Kemoterapinin Kanserojen Etkisi Doç Dr Deniz Yamaç Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı İkincil kanserler 1- Kişinin genetik yatkınlığı veya bağışıklık sistemi bozuklukları 2- Ortak karsinojenlerle temasın devamı 3- Risk faktörlerinin birikimi 4- Tedavi yan etkisi 5- İzlem sırasındaki tanısal girişimler nedeniyle 6- Rastlantısal olarak ortaya çıkabilir. Günümüzde kullanılan tedavi yöntemleri ile bazı çocukluk tümörleri, Hodgkin hastalığı ve testis tümörlerinde kür, meme kanseri, nonhodgkin lenfoma ve over kanserinde de uzun sağkalımlar elde edilebilmektedir. Yaklaşık 30 yıldır uygulanan tedavilerin sonuçları değerlendirildiğinde, ikincil kanserlerin de geç dönem komplikasyonları arasında önemli bir yer tuttuğu görüldü. Kemoterapi ile ikincil kanser ilişkisi ilk olarak 1970’de multiple myelom tedavisi verilen bir hastada akut myeloid lösemi gelişmesi şeklinde bildirildi. Kyle RA, et al. N Engl J Med 1970;283:1121 Bazı tedavi merkezleri son 30 yılın tedavilerinin değerlendirmesinde kemoterapiye bağlı akut myelositer lösemi oranlarının akut lösemi tanısı içinde %10-20’lere yükseldiğini açıkladı. KML gelişiminin çok küçük oranda olduğu ve KLL nin KT ile ilişkisinin görülmediği bildirildi. Smith MA, et al. J Natl Cancer Inst. 1996 Apr 3;88(7):407-18. Alkile ediciler Lökomojenik etkiye sahip ajanlar Mekloretamin Klorambusil Melfalan Semustin Lomustin (CCNU) Karmustin (BCNU) Busulfan Siklofosfamid Alkile ediciler Alkile edicilerin akut lösemi geliştirici etkileri tedavinin tamamlanmasından 1-2 yıl sonra başlıyor, 5-10. yıllar arasında risk en yükseğe çıkıyor. Risk tedavi süresi, kümülatif doz ve doz yoğunluğu ile ilişkilidir. %50’si myelodisplastik sendrom şeklinde başvuruyor ve bir yıl içinde akut lösemi ortaya çıkıyor. En sık 5 veya 7. kromozom kaybı veya bu kromozomların uzun kolunda kayıplar söz konusu. Morfolojik olarak FAB sınıflamasına göre M1 ve M2 en sık görülüyor. Sağkalım birkaç ay ile sınırlı. Kemoterapiye bağlı Akut Lösemi Rölatif risk Hasta Sayısı Ajan RT KT KT+RT Meme Kanseri (1973-1985) 1 90 / 82 700 Melfalan Siklofosfamid 2.4 10 17.4 Over Kanseri (1970-1985) 2 114 Klorambusil Melfalan Siklofosfamid Tiotepa 12 10 Hodgkin Hastalığı (1960-1987) 3 158 / 82 850 MOPP, MOPP benzeri KT 2.2 17.11 1Curtis 2 3 RE, N Engl J Med. 1992, Kaldor JM, N Engl J Med. 1990, 16 kanser kayıt merkezi sonuçlarına göre (1935-1994), 25 yılda, 32 591 Hodgkin hastasının 1111’i sağ 2153 ikincil kanser saptanmış, 427 akut lösemi + 1726 solid tümör (Akc,gis,meme). Solid tümör gelişme riski 25 yıl sonra da yüksek devam etmekte (%21.9). Akut lösemi riski 15 yıl sonra da yüksek olarak devam etmekte ancak bunun kurtarma kemoterapisi ile kesin ilişkisi gösterilememiş. Dores GM, et al. J Clin Oncol 2002;20(16):3484. Topoisomeraz II inhibitörleri Lökomojenik etkiye sahip ajanlar Epipodofillotoksinler Antrasiklinler Etoposid Teniposid Doksorubisin Epirubisin Mitoksantron Topoisomeraz II inhibitörleri Özellikle epipodofillotoksinlerin (Etoposid ve teniposid) karsinojenik etkisi ilk olarak küçük hücreli dışı akciğer kanserlerinde gösterildi. 