hipertansiyonlu hastalara diş hekimi yaklaşımı

advertisement
T.C.
EGE ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
FARMAKOLOJİ ANABİLİM DALI
HİPERTANSİYONLU HASTALARA DİŞ HEKİMİ YAKLAŞIMI
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi Filiz ÇOBAN
Danışman Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Aytül ÖNAL
İZMİR -2010
ÖNSÖZ
Çalışmalarımda bana yardımcı olan sevgili hocam Doç. Dr. AYTÜL
ÖNAL’ a teşekkür ederim.
Bornova 2010
Stj. Diş Hekimi Filiz ÇOBAN
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ ………………………………………………………………………1
2. GENEL BİLGİLER……………….………………………………………..2
2.1.
Hipertansiyona Genel Bakış ………..…………………………….2
2.2.
Hipertansiyonda Etyolojik Faktörler …..……..…………………..8
2.2.1. Esansiyel hipertansiyon …………………...…………………8
2.2.2. Renal hipertansiyon …………………………………………..8
2.2.3. Endokrin kaynaklı hipertansiyon …….………………………9
2.2.4. Nörolojik hipertansiyon ………………..……………………..9
2.2.5. Mekanik nedenler …………………………………………… 10
2.2.6. Eksojen nedenler ……………………………………………..10
2.2.7. Gebelik toksemisi …………………………………………… 11
2.2.8. Çeşitli nedenler ……………………………………………… 11
2.3.
Hipertansiyonun Fizyopatogenezi …………………………….. 12
2.4.
Hipertansiyonun Semptomları …………………………………. 14
2.5.
Hipertansiyonun Tedavisi ………………………………………..15
2.5.1. Nonfarmakolojik tedavi ………………………………………16
2.5.2. Farmakolojik tedavi …………………………………………..17
2.6.
Antihipertansif ilaçlar ……………………………………………..21
2.6.1. Diüretikler ……………………………………………………...21
2.6.2. Adrenerjik reseptör blokerleri ……………………………….22
2.6.2.1.
Beta adrenerjik reseptör blokerleri …………….……22
2.6.2.2.
Alfa reseptör blokerleri ……………………………….23
2.6.3. Adrenerjik nöron blokerleri ………………………………….23
2.6.4. Santral etkili ve diğer sempatolitikler ……………………….24
2.6.5. Kalsiyum kanal blokerleri ……………………………………24
2.6.6. Anjiotensin dönüştürücü enzim ve reseptör inhibitörleri ...25
2.6.6.1.
Enzim inhibitörleri …………………………………….25
2.6.6.2.
Reseptör inhibitörleri ………………………………...25
3. HİPERTANSİYON HASTALARINA DİŞ HEKİMİ YAKLAŞIMI ………28
3.1.
Genel Önlemler ………………………………………………….. 28
3.2.
Diş Hekimliği Cerrahisi Yönünden …………………………….. 33
3.3.
Endodonti Yönünden …………………………………………….35
3.4.
Protetik Yönden …………………………………………………..36
3.5.
Periodontoloji Yönünden ………………………………………...37
3.6.
Hipertansif Kriz Geçiren Hastaya Diş Hekimi Yaklaşımı …….38
4. KAYNAKLAR ……………………………………………………………...40
5. ÖZGEÇMİŞ.......................................................................................42
1. GİRİŞ
Hipertansiyon, tüm dünyada ve ülkemizde de oldukça sık rastlanan,
önemli risk faktörleri taşıyan ve biz diş hekimlerinin de sürekli karşı karşıya
kaldığı bir hastalıktır.
Diş hekimleri, kendilerine başvuran hipertansiyon hastalarına daha fazla
bir titizlikle yaklaşmalı, hipertansiyonun beraberinde pek çok hastalığı
getirebildiğini unutmamalı ve gerekli önlemleri almalıdır.
Bu çalışmada, hipertansiyon hastalığı hakkında ve diş hekimlerinin
hipertansiyon hastalarına nasıl yaklaşması gerektiği konusundaki veriler
araştırılmış, elde edilen bilgiler derlenerek sunulmuştur.
1 2. GENEL BİLGİLER
2.1.
HİPERTANSİYONA GENEL BAKIŞ
Tansiyon, arter içinde dolaşan kanın arter çeperine yaptığı basınçtır.
Bu basınç, sistolik (maximum) ve diyastolik (minimum) olarak ikiye ayrılır. (1)
Sistolik basınç:
Sistol sırasında, sol ventrikülün kanı aorta attığı
zaman kaydedilen basınçtır.(1)
Diyastolik basınç:
Sol ventrikülün gevşemesi sırasında, arter
sisteminde basıncın düştüğü en alçak seviyedir.(1)
Her sistolde aorta ve büyük arterlere 70 ml kan atılır. Bu sırada büyük
arterler esneklikleri nedeniyle gerilir, genişler. Bu yetenekleri ile sistolik
basıncın çok yükselmesi engellenir. Aorta kan atılmasının durmasıyla birlikte
yani sistol bitip diyastol başlayınca aort ve büyük damarlar eski hallerini
alırlar. Bu sırada içlerindeki kanı sıkıştırıp onun ileriye akışını sağlarlar. Bu
sıradaki basınca diyastolik basınç denir. (1)
Kan basıncı, tansiyon aleti (civalı manometre) ve steteskop aracılığıyla
ölçülür. Bu ölçüm, teşhis edilmemiş hipertansiyonu ortaya çıkaracağı gibi,
hastada hipertansiyona neden olan bir hastalığı veya hipertansiyondan
kaynaklanan bir hastalığı da açığa çıkarabilir. Hasta hipertansiyon tedavisi
görmüşse kontrol altında olup olmadığı saptanmalıdır. Anksiyete, aktivite
2 artışı, postür, tansiyon aleti kolluğunun büyüklüğü ve kullanılan arter, kan
basıncı ölçüm sonucunu etkileyebilir. (1)
Tansiyon ölçümünde ideal olarak, hasta birkaç dakika, rahat dinlenme
pozisyonunda
bir
koltukta
oturtulmalı
ve
uygun
büyüklükte
koltuk
kullanılmalıdır. Kan basıncı, hasta 5-10 dakika dinlendikten sonra, oturur
pozisyonda, manşon kola uyumlu olacak şekilde, kol altı desteklenerek ve
kalp hizasında ölçülmelidir. Kan basıncı yüksek saptanırsa, ölçüm en az 5
dakika sonra tekrarlanmalıdır. Ölçüm hastanın ilk muayenesinde her iki
koldan, sonraki değerlendirmelerde ise sağ koldan yapılmalıdır.(2)
Normal değerleri, erişkinlerde 120/80 mmHg, yaşlılarda 140/90 mmHg
olarak değerlendirilebilir.(1,2)
Hipertansiyon, sistemik arteriyel kan basıncının sürekli yükselmesi
demektir. Diyastolik kan basıncının 90 mmHg, sistolik kan basıncının 140
mmHg’nın
üzerindeki
değerleri
hipertansiyon
olarak
kabul
edilir.
Hipertansiyonun sebebi belli ise sekonder olarak adlandırılır.(1,2)
Hipertansiyonun etyolojisi çoğunlukla belirsizdir, bu durumda primer
veya esansiyel hipertansiyondan söz edilebilir ve hipertansiyon hastalarının
yaklaşık %95’i bu gruba dahil edilir. Sekonder hipertansiyon, kronik böbrek
yetmezliği, üremi, glomerülonefrit gibi böbrek hastalıklarına, ateroskleroz,
akut myokard infarktüsü, kalp yetmezliği gibi kalp damar hastalıklarına,
solunum sistemi, endokrin (tiroid hastalıkları, adrenal düzensizlikler, karsinoid
3 hormonlar veya eksojen hormon replasmanları), santral sinir sistemi
hastalıklarına, bazı ilaçlara (sempatomimetik, oral kontraseptif, amfetamin,
siklosporin, takrolimüs, östrojen gibi) bağlı olabilir.(1,2)
4 ‘’Joint National Committee on Detection, Evaluation, and Treatment of
High Blood Pressure’’ isimli komite Amerika’ da hipertansiyonu değerlerine
göre sınıflandırarak, yaklaşımın nasıl olması gerektiğini ortaya koymaya
çalışmıştır. Buna göre;
Kategori
Normal
Sistolik
Diyastolik
Dental hastalar için takip
tansiyon
tansiyon
önerisi
(mmHg)
(mmHg)
<130
<85
2 yıl içinde tekrar kontrol
edilmeli
Yüksek normal
130-139
85-89
1yıl içinde tekrar kontrol
edilmeli
Hafif
140-159
90-99
edilmeli
hipertansiyon
Orta
1 ay içinde tekrar kontrol
160-179
100-109
Hasta
bir
doktora
yönlendirilmelidir. 2 hafta
hipertansiyon
içinde
de
diş
hekimi
tarafından tekrar kontrol
edilmelidir.
Yüksek
180-209
110-119
doktora başvurmalıdır.
hipertansiyon
Çok yüksek
Hasta kısa bir zamanda
>veya = 210
>veya= 120
Hemen doktora gitmeli
hipertansiyon
Tablo 1: Hipertansiyon sınıflandırması ve takip önerileri (1)
5 Türkiye’de
en
yaygın
görülen
sağlık
sorunlarından
biri
olan
hipertansiyon hakkında Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği
tarafından 2003 yılında yapılan ‘’Türk Hipertansiyon Prevalans Çalışması’’
hastalığın sıklık ve yol açtığı sağlık sorunlarıyla ilgili önemli sonuçlar ortaya
koymuştur. Bir yıl süren bu çalışmanın bazı sonuçlarını vermek
diş
hekimlerinin hastalarla çalışırken bu konuda hassas olmalarını vurgulayacağı
için önemlidir.(1,11)
Bu çalışmada Türkiye genelinde hipertansiyon görülme sıklığı %31.8
olarak bulunmuştur. Buna göre ülkemizde her erişkin üç kişiden biri
hipertansiyon hastasıdır yani başka bir deyişle 2003 yılına göre Türkiye’de
yaklaşık 15 milyon hipertansiyon hastası vardır.(1,11)
Hipertansiyon saptanan hastaların %38’inin daha önce hipertansiyon
tanısı aldığı, %62’sinin ise ilk kez bu çalışma sırasında hipertansif olduğunu
öğrendiği belirlenmiştir. Buna göre ülke genelinde hipertansiyonu olan her 3
kişiden 2 si hipertansif olduğunun farkında değildir. Bu durum her hastanın
fizik muayenesi yapılırken tansiyon ölçümlerinin mutlaka yapılması gerektiğini
ortaya koymaktadır.(1,11)
Hipertansiyon kadınlarda daha fazla görülmektedir. Erkeklerde % 27,5
sıklığında bulunurken kadınlarda bu oran %36,1 dir.(11)
6 Hipertansiyon hastası olup, kan basıncı düzenli kontrol edilenlerin
oranı sadece %21’dir.Bu da 5 hipertansiften 4’ünde kan basıncı kontrolünün
yeterli yapılmadığını göstermektedir. (1,11)
Hipertansiyon saptanan bireylerde yapılan idrar ve kan analizleri ile
%27,4’ünde böbrek hasarının göstergesi olan mikroalbüminürinin varlığı
saptanmıştır. Her 3 hipertansiften 1’inde böbrek hasarı saptanmasının altında
yatan neden, hipertansiyonun geç fark edilmesi ve yeterince kontrol altında
tutulmamasıdır. (1)
Bu bulgular ışığında Türkiye profili ortaya çıkmakta ve diş hekimliği
uygulamaları
sırasında
tansiyon
değişikliklerinin
mutlaka
ölçümlerle
değerlendirilmesi gerekmektedir. (1)
Hipertansiyon eğer uygun şekilde tedavi edilmezse çeşitli organ veya
sistemlerde ağır komplikasyonlara yol açabilir. Aterosklerozun ağırlaşmasına
neden olarak kalp krizi riskini artırır. Ayrıca uzun süreli kontrolsüz
hipertansiyon sol ventrikül hipertrofisi ve sonucunda konjestif kalp yetmezliği,
ventriküler aritmi, myokardial iskemi ve ani ölümlere yol açabilir. Ayrıca
hipertansiyon serebrovasküler yetmezlik, interserebral kanama, serebral
enfarktüs
veya
subaraknoid
kanamaların
tetikleyicisi
olabilir.
Tedavi
edilmeyen hipertansiyon nefroskleroza ve kronik böbrek yetmezliğine de
neden olabilir. (1)
7 2.2.
HİPERTANSİYONDA ETYOLOJİK FAKTÖRLER
2.2.1. Esansiyel (primer) hipertansiyon

