sofizmi dinsel -felsefi

advertisement
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
SOFİZMİ DİNSEL -FELSEFİ (ÖĞRETİM GİBİ)
OLUŞTURAN MUHİT (ÇEVRE) VE KAYNAKLARI
Salmanova Şelale SABİRKIZI*
Özet
Bildiride sufizmin yaranma tarihi, yaranma nedenleri, kaynakları ve özellikleri
yer almışdır. Burada hem de sufizmin nazarı özeyini teşkil etmiş mühtelif
cereyanlar, insanların adladığı manevi merheleler, sufizmin teşekkülü ve gelişmesi
neticesinde yaranan iki istikamet açıklanmışdır. Sufizmin mehz islam dininin
esasında yaranması fikri bu bildiride dikkata çekilir.
Anahtar kelimeler: sofizm, artikl, İslam, merhele
Abstract
In the article have been attached the creation of Sufism, its history, the reasons
of the creation, its sources and peculiarities. There have been told about different
currents of theorical base of Sufism spiritual periods which a man is crossing
directions of its development. In the article has been considered the thought about
creation of Sufism on the base of Islam.
Key words: sufizm,article,Islam,period
Monoteist (tektanrıcılık) dini olan Islam dininin yayılmasıyle dünyanın, insanlık
toplumunun siyasal, ekonomik, manevi ve kültürel manzarası (mozaiki) deyişti.
Kısa bir sürede İslamın temel ilkelerinın esasında türlü yeni dinsel- felsefi
öğrenimler (talimler) meydana geldi. Bunlardan biri de sofizm idi. Sofizm geniş
anlamda Kuran ve hedislerde yer alan sorunlara -insanın iç dünyasına, duyğularına
ve gönül sevgisine önem veren dünyanın faniliğini kavratmaya çalışan toplumsal
şuur biçimlerinden biridir. Sofizmin esaslarından 30 yıllık tecrübesinde faydalanan
ünlü psikolog, Sokramento Koliforniya Devlet Üniversitesinin profesörü Linn
*
Bakü Devlet Üniversitesi, Filoloji Fakültesi, ilmi işçi
113
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
Vilkoks sofizm hakkında yazıyordu: “Sofizm dinin gerçekliği, peyğamberlerin
yoludur”( Vilkoks, 2005: 201).
Bellidir ki, Hazreti Muhammed Peyğamberin esabeleri sırasında terkidünyalar
olmuştur. Selman Farisi, Huzayfa, Ebu Zerr, Ebu- d-Derda, hanımı (karısı) Ümmed-Derda ve b. (10, 340). Bunlar ehl- es- suffa adı ile tanınan, fakir, evleri ve
sığınakları olmayan, Muhammed Peyğamberin evinin yakınlığındaki caminin
çardağı (tercümede sipervegi, çardak) altında yaşayan taraftarları, silah
arkadaşlarıdır. Burada 30 kadar adam yaşamış, genellikle ise ehl-es -suffadan
doksan üç kişinin adı bellidir. Bu kişiler sofi edebiyatında askerlik sembolu gibi
haraket etmış, sofizmin ilk temsilcileri gibi kabullenmişler fakat İslamda asketlikmistik (tasavvufçu) cereyanın oluşması tahminen VIII yüzyılın ortaları, IX yüzyılın
evvellerine aittir (İslam, 1985:225).
G.E. Fon Qrünebaum araştırmaların ve cereyanların politik ortamdan ve
sorumlardan meydana çıkması o zamanki İslam dünyası için karakteriktir
(Qryunebaüm,1988:86). Emeviler yönetimi Hazreti Osmanın halifeliği (661-750)
ile halifeliye özgü (has) dinsel yönetimi,iktidarı sona ermiş, bu da sırası geldiğinde
hoşnutsuzluğa neden olmuşdur. (Musa bin Zubeyrin, Abu Ubayd Sakafinin ve b.
üsyanları bunun sonucunda vuku bulmuştur).