119 hastanın 4’ünde 13-35. aylarda lösemi gözlendi. Hastalarda aynı zamanda sisplatin Ratain MJ, et al. Blood 1987;70:1412 kullanmıştı. Germ hücre tümörleri için tedavi gören 679 hastanın 6’sında, medyan 27 ayda, AML gelişimi etoposide bağlanmış. Boshoff C, et al. Ann Oncol 1995;6:35. Meme Ca, NHL ve diğer solid tümörler için yapılan tedavi sonuçlarının değerlendirildiği çalışma Tedaviye bağlı 106 akut promyelositik lösemi incelenmiş. 30 hasta yalnızca KT, 49 KT+RT, 27 RT almış. 68 hastada en az bir alkile edici kullanılmış. 61’inde topoisomeraz II inhibitörü varmış (Antrasiklin, epipodofillotoksin, mitoksantron). Hastalık genellikle 3 yıl içinde ortaya çıkmış (4-276 ay) Tedavisinde antrasiklin+sitarabin ve al-trans-retinoik asit kullanılmış ve %56 8 yıllık sağkalım elde edilmiş. Beaumont M, et al. J Clin Oncol 2003;21(11):2123. Çocuk grubu çalışmalarında ALL için yüksek doz etoposid kullanılan hastalarda (Kümülatif doz 2500-4000 mg/m2) tedaviye bağlı AML gelişimi riski %5-12, düşük doz (Kümülatif doz 1500-2500 mg/m2) uygulanan germ hücre tümörü grubunda bu risk gözlenmemiş. Smith MA, et al. Med Pediatr Oncol 1994;23:86. Smith MA, et al. J Clin Oncol 1999;17(2):569. Antrasiklinler Karsinojenik potansiyelleri özellikle alkile ediciler ile birlikte kullanımları yaygın olduğu için kesinleşmedi. DNA ya doğrudan bağlanan alkile edicilerle DNA topoisomerazı inhibe eden epipodofillotoksin ve antrasiklinlerin lökomogenezde sinerjistik etki yaptığı öngörülmektedir Nitekim, Curtis meme kanseri hastalarında gelişen akut lösemilerin antrasikline değil alkile edicilere ve kombine tedaviye bağlı olarak ortaya çıktığını da gösterdi. Yine de antrasiklin dozlarının yüksek olması durumunda sonuçların nasıl olacağı konusunda veriler yetersiz. Curtis RE et al. N Engl J Med. 1992, 25:1745-51 Doksorubisin Wilms tümörü tedavisi alan çocuk hasta grubunda da doksorubisinin tek başına karsinojenik etkisinin olmadığı ancak RT alan hastalarda ikincil kanser gelişim riskini artırdığı görülmüş. Antrasiklinlerin RT sonucu oluşan hasarın tamir mekanizmasını engellediği yönünde bir hipotez de ortaya atılmış. Breslow NE, et al. J Clin Oncol 1995;13:1851. Epirubisin 157 ileri evre meme kanserinin izlenmesi sonucunda 1 yılda sisplatinle kombinasyon grubunda 3 hastada akut monositik veya miyelomonositik lösemi gözlenmiş 11. kromozom uzun kolu translokasyonu veya 7 kromozom tam kaybı Epirubisinin tek başına uygulanması ile ilgili veri yetersiz. Sisplatin veya alkile edicilerle kombinasyonlarında karsinojenik etki gösterdiği söylenebilir Pedersen-Bjergaard J, et al, J Clin Oncol 1992;10:1444. Mitoksantron Fransa’da 3000’in üstünde meme kanseri