Heredite

Tuz alınımı

Şişmanlık

Yaş

Irk

Stres
2.2.2. Renal hipertansiyon
1. Parankimal

Akut glomerulonefrit

Kronik glomerulonefrit ve pyelonefrit

İrradyasyon, lupus eritomatosus

Polikistik böbrek

Hidronefroz

Renin salgılayan tümörler

Diyabetik nefropati
2.Renovasküler

Fibromuskuler arteriyel stenoz

Aterosklerotik arteriyel stenoz

Renal infarktüsler

Poliarteritis
8 3.Travma

Perirenal hematom

Renal arter trombozu
2.2.3. Endokrin kaynaklı hipertansiyon
1.Tiroid

Hipertiroid

Hipotiroid
2.Adrenal

Feokromostoma

Primer aldesteronism

Adenoma

Hiperplazi

Glukokortikoidle supresyon

Hiperaldesteronizm

Konjenital adrenal hipoplazi

11-beta hidroksilasyon eksikliği

17-alfa hidroksilasyon eksikliği

Cushing hastalığı
3.Paratiroid
2.2.4. Nörolojik

Respiratuvar asidoz

Beyin tümörü

Ensefalit
9 
Bulber poliomyelitis

Familiyal disotonomi

Akut porfiri

Kuadripleji

Ekstraadrenal paraogangliomalar

Von Recklighausen hastalığı
2.2.5. Mekanik nedenler

A.V Fistüller

Aort koarktasyonu

Arteriosklerotik sistolik hipertansiyon
2.2.6. Eksojen
1.Zehirlenme

Kurşun

Talyum
2.İlaç tedavisi

MAO inhibitörüne ilaveten efedrin, tiramin ya da tiramin ihtiva
eden peynir, kırmızı şarap gibi maddeler