O devirde halk kitleleri arasında büyük saygı gören müheddisler (onlar hem de
fikihçi idiler) aşikar (apaçık) şekilde Emevilerden yana oldukdan memnun olmayan
halk kitlesi arasından yeni miüheddisler çıktı. Onlardan talep olunan, kendilerinin
esas ilke (prensipi) idi: Hedisleri sadece düzgün biçimde ulaştırmak değil, hem de
kendi yaşamlarında yaşatmak asket (çilesi) cereyanın meydana gelmesine tekan
verdı (Masse A., 1992 :183; Bertels E., 1965: 14; Vasilyev Z.S.,
1983:143;Göyüşov N., 2004).
Kaydetmeliyiz ki, bu devirde “sofi” terimi henüz kullanmıyordu, sadece
“zahıt”– “ibadet eden” gibi terimler kullanılıyordu. “Sofi” terimi yalnız IX
yüzyıldan kullanır olmuştur (Vilkoks Z.,2005:17). İmam Al- Kuşayri bu olayın
Hicri takvimiyle II yüzyılın sonuna yakın veya milattan sonra 822’nci yılda vuku
bulduğunu gostermiştir (Mir Validdin, 2004:10).
Sofiliğin bu devrini bilim adamları zahitlik adı ile oğrenmektedirler (Gölpınarlı
A.,1965 ).
Tasavvuf tarihinde bu dönem Asri Saadetle başlayan, tabiin ve tabei-t-tabiin
devrini ve ilk iki yuz yılı içeren (ihtiva eden) tasavvuf anlayışının meydana
çıkmasına (zuhuruna) kadarki devir (dönem) sayılar (Kamil Yılmaz H.,2000:82).
İlk olarak zahitlik biçiminde görülen (meydana çıkan) sofizm esasen şu sorunlara
dikkat veriyordu.
1) Yalnız ve tenha yerlerde zikirle uğraşmak
2) Ahret dünyasını ve ahret gününü düşünmek
3) Cehennemin dehşetini düşünüp, cennetin faziletini anlayarak günahlarından
kaçmak.
114
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
4) Az yemek, az uyumakla daha fazla ibadetle uğraşmakla (ilave, fazla) nafile
namaz ve oruç.
Tanrıya kavuşmak için manevi hakk kazanmak, ilk sofiler keza Kura’nın
metnini esaslı şekilde kavramayı (benimsemeyi), kitabın ve hedislerin hükümleri
ve ciddi şekilde uymayı yalnız Allaha tapınmak ve güvenmeyi, kendi yaşam ve
akibetinden memnun olmayı (er-rida), fakir, yaşamı (el-fakr) zülümlere ve azaplara
dözmek, tahammül etmeği (sabretmeyi) (es-sabr) kendilerinin önemli işi saymışlar.
Göründüyü gibi, ilk tasavvufçular nazariyyeci değil, pratik iş yapanlar idiler. (Ateş
S.,1992:82).
Bu dönemde bir çok cereyanlar meydana geliyor. Bu cereyanlardan şunları
göstere biliyoruz: 1) Politika (siyasetle) ile bağlı. Allahın mutlak tekliği ile ilgili
sorulara cevap arayan xariciler; insan tam ihtiyar ve iradeye sahiptir ve bununla
bütün amellerine göre sorumluluk taşır diyen kaderiyeler; Kur’anın mecazi şerhini
talep eden ve bu şerhlerle de neoplatonizm talimini (öğretimini) yayan batiniler;
hind nezeriyyesinin etkisiyle ruhların göçmesini (tenasühü) iddia eden (direnen)
hammariler. Bunlarla yanısıra Bağdatta feodalizm (derebeylik) rejiminin aydılarını
temsil eden ve sofizmin kurumsal (teori) temelinin oluşumunda en büyük emeyi
olan Mütezile (kurucusu Vasil bin Ata) tarikati meydana çıkti.
