397 DİL BİLGİSİ ÖĞRETİMİNİN GELECEĞİ ÇİFCİ, Musa* TÜRKİYE/ТУРЦИЯ ÖZET Dil bilgisi öğretimi, çoğu zaman ana dili öğretiminin en sorunlu alanını oluşturmuştur. Klasik dil bilgisinin öğretim yöntemlerinde ve tekniklerinde hamle kazandırıcı önemli yenilikler gerçekleştirilememiştir. Bunlar yapılmadığı gibi, dil bilgisinin eğitim, öğretim konusu olarak önemi geri plana alınmaya başlanmıştır. Ayrıca, ana dili becerilerinin kazanılması ile klasik dil bilgisi konularının öğretimi arasında doğrudan bir ilginin bulunmadığı yönündeki iddiaların gittikçe güçlendiği görülmektedir. Türkiye’de ve diğer bazı batı ülkelerinde klasik dil bilgisi öğretiminin aleyhine gelişen bu ve benzerî tutumlar, dil bilgisi öğretiminin ve dilbilgisi alanının geleceği hakkında endişelere yol açmaktadır. Önemli ve köklü bir bilim alanı olan dil bilgisinin mutlaka ana diline katkısını sağlayıcı çalışmalar için dilciler ve eğitim bilimciler arasında daha somut işbirliğinin yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Ana dili, dil bilgisi, yöntem, teknik. ABSTRACT Grammar teaching has always been the most problematic area of mother tongue teaching. There has not been any important development in classical grammar teaching methods and techniques. Furthermore, grammar teaching as an issue of education has always been neglected. The claim that there is no relationship between acquiring mother tongue skills and grammar teaching has been gaining ground. Those and similar negative attitudes towards classical grammar teaching in Turkey and some western countries are cause for concern. There is a need for a concrete collaboration between linguists and educational scientists for grammar teaching to contribute mother tongue skills as classical grammar teaching is an important and well established science field. Key Words: Mother tongue, grammar, method, tecnique. --Tarihin eski devirlerinden bu güne güçlerini yitirmeden intikal etmiş ulusların dillerine ve dil çalışmalarına büyük değer verdikleri bilinmektedir. Buna paralel olarak “dil bilgisi” de (grammar) Aristo’dan günümüze varlığını sürdüren, * Yrd. Doç. Dr., Uşak Üniversitesi, Eğitim Fakültesi. Uşak/TÜRKİYE. e-posta: musaciftci@ yahoo.com 398 yerleşik ve köklü geleneklere sahip önemli bir bilim alanı olmuştur. Gelecekte de ana bilim dallarını çeşitlendirerek, literatürünü zenginleştirerek bilimsel yapısını güçlendirmesinde önemli yararlar bulunmaktadır. Ancak, gerek Türkiye’de gerekse batıda özellikle ilköğretim kademelerindeki dil bilgisi1 öğretimine karşı olumsuz bir tutum giderek ağırlığını daha güçlü şekilde hissettirmeye başlamıştır. Bilim dünyasının saygın ve önemli bir bilim dalı olan dil bilgisinin eğitim öğretim kademelerinde niçin öğretim konusu olduğu sorusuna yeterince doyurucu cevapların bulunamaması, olumsuz tutumların çıkış noktasını oluşturmaktadır. Konunun giderek bir sorunlar yumağı hâlini aldığı gözlemlenmekte ve bu haliyle dil bilgisi öğretimi alanında çalışma yapan bilim adamlarının zihinlerini kurcalamaya devam etmektedir. Çalışmada, dil bilgisine karşı zaman içerisinde gelişen bu tutumun kısa bir seyri gözden geçirilecek, bunun dil bilgisi öğretimine olduğu kadar, dil bilgisi alanındaki çalışmalara nasıl yansıyacağı üzerinde durulacaktır. Dil Bilgisinin ve Öğretiminin Önemi Dil canlıysa dil bilgisi çalışmaları daha büyük anlam kazanır. Ölmüş bir dilin gramerini araştırmak, ortaya koymak o dili tekrar canlandırmak için teoride mümkün gibi görünüyorsa da pratikte son derece güçtür; hatta “Gramerden dil doğmaz, dilden gramer doğar.” Meşhur sözü doğru ise mümkün değildir. Dolayısıyla, diller