Doğum kontrol hapları

Yüksek doz prednizon
3.Gıdalar
10 4.İyatrojenik

Böbrek yetmezliğinde su yüklenmesi
2.2.7. Gebelik toksemisi
2.2.8. Çeşitli nedenler

Polisitemi Rubra Vera

Yanıklar

Karsinoid sendromu
(6)
11 2.3.
HİPERTANSİYONUN FİZYOPATOGENEZİ
Hipertansiyonun fizyopatogenezi tam olarak aydınlatılmamıştır. Temel
bozukluk total periferik damar rezistansının yükselmesidir. Bu olay esas
olarak prekapiller rezistans damarlarındaki yapısal bozukluğa bağlıdır. İleri
yaşta görülen orantısız sistolik hipertansiyonda aort ve diğer büyük
damarların, arterioskleroz sonucu gerilebilirliklerinin azalması hipertansiyon
oluşmasına ileri bir katkıda bulunur. Bu durum dışında hipertansiyonla
arterioskleroz arasında bir neden-sonuç ilişkisi bulunmaz. Hipertansif
damarlar mediada kalınlaşma, lumende azalma ve ekstra sellüler matrikste
artma ile karakterizedir. Bu bozukluklara endotel disfonksiyonu eşlik eder,
bunun bir göstergesi, hipertansiyonluda endotele bağımlı gevşemenin
azalmasıdır. (3,6)
Vücutta arteriyel basıncın ayarlamasında sorun oluşturabilecek beş faktör
vardır. Bunlar;
 Kalbin atım hacmi (her sistolde aorta atılan kan miktarı): Kalp atım
hacmindeki yükselmeler sistolik basıncın artmasına neden olur. Kalp atım
hacminin artmasına neden olan hastalıkların başında anksiyete, hipertiroidi,
aort yetmezliği, tam blok, duktus patend arteriosus, arterio venöz fistül
anomalileri gelir. (2)
 Kanın total volümü: Kanın total volümünün artışı ile nadiren tansiyon
arteriyel yükselir, çünkü tansiyon arteriyel periferik rezistansın azalmasıyla
kompanse edilerek normotansif duruma getirilir. Ancak viskozitenin artmış
12 olduğu polisitemide sistolik basıncın artması görülebilmektedir. Kanın total
volümünün arttığı en önemli klinik tabloların başında kalp yetmezlikleri
gelir. (2)
 Kanın artmış viskozitesi. (2)
 Damarların elastikiyeti:
Arter elastikiyetinin azalması yani arterlerin
sert bir boru halini alması, sistolik basıncın artmasına, diyastolik basıncın da
azalmasına
neden
olur.
Yaşlıların
çoğunda
gördüğümüz
sistolik
hipertansiyon bu tür bir basıncın artmasıyla ortaya çıkan hipertansiyondur.
(2)
 Periferik vasküler direnç: Damar duvarındaki düz kas tonusu gerek
sempatik sistem yoluyla, gerekse kanda dolaşan reninanjiotensin gibi
humoral maddelerin etkisiyle artar. Periferik vasküler rezistansın artması
veya azalması, arterin hem sistolik hem de diyastolik basınçlarını önemli
ölçüde etkiler. Bu sistemlerdeki bozukluklar, diyastolik basınçlardaki artış
daha bariz olmak
üzere sistolo-diyastolik
bir
hipertansiyona
neden
olmaktadır. (2,6)
Bu beş faktörden dördüncüsü hariç her birinin artışı tansiyonu yükseltir,
azalışı tansiyonun düşürür. Söz konusu faktörlerden en önemlisi periferik
vasküler dirençtir. Bunun artması gerçek anlamda hem sistolik hemde
diastolik basıncın artmasına neden olur. (2)
13 2.4. HİPERTANSİYONUN SEMPTOMLARI
Hipertansiyon genellikle rutin muayeneler sırasında saptanır. Verdiği
ilk semptom oksipital bölgede hissedilen baş ağrısıdır. Sabah kalkınca başlar
birkaç saat içinde kendiliğinden geçer. Malign hipertansiyonda analjezikler
ağrıya fayda etmez. Ayrıca baş dönmesi, çarpıntı, çabuk yorulma izlenir.
Bunlar daha çok anksiyete ile ilişkilidir. (6)
Hipertansiyona bağlı kalp yetmezliği gelişmişse ilk semptom efor
dispnesidir. Kroner arterioskleroz sonucu anjino pektoris tarzında ağrılar,
myokard enfarktüsü gelişebilir. Böbreğe ait ilk semptomlar noktüri ve seyrek
olarak intermitent hematüridir. Malign hipertansiyonda böbrek fonksiyonları
hızla bozularak üremi gelişebilir. Serebral damarlardaki değişiklikler,
subaraknoid
kanama
ve
serebral
infarktüse
kadar
çeşitli
nörolojik
komplikasyonlara yol açar. Aniden çok yükselen kan basıncı beyin ödemine
bağlı olarak konvüzyon, konvülsiyon ve koma halini geliştirebilir. Bu klinik
tabloya hipertansif ansefolopati denir. Retinal arterlerde ise, görme
bozukluğu, görme kaybına neden olur. (2,6)
Sekonder hipertansiyonda ise asıl hastalığa bağlı semptomlar
vardır. (6)
14 2.5 HİPERTANSİYONUN TEDAVİSİ
Hipertansiyon tedavisi iki şekilde uygulanır. Bunlar nonfarmakolojik ve
farmakolojik tedavidir. (6)
Yüksek kan basıncının uygun bir tedavi ile normal düzeyde tutulması
hipertansiyona bağlı komplikasyonları belirgin düzeyde azaltır. Bu nedenle
zamanında başlanan ve kontrollü olarak devam ettirilen bir antihipertansif
tedavinin büyük önemi vardır. Hipertansiyon mekanizmaları, antihipertansif
ilaçların özellikleri bilinmelidir. Hipertansiyon tedavisinde temel prensipler
şöyle sıralanmalıdır. Tedaviye başlamadan önce, hastada yerleşmiş bir
hipertansiyon bulunduğu ortaya konmalı, diastolik kan basıncının birkaç
ölçümde 105 mmHg üzerinde bulunması halinde tedaviye başlanmalıdır.
Burada karar hastanın durumunun değerlendirilmesi ile verilir. (3,6)
Sekonder hipertansiyon nedenleri aranmalı ve tedavi buna göre
yönlendirilmelidir. Prognoza etkili olan organ bozukluklarının varlığı ve
derecesi hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. Hipertansiyonun derecesine göre
hafif etkili ilaçlardan başlayıp daha güçlü ilaç ve ilaç kombinasyonlarına
doğru gidilmelidir. Burada diyastolik basınç değerlerine göre yapılan bir
ayrımın yararı vardır. Hastanın sosyal, emosyonel durumu hakkında bilgi
edinilmelidir.
Tedavinin
düzenli
uygulanabilmesi
için
hastaya
gerekli
aydınlatıcı bilgiler verilmelidir. Hipertansiyon tedavisinde hedef kan basıncını
normal sınırda tutmaktır. Fakat yan etkilerin fazla görüldüğü hastalarda yada
yaşlılarda, kan basıncı normalden biraz yüksek düzeylerde bırakılabilir. Her
hastanın tedavisi kendi özelliklerine göre ayarlanmalıdır. (3,6)
15 Sistolik hipertansiyon genellikle antihipertansif tedavi gerektirmeyen bir
durumdur. Hatta yaygın ateroskleroza bağlı sistolik hipertansiyon olan bir
hastada kan basıncı düşürme çabaları vital organların perfüzyonunda tehlike
azalmalarına neden olabilir. Fakat çok yüksek (200 mmHg gibi) ise
antihipertansif tedavi gerektirir. (2,6)
2.5.1. Nonfarmakolojik Tedavi
 Stresin
ortadan
kaldırılması:
Heyecanlanma,
sinirlenme
gibi
emosyonel durumlar kan basıncında yükselmelere neden olur. Stres
faktörünün önemine bir örnek olarak hastaneye yatırılan hipertansif
hastalarda gözlenen spontan kan basıncı düşmesi gösterilebilir. Emosyonel
streslere yol açan olaylar araştırılmalı ve olanaklar ölçüsünde bu olayların
kaldırılmasına
çalışılmalıdır.
İstirahat,
çalışma
ve
yaşama
ortamının
değiştirilmesi bu yönden yarar sağlayabilir. Trankilizan ilaçlar kullanılır. (2,6)
 Diyetin kontrol altına alınması: Burada 3 ana prensip vardır. Bunlar
kabaca sodyum alımının kısıtlanması, kalori alımına dikkat edilmesi ve
egzersiz yapılmasıdır. (6)
16 Sodyum iyonunun hipertansiyon patogenezinde önemli rol oynadığı
düşünülmektedir. Günlük sodyum alımının kısıtlanmasıyla ekstrasellüler sıvı
hacminde, arteriollerin vasokonstriktör
uyaranlara karşı cevaplılığında
azalma olduğu düşünülmektedir. Tuz kısıtlaması ilaçlarla meydana gelen
hipovolemi ve ortostatik hipotansiyonun daha belirgin hale gelmesini sağlar.
Kuvvetli diüretiklerin kullanılması sayesinde artık çok katı tuz kısıtlamalarına
gerek kalmamaktadır. Hastaya tuzdan zengin gıdalar almaması söylenir.
Tuzdan
başka
şekillerde
de
sodyum
içeren
gıdalarda
kısıtlamaya
gidilmelidir. (2,6)
Fazla kilolu hastalarda ise kalori kısıtlaması yapmak gerekir. Bazı
şişman hastalarda kilo vermek dahi kan basıncı almasında belirgin
azalmaların görülmesi neden olmaktadır. Doymuş yağlar ve kolesterolden
zengin gıdalar ateroskleroz gelişmesinde katkısı olan önemli bir faktördür.
Ayrıca sigara kullanımı da yasaklanmalıdır. Çay, kahve ve alkole az miktarda
izin verilebilir. (6)
Hafif egzersizler hastanın zayıflamasına yardımcı olur ve aynı zamanda
periferik direnci azaltarak kan basıncını düzeltebilir. (6)
2.5.2. Farmakolojik Tedavi
Çoğu zaman hipertansiyonun ilaçlarla tedavisi gerekir. Antihipertansif
ilaçların etkileri ve yan etkileri iyi bilinmelidir. Antihipertansif ilaçlarla tedavi
ilkeleri şunlardır;
17  Hafif hipertansiyonlu hastalarda sadece diüretiklerle kan basıncının
kontrol altına alınması denenmelidir. (6)
 Hastaların çoğunda diüretiklere ilave başka bir antihipertansif
kombinasyonu gerekebilir. (1)
 Verilen ilaçların dozu, yan etkileri incelenmeli, ne kadar süredir
kullanıldığı kaydedilmelidir. Bir ilacı kesmeden diğerine geçmek yan
etkilerinin birbirine karışması yönünden sakıncalıdır. (6)

