetinin son ispatı olarak kabul edilir. 1926 Nobel ödülünü aldı. PLANCK, Max (1858-1947): Alman fizikçi, kuantum teorisini baĢlatarak 1900 yılını, klasik fizikten modern fiziğe geçiĢ yılı yaptı. 1900‟de yazdığı makalesi, Einstein‟ın 1905 tarihli makalesi ile birlikte, Kuantum Teorisi‟ni yarattı. IĢığın kuanta denilen enerji paketleri halinde yayıldığını siyah cisim deneyi ile gösterdi. Enerji ve frekans arasındaki Planck sabitini buldu. BuluĢunun ilk teyitleri Einstein‟ın 1905‟deki fotoelektrik etki ve Bohr‟un 1913‟deki atomların elektron yapı teorileri ile yapıldı. Kuantum Teorisi‟nin tam bir izahı 1920‟lerde yapıldı. YaĢamı acılı geçen Planck‟ın oğullarından biri savaĢta öldü, diğeri Naziler tarafından idam edildi ve iki kızı bebekken öldüler. Planck hiç bir „maddi gelir‟ beklemeden yaĢayabilen ve buluĢlar yapan nadir bilim adamlarındandı. 1919 Nobel ödülünü kazandı. 312 PLATO (MÖ 428-348): Yunanlı filozof, bütün zamanların en büyük düĢünürlerindendir. Sokrat‟ın öğrencisi ve Aristotle‟nin hocası olmuĢtur. Felsefe, matematik ve bilimin geliĢmesine katkıları olmuĢtur. YaĢamı hakkında çok az detay bilinmektedir. POINCARE, Jules Henri, (1854-1912): Fransız matematikçi, elektron dinamiği, yörüngeler teorisi, dönen akıĢkanların biçimi, gravitasyon gibi teoriler üzerinde çalıĢtı. Einstein‟ın genel relativite teorisini ondan az sonra matematiksel olarak belirtti. Lineer diferansiyel denklemler, sayılar teorisi, ihtimaller teorisi konularında çok etkili çalıĢmalar yaptı. Kaos problemi üzerinde ilk çalıĢandır. POISSON, Simeon Denis (1781-1840): Fransız matematikçi, tıp eğitimi görürken matematiksel fiziğe döndü. Isı ve elastiklik teorilerini geliĢtirdi. Elektrik ve manyetizmanın akıĢ teorisini kurdu. Ġhtimaller matematiği üzerinde çalıĢmalar yaptı. Kompleks analiz ve eğrilerin entegrasyon hesaplarını yapan ilk matematikçidir. PRIESTLEY, Joseph (1733-1804): Ġngiliz kimyacı, bilimde bir amatör olan, teorilerden fazla anlamayan Priestley dokuzdan fazla lisan bilen, bilimsel yazılar yazan, 18‟ci yüzyılın en büyük deneycilerindendir. Bir çok bilinmeyen gazın keĢfini yaptı. En büyük keĢfi oksijen olup, bitkilerin hayvanlar için gerekli olan oksijeni çıkardıklarını gösterdi. Kendisine teklif edilen profesörlük unvanını ret etti. PTOLEMY (90-170): Mısırlı gök bilimci, Copernicus‟a kadar gelen 1400 yıllık astronomi düĢüncesini yönlendirdi. GüneĢ ve Ay‟a olan uzaklıkları hesapladı ve yıldız katalogunu yaptı. sayısını 3,1417 olarak hesapladı. Dünya‟nın evrenin merkezi olduğunu iddia etti. Kendinden önceki Yunan astronomisinin savunucusuydu. 313 PYTHAGORAS (MÖ 560-480): Yunanlı matematikçi, astronomi, geometri ve sayılar teorisi ile uğraĢtı. Pitagor teoremini buldu. Akustiğin fizik yasaları ve matematiksel fizik, aritmetik konularında buluĢlar yaptı. Dünya‟nın bir küre olduğunu iddia eden ilk insan oldu. Dünya ve yıldızların küresel bir evren içinde döndüklerini söyledi. Doğadaki her Ģeyin sayılara dayandığı fikrini savundu. RAMAN, Chandrasekhara (1888-1970): Hindistanlı fizikçi, ıĢığın katı, sıvı veya gazların içindeki moleküller vasıtası ile etrafa yansıdığını ve frekansının değiĢtiğini (Raman etkisi) keĢfetti. Bu buluĢ kuantum teorisinin en erken teyitlerinden biri olmuĢtur. Ayrıca molekül yapısının anlaĢılmasına yardımcı olmuĢtur. RAMSAY, William (1852-1916): Ġskoçyalı kimyacı, gaz yoğunluklarını ilk inceleyenlerdendir. Helyum, argon, kripton, xenon, neon, radon gibi asil gazları keĢfetti. Helyumu yeryüzünde bulan ilk insan oldu. Ayrıca elementlerin periyodik tablosunu tamamladı. 1904 Nobel ödülünü aldı. REBER, Grote (1911- ): Amerikalı gök bilimci, Dünya‟nın ilk radyo astronomudur. Radyo astronomiyi geliĢtirdi. Samanyolu içindeki ilk radyo kaynağını keĢfetti. RICHTER, Burton (1931- ): Amerikalı fizikçi, elektron ve pozitron çarpıĢmasından çıkan tılsımlı kuark ve J/psi parçacıklarını keĢfetti. Parçacık fiziğinin önde gelen bilim adamlarındandır. 1976 Nobel ödülünü aldı. RIEMANN, G. F. Bernhard (1826-1866): Alman matematikçi, Gauss‟un öğrencisiydi. 39 yaĢında veremden öldü. Potansiyel teoriyi kullanarak kompleks fonksiyonlar teorisini ve Riemann yüzeyleri geometrisini buldu. Gauss‟un Euclid geometrisini geliĢtirerek Einstein‟ın Genel Relativite Teorisi için zemin hazırladı. 314 ROEMER, Ole Christensen (1644-1710): Danimarkalı gök bilimci, Jüpiter‟in aylarının dönüĢ periyotları ve Dünya‟nın hareketini karĢılaĢtırarak ıĢığın sonlu yol aldığını söyledi. IĢık hızını 225.000 km/sn olarak hesapladı. Bu ıĢığın sonsuz bir hızla gitmediğinin ilk ispatı idi. ROENTGEN, William Konrad (1845-1923): Alman fizikçi, 1895‟de yüksek enerjili, doğru çizgilerde giden, elektrik veya manyetik alanlardan etkilenmeyen, ince metal plakalardan geçebilen ıĢınları keĢfetti ve bunlara X-ıĢınları adını verdi. Roentgen bu ıĢınların elektromanyetik radyasyonda daha kısa dalga boylarına sahip olduğunu belirtti. Nobel ödüllerinin birincisi 1901‟de Roentgen‟e verildi. BuluĢlarına patent hakkı istemeyen Roentgen fakirlik içinde öldü. RUMFORD, B. Thompson (1753-1814): Amerikalı fizikçi, önce dükkanda çıraklık, çiftçilik, savaĢta askerlik, gizli ajanlık gibi iĢler yaptı sonra devlet ve savaĢ bakanlığında bulundu. Maceracı, sosyal reformcu, mucit ve sonra da fizikçi oldu. Bilimsel çalıĢmalar yaĢamının bir parçasıydı. Isının madde içindeki parçacıkların hareketi olduğunu belirterek iĢ ve ısı arasındaki iliĢkiyi hesapladı ve Ģimdiki değerin üçte birine yakın bir değerde buldu. Bu buluĢ modern fiziğin temeli oldu. Amerikanın yetiĢtirdiği en büyük zekalardan biri ve 19‟cu yüzyıl bilim dünyasının en renkli karakteri olarak kabul edilir. RUTHERFORD, Ernest (1871-1937): Yeni Zelandalı fizikçi, nükleer fiziği yarattı. 1911‟de atom çekirdeğine çarpıp geri sıçrayan alpha parçacıkları deneyinden, atomun merkezinde ağır ve yüklü bir çekirdeğin, onun etrafında da dönen elektronların oluĢturduğu elektron bulutunu keĢfetti. Bu buluĢ günümüzün atom modeli oldu. 1914‟de radyoaktif bir elementin bir yarı ömrü olduğunu gösterdi. 1934‟de döteryum çekirdeğini döteryum ile bombardıman ederek ilk nükleer füzyonu 315 gerçekleĢtirdi. 1908 Nobel ödülünü alan Rutherford bütün zamanların en büyük deneycilerinden biridir. RUSSEL, Bertrand (1872-1970): Galli filozof, matematikçi ve yazar, Ġngiltere baĢbakanı Lord Jonh Russel‟ın torunudur. Matematiksel mantık ve felsefe konusunda Dünya otoritesi olup, düĢüncelerini Principia Matehematica isimli dev eserinde topladı. Konularında teoriler yarattı, 1918‟de hapse girdi, politika ile ilgilendi, Nobel dahil birçok ödül kazandı, nükleer silahlara karĢı kampanyalar düzenledi. Matematik, felsefe ve mantık konularında Dünya liderlerindendir. RUSSEL, Henry Norris (1877-1957): Amerikalı gök bilimci, yıldızların spektrum çizgilerinden yüzey sıcaklıklarının bilineceğini gösterdi. 1929‟da GüneĢ‟in kütlesinin %75 hidrojen ve %24 helyumdan oluĢtuğunu keĢfetti. SALAM, Abdus (1926- ): Pakistanlı teorik fizikçi, doğadaki dört kuvvetten elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetleri Weinberg‟den bağımsız olarak birleĢtirdi ve elektrozayıf kuvvetin kuantası olan W ve Z parçacıklarını öngördü. 1979 Nobel ödülünü kazandı. SANGER, Frederick (1918- ): Ġngiliz biyokimyacı, 1950‟lerin baĢlarında bir protein zinciri üzerinde dizilmiĢ aminoasitleri keĢfetti. Daha sonra nükleikasit yapılarını inceleyerek RNA‟nın normal uzunlukta, DNA‟nın ise çok uzun olduğunu, bir DNA zincirinde 108 ünitenin bulunduğunu buldu. 1958 ve 1980 Nobel ödüllerini kazanan Sanger kimyada iki Nobel alan ilk bilim adamı oldu. SCHEELE, Carl Wilhelm (1742-1786): Ġsveçli kimyacı, klor ve oksijeni ilk keĢfeden olmasına rağmen buluĢlarını geç yayınlaması yüzünden bunların isim babası olamadı. 43 yaĢında laboratuarındaki gazların zehirlenmesinden ölen Scheele bilim tarihinin en Ģanssız ve mütevazı isimlerinden biriydi. 316 SCHLEIDEN, Jakob Mathias (1804-1881): Alman botanikçi, hücre teorisinin kurucusudur. Kendisinden iki asır önce Hooke tarafından gözlenmiĢ bitki hücrelerini inceleyerek, hücre çekirdeğini ve hücre sıvısı içindeki organelleri buldu. Botanik biliminin önemli bir reformistidir. SCHRÖDINGER, Erwin (1887-1961): Avusturyalı fizikçi, kuantum mekaniğinde parçacıkların dalga hareketlerinin dalga denklemlerini çıkardı. Dalga mekaniği olarak bilinen teorisinin, Heisenberg ve Born‟un matris mekaniğine eĢdeğer olduğu Dirac tarafından matematiksel olarak ifade edildi. 1933 Nobel ödülünü aldı. SCHWABE, H. Samuel (1789-1875): Alman gök bilimci, GüneĢ‟e Merkür‟den daha yakın bir gezegen bulma ümidi ile 50 yıl boyunca GüneĢ‟i gözledi. Bu sırada GüneĢ lekelerini inceleyerek onların GüneĢ yüzeyindeki dönüĢ süre ve devrelerini buldu. SCHWARZSCHILD, Karl (1873-1916): Alman gök bilimci, 16 yaĢında astronomiyle ilgili makaleler yazdı. Teorik buluĢunu ise yaĢamının son yılında yaptı. Bir yıldızın gravitasyon kuvveti altında büzüleceğini ve sonunda ıĢığın bile ondan kaçamayacağını bir yoğunluğa ulaĢacağını belirtti. Bu sonsuz yoğunluk için gerekli kritik yarıçapı (Schwarzschild yarıçapı) bularak, bu limitin altındaki yıldızların birer karadelik olacaklarını gösterdi. SCHWINGER, Julian Seymour (1918-1994): Amerikalı fizikçi, Kuantum Elektrodinamiği‟nin (QED) kurucularından biridir. Feynman, Dyson ve Tomonaga‟dan bağımsız olarak elektronların elektromanyetik alan içindeki davranıĢlarını belirledi ve QED‟nin son halini verdi. 20 yaĢında doktorasını alan Schwinger Amerika‟nın en genç profesörü idi. 1963 Nobel ödülünü kazandı. 317 SCHWANN, Theodor (1810-1882): Alman biyolog, bitki ve hayvanlardaki hücrelerin benzer olduklarını, aynı görevleri yaptıklarını bularak hücre teorisini yarattı. Hücrelerin birer canlı yapıya sahip olduklarını ve bütün organizmanın yapı taĢları olduklarını keĢfetti. Yumurtaların tek bir hücre olduklarını belirtti. SEABORG, Glenn Theodore (1912- ): Amerikalı nükleer kimyacı, uranyumdan daha ağır elementleri keĢfetti. 93 atom numaralı neptunium izotopunu yaptı. Daha sonra plutonium, nobelium gibi daha ağır dokuz elementin üretim yollarını buldu. Manhattan atom bombası projesinde çalıĢtı. SEYFERT, Carl Keenan (1911-1960): Amerikalı gök bilimci, 1943‟de merkezlerinde küçük parlak çekirdeklerin yer aldığı spiral galaksileri keĢfetti ve bunlara Seyfert galaksileri adı verildi. Sonraları bunların kuasarlar olduğu anlaĢıldı. SLIPHER, Vesto Melvin (1875-1969): Amerikalı gök bilimci, Doppler etkisi ile gezegenlerin dönüĢ periyotlarını belirledi. Andromeda‟nın bize doğru 300 km/sn‟lik bir hızla yaklaĢtığını, diğer galaksilerin ise daha büyük hızlarla uzaklaĢtıklarını keĢfetti. SODDY, Frederick (1877-1956): Ġngiliz kimyacı, Rutherford ile birlikte radyoaktif bozunmanın sebeplerini buldu. Aynı atom sayısına sahip farklı kütlelerdeki atomlara izotop adını verdi. 1921 Nobel ödülünü kazandı. SOMMERFELD, Arnold (1868-1951): Alman fizikçi, Bohr‟un Atom Teorisi‟ni geliĢtirdi. 1916‟da elektron yörüngelerinin dairesel olmayıp eliptik olduğunu ve bu eliptik yörünge düzlemlerinin dönerek elektron yörüngelerinin bir rozet Ģeklini alacağını matematiksel olarak buldu. SPERRY, Roger Wolcott (1913-1994): Amerikalı nörobiyolog, beyin fonksiyonları üzerinde önemli çalıĢmalar 318 yaptı. Sinir sisteminin beyinle olan bağlantısı ve beynin çalıĢma prensiplerini açıkladı. 1981 Nobel ödülünü kazandı. STEFAN, Josef (1835-1893): Avusturyalı fizikçi, gazların ısıl iletkenliklerini ölçtü ve Maxwell‟in kinetik teorisinin doğruluğu-nu belirledi. Sıcak cisimlerdeki ısı kaybı konusundaki yasaları buldu. GüneĢ‟in yüzey sıcaklığının 6000 derece olduğunu gösterdi. STEINBERGER, Jack (1921- ): Amerikalı nükleer fizikçi, muon bozunmasının bir elektron ve iki nötrino çıkardığını, nötrinoların iki tür (elektron nötrinosu ve muon nötrinosu) olduğunu keĢfetti. Kuarkların tanınması ve sınıflandırılmalarını gösterdi. 1988 Nobel ödülünü kazandı. STERN, Otto (1888-1969): Alman fizikçi, atomların manyetik alanlarının kuantize olduğunu gösterdi. GümüĢ atomlarını inceleyerek, onların bir manyetik zamana (spin) sahip olduklarını belirledi. 1943 Nobel ödülünü kazanan Stern 81 yaĢında bir sinemada kalp krizinden öldü. STONEY, G. Johnstone (1826-1911): Ġrlandalı fizikçi, elektriği oluĢturan ünitelerin en küçük olduğunu belirterek onlara elektron adını verdi. Bu isim daha sonra J.J. Thomson‟un elektronları keĢfinde kullanıldı. STRUTT, J. William (1842-1919): Ġngiliz fizikçi, Baron Rayleigh olarak da anılır. Nil nehri üzerindeki yüzen evinde yazdığı The Theory of Sound en önemli fizik klasiklerindendir. Optik, akustik, gaz yoğunlukları, siyah cisim radyasyonu, radyasyon dalgaları üzerindeki etkili buluĢları diğer bilim adamlarına ıĢık tutmuĢtur. 1904 Nobel ödülünü kazandı. SUMNER, James (1877-1955): Amerikalı biyokimyacı, bütün enzimlerin protein olduklarını ve enzimlerin kristalleĢtirilebilece-ğini keĢfetti. 1946 Nobel ödülünü kazandı. TATUM, Edward Lawrie (1909-1975): Amerikalı biyokimyacı, genlerin biyokimyasal proseslerini inceleyerek, 319 Beadle ve Lederberg ile birlikte bir gen bir enzim hipotezini buldu. 1958 yılı Nobel ödülünü kazandı. TELLER, Edward (1908- ): Macar fizikçi, nükleer enerjiyi geliĢtirenlerdendir. 1943‟de Manhattan atom bombası projesinde liderlerden biri olarak ilk fisyonu elde etti. Daha sonra hidrojen bombası (füzyon reaksiyonu) çalıĢmalarına katılarak 1952‟de ilk hidrojen bombası patlatılmasına önderlik etti. THALES (MÖ 625-550): Yunanlı filozof, evren ve doğa olaylarını inceledi. Anadolu‟daki Milet‟de doğan Thales Manisa‟da bulduğu bir demir madeninin manyetikliğini keĢfetti. Manyetik ismi bu Ģehrin adından ileri gelir. Geometri ve matematikte ileri sürdüğü buluĢ ve düĢünceleri Euclid‟e gelinceye kadar 250 yıl sürdü. Tarihte, ismi bilinen, en eski bilimsel düĢünen insan olarak kabul edilir. THOMSON, Joseph John (1856-1940): Ġngiliz fizikçi, katot ıĢınlarıyla yaptığı bir deneyde yeni bir parçacık keĢfetti. Yük ve kütle oranından bu yeni parçacığın hidrojen atomundan 2000 defa daha hafif olduğunu belirledi ve buna elektron adı verildi. Elektronun parçacık karakterinin yanında bir dalga karakterine sahip olduğunu matematiksel olarak De Broglie ispatlamıĢtı. Elektronun dalga karakterinin deneysel olarak ispatını ise Thomson‟un oğlu G. P. Thomson yaptı. 1906 Nobel ödülünü aldı. THOMSON, William (1824-1907): Ġskoçyalı fizikçi, Lort Kelvin olarak da tanınır. Termodinamik ve elektromanyetik teorilerin öncüsü olup, 22 yaĢında profesörlük kazandı. Isı teorisini geliĢtirdi. Mutlak sıfır sıcaklığının ölçüsünü –273.16 olarak yayınladı. Clausius‟dan bağımsız olarak termodinamiğin ikinci yasasını formüle etti. Isı ve iĢ üzerinde Joule ile çalıĢarak termodinamiğin birinci yasasına ait etkiyi (Joule-Thomson 320 etkisi) buldu. Bilimsel çalıĢmalarından dolayı büyük bir servet sahibi oldu. TOMBAUGH, C. William (1906- ): Amerikalı gök bilimci, bir okula giremeyecek kadar fakir olan Tombaugh astronomi ile amatörce ilgilendi. 1930‟da en uzak gezegen olan Pluto‟yu ve daha sonra da 3000‟den fazla asteroit keĢfetti. TOMONAGA, Sin-Itiro (1906-1979): Japon teorik fizikçi, Kuantum Elektrodinamiği‟nin kurucularındandır. Feynman ve Schwinger‟den bağımsız olarak çalıĢtı ve iki parçacığın, aralarındaki bir üçüncü parçacık kanalı ile etkileĢimde bulunduğunu keĢfederek QED‟nin geliĢmesinde öncülük etti. 1965 Nobel ödülünü aldı. TORRICELLI, Evangelista (1608-1647): Ġtalyan fizikçi, atmosferik basıncın mucididir. Galileo‟nun asistanlığını yaptı. 760 mm yüksekliğindeki bir cıva sütununun hava ile dengelendiğini göstererek ilk barometreyi icat etti. TRUMPLER, Robert Julius (1886-1956): Ġsveçli gök bilimci, yıldızların ıĢığının parlaklıklarının her 1000 ıĢık yılı uzaklıkta %20 oranında azaldığını keĢfetti. Bu keĢif evrenin büyüklüğünün tahmini için önemli bir etken olmuĢtur. Samanyolu‟nun Ģeklinin bir mercek biçiminde olduğunu çapının 100.000 ıĢık yılı, GüneĢ‟in merkezden 27.000 ıĢık yılı uzaklıkta yer aldığını gösterdi ve yıldızlar arası uzayda seyrek toz bulutlarının varlığını belirledi. TURING, Alan Mathison (1912-1954): Ġngiliz matematikçi ve bilgisayar bilgini, 1937‟de teorik bilgisayarı matematiksel tanımlarıyla belirledi. Ġmal ettiği otomatik bilgisayar makinası ile modern bilgisayarların programlarını geliĢtirdi. Ayrıca akıl makinasının (Turing machine) dizayn ve imalatı ile uğraĢtı. Homoseksüel suçlaması sonucunda intihar etti. UHLENBECK, G. Eugene (1900-1988): Hollandalı fizikçi, 1925‟de gümüĢ atomlarının çıkardığı yatay ıĢının bir dikey 321 manyetik alan içinde iki parça ayrıldığını buldu ve bu deneyden gümüĢ atomları içindeki elektronların spin‟e sahip olduğunu anladı. Bu, kuantum mekanik etkinin ilk göstergesi oldu ve kuantum mekaniğinin doğru ve gerekliliğini belirtti. UREY, Harold Clayton (1893-1981): Amerikalı kimyacı, 1932‟de deteryumu izole etti, ağır suyu elde ederek Manhattan atom bombası projesinde kritik bir rol oynadı. Ağır su (D20) uranyum izotopunun ayrıĢmasında kullanılır. Okyanusların geçmiĢteki sıcaklıklarını ölçtü. Dünya‟nın oluĢumunu ve yer yüzündeki canlıları inceledi. Atmosferin ilk zamanları ve organik bileĢiklerin sentezleri üzerinde bir model geliĢtirdi. 1934 Nobel ödülünü kazandı. VAN ALLEN, James Alfred (1914- ): Amerikalı fizikçi, yeryüzünün bir kaç yüz kilometre üstündeki kozmik radyasyonu inceledi. GüneĢ rüzgarlarının savurduğu yüklü parçacıklardan (elektron ve protonlar) oluĢan ve yeryüzünün manyetik alanı tarafından kıstırılan iki kuĢağı keĢfetti ve bunlara Van Allen kuĢakları adı verildi. VAN‟T HOFF, J. Henrikus (1852-1911): Hollandalı fizikokimyacı, üç boyutlu kimyanın kurucusudur. Atomların birleĢerek meydana getirdikleri molekül sistemlerinin detaylarını buldu. Ayna görüntüsü (mirror image) sistemini keĢfetti. 1901 Nobel ödülünü aldı. VESALIUS, Andreas (1514-1564): Belçikalı anatomist, modern anatomiyi kurdu. 24 yaĢında anatomi profesörü oldu. Ġnsan anatomisini ve vücut yapısını izah etti. Anatominin öncülerindendir. VIETE, Francois (1540-1603): Fransız matematikçi, matematiksel sembolleri ve negatifi tanıttı. Cebir metotlarını kullanarak Apollonius‟dan beri gelen problemleri çözdü. Düzlem ve küresel trigonometri problemlerini çözen ilk insan oldu. Problemleri cebirsel yollardan çözmeyi daima tercih etti. 322 VOLTA, A. Giuseppe (1745-1827): Ġtalyan fizikçi, farklı metallerin birbiri ile temas ettirildiğinde bir elektrik akımının meydana gelebileceğini (Volta etkisi) düĢündü ve Dünya‟nın ilk pilini imal etti. Bu ilk elektrik üretimiydi. Elektrik potansiyeline adına hitaben Volt dendi. VON NEUMANN, John (1903-1957): Macar matematikçi, elektronik bilgisayarı geliĢtirdi ve program hafızalı bilgisayarı imal etti. Bu günün modern bilgisayarları Von Neumann prensiplerine dayanır. Manhattan atom bombası projesinde aktif rol oynayan Von Neumann matematikte oyun teorisini geliĢtirdi. WALLACE, Alfred Russel (1823-1913): Ġngiliz doğa bilimci, 14 yaĢında okulunu terk etti ve daha sonra böcek ve kelebek topladı. Güney Amerika‟ya giderek tropikal ormanlarda incelemeler yaptı. Daha sonra türlerin evrimleriyle ilgili fikirlerini yazdı. Canlıların organizmalardan meydana geldiğini belirterek Darwin‟in teorisini destekledi. Evrim Teorisinde Darwin‟den sonra gelen ikinci bilim adamıdır. WALLIS, John (1616-1703): Ġngiliz matematikçi, 1655‟de yazdığı Arithmetica Infinitorum adlı kitabında, diziler, sayılar teorisi, konikler ve sonsuzu anlattı. Mekanik ve cebiri geliĢtirdi. YaĢadığı yüzyılın en büyük matematikçilerinden ve çok inatçı bir karaktere sahip olan Wallis, zamanının filozoflarından Hobbes ile 25 yıl boyunca tartıĢtı. WEGENER, Alfred Lothar (1880-1930): Alman jeofizikçi, 1912‟de bir zamanlar bütün kıtaların tek bir kara kütlesi (pangaea) olduğunu, 200 milyon yıl önce kırılarak Ģimdiki kıtaların oluĢtuğunu ileri sürdü. AraĢtırmaları için Grönland‟a dördüncü keĢif gezisi sırasında buzdan kayarak öldü. WEINBERG, Steven (1933- ): Amerikalı fizikçi, Salam‟dan bağımsız olarak 1967‟de elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetleri birleĢtirerek elektrozayıf kuvveti keĢfetti ve kuantası 323 olan W ve Z parçacıklarını öngördü. 1979 Nobel ödülünü kazandı. WEIZSACKER, Carl Friedrich (1912- ): Alman fizikçi, 1938‟de GüneĢ‟in içindeki füzyon reaksiyonunu, hidrojen atomunun helyuma dönüĢerek çıkardığı enerjiyi teklif etti. 1944‟de GüneĢ sisteminin oluĢumu ile ilgili Laplace Teorisi‟ni geliĢtirerek detaylandırdı. WERNER, Alfred (1866-1919): Fransız kimyacı, atomların molekülleri oluĢturmak için üç boyutlu Ģekillerde birleĢtiklerini buldu. Üç boyutlu birleĢme yapısına ait koordinasyon teorisini kurdu. WEYL, Hermann (1885-1955): Alman matematikçi, Hilbert uzayı, operatörleri ve grup teorisi ile ilgilendi ve geliĢtirdi. Daha sonra kuantum mekaniği, matris ve dalga mekaniğinin birleĢtirilmesi üzerinde çalıĢtı. Simetriyi inceledi ve kuantum mekaniğine tatbik etti. WIEN, Wilhelm (1864-1928): Alman fizikçi, 1892‟de siyah cisim radyasyonunu araĢtırdı ve ısıtılan bir cismin ıĢınımının maksimum olduğu noktada bir ıĢık oluĢturduğunu ve sıcaklık yükseldikçe bu noktanın spektrumda kırmızı uçtan mor uca doğru ilerlediğini keĢfetti. 1894‟de farklı sıcaklıklardaki ıĢınım sonunda çıkan ıĢık türlerini ve dalga boylarını buldu. 1911 Nobel ödülünü kazandı. WIENER, Norbert (1894-1964): Amerikalı matematikçi, 19 yaĢında matematikte doktorasını aldı. Brownian hareketi, istatistiksel mekanik, integral eĢitlikler, kuantum ve potansiyel teoriler üzerinde çalıĢtı. Ġstatistiki metotları kontrol ve haberleĢme mühendisliğine tatbik ederek nörofizyoloji ve bilgisayar dizaynı ile uğraĢtı. Sibernetik bilimini keĢfetti. WIGNER, E. Paul (1902-1995): Macar fizikçi, grup teorisini kuantum mekaniğine tatbik ederek nükleer reaksiyonlarda parite sakınımını keĢfetti. Proton ve nötronları bir arada tutan 324 güçlü nükleer kuvvetin çok kısa menzilli olduğunu belirtti. 1963 Nobel ödülünü kazandı. Manhattan atom bombası projesinde çalıĢtı. WILLSTATER, Richard (1872-1942): Alman kimyacı, klorofilin yapısını keĢfetti. Klorofil molekülünün tek bir magnezyum atomu ihtiva ettiğini belirtti. 1915 yılının Nobel ödülünü aldı. WILSON, C. Thomson (1869-1959): Ġskoçyalı fizikçi, 1911‟de parçacık fiziğinde geliĢmeler yaratan buhar odasını buldu. Böylece su buharı içinde geçen bir iyonun bıraktığı izi görmek mümkün oldu. Ayrıca kuru ve ıslak havadaki elektriksel etkileri inceledi. 1927 Nobel ödülünü kazandı. WILSON, Robert Woodrow (1936- ): Amerikalı fizikçi, Penzias ile birlikte 1964‟de Büyük Patlama‟dan günümüze gelen 3.5 K sıcaklığındaki radyasyonu keĢfetti. 1978 Nobel ödülünü kazandı. YANG, Chen Ning (1922- ): Çinli fizikçi, 1954‟de ayar (gauge) alanları ve simetri ile ilgili kuramları formüle etti, paritenin korunumu yasasını belirtti. 1957 Nobel ödülünü kazandı. YOUNG, Thomas (1773-1829): Ġngiliz fizikçi, 2 yaĢında okuyabiliyordu ve 14 yaĢında 13 lisan biliyordu. 1801‟de renkler teorisi ile uğraĢtı. 1807‟de modern enerji kavramını kurdu. IĢığın dalgalar halinde yayıldığını belirtti ve meĢhur çift yarık deneyi ile gösterdi. YaĢadığı süre içinde hiç takdir görmedi, sonraları en önemli bilimcilerden sayıldı. YUKAWA, Hideki (1907-1981): Japonyalı fizikçi, 1934‟de güçlü nükleer kuvveti keĢfetti ve protonla nötronu bir arada tutan mesonları belirledi. 1949 yılında Nobel ödülünü alan ilk Japon oldu. ZEEMAN, Pieter (1865-1943): Hollandalı fizikçi, spektrum çizgilerinin güçlü bir manyetik alanın ıĢık içine paralel olması 325 halinde ikiye ayrılacağını keĢfetti. BuluĢu teorik fiziğin geliĢmesine yardımcı oldu. 1902‟de Nobel ödülünü aldı. ZHANG, Heng (78-139): Çinli gök bilimci, Ay‟ın parlaklığının GüneĢ ıĢığından ileri geldiğini, Ay‟ın hilal Ģekillerinin Dünya‟nın gölgesinden oluĢtuğunu belirtti. sayısını 3,1466 olarak hesap etti. 132‟de depremleri gösteren sismograf cihazını keĢfetti. 132 yılındaki deprem dalgalarının Ģiddetini kaydetti. ZU, Chongzhi (429-500): Çinli matematikçi, sayısını 3,1415929 olarak hesapladı. Bu değer bin yıl süresince kullanıldı. Bir yılın uzunluğunu 365.2429 gün olarak belirledi. ZWEIG, George (1937- ): Rus fizikçi, 1964‟de protonların içindeki kuarklar fikrini ilk ileri süren fizik öğrencisiydi ve bunlara „aces‟ adını verdi fakat bu isim tutulmadı. Zweig‟den bağımsız olarak aynı buluĢu yapan Gell-Mann‟ın verdiği kuark adı tutuldu. Zweig‟in buluĢunun yayınlanması bilim çevrelerince kabul edilmedi ve bir süre Ģarlatan olarak adlandırıldı. Kuarklar teorisinin ilk sahibidir. ZWICKY, Fritz (1898-1974): Ġsviçreli gök bilimci, 1934‟de nötron yıldızlarının oluĢumunu açıkladı. Bunların bir yıldızın son safhası olmayıp daha sonra birer karadelik haline geleceklerini gösterdi. Andromeda galaksisindeki ilk süpernova patlamasını keĢfetti. ZWORYKIN, Vladimir (1889-1982): Rus fizikçi, elektron mikroskobunu keĢfetti. Katot ıĢın tüpündeki elektron akımlarının görünen ıĢıktan daha kısa dalga uzunluğuna sahip olduğunu düĢünerek, görünen ıĢık yerine elektron ıĢınını kullanarak daha küçük cisimlerin detaylarının görülebileceğini planladı ve o zamanların en iyi ıĢık mikroskoplarından 50 kat daha hassasiyette bir elektron mikroskobunu yaptı. Ġlk televizyon alıcı sistemini geliĢtirdi. Notlar: 326 a) Listelerdeki 302 isim, 2400 bilim adamı arasından, en önde gelenleri olarak seçilmiĢtir. b) Listelerdeki isimlerin büyük çoğunluğu kuramcılar olup, bir Ģeyi ilk bulanlar, keĢfedenler ve keĢiflere sebep olan çalıĢma ve deneyleri yapanların da önemlileri dahil edilmiĢtir. Fakat, kuramcılar esas alınmıĢtır. c) Nobel ödüllerinin hangi özel bilim dalında kazanıldığı belirtilmemiĢtir. d) Ġsimlerin yanlarına Lord, Count, Sir, Prof, phD gibi unvanlar belirtilmemiĢtir. e) Bilim adamlarının listelerde gösterilen ülkeleri, doğdukları ve ilk tabiiyetlerinde bulundukları ülkelerdir. Bazıları sonradan baĢka ülkelerin vatandaĢı olmuĢlardır. f) Gökbilimci tanımı içine kozmolojistler, astrofizikçiler, astronomlar, radyoastronomlar dahil edilmiĢtir. Kimyacılar tanımı içine fizikokimya, analitik kimya, organik, inorganik kimya, biyokimya, radyokimya, nükleer kimya gibi dallarda çalıĢanlar da dahil edilmiĢtir. g) Bilim adamları alfabetik sıraya göre yazılmıĢtır. 327 Nobel Ödülü Kazanan Bilim Adamları Ġsveçli A. Nobel dinamit üretiminden kazandığı paraların bir kısmını bilim adamlarına ödül olarak verilmesini istemiĢti. Bu ödül her yıl bilimde bir buluĢ yapan Dünya‟nın en önemli bilim adamlarına verilecekti. Ödül dağılımına 1901 yılında baĢlandı. Fizik, kimya, tıp veya fizyoloji olarak baĢlayan ödül kapsamına daha sonra edebiyat ve barıĢ da dahil edildi. Bu bölümde, sadece fizik, kimya, fizyoloji veya tıp dallarında, 1901‟den itibaren, Dünya‟nın en önemli bilim ödülünü kazanan bilim adamlarının isim ve ülkeleri belirtilmektedir. Fizik 1901 Wilhelm C. Roentgen, Almanya 1902 Hendrik A. Lorentz, Hollanda Pieter Zeeman, Hollanda 1903 A. Henri Becquerel, Fransa Marie Curie, Polonya Pierre Curie, Fransa 328 1904 1905 1906 1907 1908 1909 1910 1911 1912 1913 1914 1915 1917 1918 1919 1920 1921 1922 1923 1924 1925 1926 1927 1928 1929 1930 1932 1933 John W. Strutt (Lord Rayleigh), Ġngiltere Philipp E. von Lenard, Almanya Joseph J. Thomson, Ġngiltere Albert A. Michelson, Amerika Gabriel Lippmann, Fransa Carl Braun, Almanya Guglielmo Marconi, Ġtalya J.D. Van der Waals, Hollanda Wilhelm Wien, Almanya Nils Dalen, Ġsveç H. Kamerling-Onnes, Hollanda Max von Laue, Almanya Willam H. Bragg, Ġngiltere Willam L. Bragg, Ġngiltere Charles Barkla, Ġngiltere Max Planck, Almanya Johannes Stark, Almanya Charles Guillaume, Fransa Albert Einstein, Almanya Niels Bohr, Danimarka Robert Millikan, Amerika Karl Siegbahn, Ġsveç James Franck, Almanya Gustav Hertz, Almanya Jean Perrin, Fransa Arthur Compton, Amerika Charles T. Wilson, Ġngiltere Owen W. Richardson, Ġngiltere Louis-Victor de Broglie, Fransa Chandrasekhara Raman, Hindistan Werner Heisenberg, Almanya Paul A.M. Dirac, Ġngiltere 329 Erwin Schrödinger, Avusturya 1935 James Chadwick, Ġngiltere 1936 Carl Anderson, Amerika Victor F. Hess, Avusturya 1937 Clinton Davisson, Amerika George Thomson, Ġngiltere 1938 Enrico Fermi, Ġtalya 1939 Ernest Lawrence, Amerika 1943 Otto Stern, Amerika 1944 Isidor I. Rabi, Avusturya 1945 Wolfgang Pauli, Avusturya 1946 P. Williams Bridgman, Amerika 1947 Edward Appleton, Ġngiltere 1948 Patrick Blackett, Ġngiltere 1949 Hideki Yukawa, Japonya 1950 Cecil Powell, Ġngiltere 1951 John Cockcroft, Ġngiltere Ernest Walton, Ġrlanda 1952 Felix Bloch, Amerika Edward Purcell, Amerika 1953 Frits Zernike, Hollanda 1954 Max Born, Almanya Walter Bothe, Almanya 1955 Polykarp Kusch, Amerika Willis Lamb, Amerika 1956 John Bardeen, Amerika Walter Brattain, Amerika William Shockley, Amerika 1957 Tsung-Dao Lee, Çin Chen Ning Yang, Çin 1958 Pavel Cherenkov, Rusya Ilya Frank, Rusya 330 Igor Tamm, Rusya 1959 Owen Chamberlain, Amerika Emilio Segre, Amerika 1960 Donald Glaser, Amerika 1961 Robert Hofstadter, Amerika Rudolf Mössbauer, Almanya 1962 Lev D. Landau, Rusya 1963 Maria Goppert-Mayer, Amerika Hans Jensen, Almanya Eugene Wigner, Amerika 1964 Nikolai Basov, Rusya Aleksander Prokhorov, Rusya Charles Townes, Amerika 1965 Richard Feynman, Amerika Julian Schwinger, Amerika Sin-Itiro Tomonaga, Japonya 1966 Alfred Kastler, Fransa 1967 Hans Bethe, Amerika 1968 Luis Alvarez, Amerika 1969 Murray Gell-Mann, Amerika 1970 Louis Neel, Fransa Hannes Alfven, Ġsveç 1971 Dennis Gabor, Ġngiltere 1972 John Bardeen, Amerika Leon Cooper, Amerika John Schrieffer, Amerika 1973 Ivar Giaever, Amerika Leo Esaki, Japonya Brian Josephson, Ġngiltere 1974 Martin Ryle, Ġngiltere Antony Hewish, Ġngiltere 1975 James Rainwater, Amerika 331 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 Ben Mottelson, Amerika Aage Bohr, Danimarka Burton Richter, Amerika Samuel Ting, Amerika John Van Vleck, Amerika Philip Anderson, Amerika Nevill Mott, Ġngiltere Pyotr Kapitsa, Rusya Arno Penzias, Amerika Robert Wilson, Amerika Steven Weinberg, Amerika Sheldon Glashow, Amerika Abdus Salam, Pakistan James W. Cronin, Amerika Val L. Fitch, Amerika Nicolas Bloambergen, Amerika Arthur Schawlow, Amerika Kai Siegbahn, Ġsveç Kenneth Wilson, Amerika Subrahmanyan Chandrasekhar, Hindistan William A. Fowler, Amerika Carlo Rubbia, Ġtalya Simon Van der Meere, Hollanda Klaus von Klitzing, Almanya Ernst Ruska, Almanya Gerd Binnig, Almanya Heinrich Rohrer, Ġsviçre Georg Bednorz, Ġsviçre Alex Müller, Ġsviçre Leon Lederman, Amerika Melvin Schwarz, Amerika Jack Steinberger, Amerika 332 1989 D. Hans Georg, Almanya Paul Wolfgang, Almanya R. Normal Foster, Amerika 1990 J. Friedman, Amerika Henry Kendall, Amerika R. Taylor, Kanada 1991 P. G. de Gennes, Fransa 1992 G. Charpak, Fransa 1993 Russel Hulse, Amerika Joseph H. Taylor, Amerika 1994 B.N. Brockhouse, Kanada C.G. Shull, Amerika 1995 Frederick Reines, Amerika Martin L. Perl, Amerika 1996 David M. Lee, Amerika Robert C. Richardson, Amerika Douglas D. Osheroff, Amerika 1997 Steven Chu, Amerika Claude C. Tannoudji, Cezayir William D. Phillips, Amerika 1998 Robert B. Laughlin, Amerika Horst L. Stormer, Almanya Daniel C. Tsui, Çin 1999 Gerardus T. Hooft,Hollanda Martinus J. Veltman, Hollanda 2000 Zhores I. Alferov, Rusya Herbert Kroemer, Almanya Jack Clair Kilby, Amerika Kimya 333 1901 1902 1903 1904 1905 1906 1907 1908 1909 1910 1911 1912 Jacobus H. Van‟t Hoff, Hollanda Emil Fischer, Almanya Svante Arrhenius, Ġsveç William Ramsay, Ġngiltere Adolf von Baeyer, Almanya Henri Moissan, Fransa Eduard Buchner, Almanya Ernst Rutherford, Yeni Zelanda Wilhelm Oswald, Almanya Otto Wallach, Almanya Marie Curie, Polonya Victor Grignard, Fransa Paul Sabatier, Fransa 1913 Alfred Werner, Ġsviçre 1914 Theodore Richards, Amerika 1915 Richard Willstatter, Almanya 1918 Fritz Haber, Almanya 1920 Walther Nernst, Almanya 1921 Frederick Soddy, Ġngiltere 1922 Francis Aston, Ġngiltere 1923 Fritz Pregl, Avusturya 1925 Richard Zsigmonndy, Almanya 1926 Theodor Svedberg, Ġsveç 1927 Heinrich Wieland, Almanya 1928 Adolf Windaus, Almanya 1929 Arthur Harden, Ġngiltere Hans von Euler-Chelpin, Ġsveç 1930 Hans Fischer, Almanya 1931 Friedrich Bergius, Almanya Karl Bosch, Almanya 1932 Irving Langmuir, Amerika 1934 Harold Urey, Amerika 334 1935 Frederic Joliot-Curie, Fransa Irene Joliot-Curie, Fransa 1936 Peter Debye, Hollanda 1937 Walter N.Haworth, Ġngiltere Paul Karrer, Ġsviçre 1938 Richard Kuhn, Almanya 1939 Adolf Butenandt, Almanya Leopold Ruzicka, Ġsviçre 1943 Georg de Hevesy, Macaristan 1944 Otto Hahn, Almanya 1945 Artturi Virtanen, Finlandiya 1946 James Sumner, Amerika John H. Northrop, Amerika Wendel M. Stanley, Amerika 1947 Robert Robinson, Ġngiltere 1948 Arne K. Tiselius, Ġsveç 1949 William Giauque, Amerika 1950 Kurt Alder, Almanya Otto Diels, Almanya 1951 Edwin McMillan, Amerika Glenn Seaborg, Amerika 1952 Archer Martin, Ġngiltere Richard M. Synge, Ingiltere 1953 Hermann Staudinger, Almanya 1954 Linus Pauling, Amerika 1955 Vincent Du Vigneaud, Amerika 1956 Cyril Hinshelwood, Ġngiltere Nikolai Semenov, Rusya 1957 Alexander Todd, Ġngiltere 1958 Frederick Sanger, Ġngiltere 1959 Jaroslav Heyrovsky, Çekoslovakya 1960 Willard F. Libby, Amerika 335 1961 Melvin Calvin, Amerika 1962 John C. Kendrew, Ġngiltere Max F. Perutz, Avusturya 1963 Giulio Natta, Ġtalya Karl