için onların yaşamasını sağlayan kaynakların canlı tutulması gerekmektedir. Bir dilin dil bilgisi çalışmalarının geleceği elbette dilin geleceğiyle ilişkilidir. Ancak, bir dilin geleceğinin ne ölçüde dil bilgisi çalışmalarına bağlı olduğu ise tartışılabilir. Atatürk, Türk dilinin kurtarmanın geçerli yollarından biri olarak dil bilgisi çalışmalarını, bu çalışmalar aracılığı ile Türkçenin zenginliğinin araştırılıp ortaya konmasını öngörmüş olmalıdır ki kurumsal inkılâplarından birini bu alanda gerçekleştirerek Türk Dil Kurumunu kurmuştur. Bunu yaparken Atatürk’ün dil çalışmalarının topluma katacağı sosyo-psikolojik gücü hesaplamaması mümkün görünmemektedir. Zira, Türk Dil Kurumu, sadece dilin belirli kurallarını incelemekle uğraşmamış, derleme ve tarama gibi tarihsel çalışmalar yoluyla hem dilin zenginleştirilmesini hem de halkın sosyal benliğini güçlendirmeyi hedeflemiştir. Nitekim o yıllarda Atatürk’ün yakın desteklerini verdiği Güneş-Dil Teorisi’nin amacı da bundan çok farklı düşünülmemelidir. Halk, bunun farkında olmasa bile, geniş aydın kesimler bu itici kaynağı doğru algılamış olmalıdır. Dil bilgisi öğretimi, sadece Türkiye’de değil, pek çok modern ülkenin eğitim sisteminde giderek kan kaybetmekte, önemi konusundaki düşünceler aşınmaktadır. Hem hedefe ulaşmayı kolaylaştırıcı, verimi yükseltici yeni yöntemlerin bulunamaması hem de ana dili eğitim- öğretimi içerisindeki yeri ve 1 Bu çalışmada “dil bilgisi” kavramıyla klasik gramer konuları kastedilmektedir; dilbilim ve semantik konuları bu kavramdan ayrı tutulmuştur. 399 önemi konusundaki daha da bulanıklaşan tartışmalar, dil bilgisi çalışmalarının (gramerciliğin) kendisini de tehdit etmektedir. Şu nedenle ki, dil bilgisi öğretimi derken sadece ilköğretim okullarında ana dili öğretiminin bir parçası olan dil bilgisi anlaşılmamalıdır; ileri düzeyde dil bilgisi öğretimi yapılarak dil bilgisinin akademik dünyasına yeni ve güçlü kadrolar yetiştirmenin akademik alt yapısı da hesaba katılmalıdır. Meşhur pedagoglarımızdan İsmail Hakkı Baltacıoğlu, konuşma eğitiminin temel amaçları için benzer düşünceleri ileri sürmektedir. Ona göre, konuşma eğitiminin amacı, öğrencilerin iyi ve güzel konuşmalarını sağlamakla birlikte toplumun ihtiyacı olan hatipleri yetiştirmektir. Çünkü, geleceğin hatipleri, bu sıralarda öğrenim gören öğrencilerin arasından yetişecektir. Dilcilik alanı için de aynı amacı aynı gerekçelerle ileri sürmek yanlış sayılmaz. Dil bilgisi konuları, istisnaları bir kenarsa tutulursa, mantık ve matematik kuralları gibidir. Bu nedenle bu derslerin ana dili becerilerini güçlendireceği, özellikle düşünme gücünü (eleştirel düşünebilmeyi) destekleyeceği kabul edilmelidir. Batı Ülkelerindeki Genel Durum Dil bilgisinin ana dili öğretimi içerisindeki yerini ve önemini sorgulayan tartışmalar Batı’da daha erken başlamıştır. Bu tartışmalarda dil bilgisinin öğretimdeki önemini savunanların sayılarının giderek azalmaya başladığı görülmektedir.(Andrews vd., 2006; Wyse, 2006) Bazı araştırmacılara göre, ana dili öğretiminde gramerin katı kurallarının öğretilmesi gerekli değildir; sadece zaman israfıdır. (Zhongganggao, 2001) Dil bilgisi öğretiminin ilk kademelerde öğretilmesinin gereğine inanmayanların temel gerekçelerinden biri ilköğretim çağındaki çocukların henüz bilişsel bakımdan gramerin kurallı işleyişini kavramaktan uzak bulundukları, onların ana dillerinin kurallarını içselleştirerek öğrendikleridir. (Fitch, 1995) Dil bilgisi öğretiminin ana dili eğitimi içerisindeki asli değerine inananlardan biri olan Mulroy, akademisyenler arasında dil bilgisi öğretimine karşı