İlaç verilmesi ile birlikte hastanın tuz alımı, obezite durumu, aldığı alkol
miktarı bilinmelidir. Bunların dışında aldığı ilaçların önemi vardır.
Bunların antihipertansif etkili olup olmadığı kontrol edilmelidir. (6)

Tedaviye en düşük dozda başlanmalı, hastanın toleransına göre
yeterli kan basıncı sağlanıncaya kadar arttırılmalıdır. (3)

Yan etkileri azaltmak ve etkiyi arttırmak için uygun kombinasyonlar
kullanılmalıdır. Sabit düşük doz kombinasyonlardan yararlanılabilir. (3)

Yeterli yanıt alınamazsa veya yan etkiler nedeniyle kullanılamazsa
dozu arttırmak yerine başka gruptan bir antihipertansif seçmek
mantıklıdır. (3)
18 
Hasta uyumunu artttırmak için uzun etkili, günde tek doz ilaçlar tercih
edilmelidir. (3)
Hipertansiyonda tedavinin antihipertansif ilaçlarla yapılması esastır.
Hastalığın arteriyal kan basıncının yüksekliğinden başka bir belirtisinin
bulunmadığı ve bazen uzun yıllar süren komplikasyonsuz döneminde bir
şikayet ve semptom yok diye tedaviye başlamamak hatadır. (3,6)
Hipertansiyonlu hastada ilaçla tedavide ilke olarak kan basıncının
140/90 mmHg lik sınırın altındaki normal tansiyon düzeyine düşürülmesi
öngörülür. Diyabetliler ve böbrek fonksiyon bozukluğu oluşmuş hastalar gibi
yüksek risk grubunda kan basıncının 130/85 mmHg nın altına düşürülmesi
tavsiye edilir. (3,6)
Kan basıncının hızlı bir şekilde veya fazla düşürülmesi ortostatik
hipotansiyona bağlı şikayetleri artırır. Hipertansiyonlu hastada damar
çeperinin
uzun
süre
yüksek
basınca
maruz
kalması
ateroskleroz
gelişmesinde bir risk faktörüdür. Kalbin önündeki yükün artması zamanla
adaptif bir mekanizma ile sol ventrikül hipertrofisine neden olur. (3,6)
Bütün
antihipertansif
ilaç
gruplarının
arteriyal
kan
basıncını
düşürmelerine karşın, sol ventrikül hipertrofisi ve onun komplikasyonları
üzerine etkileri farklı olur. Kalsiyum kanal blokerleri, anjiotensin dönüştürücü
enzim (ADE) inhibitörleri, beta blokerler ve prazosin kan basıncı düşmesine
19 paralel olarak sol ventrikül hipertrofisini azaltırlar. En fazla azalma ADE
inhibitörü ile tedavi edilenlere olur. (3,6)
20 2.6. ANTİHİPERTANSİF İLAÇLAR
Antihipertansif ilaçlar,
vasodilatör etki oluşturma mekanizmaları ve
primer etki yerleri dikkate alındığında 8 gruba ayrılır. Bunlar;