Ziegler, Almanya 1964 Dorothy Hodgkin, Ġngiltere 1965 Robert Woodward, Amerika 1966 Robert Mulliken, Amerika 1967 Manfred Eigen, Almanya Ronald Norrish, Ġngiltere George Porter, Ġngiltere 1968 Lars Onsager, Amerika 1969 Derek Barton, Ġngiltere Odd Hassel, Norveç 1970 Luis F. Leloir,Arjantin 1971 Gerhard Herzberg, Almanya 1972 Christian Anfilsen, Amerika Stanford Moore, Amerika William Stein, Amerika 1973 Ernst Otto Fischer, Almanya Geoffrey Wilkinson, Ġngiltere 1974 Paul J. Flory, Amerika 1975 John Cornforth, Avustralya Vladimir Prelog, Yugoslavya 1976 William Lipscomb, Amerika 1977 Ilya Prigogine, Rusya 1978 Peter Mitchell, Ġngiltere 1979 Herbert C. Brown, Amerika George Wittig, Almanya 1980 Paul Berg, Amerika Walter Gilbert, Amerika Frederick Sanger, Ġngiltere 336 1981 Kenichi Fukui, Japonya Ronald Hoffmann, Amerika 1982 Aaron Klug, Güney Afrika 1983 Henry Taube, Kanada 1984 Bruce Merrifield, Amerika 1985 Herbert Hauptman, Amerika Jerome Karle, Amerika 1986 Dudley Herschbach, Amerika Yuan T. Lee, Amerika John C. Polanyi, Kanada 1987 Charles Pedersen, Amerika Donald Cram, Amerika Jean Marie Lehn, Fransa 1988 Johann Deisenhofer, Almanya Robert Huber, Almanya Hartmut Michel, Almanya 1989 Altman Sidney, Kanada C. Thomas Robert, Amerika 1990 C. Elias James, Amerika 1991 R. Ernst, Ġsviçre 1992 R. Marcus, Amerika 1993 Kary Banks Mullis, Amerika Michael Smith, Ġngiltere 1994 G.A. Olah, Amerika 1995 Sherwood Rowland, Amerika Paul Crutzen, Hollanda Mario Molina, Meksika 1996 Richard E. Smalley, Amerika Robert F. Curl, Amerika Harold W. Kroto, Ġngiltere 1997 Paul D. Boyer, Amerika John E. Walker, Ġngiltere 337 Jens C. Skou, Danimarka 1998 Walter Kohn, Avusturya John A. Pople, Ġngiltere 1999 Ahmed Zewail, Mısır 2000 Alan J. Heeger, Amerika Alan G. MacDiarmid, Yeni Zelanda Hedeki Shirakawa, Japonya Fizyoloji Veya Tıp 1901 1902 1903 1904 1905 1906 1907 1908 1909 1910 1911 1912 1913 1914 1919 1920 1922 1923 Emil von Behring, Almanya Ronald Ross, Ġngiltere Niels Finsen, Danimarka Ivan P. Pavlov, Rusya Robert Koch, Almanya Camillo Golgi, Ġtalya Santiago Ramon Cajal, Ġspanya Charles L. Laveran, Fransa Paul Ehrlich, Almanya Elie Metchnikoff, Fransa Emil T. Kocher, Ġsviçre Albrecht Kossel, Almanya Allvar Gullstrand, Ġsveç Alexis Carrel, Fransa Charles Richet, Fransa Robert Barany, Avusturya Jules Bordet, Belçika Schack Krogh, Danimarka Archibald Hill, Ġngiltere Otto Meyerhof, Almanya Frederick Banting, Kanada 338 John Mac Leod, Ġskoçya Willem Einsthoven, Hollanda Johannes Fibiger, Danimarka Julius Wagner-Jauregg, Avusturya Charles Nicolle, Fransa Christiaan Eijkman, Hollanda Frederick Hopkins, Ġngiltere 1930 Karl Landsteiner, Amerika 1931 Otto H. Warburg, Almanya 1932 Edgar Adrian, Ġngiltere Charles Sherrington, Ġngiltere 1933 Thomas Morgan, Amerika 1934 George R. Minot, Amerika William Murphy, Amerika G.H. Whipple, Amerika 1935 Hans Spemann, Almanya 1936 Henry H. Dale, Ġngiltere Otto Loewi, Amerika 1937 Albert Szent-Gyorgyi, Macaristan 1938 Corneille Heymans, Belçika 1939 Gerhard Domagk, Almanya 1943 Henrik C.P. Dam, Danimarka Edward Doisy, Amerika 1944 Joseph Erlanger, Amerika Herbert Gasser, Amerika 1945 Ernst Chain, Ġngiltere Alexander Fleming, Ġngiltere Howard Florey, Ġngiltere 1946 Hermann J. Müller, Amerika 1947 Carl F. Cori, Amerika Gerty T. Cori, Amerika Bernardo Houssay, Arjantin 1924 1926 1927 1928 1929 339 1948 Paul Müller, Ġsviçre 1949 Walter Hess, Ġsviçre Antonio Moniz, Portekiz 1950 Philip Hench, Amerika Edward Kendall, Amerika Tadeus Reichstein, Ġsviçre 1951 Max Theiler, Amerika 1952 Selman Waksman, Amerika 1953 Hans A. Krebs, Ġngiltere Fritz Lipmann, Amerika 1954 John Enders, Amerika Frederick Robbins, Amerika Thomas Weller, Amerika 1955 Alex Theorell, Ġsveç 1956 Andre Cournand, Amerika Werner Forssmann, Almanya Dickinson Richards, Amerika 1957 Daniel Bovet, Ġtalya 1958 George Beadle, Amerika Edward L. Tatum, Amerika Joshua Lederberg, Amerika 1959 Arthur Kornberg, Amerika Severo Ochoa, Amerika 1960 Mac Farlane Burnet, Avustralya Peter Medawar, Ġngiltere 1961 Georg von Bekesy, Amerika 1962 Francis Crick, Ġngiltere James Watson, Amerika Maurice Wilkins, Ġngiltere 1963 John Eccles, Avustralya Alan Hodgkin, Ġngiltere Andrew Huxley, Ġngiltere 340 1964 Konrad Bloch, Amerika Feodor Lynen, Almanya 1965 Francois Jacob, Fransa Andre Lwoff, Fransa Jacques Monod, Fransa 1966 Charles Huggins, Amerika Francis Peyton Rous, Amerika 1967 Ragnar Granit, Isveç Haldan Hartline, Amerika Georg Wald, Amerika 1968 Robert W. Holley, Amerika Gobind Khorana, Amerika Marshall Nirenberg, Amerika 1969 Max Delbruck, Amerika Alfred Hershey, Amerika Salvador Luria, Amerika 1970 Julius Axelrod, Amerika Bernard Katz, Ġngiltere Ulf von Euler, Ġsveç 1971 Earl Sutherland, Amerika 1972 Gerald Edelman, Amerika Rodney Porter, Ġngiltere 1973 Karl von Frisch, Almanya Konrod Lorenz, Almanya Nikolaas Tinbergen, Hollanda 1974 Albert Claude, Lüksembourg George E. Palade, Romanya Christian R. Duve, Belçika 1975 David Baltimore, Amerika Howard Ternin, Amerika Renato Dulbecco, Ġtalya 1976 Baruch Blumberg, Amerika 341 Daniel C. Gajdusek, Amerika 1977 Rosalyn Yalow, Amerika Roger Guillemin, Amerika Andrew Schally, Amerika 1978 Daniel Nathans, Amerika Hamilton Smith, Amerika Werner Arber, Ġsviçre 1979 Allan M. Cormack, Amerika Geoffrey Hounsfield, Ġngiltere 1980 Baruj Benacerraf, Amerika George Snell, Amerika Jean Dausset, Fransa 1981 Roger W. Sperry, Amerika David Hubel, Amerika Tosten Wiesel, Amerika 1982 Sune Bergstrom, Ġsveç Bengt Samuelsson, Ġsveç John R. Vane, Ġngiliz 1983 Barbara McClintock, Amerika 1984 Cesar Milstein, Ġngiltere Georges Koehler, Almanya Niels K. Jerne, Ġngiltere 1985 Michael S. Brown, Amerika Joseph Goldstein, Amerika 1986 Rita Levi-Montalcini, Ġtalya Stanley Cohen, Amerika 1987 Sasumu Tonegawa, Japonya 1988 James Black, Ġngiltere Gertrude Elion, Amerika Gerge Hitchings, Amerika 1989 Michael Bishop, Amerika Harold Varmus, Amerika 342 1990 Joseph Murray, Amerika Donnall Thomas, Amerika 1991 Erwin Neher, Almanya Bert Sakmann, Almanya 1992 Erwin Krebs, Amerika Edmond Fischer, Amerika 1993 Richard Roberts, Ġngiltere Phillip Sharp, Amerika 1994 Alfred Gilman, Amerika Martin Rodbell, Amerika 1995 Edward Lewis, Amerika Christine Nuesslein-Volhard, Almanya Eric Wieschaus, Ġsviçre 1996 Peter C. Doherty, Avustralya Rolf M.Zinkernagel, Ġsviçre 1997 Stanley B. Prusiner, Amerika 1998 Robert F. Furchgott, Amerika Louis J. Ignarro, Amerika Ferid Murad, Amerika 1999 Günter Blobel, Almanya 2000 Arvid Carlsson, Ġsveç Paul Greengard, Amerika Eric Kandel, Avusturya 343 Bilim Dünyasının Devleri MÖ-600 yıllarından günümüze kadar gelmiĢ geçmiĢ binlerce bilim adamı arasından en ileri gelenlerin önem sıralamasını yapmak oldukça zordur. Fakat, zor da olsa yaklaĢık bir sıralama 344 yapmak gerekir. BuluĢlarıyla bilimde bir çığır açan, ürettikleri çalıĢmalarla bilimin hız kazanmasını sağlayan bilim adamlarından, Einstein modern fizikte, Newton klasik fizikte, Lavoisier kimyada, Galileo astronomide, Galen tıpta, Thales felsefede, Gauss matematikte, vs en önde gelenleri olarak kabul edilebilirler. AĢağıdaki sıralamalar, yazarın tercihi olarak, tanzim edilmiĢtir. Matematik 1 - GAUSS, K.F. : Yüksek matematiği kurdu. 2 - EULER, L. : Trigonometri, diferansiyel denklemleri, kuramsal matematiği baĢlattı. 3 – EUCLID : Geometriyi yarattı. 4 - NEWTON, I. : Diferansiyel hesap metodunu buldu. 5 - ARCHIMEDES : Ġntegral hesap, alan ve hacim hesaplarını buldu. 6 - LEIBNIZ, G.W. : Ġntegral ve diferansiyel hesabı baĢlattı. 7 - FERMAT, P. : Analitik geometri, sayılar teorisini geliĢtirdi. 8 - PYTHAGORAS : Geometri ve sayılar teorisini geliĢtirdi. 9 - CAUCHY, A.L. : Modern matematiği kurdu, sayılar teorisini yarattı. 10 - DESCARTES, R.P. : Analitik geometriyi buldu. 11 - AL-KHWARIZMI : Logaritmayı buldu. 12 - GALOIS, E. : Modern grup teorisini kurdu. 13 - LAPLACE, P.S. : Ġhtimaller teorisini temeline oturttu ve potansiyelin denklemlerini çıkardı. 14 - PASCAL, B. : Ġhtimaller matematiğini geliĢtirdi. 15 - LAGRANGE, J.L. : Metrik sistemi kurdu, mekaniği geliĢtirdi. 16 - HAMILTON, W.R. : Dinamikler teorisini kurdu. 345 17 - HILBERT, D. : Sayılar teorisini geliĢtirdi. 18 - WALLIS, J. : Mekanik ve cebiri geliĢtirdi. 19 - RIEMAN, G.F. : Üç boyutlu uzay geometrisini buldu. 20 - FOURIER, J.B. : Lineer kısmi diferansiyel denklemleri buldu. 21 - WIENER, N. : Ġntegral denklemler, potansiyel teoriyi geliĢtirdi. 22 - BIRKOFF, G.D. : Ġhtimaller teorisini geliĢtirdi. 23 - LOBACHEVSKI, N.I. : Euclid karĢıtı geometriyi yayınladı. 24 - APOLLONIUS : Geometrinin temelini attı. 25 - BOOLE, G : Matematikte akıl yürütme metodunu yarattı. 26 - POINCARE, J.H. : Relativiteyi matematiksel olarak buldu ve otomorfik fonksiyonları keĢfetti. 27 - ABEL, N.H. : Grup teorisini kurdu. Klasik Fizik 1 - NEWTON, I. : Gravitasyon ve hareket yasalarını buldu, klasik fiziği baĢlattı. 2 - MAXWELL, J.C. : Elektrik ve manyetizma kuvvetleri birleĢtirdi. 3 - FARADAY, M. : Klasik alan teorisini yarattı. 4 - YOUNG, T. : Modern enerji kavramını yarattı. 5 - HUYGENS, C. : IĢığın dalgalar halinde yayıldığını belirtti. 6 - JOULE, J.P. : Isının mekanik karĢılığını buldu. 7 - AMPERE, A.M. : Elektrodinamiği kurdu. 8 - HELMHOLTZ, H.L.F. : Enerjinin sakınımı yasasını buldu. 9 - BOLTZMANN, L.E. : Ġstatistiksel fiziği buldu. 10 - BERNOULLI, D. : Hidrodinamik yasalarını buldu. 11 - FRANKLIN, B. : Statik elektriği tanımladı. 346 12 - CLAUSIUS, R.J. : Termodinamiğin ikinci yasasını buldu. 13 - CARNOT, N.L.S. : Termodinamiğin birinci yasasını buldu. 14 - THOMSON, T.W. : Termodinamiğin ikinci yasasını formüle etti. 15 - OERSTED, H.C. : Elektrik akımından manyetik alan elde etti. 16 - THOMSON, J.J. : Elektronu keĢfetti. 17 - COULOMP, C.A. : Sürtünme yasalarını ve iki yüklü kutup arasındaki kuvveti buldu. 18 - LORENZ, H.A. : Bir ortam içindeki ıĢığın davranıĢını formüle etti. 19 - HOOKE, R. : IĢığın bir dalga hareketi olduğunu ve gravitasyonu ilk ifade edendir. 20 - HENRY, J. : Manyetizmadan elektrik üretti. 21 - BECQUEREL, A.H. : Radyoaktiviteyi keĢfetti. 22 - VOLTA, A.G. : Bir pilden ilk elektriği üretti. Atom Fiziği 1 - EINSTEIN, A. : Fotoelektrik etkiyi buldu, atomların varlığını ispat etti, E=mc2‟yi yarattı. 2 - BOHR, N. : Modern atom modelini geliĢtirdi. 3 - RUTHERFORD, E. : Modern atom modelini keĢfetti. 4 - PLANCK, M. : Kuantum fiziğini baĢlattı. 5 - PAULI, W.E. : DıĢlama ilkesini buldu. 6 - FERMI, E. : Radyoaktif beta bozunum teorisini kurdu. 7 - FEYNMAN, R.P. : Kuantum Elektrodinamiğini geliĢtirdi. 8 - HEISENBERG, W.K. : Belirsizlik ilkesini buldu. 9 - DE BROGLIE, P.R. : Parçacıkların dalgasal davranıĢlarını ispat etti. 347 10 - DIRAC, PAM : Kuantum mekaniğinin matematiksel denklemlerini çıkardı. 11 - SCHRÖDINGER, E. : Parçacıkların dalga denklemlerini çıkardı. 12 - WEINBERG, S. : Elektromanyetik ve zayıf kuvvetleri birleĢtirdi. 13 - GELL-MANN, M. : Kuarkları buldu, hadronları sınıflandırdı. 14 - YUKAWA, H. : Güçlü nükleer kuvveti buldu. 15 - HAHN, O. : Nükleer reaksiyonları tanımladı. 16 - FRISCH, O.R. : Nükleer fisyon reaksiyonunu buldu. 17 - OPPENHEIMER, R. : Antielektronu tanımladı. 18 - BORN, M. : Matris mekaniğini buldu. 19 - TOMONAGA, S.I. : Kuantum Elektrodinamiğini baĢlattı. 20 - CHADWICK, J. : Nötronu keĢfetti. 21 - ANDERSON, C.D. : Positronu keĢfetti. 22 - UHLENBERG, G.E. : Elektronu spin hareketini buldu. 23 - SCHWINGER, J.S. : Kuantum Elektrodinamiğini geliĢtirdi. 24 - JORDAN, E.P. : Kuantum mekaniğini geliĢtirdi. 25 - SOMMERFELD, A.J. : Elektronların eliptik yörüngelerini buldu. Kimya 1 - LAVOISIER, A.L. : Maddenin sakınımı yasasını buldu. 2 - DALTON, J. : Atomik teoriyi baĢlattı. 3 - DAVY, H. : Elektrokimyayı buldu. 4 - CURIE, M. : Radyoaktiviteyi tanımladı. 5 - CHARLES, J. : Gaz yasalarını geliĢtirdi. 6 - CAVENDISH, H. : Gaz karıĢımlarını ve element bileĢimlerini tarif etti. 7 - PAULING, L.C. : Atomlar arası bağlanma tekniğini buldu. 348 8 - GAY-LUSSAC, J.L. : Gazların genleĢme yasalarını buldu. 9 - GIBBS, J.W. : Kimyasal termodinamiği kurdu. 10 - BOYLE, R. : Gazların basınç ve hacim yasalarını buldu. 11 - LEWIS, G.N. : Kimyasal termodinamiği geliĢtirdi. 12 - AVOGADRO, A. : Gazların molekül formülünü buldu. 13 - NERNST, H.W. : Termodinamiğin üçüncü yasasını buldu. 14 - RAMSAY, W. : Asil gazları keĢfetti. 15 - BERZELIUS, J.J. : Organik kimyanın düzenlenmesini yaptı. 16 - MENDELAYEV, D.I. : Elementlerin periyodik tablosunu yaptı. 17 - PRIESTLEY, J. : Oksijeni keĢfetti. 18 - FRANKLAND, E. : Atomların birleĢme teorisini buldu. 19 - WERNER, A. : Üç boyutlu birleĢme teorisini buldu. 20 - KEKULE, F. A. : Organik kimyayı kurdu. 21 - VAN‟T HOFF, J.H. : Üç boyutlu kimyayı geliĢtirdi. 22 - UREY, H.C. : Organik bileĢiklerin sentezlerini geliĢtirdi. Kozmoloji / Astronomi 1 - GALILEO, G. : Ġlk bilimsel uzay gözlemlerini yaptı. 2 - HUBBLE, E.P. : Galaksilerin birbirlerinden uzaklaĢtıklarını buldu. 3 - COPERNICUS, N. : Modern astronomiyi kurdu. 4 - PTOLEMY : Copernicus öncesi astronomiyi yönlendirdi. 5 - BRAHE, T. : Teleskop öncesinin en önemli gözlemlerini yaptı. 6 - KEPLER, J. : gezegenler yasalarını buldu. 7 - EDDINGTON, A.S. : Modern astrofiziği kurdu ve yıldızlar içindeki nükleer reaksiyonu belirtti. 349 8 - FRIEDMANN, A.A. : Açık ve kapalı evrenler modelini belirtti. 9 - ARISTARCHUS : Dünya‟nın GüneĢ etrafında döndüğünü belirtti. 10 - ERASTOSTHENES : Dünya‟nın çevresini ve çapını hesapladı. 11 - HIPPARCHUS : Dünya ve Ay arası uzaklığı ölçtü. 12 - HERSCHELL, W. : Uranüs‟ü keĢfetti, 800 adet yıldızı tanımladı. 13 - GAMOW, G. : Big Bang Teorisini ortaya attı. 14 - HALLEY, E. : Ġlk yıldız katalogunu yaptı, kuyruklu yıldızları tanımladı. 15 - DE SITTER, W. : GeniĢleyen evren modelini yarattı. 16 - LEMAITRE, A.G. : Büyük Patlama fikrini ileri sürdü. 17 - OORT, J.H. : Samanyolu galaksisini tanımladı. 18 - SEYFERT, C.K. : Spiral galaksileri (kuasarlar) keĢfetti. 19 - CASSINI, G.D. : Gezegenlerin yerlerini ve GüneĢ Dünya arası uzaklığı hassas olarak buldu. 20 - MICHELL, J. : Yıldızlar arası uzaklıkları ölçtü. 21 - ROEMER, O.C. : Gök cisimlerinin hareketlerinden ıĢık hızını ölçtü. Biyolojik Bilimler 1 - GALEN : Ġnsan anatomisini yarattı. 2 - HARVEY, W. : Modern fizyolojiyi kurdu. 3 - VESALIUS, A : Modern anatomiyi kurdu. 4 - LINNEAUS, C. : Bitkilerdeki üreme teorisini buldu, sınıflandırmasını yaptı. 5 - PASTEUR, L. : Kuduz aĢısını buldu, mikrobiyolojiyi geliĢtirdi. 350 6 - KOCH, H.R. : Bakteriyolojiyi kurdu. 7 - SCHWANN, T. : Hücre teorisini yarattı. 8 - AVERY, O.T. : Molekülsel biyolojiyi buldu, DNA‟yı tanımladı. 9 - CRIK, F.H. : DNA‟nın çift sarmal yapısını keĢfetti. 10 - ĠBNĠ-SĠNA : Tıp ansiklopedisini yaptı. 11 - MÜLLER, H.J. : Mutasyon teorisini geliĢtirdi. 12 - HOOKE, R. : Hayvan ve bitki hücrelerini keĢfetti. 13 - MÜLLER, J.P. : Fizyoloji, anatomi, zooloji ve nörolojiyi geliĢtirdi. 14 - BATESON, W. : Genetik bilimini kurdu. 15 - MORGAN, T.H. : Kromozom teorisini buldu. 16 - CHARGAFF, E. : Bir DNA‟daki dört adet nükleoditi buldu. 17 - EHRLICH, P. : Kemoterapi, hematoloji ve immünolojiyi buldu. 18 - JENNER, E. : AĢı metodunu buldu. 19 - LEDERBERG, J. : Genetik mühendisliğini baĢlattı. 20 - CALVIN, M. : Fotosentez prosesini geliĢtirdi. 21 - SANGER, F. : Biyokimyayı geliĢtirdi, aminoasitleri keĢfetti. 22 - FLEMING, A. : Penisilini keĢfetti. 23 - HIPPOCRATES : Klinik tıbbı kurdu. 24 - UREY, H. C. : Ġlk canlıların oluĢum modelini belirtti. Doğa Bilimleri / Felsefe 1 - THALES : Geometri ve matematiğin ilkelerini belirtti. 2 - PLATO : Bilim felsefesinin temelini kurdu. 3 - BUFFON, G. : Canlıların evrimlerini ileri sürdü. 4 - MENDEL, G.J. : Kalıtım yasalarını buldu. 5 - DARWIN, C.R. : Evrim teorisini kurdu. 6 - WALLACE, A.R. : Türlerin evrimini ileri sürdü. 351 7 - DEMOCRITUS : Her Ģeyin atomlardan meydana geldiğini söyledi. 8 - KANT, I. : güneĢ sisteminin oluĢum teorisini belirtti. 9 - ARISTOTLE : Dünya‟nın bir küre Ģeklinde olduğunu ispatladı. 10 - DA VINCI, L. : Uçak, helikopter, paraĢütlerin prensiplerini kurdu. 11 - EMPEDOCLES : Maddenin ateĢ, hava, su ve toprak olmak üzere dört köke dayandığını ve bunların çekici veya itici olmak üzere iki kuvvetin etkisi altında bulunduğunu söyledi. 12 - RUSSEL, B. : Matematiksel mantığı kurdu. 13 - BACON, F. : Bilime ve doğaya felsefeyi getirdi. 14 - MALTHUS, T.R. : Evrim fikrini ilk ortaya atandır. 15 - PARACELSUS : Tıp kimyasının kurucusudur. 16 - ANAXIMANDER : Gece ve gündüzleri tarif etti, Dünya yüzeyinin eğik olduğunu belirtti. Yer Bilimleri 1 - HUTTON, J. : Modern jeolojiyi kurdu. 2 - WEGENER, A.L. : Süper kıta pangaea teorisini buldu. 3 - BULLARD, E.C. : Dünya‟nın manyetik alanının dinamo teorisini buldu. 4 - MATUYAMA, M. : Dünya manyetik alanındaki değiĢiklikleri buldu. 5 - ZHANG, H. : Deprem dalgalarının Ģiddetini ölçtü. 6 - MILNE, J. : Modern sismolojiyi kurdu. 7 - HAÜY, R.J. : Kristallografiyi buldu. 8 - LYELL, C. : Jeolojide kayaların oluĢum teorisini kurdu. 352 9 - LEHMAN, I. : Dünya sıvı merkezindeki katı çekirdeği keĢfetti. 10 - MOHOROVICIC, A. : Yeryüzü kabuğunun mantle tabakası üzerinde oturduğunu keĢfetti. 11 - OLDHAM, R.D. : Dünya merkezindeki çekirdeği keĢfetti, deprem dalgalarını tanımladı. 12 - HESS, H.H. : Deniz dibi, sıradağ ve çukurların oluĢumunu buldu. 13 - REID, H.F. : Depremlerin elastik dalga teorisini kurdu. 14 - MILANKOVICH, M. : Yeryüzü iklim değiĢikliklerini belirtti. 15 - EWING, W.M. : Okyanus dibi kabuğun kalınlık ölçümünü yaptı. 16 - WILSON, J.T. : Okyanus altı adaların oluĢumunu belirtti. 17 - MAURY, M.F. : Okyanus rüzgar ve su akımlarını izah etti. 18 - HUMBOLT, A. : Okyanuslardaki su akıntılarını, volkanları belirtti. 19 - LEAKEY, M.D. : Afrika‟daki 1.7 milyon yıl yaĢında ilkel insan fosillerini keĢfetti. 20 - GUTENBERG, B. : Dünya çekirdeği dıĢındaki sıvı bölgeyi keĢfetti. Mucitler 1 - HOOKE, R. : Mikroskop, teleskop, barometreyi geliĢtirdi 1679, yaylı saat sistemini buldu, 1660. 2 - GALILEO, G. : Ġlk bilimsel teleskopu ve termometreyi yaptı, 1593. 3 - COCKROFT, J.D. : Ġlk atom parçalayıcısını imal etti, 1928. 4 - LAWRENCE, E.O. : Ġlk atom hızlandırıcısını imal etti, 1931. 5 - TORRICELLI, E. : Ġlk barometreyi yaptı, 1644. 353 6 - ABBE, E. : Optik enstrümanları geliĢtirdi, mikroskop, teleskop imal etti, 1886. 7 - EDISON, T.A. : Elektrik ampulünü imal etti, 1877. 8 - BELL, A.G. : Telefonu icat etti, 1876. 9 - BASOV, N.G. : Ġlk maser ve lazeri imal etti, 1955/1958. 10 - MAIMAN, T.H. : Ġlk lazer ıĢınını üretti, 1960. 11 - MARCONI : Radyo telgrafı yaptı, 1896. 12 - BACKUS, J. : Ġlk modern bilgisayar lisanını yaptı, 1954. 13 - AIKEN, H.H. : Ġlk program kontrollü hesap makinasını yaptı, 1943. 14 - ATANASOFF, J. V. : Ġlk elektronik bilgisayarı yaptı, 1939. 15 - BABBAGE, C. : Ġlk programlanabilir bilgisayarı yaptı, 1830. 16 - BAIRD, J.L. : Ġlk televizyonu imal etti, 1926. 17 - GUTENBERG : Ġlk matbaa makinasını yaptı, 1450. 18 - WATT, J. Ġlk buhar makinasını imal etti, 1790. 19 - WATSON-WATT, R.A. : Ġlk radarı imal etti, 1935. 20 - BESSEMER, H. : Çelik prosesini geliĢtirdi, 1856. 21 - MONTGOLFIER, JM/JE : Ġlk sıcak havalı balonu yaptılar, 1782. 22 - OTTO, N.A. : Ġçten yanmalı dört stroklu motoru yaptı, 1876. 23 - SIEMENS, E.W. : Ġlk elektrik jeneratörünü yaptı, 1867. 24 - WRIGHT, W/O : Ġlk uçağı imal ettiler, 1903. 25 - WHITTLE, F. : Ġlk jet motorunu yaptı, 1941. 26 - DIESEL, R. : Ġçten yanmalı dizel motorunu yaptı, 1893. KaĢifler 1 - MAGELLAN, F. : Gemi ile Dünya‟nın çevresini dolaĢtı, 1520. 2 - VASCO DE GAMA : Gemi ile Ümit burnunu dolaĢarak Hindistan‟a ulaĢtı, 1498. 354 3 - COOK, J. : Pasifik okyanusunu keĢfetti, 1769. 4 - NANSEN, F. : Kuzey kutup denizini keĢfetti, 1888. 5 - ROSS, J.C. : Kuzey kutbunu ve Antarktika okyanusunu keĢfetti, 1839. 6 - COULOMB, C. : Batı Hint adalarını keĢfetti, 1492. 7 - AMUNDSEN, R. : Güney kutbunu keĢfetti, 1911. 8 - SCOTT, R. : Güney kutbuna ulaĢan ikinci insan oldu, 1912. 9 - LIVINGSTONE, D. : Afrika kıtasının içlerini keĢfetti, 1855. 10 - HILLARY, E. /TENZING, N. : Everest‟in tepesini keĢfettiler, 1953. 11 - VESPUCCI, AMERIGO : Amerika kıtasına ilk ayak basan insan oldu, 1500. 12 - VERAZANO : New York körfezine girdi, 1524. 13 - GAGARIN, Y. : Uzayı keĢfeden ilk insandır, 1961. 14 - POLĠNEZYALILAR : Doğu Hint adalarına ulaĢtılar, MÖ- 1200 15 - FENĠKELĠLER : Denizde uzun yolculuklara giden ilk insanlardı, MÖ-1000. 16 - ESKĠ MISIRLILAR : Nil nehri boyunca ilk su seyahatini yaptılar, MÖ-2600. 17 - BEEBE, C.W. : Okyanusların derinliklerini keĢfetti, 1934. 18 - COUSTEAU, J.Y. : Deniz dibi yaĢamı keĢfetti, 1950. 355 Bilimde Tarihsel Dağılımlar 37 ülkeden çıkmıĢ 2400 bilim adamı, 8 bilim dalı ve 10 tarih aralığı....... 36 ülkeden çıkmıĢ 466 ödül kazanmıĢ bilim adamı ve fizik, kimya, tıp (veya fizyoloji) dallarında dağıtılmıĢ 469 Nobel ödülü....... Bu dört temel faktörün kullanılmasıyla elde edilen çeĢitli istatistiksel bilgiler ve sonuçlar bu bölümde belirtilmektedir. 2400 bilim adamı, MÖ-600 ile 2000 arasında yaĢamıĢ, 8 bilim dalında çalıĢmalar ve buluĢlar yapmıĢ en önde gelen isimlerdir. Bunlardan 466 tanesi Nobel ödülü kazanmıĢtır. Nobel ödülü sıralamalarında sadece fizik, kimya, tıp (veya fizyoloji) öngörülmüĢtür. Bilim Dalları Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa bilimleri Yer bilimleri Biyoloji Diğerleri Notlar : Fizik : klasik ve modern fizik, atomik, nükleer, parçacık fiziği ve kuantum mekaniğini içine almaktadır. 356 Kimya : analitik, organik, inorganik, endüstriyel, radyo ve biyokimya, nükleer kimya, atom ve moleküler kimya gibi konuları ihtiva etmektedir. Kozmoloji : astronomi, astrofizik, radyo astronomiyi kapsamaktadır. Doğa bilimleri : felsefe, doğa felsefesi ve sosyoloji gibi konuları da ihtiva etmektedir. Yer bilimleri : jeoloji, jeofizik, hidrografi, metalürji, meteoroloji, sismoloji gibi yer ve denizlerle ilgili bilim dallarını içine almaktadır. Biyoloji : botanik, anatomi, zooloji, biyofizik, ekoloji, etioloji, entomoloji, antropoloji, paleontoloji, bakteriyoloji, klinik biyolojisi, moleküler biyoloji gibi konuları ihtiva etmektedir. Diğerleri : iletiĢim, haberleĢme, mühendislik, teknoloji, bilgisayar bilimi, enstrüman yapanlar, buluĢlar ve keĢifler dahil edilmiĢtir. Tarih Aralıkları MÖ.600 - Milat arası Milat - 1500 arası 1500 - 1600 arası 1600 - 1700 arası 1700 - 1750 arası 1750 - 1800 arası 1800 - 1850 arası 1850 - 1900 arası 1900 - 1950 arası 1950 - 2000 arası Ülkeler Ġngiltere Amerika Almanya Fransa Hollanda Ġsveç Avusturya Yunanistan Avustralya Hindistan Belçika Çin 357 Yugoslavya Güney Afrika Romanya Ġspanya Ġskoçya Ġrlanda Portekiz Ġsviçre Kanada Danimarka Macaristan Ġtalya Japonya Rusya Norveç Polonya Yeni Zelanda Finlandiya Çekoslovakya Arjantin Mısır Arabistan Pakistan Ġran Lüksembourg Bilim Adamlarının Ülkelere Ve Bilim Dallarına Göre Dağılımı Ülkeler Bilim Dalları B.A.Sayısı ĠNGĠLTERE Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri Yer Bilimleri Biyoloji Diğer 39 73 104 38 20 55 195 30 554 TOPLAM AMERĠKA Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri Yer Bilimleri Biyoloji Diğer 358 13 99 99 56 7 39 181 40 534 T O P L AM ALMANYA Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri Yer Bilimleri Biyoloji Diğer 29 80 99 29 5 13 86 10 351 TOPLAM FRANSA Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri Yer Bilimleri Biyoloji Diğer 44 54 53 12 11 9 69 14 266 TOPLAM ĠSKOÇYA Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Yer Bilimleri Biyoloji Diğer 3 8 15 5 12 31 7 81 TOPLAM ĠSVĠÇRE Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri 359 11 9 16 4 2 Yer Bilimleri Biyoloji 2 22 TOPLAM 66 DANĠMARKA Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Yer Bilimleri Biyoloji Diğer 5 9 12 8 6 23 2 65 TOPLAM ĠTALYA Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri Yer Bilimleri Biyoloji 10 11 4 8 2 3 25 63 TOPLAM RUSYA Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Biyoloji 17 20 9 7 9 62 TOPLAM HOLLANDA Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Yer Bilimleri Biyoloji 4 17 3 10 5 18 360 57 TOPLAM ĠSVEÇ Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Yer Bilimleri 3 10 13 2 7 Biyoloji TOPLAM AVUSTURYA 49 Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri Yer Bilimleri Biyoloji 3 13 3 3 2 1 21 46 TOPLAM YUNANĠSTAN Matematik ĠRLANDA Fizik Kozmoloji Doğa Bilimleri Biyoloji TOPLAM Matematik Fizik Kimya Yer Bilimleri Biyoloji Diğer 8 1 3 20 1 33 3 6 5 5 6 1 26 TOPLAM KANADA Fizik Kimya Kozmoloji 3 3 1 361 Yer Bilimleri Biyoloji 4 11 22 TOPLAM MACARĠSTAN Matematik 2 9 1 Fizik Kimya Biyoloji 2 14 TOPLAM JAPONYA Fizik Kimya Kozmoloji Yer Bilimleri Biyoloji 3 2 2 2 5 14 TOPLAM NORVEÇ Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Yer Bilimleri Diğer 3 2 3 1 2 1 12 TOPLAM AVUSTRALYA Kimya 3 1 Kozmoloji Biyoloji 7 11 TOPLAM HĠNDĠSTAN Fizik Kozmoloji Biyoloji 6 2 1 9 TOPLAM BELÇĠKA Kimya Kozmoloji Biyoloji 2 1 5 362 8 TOPLAM ÇĠN Fizik Kimya Kozmoloji Biyoloji 3 1 1 2 7 TOPLAM POLONYA Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Biyoloji TOPLAM YENĠ ZELLANDA FĠNLANDĠYA 1 1 2 2 1 7 Matematik Fizik Kimya Kozmoloji TOPLAM Kimya Yer Bilimleri Biyoloji 2 1 1 2 6 2 1 2 5 TOPLAM ÇEKOSLAVAKYA Kimya Biyoloji 3 1 4 TOPLAM ARJANTĠN Kimya Biyoloji 1 3 4 TOPLAM YUGOSLAVYA Matematik Kimya Yer Bilimleri TOPLAM 363 1 1 2 4 GÜNEY AFRĠKA Fizik Kimya Biyoloji 1 1 2 4 TOPLAM ROMANYA Biyoloji 3 3 TOPLAM ĠSPANYA Kimya Yer Bilimleri Biyoloji 1 1 1 3 TOPLAM PORTEKĠZ Biyoloji 3 3 TOPLAM MISIR Fizik Kozmoloji 1 1 2 TOPLAM ARABĠSTAN Kimya Doğa Bilimleri 1 1 2 TOPLAM PAKĠSTAN Fizik 1 1 TOPLAM ĠRAN Matematik TOPLAM LÜKSEMBURG Biyoloji TOPLAM TOPLAM BĠLĠM ADAMI SAYISI : Bilim Adamlarının Bilim Dallarına Göre Dağılımı 364 1 1 1 1 2400 Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa bilimleri Yer bilimleri Biyoloji %31,0 Diğerleri TOPLAM 202 441 463 199 70 169 isim isim isim isim isim isim 751 %8,5 %18,5 %19,0 %8,0 %3,0 %7,0 isim l05 isim %5,0 2400 isim %100 Bilim Adamlarının Tarih Aralıklarına Göre Dağılımı Tarih Aralığı Bilim Dalı B.A. Sayısı MÖ 600-0000 Matematik Kozmoloji Doğa Bilimleri 5 3 20 28 TOPLAM 0001-1500 Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri Biyoloji 3 2 2 2 4 3 16 TOPLAM 1501-1600 Matematik Fizik Kimya 365 9 2 3 Kozmoloji Doğa Bilimleri Yer Bilimleri Biyoloji 5 2 2 12 35 TOPLAM 1601-1700 Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri Biyoloji 22 9 12 10 6 18 77 TOPLAM 1701-1750 Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Yer Bilimleri Biyoloji Diğer 18 6 7 6 3 13 4 57 TOPLAM 1751-1800 Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri Yer Bilimleri Biyoloji Diğer TOPLAM 366 10 10 23 8 11 9 30 5 106 1801-1850 Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri Yer Bilimleri Biyoloji 21 27 49 14 7 31 Diğer 10 74 233 TOPLAM 1851-1900 Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri Yer Bilimleri Biyoloji Diğer 33 66 83 25 10 31 119 22 389 TOPLAM 1901-1950 Matematik Fizik Kimya Kozmoloji Doğa Bilimleri Yer Bilimleri Biyoloji Diğer 55 178 155 80 10 61 257 28 824 TOPLAM 1951-2000 Matematik Fizik Kimya Kozmoloji 367 20 139 133 44 Doğa Bilimleri Yer Bilimleri Biyoloji Diğer 10 30 223 36 TOPLAM 635 2400 GENEL TOPLAM Tarih Aralıklarına Göre Hangi Bilim Dallarının Ağırlıkta Olduğu MÖ.600 -000 : Doğa bilimleri en önde olup, onu matematik ve kozmoloji takip etmektedir. 0001 - 1500 : Doğa bilimleri önde olup, onu matematik ve biyoloji takip etmektedir. 1501 - 1600 : Biyoloji ağırlıktadır, onu matematik ve kozmoloji takip etmektedir. 1601 - 1700 : Matematik en önde gelmektedir. Onu, biyoloji, kozmoloji ve kimya takip etmektedir. 1701 - 1750 : Matematik önde olup, arkasından biyoloji ve kimya gelmektedir. 1751 - 1800 : Kimya ve biyoloji ağırlıkta olup, onları doğa bilimleri ve matematik takip etmektedir. 1801 - 1850 : Biyoloji ve kimya önde gelip, onları yer bilimleri ve fizik takip etmektedir. 1851 - 1900 : Kimya ve biyoloji en önde gelmektedir. Arkasından fizik, takip etmektedir. 368 1901 - 1950 : Fizik ve biyoloji ezici çoğunlukla en öndedir. Onu kimya ve kozmoloji takip etmektedir. 1951 - 2000 : En önde biyoloji gelmektedir. Onu fizik ve kimya takip etmektedir. Tarih Aralıklarında Hangi Ülkelerin Hangi Bilim Dallarında Ağırlıkta Olduğu MÖ.600 - 0000 : Yunanistan, doğa bilimlerinde 0001 - 1500 : Arabistan kimyada, Ġran matematik ve Ġtalya doğa bilimlerinde 1501 - 1600 : Ġngiltere matematikte, Ġtalya biyolojide 1601 - 1700 : Almanya kimyada, Ġngiltere matematikte 1701 - 1750 : Ġngiltere, Fransa ve Ġsviçre matematikte, Almanya kimyada 1751 - 1800 : Fransa kimyada, Ġngiltere biyolojide 1801 - 1850 : Ġngiltere yer bilimlerinde, Fransa kimyada, Ġskoçya biyolojide 1851 - 1900 : Almanya kimyada, Fransa ve Ġngiltere fizikte, Amerika yer bilimlerinde 1901 - 1950 : Almanya ve Fransa fizikte, Amerika ve Ġngiltere biyolojide, Rusya matematikte 1951 - 2000 : Amerika biyolojide, Ġngiltere kimyada, Almanya fizikte, Fransa biyolojide en önde gelmektedir. Ülkelerin Kazandıkları Nobel Ödülleri Sayısı Ülkeler Ödül Tıp Fizik Kimya (veya Fizyoloji) 369 Toplam Amerika Almanya Ġngiltere Fransa Ġsveç Ġsviçre Hollanda Rusya Ġtalya Avusturya Danimarka Kanada Japonya Belçika Avustralya Polonya 2 Çin Macaristan Hindistan Arjantin Ġskoçya Ġrlanda Norveç Yugoslavya Romanya Çekoslovakya Finlandiya Yeni Zelanda Pakistan Güney Afrika 65 22 19 10 4 3 8 8 3 4 2 2 3 - 3 2 1 1 - 42 28 23 6 4 4 3 2 1 3 1 3 2 1 1 79 17 23 9 7 7 3 1 4 3 4 1 1 3 3 1 1 1 1 1 1 1 2 1 1 1 1 1 - 370 186 67 65 25 15 14 14 11 8 10 7 6 6 3 4 3 2 2 2 1 1 1 1 1 1 1 2 1 1 Meksika 1 1 Ġspanya 1 1 Portekiz 1 1 Lüksembourg 1 1 Mısır 1 1 Cezayir 1 1 ----------------------------------------------------------------------------TOPLAM 162 135 172 469 Hangi Ülkeler Hangi Bilim Dalında En Çok Ödül Kazandı? Fizik‟te : 65 ödül ile Amerika önde gelmektedir. Onu, 22 ödülle Almanya, 19 ödülle Ġngiltere ve 10 ödülle Fransa takip etmektedir. Kimya‟da : 42 ödül ile Amerika önde gelmektedir. Onu, 28 ödülle Almanya, 23 ödülle Ġngiltere ve 6 ödülle Fransa takip etmektedir. Tıp‟ta : 79 ödülle Amerika önde gelmektedir. Onu, 23 ödülle Ġngiltere, 17 ödülle Almanya ve 9 ödülle Fransa takip etmektedir. En Çok Nobel Ödülü Kazanan Bilim Adamları Marie Curie : 2 Nobel, 1903 Fizik ve 1911 Kimya ödülü John Bardeen : 2 Nobel, 1956 Fizik ve 1972 Fizik ödülü Frederick Sanger : 2 Nobel, 1958 Kimya ve 1980 Kimya ödülü 371 kazanmıĢlardır. Birlikte Nobel Ödülü Kazanan Karı - Kocalar Pierre ve Marie Curie : 1903 Fizik ödülünü Frederic ve Irene Joliot Curie : 1935 Kimya ödülünü Carl ve Gerty Cori : 1947 Fizyoloji ödülünü birlikte kazanmıĢlardır. Birlikte Nobel Ödülü Kazanan Baba - Oğullar William Henry Bragg : baba William Lawrence Bragg : oğul 1915 yılı fizik ödülünü birlikte kazanmıĢlardır. 372 Bilim Tarihinin En Büyük Ġki Ġnsanı Dr. Albert EINSTEIN (1879 – 1955) Fotoelektrik Etki (1905) Brownian Hareketi (1905) Özel Relativite Teorisi (1905) E=mc2 (1907) Genel Relativite teorisi (1916) Nobel ödülü (1921) 373 Sir Isaac NEWTON (1642 – 1727) Diferansiyel Hesap Metotları (1665) Ġntegral Hesap Metotları (1665) Hareket Yasaları (1666) Gravitasyon Yasaları (1666) IĢık Yasaları (1666) Ġlk Aynalı Teleskop (1668 The Principia (1687) Optics (1704) Dr. Albert Einstein Albert Einstein, 14 Mart 1879 günü Almanya‟nın Ulm Ģehrinde doğdu. Babası, amcası ile birlikte bir elektrokimya dükkanı iĢletiyordu. Albert çocukluğunda sessiz, yavaĢ ve hayalci idi. Ebeveynleri Yahudi olmalarına karĢın dindar değillerdi. Genç yaĢta keman çalmayı öğrendi. Henüz çocuk iken babasının ona aldığı bir pusulanın ibresinin daima aynı yönü göstermesini çok merak etti. 12 yaĢında popüler bilim kitaplarını okuyordu. Kendi baĢına çalıĢmalar yapan Albert okulda öğretmenlerine karĢı ilgisizdi. 15 yaĢında iken okumakta olduğu Gymnasium okulundan, sınıfında kargaĢa çıkaran ve diğer öğrencileri rahatsız eden birisi diye, çıkarıldı. Ailesi ile birlikte Ġtalya‟ya gitti. Ġtalya‟da boĢ dururken elektrik, manyetizma ve eter arasındaki iliĢki ile ilgili bir bilimsel yazı yazdı. 16 yaĢındaki bir genç için önemli bir olaydı bu. Çocukken babasının gösterdiği pusulanın ibresinin daima aynı yönü göstermesini unutamıyordu. Daha sonra Zürich Polytechnik‟in giriĢ imtihanına girdi. Ġmtihandaki matematik ve fizik notlarının mükemmel olmasına karĢılık biyoloji, tarih ve diğer konularda çok zayıftı. Polytechnik‟e 374 giremedi. Zürich Polytechnic‟e, ikinci imtihanda, 1895‟de girdi. Öğretmenlerinden tanınmıĢ matematikçi Hermann Minkowsi onu tembellikle suçladı. Derslere karĢı ilgisizdi. Fakat fizikle ilgili bilimsel kitapları devamlı okuyordu. Bu yıllarda pipo içmeye baĢladı. 1900‟de Ġsviçre vatandaĢlığına geçti. Bu sırada Polytechnic‟i bitirdi. Bazı üniversitelere müracaat etti ise de hiçbirinden davet alamadı. 21 yaĢında hem iĢsiz hem parasızdı. 1901‟de kız arkadaĢı Mileva‟dan bir kızı oldu. 1902‟de Bern Ģehri patent bürosunda üçüncü sınıf memurluk iĢini buldu. Orada patent müracaatlarını inceledi. 1903‟de Mileva ile evlendi. Parasız olan Einstein kendini bilimsel çalıĢmalara verdi. Termodinamik ile ilgilendi ve gaz moleküllerinin istatistiksel metotlarını inceledi. 1904‟de ikinci çocuğu Hans Albert doğdu. 