KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERDEKİ YANSIMALARINA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ Zeynel Abidin AYDIN * Öz Bakara Suresi’nin 282. ayetindeki “Şayet (borçlanmalarınızdaki) şahitlik için iki erkek bulamazsanız o zaman dürüstlüklerinden emin olduğunuz bir erkek ve iki kadın şahit bulundurun.” ifadesinden hareketle kadınların şahitlik konusundaki ehliyetlerinin eksik olduğu anlayışı ilk dönemlerden itibaren tefsir kaynaklarında ve Müslüman toplumlarda hâkim kanaat olarak yaşayagelmiştir. Ayetin Hz. Peygamber dönemini algısı ve uygulaması içerisinde böyle bir boyut olmamasına rağmen, Müslüman toplumlarda bu anlayışın yerleşmesinde İslam öncesi cahilî kültürle Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi -tarihlerinde kadına değer vermemiş olandinlerin olumsuz etkilerinin olduğu anlaşılmaktadır. Aslında kadının şahitlik konusundaki ehliyetinin tam olduğu Kur’ân’ın kendi bütünselliğinde yer almaktadır. Bu açıdan bakıldığında “kadının fıtraten unutkan ve aklının eksik olduğu” şeklindeki rivayetlerin, Bakara Suresi 282. ayetindeki “ ”أن تضلifadesinin yanlış anlaşılması ve değerlendirilmesi üzerine oluşurulduğu anlaşılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kur’ân, Tefsir, İslam, Şahitlik, Kadın. Abstract Based on the expression with “And if there are not two men [available], then get a man and two women from those whom you accept as witnesses.”, an approach that a woman’s qualification is an ineligible issue for testimony has become a dominant opinion in the exegetical sources and the Muslim societies since the earliest times. Although there was no any dimension of the verse in terms of perception and practice at the time of the Messenger of Allah, it is understood that due to negative effects of Jahiliyye and some religions such as Judaism and Christianity which have not esteemed woman througout their history, this approach has become a dominant opinion in the Muslim societies. In fact, the issue woman has an absolute eligibility about testimony has taken place on the integrity of the Qur’an. From viewpoint of this, it is understood that some narratives such as “woman has dispositional forgetful and lack of mind” have been based on misinterpreting of “ ”أن تضل-the phrase of verse 282. in the Baqara. Keywords: Quran, Commentary, Islam, Testimony, Women. * Yrd. Doç. Dr., Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı, [email protected]. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 14, Sayı 3, 2014 ss. 95-121 A Critical Approach to The Exegesis of The Verses Related to Women’s Testimony db 14/3 ZEYNEL ABİDİN AYDIN Giriş Kur’ân, nâzil olduğu toplum tarafından rahatça anlaşılabilen mesajları ve bilgileri içeren bir kitaptır. Zira Kur’ân’ın nâzil olduğu toplum aynı zamanda nuzûlün de ortamıdır. Bundan dolayı sahabe, nâzil olan ayetlerin anlaşılmasına yönelik olarak Hz. Peygambere fazlaca sorular sormamıştır. Binaen aleyh Kur’ân’ın anlaşılmasına ve yorumlanmasına yönelik farklılaşmalar daha çok sahabe sonrası dönemde zuhur etmeye başlamıştır.1 Hz. Peygamberin uygulamaları ve göstermiş olduğu hedefler doğrultusunda Medine döneminin ilerleyen süreçlerinde ve vefatını takip eden yıllarda sahabenin bir kısmının Mekke ve Medine’den ayrılmak zorunda kalması ve herbir sahabînin gitmiş olduğu yörede öğretmenlik yapmış olduğu topluma, Hz. Peygamberden öğren-ebil-diklerini kendi kavradığı çerçevede öğretmesi sonucu, Kur’ân ayetleriyle ilgili farklı yorumlar ortaya çıkmaya başlamıştır.2 Kadının şahitliğiyle ilgili ayetlerin ne anlam ifade ettiği de bu manada zamanla farklılaşan yorumlarındandır. 96| db Yüce Allah’ın Hz. Peygamber’den toplumuna tebliğ etmesini istediği Bakara suresinin 282. ayetindeki: "واستشهدوا شهيدين من رجالكم فإن لم يكونا رجلين فرجل وامرأتان ممن ترضون من "....الشهداء أن تضل إحديهما فتذكر إحديهما األرخر şeklindeki cümle aslında peygamberin çağdaşları tarafından hiç zorlanılmadan anlaşılmıştır. Bundan dolayı cümlenin ne mana ifade ettiğiyle ilgili bilgileri rivayet edenlerin daha çok tâbiîn ve sonrası nesil olduğunu görüyoruz.3 Sahâbî İbn Abbas’tan, sadece bu ayetin4 Medine’de uygulanmakta olan ve belli bir zaman (1-3 yıl)5 için yapılan selem6 akdi hakkında nazil olduğuna dair bir rivayet vardır.7 1 2 3 4 5 6 Salih Akdemir, “Tarih Boyunca ve Kur’ân-ı Kerim’de Kadın”, İslamî Araştırmalar, 1997, sayı: 10/4, s. 253. Suat Yıldırım, “Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Kur’ân’ı Tefsiri”, Diyanet İlmî Dergi, (NisanMayıs-Haziran 2010, sayı: 46/2, s. 23. Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Camiu’l-Beyân fî Te’vîli’l-Kur’ân, Daru’l-Kutubi’lİlmiyye, Beyrut, 1999, c. III, s. 123 vd. Mudâyene ayeti olarak bilinir. 2/Bakara:282. Celâlüddîn es-Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr fi’t-Tefsîr bi’l-Me’sûr, Merkezu Hicr li’l-Buhûs ve’d-Dirâsâti’l-Arabiyye ve’l-İslâmiyye, Kâhire, 2003, c. III, s. 393. Gelecek hasad mevsiminde elde edilecek belli bir mahsulü, fiyatını peşin almak suretiyle satmak şeklindeki alış-veriş akdi. Muhammed İzzet Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Kâhire, 2000, c. VI, s. 509. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ İbn Abbas, ribânın haram kılınmasının ardından Allah’ın selem akdine cevaz verdiğini söylemiştir.8 Bununla birlikte sebebin hususiliği, hükmün umûmiliğine mani olmadığı için bu ayetin bütün borçlanmaları kapsadığı da icma ile kabul edilmiştir.9 Ayetin, Hz. Peygamberin çağdaşları tarafından anlaşılması ve uygulanması içerisinde “iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olduğu” şeklinde bir yansıması olmamasına rağmen10, ifadenin farklı yorumlanmaya müsait olmasından dolayı ilerleyen süreçlerde ayetten böyle bir çıkarım yapılmış ve bu anlayış, kadın aleyhtarı İslam öncesi cahili kültürün, Yahudiliğin11 ve Hıristiyanlığın12 etkisinden kurtulamayan Müslüman-laşan toplumlarda hızla yayılmıştır.13 Hz. Peygamberin vefatından sonra ortaya çıkan bu tür farklı yorumlar14, ilimlerin tedvini ile birlikte kaynaklardaki yerini de almaya başlamıştır. Elimizdeki mevcut tefsirlere baktığımızda şahitlikle ilgili ayetler hakkındaki bilgi ve rivayetlerin çoğunluğunun farklılaşmış olan bu yorumlardan oluştuğunu görürüz. Bu nedenle, tefsirlerin ekserisinde yer aldığı şekliyle kadının şahitliği konusu, db | 97 tarihi süreç içerisinde bırakınız İslam dışı toplumları, modern İslam toplumlarında bile tartışma gündeminden düşmemiştir. Hatta -ne gariptir ki- kadının şahitliği konusu, tarihleri boyunca kadına hiç değer vermemiş olan Batılılar tarafından bile “İslam’ın kadına değer 7 8 9 10 11 12 13 14 Taberî, Camiu’l-Beyân, c. III, s. 116, Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, c. III, s. 393; Ebu’lBerakât Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefî, Tefsîru’n-Nesefî (Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl), Kahraman Yayınları, İstanbul, 1984, c. I, s. 139; Ebu’l-Fidâ İsmail b. Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân’i’l-Azîm, Muessese-i Kurtuba ve Mektebetu Evlad-i’ş-Şeyh li’tTurâs, 2000, c. II, s. 506. “حرم هللا الراب أابح السلف ّ ”عن ابن عباس أن املراد به السلم وقال ملاEbu’l-Kâsım Mahmud b. Ömer ez-Zamahşerî, el-Keşşâf an Hakâiki Ğavâmidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fî Vucûhi’t-Te’vîl, Mektebetu’lUbeykân, Riyâd, 1998, c. I, s. 511. Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’lKur’ân, Muessesetu’r-Risâle, Beyrut, 2006, c. IV, s. 423. Rivayetlere göre mudâyen ayeti, ribâ ayeti ile birlikte en son nâzil olan vahiylerdendir. Bundan dolayı “arşa en yakın ayetler” olarak isimlendirilmişlerdir. Süleyman Ateş, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul, 1988, c. I, s. 490. Yahudi erkekleri, kadın olarak yaratılmadıkları için her sabah şükrederler. Mehmet Said Hatiboğlu, “İslam’ın Kadına Bakışı”, İslamî Araştırmalar, 1997, sayı: 10/4, s. 226. Hıristiyanlığın fikir babası St. Pavlus’a göre kadın erkeğin izzetidir. Çünkü erkek kadından değil, fakat kadın erkektendir. Çünkü erkek kadın için değil, fakat kadın erkek için yaratılmıştır. Kibab-ı Mukaddes, İncil, I. Korintoslulara Mektup, 11:7-9; ayrıca bkz. Ali Bulaç, “Mekâsıdu’ş-Şerîa Bağlamında Kadının Şahitliği Konusu”, İslamî Araştırmalar, 1997, sayı: 10/4, s. 288. Akdemir, “Tarih Boyunca ve Kur’ân-ı Kerim’de Kadın”, ss. 250-251. Akdemir, “Tarih Boyunca ve Kur’ân-ı Kerim’de Kadın”, s. 256. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 ZEYNEL ABİDİN AYDIN vermemesi” şeklinde değerlendirilmiş ve sürekli İslam’a saldırı bahanesi olarak kullanılmıştır.15 Çağımızda kadın konusunda yazan birçok yazar, İslam’ın kadını köleleştirdiği hususunda görüş birliğine varmışcasına İslam’ı şiddetle eleştirmeye devam etmektedir.16 Bu durumlara binaendir ki Kur’ân’ın doğru anlaşılmasına yönelik çabaların, önceki asırlarda olduğu gibi asrımızda da devam ettiği, etmesi gerektiği ve de ayetlerin, Kur’ân’ın kendi bütünselliği ile Hz. Peygamberin örnekliği çerçevesinde yeniden değerlendirilmeye tabi tutulması zorunluluğu izahtan varestedir. Biz bu makalemizde, şahitlikle ilgili ayetlerde kadına dair yapılan düzenlemenin tefsirlere ve Kur’ân yorumlarına yansımalarını paylaşmayı, ardından da mufessirlerin ve İslam düşünürlerinin konuyla ilgili görüşlerini değerlendirmeyi düşünmekteyiz. Araştırma konumuzla ilgili yapılmış olan çalışmaların çoğunda konunun daha çok tefsirlerdeki rivayetler ve bilgiler çerçevesinde işlendiği görülmektedir. Tefsirlerdeki bilgiler ise az önce ifade ettiğimiz gibi Hz. Peygamber dönemi algısından ziyade konuyla ilgili 98| db zaman içerisinde oluşan algıyı yansıttığından söz konusu çalışmaların ekserisi sağlıklı neticelere ulaşamamıştır. Sonuç olarak, bahsedilen çalışmalar okunduğunda, Kur’ân’ın şahitlik konusunda yapmış olduğu düzenleme ile tefsir ve hadis kaynaklarında yer alan rivayetler/bilgiler ve klasik dönemden itibaren Müslüman toplumlarda hâkim olan düşünce arasında fark olduğu görülmektedir. Bizim çalışmamızda hatalı olduğunu düşündüğümüz bu algının düzeltilmesine katkı sunulması hedeflenmiştir. Buna göre çalışma planımız; öncelikli olarak şahitlikle ilgili Bakara suresi 282. ayeti hakkında ilk dönemden itibaren tefsirlere yansıyan hâkim yorumların paylaşılması, akabinde söz konusu yorumların tartışılması, tartışma esnasında şahitlikle ilgili diğer ayetlere dair yorumların ve hadis rivayetlerinin dile getirilmesi ve bu arada tercihimizin açıklanması şeklinde gerçekleşecektir. 15 16 Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’ân Tefsiri, Bayraklı Yayınları, İstanbul, 2007, c. III, s. 420. Akdemir, “Tarih Boyunca ve Kur’ân-ı Kerim’de Kadın, s. 249. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ A. Kadının Şahitliğiyle İlgili Ayetlerin Tefsirlerdeki Yansımaları Toplumsal alanla ilgili düzenlemelerin çoğunun Medine döneminde yapılmış olmasına binaendir ki şahitlikle ilgili ayetlerin yer aldığı surelerin de Medenî sureler olduğu görülür. Şahitlik konusu ayetlerde ş-h-d kökünden türeyen kelimelerle ifade edilmiştir. Söz konusu kökten Kur’ân’da 166 kelime geçmektedir.17 Şahitlikle ilgili olarak Kur’ân’da borçlanma, sevicilik/lezbiyenlik, zina suçu, boşanma, anlaşma, miras ve vasiyetin tespiti ve bir de olgunluk çağına ulaşan yetimlerin mallarının kendilerine teslimi ile ilgili konular hakkında ayetler vardır. Zina, lezbiyenlik ve liân suçlamalarında dört, diğer hususlarda ise iki şahit öngörülmüştür.18 Bu konuların işlendiği sureler nuzûl sırasına göre Bakara, Nisâ, Talâk, Nûr ve Mâide sureleridir. Bu sureler içerisinde şahitlikle ilgili olarak şu ayetlerin yer aldığını görüyoruz: 2/Bakara Suresi:282 واستشهدوا شهيدين من رجالكم فإن مل يكوان... اي أيها الذين آمنوا إذا تداينتم بدين إىل أجل مسمى فاكتبوه db | 99 ...رجلني فرجل وامرأاتن ممن ترضون من الشهداء أن تضل إحديهما فتذكر إحديهما األخرى Ey iman edenler! Vadeli alış-veriş yapıp borçlandığınızda borcunuzu yazın. … Bu tür belgeleri düzenlerken içinizden (nitelikli) iki kişiyi şahit bulundurun. Şayet şahitlik için iki erkek bulunmazsa o zaman dürüstlüklerinden emin olduğunuz bir erkek ve iki kadın şahit bulundurun ki kadınlardan birisi şahitlik ettiği hususu karıştırır tam hatırlayamazsa diğeri onu düzeltsin…19 4/Nisâ Suresi:15 والاليت أيتني الفاحشة من نسائكم فاستشهدوا عليهن أربعة منكم فإن شهدوا فأمسكوهن يف البيوت حىت يتوفيهن املوت أو جيعل هللا هلن سبيال (Ey Müminler!) Kadınlarınızdan sevicilik/lezbiyenlik yapanlar söz konusu olduğunda, bu çirkin fiili aranızda dört kişinin şahitliğiyle 17 18 19 H. Yunus Apaydın, “Şahit”, DİA, c. XXXVIII, s. 278; Mahmud Fuâd Abdulbakî, elMu’cemu’l-Mufehras li Elfâzi’l-Kur’âni’l-Kerîm, Çağrı Yayınları, İstanbul, t.y., ss. 388390. Kurtubî, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. IV, s. 440. Ayetlerin meâlleri şu iki çalışmadan yararlanılarak tarafımızdan verilmiştir: Abdülkadir Şener-Cemal Sofuoğlu-Mustafa Yıldırım, Yüce Kur’ân ve Açıklamalı-Yorumlu Meali, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İzmir, 2009; Mustafa Öztürk, Kur’ân-ı Kerim Meâli Anlam ve Yorum Merkezli Çeviri, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 ZEYNEL ABİDİN AYDIN ispat yoluna gidin. Eğer dört kişi şahitlik ederse o kadınlar ölünceye yahut Allah kendileri hakkında bir hüküm bildirinceye kadar20 onları evlerde göz hapsinde tutun.21 65/Talâk Suresi:2 ...فإذا بلغن أجلهن فأمسكوهن مبعروف أو فارقوهن مبعروف وأشهدوا ذوى عدل منكم وأقيموا الشهادة هلل (İki talak ile boşanmış kadınlar) iddet sürelerinin sonuna geldiklerinde isterseniz güzel bir şekilde onlarla evliliğinizi sürdürün, isterseniz güzel bir şekilde onlardan ayrılın ve (her iki durum için de) içinizden iki adil şahit bulundurun. Siz de ey şahitler! Şahitliğinizi Allah için hakkıyla yapın… 24/Nûr Suresi:4 والذين يرمون احملصنات مث مل أي توا أبربعة شهداء فاجلدوهم مثانني جلدة وال تقبلوا هلم شهادة أبدا وأولئك هم الفاسقون İffetli kadınlara zina iftirasında bulunup, ardından dört şahit getirerek bunu ispat edemeyenlere seksen değnek vurun ve ebediyyen bu 100| db iftiracıların şahitliklerini kabul etmeyin. Çünkü onlar fasıkların ta kendileridir. 24/Nûr Suresi:6-9 والذين يرمون أزواجهم ومل يكن هلم شهداء إال أنفسهم فشهادة أحدهم أربع شهادات ابهلل إنه ملن الصادقني واخلامسة أن لعنة هللا عليه إن كان من الكاذبني ويدرؤ عنها العذاب أن تشهد أربع شهادات ابهلل إنه ملن الكاذبني واخلامسة أن غضب هللا عليها إن كان من الصادقني Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahit getiremeyen erkekler, doğru söylediklerine dair dört defa yemin etmelidirler. Beşincide ise, “Eğer yalan söylüyorsam Allah’ın laneti üzerime olsun!” demelidirler. Zina ile suçlanan kadına gelince, bu durumdaki kadın da, kocasının yalan söyleyip iftira ettiğine dair dört defa yemin ederse cezadan kurtulur. Beşincide ise, “Eğer kocam doğru söylüyorsa Allah’ın gazabına uğrayayım!” demelidir. 20 21 Ayetteki “ ”الفاحشةkelimesi kimi müfessirler tarafından zina, kimi müfessirler tarafından ise sevicilik/lezbiyenlik olarak anlaşılmıştır. Kelimeyi zina olarak anlayanlara göre, Allah bu kadınlar hakkındaki hükmünü daha sonra Nûr suresinin 2. ayetinde “yüz değnek vurulması” şeklinde inzal etmiştir. Bkz. Şener-Sofuoğlu-Yıldırım, Kur'ân-ı Kerim Meâli, s. 79, dipnot: 2. Öztürk, Kur'ân-ı Kerim Meâli, s. 110; Şener-Sofuoğlu-Yıldırım, Kur'ân-ı Kerim Meâli, s. 79, dipnot: 1. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ 24/Nûr Suresi:13 لوال جاؤا عليه أبربعة شهداء فإذ مل أيتوا ابلشهداء فأولئك عند هللا هم الكاذبون (Peygamberin eşi Âişe hakkında iftirada bulunanların) bu iftiralarını ispatlamak için dört şahit getirmeleri gerekmez miydi! Bu şahitleri getiremediklerine göre onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendileridir. 5/Mâide Suresi:106 اي أيها الذين أمنوا شهادة بينكم إذا حضر أحدكم املوت حني الوصية اثنان ذوا عدل منكم أو آخران من غريكم ...إن أنتم ضربتم يف األرض فأصابتكم مصيبة املوت Ey iman edenler! Sizden biriniz ölüm döşeğine düşüp vasiyet edeceği zaman içinizden iki adil şahit bulundursun. Şayet yolculuktaysanız ve öleceğinizi hissetmişseniz ve vasiyetinizi bildireceğiniz iki mümin şahit bulamazsanız, sizden olmayan (gayr-i müslimlerden) iki kişiyi şahit yapabilirsiniz… db | 101 Bu ayetlerin yorumlarıyla ilgili olarak erken dönem tefsirlerden başlamak suretiyle günümüze kadar olan süreci kapsayacak şekilde onlarca tefsire göz attık. Bu tefsirleri kısaca şu şekilde ifade edebiliriz: Mukâtil b. Süleyman (ö.150/767), Ferrâ (ö.207/822), Taberî (ö.310/922), Ebû Mansur Mâturîdî (ö.333/944), Cassâs (ö.370/981), Ebu’l-Leys es-Semerkandî (ö.375/985), Zamahşerî (ö.538/1144), Râzî (ö.606/1209), Kurtubî (ö.671/1272), Nesefî (ö.710/1310), Hâzin (ö.741/1340), İbn Kesîr (ö.774/1373), Suyûtî (ö.911/1505), İsmail Hakkı Bursevî (ö.1137/1724), Şevkânî (ö.1250/1834), Âlûsî (ö.1270/1854), Muhammed Abduh (ö.1905) – M. Reşid Rıza (ö.1935), Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (ö.1942), Muhammed İzzet Derveze (ö.1984), ve çağdaş mufessirlerden Muhammed Ali es-Sâbûnî, Süleyman Ateş, Bayraktar Bayraklı, Mehmet Sait Şimşek, Vehbe ez-Zuhaylî, DİB Komisyon. Söz konusu kaynaklarda Bakara Suresi’nin 282. ayetindeki “ ”واستشهدوا شهيدين من رجالكمifadesinin tefsirine baktığımızda daha çok şahidin özelliklerine yönelik (Müslüman, hür, bâliğ, adil, zâbıt, murûet sahibi, menfaat ummayan, şahitlik yaptığı konuyu bilen, şa- DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 ZEYNEL ABİDİN AYDIN hitlik yaptığı kişi ile arasında düşmanlık olmayan) bilgilerin verildiğini görüyoruz.22 Aynı ayetin devamında yer alan “ فإن مل يكوان رجلني