Tarihteki En Müthiş 10 Matematikçi Matematikçiler… Tüm dünyayla

advertisement
Tarihteki En Müthiş 10 Matematikçi
Matematikçiler… Tüm dünyayla birlikte evrenimizde ele alınan her şeyi anlamamıza
yardımcı olan bilimi icra eden sanatçılar. Matematik neredeyse bütün bilim insanlarınca
“Evrensel Dil” olarak anılır. Bilgi üretimi çağı dediğimiz şu noktaya ulaşıncaya dek
yararlandığımız bilimler içerisinde matematikteki gelişmelerin katkı payı en büyüktür çünkü
hemen her türden bilimin temeli matematiktir. Tabii ki bu matematiksel ilerleme
olağanüstü matematikçilerin eseridir. Fark edebilenler için matematik her yerdedir ve tam
da bunun farkında olan insanlar arasından müthiş matematikçiler, sanatçılar, bilim insanları,
yazarlar çıkmıştır. Aşağıda, tarihteki en etkili matematikçilerden oluşan bir liste bulacaksınız.
Elbette listeyi daha da uzatabilirdik ancak sizler de değer verdiğiniz
matematikçileri yorumlarınızda bizlerle paylaşabilirsiniz.
10- Samos’lu Pisagor
Yunan matematikçi Pisagor kimileri tarafından en önemli matematikçilerin ilklerinden biri
olarak kabul edilir. Milattan önce 570 ile 495 yılları arasında yaşamıştır. Aristoteles’in de
belirttiği Pisagor kültü, Pisagor tarafından kurulan ve matematiği ilk olarak aktif biçimde
çalışan ve geliştiren bir gruba verilen ad idi. Pisagor, ayrıca ismiyle anılan Pisagor Teoremi ile
de bilinir. Trigonometrinin önemli bir parçası olan bu teoremin kanıtının Pisagor’un
öğrencilerine ya da kendisinin ölümünden 300 yıl sonra Hindistan’da yaşamış olan
Baudhayana’ya ait olduğu öne sürülür. Her nasıl olursa olsun, bu teoremin temel
matematikteki etkileri, diğer teoremlerin ve alanların büyük bölümünün kökenindeki geniş
çaplı rolü kadar, günümüzde de hissedildiği şekliyle çağdaş ölçümlerde ve teknolojik
aletlerde görülebiliyor. Tarih öncesi teorilerin çoğuna kıyasla, Pisagor ve teoremi,
geometrinin gelişimine büyük bir ivme katarken matematiksel çalışmaların değerli bir uğraş
alanı olmasına giden yolları da açmıştır. Bu yüzden Pisagor, çağdaş matematiğin kurucu
babası olarak anılabilir. Ancak ardında birtakım söylentilerle de olsa kitaplara konu olmuş
bir kötü ün de bırakan Pisagor’un, öğrencisi Hipassos’u boğdurarak öldürttüğü iddia edilir.
Bu cinayete neden olarak da öğrencisinin √2’nin irrasyonel bir sayı olduğunu ispat etmesi
gösterilir.
9- Andrew Wiles
Bu listede yer alanlar içinde halen yaşamakta olan tek matematikçi Andrew Wiles,
“Fermat’nın Son Teoremi”nin kanıtıyla anılıyor: Teoreme göre, 2’den büyük hiçbir a, b ve c
pozitif tam sayısı an+bn=cn eşitliğini sağlayamaz (eğer
n=2 olursa eşitlik Pisagor Teoremine dönüşür).
Wiles’ın matematiğe olan katkıları belki de bu listedeki diğerleri kadar olmamış olsa da, bu
teoremin ispatı için “keşfettiği” yöntemlerle yeni bir matematik anlayışı geliştirmiştir. Ayrıca
kendini 7 yıl boyunca dış dünyaya kapatıp teoremin ispatı için bir formül arayışına adaması
da büyük bir çoğunluk tarafından takdirle karşılanmıştır. Çözümün içinde bir hata
bulunduğunda da yalnızlığına geri dönmüş ve bir yıl daha çalışarak çözümün kabul
edilmesine uğraşmıştır. Bulduğu “yeni matematik” anlayışının ne kadar büyük bir buluş
olduğunu anlamaya yardımcı olması açısından şu söylenebilir: O dönemde buluşunu dünya
üzerinde anlayabilecek ve doğrulayabilecek matematikçilerin sayısı bir elin parmaklarını
geçmemektedir. Bütün bunlara rağmen böylesi bir buluşun etkilerinin ancak zaman
ilerledikçe ve anlayan insanların sayısı arttıkça daha da büyüyeceği öngörülmektedir.