1905‟de Almanya‟daki zamanın en önemli bilimsel dergisi olan Anlagen der Physik‟e dört makale yolladı ve Dünya‟nın çehresini değiĢtirdi. Einstein‟ın birinci makalesi “On a Heuristic Viewpoint Concerning the Production and Transformation of Light” idi. Eintein bu 17 sayfalık makalesinde ıĢığın tabiatını anlatıyor ve fiziğe yeni bir anlayıĢ getiriyordu. Ġkinci makalesi olan “A New Determination of the Size of Molecules”„de molekülleri anlatıyordu. Üçüncü makalesi “On the Motion of Small Particles Suspended in a Stationary Liquid, According to the Molecular Kinetic Theory of Heat” idi ve burada Brownian Hareketi olarak bilinen ve su içindeki polenlerin hareketinin su moleküllerinin birbirini bombardıman etmesi ile oluĢtuğunu açıklıyordu. Bu açıklama ile moleküllerin mevcudiyetini göstermiĢ oldu. Dördüncü makalesi ise 31 sayfalık, 9000 kelimeyi ihtiva eden “On the Electrodynamics of Moving Bodies” veya “Özel Relativite Teorisi” idi. Einstein bu makalesinde sabit hızla 375 hareket eden cisimlerin durumunu ve ıĢık hızının sabit oluĢunu açıklıyordu. Teoriye göre, ıĢık hızı ile yol alan bir kimse elindeki lambayı yakınca, lambadan çıkan ıĢık adamı ıĢık hızı ile terk eder ve çıkan ıĢık o adama ve sabit duran baĢka bir adama göre relatiftir. 1907‟de yazdığı beĢinci makalesinde de E=mc2 formülünü bularak, kütle ve enerjinin ayrı Ģeyler olmadığını, bunların birbirine çevrilebilir Ģeyler olduğunu açıklıyordu. Hem mikro hem makro kozmosla ilgili olan bu makaleleri ile bilimde yepyeni bir devir açıyor ve modern fiziği baĢlatıyordu. 26 yaĢında iken teorilerini yayınlayan genç Einstein bu buluĢlarının sonuçlarının ilerde neler getirebileceği hakkında bir fikir sahibi değildi. Yayınlanmasından sonraki birkaç ay hiçbir ses gelmedi. Altı ay sonra Max Planck‟dan bir mektup aldı. Planck relativite hesaplarının bazı açıklamalarını istiyordu. Zamanın en büyük beyinlerinden biri olan Planck‟ın reaksiyondan mutlu oldu. Diğerleri ise buluĢlarını önemsememiĢlerdi. Çünkü, o zamana kadar inanılanların tersini iddia ediyor ve Newton‟un 1666‟da kurmuĢ olduğu klasik fiziği yıkıyordu. Teorilerinin kıymetini ilk anlayan, kendisini okulda tembellikle suçlayan Zurich Polytechnic‟deki matematik profesörü Minkowski oldu. Hâlâ patent bürosunda memurluk yapıyor ve hâlâ fakirdi. Relativite Teorisini geniĢleterek gravitasyona tatbik etme hesapları ile uğraĢıyordu. Newton, gravitasyonu cisimleri birbirine doğru çeken bir kuvvet olarak düĢünmüĢtü. Einstein ise bu kuvvetin iki cisim arasındaki iplikçik benzeri bir çekim değil, cisimlerin uzayda açtığı çukurlarda birbiri etrafında sabit kalmaları Ģeklinde düĢündü. Ve böylece insanoğlu tarihindeki en büyük teori olan Genel Relativite Teorisini yaratmıĢ oldu. Einstein buna 376 “hayatımın en mutlu düĢüncesiydi” dedi. Genel Relativite üzerindeki çalıĢmaları altı yıl sürmüĢtü. 1909‟da patent bürosundan ayrılarak Zürich Üniversitesine yardımcı profesör olarak kabul edildi. Bir yıl sonra ikinci oğlu Edouard doğdu. 1911‟de Prague üniversitesinden profesörlük teklifi geldi. 1914 Berlin‟deki Kaiser Wilhelm Enstitüsündeki fizik direktörlüğüne atandı. Burası zamanının en önemli bilim merkezlerinden biriydi. Bu sırada Alman vatandaĢlığına geçti. Karısı Mileva Berlin‟i terk ederek Zürich‟e geri döndü. Tam bir bekarlık hayatı yaĢayan Einstein, Genel Relativite üzerindeki çalıĢmalarını devam ettirdi. Mart 1916‟da “The Foundation of the General Theory of Relativity” isimli makalesini Annalen der Physike‟de yayınlattı. Tamamen matematiksel olarak açıklanan teoride herhangi bir deneysel ispat yoktu. Teori ilk defa 1919‟da denendi ve doğruluğu tespit edildi. Bu teoride gravitasyonun uzay geometrisinin bir sonucu olduğunu, gravitasyon kuvvetinin uzayda yabancı ve sır dolu bir Ģey olmadığını açıkladı. Evrenin ezelden beri mevcut olmadığını, sonsuza kadar devam etmeyeceğini ve onun bir baĢlangıcı olduğunu belirtti. Bu olay tarihte yapılmıĢ en büyük açıklamaydı. 1916‟da Zürich‟te yaĢamakta olan karısı Mileva‟dan boĢandı ve 1919‟da kuzeni Elsa ile evlendi. Kasım, 1919‟dan itibaren, teorisinin ilk deney sonuçlarının doğru çıkması üzerine, yaĢamı değiĢti. Artık onu herkes tanıyordu ve “uzayı büken adam, en büyük beyin“ olarak adlandırıyorlardı. Avrupa‟da relativite üzerine konferanslar veriyor, Amerika‟ya davet ediliyordu. 1921‟de Nobel ödülüne layık görüldü ve 32.000 dolarlık ikramiyeyi ayrıldığı eĢi Mileva‟ya gönderdi. 1933‟de Amerika‟da yeni kurulmuĢ olan Institute for Advanced Study‟ye davet edildi ve oraya gitti. Her sabah oturmakta olduğu mütevazı evden 20 dakikalık yürüyüĢle iĢine gidiyor ve 377 bilimsel çalıĢmalarına devam ediyordu. Çocukları ve dostlarından ayrı oldukça üzgün bir durumdaydı. Kendi buluĢları ile baĢlayan ve Avrupa‟da rayına oturmuĢ olan Kuantum Teorisine inatla karĢı çıkıyordu. Yarattığı E=mc2 formülü ile Almanların atom bombası imal hazırlıklarını öğrendi. BaĢkan Roosevelt‟e 1939‟da bir mektup yazarak tehlikeyi bildirdi. Roosevelt ondan gizli olarak Manhattan Projesini baĢlattı. 1945‟de Einstein, meĢhur E=mc2 formülünün korkunç sonuçlarını gördü ve nükleer silahlara karĢı bir kampanya baĢlattı. 1952‟de yeni kurulan Ġsrail Devletinin baĢkanlığı teklif edildi, fakat hemen ret etti. Son 20 yılını BileĢik Alan Teorisi çalıĢmaları ile geçirdi ve elektromanyetik kuvvetle gravitasyonu birleĢtirmeye çalıĢtı. O zamanlar henüz zayıf ve güçlü nükleer kuvvetlerin keĢfedilmemiĢ olması yüzünden bundan bir sonuç alamadı. Artık çok yorulmuĢtu, yaĢamanın büyük bir kısmı fakirlik ve acılarla geçmiĢti. 18 Nisan 1955 günü, 76 yaĢında, hasta yatağında uykusunda öldü. Yatağının yanında BileĢik Alan Teorisinin bitirilmemiĢ hesapları duruyordu. Henüz 26 yaĢında iken, Newton‟un 250 yıl önce kurduğu klasik fiziği yıkan, henüz patent bürosunda sıradan bir memur iken zamanının tanınmıĢ bilim adamlarını ĢaĢkına çeviren buluĢlarını yayınlayan, bütün zamanların en büyük iki teorisinden biri olan Genel Relativiteyi keĢfeden, teorileri zamanının bilim adamlarınca ancak yıllar sonra anlaĢılabilen Dr. Einstein bütün zamanların en büyük bilim adamıdır. BuluĢlarının en büyük özelliği, hem mikro dünyalar hem makro dünyalarla ilgili olmasıdır. 378 Sir Isaac Newton 1642‟nin Noel günü Ġngiltere, Woolsthorpe, Lincolnshire‟de doğdu.1642, Galileo‟nun öldüğü yıldı. Babası, Isaac‟ın doğumundan 3 ay önce ölmüĢtü, imzasını bile atamayacak kadar cahil bir çiftçi idi. Zamanından önce doğmuĢ, çok ufak sağlıksız bir bebekti. 18 aylıkken annesi onu terk ederek gitti. Isaac‟ı anneannesi büyüttü. Bu durum onu sessiz ve içine kapanık biri yaptı. 12 yaĢında orta okula baĢlayan Newton, Latin ve eski Yunan bilimleri okudu. Matematiğe ve derslere karĢı ilgisiz ve sınıfın sonuncusu idi. Daha sonraki yıllarda Copernicus‟un GüneĢ sistemine, astronomik olaylara ve bilime ilgi duydu ve bir amatör olarak kendi kendini yetiĢtirmeye baĢladı. 17 yaĢında annesinin çiftliğine döndü ve iki yıl boyunca vaktini kitap okuyarak geçirdi. 1661‟de eski öğretmeninin baskısı ile Cambridge‟deki Trinity Kolejine gitti. Diğer öğrencilerden 2 yıl daha yaĢlı ve fakir idi. Bu sıralarda Copernicus, Kepler, Galileo ve Descartes‟in buluĢlarını çalıĢtı. Ve matematiğe baĢladı. Fermat, Pascal, Boyle‟nin denklemlerini inceledi. 379 1665‟de okuldan mezun oldu. 1664‟de Ġngiltere‟ye sıçrayan veba hastalığı Londra‟da 80.000 kiĢinin ölümüne sebep oldu ve 1665‟de okullar kapandı. Newton annesinin çiftliğine geri döndü ve orada bir yıl kadar kaldı. 1665 yılı, bilim tarihinin, bir benzeri olmayan, en muhteĢem yılı oldu. Newton bu yılda diferansiyel hesap metodunu buldu. Daha sonra integral hesapları keĢfetti. 1666 yılında Newton, dalından yere düĢen bir elmadan aldığı ilhamla gravitasyon yasalarını buldu. Ve Kepler‟in 1609‟da yayınladığı gezegenlerin üç hareket yasalarına tatbik etti. Newton buluĢlarını 20 yıl boyunca yayınlamadı. Daha sonra, hareketin üç yasasını bularak iki cisim arasındaki gravitasyon kuvvetini tarif etti. Aynı yıl içinde yaptığı deneylerde beyaz ıĢığın spektrumun renklerinin karıĢımı olduğunu keĢfetti. Newton bu sırada 24 yaĢındaydı. Daha sonra, 1667‟de Cambridge‟e dönen Newton, 1669‟da Lucasion Professor of Mathematics olarak tayin edildi. ÇalıĢmalarına hız verdi. 1668‟de 23 cm boyunda 5 cm çapında ilk aynalı teleskopu yaptı. Daha sonra gök bilimci Halley‟in ısrarı ve finanse etmesi üzerine 1687‟de The Mathematical Principles of Natural Philosophy isimli kitabını yayınladı. Kısaca Principia olarak adlandırılan bu kitap bütün zamanların en mükemmel bilim kitabı oldu. Sonra politikaya giren Newton 1696‟da darphane baĢkanı oldu. Ve kalpazanlara karĢı savaĢtı. 1704‟de Opticks isimli ikinci önemli kitabını yayınladı. Ġlerleyen yaĢlarında artık bilimsel bir Ģey üretmeyen Newton 1727‟de 84 yaĢında öldü. 1687 yılında Principia‟yı yayınladıktan sonra kendisine karĢıt bilim adamları ile mücadele içinde geçen yaĢamında hiç evlenmedi, ölümünden sonra geriye birkaç sterling‟lik bir servet bıraktı. En önemli özelliği olayları derinliğine düĢünebilmesiydi Evrensel çekim yasalarını bulmadan önce, elmanın neden yere 380 doğru düĢtüğünü, neden Ay‟ın Dünya‟nın etrafından ayrılıp uzaklara gidemediğini hep düĢündü. Henüz 24 yaĢında iken bilimde bir devri baĢlatan, klasik fiziği yaratan Newton bilim tarihinin en önemli iki adamından biri olmuĢtur. Newton’un bulduğu hareket yasalarına göre: Duran bir cisme bir kuvvet tatbik edilmedikçe o cisim sonsuza kadar yerinde durur. Düz bir çizgide hareket eden bir cisim üzerine bir kuvvet gelmedikçe aynı çizgide aynı hızda sonsuza kadar hareket eder. Ġvme (bir hareketteki değiĢiklik oranı) kuvvetle orantılı olarak değiĢir. Bir otomobilin hızı ürettiği kuvvetle artar, kuvvet iki katına çıkınca onun hızı da iki kat fazlalaĢır. Her hareket eĢit ters bir reaksiyona sahiptir. Silahtan çıkan kurĢunun etkisine eĢit bir tepki silahı geri teptirir. Newton’un kurduğu klasik fiziğe göre: Evrendeki zaman ve uzay mutlaktır. Ġçindeki karmaĢık olaylar dev bir makina olan evrenin iç parçalarının basit hareketlerinin birer sonucudur. Bütün hareketlerin birer sebebi mevcut olup, cismin hareketine sebep olan Ģey tanımlanabilir. Hareket herhangi bir noktada bilinirse, onun geçmiĢ ve gelecekteki durumu da bilinebilir. Belirsiz olan hiçbir Ģey olamaz. Bir sistemin özelliklerini her hassasiyette ölçmek mümkündür. Atomik sistemler de buna dahildir. Hareket halindeki enerjiyi ifade eden iki fiziksel model mevcut olup, biri parçacık diğeri ise dalgadır. Enerji bunlardan ya biri yada diğeri olmalıdır. Bütün buluĢlarını 1665-1666 yılları arasındaki 18 ayda yaratan Newton‟a göre uzay mutlak olup üç boyutludur. Doğubatı, kuzey-güney, yukarı-aĢağı olan, her gün algıladığımız 381 uzaydır. Böyle uzaydan sadece bir tane vardır ve bu uzay insanlar, GüneĢ ve yıldızlar tarafından paylaĢılan uzaydır. Bu uzayda kendi hızımızla kendi baĢımıza yol alırız. Eni, boyu ve yüksekliği olan, hareketleri göz önüne almayan, hassas ölçümlerin yapılabildiği bir uzaydır. Bir masanın yüzeyi gibi düz olan, iki boyuta tekabül eden üç boyutlu bu uzayda yüzeyden etkilenmeden istenilen yere gidilebilmektedir. Gezegenler uzaydan etkilenmeden izleri takip etmektedir. Newton‟un uzayı statiktir. Denklemleri, sonsuza kadar uzanan düz evrende sonsuz sayıdaki yıldızları öngörür. Elma ağacının altında oturan Newton, neden elmanın yere daima dik olarak düĢtüğünü, neden yanlara veya yukarı doğru gitmediğini düĢündü. Elma daima Dünya‟nın merkezine doğru geliyordu. Newton yerin elmayı kendine doğru çektiğini ve bir çekme kuvveti olması gerektiğini anladı. Dünya‟nın çekme kuvvetinin toplamı Dünya‟nın merkezinde olmalıydı. Bu yüzden elma yere dik düĢüyordu. Birbirini çeken cisimlerin çekme kuvvetleri onların miktarları ile ilgili olmalıydı. Bu yüzden Dünya elmayı, elma da Dünya‟yı çekiyordu. Newton buna gravitasyon (Latince, gravitas=ağırlık) adını verdi. Newton, gravitasyon kuvvetini, evrendeki her cisim arasında bulunan ve iki cismi birbirine doğru çeken bir kuvvet olarak düĢündü. Cisimlerin kütleleri büyüdükçe ve aralarındaki mesafe kısaldıkça bu kuvvet güçleniyordu. Bu yasa, gezegenlerin hareketlerini, ayları, gel-git olaylarını, cisimlerin yere düĢüĢlerini baĢarı ile açıklıyordu. Hatta 1781‟de keĢfedilen Neptün, Uranüs‟ün hareketinde görülen düzensizlikten yakınlarında baĢka bir gezegenin bulunması gerektiği, Newton‟un gravitasyon hesapları sonucu, ortaya çıkmıĢtı. Newton gravitasyon kuvveti bulmuĢtu. Fakat onun uzay boĢluğunda nasıl çalıĢtığını anlayamamıĢtı. Bu yüzden uzayın sürtünmesiz ve gözle görülemeyen bir madde olan eter ile dolu 382 olduğunu ve ıĢık ve gravitasyonun eter yolu ile taĢındığını ileri sürdü. Bilimde bir çığır açan, bir devri baĢlatan, klasik fiziği kuran Newton‟un buluĢlarının bazıları doğru değildi. Uzayın mutlak, statik ve düz olmadığını, her sistemin özelliğini tam hassasiyette ölçmenin mümkün olamayacağını, eterin mevcut olmadığını ve gravitasyonun nasıl iĢlendiğini ondan tam 250 yıl sonra Dr. Albert Einstein keĢfedecekti. 383 Bilimsel Kronoloji Ġnsanoğlunun dik durabilmesinden bugüne kadar geçen süre içinde binlerce bilimsel olay gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu süre içinde, önemli bir bulusun veya keĢfin yapıldığı yıllar, o yıllar içindeki buluĢlar ve keĢifler ve onu bulanlar aĢağıda belirtilmektedir. 2600 yıllık bilim tarihindeki en fakir zaman, 500-1500‟lü yıllar arasındaki 10 asır olup, bu süre içinde sadece Çinliler ve Arapların bilimsel çalıĢmalarıyla, denizlerin keĢfi görülmektedir. Bundan 4 milyon yıl önce: insanoğlu iki ayağı üzerinde dik durmayı öğrendi. Bu, insanoğlunun tarihindeki en önemli olaydı ve gelmiĢ geçmiĢ 2 milyar tür arasında dik durabilen tek canlı idi. 384 Bundan 2.5 milyon yıl önce: GeliĢmiĢ bir beyne sahip olan, taĢtan yontulmuĢ alet yapan ve ateĢi kullanan Homo erectus yaĢadı. Bundan 1.7 milyon yıl önce: Homo erectus Afrika‟yı terk ederek diğer kıtalara yayılmaya baĢladı. Bundan 100.000 yıl önce: Modern insanın atası olan Homo sapiens belirdi. Homo sapiens üstün zekaya sahipti. Bundan 70.000 yıl önce: GeliĢmiĢ aletleri kullanan ve ateĢi verimli Ģekilde kullanan Neanderthal adamı yaĢadı. Bundan 40.000 yıl önce: Buz devri sona ermeye baĢladı. Bundan 35.000 yıl önce: Neanderthal adamı birden yok oldu ve yerine geçen Homo sapiens sapiens Cro-Magnon adamı geliĢmeye baĢladı. Bundan 28.000 yıl önce: Ġnsanoğlu sayı saymaya baĢladı. Bundan 25.000 yıl önce: Ġlk ilkel geometrik Ģekiller çizildi. Bundan 15.000 yıl önce: Buz devri sona erdi, yeryüzü ısındı, mağara duvarlarına hayvan resimleri çizildi. Ġlk insan Bering Boğazından Amerika‟ya geçti. Bundan 12.000 yıl önce: Köpek Mezopotamya‟da evcilleĢtirildi. Bundan 10.000 yıl önce: Çatalhöyük‟te tarım baĢladı. Dünya nüfusu 3 milyona ulaĢtı. Ġlk duvarlı evler Jericho ve Çatalhöyük‟te inĢa edildi. Ticarette para kullanıldı. Bundan 7000 yıl önce: Patates ve kabak evcilleĢtirildi, kumaĢ dokundu, su kanalları yapıldı, bakır döküldü. Bundan 6000 yıl önce: Mezopotamya‟da pulluk kullanıldı. Ġlk elbise giyildi, Ukrayna‟da at evcilleĢtirildi. Metal kullanılmaya baĢlandı. Bundan 5500 yıl önce: Mezopotamya‟da Sümerliler tekerleği icat etti, yazı yazmaya baĢladı ve tıp bilimini baĢlattılar. 385 Bundan 5000 yıl önce: Mısırlılar sistematik sayı saymayı baĢlattı, 365 günlük ilk takvimi kullandılar. Giza piramidi inĢa edildi. Dünya nüfusu 100 milyondur. Bundan 4500 yıl önce: Fenikeliler kutup yıldızını kullanarak Akdeniz‟i geçtiler ve Afrika‟nın batı sahillerinden aĢağılara ulaĢtılar. Çin‟de ilk ipekböceği yetiĢtirildi. Mısır‟da papirüs yaprakları kullanılmaya baĢlandı, Mısırlılar ilk ameliyatı yaptılar. MÖ-2296: Çinliler ilk kuyruklu yıldızı gördü. MÖ-2000: Babilliler astronomik ölçülerde geometriyi kullandı, ileri matematik hesaplar yaptı, Pi sayısını keĢfettiler. Hititliler Anadolu‟ya geldi, Mezopotamya‟da çarpım iĢlemi bulundu, ilk alfabe yapıldı. MÖ-1750: Babil kralı Hamurabi ilk kanunları kurdu. MÖ-1350: Ġlk ondalık sayı Çin‟de kullanılmaya baĢlandı, Fenikeliler 22 harfli alfabeyi buldu. MÖ-1000: Demir, Mısır ve Mezopotamya‟da sanayi için kullanıldı. MÖ-900: Çin‟de doğalgaz kullanıldı. MÖ-876: Hindistanlılar sıfır sayısını kullandı. MÖ-776: Ġlk Olimpiyat oyunları Yunanistan‟da yapıldı. MÖ-700: Asur kralı Hannipal 22.000 kil tableti ihtiva eden bir kütüphane kurdu. MÖ-600: Eski Yunan bilimi baĢlar. Thales, bilinen ilk bilimsel düĢünen insan olarak, fizik yasalarını inceledi, demirin manyetizmasını keĢfetti. Pythagoras matematikle ilk uğraĢan insan oldu. MÖ-550: Anaximander, dünya yüzeyinin eğik olduğunu ve onun uzay boĢluğunda sabit durduğunu söyledi. MÖ-540: Pythagoras geometrisi baĢladı, Pitagor teoremini buldu, Yunanistan‟da ilk okulu açtı. 386 MÖ-500: Hindistan‟da ilk göz katarakt ameliyatı yapıldı, Pythagoras Dünya‟nın bir küre olduğunu belirtti ve üçgeni buldu. MÖ-450: Empedocles, maddenin dört element (hava, su, toprak ve ateĢ) teorisini ileri sürdü. Leucippus atomlardan bahsetti. MÖ-430: Democritus, her Ģeyin atom denilen gözle görülemeyecek kadar küçük cisimlerden nesnelerden meydana geldiğini ileri sürdü. MÖ-400: Hipocrates tıp yeminini yazdı, tıp mesleğini dinden ayırdı. MÖ-370: Pluto Atina‟da akademisini açtı, Aristotle 500 hayvan türünün sınıflandırmasını yaptı, Dünya‟nın küre Ģeklinde olduğunu ispat etti, Pytheas Ay‟ın çekiminden oluĢan gel-git olayını belirtti, Theophrastus botanik bilimini baĢlattı. MÖ-323: Euclid, 2000 yıl boyunca kullanılacak olan geometri bilimini baĢlattı ve Elements‟i yazdı. Theophrastus 500 bitki türünü tanımladı. Ġlk anatomi kitabı Diocles tarafından yazıldı. MÖ-300: Ġskenderiye Kütüphanesi kuruldu. MÖ-250: Archimedes, mekanik ve hidrostatik bilimlerini baĢlattı, levye sistemini buldu. MÖ-240: Çinliler Halley kuyruklu yıldızını gördü. MÖ-235: Eratosthenes, Dünya‟nın çevresini 12.800 km olarak hesapladı. MÖ-228: 2240 km uzunluğundaki Çin Seddi‟nin inĢaatına baĢlandı. MÖ-200: Hipparchus bir yılın uzunluğunu 6.5 dakikalık hata ile hesap etti, trigonometriyi buldu. MÖ-105: Heron Ġskenderiye‟de ilk teknoloji kolejini kurdu. Çinliler eksi sayıları kullanmaya baĢladı. MÖ-5: Dünya nüfusu 250 milyona ulaĢtı. 387 MS-80: Manyetizma Çinlilerce tarif edildi. MS-100: Çinliler kağıt imal etti. Ptolemy 13 ciltlik Almagest‟i yazdı. Hero havanın ısıtılınca geniĢlediğini gösterdi. MS-129: Bergamalı Galen anatomi bilimini baĢlattı. MS-132: Zhang deprem dalgalarının Ģiddetini ölçen sismograf cihazını yaptı ve sismolojiyi baĢlattı. MS-190: 10 sayısının katları Çin‟de kullanılmaya baĢladı. MS-210: Büyük Çin seddinin inĢaatı tamamlandı. MS-240: Ptolemy uzayın tarifini yaptı. Diophantus cebir kitabını yazdı. MS-352: Çinliler bir süpernova patlamasını gördü. MS-460: Zu, Pi sayısını 3,1415292 olarak hesapladı. MS-552: Ġlk ipek Ġstanbul‟da imal edildi. Ġlk satranç oyunu Hindistan‟da oynandı. Hindistan‟da sıfır sayısı kullanıldı. MS-641: Ġskenderiye‟deki Büyük Kütüphane Romalılarca yakıldı. Ġlk kitap Çin‟de basıldı. MS-760: Hindistan‟da baĢlayan nümerik sistem Arabistan‟da öğretildi. MS-782: Arap bilim adamı Cabir kimyayı baĢlattı. MS-825: Al-Khwarizmi cebir ve logaritmayı buldu. Araplar GüneĢ lekelerini gözledi. MS-850: Çin‟de barut kullanıldı ve ilk gazete yayınlandı. MS-880: Arap kimyacılar Ģaraptan alkol üretti. MS-975: Aritmetik Araplar tarafından Avrupa‟ya tanıtıldı. 1000: Ġbni-Sina 17‟ci yüzyıla kadar kullanılacak olan beĢ ciltlik tıp ansiklopedisini yazdı. Alhazen optik bilimini geliĢtirerek ıĢığın cisimlerden yansıyarak göze geldiğini belirtti. 1054: Çinliler bir süpernova patlamasını gözledi ve kayıtlara geçirdiler. 1100: Ġlk roket Çin‟de fırlatıldı. Mıknatıs Çinlilerce kullanılmaya baĢlandı. 388 1202: Fibonacci, Arapların sayısal sistemini Avrupa‟ya tanıttı. 1250: Ġlk kalem icat edildi, Konstantin Anklitzen barut tüfeğini imal etti. 1285: Alessandro de Spina gözlük imal etti. 1310: Avrupa‟da ilk mekanik saat imal edildi. 1331: Kara ölüm hastalığı Çin‟den Avrupa‟ya yayılmaya baĢladı. 1350: Kara ölüm hastalığından Avrupa‟da 75 milyon insan öldü. 1368: Çin seddinin tamirine baĢlandı ve 1644 yılına kadar bugünkü uzunluğu olan 7200 km‟ye tamamlandı. 1440 : Gutenberg Avrupa‟da baskı makinasını imal etti. 1464: Ġlk temel trigonometri bilgileri Johann Müller tarafından ortaya atıldı. 1473: Democritus‟un atom teorisi Avrupa‟da okutulmaya baĢlandı. 1489: Widmann matematikte + ve – sembollerini kullandı 1498: Kristof Columbus, Batı Hint adalarını keĢfetti. 1500: Ġlk sezaryen operasyonu gerçekleĢtirildi. 1517: Pierre Belon balık ve memelilerin bazı kemikleri arasındaki benzerlikleri belirledi. 1521: Magellan 1519‟da Portekiz‟den baĢladığı gemi seyahatinde Dünya‟nın çevresinde attığı turu tamamladı ve Dünya‟nın yuvarlak olduğunu ispat etmiĢ oldu. 1543: Copernicus Dünya ve gezegenlerin GüneĢ etrafında döndüğünü belirterek Ptolemy‟den beri 1400 yıldır süren inanıĢı değiĢtirdi. Modern kozmolojinin temelini kurdu. Vesalius modern anatomiyi baĢlattı. 1546: Agricola fosilleri tarif etti. 1550: Ġspanya‟da tütün yetiĢtirildi. Konrad von Gesner zooloji bilimini baĢlatan kitabını yayınladı. 389 1555: Zoo canlı türlerini sınıflandıran, insan ve kuĢlara ait kemik anatomisini karĢılaĢtıran ilk kitabı yazdı. 1556: Agricola metalürjinin temelini attı ve mineralleri sınıflandırdı. 1565: Konrad von Gesner ilk kurĢun kalemi buldu. 1569: Mercador ilk Dünya haritasını yaptı. Jacques Besson ilk torna tezgahını imal etti. 1572: Rafael Bombelli ilk defa karıĢık sayılardan oluĢan denklemi çözdü. Brahe bir süpernova patlamasını gördü, yıldızlar katalogunu yaptı, teleskop öncesinin en büyük gözlemcisi oldu. 1580: Erkek ve diĢi seks organlarına sahip bitkiler Prospero Alpini tarafından bulundu. 1597: Andreas Libavius ilk önemli kimya kitabı olan Alchemia‟yı yazdı. Gilbert Dünya‟nın manyetizmasını keĢfederek, manyetik kutupları belirtti. 1599: Ulisse Aldrovani ilk ciddi zooloji kitabını yayınladı. 1600: Bruno modern GüneĢ merkezli (heliocentric) kozmos inancından dolayı Roma‟da yakıldı. 1602: Galileo gravitasyon yasalarını incelemeye baĢladı. 1604: Kepler bir süpernova patlamasını gözledi. 1608: Lippershey, üç defa büyülten ilk teleskopu imal etti. 1609: Kepler, gezegenlerin GüneĢ etrafındaki hareketleri ile ilgili ilk üç yasayı yayınladı. Galileo teleskopla uzayı gözleyen ilk insan oldu. Jüpiter‟i ve Ay‟daki kraterleri gözledi. 1610: Galileo, yere düĢen cisimlerin düĢme hızlarının ağırlıklarından bağımsız olduğunu bularak, güç ve dinamik bilimlerini baĢlattı. 30 defa büyülten ilk teleskopu imal ederek tarihin ilk bilimsel uzay gözlemlerini gerçekleĢtirdi, GüneĢ lekelerini keĢfetti. 1611: Galileo klasik fizik bilimini baĢlattı, ıĢık ile ilgilendi. 1614: Naiper logaritmayı tanıttı. 390 1620: Harvey modern fizyolojiyi kurdu, kanın damarlar içinde dolaĢtığını keĢfetti. 1621: Hieronymus Fabricius embriyoloji bilimini baĢlatan kitabını yayınladı. 1624: Briggs logaritmik aritmetiği kurdu. 1629: Pierre de Fermat analitik geometriyi geliĢtirdi. 1637: Descartes koordinat geometriyi yarattı. 1642: Pascal ilk mekanik toplama ve çıkartma hesap makinasını imal etti. 1643: Torricelli barometreyi imal etti, atmosfer basıncını keĢfetti. 1646: Pascal basınç yasalarını bularak, yükseldikçe hava basıncının azaldığını gösterdi. 1650: Guericke hava pompasını imal etti. Dünya nüfusu 500 milyon olarak hesaplandı. Papaz Ussher MÖ-4004 yılındaki yaratılıĢ inancını ileri sürdü. 1654: Pascal ve Fermat ihtimaller teorisini buldular. 1656: Huygens ıĢığın dalga teorisini ileri sürdü ve sarkaçlı saati imal etti. 1658: Swammerdam modern entomolojiyi kurarak, kırmızı kan hücrelerini keĢfetti. 1659: Johann Rahn bölme iĢlemini tanıttı. Christiaan Huygens Mars‟ın yüzeyini gözlemledi. 1660: Boyle modern kimya bilimini baĢlattı, gazların basınç ve hacimlerine ait yasaları buldu. Hooke, ilerde Newton tarafından geliĢtirilecek olan gravitasyon kuvvetini tarif etti. 1664: Hooke Jüpiter‟deki büyük kızıl lekeyi keĢfetti. 1665: Hooke hücrelerin tarifini yaptı. 1666: Newton diferansiyel hesabı, evrensel gravitasyon kuvvetini ve hareket yasalarını bularak klasik fiziği baĢlattı. Leibniz diferansiyel ve integral hesapları Newton‟dan önce yayınladı. Newton ıĢığı bilimsel olarak inceleyen ilk insan oldu. 391 1668: Newton ilk aynalı teleskopu imal etti. 1669: Bartholin ıĢığın dalga ve parçacık halini ileri sürdü. 1671: Leibniz ilk çarpım ve bölüm hesap makinasını imal etti. 1675: Roemer ıĢık hızını 225.000 km/sn olarak ölçtü. Cassini Satürn halkalarının aralıklarını keĢfetti. 1676: Hooke bir yayın gerginliğinin onun gerilimi ile orantılı olduğunu keĢfetti. 1677: Leeuwenhoek mikroskop altında spermi ve bakteriyi gördü. 1678: Huygens ıĢığın dalga teorisini ileri sürdü ve dalgaların ıĢığın hareket yönünde yayıldıklarını belirtti. 1680: Dakika kolu bulunan ilk saat yapıldı. 1682: Edmond Halley kendi ismini alacak olan kuyruklu yıldızı keĢfetti. 1687: Newton bütün zamanların yazılmıĢ en önemli bilim kitabı olan The Principia Mathematica‟yı yayınladı. 1696: Leeuwenhoek protista mikroorganizmaları keĢfetti. 1699: Amontos gazların basınç ve sıcaklıkları arasındaki iliĢkileri buldu. 1701: Halley yeryüzünün rüzgar haritasını çizdi, yükseklikle ilgili hava basıncını hesapladı. 1704: Newton ıĢığın parçacık davranıĢına ait kitabı Optics‟i yayınladı. 1705: Francis Hauksbee sesin yol alması için bir ortama ihtiyacı olduğunu ispat etti. Halley kuyruklu yıldızlara ait kitabını yayınladı. 1712: Thomas Newcomen ilk buhar makinasını imal etti. 1714: Fahrenheit sıcaklık birimini buldu, termometreyi imal etti. 392 1718: Halley yıldızların hareket halinde olduklarını ileri sürdü. Halley geceleri gökyüzünün neden karanlık olduğu sorusunu ortaya attı. 1729: Bradley ıĢık hızını 308.300 km/sn olarak hesapladı. 1730: Otto Müller tekrar bakterileri keĢfetti. 1733: Bernoulli hidrodinamik yasalarını buldu. 1734: Rene de Reaumur entomolojinin temellerini attı. 1735: Linnaeus botanik bilimini baĢlattı. 1737: Deneysel filozofi yerine fizik deyimi kullanıldı. 1742: Celcius sıcaklık birimini buldu. 1743: Christopher Packe ilk jeolojik haritayı yaptı. 1745: Jacques de Vaucanson delikli kartları kullanarak dokuma tezgahını çalıĢtırdı. 1747: Benjamin Franklin iletkenin yüklü bir cisimden elektrik akımını çekeceğini gösterdi ve paratoneri buldu. 1748: John Needham meĢhur kendiliğinden üreme deneyini yaptı. 1749: John Canton ilk yapay mıknatısı imal etti. 1752: Franklin elektriğin yüklü elektronların akıĢından ileri geldiğini belirtti, pozitif ve negatif yüklerin tarifini yaptı. 1753: Carolus Linnaeus bitkilerin sınıflandırılmasını yaptı. 1755: Kant GüneĢ sisteminin oluĢum teorisini ileri sürdü. 1756: Black cisimleri katı halden sıvı hale, sıvı halden gaz haline getirmek için sıcaklığı yükseltmeden ısı vermek gerektiğini gösterdi ve ısı ile sıcaklık arasındaki bağıntıyı izah etti. 1760: Cavendish hidrojeni keĢfetti. 1763: Joseph Kölreuter ilk bitki dölleme deneyini gerçekleĢtirdi. 1765: Watt buhar makinasını imal etti. 1766: Titius sihirli sayıları gösterdi. 393 1767: Lazzaro Spallanzani, Needham‟ın kendiliğinden üreme fikrinin geçersizliğini ispat etti. 1770: Lavoisier maddenin sakınımı yasasını buldu, termokimyayı kurdu. 1771: Priestley oksijeni keĢfetti. Galvani sinirlerdeki elektrik etkiyi buldu. 1772: Daniel Rutherford azotu keĢfetti. 1774: Abraham Werner mineralleri sınıflandırdı. 1779: Ġngiltere‟de ilk demir köprü inĢa edildi. Jan Ingenhousz bitkilerin geceleri oksijen, gündüzleri ise karbondioksit aldıklarını keĢfetti, fotosentez olayını açıkladı. 1781: Herschell kendi yaptığı teleskopla Uranüs‟ü keĢfetti. 1782: Goodricke ikiz yıldız sistemini keĢfetti. Montgolfier kardeĢler içi duman dolu ilk balonu yukarı çıkardı. 1783: Jean Pilatre balonla 150 metre yukarı çıkan ilk insan oldu. Michell karadeliklerin varlığını ileri sürdü. 1784: Coulomb yüklü iki kutup arasındaki elektrik yasalarını buldu. Cavendish suyun bir bileĢim olduğunu belirtti. 1787: Charles gazların sıcaklık ve basınç yasalarını formüle etti. 1788: Hutton modern jeolojiyi kurdu. 1789: Lavoisier suyun hidrojen ve oksijenin bileĢiminden oluĢtuğunu, havanın ise oksijen ve nitrojen karıĢımı olduğunu belirterek, kimya biliminin en önemli eseri olan Treatise Chemistry‟yi yayınladı. 1790: William Hershel nebulaları keĢfetti. 1791: Galvani hayvanlardaki galvanik elektrik etkiyi (galvanizm) keĢfetti. 1794: Bilim tarihinin en büyük insanlarından Lavoisier giyotinle idam edildi. 1795: Georges Cuvier memelileri sınıflandırdı. 394 1796: Laplace GüneĢ sisteminin oluĢum teorisini kurdu. Jenner ölmekte olan bir hasta çocuğa ilk aĢıyı yaparak onu kurtardı. 1798: Cavendish gravitasyon sabitini buldu, Dünya‟nın yoğunluğunu ve kütlesini hesapladı. Rumford iĢ ve ısı arasındaki bağıntıyı buldu. 1799: Metrik sistem kullanılmaya baĢlandı. 1800: Volta bir pil yaparak ilk elektrik akımını üretti. Herschel, kızılötesi radyasyonu keĢfetti. Dünya nüfusu 870 milyon oldu. 1801: Dalton gazların ısıl genleĢmesini buldu. Giuseppe Piazzi ilk asteroit olan Ceres‟i keĢfetti. Ritter morötesi radyasyonu keĢfetti. Gauss modern sayılar teorisini kurdu. 1802: Young ıĢığın dalga teorisini kurdu, meĢhur çift yarık deneyini yaptı. 1804: Dalton atomik teoriyi baĢlatarak, kimyasal bileĢimlerin farklı elementlerin atomlarının bir araya gelmesi ile oluĢtuğuna dair yasaları yayınladı. Saussure bitkilerin havadan karbondioksit, topraktan ise azot alarak yaĢadıklarını keĢfetti. Richard Trevithick buharlı lokomotifi imal etti. 1805: Georges Cuvier karĢılaĢtırmalı anatomi bilimini kurdu. 1806: Dalton elementlerin periyodik tablosunu tanzim etti. 1807: Young enerji kavramını belirtti. Humphrey Davy sodyum ve potasyumu keĢfetti. Bell modern nörofizyolojiyi yarattı. 1808: Henry gazların sabit sıcaklıkta ve düĢük basınçta çözülmelerine ait yasayı yayınladı. Gay-Lussac gaz yasalarını buldu ve Dalton‟un atom teorisini geliĢtirdi. Davy elektrik ark ıĢığını keĢfetti. 395 1811: Avagadro gazların molekülsel formüllerini çıkardı. Bell beyin anatomisini kurdu. 1812: Berzelius atomların elektrik yükü taĢıdıklarını belirtti. 1813: Dulong atomik ısıyı keĢfetti. 1814: Fraunhofer GüneĢ ıĢığının spektrumundaki karanlık çizgileri keĢfetti. 1815: Biot optiksel aktivitenin ölçümü olan polarimetriyi buldu ve onun bir molekülsel olay olduğunu gösterdi. 1817: Klorofil organeli Pierre Pelletier tarafından izole edildi. 1818: Berzelius atom ağırlıkları tablosunu yapmaya baĢladı. 1819: Oersted elektromanyetizmayı keĢfetti. 1819: Dulong ve Petit atomik kütle ile özgül ısı kapasitesi arasındaki iliĢkiyi buldular. Fresnel ıĢığın hareket yönüne çapraz titreĢim dalgaları olduğunu gösterdi, dalga teorisini geliĢtirdi. 1820: Ampere elektromanyetizmayı formüle etti, elektrodinamik bilimini baĢlattı. Mitscherlich izomorfizm yasasını yayınladı. 1822: Seebeck termoelektrik etkiyi keĢfetti. Fourier lineer kısmi diferansiyel denklemleri çıkardı. Jean Lamarck omurgalı ve omurgasız canlıların ayrımını yaptı. 1823: Olbers gökyüzünün karanlığına ait paradoksu buldu. Ġlk elektromıknatıs William Sturgean tarafından geliĢtirildi. John Daniell atmosfer ve rüzgarla ilgili ilk ciddi çalıĢmaları yayınladı. 1824: Carnot termodinamiği kurdu, termodinamiğin birinci yasasını yayınladı ve evrende entropinin devamlı artmakta olduğunu belirtti. 1825: Faraday benzolü (sıvı hidrokarbon) keĢfetti. Ohm, akım ve voltaj arasındaki iliĢkiyi buldu. 396 1826: Lobachevsky Euclid‟den beri kullanılan ve ona karĢıt geometriyi yarattı. 1827: Brown hücre çekirdeğini keĢfetti, polenleri inceledi. 1828: Wöhler amonyum siyanidi ısıtarak üre elde etti. Berzelius 28 elementin atomik ağırlık tablosunu tanzim etti. Paul Erman Dünya‟nın manyetik alanını ölçtü. 1830: Lyell jeolojinin prensipleri kitabını yayınladı. Faraday elektrik ve manyetik kuvvetlere ait alan teorisini yarattı. 1831: Henry ilk elektrik motorunu imal ederek, manyetizmadan bir elektrik akımı elde etti. Eugene Soubeiran kloroformu keĢfetti. Faraday elektrik jeneratörünü buldu. 1832: Babbage logaritmik tabloları hesaplayan delikli kartlı ilk analitik bilgisayarı yaptı. Lady Ada bu bilgisayar için ilk programı yazdı. Carnot termodinamiğin ikinci yasasını buldu. Thomas Hodgkin lenf kanserini açıkladı. Anselme Payen ilk enzimi keĢfetti. 1834: Wheatstone bir tel içinden geçen elektrik akımının hızını ölçtü. 1835: Morse ilk elektrikli telgraf modelini icat etti. 1837: Louis Agassiz buz devirlerini tarif etti. 1838: Ġlk yıldız uzaklığı paralaks ile hesap edildi. Schleiden bitki hücrelerinin tarifini yaptı. Remark sinirlerin içi boĢ tüpler olmadığını, içleri dolu yassı tüpler Ģeklinde olduğunu gösterdi, ana sinir sistemini keĢfetti. Bessel uzaklık açısı ile bir yıldızın uzaklığını ölçtü. 1839: Schwann biyolojide hücre teorisini kurdu. 1840: Joule enerjinin sakınımını yasasını buldu. Jean Babtiste bitkilerin aldıkları azotun topraktaki nitratlardan geldiğini keĢfetti.Schönbein ozonu keĢfetti. 397 1842: Doppler bir kaynaktan çıkan ses dalgalarının frekanslarına ait Doppler etkisini buldu. Crawford Long ameliyatlarda ilk defa eteri kullandı. 1843: Schwabe GüneĢ lekelerinin 11 yıllık dönüĢümünü keĢfetti. Elektrikli telgraf hizmete girdi. 