gelişmekte olan olumsuz tutumlardan duyduğu üzüntüyü bir örnekle şöyle ifade etmektedir: “Benjamin Franklin, dersleri ikiye ayırıyordu: Faydalı olanlar ve sadece süs kategorisinde olanlar. En yakın arkadaşlarım bile bir eğitimci olarak dil bilgisine özel ilgimi süs kategorisine dâhil ediyorlar.” (Mulroy, 2004: 52) Bir zamanlar doğu dünyasında gramer bilmeyenin hayatının yarısının gittiği “Denizci ile Gramercinin Hikâyesi” yoluyla etkili biçimde vurgulanırken, Batı dünyasında ise on altıncı yüzyılda ressamların çizgilerine konu olarak bilgeliği besleyen temel damarlardan biri kabul edilirken (Turvey, 2000) günümüzde Mulroy’un ifadesiyle “süs olarak” değerlendirilmesi, bizi dil bilgisinin ve öğretiminin geleceğine ümitle bakmaktan alıkoymaktadır. 400 Türkiye’deki Durum Tanzimat dönemine kadar “gramer” öğretimi denildiğinde Arap ve Fars gramerleri anlaşılmaktaydı. Türk dilinin grameri öğretim konusu olmaktan mahrum bırakılmıştı. Ancak Tanzimat’tan sonra “hasta adam” Osmanlı’nın sorunlarının temel kaynaklarından birisinin iletişim sorunu olduğunun anlaşılması (Mardin, 2001: 148; Özkan, 2005: 146) ), halka, yapılan yeniliklerin anlatılabilmesinin ve bunların halk tarafından anlaşılmasının kamuoyu desteği sağlayacağı düşüncesi, yanı sıra öze dönüş hareketlerinin doğal sonucu olarak dili ıslah etme çalışmaları sayesinde Türkçenin de diğer diller gibi bir gramerinin olduğu hatırlanmış, araştırılması ve öğretilmesi için birtakım düşüncelerin hayata geçirilmesine başlanmıştır. Öğretimde yararlanılmak üzere şiddetle ihtiyaç duyulan bir Türkçe gramer kitabı yazdırılmıştır. (Ahmet Cevdet Paşa-Fuat Paşa, 2004) İlerleyen yıllarda ise hem öğretim hem de bilimsel amaçlı başka gramer kitapları yazılmıştır. Burada Divanü Lûgâti’t-Türk gibi Türkçenin gramerini ve öğretilmesini konu alan dev eserleri bir kenarda tutuyoruz. Böylece Cumhuriyet dönemine yeterli sayılmasa da bir miktar dilcilik ve dil öğretimi tecrübesi aktarılmıştır. Cumhuriyet döneminin ilköğretim programları olan “Heyet-i İlmiye”lerin programlarında dil bilgisi konularının, ilköğretimin ilk üç sınıfı hariç, öğretiminin bütün kademelerinde yer aldığı görülmektedir. Dönemin önde gelen yazarlarına okuma kitapları ve dil bilgisi kitapları yazdırılmıştır. Örnek olarak anmak gerekirse Ahmet Rasim, yazdığı dil bilgisi kitabında (A. Rasim, 1924) konuları oldukça ağır ve ayrıntılı şekilde incelemiştir. 1936 programında dil bilgisi derslerinin amacının dilin kurallarını sezdirmek ve dil bilinci kazandırmak olduğunu ima eden şu açıklamaya yer verildiğini de görmekteyiz: “Dilimizin tâbi olduğu esaslı kaideleri sezdirip şuurlandırmak suretiyle Türk dilini kullanışta güven kazandırmak.” (Edis, 1947: 37) Dil bilgisi derslerinin öneminin ve işlevselliğinin en kuvvetli şekilde vurgulandığı programlardan biri 1976 Türk Dili, Türk Edebiyatı ve Türkçe Kompozisyon Dersleri Programı’dır: “Liselerde dilin ayrı bir ders olarak okutulması, Türk çocuklarının dikkatini kültür bakımından çok önemli olan bu konuya çekecek ve onlarda bir dil şuuru meydana getirecektir. Millî birliğin temeli olarak da dilin liselerde ayrı okutulmasında fayda vardır. Ortak bir konuşma ve yazma terbiyesi vermek de dil derslerinin gayeleri arasına girer.” (Talim ve Terbiye Kurulu Karar Defteri, 1976: 3) 2005 programına gelindiğinde ise dil bilgisi öğretimine bakışta temel bir anlayış farklılığının ortaya çıktığını görüyoruz. UNESCO’nun dünyanın pek çok ülkesinde yaptığı temel okur yazarlık düzeyini ölçen PISA testlerinde Türkiye’nin 41 ülke içerisinde 36 sırayı alması, eğitim sorumlularını öğretim programlarında kökten