RT ve KT alan hastalar (Mitoksantron kümülatif doz > 13 mg /m2) akut lösemi riskinin antrasiklin alanlara göre yüksek olduğu gösterilmiş. Chaplain G, et al. J Clin Oncol 2000;18(15):2836. Platin Bileşikleri 1980 ve 1993 yılları arasında sisplatin ve karboplatin uygulanan 28,971 over kanserli kadında 96 akut lösemi, Rölatif risk karboplatin için 6.5, sisplatin için 3.3, Doza bağlı etki olduğu gözlenmiş (Sisplatinin 1000 mg’ın üstünde uygulandığı hastalarda risk artmış, 7.6) Travis LB, et al. N Engl J Med 1999;340(5):351. Bugün için karsinojenik etki yaptıkları kesinleşen iki grup ajan var Alkile ediciler Topoisomeraz II inhibitörleri Antimetabolitler karsinojenik değil Kemoterapiye bağlı ikincil lösemi gelişmesine neden olan faktörler İlaçları metabolize eden enzimlerdeki genetik polimorfizm sonucu kemoterapi ajanlarının detosifikasyonundaki yetersizlik. Ör Glutatyon S transferaz, sitokrom P 450, miyeloperoksidaz. Kemoterapi ve radyoterapinin oluşturduğu genetik hasarın tamir mekanizmasındaki yetersizlik. Tümör süpresyon genlerindeki mutasyonlar Hastalardaki böbrek ve karaciğer fonksiyon bozukluğu ve birlikte kullanılan diğer tedaviler Bugün için neden sonuç ilişkisi net olarak siklofosfamid ve mesane kanseri arasında gösterilmiştir. 6171 NHL hastasının izleminde 48 hastada üriner sistem tümörü saptanmıştır. Bu hastalarda siklofosfamid kümülatif dozuna göre mesane kanseri riski artmaktadır. 20 gr 2.4 kat, 20-49 gr 6 kat, >50 gr 14.5 kat Travis LB, et al J Natl Cancer Inst 1995;87:524. Hodgkin Hastalığı tedavisinden sonra ikincil malignitenin gözlendiği iki büyük çalışma sonuçları Swerdlow et al. (İngiltere, 2000) Dores et al. (uluslararası, 2002) (n = 32,591; 1935–1994) Gözlenen Bağıntılı olgu (relative) risk Mutlak risk ( 10,000 hasta/Y) (n = 5519; 1963–1993) Gözlenen olgu Bağıntılı (relative) risk Mutlak risk ( 10,000 hasta/Y) 2153 2.3 47.2 322 2.9 44.5 Lösemi 249 9.9 8.8 45 14.6 8.9 NHL 162 5.5 5.2 50 14.0 9.9 Solid Tm 1726 2.0 33.1 227 2.2 25.7 Akciğer 377 2.9 9.7 8 3.4 11.7 Meme 234 2.0 10.5 19 1.4 3.1 Tüm Tm Hodgkin hastalığı Tedavide kullanılan MOPP veya benzeri şemalarla (mekloretamin ve prokarbazin) RT uygulandığında akut lösemi gelişme riski 6 kat artıyor. Siklus sayısı arttıkça bunun 40 kata kadar yükseliyor (1). Protokol birçok merkezde ABVD ile yer değiştirdi. Milan kanser enstitüsünde yapılan çalışmada 15 yılda AML gelişimi kümülatif riski %9.5’tan %0.7’ye düştü.(2). MOPP yerine MOPP-ABVD tedavisi alan hastalarda AML ve MDS gelişim riski oranlarında 10 yılda %6.4’ten %2.1’e düşüş saptandı. (3) 1- van Leeuwen FE, J Clin Oncol 1994;12:1063 2- Valagussa PA, Oxford textbook of oncology 3- van Leeuwen FE, et al. J Clin Oncol 1994;12:312. 40 yaşından önce Hodgkin hastalığı tedavisi alan 1261 hastanın 30 yıllık izlemi sonrasında 20 yıldan sonra HH nedeniyle ölümlerin azaldığı ancak ikincil kanser ve kardiyovasküler hastalıktan ölümün 10. yıldan başlayarak topluma göre belirgin arttığı gözlenmiş. 