Cinsel İstismar Mağduru Olan Çocuk ve Ergenlere Konulan

advertisement
Araştırma
Makalesi
Araştırma
Makalesi
DOI: 10.5455/NYS.201606020
DOI: 10.5455/NYS.20151221025259
Cinsel İstismar Mağduru Olan Çocuk ve Ergenlere Konulan Psikiyatrik
Tanıların ve Uygulanan Tedavilerin Devamlılığının Değerlendirilmesi
Merve Çıkılı Uytun1, Didem Behice Öztop2
1
Uzm. Dr., Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları, Sivas Numune Hastanesi, Sivas,
Türkiye
2
Doç. Dr., Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Boylam Psikiyatri Enstitüsü, İstanbul,
Türkiye
Yazışma adresi: Merve Çıkılı Uytun, Sivas Numune Hastanesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı
ve Hastalıkları, Sivas / Türkiye
Tel: +90 346 2217036- 2171
Fax: +90 346 2239530
E-mail: [email protected], [email protected]
Geliş tarihi: 28 Haziran 2016
Kabul tarihi: 09 Ekim 2016
P.s: Bu olgu sunumu, 24.Ulusal Çocuk ve
Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kongresinde
sözlü bildiri olarak sunulmuştur. 9-12 Nisan
2014, Konya, Türkiye.
Yeni Symposium • www.yenisymposium.com
ÖZET
Amaç: Bu çalışmanın amacı cinsel istismara uğramış çocukların sosyo-demografik özelliklerini ve
psikiyatri kliniğindeki takiplerinde bu çocuklara konulan tanıları ve uygulanan tedavileri belirlemektir.
Yöntem: Bu çalışmada 01/01/2011-30/06/2014 tarihleri arasında, Erciyes Üniversitesi Çocuk
ve Ergen Psikiyatri Bölümüne cinsel istismara uğramış olan ve adli inceleme için gönderilen, 0-18 yaş
arası çocuk ve ergen vakalar geriye dönük olarak incelenmiştir. Vakaların; yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi,
istismarın tipi ve sıklığı, psikiyatrik tanıları ve tedaviye devamlılıkları incelenmiştir.
Bulgular: Hastaların 93’ü kız, (%81,6) ve 21’i erkek (%18,4) cinsiyette idi ve toplam 114 vakanın
yaşları 9-16 arasındaydı. İlk psikiyatrik değerlendirmede tanıları %21,1’inin (n=24), akut stres reaksiyonu (ASR), % 20,2’ sinin (n=23) uyum bozukluğu, %7’ sinin (n=8), Travma sonrası stres bozukluğu
(TSSB), % 2,6’ sının (n=3) depresyon ve %1,8’inin (n=2) impulsif intihar girişimi idi. Psikopatoloji saptanan 60 hastanın 6.aydaki değerlendirmelerinde 25’ inin tedavi ile iyileştiği görüldü. Bununla birlikte
psikiyatrik bozuklukları devam eden 35 hastanın sadece 9 ‘unun 9.ayda takibe geldikleri görüldü.
Sonuç: Çalışmamızda, cinsel istismara uğramış olan çocuk ve ergenlerin adli süreç dışında
çok az bir bölümünün tedaviye devam ettiği görülmüştür. Bu nedenle ruh sağlığı servislerinin,
bu çocuk ve ergenler için detaylı inceleme, değerlendirme ve tedavi amacıyla geliştirilmesi ve bu
değerlendirmenin zorunlu kılınması gerektiği vurgulanmak istenmiştir.
Anahtar Sözcükler: Çocuk, ergen, cinsel istismar, takip
ABSTRACT
Evaluation of Psychiatric Diagnosis and Continuity of Treatment of Children And Adolescents Who Abused Sexually
Objective: The aim of this study to determine the sociodemographic characteristics and psychiatric diagnosis and follow-up of treatment in psychiatry clinic.of children and adolescents who abused
sexually.
Method: The researchers have retrospectively examined the data of the children and the adolescents aged between 0 to 18, who suffered from sexual abuse and were referred to the Department of
Child and Adolescent Psychiatry of Erciyes University for the forensic evaluation between 01/01/201130/06/2014. The characteristics including age, sex, level of education, and type and frequency of abuse, for the psychiatric diagnoses determined by DSM-IV-TR and follow-up status were examined.
Results: Cases were composed of 93 (81,6%) girls and 21 (18,4%) boys, the total number of
children and adolescents were 114 and these were aged 9 to 16. According to the first psychiatric evaluation children have acute stress reaction (ASR) in 21,1% (n=24), the adjustment disorder in 20,2%
(n=23), post traumatic stress disorder (PTSD) in 7% (n=8), depression in 2,6% (n=3), impulsive suicide
attempt in 1,8% (n=2). Cases who have psychiatric diagnoses were evaluated in 6th month and 26
cases of these cases were treated. Hovewer, 35 cases who persist of psychiatric diagnoses, only 9 cases
have contiuned follow-up psychiatric control in 9th month.
Conclusion: In our research, we showed that a few of children and adolescent who abused sexually were contiunued the psychiatric follow-up except for legal process. Therefore, mental health services that provide comprehensive screening, assessment and treatment of mental disorders for these
children and adolescents should be developed and this evalution should be compulsory.
Keywords: Child, adolescent, sexual abuse, follow-up
18
Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3
Araştırma Makalesi
DOI: 10.5455/NYS.201606020
GİRİŞ
Cinsel istismar mağdurlarının hayatlarında kısa ve uzun vadede
oluşan sonuçları göz önünde bulundurulduğunda cinsel istismar konusunda toplumun ilgisi oldukça fazladır.1,2 Çocuklukta cinsel istismara maruz kalma sıklığının % 10-40 arasında değiştiği bildirilmektedir.