فرجل وامرأاتن ممن ترضون من ”الشهداء أن تضل إحديهما فتذكر أحديهما األخرىifadenin tefsirine baktığımızda ise, yaygın yorumun, “fıtrî olarak unutkan olmaları ve akıllarının noksan olmasından dolayı iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk tutulduğu” düşüncesi üzerine bina edildiğine tanık oluyoruz. Hatta uzak bir ihtimal olmasına rağmen ayette geçen “ ”فتذ ّكرkelimesini “ ”تذكارkökünden “ ”فتذّكرşeklinde okuyup iki kadının bir erkeğe denk olduğu göstermek için kelimeye “erkekleştirme” manasını verenler bile olmuştur.23 Söz konusu tefsirlerde yer alan yorumlardan bazıları şu şekildedir: Mizaçlarındaki yumuşaklılığın (rutubetin) fazlalığından dolayı unutma (nisyân), kadınların tabiatındaki hâkim özelliklerdendir.24 102| db Erkeklere oranla kadınlarda zabt kuvveti eksik ve unutma ihtimali yüksektir. Böyle olmayanları bulunabilirse de itibar çoğunluğa göredir.25 Unutma/nisyân, kadınların tabiatında hâkim olan unsurlardandır.26 Yaratılış itibariyle kadınların hafızaları zayıf, yanılmaları fazladır. Anneliğin verdiği şefkat duygusuyla kadında psikolojik bir hal meydana gelir. Hemen heyecanlanır, derin düşünemez, yanılgıya uğ- 22 23 24 25 26 Örnek olarak bkz. Taberî, Camiu’l-Beyân, c. III, s. 123; Fahruddîn er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr (Mefâtîhu’l-Ğayb), Dâru’t-Tıbâ’ati’l-Âmira, y.y., t.y., c. II, s. 552; Ebu’l-Fadl Şihâbuddîn es-Seyyid Mahmud Âlûsî, Rûhu’l-Meânî fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-Azîm ve’sSeb’i’l-Mesânî, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, t.y., c. III, s. 57; Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed b. İbrahim b. Ömer el-Hâzin, Lubâbu’t-Te’vîl fî Meâni’t-Tenzîl, y.y., t.y., c. I, s. 208. Râzî, Tefsir-i Kebîr, c. II, s. 553; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, c. II, s. 509; eş-Şeyh Ebu Ali’l-Fadl b. el-Hasen et-Tabersî, Mecmeu’l-Beyân fî Tefsîri’l-Kur’ân, Menşûrât-i Mektebet-i Âyetillâhi’l-Uzmâ, İran, 1403, c. I, s. 398. Râzî, Tefsîr-i Kebîr, c. II, s. 552; Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, c. III, s. 58. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Çelik-Şura Yayınları, İstanbul, 1993, c. II, s. 228. Hâzin, Lubâbu’t-Te’vîl fî Meâni’t-Tenzîl, c. I, s. 208. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ rayabilir. Hâlbuki şahitliğin hissiyattan uzak, akl-i selimle yapılması gerekir.27 Şahitlikte iki kadının bir erkeğin yerine konulması kadının aklının noksanlığındandır.28 Kadının şahitlikte iki olması zabt29 noksanlığındandır.30 Ancak bu durum maddi ve mâlî hususlar ile alakalıdır. Erkekler ise bu alanlarda ihtisas sahibidirler. Erkek gece, gündüz mâlî hususlar ile ilgilenir. Zihni bu alanda daha canlıdır. Mâlî meselelerde unutkanlığı kadına nisbetle daha azdır. Bu yüzden kadın mâlî işlerde erkek kadar başarılı olamaz. Kadın, erkek kadar mütemekkin de değildir; daha duygusaldır, daha unutkandır, daha tez kızar. Allah Teâla kadın ve erkeğin mevcut konumlarına göre bu hükmünü takdir etmiştir.31 Kur’ân, borcu garanti altına almak için borç tanıklığında, iki kadını bir erkeğe denk tutmuştur. Zira yaratılış itibariyle kadın erkekten daha hassastır. Heyecanından dolayı erkeğe nispetle daha çabuk kanabilir.32 Unutkanlık, erkeklere oranlar kadınlarda daha fazladır.33 B. Kadının Şahitliğiyle İlgili -TefsirlerdekiYorumların Değerlendirilmesi Yukarıda yorumlarını sunduğumuz mufessirlerin ekserisinin ortaya koymuş olduğu bakış açısı, “Allah’ın erkekleri akıl, anlayış, hafıza ve temyiz kabiliyeti hususunda kadınlardan daha üstün yarattığı” şeklindedir. Kur’ân’ın hiçbir ayetinde böyle bir bilgiye rastlanılmamasına rağmen34 Müslüman toplumlarda erken dönemden 27 28 29 30 31 32 33 34 Ebu’l-Leys Nasr b. Muhammed b. İbrahim es-Semerkandî, Tefsiru’l-Kur’ân, Sad.: Ahmet Karadeniz, Özgü Yayınları, İstanbul, 1993, c. I, s. 314. İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, c. II, s. 508. Zabt: Kişinin duyduklarını, gördüklerini olduğu gibi hafızasında tutabilmesi, lüzumu halinde sonradan aynı şekilde aktarabilmesidir. Talat Koçyiğit, Hadis Usûlü, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara, 1993, s. 46. Muhammed Ali es-Sâbûnî, Safvetu’t-Tefâsîr, Dâru’l-Kur’âni’l-Kerîm, Beyrut, 1981, c. I, s. 178. Sâbûnî, Safvetu’t-Tefâsîr, c. I, s. 178; ayrıca bkz. İhsan Şenocak, Mulâkat, Muhammed Ali es-Sâbûnî, http://ihsansenocak.com, (03.09.2014). Süleyman Ateş, Kur’ân Ansiklopedisi, Kur’ân Bilimleri Araştırma Vakfı, İstanbul, 1997, c. XIX, s. 243. Tabersî, Mecmeu’l-Beyân, c. I, s. 398. DİB Komisyon, Hadislerle İslam, DİB Yayınları, Ankara, 2013, c. V, s. 422; Muhammed Abduh-M. Reşid Rıza, Tefsîru’l-Kur'âni’l-Hakîm (Tefsîru’l-Menâr), c. III, ss. 124-125; Yaşar Nuri Öztürk, Kur’ân’daki İslam, Yeni Boyut, İstanbul, 1997, s. 452-453; Hayret- DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 db | 103 ZEYNEL ABİDİN AYDIN itibaren benimsenen ve günümüze kadar da devam eden hâkim kanaat bu olmuştur. Aslında Kur’ân bunun tam aksini söylemekte ve “Biz insanoğlunu şerefli kıldık.”35 türünden beşer hukuku ile ilgili tüm ayetlerinde insan cinsini taltif ederken36 hem erkekleri hem de kadınları ihtiva edecek bir üslup kullanmaktadır.37 Kur’ân’a göre insan olmak sıfatıyla kadınla erkek arasında hiçbir fark yoktur.38 Bundan dolayı kadınla erkeği psikososyal açıdan değerlendirip hangisinin hangi yönlerinin daha güçlü, hangisinin hangi yönlerinin daha zayıf olduğunu mukayese etmeye kalkışmak Kur’ânî olmadığı gibi Yaratıcı’nın istediği bir durum da değildir.39 Tefsirlerin büyük çoğunluğunda bu tür bilgilerin yer almasında tedvin sürecinde hadis kaynaklarına girmiş olan bazı rivayetlerin etkisi büyük olmuştur. Bu bağlamda Buhârî ve Muslim’in Sahîh’inde yer alan şu rivayetler dikkat çekicidir: 40 Buhârî Rivayeti: عن أيب سعبد اخلدري قال خرج رسول هللا صلى هللا عليه وسلم يف أضحى أو فطر إىل املصلى فمر على النساء 104| db فقال اي معشر النساء تصدقن فإين أريتكن أكثر أهل النار فقلن ومب اي رسول هللا قال تُكثِرن اللعن وتَك ُفرن العشري ما ِ ِ ٍ رأيت من انقصات ب الرجل احلازم من إحديكن قلن وما نقصان ديننا وعقلنا اي رسول هللا؟ قال ّ ُأذهب لل َ عقل ودي ٍن تصل ومل تصم ّ أليس إذا حاضت مل.أليس شهادة املرأة مثل نصف شهادة الرجل قلن بلى قال فذلك من نقصان عقلها .قلن بلى قال فذلك من نقصان دينها Ebû Saîd el-Hudrî şöyle demiştir: Hz. Peygamber bir Kurban ya da Ramazan bayramı günü mescide çıktı, bir grup kadına denk geldi ve şöyle buyurdu: “Ey kadınlar topluluğu! Tasaddukta bulunun, bana cehennem ehlinin çoğunluğu olarak sizler gösterildiniz.” Dediler ki “Niçin ey Allah’ın Rasülü?” Buyurdu ki: “Çünkü siz çokça lanet eder ve eşe dosta karşı küfran-ı nimet gösterirsiniz. Kendini kontrol edebilen, akıllı-uslu bir erkeğin aklını, sizin kadar çelebilen aklı ve dini eksik başka bir varlık görmedim.” Dediler ki: “Dinimizin ve aklımızın 35 36 37 38 39 40 tin Karaman, “Kadının Şahitliği, Örtünmesi ve Kamu Görevi”, İslamî Araştırmalar, 1997, sayı: 10/4, s. 273. Kur'ân: 17/İsrâ:70; 95/Tîn:4. Kur'ân: 40/Mu’min:40; 4/Nisa:124; 3/Âl-i İmrân:195; 53/Necm:39. Kur'ân: 49/Hucurât:13. ( إن أكرمكم عند هللا أتقيكم... )اي أيها الناس إان خلقناكم من ذكر وأنثى Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs, c. V, s. 441; Mehmet Görmez, Musa Carullah Bigiyef, TDV Yayınları, Ankara, 1994, s. 144; Akdemir, “Tarih Boyunca ve Kur’ân-ı Kerim’de Kadın”, s. 255-258. Kur'ân: 4/Nisâ:32. Mesela erken dönem müfessirlerden Mukâtil b. Suleyman(150/767) ve Ferrâ(207/822)’nın tefsirlerinde böyle bir bilgi yoktur. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ noksanlığı nedir ey Allah’ın Rasülü?” Buyurdu ki: “Kadının şahitliği, erkeğin şahitliğinin yarısı değil midir?” “Evet ey Allah’ın Rasülü!” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “İşte bu kadının aklının noksanlığıdır.” buyurdu. Allah Rasülü yine “Kadın adet gördüğünde namaz kılmaz, oruç tutmaz diğil mi?” diye sordu. Kadınlar yine “Evet ey Allah’ın Rasülü!” şeklinde cevap verdiler. “İşte bu da kadının dininin noksanlığıdır.” buyurdu.41 Muslim Rivayeti: عن أيب هريرة عن النيب صلى هللا عليه وسلم قال اي معشر النساء تصدقن وأكثرن اتسستغفار فإين رأيتكن أكثر أهل النار فقالت أمرأة منهن جزلة وما لنا اي رسول هللا أكثر أهل النار؟ قال تُكثِرن اللعن وتَك ُفرن العشري وما رأيت من ٍ انقصات أغلب لذي لب منكن‘ قالت اي رسول هللا وما نقصان العقل والدين؟ قال أما نقصان عقلها َ عقل ودي ٍن .