Bellidir ki, Suriyede meydana gelmiş rasyonalizm (akılcılık, usluculuk) bu
talimde kendini göstermiştir. Keza o da bellidir ki, rasyanalistler akıl ve mantığa
istinat etmişler, mistikler (tasavvufçular) ise duyğu aracılığı ile hakikata ulaşmayı
(ermeği) mümkün sayıyorlardı (Masse A.,1992:182).Demeliyiz ki, mütezililik de
zahidlikten başlamış, sonra kelamın etkisile rasyonalizme varmışlardır. Ünlü bilgin
Y.E.Bertels sofizmin nazari temelinin esaslarını bu cereyanların meydana
gelmesinde görüyordu (Bertels E., 1965:41).
Hiristianlık gibi İslam dini de yunan felsefesinden yararlanmıştır. Bağdatta ilk
defa yunan felsefesini öğrenip kavrayan mütezililer olmuşlar. Z.S.Vasilyev bu
etkiye Hind- buddist ve hiristian asketliğini (çileciliğini) ilave etmiş (eklemiş)
(Vasilyev Z.S., 1983:144). A.Masse ise ellin eski yunan felsefesinin burada izleri
görünen Hırıstian, İran, Hind etkisinin daha fazla olduğunu söylemiştir (Masse
A.,1992:184). H.Bammat haklı olarak yazmışdır: “İslam bilginlerinin fikri
istikametinde (yönünde) yalnız yunan etkisinde olduğunu kabullenmemiz
insafsızlık olurdu, çünkü arap düşünce tarihi henüz yunan eserleriyle temasa
geçilmeden önce islamla birlikte başlar (Bammat H.,1994: 37)”. Onu da söylemek
gerekir ki, yunan eserleriyle tanışlık yalnız VIII yüzyılın ikinci yarımında ve IX
yüzyılın evvellerinde yunan ve Suriye dilinden Arapçaya çevirdikten sonra
mümkün olmuşdur (Belyayev Y.A.,1991:41).İ.Qoldsier, R.Nikolson, A. Arberri
gibi Avrupa şarkiyatçıları (doğubilimcileri) sofizmin islam kökenli olduğunu,
A.Şimmel ve P.Nviya ise Kur’anı ve islamı tasavvuf ve irfanın esas kaynağı
saymış, kendi fikirlerini güçlü kanutlarla tespit etmişler (Göyüşov N.,2004:58).
Şarkiyatçı (doğubilimci) N.Göyüşov doğru olarak yazmıştır ki, tasavvuf ve irfanın
başka kültürlerde benzeri yoktur ve bu da doğal bir durumdur. Ayrı-ayrı kültürlere
ait olan okullar arasında tipoloji benzerlik olsa da, bunlar arasında ayniyet aramak
115
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
bilimsel açıdan doğru olmazdı (Göyüşov N.,2004:70). Demek ki, islam zemininde
meydana gelmiş sofizm nazari temelinin biçimlenmesi (teşekkülü) ve gelişmesi
sonucunda iki kısma 1) mütedil, (uyanıklığı, yani mistik ayıklığı üstün tutan ve
İslamın sunni tarikatine yakın sofilere (ünlü temsilcileri Abdulla el-Mühasibi 1857
vef; Ebulkasim el-Cüneyt Bağdadi (910 öl)); 2) yabançı düşüncelerden
yararlanarak ittihadi (birleşmeyi) kabullenen ve sarhoşluğu severek (kabul ederek)
“Hakk benim” diyen panteist sofilere (Hüseyn El-Hellac Mansur, Ebu Yezid elBistami ve b). ayırmış (İslam,1985:109). Şunu da diyebiliriz ki, ittihat (hülalgeçme, girme) tecessüm ne inkarnasyon fikri esasen Hıristiyanlıktan doğmuştur.