Yakın dönemde yapılan bir meta analiz çalışmasında kızlarda cinsel istismar görme sıklığının % 8-31, erkeklerde ise % 3-17 oranında olduğu
bildirilmiştir.3
Cinsel istismarın; psikiyatrik bozuklukların prevalansında artış,
intihar girişimi, riskli davranışlar ve sağlıkla ilgili yaşam kalitesinde
düşme gibi olumsuz sonuçlarla ilişkili olduğu bilinmektedir.4-8
Tecavüze uğramak, faili tanımak ve istismarın sıklığı gibi faktörlerin istismarla ilişkili psikiyatrik bozukluk gelişimini artırdığı çalışmalarda gösterilmiştir.9 Ayrıca istismara maruz kalınan yaş, istismarın şekli,
fiziksel şiddet olup olmadığı gibi faktörler de psikolojik sorunların çeşitliliğini etkilemektedir.10,11
Çocukluk çağında cinsel istismara uğrayan kişilerin %47’sinde
çocukluk çağı başlangıçlı psikiyatrik bozukluklar, %26-%32’sinde
ise yetişkin dönemde başlayan psikiyatrik bozuklukların görüldüğü
bildirilmektedir.12,13 Çocukluk çağında cinsel istismara uğramanın;
kaygı bozuklukları, dissosiyatif yaşantılar, kendine zarar verme ve
Tablo 1. Sosyodemografik Veriler
Sosyodemografik
Oranlar (%)/Ortalama
Özellikler
n:114
Yaş
12.8 ± 3.2
Kız: %81.6
Cinsiyet
Erkek: %19.3
Anne - baba birlikte
Boşanmış
Aile Durumu
Baba ölü
Sosyal Hizmetler Yurdu
Evlat edinilme
Erkek arkadaş
Öz baba
Tanıdık herhangi biri
Hiç tanımadıkları kişiler Akİstismarcı
raba
Üvey baba
Arkadaş
Eşleri
Yok
Anal penetrasyon
İstismarın Niteliği
Vajinal penetrasyon
Oral
Oral ve genital
bu çocuklarla da ek risk faktörleri açısından değerlendirilmesi, ileri
dönemde tekrar istismara uğrama açısından psikoeğitime dayalı
müdahaleler uygulanması, duygular hakkında konuşulması ve
normalleştirilmesi, ebeveyn eğitimi uygulanması önerilmektedir.21
Bununla birlikte çocukluk çağı cinsel istismarına bağlı olarak gelişen
semptomların çoğunun profesyonel müdahaleler sonucu başarıyla
tedavi edilebileceği bildirilmektedir.22 Tedavi başarısını; istismarın aile
içinden biri tarafından yapılmış olması, çocuğun yaşı, cinsiyeti, ırkı,
terapinin uzunluğu, sekonder problemlerin varlığı gibi değişkenlerin
etkilediği çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir.18,23,24
Cinsel istismara uğramış çocuk ve ergenlerin takip ve tedavileri
önemli bir konu olmakla birlikte, literatürde daha çok uygulanabilecek
tedavi yöntemleri üzerinde durulduğu, bu çocuk ve ergenlerin psikiyatrik tedaviye ne ölçüde devam ettikleri konusunda yeterli veri bulunmadığı görülmüştür.
Bu bağlamda çalışmamızın amacı cinsel istismar mağduru olan
çocuklarda gelişen psikopatolojilerin ve bu çocukların 1 yıllık takip
süresinde psikiyatrik tedaviye ne oranda devam ettikleri ve tedaviye
devam etme ile ilişkili olabilecek faktörlerin incelenmesidir.
YÖNTEM
Bu çalışmada Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları bölümümüze Ocak 2011- Haziran 2014
tarihleri arasında cinsel istismar nedeniyle ruh sağlığının bozulup bozulmadığının saptanması amacıyla yönlendirilen 114 çocuk değerlendirilmiştir. Çalışmaya dahil edilme kriterleri: (a) daha önce herhangi
bir cinsel istismara maruz kalmamış olmak (b) muayenesinde hafif,
orta veya ağır düzeyde mental retardasyon saptanmamış olmak (c)
İlk tanı için istismar sonrası ilk 2 ay içerisinde değerlendirilmiş olmak
(d) öncesinde herhangi bir psikopatoloji nedeniyle ilaç kullanmamak
olarak belirlenmiştir. Mental retardasyonu olan hastaların önemli bir
bölümü, istismar öncesi dönemde de tedavi ve takip altında oldukları
için çalışmaya alınmamıştır. Veriler hastaların dosyaları taranarak geriye dönük şekilde toplanmıştır. Hastaların yaşları, cinsiyetleri, istismarı
yapan kişi, penetrasyon olup olmadığı, aile durumu (anne-baba birlikte, boşanmış aile; anne veya baba ile birlikte vb.), ilk tanıları, son tanı
ve kati raporlarının sonuçları, 6.ay, 9.ay ve 12.ayda takip durumları değerlendirilmiştir. Erciyes Üniversitesi etik kurulu tarafından 2013 tarih
ve 532 karar no ile onay alınmıştır.
İstatistiksel Analiz
Çalışmamızdan elde edilen veriler, IBM SPSS (Statistical Package
for Social Sciences) 21.0 istatistik paket programına aktarılarak
analiz edildi. Verilerin değerlendirilmesinde öncelikli olarak
Descriptive Statistics (tanımlayıcı istatistik) kullanıldı. Verilerin
dağılımı Kolmogorov Smirnov Testi ile değerlendirildi. Parametrik
test varsayımları yerine getirildiğinde “İki Ortalama Arasındaki
Farkın Önemlilik testi” ve “Pearson korelasyon analizi” kullanılırken,
parametrik test varsayımları yerine getirilmediğinde, “Ki-kare testi”
ve “Spearman korelasyon analizi” kullanıldı. Verilerimiz, tablolarda
birey sayısı (n) ve yüzdesi olarak belirtildi. Yapılan analizler
neticesinde, elde edilen 0.05’den küçük p değerleri istatistiksel olarak
anlamlı kabul edildi.
BULGULAR
Çalışmaya dahil edilen 114 hastanın 93’ü (%81,6) kız, 21’i (%
18,4) erkek cinsiyetteydi. Hastaların yaş ortalamaları 12,8±3,2 idi.
Hastaların aile durumlarına bakıldığında 94’ünün (%82,5) anne ve
babası birlikte, 11’i (%9,6) anne ve babası boşanmış olup annesi
ile yaşamakta, 4’ü (%3,5) anne ve babası boşanmış olup babası ile
yaşamakta, 2’sinin (%1,8) babası ölmüş annesi ile yaşamakta, 1’i
(%0,9) anne ve babası hayatta ancak yurtta yaşamakta, 1’i (%0,9)
ise evlat edinilmişti.