1844: Horrace Wells nitrikoksitli anesteziyi buldu. Kölliker yumurtanın bir hücre olduğunu ve bir organizmanın yumurta hücresinin bölünmesi ile oluĢtuğunu keĢfetti. 1846: Galle Neptün gezegenini keĢfetti. 1848: Joule kinetik teoride gazların hızlarını hesapladı. Helmholtz entropiyi buldu ve enerjinin sakınımı yasasının ispatını yaptı. Jacob Bell kloroformlu anesteziyi buldu. William Thomson (Lord Kelvin) mutlak sıfır fikrini ortaya attı. Fizeau Doppler etkisini ıĢığa uyguladı. 1849: Fizeau ıĢık hızını 312.300 km/sn olarak ölçtü. Thomson termodinamik deyimini kullandı. 1850: Dünya nüfusu 1.1 milyara ulaĢtı. Clausius ve Thomson termodinamiğin ikinci yasasını formüle etti, gazların kinetik teorisini kurdular. Helmholtz sinirlerdeki pulsların hızını hesapladı. Foucault sarkaç deneyi ile Dünya‟nın döndüğünü gösterdi. 1852: Elisha Otis asansörü buldu. Frankland atomların gruplaĢma teorisini keĢfetti. 1854: Pasteur üç boyutlu (stereo) kimyayı baĢlattı. 1856: Mendel bitkilerde kalıtım yasalarını yarattı. Edmund Wilson memelilerdeki X ve Y kromozomlarını ileri sürdü. Ferrel, Coriolis etkisini kullanarak atmosferik hareketleri açıkladı. 1857: Ballot siklonların dönüĢü ile ilgili yasaları buldu. 1858: Kekule organik moleküller teorisini yayınladı. Darwin doğal seçimle ilgili evrim teorisinin kitabını yayınladı. 398 1859: Alfred Wallace evrim teorisini Darwin‟den bir yıl sonra bağımsız olarak yayınladı.Lenoir ilk içten yanmalı motoru imal etti. Bunsen ve Kirchhoff GüneĢ ıĢığı spektrumundaki karanlık çizgilerin çeĢitli elementlerin özelliklerinden ileri geldiğini bularak spektroskopiyi keĢfettiler. Ġlk petrol kuyusu Edwin Drake tarafından açıldı. 1860: Pasteur mikrobiyoloji bilimini baĢlattı. Riemann kendi adı ile anılan geometriyi buldu. Lenoir bir motorla yürüyen ilk aracı yaptı. Kirchoff ve Bunsen spektroskop kullanarak cesiyum elementini tanımladılar. 1861: Canizzaro atom ve moleküller arasındaki iliĢkiyi açıkladı. Crookes talyumu keĢfetti. 1862: Angström GüneĢ‟teki hidrojeni keĢfetti. Clark, SiriusB yıldızını buldu. Ġlk beyaz cüce keĢfedildi. 1863: Tyndall atmosferin sera etkisini buldu ve gökyüzünün neden mavi gözüktüğünü anlayan ilk insan oldu. Waldeyer kanser hastalığının modern açıklamasını yaptı. Francis Galton antisiklon terimini kullanarak hava hareketlerinin haritasını tanzim etti. Waldeyer-Hatz hücre çekirdeğindeki kromozomları ve beyindeki nöronları keĢfetti. 1864: Maxwell elektrik ve manyetik kuvvetleri birleĢtirerek elektromanyetik kuvvetin denklemlerini çıkardı. 1865: Sachs bitkilerdeki kloroplast organelini keĢfetti. Lister ilk antiseptik ameliyatı gerçekleĢtirdi. Kekule benzolün çember yapısını buldu. Loschmidt, Avagadro sabitini hesapladı. 1868: Mendeleyev elementlerin periyodik tablosunu tanzim etti. Fransa‟da 100.000 yıl önce yaĢamıĢ Homo sapiens fosili bulundu. Norman Lockyer GüneĢ‟teki helyumu keĢfetti. 1869: Andrews gazların kritik sıcaklık ve basınçlarını buldu. 1874: Van‟t Hoft üç boyutlu kimyayı geliĢtirdi. 1875: Ernst Hoppe-Seyler halen kullanılmakta olan proteinleri sınıflandırma metodunu buldu. Gibbs kimyasal 399 termodinamiği kurdu. Pringsheim hücrelerin bölünerek çoğaldıklarını açıkladı. 1876: August Otto dört devirli motoru imal etti. Graham Bell telefonu buldu. Draper GüneĢ spektrumunun fotoğrafını çekti. Koch bakteri sporlarını keĢfederek bakteriyolojiyi baĢlattı. 1877: Pasteur bazı bakterilerin belli bakterilerle kültürü sonunda öldüklerini keĢfetti ve bakteriyoloji bilimini geliĢtirdi. 1878: Cailletet gazları sıvılaĢtırdı. 1879: Albrecht Kossel nükleikasitleri keĢfetti. Thomas Edison ve J. Swan elektrik ampulünü yaptılar. 1881: Stoney elektronları tarif etti. 1882: Flemming mitosis adı verilen hücre bölünmesini buldu. New York‟ta ilk elektrik ıĢığı evlerde yakıldı. 1883: Camillo Golgi, Golgi hücreleri olarak adlandırılan özel sinir sistemi hücrelerini keĢfetti. Daimler ilk modern içten yanmalı otomobil motorunu imal etti. 1884: Charles Parsons buhar türbinini imal etti. Balmer hidrojenin spektrum çizgileri ve frekansları arasındaki iliĢkiyi buldu. Koller kokain ile ilk lokal anesteziyi uyguladı. 1885: Sigmund Freud psikonaliz bilimini kurdu. Pasteur kuduz aĢısını buldu. Gottlieb Daimler ve Karl Benz gaz motorlu otomobili imal etti. 1886: Moissan florini izole ederek yüksek sıcaklık kimyasını kurdu. 1887: Edouard Beneden her canlı türünün belli sayıda kromozoma sahip olduğunu keĢfetti. Michelson ve Morley ıĢığın hızını deneysel olarak 300.000 km/sn olarak buldu, Dünya‟nın mutlak uzay içindeki hızından bağımsız olduğunu gösterdiler. Holleritz delikli kart bilgi sayma makinasını imal etti. 400 1888: Burroughs toplama hesap makinasını imal etti. Nikola Tesla AC elektrik motorunu yaptı. Hertz radyo dalgalarını keĢfetti. John Dunlop ilk havalı otomobil lastiğini imal etti. 1890: Behring difteri antitoksinini buldu. Dewar sıvı hidrojen yaptı. Paul Ehrlich bağıĢıklık bilimini geliĢtirdi. 1891: Java Trinil‟de 1.8 milyon yıl önce yaĢamıĢ Homo erectus fosili bulundu. 1892: Lorentz elektronları açıkladı. 1893: Williams ilk açık kalp ameliyatını gerçekleĢtirdi. Rudolf Diesel, dizel motorunu imal etti. 1894: William Ramsay yeryüzündeki helyumu keĢfetti. Rayleigh ve Ramsey ilk asil gaz olan argonu buldular. 1895: Roentgen X-ıĢınını keĢfetti. Ġlk sinema filmi halka gösterildi. Henri Poincare topolojiyi matematiğin bir dalı olarak tanıttı. 1896: Becquerel radyoaktiviteyi keĢfetti. Arrhenius karbondioksitin sera etkisindeki önemini hesapladı. Zeeman teorik fiziğin baĢlamasına neden olan spektrum çizgilerinin manyetik bir alanda ayrıĢtıklarını buldu. . Boltzmann istatistiksel mekaniği kurdu. 1897: Thomson elektronu keĢfetti. 1898: Willem Beijerinck ilk virüsü keĢfetti. Curie Uranyumdan çıkan radyoaktivitenin bir atomik olay sonucu olduğunu gösterdi, polonyumu keĢfetti. 1899: Felix Hoffman aspirini buldu. Rutherford alpha ve beta bozunumlarını keĢfetti. 1900: Max Planck siyah cisim deneyini yaptı, kuantum teorisini baĢlattı. Marconi Ġngiltere‟den Amerika‟ya ilk radyo dalgalarını gönderdi. Fleming termionik vanayı yaptı. Frederick Hopkin ilk temel aminoasiti buldu. 1901: Marconi radyoyu buldu. Kapteyn Samanyolu galaksisini keĢfetti. Nernst termodinamiğin üçüncü yasasını 401 yayınladı. Ġlk elektrikli daktilo imal edildi. Hugo De Vries türlerdeki değiĢikliklerin atlamalarla oluĢtuğunu belirterek bunlara mutasyon adını verdi. 1902: Currier soğutma makinasını (klima) buldu. Teisserenc de Bort atmosferin tabakalarını keĢfetti. Pierre ve Marie Curie radyumu keĢfetti. Walter Stanborough kromozomların kalıtım karakterlerini taĢıdıklarını ileri sürdü. William Bayliss hormonları keĢfetti. Landsteiner kan gruplarını buldu. Bateson, Mendel yasalarını hayvan ve bitkilere tatbik ederek genetik bilimini kurdu. Heaviside atmosferin üst seviyelerinde radyo dalgalarını yansıtan bir tabaka olduğunu keĢfetti. 1903: Orville ve Wilbur Wright uçan ilk insanlar oldu. Rutherford ve Soddy radyoaktivitenin atomların bozunmalarından kaynaklandığını belirttiler. Boveri ve Sutton genlerin kromozomlar üzerinde yer aldığını ileri sürdüler. 1904: Pierre Curie piezoelektriği keĢfetti. 1905: Einstein özel relativite teorisini yayınladı, ıĢığın fotonlardan oluĢtuğunu ve parçacıkların dalga-parçacık ikilemini ispat etti. Willstatter klorofilin yapısını keĢfetti. 1906: Oldham, Dünya‟nın merkezindeki çekirdeği ve yeryüzü tabakalarını keĢfetti. Ġlk radyo programı Amerika‟da yayınlandı. 1907: Einstein genel relativite teorisinin çalıĢmalarına baĢladı. Ġlk renkli fotoğraf çekildi. Pavlov Ģartlı refleks halini keĢfetti. 1908: Sibirya‟da bir kuyruklu yıldız patlaması oldu. 1909: Andrija Mohorovicic Dünya kabuğu ile manto tabakası arasındaki sınırı keĢfetti. Peary kuzey kutbuna ulaĢan ilk insan oldu. Levene RNA‟yı keĢfetti. 402 1910: Peyton Rous tümör virüslerini belirledi. Thomas Morgan kalıtımın genler teorisini kurdu. Millikan elektron yükünü ölçtü. Ramsay diğer asil gazları keĢfetti. 1911: Rutherford atomun yapısını buldu. Wilson parçacık fiziği için ilk buhar odasını imal etti. Rutherford protonu keĢfetti. Amundsen güney kutbuna ulaĢtı. 1912: Hess, balonla, uzaydan gelen kozmik ıĢınları keĢfetti. Titanic battı. Von Laue X-ıĢınlarının çok kısa dalga boylu elektromanyetik dalgalar olduğunu gösterdi. Leavitt Cepheid yıldızlarını keĢfetti. Slipher gezegenlerin ve galaksilerin dönüĢ hızlarını ölçtü. Wegener kıtaların hareket teorisini ileri sürdü. Willstatter enzimleri tarif etti. 1913: Bohr atomun yapısını tamamladı, hidrojen atomunun tayfını hesapladı. Moseley elementlerin nükleer yükünü tanımladı. Charles Fabry ozon tabakasını keĢfetti. Thomas Osborne A vitaminini buldu. Abel kandaki aminoasitlerin varlığını gösterdi. 1915: Adams ilk beyaz cüce yıldızını keĢfetti. 1916: Einstein bütün zamanların en büyük buluĢlarından olan, genel relativite teorisini yayınladı. Schwarzschild, Einstein‟ın alan denklemlerini kullanarak karadeliklerin kritik yarıçapını hesapladı. Sommerfeld, elektronların eliptik yörüngelerini buldu. 1917: Paul Langevin sonarı keĢfetti. Bragg katılar fiziğini kurdu. 1918: Shapley Samanyolu‟nun boyutlarını hesapladı. 1920: Friedmann geniĢleyen evren modelini ileri sürdü. Eddington yıldızların içindeki hidrojenin yanarak helyuma dönüĢtüğünü açıkladı. Goddard sıvı yakıtlı roket imal etti. 1922: Herbert Evans E vitaminini buldu. Friedmann, Einstein denklemlerinden farklı evren modellerini çıkarttı. Carrel beyaz kan hücrelerini keĢfetti.. Banting diabetik 403 hastalarına insulin tatbik etti. Oparin yaĢamın okyanuslarda baĢladığını ileri sürdü. 1923: De Broglie parçacıkların dalga karakterlerini ispat etti. Hubble Andromeda galaksisini keĢfetti. Zworykin elektron mikroskobunu tasarladı. Lewis elektronlar arası bağlanma tekniğini geliĢtirdi. 1924: Güney Afrika Taung‟da 2.5 milyon yıl önce yaĢamıĢ A. Africanus fosili bulundu. Pauli dıĢlama ilkesini buldu. 1925: Born matris mekaniğini buldu ve kuantum teorisine uyguladı. Heisenberg, Bohr, Jordan ve diğerleri kuantum mekaniğini geliĢtirdi. 1926: Schrödinger kuantum mekaniğinde parçacıkların dalga denklemlerini çıkardı. Dirac kuantum mekaniğinin matematiksel hesaplarını tamamladı. Hermann ve Müller genetik mutasyonları açıkladı. Sumner enzimlerin birer protein olduklarını gösterdi. Baird ilk TV yayınını gerçekleĢtirdi. Klein beĢ boyutlu teorisini ileri sürdü. 1927: Lemaitre evrenin bir patlama ile ortaya çıktığı fikrini ileri sürdü. Oort Samanyolu‟nun hızını ve kütlesini hesapladı. Heisenberg belirsizlik prensibini buldu. Elektronların dalga davranıĢları deneyle gözlendi. 1928: Fleming penisilini keĢfetti. Szent-Györgyi C vitaminini buldu. 1929: Hubble galaksilerin birbirinden uzaklaĢtıklarını keĢfetti, Andromeda‟nın uzaklığını hesapladı. Levene ilk DNA deoxyribose Ģekeri buldu. Matuyama Dünya‟nın manyetik alanının çekirdekteki sıvı maddenin çalkantıları ile değiĢtiğini keĢfetti. Ernst Ruska elektron mikroskobunu yaptı. 1930: Chandrasekhar beyaz cüceler için kritik kütleyi buldu. Clyde Tombaugh Pluto gezegenini keĢfetti. Pauli nötrinoların varlığını belirtti. Whittle ilk jet motorunu imal etti. Evrenin sıcaklığı 3 K olarak ölçüldü. 404 1931: Gödel aritmetiğin tamamlanamaz olduğunu ispat etti. Lawrence ilk dairesel atom hızlandırıcısını tasarladı. Graaff yüksek kapasiteli elektrostatik jeneratörü yaptı. Auguste Piccard balonla 18 km yukarıya çıktı. Jansky kozmik radyo dalgalarını keĢfetti ve radyo astronomiyi baĢlattı. 1932: Chadwick nötronu buldu. Anderson positronu keĢfetti. Cockcroft ve Walton imal ettikleri bir hızlandırıcıda atomu parçaladılar. Yukawa güçlü nükleer kuvveti buldu. Urey deteryumu izole ederek ağır su elde etti. 1933: Coulson moleküllerin atomların dıĢ yörüngelerindeki elektronlarla bağlandıklarını gösterdi. Baade ve Zwicky süpernovaları tarif etti. 1934: Irene ve Frederic Curie yapay radyoaktiviteyi elde etti. C vitamini Walter Haworth tarafından sentezlendi. 1935: Charles Richter deprem yoğunluk ölçüsünü buldu. Lorenz ethiolojiyi kurdu. Watson-Watt ilk radarı imal etti. Bergeron bulutlardan gelen yağmur sistemini açıkladı. 1936: Zuse sayısal bilgisayarı imal etti. DNA Nikolaevitch ve Belozersky tarafından izole edildi. Frederick Bawden ilk RNA‟yı tütün yapraklarında tespit etti. 1938: Grote Reber ilk radyo teleskopu yaptı. Bethe ve Weizsacker yıldızlardaki füzyon reaksiyonunu açıkladı. Hahn uranyum çekideğini parçaladı. Meitner ve Frisch nükleer fisyon reaksiyonunu ileri sürdüler. Oppenheimer nötron yıldızlarını belirledi. Güney Afrika‟da Kromdraai‟de 2 milyon yıl önce yaĢamıĢ A. Robustus fosili bulundu. 1939: Bell laboratuarında ilk röleli bilgisayar yapıldı. Du Pont nylonu, ICI politeni pazarladılar. 1940: Rossby atmosferdeki hava hareketlerini açıkladı. Ġlk antibiyotik imal edildi. Uranyumdan daha büyük atom sayısına sahip ilk element (neptunyum) Philip Abelson tarafından yaratıldı. 405 1941: Glenn Seaborg plutonyumu yaptı. Peter Goldmark ilk renkli TV imal etti. Enrico Fermi ilk nükleer reaktörü çalıĢtırdı. 1942: Oppenheimer baĢkanlığında imal edilen ilk atom bombası Nevada çölünde patlatıldı. 1943: Ruslar Zel‟dovich baĢkanlığında atom bombası imalat çalıĢmalarına baĢladı. Baade yıldız topluluklarının sınıflandırmasını yaptı. Atanasoff ilk elektronik bilgisayarı imal etti. Alan Turing ilk özel maksat elektronik bilgisayarı tasarladı. 1944 : Avery DNA‟ların genetik malzeme taĢıdıklarını ileri sürdü. Aiken ilk genel maksat bilgisayarı imal etti. 1945: Amerikan atom bombaları Hiroshima ve Nagasaki‟ye atıldı. Beadle ve Tatum bir gen bir enzim hipotezini ileri sürdü. Melvin Calvin fotosentez prosesini açıkladı. 1946: Ġngiltere‟de ilk radyo teleskop imal edildi. Eckert ve Mauchly ilk çok maksatlı bilgisayarı imal etti. Von Neumann sayısal bilgisayarların matematiksel prensibini buldu. Delbrück ve Hershey farklı virüslerin genetik malzemesinden yeni tip bir virüs Ģekillendirdi. 1947: Bardeen, Shockley ve Brattain transistörü buldu. Gabor holografiyi keĢfetti. Libby karbonun yarı ömrünü hesapladı. Babcock GüneĢ‟in manyetik alanını ölçtü. Gamow Big Bang teorisini ortaya attı. Bondi ve Gold durağan evren modelini ileri sürdü. 1948: Teller hidrojen bombası çalıĢmalarına baĢladı. Palomar dağındaki 5 metrelik Hale teleskopu kuruldu. 1949: Ġlk uzay roketi denemesi Florida‟da yapıldı. BINAC (binary automatic computer) Amerika‟da imal edildi. 1950: Chargaff bir DNA‟da bulunan dört nükleoditi belirledi. Feynmann kuantum elektrodinamiğini geliĢtirdi. Von 406 Neumann program storlu otomatik bilgisayarı yaptı. Dünya nüfusu 2.5 milyara ulaĢtı. 1951: Pauling bazı DNA moleküllerinin sarmal yapısını ileri sürdü. Mauchly hafızalı bilgisayarı yaptı. 1952: Ġlk hidrojen bombası Marshall adalarında patlatıldı. Everest‟in tepesine tırmanıldı. Joseph Lederberg genetik mühendisliğini baĢlattı. Glaser ilk parçacık köpük odasını imal etti. 1953: Crik ve Watson DNA‟nın çift sarmal yapısını keĢfettiler. Gell-Mann ve Zweig kuarkları ileri sürdü. Miller, bir deney kabındaki ilkel gaz karıĢımına elektrik Ģoku vererek canlı elde etti. Gell-Mann hadronların sınıflandırmasını yaptı. Townes maser ıĢınını keĢfetti. Rusya ilk hidrojen bombasını imal etti. 1954: Ġlk hormon (oxytocin) Vincent Du Vigneaud tarafından sentezlendi. Albert Levan 46 tane kromozom bulunduğunu gösterdi. Ġlk transistörlü bilgisayar yapıldı. Backus ilk bilgisayar lisanını (Fortran) yayınladı. Khorano DNA içindeki kodlama sistemini keĢfetti. 1955: Clyde Cowan ve Frederick Reines ilk nötrinoları yakaladı. Segre ve Chamberlain antiprotonu keĢfetti. De Duve lizozomu buldu. Sanger protein zinciri üzerindeki aminoasit sıralamasını açıkladı. 1956: Berg transfer-RNA‟yı keĢfetti. Palade ribozomu buldu. Ewing okyanus kabuğunu ölçtü. MANIAC-1 bilgisayarı satranç oyununda insanoğlunu mağlup etti. 1957: Ġlk köpekli uydu (Sputnik-1) uzaya fırlatıldı ve yörüngesine oturtuldu. Gordon Gould lazer teorisini buldu. 1958: Charles Townes lazer ıĢınını elde etti. Explorer-1 yapay uydusu ile atmosferin üstündeki kozmik radyasyon ölçüldü. Radyasyon kuĢağı James Allen tarafından bulundu. NASA kuruldu. 407 1959: Louis ve Mary Leakey A. Boisai fosilini keĢfetti. 1960: T. Maiman lazer tekniğini geliĢtirdi. Tanzania Olduvai Gorge‟de 2 milyon yıl önce yaĢamıĢ Homo habilis fosili bulundu. 1961: Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk insan oldu. Crik ve Brenner DNA‟nın genetik kodunun katlanmayan üç bazlı Ģeritler olduğunu gösterdi. Gell-Mann ve Ne‟Mann temel parçacıkları sınıflandırdı. 1962: Rossi X-ıĢınının kaynağını keĢfetti. Bartlett ilk asil gaz karıĢımını imal etti. Mariner-2 uydusu Venüs‟ü inceledi. Lazer ıĢını ilk defa göz ameliyatında kullanıldı. Lee, Yang, Wu ve Wigner zayıf nükleer kuvvetin parçacıklarını keĢfettiler. 1963: Luna-3 uzay aracı ile Ay‟ın arka yüzünün fotoğrafları çekildi. Schmidt ilk kuasarı keĢfetti. Ġlk kadınlı yapay uydu olan Vostok-6 fırlatıldı. Karadeliklerin bilimsel incelenmesine baĢlandı. Penrose karadeliklerin içindeki tekilliği ileri sürdü. 1964: Penzias ve Wilson kozmik mikrodalga arkaalan radyasyonunu yakaladı. Yerin 1500 metre altındaki detektörlerde nötrinolar yakalandı 1965: Ġlk uzay yürüyüĢü (Voskhod-2) gerçekleĢtirildi. Mariner-4 aracı Mars‟ın fotoğraflarını çekti. Luna-4 Ay‟a indi. Ġlk pulsar keĢfedildi. Cygnus-A‟dan X-ıĢınları alındı. John Kemedy bilgisayar lisanını geliĢtirdi. 1967: Hewish ve Bell ilk pulsarı keĢfetti. Salam ve Weinberg elektromanyetik ve zayıf nükleer kuvvetleri birleĢtirdi. Ġlk kalp nakli Bernard tarafından gerçekleĢtirildi. Wheeler görünmeyen yıldızlara karadelik ismini taktı. Sentetik DNA yapıldı. Ġlk PC oyunu Mac Hack tarafından yapıldı. Rene Favaloro ilk damar bypass ameliyatını gerçekleĢtirdi. 1968: Okyanusların derinlikleri ölçülmeye baĢladı. 1969: Hawking ve Penrose evrenin Big Bang öncesi bir tekillik noktası halinde olduğunun ispatını yaptı. Apollo uzay 408 aracı Ay‟a gitti, iki insan Ay‟a ayak bastı. Ġlk gen Jonathan Beckwitz tarafından izole edildi. 1970: Baltimore RNA‟dan DNA yapımını gerçekleĢtiren transkriptaz enzimini keĢfetti. Venera-7 Venüs‟e yumuĢak iniĢi gerçekleĢtirdi. Uzay boĢluğunda organik moleküller bulundu. Ġlk cep bilgisayarı yapıldı. Cygnus X-1‟in bir karadelik olduğu anlaĢıldı. 1971: Ġlk defa 40 rakamlı sayı iĢleme kondu. Mars-3 aracı Mars‟a yumuĢak iniĢ yaptı. Ġlk microprocessor Intel tarafından bulundu. 1972: Venera-8 Venüs‟e indi. Ay‟a altıncı ve son insanlı Apollo ziyareti yapıldı. GüneĢ sisteminin dıĢına çıkan Pioneer10 fırlatıldı. 1973: Skylab uydusu fırlatıldı. W ve Z parçacıkları keĢfedildi. 1974: Etiyopya‟da 3.2 milyon yıl önce yaĢamıĢ A. Afarenis (Lucy takma isimli kadın) fosili Donald Johanson tarafından bulundu. Hawking karadeliklerin sonunda buharlaĢacaklarını ispat etti. Glashow (GUT) Büyük BileĢik Teoriyi ileri sürdü. Mariner-10 Merkür‟ün resimlerini yolladı. Ġlk PC satıĢa çıkarıldı. 1975: Sanger genlerin haritasını çıkarma çalıĢmalarına baĢladı. Benoil Mandelbrot fraktallar (kaos) teorisini geliĢtirdi. 1976: Ġki Viking uzay aracı Mars‟a indi. 1977: Voyager uzay araçları gezegenlerin yakınından geçerek resimlerini gönderdi. AIDS hastalığı teĢhis edildi. 1978: Pluto‟nun uydusu Charon keĢfedildi. Vücut dıĢında ilk insan yumurtası (tüp bebek) döllendi. 1979: Townes galaksinin merkezine yerleĢmiĢ 3 milyon GüneĢ kütlesindeki dev karadeliği keĢfetti. Antartika‟ya düĢmüĢ bir meteorit üzerinde uzaydan gelen aminoasitler bulundu. 409 1980: Luis Alvarez dinozorları yok eden nedenin yeryüzüne düĢen büyük bir cisim olduğunu ileri sürdü. Voyager aracı Satürn‟e ulaĢtı. Alan Guth Büyük Patlama‟nın enflasyon teorisini ileri sürdü. New Mexico‟da 27 tane çanağın birleĢmesi ile Dünya‟nın en büyük VLA radyo teleskopu kuruldu. 1981: Ġlk uzay mekiği fırlatıldı. GüneĢ‟in 2500 katı büyüklükte R136a yıldızı keĢfedildi. Çinliler bir balığı klonlayan ilk ülke oldular. Ohio üniversitesinde bir farenin geni baĢka bir fareye aĢılandı. 1982: Venüs‟e yapay uydu indirildi. Ġlk yapay kalp nakli ameliyatı William DeVries tarafından gerçekleĢtirildi. 1983: Kompakt disk (CD) üretildi. Uydular aracılığı ile kıtaların hareketleri belirlendi. Pioneer-10 GüneĢ sistemini terk ederek yıldızlar arası boĢluğa daldı. Ġlk yapay kromozom yapıldı. 1984: Schwarz ve Green süpersicim teorisini ortaya attı. NASA uzayda 1462 tane yapay uydunun dolaĢtığını ilan etti. Rusya‟nın kuzeyinde açılan 12.000 metrelik Dünya‟nın en derin deliğinden kaya örnekleri çıkarıldı. Steen Willadsen ilk defa bir koyunu klonladı. 1985: DondurulmuĢ embriyodan ilk bebek yaratıldı. 50 milyon yılda 1 saniye hata yapan lazerli saat imal edildi. 1986: Wisconsin‟de ilk genetik mühendisliği uygulanmıĢ organizma (tütün) yetiĢtirildi. Halley kuyruklu yıldızı geri döndü ve beĢ tane uzay aracı ile yakından incelendi, çekirdeğinin toz, buz ve karbondioksitten oluĢtuğu anlaĢıldı. 1987: GüneĢ dıĢındaki diğer bazı yıldızların da etraflarında dolanan gezegenlerin mevcudiyeti anlaĢıldı. Large Magellan Bulutunda bir süpernova patlaması görüldü. 300 milyon ıĢık yılı geniĢliğindeki Boötes galaksiler topluluğu keĢfedildi. 1988: Harvard Medical School‟da ilk genetik mühendisliği uygulanmıĢ omurgalı hayvan (fare) yetiĢtirildi. Kuzey ve 410 güney kutupları üzerindeki üst atmosferin ozon miktarının azaldığı ve normalden fazla morötesi ıĢınların yeryüzüne inerek iklim, canlı ve asit yağmuru gibi doğa olaylarını etkilediği tespit edildi. Bütün insan genlerinin haritasını çıkarma çalıĢmalarına baĢlandı. Newton‟un, gravitasyon teorisi yeniden incelendi ve yeni ölçümlerin kısa mesafelerde Newton yasasından ufak farklılıklar gösterdiği belirlendi. Bu durum, ya yasanın Newton‟un belirlediğinden daha karmaĢık olduğu yada mevcut zayıf bir beĢinci kuvvetin gravitasyonel çekime etki yaptığı anlamına geldiği sanıldı. Titov ve Manarov uzayda 365 gün kalarak en uzun süre kalma rekorunu kırdılar. 1989: Voyager-2 Neptün‟e ulaĢtı. Galileo uzay aracı Jüpiter‟e gönderildi. Yolu üzerinde, 1991‟de Gaspra ve 1993‟de Ida asteroitlerini yakından inceledi. Magellan uzay aracı, yörüngesine oturması ve haritasını çıkarması için Venüs‟e gönderildi. Doppler etkisi radar hava tahminleri için kullanıldı. 1990: Hubble uzay teleskopu uzaydaki yörüngesine oturtuldu. COBE uydusu fırlatıldı ve Büyük Patlama‟dan gelen arkaalan radyasyonunun tam değerini tespit etti. 15 yıl sürecek olan ve 3 milyar nükleodit diziliĢinin haritasını çıkarmayı öngören „human genome‟ projesine baĢlandı. 1990 yılının en sıcak yıl olduğu ilan edildi. 1992: Hubble uzay teleskopu Samanyolu içindeki dördüncü karadelik olan ve bizden 18.000 ıĢık yılı uzaklıkta bulunan Nova Muscae-1991‟i keĢfetti. 80 ıĢık yılı mesafe içindeki diğer uygarlıkları araĢtırmak için SETI projesi baĢlatıldı. Kuzey yarı küresi üzerindeki atmosfer içinde ozon miktarının azaldığı anlaĢıldı. 1993: Ġlk baĢarılı insan embriyosu klonlandı. Antarktika üzerindeki ozon deliği Pinatubo yanardağının volkanları 411 yüzünden en büyük ölçüye ulaĢtı. Large Magellan Bulutunun etrafındaki karanlık maddenin varlığı tespit edildi. Uzaydaki Hubble teleskopunun aynası değiĢtirildi. COBE uydusu Büyük Patlama teorisini destekleyen mikrodalga arkaalan radyasyonunun sıcaklığını teyit etti. Uzay mekiği Hubble teleskopunun tamiri ve aynasının değiĢtirilmesi için yola çıktı ve planlanan tamiratları gerçekleĢtirildi. 1994: Etiyopya, Aramis‟de 4.4 milyon yıl önce yaĢamıĢ Ardipithecus Ramidus (en eski hominid) fosili bulundu. Shoemaker-Levy-9 kuyruklu yıldızının parçaları Jüpiter‟e düĢtü. Tepe kuark keĢfedildi. Dünya‟nın en büyük teleskopu olan 9.82 metre çapında aynaya sahip Keck-2, Hawai Mauna Kea‟da kuruldu. Samanyolu içindeki yıldızlar arası boĢlukta glycine aminoasiti keĢfedildi. MIR uzay istasyonu fırlatıldı. 1995: Nötrinonun kütlesinin 5 eV olduğu iddia edildi. Andrew Wiles, 350 yıldan beri çözülemeyen Fermat‟ın son teoreminin doğru çözümünü buldu. Kenya, Lake Turkana‟da 4.2 milyon yıl önce yaĢamıĢ Australopithecus Anamensis fosilini buldu. Los Alamos laboratuarında yapılan deneylerde, daha önceleri kütlesiz olduğu sanılan, nötrinonun kütlesinin bir elektronun 10-5 de biri kadar olduğu belirlendi. 1973 yılında fırlatılan Pioneer-10 uzay aracı 9.3x109 kilometre uzaklığa ulaĢmıĢ oldu. Bu, insanoğlunun imal ettiği bir cismin eriĢebildiği en büyük uzaklıktı. 412 Bilimde Kim Neyi Buldu Neyi KeĢfetti ? Bilimde çığır açan 400 civarında bilim adamı, yaptıkları buluĢ ve keĢifler özet ifadelerle aĢağıda belirtilmektedir. ADAMS, W S : Beyaz cüce yıldızlarını keĢfetti. ADRIAN, E D : Sinir hücrelerini buldu. ALFVEN, H G : Plazma fiziğini kurdu. AGASSIZ, J R : Dünya‟nın buz devirlerini belirtti. AGRICOLA, G : Metalürjiyi kurdu. AIKEN, H H : Ġlk genel maksat bilgisayarı yaptı. 413 AL-KHWARIZMI : Cebir ve logaritmayı geliĢtirdi. ALPHER, R A : Elementlerin orijinlerini gösteren -- teorisini buldu. ALTMAN, S : Transfer-RNA‟yı buldu. ALVAREZ, L W : Parçacık çarpıĢtırıcılarındaki köpük odasını keĢfetti. AMPERE, A : Elektrodinamik bilimini baĢlattı. ANAXIMANDER : Dünya‟nın bir küre Ģeklinde olduğunu söyledi. ANDERSON, C D : Positronu ve muon parçacığını keĢfetti. ANFINSEN, C B : Enzimlerin yapısını buldu. ANGSTRÖM, A J : GüneĢ‟teki hidrojeni ve ıĢığın dalga boyunu buldu. ARCHIMEDES : Hidrostatik ve mekanik bilimini baĢlattı. ARISTOTLE : Yeryüzünün bir küre Ģeklinde olduğunu belirtti. AMUNDSEN, R : Güney kutbunu keĢfetti. ARMSTRONG, N : Ay‟a ayak basan ilk insan oldu. ATANASOFF, J V : Ġlk elektronik bilgisayarı yaptı. AVERY, O T : DNA‟nın kalıtımdaki rolünü gösterdi. AVICENNA (Ġbni-Sina) : BeĢ ciltlik tıp kitabını yazdı. AVOGADRO, L : Gazların hacim yasalarını buldu. BAADE, W H : Yıldızların sınıflandırılmalarını yaptı. BABBAGE, C : Ġlk analitik bilgisayarı yaptı. BACKUS, J : Fortran bilgisayar programını yaptı. BAILY, F : GüneĢ tutulmasını keĢfetti. BAIRD, J L : Televizyonu imal etti. BARDEEN, J : Transistoru keĢfetti. BARNARD, C N : Ġlk kalp naklini gerçekleĢtirdi. BASOV, N G : Lazer ve maseri keĢfetti. BATESON, W : Genetik bilimini baĢlattı. 414 BAYLISS, W : Hormonları keĢfetti. BEAUFORT, F : Rüzgar hızlarını hesapladı. BEADLE, G W : Enzimlerin genetik kontrolünü belirtti. BECQUEREL, A H : Radyoaktiviteyi buldu. BECKMANN, E O : Termometreyi buldu. BELL, C : Sinir sisteminin yapısını keĢfetti. BELL, J : Pulsarları keĢfetti. BELL, A G : Telefonu buldu. BERG, P : Transfer-RNA‟yı buldu. BERNOULLI, D : Hidrodinamik yasaları, gazların kinetik teorisini buldu. BERZELIUS, J J : Toryum, selenyum, silikon, titanyum ve zirkonyum elementlerini keĢfetti. BETHE, H A : Yıldızların içindeki nükleer reaksiyonlarını belirtti. BESSEL, F W : Yıldızlar arası uzaklıkları hesapladı. BESSEMER, H : Modern çelik üretim prosesini keĢfetti. BIERMANN, L : GüneĢ rüzgarlarının oluĢumunu gösterdi. BIOT, J B : Polarimetreyi yaptı. BLACK, J : Spesifik ve durgun ısıyı, karbondioksiti buldu. BOHR, N H : Atomun yapısını geliĢtirdi, modern atom modelini buldu. BOLTWOOD, B B : Radyoaktif bozunumu buldu. BOLTZMANN, L : Ġstatistiksel mekaniği kurdu. BOLYAI, J : Öklid karĢıtı geometriyi belirtti. BONDI, H : Durağan evren modelini ileri sürdü. BORN, M : Kuantum teorisinin matris mekaniğini kurdu. BOSE, S N : Boson parçacıklarını buldu. BOVERI, T H : Kromozomları buldu. BOYD, W G : Kan gruplarını buldu. BOYLE, R : Gazların basınç ve hacim yasalarını buldu. BRADLEY, J : IĢık hızını hesapladı. 415 BRAGG, W H : Katılar fiziğini kurdu. BRAHE, T : Ġlk yıldız katalogunu yaptı. BRENNER, S : Genetik kodları keĢfetti. BRIDGMAN, P W : Yüksek basınç fiziğini kurdu. BRIGGS, H : Logaritmik aritmetiği buldu. BROWN, R : Hücre çekirdeğini ve moleküllerin Brownian hareketlerini gösterdi. BUFFON, G : Evrim teorisini ileri sürdü. BULLARD, E C : Kıtaların hareketlerini ve Dünya‟nın iç sıcaklığını ileri sürdü. BULLEN, K E : Dünya‟nın iç yapısını belirtti. BUNSEN, R W : Spektroskopiyi buldu. CALVIN, M : Fotosentezi buldu. CANIZZARO, S : Atomik ağırlığı buldu. CARNOT, N L : Termodinamik teorisini kurdu, ikinci yasayı buldu. CARREL, A : Organ nakli cerrahisini kurdu. CARRINGTON, R C : GüneĢ‟in döndüğünü keĢfetti. CAULOMB, C A : Elektrik yükleri arasındaki yasaları, manyetik kuvvetleri buldu. CAVENDISH, H : Dünya‟nın yoğunluk ve kütlesini hesapladı, hidrojeni keĢfetti. CELSIUS, A : Sıcaklık ölçeğini buldu. CHADWICK, J : Nötronu keĢfetti. CHAMBERLAIN, O : Antiprotonu keĢfetti. CHANDRASEKHAR, S : Yıldızların evrimlerindeki kritik kütle bağlantısını hesapladı. CHANDLER, S C : Dünya‟nın kutuplarını keĢfetti. CHAPMAN, S : Dünya‟nın manyetizmasını buldu. CHARGAFF, E : DNA bazlarını buldu. 416 CHARLES, J A : Gaz yasalarını buldu, mutlak sıfırı ileri sürdü. CHERENKOV, P A : Cherenkov etkisini buldu. CHEVREUL, M E : Renklerin fiziğini kurdu. CLAUSIUS, R E : Termodinamiğin ikinci yasasını formüle etti. COCKCROFT, J D : Yapay çekirdek parçalanmasını gerçekleĢtirdi. COMPTON, A H : IĢığın saçılma etkisini buldu. COOLIDGE, W D : X-ıĢın tüpünü yaptı. COPERNICUS, N : GüneĢ merkezli heliocentric sistemi ileri sürdü. CORIOLIS, G G : Coriolis kuvvetini belirtti. COLUMBUS, K : Batı Hint adalarını keĢfetti. COWAN, C : Nötrino parçacıklarını keĢfetti. CRIK, F H : DNA‟nın yapısını keĢfetti. CURIE, M : Radyumu, polonyumu keĢfetti, radyoaktiviteyi tarif etti. CURIE, P : Piezoelektriği buldu. DALTON, J : Atomik teoriyi, gazların ısıl genleĢmesini buldu. DARWIN, E: Evrim teorisini geliĢtirdi. DAVY, H : Potasyumu keĢfetti. DE BROGLIE, L V : Parçacıkların dalga karakterlerini keĢfetti. DE DUVE, C R : Lisosomları buldu. DESCARTES, R : Kartezyen geometriyi kurdu. DICKE, R H : Kozmik arkaalan radyasyonunu ileri sürdü. DIESEL, R C : Ġçten yanmalı motoru yaptı. DIRAC, P A : Antimaddeyi buldu, kuantum teorisinin denklemlerini çıkardı. 417 DOPPLER, C : Doppler etkisini buldu. DOVE, H W : Rüzgar akımlarını keĢfetti. DU BOIS REYMOND, E H : Nöro elektrikliği buldu. DULONG, P L : Atomik ısıyı buldu. DYSON, F J : Kuantum elektrodinamiği geliĢtirdi. ECKERT, J P : Ġlk modern bilgisayarı (ENIAC) yaptı. EDDINGTON, A S : Einstein‟ın teorisinin ispatını yaptı. EDISON, T A : Elektrik ıĢığını elde etti. EHRLICH, P : Ġlaç tedavisini buldu. EINSTEIN, A : Relativite teorilerini, fotoelektrik etkiyi, ıĢığın parçacık teorisini, E=mc2 buldu, kozmolojiyi baĢlattı. ELSASSER, W M : Dünya‟nın manyetizmasını buldu. ERASTOSTHENES : Dünya‟nın çevresini ve çapını hesapladı. EUCLID : Geometri bilimini baĢlattı. FAHRENHEIT, G D : Sıcaklık ölçeğini buldu. FARADAY, M : Klasik alan teorisini yarattı, elektrik ve manyetik kuvvetleri buldu. FERMAT, P : Ġhtimaller teorisini buldu. FERMI, E : Beta bozunumunu buldu, ilk nükleer reaktörü kurdu. FERREL, W : Atmosferin dönüĢ hareketini gösterdi. FEYNMAN, R P : Kuantum elektrodinamiğini geliĢtirdi. FIBIGER, J A : Kanserin orijinlerini gösterdi. FIBONACCI, L : Desimal sistemi Avrupa‟ya tanıttı. FIZEAU, A H : IĢık hızını hesapladı, Doppler etkisini ıĢığa uyguladı. FLEMMING, W : Hücrelerin mitosis bölünmesini keĢfetti. FLEMING, A : Penisilini buldu. FLEMING, J A : Termik vanayı yaptı. 418 FOUCAULT, J B : Dünya‟nın dönmekte olduğunu ve ıĢık hızını hesapladı. FOURIER, J B : Lineer diferansiyel denklemleri çıkardı. FRANKLIN, B : Statik elektriği buldu. FRAUNHOFER, J : GüneĢ ıĢığının spektrum çizgilerini keĢfetti. FRESNEL, A J : IĢığın dalga teorisini geliĢtirdi. FREUD, S : Psikanaliz bilimini kurdu. FRIEDMANN, A A : GeniĢleyen evren modelini ileri sürdü. FRISCH, O R : Nükleer fisyonu buldu. GABOR, D : Hologramı keĢfetti. GAGARIN, Y : Uzaya çıkan ilk insan oldu. GALEN : Anatomi bilimini kurdu. GALLE, J : Neptün gezegenini keĢfetti. GALILEO : Teleskopu, ivmeyi buldu, fiziği baĢlattı. GALVANI, L : Sinirlerdeki elektrik etkiyi buldu. GAMOW, G : DNA protein sentezini, -- teorisini buldu, Big Bang fikrini ileri sürdü. GAUSS, K: Sayılar teorisini kurdu. GAY LUSSAC, J L : Gaz yasalarını buldu. GELL MANN, M : Kuarklar teorisini kurdu. GIBBS, J W : Kimyasal termodinamiği kurdu. GILBERT, W : Dünya‟nın manyetikliğini buldu. GILL, D : GüneĢ‟in Dünya‟ya olan uzaklığını hesapladı. GLASER, D A : Parçacık köpük odasını buldu. GLASHOW, S L : Güçlü nükleer kuvveti, elektrozayıf teoriyi, tılsımlı kuarkı buldu. GODDARD, R H : Roketi imal etti. GOLDSCHMIDT, R B : Genetik bilimini kurdu. GOLGI, C : Sinir hücrelerini ve golgi aparatını keĢfetti. GOODRICKE, J : Ġkiz yıldız sistemlerini keĢfetti. 419 GOUDSMIT, S A : Elektronun spin hareketini buldu. GREEN, M B : Süpersicim teorisini ileri sürdü. GUERICKE, O : Vakum pompasını imal etti. GUTENBERG : Matbaa makinasını imal etti. GUTH, A : Big Bang‟ın enflasyon teorisini ileri sürdü. HAHN, O : Nükleer fisyon reaksiyonunu buldu. HALLEY, E : Kuyruklu yıldızlarının yörüngelerini keĢfetti. HARVEY, W : Kan dolaĢımını ve modern fizyolojiyi kurdu. HAWKING, S : Karadeliklerin buharlaĢma, mini karadelikler teorisini ileri sürdü. HEISENBERG, W K : Matris mekaniğini, belirsizlik ilkesini buldu. HELMHOLTZ, H : Enerjinin sakınımı yasasını buldu, entropiyi keĢfetti. HENRY, J : Elektromanyetik endüksiyonu buldu. HERTZ, H R : Radyo dalgalarını keĢfetti. HERTZSPRUNG E : Yıldızların evrim diyagramını yaptı. HERSCHEL, F W : Samanyolu‟nun Ģeklini, Uranüs gezegenini keĢfetti. HERSCHEL, J : Kızılötesi radyasyonu keĢfetti. HESS, V F : Kozmik ıĢınları buldu. HEWISH, A : Nötron yıldızlarını keĢfetti. HIGGS, P W : Alan bosonlarını buldu. HIPARCHUS : Trigonometriyi baĢlattı. HOOKE, R : Hücreyi keĢfetti. HOYLE, F : Süpernovaları keĢfetti. HUBBLE, E P : Galaksilerin yapısını, evrenin geniĢlemekte olduğunu ve Andromeda galaksisini keĢfetti. HUGGINS, W : Yıldızların kızıla kaymasını buldu. HUTTON, J : Kıtaların oluĢum prensibini ileri sürdü. HUYGENS, C : IĢığın dalga teorisini, sarkaçlı saati, Satürn‟ün halkalarını keĢfetti. 