8- Isaac Newton ve Wilhelm Leibniz
Listemizde bir arada yer alan bu iki büyük dahi matematikçi “Sonsuz küçükler hesabı” olarak
adlandırılan alanın kâşifleri olarak onurlandırılıyorlar. Bu alandaki birbirlerinden bağımsız
katkıları, onların birlikte anılmalarını zorunlu kılıyor. Felsefe, mantık, mekanik ve
matematiğin ilham veren büyük düşünürü Leibniz özellikle integral işaretinin standart olarak
kullanılmasını sağlaması ve topolojiye dair büyük çalışmalarıyla da bilinmektedir. Her
yönüyle bir dahi olan Newton ise, muhteşem bilimsel eseri Principia Mathematica’yı da
özellikle burada belirtirsek, matematiğe çağ atlatan kalkülüs hesabının esas mucidi olarak
tarihe geçmiştir. Yaşadıkları dönemde genel olarak bilimin özelde matematiğin ileri
taşınmasında çok önemli katkılarda bulunmuş bu iki insanın çalışmalarının aydınlattığı yol
günümüzde de ışıldamaya devam ediyor.
7- Leonardo Pisano Bigollo
Diğer adıyla Leonardo Fibonacci, orta çağların belki de en muhteşem bilginlerinden bir
tanesiydi. Yaşadığı yıllar olan 1170 ile 1250 arasındaki katkıları, özellikle şöhretli Fibonacci
serileri, Batı dünyasında sarsıcı etkiler yaratmıştı. Biyolojik oluşumlarda da açıkça gözlenen
Fibonacci serileri Hintli matematikçiler tarafından MÖ 200’lerden beri biliniyordu. Ancak bu
seriler esas ününü İtalyan matematikçiyle edinmiştir. Fibonacci, çoğunluk unutsa da, Arap
numaralandırma sistemine yaptığı enfes katkılarıyla da tanınır. Çocukluğunun geçtiği Kuzey
Afrika’da öğrenmiş olduğu Arap numaralandırma sisteminin Roma rakamlarının sisteminden
çok daha kullanışlı ve kolay olduğunu fark ettiğinde Arap dünyasına, çağının önemli
matematikçilerinden faydalanmak üzere bir seyahate çıkar. İtalya’ya 1202’de döndüğünde
yayınladığı “Liber Abaci” ile Arap sayı sistemini savunarak dünyadaki hemen her olguyu bu
sistemi kullanarak anlatmıştır. Çalışmalarının sonucunda Arap sayı sistemi giderek daha
fazla insan tarafından kullanılmaya başlanmış ve de günümüzde çağdaş matematiğin
gelişimindeki en büyük rolü oynamıştır. Bu bakımlardan Fibonacci’ye minnettar olmamamız
mümkün değildir.
6- Alan Turing
Bilgisayar bilimcisi ve şifre çözücüsü Alan Turing birçokları tarafından 20. yüzyılın en
muhteşem parlak beyinlerinden birisi olarak görülür. İkinci Dünya Savaşı sırasında
İngilizlerin Şifre Okulu’nda ve Hükümet Kodlandırma hizmetlerinde çalışarak büyük
buluşlara ve şifre kırıcılığında olağanüstü başarılı yöntemlerin gelişimine imza atarak
Almanların Enigma şifrelerinin kırılmasında rol almış, savaşın sonucunu etkilemiştir.