94 (%82.5)
15 (%13.1)
2 (%1,8)
1 (%0.9)
1 (%0.9)
37 (%32.5)
6 (%5.3)
27 (%23.7)
17 (%14.9)
9 (%7.9)
5 (%5,5)
8 (%7)
5 (%4,4)
65 (%57)
26 (%22.8)
21 (%18.4)
1 (%0.9)
1 (%0.9)
intihar davranışları, uyku bozuklukları, duygudurum bozuklukları,
travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), davranım ve cinsel kimlik
bozuklukları, alkol ve madde kötüye kullanımı ve yeme bozuklukları
görülebilir.11,14-17 Bununla birlikte cinsel istismara uğramış bütün çocuklarda ciddi psikiyatrik bozukluklar gözlenmemektedir. Standart
görüşme yöntemleri ile cinsel istismara uğramış çocukların %40 kadarında ya birkaç psikiyatrik belirti olduğu ya da hiç belirti olmadığı
bildirilmiştir. Ancak izleme dayalı veriler belirti göstermemiș bu çocukların %10-20’sinde 12-18 ay içinde sorunlar başlayabileceğini ortaya koymuştur.18 Bir çalışmada başlangıçta en az belirti gösteren bu
çocukların, zamanla en ağır bozulmayı gösterdikleri bulunmuştur.19
Bu uzun dönemde bozulmayı önceden ön görmek için çevresel faktörler ve istismarla ilişkili değişkenlerin de iyi birer belirleyici olmadıkları
gösterilmiştir.20 İstismar sonrası asemptomatik olarak değerlendirilen
Yeni Symposium • www.yenisymposium.com
19
Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3
Araştırma Makalesi
DOI: 10.5455/NYS.201606020
istismar) ile öpme, dokunma vb. penetrasyonun
olmadığı olgular olmak üzere iki gruba ayrıldığında nitelikli cinsel istismar ile penetrasyonun
olmadığı istismara maruz kalanlar arasında istismar eden kişinin yakınlığının farklılık gösterdiği bulundu (p<0,001). Nitelikli istismar daha
çok çocuk veya ergenin sevgilisi olduğu kişi
tarafından gerçekleştirilirken, penetrasyonun
olmadığı istismarın sıklıkla çocuk veya ergenin
tanıdığı aile dışı herhangi biri tarafından gerçekleştirildiği saptandı. Genel olarak istismarcının tanıdık veya yabancı olma durumuna göre
sınıflandırıldığında da nitelikli istismarın çocuğun veya ergenin tanıdığı biri tarafından gerçekleştirilme oranının, penetrasyonun olmadığı
istismara göre anlamlı olarak daha fazla olduğu
görüldü (p=0,033). Psikopatoloji oranlarına
bakıldığında nitelikli istismar grubunda 48 olgunun 27’sinde (%56,3) psikopatoloji saptanırken, 21’inde (%43,8) psikopatoloji olmadığı
görüldü. Penetrasyonun olmadığı istismar grubunda ise 66 olgunun 33’ünde (%50) psikopatoloji saptanırken, 33’ünde (%50) psikopatoloji
olmadığı görüldü. İki grup karşılaştırıldığında
psikopatoloji oranları açısından fark olmadığı
saptandı (X2=0,435, p=0,50). Tanı dağılımları
arasında da anlamlı fark saptanmamış olmasına
rağmen ilaç tedavisi başlama oranlarının nitelikli istismar grubunda daha fazla olduğu (X2=
6,26, p= 0,017) ve bu hastaların 6. ayın sonunda tedaviden fayda görme oranlarının daha düşük olduğu saptandı (X2= 7,48, p= 0,034). Tablo
4’te iki grubun karşılaştırılması sunulmuştur.
Tablo 4. Nitelikli istismar varlığına göre
ayrılan grupların diğer veriler açısından karşılaştırılması
İstismarcının çocuğun tanıdığı biri veya yabancı biri olmasına
göre gruplar ayrıldığında psikopatoloji gelişme oranları ve
psikopatoloji türleri arasında anlamlı fark saptanmadı (sırasıyla
p=1,00, p=0,36). İstismarcı, aile içinden herhangi biri (öz baba,
üvey baba, akraba, imam nikahlı eş) veya aile dışı olarak gruplara
ayrıldığında da psikopatoloji gelişme oranları ve psikopatoloji türleri
arasında anlamlı fark saptanmadı (sırasıyla p=0,21, p=0,36).
Hastaların ilk tanıları değerlendirildiğinde 54’ünde (%47,4) herhangi bir psikopatoloji saptanmadığı, 24’ünde (%21,1) akut stres reaksiyonu, 23’ünde (%20,2) uyum bozukluğu, 8’inde (%7) travma sonrası
stres bozukluğu (TSSB), 3’ünde (%2,6) depresyon, 2’sinde(%1,8) impulsif intihar girişimi tanıları saptanmıştır. İmpulsif intihar girişimi tanısı, herhangi bir psikiyatrik bozukluk kriterlerini karşılamayan, ancak
istismar sonrası intihar girişiminde bulunmuş hastalara konmuştur.
Tablo 5. Hastaların ilk gelişte ve 6.ay, 9.ay ve 12.ayda tanı dağılımları
İlk değerlendirmeden sonra 91 (%79,8) hastaya ilaç tedavisi
başlanmazken, 23 hastaya (%20,2) ilaç tedavisi başlanmıştır. Ancak
ilaç başlanan 23 hastanın 12’sinin (% 52,2) ilaca devam etmediği,
10’unun (%43,5) ilaç kullanmaya devam ettiği, 1’inin (%4,3)
ise aralıklı olarak devam ettiği belirlendi. İlaca devam etmeme
nedenlerine bakıldığında 12 hastadan 6’ sının (%50) kontrole
gelmediği için bıraktığı, 5’inin (%41,7) kendisi istemediği için
kullanmadığı, 1’inin (%8,3) çok uyuma yan etkisi nedeniyle bıraktığı
öğrenildi. Bu hastalar dışında 9 hastaya da 6.ayda ilaç başlanmıştır.
Tablo 2. Cinsiyetler arası sosyo demografik veriler ve psikopatoloji oranları arasındaki farklar
Kız
Erkek
İstatistiksel
Sosyodemografik Özellikler
Ort±SD/Oran Ort±SD/Oran
Fark
F=1,01
Yaş Ortalaması
13,67±2,84
9,42±2,92
p<0,001*
N
%
N
%
37
%39,8 Sevgili
18
%19,4 9
%42,9 X2= 23,27
Tanıdık herhangi biri
12
%12,9 5
%23,8 p<0,001*
Yabancı
İstismar eden
6
%6,5 Öz baba
kişi
4
%4,3 1
%4,8
Üvey baba
7
%7,5 2
%9,5
Akraba
4
%4,3 4
%19
Herhangi bir arkadaş
5
%5,4 İmam nikahlı eş
39
%41,9 9
%42,9 X2= 0,006
Nitelikli istismar Var
Yok
54
%58,1 12
%57,1 p=1,00
Psikopatoloji yok
43
%46,2 11
%52,4
Uyum bozukluğu
18
%19,4 5
%23,8 X2= 0,96
Psikopatoloji
Akut stres bozukluğu
20
%21,5 4
%19 p= 0,99
oranları
TSSB
7
%7,5 %4,8
Depresyon
3
%3,2
İmpulsif intihar girişimi 2
%2,2
Psikopatoloji
Var
50
%53,8 10
%47,6 X2= 0,61
Var/Yok
Yok
43
%46,2 11
%52,4 p= 0,63
Var
17
%18,3
6
%28,6
X2= 1,12
İlaç Tedavisi
Yok
76
%81,7 15
%71,4 p= 0,36
Tam
Düzelme
23
%46
3
%30
X2= 2,50
6 ay sonunda
Kısmi Düzelme
5
%10
2
%20
p= 0,46
tedavi
Düzelme yok
22
%44
5
%50
Ort: ortalama, SD: standart deviasyon, TSSB: travma sonrası stres bozukluğu
*p<0,05 anlamlı olarak kabul edilmiştir.