Bu düşünceye göre, güya Allah İsa peyğamberde tecessüm etmisdir. Tabii ki, bu
şirktir (Tanrıya şirk koşma ve tevhit inancına tamamen aykırıdır (Göyüşov N.,
2001:83). Nasip Göyüşov bu mesele üzerine doğru olarak bir fikir söylemiştir. Ona
göre (Göyüşov N.,2001:83), akıl ve şariata aykırı olan ittihat, yani insanın şevk ile
hakka kavuşması böylelikle de beşerin hakkın zatında (supstansiyasında), fena
olması şirktir, çünkü varlığı mutlak tek Allahtır, mahlukat ise vücudu mümkündür
varlığı mümkün olandır.
Tasavvuf, Hellac Mansura kadar tedricen (azar azar) gelişerek sonda bütün
felsefi ve dini sorunları yanıtlayan bir sistem durumuna girdi. Belli olduğu gibi bu
sistem Allahla insan arasındaki ilişkiye esaslanır. Bir kaç bilim adamlarına göre,
sofizm, ilk önce tasaffufi (sofi) psikolojiden başlar. Sonra tasavvufi ahlaka, oradan
da metofizik (fizikötesi) teoriye ve sonunda sofi hukuk sistemine kadar gelişir
(Ülken H.Z.,1995: 111). Tasavvuf psikolojisine göre Allahla insan arasındakı ilişki
(münasebet) basamaklı (kademe kademe) yükselen bir alem ve Allah iki ayrı ayrı
anlayış değildir.Bunlar görünüşte (zahirde) ayrı ayrı görünürler, fakat anlam ve
mazmun itibarıyle ayrıdırlar. İnsan sofizmde şu anlamlardan (basamaklardan)
geçer: 1) Riza, Allahın rizasını kazanmak; 2) kendini teslim etmek; 3) Sabır; 4)
Tevekkül (her şeyi Tanrıya bırakmak ve Tanrıdan isteme); 5) Hicap (utanma,
utanc); 6) Fakirlik; 7) Hüzün; 8) Qürbet; 9) Bela; 10) Aşk. Bu psikoloji gelişim
sonucunda insan nefsini yenir. IX yüzyıldan sonra sofiler kendi öğrenimlerini daha
da geliştirerek, ona şu problemleri de eklemişlerdir: a) Vilayet anlayışı; b) Keramet
ve marifet özellikleri; v) Fena- fiillah konsepsiyonu (kavraması) ve onun
gerçekleştirme yolları; q) Kamil insan sorunu; c) İbn Arabinin meydana getirdiği
vahdeti- vücut felsefi öğrenimi (Tanrı birliği talimi).
Sofizm, kainatın (Evrenin) en üstün ve değerli varlığı olan insanla bağlı
olduğundan, onun ana hattını ve leitmotifini insan teşkil eder. İnsan, onun
psikolojisi, manevi- ahlakı egitimi, yüzyıllardan günümüze kadar sofileri ve sofi
şairlerini düşündüren esas sorun olmuştur. Hem ruhani-manevi bir yaşamı, hem de
felsefi bir düşüncenin önemli terkib hissesi olan kültürü çok etkilemiştir. Bu
bakıma bütün dünyada edebiyyata, sanata, ressamlığa sofizm kadar güçlü etki
gösteren ikinci bir cereyan bulmak zordur.
R.Aslanova haklı olarak demiştir: “Din bir raslantı eseri değil. Bütün dinler her
bir halkın toplumsal ve politik yaşam koşullarına uyğun olarak doğmuş (meydana
gelmiş), onun yakın ve ayrılmaz manevi değerine çevrilmiştir”. Ferdi (bireysel)
116
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
manevi değere çevrilmesine rağmen sofizm aslında biricik kaynaktan- islam
değerlerinden faydalanmıştır (Aslanova R.N., 2002 :215- 216).
Q.E.Fon Qrünebaum yazır: “İslamda her hangi dini yaşamın yönü (istikameti)
gibi, mistisizm de “Allahın kelamı (sözü) ile sıkı ilgili idi” (Mehdioğlu
A.,2007:122).