Diüretikler

Adrenerjik reseptör blokerleri

Adrenerjik nöron blokerleri

Santral etkili sempatolitik ilaçlar ve diğer sempatolitikler

Kalsiyum kanal blokerleri

Anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri ve reseptör blokerleri

Direk etkili vasodilatörler ve potasyum kanalı açıcı ilaçlar

Sadece hipertansif kriz tedavisinde kullanılan ilaçlar
(7)
2.6.1. DİÜRETİKLER
Etki mekanizması: Başlangıçta idrar sodyum atılımını arttırarak plazma
volümünü, ekstrasellüler sıvı volümünü ve kalp debisini düşürürler. 6-8 hafta
sonra plazma, ekstrasellüler sıvı volümü ve kalp debisi normale döner. Kan
basıncı düşüşü periferik direnç düşüşü ile ilişkilidir. (3)
Tercih edildiği hipertansiyon olguları: Yaşlılarda, zencilerde, kalp
yetmezliği olgularında, hipervolemik olgularda, böbrek yetmezliği ve akut
hipertansif kriz tedavisinde loop diüretikleriyle beraber kullanılır. (3)
21 Yan etkileri: Hipokalemi, hipomagnezemi, hiponatremi, hiperkalsemi,
hiperürisemi, hiperkolesterolemi, glukoz toleransında azalma, postural
hipotansiyon, prerenal azotemi, impotans (3)
Kontrendikasyonları:
Hipovolemide,
hipokalemide,
ventriküler
aritmilerde, proaritmik ilaçlarla birlikte, hamilelikte kontraendikedir. (3)
2.6.2. ADRENERJİK RESEPTÖR BLOKERLERİ
2.6.2.1. BETA ADRENERJİK RESEPTÖR BLOKERLERİ
Etki mekanizması: Etki mekanizmasının kompleks olduğu ve hastaya
göre değişkenlik gösterdiği düşünülmektedir. Yine de, renin salgılanmasının
inhibisyonu, baroreseptör duyarlılığının artırılması, sempatik sinir uçlarından
noradrenalin salınımının azalması, sempatik merkezlerin inhibisyonu beta
adrenerjiklerin etkisiyle oluşmaktadır. (3)
Tercih edildiği hipertansiyon olguları: Gençler, taşikardik olgular,
koroner kalp hastalığı olanlar. (3)
Yan etkileri: Bronkospazm, periferik vazospazm, depresyon, ağız
kuruluğu, somnolans, impotans, bradikardi ve arteria-venöz (A-V) bloklar,
hiperlipidemi ve hipoglisemi belirtilerini maskeleme. (3)
22 Kontrendikasyonları: Hipotansiyon, bradikardi ve A-V bloklar, astım,
KOAH, ağır kalp yetersizliği, periferik damar hastalığı ağır depresyon, insülin
alan diyabetikler. (3)
Yurdumuzda antihipertansif olarak daha çok kardiyoselektif olanlar
tercih edilmektedir (metoprolol, atenolol , nebivolol ve bisoprolol). (3)
2.6.2.2. ALFA RESEPTÖR BLOKERLERİ
Etki mekanizması: Post sinaptik alfa reseptör blokajı yoluyla
vazodilatasyon yaparlar. (3)
Tercih edidiği hipertansiyon olguları: Selim prostat hipertrofisi olan
erkek hipertansif hastalar, dislipidemili olgularda, diyabetik olgularda, kalp
yetersizliği
olgularında
ve
dirençli
hipertansiyon
olgularında
kombinasyonlarda tercih edilmektedirler. (3)
Yan etkiler: İlk doz hipotansiyonu, ortostatik hipotansiyon. (3)
Kontrendikasyonlar : Koroner yetersizliği bulunan olgular. (3)
2.6.3. ADRENERJİK NÖRON BLOKERLERİ
Veziküler amin pompasını irreversible biçimde bloke ederek etki
gösterir. Günümüzde pek tercih edilmezler. Burun tıkanıklığı, yüzde ve
boyunda kızarıklık, üşüme, titreme gibi yan etkileri görülebilir. (7)
23 2.6.4. SANTRAL ETKİLİ VE DİĞER SEMPATOLİTİKLER
Periferik vasküler rezistansı düşürürler, kalp fonksiyonlarını inhibe
ederler, kapasitans damarlarda venöz göllenmeyi artırırlar ve bu şekilde etki
gösterirler. En sık görülen yan etkileri, ortostatik hipotansiyon, yorgunluk
duyumsama, sedasyon ve erkeklerde seksüel disyonksiyondur. (7)
2.6.5. KALSİYUM KANAL BLOKERLERİ
Damar düz kaslarındaki kasiyum kanallarından, kalsiyum geçişini
engelleyerek vasodilatasyon sağlarlar. (7)
Tercih
edildiği
hipertansiyon
olguları:
Yaşlılar,
izole
sistolik
hipertansiyonlu olgular, zenciler, koroner kalp hastalığı bulunanlar, periferik
damar hastalığı olanlardır. (3)
Yan etkileri: Başağrısı, sıcak basması, yüz kızarması, kabızlık
(özellikle verapamil), kaşıntı (özellikle diltiazem), bradikardi (verapamil ve
diltiazem), refleks taşikardi (özellikle dihidropridinler). (3,4)
Kontrendikasyonları:
Grubuna
göre
değişir.
Non-dihidropridin
grubunda konjestif kalp yetersizliği, hipotansiyon, hasta sinüs sendromu,
sinüs bradikardisi ve A-V iletim kusurunda kesin, aort darlığında ve gebelikte
relatif kontrendikasyonu oluşturur. Dihidropridin grubunun aort darlığında,
idyosenkrazide, hipotansiyon durumunda kesin, gebelik ve konjestif kalp
yetersizliğinde rölatif kontrendikasyonu vardır. (3)
24 2.6.6.
ANJİOTENSİN
DÖNÜŞTÜRÜCÜ
ENZİM
VE
RESEPTÖR
İNHİBİTÖRLERİ
2.6.6.1. ENZİM İNHİBİTÖRLERİ
Etki mekanizması: Renin Angiotensin Aldosteron Sisteminde (RAAS)
anjiotensin I’ den anjiotensin II oluşmasını inhibe ederler . Aynı zamanda
bradikininin yıkımını engelleyerek kanda birikmesini sağlarlar. (3,7)
Tercih edildiği hipertansiyon olguları: Diyabetikler, kalp yetmezliği
bulunanlar, post infarktüs remodeling, sol ventrikül hipertrofisinin varlığı,
kollajen doku hastalıkları, genç olgular, metabolik hastalığı olanlardır. (3,7)
Yan etkiler: Kuru öksürük, en sık görülen komplikasyonudur. Sigara
içmeyen kadınlarda daha sık görülür. Gece daha sıktır, nonprodüktiftir. % 430 oranında rastlanır. (3)
Kontrendikasyonları : Gebelik, bilateral renal arter darlığı, ciddi aort
darlığı ve obstrüktif kardiyomiyopati, hiperkalemi. (3)
2.6.6.2. RESEPTÖR İNHİBİTÖRLERİ
Etki mekanizması: RAAS’ de, güçlü vazokonstriktif angiotensin II
tarafından anjiotensin I reseptörünün etkilenmesini önleyerek etki gösterirler.
Bradikinin üzerine etkileri yoktur. (3)
25 Tercih edildiği hipertansiyon olguları: Hipertansiyonu bulunan kalp
yetmezliği, diyabet ve böbrek hastaları. (3,7)
Yan etkileri: Bradikinin birikmesine neden olmadıkları için öksürük yan
etkisi yoktur. (3)
Kontrendikasyonları: Gebelik, bilateral renal arter darlığı, ciddi aort
darlığı ve obstrüktif kardiyomiyopati, hiperkalemi. (3)
KOMBİNASYON TEDAVİSİ
Kombinasyon tedavisinin amacı iki veya üç ayrı grup antihipertansif ilacı
birlikte düşük doz kullanarak sinerjetik, aditif etkiden yararlanıp yan etkilerin
azaltılmasıdır. Uygun kombinasyonlar şunlardır;
• Anjiotensin enzim inhibitörleri+ diuretikler
• Anjiotensin II reseptör antagonisti + diüretikler
• Betablokerler + diüretikler
• Anjiotensin enzim inhibitörleri + kalsiyum antagonistleri