Tablo 1. Sosyodemografik Veriler
Cinsiyete göre gruplar ayrıldığında erkeklerin yaş ortalamasının
kızlara göre anlamlı düzeyde düşük olduğu görülmüştür (F=1,01,
p<0,001). İstismar eden kişilerin yakınlık durumunun da cinsiyetler
arası farklılık gösterdiği (X2=23,27, p<0,001), kızlarda istismarcı en sık
sevgilileri, 2.sırada tanıdıkları herhangi biri iken, erkeklerde en sık tanıdıkları, 2.sırada ise yabancı kişilerin yer aldığı bulundu. Psikopatoloji
oranları arasında anlamlı fark saptanmamıştır (X2=0,25, p=0,61). Cinsiyetler arası farklar Tablo 2’de gösterilmiştir.
Tablo 2. Cinsiyetler arası sosyodemografik veriler ve psikopatoloji oranları arasındaki farklar
Hastaların yaşları 0-6, 6-12, 12-15 ve 15-18 olmak üzere 4 gruba
ayrılarak sosyodemografik veriler arasındaki farklar değerlendirilmiştir. Hastalar yaşlarına göre gruplara ayrıldığında hastaların çoğunun
12-15 yaş grubunda olduğu (n=43, %37,7), daha sonra sırasıyla 15-18
yaş (n=39, %34,2), 6-12 yaş (n=27, %23,7), 0-6 yaş (n=5, %4,4), gruplarının geldiği bulundu. İstismara uğrayan çocuk ve ergenlerin cinsiyet
oranlarının yaş aralıklarına göre farklılık gösterdiği, yaşla birlikte kızların oranının arttığı bulundu (p<0,001). İstismar eden kişinin yaş gruplarına göre farklılık gösterdiği, yabancı bir tarafından istismara uğrama
oranının yaşla birlikte anlamlı oranda azaldığı görüldü (p=0,002). Nitelikli istismar oranı yaşla birlikte artmış olmasına rağmen istatistiksel
fark saptanamadı (p=0,14). Yaş aralıklarına göre verilerin karşılaştırılması Tablo 3.’te gösterilmiştir.
Tablo 3. Yaş aralıklarına göre ayrılan grupların diğer veriler
açısından karşılaştırılması
Olgular istismarda penetrasyonun olduğu olgular (nitelikli cinsel
Yeni Symposium • www.yenisymposium.com
20
Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3
Araştırma Makalesi
DOI: 10.5455/NYS.201606020
İlaç tedavisi alan 32 hastanın kullandığı ilaçlara bakıldığında
28’inin (%87,5), sertralin, 4’ünün fluoksetin tedavisi (%22,5) aldığı
saptandı. Takiplerde sertralin kullanan hastaların 2’sinin tedavileri
fluoksetin ile 1’inin essitalopram ile değiştirilmiştir. 4 hastanın da
kullandıkları antidepresana risperidon tedavisi eklenmiştir.
TARTIŞMA VE SONUÇ
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununda (TCK) yer alan cinsel saldırılarda mağdurun ruh sağlığının
bozulmasının cezayı artıran bir faktördür. Bu tarihten sonra çocuk ruh
Tablo 3. Yaş aralıklarına göre ayrılan grupların diğer veriler açısından karşılaştırılması
Sosyodemografik Özellikler
Cinsiyet
İstismar eden kişi
İstismarcının tanıdık
olma durumu
Nitelikli istismar
Psikopatoloji oranları
Psikopatoloji
Var/Yok
İlaç Tedavisi
Kız
Erkek
Sevgili
Tanıdık herhangi biri
Yabancı
Öz baba
Üvey baba
Akraba
Herhangi bir arkadaş
İmam nikâhlı eş
Tanıdık
Yabancı
Var
Yok
Psikopatoloji yok
Uyum bozukluğu
Akut stres bozukluğu
TSSB
Depresyon
İmpulsif intihar girişimi
Var
Yok
Var
Yok
0-6 yaş, N=5
Ort±SD/Oran
N
%
4
80
1
20
2
%40
3
%60
2
%40
3
%60
1
%20
4
%80
3
%60
2
%40
2
%40
3
%60
1
%20
4
%80
6-12 yaş, N=27
Ort±SD/Oran
N
%
14
51,9
13
48,1
2
%7,4
7
%25,9
7
%25,9
1
%3,7
2
%7,4
3
%11,1
5
%18,5
20
%74,1
7
%25,9
10
%37
17
%63
11
%40,7
7
%25,9
8
%29,6
1
%3,7
16
%59,3
11
%40,7
5
%18,5
22
%81,5
Psikopatoloji saptanan toplam 60 hastanın 6 ay sonraki durumları değerlendirildiğinde 26’sının (%42,6) tedavi ile düzeldiği, 27’sinin
(%44,3) tedaviden fayda görmediği, 6’sının (%5,3) kısmen düzeldiği,
2’ sinin (%3,3) takibe gelmediği için değerlendirilemediği belirlendi.
Hastaların 6.aydaki tanıları değerlendirildiğinde 79’unda (%69,3)
herhangi bir psikopatoloji saptanmadığı, 17’sinde (%14,9) uyum bozukluğu, 11’inde (%9,6) TSSB, 5’inde (%4,4) depresyon, 1 ‘inde (%0,9)
dissosiyatif bozukluk, 1’inde (%0,9) cinsel gelişimde bozukluk tanıları
saptanmıştır.
Psikopatoloji saptanan ve 6. Ayda tedavi olmayan veya kısmen
düzelen toplam 35 hastanın 9.aydaki tanılarına bakıldığında 26’sının
takibe gelmediği (%74,3), takibe gelen 9 hastanın 4’ünde (%11,4)
uyum bozukluğu tanısı bulunduğu, uyum bozukluğu tanısı saptanan
bu 4 hastadan 2’sinin kısmen, 2’sinin ise tam olarak tedaviden fayda
gördüğü görüldü. 4 olguda (%11,4) TSSB bulunduğu, 9.ayda bu hastaların 2’sinin kısmen tedaviden fayda gördüğü, 2’sinde ise tedaviye
yanıtın olmadığı saptandı. Depresyon tanısı alan 1 hastanın (%2,8)
da tedaviden fayda görmediği belirlendi. Psikopatolojisi devam eden
ve takibe gelen 9 hastanın, 9.ayda toplamda 2’sinin (%5,7) düzeldiği,
4’ünün (%11,4) kısmen düzeldiği, 3’ünün (%8,6) hiç düzelme kaydetmediği, belirlendi. 12.ayda ise sadece 8 hastanın takibe geldiği, bu
hastalardan 4’ünün TSSB, 3’ünün uyum bozukluğu, 1’inin depresyon
tanısı bulunduğu, bunlardan 3’ü uyum bozukluğu ve 1’i TSSB olmak
üzere 4 olgunun tedaviden fayda gördüğü (%50), 2 TSSB tanısı olan
olgunun (%25) kısmen düzeldiği, 1’i depresyon, 1’i TSSB tanısına sahip 2 olgunun (%25) ise tedaviden fayda görmediği saptandı (Şekil 1.).