düzenlemeler yapmaya yöneltmiştir. Bu yönelişte özellikle “eleştirel okuma”da 401 görülen eksikliklerin dil bilgisi konularının ana dili eğitim öğretiminde yeterince işlevsel olmadığı, bunun yerine ana dili eğitiminin dört temel becerisi üzerinde yoğunlaşılması gereği ima edilerek bir bakıma başarısızlık faturasının önemli bir kısmının dil bilgisine çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Buna uygun olarak 2005 İlköğretim Türkçe Dersi Programı ve Kılavuzu’na dil bilgisi öğretimini ana dili temel becerilerinin yanında ikinci planda değerlendirme eğilimi yansımıştır. Bu programda dil bilgisinin ana dili öğretimindeki asli öneminin belirtilmesinden kaçınılarak, sadece tamamlayıcı bir rol oynadığı vurgulanmıştır: “Dil bilgisi; bir dilin okuma, dinleme/izleme, konuşma, yazma temel becerilerini destekleyen kurallar bütünüdür.” (İlköğretim Türkçe Dersi Programı ve Kılavuzu 2005) Ayrıca aynı programda İngilizce dersi 3. sınıftan itibaren başlatılırken birinci kademede Türkçe dil bilgisi konularına hiç yer verilmemesi, dil bilgisi öğretimine karşı gelişen olumsuz bir akademik anlayışı yansıtmaktadır. 2005 programına gelinceye değin ilköğretimde dil bilgisi konularının ana dili dersinin temel konuları içerisinde değerlendirildiğini ve diğer beceriler kadar önem taşıdığının vurgulandığını görüyoruz. III. Heyet-i İlmiye’nin 1926’da hazırlamış olduğu programda Türkçe dersi zümresini oluşturan dersler sayılarak bunların tamamının ayrı birer dersler gibi işlenmekle birlikte aslında bir bütün oldukları belirtilmiştir: “İlk mekteplerde her ne kadar Türkçe dersi elifbâ, kıraat, inşâd, temsil, imlâ, tahrir, sarf ve yazı gibi kısımlara ayrılmakta ise de bunların her biri müstakil birer ders değildir. Heyet-i mecmuası bir kül teşkil eder.” (İlk Mekteplerin Müfredât Programı 1926: 28) Aynı şekilde, son öğretim programından bir önceki program olan 1981 programında, önceki programların dil bilgisi derslerine verdikleri önem kuvvetlendirilerek vurgulanmıştır: “Dil bilgisi öğrenimindeki ayrıntıları inceleyerek, kuralı sezme ve kurala varma çalışmalarıyla usavurmasını…geliştirecektir.” (İlköğretim Türkçe Dersi Programı 1981) Dil Bilgisi Öğretime Bakışı Olumsuzlaştıran Birkaç Temel Sorun ve Çözümleri Dil bilgisi öğretiminde karşılık bekleyen veya karşılığında henüz netleşmiş cevaplar bulunmayan sorulara kısaca bir liste hâlinde göz gezdirmek yararlı olacaktır: Dil bilgisi, hangi amaçlarla eğitim öğretim konusu yapılabilir? Başka bir ifadeyle, dil bilgisinin öğretilmesinden ne gibi yararlar beklenmektedir? Dil bilgisi öğretiminin çoğu zaman ana dili becerilerinden yazma ve konuşmaya önemli katkı sağladığı vurgulanmıştır. Dil bilgisi konularına hâkim olan öğrencilerin anlatımlarının da kurallara uygun olacağı dile getirilmiştir. Romalılarda hatip yetiştirme programında gramer derslerinin önemli bir yerinin bulunduğu bilinmektedir. Ancak yakın zamanlarda bu katkılar tartışılır olmuş, dil bilgisinin teorik kurallar bütünü olarak iletişime olan katkısı göz ardı edilmeye başlanmıştır. 402 Dil eğitim öğretiminde önemli olanın etkili, işlevsel bir iletişim olduğu, bunda da teorik kuralların zannedildiği kadar işe yaramayacağı iddiası geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bu ve benzer iddialar, dil bilgisinin eğitim öğretimdeki varlığını ve ağırlığını tehlikeye düşürmektedir. Bu nedenle, dil bilgisinin eğitim öğretime katkısını inceleyen çok sayıda nitelikli araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Dil bilgisi nasıl öğretilmelidir? Hangi yöntemlerin kullanılmasıyla, hangi yaklaşımların ışığında daha hedefleri