• Beta blokerler + kalsiyum antagonistleri
• Alfa ve beta bloker kombinasyonu.
(3,4)
BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ TEDAVİ
Esansiyel hipertansiyonlu hastalar orta yaş ve üstü hastalar olduğu için
hipertansiyonun yanında hastada başka hastalıklar sıklıkla bulunmaktadır. Bu
nedenle hipertansiyon tedavisinde bireye göre tedavinin seçimi daha mantıklı
ve başarılıdır. (3)
26 Başlangıç tedavisinde kullanılabilen ilaçlara ait özellikler (Tablo 2)
(3)
Diüretikler
Başlangıçta
hipovolemi,
Periferik
vazodilatasyon
Alfa bloker
Periferik
vazodilatasyon
Beta bloker
Kalp debisi
azalması
ADEi
Periferik
vazodilatasyon
KKB
Periferik
vazodilatasyon
Yan etkiler
Güçsüzlük,
Çarpıntı,
Hipokalemi
Postural
hipotansiyon
Bronko
spazm,
Halsizlik,
Uzamış
hipoglisemi
Öksürük,
Anjiyoödem,
Döküntü
Lokal ödem,
konstipasyon, AV
iletim bozukluğu
Kontraendikasyonlar
Hipovolemi
Astım,
kalp bloğu
Gebelik
MI sonrası
(dihidropiridin)
Dikat edilecek
durumlar
DM,
Gut,
Digital
toksisitesi
Periferik
damar
hastalığı,
DM,
Koroner
spazm
Böbrek yetmezliği,
renovasküler
hastalık
Kalp yetmezliği
Özel
durumlarda
avantajlar
Yaşlılarda
etkin,
Diğer grup
ilaçların
etkinliğini
arttırır
KAH
nüksünü
önler,
Anksiyete,
migren ve
tremorda
yararlı
Kalp yetmezliği,
MI sonrası,
Renal hasarın
ilerlemesini
yavaşlatır
Yaşlılarda etkin,
Koroner
vazodilatasyon
yapar
Hemodinamik
etki
ADEi:
KKB:
MI:
DM:
BPH:
KAH:
Orto statik
hipotansiyon
Kalp debisini
azaltmazKan
lipidlerini
bozmaz,
BPH’da yararlı
Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri.
Kalsiyum kanal blokerleri.
Miyokard infarktüsü.
Diabetes mellitus.
Benign prostat hipertrofisi.
Koroner arter hastalığı.
27 3.HİPERTANSİYON HASTALARINA DİŞ HEKİMİ YAKLAŞIMI
3.1. Genel Önlemler;
Bu hastalarda , anamnez ve muayene bulguları,hipertansiyon yönünden
dikkatlice değerlendirilmelidir. Hastaya bu durumun ne zaman tespit edildiği,
hangi ilaç kullanıldığı ve herhangi bir organ yada sistem komplikasyonun olup
olmadığı sorulmalıdır. Diş hekimi, kan basıncı ölçümü yaparak, hastadaki
tansiyon olgusunu ilk teşhis eden kişi de olabilir. Ayrıca hipertansif hastanın
kan basıncı kontrolleri her seansta mutlaka yapılmalı ve gerekirse doktoruyla
konsültasyona gidilmelidir. (1,2)
Hastaya o andaki sağlık durumu, herhangi bir hastalıktan tedavi görüp
görmediği, daha önce geçirdiği hastalıklar, daha önce geçirdiği cerrahi
müdahaleler, anestezi ile ilgili sorunu olup olmadığı, kanama problemi olup
olmadığı araştırılmalıdır. Eğer ki bunlardan birine olumlu yanıt alınırsa sorular
derinleştirilmeli ve klinik-laboratuar araştırmalarına başvurulmalıdır. (1)
Kan basıncını artıran en önemli olgu strestir. Toplumda genelde görülen
bir diş hekimine gitme korkusu vardır. Bu korkuda strese neden olur ki zaten
hipertansiyon hastaları strese yatkın kişilerdir. Bu yüzden bu hastalara ılımlı
yaklaşılmalı, tedavi süreleri kısa tutulmalı, hastalarla iyi bir diyalog
kurulmalıdır. (1.2)
28 Dental anksiyete ve stres, hipertansif krize yol açabileceği için hastada
diş tedavisi öncesi sedasyon yapılmalıdır. Stres halinde adrenalin plazma
konsantrasyonu, istirahat haline oranla % 20 oranında artabilir. Sedasyon
amacıyla, bu hastalara oral diazepam, klordiyazepoksid tablet verilebilir.
Hastalar bu ilaçları muayeneye gelmeden 3 gece önceden almaya başlayıp 1
saat önce tekrar almalıdır. Sinirli ve korkak çocuklar içinde bu ilaçların
pediatrik preparatları verilir. (2)
Hipertansif hastalarda ayrıca bir damar sklerozun var olup olmadığı
önemlidir. Zira bu tip hastalar kalp infarktüsüne karşı
eğilim gösterirler.
Damar sklerozu işareti bulunmayan esansiyel hipertansiyon hallerinde diş
hekimliği cerrahisine ait bir girişimin yapılabilmesi genellikle mümkündür. (1)
İyi kontrol edilmeyen hipertansiyonlu hastalarda ağrı, stres gibi
uyaranlar, kan basıncını aniden yükseltebilir nadiren de olsa serebrovasküler
komplikasyonlar gelişebilir. (1)
Kan basıncı değerleri çeşitli önlemlere rağmen düşmüyorsa seans
başka güne ertelenmelidir. (3)
Genel anestezi endikasyonu varsa hastane ortamı tercih edilmelidir.
Çünkü genel anesteziklerin çoğu, antihipertansif ilaçlarla etkieşebilir. Lokal
anestezik solüsyonların ise vazokonstrüktör içememesinde yarar vardır. (1)
29 Kanama komplikasyonu söz konusu olabilir, kanama önlemleri ve
kontroü unutulmamalıdır. Ancak kanama kontrolü vazokonstrüktör etkisi olan
materyallerle yapılmamalıdır. (1,3)
Bölgesel lokal anestezide aspirasyon mutlaka yapılmalıdır, damar içine
direk enjeksiyonlar oldukça tehlikeli olur. Seanslar kısa tutulmalı, hastayı
strese sokacak hareketlerden kaçınılmalı, hasta rahatlatılmalıdır. (1,6)
Hipertansiyonlu hastalarda hiçbir lokal neden olmaksızın diş ağrıları
olabilir. Bunun nedeni pulpadaki kan basıncı artışına bağlı pulpa hiperemisi
olabilir. (1)
Anti hipertansif ilaçlar ağız kuruluğu, tat alma bozukluğu ve diş eti
hiperplazisine neden olabilir. (1,4)
Vazokonstrüktörlü lokal anestezikler ve kardiyoselektif olmayan beta
adrenerjik blokerler beraber kullanılınca akut tansiyon yükselmeleri olabilir ve
refleks bradikardi gelişebilir. (1)
Metildopa
veya
guanetidin
kullanan
tansiyon
hastalarında
vazokonstrüktörlü lokal anestezikler kullanılırsa (özellikle de norepineprin
içren) tansiyon artışı ve kardiyak aritmiler gelişebilir. (1)
Nonsteroidal antiinflamatuar (NSAI) ilaçlar, diüretikler, beta adrenerjik
blokerlerin, ADE inhibitörleri, hidralazin, prazosin ve selektif alfa 2
30 antagonistlerinin antihipertansif etkilerin azaltırlar. Özellikle de beş günden
fazla NSAI ilaç kullanımı önerilecekse tansiyon sıklıkla ölçülerek kontrol
edilmelidir. (1,3)
Amid içerikli lokal anesteziklerin (lidokain) karaciğerde metabolize
oluşunu azaltan beta adrenarjik blokerleri kullanan hastalarda lokal anestezi
uygulamasında 120 mg ın altında kalınmalıdır ki kandaki retansiyon nedeni
ile toksik etkiler oluşmasın. (1)
3.1.1. Dental girişimler esnasında oluşabilecek problemler;
 Diş hekimine gelmenin yarattığı stres ve endişe, hipertansif hastalarda
kan
basıncında
artışa
sebep
olabilir,
myokard
infarktüsü
ya
da
serebrovasküler olayları hızlandırabilir. (2,6)
 Kan basıncı belirgin bir şekilde yükselmişse, cerrahi uygulama veya