Yeni Symposium • www.yenisymposium.com
12-15 yaş,
N=43
N
%
37
86
6
14
16
%37,2
11
%25,6
6
%14
1
%2,3
1
%2,3
3
%7
2
%4,7
3
%7
37
%86
6
%14
15
%34,9
28
%65,1
21
%48,8
11
%25,6
7
%16,3
2
%4,7
1
%2,3
1
%2,3
22
%51,2
21
%48,8
8
%18,6
35
%81,4
15-18 yaş,
N=39
N
%
38
97,4
1
2,6
19
%48,7
7
%17,9
1
%2,6
4
%10,3
2
%5,1
3
%7,7
1
%2,6
2
%5,1
38 %97,4
1
%2,6
22 %56,4
17 %43,6
19
%48,7
3
%7,7
9
%23,1
5
%12,8
2
%5,1
1
%2,6
20
%51,3
19
%48,7
9
%23,1
30
%76,9
İstatistiksel Fark
X2= 21,39
p<0,001*
X2= 23,27
p<0,001*
X2= 14,02
p=0,002*
X2= 5,22
p=0,14
X2= 14,26
p= 0,45
X2= 0,94
p= 0,84
X2= 0,51
p= 0,94
Şekil 1. Psikopatoloji saptanan hastaların aylara göre takibe
gelme oranları
sağlığı polikliniklerine adli makamlarca değerlendirme istenmesinin
başlıca nedeni çocuk yaşta olanlara karşı işlenen cinsel suçlara yönelik
olarak, bu eyleme maruz kalan çocukların ruh sağlığının bozulup bozulmadığının belirlenmesidir.25,26 TCK da 18/6/2014 tarihinde yapılan
değişiklik ile “ruh sağlığının bozulup bozulmadığının belirlenmesi” ile
ilgili hüküm kaldırılmış ve bu nedenle adli makamlarca ruh sağlığı açısından değerlendirme istemleri artık yapılmamaktadır.27 Bu çalışmada da yasal değişiklik öncesi “ruh sağlığının bozulup bozulmadığının
değerlendirilmesi” amacıyla polikliniğimize gönderilmiş olan hastalar
değerlendirilmiştir. Polikliniğimize başvuran “maruz kaldığı cinsel
21
Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3
Araştırma Makalesi
DOI: 10.5455/NYS.201606020
eylemler nedeniyle, ruh sağlığında bozulma olup olmadığının tespit
edilmesi” istenilen olguların 93’ü (%81,6) kız, 21’i (% 18,4) erkek cinsiyetteydi. Ülkemizde yapılmış olan benzer bir çalışmada da cinsel istismara uğrayan çocuk ve ergenlerin değerlendirilmesi sonucu %83,4’ü
kız, %16,6’sı erkek olarak çalışmamıza yakın bulunmuştur.28 Bu konuda yapılmış epidemiyolojik çalışmalarda da, kızların cinsel saldırıya
daha fazla maruz kaldıkları belirtilmiştir.3
durun yaşı, eylem sıklığı, istismarcı ile ilişki gibi faktörlerin çocuklarda
cinsel istismar sonrası gelişen davranış problemlerini etkilemektedir.34 İstismarcının çocuğa yakınlığı arttıkça psikopatolojiler açısından
prognozun kötü olduğu gösterilmiş olmasına rağmen,35 çalışmamızda
istismarcının tanıdık olması ile psikopatoloji gelişimi arasında böyle
bir ilişki bulunamamıştır. Bu durumun çalışmamızda yabancılar tarafından istismara uğramanın küçük yaş grubunda daha fazla olduğu,
yaş faktörünün psikopatoloji gelişiminde rol oynamış olabileceği şeklinde yorumlanmıştır. İstismar
Tablo 4. Nitelikli istismar varlığına göre ayrılan grupların diğer veriler açısından karşılaştırılması
eden kişi, cinsiyetlere göre ayrıldığında kızlarda
Penetrasyon var Penetrasyon yok İstatistiksel
Sosyodemografik Özellikler
istismarcının en sık olarak sevgili oldukları erkek
Ort±SD/Oran
Ort±SD/Oran
Fark
arkadaşları, 2.sıklıkta tanıdıkları herhangi bir olduF=0,097
ğu, erkeklerde ise istismarcı en sık tanıdık herhangi
Yaş Ortalaması
13,14±3,40
12,71±3,22
p=0,49
biri, 2.sıklıkta yabancı kişiler olduğu bulundu.
N
%
N
%
İstismarcıların özellikleri ile diğer faktörler
Sevgili
25
%52,1 12
%18,2
arasındaki
ilişki incelendiğinde mağdurun tanıdığı
2
Tanıdık herhangi biri
5
%10,4 22
%33,3 X = 28,06
istismarcıların
daha büyük yaştaki çocukları tercih
Yabancı
3
%6,3
14
%21,2 p<0,001*
İstismar
etmesi, ülkemizdeki diğer çalışmalar ile uyumlu
Öz
baba
2
%4,2
4
%6,1
eden kişi
bulunmuştur.31 Daha önce ülkemizde yapılan çaÜvey baba
1
%2,1
4
%6,1
lışmalara benzer şekilde cinsel istismar eylemi en
Akraba
4
%8,3
5
%7,6
Herhangi bir arkadaş 3
%6,3
5
%7,6
sık dokunma-okşama-sürtünme yolu ile gerçekleşİmam nikahlı eş
5
%10,4 miştir.32,36
İstismarcının Tanıdık
İstismarın süresi, güç kullanımı, penetrasyon
45
%93,8 52
%78,8 X2= 4,90
tanıdık olma Yabancı
varlığı
gibi istismarla ilişkili faktörler de
3
%6,3
14
%21,2 p=0,033*
durumu
araştırmacıların ilgisini çekmiş ve bu faktörlerle
Psikopatoloji yok
21
%43,8 33
%50
istismarın sonuçları arasındaki ilişkiyi
Uyum bozukluğu
11
%22,9 12
%18,2 X2= 3,79
araştırmışlardır.37 Bu faktörlerin travma sempPsikopatoloji Akut stres bozukluğu
8
%16,7
16
%24,2 p= 0,60
tomları için prediktif olduğu da bildirilmiştir.38,39
oranları
TSSB
5
%10,4 3
%4,5
Çalışmamızda istismarın nitelikli istismar olmasıDepresyon
2
%4,2
1
%1,5
nın psikopatoloji gelişimi açısından farklı olmadığı
İmpulsif intihar girişimi 1
%2,1
1
%1,5
bulunmuştur. Benzer şekilde literatürde nitelikli
Psikopatoloji Var
27
%56,3 33
%50
X2= 0,435
istismarın psikiyatrik tanı oranında artışla ilişkili
Var/Yok
Yok
21
%43,8 33
%50
p= 0,50
olmadığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Bu
15
%31,3 8
%12,1
X2= 6,26
bulgu, istismarın tipinin, mağdur için önemli olmaİlaç Tedavisi Var
Yok
33
%68,8 58
%87,9 p= 0,017*
dığı, farklı tip cinsel istismarların aynı stresi oluşDüzelme
7
%25,9
19
%57,6
turduğu şeklinde yorumlanmıştır. Burada istismar
6 ay sonunda Tam
2
Kısmi Düzelme
4
%14,8
3
%33,3 X = 7,48
sayısının daha etkili olabileceği araştırmacılar tatedavi
Düzelme Yok
16
%59,3 11
%9,1
p= 0,034*
rafından vurgulanmıştır.40 Ancak nitelikli istismara
maruz kalanlarda ilaç kullanma oranlarının daha
Mağdurların yaşlarına baktığımızda çocuk ve ergenlerin yaş fazla ve tedaviye cevap oranlarının daha düşük olduğu saptandı. İsortalaması çalışmamızda 12,8 ± 3,2 olarak bulundu. Ülkemizde ya- tismarcı ile kurban arasındaki fiziksel temasın yoğunluğunun artmapılan iki çalıșmada çocuk psikiyatrisine bașvuran istismar olgularında sı, özellikle penetrasyon olması erişkin dönemde psikiyatrik sorunlar,
yaș ortalaması 11,4 ve 12,6 yıl olarak bildirilmiștir.29,30 Yaş ortalaması cinsel sorunlar, riskli cinsel davranışlar, ilişkilerde sorunlar gibi birçok
ülkemizde yapılan istismar çalışmaları ile benzer bulunmuştur.