Savaştan sonraki zamanını bilgisayar bilimlerine adayan Turing, savaş öncesindeki
dönemlerde geliştirmeye başladığı hesap makinesiyle de dikkat çekmiş ve ilk gerçek
bilgisayar bilimcisi ünvanını almıştır. Daha da fazlası, o dönemlerde hesaplamalarla ilgili
olarak günümüzdeki çalışmalarda bile güncelliğinden bir şey kaybetmeyen son derece
parlak makaleler yazmış, Yapay Zekâ kavramının önünü açan ve halen bilgisayarların
“akıllılık derecesini ölçen” Turing Testi’ni geliştirmiştir. Öğrencisi Champernowne ile birlikte
1948 yılında satranç üzerine bir bilgisayar programı üretmek için çalışmalara başlamış ve
kendisi bu programı test ederken “bilgisayar” rolü alarak programın işleyişi üzerinde
incelemelerde bulunmuştur. Alan Turing eşcinsel olduğunu İngiliz polisine başvurarak
açıklayınca 1 sene boyunca kimyasal yoldan hadım edilme cezasına çarptırılmış, 2 yıl sonra
da zehirlenerek ölmüştür. Alan Turing’in adı günümüzde bilgisayar bilimlerindeki en önemli
ödül olan Turing Ödülü’yle de yaşatılmaktadır.
5- René Descartes
Fransız matematikçi, filozof ve fizikçi Rene Descartes en çok da “Düşünüyorum o halde
varım” felsefesiyle bilinir. Bundan ayrı, 1596 ile 1650 yılları arasında yaşayan bu Fransız,
matematikte de büyük etkiler bırakmıştır. Kendisi (Newton ve Leibniz’in de daha sonra
üstüne kurgulayacağı) modern kalkülüs’ün temellerini ortaya çıkarmasıyla günümüze kadar
gelen süreci başlatmıştır. Ancak Descartes özel olarak Kartezyen Geometri’yi (kareli
düzlemde x ve y eksenleriyle konum belirlemeyi) geliştiren ve cebiri de bu yöntemle
birleştirerek yeni bir çığır açan matematikçi olarak tarihteki yerini almıştır. Bu gelişmeden
önce çoğu geometrici sanatlarını icra etmek için sade, çizgisiz kâğıtlar veya yüzeyler
kullanıyordu. Bu yüzden de yapılan işler üzerinde uzaklıklar elle ölçülüyordu. Kartezyen
geometri ile bu durum büyük bir hızla değişti ve noktaların yeri artık grafik üzerinde
belirtilebildiğinden çeşitli ölçeklere uyarlanabilen grafik çizimlerine başlandı. Hatta bu
belirtilen noktaların sayı olmasına da gerek kalmadan. Matematiğe yaptığı en son
katkılardan bir tanesi de “Descartes İşaret Kuralı” olarak adlandırılan ve polinom
denklemlerin köklerini bulmak için kullanılan yöntemi geliştirmesidir. Descartes, “İlk Felsefe
Üzerine Meditasyonlar” isimli eseriyle bugünkü üniversitelerin felsefe bölümlerinde
okutulmasının yanında modern matematiksel ifadelere olan katkılarıyla da matematik
dünyasının büyük öncülerinden bir tanesidir.
4- Eukleídēs
En büyük eseri (magnum opus’u) “Elementler” ile matematikte gelmiş geçmiş en muhteşem
eserlerden bir tanesini vermiş olan Öklid, Geometri’nin Babası olarak anılmaktadır.
MÖ 300 dolaylarında yaşayan Öklid’in Elementler’i, 20. yüzyıla kadar ders kitabı olarak
(2000 yıldan fazla süreyle) okutulmuştur. Ne yazık ki yaşamı hakkında çok az şey bilinir. Elde
olanlar da ölümünden çok sonraları yazılmış kaynaklardır. Öklid, çok titiz ve mantıklı
çalışmalar sonucunda ulaştığı teorem kanıtlarıyla ve varsayımlarıyla tarihteki yerini almıştır.
“Elementler” yapıtının yanında günümüze ulaşan 5 adet çalışması daha vardır ve onlar da
geometri ile sayılar teorileri üzerinedir. Bilinen bir diğer 5 adet çalışması da maalesef zaman
içinde kaybolmuştur.