Sofizm diğer dini mistik cereyanlar gibi, meydana geldiği sosyal-politik
mühitle (atmosfer) ve pek çok ta kutsal kitapla- Kur’anla doğru ilgilidir. İslam
ahkamlarının (yargılarının) esasında (temelinde) Kur’an olduğu için tasavvufun ana
temeli de bu kitapla ilgili olmalıdır. Her şeyden önce, sofi zikr virt (dinsel bir sözü
devamlı yineleme) olarak islamın kutsal kitabını okur, onun ayelerinin anlam ve
sırları hakta düşünür, bu ayet ve sürelere yeni açıklamalar verir, onun gizli mana
inceliklerini açıklamaya çaba gösterir. Tasavvufun Kur’andan gelen temel ilkeleri
(prensipleri) hem sofizm nazari problemlerinde, hem de büyük sofi şairlerinin ilahi
(tanrısal) hikmet ve var sağılarında verilmiştir. Bu sorunun ilk araştırıcılarından
biri türk şairi Yaseviliğin banisi (kurucusu) Hoca Ahmet Yasevi olmuştur. Aynı
zamanda, tasavvuf edebiyyatının kocaman şairlerinden Yunus Emrede de meseleler
basit, anlaşıklı bir dille açıklanmıştır. Sofi kendi mesleğinde kamilleşdikçe talimi
de (öğrenimi de) genişliyordu. Ama o, tüm hallerde Kur’ani Kerimimn şu
ilkelerinden kenara çıkmıyor, bu ilkeler şunlardır: tövbe; tefekkür (kavram); tanrı
korkusu; göz yaşı; tevekkül (her şeyi Tanrıya burakma ve Tanrıdan bekleme); zikir
; ilmi-ledün.
Bununa beraber diyebiliriz ki, tasavvufun bu terimleriyle yanısıra farklı bir çok
anlayışları da vardır. N.Göyüşov yazıyor: İlginç durumdur ki, ne felsefe, ne dakik
bilimler, ne kelam ve ilahiyyatbilim (tanrıbilim), kısaca, sosyal ve tabii (doğal)
bilimlerden hiç biri bu kadar zengin terminolojiye sahib değil (terminolojisi yoktur)
( Göyüşov N.,2001:5) Sofizmin keza tasavvuf şiirinin bir kaynağı da hedislerdir.
Sorunlarla ilgili murac aat ettikleri esas kaynaklardan biridir. Muhammed
Peyğamberin hayatı, türlü sorunlarla ilgili söylediyi hedislere sofiler çoğu zaman
yeni anlam vermiş, bu hedisleri istedikleri biçimde açıklamaya çalışmışlardı. Hoca
Ahmet Yasevi ve Yunus Emre, diğer büyük tasavvufun esas konusu insandır. İnsan
hem de sofizmin üçüncü büyük kaynağı sayılmaktadır. İnsan doğuşu, topluma
getirdiği kendisine özgünlükleriyle her zaman gibi bilginlerini ve şairlerini
düşündürmüştür. Tabiatı itibarı ile insan derinliye (enginliğe) sırra ulaşmaya
meyilli (eyilimli) olduğundan sofiler bu konu üzerinde de düşünmüş, talimlerini
(oğrenimlerini) kurarken kamil insan konsepsiyanın da dikkatı çekmiştir. Bu
konsepsiya sofizmin ilk dönemlerinden kullansa da, kendisinin kamil (erişkin)
biçimine yalnız XII yuzyılda ulaşabilmiştir. Kamil insan hakkında Türk halkları
edebiyyatının büyük sofi şairleri getirtiği yenilikleri şu biçimde qruplaşdıra biliriz:
1. Mömin möminin aynasıdır. İlk mömin kamil insan, ikinci mömin ise
Allahın kendisidir. Sofi şairi Sezai bu mesele üzerine yazıyor:
Ademi manayı mirat eyleyenler zahira,
Seyr eder Allahı halkta, Allahda.