olumsuz sonuçla ilişkili bulunmuştur. Çalışmamızda penetrasyon olCinsiyetlere göre yaş ortalamalarına bakıldığında ülkemizde daha masının, ilaç kullanımı ve tedaviye yanıtsızlık ile ilişkili olması, bu çoönce yapılan çalışmaların sonuçlarına benzer olarak çalışmamızda, cukların uzun dönemde ruhsal açıdan daha kötü bir prognoz göstercinsel istismara uğramış kızların yaş ortalamalarının (13,67±2,84), diklerini desteklemektedir.41
erkeklerin yaş ortalamalarından (9,42±2,92) anlamlı olarak daha yükCinsel istismar öyküsü anksiyete, depresyon, madde bağımlılığı,
sek olduğu ve cinsel istismara uğrayan kızların çoğunluğu 12 yaş üze- intihar davranışı, borderline kişilik bozukluğu ve travma sonrası stres
rinde iken erkeklerin çoğunluğunun 12 yaşın altında olduğu saptan- bozukluğunu içeren psikiyatrik bozukluklarla sonuçlanabilmektedir.37
mıştır.31,32 Yaşla birlikte istismara uğrama oranının arttığı bilinmekle Fiş ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada, cinsel istismara uğrayan
birlikte çalışmamızda hastalar; 0-6, 6-12,12-15, 15-18 yaş gruplarına olguların %90,4’ünde en az bir psikiyatrik bozukluk saptamışlardır.36
ayrıldığında hastaların çoğunun 12-15 yaş grubunda olduğu (%37,7) Finkelhor ve arkadaşları cinsel istismara maruz kalan çocukların
bulundu. Bu durumun örneklemimize dâhil edilen hastalar ile ilişkili %40’ından fazlasında hiç semptom görülmediği veya çok az semptom
olduğu düşünülmüştür. Genel olarak bakıldığında ise 12 yaş üstü has- görüldüğünü belirtirken,21 Putnam ise, bu çocuklarda ilerleyen zamantaların literatürle uyumlu olarak yüksek oranda (%71,9) olduğu görül- larda ciddi sorunlar meydana geldiği yönünde görüş belirtmiştir.18
müştür.33
Bizim çalışmamız da ilk değerlendirmede %47,4’ünde psikopatoloji
Ülkemizde istismarcıların özelliklerinin değerlendirildiği çok saptanmamış, 6.ayda bu oran % 69,3’e çıkmıştır. Bu bulgu Finkelhor
merkezli bir çalışmada da cinsel istismarda bulunanların %78 ve arkadaşlarının çalışması ile benzer olmakla birlikte çalışmamızda
inin mağdur olan çocuk ve ergenin aile üyelerinden veya tanıdık psikopatoloji saptanmama oranının yüksek olduğu düşünülmüştür.
kimselerden oluştuğu saptanmıştır.31 Literatür bilgilerine göre mağ- Bu durumun çalışmanın ilerletilmesi ve kişi sayısının artırılması ile
Yeni Symposium • www.yenisymposium.com
22
Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3
Araştırma Makalesi
DOI: 10.5455/NYS.201606020
değişebileceği düşünülmektedir. Çalışmamızda en sık saptanan tanıların akut stres reaksiyonu, uyum bozukluğu ve TSSB olduğu saptanmıştır. Benzer çalışmalarda da en sık konan tanıların TSSB, akut
stres reaksiyonu ve uyum bozukluğu olduğu görülmüştür.29 Dürtüsel
nitelikte intihar girişiminin de tanılar arasında bulunması, çocukluk
döneminde cinsel ya da fiziksel istismarın hayat boyu intihar riskini
artırdığı yönündeki literatür bilgisiyle uyumludur.42
Tablo 5. Hastaların ilk gelişte ve 6. ay, 9. ay ve 12. ayda tanı dağılımları
İlk
ay
9. ay
Tanılar
Değerlendirme N:6.114
N: 9
N: 114
Psikopatoloji yok
Akut stres Reaksiyonu
Uyum Bozukluğu
TSSB
Depresyon
İmpulsif intihar girişimi
Cinsel Gelişim Bozukluğu
Dissosiyatif Bozukluk
54 (%47.4)
24 (%21.1)
23 (%20.2)
8 (%7)
3 (%2.6)
2 (%1.8)
-
bu oranların daha da düşebileceğinden endişe edilmektedir.
Geniş bir perspektifte değerlendirildiğinde, değerlendirme süreçleri konusunda eğitim, zorunlu rapor süreçleri, standart veri toplama
süreçleri, triaj ve koordinasyon konusunda profesyonel sağlık çalışanları, sosyal çalışmacı, çocuk koruma kuruluşları, hukuk görevlileri ve
çocukların ebeveynleri arasında başarılı bir iletişimin sağlanması, bu
açıdan en iyi kamu politikası olacaktır.40
Çalışmamızın kısıtlılıkları; geriye dönük dosya inceleme
yöntemiyle yapılması, ölçek kullanılmaması, karşılaştırma
grubu içermemesi ve tek merkezli yürütülmüş olmasıdır. Bu
12. ay
kısıtlılıklara rağmen çalışmamızın cinsel istismar mağdurlarının
N: 8
takibinin öneminin anlaşılmasında literatüre katkı sağlayacağı
düşünülmektedir.