420 JANSKY, K G : Radyo astronomiyi keĢfetti. JENNER, E : Ġlk aĢıyı yaptı. JOHANSON, D : A. Afarensis (Lucy) KeĢfetti. JOLIOT CURIE, F : Yapay izotopu, radyoaktiviteyi yaptı. JOLY, J : Radyoterapiyi buldu. JOULE, J P : Isının mekanik karĢılığını, enerjinin sakınımı yasasını buldu. JORDAN, E P : Kuantum teorisini geliĢtirdi. KAMERLING ONNES, H : Süper iletkenliği keĢfetti. KANT, I : GüneĢ sisteminin oluĢ teorisini ileri sürdü. KAPITZA, P L : Süper akıĢkanlığı, alçak sıcaklık fiziğini baĢlattı. KARMAN, T : Aerodinamik yasalarını buldu. KEKULE, F A : Benzolün yapısını buldu. KEPLER, J : Gezegenlerin hareket yasalarını buldu. KHORANA, H G : Genetik kodları buldu. KILBURN, T : Ġlk depolanmıĢ bilgisayar programını yaptı. KIRCHOFF, G R : Spektrumdaki karanlık çizgilerin özelliklerini buldu. KLUG, A : Virüslerin yapısını buldu. KOCH, H R : Bakteri sporlarını keĢfetti. KORNBERG, A : DNA sentezini yaptı. KREBS, HA : Hücre içindeki enerji üretim devresini keĢfetti. KREBS, J R : Hayvan davranıĢlarını gösterdi. KUIPER, B P : Uranüs‟ün uydularını keĢfetti. LAMARCK, J : Evrim teorisini ortaya attı. LAMB, W E : Hidrojenin enerji seviyelerini buldu. LANDSTEINER, K : Kan gruplarını buldu. LANGEVIN, P : Sonar‟ı buldu. 421 LANDAU, L D : Helyumun sıvılaĢtırılmasını yaptı. LAPLACE, P S : GüneĢ sisteminin oluĢumunu ispat etti. LAVOISIER, A L : Havanın ve suyun karıĢımını, maddenin sakınımı yasasını buldu. LAWRENCE, E O : Parçacık hızlandırıcısı siklotronu imal etti. LEAKEY, L : A. Boisei‟yi keĢfetti. LEAVITT, H S : Cepheid yıldızlarının periyot-parlaklık iliĢkisini gösterdi. LEDERBERG, J : Genetik mühendisliğini baĢlattı. LEDERMAN, L M : Kaon parçacığını, muon nötronosunu keĢfetti. LEE, T D : Parçacık fiziğinde pariteyi buldu. LEEUWENHOEK, A : Mikroskobu imal etti, bakteriyi gördü. LEIBNIZ, G W : Hesap metotlarını buldu, çarpma, bölme makinasını yaptı. LEMAITRE, G H : Büyük Patlama fikrini ileri sürdü. LENARD, P E : Katod ıĢınlarını buldu. LEUCIPPUS : Atomların varlığını belirtti. LEVENE, P A : RNA‟nın yapısını buldu. LEVI CIVITA, T : Tansör hesabını yaptı. LEWIS, G N : Kimyasal bağlanma metodunu buldu. LINNAEUS, C : Bitkilerin sınıflandırılmasını yaptı. LIPMANN, F A : Hücre metabolizmasını gösterdi. LIPPERSHEY, H : Teleskopu keĢfetti. LISTER, J : Antiseptik cerrahisini baĢlattı. LOBACHEVSKI, N I : Öklid karĢıtı geometriyi buldu. LOCKYER, J N : GüneĢ‟teki helyumu, GüneĢ‟in kromosfer tabakasını keĢfetti. LORENTZ, H A : Elektron teorisini ileri sürdü. LORENZ, E N : Kaos teorisini yarattı. LOVELACE, A A : Ġlk bilgisayar programını yaptı. 422 LYOT, B F : GüneĢ‟in korona tabakasını keĢfetti. MACH, E : ġok dalgalarını ileri sürdü. MAGELLAN : Gemi ile Dünya‟nın çevresini dolaĢtı. MAIMAN, T : Lazeri geliĢtirdi. MARCONI, G : Radyo haberleĢmesini buldu. MAXWELL, J C : Elektromanyetik alan teorisini formüle etti. MAUCHLY, J W : Ġlk modern bilgisayarı (ENIAC) yaptı. MAUNDER, E W : GüneĢ lekelerini keĢfetti. MEITNER, L : Nükleer fisyon reaksiyonunu belirtti. MENDEL, G J : Kalıtım yasalarını buldu. MENDELEYEV, D : Elementlerin periyodik tablosunu yaptı. MESSIER, C : Kuyruklu yıldızları keĢfetti. MICHELL, J : Ġkiz yıldız sistemlerini keĢfetti. Karadelikler fikrini ortaya attı. MICHELSON, A A : IĢık hızını 300.000 km/sn olarak hesapladı. MILLER, S L : YaĢamın orijinini ileri sürdü. MILLIKAN, R A : Elektron yükünü buldu. MILNE, E A : Evrenin yaĢını hesapladı. MOHOROVICIC, A : Dünya‟nın iç yapısını belirtti. MONTAGNIER, L : Virüsleri ve AĠDS‟i buldu. MOORE, S : Aminoasitleri buldu. MORGAGNI, G B : Patolojiyi kurdu. MORGAN, T H : Kromozom teorisini yarattı. MOSELEY, H H : Atom içindeki yükleri, atom sayılarını buldu. MURRAY, J E : Böbrek naklini yaptı. MULLER, H : Genetik mutasyonları keĢfetti. NANSEN, F : Kuzey kutbunu keĢfetti. NAPIER, J : Logaritmayı buldu. 423 NEHER, E : Hücre zarını buldu. NERNST, W H : Termodinamiğin üçüncü yasasını buldu. NEWTON, I : Gravitasyon kuvvetini, hareket yasalarını, yüksek matematiği buldu. NOBEL, A : Dinamiti imal etti. OERSTED, H C : Elektrik akımının etrafındaki manyetik alanı buldu. OHM, G S : Akım ve voltaj arasındaki iliĢkiyi buldu. OLBERS, H W : Asteroitleri keĢfetti. OLDHAM, R D : Dünya‟nın merkezindeki çekirdeği keĢfetti. OORT, J H : Oort bulutlarını, kuyruklu yıldızların kaynağını, galaksilerin dönüĢünü keĢfetti. OPARIN, A I : YaĢamın baĢlangıcını ileri sürdü. OPPENHEIMER, J R : Atom bombasını imal etti, nötron yıldızlarını ileri sürdü. OTTO, N A : Ġçten yanmalı motoru imal etti. PALADE, G E : Hücrelerin yapısını, ribozomu keĢfetti. PARSONS, C A : Buhar türbinini imal etti. PASCAL, B : Ġhtimaller teorisini kurdu. Toplama makinasını yaptı. PASTEUR, L : Kuduz hastalığını, üç boyutlu kimyayı buldu, mikrobiyolojiyi kurdu. PAULI, W : DıĢlama ilkesini buldu. PAULING, L C : Kimyasal bağlanma metodunu, proteinin yapısını buldu. PAVLOV, I P : ġartlı refleksi buldu. PAYEN, A : Enzimleri KeĢfetti. PEARY : Kuzey kutbuna ulaĢan ilk insan oldu. PEEBLES, P J : Galaksilerin oluĢumunu ileri sürdü. PEIERLS, R E : Atom bombasını imal etti. 424 PENZIAS, A A : Kozmik arkaalan radyasyonunu keĢfetti. PLANCK, M : Siyah cisim radyasyonunu buldu, kuantum teorisini baĢlattı. POINCARE, H : Matematiksel topolojiyi ve kaos bilimini baĢlattı. POWELL, C F : Pion parçacığını keĢfetti. PRIESTLEY, J : Oksijeni keĢfetti. PRIGOGINE, I : Termodinamiğin prensibini buldu. PTOLEMY : Astronomiyi baĢlattı. PYTHAGORAS : Felsefesi sayılara dayanan ilk bilimsel anlayıĢı kurdu. RAHN, J : Bölme iĢlemini buldu. RAMAN, C V : IĢık saçılmasını buldu. RAMSAY, W : Asil gazları, yeryüzündeki helyumu keĢfetti. REBER, G : Ġlk radyo teleskopu imal etti. REINES, F : Nötrinoları keĢfetti. REMAK, R : Myelin kılıfını keĢfetti. RICHTER, C F : Sismolojinin ölçeğini buldu. RICHTER, B : J/psi parçacığını buldu. RITTER, J W : Morötesi radyasyonu buldu. ROENTGEN, W K : X-ıĢınlarını keĢfetti. ROEMER, O : IĢık hızını 225.000 km/sn olarak hesapladı. ROSS, J C : Kuzey manyetik kutbunun yerini keĢfetti. RUBBIA, C : Z ve W bosonunu keĢfetti. RUMFORD, B : ĠĢ ile ısı arasındaki iliĢkiyi buldu. RUSKA, E A : Elektron mikroskobunu buldu. RUSSELL, H N : Yıldızların evrim diyagramını yaptı. RUTHERFORD, E : Atomun yapısını, protonu buldu. RYDBERG, J R : Spektrum çizgilerinin frekanslarını buldu. SACHS, J : Kloroplast organelini keĢfetti. 425 SAKMANN, B : Hücrenin elektriksel davranıĢını buldu. SALAM, A : Elektrozayıf teoriyi buldu. SANDAGE, A R : Kuasarları keĢfetti. SANGER, F : Aminoasitlerin diziliĢini açıkladı. SAYERS, J : Radarı buldu. SCHAWLOV, A L : Lazer ve maseri buldu. SCHEELE, C V : Kloru buldu. SCHMIDT, M : Kuasarları keĢfetti. SCHÖNBEIN, C : Ozonu KeĢfetti. SCHRÖDINGER, E : Kuantum teorisinin dalga denklemlerini buldu. SCHWANN, T : Hücre teorisini kurdu. SCHWARZCHILD, K : Yıldızların kritik yarıçapını buldu. SCHWINGER, J : Kuantum elektrodinamiğini geliĢtirdi. SEABORG, G T : Atom bombasını, dokuz adet yapay elementi yaptı. SEGRE, E G : Antiprotonu buldu. SEYFERT, CK : Seyfert aktif galaksilerini keĢfetti. SHOCKLEY, W B, V M: Yarı iletkenliği buldu. SLIPHER : Andromeda bulutunu keĢfetti. SNELL, W : IĢığın kırılmasını buldu. SODDY, F : Ġsotop elementleri keĢfetti. SOMMERFELD, A J : Elektronların eliptik yörüngelerini buldu. SOUBEIRAN, E : Kloroformu keĢfetti. SPERRY, R W : Beyin yarı kürelerini, sinir sistemini buldu. SPITZER, L : Nükleer füzyonu ileri sürdü. STIBITZ, G R : Hesap makinasını yaptı. STONEY, G J : Elektron yükünü buldu. STURM, J C : Sesin su içindeki hızını hesapladı. SUMNER, J B : Enzimleri buldu. SWAMMERDAM, J : Kırmızı kan hücrelerini keĢfetti. 426 SWAN, J W : Elektrik ıĢığını buldu. SZILARD, L : Atom bombasını imal etti. TATUM, E L : Genlerin protein sentezindeki rolünü buldu. TELLER, E : Hidrojen bombasını imal etti. THALES : Bilimsel düĢünmeyi baĢlattı. THOMSON, W : Mutlak sıfır sıcaklığını buldu. THOMSON, J J : Elektronu, katod ıĢınlarını buldu. TODD, A R : Nükleoditlerin yapısını buldu. TOMBAUGH, C W : Pluto‟yu keĢfetti. TOMONAGA, S I : Kuantum elektrodinamiğini kurdu. TORRICELLI, E : Atmosfer basıncını hesapladı. TOWNES, CH : Lazer ve maseri buldu. TRUMPLER, R J : Galaksiler arası uzaklık ölçeğini buldu. TURING, A M : Bilgisayarın teorik limitlerini buldu. TYNDALL, J : Sera etkisini, gökyüzünün mavi görünmesinin nedenini gösterdi. ULAM, S M : Hesap makinasını imal etti. UHLENBECK, G E : Elektronun spin hareketini buldu. UREY, H C : Ağır hidrojeni yaptı. VAN DER WAALS, J D : Moleküller arası kuvvetleri buldu. VAUCANSON, J : Delikli kart sistemini buldu. VESALIUS, A : Anatomiyi geliĢtirdi. VOLTA, A G : Ġlk elektriği üreten pili yaptı. VON KLITZING, K : Kuantum Hall etkisini buldu. VON NEUMANN, J : Bilgisayarın prensibini buldu. WALLACE, A R : Evrim teorisini ileri sürdü. WALDEYER-HARTZ, W : Kromozomları ve nöronları keĢfetti. 427 WALTON, E T : Yapay çekirdek parçalanmasını gerçekleĢtirdi. WATSON, J D : DNA‟nın yapısını keĢfetti. WATSON WATT, R A : Radarı buldu. WATT, J : Buhar makinasını imal etti. WEGENER, A L : Kıtaların hareketini, süper kıtayı ileri sürdü. WEINBERG, S : Elektrozayıf teoriyi buldu. WEINBERG, R A : Kanserin orijinlerini gösterdi. WEIZSACKER, C F : Yıldızlardaki nükleer reaksiyonları ileri sürdü. WHIPPLE, F L : Meteorların oluĢum sebeplerini, kuyruklu yıldızların türlerini keĢfetti. WIGNER, E P : Zayıf nükleer kuvvetin parçacıklarını buldu. WILLSTATTER, R : Klorofilin yapısını keĢfetti. WILSON, C T : Buhar odasını imal etti. WILSON, R W : Kozmik arkaalan radyasyonunu keĢfetti. YANG, C N : Parçacık fiziğinde pariteyi buldu. YOUNG, T : IĢığın dalga teorisini kurdu, enerji kavramını belirtti. YUKAWA, H : Güçlü nükleer kuvveti buldu. ZEEMAN, P : Atomların spektrum çizgilerinin bir manyetik alanda ayrıĢtıklarını gösterdi. ZHANG, H : Sismografiyi buldu. ZONDEK, B : Gebelik testini yaptı. ZWEIG, G : Kuarklar teorisini buldu. ZWORYKIN, V K : Elektron mikroskobunu yaptı. 428 429 Ġnsanoğlunun Tarihindeki En Önemli Bilimsel Olaylar Ġnsanoğlunun, tarihinde “dik durmayı” öğrenmesinden bugüne kadar binlerce bilimsel olay geçmiĢtir. Önce ateĢi bulmuĢ, yazıyı keĢfetmiĢ, tekerleği yapmıĢ, sayı saymayı öğrenmiĢ ve bilimsel düĢünmeye baĢlamıĢtır. Ġçinde yaĢadığı evrenin ne olduğunu ve nasıl yaratıldığını, üzerine ayak bastığı Dünya‟nın, yaĢamı için ıĢığına borçlu bulunduğu GüneĢ‟in ne olduğunu anlamıĢ, nereden gelip nereye gitmekte olduğunu merak etmiĢtir. Bütün bunlar için sayısız buluĢ ve keĢif yapmıĢ ve sonunda doğanın sırlarını çözmüĢtür. Ġnsanoğlunun yarattığı harika olaylar ve en önemli bilimsel geliĢmeler tarih sırasına göre Ģunlardır. 1) 2000 yıldan fazla kullanılan geometri ve matematiğin yaratılması, 13 ciltlik Elements’in yazılması (Euclid, MÖ-300) 2) O zamana kadar düz olduğuna inanılan Dünya üzerinde gemi ile tam bir turun atılması (Magellan, 1519-1522) 3) Dünya ve gezegenlerin GüneĢ‟in etrafında dönmekte olduğunun ve Dünya‟nın evrenin merkezi olmadığının anlaĢılması (Copernicus, 1543) 4) Modern bilimin, fiziğin, mekaniğin baĢlaması (Galileo, 1610) 430 5) 6) 7) 8) 9) 10) 11) 12) 13) 14) 15) 16) 17) 18) 19) 20) Hesap metodlarının, yüksek matematiğin, gravitasyon yasalarının ve klasik fiziğin kurulması (Newton, 1666) Elektrik ve manyetik kuvvetlerin bulunması (Faraday, 1830) Ġlk analitik bilgisayarın yapılması ve programının yazılması (Babbage, 1832) Canlıların Hücre Teorisi‟nin yaratılması (Schwann, 1839) Kalıtım yasalarının bulunması (Mendel, 1856) Elektrik ve manyetik kuvvetlerin birleĢtirilerek elektromanyetik kuvvetin elde edilmesi (Maxwell, 1864) Doğal seçimle ilgili Evrim Teorisi‟nin kitabının yazılması (Darwin, 1859) Radyoaktivitenin bir atomik olay sonucu oluĢtuğunun anlaĢılması (Curie, 1898) Kuantum Teorisinin ortaya atılması ve tamamlanması (Planck, 1900 - Dirac, 1926) Genetik biliminin baĢlatılması (Bateson, 1902) Özel ve Genel Relativite Teorileri‟nin, uzay-zaman geometrisinin, E=mc2 formülünün ve modern kozmolojinin kurulması (Einstein, 1905 - 1916) Atomun yapısının keĢfi, modern Atom Teorisi‟nin kurulması (Rutherford, 1911 - Bohr, 1913) Bir atomun parçalanması ve nükleer fiziğin baĢlatılması (Cockcroft ve Walton, 1932) Nükleer fisyon ve füzyon reaksiyonlarının keĢfi (Meitner, Frisch ve Hahn, 1938) Ġlk atom bombasının patlatılması (Manhattan projesi, Oppenheimer, 1942) Radyo astronomi biliminin kurulması (Jansky, 1945) 431 21) 1) 2) 3) 4) 5) 6) 7) 8) 9) 10) 11) 12) 13) Evrenin baĢlangıcına ait Big Bang Teorisi‟nin ispatları (Hubble, 1929 - Gamow, 1948 - Penzias ve Wilson, 1964) DNA molekülünün yapısının keĢfi (Crik ve Walton, 1953) Ġnsanoğlunun uzaya ilk çıkıĢı (Gagarin, 1961) Ġnsanoğlunun Ay‟a ayak basması (Apollo projesi, Armstrong ve Aldrin, 1969) Genetik mühendisliğinin baĢlatılması (1970) Ġlk karadelik olan Cygnus X-1‟in keĢfi (1971) Diğer uygarlıklarla iliĢki kurmak için uzay boĢluğuna gönderilen uzay araçları (Pioneer, 1973 - Voyager, 1977) Her Ģeyin cevabını verecek olan Süpersicim Teorisi‟nin yaratılması (Green, Schwarz, 1984) Evrenin en küçük parçacığını yakalayabilmek için yerin 100 metre altında kurulan Dünya‟nın en büyük makinasının devreye sokulması (CERN, 1989) Dünya‟nın en büyük ve pahalı deney makinalarından olan Hubble uzay teleskopunun 600 km yukarıdaki yörüngesine yerleĢtirilmesi (Hubble, 1990) Big Bang‟ın ispatını teyit etmek için fırlatılan COBE yapay uydusu (COBE, 1990) Ġnsanoğlunun bir canlı yaratığın benzerini yapması (Klonlama, 1981-1988) Ġnsanın genlerinin içine depolanmıĢ bilgileri okuma ve genlerin bir haritasını çıkartma projesi (Genome, 1990-2015) Diğer uygarlıklarla haberleĢme projesi (SETI, 1992) 432 433 Kısa Bilgiler Bilimsel anlayıĢı kuranların ilki Pythagoras idi. Pythagoras‟ın felsefesi sayılara dayanıyordu. Daha sonra Plato geldi. Plato‟nun felsefesine göre, bilgi gerçek ve değiĢmezdi. Plato‟nun öğrencisi Aristotle doğanın hayat veren olduğunu ileri sürdü. Daha sonra batıda bilim baĢladı. Copernicus, Kepler, Galileo, Descartes, Newton kendi bilimsel felsefelerini yarattılar. 1860‟larda Maxwell ile bilime matematik girdi, fizik geliĢti, alan kavramı geldi. Einstein fiziğin yönünü değiĢtirdi, dört boyutlu geometriyi getirdi, gravitasyon alanının madde yüzünden eğilmiĢ uzay-zamanın bir sonucu olduğunu belirtti. Daha sonra kuantum teorisi yaratıldı. Evrendeki bütün olayları kontrol altında tutan dört tane temel kuvvet bulunmaktadır. Bunlar : Gravitasyon kuvveti: menzili sonsuz olup, gücü 6x10-40‟dır. Özelliği daima çekmesidir. Bu yüzden evren bir arada tutulur. Elektromanyetik kuvvet: menzili sonsuz olup, gücü 10-2‟dir. Özelliği hem itip hem çekmesidir. Bu kuvvet aynı yüklü protonları birbirinden ayırmaya çalıĢır ve farklı yüklü elektronları atom çekirdeği etrafında tutar. Zayıf nükleer kuvvet: menzili 10-17 metre olup, gücü 10-5dir. Özelliği radyoaktiviteye neden olmasıdır. Güçlü nükleer kuvvet: menzili 10-15 metre olup gücü 1‟dir. Özelliği daima çekmesidir. Atom çekirdeğini bir arada tutar ve onu dağılmaktan kurtarır. Gravitasyon kuvvetini graviton, elektromanyetik kuvveti foton, zayıf nükleer kuvveti W ve Z, güçlü nükleer kuvveti ise gluon parçacıkları taĢır. 434 Günlük yaĢamda görülen maddelerin en temel parçacıkları elektronlar, muonlar, nötrinolar, kuarklar ve taulardır. Herhangi bir parçacıklar grubunun en sıkı Ģekilde bir araya gelebilmesi onların ancak birer küresel Ģekilde olması ile olabilir. Çünkü küre en küçük yüzeye sahip olan bir Ģekildir. Yere düĢen yağmur damlalarının Ģekli bu yüzden birer küredir. Gök cisimlerinin birer küresel Ģekillerde olmalarının nedeni moleküllerinin birbirini çekmesi ve bu çekim ile içeriye doğru, en küçük dıĢ yüzeyi oluĢturacak Ģekilde sıkıĢmalarıdır. Dünya‟nın „en büyük‟ makinası olan CERN‟ deki LEP:Large Elektron-Pozitron çarpıĢtırıcısı 60.000 ton ağırlığında olup, evrenin „en küçük‟ parçacığını keĢfetmek için imal edilmiĢtir. GüneĢ sisteminin toplam kütlesinin, %99,86‟si GüneĢ‟te %0,135‟i gezegenlerde %0,00004‟ü uydularda %0,00003‟ü kuyruklu yıldızlarda %0,0000003‟ü asteroitlerde toplanmıĢ olup, gerisi gaz ve toz bulutlarıdır. En yakınımızdaki karadelik Cygnus X-1 olup, bizden 14.000 ıĢık yılı uzaklıktadır. Evrenimiz her bir milyar yıl içinde %5-10 oranında geniĢlemektedir. 1929‟da E. Hubble, Hubble sabitini 500 olarak tahmin etti. Buna göre evrenin yaĢı 1-2 milyar yıl idi. 2001‟de Hubble Teleskopu aynı sabiti 72 olarak belirledi. Buna göre evrenin yaĢı 13 milyar yıldır. Evren geniĢlemekte ve geniĢledikçe soğumaktadır. Bir gün -273.16 derece olacak ve her Ģey imkansız hale gelecektir. Evren sıcaklığı 15 milyar yılda 1032 dereceden -270.42 dereceye indi. -270.42 dereceden -273.16 dereceye gelmesi kaç 435 yıl sürecek, henüz bilinememektedir. -273.16 derecede maddenin atomlarının hareketleri tamamen durur. Genel relativiteye göre madde evren maddesini çökertir. Uzay-zamandaki bu çökme yakındaki diğer cisimlerin hareketlerini değiĢtirir. Einstein‟ın bu teorisi, Newton‟un gravitasyon yasasını geniĢletir ve aynı denklemleri öngörür. Çok büyük kütleler, çok uzun mesafeler ve çok hassas ölçümlerde kendini gösteren genel relativite, bütün baĢarısına rağmen gravitasyonun en son teorisi değildir. Zira, bir protondan daha küçük boyutlarda teori bozulmakta ve yerini henüz bilinmeyen baĢka bir Ģey almaktadır. Ġleride, bu kısa aralıkta çalıĢan yeni bir teorinin keĢfedilmesi gerekmektedir. Zaman genleĢmesi sonucu olarak, ıĢık hızının %98‟i ile yol alan bir gemideki 10 yıl, Dünya üzerindeki 55 yıla tekabül etmektedir. Bir elma ağaçtan yere düĢerken, karĢılıklı çekimden dolayı, Dünya da elmaya doğru çekilir. Gravitasyon yasalarından Dünya‟nın elmaya doğru yaptığı hareketin bir atom çekirdeği geniĢliğinden daha az bir mesafe içinde olduğu anlaĢılmıĢtır. Ġnsanoğlunun bugün elde edebildiği en büyük güç 102 GeV‟dir. GUT elde etmek için gerekli güç ise 1015 GeV‟dir. Sesin hızı sıcaklığa bağlıdır. Deniz seviyesinde sesin hızı 1187 km/saat (Mach 1)‟dir Yukarı çıkıldıkça sesin hızı azalır. 12.000 metre yükseklikte ses hızı 1057 km/saattir. Ġnsanoğlunun bir cisimden elde ettiği en büyük hız 150 km/saniye veya 540.000 km/saattir. Ġnsanoğlunun bir uzay aracından elde ettiği en büyük hız 252.800 km/saatlik bir hızla GüneĢ‟in etrafından geçen Helios olmuĢtur. Ġçinde insan bulunan bir uzay aracından elde edilmiĢ en büyük hız 39.897 km/saat olmuĢtur. 436 Bir insanın yeryüzünden en uzağa ulaĢtığı nokta 400.171 kilometre olup, Apollo-13 ile Ay‟ın diğer yüzünün ilerisine yapılan yolculukta gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġnsanoğlunun en uzağa gönderdiği cisim, Ģimdi yıldızlar arası boĢlukta ilerlemekte bulunan, Pioneer-10 olmuĢtur. Fikri ilk olarak 1946‟da ortaya atılan Hubble uzay teleskopu projesi 1 milyar dolara mal olmuĢtur. Hubble, 1990‟da 600‟cü kilometredeki yörüngesine oturtuldu. Aralık 1993‟de aynası değiĢtirildi. 200 milyon dolara mal olan bu yenileme iĢleminin nedeni ilk aynasındaki 2 mikronluk bir imalat hatasıydı. Yeryüzünde en fazla sayıda insanla gerçekleĢtirilen proje, 1969‟da Ay‟a giden Apollo-11 uzay aracı olup, projede 376.600 uzman çalıĢmıĢtır. 1968 ile 1972 yılları arasında Ay‟a toplam 11 uçuĢ yapılmıĢ olup, birinci seferde Apollo-8 Ay yörüngesinde dolaĢmıĢ, 1969‟daki ikinci seferde Apollo-10 Ay‟a 3.5 kilometre kadar yaklaĢmıĢ, 1969‟daki üçüncü seferde Ay‟a ilk insan ayağı basmıĢtır. Ay‟a 6 defa inildi ve toplam 12 insan ayak bastı. 1972‟den sonra artık hakkında bilinmedik bir Ģey kalmadığı için Ay‟a yolculuk yapılmamıĢtır. ġu anda uzayda dolaĢan insan yapımı uyduların sayısı 2698‟dir. Bunların sadece üçte biri fonksiyonlarını yerine getirmektedir. Geri kalanları ise yakıtlarını bitirmiĢ ölü, hurda cisimlerdir. Dünya etrafında dönen cisimlerden yakıtı bitmiĢ olanlar veya aĢağıdan tahrik edilemeyenler sonunda çekim gücü ile Dünya‟ya geri düĢerler. DüĢme esnasında atmosferden geçerken sürtünme kuvveti ile ısınır ve yanıp kül olurlar. Hominidlerin evrimi : Cinsi: Boyu: Australopithecus 1 m Küçük Homo Beyni: YaĢadığı Tarih: YaĢadığı Yer: 400 gr 3.7 milyon yıl önce 437 Habilis 1m Büyük Homo Habilis 1.5 m Homo Erectus 1.5 m Homo Sapiens 1.7 m Neanderthals 1.7 m Homo Sapiens Sapiens 1.8 m 500 gr 2 milyon yıl önce Doğu Afrika 700 gr 1,6 milyon yıl önce 1200 gr 1,5 milyon yıl önce 1400 gr 400.000 yıl önce 1600 gr 150.000 yıl önce 1700 gr 130.000 yıl önce Doğu Afrika Afrika, Asya Afrika, Asya Batı Asya Afrika, Batı Asya Yeryüzünde tarih boyunca yaĢamıĢ ve çoğu yok olmuĢ canlı türlerinin sayısı 2 milyardır. Günümüzde yaĢayan canlı türlerinin sayısı ise 35 milyon civarındadır. Ġlk canlı hücre bundan 3.6 milyar yıl önce okyanuslarda oluĢtu. Canlılar okyanuslarda 3 milyar yıl kadar kaldı. Önce, bitkiler bundan 450 milyon yıl önce karalarda oluĢtu. Sürüngenler karaya 425 milyon yıl önce ulaĢtı. Dinozorlar 65 milyon yıl önce yok oldu. Sonra karalara memeliler hakim oldu. Dünya‟nın yaĢı 1 yıl olarak gösterildiğinde insan soyu son 1 saate girer. Modern insan soyu olan Homo Sapiens ise son birkaç dakika içine. Dünya‟nın en büyük canlısı 150 metre yüksekliğinde olan Avustralya‟da yaĢayan Eucalyptus ağacı, en küçük canlı ise birkaç yüz atom boyunda olan Chlamydia bakterisidir. Chlamydia bakterisi yeterli bir zaman içinde Eucalyptus ağacını içinden yiyip bitirebilir. Dünya‟nın en yaĢlı canlısı Kaliforniya‟da yaĢayan Bristlecone çamı olup 8000 yıl yaĢındadır. Havalarda yaĢayan canlılar içinde en hızlısı 362 km/saat ile Ģahin, karalarda 240 km/saat ile çıta ve denizlerde ise 109 km/saatlik hızla sailfish balığıdır. 438 Hayvan türleri içinde en güçlüsü piredir. Bir pire vücut ağırlığının 850 katını taĢıyabilir. Ġnsan ise en fazla 17 katını. Ġnsandan sonra en zeki canlı Ģempanze, sonra gorildir. En uzun süre yaĢayan hayvan 150 + yıl ile deniz kaplumbağasıdır. Hayvanlar içinde en baĢarılısı eklembacaklılar olup, bütün türlerin %50-80‟ini teĢkil ederler. Bunlar içinde de en baĢarılı olanı böceklerdir. Bir insan baĢına bir milyar tane böcek düĢer. Zürafalar günde sadece 30 dakika uyurlar. Aynı zamanda boyunlarını eğerek ayakta kestirirler. Yere oturunca enselerini göğüslerine doğru katlayarak birkaç dakika kadar uyuyabilirler. Yeryüzündeki insan nüfusu : MS - 1 yılında 200 milyon idi 1000 yılında 275 milyon idi 1650 yılında 500 milyon idi 1900 yılında 1.625 milyar idi 1950 yılında 2.50 milyar idi 1990 yılında 5.25 milyar idi 1992 yılında 5.48 milyar idi 2000 yılında 6.10 milyar idi 2050 yılında 11.00 milyar olacaktır. Ġngiliz Ekonomist Thomas Malthus 1798‟de yazdığı Essay on the Principles of Population isimli makalesinde ülkelerin nüfusunun geometrik olarak artacağını (4, 16, 64, 256, ...), buna karĢılık yiyecek miktarının aritmetik olarak artacağını (4, 8, 12, 16, ...), belli bir süre içinde yiyecek miktarının bütün nüfusa yetersiz kalacağını belirtti. Bu durumun önlenmesi için nüfus artıĢının kontrol edilmesi ve gıda üretiminin artırılması gerekir. 1968 ve 1972‟de yapılan ciddi araĢtırmalar Malthus teorisini doğrulamıĢtır. 439 Dünya‟da nüfusu 1 milyona ulaĢan ilk Ģehir Roma oldu. MS-1 yılında nüfusu 1 milyona ulaĢmıĢtı. Bugün Dünya‟da konuĢulan lisan sayısı 3000-6500 arasındadır. Bunun içinde bir ülkenin farklı bölgesindeki yöresel lisanlar ve diyalektler mevcuttur. Bugün en çok konuĢulan lisan Çince (874 milyon kiĢi), Hindu (366), Ġspanyolca (358), Ġngilizce (341), Bengali (207), Arapça (206), Portekizce (176), Rusça (167), Japonca (125), Almanca (100)‟dır. Farklı lisanlar 200.000 yıl önce yaĢamıĢ kültürel gruplardan geliĢmiĢ, ilk lisanlar yok olmuĢ, çeĢitli değiĢik lisanlar 15.000 yıl önce Ġngilizce, Türkçe, Fince, Arapça gibi lisanlardan geliĢmiĢtir. 2100 yılına kadar, Ģu anda konuĢulan 3000-6500 lisanın yarısının çeĢitli nedenlerle yok olacağına inanılmaktadır. Dünya‟nın ekvator bölgesi üzerindeki bir noktanın dönme hızı 1600 kilometre/saattir. Bu bölgede yaĢayan insanlar güçlü bir santrifüj kuvvetinin etkisi altındadır. Bu yüzden ekvatorda yaĢayan bir insan kutuplardaki ağırlığından yaklaĢık 28 gram daha hafif gelir. Bir insan vücudundaki bütün kan damarları birbirine eklenseydi uzunluğu 97.000 kilometreye ulaĢırdı. 70 kilo ağırlığındaki bir erkek vücudunda toplam 5.5 litre, 50 kiloluk kadında ise 3.5 litre kan bulunur. En büyük ve en ağır organ deri olup açıldığında 2 m2 ve 2.7 kilo gelir. Ġnsanların %72‟si sağ ellerini, %5,5‟u sol ellerini kullanır. YetiĢkin bir insanda toplam 206 tane kemik ve 656 tane kas bulunur. Gülmeyi 17 tane kas, kaĢları çatmayı ise 43 tane kas kontrol eder. Bir insan kafasında yaklaĢık 100.000 tane saç bulunur ve günde yaklaĢık 50-100 tane saç yok olur. Günde 17.000 defa göz kapakları kırpılır. 440 Ġnsan yaĢlandıkça daha az uyur. 15 günlük bebek günde 1622 saat, 55 yaĢın üzerindekiler ise 5.5 saat uyurlar. 70 kiloluk bir insan uyku sırasında 1 dakikada 1 kalori harcar. Ġnsanda kırmızı kan hücreleri 120 gün, beyaz kan hücreleri 10 saat, deri hücreleri 19-34 gün, mide hücreleri 2 gün yaĢar. Beyin hücreleri ölümle birlikte, kemik hücreleri ise ölümden 30 yıl sonra ölür. Bir insan vücudunda yaklaĢık 60 trilyon hücre, bir insan beyninde ise 100 milyar nöron bulunmaktadır. Bir DNA molekülü 300 milyon atomun birleĢmesinden meydana gelir. Bir DNA molekülünün bilgi deposu 20100 (yaklaĢık sonsuz) sayıda farklı aminoasit sıralanmasını kapsar. Bir milimetrenin %1‟i geniĢlikteki hücre çekirdeğinin içinde kıvrılmıĢ bir DNA molekülü açıldığında uzunluğu 2 metre olur. Canlı vücudu içindeki haberleĢme iki yoldan yapılır. Birincisi hormon denilen molekülsel kelimelerle. Hormonlar bezelerin içinde imal edilir, sonra kanın içine bırakılır. Kan onları gidecekleri yerlere ulaĢtırır. Dokulardan geçen hormon hücre zarından geçerek taĢıdığı mesajı hücreye iletir. Her hormonun Ģekli ve ölçüsü taĢıdığı mesajı belirler. Kan basıncı, kalp atıĢ oranı, sindirim, Ģeker ve yağın kontrolü hormon yolu ile yapılır. Ġkinci haberleĢme sistemi sinir sistemi ile olur. Bir kablonun içinden geçen elektronik iletiĢim gibi bu yol daha net ve daha hızlı gerçekleĢir. 1994‟de P53, yılın molekülü seçildi. P, onun bir protein, 53‟de hidrojen atomunun 53.000 kat fazla ağırlıkta olduğunu ifade eder. Vücudumuzda çok sayıda P53 proteini bulunur. Hücre içindeki P53 seviyesi yükselince DNA‟nın çalıĢma sistemi bozulur ve kanserle sonuçlanan mutasyonlara neden olunur. Ġnsan vücudundaki kanser olaylarının yarısı P53 molekülünden kaynaklanır. 441 Ġnsan beyni bugün yaĢayan en yakınımız olan maymun beyninin 4-5 katı daha büyüktür. Esas fark insan beynindeki korteks bölgesinin büyüklüğüdür. Ġnsan DNA‟sındaki genlerin %99.6‟sı Ģempanzeninki ile aynıdır. Açık bir günde ve deniz seviyesinde en fazla 5 km ilerisi görülebilir. Bu uzaklıktan sonra Dünya yüzeyi eğrilir ve ilerisi görülemez. 1.5 km yükseklikten ise 157 km ilerisi görülebilir. Bulanıklık ve nem daha uzaklıkları belirsiz yapar. Ölü deniz Dünya‟nın en tuzlu gölü olup, tuzluluğu okyanuslardan 9 defa daha fazladır. Deniz seviyesinin 1349 feet altında olup yeryüzündeki en düĢük noktadır. 1995 yeryüzünün en sıcak yılı oldu. Yeryüzünün ortalama sıcaklığı 1995‟de bir derecenin onda yedisi kadar arttı. Bunun nedeni fosil yakıtlarının kullanılmasıydı. 2100 yılında yeryüzü sıcaklığının 1.8-6.3 derece yükseleceği hesaplanmaktadır. Yeryüzünün ortalama sıcaklığı en yüksek yeri 35 derece ile Etiyopya, Dallop‟dur. En düĢük ortalama sıcaklık ise -57 derece ile Antarktika, Plateau Station‟dur. ġimdiye kadar kayda geçmiĢ en büyük sıcaklık 13.9.1922 günü 58 derece ile Libya, El Azizia olmuĢtur. Kayda geçmiĢ en düĢük sıcaklık ise 21.7.1983 günü –89 derece ile Antarktika, Vostok olmuĢtur. 442 Bilimde Rekorlar 443 Bu bölümde Evren, GüneĢ, Gezegenler, Dünya, Canlı YaĢam, Fizik, Kimya, Matematik ve Uzay Araçları gibi değiĢik konulardaki „rekorlar‟ yer almaktadır. Bu konulardaki en büyük ve en küçükler, en hızlı ve en yavaĢlar, en uzun ve en kısalar, ilkler ve sonlar gibi yüzlerce bilgilere yer verilmiĢtir. Ġnsanoğlunun içinde yaĢadığı evreni, doğayı ve kendisini tanımasına yardımcı olacaktır. Evren: Evrenin en büyük yapısı „Grand Wall‟ adı verilen ve Kasım 1989‟da keĢfedilen, 280x800 milyon ıĢık yılı (2.6x1021 kmx7.5x1021 km) uzunluğunda ve 23 milyon ıĢık yılı (2.2x1020 km) geniĢliğindeki bir duvar Ģeklinde sıralanmıĢ galaksiler topluluğudur. En büyük galaksi, Abell-2029 galaktik kümesinin merkezinde yer alan, Virgo kümesine 1070 milyon ıĢık yılı (1.01x1022 km) uzaklıktaki galaksidir. 1990‟da keĢfedilen bu galaksinin çapı 5.600.000 ıĢık-yılı (5.3x1019 km) olup, Samanyolu galaksisinin 80 katı büyüklüktedir. Parlaklığı GüneĢ‟in parlaklığının 2 trilyon katıdır. En uzaktaki galaksi 4C41.17 radyo kaynağı olup, uzaklığı 1990‟da 12.800 milyon ıĢık yılı (1.21x1023 km) olarak tespit edilmiĢtir. En parlak galaksi IRAS-F10214+4724 olup, parlaklığı GüneĢ‟ten 3x1014 kat daha fazladır. ġubat 1991‟de gözlenen IRAS‟ın uzaklığı 11.600 milyon ıĢık yılı (1.10x1023 km)‟dir. Çıplak gözle tespit edilmiĢ en uzaktaki gök cismi Messier-31 olarak adlandırılan Andromeda içindeki Büyük Galaksi‟dir. Galaksimiz, bizden 2.309.000 ıĢık yılı (2.18x1019 km) uzaklıktaki bu galaksiye doğru yol almaktadır. 444 Samanyolu evrendeki 100 milyar galaksiden biri olup, çapı 100.000 ıĢık yılı kütlesi GüneĢ‟in 4x1011 katıdır. Kendi galaktik kümesinin içinde yer alan Samanyolu, bize en yakın küme olan Virgo galaksiler grubuna doğru 720.000 km/saat hızla yol almaktadır. 18.11.1989‟da fırlatılan COBE uydusu 23.4.1992‟de kozmik mikrodalga ıĢıma sıcaklığını –270.424oC olarak tespit etmiĢtir. Bu durum, galaksilerin Büyük Patlama‟dan sadece 1 milyon yıl sonra oluĢmaya baĢladıklarının belirtisi olarak kabul edilmektedir. Tespit edilmiĢ 88 adet galaktik gruplarının en büyüğü Hydra olup, bütün uzayın %3.16‟sını (1303 derece2) kaplamaktadır. Ġçinde çıplak gözle görülebilen 68 yıldızı barındırmaktadır. En küçük galaktik grup ise Crux Australis olup, bütün uzayın %0.16‟sını (68.50 derece2) kaplamaktadır. Bütün uzay ise 41.25 derece2‟dir. Bize en uzak mesafedeki gök cismi Nisan, 1991‟de gözlenen ve 14 milyar ıĢık yılı (1.32x1023 km) uzaklıkta olan PC-1247+3406 Kuasar‟ıdır. Kuasar‟lar (QSOs veya Quasi-Stellar Radio Sources) uzak mesafelerdeki galaksilerin aktif merkezleri olup, yüksek parlaklıkta nokta Ģeklinde gözükürler. 7200 adedi bilinmektedir. Evrenin en parlak cisimleri olan kuasarlardan HS-1946+7658, GüneĢ‟ten 1.5x1015 kat daha parlaktır. Bu kuasar Temmuz, 1991‟de gözlenmiĢ olup, uzaklığı 12.4 milyar ıĢık yılıdır. En korkunç kuasar patlaması Kasım, 1989‟da olmuĢtur. Bizden 2 milyar ıĢık yılı uzaklıktaki PKS-0558-504‟ün patlaması, GüneĢ‟in 340.000 yıl boyunca verdiği enerjiye eĢit bir Ģiddette gerçekleĢmiĢtir. Bize en yakın yıldız, 1915‟de keĢfedilen ve 4.22 ıĢık yılı (4x1013 km) uzaklıktaki Proxima Centauri‟dir. 445 Çıplak gözle görülebilen en yakın yıldız, 4.35 ıĢık yılı uzaklıktaki Alpha Centauri olup, güney yarı küresinden gözlemlenebilmektedir. 29700 yılında bu yıldız Dünya‟ya en yakın konumu olan 2.84 ıĢık yılı uzaklığa gelecek ve bize en yakın ikinci en parlak yıldız olacaktır. En büyük yıldız, M sınıfı bir süper dev olan Betelgeux olup, bize 310 ıĢık yılı uzaklıktadır. GüneĢ‟in 700 katı olan bu yıldızın çapı 976 milyon kilometredir. Dünya‟dan görülen en parlak yıldız Sirius-A olup, bize olan uzaklığı 8.64 ıĢık yılı ve Ģimdiki parlaklığı, -1.4 kadir‟dir. 2.33 milyon kilometre çapında GüneĢ‟ten 2.14 kat daha kütleli ve 24 defa daha parlak olan Sirius-A‟nın 61.000 yılındaki kadiri 1.67 olacaktır. Eğer bütün yıldızlar aynı uzaklıkta sıralansalardı, Eta Carinae görülen en parlak yıldız ve parlaklığı güneĢin 6.500.000 katı olacaktı. Teleskopla görülen en parlak yıldız 5900 ıĢık yılı uzaklıktaki Cygnus-OB2 olup, GüneĢ‟ten 8l0.000 kat daha parlaktır. 1843‟de Eta Carinae‟nin mutlak kadiri geçici olarak GüneĢ‟in 60-70 milyon katı bir parlaklığa ulaĢmıĢtır. En ağır yıldız, 9100 ıĢık yılı uzaklıktaki Eta Carinae olup, kütlesi GüneĢ‟in 200 katıdır. En genç yıldız, 1100 ıĢık yılı uzaklıkta ve NGC-1333 nebulası içinde yer alan IRAS-4 olup, 100.000 yıl yaĢındadır En yaĢlı yıldızlar Samanyolu içinde yer alan ve 1991‟de keĢfedilen yıldızlar topluluğu olup, Büyük Patlama‟dan 1 milyar yıl sonra ĢekillenmiĢlerdir. En sönük yıldız olarak 117 ıĢık yılı uzaklıktaki ve 1988‟de keĢfedilen GD-165B kahverengi cüce gözlenmiĢ olup, parlaklığı GüneĢ‟in 10.000‟de biri kadardır. Ġnsan tarafından görülmüĢ en büyük parlaklık Nisan, 1006‟da patlayan SN-1006 süpernovası olup, iki yıl boyunca 10 kadir‟de parlamıĢtır. 446 GüneĢ‟in 3 katı kütleye sahip nötron yıldızları 10-30 km çapında, GüneĢ‟in 10 katı kütleye sahip karadelikler ise 59 km çapındadır. 