30 yıldan sonra HH olanlar hastalıkları dışındaki nedenlerden ölmüşler. 21 yaşından önce tedavi alanlarda ikincil kanser ve kardiyovasküler hastalıktan ölüm riski daha yüksek bulınmuş. Aleman BM, et al. J Clin Oncol. 2003 Sep 15;21(18):3431-9. Öneriler Hodgkin hastalığı sonrası solid tümör gelişiminde yaş önemli bir faktör. Hasta ne kadar genç yaşta tedavi aldıysa risk o kadar yüksek. Bu hastaların ikincil kanserler yönünden yaşam boyu izlenmeleri gerekiyor. Yaş ilerledikçe riskleri artıyor. Bu etki özellikle meme kanserinde belirgin. Tekrarlayan hastalık bulgularında mutlaka biyopsi alınmalı; ikincil olarak gelişebilecek NHL unutulmamalı. Kadınlarda tedavinin bitiminden 8 yıl sonra meme muayenesi ve mamografi kontrolüne başlanmalı. Akciğer kanseri riski özellikle KT alan hastalarda yüksek olduğundan dikkatle izlenmeli Sigara bıraktırılmalı. Non-Hodgkin lenfoma Hodgkin hastalarına göre daha az oranda görülmekle birlikte AML ve mesane kanserleri gelişme riski var. 20 yıldan fazla yaşayanlarda da bu risk aynı düzeyde devam ediyor. Kök hücre nakli yapılanlarda MDS ve AML, yüksek doz siklofosfamid verilenlerde mesane kanseri ve sigara içmeye devam edenlerde akciğer kanseri akla getirilmeli. Testis Kanseri Klasik dozda sisplatin alan hastalarda düşük oranda, yüksek doz etoposid alanlarda orta derecede riskli akut lösemi gelişimi söz konusu. Özellikle paraaortik bölgeye RT alan hastalarda gastrointestinal yakınmalarda gis maligniteleri düşünülmeli Over Kanseri Sisplatin kümülatif dozunun 1000 mg geçtiği durumlarda lösemi gelişme riski daha yüksek Ancak ileri evre over kanserinde sisplatin tabanlı kemoterapilerle 5 yıllık sağkalımın %20-30 olduğu bilindiğinden ikincil kanser gelişme riski gözardı edilebilmektedir. Travis LB, et al, N Engl J Med 1999;340(5):351. Meme Kanseri CMF tedavisinin akut lösemi geliştirme riski düşük, Standart antrasiklin içeren KT’de biraz daha yüksek. Siklofosfamid ile doz yoğunluğu arttırılmış tedavilerde risk gittikçe artıyor Tamoksifen alan hastalarda endometriyum kanseri gelişme riski var. Ancak meme kanserinden koruyucu etkisi çok belirgin olduğundan endometriyum kanserinin belirtileri yönünden hastaların uyarılarak ilacın verilmesi tercih ediliyor. Sonuç Son yıllarda yapılan birçok epidemiyolojik çalışma sonucunda belli hasta gruplarında ikincil kanser gelişme riskleri gösterilmiştir. Tarama testleri uygulanacak ve koruyucu önlemler alınacak hastalar belirlenerek izlenmelidir. Verilen tedavilerin riskleri iyi bilinmeli ve kar-zarar oranları göz önünde bulundurularak uygulanmalıdır. Gelecekte hastalardaki genetik yatkınlığa göre tedavilerin düzenlenmesi umudu vardır ancak devamlı yeni ilaçlar kullanıma sunulmaktadır. Bu ilaçların dikkatli ve endikasyon gözetilerek kullanılması uygun olacaktır. Teşekkürler