فشهادة إمرأتني تعدل شهادة رجل فهذا نقصان العقل ومتكث الليايل ما تصلي وتفطر يف رمضان فهذا نقصان الدين Ebû Hureyre’den peygamberin şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ey kadınlar topluluğu! Tasaddukta bulunun, çokça bağışlanma dileyin, bana cehennem ehlinin çoğunluğu olarak sizler gösterildiniz.” Bunun db | 105 üzerine içlerinden aklı başı yerinde bir kadın “Bizim ne suçumuz var da cehennem ehlinin çoğunluğu bizler oluyoruz ey Allah’ın Rasülü?” diye sordu. Buyurdu ki: “Çünkü siz çokça lanet eder ve eşe dosta küfran-ı nimet gösterirsiniz. Akıllı-uslu bir erkeği sizin kadar avucunun içine alan, onun aklını çelebilen aklı ve dini eksik başka bir varlık görmedim.” Kadın, “Ey Allah'ın Rasülü! Bu akıl ve din eksikliği nedir?” diye sordu. Buyurdular ki: “Akıl eksikliğini sorarsan, iki kadının şehadeti bir erkeğin şehadetine denktir, işte bu akıl eksikliğidir. Bir de yeri gelir kadın günlerce namaz kılmaz, Ramazan'da oruç tutmaz, bu da din eksikliğidir.”42 Asırlarca sürmüş43 olan fetret döneminde44 kaybetmiş olduğu haklarını, yirmi üç yıllık risalet süreci boyunca kadınlara kazandırma mücadelesi veren bir dinin45 peygamberinin dilinden, kadınlar 41 42 43 44 45 Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail el-Buharî, Sahîh, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992, Hayız, 6. Ebû’l-Huseyin el-Muslim, Sahîh, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992, İman, 79. Kur'ân: 57/Hadîd:16. Kur'ân: 5/Mâide:19. Akdemir, “Tarih Boyunca ve Kur’ân-ı Kerim’de Kadın”, s. 250. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 ZEYNEL ABİDİN AYDIN hakkında, onların itibarını zedeleyecek bu tür sözlerin46 sadır olması oldukça düşünüdürücü olduğu içindir ki kimi islam düşünürleri, kadının aklının ve dininin noksanlığıyla ilgili bu vb. rivayetleri hem subût hem de delalet açısından tartışmaya açık görürken47, kimileri de Hz. Peygamber’in Kur’ân’ın muhtevasına aykırı bir şey söylemesinin mümkün olmaması hasebiyle bu tür rivayetleri uydurma olarak değerlendirmişlerdir.48Rivayetlerin doğruluğunu tespit etmek için, metin tenkidinden ziyade sened tenkidi yöntemini kullanan düşüncenin etkisinde kalan mufessirlerin ekserisi, kıstaslara uygun olduğu varsayımıyla söz konusu haberleri doğru kabul ederek Kur’ân’ı yorumlamaya çalışmış ve ortaya Kur’ân’ın ruhuna uygun olmayan bir sonuç çıkmıştır. Sonucun Kur’ân’ın ruhuna uygun olmamasında parçacı yaklaşımın da etkisi göz ardı edilmemelidir.49 Zira Kur’ân’ın şahitlikle ilgili olan diğer ayetlerine baktığımız zaman herhangi bir cinsiyet ayrımının yapılmadığını çok rahat görebilmekteyiz. Bu tespitlerden sonra “ واستشهدوا شهيدين من رجالكم فإن مل يكوان رجلني فرجل وامرأاتن ممن 106| db ”ترضون من الشهداء أن تضل إحديهما فتذكر إحديهما األخرىifadesinin vermek istediği mesajı ortaya çıkarmak için ayeti analiz etmeye başlayabiliriz. Ayetin doğru anlaşılabilmesi için, ayette kullanılan kelime ve terkiplerin anlamlarının tespiti en önemli noktayı oluşturmaktadır. Ayrıca ayette işlenen konunun Kur’ân’ın genelinde nasıl ele alındığı ihmal edilmemesi gereken ikinci aşamadır. Diğer taraftan Kur’ân’ın kadın ve erkekle ilgili söylemlerinde izlemiş olduğu üslup da ayetin vermek istediği mesajı doğru okumamıza katkı sağlayacak faktörler arasında yer almaktadır. Her şeyden önce “şehadet” ve “istişhâd” ayrı ayrı şeylerdir. Birincisi “şahitlik yapmayı”, ikincisi ise “şahitlik yapmak üzere çağrılmayı” ifade etmektedir. Binaen aleyh ayetteki “ ”واستشهدواifadesi, “şahitlik yapmayı” değil, “şahitlik yapmak üzere davet edilmeyi” 46 47 48 49 Kadınla ilgili olarak Hz. Peygambere isnad edilen sözlerden bazıları da şöyledir: “Uğursuzluk üç şeydedir: Kadında, evde ve atta.”, “Namazı kat’eden şeyler köpek, eşek, domuz ve kadındır.”, “Benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım.” Nihat Dalgın, “Kadın Ve Erkeğin Şahitliği İle İlgili Naslardaki Düzenlemelerin İslam Hukukuna Yansımaları Üzerine Değerlendirme”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 2005, sayı: 5/1, s. 15. Akdemir, “Tarih Boyunca ve Kur’ân-ı Kerim’de Kadın”, ss. 250-254; Şener-SofuoğluYıldırım, Kur'ân-ı Kerim Meâli, s. 47, dipnot: 1. Akdemir, “Tarih Boyunca ve Kur’ân-ı Kerim’de Kadın”, s. 252. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ anlatmaktadır.50 Bu anlamda iki kadın ile ilgili ifadenin, şahitlik yapmak olarak değil, şahitlik yapmak üzere çağrılmak şeklinde olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Ayrıca buradaki şahitlerin “görgü şahitleri” değil “sözleşme şahitleri” oldukları51 ve bunun da yazının ve imzanın yaygın olmadığı bir dönemde uygulanan şifahî şahitlik olduğu unutulmamalıdır.52 Ayette “şâhideyn” denilmeyip “şehîdeyn” denilmesi, bizlere o dönemde şahitlikte tecrübeli olan kişilerin bulunduğunu hissettirmektedir. Bu bağlamda ism-i fâil sîgası ile sıfat-ı müşebbehe sîgası arasındaki farkı ifade etmek53 izahtan varestedir. Ayrıca fiilin if’âl babından “ ”أشهدواşeklinde değil de istif’âl babından “ ”استشهدواşeklinde kullanılmış olması da manidardır. Zira istif’âl bâbı da eylemdeki mubâlağayı anlatmaktadır. Dolayısıyla bu ifade ile şahitliği çokça yapan, şahitliği bilen, şahitliği yapmaya muktedir olan, hâkimler nezdinde şehadeti kabul gören ve bu şekilde adalet sıfatına da sahip olan kişiler anlatılmaya çalışılmıştır.54 “Racul/Ricâl” kelimesi, Kur’ân’ın bazı ayetlerinde insan cinsini ifade etmek için kullanılırken55; bazı ayetlerinde de erkeleri ifade db | 107 etmek için kullanılmıştır. Erkekleri ifade etmek için kullanıldığında çoğunlukla “imra’e” ya da “nisâ” kelimelerinden biriyle zıtlık kurulmak suretiyle mana netleştirilmiştir.56 Bu bağlamda mudâyene ayetindeki “ ”رجالكمkelimesi insan cinsini ifade etmek için yapılan kullanımlardandır. Taberî başta olmak üzere muhtelif tefsirlere57 ve kaynaklara baktığımızda, ayetteki “ricâlikum” ifadesinden maksadın kâfirler değil Müslümanlar olduğu, hatta bunların özgür insanlar olup köleler olmadığı dile getirilirken bir cinsiyet ayrımından bahsedilmemektedir.58 Diğer taraftan İbn Kayyim el-Cevziyye gibi 50 51 52 53 54 55 56 57 58 Görmez, Musa Carullah Bigiyef, s. 150; Muhammed b. Ali b. Muhammed Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, Matbaa-i Mustafa el-Bâbî el-Halebî, Mısır, 1964, c. I, s. 301; Âlûsî, Ruhu’l-Meânî, c. III, s. 57; Ebû Mansur Muhammed b. Muhammed Mâturîdî, Te’vîlâtu’lKur’ân, Tahk.: Ahmed Vanlıoğlu, Mîzan Yayınları, İstanbul, 2005, c. II, s. 210. Ali Bulaç, “Mekâsıdu’ş-Şerîa Bağlamında Kadının Şahitliği Konusu”, s. 288. Karaman, “Kadının Şahitliği, Örtünmesi ve Kamu Görevi”, s. 274. Kurtubî, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. IV, s. 440. Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, c. III, s. 57; M. Abduh-Reşid Rıza, Menâr, c. III, ss. 122. Örnek olarak bkz. Kur'ân: 6/En’âm:8-9; 7/A’râf:46,48; 9/Tevbe:108; 16/Nahl:43; 17/İsrâ:94; 21/Enbiya:7; 24/Nûr:37; 72/Cin:6. Örnek olarak bkz. Kur'ân: 4/Nisâ:1, 7, 32, 34, 75, 176; 48/Fetih:25. Örnek olarak bkz. Râzî, Tefsîr-i Kebîr, c. II, s. 551; Hâzin, Lubâbu’t-Te’vîl fî Meâni’tTenzîl, c. I, s. 206; Taberî, Câmiu’l-Beyân, c. III, s. 123; Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs, c. VI, s. 512; Ebû Abdillah Muhammed b. Ebî Bekr b. Kayyim el-Cevziyye, İ’lâmu’l-Muvakki’în, Tahr.: DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 ZEYNEL ABİDİN AYDIN bu tür ifadelerin köleleri kapsadığını vurgulayanlar da vardır.59 Ayetin devamında yer alan “ ”فإن مل يكوان رجلني فرجل وامرأاتنşeklindeki ifade ise, Müslümanlardan olan bu kişilerin cinsiyetlerine gönderme yapmakta ve şahitlik konusundaki aşinalıklarına göre bir değerlendirmede bulunmaktadır. Bu durumda “ ”واستشهدوا شهيدين من رجالكمifadesinin en güzel meâli: “(Bu tür belgeleri düzenlerken) içinizden nitelikli iki kişiyi şahit bulundurun.” şeklinde olacaktır. “Nitelikli iki şahit” ifadesiyle az önce ifade ettiğimiz gibi “şahitliği bilen, daha önce şahitlik yapmış olan, bu konuda tecrübesi bulunan” kişiler kastedilmiştir. “” فإن مل يكوان رجلني فرجل وامرأاتن ممن ترضون من الشهداء أن تضل إحديهما فتذكر إحديهما األخرى cümlesine gelince; bu cümlenin manasının doğru anlaşılmasında “لم ”يكوان, “ ”أن تضلve “ ”فتذكرkelimelerine verilecek olan manalar oldukça önemlidir. 108| db Ayette geçen “ ”مل يكوناtabiri, erkeklerin yokluğunu mu yoksa şahitlik yapmak istememelerini mi ifade etmektedir? Ayetteki bu ifadeye “erkeklerin yokluğu” manasını veren mufessirler, ayeti: “Şayet iki erkek bulunmazsa, bu durumda dürüstlüklerinden emin olduğunuz bir erkek ile iki kadını şahit bulundurun...” şeklinde anlamlandırmışlardır.60 Ancak “ ”مل يكوناtabirinin erkeklerin yokluğunu değil, şahitlik yapmak istememelerini61 ya da yaşlılık, özürlülük (fiziksel, zihinsel, â’mâlık, sağırlık…), hastalık, kölelik62 vb. sebeplere63 binaen şahitlik yapmaya uygun olmamalarını ifade ettiğini düşünen mufessirler de olmuştur. Bu durumda mana, erkekler varken de kadınların şa- 59 60 61 62 63 Muhammed Abdusselam İbrahim, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, t.y., c. I, s. 77; Tabersî, Mecmeu’l-Beyân, c. I, s. 398; Ebû Cafer Muhammed b. el-Hasen et-Tûsî, , etTibyân fî Tefsîri’l-Kur’ân, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, t.y., c. II, s. 373; Suyûtî, edDürru’l-Mensûr, c. III, s. 395. İbn Kayyim el-Cevziyye, İ’lâmu’l-Muvakki’în, c. I, s. 77; Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs, c. VI, s. 512. Örnek olarak bkz. Kurtubî, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. IV, s. 26. Kurtubî, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. IV, s. 442. Efendisi izin vermediğinde şahitliğe gidemeyeceği için kölenin şahitliğe çağrılması uygun görülmemiştir. Ancak Şurayh ve İbn Sîrîn gibi kölelin şahitliğini kabul edenler vardır. Zira onlara göre köle de “ ”من رجالكمifadesinin kapsamındadır. Hâzin, Lubâbu’tTe’vîl fî Meâni’t-Tenzîl, c. I, s. 207. Hâzin, Lubâbu’t-Te’vîl fî Meâni’t-Tenzîl, c. I, s. 207. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ hitliklerinin talep edilebileceği şeklinde farklılaşmıştır.64 Zaten İslam âlimlerinin ittifakıyla kadının şahitliği özellikle mâlî hususlarda erkeğin şahitliği ile birlikte kabul edilmektedir.65 Hatta hiç erkeğin olmadığı durumlarda dört kadının şahitliğine de cevaz verilmiştir.66 Sufyan es-Sevrî ve rey ehline göre ise kadınların şehadetleri diğer konularda da makbuldür.67 Bütün bunları düşündüğümüzde iki kadının şahitliğinin bir erkeğinkine bedel olduğu şeklindeki tespitin hatalı bir değerlendirme olduğu ortaya çıkmaktadır.68 Şayet iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine bedel olsaydı, aslın varlığı halinde iki kadının şahitliği kabul edilmezdi.69 “ ”أن تضلifadesine gelince; “ ”ضلkökü Arapça’da zengin bir kullanıma sahiptir: “Kasıtlı olarak veya yanlışlıkla yoldan sapmak, şaşkınlık içinde olmak, doğruyu bulamamış olmak, cahil olmak, yanlış uygulamalar içerisinde olmak, kaybolmak, unutmak, geçersiz yapmak, boşa çıkarmak, saptırmak.” bu kökün en yaygın anlamlarındandır.70 Kelimenin kökü, “elinde olmayarak sapmayı, doğruyu bulamamış olmayı ve cahilliği” içerdiği içindir ki Kur’ân-ı Kerim bu sözcüğü, yeri geldiğinde peygamberler71 de dâhil olmak üzere bütün insanlar db | 109 için kullanmıştır. Ancak peygamberler hakkındaki kullanımla diğer insanlar hakkında kullanım arasında büyük farklar vardır. Mufessirlerin çoğu ayetteki “ ”أن تضل إحديهما فتذكر إحديهما األخرىbölümünü anlamlandırırken “ ”أن تضلifadesine “unutma” manası vermişlerdir. Bu durumda cümlenin anlamı: “kadınlardan biri unutursa diğeri ona hatırlatsın” şeklinde olmuştur. “ ”ضاللkelimesinin “unutma/ ”نسيانile tefsiri Saîd b. Cubeyr, Dahhâk, Rabî’ ve Suddî’den nakledilmiştir.72 Buna Tâhâ suresinin 52. ayeti73 de muhtelif mufessirler tarafından delil getirilmiştir.74 Ancak Tabersî’nin (ö.548/1153) 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 DİB Komisyon, Kur’ân Yolu, DİB Yayınları, Ankara, 2013, c. I, s. 448; Dalgın, “Kadın Ve Erkeğin Şahitliği İle İlgili Naslardaki Düzenlemelerin İslam Hukukuna Yansımaları Üzerine Değerlendirme”, s. 26. Kurtubî, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. IV, s. 442. Hâzin, Lubâbu’t-Te’vîl fî Meâni’t-Tenzîl, c. I, s. 207. Hâzin, Lubâbu’t-Te’vîl fî Meâni’t-Tenzîl, c. I, s. 207. Öztürk, Kur’ân’daki İslam, s. 452. Görmez, Musa Carullah Bigiyef, s. 150. Ebu’l-Kâsım el-Huseyin b. Muhammed er-Râğıb el-Isfehânî, el-Mufredât fî Garîbi’lKur’ân, Tah. Muhammed Halil Aytânî, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, 1998, ss. 300-302. Hz. Muhammed için Kur'ân: 93/Duha:7; Hz. Musa için 26/Şuarâ:20; Hz. Yakub için 12/Yusuf:8, 95. Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, c. III, s. 59. قال علمها عند ربي في كتاب ال يضل ربي وال ينسى M. Abduh-Reşid Rıza, Menâr, c. III, ss. 123-124. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 ZEYNEL ABİDİN AYDIN naklettiği gibi şahitlikte unutma/nisyan, “ ”ضاللolarak isimlendirilmez.75 Bundan dolayı kimi mufessirler de “ ”أن تضلifadesine nisyan değil “şaşırma, yanılma” manası vermişler ve ayeti “Kadınlardan biri şaşırırsa, yanılırsa diğeri ona hatırlatsın.” şeklinde anlamlandırmışlardır. Dolayısıyla söz konusu mufessirler buradaki “ ”أن تضلtabirini, kimi kuşkulu rivayetlerdeki gibi kadınına atfedilen fıtrî unutkanlık olarak değil, aksine bilgi ve tecrübe eksikliği olarak algılamışlardır.76 Gerçekten o dönemde kadınların çoğunun cahil bırakıldığını ve sosyal hayatın dışına itildiğini Kur’ân’ın en uzun ayeti olan Bakara Suresi 282. ayetinin satır aralarında görmemiz mümkündür. Mesela “ ”وليكتب بينكم كاتب ابلعدل وال أيب كاتب أن يكتب/ “İçinizden yazmayı bilen birisi bunu doğru olarak yazsın ve yazma bilen hiç kimse de bu görevden kaçmasın.” ifadesi bizlere, o dönemde okuma-yazmanın çok az kişi tarafından bilindiğini77 ve okuma-yazma bilenlerin de kendilerinden okuma ya da yazma ile ilgili bir görev istendiğinde onu çekinmeden yapmaları gerektiğini anlatmaktadır. 110| db Süleyman Ateş de ayetteki ifadenin “unutma” şeklinde değil, “şaşırma” şeklinde tercüme edilmesinin aslına daha uygun oluduğunu söylemiş ve kadının, unutmaktan ziyade heyecan yüzünden şaşırabileceği veya erkeğe nispetle daha çabuk kanabileceği, bunun ise onun fıtratıyla alakalı bir durum olduğu şeklinde bir yorum yapmıştır. Ardından bunun mâlî işlerle alakalı olduğunu ve mal konusunda kadının mirasının, erkeğin mirasının yarısı olduğu noktasına vurgu yaparak malın tanıklığında iki kadının bir erkeğe denk tutulmasının doğal olduğunu ifade etmiştir.78 Cassâs (370/981) da Ahkâmu’l-Kur’ân’da aynı düşünceyi daha önce dile getirmiştir.79 İlim adamlarının ayetteki ifadeden iki kadının şahitliğinin bir erkeğe denk tutulduğu sonucunu çıkarması, dahası bunu, kadının mi- 75 76 77 78 79 Tabersî, Mecmeu’l-Beyân, c. I, s. 398. Şener-Sofuoğlu-Yıldırım, Kur'ân-ı Kerim Meâli, s. 47, dipnot: 1; Öztürk, Kur'ân-ı Kerim Meâli, s. 68, dipnot: 83; DİB Komisyon, Kur’ân Yolu, c. I, s. 448. Ebû Zekeriyya Yahya b. Ziyâd el-Ferrâ, Meâni’l-Kur’ân, Tah. Ahmet Yusuf Necati, Muhammed Ali en-Neccâr, y.y, t.y., c. I, s. 183; Mukâtil b. Suleyman el-Ezdî el-Belhî, Tefsiru Mukâtil b. Suleyman, Tahk.: Abdullah Mahmud Şahhâte, Mısır, 1979, c. I, s. 228; Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, c. III, s. 394. Süleyman Ateş, Kur’ân Ansiklopedisi, c. XIX, ss. 243-244; Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, c. I, s. 491. Ebû Bekr Ahmed b. Alî er-Râzî el-Cassâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, Matbaa-i Evkâf-ı İslamiyye, 1335, c. I, s. 496. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ rastaki payının erkeğin mirastaki payının yarısı olduğu80 -ki bu, miras hukukunda istisnaî bir durumdur81- düşüncesi üzerine bina etmeleri oldukça şaşırtıcıdır. Hâlbuki bu ayette bir erkek yerine iki kadının şahit tutulmaya çağrılması, cinsiyet üzerine değil, hata yapma, şaşırma üzerine ( )ضاللbina edilmiştir.82 Zira şahitlik konusundaki düzenlemeler cinsiyet veya sosyal konumla alakalı olmayıp adalet ve hakkaniyetin yerini bulması amacına matuftur.83 Şayet bir erkek yerine iki kadının şahitliğe çağrılmasının sebebi bilgi ve akıl eksikliği olsaydı, bu durumda kadınların hadis rivayetleri de kabul edilmezdi. Zira şehadet bir iki kişinin haline taalluk ederken, rivayet ümmetin dinine taalluk etmektedir.84 Hâlbuki hadis rivayetlerinin kabulü noktasında râvînin cinsiyetinin hiçbir öneminin olmadığı bilinmektedir. Herhangi bir ayrım gözetilmeksizin adalet ve zabt sahibi olan erkek ya da kadın râvînin rivayetleri kabul edilmektedir.85 “ ”فتذكرifadesine gelince; zikr (hatırlama) ya kalp ile, ya dil ile ki buna “anma” denir- ya da aynı anda hem kalp hem de dil ile olur. Kalp ile olan zikr de, dil ile olan zikr de iki türlüdür: Unuttu- db | 111 ğunu hatırlama, tekrar ettiğini hatırlama. Bu her iki türe de “hatırlama” denilmektedir. Unuttuğunu hatırlamaya Musa-Hızır Kıssası’ndaki “”قال أرأيت إذ أوينا إىل الصخرة فإين نسيت احلوت وما أنسانيه إال الشيطان أن أذكره86 ifadesi ile Yüce Allah’ın Hz. Yusuf’un zindan arkadaşlarından birisi için kullandığı “”فأنسيه الشيطان ذكر ربه فلبث يف السجن بضع سنني87 ifadesini örnek olarak 80 81 82 83 84 85 86 87 Kur’ân’daki miras taksimatı bir eşitsizlik değil bir paylaşım farklılığıdır. Kur’ân’ın oluşturmuş olduğu hukuk sistemi içerisinde erkek ve kadının sorumluluklara göre yapılmış bir taksimattır. Görmez, Musa Carullah Bigiyef, s. 148. Kadına mirastan erkeğin yarısı kadar hisse verilmesi, kadının mirasçı olarak sahip olabileceği bütün konumlar için değil, sadece kadının aynı ana-babanın çocuğu olarak erkek kardeşiyle birlikte mirasçı olması durumunda söz konusudur. Mehmet Hayri Kırbaşoğlu, “Kadın Konusunda Kur’ân’a Yöneltilen Başlıca Eleştiriler”, İslamî Araştırmalar, 1997, sayı: 10/4, s. 264-65. Bayraktar Bayraklı, Kur’ân Tefsiri, c. III, s. 421; Öztürk, Kur’ân’daki İslam, s. 453. DİB Komisyon, Hadislerle İslam, c. V, s. 421; Karaman, “Kadının Şahitliği, Örtünmesi ve Kamu Görevi”, s. 273. Görmez, Musa