1988‟de keĢfedilen PSR-1957+20 pulsar‟ı GüneĢ‟in kütlesinin 0.02‟si kadar bir kütleye sahiptir. En hızlı dönen pulsar Kasım, 1982‟de keĢfedilen ve 16.000 ıĢık yılı uzaklıkta yer alan PSRB-1937+214 olup saniyede 641.9282546 defa dönmektedir. Her iki ıĢığı arasındaki periyod 1.5578064883 milisaniyedir. PSRB-1855+09 pulsarı ise 2,1x10-20 sn/sn ile en hassas „kozmik saat‟ veya en yavaĢ dönen pulsar olarak kayda geçmiĢtir. Mayıs, 1989‟da Ginga yapay uydusu tarafından keĢfedilen ve 5000 ıĢık-yılı uzaklıktaki Cygnus ikiz yıldız sistemi içindeki GS-2023+338 X-ıĢını kaynağı en belirgin karadelik adayı olmuĢtur. Bu karadeliğin kütlesi GüneĢ‟in kütlesinin 8-15 katı kadar olduğu tespit edilmiĢtir. GüneĢ: GüneĢ‟in merkezi ile Dünya‟nın merkezi arasındaki uzaklığa Astronomik Ünite adı verilir. Bu mesafe 149.598.023 km veya 1.00000102 AÜ‟dür. GüneĢ G2 tipi bir sarı cüce olup, 1.98x1027 tonluk kütlesiyle Dünya‟nın 332.946,04 katıdır. GüneĢ sistemin toplam kütlesinin %99‟dan fazlasına sahiptir. Çapı 1.392.140 km, yoğunluğu suyun yoğunluğunun 1.40 katıdır. Merkezdeki sıcaklığı 15.400.000 Kelvin, merkez basıncı ise 255.814.000 ton/cm2‟dir. Saniyede 4 milyon ton hidrojen yakan GüneĢ‟in bu enerjisi 3.85x1026 watt‟a eĢittir. Halen 5 milyar yıldan beri bu enerjiyi yakan GüneĢ‟in enerjisi bir 5 milyar yıl daha devam edecektir. 447 Gözle görülebilen GüneĢ lekeleri GüneĢ‟in yüzeyinde 1.300.000.000 km2‟lik bir toplam alan kaplamaktadır. GözlenmiĢ en geniĢ GüneĢ lekesi Nisan, 1947‟de GüneĢ‟in güney yarıküresinde gözlenmiĢ olup, 300.000 km uzunluğunda ve 145.000 km geniĢliğinde 18.000.000.000 km2‟lik bir alanı kaplamıĢtır. GüneĢ lekeleri 1500 derece sıcaklığında olup, GüneĢ‟in yüzey sıcaklığı olan 5507 derecenin yanında oldukça soğuktur. 1943‟de, bir GüneĢ lekesinin Hazirandan Aralığa kadar 200 gün devam ettiği görülmüĢtür. Olabilecek en uzun süreli GüneĢ tutulması 7 dakika 31 saniyedir. 20.6.1955‟de Filipinlerde görülmüĢ GüneĢ tutulması 7 dakika 8 saniye sürmüĢtür. 16.7.2186‟da meydana gelecek tutulma ise 7 dakika 29 saniye sürecektir. 1935‟de beĢ GüneĢ ve iki Ay tutulması, 1982‟de dört GüneĢ ve üç Ay tutulması görülmüĢtür. 1944 ve 1969‟da ise sadece iki adet GüneĢ tutulması olmuĢtur. Gezegenler: Merkür 172.248 km/saatlik hızla GüneĢ etrafında en hızlı dönen gezegendir. GüneĢ‟in etrafında 87.96 günde bir tam dönüĢ yapar ve ona 57.909.200 km uzaklıktadır. Venüs 462 derece yüzey sıcaklığı ile en sıcak gezegendir. 41.360.000 km uzaklığı ile Dünya‟ya en yakın gezegendir. Dünya‟dan çıplak gözle görülen en parlak gezegen durumundadır. Mars‟ın en yakın konumdaki dünya‟ya uzaklığı 55.680.000 km‟dir. Mars‟ın üzerindeki Olympus Mons volkanı, 600 km çapı ve 26 km yüksekliği ile GüneĢ sistemindeki en yüksek noktadır. 448 Jüpiter, 142.984 km‟lik ekvator çapı, 133.708 km‟lik kutuplardaki çapı ile en büyük gezegendir. Kütlesi Dünya‟nın kütlesinin 317.828 katı, hacmi ise 1323.3 katıdır. Kendi çevresi etrafındaki bir dönüĢünü 9 saat 50 dakika 30 saniyede tamamlar. Uranüs, 13.3.1781‟de W.Herschel tarafından teleskopla ilk keĢfedilen gezegen olmuĢtur. En silik görünen gezegen Pluto‟dur. Kütlesi Dünya‟nın 0.0021 katıdır. Pluto, -235 derecelik yüzey sıcaklığı ile sistemdeki en soğuk gezegendir. GüneĢ etrafındaki yörüngesinin yarıçapı 5.914.000.000 km olup, bir dönüĢünü 248.54 yılda tamamlar. 2113 yılında ulaĢacağı en uzak konumda GüneĢ‟e olan uzaklığı 7.395.000.000 km olacaktır. GüneĢ etrafındaki yörüngesinin aĢırı eliptikliği nedeniyle Pluto, 23.1.1979 ile 15.3.1999 arasında GüneĢ‟e Neptün‟den daha yakın bir konumda bulunacaktır. Sistemdeki en küçük gezegendir. Dünya, suyun yoğunluğunun 5.51 katı ile en büyük yoğunluğa sahip gezegen, Satürn ise 0.685 katı ile en küçük yoğunluktaki gezegendir. Ay ve Uydular: GüneĢ sisteminde toplam 61 adet uydu bulunmaktadır. 18 uydusu ile Satürn birinci durumdadır. Dünya ve Pluto‟nun birer uydusu olup, Merkür ve Venüs‟ün uyduları yoktur. En son keĢfedilen uydu, 20 km çapındaki Pan‟dır. Satürn‟ün bu uydusu 16.7.1990 tarihinde keĢfedilmiĢtir. Uyduların ait oldukları gezegenler etrafındaki dönüĢ uzaklıkları 9377 km (Phobos‟un Mars‟a uzaklığı) ile 449 23.700.000 km (Sinope‟nin Jüpiter‟e uzaklığı) arasında değiĢmektedir. Jüpiter‟in üçüncü uydusu olan Ganymede sistemdeki en büyük ve en kütleli uydu olup, Ay‟dan 2.01 kat daha ağırdır. Çapı 5268 km‟dir. Mars‟ın uydusu olan Deimos 125 km‟lik ortalama çapı ile en küçük uydudur. Dünya‟nın en yakın komĢusu olan Ay, onun tek uydusudur. Ortalama çapı 3475.1 km, kütlesi 7.34x1019 tondur. Kütlesi, Dünya‟nın 0.0123 katı, yoğunluğu suyun 3.34 katıdır. Ay ile Dünya merkezleri arası uzaklık 384.399,1 km‟dir. 4.1.1912‟de bu mesafe 356.375 km olmuĢtur. Merkezler arası en büyük uzaklık 2.3.1984‟de 406.711 km‟ye ulaĢmıĢtır. DönüĢ hızı 3683 km/saat olan Ay‟ın Dünya etrafındaki bir dönüĢü 27.321661 günde tamamlanır. GüneĢ tepe noktasında iken Ay yüzeyinin sıcaklığı 117 derece, gün batımında 14 derece ve geceleri ise -163 derecedir. Ay yüzeyinin sadece %59‟u Dünya‟dan görülür. Tamamının görülememesinin sebebi, kendi çevresindeki dönüĢ süresinin Dünya etrafındaki dönme süresine eĢit olmasıdır. Ay yüzeyinde tamamı görülebilen en büyük krater, güney kutbu yakınındaki 295 km geniĢliğinde ve etrafı 4250 metre yüksekliğinde çıkıntılarla çevrili olandır. Kısmen görülebilen Orientale Basin krateri 960 km çapındadır. Newton krateri ise 8850 metre ile en derin olanıdır. Ay üzerindeki en yüksek nokta 7830 metre olarak tespit edilmiĢtir. Kayıtlara geçmiĢ ilk Ay tutulması 17.7.709 tarihinde Çin‟de görülmüĢtür. En uzun Ay tutulması 7 dakika 31 saniye sürmüĢtür. Atlantik Okyanusunun ortalarından 16.7.2186 günü görülecek olan Ay tutulması 7 dakika 29 saniye sürecektir. Bir yıl içinde görülmüĢ en çok GüneĢ ve Ay tutulması 1935 yılı içinde meydana gelmiĢ olup, beĢ GüneĢ ve iki Ay tutulması 450 tespit edilmiĢtir. Bir yıl içinde olmuĢ en az tutulmalar da 1944 ve 1966 yıllarında görülmüĢ ve sadece birer tutulma gözlenmiĢtir. Kuyruklu Yıldızlar: Ġlk tespit edilen kuyruklu yıldız MÖ-7‟ci yüzyılda geçmiĢtir. Halley kuyruklu yıldızının MÖ-240 yılında geçtiği bilinmektedir. Halley kuyruklu yıldızının 1758 yılının Noel günü yine geçeceği E. Halley tarafından, 1742 yılındaki ölümünden 16 yıl önce hesaplanmıĢtı. 1843 yılında geçen Büyük Kuyruklu Yıldızın kuyruğunun uzunluğu 330.000. 000 km olarak ölçülmüĢtür. 1862‟de geçen Cruls ve 1965‟de geçen Ikeya-Seki en parlak kuyruklu yıldızlar olarak gözlenmiĢtir. Ġlk defa 1786‟da görülen Encke‟s en sık periyotlarda geçen kuyruklu yıldız olup, 63 geçiĢ yapmıĢtır. GüneĢ‟e en yakın konumunda onun 51 milyon km yakınından geçen Encke‟sin yörünge periyodu 1206 gündür. Hızı 250.000 km/saat olarak hesaplanmıĢtır. 1894-Gale kuyruklu yıldızı en uzun sürede bir geçen yıldız olup, 958 yılda bir görülmektedir. Yörüngesinin GüneĢ‟e olan ortalama uzaklığı 14.5 milyar kilometredir. Dünya‟ya en fazla yaklaĢan kuyruklu yıldız 1.7.1770‟de geçen Lexell‟s olup, 138.600 km/saatlik bir hızla 1.200.000 km yakınımızdan geçmiĢtir. 19.5.1910‟da Dünya‟nın Halley kuyruklu yıldızının kuyruğu içinde kaldığına inanılmaktadır. Asteroit, Meteor ve Meteoritler: 451 Son 600 milyon yıl içinde 2000 meteor yeryüzünde kraterler açmıĢtır. En büyük meteor yağmuru 16-17 Kasım, 1966 tarihinde (Leonid meteorları) Kuzey Amerika ve Doğu Rusya‟da gerçekleĢmiĢtir. 20 dakika boyunca dakikada 2300 meteor düĢmüĢtür. 30.6.1908‟de Sibirya‟da meteor düĢmesi sonucunda 10-15 megatonluk patlayıcı gücünde bir patlama olmuĢ ve 3900 km2‟lik bir alanda Ģok dalgası yayarak Ģiddeti 1000 km uzaklıktan hissedilmiĢtir. Birkaç kilometre çapında ortalama 150 meteorit yeryüzüne düĢmektedir. Bir meteorit düĢmesinden yaralanmıĢ tek insan 30.ll.1954‟de Amerika‟ya düĢen 4 kg ağırlığında ve 18 cm çapında bir meteoritten etkilenmiĢtir. 1962‟de Antarktika‟da açılan bir meteorit krateri 240 km çapında ve 800 metre derinliğindedir. Böyle bir kraterin, 13 milyar ton ağırlığındaki bir meteoridin yeryüzüne 70.800 km/saatlik bir hızla çarpması ile oluĢabileceği hesaplanmıĢtır. En yaĢlı meteorit 4.6 milyar yaĢındaki Krahenberg‟dir. 1969‟da Avustralya‟ya düĢen meteoridin GüneĢ sistemimizden daha yaĢlı olduğu anlaĢılmıĢtır. 1920‟de Namibya‟da bulunanı, 2.7 metre uzunluğu, 2.4 metre geniĢliği ve 59 ton ağırlığı ile en büyük meteorit olmuĢtur. 1891‟de Arizona‟da keĢfedilen bir meteorit çukuru (Barringer Crater) 1265 metre çapında ve 175 metre derinliğindedir. Zamanımızda en iyi ve kati olarak belirlenen bu kraterin 2 milyon ton ağırlığında ve 80 metre çapındaki bir meteorit tarafından MÖ-25000 yıllarında oluĢtuğu tahmin edilmektedir. 452 Sistemimizde yaklaĢık 45.000 adet asteroit bulunmaktadır. Asteroitlerin çoğu Mars ile Jüpiter arasında yer almakta ve GüneĢ‟e olan uzaklıkları, 20.890.000 km (Apollo-3200 asteroiti) ile 7.131.000.000 km (Kuiper KuĢağı cismi-1992QB) arasında değiĢmektedir. En büyük asteroit 1.1.1801‟de keĢfedilen, 959 km çapındaki 1-Ceres‟dir. En küçük asteroit ise 5 metre çapındaki 1993KA‟dır. En parlak asteroit 29.3.1807‟de keĢfedilen 4-Vesta olup, 3.16 parlaklığı ile Dünya‟dan çıplak gözle görülebilen tek asteroittir. En silik asteroit ise 29.0 parlaklığındaki 1993KA‟dır. 5 metre çapındaki bir asteroit 20.5.1993‟de Dünya‟nın 150.000 km yakınından geçmiĢtir. Yeryüzü: Yeryüzünün ekvatordaki çapı 12.756,27 km, kutuplar arası çapı ise 12.713,50 km‟dir. Ekvator çapı kutuplar arası çaptan 42.76 km daha fazladır. Ekvatorun çevresi 40.075,01 km, kutuplardan geçen çevre ise 40.007,85 km‟dir. Kuzey kutbunun eğikliği güney kutbundan 45 metre daha uzundur. Ġki kutup arasında armut Ģeklinde bir asimetriklik bulunmaktadır. Ekvator bölgesinin 14.95 derecesinde ise hafif bir eliptiklik olup, ekvator çapı bundan 139 metre daha uzundur. Yeryüzünün toplam alanı 510.065.500 km2 ve hacmi 1.083.207.000.000 km3‟dür. Kütlesi ilk olarak N. Maskelyne tarafından 1774‟de 5.97x1021 ton, yoğunluğu da su yoğunluğunun 5.51 katı olarak hesaplanmıĢtır. Gezegenler içinde en büyük yoğunluğa sahip olanıdır. Yeryüzüne bir yıl içinde uzaydan 40.000 ton kadar toz iner. 453 Yeryüzünün 148.021.000 km2‟si karalarla kaplıdır. Karaların sulardan olan ortalama yüksekliği 756 metredir. Asya-Avrupa kıtası 53.7 milyon km2 ile en büyük kıta olup onu Afrika takip etmektedir. En küçük kıta ise 7.6 milyon km2 ile Avustralya‟dır. Dünya‟nın yaĢı 4.540.000.000 + 40 milyon yıl olarak kabul edilmektedir. Dünya‟da bu yaĢa sahip bir kaya henüz bulunmamıĢtır. En yaĢlı kaya 1984‟de Kanada‟da bulunmuĢ olup, 3.962.000.000 yaĢındadır. Avustralya‟da bulunmuĢ mineraller (zircon kristalleri) 4.276.000.000 yaĢında olup, bilinen en eski cisimlerdir. Dünya kendi etrafındaki bir dönüĢünü 23 saat 56 dakika 4.0989 saniyede tamamlar. Bir günün uzunluğu olan bu süre her bir dönüĢte 0.0084 saniye kadar uzamaktadır. Yeryüzünün yörüngesi eliptik olup, GüneĢ‟e en yakın konumda (perihelion) 147.098.100 km, en uzak konumda (aphelion) ise152.097.900 km uzaklıktadır. Yörüngesinin uzunluğu 939.886.500 km olup, yörüngedeki bir tam dönüĢünü 365,256366 günde tamamlar. Ortalama dönüĢ hızı 107.220 km/saattir. Bu hız, en düĢük 105.450 km/saat (aphelion) ile en yüksek olan 109.030 km/saat (perihelion) arasında değiĢmektedir. 300 milyon yıl önce yeryüzünün karaları Pangaea adı verilen tek bir kıta halindeydi ve yüzey alanı 1.5x108 km2 idi. Pangaea 190 milyon yıl önce, dinozorlar zamanında, iki süper kıtaya ayrılarak, Laurasia (Avrupa, Grönland ve Kuzey Amerika) ve Gondwana (Afrika, Arabistan, Hindistan, Güney Amerika, Antarktika ve Okyanusya) kıtalarını meydana getirdi. Yeryüzü alanının 362.033.000 km2‟si suyla kaplıdır. Bu, toplam alanın %70.98‟idir. Bütün suların toplam ağırlığı 1.41x1018 ton veya Dünya ağırlığının 0.024‟üdür. 454 Okyanusların ortalama derinliği 3729 metre, toplam hacmi 1.349.930.000 km3‟dür. Tatlı suların hacmi ise 35.000.000 km3‟dür. Yeryüzünün en büyük okyanusu Pasifik olup, bütün okyanusların %45.9‟udur. Pasifik Okyanusunun ortalama derinliği 3940 metre alanı 181.300.000 km2‟dir. Güney Çin denizi ise 2.974.600 km2‟lik alanı ile yeryüzünün en geniĢ denizidir. En küçük okyanus Arktik olup alanı 13.223.700 km2 ve ortalama derinliği 1038 metredir. Yeryüzünün en büyük körfezi 2.172.000 km2‟lik alanı ile Hindistan Okyanusundaki Bengal Körfezidir. Dünya‟nın en uzun fiyordu ise Grönland‟daki 313 km boyu ile Nordvest Fjord‟dur. Okyanusların en derin yeri 1951 yılında keĢfedilen ve 1984‟ de derinliği 10.924 metre olarak ölçülen Mariana Çukurudur. Yeryüzünün en düĢük noktası olan Pasifik Okyanusundaki Mariana Çukuruna Ocak, 1960‟da Ġsviçreli Jacques Piccard ve Amerikalı Donald Walsh indiler. Bir deniz kapsülü içinde inilebilen en derin nokta 10.910 metre olmuĢtur. Antarktika yakınındaki Weddell denizinin suları bütün yeryüzünün en temiz suları olarak tespit edilmiĢtir. Burada, 30 cm çapındaki bir disk 80 metrelik derinlikte kolayca görülebilmektedir. Yeryüzünün %9.7‟si veya 13.600.000 km2‟si buzlarla kaplıdır. Antarktika‟daki buzlar bu miktarın %86‟sını teĢkil eder. Tespit edilmiĢ en kalın buz tabakası 4.78 km kalınlığındadır ve Antarktika‟da yer almaktadır. Yeryüzünün yaklaĢık sekizde biri kurak olup, yılda 25 cm‟ den az yağmur alır. Kuzey Afrika‟daki Büyük Sahra en büyük çöl olup alanı 9.269.000 km2, doğudan batıya uzunluğu 5150 km, kuzeyden güneye uzunluğu ise 2250 km‟dir. 455 1.200.000 yıl önce yeryüzü sıcaklık ortalaması 35 derece idi. MÖ-6000 yılındaki sıcaklık ortalaması Ģimdikinin 3 derece üzerindeydi. Yeryüzünün yıllık ortalama olarak en sıcak yerleri 34 derece ile Etiyopya ve 32 derece ile Batı Avustralya‟dır. Tespit edilmiĢ gölgedeki en yüksek sıcaklık 58 derece ile 13.9.1922‟de Libya‟da olmuĢtur. En düĢük sıcaklık –89.2 derece olarak 21.7.1983‟de Vostok, Antarktika‟da tespit edilmiĢtir. Devamlı olarak yeryüzünün en soğuk yerleĢim bölgesi Sibirya‟daki Oymyakon köyü olup, sıcaklığı –72 derecedir. Yeryüzü üzerinde belli bir süre içinde tespit edilmiĢ en yakın sıcaklık farklılığı 1927-1935 yılları arasında Mariana Adalarında olmuĢ ve en düĢük sıcaklık 19.6 derece, en yüksek sıcaklık 31.4 derece olarak bulunmuĢtur. En büyük sıcaklık farklılığı ise Sibirya‟daki Verkhoyansk‟da –68 derece ile +37 derece arasında 105 derecelik fark olarak tespit edilmiĢtir. Yeryüzü sularının yüzey sıcaklığı, Beyaz Deniz‟de –2 derece ile Ġran körfezinde +36 derece arasında değiĢir. Okyanuslarda tespit edilmiĢ en yüksek sıcaklık, Amerika‟nın batı kıyısının 480 km uzağındaki 404 derecelik bir sıcak su kaynağıdır. Yeryüzünün 90 km üstündeki sıcaklık –173 derece olarak ölçülmüĢtür. Yeryüzünün en fazla GüneĢ ıĢığı alan yeri Arizona‟daki Yuma olup, bir yılın %90‟ında güneĢlidir. En az GüneĢ ıĢığı alan yer ise güney kutbudur ve bir yılın 182 günü hiç GüneĢ ıĢığı görmez. Kuzey kutbunda bu süre 176 gündür. Yeryüzünün en rüzgarlı yeri Antarktika‟daki George-V kıyısı olup, burada rüzgarın hızı 320 km/saattir. 12.4.1934‟de Amerika‟da Mount Washington‟da ölçülmüĢ 371 km/saatlik rüzgar en yüksek yüzey rüzgar hızı olmuĢtur. En büyük deniz dalgası 6-7 ġubat 1933 gecesi Filipinler yakınlarında tespit edilmiĢ olup dalgaların yüksekliği 34 456 metreye ulaĢmıĢtır. Bu dalgalar hızı 126 km/saat olan bir fırtınadan ortaya çıkmıĢtır. En güçlü okyanus akıntısı Ġngiliz Colombia ve Kanada arasındaki bölgede olup, burada sular 36 km/saatlik bir hızla akmaktadır. 15-16 Mart, 1952 arasındaki 24 saat içinde Hindistan Okyanusuna 1870 mm yağmur düĢmüĢtür. Bu miktar, en büyük yağmur yağıĢı olarak kayda geçmiĢtir. Yağmur düĢüĢü bakımından yeryüzünün en kuru yeri ġili‟nin Pasifik kıyısında olup, yıllık yağmur kalınlığı 0.1 mm‟den azdır. Hindistan‟ın Mawsynram bölgesi yeryüzünün en fazla yağıĢ alan yeri olup yılda 11.873 mm yağmur yağmaktadır. Bu miktar Dünya‟nın en fazla yağmur alan Ģehri olan Beijin‟in sekiz katıdır. 1885‟de Ġtalyan Alp‟lerinden 3.500.000 m3 çığ düĢmüĢtür. 1980‟de aynı bölgeden düĢen çığ miktarı 2.800.000.000 m3 ve hızı 400 km/saat idi. Yeryüzü üzerinde ölçülmüĢ en büyük kar derinliği 1146 cm ile Tamarac, Kaliforniya‟da 1911‟de meydana gelmiĢtir. Yeryüzünün en büyük sıradağları 65.000 km uzunluğundaki Arktik Okyanusundan Atlantik Okyanusuna uzanan okyanus dibi sıradağlarıdır. Okyanus tabanından itibaren en yüksek noktası 4200 metredir. Karalar üzerindeki en büyük sıradağlar Himalaya sıradağları olup, Dünya‟nın en yüksek 109 tepesinin 96‟sına sahiptir. En uzun sıradağı ise Güney Amerika‟daki Andes sıradağları olup, 7600 km uzunluğundadır. Himalaya sıradağlarının doğusundaki Everest yeryüzünün en yüksek noktası olup, 8848 metre yüksekliğindedir. Dünya‟nın merkez noktasından itibaren olan en uzak nokta ise ekvatorun güneyindeki Andean tepesi olup, Everest‟in tepe noktasının 2150 metre daha üstündedir. Her hangi bir açık denizden en uzak nokta Çin‟in kuzeyindeki Dzungarian yaylası olup en 457 yakın denize uzaklığı 2648 km‟dir. Yeryüzünün en yüksek noktası olan Everest‟in tepesine ilk çıkan insan Yeni Zelandalı Edmund Hillary oldu. Mayıs, 1953 zirveye ulaĢan Hillary‟ye Nepalli ġerpa Tenzing Norgay eĢlik etmiĢti. Yeryüzünün en yüksek denizaltı dağı, 1953‟de keĢfedilen Yeni Zelanda yakınında deniz yatağından 8700 metre yüksekliğindedir. Yeryüzünün en büyük buzdağı, 335 km uzunluğu, 97 km geniĢliği ve 31.000 km2 alanı ile 1956‟da Güney Pasifik Okyanusunda görülmüĢtür. Yeryüzünün en yüksek platosu, 1.850.000 km2 alanı ve 4900 metre yüksekliği olan Tibet Platosudur. Yeryüzünün en büyük vadisi Arizona‟daki Grand Canyon olup, 446 km uzunluğa, 16 km geniĢliğe ve 1.6 km derinliğe sahiptir. Su altı vadilerinden Grönland ve Kanada arasındaki Labrador Basin 3440 km uzunluğundadır. Himalaya‟lardaki Zangbo vadisi 5076 metre ile yeryüzünün en derin vadisidir. Yeryüzünün en büyük adası 2.175.000 km2‟lik alanı ile Gröndland‟dır. Karalardan en uzak konumda olan ada, Güney Atlantik‟teki Bouvet adası olup en yakın kıyıya 1700 km mesafededir. En büyük adalar topluluğu Endonezya‟da olup, 5600 km uzunluğunda 17.000 adanın birleĢmesinden oluĢmuĢtur. Yeryüzünün en büyük gölü 1225 km uzunluğu ve 371.800 km2 alanı ile Hazar gölüdür. En derin göl Baykal gölü olup, derinliği 1637 metredir. Yeryüzünün en uzun nehri 6750 km boyu ile Amazon‟dur. Ondan sonra 6670 km ile Nil nehri gelmektedir. Yeryüzünün en kısa boylu nehri ise 17.7 metrelik Amerika‟daki North Fork Roe nehridir. Yeryüzündeki en büyük debiye sahip nehir yine Amazon olup, debisi 120.000 m3/saniyedir. En geniĢ nehir Rusya‟daki Ob olup, geniĢliği 80 km, uzunluğu da 885 km‟dir. 458 Yeryüzünün en yüksek çağlayanı Venezüella‟da Carrao nehri üzerindeki Salto Angel olup, yüksekliği 979 metredir. Su debisi bakımından en büyük çağlayan Zaire‟deki Boyoma Falls olup, debisi 17.000 m3/saniyedir. Yeryüzünün en geniĢ çağlayanı ise Laos‟daki Khone Falls‟dır. GeniĢliği 10.8 km, debisi de 42.500 m3/saniyedir. Yeryüzü üzerindeki en büyük kaya Avustralya‟da, 2.5 km uzunluğunda, 1.6 km geniĢliğinde ve yer seviyesinin 348 metre yüksekliğindeki Ayers Rock‟tur. Dünya‟nın en büyük elması 1905‟de Güney Afrika‟da bulunmuĢ olan 3106 karatlık The Cullinan elmasıdır. Dünya‟nın en büyük incisi 6.37 kg ağırlığında Filipinlerde 1934‟de bulunmuĢ 24 cm uzunluğunda ve 14 cm çapındaki Pearl of Allah‟tır. Dünya‟nın en büyük tek parça altını 214.32 kg ağırlığında 1872‟de Avustralya„da bulunmuĢ altın külçesidir. Dünya‟nın en büyük platini 1843‟de Rusya Ural dağlarında bulunmuĢ 9635 gram ağırlığındaki platindir. Yeryüzü üzerindeki aktif volkanların sayısı 1343‟dür. Bunların çoğu sular altında bulunmaktadır. Tarihteki en Ģiddetli volkan patlaması MÖ-1628‟de Girit Adası yakınlarında, daha sonra 1883‟de Java yakınlarında meydana gelmiĢ ve 36.380 kiĢinin ölümüne neden olmuĢtur. Bu patlamanın tozları 10 gün içinde 5330 km uzaklığa yayılmıĢ ve patlamanın Ģiddeti 26 adet H-bombasının patlama gücünde olmuĢtur. Yeryüzündeki en geniĢ volkan krateri Endonezya‟daki Toba krateri olup, alanı 1775 km2‟dir. Yeryüzünde bir yıl içinde ortalama 500.000 adet deprem olmaktadır. Bunlardan 1000 adeti zarar vermekte ve 100.000 adeti hissedilebilir olmaktadır. Tespit edilmiĢ en derin deprem 720 km derinlikte 1933‟de Endonezya‟da meydana gelmiĢtir. Tarihte en fazla zarar vermiĢ deprem 1556‟da Çin‟de olmuĢ ve 830.000 kiĢinin ölümüne sebep olmuĢtur. Modern zamanların 459 en zarar veren depremi 1976‟da yine Çin‟de meydana gelmiĢ ve 750.000 kiĢi ölmüĢtür. Yeryüzündeki en karıĢık mağara sistemi Amerika‟nın Kentucky eyaletindeki Mammoth Cave olup toplam uzunluğu 560 km‟dir. Dünya‟nın en büyük mağarası 700 km uzunluğu ve 300 metre geniĢliği ile Sarawak‟taki mağaradır. En uzun su altı mağarası Meksiko‟daki Nohock mağarası olup, 23.744 metre uzunluğundadır. Dünya‟nın en derin mağarası 4055 metre derinliği ile Fransa‟daki Douxde Coly‟dir. Ġnsan tarafından delinmiĢ en derin delik, Kuzey Rusya‟da jeolojik araĢtırmalar için açılmıĢ 12.262 metrelik bir deliktir. 1996‟da bu delik 15.000 metreye ulaĢmıĢtır. Atmosferdeki ozonun normal seviyesi 300 Dobson Unit (DU)‟tir. 1993‟de Güney kutbu üzerindeki ozon seviyesi en düĢük değer olan 91 DU‟ya ulaĢmıĢtır. Kuzey Amerika geniĢliğindeki bir ozon deliği 1985‟de keĢfedilmiĢtir. Kuzey kutbuna ilk ulaĢan insan Amerikalı Robert Peary oldu. 1.3.1909‟da Kanada‟nın Ellesmere Adasından yola çıkan Peary 6.4.1909‟da kuzey kutup noktasına ulaĢtı. Son yürüyüĢte Peary‟ye dört Eskimo ve kırk köpek eĢlik etmiĢti. Güney kutbuna ilk ulaĢan insan Norveçli Roald Amundsen oldu. Amundsen 53 günlük yürüyüĢten sonra 14.12.1911‟güney kutup noktasına ulaĢtı. Yeryüzünde Canlılar: Yeryüzünün en uzun erkeği 272 cm‟lik boyu ile 1918-1940 yılları arasında yaĢamıĢ Amerikalı Robert Wadlow, en uzun kadını 248 cm‟lik boyu ile 1964-1982 arasında yaĢamıĢ Çinli Z. Jinlian‟dir. 460 Dünya‟nın en ağır erkeği 442 kg ağırlığındaki Amerikalı J. Minnoch (1941-1983), en ağır kadını 476 kg ağırlığındaki yine Amerikalı R. Bradford (1943-1987)‟dır. Dünya‟nın en hafif insanı olan Meksikalı L. Xarate, (1863-1889) 67 cm boyunda ve 20‟ci yaĢında 5.9 kg ağırlığındaydı. Dünya‟nın en uzun süre yaĢayan erkeği 120 yıl yaĢamıĢ Japon Izumi (1865-1986) olmuĢtur. Dünya‟da en uzun süre yaĢamıĢ insan Fransız Jeanne Calment olup, 1875‟de doğmuĢ, 1997‟de 122 yaĢında ölmüĢtür. ġu anda canlı olan en yaĢlı insan Amerikalı Sarah Clark Knauss olup 1880 yılında doğmuĢtur. Kayda geçmiĢ en ağır insan beyni 2300 gram, en hafifi ise 1096 gramdır. Ġnsan soyu, 65 milyon yıl önce Cretaceous ile baĢlamıĢ, sonra Afrika‟da 34 milyon yıl önce yaĢamıĢ Anthropoidea, 30 milyon yıl önce Mısır‟da yaĢamıĢ Faiyum, 10-15 milyon yıl önce Namibya‟da yaĢamıĢ Hominoids, 4 milyon yıl önce Kenya‟da yaĢamıĢ Hominids, 2.4 milyon yıl önce Tanzanya‟da yaĢamıĢ Homo Habilis, 1.8 milyon yıl önce Java‟da yaĢamıĢ Homo Erectus (dik duran adam) ile devam etmiĢtir. Avustralya Ekaliptus‟u 143 metre boyu ile Dünya‟nın en uzun ağacıdır. En yaĢlı bitki Kaliforniya‟da yaĢayan Creosote ağacı olup, yaĢı 11.700 yıl olarak belirlenmiĢtir. Dünya‟nın en ağır ağacı Utah, Amerika‟da yaĢayan 6000 kg ağırlığındaki Aspen ağacıdır. Himalaya‟ların 6400‟cü metre yüksekliğinde bulunan Ranunculus Lobatus ağacı en yüksekte yaĢayan bitkidir. Denizlerin 269 metre altında yaĢayan bitki su altında en düĢük seviyede bulunmuĢ bir bitkidir. Dünya‟nın en hızlı büyüyen bitkisi bir günde 91 cm uzayan bambudur. Bir lahananın bir yıl içinde teorik olarak 822 milyon ton ağırlığında lahanalar üretebileceği hesaplanmıĢtır. Bu miktar, yeryüzündeki nüfus ağırlığının üç katıdır. 461 YaĢayan kara hayvanlarının en büyüğü Afrika fili olup omuz yüksekliği 3.96 metre, ağırlığı ise 12 tondur.YaĢayan hayvanların en uzunu zürafa olup, yüksekliği 6.09 metredir. Kısa mesafede en hızlı koĢan kara hayvanı çıta veya leopar olup, hızları 100 km/saattir. Dünya‟nın en değerli hayvanı yarıĢ atlarıdır. Yeryüzünde 30 milyon tür böcek bulunduğu tespit edilmiĢtir. En ağır böcek Goliath olup, boyu 110 mm ağırlığı ise 100 gramdır. Ġri pirelerin üzerinde yapılmıĢ testlerde kendi ağırlıklarının 850 katı ağırlıkları sırtlarında taĢıyabilecekleri ölçülmüĢtür. Vücut ölçülerine göre bu pireler Dünya‟nın en güçlü canlılarıdır. Bir insan ise kendi vücut ağırlığının ancak 17 katını taĢıyabilmektedir. Sivrisinekler tarafından taĢınan malariyal paraziti Dünya‟nın en tehlikeli belası olup, taĢ devrinden itibaren, savaĢların dıĢında, insan ölümlerinin yarısına sebep olmuĢtur. Sadece Afrika‟da bu parazit 1.4-2.8 milyon insan ölümüne neden olmaktadır. Dünya‟nın en yaĢlı bakterisi 3-4 milyon yaĢında olup Japon denizinde bulunmuĢtur. En uzun canlı 45 metre boyunda olan ve 1987‟de Bering denizinde görülen balinadır. En ağır canlı 190 ton ağırlığındaki mavi diĢi balinadır. En hızlı yüzen balık Sailfish olup, hızı 109 km/saattir. En hızlı yüzen balinanın hızı 55.5 km/saattir. Atlantik Okyanusunda yaĢayan dev Kalamar, bütün canlılar içinde en iri göze sahip canlı olup, gözlerinin çapı 400 mm‟dir. 2 metre boyundaki bir köpek balığının çene diĢleri arasında 60 kg‟lık bir basınçla ısırabildiği ve bunun 3 ton/cm2‟lik bir basınca eĢit bulunduğu bulunmuĢtur. Mavi balinaların alçak frekanstan 188 desibel ile çıkardıkları sesler, en yüksek ses olup, 850 km uzaklıktan duyulabilmektedir. 462 YaĢayan kuĢların en büyüğü Kuzey Afrika‟da bulunan 156 kg ağırlığında ve 2.74 metre yüksekliğindeki Struthio Camelus‟dur. Uçan kuĢların en ağırı Güney Afrika‟da yaĢayan Ardeotis Kori olup, 19 kg ağırlığındadır. En yüksek seviyede uçan kuĢ Gyps Rueppelli olup, 11.277 metrede uçtuğu belirlenmiĢtir. YaĢayan kuĢların en uzun kanat geniĢliğine sahip olanı 3.63 metre ile Albatross‟dur. En küçük kuĢ arı kuĢudur ve uzunluğu 57 mm, ağırlığı ise 1.6 gramdır. Uçan kuĢların en hızlısı ġahin olup, 350 km/saatlik hıza ulaĢabilmektedir. En yavaĢ uçan kuĢ ise Amerikan ağaçkakan olup, hızı 8 km/saattir. En uzun ömürlü kuĢ Cocky olup, 80 yıl yaĢamıĢtır. Fizik: Evrenin en hafif parçacıkları graviton (4.3x10-34 eV) ve foton (3x10-27 eV) olup, kütleleri sıfırdır. En ağır parçacık Z0 olup, kütlesi 91.17 GeV‟dir. En hafif kuark, yukarı kuark (6 MeV) ve en ağırı tepe kuark (150 GeV)‟dir. Tau en ağır lepton olup, kütle enerji miktarı 1.78 GeV‟dir. En hafif olan nötrino leptonun kütlesi sıfırdır. En hafif hadron pi-meson (134.97 MeV) ve en ağır hadron upsilon-meson (11.02 GeV)‟dir. En kısa ömürlü parçacık N-baryon (1.0x10-24 saniye), en uzun ömürlü parçacık ise proton (1032 yıl)‟dır. En dayanıklı isotop teneke, en dayanıksız isotop ise hidrojendir. En hafif element hidrojen-1, en ağır element meitnerium-226‟dır. En uzun ömürlü element tellurium-128 (1.5x1024 yıl), en kısa ömürlü element ise lithium-5 (4.4x10-22 saniye)‟dir. 463 Evrendeki en büyük hız ıĢık hızı olup, bir yılda 9.460.528.405.000 km yol alır. Ġnsan tarafından yaratılmıĢ en yüksek sıcaklık, GüneĢ‟in merkezindeki sıcaklıktan 30 defa daha fazla olan, 528.000.000 derecedir. Bu sıcaklık Tokamak Füzyon Reaktöründe 27.5.1994‟de bir deteryum ve trityum plazma karıĢımı ile elde edilmiĢtir. Ġnsan tarafından yaratılmıĢ en düĢük sıcaklık, bir derecenin 280 trilyonda biri olan, 280 picoKelvin derecesidir. Helsinki Üniversite Laboratuarından bir nükleer demagnetizasyon cihazında bu değer Ģubat, 1993‟de elde edilmiĢtir. Ġnsan tarafından üretilmiĢ en yüksek basınç 170 GPa (11.000 ton/in2) olup, Carnegie laboratuarındaki dev bir hidrolik preste elde edilmiĢtir. Bir katı cismin elde edilmiĢ en yüksek hızı 150 km/saniyedir. Yeryüzündeki en büyük hızı Ekim, 1997‟de Ġngiliz Andy Green Nevada çölünde elde etti. Ġki Rolls-Royce jet motoru ile tahrik edilen aracı 1228 km/saat hıza eriĢmiĢti. Roket motorlu en büyük araç hızı 1016 km/saat ile Ekim, 1970‟de, tekerlek tahrikli en büyük araç hız ise 696.200 km/saat ile Ağustos, 1991‟de elde edildi. Havada elde edilmiĢ insanlı en büyük hız 3.529 km/saattir. Denizlerde elde edilmiĢ insanlı en büyük hız ise 550 km/saattir. ÜretilmiĢ en sıcak alev karbon subnitri‟den 1 atmosfer basınçta 4988 derece olarak elde edilmiĢtir. Yapay olarak elde edilmiĢ en parlak ıĢık Los Alamos laboratuarında 1987‟de, 1x10-12 saniyelik ültraviolet flaĢla 5x1015 W gücünde çıkmıĢtır. Devamlı yanarak alınan en büyük ıĢık (1.200.000 adet mum karĢılığı 313 kW) 1984‟de yüksek basınçlı argon ark lambasından Kanada Vortek Ģirketince elde edilmiĢtir. 464 En yüksek voltaj 32 + 1.5 MV olup, 1979‟da Amerika‟da üretilmiĢtir. Dünyanın en güçlü elektrik akımı Amerika‟daki Oak Ridge laboratuarında Nisan, 1996‟da yaratılmıĢ olup 2 milyon amper/cm3‟lük bir elektrik akımı süper iletken bir telden geçirilmiĢtir. Evlerde bulunan kablolardan normalde 1000 amp/cm3‟den az akım geçmektedir. Molybdenum disulphide üzerine bir matkapla açılmıĢ en küçük delik çapı 316x10-10 metredir. Dünya‟nın en ince camı Almanya‟da yapılan ve tıbbi alanda kullanılan D-263 tipi 0.025 mm kalınlığındadır. Dünya‟nın en keskin cismi cam mikropipet tüpünden imal edilmiĢ iç ve dıĢ çapları 0.02 m ve 0.01 m olup, bir insan saç telinden 6500 defa daha incedir. Bu tip ince tüpler hücre biyolojisinde kullanılmaktadır. Hewlett Packard tarafından 1991‟de imal edilen atomik saat Dünya‟nın en hassas zaman göstergesi olup, hassasiyeti 1.6 milyon yılda 1 saniye kadardır. Dünya‟nın en yaĢlı saati 1386‟da yapılan ve Ġngiltere‟deki Salisbury Kilisesinde bulunan ve 498 yıldan beri çalıĢan saattir. Dünya‟nın en büyük saati Fransa‟da St. Pierre kilisesindeki 1868 yılında imal edilmiĢ, 90.000 parçadan oluĢan 12.1 metre yüksekliğinde, 6.09 metre geniĢliğinde ve 2.7 metre derinliğindeki saattir. Dünya‟nın en eski buhar makinası 1779‟da James Watt tarafından imal edilmiĢ ve 1960‟dan beri Birmingham Science müzesinde bulunmaktadır. Dünya‟nın halen çalıĢan en eski makinası 1812‟de imal edilmiĢ 26 HP gücünde dokuma tezgahıdır. Dünya‟nın en eski mekanizması MÖ-3500 yılında Irak‟ta yapılmıĢ ve Sümer medeniyetinden beri kullanılan su taĢıma sistemidir. Dünya‟nın en büyük jeneratörü 1450 MW gücündeki Lithuina‟da kurulu atomik güç istasyonudur. Dünya‟nın en büyük DC jeneratörü 51.300 KW‟lık olup, 1995‟de Mitsubishi Electric tarafından nükleer füzyon 465 deneyleri için imal edilmiĢtir. Jeneratör 389 ton ağırlığında ve 18 metre uzunluğundadır. Dünyanın en büyük makinası Cenevre CERN‟de yerin 100 metre altında kurulu, çevresi 27 km, çapı 3.8 metre ve ağırlığı 60.000 ton olan LEP (Large Elektron Positron) parçacık çarpıĢtırıcısıdır. Bu Dünya‟nın en büyük makinasınde evrenin en küçük parçacığı aranmaktadır. Dünya‟nın en büyük nükleer istasyonu Japonya‟daki 8814 MW‟luk tesistir. Dünya‟nın en güçlü parçacık akseleratörü Amerika‟da FermiLab‟daki Tevatron (proton synchroton) olup, 2 km çapındadır. Bu tesiste 1987‟de 1.8x1012 eV‟luk bir kütle enerjisi elde edilmiĢtir. Dünya‟nın en büyük köpük odası 4.57 metre çapındaki Fermi National Accelerator Laboratuarında olup, -247 derecede 33.000 litre sıvı hidrojeni ihtiva etmektedir. Dünya‟nın en hızlı santrifüjü Birmingham‟da olup, hızı 7250 km/saattir. Dünya‟nın en ağır mıknatısı Rusya‟daki Nükleer AraĢtırma Laboratuarında olup, ağırlığı 36.000 ton, çapı 60 metre ve gücü 10 GeV‟dir. Dünya‟nın en hassas makinası, 0.5 gram ağırlığındaki cisimleri 1x10-8 gram hassasiyetle ölçebilen balans makinasıdır. Dünya‟nın en hassas mikroskobu Zürich IBM Laboratuarında bulunan, 100 milyon defa büyültebilen, bir atomun çapının 100‟de birini (3x10-10 metre) gösteren cihazdır. Dünya‟nın ilk teleskopu 1608‟de Hollandalı Hans Lippershey tarafından yapılmıĢtır. Bilim Dünya‟sına sokulan ilk teleskop ise 1609‟da Galileo tarafından imal edilmiĢtir. Hawaii‟deki teleskop 1000 cm‟lik ayna çapı ile Dünya‟nın en büyük çok aynalı teleskopu olup, birbirine bağlanmıĢ 36 adet segmandan oluĢmuĢtur. Dünya‟nın tek aynalı en büyük teleskopu ise Rusya‟da bulunan 6 metre çaplı teleskoptur. En büyük uzay teleskopu, 11 ton ağırlığında, 13.1 metre uzunluğunda ve 240 cm aynası olan 466 Edwin Hubble teleskopu olup, 613 km‟lik bir yörüngede dolanmaktadır. Dünya‟nın en büyük robotik teleskopu Canary adalarındaki La Palma‟da kurulmuĢ olup 2 metre aynası ile karadelikleri, kızıl devleri ve uzaklardaki kuasarları araĢtırmaktadır. Dünya‟nın en büyük radyo teleskopu Porto Riko‟da 1963‟de yapılan 305 metre çapındaki çanaktır. Dünya‟nın en büyük radyo uzay dinleme tesisi Avustralya‟da yer alan üç ayrı istasyonun Japonya ve TDRS yapay uydusu ile bağlanmasıyla oluĢan 27.523 km‟lik bir çapa sahip teleskoptur. Dünya‟nın ilk programlanabilir bilgisayarı 1943‟de T.H.Flowers tarafından imal edilen 1500-Valve Colossus‟tur. Dünya‟nın ilk program depolanmıĢ bilgisayarı 1948‟de T. Kilburn tarafından yapılan Mark-1‟dir. Bilgisayarların geliĢtirilmesi 1948‟de J. Bardeen, W. Brattain, 1951‟de R.L. Wallace, M. Sparks ve W. Bradford Shockley tarafından yapılmıĢtır. Dünya‟nın en hızlı genel maksat bilgisayarı Cray Y-MP-C90 supercomputer olup, 2 gigabytes (1 gigabyte, 1 milyar byte‟dır) merkezi hafızaya sahiptir. Saniyede 16 milyar operasyon vermektedir. Dünya‟nın en küçük bilgisayarı SRM-3A olup, 6l mm boyunda, 31 mm eninde, 19.8 mm yüksekliğinde ve 31 gram ağırlığındadır. Dünya‟nın en büyük PC üreticisi Compaq olup 1998‟de 13 milyondan fazla satmıĢtır. Dünya‟nın en fazla software satan firması Microsoft‟tur. Windows‟95, 1995‟den itibaren 193 milyon kopya satmıĢtır. Dünya‟nın en büyük robotu 1993 yılında Steven Spielberg tarafından imal ettirilen ve Jurassic Park filminde kullanılan Tyrannosaurus Rex olup bu dinozor robotu 5.5 metre yüksekliğinde, 14 metre boyunda ve 4 ton ağırlığındaydı. Lateks, sünger ve lastikten yapılan robot orijinal dinozor boyutundaydı. Dünya‟nın en küçük robotu ise Seiko Epson 467 tarafından 1992‟de 97 farklı saat parçası ile imal edilen, 1.5 mm boyunda ve 1.5 gram ağırlığındaki robottur. 