117
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
2. Möminin kalbi Allahın erşidir. Yani kamil insan Tanrısını gönlünde
bulandır. Yunis Emre yazıyor:
Gönül çelebin tahtı,
Çeleb gönüle baktı
İki cihan badbahtı
Kim gönül yıkar ise
(Yunus Emre.,1958 :176)
3. “Ben gizli hazine idim, bilinmek istedim”.
Bu Kur’an kelamından yola çıkan (yolculuk yapan) sofiler, Allahı öğrenip
tanımak için kainata (evrene) bakmanın gerekli olduğunu söylüyorlar. Kamil insan
alemin (dünyanın) özü ve yekunu olduğundan ona bakmak ve onu tanımak
(bilmek) yeterlidir. Niyazı Mısri şöyle söylemiş:
Gönlüne aşıkların hu diyerek hikmet dolar
“Küntü kenzen” haznesinden yanayana hu deyu.
Kamil insan ilahi tecellini (görünmeyi deyil (Aşkar M.,1998 :165) belirmeyi)
kendinde birleştirdiğinden bütün gerçeklere, gizli biliklere sahiptir.
İnsanın kamillik yolundakı en büyük engeli kendi nefsidir. Çok ünlü islamşünas
Vasim Memmadaliyev nefsin pek dakik çözümünü vermiş, mahiyyetini (niteliğini)
açıklamıştır: “ İslam tasavvufuna (sofizme göre, ruh Allahın yarattığı en değerli, en
temiz manevi cevheridir. Bedene dahil olan ruhun maddeyle kaynayıp birleşmesi
sonucunda meydana gelen derecelenmenin ilk katına (basamağına) nefis deyilir.
Aslında nefis de ruh demektir. Fakat o, ruhun madde ile birleşen, maddeye kavuşan
en alt katıdır. Bedene dahil olan ruh madde ile teması sonucunda nefis adlanarak
kendi aslından (kendinden), kendi saflığından (arılığından yedi tabaka (kat,
basamak) tecrit olunur... perdeler aradan kalktıktan sonra görülene (zahir olana) saf
(kamil adlandırılır). Bu nefis aslında Allahın ilk önce insanın bedenine üflediyi
temiz ruhtur”( Memmedalıyev V., 1999 :111-112).
Ruh üzerine insanın bildikleri pek azdır. Bir raslantı (tesadüfi) değildir ki,
kutsal kitabımız Kur’ani Kerimde Allah Teala buyurmuştur: “Ey Muhammed!
Sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin bileceği bir iştir. Size ancak, az bir
şey verilmiştir” (Kur’ani Kerimde İsra suresi (17), ayet 85).
Sofi edebiyatında Hazreti Muhammed Peyqamber kamil insan timsalı gibi ele
alınır. Ahmet Yasevinin hikmetlerinde Hazreti Muhammedi öven (taktir eden)
yerler kamil insana da ait edilebilir. Sofizmin esas yönlerinden tasavvuf
öğreniminin gelişiminden bahsederken fena-fillah kavrayışına (anlayışına) da
dikkat etmek gerek. Hoca Ahmet Yasevi, Yunus Emre yarattıkları araştırılanda bu
konuya bir daha dönüleceğinden burada bazı makamlara değinmekle yetindik.
Kaybolmak, erimek (zayıflamak) anlamlarına gelen fena Kur’anda da
görülmekdedir.(Er-Rehman suresi (Kur’ani Kerim:15/27) yer yüzünde olan her kes
fanidir. Fakat büyüklük, kerem sahibi olan Rabbinin zatı bakıdır (ölümsüzdür).
118
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
Anri Masse demiştir: “... İlahi kuvvet (güç) hak üreklerine dammış, böyle bir
belli sonuca vardırdı ki, dünya ilahi vücutu yansıtan aynadır, dünya ancak görülen
cihettir.