-
79 (%69.3)
17 (%14.9) 4 (%11,4) 4 (%11,4)
11 (%9.6) 4 (%11,4) 3 (%8,5)
5 (%4.4) 1 (%2,8) 1 (%2,8)
1 (%0.9)
1 (%0.9)
-
1. Bolen RM, Scannapieco M. Prevalence of child sexual abuse: A corrective metanalysis. Soc Serv Rev 1999; 73(3): 281-313.
2. Pereda N, Guilera G, Forns M, Gomez- Benito J. The international
epidemiology of child sexual abuse: a continuation of Finkelhor. Child Abuse Negl 2009; 33: 331-42.
3. Barth J, Bermetz L, Heim E, Trelle S, Tonia T. The current prevalence
of child sexual abuse worldwide: a systematic review and meta-analysis. Int
J Public Health 2013; 58(3): 469-83.
4. Briere J, Elliott DM. Prevalence and psychological sequelae of self-reported childhood physical and sexual abuse in a general population sample
of men and women. Child Abuse Negl 2003; 27(10):1205–22.
5. Fergusson DM, Boden JM, Horwood LJ. Exposure to childhood sexual
and physical abuse and adjustment in early adulthood. Child Abuse Negl 2008;
32(6):607–19.
6. Enns MW, Cox BJ, Afifi TO, De Graaf R, Ten Have M, Sareen J. Childhood adversities and risk for suicidal ideation and attempts: a longitudinal population-based
study. Psychol Med 2006; 36(12):1769–78.
7. McLeer SV, Callaghan M, Henry D, Wallen J. Psychiatric disorders in sexually
abused children. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry. 1994;33(3):313–9.
8. Reza A, Breiding MJ, Gulaid J, Mercy JA, Blanton C, Mthethwa Z et al. Sexual
violence and its health consequences for female children in Swaziland: a cluster survey study. Lancet 2009; 373(9679):1966–72.
9. Finkelhor D. Current information on the scope and nature of child sexual
abuse. Future Child 1994; 4(2):31–53.
10. Beitchman JH, Zucker KJ, Hood JE, daCosta GA, Akman D, Cassavia E.
A review of the longterm effects of child sexual abuse. Child Abuse Negl 1992;
16(1):101–118.
11. Fassler IR, Amodoe M, Griffin ML, Clay MC, Ellis MA. Predicting long-term
outcomes for women sexually abused in childhood: contribution of abuse severity
versus family environment. Child Abuse Neglect 2005; 29: 45–58.
12. Wilsnack SC, Vogeltanz ND, Klassen AD, Harris TR. Childhood sexual abuse and women’s substance abuse: national survey findings. J Stud Alcohol 1997;
58(3):264–71.
13. Green JG, McLaughlin KA, Berglund PA, et al. Childhood adversities and
adult psychiatric disorders in the national comorbidity survey replication I: associations with first onset of DSM-IV disorders. Arch Gen Psychiatry 2010; 67(2):113–23.
14. Moncrieff J, Farmer R. Sexual abuse and the subsequent development of
alcohol problems. Alcohol Alcoholism 1998; 33: 592–601.
15. Paolucci EO, Genius ML, Violata C. A meta-analysis of the published research on the effects of child sexual abuse. Journal Psychology 2001; 135: 17–36.
16. Molnar BE, Berkman LF, Buka SL. Psychopathology, childhood sexual abuse and other childhood adversities: relative links to subsequent suicidal behaviour in
the US. Psychol Med 2001; 31: 965–77.
17. Duncan AE, Sartor CE, Schrerrer JF, Grant JD, Heath AC, Nelson EC ve ark.
The association between cannabis abuse and dependence and childhood physical and sexual abuse: evidence from an offspring of twins design. Addiction 2008;
103(6): 990-7.
18. Finkelhor D, Berliner L. Research on the treatment of sexually abused children: a review and recommendations. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1995; 34:
1408–23.
19. Gomes-Schwartz B, Horowitz J, Carcharelli A, Sauzier M. The aftermath of
child sexual abuse 18 months later. In: Child Sexual Abuse, Gomes- Schwartz B, Horowitz J, Carcharelli A, eds. Newbury Park, CA: Sage, 1990, 132–52.
20. Trebbutt J, Swanston H, Oates R, O’Toole B. Five years after child sexual
abuse: persisting dysfunction and problems of prediction. J Am Acad Child Adolesc
Psychiatry 1997; 36: 330–9.
21. Putnam FW. Ten-Year Research Update Review: Child Sexual Abuse. J Am
Acad Child Adolesc Psychıatry 2003; 42(3): 269-78.
22. Saywitz KJ, Mannarino AP, Berliner L, Cohen JA. Treatment for sexually abused children and adolescents. American Psychologist 2000; 55: 1040–9.
Altıncı ayda psikopatolojiler incelendiğinde ilk değerlendirme
de akut stres reaksiyonu olarak değerlendirilen 24 hastanın yarısında (%50) 6.ayda herhangi bir psikopatoloji saptanmadığı, 9’unun
(%37,5) uyum bozukluğu tanısı aldığı, 2’sinin (%8,3) TSSB tanısı aldığı,
1’inin depresyon (%4,2) tanısı aldığı saptanmıştır. 6 aylık takip sonucunda akut stres reaksiyonu olarak değerlendirilen hastaların yarısında psikopatoloji saptanmış olması, bu duygusal tepkinin önemsenmeyip zaman içinde iyileşeceği düşüncesinin yanılgısını bir kez daha
göstermektedir.
Birçok çalışmada cinsel travma mağduru olan kızların erkeklerden daha fazla etkilendiği, daha fazla içe yönelim ve TSSB belirtileri
gösterdikleri bulunmuştur.43,44 Bizim çalışmamızda ise kızlarda psikopatoloji oranı daha fazla olmasına rağmen, bu fark istatistiksel olarak
anlamlı bulunmamıştır. Bu durumun örneklem sayısı ile ilişkili olabileceği düşünülmüştür.
Hastaların psikiyatrik takip durumlarına bakıldığında adli rapor
süreci bittikten sonra ruh sağlığında bozulma saptanan ve kontrole
çağırılan olguların sadece %25,7’sinin kontrollerine düzenli olarak gelebildiği ve geri kalan olguların tedaviyi sürdürmedikleri saptanmıştır.