kürataj sonrası aşırı kanama olabilir. (6)
 Antihipertansif ilaçlarla tedavi görmekte olan hastalarda mide bulantısı
ortaya çıkabilir, hipotansiyon gelişebilir yada postural hipotansiyon oluşabilir.
(6)
 Vasopressörlerin aşırı kullanımı tehlike yaratacak ciddi yükselmelere
neden olabilir. (6)
31  Antihipertansif ajanların pek çoğu barbitüratların sedatif etkilerini
ortaya çıkarabilir. (6)
 Hipotansif tablolara sebep olabilen bazı antihipertansif ilaçları alan
hastalarda, sedatif ilaçlarla hipertansif etki azaltılabilir. (6)
 Aşırı kanama oluşabilir. (6)
3.1.2. Oral komplikasyonlar;
 Diüretikleri yüksek dozda alanlarda kserostomi oluşabilir.
 Bazı antihipertansif ilaç kullananlarda oral ülserasyon veya stomatitis
gelişebilir.
 Asetazolamid fasiyal paralizi yapabilir.
 Malign hipertansiyonlularda fasial paralizi görülebilir.
 Likenoid reaksiyonlar gelişebilir.
 Hidralazine bağlı lupus benzeri reaksiyonlar görülebilir. (2,6)
32 3.2. Diş hekimliği cerrahisi yönünden;
Cerrahi girişimlerde hastada lokal anestezi uygulama kan kaybı, stres,
korku gibi olayların bir arada gerçekleşmesi hipertansiyonlu hastalarda
tehlikeli durumlara yol açabilir. (1,6)
Lokal anestezi kullanımında daha önce anlatılan nedenlere dikkat
edilmeli
vazokonstriktör
içermeyenler
tercih
edilmelidir.
Ancak
vazokonstrüktörlerin bazı önemli özellikleri göz önüne alınarak çok az
miktarda vazokonstriktör etkisi bulunan lokal anestezikler hafif hipertansiyon
hastalarında tercih edilebilir. (1,2,6)
Kan kaybı normalde cerrahi girişimlerde önemsenmeyecek kadar azdır.
Ancak vazokonstriktörsüz anestezi kullanılan hipertansiyon hastalarında
kanama daha fazla olabilir. Özellikle kontrol edilmeyen hipertansiyon
hastasında aşırı kanama varsa hastaneye yatırılıp lokal hemostatik tedbirlerle
kan kaybı önlenir. (1,2,6)
Hipertansiyonlu hastalarda bir operasyonu takiben sıklıkla aşırı bir
kanama ile karşılaşılır. Postoperatif kanama stres verici bir durumdur.
Operasyondan sonra hastanın gitmesine izin vermeden önce, istenmeyen
komplikasyonları
engellemek
için
hemostaz
sağlanmalı,
operasyon
sahasında dikkatlice inspeksiyon yapılmalıdır. Lokal olarak absorbe olabilen
hemostatik ajanlar, gaz tampon konabilir, çok dikkatlice dikiş atılabilir. Dental
girişimden sonra hastanın birden ayağa kalkmasına izin verilmemelidir. Yine
33 operasyon sırasında büyük yara yüzeylerinden kaçınılmalıdır. Bu iyileştirmeyi
hızlandırdığı gibi hasta üzerindeki negatif psikolojik etkiyi de azaltır. (1,6)
Çene kırıkları olgularında hastanın çiğneme, konuşma ve bazı
durumlarda solunum fonksiyonlarını engelleyen intermaksiller fiksasyon
yöntemleri yerine, dinamik kompresyon plakları ve vidalarla gerçekleştirilen
immobilizasyon yöntemlerinin tercih edilmesi, hastayı hem psikolojik olarak
hem de günlük gıda ve ilaç alınımını engellememek açısından rahatlatır.
İntermaksiller fiksasyonun mecburi olarak uygulandığı durumlarda gıda ve
ilaçların sıvı şekilleri ya da intravenöz yoldan ilaç kullanımı sağlanmalıdır. (6)
Genel olarak cerrahi girişim öncesi hastanın tansiyonu ölçülmeli, aralıklı
olarak yapılan üç bölümlü ölçümde hastanın tansiyon değerleri 160-95
mmHg altında çıkıyorsa gerekli tedbirler alınarak işlemler yapılmalıdır. (1,6)
34 3.3. Endodonti yönünden;
Restoratif tedavi yapılırken bir seansta birkaç dişi birden tedavi etmek
yerine aralıklı olarak çalışmak tercih edilmelidir. Anestezi yapmak gerekirse
lokal anestezinin seçimine dikkat edilmeli, ağrı verici girişimlerden sakınmak
gerektiği unutulmamalıdır. (8)
Kanal tedavisi yaparken ağrı verici çalışmalardan kaçınılmalı, pulpa
ekstripasyonunda artık pulpa dokusu bırakılmamalıdır. Hastaya ağrı veren ve
gıda alımını engelleyecek düzeye gelmiş apikal iltihaplar diş kanalı yoluyla
direne edilmeli hastanın kısa zamanda rahatlaması sağlanmalıdır. (8)
Hipertansiyona bağlı olarak bazı durumlarda pulpa hiperemisi, pulpa
konjesyonunu içerir. Bu da hiçbir patolojisi bulunmayan diş üzerinde ağrıya
neden olur. Yani diş ağrısıyla gelen hastada hiçbir neden bulunmayabilir. (8)
35 3.4. Protetik yönden;
Sabit
protez
hipertansiyonlu
yapımında
hastada
lokal
anestezik
anestezi
kullanılır.
seçimine
Bu
dikkat
yüzden
edilmeli,
vazokonstrüktörsüz lokal anestezikler tercih edilmelidir. (1,6)
Protez yapımı sırasında, dişlerin kesilmesi sonrasında daha iyi bir ölçü
alabilmek amacıyla kullanılan, epinefrin emdirilmiş retraksiyon iplerinin
sistemik etkileri incelenmiştir ve hipertansiyonlu hastalara özel olarak % 8
rasemik adrenalin emdirilmiş retraksiyon ipi tavsiye edilmiştir. (1,6)
Diğer protetik işlemlerde de hipertansiyonlu hastalarda alınması
gereken önlemler alınmalı daha sonra protez yapımına geçilmelidir. (1)
36 3.5. Periodontoloji yönünden,
Periodontal işlemler hipertansiyon hastaları üzerinde daha az etkilidir.
Ancak bazı durumlarda istenmeyen sonuçlar doğabilir. (5)
Diş
yüzeyi
temizlenmesini
temizliği
içerir.
Ağrılı
supragingival
bir
işlem
ve
subgingival
olabilmesi
ve
diştaşlarının
uzun
sürmesi
hipertansiyon hastası gibi bir hastada psikolojik faktörlerle beraber tehlike
yaratabilir. Bu yüzden hastayı sıkmadan kısa süreli seanslarla ve mümkün
olduğunca acı vermeden çalışmak gerekir. Bazı hekimler diş yüzeyi temizliği
yaparken seans aralarında tuz kullanımının
iyileşmeyi çabuklaştıracağını
düşünürler. Böyle bir işlem tuz kullanımı kısıtlanmış hipertansiyon hastasını
kötü yönde etkileyebilir. (5)
Periodontal cerrahide lokal anestezi seçimi daha önce anlatılan
doğrultuda olmalı, büyük yara yüzeyleri bırakılmamalıdır. Hastanın sistemik
sağlığı kontrol altına alınmadan cerrahi müdahalede bulunmamalıdır. (5)
Periodontal hastalıkta kullanılacak antibiyotikler dikkatle seçilmeli,
böbrek yolu ile atılanlar, hipertansiyonlu hastalarda görülebilen böbrek
fonksiyon bozuklukları göz önüne alınarak tercih edilmemelidir. (5)
37 3.6. Hipertansif kriz geçiren hastaya diş hekimi yaklaşımı;
Hipertansiyon hastalığın adı, hipertansif kriz hastalığın belirtilerini
verdiği tablodur. (6)
Bu hastalarda, sistolik kan basıncı 200 mmHg yı, diastolik kan basıncı
ise 100 mmHg yı aşmış durumdadır. (3,6)
Hipertansif kriz tablosunda ;