gerçekleştirici, yararlı bir dil bilgisi öğretimi yapılabilir? Ne yazık ki, ana dili eğitim öğretimi temel alanlarının içerisinde uygulanacak yöntem ve teknikler bakımından en az çalışmanın bulunduğu alan dil bilgisidir. Dil bilgisi öğretimi henüz temellendirilmiş stratejilere ve mikro düzeyde tekniklere sahip değildir. Bir asrı aşkın süredir doğru ve yerinde olarak uygulanan tümevarım yönteminin etkili ve verimli uygulamaları gerçekleştirilememiştir. Uygulamalı dil bilgisi öğretimi çeşitli nedenlerle yeterince anlaşılamamış, metinlerin desteğiyle yapılacak olan uygulamalı dil bilgisi etkinliklerine yer vermede başarı sağlanamamıştır. Dil bilgisi öğretiminde alanın konularının sınırları ne olmalıdır? Öğretime konu olacak dil bilgisi temel başlıkları var mıdır? Varsa nelerdir? Dil bilgisi konularının tamamının ana dili eğitimine yeterli katkıyı sağlayacağı düşünülmemelidir. Çeşitli akademik araştırmalarla ana dili eğitimine daha çok katkı sağlayacak dil bilgisi konularının belirlenmesi ve bu konuların daha etkili öğretim tekniklerinin geliştirilmesi sağlanmalıdır. Bu konuda henüz elimizde doğru fikir yürütmemizi sağlayacak bilimsel veriler bulunmamaktadır. SONUÇ Görüldüğü gibi Türkiye’de özellikle temel eğitim kademesindeki okullarda dil bilgisi öğretiminin aleyhine yeni bir süreç gelişmeye başlamıştır. Bu süreci yavaşlatmak mümkün görünse de durdurmak uzun zaman alacağa benzemektedir. Sürecin olumlu işlemesi, dil bilgisinin bu modern bir yaklaşım olarak görünen fakat aldatıcılığı bulunan akımın kurbanı olmaması için dilcilerin ve eğitimcilerin akademik işbirliğine ihtiyaç duyulmaktadır. En köklü bilim dallarından olan dil bilgisinin eğitim öğretimdeki öneminin giderek azalıyor olması, dil bilgisi alanı için de sakıncalar taşımaktadır. KAYNAKÇA Ahmet Cevdet Paşa-Fuat Paşa, (2004), Kavâid-i Osmaniye, Haz. Nevzat Özkan, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara. Ahmet Rasim, (1924), Yeni Sarf Dersleri - 5. Sınıf, Kanaat Kitaphane Ve Matbaası, Istanbul, 118 s. Andrews, Richard-Torgerson, Carole-Beverton, Sue-Freeman, Alison- Locke, Terry-Low, Graham-Robinson, Alison-Zhu, Die, (2006), Effect of Grammar 403 Teaching on Writing Development, British Educational Research Journal, Vol. 32, No: 1, February, Pp. 39-55. Edis, A. Bedri, (1947), Millî Eğitim Düsturu-Programlar, 3. Tertip 7. Cilt, Istanbul. Fitch, Deborah A. (1995), Teaching Grammar to Adults and Second Language Research, Education, Vol.: 116, Issue 1, P. 32, 3 P. İlköğretim Türkçe Dersi Programı, (1981), Tebliğler Dergisi, Sayı: 2098. İlköğretim Türkçe Dersi Programı ve Kılavuzu, (2005), MEB Yay., Ankara. Mardin, Şerif, (2001), “Türkiye’de İletişimin Modernleşmesinin Erken Bir Safhası Üzerine Bazı Notlar”, Türk Modernleşmesi, İletişim Yay., Istanbul, 9. Baskı. Mulroy, David, (2004), “Reflection on Grammar’s Denise”, Academic Questions, Summer, Vol. 17, Issue 3, P. 52-58. Özkan, Mustafa, (2005), “Yenileşme Sürecinde Türk Dili”, V. Türk Kültürü Kongresi 17-21 Aralık 2002, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yay., Ankara. Talim ve Terbiye Kurulu Karar Defteri, (1976), Türk Dili, Türk Edebiyatı Ve Türkçe Kompozisyon Dersleri Programı (Lise ve Dengi Okullar Için), Ankara. Turvey, Anne, (2000), Teaching Grammar: Working with Student Teachers 2, Changing English, Vol. 7, No 2, Pp. 139-152. Wyse, Dominic, (2006), Word Choices And The Teaching of Grammar, Cambirdge Journal Of Education, Vol. 36, No 1, March, Pp. 31-47. Zhongganggao, Dr. Carl, (2001), “Second Language Learning and The Teaching of Grammar”, Education, Vol. 122, Issue 2, P. 326, 11 P. 404