Demek, gerçeye (hakikata) ulaşmak (erişmek) için bu görünen (zahiri) cihetden
el çekmek (uzaklaşmak, yüz döndermek) gerek. Biricik hakikat sayılan Allaha
kavuşmak yoluyle kendi kişiliğini mahvetmek (fena) için şahsen mevcutluğundan
kurtarmak gerektir. Kimi ilk sofilere has olan vecde gelmek meyllerinin (ruh
bilimde özlem) (ses) mantıksal gelişimi böyledir”( 12,184).
Kaynaklar:
Azerbaycan ve Türk dillerinde
1. Ateş S. 1992, İslam tasavvufu, İstanbul, 591 s.
2. Aslanova R. 2002, N.İslam ve kültür. Bakü, Azerbaycan Universitesinin
Basımevi, 406 s.
3. Aşkar M. 1998, Niyazi Mısri ve Tasavvuf anlayışı, Ankara, 426 s.
4. Bammat H. 1994, Batı kültürünün gelişmesinde müslümanların rolu. Bakü,
ADN, 62 s.
5. Belyayev Y.A. 1991, Müslüman Tarikatları. Tarihsel reportajlar. Bakü.
Azerbaycan Ansiklopedisinin genel (baş) redaksiyonu, 104 s.
6. Göyüşov N. 2004, Kur’an ve İrfan işığında (Hikmet ve düşünce Kervanı
hakikat (gerçek) sorağında (aramasında). İktisat Universitesi yayımevi. Bakü, 288
s.
7. Gölpınarlı A. 1965, 100 soruda tasavvuf, Ankara, 222 s.
8. Göyüşov N. 2001, Tasavvuf Anlamları ve Dervişlik remizleri (simgeleri
küçük Ansiklopedik Açıklamalar.Bakü) “Tural-E” Basımevi (poligrafik
(matbacılık) Merkezi, 237 s.
9. İslam: 1985, Kısa bilgi kitabı / V. Memmedalıyev redaksiyonu ile Bakü,
Azerneşr, 163 s.
10. İmanov H., Ahmedli N. Etnik dinler ve dünya dinleri. Bakü. Elm, 2003,
369 s.
11. Kur’ani-Kerim (çevirenler Bünyadov Z.M., MemmedalıyevV.M.) 1992,
Bakü, Azerneşr, 710 s.
12. Masse A. İslam: Tarihi reportaj, 3-ncü Baskı (çevirenler.Cabbarov
C.:Aleskerov A.Bakü A.E.A. genel Redaksiyonu, 1992, 256 s.
13. Mehdioğlu A.İbn Haldun ve b. 2007, Bakü, Nurlan neşriyatı, 265 s.
14. Memmedalıyev V. 1999, İslam dininde Kamil insan Kavrayışı (idraki).
BDU’nun Dil ve Edebiyat Dergisi,№4 (22), s.111-112
15. Kamil Yılmaz H. 2000, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar. Ensar
Basımevi, İstanbul, 357 s.
16. Ülken H.Z. 1995, İslam Düşüncesi. İstanbul, 163 s.
119
KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE
17. Yunus Emre. 1958, Divan ve Risalet el-Nushiyye (haz.A.Gölpınarlı)
İstambul, 419 s.
Rus dilinde
18. Bertels E. 1965,Sofizm ve sofi edebiyatı. Moskova Nauka, 522 s.
19. Vasilyev Z.S. 1983, Doğunun Din Tarihi, Moskova, 368 s.
20. Vilkoks Z. 2005, Sofizm ve psikoloji (ingilisceden çeviri), MoskovaSankt-Peterburg. “Dilya”Basımevi, 256 s.
21. Qryunebaüm Q.E. 1988, Klasik islam. Moskova, Nauka, 215 s.
22. Mir Validdin. 2004, Kur’ani Sofizm. Moskova- Sankt- Petersburq,“Dilya”,
219 s.
120
Download