Şiddetli baş ağrısı

Bulantı, kusma

Çok şiddetli baş dönmesi

Bilinç bulanıklaşması yaşanır, yer, zaman, mekan tayinleri
zorlaşır (entelektüel kapasitede düşme).

Angino pektoris

Sol kalp yetmezliği belirtileri (nefes darlığı ortopne, boğulur gibi
olma, ödem)
(6)
Yaklaşımımız,
Özellikle arteriosklerozdaki yaşlı kişilerde kriz serebrospinal sekeller
bırakabilir. Bunlarda amaç arteryel tansiyonu, mutlaka 70/ 100 mmHg’ nın
(diyastolik/sistolik) altına düşürmektir. (6)
38 Önce hastayı sakinleştirip yarı yatar konuma (başı biraz yüksekte,
ayakları sarkık) getirilip istirahat ettirilir. Sedasyon uygulanmalıdır. Sık sık kan
basıncı ve nabız kontrolü yapılır. Dil altına nifedipin verilmelidir. Önce bir
kapsül verilir. Tansiyon düşmez ise 10 dakika sonra tekrar verilir. (3,6)
Vücutta aşırı ödem varsa hızlı cevap verebilecek bir diüretik verilir.
Nefes darlığı veya hırıltılı nefes varsa bu hastanın vücudunda aşırı su
tutulduğunu gösterir. Sublingual nitrogliserin verilerek tansiyon düşürülmeye
çalışılır. Hastanın daha uzun süreli tedavisinde tansiyon ilaçları verilerek
tansiyonu normale getirilir. (3,6)
39 4. KAYNAKLAR
1.
A.R. İlker CEBECİ
Hastalıkların İncelenmesi ve Güncel Dişhekimi Yaklaşımları
Elma Teknik Basım Matbaacılık 2009
2.
Dahiliye Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Terci
İç Hastalıkları (Diş hekimleri ve diş hekimliği öğrencileri için)
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 2001
3.
Prof. Dr. Mehmet Remzi Önder
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü
Kardiyoloji Anabilim Dalı Ders Notları
4.
Doç. Dr. Esen A. Özalp
Farmakoloji (Genişletilmiş 3. Baskı)
Nobel Tıp Kitapevi, İstanbul 2002
5.
Prof. Dr. Peker Sandallı
Periodontoloji 2008
6.
Dt. Murat Tokgöz, Dr. Rafet Yiğitbaşı
Diş Hekimliği ve Sistemik Hastalıklar (2. Basım)
Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul 1996
40 7.
Prof. Dr. S. Oğuz Kayaalp
Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji (9. Baskı)
Hacettepe-Taş Kitapçılık Ltd. Şti. , Ankara 2000
8.
Prof. Dr. Tayfun Alaçam
Endodonti
Barış Yayınevi, Ankara 2000
9.
Doç. Dr. Öner Süzer
Farmakolojinin Temelleri (Genişletilmiş 2. Baskı)
Nobel Tıp Kitapevleri 2002
10.
Prof. Dr. S. Oğuz Kayaalp (editör)
Türkiye İlaç Kılavuzu-4 2005 Formülleri
Turgut Yayıncılık, İstanbul 2005
11.
Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği
Türk Hipertansiyon Prevalans Çalışması 2008
www.turkhipertansiyon.org/pdf/insidans_160608.ppt
41 5. ÖZGEÇMİŞ
1986’ da Denizli’ de doğdum. İlköğrenimimi Denizli Merkezefendi
İlkokulu’ nda tamamladıktan sonra, 1997 yılında Sevil Kaynak İlköğretim
Okulu’ nda ortaöğrenimime devam ettim. Lise eğitimimi Denizli Anadolu
Lisesi’ nde aldım. 2004 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ ni
kazandım ve eğitimime burada devam ettim.
42 
Download
Study collections