Carullah Bigiyef, s. 149. Dalgın, “Kadın Ve Erkeğin Şahitliği İle İlgili Naslardaki Düzenlemelerin İslam Hukukuna Yansımaları Üzerine Değerlendirme”, s. 32. Kur'ân: 18/Kehf:63. Meâli: “Yoldaşı şöyle karşılık verdi: Tüh, bak şu işe! Hani biz bir kayanın dibinde mola vermiştik ya, işte ben balığın durumunu orada sana söylemeyi unutmuşum. Bunu bana unutturan da şeytandan başkası olmasa gerek. Mola verdiğimiz yerde balık şaşılacak bir şekilde denize dalıp gitmişti.” Kur'ân: 12/Yusuf:42. Meâli: “Fakat şeytan ona efendisinin yanında Yusuf’tan bahsetmeyi unutturdu. Böylece Yusuf birkaç yıl daha zindanda kaldı.” DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 ZEYNEL ABİDİN AYDIN verebiliriz.88 Bu bağlamda Bakara 282. ayetinin ilgili bölümünün manası, Muhammed Abduh ve M. Reşid Rıza’ya göre, pekçok mufessirin anladığı gibi89 “Biri unutursa diğeri (ikincisi) ona hatırlatsın!” şeklinde değildir. Zira burada “unutma” değil “yanılma ve karıştırma” söz konusudur ve bu hal kadınlardan sadece birisi için değil, her ikisi için de geçerlidir.90 Bundan dolayı “ ”إحديهماlafzı ayette iki defa açıkça tekrar edilmiş, “”فتذكرها األخرى91 denilmemiştir. Onlara göre buradaki mana, “Kadınlar bu tür işlerle fazla meşgul olmadıkları için yanılacak, hata yapacak olurlarsa birbirlerini düzeltsinler!” şeklindedir. Böylece birinin şahitliği diğerinin şahitliğinin tamamlayıcısı olmaktadır.92 Ancak bu anlayışa karşı çıkan ve birinci kadının şahitliğinde yanılma olması durumunda, doğrusunu hatırlayan ikinci kadının şehadetinin geçerli olduğunu dile getirenler de vardır. Bu durumda birinci kadının şahitliği geçersiz olacağı için sonuçta yine bir erkek, bir kadın olmak üzere iki şahit tanıklık yapmış olacaktır.93 Bu bağlamda ilk dönem mufessirlerden Ferrâ da Meâni’l-Kur’ân isimli eserinde “ ”ضاللolması durumunda ikinci kadına müracaat 112| db edileceğine -ki bu durumda ifadeyi şart cümlesi olarak “”إن تضل إحديهما şeklinde okuyan kıraatlerin94 olduğunu da hatırla-t-malıyız- şaşırma olmaması durumunda ise böyle bir uygulamaya ihtiyaç bulunmadığına dikkat çekmektedir.95 Zaten ayette kadın şahitler mutlaka yanılır denilmemekte, yanılırsa diye şart koşulmaktadır.96 Diğer taraftan yanılmanın erkekte olması durumunda, olaya tanıklık eden başka bir şahit bulunmadığı için onun tamamlayıcısı olmayacak ve şahitlik de batıl olacaktır.97 Ayrıca şahitliğin geçerli olabilmesi için en az iki kişinin ön görülmesi de bu açıdan manidardır. Malum olduğu üzere şahitlikte sadece bir erkeğin tanıklığı da makbul değildir. Tek erke88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 Râğıb el-Isfehânî, el-Mufredât fî Ğarîbi’l-Kur’ân, s. 184. Taberî her iki manayı verenlerin rivayetlerini de aktarmıştır. Bkz. Câmiu’l-Beyân, c. III, s. 124. Ferrâ da “ ”كيما تذكر الذاكرة الناسية إن نسيتşeklinde “hatırlayanın unutanı düzelteceğine” işaret etmiştir. Meâni’l-Kur’ân, c. I, s. 184. Bu detayla ilgili olarak bkz. Tabersî, Mecmeu’l-Beyân, c. I, s. 398. M. Abduh-Reşid Rıza, Menâr, c. III, s. 123. Dalgın, “Kadın Ve Erkeğin Şahitliği İle İlgili Naslardaki Düzenlemelerin İslam Hukukuna Yansımaları Üzerine Değerlendirme”, s. 31; Öztürk, Kur’ân’daki İslam, ss. 452453. Taberî, Câmiu’l-Beyân, c. III, s. 124; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, c. I, s. 301. Ferrâ, Meâni’l-Kur’ân, c. I, s. 184; ayrıca bkz. DİB Komisyon, Hadislerle İslam, c. V, s. 422. Kırbaşoğlu, “Kadın Konusunda Kur’ân’a Yöneltilen Başlıca Eleştiriler”, s. 264. M. Abduh-Reşid Rıza, Menâr, c. III, s. 125. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ ğin tanıklığının makbul olmaması, onun akıl ve dürüstlük bakımından eksik olduğu gerekçesine değil, hakkın ve alacağın zayi olmaması hikmetine bağlanmıştır.98 Bütün bu değerlendirmelerden sonra bir erkek yerine iki kadının şahit tutulmaya çağrılmasını tavsiye99 eden ayetin manasını şöylece ifade edebiliriz: “(Bu tür belgeleri düzenlerken) içinizden nitelikli iki kişiyi şahit bulundurun. Şayet şahitlik için iki erkek bulamazsanız o zaman dürüstlüklerinden emin olduğunuz bir erkek ile iki kadını şahit bulundurun ki (bu tür işlere aşina olmamaları hasebiyle) kadınlardan birisi şahitlik ettiği hususu karıştırır, hata yaparsa diğeri onu düzeltsin.” Bu şekilde bir erkek yerine iki kadının şahitliğe çağrılmasının, “kadının aklının noksanlığı ve unutkanlığının fazla olması gibi birtakım fıtrî özelliklerinden kaynaklandığı” bilgilerinin Kur’ânî olmadığını ortaya koyan kimi İslam düşünürleri, bu durumu, “o dönemde db | 113 kadının ticari hayatın dışında olması ve ticari işlere yeteri kadar vakıf olmaması” düşüncesiyle açıklamışlardır.100 Evet kadınların eğitilmediği ve sosyal hayatın dışına itildikleri bir toplumda, doğrudan ilgi alanlarına girmeyen konularda şaşırma ve hata yapma ihtimallerinin yüksek olması doğal bir sonuç olsa gerektir. Bu durum aynı şartları taşıyan erkekler için de geçerlidir. Ev işlerinde kadınların aşinalıklarının erkeklerden fazla olması bunun en güzel örneğidir.101 Ancak şartların değişmesi, eğitimsizlerin eğitimli hale gelmesi, tecrübesizlerin tecrübe kazanmasıyla bu durumların da değişebile-ceği göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir.102 Osmanlı Devletin’de 1868-1878 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir komisyon tarafından derlenen ve Osmanlı’nın son yarım yüzyılında mahkemelerde hukuki dayanak olarak 98 99 100 101 102 DİB Komisyon, Kur’ân Yolu, c. I, s. 448. Ayetteki “yazınız” emirini bir zorunluluk olarak değerlendiren müfessirler olduğu gibi, bir tavsiye/teşvik olarak değerlendiren müfessirler de vardır. Derveze, etTefsîru’l-Hadîs, c. VI, s. 317; erken dönem muferssirlerden Ferrâ (207/822) Meâni’lKur’ân’da (c. I, s. 183) “tavsiye” manasını tercih etmiştir. DİB Komisyon, Kur’ân Yolu, c. I, s. 448; M. Abduh-Reşid Rıza, Menâr, c. III, s. 124. M. Abduh-Reşid Rıza, Menâr, c. III, s. 124-125. Karaman, “Kadının Şahitliği, Örtünmesi ve Kamu Görevi”, s. 274; Dalgın, “Kadın Ve Erkeğin Şahitliği İle İlgili Naslardaki Düzenlemelerin İslam Hukukuna Yansımaları Üzerine Değerlendirme”, s. 27; Öztürk, Kur'ân-ı Kerim Meâli, s. 68, dipnot: 83. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 ZEYNEL ABİDİN AYDIN kullanılan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye (Medeni Kanun)’in 39. maddesindeki “Azmânın tağayyuru ile ahkâmın tağayyuru inkâr edilemez.” kaidesi de aslında bu gibi durumları anlatmaktadır.103 Buna rağmen, “Hükümler nadir olana göre değil, umumî olana göre verilir.” prensibinden hareketle, asrımızda kadınların özellikle batı toplumları başta olmak üzere ülkemiz ve dünyanın pekçok ülkesinde çalışıyor olmasının, bir diğer ifade ile ticarî hayatın içinde olmasının ayetteki hükmü değiştirmeyeceğini104 ya da ayetteki hükümle çelişmeyeceğini105 dile getiren ilim adamları bulunmaktadır. Ancak hukuk fakültelerinden mezun olmuş avukatlık, savcılık, hâkimlik gibi meslekleri icra eden ve hukuk alanında ihtisaslaşan kadınların varlığını düşündüğümüzde, bir erkek yerine iki kadının şahitliğe çağrılması hükmünün Kur’ân’ın nâzil olduğu sosyo-kültürel bağlamla ne kadar alakalı olduğu anlaşılmaktadır.106 Bunun içindir ki çağdaş mufessirlerin konuya bakış açısında farklılaşmalar olmuştur.107 Bu bağlamda Bayraktar Bayraklı, kaleme almış olduğu tefsirinde “Hukuku çok iyi bilen kadın hukukçuların şehadeti mi geçerli yoksa hukuk bilgisi olmayan erkeklerinki mi?” soru114| db sunu sorup “Konuyu analiz edemeyen, imza atacak kadar kültürlü olmayan bir erkek, bir hukuk profesörü kadına akit bakımından denk olabilir mi!” şeklinde düşüncesini dile getirmiş, bu tür durumlarda tabloyu ters çevirip bir kadın ile iki erkeğin şahitlik yapacağını bile ifade etmiştir.108 Bir erkek yerine iki kadının şahitliğe çağrılmasıyla ilgili tarihsel koşulları bu şekilde tespit ettikten sonra, ayetin arka planındaki şu büyük maksadı da dile getirmemiz yerinde olacaktır: Aslında yüce Allah bu ayetteki ifadeyle bizlere “kadınların mahkemelere çağrılması ve hâkimlerin huzurunda konuşturulması gibi külfetlerden uzak tutulmasını”109 öğütlemektedir. Binaen aleyh her hususta olduğu gibi şahitlik hususunda da kadınların ehliyetleri tamdır. Kadınların bu tür zahmetli ve meşakkatli konu103 104 105 106 107 108 109 “ ”ال ينكر تغير األحكام بتغير األزمانMustafa Yıldırım, Mecelle’nin Küllî Kâideleri, İzmir İlahiyat Fakültesi Yayınları, İzmir, 2001, ss. 108-110. Vehbe ez-Zuhaylî, et-Tefsîru’l-Munîr fi’l-Akîdeti ve’ş-Şerîati ve’l-Menhec, Dâru’l-Fikr, Suriye-Dâru’l-Fikri’l-Muâsır, Beyrut, 1998, c. III, s. 111. M. Abduh-Reşid Rıza, Menâr, c. III, s. 125. Dalgın, “Kadın Ve Erkeğin Şahitliği İle İlgili Naslardaki Düzenlemelerin İslam Hukukuna Yansımaları Üzerine Değerlendirme”, s. 34. Örnek olarak bkz. Mehmet Sait Şimşek, Hayat Kaynağı Kur’ân Tefsiri, Beyan Yayınları, İstanbul, 2012, c. I, ss. 301-302. Bayraktar Bayraklı, Kur’ân Tefsiri, c. III, s. 421. Mâturîdî, Te’vîlâtu’l-Kur’ân, c. II, s. 213; Görmez, Musa Carullah Bigiyef, ss. 149-150. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ lardan muaf tutulmak istenmesi, bir mahrumiyet olarak değil aksine bir hürmet olarak; bir eksiklik olarak değil aksine bir lutuf olarak, hatta günümüzün popüler ifadesiyle pozitif ayrımcılık olarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda bizim toplumumuzda yaygın olan “İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol.” atasözü de hatırlatılmaya değerdir. Sonuçta yüce Allah bizlere adeta “Erkekler şahitlik yapmak istemezlerse ya da çeşitli sebeplere binaen şahitlik için yeterli erkek bulamazsanız hakkın zayi olmaması adına o zaman kadınlara müracaat edin, yoksa bu tür konular için onları rahatsız etmeyin!” düşüncesini telkin etmeye çalışmaktadır. Bunu telkin ederken de kadınların akıl ve dürüstlüklerinin yeterliliği konusundaki sözde şüpheyi değil, onların özel durumlarını, konumlarını, psikolojilerini ve Kur’ân’ın nâzil olduğu dönemde ev dışındaki hayatla ilgilerini dikkate almaktadır.110 Had ve cezalarda kadınların şahitliğe çağrılmamasının ya da tarihteki İslam’da şahitliklerinin kabul edilmemesinin111 arka planında da sözde fıtrî eksikliklerin değil aynı maksadın yattığı anlaşılmaktadır.112 Aksi takdirde kadınların had ve cezalarda şahitliklerinin hiçbir durumda kabul edilmemesi gerekirdi. Ancak kadınlar hamamında veya sadece kadınların bulunduğu bir db | 115 ortamda bir katl hadisesi vuku bulması durumunda kadınların şehadetlerinin kabul edileceği bilinen bir gerçektir.113 Diğer taraftan bırakınız kadınları sadece çocukların bulunduğu bir oyun alanında bile bir yaralanma hadisesi cereyan etse, böyle bir durumda hukukun zayi olmaması adına çocukların şehadetlerinin kabul edildiği de Medine Fukahası ve Sahâbe uygulamalarında mevcuttur.114 Yine eski devirlerde erkeklerin çoğunlukla muttali olamadığı doğum, emzirme, bekâret ve dulluk gibi konularda kadınların şehadetinin kabul edildiği de hatırdan çıkarılmamalıdır.115 110 111 112 113 114 115 DİB Komisyon, Kur’ân Yolu, c. I, s. 448. Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, c. III, s. 58; Kurtubî, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. IV, s. 447; Zamahşerî, el-Keşşâf, c. I, s. 513; Nesefî, Tefsîr, c. I, s. 140; Cassâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. I, ss. 501502. Görmez, Musa Carullah Bigiyef, s. 150. Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhıyye Kamusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1967, c. VIII, s. 123; İbn Kayyim el-Cevziyye, İ’lâmu’l-Muvakki’în, c. I, s. 76; Kurtubî, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. IV, s. 442. İbn Kayyim el-Cevziyye, İ’lâmu’l-Muvakki’în, c. I, s. 76; Kurtubî, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. IV, s. 443; Cassâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. I, ss. 496-497. Buhârî, Sahîh, Nikâh, 23; Hâzin, Lubâbu’t-Te’vîl fî Meâni’t-Tenzîl, c. I, s. 207; Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, c. III, s. 58. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 ZEYNEL ABİDİN AYDIN Şahitlik konusunda kadınların ehliyetinin tam olduğunu116, aslında şahitlikle ilgili Kur’ân’da yer alan diğer düzenlemelerde de (sevicilik/lezbiyenlik, zina suçu, boşanma, anlaşma, miras ve vasiyetin tespiti, olgunluk çağına ulaşan yetimlerin mallarının kendilerine teslimi) görebilmekteyiz. Mesela 4/Nisa Suresi’nin 15. ayetinde ele alınan lezbiyenlik suçlamasına karşılık dört şahit getirilmesi istenirken bir cinsiyet ayrımına gidilmemiştir. Her ne kadar ayetteki ifade “ ”فاستشهدوا أربعة منكمşeklinde müzekker sîgası ile ise de, bunun tağlib kuralı117 gereği böyle olduğu ve bu kullanımın Kur’ân’ın geneline hâkim olmasından dolayı Kur’ân’daki bu tür ifadelerin her iki cinsi de kapsadığı bütün mufessirlece kabul edilmiştir.118 Zira bu tür ifadelerden sadece erkeklerin kastedildiğini anlamak için ilave karinelere ihtiyaç vardır.119 Yine 65/Talak Suresi’nin 2. ayetindeki “İçinizden iki adil şahit tutun120 ve siz de ey şahitlier! Allah için doğru tanıklık edin!” ifadesinde de aynı durum söz konusudur. Buradaki ifadede “Erkeklerinizden iki şahit tutun!” gibi sadece erkeklerin kastedildiğini gösteren bir karine olmadığı için ayetin her iki cinsi de kapsadığı düşünülmüştür. Liân/mulâ’ane121 ayetinde kadın ve erkeğin 116| db şahitliklerinin denk olduğu ise zaten ortadadır. 5/Mâide Suresi’nin 106. ayetinde ise şahitlerin hangi vasıfları taşıması gerektiğine dair “ ”ذوا عدل منكمşeklinde bir kaydın bulunduğunu görüyoruz. Bu ifadeden hareketle mufessirler şahitlerin Müslümanlardan olması gerektiğini ifade etmişlerdir. Ancak ayetin devamında yer alan “ أو آرخران من ”غريكم إن أنتم ضربتم يف األرضcümlesine binaen Müslümanlardan şahit bulunamaması durumunda vasiyyete gayr-i muslimlerin de tanıklık ede116 117 118 119 120 121 İbn Kayyim el-Cevziyye de bu kanaattedir. (İ’lâmu’l-Muvakkiîn, c. I, s. 76); Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs, c. V, s. 444; Hatiboğlu, “İslam’ın Kadına Bakışı”, s. 224. Arap dilinin, bütün kelimelerinin eriller-dişiller şeklinde iki kategoriye ayrılan bir yapıya sahip bulunması sebebiyle, kadınların erkeklerle ortak olduğu birçok hususun, işin ve eylemin eril kiple ifade edilmesidir. Kur’ân’da eril kiple yer alan “ey iman edenler”, “namaz kılınız”, “oruç tutunuz” ifadeleri bunun örneklerinden bazılarıdır. İsmail Durmuş, “Tağlîb”, DİA, İstanbul, 2010, c. XXXIX, s. 373. Ayrıca 24/Nûr Suresi’nin 32. ayetinde geçen “ ”وأنكحوا األيامى منكم والصالحين من عبادكم وإمائكمifadesindeki “ ”والصالحينkelimesinin “ ”من عبادكم وإمائكمşeklinde detaylandırılması da bu tür ifadelerin her iki cinsi kapsadığının örneklerindendir. Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs, c. V, s. 442; Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, c. III, s. 58; İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, et-Tıbâ’atu’l-Âmira, t.y., c. I, s. 298; Dalgın, “Kadın Ve Erkeğin Şahitliği İle İlgili Naslardaki Düzenlemelerin İslam Hukukuna Yansımaları Üzerine Değerlendirme”, s. 17. Hatiboğlu, “İslam’ın Kadına Bakışı”, s. 224. İşhâd ve istişhâd aynı manada olup birbirinin yerine kullanılmaktadır. H. Yunus Apaydın, “Şahit”, DİA, c. XXXVIII s. 278. Kur'ân: 24Nûr:6-9. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ bileceği sonucuna varmışlardır. Mustafa Öztürk buradaki “”ذوا عدل منكم kaydınının, “kendi sülalenizden, akrabanızdan olan iki adil şahit” şeklinde de anlaşılabileceğine işaret etmiştir. Diğer taraftan ayetteki “ ”منكمkaydının “dindaşınız” ve “ ”من غريكمkaydının da “dindaşınız olmayan” şeklinde anlaşılabileceğini ve böyle anlaşılması durumunda “ من ”بعد الصالةifadesindeki “salât”ın bildik namaza değil gayr-i müslim şahitlerin kendi dinlerindeki herhangi bir ibadet ayinine delalet edeceğini Mâverdî’nin en-Nuket isimli eserine refere ederek belirtmiştir.122 db | 117 122 Öztürk, Kur'ân-ı Kerim Meâli, s. 168. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 ZEYNEL ABİDİN AYDIN Sonuç Hz. Peygamber tarafından toplumuna tebliğ edilmiş olan vahiyler, muhatapların bizzat aynı toplumun fertleri olmaları hasebiyle rahatça anlaşılmış, zaman zaman anlaşılamayan yerler olduğunda ise Allah’ın elçisi tarafından izah edilmiştir.123 Kadının şahitliğiyle ilgili ayetler de bu anlamda ilk muhataplar tarafından ihtilafa mahal bırakmayacak şelilde anlaşılmıştır. Bu çerçevede Bakara Suresi 282. ayetinin Hz. Peygamberin çağdaşları tarafından anlaşılması ve uygulanması içerisinde “iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olduğu” şeklinde bir yansıması bulunmamaktadır. Durum böyle olmamasına rağmen, ilerleyen süreçlerde ayetten böyle bir çıkarım yapılmış ve bu anlayış İslam öncesi cahilî kültürün, Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın etkisinden kurtulamayan müslümanlaşan toplumlarda hızla yayılmıştır. Bu anlayışın yayılmasında “kadının aklının ve dininin eksik olduğunu” aktaran rivayetlerin -ki kimi İslam âlimlerine göre bu tür rivayetler uydurmadır- etkisi de göz ardı edilmemelidir. İlk dönem118| db lerden itibaren söz konusu rivayetler tefsir kitaplarındaki yerini almış ve tabiînden günümüze kadar olan on beş asırlık süreç boyunca da aktarılagelmiştir. Ancak Kur’ân’ın ortaya koymuş olduğu genel felsefe ile bu tür rivayetleri uyuşturamayan ilim ehli, ayetlerdeki ifadeleri bu rivayetler çerçevesinde değil de Kur’ân’ın kendi içindeki mana atmosferi ve Hz. Peygamber’in Kur’ân ile çelişmeyen sünnetleri çerçevesinde anlamaya çalışmış, neticede ayetlerden makul çıkarımlar yapmıştır. Bu bağlamda Bakara Suresi’nin 282. ayetinde geçen “ واستشهدوا شهيدين من رجالكم فإن لم يكونا رجلين فرجل وامرأتان ممن . ”ترضون من الشهداء أن تضل إحديهما فتذكر إحديهما األرخرifadesi anlaşılırken, iki kadın ile ilgili ifadenin arka planındaki mananın, “şahitlik yapmak” değil de “şahitlik yapmak üzere çağrılmak” şeklinde olduğu ortaya konulmuştur. Diğer taraftan “ ”أن تضلifadesindeki mananın da fıtrî anlamda “unutkanlık” değil “aşina olmadığı konularda hata yapmak, yanılmak” şeklinde olduğu ifade edilmiştir. Buna binaendir ki “kadının fıtrat itibariyle unutkan, aklı ve zabtı eksik bir varlık olarak yaratıldığı” şeklindeki rivayetler, Kur’ân’ın ruhuna muğâyir durmaktadır. Kur’ân’ın nâzil olduğu dönemde sosyal hayatın ve ticaretin içinde aktif rol almadığı için kadının mâlî konularda yanılabileceği o günün şartları içerisinde Allah tarafından dikkate alınmış ve borçlanma ile ilgili bu düzenleme yapılırken tedbir amaçlı olarak böyle 123 Kur'ân: 16/Nahl:44. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ bir yönteme başvurulmuştur. Bunun ilânihâye böyle devam edeceğini söylemek ve savunmak, Kur’ân’ın ruhuna uygun olmadığı gibi yirmi üç yıllık risalet görevi boyunca, kaybetmiş olduğu haklarını kadına kazandırma mücadelesi vermiş olan Hz. Peygamberin uygulamalarına da aykırıdır. Yakın tarihimizde derlenmiş olan Mecelle’nin 39. maddesi de aslında bu tür uygulamaların tarih boyunca aynı şekilde devam etmemesi gerektiği anlayışın bir sonucu olarak ortaya konulmuştur. Diğer taraftan Kur’ân-ı Kerim’de kadınların ticarî konularda şahitliğe çağrılmış olmasının arka planında hukukun zayi olmaması gibi büyük bir maksadın yattığı da ortadadır. Aslında yüce Allah kavganın, gürültünün ve huzursuzluğun çokça yaşandığı ticarî konular için kadınların şahitliğe çağrılmasını onlar açısından bir külfet olarak değerlendirmekte ve kadınların bu tür meşakkatli konulardan muaf tutulmasını bizlere tavsiye ederek onların saygınlığının korunmasını istemektedir. Aslında her konuda olduğu gibi mâlî konularda da kadının ehliyeti tamdır. Bunu şahitlikle ilgili Kur’ân’da yer alan diğer düzenlemelerde de rahat bir şekilde göredb | 119 bilmekteyiz. Kaynakça Kur'ân-ı Kerim Kitab-ı Mukaddes Abduh, Muhammed - Rıza, Muhammed Reşid, Tefsîru’l-Kur'âni’l-Hakîm (Tefsîru’lMenâr), Dâru’l-Menâr, III. Baskı, Mısır, 1327. Abdulbakî, Mahmud Fuâd, el-Mu’cemu’l-Mufehras li Elfâzi’l-Kur’âni’l-Kerîm, Çağrı Yayınları, İstanbul, t.y. Akdemir, Salih, “Tarih Boyunca ve Kur’ân-ı Kerim’de Kadın”, İslamî Araştırmalar, 1997, Sayı: 10/4 (Kadın Özel Sayısı), ss. 249-258. Âlûsî, Rûhu’l-Meânî fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-Azîm ve’s-Seb’i’l-Mesânî, Dâru İhyâi’t-Turâsi’lArabî, Beyrut, t.y. Apaydın, H. Yunus, “Şahit”, DİA, İstanbul, 2010, c. XXXVIII, ss. 278-283. Ateş, Süleyman, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul, 1988. ________, Kur’ân Ansiklopedisi, Kur’ân Bilimleri Araştırma Vakfı, İstanbul, 1997. Bayraklı, Bayraktar, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’ân Tefsiri, Bayraklı Yayınları, III. Baskı, İstanbul, 2007. Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhıyye Kâmusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1967. Buhârî, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail, Sahîh-i Buhârî, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 ZEYNEL ABİDİN AYDIN 120| db Bulaç, Ali, “Mekâsıdu’ş-Şerîa Bağlamında Kadının Şahitliği Konusu”, İslamî Araştırmalar, 1997, Sayı: 10/4 (Kadın Özel Sayısı), ss. 279-295. Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhu’l-Beyân, et-Tıbâ’atu’l-Âmira, t.y. Cassâs, Ebû Bekr Ahmed b. Alî er-Râzî, Ahkâmu’l-Kur’ân, Matbaa-i Evkâf-ı İslamiyye, y.y., 1335. Dalgın, Nihat, “Kadın Ve Erkeğin Şahitliği İle İlgili Naslardaki Düzenlemelerin İslam Hukukuna Yansımaları Üzerine Değerlendirme”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 2005, Sayı: 5/1. Derveze, Muhammed İzzet, et-Tefsîru’l-Hadîs, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, II. Baskı, Kahire, 2000. DİB Komisyon, Hadislerle İslam, DİB Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2013. DİB Komisyon, Kur’ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, DİB Yayınları, Ankara, 2007. Durmuş, İsmail, “Tağlîb”, DİA, İstanbul, 2010, c. XXXIX, ss. 372-374. Ferrâ, Ebû Zekeriyya Yahya b. Ziyâd, Meâni’l-Kur’ân, Tahk.: Ahmet Yusuf Necati, Muhammed Ali en-Neccâr, y.y., t.y. Görmez, Mehmet, Musa Carullah Bigiyef, TDV Yayınları, I. Baskı, Ankara, 1994. Hatiboğlu, Mehmet Said, “İslam’ın Kadına Bakışı”, İslamî Araştırmalar, 1997, Sayı: 10/4 (Kadın Özel Sayısı), ss. 223-227. Hâzin, Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed b. İbrahim b. Ömer, Lubâbu’t-Te’vîl fî Meâni’tTenzîl, y.y., t.y. İbn Kayyim el-Cevziyye, Ebû Abdillah Muhammed b. Ebî Bekr, İ’lâmu’l-Muvakki’în, Tahr.: Muhammed Abdusselam İbrahim, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, t.y. İbn Kesîr, Ebu’l-Fidâ İsmail, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, Muessese-i Kurtuba ve Mektebetu Evlad-i’ş-Şeyh li’t-Turâs, I. Baskı, 2000. Karaman, Hayrettin, “Kadının Şahitliği, Örtünmesi ve Kamu Görevi”, İslamî Araştırmalar, 1997, Sayı: 10/4 (Kadın Özel Sayısı), ss. 271-278. Kırbaşoğlu, Mehmet Hayri, “Kadın Konusunda Kur’ân’a Yöneltilen Başlıca Eleştiriler”, İslamî Araştırmalar, 1997, Sayı: 10/4 (Kadın Özel Sayısı), ss. 259-270. Koçyiğit, Talat, Hadis Usûlü, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, IV. Baskı, Ankara, 1993. Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân ve’lMubeyyin limâ Tedammenehû mine’s-Sunneti ve Âyi’l-Kur’ân, Tahk.: Abdullah b. Abdulmuhsin et-Turkî, Muessesetu’r-Risâle, I. Baskı, Beyrut, 2006. Mâturîdî, Ebû Mansur Muhammed b. Muhammed, Te’vîlâtu’l-Kur’ân, Tahk.: Ahmed Vanlıoğlu, Mîzan Yayınları, İstanbul, 2005. Mukâtil b. Suleyman el-Ezdî el-Belhî, Tefsiru Mukâtil b. Suleyman, Tahk.: Abdullah Mahmud Şahhâte, Mısır, 1979. Muslim, Ebû’l-Huseyin, Sahîh-i Muslim, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992. Nesefî, Ebu’l-Berakât Abdullah b. Ahmed b. Mahmud, Tefsîru’n-Nesefî (Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl), Kahraman Yayınları, İstanbul, 1984. Öztürk, Mustafa, Kur’ân-ı Kerim Meâli Anlam ve Yorum Merkezli Çeviri, Düşün Yayıncılık, I. Baskı, İstanbul, 2011. Öztürk, Yaşar Nuri, Kur’ân’daki İslam, Yeni Boyut, XXI. Baskı, İstanbul, 1997. Râğıb el-Isfehânî, Ebu’l-Kâsım el-Huseyin b. Muhammed, el-Mufredât fî Garîbi’l-Kur’ân, Tahk.: Muhammed Halil Aytânî, Dâru’l-Ma’rife, I. Baskı, Beyrut, 1998. Râzî, Fahruddin b. el-Allâme Dıyâu’d-Dîn Ömer, Tefsîr-i Kebîr (Mefâtîhu’l-Ğayb), Dâru’tTıbâ’ati’l-Âmira, t.y. Sâbûnî, Muhammed Ali, Safvetu’t-Tefâsîr, Dâru’l-Kur’âni’l-Kerîm, 4. Baskı, Beyrut, 1981. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 KADININ ŞAHİTLİĞİYLE İLGİLİ AYETLERİN TEFSİRLERİNE ELEŞTİREL BİR BAKIŞ Semerkandî, Ebu’l-Leys Nasr b. Muhammed b. İbrahim, Tefsiru’l-Kur’ân, Sad.: Ahmet Karadeniz, Özgü Yayınları, İstanbul, 1993. Suyûtî, Celâlüddîn, ed-Dürru’l-Mensûr fi’t-Tefsîr bi’l-Me’sûr, Tahk.: Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türkî, Merkezu Hicr li’l-Buhûs ve’d-Dirâsâti’l-Arabiyye ve’l-İslâmiyye, I. Baskı, Kahire, 2003. Şener, Abdülkadir-Sofuoğlu, Cemal-Yıldırım, Mustafa, Yüce Kur’ân ve AçıklamalıYorumlu Meali, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İzmir, 2009. Şevkânî, Muhammed b. Ali b. Muhammed, Fethu’l-Kadîr, Matbaa-i Mustafa el-Bâbî elHalebî, Mısır, 1964. Şimşek, Mehmet Sait, Hayat Kaynağı Kur’ân Tefsiri, Beyan Yayınları, İstanbul, 2012. Taberî, Camiu’l-Beyân fî Te’vîli’l-Kur’ân, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, III. Baskı, Beyrut, 1999. Tabersî, eş-Şeyh Ebu Ali’l-Fadl b. El-Hasen, Mecmeu’l-Beyân fî Tefsîri’l-Kur’ân, Menşûrâti Mektebet-i Âyetillâhi’l-Uzmâ, Kum (İran), 1403. Tirmizî, Muhammed b. İsa b. Serve, Sunen, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992. Tûsî, Ebû Cafer Muhammed b. El-Hasen, et-Tibyân fî Tefsîri’l-Kur’ân, Dâru İhyâi’tTurâsi’l-Arabî, t.y. Vehbe Zuhayli, et-Tefsîru’l-Munîr fi’l-Akîdeti ve’ş-Şerîati ve’l-Menhec, Dâru’l-Fikr, SuriyeDâru’l-Fikri’l-Muâsır, Beyrut, II. Baskı, 1998. Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, Çelik-Şura Yayınları, Sad. Kurulu: M. Nur Çetin, Mesut Okumuş, Mevlüt Uyanık vd., İstanbul, 1993. Yıldırım, Mustafa, Mecelle’nin Küllî Kâideleri, İzmir İlahiyat Fakültesi Yayınları, İzmir, 2001. Yıldırım, Suat, “Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Kur’ân’ı Tefsiri”, Diyanet İlmî Dergi, NisanMayıs-Haziran 2010, Sayı: 46/2, ss. 7-44. Zamahşerî, Ebu’l-Kâsım Mahmud b. Ömer, el-Keşşâf an Hakâiki Ğavâmidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fî Vucûhi’t-Te’vîl, Mektebetu’l-Ubeykân, I. Baskı, Riyad, 1998. DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 3 db | 121