Ülkemizde yapılan benzer bir çalışmada da ruh sağlığında bozulma
saptanan ve kontrollere çağırılan olguların sadece %21,4’ünün kontrollerine düzenli olarak gelebildiği ve geri kalan olguların tedaviyi sürdürmedikleri saptanmıştır.26 Bu durum, adli değerlendirmeler sonrasında tedavi gerektiren olguların takipleri ile ilgili sorunlar olduğuna
işaret etmektedir. Ruh sağlığı kliniklerinde bu çocuklara yönelik özel
bir takip sisteminin kurulması ve çocuklarda ileride oluşabilecek ruh
sağlığı sorunları hakkında ailelerin tedavi konusunda bilgilendirilmesinin bu oranı artırılabileceği düşünülmektedir.26
Araştırmalarda gösterildiği gibi, cinsel istismara uğrayan her çocukta, değerlendirme sürecinde psikiyatrik belirti saptanamayacağı
için, bu çocukların ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hakkında karar vermek, çocuğun gelecekteki hayatını da göz önüne alarak, hekimi
ikilemde bırakabilmekte idi.26,45,46 Mevcut yasa değişikliği ile bu sorun
çözülmüş olmakla birlikte yeni yasa ile bu çocukların herhangi bir çocuk psikiyatristi veya uzman psikolog gözetiminden geçmeden adli
sürecin sonlanması sorunu ortaya çıkmıştır. Çalışmamızda saptandığı
üzere, cinsel istismar mağduru çocuk ve ergenlerin, çocuk psikiyatri
polikliniklerinde takip oranları bu denli düşükken, yeni yasa sonrası
Yeni Symposium • www.yenisymposium.com
KAYNAKLAR
23
Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3
Araştırma Makalesi
DOI: 10.5455/NYS.201606020
23. Howing PT, Wodarski JS, Gaudin JM, Kurtz PD. Effective interventions to
ameliorate the incidence of child maltreatment: The empirical base. Social Work,
1989; 34: 330–8.
24. Kolko DJ. Treatment research in child maltreatment: Clinical and research
directions. Journal of Aggression, Maltreatment & Trauma, 2000; 4: 139–64.
25. Gündüz R, Gültaş V. Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar. In: 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununda Cinsel suçlar kitabı, Gündüz R, Gültaş V eds. İzmir: Bilge Yayınevi,
2008, 9–80.
26. Gökçen C, Dursun OB. Bir Eğitim Hastanesi Çocuk Psikiyatri Birimine Gönderilen Adli Olguların İncelenmesi. Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler
Dergisi 2012; 25(3): 238-43.
27. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (26/9/2004 kabul tarihi). http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5237.pdf. Erişim tarihi Mayıs 20, 2016.
28. İmren SG, Ayaz AB, Yusufoğlu C, Arman AR. Cinsel istismara uğrayan çocuk
ve ergenlerde klinik özellikler ve intihar girişimi ile ilişkili risk etmenleri. Marmara
Medical Journal 2013; 26: 11-6.
29. Öztop DB, Özcan Ö. Cinsel İstismar Vak’alarının Sosyodemografik ve Klinik
Özelliklerinin Değerlendirilmesi. New/Yeni Symposium Journal 2010; 48(4): 270-6.
30. Soylu N, Pilan BŞ, Ayaz M, Sönmez S. Cinsel istismar mağduru çocuk ve
ergenlerde ruh sağlığını etkileyen etkenlerin araştırılması. Anadolu Psikiyatr Derg
2012; 13: 292-8.
31. Erdoğan A, Tufan E, Karaman MG, Atabak MS, Koparan C, Özdemir E ve ark.
Türkiye’nin dört farklı bölgesinde çocuk ve ergenlere cinsel tacizde bulunan kişilerin
karakteristik özellikleri. Anadolu Psikiyatr Derg 2011; 12: 55-61.
32. Çöpür M, Üneri ÖŞ, Aydın E, Bahalı MK, Tanıdır C, Güneş H ve ark. İstanbul
ili örnekleminde çocuk ve ergen cinsel istismarlarının karakteristik özellikleri. Anadolu Psikiyatr Derg 2012; 13: 46-50.
33. US Department of Health and Human Services. Child Maltreatment 1996:
Reports from the States to the National Child Abuse and Neglect Data System. Washington DC: US Government Printing Office, 1998.
34. Johnson CF. Child sexual abuse. The Lancet 2004; 364(9432): 462-470.
35. Trickett P, Noll J, Reiffman A, Putnam F. Variants of intrafamilial sexual abuse experiences: implications for short- and long-term development. Dev Psychopat-
Yeni Symposium • www.yenisymposium.com
hol 2001; 13:1001–19.
36. Fis NP, Arman A, Kalaca S, Berkem M. Psychiatric evaluation of sexual abuse cases: a clinical representative sample from Turkey. Child Youth Serv Rev 2010;
32: 1285-90.
37. Polusny MA, Follette VM. Long-term correlates of child sexual abuse: Theory and review of the empirical literature. Applied and preventive psychology 1995;
4(3): 143-66.
38. Briere J, Elliott DM. Prevalence and psychological sequelae of self-reported
childhood physical and sexual abuse in a general population sample of men and
women. Child abuse & neglect 2003; 27(10): 1205-22.
39. Maniglio R. The impact of child sexual abuse on health: A systematic review of reviews. Clinical psychology review 2009; 29(7): 647-57.
40. Pérez-Fuentes G, Olfson M, Villegas L, Morcillo C, Wang S, Blanco C. Prevalence and Correlates of Child Sexual Abuse: A National Study. Compr Psychiatry
2013; 54(1): 16–27.
41. Watson B. Sexual Abuse of Girls and Adult couple relationships: Risk and
protective factors. Griffit University, School of Psychology, Degree of Doctor Theses,
2007.
42. Bebbington PE, Cooper C, Minot S, Brugha TS, Jenkins R, Meltzer H et al.
Suicide attempts, gender, and sexual abuse: data from the 2000 British Psychiatric
Morbidity Survey. Am J Psychiatry 2009; 166: 1135-40.
43. Feiring C, Taska L, Lewis M. Age and gender differ-ences in children’s and
adolescent’s adaptation to sexual abuse. Child Abuse Negl 1999; 23: 115-28.
44. Perkonigg A, Kessler RC, Storz S, Wittchen HU. Traumatic events and
post-traumatic stress disorder in the community: prevalence, risk factors and
co-morbidity. Acta Psychiatr Scand 2000; 101: 46-59.
45. Navalta CP, Polcari A, Webster DM, Boghossian A, Teicher MH. Effects of
childhood sexual abuse on neuropsychological and cognitive function in college
women. J Neuropsychiatry Clin Neurosci 2006; 18: 45-53.
46. Armagan E. Çocuk ihmali ve istismarı: Psikoz tablosu sergileyen bir istismar
olgusu. Yeni Symposium Dergisi 2007; 45: 170-3.
24
Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3
Download