3- F. Bernhard Riemann
Bernhard Riemann, 1826’da fakir bir aileye doğmasından 19. yüzyılın en seçkin
matematikçilerinden birisi olmasına kadar uzanan hayatıyla ilgi çeker. Geometriye olan
katkıları son derece geniş olmakla beraber matematikte kendi ismiyle anılan teoremlerin
sayısı da bir hayli fazladır: Riemann Geometrisi, Riemann Yüzeyleri ve Riemann İntegrali
gibi. Ancak isminin en çok telaffuz edildiği ve efsanevi derecede zor olmasıyla da nam salmış
Riemann Hipotezi’nden bahsetmeden olmaz. Hipotez, asal sayıların dağılımıyla ilgili oldukça
karışık bir problemdir. Çok az sayıda matematikçinin anlayabilmesi yüzünden, ortaya
çıkışından sonraki 50 sene kadar fark edilemeyen bu problem, değerinin anlaşılmasıyla
birlikte bilimsel arenada bir anda sonucu en çok merak edilenler listesine girmiştir ve en
muhteşem matematikçileri bile ne yapacaklarını bilemez duruma düşürmüştür. İlerlemeler
halen görülmekte olmasına karşın son derece yavaştır. Gidişat böyle olsa da kanıtı sunana
verileceği ilan edilen 1 milyon Amerikan dolarıyla bu süreci hızlandırmayı amaçlayan Clay
Matematik Enstitüsü’nün duyurusunun yanında; hipotezi çözen kişinin 40 yaşının altında
olması halinde de Fields Madalyası’nı (Matematiğin Nobel Ödülü) alacağına neredeyse kesin
gözüyle bakılmaktadır. Bu hipotezin kanıtlanması halinde ortaya çıkabilecek sonuçlar
içerisinde neredeyse tüm şifreleme sistemlerinin kırılabileceği ve bu şifrelere dayanan her
şeyin çökeceği öngörüsü bulunmaktadır. Ayrıca kanıtın yapılabilmesi için “yeni matematik”
akımının kullanılması gerektiği de düşünülüyor.
Görünen o ki, Riemann’ın çalışmaları ölümünden sonra bile matematiksel düşüncenin
ufuklarını zorlamaya ve yeni yollar aramak üzere insanları teşvik etmeye devam ediyor;
yaşamında yaptığı gibi.
2- Carl Friedrich Gauss
Çocuk deha olan Gauss, diğer adıyla ”Matematiğin Prensi”, ilk büyük keşfini henüz onlu
yaşlarındayken yapmış; 21 yaşında ise en büyük eseri “Disquisitiones Arithmeticae”yi
(Aritmetiksel Araştırmalar) yazmıştır. Gauss’un inanılmaz zekâsı çokça dillendirilmiş olup
daha ilkokuldayken öğretmenlerinin sınıfta oyalansınlar diye verdiği 1’den 100’e kadar olan
sayıları toplama işlemini aklından inanılmaz bir hızla yaparak öğretmenlerini şaşkınlık içinde
bıraktığı söylenmektedir. Gauss’a göre bu sorunun yanıtı oldukça basitti çünkü bir şeyi fark
etmişti. Verilen sayı aralığının iki ucundaki sayıları sırasıyla topladığınız zaman hep aynı
sonucu elde ediyordunuz: (1+100)=(2+99)=(3+98)…(51+50)=101. Dolayısıyla bu sayı
çiftlerinin 50 adet olduğunu anlayınca geriye sadece 101 ile çarpmak kalıyordu:
101×50=5050. Bölgenin Dükü bu yeteneğini keşfederek küçük dahiyi Collegium Carolinum’a
gönderir. Gauss daha sonra Göttingen Üniversitesi’ne geçecektir (o dönemde dünyadaki
en prestijli matematik üniversitesi olan Göttingen’de en iyi öğrenciler bulunmaktaydı).
Henüz 22 yaşındayken 1798’de Göttingen’den mezun olan Gauss matematiğin önemli
alanlarına katkılarda bulunmaya başladı, özellikle de sayılar teorisi kapsamındaki asal sayılar
üzerine özelleşti. Bir yanda cebirin temel teoreminin kanıtlarını sunarken diğer yanda fizikte
kendi adını taşıyan Gauss yer çekim sabitini tanıtıyordu. Bunların hepsini ve daha da
fazlasını daha 24 yaşına bile gelmeden yapıyordu. Büyük dahi, 77 yaşındaki vefatına kadar
çalışmaya devam etti ve günlüğüne bakıldığında meslektaşlarından çok daha önce birçok
konuda ispatlar yapmış ancak yayımlamamıştı. Matematik için muhteşem üretimler
gerçekleştirerek insanlık ve bilim için ulaşılabilecek en ileri noktalardan bir tanesine ulaşan
Gauss şüphesiz insanlık tarihi boyunca hatırlanacak nadir matematik ustalarındandır.