1970‟lerde dizayn edilen Puma sanayi tipi robot en fazla kullanılan robot oldu. Dünyanın en zeki robotu olan Deep Blue satranç oynayan paralel süper bilgisayar Dünya satranç Ģampiyonu Garry Kasparov‟u 1997‟de yenmiĢtir. IBM tarafından yapılan bu bilgisayar bir saniye içinde 200 milyon hareketi araĢtırmakta ve bunu üç dakika içinde 50 milyar hareket ihtimaline tercüme edebilmektedir. Dünya‟nın en büyük robot imalatçısı Japon Fanuc‟tur. Dünya‟nın en fazla robot kullanan ülkesi 325.000 robot ile Japonya‟dır. Bütün Dünya‟da 580.000 robot çalıĢmaktadır. Dünya‟nın en akıllı robotu Amerika MIT‟deki CO9 proje robotu olup, düĢünme, iĢitme, hissetme, dokunma ve konuĢma fonksiyonlarını yerine getirebilmektedir. Kimya: 109 adet element bilinmektedir. Oda sıcaklığında, 2 sıvı, 11 gaz ve 85 katı element bulunmaktadır. Yeryüzünde en nadir bulunan element astatine olup, 0.16 gram kadar mevcuttur. Atmosferin en nadir elementi olan radon 2.4 kg‟lık atmosfer hacminin sadece 6x10-18‟ini kapsar. En fazla bulunan element hidrojen olup, evrenin %90‟dan fazlası GüneĢ sisteminin de %70.68‟ini kapsar. Dünya‟da en fazla bulunan element demir olup, kütlesinin %36‟sıdır. En yeni ve en ağır element Ocak, 1999‟da California‟daki araĢtırma laboratuarında yaratıldı. Element-114‟ün 114 adet protonu bulunan bu yeni element plutonyum ve kalsiyum izotoplarının bombardımanı ile elde edilmektedir. 468 En yoğun element osmium 22.59 gr/cm3, en düĢük yoğunluktaki element ise lithium 0.5334 gr/dm3‟dır. En hafif gaz 0.00008989 gr/cm3 yoğunlukla hidrojen, en ağır gaz ise 0.01005 gr/cm3 yoğunlukla radondur. Helyum-4 en temiz yapıya sahip element olup, iki h-4 parçası arasındaki kirlilik farkı 1015‟den daha azdır. En kuvvetli element boron olup, kopma dayanıklılık gücü 5.7 Gpa (8.3x105 lb/in2‟)‟dir. 109 element içinde en kolay preslenebilir olanı altın olup, 1 gram altın 4 km uzunluğa kadar uzatılabilir. Elmas (carbon allotrope) en büyük sertliğe sahiptir. En dayanıklı element tantalum carbide olup, 3990 derecede erir. Tungsten veya Wolfram 3420 derecede erir. Grafit (karbon) 3704 derecede buharlaĢır ve 4730 derecede sıvılaĢır. Helyum atmosferik basınçta katı halde değildir. KatılaĢması – 273.37 derecede en az 24.98 Atm basınçta olur. En düĢük kaynama noktasına sahip element helyum olup, -268.92 derecede kaynar. SıvılaĢması aralığı (erime ve kaynama noktaları aralıkları) en az olan element neon olup, -248.59‟dan –246.05 derece aralığında sadece 2542 derecede sıvılaĢır. Radyoaktif olan neptunium en uzun sıvılaĢma aralığına sahip olup, 637 derece ile 4090 derece arasındaki 3453 derecede sıvılaĢır. Isıya en dayanıklı karıĢım olan NFAARr (Ultra Hightech Starlite) olup, 10.000 derecelik plazma sıcaklığına dayanabilir. Caesium en fazla ısıl genleĢmeye sahip (her bir derecede 9.4x10-5) ve elmas en düĢük ısıl genleĢmeye (her bir derecede 1x10-6) sahiptir. Metaller içinde mercury en düĢük erime ve kaynama noktalarına sahip olup, -38.82 derecede erir ve 356.62 derecede kaynar. En küçük yoğunluğa sahip katı silica aerogel olup, yoğunluğu 0.005 gr/cm3‟dür. 469 En manyetik alaĢım Neodymium Iron Boride olup, verdiği manyetizma enerjisi 280 kJ/m3‟dür. Kuvvetli asitler 0-14 aralığında pH değeri ile ölçülür. Süperasit olarak adlandırılan fluoro-antimonic asit, sülfürik asit‟den 1018 kat daha kuvvetlidir. TCDD gazı en öldürücü gaz olup, siyanid‟den 150.000 kat daha etkilidir. Matematik: En büyük sayı „centillion‟ olup, 1852‟de kabul edilmiĢtir. Bu sayı, 1‟in önüne konan 600 adet sıfırdan oluĢmaktadır. Asal sayılar 2‟den baĢlar ve 2,3,5,7, .... diye devam eder. En büyük asal sayı CRAY-C90 serisi Super Computer tarafından 1994‟de keĢfedilmiĢ olup, 258.716 rakamı kapsar. En küçük asal olmayan sayı (1‟in dıĢında) 4‟dür. En küçük tam sayı 6‟dır. En büyük tam sayı 517.430 rakamı kapsayan (2859433 -1)x2859433‟dür. En büyük çift sayı ise, 1.706.595x211235-1 olup. 1989‟da super computer‟de keĢfedilmiĢtir. En son bulunan matematiksel sabit Feigenbaum sayısı olup 4.669201609102990‟dır. (pi) sayısının en desimal rakamlı hassas sonucu 2.260.321.336 olup, 1991‟de Volfovich kardeĢler tarafından evyapısı bir M-zero süper computer‟de hesap edilmiĢtir. Pythagoras teoremi en fazla ispatı olan teorem olup, 1940‟dan itibaren 370 ayrı çözümü yapılmıĢtır. Basit grupların limitli sınıflandırılmasının ispatı 14.000‟den fazla sayfada 100‟den fazla matematikçi tarafından 35 yıl süresinde yapılmıĢ olup, tarihteki en uzun ispattır. Bir matematik problemi için ortaya konulmuĢ en büyük para ödülü Pierre de Fermat‟ın „son teoremi‟ için olmuĢtur. Bu teorem ayrıca tarihte en fazla doğru olmayan çözümlerle en 470 uzun sürede sonuçlanmıĢ teoremdir. 350 yıl önce Fermat tarafından ortaya atılan problemi 1995‟de Princeton Üniversitesinden Andrew Wiles çözmüĢ ve 200.000 dolarlık ödülü almıĢtır. Dünya‟nın en eski bilmecesi eski Mısırlılar zamanından kalan bir papirüs kağıdından MÖ-1650 yıllarında kopya edilmiĢti ve üzerinde ufak kelime değiĢikliğiyle Bursa‟ya giderken yolda yedi hanımı olan bir adama rastladım. Her hanımın yedi torbası, her torbada yedi kedi, her kedinin de yedi yavrusu bulunuyordu. Adam, hanımlar, torbalar, kediler ve yavruları ... Bursa‟ya kaç kiĢi gidiyordu? yazıyordu. (cevap: bir kiĢi) Ġnsanoğlu tarafından yapılan ilk ölçüm aleti MÖ-3000‟de Mısırlılarca yapılan 188.7 ile 211.2 gramlar arasındaki ağırlıkları ölçmek için imal edilmiĢ silindirik ağırlıktır. 1986‟da imal edilen transistor, saniyede 230 milyar iĢlem ile Dünya‟nın en hızlı transistoru olmuĢtur. Uzay Araçları: Dünya‟nın ilk roketi 1042 yılında barutla ateĢlenerek Çin‟de fırlatıldı. Ġlk sıvı yakıtlı roket R.H.Goddart tarafından 1926‟da yapıldı ve 12.5 metre yükseklikte 56 metre yol aldı. Ġlk insan yapısı yörüngeye oturtulan uydu 4.10.1957‟de Rusya‟dan fırlatılan ve 28.565 km/saat hızla yol alan Sputnik-1 olmuĢtur. Uzaya çıkan ilk insan 12.4.1961‟de Vostok-1 ile giden Yuri Gagarin oldu ve uzayda 115 dakika kaldı. Ay ile ilk temas 14.9.1959 günü gece yarısı Rus Lunar-2 aracının Ay yüzeyine çarpması ile oldu. Ay‟ın arka yüzünün ilk fotoğrafı 7.10.1959 günü Rus Lunar-3 aracı ile çekildi. 471 Ay‟a ayak basan ilk insan 21.7.1969‟da Apollo-11 ile giden N. Armstrong oldu. Ay‟a toplam altı defa gidildi. Ay‟a toplam olarak 12 insan ayak bastı ve 79 saat 35 dakika kalındı. Amerikan Satürn-5 roketi Ģu ana kadar imal edilmiĢ en büyük roket olmuĢtur. Apollo uzay aracı ile birlikte 110 metre yüksekliğinde ve 2633 ton ağırlığındadır. Apollo Ay‟a iniĢ programı için 1969‟da fırlatılan Satürn-5, 25 milyar dolar ile en pahalı roket olmuĢtu. Bir insanın yeryüzünden ayrıldığı en uzak nokta 400.171 km yüksekliğe 15.4.1970‟de çıkan Apollo-13‟ün Ay‟ın diğer yüzünün 254 km ilerisine gitmesiyle olmuĢtur. Bir insanın içinde bulunduğu en yüksek hız 39.897 km/saatlik hız olup, Apollo-10 ile 26.5.1969‟da elde edilmiĢtir. 3.3.1972‟de fırlatılan Pioneer-10 GüneĢ sisteminin dıĢına 51.682 km/saat hızla giden ilk en hızlı uzay aracı olmuĢtur. Yeryüzünden en büyük kaçıĢ hızı ile ayrılan araç, 54.614 km/saatlik hızı ile 7.10.1990‟da fırlatılan ESA Ulysses uzay aracı olmuĢtur. Mariner-10, Eylül, 1974‟de Merkür‟ü 211.126 km/saatlik hızla geçmiĢtir. En hızlı yol alan uzay aracı ise GüneĢ‟in etrafında 252.800 km/saatlik hızla dönen HeliosA‟dır. 16.4.1976‟da GüneĢ‟e 43.5 milyon kilometre yaklaĢan Helios-B GüneĢ‟in en yakınına giden araç olmuĢtur. Ġnsan yapısı olarak en büyük uzaklığa giden araç, Pioneer-10 olup,17.1.1986‟da 5.91 milyar kilometre uzaklığa varmıĢtır. Bu araç 34.593 yılında 10.3 ıĢık yılı uzaklıktaki Ross-248 yıldızına ulaĢmıĢ olacaktır. 1994 yılına kadar toplam 169 insan ihtiva eden uçuĢ yapılmıĢ olup, bunların 92‟si Amerika, 77‟si Rusya tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir. Uzaya çıkan toplam 307 insandan en yaĢlısı 59, en genci ise 25 yaĢındaydı. Uzayda en uzun kalanın kalıĢ süresi 365 gün, 22 saat, 39 dakika ve 47 saniye olmuĢtur. En 472 kısa kalıĢ süresi ise 15 dakika 28 saniyedir. Uzaya gönderilen bir seferdeki en çok insan sayısı 12 olmuĢtur. Bir uzay uçuĢu projesinde çalıĢmıĢ en büyük insan sayısı 376.600 kiĢi ile 1969‟daki Ay‟a ilk iniĢ projesinde oluĢmuĢtur. Proje o zamanın değeriyle 6 milyar dolara mal olmuĢtur. 2.3.1999‟da Mir uzay istasyonu Dünya‟nın etrafında 75.000‟den fazla tur atarak rekor kırmıĢtır. Yeryüzüne geri döndürüldüğünde yörüngesinde 13 yıl kalmıĢ olacaktır. Halen yörüngede dolanan en eski uydu 17.3.1958‟de fırlatılan Amerikan Vanguard-1 yapay uydusudur. En fazla yapay uydu fırlatılan ülke Rusya ve eski devletleri olup, toplam 1337 uyduları yörüngelerinde dolanmaktadır. Dünya etrafında halen 3173 hurda roket parçası dönmektedir. 2004 yılında tamamlanacak olan The International Space Station 88 metre uzunluğu, 109 metre kanat geniĢliği ve 414 ton ağırlığı ile Ģu ana kadar imal edilmiĢ en büyük uzay yapısı ve uzay projesi olacaktır. Proje 16 ülkenin uzmanlarınca gerçekleĢtirilmektedir. Ödüller: Ġlk Nobel ödülü 1901 yılında fizik, kimya, fizyoloji (tıp), edebiyat ve barıĢ konularında verilmiĢtir. En çok Nobel ödülünü Amerikalı bilim adamları almıĢ olup, toplam 225 ödülden, 79 adedi fizyoloji, 65 adedi fizik, 42 adedi kimya, 18 adedi barıĢ ve 21 adedi ekonomi dallarında verilmiĢtir. Toplam 89 adet ödül alan Ġngiliz bilim adamlarından 23 adedi fizyoloji, 23 adedi kimya, 19 adedi fizik,10 adedi barıĢ, 8 adedi edebiyat ve 6 adedi ekonomi dallarında kazanmıĢlardır. En fazla Nobel ödülü alan bilim adamlarından, L. Pauling (Amerika) 1954‟de kimya, 1962‟de barıĢ, Marie Curie 473 (Polonya) 1903‟de fizik, 1911‟de kimya, J. Bardeen (Amerika) 1956‟da fizik, 1972‟de yine fizik, F. Sanger (Ġngiltere) 1958‟de kimya, 1980‟de yine kimya dallarında ikiĢer ödül kazanmıĢlardır. Nobel ödülü kazanmıĢ en yaĢlı bilim adamı olan F.P. Rous (Amerika) ödülünü 1966‟da 87 yaĢında iken almıĢtır. Nobel ödülü kazanmıĢ en genç bilim adamı olan L. Bragg (Ġngiltere) ödülünü 1915‟de 25 yaĢında iken almıĢtır. Bilimsel Değerler 474 Kitabın konuları ile ilgili sabit değerler, ölçümler, gösterimler, sembol ve birimler aĢağıda belirtilmektedir. Sabitler: Newton gravitasyon sabiti = 6.67x10-8 cm3 /gr.sn2 = 6.67x10-8 din.cm2/gr2 Boltzmann sabiti = 1.38x10-16 erg/K Avogadro sabiti = 6.02x10-23 mol Faraday sabiti = 96485.31 C/mol Hubble sabiti = 15 - 30 km/sn/milyon ıĢık yılı = 64 km/sn/mega-parsek Chandrasekhar limiti = 1.44 GüneĢ kütlesi Pi sayısı = 3.1415927 Planck Değerleri: Planck sabiti = 6.620755x10-34 Joule.sn=6.620755x10-27erg.sn Planck uzunluğu = 1.62x10-33cm (protondan 1020 defa daha kısa, bir sicimin boyudur. Gravitonun 10-43 saniyede aldığı yol olup, bunun altında bildiğimiz uzay son bulur ve kuantum köpüğü devreye girer.) Planck kütlesi = 10-5 gram = 1019 GeV (bir protonun kütlesinin 1019 katı veya bir gramın yüzde birinin binde biridir. Ufak bir toz taneciği kadar olup, sicim teorisindeki bir sicimin kütlesine eĢittir) Planck enerjisi = 1000 kw-saat (Planck uzunluğunu ölçmek için gerekli enerji miktarı olup, sicim teorisindeki titreĢen sicimlerin enerjisidir) Planck zamanı = 10-43 sn (mümkün olan en kısa zaman aralığı olup, ıĢığın Planck uzunluğunu kat ettiği zamandır. Bundan 475 daha kısa bir zaman içinde iki ayrı olay olmuĢsa hangisinin önce veya sonra olduğu söylenemez.) Planck alanı = 2.61x10-66 cm2 (karadelik entropisinin anahtarıdır) Planck gerilimi = 1039 ton (bir sicimin gerilimidir) Diğer Değerler ve Birimler: Fotonun spini = 10-27 gr. cm2/sn Protonun yükü = 1.602192x10-19 Coulomb Elektronun yükü = 1.602192x10-19 Coulomb Nötron yıldızının manyetik alanı = 1012 Oersted Atomik kütle birimi = 1.66056x10-27 kg Protonun kütlesi = 1.67265x10-27 kg (elektronun 1836.1 katı) Nötronun kütlesi = 1.67495x10-27 kg (elektronun 1838.6 katı) Elektronun kütlesi = 9.10953x10-31 kg Atomun kütlesi = 3.2707x10-25 kg Hidrojen atomunun kütlesi = 1.6734x10-27 kg Fotonun kütlesi = 3x10-27 eV Gravitonun kütlesi = 4.3x10-34 eV (en alt limittir) Nötrinonun kütlesi = 10-32 eV (en hafif parçacıktır) Muonun kütlesi = 1.88x10-28 kg Z parçacığının kütlesi = 91.17 GeV (en ağır parçacıktır) W parçacığının kütlesi = 40 GeV Atomun hacmi = 1.6964x10-23 cm3 Dünya üzerindeki bütün bitkilerin ağırlığı = 1 trilyon ton Ortalama bir yıldız ağırlığı = 1032 kg Bütün yıldızların ağırlığı = 1055 kg 1 Angström (Å)=10-10metre (bir atomun ölçüsüdür) 476 1 Fermi = 10-13cm (bir parçacığın ölçüsüdür) Bohr yarıçapı = 5.29177x10-11 metre Sicimin boyu = 10-33 cm (protondan 1020 defa daha küçük) Kuarkın boyu = 10-18 metre Elektronun yarıçapı = 2.81794092x10-15 metre Bir atomun boyu = 10-8 cm (Angström birimidir) Bir atomun çekirdeğinin boyu = 10-13 cm Bir protonun boyu = 10-13 cm (1 Fermi) Bir nötronun boyu = 10-13 cm Bir elektronun boyu = 10-17 cm Bir mikron = 0.001 mm Compton dalga boyu = 2.42631x10-14 cm Elektronun Compton dalga boyu = 10-11 cm Pionun Compton dalga boyu = 10-13 cm Protonun Compton dalga boyu = 10-15 cm Gravitonun Compton dalga boyu = 10-32 cm Görünen ıĢığın dalga boyu = 10-7- 10-6 metre Bir molekülün boyu = 10-8 metre Gözle görülebilir en küçük cismin boyu = 10-4 metre Mikroskopla görülebilir en küçük cismin boyu = 10-6 metre Ġnsanın boyu = 102 metre IĢığın boĢluktaki hızı = 299.792,458 km/sn=2.99x1010 cm/sn (evrenimizdeki son hızdır) Yeryüzüne düĢme hızı = 9.8 m/sn (1 g‟dır) Yeryüzünden kaçma hızı = 11.18 km/sn=40.250 km/saat GüneĢ‟ten kaçma hızı = 617.30 km/sn Karadelikten kaçma hızı = sonsuz hız Elektronun dönme hızı = 3000 km/sn Bir tüp içindeki elektronun hızı = 2x107 m/sn 477 Sesin hızı = 331.4 m/sn = 1193 km/saat (0 derecede, deniz seviyesinde ve kuru havada) Mach 1 = 1193 km/saat Mach 2 = 2383 km/saat Mach 3 = 3574 km/saat Salyangozun hızı = 1 cm/sn Yürüme hızı = 100 cm/sn Otomobil hızı = 3x103 cm/sn Jet uçağının hızı = 200 m/sn Dünya‟nın dönüĢ hızı = 467 m/sn (ekvatorda) Ay‟ın Dünya etrafındaki dönüĢ hızı = 1.02 km/sn Dünya‟nın GüneĢ etrafındaki dönüĢ hızı = 29.8 km/sn 1 AÜ (Astronomik Ünite) = 149.598.023 km (GüneĢ-Dünya arası uzaklık) Bir ıĢık yılı = 9.460.528.405.000 km = 9.4605x1017 cm Bir parsek = 3.26 ıĢık yılı = 30.660.672.000.000 km = 3.06x1013 km 1 Mega parsek = 106 parsek = 3.260.000 ıĢık yılı EON = 1 milyar yıl 1 yıl = 31.600.000 sn = 3.16x107 sn Bir parçacığın doğal zaman birimi = 10-23 sn Uzun ömürlü bir parçacığın yaĢam süresi = 10-10 sn Z parçacığının yaĢam süresi = 10-25 sn (en kısa ömür) Muonun yaĢam süresi = 10-6 sn Nötronun yaĢam süresi = 920 sn Protonun yaĢam süresi = 1032 yıl (en uzun ömür) Uranyumun yaĢam süresi = 1017 sn Karbon-14‟ün yaĢam süresi = 1011 sn Ġnsanın yaĢam süresi = 2.40x109 sn IĢığın GüneĢ‟ten Dünya‟ya ulaĢma süresi = 480 sn 478 Görünen ıĢığın bir titreĢiminin süresi = 10-15 sn IĢığın bir atom boyu yol alma süresi = 10-18 sn IĢığın bir atom çekirdeği boyu yol alma süresi = 10-24 sn Bilinen en kısa zaman aralığı = 10-24 sn, buna tekabül eden en kısa uzaklık = 10-14 cm Bilinen en uzun zaman = 4.73x1017 sn (evrenin yaĢıdır) Dev bir karadeliğin yaĢam süresi = 1090 yıl Evrenin sıcaklığı = 270.42 derece Mikrodalga arkaalan radyasyonu sıcaklığı = 2.74 K Mikrodalga arkaalan radyasyonu yoğunluğu = 10-33 gr/cm3 Mutlak sıfır (0 Kelvin) = -273.16 derece = -459.69 0F 0 0C=273.16 Kelvin 100 0C = 373.16 Kelvin 1 Kelvin = 0C+273.16 Suyun donma noktası = 0 0C=273.16 K Suyun kaynama noktası = 100 0C=373.16 K Ġnsan vücudunun sıcaklığı = 37 0C = 310.16 K Bir laboratuarda elde edilmiĢ en düĢük sıcaklık = 2x10-9 K (mutlak sıfırın üzerindeki 1 0C‟nin iki milyarda biridir) C ile F arasındaki dönüĢümler: C = (F – 32) x 5/9‟dur 0 F = (C x 1.8) + 32 veya 0F = (9/5 x 0C) + 32‟dir. 100 0C = 212 0F 0 0 Ses yoğunluk seviyeleri: Jet uçağının gürültüsü = 120 dB (decibels) Trafik gürültüsü = 70 dB KonuĢma gürültüsü = 50 dB Islık gürültüsü = 20 dB 479 1 eV (elektron volt) = 1.6x10-12 erg (kütle enerji birimidir) 1 eV = 1.7826627x10-36 kg 1 MeV = 1.60x10-6 erg = 106 eV 1 Erg = 2 gramlık bir tahta kurusunun 1 cm/sn‟lik bir hızdaki sürtünme hareketinin enerjisidir. 1 Joule = 2.77x10-7 kW-saat 1 kW-saat = 3.6x1013 erg 1 kalori = 4x1010 erg 1 HP = 0.746 kW 1 kW = 1.3 HP Atom hızlandırıcısındaki protonun enerjisi = 30 milyar eV Bugünkü hızlandırıcılarda elde edilmiĢ en büyük enerji = 102 GeV GUT‟u elde etmek için gerekli enerji = 1015 GeV (GUT parçacığının enerjisidir.) 1 radian = 57.2958 derece 1 dik açıdaki yay saniyesi sayısı = 324.000 1 gram maddedeki proton sayısı = 1024 1 çay kaĢığındaki mikrop sayısı = 108 Dünya‟nın bütün sahillerindeki kum sayısı = 1020 Dünya‟daki bütün canlıların sayısı = 1029 Dünya‟daki canlılardaki atomların sayısı = 1041 GüneĢ‟teki atom çekirdeklerinin sayısı = 1057 Evrendeki atomların sayısı = 1080 Evrendeki fotonların sayısı = 1088 Evrendeki baryonların sayısı = 1080 Evrendeki protonların sayısı = 1082 Evrendeki elektronların sayısı = 1082 Evrendeki nötrinoların sayısı = 1079 Evrendeki foton ve gravitonların sayısı = sayısız 480 Evrendeki yıldızların sayısı = 20x1021 (20 milyar kere trilyon) Evrendeki galaksilerin sayısı = 100 milyar Samanyolu‟ndaki yıldızların sayısı = 200 milyar Evrenin çevresi = 125 milyar ıĢık yılı (Hubble sabitinin bugünkü değerine göre) Evrenin bugünkü geniĢliği = 1027 km Gözlenebilen evren sınırı = 1024 km=1011 ıĢık yılı Evrenin ağırlığı = 2x1054 gram Evrenin çapı Planck uzunluğunun 1060 katıdır. Astronomik Ölçümler: Galaktik kümemizin boyu = 107 ıĢık yılı Bir kızıl devin boyu = 108 km Bir beyaz cücenin boyu = 104 km Bir nötron yıldızının boyu = 10 km Bir nötron yıldızının yoğunluğu = 5x1014 gr/cm3 Bir karadeliğin yoğunluğu = 200 milyon ton/cm3 Samanyolu‟nun kütlesi = 2x1044 gram Samanyolu‟nun ortalama yoğunluğu = 7x10-24 gr/cm3 Samanyolu‟nun optik parlaklığı = 4x1043 erg/sn Samanyolu‟nun manyetik alanı = 6x10-6 Oersted Samanyolu‟nun açısal momenti = 1074 gr.cm3/sn Samanyolu‟nun boyu = 105 ıĢık yılı GüneĢ‟in kütlesi = 1.98x1033 gram GüneĢ‟in ortalama yoğunluğu = 1.41 gr/cm3 GüneĢ‟in merkez yoğunluğu = 160 gr/cm3 481 GüneĢ‟in optik parlaklığı = 3.90x1033 erg/sn (3.9x1027 kw) GüneĢ‟in açısal momentumu = 1.7x1046 gr.cm3 /sn GüneĢ‟in merkez basıncı = 2x1017 din/cm2 GüneĢ‟in merkez sıcaklığı = 15.0x106 K GüneĢ‟in yüzey sıcaklığı = 5800 K GüneĢ‟in yarıçapı = 6.96x1010 cm GüneĢ‟in kritik yarıçapı = 3 km GüneĢ sisteminin geniĢliği = 1013m Dünya‟nın kütlesi = 6.60x1027 gram Dünya‟nın ortalama yoğunluğu = 5.51 gr/cm3 Dünya‟nın merkez yoğunluğu = 13.6 gr/cm3 Dünya‟nın merkez sıcaklığı = 6600 K Dünya‟nın ortalama yarıçapı = 6368 km Dünya‟nın kritik yarıçapı = 3 cm Dünya-Ay arası uzaklık = 382.200 km (ortalama) Temel Ölçümler/Metrik Sistemler: Uzunluk (Birimi: metre) = 1 metre, ıĢığın boĢlukta 0.00000333564 saniyede aldığı mesafedir. Veya, Krypton-86 atomunun boĢlukta, 2p10 ile 5d5 enerji seviyeleri arasındaki elektron hareketinin 1.650.763,73 dalga boyuna eĢit uzunluktur. Zaman (Birimi: saniye) = 1 saniye, cesium-133 atomunun çıkardığı radyasyonun 9.192.631.770 tane titreĢiminin süresidir. Kütle (Birimi: kg) = Paris‟teki International Bureau of Weights and Measures‟de bulunan platinyum-iridyum karıĢımı bir silindirin ağırlığıdır. 482 Sıcaklık (Birimi: Kelvin) = 1 Kelvin, suyun üçlü (suyun katı, sıvı ve buharlaĢma noktaları) termodinamik sıcaklığının 0.0036608 kesridir. 0 0K sıcaklığına mutlak sıfır denir. Veya, Celsius derecesine 273.16 ilave edilerek tanımlanan mutlak sıcaklık ölçeğidir. Elektrik Akımı (Birimi: Amper) = 1 Amper, boĢlukta birbirinden 1 metre uzaklıkta birbirine paralel duran iki uzun telden geçen akımın çıkardığı manyetik alanın 1 metrelik uzunluğa tekabül eden 2x10-7 Newtonluk güce eĢit akım miktarıdır. Aydınlık Yoğunluğu (Birimi: candella) = 1 candella, platinumun donma sıcaklığında 1 m2‟lik boĢluktaki yoğunluğunun 0.000001666‟da biridir. Madde Miktarı (Birimi: mole) = 1 mole, 0,012 kg karbon-12 atomunun ihtiva ettiği parçacık sayısına eĢit bir sistemin madde miktarıdır. Zamanlar: Femtosecond fs Picosecond ps 10-15 sn 10-12 sn Nanosecond ns 10-9 sn Microsecond μs 10-6 sn Millisecond ms 10-3 sn intikalidir. Second sec Minute Hour min 60 sn hr 3600 sn lazer ıĢınının patlamasıdır. bilgisayardaki en hızlı intikaldir. ıĢığın 1 metre yol almasıdır. bir saniyenin milyonda biridir. beyindeki nöronların Dünya‟nın yörüngesinde 29.6 km yol almasıdır. insan kalbinin egzersizle 45 lt kan pompalamasıdır. insan vücut derisinden 600.000 483 Day Week Month Year da 86.400 sn parçacık dökülür. 5 lt kan vücutta 1000 dolaĢım yapar. wk 604.800 sn mo 2.630880 sn insan saçı 13 mm büyür. yr 31.536.000 sn yeryüzünde 16 milyon yıldırım çakar. *Second: saniye, minute: dakika, hour: saat, day: gün, week: hafta, month: ay ve year: yıldır. Gösterimler: 10=101, 100=102, 1000=103, 10.000=104, 1.000.000=106 246=2.46x102, 3.240.000.000.000.000.000.000=3.24x1021 0.1=10-1, 0.01=10-2, 0.001=10-3, 0.0001=104, 0.000001=10-6 0.000.000.023=2.3x10-8 olarak gösterilebilir. Metrik Gösterimler: 10 102 103 106 109 1012 1015 1018 deka hekto kilo mega giga tera peta exa da h k M G T P E 10-1 10-2 10-3 10-6 10-9 10-12 10-15 10-18 484 desi santi mili mikro nano pico femto atto d c m n p f a Fiziksel Semboller: c = boĢluktaki ıĢık hızı e = elektronik yük birimi pion g = gravitasyon serbest düĢme hızı h = Planck sabiti K = sıcaklık birimi (Kelvin) n = nötron p = proton NA = Avogadro sabiti AU = Astronomik ünite, uzunluk e = Euler sayısı (2. 71828 ...) e+ = positron μ = mikron N = atom çekirdeği + = pozitif - = negatif pion 0 = nötr pion = alpha ıĢını = beta ıĢını = gamma ıĢını - = muon + = antimuon = nötrino e- = elektron Fiziksel Birimler: Å = Angström uzunluk P = Yoğunluk E = Elektrik alanı G = Ağırlık S = Entropi voltaj T = Mutlak Sıcaklık V = Elektrik potansiyeli P = Parçacık momentumu B = Manyetik alan = Dalga boyu F = Farad, kapasitör T = Tesla, manyetizma yoğunluğu J = Joule, enerji W = Watt, kuvvet, güç V = Volt, elektrik potansiyeli, H = Henry, indükleme Oe=Oersted, manyetik alan Hz=Hertz, frekans Bq=Becquerel, radyoaktivite Wb=Weber, manyetik alan 485 = Manyetik moment = Frekans h = Verim = Elektrik gücü = Yüzey gerilimi = Parlaklık = AkıĢkanlık = Kırılma Ġndisi Cd=Candella, ıĢık Ģiddeti 0 F=Fahrenheit, sıcaklık Fm=Fermi, uzunluk Ci=Curie, radyoaktivite Pc=Parsec, uzunluk Amu=atomik kütle Btu=Ġngiliz ısı Dyne=Güç Mach=Hız Mol=Madde miktarı S=Siemens, elektrik iletkenliği Ω=Ohm, elektrik direnci miktarı A=Amper, elektrik akımı miktarı C=Coulomb, elektrik yükü miktarı N=Newton, kuvvet Pa=Pascal, basınç Lx=Lux, aydınlatma Ģiddeti Lm=Lumen, ıĢık akıĢı 0 C=Celsius, sıcaklık eV=elektron-volt, enerji Mx=Maxwell, manyetik akıĢ P=Poise, vizkosite Gs=Gauss, manyetik akıĢ yoğunluğu Bar=Basınç Cal=Kalori, enerji Erg=Enerji Radyan=Açı (10=0.0l7453 rad) Ġvme=m/sn2 Açısal ivme=rad/sn2 Açısal momentum=kgm2/sn Kütlesel debi=kg/sn Parlaklık=erg/sn Basınç=kg/m.sn2 Elektrik potansiyeli=kgm2/sn3 Manyetizma yoğunluğu=volt.sn Güç=kgm2/sn3=J/sn Molar kütle=kg/mol Açısal hız=rad/sn Momentum=kgm/sn Hacimsal debi=m3/sn Sıcaklık akıĢı=m2/sn Aydınlatma yoğunluğu=cd/m2 Kuvvet=kgm/sn2 Elektrik direnci=kgm2/sn2A2 Enerji=kgm2/sn2=Nm Yoğunluk=kg/m3 Geometrik ġekiller: 486 Ġki boyutlular = kare (square), dikdörtgen (rectangle), daire (circle), üçgen (triangle), poligon (polygon) Üç boyutlular = küp (cube), Silindir (cylinder), küre (sphere), dikdörtgen prizma (rectangular prism), piramit (pyramid), koni (cone) Konik kesitler = daire (circle), elips (ellipse), parabol (parabola), hiperbol (hyperbola) Poligonlar: Üçgen triangle)=3 kenarlı Dörtgen (square)=4 kenarlı BeĢgen (pentagon)=5 kenarlı Altıgen (hexagon)=6 kenarlı Yedigen (heptagon)=7 kenarlı Sekizgen (octagon)=8 kenarlı Dokuzgen (nonagon)=9 kenarlı Ongen (decagon)=10 kenarlı Onbirgen (undecagon)=11 kenarlı Onikigen (dodecagon)=12 kenarlı Astronomik Semboller: θ merkez ų neptün ? sonsuz sayı 120 derece dünya ђ satürn 60 derece yıldız ? Venüs, ? Mars, Nebula, Ay, * Yıldız, 487 tam ay güneĢ ? 90 derece Ó 0 derece K. Yıldız, Bilgisayarın Evrimi MÖ-4000: Çin ve Babil‟de ilk Abaküs kullanıldı. 488 1623: Alman William Schickard, Tübingen‟de mekanik hesaplama makinasını yaptı. Bu, ilk sayısal bilgisayar olarak kabul edilir. 1630: Ġngiliz William Oughtred, ilk kayıcı hesap cetvelini yaptı. 1642: Fransız Blaise Pascal, sekiz rakamlı sayıları alan, mekanik toplama makinasını imal etti. 1673: Alman Gottfried Leibniz, mekanik çarpma, bölme ve karekök bulma makinasını yaptı. 1745: Fransız Jacques de Vaucanson, tekstil tezgahlarında kullanılmak için üzerinde delikler bulunan metal tambur kullandı. 1800: Fransız Joseph Jacquard, dokuma tezgahları için programlama yapabilen ilk kartları imal etti. 1823: Ġngiliz Charles Babbage, ilk analitik otomatik bilgisayarı yaptı ve trigonometrik, logaritmik tabloları hesapladı. 1854: Ġngiliz George Boole, ikili mantıksal üzerine makale yayınladı. 1876: Ġngiliz William Thomson (Lord Kelvin), makinaların matematiksel hesaplara göre programlanabileceğini gösterdi. 1896: Amerikalı Herman Hollerith, 1890 nüfus sayımı için kart okumalı makinayı imal etti. 1936: Alman Konrad Zuse, elektromanyetik ruloları kullanarak ilkel sayısal bilgisayarı imal etti. 1937: Ġngiliz Alan Turing, bilgisayarların teorik limitlerini belirten On Computable Numbers’i yazdı. Bell Laboratuarlarında Turing makinasına dayanan ilk röleli bilgisayar imal edildi. 1943: John Atanasoff ve Clifford Berry, ilk elektronik ve vakum tüplü bilgisayarı yaptı. 489 1944: IBM‟den Amerikalı Howard Aiken, ilk genel maksat sayısal bilgisayarı (Mark I) imal etti. 1946: Amerikalı John Eckert ve J. Mauchly, 18.000 adet vakum tüplü, 30 ton ağırlığında ilk elektronik nümerik bilgisayarı (ENIAC) yaptı. Macar John Von Neumann, sayısal bilgisayarların prensiplerini belirten makalesini yayınladı. 1948: Ġngiltere‟de ilk elektronik program depolanmıĢ sayısal bilgisayar (MADAM) imal edildi, transistor keĢfedildi. IBM seçici sıralı elektronik bilgisayarı geliĢtirdi. 1949: Cambridge Üniversitesinde EDSAC (Elektronic Delay Storage Automatic Computer) imal edildi. Amerika‟da BINAC (binary automatic computer), ilk elektronik depolanmıĢ programlı bilgisayar yapıldı. 1950: Amerika‟da ultrasonik hafızalı SEAC bilgisayarı imal edildi. 1951: Remington-Rand UNIVAC-1 (Universal Automatic Computer), manyetik bantlı bilgisayarı imal etti. 1954: Tamamı transistorlu ilk bilgisayar yapıldı. 1956: John Backus, FORTRAN bilgisayar lisanını geliĢtirdi. MANIAC-1 programı satranç oyununda insanı yendi. 1958: Jack Kilby integre devreleri geliĢtirdi. 1959: Grace Hopper, yüksek seviye COBAL lisanını buldu. 1965: John Kemeny ve Thomas Kurtz, BASIC programını geliĢtirdi. Entegre devreli ve yüksek hızlı IC bilgisayarı imal edildi. CD 6000 ilk süper bilgisayarı yapıldı. 1967: Gene Amdahl, paralel proses fikrini geliĢtirdi. Ġlk PC oyunu bulundu. RAM çipli, yarı iletken, hafızalı bilgisayar imal edildi. 1970: Bilgisayar floppy diski imal edildi. 1971: Intel ilk microprocessor (chip) imal etti. Texas Instruments ilk cep hesap makinasını yaptı. 1975: Amerika‟da ilk PC, Altair-8800 imal edildi. 490 1977: Ġlk toplama PC (Apple II) imal edildi. 1981: IBM ilk DOS operasyon sistemini buldu. Ġlk Windows sistemi yapıldı. 1988: Ġlk optik microchip sistemli bilgisayar yapıldı. 1989: 200 milyon karakteri depolayan silikon hafızalı chipli bilgisayar imal edildi. 1950: Microsoft Windows sistemini geliĢtirdi. Bilimde Klasikler 491 Tarih boyunca, önde gelen bilim adamlarınca yazılmıĢ ve bilime yön veren eserlerden en önemlileri Ģunlardır: On Nature, MÖ-400, Empedocles Metaphysics, MÖ-380, Aristotle Historia Animalium, MÖ-375, Aristotle Airs, Waters, Places, MÖ-350, Hippocrates The Sacred Disease, MÖ-350, Hippocrates Elements of Geometry, MÖ-300, Euclid (13 cilt) Arithmetica, MÖ-250, Diophantus Historia Plantarum, MÖ-250, Theophrastus On Conic Sections, MÖ-200, Apollonius Sand-Reckoner, MÖ-200, Archimedes De Materia Medica, MS-40, Pedanius Dioscorides of Anazarbus Pneumatics, MS-62, Hero Historia Naturalis, MS-77, Pliny (37 cilt) Geography, MS-150, Ptolemy Algamest, MS-150, Ptolemy Optics, MS-150, Ptolemy Methodus Medendi, MS-190, Galen De Usu Partium, MS-200, Galen Arithmetica, MS-250, Diophantus Mathematical Collections, MS-320, Pappus Algebra, 845, Al-Khwarizmi Canon of Medicine, 1000, Avicenna (Ġbni-Sina) The Threasury of Optics, 1000, Alhazen Brush Talks from Dream Brook, 1070, Kua Shen Book of The Abacus, 1202, Leonardo Fibonacci Liber Quadratorum, 1225, Leonardo Fibonacci 492 Sphaera Mundi, 1450, Johannes de Sacrobosco The Revolution of The Heavenly Spheres, 1530, Nicolaus Copernicus On the Structure of The Human Body, 1543, Andreas Vesalius Ars Magna, 1545, Niccolo Tartaglia On Contagion and Contagious Diseases, 1546, Girolamo Fracastoro The Nature of Fossils, 1546, Georgius Agricola De Re Metallica, 1555, G. Agricola On Anatomy, 1559, Matteo Colombo Opuscula Anatomica, 1564, B Eustachio Magnum Opus, 1567, J.F. Fernel Ars Magna, 1570, Girolamo Cardano De Nova Stella, 1573, Tycho Brahe De Plantis, 1583, Caesalpinus In Artem Analyticam Isogoge, 1591, Franciscus Vieta Mysterium Cosmographium, 1596, Johannes Kepler Herbal, 1596, John Gerard Alchemia, 1597, Andreas Libavius De Magnete, 1600, William Gilbert Advancement of Learning, 1605, Francis Bacon Astronomia Nova, 1609, Johannes Kepler Sidereal Messenger, 1610, Galileo Galilei Description of the Marvellous Canon of Logarithms, 1614, John Napier On the Development of Eggs and Chickens, 1621, Hieronymus Fabricius De Augmentis Scientiarum, 1623, Francis Bacon Logarithmical Arithmetic, 1624, Henry Briggs Rudolphine Tables, 1627, Tycho Brahe 493 On the Motions of the Heart and Blood, 1628, William Harvey Dialogue on the Two Chief World Systems, 1632, Galileo Galilei Discourse de la Methode, 1637, Rene Descartes Discourses Concerning Two New Sciences, 1638, Galileo Galilei Essay Pour Les Coniques, 1640, Blaise Pascal De Motu, 1641, Evangelista Torricelli Principia Philosophiae, 1644, Rene Descartes Theoromata, 1651, Christiaan Huygens On the Generation of Animals, 1651, William Harvey Arithmetica Infinitorum, 1655, John Wallis The Spectical Chymist, 1661, Robert Boyle Micrographia, 1665, Robert Hooke The Method of Treating Fevers, 1666, Thomas Sydenham Treatise on The Heart, 1669, Richard Lower Pensees,1670, Blaise Pascal Horologium Oscillatorium, 1673, Christiaan Huygens Cours de Chymie, 1675, Nicolas Lemery DeMotu Corporum, 1684, Isaac Newton New Method for The Greatest and Least, 1684, Gottfried Leibniz The Mathematical Principles of Natural Philosophy, 1687, Isaac Newton Description des Arts et Metiers, 1703, Rene Reaumur Historia Generalis Plantarum, 1704, John Ray Opticks, 1704, Isaac Newton Ars Conjectandi, 1713, J. Bernoulli Traite des Chemins, 1715, Hubert Gautier The Doctrine of Chances, 1718, Abraham De Moivre 494 Elementa Chemiae, 1724, Hermann Boerhaave Vegetable Staticks, 1727, Stephen Hales The History of Insects,1734, Rene de Reaumur Systema Naturae, 1735, Carl Linnaeus Hydrodynamica, 1738, Daniel Bernoulli Biblia Naturae, 1738, Jan Swammerdam Traite de Dynamique, 1743, Jean D‟Alembert Introductio, 1748, Leonhard Euler Philosophia Botanica, 1750, Carolus Linnaeus Experiments on Electricity, 1751, Benjamin Franklin A Treatise on The Scurvy, 1754, James Lind Tentamen Theoriae Electricitatis et Magnetismi, 1759, Franz Aepinus Histoire Naturelle, 1767, George-Louis Buffon (44 cilt) Kritik der Reinen Vernunft, 1781, Immanuel Kant Cristallographie, 1783, Louis Rome De Lisle Istituzioni Analitiche, 1784, Maria Agnesi An Account of The Foxglove, 1785, William Withering A Theory of The Earth, 1785, James Hutton Elementary Treatise On Chemistry, 1789, Antoine Lavoisier New Experiments on Electricity, 1789, Abraham Bennet The Natural History And Antiquities of Selborne, 1790, Gilbert White Systeme du Monde, 1796, Pierre Simon Laplace Effects of The Variolae Vaccinae, 1798, Edward Jenner The Principle of Population, 1798,Thomas Malthus La theorie des Nombres, 1798, Andrien-Marie Legendre Analytical Mechanics, 1798, Joseph Louis Lagrange Sound and Light, 1800, Thomas Young Traite de Mineralogie, 1801, Rene Haüy 495 Researches in Arithmetic, 1801, Carl Friedrich Gauss Elements of Experimental Chemistry, 1801, William Henry Geometrie de Position, 1803, Sadi Carnot New System of Chemical Philosophy, 1808, John Dalton Philosophie Zoologique, 1809, Pierre Lamarck Idea of a New Anatomy of The Brain, 1811, Charles Bell Elementary Theory of Botany, 1813, Augustin Candolle On Mediate Auscultation, 1819, Rene Laennec Cours D‟Analyse, 1821, Augustin Cauchy Observations Electro-dynamiques, 1822, Andre Marie Ampere Reflections On The Motive Power of Fire, 1824, Sadi Carnot Traite des fonctions elliptiques, 1825, Andrien-Marie Legendre Celestial Mechanics, 1825, Pierre Simon Laplace Chemical Manipulation, 1827, Micheal Faraday Principles of Geology, 1830, Charles Lyell Experimental Researches On Electricity, 1831, Michael Faraday System of Mineralogy, 1837, James Dwight Dana The Silurian System, 1839, Roderick Murchison Mathematical Analysis of Logic, 1847, George Boole Systeme Glaciere, 1847, Jean Louis Agassiz Voyage of Discovery, 1847, James Ross Conservation of Energy, 1847, Hermann Helmholtz Histoire Naturelle des Poissons, 1849, Georges Cuvier Ueber die Bewegende Kraft der Warme, 1850, Rodolf Clausius Laws of Thought, 1854, George Boole Principles of Psychology, 1855, Herbert Spencer On The New Chemical Theory, 1858, Archibald Couper Cellular Pathologie,1858, Rudolf Virchow On the Origin of Species by Means of Natural Selection, 1859, Charles Darwin 496 Natural History of European Seas, 1859, Edward Forbes Chemical Studies, 1861, Johann Loschmidt Mechanics, 1863, Ernst Mach Zoological Evidence, 1863, Thomas Huxley Plant Genera, 1863, George Bentham Lectures On Number Theory, 1863, Peter Dirichlet Prehistoric Times, 1865, John Lubbock Contributions to the Theory of Natural Selection, 1870, Alfred Wallace The Descent of Man and Selection in Relation to Sex, 1871, Charles Darwin The Theory of Sound, 1873, John William Rayleigh Treatise On Electricity and Magnetism, 1873, James Maxwell Le Soleil, 1875, Angelo Secchi General Pathology, 1877, Jolius Cohnheim Hand-Book of Organic Chemistry, 1881, Friedrich Beilstein Ants, Bees and Wasps, 1882, John Lubbock Oeuvres Completes, 1882, Augustin Cauchy (30 cilt) Genera Plantarum, 1883, Joseph Hooker (7 cilt) Etudes de Dynamique Chimique, 1884, J.Van‟t Hoff Animal Locomotion, 1887, Eadwear Muybridge Electromagnetic Theory, 1891, Oliver Heaviside Evolution and Ethics, 1893, Thomas Henry Huxley Analysis Situs, 1895, Henry Poincare Number Information, 1897, David Hilbert Theory of Groups, 1897, William Burnside Seismology, 1898, John Milne Foundation of Geometry, 1899, David Hilbert Mendel‟s Principles of Heredity, 1902, William Bateson The Mutation Theory, 1903, Hugo De Vries The Principles of Mathematics, 1903, Bertrand Russell 497 Radioactivity, 1904, Ernest Rutterford The Integrative Action of The Nervous System, 1906, Charles Sherrington Mars and its Canals, 1906, Percival Lowell Diseases of The Heart, 1908, James Mackenzie Inborn Errors of Metabolism, 1908, Archibald Garrod Science et Methode, 1909, Henri Poincare Elements of Heredity, 1909, W. Ludwig Johanssen Studies in Radioactivity, 1912, William Henry Bragg Les Atomes, 1913, Jean Perrin Principles of General Physiology, 1914, William Bayliss The Origin of Continents, 1915, Alfred Wegener The Origin of The Earth, 1916, Thomas Chamberlin Binary Stars, 1918, Robert Aitken Mathematical Theory of Relativity, 1923, Arthur Eddington Valence and the Structure of Atoms and Molecules, 1923, Gilbert Lewis The Theory of The Gene, 1926, Thomas Hunt Morgan Internal Constitution of the Stars, 1926, Arthur Eddington Electronic Theory of Valency, 1927, Nevil Sidgwick The Evolution of Ingneous Rocks, 1928, N. Levi Bowen Principles of Quantum Mechanics, 1930 Paul Dirac Mendelism and Evolution, 1931, Edmund Ford The Theory of Electric and Magnetic Susceptibilities, 1932, John Van Vleck Man And the Unknown, 1935, Alexis Carrel Topologie, 1935, Pavel Aleksandrov On Computable Numbers, 1936, Alan Turing The Origin of Life on Earth, 1936, Alexandr Oparin Recollections And Reflections, 1936, J.J. Thomsoy The Atom, 1937, George P. Thomson The Nature of The Chemical Bond, 1939, Linus Pauling 498 Energy Producing in Stars, 1939, Hans Albercht Bethe Elements de Mathematiques, 1939, Nicolas Bourbaki Evolution: The Modern Synthesis, 1942, Julian Huxley The Theory of Games, 1944, John Von Neumann The Principles of Geology, 1944, Arthur Holmes What is Life, 1944, Erwin Schrödinger Heredity, Race and Society, 1946, T. Dobzhansky Cybernetics, 1948, Norbert Wiener The Steady-State Theory of The Expanding Universe, 1948, Hermann Bondi Quantum Theory, 1951, David Bohm The Study of Instinct, 1951, Nikolaas Tinbergen Nature of the Universe, 1952, Fred Hoyle Valence, 1952, Charles Coulson Symmetry, 1952, Hermann Weyl Seismicity of The Earth, 1954, Francis Richter Thermodynamics of Irreversible Processes, 1955, Ilya Prigogine The Physics of Clouds, 1957, John Mason The Theory of Evolution, 1958, John Maynard The Physical Foundation of Biology, 1958, Maurice Elsasser The Double Helix, 1968, James Watson The Living Sea, 1963, Jacques Cousteau The Large Scale Structure of Space-Time, 1973, Stephen Hawking Cosmic Connection, 1973, Carl Sagan The First Three Minutes, 1977, Steven Weinberg Gaia, 1979, James Lovelock The Large Scale Structure of the Universe, 1979, Edwin Peebles A Brief History of Time, 1988, Stephen Hawking 499 Homo habilis, 1991, Phillip Tobias Bilimsel Güzel Sözler Bilim asrımızın sanatıdır, bilgi ise güçtür. Bilim bir varıĢ değildir. O, bir seyahattir. Bilgimiz arttıkça ne kadar az Ģey bildiğimizi daha fazla anlamaktayız. 