1- Leonhard Euler
“Matematiğin Prensi” olarak Gauss’u gösteriyorsak, kralı da Euler’dir. Euler, matematik
tarihinde yer yüzüne ayak basmış en muhteşem matematikçi olarak anılır. İsviçre, Basel’de
doğan Euler’in yaşadığı yıllar olan 1707 ile 1783 arasındaki ününe bakacak olursak onun için
bütün matematik formüllerini keşfettiği ancak bu formüller kendisinden sonraki bilim
insanları tarafından tekrar keşfedilince bu bilim insanlarının isimleriyle adlandırılmıştır
denilir. Bu şakalaşma özellikle matematikçiler ve fizikçiler arasında yaygındır. Dehası
bakımından çağının matematik alanındaki Einstein’ı olarak da belirtilen Euler, birçok alanda
çığır açıcı buluşlara imza atmıştır. Onun ilk katkılarından bir tanesi de matematiksel
ifadelere sağladığı gösterimlerdir. Aralarında fonksiyon işareti (f(x)); trigonometrik
fonksiyonların tanımları (sin, cos, tan); doğal logaritmanın tabanı olan müthiş “Euler
Sayısı”nın işareti “e”; toplam hesaplamaları için kullanılan Yunan harfi Sigma (Ʃ); sanal
sayıların işareti olan “i” ve çemberin çevresinin çapına oranını ifade eden pi sayısının işareti
π bulunmaktadır. Bütün bunlar modern matematikte inanılmaz öneme sahip denklemlerin
gösterimleri olmakla beraber hayatımızdaki basit günlük işlerimizden tutun çok daha
karmaşık matematiksel hesaplara kadar daima kullanımdadırlar. Euler’in diğer başarılarına
da kısaca değinecek olursak graf teorisinde önemli bir problem olan Königsberg’in Yedi
Köprüsü problemi onun çözümüyle açıklığa kavuşmuş; bir geometrik nesnenin köşeleri,
kenarları ve yüzleri arasındaki topolojik
Euler Eşitliği
bağıntıyı gösteren “Euler Karakteristiği”ni bulmuş ve birçoğu doğru zannedilen
sayılamayacak kadar çok teoriyi çürütmüştür. İki yemek öğünü arasında tam bir
matematiksel ispatı yapabildiğine dair iddialar da olan Euler, kalkülüs, topoloji, sayılar
teorisi, analiz ve graf teorisi konularında çok sayıda çalışma yapmış ve günümüz
matematiğine uzanan yolların en önemli köşe taşlarını döşemiştir.
Ayrıca uzay-zaman mekaniği, tıp, botanik ve kimya alanlarında çalışmalar üreten Euler’in
günlükleriyle çeşitli notları dahil tüm eserlerinin 1907’den beri İsviçre Bilimler
Akademisi’nde toplanıp basılmaya çalışıldığı ve bu işe 100 yıldan uzun bir süredir devam
edilse de bitmediği biliniyor. Çalışmalarının bütünü 70 cildi aşan Euler çağların en üretken
matematikçisi olarak ayrıca tarihe geçmiştir. Onun dönemindeki Avrupa’da sanayinin ve
teknolojik gelişmelerin hızlanarak ilerleme göstermesine şaşırmamalıdır. Euler insanlığa
sayısız alanda bilgi kaynağı olarak hizmet etmiştir. Son olarak, “Euler Eşitliği”, matematikte
gelmiş geçmiş en güzel formül olarak tüm matematikçilere ilham vermeye devam ediyor.
A.Caner Sönmez
Kaynaklar:
1.
2.
3.
4.
Listverse
Wikipedia
MAA
Eurekas and Euphorias: The Oxford Book of Scientific Anecdotes
Matematiksel
[status draft]
[nogallery]
[geotag on]
[publicize off|twitter|facebook]
[category teknoloji]
[tags TEKNOLOJİ & BİLİM & UZAY DOSYASI, Tarih, Matematikçi]
Download