500 Bilgilerimiz fazlalaĢtıkça henüz öğrenmediklerimize göre, öğrenmiĢ olduklarımızın bir hiç olduğunu daha iyi anlamaktayız. Bugün, dün ne kadar az Ģey bildiğimize gülmekteyiz. Yarın ise, bugün ne kadar az Ģey bildiğimiz için güleceğiz. En parlak bilim adamları doğru cevaplar verenler olmayıp, doğru soruları soranlardır. Sadece para için değil, Ģeref için yazanlar daha makbuldür. Politika Ģu an içindir. Fakat bir denklem ebediyet içindir. Hayattaki baĢarı A ise, A=X+Y+Z‟dir. X çalıĢmak, Y oyun, Z ise çeneni kapalı tutmaktır. Küçük kafalar insanları, orta kafalar olayları, büyük kafalar ise fikirleri konuĢur. Gördüklerimiz gerçektir, görmediklerimiz ise daha da gerçektir. Cevizin kabuğunu kırıp içine giremeyen, cevizi sadece bir kabuk zanneder. Körlük insanları olaylardan ayırır. Sağırlık ise insanları insanlardan ayırır. Bütün güzel Ģeyler fazla uzayınca can sıkar. En iyisi bir tek Ģeyi değil, hepsini birden yapmaktadır. Evren düĢündüğü için vardır. Ġstikbali fazla düĢünmem. O hemen gelir. Kırk yaĢından önce bir filozof olunamaz. Kırk yaĢından sonra ise bir matematikçi olarak kalınamaz. Bir matematikçi ya muazzamdır yada hiçbir Ģey. Bir matematikçinin matematiksel yaĢamı kısadır. Matematikçi, 25 veya 30‟undan sonra nadiren bir geliĢme yapabilir. Hemen hemen bütün matematikçiler babaların en büyük oğullarıdır. Büyük kardeĢler de keza birer matematikçidir. 501 Eğer GüneĢ‟e ulaĢmanın, onun Ģekil, ölçü ve maddesini öğrenmenin fiyatı olmuĢ olsaydı, Phaeton gibi yakılarak ölmeyi isterdim. -EudoxusPtolemy Euclid‟e, Elements‟i çalıĢmadan, kısa yoldan geometri bilgisine ulaĢmanın bir yolu olup olmadığını sorduğunda Euclid ona, geometriye kısa yoldan ulaĢacak bir kraliyet yolunun bulunmadığını söyler. -Proclus DiadochusArılar altıgenin kare ve üçgenden daha büyük olduğunu ve aynı malzeme miktarı ile daha fazla balın depolanabileceğini bilirler. -Pappus of AlexandriaThales‟e sorulan temel sual ne biliyoruz değildi, fakat nasıl biliyoruz idi. -AristotlePers krallığını kazanmaktansa, tek bir olayı keĢfetmiĢ olmayı tercih ederim. -DemocritusDüĢünüyorum, o halde varım. -DescartesMatematik bilimlerin kraliçesidir. Sayılar teorisi ise matematiğin kraliçesidir. -GaussGerçek dünyanın fenomenlerine bir gün tatbik edilemeyecek bir matematik dalı yoktur. -LobachevskyBiyolojide evrimin ıĢığı altında olmayan hiçbir Ģeyin anlamı yoktur. -DobzhanskySıfır, orada hiçbir Ģeyin olmadığını söyleyebilmek için orada bulunması gereken bir Ģeydir. -MenningerHiçbir Ģey doğru olduğundan daha Ģahane değildir. FaradayElektriği keĢfeden Faraday, onun akım Ģeklinde yol alabileceğini anlayınca bu acayip durumun nelere sebep olabileceğini çıkaramadı. Fakat, yörenin vergi toplayıcısı yaptığın iĢ neye yarıyor diye sorunca, Faraday‟ın cevabı Sir, bir gün bundan büyük vergi toplayacaksın oldu. Dinsiz bilim kör, bilimsiz din topaldır. -EinsteinAllah‟ın düĢüncelerini bilmek isterdim, gerisi ayrıntıdır. 502 -EinsteinTanrı titizdir ama zalim değildir. -Einsteinġanslı Newton, bilimin mutlu çocukluğu.... Doğa onun için bir kitaptı ve o kelimeleri zahmetsiz okuyabiliyordu. -EinsteinMatematik yasaları relativiteye havale edildiği sürece onlar kesin değildir. Matematik yasaları kesin olduğu sürece onlar relativiteye havale edilemez. -EinsteinEğer relativite teorimin doğru olduğu ispat edilirse, Almanya benim bir Alman, Fransa ise bir Dünya vatandaĢı olduğumu ilan edecekler. Teorim doğru çıkmazsa, Fransa bir Alman, Almanya ise bir Yahudi olduğumu iddia edecekler. EinsteinGüzel bir kızla flört ederken, bir saat bir saniye gibi görülür. Bir kömür cürufu üzerinde otururken, bir saniye bir saat gibi görülür. Relativite iĢte budur. -EinsteinKuantum teorisine itiraz eden Einstein: Tanrı evrenle zar atmaz. Ona cevap veren Bohr: Albert, Tanrıya ne yapması gerektiğini söyleme cevabını verdi. 503 Bilimin Son Sınırına mı Gelindi? Son zamanlarda, ileri bilim çevrelerinde, Bilim adamları ve filozoflar arasında Ģu konu tartıĢılmaktadır: acaba bilimin sonuna mı gelindi ? Bu konuda yazarın kendi fikri Ģudur: Evet, bilimin, teknolojik konuların değil ama, bilimsel formül ve denklemlerin en son sınırına ulaĢılmıĢ bulunulmaktadır. Bu kitabın yazarı, bundan sonra artık daha ileri seviyede bilimsel 504 denklemlerin, formül, teori ve yasaların yaratılamayacağı düĢüncesindedir. Bilimsel denklem, formül denilince teknolojik buluĢlar, geliĢmeler, yeni keĢif ve icatlar kastedilmemektedir. Ġleriki yıllarda daha binlerce yeni icat, keĢif ve buluĢ yapılacaktır. Bir gün en hızlı otomobili kağnı arabası yerine koyan bir araç, en hızlı bilgisayarın yerini alacak yepyeni sistemlerin imal edileceği bir gerçektir. Fakat bütün bu yeni Ģeyler Ģu anda sahip bulunduğumuz denklem ve formüllerin kullanılması ile yapılacaktır. Bilimsel denklem ve formüllerin, yani kuramsal bilimin artık son sınırına ulaĢmıĢ bulunuyoruz, derken önce Ģu hususları göz önüne almak gerekir. 1) 2) 3) 4) Einstein 1905‟de Özel Relativite Teorisinde, ıĢık hızının evrenimizdeki en son hız olduğunu, ona ulaĢınca cismin kütlesinin sonsuz, boyunun sıfır olacağını ve cismin üzerindeki zamanın duracağını ispat etmiĢtir. Bilgi dahil hiçbir Ģeyin ıĢık hızından daha hızlı gidemeyeceğini göstermiĢtir. Evrenimizde „sonsuz‟ diye bir Ģey yoktur, zira evrenimizin kendisi bile sonsuz değildir, eni, boyu bellidir. Atomun içinde 10-18 metreye kadar inen Kuantum Mekaniği mikro dünyalardaki bilgilerimizin daima belirsiz kalacağını, atomun içindeki olayların hiçbir zaman tam olarak bilinmeyeceğini ispat etmiĢtir. Kuantum Kromodinamiği (QCD) Teorisi gluonların hiçbir zaman birbirinden ayrılamayacağını ve dolayısıyla bir kuarkı parçalayıp içindekileri keĢfetmenin mümkün olamayacağını ispat etmiĢtir. Süpersicim Teorisi parçacıklar yerine titreĢen ve titreĢtikçe parçacıkları ve kuvvetleri üreten 10-33 cm 505 5) 6) 7) 8) boyunda sicim halkalarını öngörür. Teori, uzay ve zamanla ilgili bütün sorulara cevap verebilecektir. Teorinin sayısız çözümü olup, hangisinin doğru olduğu bilinememektedir, ayrıca o bir matematiksel olaydır, ne bir madde nede bir enerji. 10-33 cm ise insanoğlunun düĢünemeyeceği bir uzunluktur. Bu uzunluktaki bir sicimin elde edilmesi için imal edilecek hızlandırıcının çapının 1000 ıĢık yılı olması bile yetmeyecektir. Kaos Teorisi kuantum belirsizliğindeki fenomenlerin hiçbir zaman belirlenemeyeceğini, Kurt Gödel‟in eksiklik teoremi hiçbir Ģeyin tam anlamı ile tamamlanamayacağını ileri sürmektedir. ġu anda sahip bulunduğumuz en büyük enerji 102 GeV‟dur. GUT-Büyük BileĢik Teoriyi (Elektrozayıf+Güçlü Nükleer Kuvvet) elde etmek için gerekli hızlandırıcının enerjisinin 1015 GeV olacağı bilinmektedir. 1015 GeV düĢünülemeyecek kadar büyük bir enerjidir. TOE = Her ġeyin Teorisini (GUT+Gravitasyon Kuvveti) elde etmek için gerekli enerji seviyesi ise insan hayal kapasitesinin dıĢındadır. Bir karadeliğin ortasındaki tekillik noktasında yoğunluk ve gravitasyon sonsuz büyük, hacim ise sonsuz küçüktür. Tekillikte evrenimizin yasaları, bildiğimiz denklem ve formüller geçerliliğini kaybetmekte ve orada baĢka bir evrenin yasaları iĢlemektedir. Bir karadeliğin yuttuğu cisim 10-33 cm boyunda parçalara ayrılmakta ve ıĢık hızından daha yüksek bir hızla içeri girmektedir. Minimum ıĢık hızı, maksimum sonsuz hızla yol alan takyon parçacığı ise baĢka bir evrenin parçacığı olup, bizler için sanal bir nesnedir. Bir karadeliğin arkasında 506 9) 10) 11) 12) 13) bulunduğu sanılan kurt deliği ve akdelikler ise bizler için hiçbir zaman ispat edilemeyecek Ģeylerdir. Evrenimizin bir Büyük Patlama (Big Bang) ile baĢlamıĢ olduğu artık bilinmektedir. Big Bang‟ın sıfırıncı saniyesi (tekilliği) ile 10-43‟cü saniyesi arasında nelerin olup bittiğini anlayabilmek için GUT‟u elde etmek gerekir, yani 1015 GeV‟lik bir enerjiyi yaratmak. Sıfırıncı saniye ve arkasını anlayabilmek için ise bir TOE veya sonsuz boyutta bir enerjiyi elde etmek Ģarttır. Bunların bizler için imkansız Ģeyler olduğu bilinmektedir. Planck uzunluğu olan 10-33 cm‟deki ve karadeliğin sonsuz yoğunluğa sahip tekilliği içindeki malzemeler kuantum köpüğü olup, sadece hayal edilebilen bir maddedir. Bunlar için Genel Relativite ile Kuantum mekaniğinin birleĢtirilmesi gerekir. Hiçbir çalıĢma bunun yakınına bile gelememiĢtir. Bir DNA molekülünün üzerindeki nükleoditlerin diziliĢi ve çevrede yer alan 80.000 genin içine depolanmıĢ 3.5 milyar bilginin çözülmesi çalıĢmaları Human Genemo projesi kapsamında 10 yıldır yapılmakta olup 15 yıl sonra tamamlanmıĢ olacaktır. Canlı yaĢamın bu en dip noktası bir gün anlaĢılacaktır. Bu noktanın ilerisi artık yoktur. Doğada, doğa yasalarını iĢleten dört tane temel kuvvet bulunmaktadır. Bir beĢinci kuvvetin mevcudiyetine dair herhangi bir belirtiye Ģu ana kadar rastlanmamıĢtır. Bilinen bütün doğa yasaları ise bilinen dört temel kuvvet ile baĢarılı bir Ģekilde açıklanabilmektedir. Burada herhangi bir açık bulunmamakta ve bütün taĢlar yerine oturmaktadır. Evrim bir gerçektir. Doğayı iĢleten Ģahane yasalardan biridir. Ġnsanoğlu, Dünya kurulduğundan bugüne kadar gelmiĢ geçmiĢ 2 milyar canlı türünden sadece biri, fakat 507 14) en baĢarılısıdır. 2 milyar türün %98‟i evrimlerini tamamlayıp yok olmuĢlardır. Ġnsan türünün geçmiĢinin 3.8 milyon yıl önce baĢlamıĢ olduğu, türlerin yaklaĢık süresinin 1 milyon yıl olduğu düĢünüldüğünde, insan soyunun daha milyonlarca yıl sürmeyeceği bir gerçektir. Evrende bizden baĢka geliĢmiĢ uygarlıkların bulunduğu, her ne kadar Ģu ana kadar hiçbirinin bir izine henüz rastlanmadıysa da, çok büyük ihtimaldir. Böyle uygarlıkların bizlerden daha ileri seviyede bir bilime sahip olmuĢ oldukları düĢünülemez. Çünkü bizler, relativite teorilerini, kuantum alan teorisini, süpersicim ve süpersimetri teorilerini ve diğerlerini keĢfetmiĢ bulunmaktayız. Bunlar evrensel fiziğin son teorileri olup, diğer uygarlıkların bütün bunların ilerisinde teorileri bulmuĢ olabilecekleri düĢünülemez. Bilim 1850 ile 1950 arasında altın devrini yaĢadı. Bu tarih aralığındaki geliĢmeler çok hızlı oldu. Bugün sahip bulunduğumuz bilimsel denklem ve formüllerin daha ilerisine gidebilmek için ıĢık hızından daha büyük bir hız elde etmek, sonsuz ve sıfır değerlerine ulaĢmak, kuantum belirsizliğini açıklığa kavuĢturmak, kuarkları parçalamak, sicimleri tanımlamak, 1015 GeV‟den daha büyük bir enerjiyi yaratmak, TOE‟yi elde etmek, tekillik noktalarına girebilmek, kuantum köpüğünü tarif etmek, bir beĢinci temel kuvveti keĢfetmek ve daha onlarca milyon yıl yaĢamımızı sürdürebilmek gerekir. Bütün bunların olamayacağı ise halen ispat edilmiĢ durumdadır. Bugün sahip bulunduğumuz denklem ve formüller, yukarıda belirtilen sınırların içindeki, bütün doğa olaylarını baĢarılı bir Ģekilde açıklayabilmektedir. Ġhtiyacımız olan Ģey, belirtilen sınırların dıĢındaki olayları açıklayabilecek denklem ve formüllerdir. Öte taraflardaki olayları açıklayabilecek 508 formüllerin bu evrende mevcut olamayacağını ise Einstein ve diğerleri halen ispat etmiĢ durumdadır. Olamayacağı ispat edilen bir Ģeyin yanlıĢ olduğunu ispat etmek ise düĢünülemez.. Yani, evrenimize ilerde Einstein ve diğerlerinin formüllerinin daha ilerisini keĢfedecek daha zeki ikinci bir Einstein gelmeyecektir. Açıkçası, Big Bang‟ın 10-43‟cü saniyesi, karadeliğin tekillik noktası ve 10-33 cm arasında sıkıĢıp kalmıĢ durumdayız. Sonuç: insanoğlu bugün sahip bulunduğu kuramsal denklem ve formüller açısından, bilimin son sınırına gelmiĢtir. Bilime inanan bir kimse artık büyük bilimsel dönemin sona erdiğine inanmalıdır. SON ĠKĠ SAYFA RESĠM 509 ÇĠZĠLECEK ! Bilimsel Lügat Absolute : mutlak Absolute temperature : mutlak sıcaklık Absolute zero : mutlak sıfır Acceleration : ivme Accelerator : hızlandırıcı Accelleration of gravity : yerçekimi ivmesi (g) Acoustics : akustik Aerodynamics : aerodinamik Aerolite : kayadan oluĢmuĢ meteorit Agricultural : tarım 510 Algebra : cebir All or None : ya hep ya hiç Aminoacid : aminoasit Analytical : analitik Analysis : analiz Anatomy : anatomi Animal : hayvan Angle : açı Angular acceleration : açısal ivme Angular frequency : açısal frekans Angular momentum : açısal momentum Angular speed : açısal hız Antimatter : antimadde Antiparticle : antiparçacık Anthropology : antropoloji Applied : uygulamalı, deneysel Approximation : takribilik Archaeology : arkeoloji Artifical : yapay Artificial Intelligence : yapay zeka Asteroid : asteroit Astronomer : astronom Astronomy : astronomi, gökbilim Astrophysics : astrofizik Asymmetric time: asimetrik zaman Atom : atom Atomic : atomik Atomic mass: atomik kütle Atmosphere : atmosfer AU : Astronomik Ünite Axiom : aksiyom 511 Bacteria : bakteri Background radiation : arkaalan ıĢıması Baryons : ağır parçacıklar Bead : boncuk Belt : kuĢak Big Bang : Büyük Patlama Big Crunch : Büyük Çöküntü Binding energy : bağlanma enerjisi Biology : biyoloji Biosphere : biyosfer Biophysics : biyofizik Black body : siyah cisim Black body radiation : siyah cisim radyasyonu Black hole : karadelik Black dwarf : siyah cüce Body : vücut Bombarding : bombardıman Botany : botanik Bottle : sise Brain : beyin Brightness : parlaklık Brown dwarf : kahverengi cüce yıldızı Bubble chamber : köpük odası Calculus : hesaplama metodu Calory : kalori Carbon : karbon Catastrope : felaket Closed universe . kapalı evren Cathode rays : katod ıĢınları Cell : hücre Centre : merkez 512 Centre of gravity : ağırlık merkezi Chaos : kaos, karıĢıklık Charge : yük Charge to Mass ratio : yük-kütle oranı Chemistry : kimya Chemical reactions: kimyasal reaksiyonlar Chromosome : kromozom Circular : dairesel Circulating ring : dairesel tünel Climate : iklim Clinical : klinik Clonal selection : klon seçimi Cloud : bulut Cloud chamber : buhar odası Cluster : yığın, küme Coherence : tutarlılık Coils : sargılar Collider : çarpıĢtırıcı Collapse : çökme Colour force : renkli yük Comet : kuyruklu yıldız Combining volumes : birleĢen hacimler Complementarity : tamamlayıcılık Communication : haberleĢme Computer : bilgisayar Constant proportions : sabit oranlar Contraction : büzülme Continental drift : kıtasal hareket Constant : sabit Construction : yapı Constellations : takım yıldızları Conditioned reflex : Ģartlı refleks 513 Conductivity : iletkenlik Conservation : korunum Conservation of energy : enerjinin korunumu Conservation of parity : paritenin korunumu Conservation of matter : maddenin korunumu Cooling : soğurma Coordinate : koordinat Coriolis effect : coriolis etkisi Correspondence : benzerlik, uygunluk Correlation coefficient : istatistiksel bağıntı Cosmic rays : kozmik ıĢınlar Cosmology : kozmoloji, evrenbilim Cosmological : kozmolojik Cosmological constant : kozmolojik sabit Covalent bond : atomlar arası bağ Crystal : kristal Crest : tepe noktası Crust : kabuk Critical : kritik Critical mass : kritik kütle Crystal field : kristal alanı Current : akım Curvature : eğrilik Cycle : çevrim, devre Cyclotron : siklotron, hızlandırıcı Dance of bees : arıların dansı Dark matter : karanlık madde Decay : bozunma Decayed matter : bozunmuĢ madde Delta rays : delta ıĢınları Density : yoğunluk 514 Determinism : belirlenirlik Deterministic : katı, tespit edilebilir Detector : detektör, toplayıcı Diagram : diyagram Differential : diferansiyel Dimension : boyut Displacement : yerinden çıkma Discontinuity : devamsızlık Disc : disk Division : bölme, aralık Distribution : dağılım Disintegration : ayrılma DNA : deoxyribonucleic acid Doopler effect : Dopler etkisi Double slit : çift yarık Double helix : çift sarmal Duality : ikilik, ikilem Dynamics : dinamik Dynamo : dinamo Earth : yeryüzü Eclipse : güneĢ tutulması Ecology : ekoloji Ecosphere : ekosfer Effect : etki Efficiency : verim Elastik rebound : elastik geri tepme Electricity : elektrik Electric charge : elektrik yükü Electron : elektron Electron cloud : elektron bulutu Electron beam : elektron ıĢını 515 Electromagnetic : elektromanyetik Electromagnetism : elektromanyetizma Electronics : elektronik Electroweak force : elektrozayıf kuvvet Element : element Elementary : temel, en küçük olanı Electronic : elektronik Ellipse : elips Elliptical : eliptik Energy : enerji Engineering: mühendislik Entropy : entropi Enzyme : enzim Equation : eĢitlik, denklem Equivalence : eĢdeğerlilik Equator : ekvator Escape velocity : kaçıĢ hızı Ether : eter Exclusion principle : dıĢlama prensibi Experiment : deney Exploration : keĢif Evaporation : buharlaĢma Event horizon : olay ufku Evolution : evrim Factor : faktör Field : alan Fission : fisyon Flow : akıĢ, akıntı Fluid : akıĢkan Formula : formül Force : güç, kuvvet 516 Fossil : fosil Free fall : serbest düĢme Frequency : frekans Friction : sürtünme Frontal : ön taraf Fungi : mantar Function : fonksiyon Fundamental : temel Fussion : füzyon Galaxy : galaksi Galaxy cluster : galaksi kümesi Game : oyun Gamma ray astronomy : gamma ıĢını astronomisi Gas : gaz Gauge : ayar Gauge field : ayar alanı Gauge symmetry : alan simetrisi Gene : gen Genetics : genetik Genetic engineering : genetik mühendisliği Geodesic : jeodezik Geocentric : dünya merkezli Geometry : geometri Geography : coğrafya Geology : jeoloji Geophysics : jeofizik Gluon : gluon Grand unified : büyük bileĢik (GUT) Gravity : çekim Gravitation : çekim, gravitasyon Gravitational force : çekim kuvveti 517 Graviton : graviton Greenhouse effect : sera etkisi Growth factor : büyüme faktörü Heat : ısı Heliocentric : güneĢ merkezli Helium : helyum Hemisphere : yarı küre Heredity : kalıtım Higgs field : Higgs alanı Holography : holografi Horizon : ufuk Hubble ratio : Hubble oranı Human being : insan Hydrodynamics : hidrodinamik Hydrogen : hidrojen Hydrography : hidrografi Hydrosphere : hidrosfer Hypothesis : hipotez Imaginary time : sanal zaman Imaginary number : sanal sayı Immunology : bağıĢıklık Impact : darbe Impulse : darbe Industrial : endüstriyel Infinity : sonsuz Inflation model of the universe : geniĢleyen evren modeli Information : bilgi Infra red rays : kızılötesi ıĢınlar Infra red astronomy : kızılötesi astronomisi Inertial mass : durağan kütle 518 Inorganic : inorganik Integral : integral Interference : giriĢim Integrated circuit : entegre devre Interstellar : yıldızlar arası Intelligence : akıl, zeka Invention : buluĢ Isotope : isotop Ion : iyon Ionisation : iyonlaĢma, iyonizasyon Kinetic : kinetik Latend heat : gizli ısı Law : yasa Law of conservation : koruma yasası Layer : katman, kuĢak Length : uzunluk Leptons : hafif parçacıklar Level : seviye Levitation : levitasyon Light : ıĢık Light cone : ıĢık konisi Light year : ıĢık yılı Liquid : sıvı, akıĢkan Limit : limit Lines : çizgiler Linear : lineer Lithosphere : litosfer Living form : canlı Local group : yerli grup Logarith : logaritma 519 Luminosity : parıltı Lunar system : ay sistemi Lysosome : lizosom Magic numbers : sihirli sayılar Magnetism : manyetizma Magnetic moment : manyetik moment Magnetic monopol : manyetik monopol Magnetic field : manyetik alan Magnetic storm : manyetik fırtına Mankind : insan Marine : deniz Mass : kütle Mathematics : matematik Mathematician : matematikçi Matter : madde Matrix : matris, değiĢkenler arasındaki iliĢki Mechanics : mekanik Medical : tıp Mesons : orta ağırlıkta parçacıklar Messanger-RNA : haberci-RNA Metallurji : metalürji Meteorology : meteoroloji Microbiologi : mikrobiyoloji Microorganism : mikro organizma Microwave : mikro dalga Microwave background radiotion : mikro dalga arkaalan ıĢıması Milkyway : Samanyolu Mineralogy : mineraloji Minimum : minimum Molecule : molekül Molecular biology : moleküler biyoloji 520 Molecular orbital : molekülsel yörünge Molecular weight : molekül ağırlığı Moment : an Momentum : momentum Moon : Ay Motion: hareket Movement : hareket Mystic : mistik Natural : doğasal Nature : doğa Nebula : nebula Nerve : sinir Nerve growth : sinir büyümesi Neutrino astronomy : nötrino astronomisi Neutral : nötr, yüksüz Neutron star : nötron yıldızı Neutrino : nötrino Neutron : nötron Nitrogen : azot Noble : asil No-hair : kısır Noumenon : gerçeğin tersi Nucleons : proton ve nötronlar Nucleus : çekirdek Nuclei : çekirdekler Nuclear : nükleer Nuclear energy : nükleer enerji Nuclear reaction : nükleer reaksiyon Number : sayı Observation : gözlem 521 Observatory : gözlemevi Ocean : okyanus Open universe : açık evren Optics : optik Orbit : yörünge Orbital : yörüngesel Organic : organik Organism : organizma Oscillation : salınım Oxygen : oksijen Palaeontology : paleontoloji Palaeoanthropology : paleoantropoloji Paradox : paradoks Parallax : paralaks Parallel universes : paralel evrenler Parsec : parsek Partial : kısmi Partial pressure : kısmi basınç Particle : parçacık Particle accelerator : parçacık hızlandırıcısı Parity : parite, paralellik Pattern : model Pendulum : sarkaç Perfect : tam doğru Period : periyot Periodic table : elementlerin periyodik tablosu Phase : faz Phenomenon : olağan dıĢı, gerçek Ģey Philosophy : felsefe Philosopher : filozof Photoelectric : fotoelektrik 522 Photosynthesis : fotosentez Photon : foton Physics : fizik Physicist : fizikçi Physiology : fizyoloji Piezoelectric : piezoelektrik Plane : düzlem Plant : bitki Planck‟s constant : Planck sabiti Planet : gezegen Plasma : plazma Plateau : plato Point : nokta Pole : kutup Polymer : polimer Positron : pozitron Postulate : postula, kanıtlanmamıĢ Ģey Potential : potansiyel Power : kuvvet Precession : titreme, sallantı Pressure : basınç Pre-historical : tarih öncesi Primary radiation : birincil ıĢınım Primatology : primatoloji Prime number : asal sayı Primitive : ilkel Principle : prensip Problem : problem Probability : ihtimallik Process : proses Projection : taslak, plan Proton : proton 523 Protein : protein Proportion : parçalar arası uyum Psychiatry : psikiyatri Psychology : psikoloji Pulse : darbe Pulsar : pulsar yıldızı Pure : kuramsal, teorik Radiation : radyasyon, ıĢınım Radioactivity : radyoaktivite Radioactive decay : radyoaktif bozunum Radio astronomy : radyo astronomi Radio galaxy : radyo galaksi Radio waves : radyo dalgaları Radio telescope : radyo teleskop Radius : yarıçap Ratio : oran Ray : ıĢın Reactor : reaktör Reaction : reaksiyon Real number : gerçek sayı Red giant : kızıl dev Red shift : kırmızıya kayma Relativity : izafiyet, relativite Special relativity : özel relativite General relativity : genel relativite Relativistic : izafi olan Non-relativistic : izafi olmayan Reversal : tersine dönme Ribosome : ribozom Ring magnets : tünel mıknatısları Rotating mirror : dönen ayna 524 Rotating toothed wheel : dönen diĢli tekerlek Rules : kaideler Quanta : kuanta, enerji paketi Quantum : kuantum Quantum theory : kuantum teorisi Quantum mechanics : kuantum mekaniği Quantum electrodynamics : kuantum elektrodinamiği Quantum chromodynamics : kuantum kromodinamiği Quantization : parçacıkların kuantize durumu Quantized : kuantumlanmıĢ Quarks : kuarklar Down quark : asağı kuark Up quark : yukarı kuark Bottom quark : dip kuark Top quark : tepe kuark Charm quark : tılsımlı kuark Strange quark : tuhaf kuark Quasar : kuasar Satellite : uydu Scale : ölçek, birim Science : bilim Scientist : bilim adamı Secondary radiation : ikincil ıĢınım Seismology : sismoloji Semi-life : yarı ömür Semiconductor : yarı iletken Series : seriler Shift : kayma Siderite : metalden oluĢmuĢ meteorit Singularity : tekillik 525 Sociology : sosyoloji Solid : katı Solid state : katı durum Sound : ses Solar system : güneĢ sistemi Solution : eriyik Space : uzay Space ship : uzay aracı Space-time : uzay-zaman Species : canlılar Spectra : spektrumlar, tayflar Spectral line : spektrumdaki parlak ve karanlık çizgiler Spectroscopy : spektroskopi Spectrum : spektrum, tayf Speed : hız Speed of light : ıĢık hızı Spin : parçacıkların dönmesi Spiral : spiral, sarmal Specific heat : spesifik, özgül ısı Specific gravity : özgül ağırlık Stable : kararlı Standard : standart Statistics : istatistik Stationary : sabit Star : yıldız Steady-state : kararlı durum, durağan String : sicim Static : statik, hareketsiz Strong nuclear force : güçlü nükleer kuvvet Structural : yapısal Sub-atomic particles : atom altı parçacıklar Sun : GüneĢ 526 Sun spots : güneĢ lekeleri Sun wind : güneĢ rüzgarı Super criticalism : süper kritiklik Superfludity : süper akıĢkanlık Super cluster : süper galaksi kümesi Super conductivity : süper iletkenlik Super cooling : süper soğutma Super membrane : süper zar Supernovae : süpernova Super space : süper uzay Super string : süper sicim Super symmetry : süper simetri Surgery : cerrahi Surface : yüzey Symmetry : simetri Synchrotron : sinkrotron, dairesel hızlandırıcı Synchrocyclotron : sinkrosiklotron Synthetic : sentetik Tachyon : takyon Technology : teknoloji Temperature : sıcaklık Tevatron : çift yönlü dairesel hızlandırıcı Test : deney Testing : deneme Thermodynamics : termodinamik Tidal : gel-git Time : zaman Time dilation : zaman genleĢmesi Tissue : doku Three-body : üç cisim (güneĢ, dünya, ay) Theoretical : teorik 527 Theory : teori, kuram Theorem : teorem Theory of everything : her Ģeyin teorisi (TOE) Thermodynamics : termodinamik Transfer-RNA : transfer-RNA Trigonometry : trigonometri Trough : dalganın dip noktası Ultra violet : morötesi Ultra violet astronomy : morötesi astronomi Uncertainty principle : belirsizlik prensibi Unification of forces : kuvvetlerin birleĢmesi Unit : birim Universe : evren Universal gravitation : evrensel çekim Unstable : kararsız X-rays : x-ıĢınları Vacuum : vakum Valence : atomlar arası bağlanma sayısı ve kuvveti Variable : değiĢken Velocity : hız Visible : görünür Visible light : görünür ıĢık Virus : virüs Volume : hacim Vortices : girdaplar Wall : duvar Wave : dalga Wave lenght : dalga boyu 528 Weak nuclear force : zayıf nükleer kuvvet Weight : ağırlık White hole : akdelik White dwarf : beyaz cüce Wobble : titreme, sallantı Zero point motion : sıfır nokta hareketi Zero rest mass : sıfır hareketsiz kütle Zoology : zooloji Kaynaklar 529 Encyclopedia of Ideas, R. Ingpen P. Wilkinson, 1993 Physical Science, W. L. Ramsey, 1982 New Encyclopedia of Science, Funk and Wagnalls, 1986 Medical Dictionary, W.B. Sounders, 1988 Dictionary of Scientists, Larousse, 1994 Chambers Concise Dictionary of Scientists, D. Millar, 1990 Kozmos‟tan Kuantum‟a 1, Y. Inan, 1994 Kozmos‟tan Kuantum‟a 2, Y. Inan, 1996 Desk Reference, The NY Puplic Library, 1993 The Cambridge Factfinder, D. Crystal, 1994 Science Desk Reference, The NY Puplic Library, 1993 Almanac, O. Johnson, 1997 The Order of Things, B.A. Kipfer, 1996 The Faber Book of Science, J. Carey, 1996 Expedition and Discovery, L. Rexer, 1997 The Timetables of History, B. Grun, 1997 A History of Mathematics, C. Boyer, 1998 Milestones of Science, Curt Suplee, 2000 Desk Reference, Nat. Geog., 2000 Science Explained, Colin Ronan, 1993 1001 Things Everybody Should Know, About Science, J. Trefil, 1992 Great Thinkers of the Eastern World, Ian McGreal, 1995 The End of Science, John Horgan , 1996 Great Essays in Science, Martin Gardner, 1994 Mathematics From the Birth of Numbers, J. Gullberg, 1997 Fermat‟s Last Theorem, Amir D. Aczel, 1996 The Quotable Einstein, A. Calaprice, 1996 Everyday Science Explained, Curt Suplee, 1996 The Science Class You Wish You Had, D.E. Brody, 1996 530 What Einstein Didn‟t Know, R.L. Wolke, 1998 The Big Idea Collected, P. Strathern, 1997 A World of Ideas, C. Rohmann, 1999 Newton‟s Gift, D. Berlinski, 2000 The Handy Science Answer Book, Pittsburg Library, 1994 Guinnes World Records, 2000 Ġndeks 531 (BU SAYFA YAZILACAK!) ARKA 532 KAPAĞA KOZMOS’TAN KUANTUM’A3 Bilim nedir, nasıl baĢladı, bugüne nasıl geldi? Bilimin dalları ve konuları, bilimde teoriler, kavramlar .... Fizik, kimya, kozmoloji, yaĢam bilimi ve özetleri .... Atom, temel kuvvetler ve kozmik ıĢınlar .... Bilimde dev adımlar, bilim dünyasının devleri .... Einstein, Newton ve harika teorileri .... Nobel ödülü kazananlar ve bilimsel kronoloji .... Kim neyi buldu, neyi keĢfetti, bilimde rekorlar .... Bilgisayarın evrimi ve bilimsel güzel sözler .... Ve, bilimin son sınırına mı gelindi? Kozmoloji, fizik, kimya, moleküler biyoloji bilimleri .... Big Bang, karadelikler, relativite, uzay-zaman, atom kuantum, süpersicim, DNA, RNA, evrim .... MÖ-600‟den bugüne kadar, 2600 yıl içinde geliĢen Bilimin ve Bilim adamlarının özeti .... YALÇIN ĠNAN 533 - ĠKĠNCĠ KĠTABIN SONU - 534